Tumgik
#dostum dostoyevski
tarumarimm · 7 months
Text
"Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum, kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de yapmadıklarımızla"
Suç ve Ceza | Dostoyevski
62 notes · View notes
uniguestar · 7 months
Text
'Hər kəsi öldürürük, sevgili dostum. Kimini güllələrlə, kimini sözlərlə, kimini etdiklərimizlə, kimini də etmədiklərimizlə'
Dostoyevski~Cinayət və Cəza
7 notes · View notes
aynodndr · 1 month
Text
Tumblr media
Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum;
Kimini kurşunlarla,
Kimini sözlerle,
Kimini yaptıklarımızla
Ve kimini de yapmadıklarımızla..
Dostoyevski, Suç ve Ceza
5 notes · View notes
kalbimdeciceklr · 1 year
Text
Sevgili Milena,
Sana bu mektubu ruhlar aleminden yazıyorum. Ya da kulağına hatta yüreğine fısıldıyorum diyelim.
Bildiğin gibi ben öleli 3 sene oldu, neden bu kadar beklediğimi soracak olursan sebebi basit. Burada işler pek dünyadaki gibi değil, önce her fani gibi verilmesi gereken hesaplarımla meşguldüm. Asıl hesap kıyametten sonra görülecek olsa da bazılarımız için ölünce başlıyor. Bu süreç bizim gibi okuyan yazan kişilerde biraz uzun sürüyor, kalem deyip geçme... Sorumluluğu olduğunu bilirdim ama ölünce daha iyi anladım.
İlk bir yılım böyle geçti. İkinci yılım ise benden önce ölen bütün akrabalarımla tanışma konuşma, muhabbet faslıydı. Bir görsen herkes nasıl yolumu gözlemiş, bizim çocuk ne güzel ne vicdanlı adam diye hep övünmüşler buradan. Dünyaya bakıp bakıp.
Üçüncü yılım ise benim için bambaşkaydı. Gelmiş geçmiş büyük yazarlarla tanıştım, tabi hep dünyadan konuştuk. Meğer bizim burun kıvırdığımız dünya hayatı, kısacık oluşuyla ve tam da bu nedenle biricikliğiyle ne de kıymetliymiş. İnsan bazı şeyleri ölmeden anlayamıyor.
Kimlerle tanışmadım ki, Dostoyevski başta olmak üzere beş bin yıllık filozoflara kadar. Detaylara giremiyorum üzgünüm, katı kurallar var. Sen henüz dünyada olduğun için fazla bir şey anlatamam, gelince kendin görürsün. Sanırım seni ölene dek yeni acılar bekliyor olacak, sabretmekten başka çaren yok.
Bütün bu söylediklerim asıl söylemem gereken şey için bir giriş. Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum, söylemesi bir ölüye bile öyle ağır geliyor ki, hele de sen henüz hayattayken. Yani ölmüş olsan belki işim daha kolay olurdu, beni anlayabilirdin.
Milena! Aramızdaki her şey çok büyük bir yalandı. Aslında ben bunu dünyadayken de seziyordum ama burada apaçık anladım, anlamak ifadesi hafif kalır gerçi. Bana bildirildi, sözsüz ve kelimesiz üstelik.
Elim kırılsaydı da sana o mektupları yazmasaydım diyecek oluyorum ama yazmışım işte ne fayda. Bizden sonraki nesilleri zehirlemekten başka bir işe yaramayacak. Yalnızlığımın beyhude haykırışlarıydı onlar. Yok yere senin de kafanı karıştırdım, üzdüm, hırpaladım.
Bunları sana ulaşmanın tek yolu olan rüyanda anlatıyorum. Milena lütfen beni bağışla, hakikati sadece Tanrı bilir ve izin verdiği kadarıyla da ikimiz. Senin ne zaman bu tarafa yani gerçek hayata adım atacağını bilmiyorum. Sağlığında olmasa da ölünce o mektupları birileri okuyacaktır. Belki de kitap haline dönüşür de milyonlarca kişi okur, ne kadar da ızdırap verici ah.
Sabah uyandığında bütün ayrıntıları hatırlıyor olacaksın, senden ricam kimseyle bu konu hakkında konuşmaman. Ne kadar tedirginim farkında mısın? Bu huyumu ölüm bile değiştiremedi.
Ama her şeye rağmen dostluğumuz gerçekti Milena! Dostluk ki aşk, arzu, hayal gibi kavramların ne kadar beyhude olduğunu gösteren yegane yakınlık biçimidir. İşte bunu dünyadayken de anlamaya başlamıştım.
Hatırlar mısın bir zamanlar sana, "En çok seni seviyorum diyorum; ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki... " diye yazmıştım.
Aslında insan yalnızlığına bir tanık, hatalarına da bir suç ortağı arar hepsi bu. Yalnızlığından ayrılmak istemeyen ve hatalarını tekrar etmekten vazgeçmeyen benim gibi birisi de hayatını boş yere tüketir işte böyle. Tek tesellim düşünen, okuyan ve yazan biri olmuşluğum. Böylece gelecekte benimle gönül bağı kuran pek çok dostum olacak. Ölüler aleminde gördüğüm saygıyı ve değeri de buna bağlıyorum.
Milena, Şimdilik araftayım ve gelişin cennetim olacak.
16 notes · View notes
ffu4k · 1 year
Text
Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum,
kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla...
Fyodor M. Dostoyevski
—Suç ve Ceza
11 notes · View notes
06chrome06 · 1 year
Text
Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum.
Kimini kurşunlarla,
Kimini sözlerle,
Kimini yaptıklarımızla
Ve kimini de yapmadıklarımızla..
Tumblr media
DOSTOYEVSKİ (Suç ve Ceza)
7 notes · View notes
epifizz · 1 year
Note
Merhaba epi, kumar bağımlılığı hakkında ne düşünüyorsun? Kumarbaz takipçine vazgeçmesi için ne önerebilirsin?
Fikirlerini itinayla okuyan, takip eden biriyim, bir nebze de olsa, medarı olacağına inanıyorum. Tesekkurler.
Kumar oynamak çok irrasyonel çok duygusal ve hatta bir oranda dürtüsel bir şey. Oturup düşündüğünde önündeki kazanma istatistikleri rasyonel olarak seni uzak tutmalıyken uzak durmuyorsun, niye? Bunu kolay para kazanma -> hırs -> batık parayı kurtarma isteği üçgeni içinde kısmi bir döner kapı sendromuna kapılanlar muhakkak vardır, onlar hakkında diyecek hiçbir şey bulamıyorum çünkü sorunun çözümünü sorunu yaratan araçlarla sağlamaya çalışmak çok başka bir irrasyonel seviye bence.
Bir de Dostoyevski gibi olanlar var, kumarı para için değil oradaki gerilimler, yükselmeler ve çöküşler, umut ve hayal kırıklıkları gibi duygusal gerilimi bir uçtan diğer uca savuran bir deneyim için oynayanlar... Kişi eğer Dostoyevski gibi uç duyguları tatmak ve o gerilimde iyice kaybolmak için oynuyorsa bu başka bir duygusal boşluğa işarettir diyebiliriz belki.
Şimdi sana çözümsüz iki sebep verdim, çözüm her sebebe göre ve o sebeplerin içindeki her bireysel faktöre göre değişir. Ama çözüm için atılabilecek ilk ve en önemli adım, bu durumda kendini niye tuttuğunu anlamaya başlamandır. Çözümden kurtulmaktan bahsedebilmemiz için bile bu adım atılmalıdır. Bu yüzden dostum, sana önerim kendi içindeki nedenselliği çözmeye çalışman olacaktır. Güzel günler dilerim :)
8 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
AFORİZMALAR
Cemal Süreya: Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa./
İlhan Berk: İlk izlenim çok önemlidir. İlk iki dakika kocaman bir yüreği var sanırsın. Sonra bir ömür o yürekte, ilk iki dakikayı ararsın./
👉Meğer susmak; İnsanın içiyle konuşmasıymış, geç farkettim" ./ Uyumak tatlı geliyor; ama sen öldüğünün farkında bile değilsin / Başka anlamlar aramaya gerek yok! Katlandığım kadar seviyorum seni👈
Tolstoy: Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin. Çünkü gün gelir; Küçümsediğin her şey için önemsediğin bir bedel ödersin ./
Gorki: Bir sürü dostum içinde elbet düşmanım olacak; ama nerden bilebilirdim ki onca düşmanım içinde beni dostum vuracak./
Freud: Garip değil mi ? Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, İlk vazgeçeceği kişi siz olursunuz ./
Elif Şafak: Belki de aşk sevgiliyi kazanmayı değil de, Onda kendini kaybetmeyi gerektirir ./
Can Yücel: Bi hayli kırgınım.. Kime olduğunu, neden olduğunu bilmeden.. Belki hayata, belki kendime, belkide dilimden düşmeyen keşke'lere ./
L. Aragon: "Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak"./ M. Kundera: "Erkek hoşlandıktan sonra tanır, Kadın tanıdıkça hoşlanır" /
E. Cansever: Bazen diyorum ki onu kafama takmamalıyım. Sonra da diyorum ki; önce kalbimden atmalıyım /
Rene Descartes: Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir mutluluktur. Onu çekilmez yapan tek şey ise 'yenilmişlik' duygusudur./
Nazım Hikmet Ran: Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim. ...Ne güzel de darma duman ediyorsun beni.."/
Nazım Hikmet Ran: Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma. çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında../
Can Yücel: Bilinmedik bir hüzün var içimde, bir gariplik.. anladım ki, ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik..!/
Sunay Akın "Ne yani, Papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydin" ? Dostoyevski Hayatta hep mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalır .
Can Yücel Ve şimdi aşk; Yaz'ın ortasında bir kar tanesiyle tanışmak gibi.
Özdemir Asaf Sana bir şiirler olmuş sevgilim.Yüzün, gözün söz içinde. Hangi imla kitabına baksam, "ben" den ayrı yazılıyorsun.
Küçük İskender İki kadın olsun hayatımda, biri; Eve girdiğimde 'Hoşgeldin' Diyen, Diğeri ise eve girdiğimde " İngaa " diyen.
P. Neruda "İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin; ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin".
Murathan MUNGAN ... Artık daha az seviyorum seni.. Unutur gibi..ölür gibi daha az.. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini.. ...Kolay değildi.. Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben.. Kaç acı birden imtihan etti beni.. Bir tek gece vardır insanın hayatında.. Ömür boyu sürer nöbeti.. Bu da öyleydi.. İyi ol.. Sağ ol.. Uzak ol.. Ama bir daha görme beni...
Donnie Brasco Tahterevallinin diğer ucuna oturarak sayemde yükselen insanlara; canımın sıkıldığında kalkabileceğimi söyleyin . [Anonim] Hani dünyaya Haykırsam Aşkımı DerLer ya; Önce qiT Sevdiqini kuLaqına Haykır Aşkını DaHa çok SeviLirsin! Aziz Nesin 'Aşığım sana' cümlesinin sonundaki 'a' harfi terk etti seni. O da üzülmüyor gittiğine, Sen hala 'Aşığım San' beni ..
Çehov İnsanlara ne kadar değer veriyorsan o kadar tepene biniyorlar. Hele bir de verdiğin değeri onlara belli ettiğinde..
[Anonim] Yarın bizi beraber görenler "kimdi o yanındaki" diye sorarlarsa beni detaylı anlatma. Kısaca; "ömrümün geri kalanı" dersin . Murathan Mungan Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin .
5 notes · View notes
unutulmakk · 2 years
Text
Herkesi öldürüyoruz , sevgili dostum. Kimini kurşunlarla , kimini sözlerle , kimini yaptıklarımızla kimini de yapmadıklarımızla....
Dostoyevski
5 notes · View notes
shamilinblogu · 4 months
Text
Fyodor salam . Bu mənəm . Bağışla məni ki səni yaxşı qoruya bilmədim və Murad səni oxudu. Əslində burda bir o qədər də pis bir şey yoxdur. Murad mənim üçün yaxın bir insandır. Hər ne qədər biz tam əks insanlar olsaq bele o məni görür. Fikir verirəm de mən sənə yaman çox bağışla demişəm. Bağışla. Əcəb maraqlı sözdür. Bəs səncə bir mənası var bu sözün? Deyeni alçaldır? Ya deyilən insan da nə isə təsir bağışlayır? Bağışla deyen də edilən səhvlər unudulur? Açılan yaralar bağlanır? Məncə yox. Hec bir faydası yoxdur bu sözün. Yəqin ki sadəcə peşman olduğunu dilə gətirməkdir başqa heçnə.
Murad ilə necə yola gedirdin? Səni çox incitmədi? Oxudum yazdığını onun da . Mən evdəyem o isə yoxdur. Bugun mən oyananda artıq günorta idi demek olar . Ancaq nə vəxt yatdigimi xatırlamıram. Axı məncə mən hec yerə getməmişəm. O isə iki gündür evde olmadığımı yazıb. Evdə olsam amma onun bura gəldiyini görərdim. Yaman boşluqlar var burda . Bu haqqda düşünmek isteyirem ancaq sevgili düşüncələrim yenə tamamilə başqa şeyləri müzakirə edir . Hal hazırda Dostoyevski ilə Tolstoyun eyni zamanda yaşayıb ancaq hec vaxt gorusmediklerinə heyfslənmək ilə məşğuldurlar . Mən səbrli insanam. Gözləyəcəm bu düşüncələr əvvəl axır yorulacaqlar və mən bu məsələni aydınlaşdıracağam . Bugün başım çox ağrayır. Ağrıyırsa demeli başın var xoşbəxt olmalisan kimi şeylər deye bilmeyeceyin üçün xoşbəxt olmalıyam. Səninlə daha cox vaxt keçirmək istəyirəm. Bağlamiram səni ve sagollasmiram birazdan qayıdacağam indi saat 21:38 dir...
Hey hey hey nece yeni ? Mənəm Murad . O ne vaxt qayıdıb evə və bunlari yazıb. Hətta saat bele qeyd edib 21 : 38 mən o vaxt harda idim? Bayaqdan evdeyem axi mən . Hey bir deqiqə yoxsa bu doğurdan da olmağa başladı? Həmişə hec kesin onu gormediyindən sikayetlenen dostumu artiq məndə görmürəm? Basqa bir açıqlama ağlıma gəlmir. Çünki mən burda ola ola o nece gəlib bunu yaza bilər ? Hətta günortaya kimi yatdığını da qeyd edib. Burda nə isə düz getmir. Hal hazırda bu otaqda məndən başqa canlı yoxdur . Xətrinə dəir yəqin bele demeyim Fyodor. Amma sən canlı deyilsen. İndi mənim onun kimi burda nəyim canli neyin cansiz olduğunu müzakirə elemek kimi bir fikrim yoxdur . Mənim daha vacib işlərim var . Burda səninlə vaxt itirə bilmərəm. Bunu deyerken bele itirdiyimi bilib gülürsən yeqin . Bu məsələdə duz olmayan şeyler var bununla başqa vaxt məşğul olaram . Sağol.
Hey dostum burda ne vaxt olmusan , nece yazmisan bilmirəm . Amma sən günortaya qədər yatmamisan burda olmamısan heç. Mən axşam səni axtardım ancaq tapa bilmedim deyə gəldim yenidən evə . Sən isə burda yox idin. İndi isə burda sənin yazın var . Bəlkə biz ikimizdə yaniliriq bu Fyodor özü yazır? Yox bele şey mümkün deyil. Mən indi gedirem. Əgər qayitsan bunu mənə açıqla və xahis edirem o telefonundan istifadə elemeye başla mənə zəng et səni görmək istəyirəm.
5 dekabr 23 Murad .
0 notes
Hello Darkness My Old Friend
Tumblr media
Çok değerli dostum "21 Aralık 1849 günü, muhtemelen bir pazar sabahı, Kadıköy Moda iskelesinden Kurbağalı dereye doğru yürürken köşebaşındaki bir gazete bayiindeki gazetelere gözü takılan, dönemin önde gelen bulvar mecmualarından biri olan 'Anadan Üryan-ül Esvapsız'ın ilk sayfasını neredeyse tamamen kaplayan U-rus zevcesi Anna Nikolayevna'nın dev mabadı ile domaldığı resmin altında Anna'nın 'Osmanlı erkeklerini lıkır lıkır içmeye geliyorum ama bilinsin ki kolay lokma değilimdir, beni fırıncının küreğine bindirene gönlümü veririm' şeklindeki demecini hayretle okuyan, bu olağanüstü mühim haberin altında kalmış ve mini mini arapça harflerle yazılmış 'Ünlü U-rus neşriyatçı Dostoyevski yarın sabah namazıynan mahpus tutulduğu Sibirya'da yağlı ilmekte sallandırılacaktır. Dostoyevski'nin Çara hakaret ettiği ve U-rusluğu aşağıladığı iddia ediliyor' haberini okuyunca asfalyaları atan 'Ulan bıkmadınız gitti şu bilmem ne iddia ediliyor haberciliğinden. Yani şu üst haberdeki Anna o değirmen taşı gibi şeysiyle U-rusluğu yüceltiyor ama Dostoyevski hakir görüyor haa!' diye kendi kendine söylenip iyice sinirlenen, o sinirle ayağındaki terliklerle Kurbağalıdere'den Sibirya'ya doğru koşmaya başlayan, koşarken terlikler ayağından çıkmasın diye ayak parmaklarını önden çıkartıp iyice bükerek terlikleri ayağına nal gibi sabitleyen, Anadolu'da Kafkaslarda, Orta Asya'nın uçsuz bucaksız steplerinde, Van Gölünde, Hazar, Baykal, Balkaş Göllerinde, Ağrı Süphan Tendürek, Hindikuş Tanrı Dağlarında soluksuz yol alıp karnı iyice acıkınca 'Sibirya: 20 Km; Moskova: 7895 Km Geride' tabelesını görünce bir benzin istasyonunda sıcak bir Borş çorbası içip yola devam eden, 22 Aralık 1849 sabahı tam hoca ezana başlamadan 1 dakika evvel Dostoyevski beyaz idamlıkları ile elleri arkadan bağlı vaziyette darağacına çıkarken tekmeyi vurup  avlunun kapısını kıran 'Noluyo lan burada?' diyerek mekan basan kabadayı edasıyla Çar'ın idam mangasını sindiren 'Size Anna'nın selamını getirdim, ha bu arada adamı bırakın gitsin!' diyen, manga komutanının 'Çara hakaret etti, U-rus halkı bu kadar buğday yemese çarlığı çoktan yıkmıştı dedi. Yani hem ekmeği hem U-rusluğu aşağıladı!' demesi üzerine Dostoyevski 'Abi bunları twitterda kuzenim yazmış, benim haberim yok ekmek musaf çarpsın!' deyince 'Ulan demek bu devirde de kuzenim yazmış masalı varmış, neyse Dosto sen git kitaplarını yazmaya devam et koçum, ama kumardan uzak dur, Narodnikleri falan örgütle, nihilist Turgenyev'e selam söyle, komutan sen de tutanağı tut, Çar affeti falan yaz işte, hadi dağılın' deyip Dostoyevski'yi kurtaran ama tarihçilerin bundan haberi olmaması için işte Çar'ın ulağı geldi de işte yüce gönüllü Çar'ın inayetleri ile suçlu affedildi falan söylentisini yayan, mahkum sanatçıların hamisi, Topkapı sarayında hasbahçede herkesin gözü önünde ibrikle leğende Kanuni Sultan Süleyman'a ayaklarını yıkatabilecek karizması olan, eğer bilgeliğin ete kemiğe bürünüp insan olsaydı, ver abi elini öpeyim, beni yont beni cehalet karanlığından çıkar kurbanın olam diye yalvaracağı yegane insan" Volkan.
Mantık evliliği maarif takvimine göre; "Eğer eşini aldatmamayı aklının ucundan bile geçirmemeyi düşünmezlik etmezsen, bil ki dünyadaki en mutsuz insanlardan hiçbiri mutsuzluğu senden daha az hak ediyor olamaz" yılıydı.
O yıllarda Moskova barosuna bağlı genç bir avukattım. Mahkemeler Stalin'in halk düşmanı ilan ettiği eski Bolşeviklerin dava dosyaları ile dolup taşmıştı. Bir gün büroda otururken kapı açıldı ve içeri iyi giyimli saçları briyantinli, ayakkabılarında parlak iskarpin olan iki kişi girdi. Masama bir dosya bıraktılar. Benden dosyadaki şüphelinin (ki o yıllarda şüpheli demek dümdüz suçlu demekti) avukatı olmamı istediler. Kendilerine kim olduklarını ne cüretle büroma gelip bana emreder gibi böyle bir şey istediklerini sordum. Adamlardan bir kalın paltosunun altından yalnızca istihbarat polislerinin taşıdığı türden bir tabanca olan 9 milimetrelik Makarow'u gösterdi. Durumu anlamıştım. Adamlar NKVD'dendi. Hemen yelkenleri suya indirip nasıl yardımcı olabileceğimi sordum. Dosyadaki kişiyi görmemiştim daha. Dosyanın kapağını açmamla donakalmam bir oldu. Yargılanan kişi Lev Troçki idi. Gulp... Troçki Meksika'da sürgündeydi ve ünlü sanatçı Diego Riviera'nın evinde Diego'nun karısı meşhur Frida Kahlo ile kırıştırıyordu gıyaben de yargılanıyordu. İyi de neden ben? Şu an Moskova'daki gösteri mahkemelerinde yargılanan Bolşevikleri Stalin mezara göndermek için and içmişti. Batıya şirin görünmek için herşeyi hukuka uygunmuş gibi gösteriyordu. Şimdiden idam olacakları neredeyse kesin binlerce insanın tabi ki birer avukatı vardı. Şansıma bana da Troçki düşmüştü. Bu iş beni de tabuta koyabilirdi. Adamlara dosyayı kabul ettiğimi (istersen etme) gerekeni yapacağımı söyledim. ilk duruşma diğer haftaydı ve hazırlanmak için pek vaktim olmayacaktı. Dosyayı inceleyince dönemin ceberrut Moskova başsavcısı Vişinski'nin iddianamede Troçki'ye nasıl da verip veriştirdiğini gördüm. Ana bacı dümdüz gitmişti, tabi hukuki bir dille. Troçki, Sovyetler Birliğini yıkmak için bir örgüt kurmakla ve bu örgütün lideri olarak yurtdışından da olsa içerideki örgüt mensupları ile yasadışı faaliyetler düzenlemekle suçlanıyordu. En önemli suçlamalardan biri Stalin'in en yakın adamlarından biri olan Sergey Kirov'un 1 Aralık 1934'te öldürülmesinden sorumlu tutulmasıydı. Ben ne bok yiyecektim şimdi? Böyle bıldırcın gibi civciv misali yumurtadan yeni çıkmış bir avukat olarak SSBC'nin FETÖ'sünü veya teşbihte hata olmaz Öcalan'ını nasıl savunacaktım? Sıkı bir savunma yaparak bir taşla iki kuş vurmaya karar verdim. Savunmamın gücü, hem Batı dünyasındaki 'SSCB siyasi suçluları sahte mahkemelerde yargılıyor' algısını değiştirecek hem de bu algının değişimine yaptığım katkı devlet tarafından taltif edilecek en azından öldürülmeyecektim. Bir hafta boyunca uykusuz aç biilaç savunmamı yazdım. 'Sayın yargıç Lev Troçki işinde gücünde, halis munis vatanına milletine Stalin'ine bağlı, etliye sütlüye karışmayaaaağn...'. Peeh böyle savunma mı olur? Bir de mahkemeye kedi severken bir fotağrafını sunayım da insancıllığı ispatlansın. Adam Kızılorduyu kurmuş, devrim (belki de darbe) yapan kadronun çekirdeğinde birisi. Bir Kılıçdaroğlu imajı çizmem çok komik olurdu. Bir hafta çalıştım. Yazdım yazdım sildim yırttım attım. En optimum sertlikte hem baştaki Reis'i kızdırmayacak hem de çok yumuşak olmayan bir savunma yazdım. Bu bir haftalık süreçte bir yandan da vasiyetimi yazdım. Çünkü ne derler 'intikam almak istiyorsan iki mezar kaz'. Çünkü devlet intikam peşindeydi ve benim için de paralel bir mezar kazıldığını içten içe hissediyordum. Duruşma günü çok heyecanlıydım, en temiz redingotumu giydim. İçimden 'Ulan Lev, sen şimdi tatlı Meksika güneşinin altında Frida ile tekilanı yudumlarken ben senin için Moskova soğuğunda terliyorum' dedim. Savcı Vişinski'yi çok duymama rağmen ilk defa görüyordum. Ben tabi boşanma ve miras davalarından başka işlerle uğraşmıyordum, nasıl görecektim siyasi savcı Vişinski'yi? Savcı, dosyadaki iddiaları ağzından tükürükler, gözlerinden alevler saçarak okudu. 'Şüphelinin idamını talep ediyorum sayın yargıç!' diyerek sözlerini tamamladı. Dönemin en kudretli kişilerinden, Leninle beraber devrimin önde gelen iki isminden biri olan Troçki, şimdi devleti yıkmak, Stalin'i öldürmek isteyen bir örgütün lideri, bir halk düşmanı şüphelisi olarak yargılanıyordu. SSCB'de herşey olabilirdin ama eski devrimci bir Bolşevik olamazdın artık, bazı istisnalar dışından tabi. Yargıç 'söz şimdi savunmanın' dedi mekanik bir sesle. Ben tam g.t korkusuyla 'Asın şu deyyusu sayın yargıç SSCB'nin selahiyeti devrimin bekaası için!' diye adeta bir MHP'li gibi haykıracakken kendimi tutup yusuf yusuf bir vaziyette tane tane savunmamı okudum. Savunmamı 1 aralık 1934'te Kirov öldürüldüğünde Troçki'nin zaten Fransa'da sürgünde olduğundan, böyle bir cinayeti organize etmesinin imkansızlığını üzerine inşa ettim. En can alıcı noktaya gelince bir an duraksadım. Sonra derin bir nefes alıp şöyle devam ettim 'Vakti zamanında yoldaş Lenin yoldaş Stalin ve yoldaş Troçki aynı yoldan yürüdüler. Üçü çok iyi arkadaşlardı, 1917'de yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Bu küskünlük bitsin artık dön be anayurduna keçi sakallım, John Lennon gözlüklüm!'. O anda salonda zaman durmuştu sanki, tüm gözler üzerimdeydi. Arka planda mezarımı kazan küskünün hars hars diye sesini duyabiliyordum. Vişinski'nin nefretle bana baktığını gördüm. O anda kapı açıldı, içeri iki NKVD ajanı girdi, koluma girip bana 'Sayın avukat, çişiniz gelmiştir, sizi tuvalete götürelim izninizle!' dediler. Sonumun geldiğini anlamıştım, direndim ama nafileydi! Ajanların arasında kapıya doğru yürüken bir an için durdum ve var gücümle bağırdım 'Yaşasın anarşizm, kahrolsun devlet, kahrolsun otorite, yaşasın özgürlük!' Bu benim kamuya açık son sözlerim oldu. Sonra beni ne gören ne duyan oldu. Hatırladığım son şey karanlık bir bodruma dizlerimin üstünde kanlar içinde sürüklenirken dudaklarımdan dökülen Simon&Garfunkel'in şu şarkısının sözleriydi paşam; "Hello darkness my old friend, I've come to talk with you again..."
0 notes
antitaklit · 2 years
Text
Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum; kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de yapmadıklarımızla...
dostoyevski
0 notes
kitabdan-inciler · 2 years
Text
Hər kəsi öldürürük, dostum. Kimini güllələrlə, kimi sözlərlə, kimini etdiklərimizlə və kimini indiyə qədər etmədiklərimizlə...
-Fyodor Dostoyevski
0 notes
aynodndr · 2 years
Text
Tumblr media
SORAYA...
13 yaşındaki İranlı Soraya, küçük suçlardan sabıkalı 20 yaşındaki Ghorban Ali ile evlendirilir. 23 yıl süren evliliğinde yedi çocuğu olur. Kocasının dayaklarından dolayı iki bebeği de ölü doğar.
İran’da 1979 yılında İslam Devrimi ile her şey değişir.
Komşu kasabada gardiyan olarak çalışan Ghorban Ali, orada 14 yaşındaki bir kıza göz koyar. Soraya'yı boşamak ister ve nafaka vermemek için onu sadakatsizlikle suçlar ve yalancı tanıklar ayarlar.
Çocukluk arkadaşı Firuze'nin ölümünden sonra Soraya, Firuze’nin ortada kalan kocası Haşim ve çocuklarına ev işlerinde yardım etmeye başlar. Hain planı için bu durumu kullanan Ali, karısının onu Haşim’le aldattığını ileri sürer ve kısa süre içerisinde bunu küçük kasabada yayar.
Ali daha sonra Haşim’i tehdit ederek yalan söylemesini ister; çünkü hükmün gerçekleşmesi için 4 erkek şahide ihtiyaç vardır. Bunlar da bir şekilde bulunur ve Soraya’nın babası Morteza Ramazani de toplum baskısına boyun eğerek recm cezasını onaylar.
35 yaşındaki Soraya, 15 Ağustos 1986 tarihinde şeriat hükümlerine göre recm ile kurban edilir.
Soraya’ya son sözleri sorulduğunda verdiği yanıt şu olur:
“Bunu nasıl yapabilirsiniz? Sizler benim dostum, arkadaşlarımsınız. Birlikte aynı sofraya oturduk, aynı yemekten yedik. Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim kocamdın!
Bunu bana nasıl yapabildiniz? Bunu herhangi bir insana nasıl yapabiliyorsunuz?”
Ağlamayacağına söz veren Soraya’ya ilk taş darbesi babasından gelir...
Daha sonra sırasıyla oğullarının ve kocasının, ardından da salyaları akan halkın attığı taşlarla katledilir.
Recm cezasının uygulanmaması için çaresizce çırpınan Soraya'nın halası Zahra, bu olayı tüm dünyaya duyuracağına dair kendisine söz verir. Katliam sonrası İran asıllı Fransalı yazar Freidoune Sahebjam'a anlattıkları yazar tarafından kitaplaştırılır. Bu gerçek yaşam öyküsü 2008 yılında beyaz perdeye "Soraya'yı Taşlamak" adıyla aktarılır..
______________________________ Alıntı
Cehennem; insan yüreğinde sevginin
bittiği yerdir!..
__________________ DOSTOYEVSKİ
11 notes · View notes
dostum-dostoevsky · 2 years
Text
Ama toplum, muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip onlara tapıyor…
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski – Suç ve Ceza
135 notes · View notes
adar-mine · 5 years
Text
Yangın zihinlerde, evlerin çatılarında değil.
Ecinniler - Dostoyevski
10 notes · View notes