Tumgik
cebelus · 29 days
Text
Ömür bu uzayınca maruz kaldığın şeylere bir bakıyorsun ki eskisi kadar takmıyormuş gibi yaparken yüreğinde ki gölgeleriyle yaşamayı öğreniyorsun. Mesela, eskisi kadar özlemiyorsun kimseyi. Çaya biraz daha fazla düşkün oluyorsun, ya da biraz daha fazla şeker atıyorsun.Çünkü artık öğreniyorsun ki, kimse senin gibi duyarlı değil. Ya da ne bileyim işte, kimse gecenin bir yarısı tatlı uykularını senin için bölmüyor. Yani kimse senin gibi üzülmüyor. Hangi duyguyu besliyorsan, içinde sadece o büyüyor. Bu yüzden ya var sayıp dikene,ya yok sayıp güle yarenlikle yaşıyorsun...30032024
0 notes
cebelus · 2 months
Text
Sizin bakış açınız sizin gerçeğinizdir.Bu yüzden bana kızdığınızda kendinizle uğraştığınızı bilirim.Ben size kızmanız için mazeret olurum.Kızarsınız çünkü korkuyorsunuzdur,çünkü korkularınızla uğraşıyorsunuzdur.Birisi size sevgi ve saygıyla davranmıyorsa,o kişinin sizden uzaklaşması sizin için bir armağandır.Eğer sizden uzaklaşmıyorsa, onunla birlikte uzun yıllar acı çekmeniz,acıya katlanmanız kaçınılmazdır. Böyle bir kişi tarafından terk edilmek bile, size bir süre acı verebilir ama bir süre sonra yüreğiniz iyileşecektir...
2 notes · View notes
cebelus · 2 months
Text
Ben denemiyorum, olmuş olanda olmamış gibi düzelmiyor...Yanlış kelimelerin götürdüğü doğru insanlardan ve yanlış zamanlama kurbanlarımızdan tut, bizi anlayacağını sandığımız kişilerin şu an rahat bir uyku çekiyor oluşuna kadar tanelerce yalnızlık sebebi sayarım size. Ayna kelimesine de bu andan sonra yeni bir anlam yüklemiş olurum .Yüzleşmez misin?
1 note · View note
cebelus · 2 months
Text
Tumblr media
1 note · View note
cebelus · 2 months
Text
Tumblr media
1 note · View note
cebelus · 2 months
Text
Beklemedim ama isteseydi yapardı,düşünseydi arardı.Yakınında olup aklında olmadığına tanık olmak,ben bununla nasıl baş edilir bilmiyorum Mavi...
1 note · View note
cebelus · 5 months
Text
Sınanmadığınız günahın masumiyetiyle övünüyorsunuz. Sizinle neden yarışayım...
4 notes · View notes
cebelus · 6 months
Text
Kırılmışlığın, yılmışlığın, dökülmüşlüğün, yek başına kalmışlığın yaşamında, yosun kokulu mutlulukların arayışı içindeyiz. Herkesin birbirine teğet geçmişliği var. Parmak uçlarımıza basarak geçiyoruz birbirimizin hayatından. Tavaf ediyoruz insan kalabalığının sindiği şehrin sokaklarını; soluyoruz. Ölümsüz bir hüznün tanışıklığından biliyoruz, ıssız sokaktan geçen kalbi kalabalık kadını, banka sırasında bekleyen alnı geniş adamı, otobüs camından yaşamı süzen genci; hepsini, ölümsüz bir hüznün tanışıklığından biliyoruz. Şiirler ekip hüzün biçiyoruz. Bazen tanrıları seviyor, genellikle nefret ediyoruz. Rakı sofralarında anlatılan hikayeleri dinleyip iç çekiyoruz. Bir kedinin minik adımlarla geçtiği bazalt taşlara basınca mutlu oluyoruz. Sevişmeyip savaşanlara anlam veremiyoruz ve yeri geliyor buna saatlerce gülüyoruz. Huzuru yakaladığımız kişilere aşık oluyor, acı çekiyoruz. Acı aşktan sonra mı gelir yoksa aşk acının ta kendisi midir, bilmiyoruz ve bütün bunların ardında, perdelerimizi yeryüzüne kapatıp göğün sonsuzluğuna uzanan kuşları kıskanıyoruz. Yaşıyoruz. Ama en çok yaşarken ölüyoruz.
3 notes · View notes
cebelus · 10 months
Text
"BELKİ SESLERİN DE KANATLARI VARDIR"
İçim ateşin ve düşmenin yurdudur. Bu hiç aklımdan çıkmıyor. Ve senin yolun oraya hiç düşmeyecek yanlış ışıklar yüzünden.
Emek ve kelimeye planlanmış bıçaklar saplandığında ümit masum bir uykudaydı. Bu da aklımdan çıkmıyor. Yeni yeni anlıyorum olmadığımın. Olmadığımı bir sokak lambası hatırlattıydı bana en son. Sönüvermişti konuşmak için yanına yaklaştığımda. Anlatıcılar bilmiyor bunu. Çünkü onlar sadece sözcüklerle ilgilenirler. Ama yenildiğim doğrudur. Ne kadar derinden haykırsam da yüzüme bile bakmıyor esnemiş akıl.
Bak işte yine Nihilistler Bulvarı’ndayım, seni aramayı bıraktım artık, sormuyorum hiçbir deliye, üstelik yağmur da yağmıyor. Yağmur kelimelere ve anlamlarına iyi davranmıyor. Soyutlanmanın yüreğini tartışıyor iki kiralık nöbetçi ağız. Yanlarından geçiyorum uzun mesafeli bir rüyanın içinde, uyanmak istiyorum, uyanışlar durağına gelmeye henüz birkaç asır daha olduğunu söylüyor sayıklamalar uzmanı gölgem. Ah insanların kalbi nasıl da gösteriler caddesi. Gruplar halinde dolaşıyor halk düşmanları. O kadar güçlü bağları var ki kimse ayıramıyor kin ve devlet işlerini birbirinden. Umursamaz yüzlerine öyle gizlenmişti ki yanılgı, keşke bilseydiler, kendini gizlemiş yanılgının keskin dişleri vardır.
Kaç kere söylemiştim hiç kimseye: Yalnızlığı küçümsemeyin, hâlâ en iyi mekânları o işletiyor, hâlâ toplanan bütün gelirler ona gidiyor.
Kayıtsızlık! O yıkılmayan uygarlık, o "hiçliğin mutlu sessizliği"*… Orada ne kadar da kalabalıksınız! Senin için bu hasta dünyaya saldığım cümleler nöronlar halinde yanı başından geçip giderken bir şehrin camları kırılıyor ama sen ne kadar da Sen’sin böyle. Yok, hayır kendimi dağıtmadım. Bohemliğe de vurmadım. Bu siyah beyaz çözümsüz bulvarlar benim işyerim. Oldukça düzenli bir huzursuzluğum var. Üstelik evimde hamster bile besliyorum. İnanmıyorsan gel de bak! Burada gücü elinde bulunduranlar anlamı öldürüp sokağa atıyorlar. Ben de işe yeni girmiş (sigorta artı öğle yemeği olmayan) bir toplama işçisiyim. Onları yerden kaldırıp büyük çöplüğe götürmem söyleniyor bana. Ama ben onları gizlice gökdelenlerin çatı katına çıkartıp boşluğa bırakıyorum. Çünkü biliyorum ki anlamın kanatları vardır. Onlar boşluğun kütüphaneleridir. Terlemiş dağlara, kardeş yıldızlarla konuşan hayalperestlere, hayatın şöleninden kovulmuşlara ve buzda yürürken elinde kırılacak şeyler taşıyanlara ulaşan kütüphaneler…
Gece olunca da sırası gelen duvara: “anlamın ölümü gerçek ölüm değildir” diye yazıp kayboluyorum.
Nöbetçi bir limanda yakalayıp sorguya çekiyor beni geçici kısa cümleler. “Ne istiyorsun sana ait olmayan dilsiz duvarlardan, neden kirletiyorsun o duvarları böyle” diye soruyorlar. “Çünkü bulantının merkezinde ancak duvarlara anlatabiliyorum, ancak duvarlara anlatabiliyorum masumiyetin yeniden onarılması gerektiğini” diyorum. Sonra dikkatim dağılıyor, adın çıkıyor ağzımdan. Bir kez daha beni ele veriyorsun. Biliyorum, senin yolun buraya da hiç düşmeyecek yanmamış ışıklar yüzünden. Olsun, boşluğun da kanatları vardır belki. Belki seslerin de kanatları vardır.
Metin Akdeniz
*Arthur Schopenhauer
17 notes · View notes
cebelus · 11 months
Text
Vicdanlarının sesi de sustuğunda anladım onları.Benim inandığım insanlar değildi artık onlar. Kendi yalanlarında gittiler. Kendilerine yeni dünya yarattılar. Düşündüm sonra kaç dünya yaratabilir bir insan kaç gerçeğe inanabilir...
4 notes · View notes
cebelus · 1 year
Text
Rolede razıydık klişe repliklerede. Umut etmenin bir kıyısı bile olmadı.Hayat bu; sanada öğretir, mazeret yelkeniyle gerçek denizi geçilmez...
2 notes · View notes
cebelus · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes