Tumgik
#nedenolur
Text
Cilt Lekeleri Kabusunuz Olmasın
Tumblr media
Cilt lekeleri kabusunuz olmasın  
Çeşitli sebeplerle ciltte oluşan lekelerden kurtulmanın yollarını açıklayan Dermatoloji Uzm. Dr. Aycan Özden Sezgin, sağlıklı bir cilde sahip olmanın püf noktalarını anlattı.
  GÜNEŞ KORUYUCU VE SAĞLIKLI BESLENMENİN ÖNEMİ Cilt lekelerinin genetik faktörler, doğum kontrol hapları ve sivilce tedavisinde kullanılan bazı haplar, düzenli güneş koruyucu kullanmamak, tiroid gibi bazı endokrin hastalıklar, gebelik gibi hormonal değişikliklerin izlendiği süreçler veya peeling, lazer, çeşitli tüy alma yöntemleri sonrasında gerekli deri bakımının yapılmaması gibi bir çok sebeple oluştuğunu, son yıllarda sık karşılaşılan problemlerden biri haline geldiğini söyleyen Dermatoloji Uzm. Dr. Aycan Özden Sezgin, bu noktada başta güneş koruyucu, leke açıcı serum veya kremler ve uygun hastalarda leke mezoterapileri, enzimatik peelingler ve lazerlerin kullanılmasının büyük önem taşıdığını belirtti. Ayrıca deride inflamasyonu arttırarak lekeyi tetikleyebileceği için karbonhidrattan kaçınarak sağlıklı beslenmenin de önemine dikkat çekti.  
Tumblr media
AGRESİF TEDAVİ YÖNTEMLERİNDEN HER ZAMAN KAÇININ Lekenin cinsine, yerleşimine, nedenine göre farklı tedaviler uygulandığını hatırlatan Sezgin, “Topikal ürünler, mezoterapi, Prp, peeling, lazer kullanılabilir. Kimi zaman leke olarak adlandırılan renk değişikliği ben, yağ beni, çil gibi lekeden farklı olabilir. Bu durumlarda daha farklı tedaviler gerekebilir. Bunların ayırt edilmesi için renk değişikliğinin öncelikle dermatoloji (cildiye) uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekir” dedi. Leke tedavi sürecinde agresif tedavi yöntemlerinden uzak durulmasını hassasiyetle öneren Sezgin, birden hızlıca soyan, kabuklayan tedavilerden kaçınılması gerektiğini söyledi. Sezgin, “Tedavi sonrasında da kişinin aynı önemi göstermesi, dikkatli güneş koruyucu kullanımına ve agresif cilt işlemlerinden kaçınmaya devam etmesinin önemli olduğunu unutmaması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Read the full article
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
1 note · View note
arayanasifa-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Çarpıntı Neden Olur? Nasıl Geçer? Ne İyi Gelir? -> https://goo.gl/kppibZ
0 notes
52erwerw53-blog · 15 years
Text
Cildi pürüzlendiren 4 şey!
Cildimiz için direk bir etkisi olmasa da yediğimiz içtiğimiz şeyler cilt yapımızı bozarak zayıflamasına, pürüzlenmesine zemin hazırlıyor. Dermatolog Dr. Howard Murad cildimizin düşmanlarını anlattı. Aslında sivilceler, pürüzler ve cildimizin kuru ve kabuk kabuk görünmesi; direk yediğimizle, içtiğimizle alakalı olmamakla beraber, tüm vücudumuzda olduğu gibi ciltdokumuz üzerinde de etken oluşturuyor... İşte cildimizin düşmanı 4 şey. TUZLU YEMİŞLER Dr. Murad'ın bu konuyla ilgili söylediklerine kulak verin: Aşırı sodyum hücrelerdeki nemi emer ve hücre duvarının dış yüzeyinde birikir. Sonuç ise, şiş göz kapakları ve gözaltı torbaları dır. Unutmayın, yediğiniz tüm o cipsler, gözaltı torbalarınıza değmeyecek... ALKOL Elveda, yaz kokteylleri! Alkol almak tıpkı sodyumun yaptığı gibi cildin nemini emer. "Alkol vazodilatördür, yani kan damarlarını genişletir ve cildin yıpranmasına neden olur. Peki ya kırmızı şarabın kalp sağlığına faydası yok mu? Kesinlikle yok, bu sadece bir söylenti." Aynı hazzı almak icin köpüklü üzüm suyunu deneyebilir, alkol almayarak cildinizin pullanmasını da engelleyebilirsiniz. KIZARMIŞ YİYECEKLER Fast- food restoranlarında kullanılan yağlar aşırı ısıya maruz kaldığında 4-hidroksi-trans-2-nonenal ya da HNE adı verilen bir bileşik açığa çıkarır. Bu kötü bir haberdir; çünkü deri hücrelerinin ölümüne nedenolur! Ölüme mahkûm bu hücreler kuru, pullanmış ve mat bir cilde sebep oluyor. Vücudunuza verdiği zararlardan bahsetmiyoruz bile... RAFİNE KARBONHİDRATLAR Şeker, kola ve çoğu işlenmiş yiyecek bu kategoriye giriyor. Şeker ve beyaz undan ibaret olan bu yiyecekler, yağ üretimini aktif hale geçiren androjen hormonun salınımını artırıyor. Bir araştırmaya göre düşük şeker diyeti yapanlarda, işlenmiş yemekle beslenenlere oranla daha fazla sivilce çıkıyor. Daha da kötüsü: "Basit karbonhidratlar glikasyon denilen, kolajen ve elastini serbest radikallere karşı daha korunmasız yapan hücre sindirim sürecine de neden olabiliyor" diyor Murad.
0 notes
sifahane · 6 years
Text
BATI TIBBINDA ALLERJİK ASTIMIN ETYOLOJİSİ VE PATOLOJİSİ
Şifahane Sağlıklı Yaşam Merkezi http://www.sifahanemerkezi.com/bati-tibbinda-allerjik-astimin-etyolojisi-ve-patolojisi/
BATI TIBBINDA ALLERJİK ASTIMIN ETYOLOJİSİ VE PATOLOJİSİ
Astımın patolojisi hava yollarında hava akımının kısmi tıkanması ile karakterizedir. Buna mukozal şişmeyi takiben bronşlardaki düz kasların spazmına bağlı olarak bronşların geçici daralması nedenolur. Bronşlardaki daralmahava geçişini etkiler ve bronşlardaki hava yolu direnci yükselir. Bu olay expiryumda daha belirgindirve akciğerlerde havanın hapsolmasına neden olur. Daralmış hava yolu öksürük ile balgamın etkili bir şekilde atılmasına engel olur. Allerjik astıma , bronkospazm ve immün hipersensitiviteye bağlı olarak ortaya çıkan allerjik reaksiyon neden olur. Bu tipI reaksiyon veya anaflaktik reaksiyon olarak tanımlanır. Sadece IgE antikorları TipI reaksiyon oluşturur. Bu antikorlar özellikle dokulardaki mast hücrelerine kuvvetli bir şekilde yapışır. Bunlar sıklıkla dokuya hassas antikor olarak tanımlanır. Astımda görülen anaflaktik krizlere bronşlardaki mast hücrelerinin yüzeyinde oluşan antijen-antikor reaksiyonu neden olur. Bu olay bir seri enzimatik reaksiyon ile mast hücrelerinden bazı kimyasal maddelerin(histamin,serotonin, bradikinin ve protoglandin) salınmasını aktive eder. IgE bağlanarak mast hücrelerinden kimyasal maddelerin salınımı, sadece akut bronkospazmı provake etmez, geç dönem astmatik reaksiyonların gelişmesine katkıda bulunur. Serumdaki immünglobulinlerin %73 nü IgG oluşturur ve bunlar IgE nin aracılık ettiği allerjik reaksiyonları önleyebilir. Bu antikorlar plasentadan fötal dolaşıma geçen tek antikordur. Bu faktör çin tıbbı açısından allerjik reaksiyonların açıklanmasında oldukça önemlidir. Allerjik reaksiyona bağlı bronkospazm ve bronşial mukoza da olan kronik inflamasyon, astımın patolojisinin yalnız bir açısıdır.Mukoza şişmişve ödematözdür ve inflamatuar hücrelerin infiltrasyonu vardır. Eozinofil hücrelerinin sayısındaki artış, bazal membrandaki iritan reseptörleri etkiler ve epitel hücrelerinin harap olması söz konusudur. Bu olay allerjik stimülasyona bronşial cevapda artışa neden olur. *Etyoloji *: İki tip astım vardır: Birincisi ekstrinsik veya atopik astım da denilen erken başlayan astım tipi, ikincisi intrinsik astım da denilen geç başlayan astım tipidir. Erken başlayan tip genellikle çocukluk çağında başlarken, geç başlayan tipi genellikle hayatın ilerleyen dönemlerinde görülür. Biz daha çok erken başlayan allerjik tipe konsantre olacağız. Yukardaki özellikleri taşıyan allerjik astımlı hastalar atopik olarak tanımlanır ve bu hastaların serumlarındaki IgE düzeyleri nonatopik astımı olan hastalara oranla 6 kat daha fazladır. Atopik kişiler anaflaktik (veya Tip1) reaksiyonlara herediter olarak daha yatkındır. Yaygın olarak görülen allerjenler arasında, ev tozu akarları, polenler, mantar sporları, kuş tüyleri ve kedi salyası sayılabilir. Mast hücreleri bir kez allerjene maruz kaldığı zaman,IgE ler fazla miktarda bu hücreler yapışır ve daha sonra (sigara dumanı, duman, egzos , atmosferik kirleticiler, parfüm vs. )başka non spesifik allerjenler karşı allerjik hale gelir. Ara sıra, balık yumurtası, deniz kabukluları, süt, mantar gibi gıdaların yenmesi ve daha sonra kan yolu ile bronşlara ulaşması ile bronşlarda allerjik reaksiyonlara neden olabilir. Erken çocukluk döneminde başlayan bütün astımları atopik astım olarak değerlendirmek doğru değildir.Diğer bir deyişle astımın erken başlaması astımın atopik tip olduğunu kabul etmek hatalı bir yaklaşımdır. Astım hikayesi olan kişilerde, ailesel hikaye, allerjen solunduğunda görülen spesifik cilt döküntülerinin olması, astımın ekzema ile birlikte görülmesi, atopik astımın teşhis edilmesinde kullanılan diğer önemli özelliklerdir. Çocukluk döneminde ellerjik kökeni olmayan astım vakaları da vardır. Bu özellikle küçük yaşlarda olan üst solunum yolları enfeksiyonlarında oluşabilir(sıcak veya soğuk rüzgarın invazyonuna bağlı olarak) Bu enfeksiyonlar antibiyotikler ile tedavi edilebilr veya edilemez. Eğer rüzgar uygun bir şekilde dışarı çıkarılamazsa akciğerlerde birikir, akciğer qi sinin aşağı inmesini ve dağılmasını bozarak nefes darlığı ve balgam ile sonuçlanır. Diğer bir deyişle, akciğerlerde balgamın ve rüzgarın olması çocukları daha sonra eksternal rüzgarın invazyonuna daha hassas hale getirir. Bu da hastalığı daha kötü hale getirebilir. Geç başlayan astım aynı zamanda intrinsik astım olarak da adlandırılabilir, normalde hayatınilerleyen dönemlerinde ve bronşial hiperaktiviteye bağlıdır. Bu vakalarda ailesel bir bağlantı veya ekzema hikayesi yoktur. Geç başlayan tip non atopik kişilerde olabilir, her ne kadar mevcut allerjenler olayı tetiklese de, atopik astımın tipik özelliklerini göstermez. Diğer vakalarda bu hastalığın etyolojisinde eksternal allerjenlerinrolü yoktur. Astımın teşhisi akciğer fonksiyon testleri, egzersiz testleri, histamin provokasyon testleri ve cilt testleri(ciltte büyük kızarıklıklar oluşturan allerjenlerin inhalasyonu astımı tetikleyebilir) ile konabilir. Balgam ve kan testleri bronşitten ayrım için kullanılabilir. Astımda balgamda bronşite göre fazla miktarda eozinofil tesbit edilir. Akciğer filminin teşhisde herhangi bir önemi yoktur. Klinik Özellikleri Astım genellikle geceleri kötüleşen nefes darlığı ve hırıltılı solunum atakları ile karakterizedir. Bazen geceleri kötüleşen kuru öksürük vardır. Başlangıç anidir, dispne ve hırıltlı solunum daha çok ekspiryumda görülür . Hastalar oturur pozisyonda daha rahat eder. Ayrımı Astımlı hastaların, kronik bronşit ve amfizem gibi hava yolunu sınırlayan başka hastalıklara ait benzer semptomları olabilir. Kronik bronşit: Bu hastalık, bronşlarda mukus sekresyonu yapan bezlerin hipertrofisi ile karakterizedir. Bu hastalığın ilerleyen evrelerinde bronşlar şişmiştir ve birlikte iltihap vardır. Klinik özellikleri arasında, çoğu günler nefes darlığı ve öksürük vardır. Aynı zamanda hırıltılı solunum, öksürük ve fazla miktarda balgam çıkarma vardır. Bu bazen kronik bronşitin üzerine enfeksiyon eklenmesi ile pürülan karakterde olabilir . Amfizem; Bu hastalık alveollerde ve bronşlarad hasar ve genişleme ile karaktarizedir. Egzersizde oluşan nefes darlığı vardır, hırıltılı solunum sıklıkla sabittir. Bronşiektazi; Bu hastalık fazla miktarda balgma üretimi ve bronşlarda genişleme ile karakterizedir. Tekrarlayan ateş ve pnömoni atakları vardır. Pnmoniye ve fazla öksürüğe bağlı gelişebilir. XİAO-CHUAN İLE ASTIM ARASINDAKİ FARKLAR VE BAĞLANTILAR Erken Başlayan Astım Etyoloji ; 1. Eksternal patojenik faktörler 2. Diyet 3. Duygusal problemler 4. Yorgunluk, kronik hastalıklar, aşırı sexüel aktivite 1. Xiao-chuanın geleneksel teorisindeki temel ayrım, astımda etyolojik faktör olarak allerji kavramının olmamasıdır. Oysa erken başlayan astımın bir allerjik immün hipersensitivite ile ilşikisi çok açıktır. Birçok modern çin kitabı astımın allerjik sebebinden kısaca söz eder,fakat çinde hala tedavide Xiao-chuan teorisi uygulanmaktadır. 2. Çoğu kitap, astım ataklarına sıcak-rüzgar veya soğuk-rüzgar gibi eksternal patojenik faktörlerin neden olduğundan bahseder . Bu bazı vakalarda doğru iken, hepsinde kesin olarak doğru değildir. 3. Xiao-chuan teorisi etyolojik faktör olarak soğuk gıdaların, ekşi ve yağlı gıdaların aşırı tüketilmesinden bahseder. Bu durum geç başlayan astımda kesin olarak doğru iken, erken başlayan çocukluk çağı astımlarında doğru olmayabilir. Çok az çocuk bu tip gıdaları fazla miktarda tüketir. 4. Sütle ilgili gıdalar, astımda muhtemelen etyolojik faktördür. Fakat bundan Xiao-chuan ın etyolojisinde bahsedilemez. Çünkü çinde bu tip gıdalar yenmez. Astımda süt intoleransı önmeli bir etyolojik faktördür. 5. Xiao-chuan teorisinde etyolojik faktör olarak bahsedilen aşırı çalışma ve aşırı seksüel aktivite çocukluk çağında görülen astımda kesin olarak etyolojik faktör değildir. Ancak geç başlayan astım vakalarında rol oynayabilir. 6. Xiao-chuan teorisinde bahsedilen duygusal faktörlerden aşırı düşünce, saplantılı düşünce , üzüntü erken başlayan çocukluk çağı astımında kesin olarak etyolojik faktör değildir.Şüphesiz çocuklarında kendilerine ait ufak tefek stresleri olabileceği gibi bu asla yetişkinlerinki kadar olmaz Xiao-chuan teorisinin etyolojik faktörlerinden birisi olan zayıf vücut yapısı erken başlayan çocukluk çağı astımına uygulanabilir. Çok küçük çocuklarda ciddi kızamik atakları, pnömoni ve boğmaca öksürüğü neden olabilir. Patoloji ; Balgam, hem Xiao hem de chuan da esas dır. Her ikisinde de balgamın hava yollarını tıkaması, hırıltılı solunumun ve nefes darlığının sebebidir. Hırıltılı solunum sesi, balgamın hava yollarını tıkaması ile isyankar Qi nin yukarı çıkmasına bağlıdır. Balgam yine de astımda esas patojenik faktör değildir. Bu vakalarda hırıltılı solunum ve nefes darlığı allerjik reaksiyonu takiben oluşan bronşlardaki daralmaya bağlıdır. Daralmış bronşlardan balgam öksürükle yeterince atılamaz. Bu açıdan bakıldığında balgam bu durumun sebebinden çok sonucudur. O zaman astımda patojenik faktör nedir? Temel olarak rüzgar dır. Bronşlarda biriken bir çeşit dış rüzgar periodik olarak bronkospzma neden olur. Ataklara soğuk hava veya allerjenler veya duygusal problemler neden olabilir. Şüphesiz, erken başlayan astımı olan bir kişide, patoloji birkaç yıl sonra daha komplike olabilir ve üzerine balgam eklenebilir.Bu durum aşırı çalışma, aşırı seksüel aktivite ve düzensiz diyet gibi birçok faktöre bağlı olabilir. Bu faktörlerin hiç biri çocuklarda yoktur. Ayırım ve tedavi ; XİAO ; Xiao da geçerli olan esas modeller; Ataklar sırasında – Soğuk balgam – Sıcak balgam 1. Astımın tedavisinin planlanmasında tedavinin atak sırasında mı yoksa ataklar arasında mı yapılacağı önemlidir. 2. Sıcak balgam ile soğuk balgam arasındaki ayırımın yapılması astımın tedavisinde faydalıdır. Chuan ; Chuan daki esas modeller; Dolu ; -Soğuk rüzgarın invazyonu -Dıştarüzgar-soğuk, içde balgam-sıvı, – Dışta soğuk, içde sıcaklık, – Akciğerlerde balgam-ısı, – Akciğerlerde yoğun balgam, – Tıkanmış akciğer Qi si Boş – Akciğer – Böbrek eksikliği 1. Dıştan gelen rüzgar-soğuk ,astımın akut atağını başlatabilir. Batı tıbbı açısından da bu kabul edilebilir. Hassas kişilerde viral enfeksiyonlarında astım atağını başlatabileceği çok iyi bilinmektedir. Bundan başka bronkokonstriksiyona neden olan mast hücre aktivasyonu, sadece allaerjenler ile değil aynı zamanda egzersiz, soğuk hava ve hiperventilasyon ile de başlayabilir. Dış rüzgarın yeterince uzaklaştırılamaması veya antibiyotikler ile baskılanması non atopik çocuklarda astımın başlamasına neden olabilir. 2. İçteki balgam–sıvı ile birlikte dış rüzgar-soğuk genellikle sadece yetişkinlerde olurken, balgam-sıvı birkaç yıl sonra gelişebilen kronik bir durumdur. 3. Dışta soğuk içte ısı modeli astıma uymazken, bu durum akut bir akciğer enfeksiyonuna uyar. 4. Akciğerlerde balgam-ısı modeli, astıma uymazken, akut bronşite, pnömoniye ve bronşiektazinin ateşli ataklarına uyabilir 5. Yoğun balgam da astıma uymaz fakat sepsis ile birlikte olan ciddi akciğer enfeksiyonlarına uyar. 6. Akciğer Qi tıkanması karaciğeri etkileyen duygusal problemi olan yetişkinlerdeki akut astım atağına benzer. 7. Akciğer eksikliğine bağlı chuan, kronik astıma uyar. 8. Böbrek eksikliğine bağlı chuan yaşlı kimselerdeki amfizeme ve astıma uyar, bu erken başlayan astım değildir. GEÇ BAŞLAYAN ASTIM Geç başlayan astım allerjik değildir ve ekzema ile birlikte görülür. Yaşamın ileriki yıllarında genellikle 30 lu 40 lı yaşlarda başlar. Bu hastalığın tedavisinde xiao-chuan teorisi uygulanabilir. Geç başlayan astım daha çok dilde şişme ile kendini gösteren dalak eksikliği ile karakterizedir. ASTIMIN YENİ TEORİSİ Görüldüğü gibi xiao-chuan teorisi allerjik astımın (ve ekzema) teşhisi ve tedavisi için yeterli değildir.Bu nedenle çin tıbbında astımın yeni bir teorisini geliştirmeliyiz. Bu tartışma extrinsik veya atopik astım olarak da tanımlanabilen erken başlayan astımın teşhisi ve tedavisine yoğunlaşacaktır.Xiao-chuan teorisinin atopik astıma yeterince uygulanamamasının sebeplerinden birisi de, bu tip astımıneski çinde çok fazla görülmemesi olabilir.Hatta günümüzde bile, uzak doğuda ve çinde bu hastalık çok nadir görülür.Batıda bu hastalığın görülme sıklığı nisbeten daha fazladır. Allerjik astımın gelişmesi büyük olasılıkla batı tipi yaşam tarzı ile alakalıdır. Batıda yaşayan çinliler de bu hastalığın görülme sıklığı batılı toplumlara aynıdır. Etyoloji-Patoloji Astımın patogenezinde iki esas faktör rol oynar. İlki hem akciğer hem de böbrek savunucu Qi sistem eksiliği, ikincisi ise rüzgardır. İlki hastalığın kökeni , diğer ise belirtisidir. Akciğer ve Böbreğin Savunucu Qi sistem eksikliği ; Akciğerler savunucu Qi yi cilde ve kaslara taşır ve böbrekler de savunucu Qi nin kökenidir. Savunucu Qi yang dır ve cildi ve kasları ısıtır.Böbrek yang’ı vücuttaki bütün yang enerjilerinin kaynağıdır. Bu aynı zamanda savunucu Qi nin de kaynağı anlamına gelmektedir.Böbrekler mesane ile eşleşmiştir ve böbrek yang’ı sıvıların dönüştürülmesinde mesaneye Qi sağlar. Bu transformasyon prosesinde sıvıların temiz kısmı yukarı doğru akar, sırttaki mesane kanalı boyunca cilde ve kaslara doğru ilerler ve buralarda savunucu Qi ile karışır. Bu böbrek yangının savunucu qi nin kökeninin diğer bir indirek yoludur. Bunun yanında hem mesane kanalı hem de du kanalı, savunucu Qi yi sırttaki greater yang bölgesine taşır. Ve böbrekler ile bağlanır. Du kanalının böbreklerden başladığı unutulmamalıdır. Bundan başka 71. Bölümde anlatıldığı gibi, savunucu Qi gündüzleri yang kanalında akarken, geceleri yin kanalında akar. Böbrek kanalının kas parçasından başlar ve 5 yin ve 6 yang organına akar. Bunun yanında allerjik astımda görülen eksiklik tipi böbrek fonksiyonlarının yanlızca bir boyutudur. Bu akciğer savunucu Qi sistemlerine benzer olarak böbreğin savunucu qi sistemlerinin eksikliği olarak da tanımlanabilir. Allerjik astımda görülen eksiklik tipi,böbrek fonksiyonlarının yalnızca bir bölümünün eksikliğidir. Ve bu nedenle diğer birçok semptom görülmez. Örneğin allerjik astımlı gençlerde veya çocuklarda baş dönmesi, sağırlık, kulak çınlaması, sırt ağrısı, dizlerde zayıflık ve gece terlemeleri görülmez. Hırıltılı solunum ve nefes darlığının geleneksel teorileri, astımda bir faktör olarak böbrek eksikliğini düşündürür. Ancak bu kronik vakaların geç dönemlerinde görülür. Allerjik astımda buna karşıt olarak başlangıçtan itibaren böbrek savunucu Qi sisteminde bir eksiklik söz konusudur. Çocuklarda ayrıca uzamış nefes darlığı ve öksürük bir böbrek eksikliğine neden olabilir. Sonuçta bir akciğer patolojisi oluşur. Atopik astımda böbrek eksikliği de hastalığın bir sebebidir. Atopik astımın gebelikde düzelmesi ilginç dir. Bu böbrek eksikliğinin bazen gebelik sırasında düzelmesi, atopik astımda böbreğinneden olabileceğini destekler. Böylece astımın temelinde oluşan immün hiperaktivite hem akciğerin hem de böbreğin savunucu Qi sistemlerindeki eksikliğe bağlıdır. Böbrek savunucu sistem eksikliği nasıl oluşur ; a) Genetik olarak yapısal zayıflık, b) Kadınların gebelikleri sırasında yaşadıkları şok, kullandıkları sigara, alkol ve ilaçlar, c) Doğum sırasında yaşanan fetal distres d) Aşılama Gebelik sırasında annenin sigara içmesinin, yeni doğanın kordon kanında IgE seviyelerinde artışa neden olduğu son zamanlarda gösterilmiştir. Yine gebelik sırasında alınan bazı ilaçlarda infantları atopik hastalıklara karşı yatkın hale getirdiği gösterilmiştir. Örneğin, gebelik toksikozunda kullanılan beta adrenerjik bloker ilaçların kordon kanında IgE seviyelerini yükselttiği ve yaşamın ilk 4 yılında klinik olarak allerjiye neden olduğu gösterilmiştir. Böbrek savunucu Qi sistemin eksikliği yapısal olduğu gibi, genetik ve uterus içinde de gelişebilir. Çalışmalar neonatal dönemde yaşanan streslerin de daha sonra ki yaşamda allerji gelişme riskini arttırdığını göstermişdir. Özellikle doğum sırasında göbek kordonunun erken kesilmesi, anneden bebeğe geçen immün hücrelerin ve hormonların geçememesine ve ayrıca bebekde oluşan atıkların plasentadan anneye geçerek atılamamasına neden olur. Daha önce söylendiği gibi, IgE nin neden olduğu allerjilerin önlenmesinde tek faktör olan, ayrıca anneden bebeğe geçen tek Ig olan IgG, göbek kordonunun erkenden kesilmesi ile bebeğe yeterince geçemediği ve bu bebeklerin yaşamlarının daha sonraki yıllarında allerjik reajsiyonlara daha yatkın oldukları görülmüştür. Gerçekten daha sonra atopik hastalık geçiren infantların doğumlarında IgE seviyelerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. IgE plasental bariyeri geçemediği için bu yüksek IgE seviyeleri muhtemelen fetal orijinlidir. Bu yükselmiş IgE seviyelerinin IgG ile yeterince baskılanamadığından olduğu akla gelmektedir. Geleneksel çin tıbbında bazı doktorların çocuklardaki astımın tedavisinde plasenta ve göbek kordonu extractlarını LU-6, ST-40 ve BL-23 vermesi oldukça ilginç bir bağlantıdır.Sonuç olarak akciğer ve böbreğin son gelişiminin doğum kanalında olması, sezeryan ile doğan bebeklerde allerjik astım sıklığının daha fazla görülmesini açıklamaktadır. Aşılama, duyarlı bireylerde bazen atopik astımı veya ekzemayı tetikleyebilir. Hayvan çalışmaları boğmaca bakterisinin IgE anikor formasyonuna neden olduğu tesbit edilmiştir. Böylece boğmaca aşısı, IgE antikor seviyelerinde aşırı bir artışa neden olabilir. İnfantlarda verilen genel anestezide de daha sonra solunum yolları allerjilerine neden olabilir. Anne sütü ile beslenen infantlar anne sütünde bulunan yabancı proteinlerin(inek sütü, yumurta balık) küçük bir miktarı ile sensitize olabilir. Çalışmalar, bebeğini emzirdiği ilk 6 ay süresince bu tür gıdalardan uzak duran annelerin bebeklerinde atopik dermatit görülme oranı belirgin olarak daha az olduğunu tesbit etmişdir. Akciğer ve böbrek savunucu Qi sistemlerinin eksikliği, çok küçük çocuklardaki ve bebeklerdeki ekzemanın patogenezinde rol oynayabilir. Akciğer ile deri arasındaki ilişki çin tıbbında çok iyi bilinmektedir. Ancak bu durum çocuklardaki atopik ekzema ile astım arasındaki bağlantıyı açıklamada nadiren kullanılmıştır. Böbrek aynı zamanda deriyide etkiler. Akciğerler de derideki porları kontrol ederek ve savunucu qi yi dağıtarak kadar cildi etkiler. Böbrek cildinparlaklığını ve durumunu kontrol eder. Böbrek savunucu qi sistemlerindeki eksiklik, IgE nin aracılık ettiği allerjik astıma ve ciltteki ekzema lezyonlarına sebep olur. Çin tıbbı açısından, böbrekler sıcak rüzgar veya nemli ısının bozucu etkisi ile cildi beslemede yetersiz kalabilir. Böbrek özü ile akciğerin korporal soulu arasında yakın bir ilişki vardır. Korporal soul öze çok siki bir şekilde bağlıdır. Korporal soul anneden gelir vekısaca prenatal özün, doğumdan hemen sonra ortaya çıkan yeni tasarlanmış bir formudur.Duygu ve duyu alanında özün bir tezahürü olarak tanımlanabilir. Korporal soul öze hareket sağlar, örneğin vücuttaki fizyolojik proseslerin hepsinde rol oynaması için özü getirir. Korporal soul doğumdan sonraki ilk fizyolojik proseslerden sorumludur. Korporal soul ciltteki duyulardan ve kaşınmadan sorumludur. Korporal soul duyuların hissedilmesi için deri ile çok yakın ilişkilidir. Bu daduygusal gerginliklerin ciltteki somatik yansımasını ve akıl yolu ile korporal soul etkilemesini ve korporal solu ile akciğerler ve deri arasındaki bağlantıyı açıklar. Korporal soul ile öz arasındaki ilişki, bebeklerde görülen astımı ve atopik ekzemanın döküntülerini açıklayabilir. Çin tıbbı açısından bebeklerdeki ekzema, uterusdan toksik ısının ortaya çıkmasına bağlıdır. Bu olay bebeğin prenatal özü ile yakından bağlıdır. Öz korporal soul ile bağlı olduğundan ciltte ağrı ve kaşıntı olarak ortaya çıkar. Uterusdaki toksik ısı bebeğin cildinde ekzemanın bir formu olarak ortaya çıkar. Astımda, korporal soulun, dolayısıyla akciğerin kaynağı olan özün yetmezliğiyle açıklanabilir.
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Ağızkokusu ve Aft Ağız-, ve dişbakımının yetersiz yapılması halinde ağızkokusuna neden olur. Yemek artıklarının dişdiplerinde kalması zamanla kokuşmaya başlar ve bu koku ağızkokusuna sebep olur. Aynı zamanda ağızmukazası iltihaplanması ve dişeti iltihaplanmasıda ağzkokusunun bir diğer faktörüdür. Bazı besinmaddeleride ağızkokusuna sebep olur ve bunların başında soğan ve sarımsağı sayabiliriz. Aırıca mideiltihaplanmasi, bademcikiltihaplanmasi, böbrekhastalıkları, karaciğerhastalıkları ve bağırsakflorasının bozulması ağızkokusu ve idrarkokusuna neden olabilir. Bağırsak florasının bozulması ile bağırsakta bakteriler, viruslar ve mantarlar çoğalarak ağızkokusuna neden olabilir. Bağırsak mantarları besinmaddelerini zehirli gazlar: metan, etan, propan vb., ve zehirli alkollere: metanol, etanol, propanol, heksanol vb., dönüştürür ve bunlarda ağızkokusuna nedenolur. Dişeti iltihaplanması nedeniyle ortaya çikan ağızkokusuna karşı mi.., tentürü uygundur. Mi..., tentüründen 1-2damla iltihaplı yere sürülür. Sayet ağızkokusu bağırsaklardan geliyorsa buna karşı Gökçek İksiri, ZYE elde edilen özel ilaç kulanılır. Dişbakımı özelikle et ve balık ve mamülerini yiyince mutlaka iyice fırcalamak gerekir, çünkü bunlar hemen bozularak iltihaplanmaya sebep olabilirler. Bunedenle bağırsak mantarlarını yoketmek gerekir. Öncelikle uzman bir doktora gidilmelidir, ayrıca doğal ilaçalardan Gökçek İksiri, Adaçayı veyaMirrakulanılabilir. Aft, Aphte, Aphtha, Aphtousfever. Aft diş-, ağızboşluğu-, ve dilmukazasında oluşan iltihaplı ve ağrılı yaralardır (lezyon). Lezyonun etrafında sarımsı kırmızı bir bir şerit mukazanın diğer kısmından ayırır. Aft genelikle sindirim rahasızlıkları olan kişilerde daha çok görülür. Sebepleri: Aftın oluş sebebi genelikle Herpes simplex-Virüsü olup, daha çok boğaz-, dil-, dişeti-, ve ağızmukazasında oluşur.Normal sağlıklı kişide pek görülmez. Aftı tetikliyen bazı etkenler vardır ve bunların başında turunçgillerden; portakal, limon ve greyfurt ve ayrıca, elma, fıstık, alkol, sigara içme, B12-Vitamin yetersizliği, behçet hastalığı, fındık, kabuklu deniz ürünleri, çikolata ve peynir en önmlileridir Hastalık belirtileri: Aft küçük beyaz lekelerdir. Bazılarında çok nadir görülüp hemen iyileşirken, bazılarında sürekli olarak olur ve ağızda oldukca yaygın olarak bulunur. Konuşma, gülme, ve yemek yeme kişiye çok ağır gelir ve ağrı vericidir. Aft normal olarak 10-14 günde iyileşir. Tedavi: Gökçek İksiri virüslerin yerleştiği curufu yokeder. Curufun yok olması ile birlikte açıkta kalan virüsleri bağışıklık sistemi yokeder. Gökçek İksiri ile tedavi mümkündür. Tabii doğru beslenmek şarttı ile, çünkü sağlık için en önemli faktör kılcal kandolaşımıdır. Vitaminler, mineraller, aminoasitler, enzimler vb., besleyici maddenin hücrelere ulaşması ve mikroplarla mücadele eden maktofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır. Asla peynir yenmemeli, et ve et mamülerine 5-6 ay ara vermeli, çünkü asidoz, iltihap ve curufa sebep olur ve damarlar daralır. Siyah çay ve kahve içilmemeli, çünkü mide ve bağırsakları tahrişeder ve böylece yeterince vitamin, mineral ve aminoasti bağırsaklar absorbe edemez ve rahatsızlıklar ortaya çıkar. Gökçek İksiri vücudu curuf'dan arıtır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Text
Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer?
Tumblr media Tumblr media
Göz Altı Torbaları Neden Oluşur?
Gözlerimizin altında bazen şişlikler bazense torbalaşmalar meydana gelebilir. Bunlar gerek yaşın ilerlemesiyle gerekse yorgunluk ve uykusuzluğa bağlı olarak göz kapaklarımızı destekleyen kaslarımızda zayıflama ile  göz çevremizde görülen sarkmalar ve şişliklerdir. Gözlere ve göz çevremizde destek görevi oluşturan yağ bezlerinde zamanla gevşeme meydana geldiğinden aşağı doğru sarkar ve şişkin görünür bunun şişmesindeki sebeplerden birtanesi o torbalaşmanın içinde oluşan ve yağ bezlerinin yerini sıvılara bırakmasıdır sıvı şişkinlik gittiğinde deride gerginlikten sonra rahatlamasıyla torba oluşumu başlar. Tabi tüm bunların bir çok sebebi olabilir ,  yaşlanma dışında ; Yorgunluk , Stres , Kozmetik Ürünleri , Uzun süre Bilgisayar başında çalışmak , Tv izlemek , Uykusuzluk ve Genetik Faktörlerden de kaynaklanabilir. Göz altı torbaları nadir bir şekilde ciddi bir durumun belirtisi olabilirler. Geçici oluşan göz altı torbalarına buz kompres uygulayarak şişkinlik azaltılabilir. Kalıcı veya rahatsız edici görünümde olan durumlarda ise estetik veya medikal uygulamalar ile kurtulabilirsiniz.  "Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer?" Adlı Yazımıza devam ederken hep birlikte diğer sebeplerine bakalım.
Göz Altı Torbalarının Nedenleri Nelerdir?
Hava değişimi, Hormonal değişmeler, Tuzlu gıdalar sebebiyle vücutta su birikmesi, Düz bir zeminde sırtüstü yatmak, Uyku Bozukluğu, Şişlik, kızarıklık ve kaşıntının eşlik ettiği alerji veya dermatit. Alerjenlere bağlı olarak gözlerde kaşıntı meydana gelir. Kaşınan gözler ise gözaltında sıvı birikimine yani ödeme neden olur. Kalıtsal özellikler. (Dna) (Ebeveynlerde ve yakın akrabalarda bu tür sorunlar varsa, sizde de 25-30 yaşından itibaren gözaltı torbaları meydana gelebilir.) Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer? Yazımızın Başında'da dediğimiz gibi öncelikle buz kompres uygulamanız olayın ciddiyetini anlamamıza yardımcı olabilir. Bakarsınız bir daha oluşmaz? :) Göz torbalarımız için en kolay ve zahmetsiz yöntem kuşkusuz buz kompresidir. Evde , iş yerinde , okulda veya her neredeysek? Oturduğumuz yerden uygulayabiliriz. Hafif bastırarak  bir kaç dakika göz altı ve çevrenize uygulayın bunu her gün en az 1 kez tekrarlayın.  Soğuğun cildi toparlayıcı ve sıkılaştırıcı özelliği olduğundan etkisini göreceksinizdir. Akşam erken uyuyun :) Çoğu yetişkin için, en ideal uyku miktarı yaklaşık yedi sekiz saattir. Bu saatten ne çok ne az uyuyun .  Sabah erken kalkıyorsanız akşam erken yatmayı ihmal etmeyin. Yatarken başınız hafif yukarıda olması gerekir yani yüksek yastık demek 7-8 saat boyunca vücuttaki sıvıların beyninize doğru gelmesi demektir ve buda göz altı şişliğinden tutun sabah uyandığınızda baş ağrısı ile sersem bir şekilde uyanma durumu yaşatabilir :) Alerji belirtilerinizi keşfedin.  Gözaltı torbalarınız;  Saç boyaları, sabun, kozmetik ürünler veya diğer alerjenlere bağlı olarak oluşuyorsa gerekli önlemleri almalısınız. Not:  "Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer?" Adlı Bu yazımızda sizlere göz altı şişliklerinin oluşma sebepleri , nasıl geçeceği konusunda az biraz olsun bilgilendireyim istedim yazımızı beğendiyseniz arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayın. Aklınıza takılan soruları aşağıda sorabilir cevabını alabilirsiniz :) Diğer paylaşımlarımıza buradan ulaşabilirsiniz. Read the full article
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
1 note · View note
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes
nedenolurcom · 2 years
Link
0 notes