Okuyacağım kitaplar, tuttuğum notlar, yalnız başıma oturduğum banklar, seveceğim kediler, geliştireceğim bir zihin, biriktireceğim güz yaprakları, kendime verdiğim sözler, kimseden bir şey beklememenin verdiği derin huzur ve kalabalıklardan uzak sükunet dolu bir yaşam; bu kadar.
Kâküllerini hep babası kesen ve saçlarını çok seven bir kız çocuğuysanız eğer dışarıdaki dünya normal şartlardan iki kat daha fazla ızdırap oluyor size çünkü dışarıdaki dünyada kadınların saçları çekiliyor, çocuklara zulmediliyor, kediler ve köpekler öldürülüyor, parası olan her şeyde söz hakkı olduğu bir konuma getiriliyor, insanlar ihanet ediyor, değerler unutuluyor, haklılar susturuluyor, çığlıklar duyulmuyor, kitaplar yırtılıyor, tanrı reddediliyor, şiirler çalınıyor, çiçekler koparılıyor, çimenler eziliyor, kuşlar ötmüyor ve silahlar patlıyor. Öyle bir bilinmezlik ve hor görme telaşı var ki orada siz babanızın kestiği kâküllerinizle o karanlık sokağın ortasında omuzlarınız düşmüş ve nefesiniz sıkışmış şekilde kalakalıyorsunuz. Tüm bu yaşananların altında eziliyor ve kafanızı gökyüzüne çevirip sızım sızım sızlıyorsunuz kesik nefeslerinizle. Sonra da şanslıysanız eğer hızlı adımlarla evim dediğiniz yere gidiyor ve belki bir süre tüm bunların fişini çekebiliyorsunuz. Bitmiyor ama bu dünyanın makaraları. Zira saçlarınıza aşık olduğunuzu bildiğinden ilk sizden onları alıyor. Bu yüzden ki bu dünyada saçlarını çok seven tüm kız çocukları kanserdir...
bazen çöküp ağlamak istiyorum. bazı zamanlar bunu istiyorum. feryat figan, ciğer dolusu ağlamak istiyorum. bir yerde olmak istiyorum. bir yer ama o yer değil bu yer. burdan başka bir yer. gitmek istiyorum işte. bir yere gitmek istiyorum yıllardır, yıllardır gidemiyorum ben o yere. yıllardır gidemiyorum ben hiçbir yere. çantamı toplayacak vaktim olmasın istiyorum. çantam dahi yük olmasın. kimse fark etmesin, kimseler beni aramasın. gittiğim yerde de beni tanıyan eden bir insanoğlu olmasın istiyorum. istiyorum ki, ben yalnız kalayım. ben istiyorum ki yalnızlıkla kafayı sıyırayım. günün bütün saatleri balkonda öylece oturayım. ben istiyorum ki varlığımdan haberi olmasın kimsenin. ben istiyorum ki balkonumda begonviller olsun. istiyorum ki yaseminler olsun. ben istiyorum ki pazen geceliklerim olsun. istiyorum ki kedilerim, istiyorum ki kuşlarım olsun. kitaplarım olsun tanrım yalvarırım. yalvarırım yeryüzündeki bütün kitaplar benim olsun. ve bütün kediler. ve bütün kuşlar. ve bütün çiçekler. ve bütün yalnızlıklar. bütün karanlıklar. ben istiyorum ki tanrım, bütün sevdiklerim benim olsun. o kirli sakallı şarkıcıyı da bul getir tanrım. onu da istiyorum. balkonumda dursun. onu bal mumundan bir yunan heykeli olarak kapıma bırak tanrım. yanına kara gül koy. yanına gül suyu bırak. yanına, ne bırakırsan bırak. saçlarım ve yüzüm güzelleşsin o gittiğim yerde, oldu mu tanrım. sokağımdan memurlar ve emekliler harici kimse geçmesin. müzisyenler ve şairler ve ressamlar ve kalanlar arka sokakta yaşasın. olanlar olsun, ben artık gideyim ne olur. çok istersen sen biraz daha zaman geçsin, biraz daha bekleyeyim. ama gideyim bir zaman. ben gidebileyim evsizler yurduna. ben beni bağrıma basacak o memlekete bir vakit gelsin de göçeyim. anlaştık mı. anlaşalım. başka şansın yok tanrım. sen sana emanetsin. kendine ve kuluna iyi bak. ben yolumu zamanlar önce kaybettim.
İstediğim bişey var aslında, kitap kafe sahibi olmak istiyorum… Birsürü kitaplar, yerde puflar olsun. İnsanlar oturup hem sohbet edebilsin, hem kitap okusunlar. Duvarda asılı sözler olsun, benim yazdıklarım falan. Resim de çiziyorum duvarlarında yaptığım tablolar. Kapıda bi tabela, yalnız hissediyorsan içeri gel, insanları dışlamak yasak burada… tatlı müzikler, kediler ve kitaplar. Daha ne isteyebilirim ki?..
Okuyacağım kitaplar, tuttuğum notlar, yalnız başıma oturduğum banklar, seveceğim kediler, geliştireceğim bir zihin, biriktireceğim güz yaprakları, kendime verdiğim sözler, kimseden bir şey beklememenin verdiği derin huzur ve kalabalıklardan uzak sükunet dolu bir yaşam; bu kadar.