Tumgik
#yitirilmiş
jupiterliyazar · 9 months
Text
Sessiz adımlar… Tahta döşemeler gıcırdamasın diye… Ayakta yürüyen kabusları takip eden huzursuzluk. Geceyi bölüyor özlemler yitirilmiş saatler bırakıyor geride. Acılar kapılar ardında gizleniyor. O bilindik yanık keder kokusundan nefes alınmıyor. Hatırlanmayan bir gönül…
20 notes · View notes
fthlc · 1 year
Text
23:58
Yitirilmiş ne varsa bu gece ortalığa serilecek. Ayağına cam kırıkları batarsa korkma, birkaç tane can kırığı sadece...
-- Fatih Alıç - Devrik Cümleler ( Can Kırığı)
51 notes · View notes
nesrin-c · 6 months
Text
Beni her ölüm etkiler.
Tanımasam bile üzülürüm
Yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşmeyecek ideallere,
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm.
Bu yüzden, korkarım yaşamı ertelemekten.
Ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa
Söylenmeli, yapılmalı.
Seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin.
Sevdanızı bugün yaşayın.
İşinizde yapılacak ne varsa
Bir an önce yapın.
Yarın çok geç olabilir.
Bir anda bitebilir her şey.
Yaşamak için acele edin bence.
Kısa yaşanmışlıklar,
Yaşanmamışlıklardan daha iyidir.
Geriye dönüp baktığınızda keşkeler
Çoğunlukta olmasın.
Uzun vadeli hedefler için bile
Bugünden harekete geçmeli.
Yarınlar çok uzakta olabilir.
Daha okulda başlamıyor muyuz
Ertelemeye yaşamı?
Hep yarına yatırım, bu günü sonra
Yaşamacasına...
İşe gireyim, sonra...
Evleneyim, sonra...
Çocuklar büyüsün, sonra...
Emekli olayım, sonra...
Sonra...
Sonra...
Sonra...
Bu sürecin başında, ortasında,
Yaşam her an sona erebilir.
Sonrası olmayabilir.
Fedakârlıklar güzel ama unutmayalım:
Herkes kendi hayatını yaşar.
Ertelenen
sevdaların
bedelini
ödemiyor yaşam.
Tayfun Talipoğlu....
Tumblr media
149 notes · View notes
Text
Tumblr media
Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Tumblr media
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi ter damlalarıyla alnında... barış budur işte.
Tumblr media
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek, kanlarının, barış budur işte.
Tumblr media
Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye; gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla bayram günlerini çalan gözlerimizde. Barış budur işte.
Tumblr media
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ışık! Işık! - diye fısıldarlarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi; barış budur işte.
Tumblr media
Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra. Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte.
Tumblr media
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın. Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte.
Tumblr media
Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın... barış budur işte.
Tumblr media
Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Tumblr media
Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren, barıştır işte.
Tumblr media
Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. Yannis RITSOS
118 notes · View notes
mesut-sems · 6 months
Text
Tumblr media
ßeni her ölüm etkiler.
Tanımasam bile üzülürüm
Yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşmeyecek ideallere,
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm...
67 notes · View notes
kanayanokyanus · 3 months
Text
dudağımda geçmişin izleri, yüreğimde yitirilmiş umutların sesleri. ve sen ruhumun katili, hiç dokunmadan öldürebildin beni.
35 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 9 months
Text
Cemalim türküsü aslında bir ağıttır. Cemal Ürgüp’ lü bir ailenin oğludur. Yiğitler, yapılı mert delikanlı yaşadığı zamanın sevilen sayılan gençlerindendir. Cemal iyi ve varlıklı bir ailenin tek oğlu olarak bilinir. Ürgüp te sayılan sevilen bir ailenin sayılan sevilen oğludur Cemal. Kader mi nazar mı denir hasetlik mi kıskançlık mı bilinmez ama gencecik yaşta da yitirilmiş acı bir kayıptır aynı zamanda Cemal. Üstelik ailesinin yani sıra arkasında gözü yaşlı bir eş küçücük bir çocuk bırakarak ayrılmıştır bu dünyadan. İşte o arkasında bıraktığı esin ağıtıdır şimdi Cemalim diye söylenen bu Türkü. Cemal Şerife nin “Cemalim” dediği Cemaldir.
63 notes · View notes
tanriningolgesi · 9 months
Text
Sonun Sonsuzluğu
1 Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum Beni arhk ne çiçekler, Ne çocuklar kurtarır; Ne de o her gün Yinelenen doğum. Fırtına ektim Rüzgar biçtim şu dünyada. Acı, tepeden tırnağa Acı çekiyorum. Ey, yüreğimden hep ölüme doğan İsa! Haydi, yeniden çarmıha geril Bu son ölümün olsun Ve bir daha doğma!
2 Öldürmeyeceğim kendimi Ama, keşke öldürseydi Diyeceksin bana. Öldürmeyeceğim kendimi Ama, bir ağıt yakmak Gelecek içinden; Aklımı yakıyorum çünkü ben Yaşanmış, yaşanacak Bütün günlerimi. İntihar diye bir şey Yok bu dünyada. Ölümle biten bir intihar yok. Asıl intihar Gün gün yaşamakta. Öldürmeyeceğim kendimi Ama, keşke öldürseydi Diyeceksin bana.
3 Yüreğime bir tanım Bulabilmek için Yollara vurdum kendimi, Dillere düştüm. Ben hangi yalnızlığın tarihi, Hangi umudun Tarih öncesiyim? Birbaşıma kalakalmışım uzak, Uzak ufukların sonsuzluğunda Kollarım ardına kadar Dünyaya açık. Ama yaşamımda ne bir esinti Ne de bir Yangın var artık.
4 Ey taşlar! Ey, Karşımda susan dünya! Ey, bütün ölümlerime Gebe kalan deniz! Yağmurun bile İzi kalır toprakta. Havada çiçeğin kokusu Yel vurdukça tüter. Değil mi ki Ufuk çizgilerinin bile Bir sının var Değil mi ki Artık ne topraklar, ne sular Beni sarıp sarmalayacak. Gitsem, kendime Gideceğim bundan böyle; Kalsam, bir uçurum Kendi derinliğiyle dolacak. Yaşamı da, ölümü de Tutmayacak yüzüm benim Yüzüm benim, yüzüm benim Dalacak bir yol gibi Kendi çizgilerine – Kim bilir nereye?
5 Bütün kapıların Dışına kovuldum. Taşlandım kahve masalarında. Şimdi ben, ıslak bir toprağın Tüten buğusuyum; Kendine bakan bir aynayım Ben bu dünyada. Bütün kapıların Dışına kovuldum. Yüreğim, kurtarılmış bir Bölgedir şimdi. Yaşamak eğer Gerçekten bir savaşsa, Kalkana ve mızrağa Çevirdim de dilimi Omuzlarımdaki Apoletlerden oldum.
6 Her denizin bir kıyısı, Her insanın Bir boyutu varmış. Ölüm araya girmeye görsün Bütün hücrelerini Bir kapıya döndürüp beklesen de Açan olmazmış Gel ey Yalnızlığım benim! Açıp da solmayan gülüm! Doldurdum bir vazoyu seninle Suyunu yeniledim, Kokunu öptüm.
7 Beynimle yüreğimin Arasında ırmaklar akar Her sabah Boğulurcasına uyanmam bundandır. Azraili yoldaş bilip, Yeniden doğanım ben. Her susayışım çöl, Her boğuntum Çağlayanlar boyuncadır. Çırpınsam da çıkamam Kendi eksenimden.
8 Çiçeksiz bir dal gibiyim Susuz ırmak yatağı … Varlığım soyutlandı Bütün anlamlarından. Gün gelir çekip giderim Avuçlarıma alıp da aklımı Çığlık çığlığa Bu sokaklardan.
9 Yüreğimi dünyaya karşı Bir kalkan bilirken Son burcu da çökertildi İçimde bir kalenin. Aklımın ovalarını yeniden Ölçüp biçmem gerekiyor şimdi Kimsesiz ve dingin. Bu sorular tufanında Tutunacak dalım değil, Bir tek yaprağım bile kalmadı sanki. Ne bir kıpırh var havada Ne de sularda Yeniden doğuşların cenini.
10 Dünya kendine döner Ben kendime dönerim. Aklın dizginlerini çözdüm, Yüreğin köprülerini athm Savaşlara girdim Yenik, umarsız Bana bir yara kaldı Bir de yaşama isteği Belli belirsiz.
11 Bir şiire başlamadan önce Noktayı koymayı öğrendim; Yeni başlamış bir şeyi Yitirilmiş görmeyi… Tufanlar da istemiyorum artık Bir dünya kuruyorum kendime Devinimsiz, duruk. Aklımı da kovuyorum cennetlerimden Yüreğimi de şimdi. Günışığıdır beni kör eden Yağmurlardır yaralayan Ve eve döner gibi yapıp, Kendime döndüğüm her akşam Anladım, yüreğimde doldurulmamış Uçurumlar olduğunu. Karşılıksız sorular göveriyordu Aklımın geniş ovalarında. İşte, bir zamanlar Denize kavuşan ırmak Şimdi gerisin geri dönüyor Kaynağına.
12 Yalazlanıyor deniz Önce usul usul Sonra gürül gürül… Uçurumlar açılıyor derin, Dağlar yükseliyor yüce. Oturmuşum bir kayanın üstüne Akdeniz’e bakıyorum Kendime bakar gibi Mavi bir aynadaki gençliğime … Ne söyledim, ne yazdımsa bu dünyada Ne yitirdim, ne buldumsa Bir derin iç çekişin Bağrında eridi. Bütün nesneler tek bir ses olarak Bağırıyor bana:
Bitti arbk, Artık her şey bitti!
13 Ardımda kalan bütün köprüleri bir bir yakhm Geri dönemem artık Namludan çıktı kurşun. Ne çok yürüdüm şu dünyada Ne kadar az yol aldım Acının alfabesindeyim daha. Geri dönemem artık Bir çizgi gibi uzar giderim Anlamsız, kimsesiz Ve soluk.
14 Aamı Anlamıyor musun yüzümden? Yüreğimi yansıtan Bir aynaya döndü. Aklımdan Azat oldu da dilim Yaşamın arkasından konuşarak Özgürlüğünü kanıtlıyor şimdi. Acımı Anlamıyor musun yüzümden? Bir kez olsun duy beni Sözcükler Araya girmeden!
15 Bir gün gelir de Ölüme yenilirsem eğer -Yenileceğim demiyorum Yenilirsem eğer – Deyin ki, erlerindendi Eşit olmayan bir savaşın Kılıcı sözcüklerdi, Kalkanı sevgiler…
16 Dağlar sesimi tutar Dağılıp, parçalar ovalar Acılar niye benim Üstüme kanat gerer? Ne dünya kadar yaşım Ne göklerden akranım var Hüküm niye hep ölümüm? Urganlar da kendini boğar Göreceksiniz bir gün Bütün uçurumları böler Köprüleri sevginin.
17 Kendi rengini yadsıyan Bir bayrak gibi Dürüp, katlıyorum yüreğimi. Ne kaldı konuşacak, Ne vardı ki? Yücelerde seyrettim Uzun bir zaman; Gönderlere çekildim Ve anladım ki , Doruktur asıl uçurum Odur insanı boğan.
18 Ben mi yanıldım, Yoksa dünya mı bilmem? Bir yerlerde tökezledim Ama düştüm diyemem. Yağmur boğulmaktan söz eder şimdi bana Güneş çekip gitmekten. Beni kurtarmak için Pamuk iplikleri uzanır Uçurumlanma … Sevgili dünya, Ne petekle balım kaldı, Ne derilecek çiçeğim Salıver arlık beni Kopar dizginlerimden!
19 Gün akşama kavuşur Dünyadan el ayak çekilir Bütün görüntülerimi yitiririm birden. Aynalara baka baka Unuturum yüzümü. Her şiirde biraz daha Koparım sözcüklerden. Gün akşama kavuşur Kapılar sürgülenir Evler mezar taşıdır arlık Sokaklar teneşir … Ey yankısız ses! Ey devinimsiz tufan!
20 Uzun dinginliklerden Sonra gelen fırtına Taş taş üstünde koymamaya yeminli Dönüp dolaşıp geldiğim Bu kör noktada Kırılıyor gülüşüm Bir bardak gibi. Ölüm kapıyı çalınca Söylenmedik bir sözüm kalmayacak Ve bu dünyada Tepeden tırnağa yürek olmasını bilenler Hep selden kaçarken Tufana kapılacak Batacak sulara yüzüm Batacak sulara yüzün Ağır bir taş gibi Gömülüp susacak…
21 Yağmurun ardından Kar geliyor; Onun ardından sel… Bir şeyleri tamamlamadan Ölmek bana Zor geliyor. Bu şiir nerde biter Gece güne ulanırken? Çiçek tohum olur döner, Su denize kavuşurken, Yaşamın sonunda mı, Başında mıyım bilmem? Beni kim düşünür bu irinler dünyasında? Herkes kendi yüreğini deşip, Derin kuyular açarken Sinmek, saklanmak için Karanlıklarına. Gülün ardından Diken geliyor; Sütün ardından irin… Bir şeyleri bitirmeden Ölmek bana
22 Sonun sonsuzluğundayım Ufkun çok ötesinde. Geçip giderim dünyanızdan Bir yıldız gibi akarım Yanarım kendimce. Ok çıkınca yaydan Artık beni aramayın Ne mezar taşı dikin Ne diriltin söylevlerle. Ok çıkınca yaydan Saplanacak bir yerler Bulurum elbet Gücümün yettiğince…
23 Bir kalenin Ele geçirilemeyen Son burcuyum ben; Yeryüzünden silinmiş ırkların Tek temsilcisi … Ne söyledimse yele söyledim, Sanki ne yazdımsa buza Taşlandım adımbaşı Taşlandıkça konuştum. Ben acının dallarıysam Yeryüzüydü gövdesi Ben bir ırmaksam Yaşam denizdi… Bekleyen görecek. Yanan sular, Boğulan topraklar bana tanık. Ben susarsam Taşlar konuşacak artık.
24 Yağmurlar yağacak uzun Yağmurlar ince Dünya, bir alıcı kuş gibi Üstüme çökünce Ne bir sözcük kalacak, Ne de bir çığlık. .. Yine de gülsün isterim Şu pencerelerde Sokağı seyreden çocuk; Gülsün artık!
25 Umut, o arslanın Ağzında değil, Midesindeyken şimdi Gülümseyerek seyrediyorum Tarihin sofralarında Onu çiğneyenleri. Varın taşlayın beni! Yaralarım övüncümdür Bu dünyadan olduğuma Yaşadığıma dair. Umutsuzluğun umudundayım Karanlığın ışığında Öyle derin, öyle yoğun Uçurumların doruğundayım. Varsın bir yanıt Bulmasın sorularım; Yalnızca soru sormaya Bile razıyım…
26 Kişisel alacakaranlığın Cephelerindeyim. Yaralarım bedenimi yırtarcasına fırlıyor. Geride kalan Yalnızca kan ve irin…
27 Sabaha yakın görülen düşlerde Bilinci körelten Bir karabasan yoğunluğu, Biraz da aa vardır. Güneşin alhnda kararan şeyden Korkun, derim ben Kül alhnda yanan kordan … Ve ışık, uzun bir karanlığın Ardından gelirse eğer Asıl anlamını bulur.
28 Güneşin öte yüzünü gördüm O sonsuz karanlığı … Doğadaki her şeyin İkinci adı yalnızlıktı, Ölümdü, suskunluktu. Bir çiçek ki, taşırmış İçinde hep solgunluğu, Suyun akışında bir Boğulma korkusu varmış Yanan topraktan Yükselen buğu… Güneşin öte yüzünü gördüm Ki, orada her şey Önce kendini yadsıyordu.
29 Belki kendini boğan Biri değilim Yağmur, ne biliyorsun? Belki bir beklediğim var yaşamdan. Bir bardak mıyım sanki Kendiyle dolup taşan? Belki bir sıcaklık Kaldı bir yerlerimde Güneş, ne biliyorsun? Belki gecelerimizden sızan bir ışık. .. Bir kum saati miyim? Boşalıp kaldım mı artık? Belki açacak Bir şeylerim vardır Çiçek, ne biliyorsun? Belki konuşacak birkaç söz kalmıştır Bir gün karşıma çıkacak olanla Geçmişe, geleceğe dair…
30 Akdeniz susuyor. Susuyor turuncu. Susuyor yeşil. Bir yaşam ki nasıl Ancak kendiyle tanımlanır; Bir insan ki nerede Artık her şeye razıdır Orada dursun dünya! Ölü deniz, Güneşli, puslu deniz Sularını rahim, taşlarını cenin Kıldığın çağlardan kalmış Bir gülümsemeydim bir zamanlar Belli belirsiz … Cebimde kelebek ölüleri, Ağzımda tütün kokusu Turuncu sokaklardan denize uçan Soluk bir gölgeydim Dalgın ve kimsesiz … Köşkerin kızının Memelerine dolan iyot kokusunda, Gülüşünde bir işçinin Bir payım vardı Hiç kuşkusuz… Akdeniz susuyor. Yaralı bir balık gibi; Çağın zıpkınlarıyla delik deşik. Akdeniz susuyor. Suları kirli şimdi, Mavisi soluk…
31 Beni doğuracak rahim, Beni sallayacak beşik yok! Dünyaya düştü yolum Bir görümlük Konuk geldim. Tek bir soru sordum Bin yanıt aldım; Ama hiçbirine bende yanıt yok! Uçurumlara itildim, Doruklara çekildim. Çaprazlama çiçekler astım da göğsüme Şaire çıktı adım. Dinsiz bir peygamberim şimdi Ateş olsam bir kendimi yakarım. Kendi karanlığından korkan Bir geceyim ben, Kendi sınırlarına düşman Bir ülke; Kuşablmış, yorgun … Ey dünyalıklar, ey tarihçiler! Oysa hepsi topu topu iki kelime: Yaşadım ve öldüm.
32 Bu şiir burda biter Yaşam benimle bitmiyor Umutsuz değil, umarsızım şu anda Ne çiçeklerde payım var, Ne şu suskun taşlarda… Acıdan kurtulmaya yeltendiğim zamanlar Acı olduğumu anladım Dünya bunu bilmiyor… Ben insanlığın çocukluğuyum Ve yaşlılığıyım sırasında. Bu şiir hurda biter Hiçbir dayanak bulmadan Doğanın avuntusu nedir? Gece günle tanımlanırken? Işığın kaynağında hep Bir karanlığın donduğu Bilmem nasıl kanıtlanır? Y ıllar yılı sorulara yaslanıp Yaşarken ölüme doğdum ben Hiç kimseyi öldüremem Kendimi bile artık. Bu şiir burda biter Nasılsa anlaşılmaz Çünkü bir sese, yankısından başka Kulak veren çıkmaz -Çoktan biliyorum bunu… Karanlıkta gülümsüyorum son kez Böyle anımsa beni…
66 notes · View notes
dizimdedinlen · 2 months
Text
Gaseyân. Gözlerimdeki kırığı saklamanın yolunu bul. Ben inanmak istiyorumlu cümleler geçmiyor yüreğimden. Ben diyince, aklıma; yitirmiş gitmiş'ten, yitirilmiş gitmiş'ten fazlası gelmiyor. Al şu huzursuzluğu içimden. İnsanım. Yoruluyorum hâlâ, nasır değil kalbim. Zaten düştüm, o acıyı ezbere biliyorum diyip görmezden gelemiyorum. Nasılsa ağladım artık, ağlamama gerek yok diyememek gibi bir şey bu. Çok öldüm, bugün biraz yaşayayım diyememek gibi. Gaseyân, incinmeden yok olmayı öğrendim.
20 notes · View notes
bedrierdem · 4 months
Text
NİCE SENELER TÜRKİYE’M
Günaydınlar, güzel ülkemin yürekleri sevgi dolu, can ve candan olan güzel insanları. Dünyanın en güzel çiçekleri sizler için açsın ve 2024 yılının, her bir gününün sabahında, her birinize armağanım olsun.
2024 yılına girerken dualarımız, dileklerimiz, temennilerimiz, umutlarımız ve beklentilerimiz arasında çok şey varda, ne yazıktır ki bütün bunlar arasında gerçekleşme ihtimali olanlar hemen hemen yok gibi, şeklinde düşünüyorum. Zira, bu konuda gidişat, şartlar hiç de olumlu emareler sunmuyor. Hal böyle oluncada, 2024 yılının öncelikle, tüm dünyada nezdinde kayıp, yada yitirilmiş vede yitirilmekte olan, tükenme noktasına ulaşan insanlığı, geri getirmesini diliyorum. 2024 yılının tüm insanlığa ve ülkemize, barış, sağlık ve mutluluklar getirmesini diliyorum. 2024 yılında, yüce Allah’tan, bütün insanları erdemlikli kılmasını, yönetenlerimize ise yeterince ve gereğince akıl ve fikir vermesini, yönetilenlerimize ise birlik beraberlik ruhu, vatan ve millet sevgisi vermesini diliyorum. Ulusumuzun varlığının da sonsuza dek sapasağlam, dimdik ayakta kalmasını diliyorum. Yüceler yücesi Allah’tan Mehmetçik’lerimizi korumasını, esigemesini, yar ve yardımcısı olmasını ve tüm güvenlik güçlerimizi de, yedi cihanda, her daim galip ve muzaffer kılmasını içtenlikle diliyorum. Allah’tan vatanımıza, milletimize veya ulusumuza, birlik vede beraberliğimize kast edenlere fırsat vermemesini ve bütün düşmanlarımızı, tez zamanda helak etmesini, mahvı perişan etmesini ve yok etmesini, canı gönülden diliyorum. Vatandaşlarımızın her birinin tüm arzu, istek, dilek, temenni ve hayallerinin eksiksiz olarak gerçek olmasını ve her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum. En güzel, en içtenlikli dilek ve temennilerimle, her bir iyi, temiz kalpli, vicdan, merhamet sahibi ve her türlü erdemlikler ile donatılmış, güzel insanlarımıza selamlarımı, saygılarımı ve sevgilerimi gönderiyorum.
Yüreklerini nice umutların kıyısına bırakan, yürekleri umut ve sevgi dolu olan, güzel yurdumun güzel insanları,❗sizlere de, sağlıklı, mutlu, hayırlı, huzurlu ve gönlünüzce geçecek nice seneler diliyorum... 🙋‍♂️ 👏👍🙏 🇹🇷
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
22 notes · View notes
kumsal-thingss · 1 year
Text
Tumblr media
Yitirilmiş anlar, zaman ile ölüm arasında en kısa yoldur...
131 notes · View notes
varolmayanin-guncesi · 6 months
Text
Bilinenden koptuğum şuanda varlığım daha çok yitirilmiş olana dair bir izaha dönüşüyor. Tarihsizliğin katran gibi üzerime dökülmesini mi düşüneyim yoksa geçmiş olarak eşilmiş belleği mi kavrayayım bilmiyorum. Şu noktada bilmek bana yok oluşa sığınmak gibi geliyor.
23 notes · View notes
otopsicireisso7 · 5 days
Text
İnsanın geçmişinde artık kımıldamayan ne de çok nesne, ne de çok kişi var öyle, ürkütücü. Zamanın mahzenlerinde yitirilmiş canlılar ölülerle birlikte o kadar uyumla uyuyorlar ki daha şimdiden aynı gölge örtüyor gibi onları.
9 notes · View notes
yorgunherakles · 15 days
Text
yitirilmiş yolların yorgunu musun? bulunmuş yolların yalnızı mı? nereye gidiyorsun ?
nihat behram - savrulmuş bir ömrün günlerinden
14 notes · View notes
umutsuzkediyim · 30 days
Text
yitirilmiş zamanın peşindeyiz sadece.
11 notes · View notes
hisboslugu · 2 months
Text
tanrı'nın bıraktığı yerden biz başlayalım. üç milyar insanın yarısını sen öldür, yarısını ben. üç kişi kalsak yetişir yeryüzünde. yaklaş bana, seninle kardeş değiliz. hüzünle karışık sevinçlerinden kurtul artık, arzuların o belli belirsiz sıcaklığını sev. biliyorsun; önce tanrı insanı yarattı, sonra insan sevgiyi. ne yapsak boş, ne kadar çabalasak faydasız; geriye dönemeyiz. olanlar oldu, iş işten geçti. çamurumuza sevgi karışmış bir kere. kim bu şarkıları söyleyen? karcığar faslından düm tek üzere. aklım bir yere erişti durdu. susun. şimdi üçgenlerle oynuyorum. kaldırın bu daireleri. bir model kız geldi, soyundu karşımda. saçlarından üç fırça yaptım, üç tüp boyam vardı; veronez yeşili, zümrüt yeşili, krom yeşili. hepsini kattım birbirine. senin yeşilini buldum. senin yeşilinde orkestralar debussy'den çalıyordu, senin yeşilinde unuttum siyahlığımı. bu deli eden uğultu nerden geliyor, kim kırdı bu aynaları? toplayın, yüzümüzü görelim. çirkin değiliz artık. bir kapı açıldı önümüzde ölümsüzlüğe. güzeliz. sabahlar bizimle dolu. ışık diyordun, al işte kör kuyular kadar ışıdı yeryüzü. renk diyordun, al işte bak, çarşılar dolusu kırmızı. süt beyazından geceler, sarı güneşler ortasında turuncu bir gün. yitirilmiş saadetlerin bahçesinde mor çiçekler. kardeş değiliz diyorum, inanmıyorsun. yalan bunca faziletler, yalan. bizi bu ciğeri beş para etmez insanlar mahvediyor. aldırma diyorum sana, dünya ikimiz için yaratıldı. üç milyar insan iş olsun diye geldi yeryüzüne. verdiğin her kederin yüreğimde yeri var, hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır, hangi aynaya baktıysam seni gördüm. gel desen gelemem, git desen gidemem, öl desen kanım akmaz. anladım artık, seni sevmek yüce bir şey. anladım, seni sevmek tanrı'ya yaklaşmak gibi. insanlar içinde bir sana inandım, bir seni sevdim kendimden başka. uykularımın bölündüğü saatlerde, sendin düşündüğüm soluk soluk. sivri bıçaklar gibiydin karanlığımda, gözümü yumsam seni görüyordum. oynak türkülere benziyen yürüyüşünle sen çıkıyordun karşıma. karanlığımda iki yıldızdı ellerin görülmedik. karanlığımda bir orman yangınıydı dudakların. istesen hayat verirdim bu karanlıklara, istesen gökyüzünü bir mendil gibi yırtardım. denizlerden, göllerden, nehirlerden sana görmediğin renkler yaratırdım. zamanın ötesinde yeni bir dünya kurardım sana. insansız, tanrı'sız, kedersiz... severdin, dağ rüzgarlarının serinliğince yaşardın bu sefil dünyamızdan uzak. bir yanıp bir sönen ışıklar gibiyim, yumruk kadar yüreğimde sen varsın. kutsal kederler içinde seninleyim artık, sarı badanalı evlerde başbaşayız. bütün duvarlara gölgen vurmuş, kokun sinmiş bütün perdelere, kapılarda parmakların beyaz beyaz, sokaklarda ayaklarının izi. ben bu sokaklarda ölsem kaldırımlar çekmez ağırlığımı. söylesem aşkımı asırlar boyunca bu iki yüzlü insanlar anlamaz beni.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ümit - b.k.d.
15 notes · View notes