Tumgik
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
1-Resimlerde de olduğu gibi aslında beynimizle labirentler aynı yapıya sahiptir.
2-İkisi de karmaşık yapısı nedeniyle çıkışa(çözüme) giden yollarda bizi biraz zorlar.
3-Labirentin içinde küçük bir nokta , beynimizin ise yönettiği küçük bir sistemiz.
4-Beyinde sinirler birbirine bağlanarak beyni oluşturur , labirentte ise duvarlar birbirine bağlanarak labirenti oluşturur.
5-Labirent somut çözümler , beyin ise soyut çözümler bulmayı sağlar. Bir nevi labirent beyindeki olayların ve yapının tasarıma dönüşmüş halidir.
6-İlk resme dikkatlice bakıldığında aslında labirentin hiçbir çıkışı olmadığı belli oluyor. Bazen alışılmış olanlar bizi her zaman sonuca götürmez.
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
〰️LABİRENT〰️
1-Konusu ; deneysel kurgular kurarak bize asıl görmemiz gereken varoluş ve yok oluş argümanlarını sunar.
2-Anlatmak istediği varyantlarla gerçeklik arasındaki varlık ve yokluk dizisinin argümanlarını niceleme eğilimi güder.
3-Düşünsel anlamda zihinsel yapım ve yıkım yanımızı ve hayali kurgusal gerçekçi eğilimlerimizin nedenli karmaşık bir yapısı olduğunu gözler önüne serer.
4-İnsanın bu karmaşık labirentli yanının aslında bir arayış bir çıkış yolu bulma isteğinin bir tezahürü olduğunu bize gösterir.
5-İnsanın yaşamının aslında kurgusal bir oyun olduğunu bu oyunun içinde kendini karakterize eden yanlarının farkına varabilen bir varlık olduğunu sunar.
6-Sonuç olarak insan aslında hayali bir labirent içindedir. Ya da kurgusal hayali bir fanusa sıkışıp kalmıştır. Bu fanustan çıkmak için düşünsel ve zihinsel ütopya geliştirip onu kendine bir çıkış yolu olarak bulur.
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Küresel iklim krizi
Daha önceleri iklim değişikliği olarak adlandırılan küresel ısınma kaynaklı doğal felaketler ve iklim değişiklikleri, durumun vehameti ve aciliyetini vurgulamak amacıyla iklim krizi olarak adlandırılıyor. İklim değişikliği olarak nitelendirildiğinde, fonetik anlamda tedbir almayı gerektiren bir durum yokmuş gibi göründüğünden, iklim krizi terimini kullanmak, yaklaşan tehlikenin farkındalığını artırmayı hedefliyor.
İklim krizi ile birlikte basın ve yayın kuruluşları tarafından; iklim acil durumu, iklim bozulması gibi durumun aciliyetini gösterir ifadelere de yer veriliyor.
Ne yazık ki aktivistlerin eylemleri ve bilim insanları ile entellektüel kesimin üzerinde sıkça durduğu ve farkındalık yaratmak üzere yaptıkları tüm çalışmalar naif eylemlerden öteye gidemiyor. Dünya nüfusunun çok büyük bir çoğunluğu yaklaşan tehlikenin farkında değil, iklim krizi ve yapılması gerekenler hakkında bilgilendirme yapılsa dahi alınacak tedbirler eyleme dönüşemiyor. İklim krizinin temel nedeni hepimizin çokça duyduğu küresel ısınma ve etkileri. Küresel ısınma, atmosferdeki sera etkisi yaratan gazların, yer kabuğu ve denizlerin ortalama sıcaklıklarında artışa neden olması olayına verilen addır. Küresel ısınmanın nedenlerine gelecek olursak; çok yönlü olmakla birlikte kısaca fosil yakıt tüketiminden kaynaklanan karbondioksit ve diğer sera gazı salımları, ormanların yok edilmesi ve diğer insan eylemleri geçtiğimiz yüzyıl boyunca artmıştır diyebiliriz.
Sera Etkisi Nedir?
Atmosferi oluşturan karbondioksit ve benzeri diğer gazlar seranın cam tavanına benzer. Atmosferden yansıyan güneş ışınları gün boyunca yeryüzünü ısıtırken gece bu ısıyı yeniden atmosfere bırakarak soğur. Bununla birlikte atmosferde bulunan sera gazları ısının bir bölümünü tutarak dünyanın ortalama 15 derece sıcaklıkta kalmasını sağlar.
Dünya’dan uzaya yayılan ısının (kızılötesi ışığın) bir kısmının sera gazları tarafından yeryüzüne geri yansıyarak Dünya’yı ısıtması olayına sera etkisi denir. Sera etkisi adı verilmesinin nedeni, sürecin bir seranın işleyişine benzemesinden kaynaklanmaktadır. Beraberinde bu etkiyi yaratan gazlara da sera gazı adı verilmiştir.
Sera Gazı ile İklim Değişikliği İlişkisi
Bir ekosistemde bulunan tüm parçalar karmaşık bir biçimde birbirine bağlı ve birbiri ile uyum içerisinde çalışmaktadır. Ekosistemde yer alan bir bölüm yok edilir veya zarar  görürse diğer bölümler de bununla bağlantılı olarak olumsuz etkilenecektir. Ortaya çıkacak bu etkilerin boyutları, ekosisteme verilen zararın yapısına, ölçeğine ve süresine, zarardan etkilenen bölümlerin ekosistem içindeki önemine ve ekosistemin kendini iyileştirme gücüne göre değişmektedir. İnsanlar da dünya ekosisteminin bir parçası olduklarından, onların eliyle ortaya çıkan etkilerin sonuçları, doğal olarak ekosistemin diğer bölümlerine yansımaktadır.
Sera gazları atmosferde belirli bir oranda bulunmaktadır ancak bu gazlar atmosferde insan etkisi ile arttığında Yerküre’de ısınma büyük oranda artar ve bu da küresel ısınmayı ve beraberinde iklim değişikliğini tetikler.
Küresel yeryüzü sıcaklığındaki artış (veya küresel ısınma) iklim değişikliklerini diğer bir tabirle iklim krizini tetikliyor.
Yapılan incelemeler, dünya sıcaklık ortalamalarının bugüne kadar geri dönülemez bir şekilde 1ºC arttığını gösteriyor. Yalnızca 1 derecelik artış bile kasırgalar, orman yangınları, aşırı yağışlar ve beraberinde sel felaketleri, sıcak hava dalgaları gibi doğal felaketlerin etkilerini yaşamamıza sebep olurken gerekli önlemler alınmadığı ve karbon salımları azaltılmadığı hatta durdurulmadığı takdirde gezegen çok kısa bir süre içerisinde canlıların yaşamı için uygun olmayacak hale gelecek. İklim değişikliği tartışmaları son yıllarda ana akım medyada bile gündeme damgasını vurmakla birlikte, bu değişime yol açan kök nedenler özellikle görmezden gelinmeye çalışılmaktadır. İklim krizine küresel kapitalizmin yol açtığının anlaşılması çok önemlidir. İklim krizi, tek başına bir çevre sorunu olarak anlaşılmamalıdır.
İklim krizinin sağlık etkileri
İklim krizi insanların temiz hava, temiz ve yeterli su, yeterli/dengeli beslenme ve barınma başta olmak üzere birçok gereksinimlerinin karşılanmasını olumsuz etkileyebilmektedir. Olası sağlık etkileri nedeniyle iklim değişikliği, 21.yüzyılın en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak kabul edilmektedir.
İklim değişikliği aşırı sıcaklık, hava kirliliği ve aşırı hava olaylarıyla sağlığı doğrudan; böcek, kene, kemirgenler ile suların ve yiyeceklerin kirlenmesi nedeniyle hastalıkların yayılması yoluyla ise dolaylı olarak etkileyebileceği gibi, açlık ve beslenme sorunlarına yol açarak ve ruh sağlığı sorunlarını artırarak da insanların iyi olma halini olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla sağlığın sosyal belirleyicilerine etki edebilen bir sorun olarak ele alınması, bu nedenle de sağlıkta eşitsizlikleri artırabilme potansiyelinin kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerekir.
Türkiye’de iklim krizinin sağlık etkileri
İklim krizinin sağlık etkileri 2000’li yılların başlarına kadar ülkemizin sağlık gündeminde kendine yer bulamamıştır. Türkiye’de iklim değişikliği konusundaki ilk resmi çalışmalar 2004 yılında İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin imzalanması ile başlamış, 2009 yılında Kyoto Protokolü’nün imzalanması ile sürdürülmüştür. Ülkemizde 2010 yılında yayımlanan “İklim Değişikliği 2010-2020 Ulusal Strateji Belgesi” iklim değişikliğinin etkilerini sektörel bazda incelemesine karşın, ne yazık ki sağlık bir sektör olarak ele alınmamıştır.
Sağlık Bakanlığı 2015’te yayınladığı “İklim Değişikliğinin Sağlık Üzerine Olumsuz Etkilerinin Azaltılması Ulusal Programı ve Eylem Planı” raporunda, ülkemizdeki bütün sağlık kuruluşlarını kapsayan kısa, orta ve uzun erimli hedeflerini ortaya koyan bir yol haritası belirlemiş olmakla birlikte, hedeflere ulaşmak için başarılı bir uygulama yürütülemediği bilinmektedir. Örneğin, “Su ve gıda güvenliğinin sağlanması, su ve gıda kaynaklı hastalıklarla mücadele” temel hedefler içerisinde yer almasına karşın, ülke çapında tespit edilen akut barsak enfeksiyonu sayıları 2016 yılında önceki yıllara göre artış göstermiştir. 2016’da 2015 yılına göre enfeksiyöz kaynaklı olduğu tahmin edilen diyare ve gastro enteritler (A09) %10.2, enfektif olmayan diğer gastro enterit ve kolitler (K52) yüzde 19.3 ve bulantı ve kusma (R11) olguları yüzde 11.4 artış göstermiştir (2).
İklimin değişmesinin vektör kaynaklı hastalıklar başta olmak üzere, Hantavirüs enfeksiyonları, Leişmaniasis, Lyme Hastalığı, Tularemi, Deng, Sıtma, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve Batı Nil Virüsü gibi hastalıkların görülme sıklığında artışa yol açtığı bilinmektedir. “İklim değişikliği sonucu ülkemizde görülen ve/veya artan hastalıkların takibi için kurumsal alt yapının güçlendirilmesi, kurum içi ve kurumlar arası iş birliğinin artırılması” da Sağlık Bakanlığı’nın “İklim Değişikliğinin Sağlık Üzerine Olumsuz Etkilerinin Azaltılması Ulusal Programı ve Eylem Planı” raporunda yer almaktadır. Ancak bu hastalıkların iklim krizi ile ilgili olarak izlenmesine ilişkin herhangi bir rapor ve değerlendirme Sağlık Bakanlığı tarafından henüz kamuoyuna sunulmuş değildir.
İklim değişikliğine karşı mücadele
Bir yandan nüfusumuzun yaklaşık yarısı (yüzde 45.1) “Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski taşıyan insanlar” olarak (3) yaşamlarını sürdürmekte zaten zorlanırken, giderek daha fazla etkisi hissedilen ekonomik kriz bu zorluğu artırırken, bir de iklim krizinin yol açtığı sağlık ve sosyal etkiler ile mücadele etmek zorunda kalmak; ülkemizde yaşanan sağlıkta eşitsizlikleri daha da derinleştirme potansiyeline sahiptir.
Bu nedenle “İklimi değil, sistemi değiştir” çağrısına kulak vermek ve çok geç olmadan, dünyayı gelecek kuşaklara yaşanabilir bir yer olarak bırakabilmek için eyleme geçmek gerekmektedir.
Temiz Enerjiye Yatırım Yapılmalı
Raporda iklim krizi ve yarattığı toplumsal etkilerle mücadele konusunda yapılan yatırımların ağırlığının temiz enerjiye verilmesi gerektiği vurgulanıyor.  Bu yatırımların sonucunda ise temiz enerji sektörüne dair girişimlerin yaklaşık 18 milyon kişiye istihdam sağlayabilme potansiyeli olduğu belirtiliyor.
Hükümetlerin iklim değişikliği ve ekonomiyi bir arada düşünerek hareket etmesi gerektiği ve sivil toplum, aktivistler ve diğer aktörlerin de temiz enerji sürecine geçişte katkıda bulunması gerektiğinin altı çiziliyor. Ayrıca tarım, ormanlık alanları koruma ve çöp ve atıkların idaresi konularında yeni teşviklere ağırlık verilmesi de karbon emisyonlarını düşürmek açısından oldukça önemli.
Buzdolabı ve klima gibi cihazlarda kullanılan HFC’ler atmosferi CO2’den çok daha fazla ısıttığı için bunların salımını azaltacak tedbirlere de öncelik vermek gerekiyor. 170 ülke bu gazların 2019’da azaltılmasını hedefleyen bir anlaşmayı iki yıl önce imzaladı.
Bizler Ne Yapabiliriz?
İklim krizi, elbette az sayıda kişinin yapacağı küçük değişikliklerle çözüme kavuşmayacaktır ancak arz talep dengesini sağlayan tüketicinin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme bilinci ile hareket etmesi ve yaşantısında belli değişikliklere gitmesi gerekiyor.
İklim krizinin önüne geçmek için birey olarak yapılacakların başında en çok karbon salımına yol açan otomobile ve uçağa binme sayısını azaltmak geliyor. Bunun yerine mümkün olduğu kadar toplu taşımayı tercih etmek, kısa mesafeler için yürümek veya bisiklete binmek alternatif olarak değerlendirilebilir.
Dr. Baran Bozoğlu’nun en güncel bilimsel verileri çarpıcı olaylarla ortaya koyarak iklim krizini ve tüm detaylarını aktardığı, 21. Yüzyılda İklim Krizi, Paris Anlaşması Ve İklim Değişikliğine Uyum kitabı iklim krizine uyum sürecinde yardımcı bir kaynak olacak.
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media
28.02.2021
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media
27.02.2021
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
26.02.2021
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media
25.02.2021
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media
24.02.2021
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
23.02.2021
Bu teyze evinin bahçesinden ayrılmayan köpeklerine yemek verdiğimiz için çok mutlu oldu
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media
22.02.2021
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
21.02.2021
Sen çok güzelsinn
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
20.02.2021
Bu köpek her gün evden kaçıp arkadaşıma gidiyomuş ben de onlara gittim geldiğinde yemek verdim
0 notes
azranazucerr · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
19.02.2021 <3
1 note · View note