Ben insanlarla nasıl yaşanır bilmiyorum. Yani insanlarla nasıl konuşulur, onlarla nasıl vakit geçirilir, biriyle arandaki mesafe nasıl ayarlanır. Bunların hiçbirini bilmiyorum.
+Bende çok kız istediydim biliyor musun? Buna da söyledim o kadar istemedi. Ya üçüncüde erkek olursa dedi, dört erkekle ne yaparım dedi almadı.
-Komserim görüyorsunuz biz bi kızla başa çıkamıyoruz ya.
+Yok kız iyidir ya. Kız evin neşesidir. Bizim gelinlerden de yana yüzümüz gülmedi zaten. Büyüğü biliyosun o, olmadı beceremedi. Tarığın durumunuda biliyosundur herhalde.
-Biliyorum konuştuk biraz.
+Ondan içiyo zaten. Karısıyla abisi o gece kazada ölünce dağıldı oğlan. Baş edemedi bi türlü, yoksa iyi çocuktur bakma. İyi okudu, saygılıdır, kırar döker ama gönül almayıda bilir. Çok güzel top oynardı kereta. Hep derdim, ben senin arkandayım bırakma topu. Sen fenerde oynicak adamsın. İstemedi. Bazen uyanıyo gecenin bi yarısı, başlıyo ağlamaya. Kızın adını sayıklıyo falan. İçim parçalanıyo ya. Ben ondan oturuyorum zaten sabaha kadar. Anasının uykusu ağırdır duymaz onu. Uyanırsa gidiyorum odasına, başını okşuyorum. Geçti babacım diyorum, geçti. O da geçti sanıp uyuyo enayi. Geçer mi? Bazı acılar kiracıdır ama bunun ki öyle değil. Öyle bi kara bulut yerleşti ki, kalkacak gidecek gibi değil yani. Arkadaşıda yok. Kalmadı hiç. İyi günde herkes iyide, kötü günde çil yavrusu gibi dağılıyorlar. Acıyı kaldıramıyor insanlar Yusuf. Acı bizim işimiz, mesleğimiz. Acı verende, çekende müşterimiz olmuş bizim. Ama normal insanlar için öyle değil.