Tumgik
#tüzüğü
epifizz · 1 year
Text
Seçim hakkında herkesin bildiği ancak kimsenin üzerinde durmadığı ancak temel olan ve bazı unutkanlık hallerinin hakim olduğunu düşünüyorum. Öncelikle  Cumhurbaşkanlığı seçimi iki boyut taşıyan bir seçim. İlk olarak bu bir kişi seçimidir elbette ama daha önemlisi bu bir rejim seçimidir. Tarafların vaatleri arasında başkanlık sisteminin gitmesi veyahut sürmesi yönünde vaatler vardır.
İnsanların unutkanlığı şurada başlıyor ki eğer başkanlık sistemi gidiyorsa kişi olarak cumhurbaşkanı esasında o kadar şahıs itibari ile önemli değildir çünkü devleti bir kurum olarak prestiji her halükarda ilgili makama tesis edilecektir. Önemli olan başbakanlıktaki şahsi alan olacaktır. İnsanların favori adaylarının zirve zamanlarında bu makamı istememe sebepleri kanımca budur, önlerinde iktidar partisi başkanlığı veyahut başbakanlık şahsi olarak çok daha kazançlıdır onlar için. Bu noktada KK tüzüğü ile uyumlu uygun bir adaydır çünkü emekliliğini üst bir makam olarak aktif siyasetten zaten uzak geçirecektir. Lider vasfı olmasına gerek yoktur çünkü değişen sistemle tekrar yönetici değil, devletin yargısının uygulayıcısını seçiyor olacağız. Ve şahsi görüşüm başkanlık sistemini gönderme konusunda en güven verici adaydır kendisi.
Başkanlık sistemini sürdürmek isteyenler adına şahıs önemlidir elbette ve aynı seçimde karşılaşmaları adayların hepsini şahıs bazında önemliymiş gibi sunmaktadır ama esasında durum böyle gözükmemektedir. Bu noktada insanların sorması gereken ne istediği sorusudur. Ben rejim değişimi istiyorum, başkanlık sistemi gibi sorunlu ve savunmasız bir sistem gittikten sonra kendi politik konumuma gönül rahatlığı ile geri dönebileceğime inanıyorum.
Diğer yandan muhtelif “oy bölücü” adaylara bakışın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Demokraside yaşamak böyle bir şeydir, kendisine uymayan tavrı gören ayrı bir koldan ayrılır ve aynı düşüncedeki kişileri ardında sürükler. Bu nihayetinde benim isteğimi baltalıyor olsa bile demokrasinin gereği bu olduğundan, bu çok sesliliği savunmak başka bir şeydir. Bir aday olarak ilgili kişiyi eleştirmek ise başkadır. Şahsen İnce bölücülük yerine popülizm, hırs ve tutarsızlıkları açısından değerlendirilmelidir. Bu nitelikleri özellikle rejim değişikliği hususunda güvenimi kıran bir unsurdur benim için. Karşısında asla aday olmayacağını söyleyip sonrasında “O, o zamandı” diyen bir kişi başkanlığa geçince yine “o, o zamandı” diyebilir. Ancak tüm sorunların temelinde bu totaliter rejim vardır ve ben bunu riske atmak isteyen biri değilim. Bağımsız merkez bankası olmadan yatırım olmaz, liyakat olmadan kurumların prestiji düzelmez, emir komuta tek noktada birleşirse bir felakete ilk iki gün organize bir müdahale mümkün olmaz. Şu anın tek ve gerçek gündeminin bu sağlıksız sistemin sürekliliği olduğunu ve insanların adımlarını bu uğurda atması gerektiğini savunuyorum.
Bu yalnızca görünürde bir şahıs seçimidir, oluşan büyük ittifaklar da bunun nihai beyanıdır. Şahıslar üstü vaatlere ve programlara bakmak gerekmektedir. Bunu yaparken başkanlık sistemi öncesi sistemi hatırlayıp bazı kararların ona göre alındığı analizini de unutmamak gerekir. Ve başkanlığı kaldıracağını söyleyen bazı insanların bu noktada bireysel hırsını anlamak da mümkün gözükmemektedir.
Sorunumuzun da şahıslar üstü olduğunu, bu sistemle kimsenin hiçbir şeyi düzeltemeyeceğini unutmamak gerekiyor. Mevcut iktidarla da bu sistemin düzelmeyiciğini düşünmek gerekiyor. Lütfen gerçek sorunlarımızı doğru kavrayalım.
Extra: Seccade kutsal bir obje değildir, sadece bir halıdır. Nihai işlevi temiz olduğundan emin olunan bir zemin üzerinde ibadeti sağlamaktır. İşlevi İslamiyette ibadet ederken zeminin tıpkı kişinin temizliği gibi şart olmasından temel alır. Şayet temizliğinden eminseniz kendi odanızdaki halınızı da bu amaçla kullanabilirsiniz, üzerine basmak ya da kirletmek sadece namaz amaçlı işlevini bozar ve temizlediğinizde ilgili halı bu işlevi geri kazanır. Bir halıyı esas olan ibadet halinin kutsiyetine sırf siyaset için eşit kılmak, dinin kendi içinde bir nesneyi putlaştırmaktır. Bu dezenformasyonun kendisi ibadete bir halıya basılmasından daha zararlıdır.
21 notes · View notes
gamerbulten · 2 months
Link
Bir Death Stranding filmi, Kojima Productions'ın yeni LA ofisi ile gerçeğe doğru bir adım daha atıyor "Oyun geliştirmenin ötesindeki fırsatla...
0 notes
elazigsurmanset · 3 months
Text
TTB’den Örtülü Reklam Uyarısı !
Tumblr media
TTB’den Örtülü Reklam Uyarısı Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlık alanındaki reklam uygulamaları ile ilgili olarak 26 Ocak 2024 günü Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile belediye başkanlıklarına yazı gönderdi. Örtülü reklam konusunda Türk Tabipler Birliği şu açıklamayı yaptı, 1219 sayılı yasa, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik, Sağlık Hizmetlerinde Tanıtım ve Bilgilendirme Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve TTB Hekimlik Meslek Etiği Kuralları uyarınca sağlık kurum ve kuruluşlarının reklam yasağı olduğu belirtilen yazıda; haksız rekabet yaratması, hekim-hasta ilişkisini örselemesi, sağlıksız ve uyaranlara açık bireylerin yönlendirilebilmesi gibi sonuçları nedeniyle reklam yasağının bir gereklilik olduğu ifade edildi. Son yıllarda haber/ilan adı altında yazılı, görsel, işitsel ve sosyal medyada örtülü reklam uygulamasına sıklıkla başvurulduğuna dikkat çekilen yazıda; sağlık kurum ve kuruluşlarının yeni bir hastalık, tedavi yöntemi, cihaz bilgisi veriyor gibi yaptığı örtülü reklamlar ile toplumu yönlendirdiği kaydedildi. Yazının son bölümünde ise şu ifadeler yer aldı: “Açık olarak yasa hükmünün ihlal edilmesine olanak vermemek kadar örtülü olarak da ihlal edilmesine olanak vermemek etik ve deontolojik sorumluluktur; hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu bağlamda sağlık alanına ilişkin sadece sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilerin verilebileceğine; tedavi edici sağlık hizmetine ilişkin bilgi paylaşılamayacağına; sağlık meslek mensubu, mekan, tıbbi cihaz, donanım, araç-gereçten bahsederek herhangi bir sağlık meslek mensubu veya sağlık kuruluşunun, diğer sağlık meslek mensuplarından veya sağlık kuruluşlarından daha üstün veya daha iyi olduğu izlenimini vermeye yönelik paylaşım yapılamayacağına dair mevzuatın tüm il ve ilçelerdeki sağlık kurumlarına hatırlatılması ve uyarılması gerektiği açıktır. Sağlık alanında reklam yapılmamasına yönelik bilgilendirme, uyarı, denetim, eğitim başta olmak üzere gerekli tüm adımların toplum sağlığı açısından ciddiyet ve süreklilikle yapılması gerektiğini bilgilerinize sunarız” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
hasanakbal19 · 5 months
Text
İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÇALIŞMA MERKEZİ TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
29 Kasım 2023 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 32384 KANUN İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÇALIŞMA MERKEZİ TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN   Kanun No. 7476 Kabul Tarihi: 23/11/2023 MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 10 Temmuz 2017 tarihinde Abidjan’da imzalanan “İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğü”nün onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2- (1) Bu Kanun…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 5 months
Text
İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÇALIŞMA MERKEZİ TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
29 Kasım 2023 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 32384 KANUN İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÇALIŞMA MERKEZİ TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN   Kanun No. 7476 Kabul Tarihi: 23/11/2023 MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 10 Temmuz 2017 tarihinde Abidjan’da imzalanan “İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğü”nün onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2- (1) Bu Kanun…
View On WordPress
0 notes
hetesiya · 5 months
Text
Dersim’in gizli kanunu – HyeTert
Dersim’in gizli kanunu
Nevzat Onaran
Cumhuriyet 100 yaşında, ama değişmeyen asırlık talebimiz: Can ve mal güvenliğimizdir.
En sade ifadesiyle, ‘eşit vatandaşlık’tır.
Eşit vatandaşlık, can ve mal güvenliği demektir…
‘Eşit’ olmadığımız için ne can ne de mal güvenliğimiz vardır…
Kuşaklardır böyle.
2023’te de milleten Türk ve dinen Sünni İslam olmayanı resmen ‘yok’ saymaya devam ediliyor.
Takvimin her gününde bir acımız var desem abartmış olmam.
15 Kasım’da tam 86 yıl önce Seyid Rıza, oğlu ve beş yoldaşıyla Elazığ’da idam edildi.
Halen mezar yeri açıklanmış ve cesetler ailelerine verilmiş değildir.
Sadece mezar yerleri değil kanun da gizlenmiştir. Dersim harekâtı öncesinde, bir ilk yaşanmış, kanun gizlenmiştir.
Gizli kararnameler biliniyordu, ama ‘gizli kanun’ ne demektir? Hani TC, hukuk devletiydi.
Tutanakta kanun müzakeresiyle ilgili tek satır bulunmamaktadır. Gizli celsede dahi görüşülmemiştir.
Kanunun hazırlanmasında Meclis’in pay-pas edilmesi bilinmez değildir.
İttihatçılar meşhurdu, güya Meclis-i Mebusan açıktı, ama kanun yapan hükümetti.
“Yok kanun, yap kanun” deyişiyle hatırlanan Enver Paşadır.
İttihatçı hükümetin, harici ve dâhili harbi yürüttüğü yıllarda Meclis-i Mebusan’ın kanun yapma yetkisini gasp ettiğini söylemek abartma olmayacaktır.
Tarık Zafer Tunaya’nın araştırmasından öğreniyoruz ki, 1908-1918 döneminde 1000 tanesi İttihatçı hükümete ait olmak üzere, toplam 1682 muvakkat kanun ve 1500 normal kanun yürürlüğe konmuştur.(1)
Milyonlarca insanı yerinden-yurdundan kovalamanın ve malına-mülküne el koymanın 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu ve 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu da birer muvakkat kanundu. Bu anlamda, İttihatçı iktidar ‘muvakkat kanun devleti’ yıllarıydı.
Cumhuriyet dönemi çok mu farklı?
Hükümetin TBMM’ye getirdiği her kanun tasarısı da oy birliğiyle kabul edilmiştir. Hiç itiraz olmaz mı?
Meral Demirel’in yaptığı araştırmaya göre, 1927-1946 döneminde milletvekillerinin kullandığı 518 bin 507 oyun yüzde 99,95’i (yani 518 bin 216’sı) CHP’nin istediği ‘kabul’ oyu olmuştur. Sonucun başka türlü olması mümkün değildir.(2)
Ahmet Demirel’in araştırmasıyla da ortaya konmuştur ki, 1923’ten 1946’ya kadar 1037 kişi milletvekili seçildi ve bunlardan 1032’si CHP adayı veya CHP’nin desteklediği bağımsız adaylardı. Tüzüğe göre adayları da belirleyen CHP lideri, yani Atatürk ve İnönü’ydü.(3)
1979’da milletvekillerinin atandığı tespitini yapan İsmail Beşikci, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu araştırmasında, tek parti dönemi seçimlerinin birer aldatmaca olduğunu ortaya koymuştur.(4)
Dersim’de ne yapıldığını ilk analiz eden de İsmail Beşikci’ydi. 1977’de yayınevine verdiği Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi’ni maalesef ikinci kez kaleme almasından sonra ancak 1990’da (Belge Yayınları) okuyabilmiştik.
Mebusların atandığı böyle bir Meclis’te anayasayı yok sayan kanun da yapılmıştır.
2884 sayılı Tunçeli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun’la özel bir sistem oluşturuldu. Tunçeli’nin vali ve komutanı olarak atanan Korgeneral Abdullah Alpdoğan, doğrudan hükümetin yereldeki ‘koloni’ temsilcisi olarak, idamı infaz yetkisine de sahipti. Oysa 1924 Anayasası’na (madde 26) göre idamı infaz yetkisi TBMM’ye aitti. Kanunun anayasaya aykırı olmasını Adliye Encümeni Kâtibi Raif Karadeniz (Trabzon), TBMM’de şöyle savundu:
“Yalnız, memleketin yüksek menfaatını bir tarafa koyduk ve diğer tarafa da kanuni mevzuatımızı koyduk ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu’na karşı beslenmesi lazım gelen perestiş ve hürmeti de göz önünde tutarak düşündük ve bu neticeye vasıl olduk.”(5)
Kanunla anayasanın ilgası ilk değildi. 10 yıl önce de benzer uygulama yapılmıştı. 1925’te Takrir-i Sükûn icraatında idamı infaz yetkisi, sıkıyönetim komutanları(6) ve Ankara ile Diyarbakır İstiklâl Mahkemelerine(7) verilmişti.
2425 sayılı kanun Fihrist’te var ve Resmî Gazete’de yayınlanmamıştır (TBMM ZC, devre: 4, cilt: 22, Fihrist-s. 1; Türk Parlamento Tarihi, 4. Dönem (1931-1935), cilt: 1, Ankara-1996, s. 785).
KANUN, ‘FİHRİST’TE VAR, AMA ‘ZABIT’TA YOK
TBMM Zabıt Ceridesi’nin Fihrist’ine göre 2425 sayılı kanun müzakere edilmiştir. Oysa belirtilen sayfalarda veya ilgili günlerde böyle bir kanun müzakeresi yapılmamıştır.
Kanun 3 Mayıs 1934 tarihli olduğu için öncesine de baktım. TBMM, 2 Nisan’dan itibaren ayın son günü dâhil 12 gün çalıştı. 1934 yılının Nisan ayı tutanağı, TBMM Zabıt Ceridesi’nin 21’inci cildidir. Nisan ayında kanunla ilgili herhangi bir müzakere yapılmamıştır.(8)
4’üncü devre, 3’üncü yılın Mayıs 1934 dönemi zaptı 22’nci cilttir. Fihrist’inde (s.1-3) 67 kanun (sayı: 2421-2488) hakkında bilgi vardır. Fihrist’te 3 Mayıs 1934 tarih ve 2425 sayılı kanun içinse yazan şudur: “2425 sayılı kanun Millî Müdafaa Vekâletince 49 500 000 liralık taahhüdat icrası hakkında, sayfa 6:9, 12, 21, 32:35.”(9)
Fihrist’te belirtilen sayfalar nedeniyle kanun tarihi 3 Mayıs’ta ve devamı 5-7 Mayıs’ta da TBMM gündeminde adı geçen kanunla ilgili müzakere yapılmamıştır.(10)
Kanun, ‘Fihrist’ten başka, 1934 Yılı Bütçe Kanunu’nun G Cetveli’nde de ‘2425 sayılı Millî Müdafaa Vekâletince gelecek senelere sarî taahhüt icrasına dair’ olarak yazılmıştır.(11)
Kanunun Resmî Gazete varlığı bu kadardır. Zaten kanunlarla ilgili sıralamada da “kanun yayınlanmamıştır” yazılmıştır.(12)
Özet olarak, TBMM’nin 4’üncü devresinin 22’nci cildinin Fihrist’inde yazılana göre 2425 sayılı kanunun müzakeresi yapılmıştır, ama belirtilen günde ve sayfalarda kanunla ilgili herhangi bir müzakere tutanağı bulunmamaktadır.
Gizli celsede müzakere yapılmış olacağını düşünerek, TBMM GC Zaptına da baktım. TBMM, 1931-1935 döneminde 25 Ekim 1934’te gizli celse için toplanmıştır. Konuysa, Balkan İtilafı Çerçevesinde Yugoslavya ve Romanya ile İmzalanan Antlaşmanın müzakeresiydi. Bu, 2 Eylül 1927-15 Mayıs 1950 döneminin tek gizli celse oturumuydu.(13)
Soru şudur: Fihrist’e müzakeresi yapılmayan kanun hakkındaki bilgiyi kim ve niye yazmıştır?
Sonuç olarak, 68 yıl sonra 2425 sayılı kanunun ne olduğunu, ancak 2002’de öğrenebildik.
GİZLİ KANUNA 68 YILLIK PERDE
Milletvekillerini CHP liderinin atadığı Meclis’in yasama faaliyetine değindim.
Bu kadar mı?
Devamı var.
Yazıldığına göre TBMM’nin kabul ettiği kanun gizlendi, tutanakta tek satır yazılmadı.
Belki kanun, tasarı ya da teklif Meclis’e gelmeden doğrudan yazılmış olamaz mı? Hayır demek mümkün mü?
Çünkü TBMM, kanunu Resmî Gazete’de yayımlamadı.
Kanunun, yaklaşık üç çeyrek asır gündeme gelmemesi de hayli ilginçtir. Nasıl olur da hiçbir milletvekilinin dikkatini çekmez ve gündeme getirmez.
Neyin gizlendiğini ancak 68 yıl sonra öğrenebildik.
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş,
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş, 19 Mart 2002’de gizli kanunla ilgili TBMM Başkanlığı’na yazılı soru önergesiyle başvurdu (sayı: 7/6576). Azmi Ateş, konunun hikayesini, 1’inci soruda yazdı (aynen aktarıyorum):
“1934 tarihinde çıkarılmış olan 2425 sayılı kanunu temin etmek için her zamanki prosedür gereği, TBMM kütüphanesinden istedim. İlgililer bulamayınca, bu defa Kanunlar Kararlar Müdürlüğü’nden temin etmeye çalıştım. Gizli olması dolayısıyla sizin onayınızın gerektiğini söylediler. Bunun üzerine Genel Sekreterlik’ten -sizinle yaptıkları görüşme sonucunda- bu kanunu Başkanlıktan bir yazıyla talep etmem gerektiği cevabını aldım. Bu durumu teyid etmek üzere de sizi telefonla aradım. Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü tarafından 1989 yılında ‘Kanunlar Külliyatı Fihristi’ adıyla yayınlanan kitapta; 2425 sayılı kanunun karşısında ‘Bu kanun neşredilmemiştir’ ifadesi yer almaktadır. Ayrıca, Emekli Hâkim Tümamiral Fahri ÇÖKER, Av. Faruk KAZANCI ve Muharrem KAZANCI tarafından 1991’de hazırlanıp ‘Türkiye Cumhuriyeti Kanunları’ adıyla yayınlanan kitabında ise, 2425 sayılı kanun için ‘Bu kanun gizliliği dolayısıyla yayınlanmamıştır’ denmektedir. Bu tesbitlerimin ışığı altında, size sormak istiyorum. Bu kanunun adı ve ‘konusu’ nedir?”
İkinci ve üçüncü soru da kanunla ilgili ve kendisine verilmesi hakkındaydı.
Milletvekili Azmi Ateş’e kadar kimse bu gizli kanunu merak etmemiş ya da önemsememiştir.
TBMM Başkanı Ömer İzgi
TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin verdiği yanıtla, 2425 no’lu kanun üzerindeki gizlilik perdesi kaldırıldı. 3 Mayıs 1934 tarih ve 2425 no’lu Millî Müdafaa Vekaleti’nce 49,5 Milyon Liralık Taahhüdat İcrası Hakkında Kanun yedi maddedir. Kanunla sekiz senede, askeri yönden gerekli araç gerecin alınması ve emlakin inşasıyla tamiri için toplam 49,5 milyon liralık harcama yapılması planlandı. 5’inci maddede ilga edilen kanun (8 Haziran 1933 tarih ve 2283 sayılı) askeri ihtiyaçlar için Ankara, Konya ve Merzifon’da alınacak binalar hakkındaydı.(14)
Mart 2002’de TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin açıklaması o günlerde de haberleştirilmişti.
Kaynağın bir tür örtülü ödenek gibi harcanmasının öngörüldüğü kanunla, gelir/gider bütçesi gerçekleşmesinin 207/229 milyon lira olduğu(15) 1934’te, sekiz yılda askeri ihtiyaçlar için 49,5 milyon lira harcanması planlandı.
1934’te başlangıç gelir/gider bütçesi 184,1 milyon lira olup, bunda Milli Müdafaa Vekaleti (Millî Savunma Bakanlığı) payı yaklaşık yüzde 27’ydi (49,4 milyon liraydı).(16)
TBMM Başkanı Ömer İzgi, cevaplarının 27 Mart 2002’de TBMM Tutanak Dergisi’nde (cilt: 90) yayımlanmasından önce 19 Mart’ta yaptığı açıklamadaysa, iki doğru olmayan söylemde bulunmuştur. Birincisi, 2425 sayılı kanunun Resmî Gazete’de yayımlandığını ve ikincisi de TBMM’de görüşüldüğünü söylemiştir. İkisi de yanlıştır.
Mevcut eldeki bilgiye göre, ortada ne yayımlandığı gazete ne de kanunun müzakere tutanağı vardır.
Değindim, Resmî Gazete’de varlığı, 1934 bütçesinde ilgili kanunlar sıralamasında isminden bahsedilmesidir, bu kadardır.
2425 sayılı yasayla ilgili İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in soru önergesi ve TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin cevabı (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 21, cilt: 90, s. 334-335).
ASKERİYEYE 8 YILLIK VE SANAYİYEYE 5 YILLIK PLAN
Askeriye, Şeyh Said Hareketi sonrasında 1925 Şubat’tan itibaren Palu’dan, Hizan’a, Elazığ’a, Diyarbakır’a, Sasun’a, Ağrı’ya, Hakkari’ye, Dersim’e sahadadır.
1925-1934 deneyimi dikkate alınarak, Dersim harekâtı öncesinde iki şey yapıldı.
Birincisi, askeriyenin gücünü artırmayı planlamak. İkincisi de gerekli kaynağı yaratmaktır.
1934 Mayıs’ta her iki madde için ne yapılacağı belirlenmiştir. Program dahilinde sekiz yılda askeriyenin belirlenen ihtiyaçlarının karşılanması için 49,5 milyon liranın harcanması planlandı ve bunun için gizli kanun çıkarıldı. Hiç kuşkusuz kanun öncesinde ihtiyaçların ne olduğu da tek tek belirlenmiştir.
Anlıyoruz ki, SSCB’den etkilenerek 1932’de çalışmalarına başlanan ve 17 Nisan 1934’te yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı yanı sıra askeriye için de özel çalışma yapılmıştır.
Sanayi için 5 yıllık ve askeriye için 8 yıllık plan hazırlanmıştır.
1934 Mayıs ayının 3’ünde askeriyenin 8 yıllık yapılandırma programıyla ve 28’inde de bunun finansmanıyla ilgili kanunlar kabul edildi.
Kaynağın Maliye Vekili’nin bono ihracı (iç) borçlanmasıyla karşılanması öngörülüyorsa (madde 3) da 23 Mayıs 1934’te TBMM’ye sevk edilen tasarılar, 28 Mayıs’ta kanunlaştı. Tasarıyı Cumhuriyet gazetesi detaylı haberleştirdi. Böylece 2456, 2458, 2459 ve 2460 sayılı kanunlarla tütünden içkiye, çaydan cama, damga pulundan sinema biletine ve pamuk ipliğine kadar pek çok üründen belli bir miktarda Millî Müdafaa Vergisi alınmaya başlandı.(17)
Ne tesadüf ki hemen ardından 14 Haziran 1934’te, ‘Türk ırkından olan’ ve ‘olmayan’ ya da ‘anadili Türkçe olan’ ve ‘olmayan’ ayrımının yapıldığı ırkçı 2510 sayılı İskân Kanunu da kabul edilmiştir.
Başvekil İsmet’in (İnönü) askeriyeyi yapılandırmakla ilgili böylesi dönemde yaptığı değerlendirme de ne yapılacağının beyanıydı:
“Millî servetimiz ve takatimiz nisbetinde orduya verdiğimiz paranın, yerinde ve iyi kullanıldığına, icap ederse ölçülemeyecek geniş ve müsbet neticeler alacağına emin olabilirsiniz. (Şiddetli alkışlar) Büyük Türk milleti, millet ordusunu teçhiz etmek için, zabitlerini ve askerlerini vasıtalı ve muteber tutmak için severek fedakârlık etmekte yerden göğe kadar haklıdır. (Alkışlar) (…) Millî Türk Devletinin sağlam temellerle kurulmasında emniyetli ve feyizli yollarda yükselmesinde Mustafa Kemal adlı bir reise malik olması ebedî tarihin cereyanında bulunmaz bir fırsat ve bahası ölçülmez bir nimettir. (Şiddetli alkışlar, bravo sesleri)”(18)
Bir yıl sonra program güncellenmiştir. Başvekil İsmet’in başkanlık ettiği Yüksek Müdafaa Meclisi, 19-21 Haziran 1935’te yaptığı toplantıda, hava kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla üç yıllık bir program belirlemiştir.(19)
Devamındaki gündem yeniden kaynak arayışı olmuştur. 25 Aralık 1935’te 2881 ile 2882 sayılı kanunla, askeriyenin hava gücünü artırmada kullanılmak üzere 21,5 milyon liralık kaynak yaratmak amacıyla vergiler arttırılmıştır. Bu kanunlarla birlikte 2 Ocak 1936’da Dersim’de kırımın idaresini kuran 2884 no’lu Tunçeli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun da yürürlüğe girmiştir.(20)
Ne tesadüf değil mi?
Cumhuriyet gazetesi, askeriyenin yapılandırılmasını yakından takip etmiş ve gelişmeleri haberleştirmiştir.(21)
Anlıyoruz ki 1930’lu yılların yarısında ordunun yapılandırılması programlanmış ve gerekli kaynak yaratılmıştır. 2425 sayılı kanun da bu planlamanın temel unsurudur; çünkü 8 yıllık programın ana materyalidir.
Milli Müdafaa Vergileri ve Yüksek Müdafaa Meclisi çalışmaları haberleştirildi (Cumhuriyet, 23.5.1934, s. 1, 5 ve Cumhuriyet, 22.6.1935).
100 KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME GİZLİDİR
Gizli kararnameler bilinirdi, kanunun gizliliği ilktir. Askeriyenin sekiz yıllık harcama planı gizleniyor. Kanunun ne olduğunu ancak 68 yıl sonra öğrenebildik, 2002’de.
Dersim’de ’38 harekâtının özel (6.8.1938 tarih ve 2/9409 sayılı) kararnamesi(22) de gizliydi. Buna benzer pek çok kararnamenin gizli olduğunu anlamak için Cumhuriyet Arşivi’nde Bakanlar Kurulu Kararları Kataloğu’nu (Kronolojik) taramak yeterlidir. Eğer, sıralamada herhangi bir numara atlanmışsa biliniz ki, o hiç tereddütsüz gizlidir. 2/9409 sayılı kararname, katalogda bunun için yoktur, numarası atlanmıştır.
Bu, bir örnek.
Avukat Fethiye Çetin, 2000 yılı itibariyle 100 tane Kanun Hükmünde Kararname’nin yayımlanmadığının/gizlendiğinin tespit edildiğini belirtti. Anayasa gereği Resmî Gazete’de yayımlanmayan KHK’nın uygulanamayacağına dikkat çeken Fethiye Çetin, kasalardaki gizli tüm mevzuatın yayımlanmasını, bilinmesini istedi ve bunun vazgeçilmez hukuki kural olduğunu belirtti.
SEYİD RIZA’NIN MEZAR YERİ NEDEN GİZLENİYOR?
15 Kasım 1937’te Seyid Rıza, oğlu Hüseyin, Seyhanlı aşireti reisi Haso Seydi, Yusuf Hanlı aşiret reisi Kamer oğlu Fındık, Demirelli aşiret reisi Cebrail oğlu Hasan, Kırişanlı Ulihiyer oğlu Hasan ve Mirza Ali oğlu Ali idam edildi.
Toprağa veren de idam edendir!
TC, 86 yıldır mezarların nerede olduğunu açıklamadı.
Dersim’de yüzleşmenin ilk adımı, mezar yerinin açıklanması ve cesetlerin ailelerine verilmesidir.
Ve 2011’de bir söylem…
Başbakan Recep T. Erdoğan: “Dersim’den özür diliyorum.”
Demişti, o kadar.
Köprünün altından çok sular aktı…
Seyid Rıza’nın idamı, Dersim’de liderlik yeteneği olanların tasfiyesinin önemli operasyonuydu.
Yaşam sahası hedeflenen aşiretlerin liderleri biliniyordu. Bunların “jandarmaya teslim olması” istendi ve haberler gönderildi, hatta uçaklarla bildiriler atıldı.
Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı da operasyonlarla öldürüldü.
1937 yılı sonu itibariyle ve Seyid Rıza’nın idamıyla Dersim’de liderlik yeteneği olanlar bir bir tasfiye edilmişti.
Öncesi de vardı. 24 Nisan 1915’te de tasfiye edilenler, 6 Eylül 1914’ten beri takip edilen Ermenilerin, liderlik yeteneği olanlardı.
Liderlik yeteneği olanların tasfiye edildiği Dersim’de üç kolordunun katılımıyla 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bölgesinde ’38 harekâtı planlandı ve yapıldı.
Harekâtla on binlerce Dersimli öldürüldü ve toprağından kopartıldı/sürüldü.
Fotoğraf arkası notu: Elaziz [Elazığ], Seyid Rıza [1], oğlu Şeyh Hüseyin [2] ve aveneleriyle birlikte mahkemeye giderlerken (Foto: Hasan Saltık Arşivi).
VE 1938 DERSİM HAREKÂTI
Askeriyenin 8 yıllık planına, Avrupa’da Hitler’in saldırganlığı ve çalan savaş tamtamları gibi gerekçeler öne sürülebilir.
1934 Mayıs’ında hariçte tamtamlar ne kadar çalıyor vesaire bir yana, bugün elimizdeki gizliliği kaldırılan raporlardan biliyoruz ki, devletin dâhilde asayiş penceresinde gördüğü Dersim’di.
Ocak 1936’dan itibaren Tunçeli vilayeti kurulup, Korgeneral Abdullah Alpdoğan komutan-vali ve müfettiş olarak atandıktan sonra, iki yıl boyunca Dersimlilerden silah toplandı ve liderlik yeteneği olanlara yönelik operasyonlar yapıldı.
İki yılın sonunda askeriyedeki yapılandırma Cumhuriyet’in müjdeli haberidir: “Hava kuvvetlerimiz geçen seneye göre birkaç misli arttı” Haberde, yabancı memleketlerden tayyare, motor vesairenin satın alındığından ve heyetlerin İngiltere, Amerika, Almanya ve Fransa’da inceleme yaptığından bahsedilmektedir.(23)
Hükümet, hazırlığı dikkate alarak, 9 Haziran 1938’de iki (8973 ve 8974 sayılı) kararnameyle ‘dâhili harbe’ imza attı:
“Bir aydan fazla devam edeceği tahmin edilen Tunceli harekâtının muharebe ve müsademeleri (harp etmeyi ve çarpışmayı) istilzam edecek (gerektirecek) mahiyette ve ehemmiyette olduğu” ve “Tunceli harekâtına iştirak edecek kara, hava ve jandarma birliklerine mensup erata kuvvetli tayin verilmesi için bu hareketin sefer mahiyetinde mühim hareket olduğu (…)”(24)
Harekât planı da 6 Ağustos 1938’de ‘gizli’ (9409 sayılı) kararnameyle belirlendi. Harekâtta sekiz yıllık plana göre yapılandırılan askeriyenin tüm gücü kullanıldı.
Sonuç ortadadır: 1919-1922 yıllarını kapsayan Türk Kurtuluş Savaşı’nda 9167 subay-asker ve (İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığına göre) 1938’de 13 bin 160 Dersimli ile 122 asker-milis ölmüştür.(25)
Özetle, gizli kanunla 1934’ten itibaren 8 yıllık planla yapılandırılan askeriyenin en kapsamlı harekâtı, 1938’de Dersim’de icra edilmiştir.
NOTLAR:
(1) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), 1. Kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul-2003, 2. baskı, s. 170; Tarık Zafer Tunaya, Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İttihat ve Terakki, cilt: 3, İletişim Yayınları, İstanbul-2000, s. 267, 466-468.
(2) Ahmet Demirel, Tek Partinin İktidarı (1923-1946), İletişim Yayınları, İstanbul-2014, s. 24.
(3) Ahmet Demirel, age, s. 18, 21.
(4) İsmail Beşikci, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları, İstanbul-2013, sf. 69-75, 120-129, 144-153, 166-180.
(5) TBMM ZC, devre: 5, cilt: 7, 25.12.1935, s. 175-180.
(6) 31.3.1925 tarih ve 595 sayılı Harp ve İsyan Sahalarındaki İdarei Örfiye Mıntıkalarında Müteşekkil Umum Divan Harplerden Verilecek İdam Kararlarının Sureti İcrasına Dair Kanun, TBMM ZC, devre: 2, cilt: 16, 31.3.1341 (1925), s. 297-317 ve Fihrist-s. 4.
(7) TBMM’nin 4.3.1925 tarih ve 117 sayılı kararı, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 146; TBMM’nin 20 Nisan 1925 tarih ve 136 sayılı Ankara İstiklâl Mahkemesine De İdam Selâhiyeti Verilmesi Hakkında Kararı, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 569.
(8) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 21, Birleşim: 34-45, 2-30 Nisan 1934 dönemi.
(9) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 22, Birleşim: 46-62, 3-31 Mayıs 1934 dönemi, Fihrist-s. 1.
(10) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 22, Birleşim: 46-48, 3 ve 5 ve 7 Mayıs 1934.
(11) 30 Mayıs 1934 tarih ve 2476 sayılı 1934 Yılı Bütçe Kanunu, Resmî Gazete, 2.6.1934, sayı: 2716, s. 3908.
(12) Türk Parlamento Tarihi, 4. Dönem (1931-1935), cilt: 1, Ankara-1996, s. 785.
(13) TBMM GCZ, devre: 4, cilt: 3, sene: 3, 25.10.1934, s. 584-595.
(14) Milletvekili Azmi Ateş’in soru önergesi ve TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin cevabı, TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 21, cilt: 90, yıl: 4, 27.3.2002, s. 334-335.
(15) Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, Ekonomimizin 1923’den 1990’a Sayısal Görünümü, Milliyet Yayınları, 2. baskı, İstanbul-1991, s. 161.
(16) 30.5.1934 tarih ve 2476 sayılı Bütçe Kanunu, Resmî Gazete, 2.6.1934, sayı: 2716.
(17) Cumhuriyet, 23.5.1934, s. 1, 5; 28.5.1934 tarih ve 2456 sayılı Gümrüklerde İstimal Olunan Bazı Evraka Müdafaa Pulu İlsakı Hakkında Kanun ile 28.5.1934 tarih ve 2458 sayılı Muhtelif Maddelerden Alınacak İstihlâk Vergisi Hakkında Kanun ile 28.5.1934 tarih ve 2459 sayılı Tayyare Resmi Hakkında Kanun ile 28.5.1934 tarih ve 2460 sayılı Tütün ve Müskirattan Alınacak Müdafaa Vergisi Hakkında Kanun, Resmî Gazete, 30.5.1934, sayı: 2714, s. 3872-3874.
(18) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 23, 5.7.1934, s. 456-457.
(19) Yüksek Müdafaa Meclisi kararı, Cumhuriyet, 22.6.1935, s. 1.
(20) 25.12.1935 tarih ve 2881 sayılı Hava Kuvvetleri için 21.500.000 Liralık Taahhüde Girişilmesi Hakkında Kanun ile 25.12.1935 tarih ve 2882 sayılı Hava Kuvvetlerine Yardım Vergisi Kanunu ile 25 Aralık 1935 tarih ve 2884 sayılı Tunceli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun, Resmî Gazete, 2.1.1936, sayı: 3195, s. 5889-5893.
(21) Milli Müdafaa Vergileri, Cumhuriyet, 23 ve 24 ve 27 ve 29 Mayıs 1934 ile 2.6.1934; Cumhuriyet, 26.12.1935, s. 1 ve 3.
(22) 6.8.1938 tarih ve 2/9409 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.2/K: 84, D: 73, S: 8.
(23) Cumhuriyet, 14.1.1938, s. 1.
(24) BCA-F: 30.18.1.2/K: 83, D: 51, S: 13; BCA-F: 30.18.1.2/K: 83, D: 51, S: 14.
(25) BCA-F:30.10/K: 111, D: 751, S: 30, s. 2; Sabahattin Selek, Millî Mücadele, cilt: 2, Örgün Yayınları, 2. baskı, İstanbul-1982, Ek: 19.
Gazete Duvar
0 notes
E-twinning Ulusal Kalite Etiketi Başvuru Örneği (4.Örnek)
youtube
#etwinningproject #etwinningtürkiye #kaliteetiketlerieTwinning Kalite Etiketleri, ortak bir değerlendirme çerçevesine dayalı olarak, öğretmenlerin ve öğrencilerin bir projedeki bireysel çalışmaları için öğretmenlere verilmektedir. Ulusal Kalite Etiketleri eTwinning projenizin ortak amaçları ve ortak bir planı var mı? Proje tamamlandı mı veya son aşamalarında mı? Siz ve öğrencileriniz, projenin tüm aktivitelerine katkıda bulundunuz mu? Siz ve ortaklarınız, işbirliğine dayalı aktiviteler düzenlediniz mi? Veri koruma ve telif hakkı konularını dikkate aldınız mı? Eğer bu beş gerekliliğin tümü için cevabınız EVET ise, o zaman Ulusal Kalite Etiketine neden başvurmuyorsunuz? Tüm projeler, beş kriter dikkate alınarak değerlendirilir. Bir Kalite Etiketi (ulusal ve/veya Avrupa) almaya hak kazanmak için, en azından aşağıdaki tüm alt kriterler için belirlenmiş olan minimum puanları almış olmanız gerekmektedir: Ortak okullardan öğrenciler arasında çevrimiçi işbirliğine ilişkin stratejiler BİT seçimi ve kullanımı (tüm dijital teknolojik araçlar) GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü), telif hakkı ve e-Güvenlik sorunları. Nasıl başvurabilirsiniz? ESEP platformundaki eTwinning alanında oturum açın Projeler bölümüne gidin Projenizi bulun ve Kalite Etiketi için Başvur üzerine tıklayın Tüm kutucukları gerekli tüm bilgileri girerek doldurun ve çalışmanızla ilgili kanıtları sunun. Kalite Etiketi almaya hak kazandığını düşündüğünüz projelerinizin her biri için yukarıdaki tüm adımları takip edebilirsiniz ancak bir eğitim öğretim yılında dörtten fazla proje için başvuru yapamazsınız.
0 notes
thekerimkucuk · 6 months
Text
İzmir Futbolu Tarihi Günü Varan-2
Altay Ardından Karşıyaka Olağanüstü Tüzük Tadili Genel Kurul Toplantısı Bu Akşam Yapıldı. Karşıyaka Yeni Tüzüğü 72 madde verilen önergeler ile birlikte genel kurul üyeleri Kabul Etti. Kerim Küçük.
View On WordPress
0 notes
bilaldemirkr · 7 months
Text
Instagram ve Facebook’ta ücretli abonelik sistemine geçiyor
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/instagram-ve-facebookta-ucretli-abonelik-sistemine-geciyor/
Instagram ve Facebook’ta ücretli abonelik sistemine geçiyor
Tumblr media
Meta ve Avrupa Birliği (AB) arasında veri gizliliği ve reklamcılık konularında bir süre önce başlayan anlaşmazlık devam ediyor. AB’nin, vatandaşlarını koruma amacıyla getirdiği sıkı düzenlemelere cevaben Meta, çeşitli çözüm yolları arayışında. Bu arayışın sonucu olarak, Meta’nın Instagram ve Facebook için reklamsız, ücretli abonelik seçeneklerini sunma planları var. New York Times’ın yaptığı haberlere göre, bu yeni hizmet sadece Avrupa Birliği’nde sunulacak.
Duyumlara göre, bu ücretli abonelik seçeneğini tercih eden kullanıcılar, Instagram ve Facebook’ta hiçbir reklamla karşılaşmayacak. Ancak Meta, bu platformların ücretsiz ve reklamlı versiyonlarını AB’de sunmaya devam edecek. Bu ücretli versiyonların ne zaman kullanıma sunulacağı veya fiyatlandırılacağı henüz kesinleşmedi. Bu durum, teknoloji şirketlerinin Avrupa’da yürürlüğe giren yeni düzenlemelere nasıl adapte olduklarını gösteriyor. Özellikle AB’nin Genel Veri Koruma Tüzüğü ve Dijital Piyasalar Yasası, şirketlerin verileri nasıl kullanabileceği konusunda sıkı kurallar getiriyor.
Instagram ve Facebook’ta ücretli abonelik sistemine geçiyor
AB’nin bu tür düzenlemeleri oldukça kararlılıkla sürdürdüğünü görüyoruz. Örneğin, gizlilikle ilgili endişeler nedeniyle Threads uygulaması AB’de henüz kullanıma sunulmadı. Ayrıca Meta, kullanıcıların bu platforma VPN aracılığıyla erişimini engelliyor. Threads’in Avrupa’da ne zaman yayınlanacağı konusunda bir bilgi paylaşılmadı. Ancak, reklamsız abonelik seçeneğiyle birlikte Threads’in de sunulabileceği düşünülüyor.
Meta’nın gelirlerinin büyük bir kısmı, hedefli reklam satışlarından geliyor. Avrupa Birliği, Meta’nın toplam reklam gelirlerinin yüzde 10’unu oluşturuyor. Bu da Avrupa’yı, Kuzey Amerika’nın ardından, şirket için en karlı ikinci bölge haline getiriyor. Fakat AB’nin düzenleyici kurumları, Meta’ya karşı oldukça sıkı davranıyor. Örneğin, Meta’nın GDPR’yi ihlal ederek Avrupalı kullanıcıların verilerini ABD’ye gönderdiği gerekçesiyle İrlanda Veri Koruma Komisyonu tarafından 1,3 milyar dolarlık bir ceza verildi. Bu cezanın ardından ABD ve AB, sosyal medya kısıtlamalarını azaltmak için bir anlaşma imzaladılar.
0 notes
shahananasrin-blog · 8 months
Link
[ad_1] Uzun süredir “Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü”nden (D3) söz ediyorum. CHP’de parti içi demokrasi arayışında olan üç kuşakla yapılan istişarelerle oluşan bu metin, CHP’nin içeride/dışarıda yaşadığı pek çok sorunu ortadan kaldırmak, özgürlükçü ve katılımcı ruhu nesnelleştirmek için, bugünün gerçekliği üzerinden kaleme alındı. Sürekli geliştirilebilir ve her madde için alternatif güncel formüller üretilebilir.CHP’de gerilimlerin yönlendirdiği yakın gelecek, Ekrem İmamoğlu’nun basın toplantısının ardından biraz daha şekillendi. Parti’de değişim istediğini söyleyen lider adayları artık kartlarını açık oynamalı ve gündemdeki tüzük değişiklikleri hakkındaki düşüncelerini paylaşmalı. Yoksa “Değişim istiyoruz” sözleri sentetik ve içi boş ifadeler olarak kalıyor. Lider adaylarının şu noktayı netleştirmeleri lazım: Her kararı kendi almak isteyen liderlik anlayışından vazgeçerek Parti’yi yönetecek ve temsil edecek isimleri tüm üyelerin özgür iradeleriyle seçmelerini sağlayacaklar mı, yoksa dayatmacı bir anlayışla Parti’yi dar bir kadro ile elde tutma çabasına devam mı edecekler?Diğer bir soru Genel Merkez’e: Tüzük değişikliği birazdan okuyacağınız gerçek devrimleri mi içerecek, yoksa vitrin değişikliklerinden mi oluşacak? Parti içi demokrasi arayan grupların büyük çoğunluğunun hemfikir olup sahip çıktığı D3’ün, Parti de doğrudan bir çehre değişimi sağlayacak maddelerinden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:D3 TÜZÜK MADDELERİNDEN ALINTILARHer etnik kökene, her renge, her canlıya, her cinsel yönelime saygı gösterilecek, bu farklı değerler ayrıştırılmadan korunacak.Artık üyeler yılda kaç TL aidat ödeyeceklerine kendileri karar verecekler! Bu rakam yılda 300 TL ve 3000 TL arasında değişir. Aidat Farklı rakamda aidat ödeyenler arasında hiçbir hak farkı ve ayrıcalığı yoktur. Aidat ücretleri ülkenin ekonomik koşullar ve enflasyonun gidişatına göre güncellenir.Yeni üyelik başvurusu en 30 gün içinde sonuca bağlanacak ve üye adayına sonuç bildirilecek.Yeni üyeler, ilçeye davet edilerek yönetici ve diğer üyelerle tanıştırılacaklar.En geç 30 gün içinde üyeliğe kabul edilen ve bu bilgi kendisine tebliğ edilen her yeni üyenin üye sorumlusu, onun ilçe merkezi ve yöneticileri ile tanışmasını, adaptasyonunu ve eğitim seminerlerine katılışını sağlar.Tüm üyeler yıllık aidatlarını ödedikten sonra, Akıllı Kart’larıyla beraber her karara iştirak edebilecek ve fiili olarak delegelik ortadan kalkacak. Delegeler, partiler yasasına uyum amacıyla, üyelerin çoğunlukla aldıkları kararları doğrudan onaylayacaklar.Akıllı Kart ve yeni tüzüğün üyelere sağladığı aday belirleme hakkı ve örgütün faaliyetlerinden anında haberdar olma özelliği sayesinde partinin üye sayısı katlanarak artacak, parti siyasi ve mali olarak güçlenecek. Yeni tüzük tasarısında CHP, artık üyelerinin parti içi eğitimini her şekilde geliştirerek, aidiyet duygusunu pekiştirip, kişilere değil fikirlere bağlı, özgür üyeler yaratacak.Parti Muhalefet konumundaysa, “Bakanlıklar İzleme Kurulu” devreye girecek ve bu kurul “Gölge Bakanlık” gibi sürekli raporlar hazırlayacak.İl Başkanı, tüm il üyelerinin Akıllı Kart’la verdikleri oylarla seçilecek.İlçe Başkanı, tüm ilçe üyelerinin Akıllı Kart’la verdikleri oylarla seçilecek. Genel Başkan, “gizli oy açık tasnif” yöntemiyle seçilecek. Üyeler birden fazla aday önerebilecekler ve böylece Genel Başkan adayları kurultayda gerçek bir oy yarışına çıkabilecekler.Bu sayede, Genel Başkan’ın milletvekillikleri, belediye başkanlıkları, parti meclisi üyelikleri dağıtarak delegasyondan kolay imza ve güç elde ederek kendisini sonsuza kadar seçtirme formülü, artık tarihe karışacak. Üst üste iki Genel Seçim kaybeden Genel Başkan, Parti’yi seçimli bir Olağanüstü Kurultay’a götürmekle yükümlü olacak ve kendisi aday olamayacak. Bir yıldan az bir süre varsa yine aynı şartlar Olağan Kurultay için geçerli olacak.Artık CHP Genel Başkanı ve kurmayları, Kurultay’da yapılan görüşmelerdeki lehte-aleyhte üye konuşmalarında bizzat bulunarak yanıtlar verecek. (En az 44 yıldır uygulanmıyor!)Parti Meclisi, 60 yerine 90 üyeden oluşacak. Beşten fazla Milletvekili Parti Meclisi’nde yer alamayacak. Her bölge temsil edilecek, cinsiyet ve gençlik kotalarına kesinlikle riayet edilecek. Cinsiyet ve gençlik kotalarından seçilen 40 Parti Meclisi Üyesinin 30’u kadın (20 Kadın + Gençlik kotasından 10 genç kadın) oluyor. Böylece bu iki kota, Parti Meclisi’nin en az %45’ini oluşturuyor. Bu kotalarla Parti Meclisi’nin en az %33’ü kadınlardan ve en az %25’i gençlerden oluşur. Bu rakam Akıllı Kart’la kitleler halinde verilen destek ve tercih oylarıyla, partililerce daha da yukarı çekilebilir. Cinsiyet ve gençlik kotalarından seçilen üye sayısı, bu iki vasıf birbiri lehine geçerek toplam 40 rakamının altına kesinlikle düşürülemez. Gençlik kotasına dahil olan 10 kadın üye, kadın kotasında bulunan 20 kadın üyenin dahili sayılamaz. İki kota toplamında (en az) 30 kadın üye kota gereği Parti Meclisi’ne girer.Milletvekili adaylarının %25’i, 30 yaş ve altı, kadın ve erkek adaylar arasından eşit sayıda gençlik kotasına göre seçilecektir. Milletvekili adaylarının %25’i cinsiyet kotasına göre seçilecektir.Parti Meclisi’nden belediye başkanlığına veya milletvekilliğine aday olmak isteyenler, Parti Meclisi’nden istifa edecekler.CHP milletvekilleri, yerel seçimlerde belediye başkanlığı için adaylık koyamayacaklar.Yeni tüzük tasarısında artık 15 parti meclisi üyesi, disiplin cezalarının bağışlanmasını teklif edebilecek.MYK üyelerini, Genel Başkan yardımcılarını, genel sekreter ve yardımcılarını Genel Başkan değil, Parti Meclisi Üyeleri kendi aralarından seçecekler.CHP kökenine uygun olarak “güçlü genel sekreterlik” geri gelecek. Genel Sekreter Yardımcısı’ndan birincisi, tüm demokratik kitle örgütlerinden; ikincisi, internet, propaganda, sosyal medya ve tanıtım kampanyalarından; üçüncüsü, uluslararası kurumlar ve her türlü yabancı temsilcilikler ile temastan sorumlu olacak.Bilim ve kültür-sanat platformları yeniden yapılandırılacak ve birbirinden ayrılacak.Seçimle gelen, seçimle gidecek. Genel Merkez, Parti içi güç dengeleri veya rekabet sebebiyle hiçbir il veya ilçe yönetimini görevden alamayacak. (Yüz kızartıcı suçlarla ilişkili davalar hariç)“Görevden alma ve atama yapma” yerine, geri çağırma ve kongreyi yenileme esas alınacak.Görevden istisnai cezai veya yolsuzluk gerekçeleriyle alınan yönetimler, parti içi demokrasi gereği, kendini savunma hakkını sonuna kadar kullanırlar.Parti’yi o ilde veya ilçede Kongre’ye taşıyan geçici kurul üyeleri, Kongre’de aday olamazlar. Gençlik ve Kadın Kolları Kurultayları’nda seçilen Genel Başkan Parti Meclisi’nin; il veya ilçe başkanları, il ve ilçe meclislerinin doğal üyesi olacaklar. Gençlik ve Kadın Kolları’nın bağımsızlığı, karar tasarısı hazırlama hakları korunacak.Danışma Kurulları, her il ve ilçeden katılımcı ile yılda en az üç kere gerçekleştirilecek. Göstermelik değil, toplumun nabzının Parti ile eş zamanlı olarak atmasını sağlayan küçük halk meclisleri olarak çalışacak. Yeni tüzük tasarısında Genel Başkan, istediği ve gerekli gördüğü sıklıkta il başkanlarını toplayabilir!Delegelik, kongrelerde fiili olarak kaldırılacak. Kongre üye tam sayısı, kongrenin yapıldığı il veya ilçedeki üyelerin toplam sayısıdır. Akıllı Kart’ları aktif tüm üyeler, kongrelerde oy ve tercih hakkı kullanabilirler, her mevki seçiminde yetkilidirler. Partiler yasasına uyum açısından, delegeler üye çoğunluğunun aldığı kararları doğrudan onaylarlar.Parti’nin tüm üyeleri, çevrimiçi olarak, kongrelerde/kurultaylarda tüm haklarını Akıllı Kart üzerinden kullanabilirler.Kongre ve kurultaylarda, web sitesi üzerinden, kongre salonlarında çarşaf listeler ekrana yansıtılacak ve evinde istirahat eden üyeler bile, çevrimiçi olarak oy kullanabilecekler.Olağanüstü kongre ve kurultaylarda, gerekli imza adedi Akıllı Kart kullanılarak toplanabilir.Oluşturulacak Dijital Gündem Masası sayesinde, Anadolu’nun en ücra köşelerinde filizlenen karar tasarıları, kurultaya doğrudan ulaşabilecek.CHP kurultayları artık 2 değil 3 gün sürüyor. Kurultayda ilk gün Parti’nin tüm PM üyeleri, milletvekilleri, örgüt liderleri, davetli konuşmacılar, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve halk temsilcileri akşama kadar dinlenecek.Yeni tüzük tasarısında artık CHP’de kararlar işari oylarla değil, kongre veya Kurultay’a çevrimiçi katılan tüm üyelerin oylarıyla alınıyor! Parti meclisi adayları, dev ekranda listelenirler ve Kurultay’a kayıtlı tüm parti üyelerinin stadyumda bizzat veya evlerinde çevrimiçi katılımlarıyla seçimler gerçekleşir. Genel Merkez ve Genel Başkan, milletvekilli adaylarının tek seçicisi değildir. Her ilde, tüm üyelerin katılımıyla (çevrimiçi dahil) ön seçim düzenlenir. Genel Merkez/Genel Başkan’ın, sadece uzmanlık gerektiren alanlarda %3 kontenjan kullanma hakkı vardır. Bu kontenjan üç vekil çıkartılan illerde kullanılamayacak, dört veya daha fazla vekil çıkartılan özellikle metropol illerde kullanılacak ve gerçek örgüt emekçilerinin alacağı ilk üç sıradan sonraya konulacak.Ön seçimde kaybeden isimler, (parti organlarında görevi olanlar), daha önce bakanlık ve milletvekilliği yapmış olanlar, kontenjan adaylarını belirleyen kurullarda yer alanlar kontenjan adayı olamıyorlar. Üç dönem milletvekilliği yapan bir partili, ardından bir tam dönem parlamento dışı kalıyor. Bir sene sonunda tekrar seçilirse bir veya iki dönem daha milletvekilliği yapma hakkı kazanıp, aktif siyasi yaşamını bitirip yerini gençlere bırakıyor ve partide danışma kurulları dışında yeni aktif görevlere aday olamıyor.Cumhurbaşkanı adayı, yalnız tüm üyelerinin katılımıyla yapılan bir ön seçimle belirlenecek.Artık CHP’de alınan hiçbir grup kararı, Parti’nin kuruluş felsefesine ve temel değerlerine ters düşemez.Ebedi önder Atatürk’e karşı yapılan saygısızlık, kesin çıkarma cezası gerektiren bir parti suçudur.Disiplin kararları, kurul tarafından salt çoğunluk yerine 2/3 çoğunlukla alınacak. Demokratik Dijital Devrim ve onun olmazsa olmaz “Akıllı Kart”ı nedeniyle, siyaseti en dürüst şekilde halkın kalbine taşıyan CHP için bilgi iletişim teknolojileri merkezi, artık en kilit ve en önemli parti birimidir.Artık geçmişe yönelik tarihi datanın toplanması ve bugünden geleceğe uzanan sonsuz çizgide yeni ve “geleceğin bulunmaz serveti” olacak olan CHP arşivi, Parti’nin en temel kimliği ve belleğinin kalıcı tapusudur. Bu sistemi oluşturan arşiv, bilgi ve parti belleği merkezinin kısa adı “ARBİBE” olacak.***Değerli demokrasi ve cumhuriyet aşıkları, CHP böyle bir partiye dönüşse, siz de bu yapının içinde yer almak istemez misiniz?*** [ad_2]
0 notes
tahancihukukburosu · 8 months
Text
Tumblr media
Tahancı Hukuk Bürosu olarak Emniyet Genel Müdürlüğü personeli olan polisler hakkında gerçekleştirilen disiplin soruşturmaları ve cezaları Polis Disiplin Hukuku ve polis disiplin cezaları başlığı altında incelenecektir.
0 notes
nekadarhaber · 9 months
Text
Vekil kürsüde Arapça konuştu. Meclis'te ortalık karıştı
Tumblr media Tumblr media
Vekil kürsüde Arapça konuştu. Meclis'te ortalık karıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu 15. Birleşim 1. Oturumu, Yeşil Sol Parti (YSP) Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın'ın Arapça selamla başladığı konuşma ile gergin bir şekilde başladı. Altın'a tepki gösteren İYİ Partili vekiller, "Türkçe konuşması gerektiğini" söyledi. Bunun üzerine TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, birleşime ara verdi. Tepkilerin yükselmesi üzerine araya giren Sırrı Süreyya Önder, şunları söyledi: "Anlamayacak bir şey yok. Kürtçe, Arapça Mardin halklarının çeşitliliğine, çokluğuna izafede bulunarak dinleseydiniz, onların diliyle selamlamak istiyorum dedi. Bana müdahale edin dediniz. İç tüzüğü en az sizin kadar biliyorum. Çanakkale'de yan yana hayatını veren insanlar bunlar. O gün işgal eden İngiliz'e, Fransız'a karşı... Bu ülkede İngilizce, Fransızca resmi eğitim dili oluyor. Burada benim selamlamaya müdahale etmemi istiyorsunuz. Ben buna müdahale etmeyi başta ayıp olarak görüyorum. Size de 'diliniz sizin, ayetiniz Allah'ın ayetidir'i hatırlamaya gerek bile görmüyorum." Altın'ın ardından İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu söz aldı. Dervişoğlu, Altın'ın Arapça selamına tepki göstererek şunları söyledi: "Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Bazı şeylere tepki gösterdiğimizde, tepkinin kaynağının dilden kaynaklandığını düşünenler olabilir. Hayır. Tepki, kuralların çiğnenmesinden kaynaklanıyor. Nerede ortaklaştığımızı bilirim. İstilacı milletlerin dilinin eğitim dili olarak kullanılmasını ben de yadırgıyorum. Ama TBMM'nin dili bellidir. Kimsenin ana diliyle problemimiz yoktur. Meclis-i Mebusan'dan bu yana bu Türkçe olarak şerh edilmiştir. Aksi durumda ne oluyor? Ben Arapça'yı, Kürtçe'yi, Çerkezçe'yi, Gürcü'ceyi bilmediğim için ne konuşulduğunu anlamıyorum. Ben o zenginliği biliyorum ama içinden gelmiyorum. Ne zaman istiyorsanız uygun zeminde tartışırız. Ama tartışmaya sebep olacak bir aykırılığa da rıza gösterilmeyeceğinin bilinmesini istiyorum." Önder, Dervişoğlu'nun ifadelerine yanıt verdikten sonra birleşime ara verdi. Önder, şöyle konuştu: "Dervişoğlu, dedi ki 'şerh ediliyor'. Şerh etmek Arapça, Türkçe'yle alakası yok. 'Müdahale' dedi, o da Arapça. Vekil de Arapça selam vermiş. Buraya girersek çıkamayız." Kaynak ve videoyu izlemek için tıklayın https://www.yenicaggazetesi.com.tr/vekil-konusmasina-arapca-konustu-mecliste-ortalik-karisti-686133h.htm Read the full article
0 notes
Link
#TEİSHaberleri
0 notes
guncelhaber1 · 1 year
Link
#TEİSHaberleri
0 notes
eczahaber · 1 year
Text
#TEİSHaberleri
0 notes
giresunsondakika · 1 year
Link
0 notes