Tumgik
#şimdi benden mutlusu yok
musfika-hanim · 10 months
Text
temizlik bitti bizde bittik şimdi oturdum. büyük kızçe minnacık öğrenci evinin temizliğine alışmış "kaç m2'di anne bizim ev" diyo daha temizliğe başlamadan, dedim "190 m2" senin öğrenci evinin dört katı :) neyse başladık kapı, cam, sil süpür. oturma odasının kliması hiç kapanmadı en azından koridora geliyor serinliği de temizlik yaparken ara ara ferahladık. valizler boşaldı, defalarca çamaşır yıkandı yine yıkanacak. evden ayrılırken tüm eşyaların üstünü örtünce hepsini tekrar yıkamak kaldırmak gerekiyor. şükür buna da şükür. tatilden dönüşlerde ilk günün akşam yemeğinde genellikle dürüm yenir, ikinci günde makarna :) inşallah yarın ayrıntılı güzel bir alışveriş yaparsak yemek soframız da şenlenir artık. benden mutlusu yok, biraradayız, tüm çocuklarım yanımda.. elhamdülillah. tüm nimetler için elhamdülillah bin şükür.
18 notes · View notes
benianlasan · 1 year
Text
Eskiden ağlayamadığım her şeyin yerine şimdi bolca ağlıyorum çünkü ağlamanın zayıflık değil de güçlü olmak olduğunu öğrendim. Baya duygusallaştım. Kitaplara, bazen izlediğim animenin her bölümüne ağlıyorum. Belki de dramatik olduğu için de olabilir. Evet, anime izliyorum. Her akşam yatmadan bir bardak süt içersem benden mutlusu dünyada yok diyebiliyorum. Çocukluk çizgi dizilerimi açıp bazen onları da izliyorum. Çocuk yanımı canlı tutabilmek için çünkü çocuk olabilmek hep çok özeldi aslında. Mutluluğun nerde olduğunu da öğrendim artık. Yeniden sokaklarda koşmak istiyorum. Bağırarak şarkı söylemek istiyorum, sesim güzel mi çıkmış kötü mü hiç önemsemeden hemde. Dans edebiliyorum, canım çektikçe. Başlatıyorum içimdeki müziği. Gülümsüyorum, en çok çocuklara gülümsüyorum. Güzel kelimeler kurmaya, başlarını okşamaya çalışıyorum. Dünyanı en güzel şeyi olduklarını hissetmeleri gerek. İnsanlar için değil de kendim için resim çiziyorum, bazen. İnsanlar için değil kendim için seviyorum, yürüyorum yollarda. Kendimi sevmesini biliyorum artık. Bazı zorlukları olsa da kendimi seviyorum. Önemsiyorum kendimi, siz beni değersiz mi hissettirdiniz? Kendi iyiliğim için ruhumu alıp çıkıyorum. Gidiyorum mu sanıyorsunuz? Gülümsüyorum, insan gelmedigi bi'yerden gidemez. Nefes alma işini yaşamak için değil de var olabilmek için yapmaya çalışıyorum. Ve bazı şeylere çoktan alıştım. Sanırım en çok bu üzüyor. Yine de hayattayım ve bunu güzel değerlendirmeliyim. Madem varım bu dünyada niye hep mutsuz olayım ki? Kendinize gelin, çünkü ölünce bir daha dünyaya gelemeyeceksiniz.
5 notes · View notes
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Bu ümmetin anneleri nereye gidiyor Allah aşkına?
Atalarının o güzel "islamî" örfleri nelerine yetmedi ki son bir kaç yıldır tuhaf tuhaf şeyler ürettiler... Bakın benim bu sözlerim cahillere değil bilakis "İslami düğün! yapıp,
Asr-ı saadet misali yuvam olsun diye nikahtan keramet bekleyen Müslümanlara! "
Allah Rasulu kızlarına nikah yaptığında "Gücü neye yetti ise" misafirlere de o kadarını yedirdi.. Fakat kimse onu ayıplamadı, abes görmedi... Oysa bugünün babaları sırf yarısı çöpe gidecek yemekler dağıttırıp kredi ile düğün yapmaya kendini mecbur hisseder hale geldi.
Çünkü akraba ve konu komşu denilen bir güruh, insanların başına dert oldu..!
Bu durum Müslüman ahlakına sığar mı soruyorum sizlere?
Daha en başından "elalem ne der?" Putu ile insanı faize sürükleyen bir nikahtan keramet beklenir mi?
Ne kerameti bela olur bela!
Avrupa "düğün böyle olur" diye paketleyip önünüze ne koysa sizde aynısını islami bir kılıfla yapmaya çalışıyorsunuz.
Kaldı ki onlar kiliselerinde sade bir nikahla evlenirken, gelde bizimkilere kabul ettir bakalım.
Bugün 20-30 bin liraya 5 saatlik salon kiralayan birinin yakasında çok el olacak ahirette buda böyle biline... 6 saatlik kirası 3 bin lira olan gelinliğin bedeli ile Arakan'da 3 su kuyusu açılabileceğini biliyor musunuz?
Ama yok kızımız bi kere evleniyor! Öyle mii?
O çocuklarda bir kere ölüyor zaten derim bende size...
Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi?
Bunu söyleyen iman ettiğiniz Rasulullah değil mi?
Her türlü israf yapılır, sonra ortada iki semazen döner, birde o an kimsenin dinlemediği iki ayet okunur alın size İSLAMİ DÜĞÜN... Haa birde islami halay çıktı şimdi de.... İlahiye halay katıştırılmış ve islam adı altında müslümanları bozmanın bir yolu daha...Tabi bunun birde düğün sonrası hezimeti var.
Mesela;
İslamı benimsemiş bir kadının ne işi olur misafir odası ile? Ayda bir misafir gelecekte görecek diye her hafta temizliğini yaptığı, dağıtmasınlar diye çocuklarını sokmadığı, insanlardan daha değerli eşyaların bulunduğu bir oda... Hiçbir zaman anlamadım
anlamayacağım oturma odasının ortasında bardak tabak dolu olan gümüşlük ne işe yarar? Bardak dediğin mutfakta olur, ihtiyaç halinde kullanılır. Salonda tozlanan bardak tabaklar hakikaten ihtiyaç için mi yoksa gelen görsün diye konulan riya kokulu bir gereksinim mi?
Kadife kılıflı sandalyeler, üzeri mumlarla dolu tamda yahudi usulu çektikce uzayan masalar. Evde dolaşacak, çocukların oynayacağı alan yok her yer eşya dolu..
Sonra niye ruhum bunalıyor diye doktor doktor geziyorsunuz...
Sizin evinizde "size" yer kalmamış ki, elbette bunalırsınız.
Ev misafire göre döşenmiş..
Bu evde misafir mi yaşıyor, yoksa siz mi?
Neden herkes sizi tebrik etsin diye ziyan ediyorsunuz bu güzel ömrünüzü?
Hiç düşünüyor muyuz acaba Rabbimiz rahmetle bakıyor mu şu evlerimize?
Bizim ne işimiz olur bilmem kaç parçalık yemek takımları ile..
Bunu duyduğumda çok şaşırmıştım;
Günlük yemek takımı, misafir yemek takımı..
Günlük bardak takımı, misafir bardak takımı..
Günlük çatal takımı, misafir çatal takımı..
Yazdıkça yazarım gelmez bunun sonu..
Hangi gün, hangi saat kandırıldık biz?
Neyi çaldılarda bizden, verdiler bu çirkin algıları?
Peygamber ve ashabı öyleydi böyleydi diye her mevlütte ağlaşıyoruz ama bilmiyoriz ki 100 kişide olsalar hepsinin eli aynı kaba uzanıyordu.
Ashabın 300 parçalık porselenleri yoktu.
Ama Vallahi isteseler olurdu!
Allah "altından dağları" peşlerinde sürütmez miydi dileselerdi? Ama onlar dünyaya ve içindekilere tenezzül dahi etmediler.. Hiç içinizden geçirmeyin ki:
- Ama Peygamber zamanında fakirlik vardı alamıyorlardı, yapamıyorlardı.
Güya siz çok mu zengin kadınlarsınız..? Her işiniz borçla krediyle olmuyor mu?
Borçla insan mutlu olurmu bu nasıl psikoloji bozukluğudur.
Gerçekten zihnimizle oynuyorlar hanımlar.
Aslında elimizdekilerle yetinsek, bizden daha mutlusu olmayacakken; Her düğün damadı boğazına kadar borca sokarak yapılıyor benim Müslüman ülkemde... Misafirler, perdeyle halının uyumunu görsün diye bir adam borca sokulur mu?
Siz hiç sevdiğinize merhamet etmez misiniz?
Yazık değil mi sizi Allah'tan emanet olarak alıp, zaten sizin sorumluluğunuz ve namusunuzu korumak için ezilecek olan adamı birde saçma sapan eşya, altın, milyarlık gelinlik borçları ile çıkmaza sürükleyeceksiniz?
Ayın sonunu nasıl getireceğini düşünen adamda, akşam size çiçek alma isteği olur mu?
Aklına hoş şiirler gelir mi?
Yada sizin yüzünüze bakınca ferahlık bulur mu?
Burası alice harikalar diyarı değil kızlar kendinize gelin!
Rasulullah'ın karnına taş bağlatan, Ebu Bekir'in evinde bir çömlek bırakmayan, Musab bin Umeyr'i kefensiz gömdüren dünya!
Ama pardon!
Siz bir kere evleniyorsunuz!!!
Tamda bunu anlatmaya çalışıyorum. Madem bir kere evleniyorsunuz. Öyleyse, kırılacak ve eskiyecek iki parça çaput için hürmetinizi ve sevginizi yok etmeyin!
Siz yatağa kalbi kırık girip, sofraya gönülsüz oturup, muhabbetinizi yok ettikten sonra inanın evinizin kusursuzluğu sizi ısıtmaz.
"Aişe'n olayım" demeyi biliyorsanız, dünya da rahat etmeyeceğinizide bilin!
Çünkü Rasulullah'ın hiçbir hanımının sizin gibi kusursuz birbiri ile uyumlu eşyaları olmadı.
Bu mübarek kadınlar perdelerle uyumlu, koltuklarla bezenmiş, yumuşacık halılar da gezmedi.
Bilakis Fatıma annemiz evlenirken, evin içine yumuşak çöl kumu serptiler ki evde gezerken ayakları acımasın...
Ne babasını zorladı ev eşyası için, nede kocasına:
- Ben kirada oturmam bana ev al Ya Ali! Dedi..... Bu yüzden " Zehra" dediler Fatıma annemize yani "Çiçek"
"Kübra" dediler Hatice annemize yani "Büyük"
"Hümeyra" olmuştu Aişe annemiz efendisine yani "Güldüğünde kırmızı yanaklı olan".....😔
Nasıl güzel vasıflar, nasıl hoş lakaplar... Nasıl sevildiler nasıl kıymet gördüler! Kıskanmamak elde değil onları ve güzel ipek gibi kalbe nüfúz eden o latif kelimeleri...
Çünkü onların kocaman yürekleri vardı ki; aşka hürmetleri, Allah'a itaatleriyle dolup taşmıştı.
Zerrece tenezzülleri yoktu bizim bugün uğruna haramları helal saydığımız dünya metahına...
Son olarak diyorum ki:
-Sen kocanı kamçılarken dünya yarışında, Cennetin kadınları bunca yokluk içinde yinede "benden razı mısın?" Diye dert yandı kocalarına.
Aişe annemizin malı mülkü olan bir kocası yoktu ama o öyle bir kadın oldu ki,
Rasulullah son vakitlerinde:
-Cennette sana kavuşacağım ya, ölüm bile güzel geliyor ya Aişe" diye fısıldadı son nefesinde karısının kollarında...
İşte asıl Mülk böyle bir kadın olup, geçip gitmektir bu dünyadan... 😔
Geçip Gittiğimiz Bu Dünyadan
Dualarda Buluşmak Ümidi ile
O En Güzele Emanetsiniz...🌺
________________°🌺💞🌸°_________________
🎀
14 notes · View notes
babystaywithme · 5 years
Text
Kendimi bildim bileli hep en iyisi olmak istemiştim. En güzel giyinen, en başarılı, en yetenekli, en mükemmel olan ve tek bir tane kusuru bile olmayan…
Başlangıçta kendimden çok emindim.
-Ben gerçekten kusursuzum ve kötü olduğum hiçbir şey yok.
Hayat 5 yaşında tek üzüntüsü boya kaleminin ucunun bitmesi olan küçük bir kız için fazla kolay ve sahteydi tabi. Hiçbir şey bilmezdim, anlamazdım ama en mutlusu ve en kusursuzu o haldeyken bile bendim. Şimdi ise büyüdükçe gelen o farkındalıkla gülümsemekten bile acizim. Bu hale nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikrim yok.
Bir anda sol tarafımda kan pompalayan o kalp dediğimiz organ duygularım için savaşmayı bıraktı ve bütün kontrolü beynim ele geçirdi. İlaçlarımı bıraktığımda kalbimin savaşını hissediyorum ve canım acımaya başlıyor. Sanki kalbim ve beynim sürekli bir çatışma halinde ve ilaçlarımın görevi özel birer ajanmışçasına benden bu durumu gizlemek. Ve işin garibi bunun gizlenmesine o kadar alıştım ki, ortaya çıktığında vücudum sanki daha önce var olmamış bir hastalık başıma gelmişçesine tepki göstermeye başlıyor. Sekiz ay önce doğmuş bir bebek gibi kendimi yeni fark etmeye başlıyorum.
Asıl garip olan nokta şu ki kendi içimde olanlar hariç herkesin içinde olanları biliyor, anlıyor ya da fark ediyorum. Hiçbir beklentim olmaması gerekiyor biliyorum ancak böyle olan tek insanın ben olmaması için dua ediyorum. Böylesine yalnız ve acınası tek bir ruhun olması benim gibi birine bile zarar verecek nitelikte bir durum. Sadece bekliyorum.
Artık uç bir durum olmadıkça gözyaşı dökemiyor olmam içime çimento atmaktan başka bir işe yaramıyor. Aldığım her darbeden sonra gülümseyip sadece bu kadar mı demekten ileriye gidemez oldum. Canım hiç olmadığı kadar acıyor ve sadece kendime üzülebiliyorum. İç dünyamda birbiriyle ölesiye tezat şeyler var ki, bazen düşüncelerimden kaçmak için bana zarar verebilecek şeylerin üstüne gidiyorum. Ve bazen de zarar görmekten o kadar korkuyorum ki yaşamak istemiyorum.
Elimden hiçbir şey gelmiyor ve bu beni bitiriyor. Tükeniyorum… önce yavaş yavaş, sonra bir anda… yok oluyorum.
10 notes · View notes
Text
neden ?
Daha bir kaç gün önce mutluluktan uyuyamıyordum bugün ise kırgınlıktan. Bu kız beni hiç bir zaman anlamicak heralde. Bunu böyle yaparak gösterdi. Ben şimdi bu olaydan ne çıkarmam lazım ? Onun sosyal medyadaki bütün lavuk arkadaşlarını nasıl takip edecem tek tek incelicem ? Benim bu güvenim nolcak ? Ve en önemlisi, niye ? Niye böyle bir şey yapıyor bu kız ? Niye orospuçocuklarına bir şey demiyor ? Ulan hiç mi düşünmüyor hiç mi kafası basmıyor ? Körü körüne ben inanamicak mıyım birsine ? Yok noldu şimdi öyle foto koymasına izin verdi de başı göğe mi erdi çok mu mutlu oldu ? Benle olan fotoğrafları yetmedi mi de illa başkalarınla da foto çekilcek ? Ve bu benden niye gizleniyor ? Niçin söylemiyorsun bana ? Çünkü rahatsız olcağımı biliyordun ama tabii başkasına da bi bok diyemediğin için anca bu fotoları beğenmek düşüyor sana. Ve cidden teşekkür ederim bana bunu yaşattığın için. Yaşattığın iyi şeyler gibi kötü şeylerin de baya derinden etkiliyor beni. Umarım mutlusundur. Bir kez daha enayi yerine koyuldum bir kez daha bir olay gizlendi göz göre göre. Benden mutlusu yok. Yeni yılımız kutlu olsun.
1 note · View note
Text
İçin rahat mı gerçekten? İnsan kendini kolay kandırır. Sende şuan kendini kandırıyorsun. İçim rahat diyerek. Halbuki bilmediğin onca şey var ki. Ya da görmek istemediğin onca şey. Bi gün anlayacaksın beni. Er ya da geç. Sen beni bıraktın. Benim seni ne kadar çok sevdiğimi bile bile. Ve benimle mutlu olduğun halde bıraktın. Ne anlamalıyım sence burdan? Bırakacaktın madem niye alıştırdın kendine? Niye hiç gitmeyecekmiş gibi yaptın? Niye geleceğimi çaldın benden? İçin rahat mı gerçekten. Düşün bi. Rahat mısın. Her şey yolunda mı sende? Seni bilmem ama arkanda bıraktığın büyük bi çığ beni öyle ezdi ki. Aşkımı kendime olan saygımı sana olan güvenimi en çokta hayallerimi ezdi. Gelmediğin her süre o çığ üzerimde ve gittikçe soğuk bedenime daha çok işliyor. Gelmenide beklemiyorum zaten. Neye şaşırıyorum biliyor musun.. Nasıl bu kadar kolay bıraktın? Anlayamıyorum sorun ben değilim. Biz. Bizi nasıl bu kadar çabuk bıraktın. Mutluluğu huzuru hayalleri nasıl bıraktın. Hiç için sızlamayacak mı gerçekten. Beni kazanmak için uğraştın. Kazandın. Senden mutlusu yoktu. Şimdi noldu? Unutacak mısın beni? Unutup yeni bi hayat mı kuracaksın kendine? Gerçekçi ol. Sen her ne kadar unutkan olsan da unutamayacağın şeyler var. Umarım verdiğin karar doğrudur. Çünkü bu yaşattığın acıyı ödeyemez hiç bi şey. Şuan sana sinirliyim. Hemde çok. Beni kandırdın. Beni yarı yolda bıraktın. Farklı görmüştüm seni. Benimle birlikte herkes seni farklı düşündü. Ama sen gidişinle bu düşünceyi değiştirdin. Evet bu mesajı okurken belki canın yanıyor.(Gerçi okur musun onu da bilmiyorum ama. Umarım geçde olsa bi gün okursun. Sana tüm yazdıklarımı.) Kusura bakma. Ben seni üzmemek için kendimi üzdüm. Bilmediğin çok şey var. Sana anlatacak değilim bunları. Belki bi gün farkedersin. Ama kızma bana bu yazdıklarım için. Hakkım var. Çünkü beni bıraktın. Hemde hayatıma, seni çok mutlu edeceğim asla bırakmayacağım diye girerek. Yalan mıydı? Sana inanmıştım. Yeterince sevmedim mi seni. Yetemedim mi sana. Hatalarım oldu evet. Herkesin olucak. Seninde oldu. Ama sen beni yaptığım bi hatada sildin. Bunu hakettim mi? Gerçekten hakettim mi? Sana öyle sadıktım ki 3 yıl boyunca. Bi an olsun sana yakışmayacak bi davranış yapmadım. Hangi ortamda olursam olayım senin istemediğinin 2-3 katı yapmaya çalıştım. Bi kere olsun sohbet etmedim bi kere olsun gereğinden fazla bi erkeğin yanında durmadım. Göz temasında bile dikkat ettim kendime. Seni öyle seviyordum ki. Sadık olmak boynumun borcuydu. Belki yanımda olsan bu kadar dikkat etmezdim hareketlerime. Ama her harekerime dikkat ettim. Konuşmadım kalabalık ortamlara girmedim arkadaş edinmedim hep kendi başıma ayakta kalmaya çalıştım. Sadakat konusunda hiç bi yanlış yapmadım sana karşı. Eğer yapmış olsaydım gelir söylerdim bunu sana. Böyle şeylere önem veririm bilirsin. Ve gelip kendi ağzımla sana haber verdim. Ama benim yaptığım bi şey yoktu. Peki sen bana bunları söyleyebilir misin. Sana hep sadık kaldım. Hiç bi kızla yakın olmadım. Sohbet etmedim. Gereğinden fazla yakın olmadım. İşimi halledip yerime geçtim. Sınıfta varlığımla yokluğum birdi diyebilir misin? Ben böyleydim. Başkalarına da sorabilirsin. Eğer beni bu yüzden bıraktıysan içim rahat hemde çok rahat. Şuan doğru yaptığını sanıyorsun. Beni kaybediyorsun farkında mısın. Geri dönüşü olmayan bi yola girmiş süratle ilerliyorsun. Bırakmıycam aptal mıyım ben demiştin. APTALSIN. Seni böylesine seven birini bırakacak kadar aptalsın hemde. İstesen sana her şeyini verecek birini bırakacak kadar aptalsın. Peşinden gelen karşında ağlayan bitmesinn diye yalvaran birini bırakacak kadar aptalsın. Senin mutluluğuna her şeyden çok önem veren birini bırakacak kadar aptalsın. İlk aşkını, her şeyi yaşadığın kişiyi, bi zamanlar deli gibi özlediğin kişiyi şimdi boş yere bırakacak kadar aptalsın. Ayrıldık. Yok yere. Değmeyecek bi şey üzerine. İçin rahat mı gerçekten. Senin için '' Allahım Yasin'i bana hayırlısıyla ver. Şerse de bana hayırlı kıl. '' diyerek dua eden birisini bırakmak akıl karı değil. Ben seni sadece iyi özelliklerinle değil kötü özelliklerinle de sevdim. Şerde olsan kabul edecek kadar gözüm kördü. Sana aşıktım. Her gün kavga etsekte çok şükür yanımda diyecek kadar çok sevdim. Kırıldım bazen ama belli etmedim. Üzülme diye. Hataların olmuştu. (Seni suçlamıyorum) aramızı açmasından korktuğum için hemen affettim. İçime attım kendime kıydım ama bize kıyamadım. Sende bi çok fedakarlık yaptın bu ilişki için. Yazıyı okurken sinirlenme. (hala seni düşünüyor olmam da tuhaf hala kırılacaksın diye korkuyorum) ama içimi dökmeye ihtiyacım var. Öyle doldum öylee beklettim ki bu güne kadar. Bazenleri ne hissediyordum biliyo musun. Başta sen beni çok seviyordun ama sanırım sonraları ben daha çok sevdim. Bunu bilemem bi his sadece. Üzdün beni öncekilerden daha çok üzdün. Eminim ki hiç bi olay beni bu kadar çok üzemez. Bunu okuyunca suçlu hissetme kendini şöyle düşün sana herkesten çok değer verdiğim için en çokta senin yaptıkların üzdü beni. Hep bekledim şaka demesini birisinin. Seni denedik demeni. Bırakacak mısın napacaksın diye kontrol ettim seni demeni. Nasıl mutlu olurdum. Ama şuan anlıyorum ki her şey şeffaf ve gerçek. Şuan seni tanımayan en uzak kişinin bile senden haberi varda seni en çok seven senin en derinine dokunmuş, hissetmiş kişinin senden haberi yok. Ne acı. Korkma. Düzelicem. Belki 1 yıl belki 20 yıl sonra ama Düzelicem. Ama unutmuycam. Ve kimseye bi daha güvenmiycem. Buna sende dahilsin. Evet şimdi sende gittiğine göre benden, tamamen yalnızım. Tam olarak 2 kere ağladım karşında. Birisi senden uzağa gideceğim diye. (nakil aldırdığımda çekerekte kütüphanede sana sarılarak. Ve yüzüne dokunduğumda sende ağlıyordun.) İkincisi de o lanet olası pazartesi gününde. Çaresizliğimle gitme bitmesin diyerek. Ama sen ağlamadın bu sefer. Sadece baktın. Son kez sarılamadım bile. En son yanında olduğum sarıldığım an ise ikimizin yerine filminde. O sondu. Ne anlamlı. Son olduğunu bile bilmiyorduk. Ama o gün öyle uzun sarıldık ki. Anlamalıydım belki de. Son olduğunu. Keşke anlasaydım daha çok sarılırdım. O film. Özeldi sanki hissetmeliydim. Ve o gün midem bulanmıştı. Anlamalıydım. O gün ellerimle sana yaptığım o yuvarlak beyaz şeyleri yedirmiştim. Benim elimden son yediğin şey. Bana sarıldığın son gün. O gün ayrılırken yanağından ben öpmüştüm seni. Geride kalanın ben olacağını o gün Anlamalıydım. İkimizin yerine.. 2mizin yerine 3 olmayacak mıydı. 3.yıl olmayacaktı demek ki. İkimizin yerine yani bizim yerimize kimde gelmeyecekti, gelemeyecekti. Biz özeldik. Seni kimse benim gibi tamamlayamayacak. Ama yine de mutlu ol. Ölümde var. Unutma. Beni sevmeyi unutma.
2 notes · View notes
maghaberleri · 6 years
Text
Ege’nin Hamsisi Yine Karadeniz’de…
TRT 1’in yaz sezonunda iddialı dizileri arasında yer alan Egenin Hamsisi, izleyiciler tarafından ilgiyle izleniyor. Yeni sezonda da ilgiyle izlenen Ege’nin Hamsisi, dikkat çeken yapımlardan. Egenin Hamsisi dizisinin yönetmenliğini Mustafa Şevki Doğan’ın yer aldığı dizinin oyuncu kadrosunda ise Bestemsu Özdemir, Uraz Kaygılaroğlu, İclal Aydın, Buse Meral, Uğur Çavuşoğlu, Asuman Dabak, Eser Eyüboğlu gibi birçok ünlü isim yer alıyor.Milliyet cadde yazarı Ali Eyüpoğlu, Ege’nin Hamsisi’ni kaleme aldı… İşte ilgiyle okunacak Ali Eyüboğlu’nun Ege’nin Hamsisi yazısı…
Egenin Hamsisi’nde Şok Veda!
‘Ege’nin Hamsisi’, senaryo gereği Ege’den Rize’ye döndü…
İlk dört bölümü Rize’de, devamı İzmir Seferihisar ve Sığacak’ta çekilen ‘Ege’nin Hamsisi’, senaryo gereği Ege’den Rize’ye döndü. Çünkü, Tayfun Güneyer’in yazdığı senaryoya göre Egeli aile, kız istemek için Rize’ye gitti. Yapımcılığını Köprü Film-Ferhat Eşsiz’in, yönetmenliğini Ufuk Hakan Eren’in üstlendiği dizinin Fındıklı’daki setine gittim, oyuncularıyla sohbet ettim.
Egenin Hamsisi oyuncu kadrosu
İCLAL AYDIN
– İclal Aydın, repo günlerinde ne yapar?
Pek repom olamıyor. Rize’de bir günüm boş oldu, onda da odamdan çıkmadım. Eğer repoda evde olabilirsem mutlaka temizlik yapıp, derin dondurucuya yemek depoluyorum. O güne iki de film sıkıştırabilirsem, benden mutlusu yok.
– Diziden önce nerede yaşıyordun, şimdi nerede?
İstanbul’da da şehrin dışında bir köyde oturuyordum. Zaten kalabalık son yıllarda yoruyordu. Öte yandan diziyi kabul ettiğim vakit ailemle ilgili bir düzen de kurmam gerekince annemi, kızımı, kedilerimizi, köpeğimizi ve kütüphanemizi de İzmir’e taşıdık. Eşim ‘Mehmetçik Kutül Amere’nin görüntü yönetmeni olduğu için İstanbul’daki evimizi de kapamadık.
15 günde bir görüşüyoruz ama ikimiz de yaptığımız işten ve sonuçlarından çok mutluyuz, şimdilik katlanıyoruz ayrılığa. Kızım İzmir’in göz bebeği İTK’da okumaya başladı. Çok mutlu olduk bu yeni yaşamımızda. İnşallah böyle devam eder.
‘Romanım dizi olacak’
– Ufukta yeni bir roman var mı?
Altı romanda, tamamlamayı planladığım serinin üçüncüsü ‘Üç Kız Kardeş’in satışı, 150 bin adete ulaştı. Romanımın TV dizisi olması için çalışmalar başladı. İnşallah 2019’da ekranda olacak. Sonra ilk işim, yeni kitap için kapanmak, sanat tarihi kurslarına devam etmek ve Kolombiya’ya seyahat…
– Dizide seni izleyenler, “Çok kilo almış” diyor ama gördüğüm İclal Aydın öyle değil, niye?
Teklif geldiğinde normal kilomun üzerindeydim ama ekranda oynadığım, yansıttığım kadar kilo almadım. Yönetmenim, kilo vermememi söyleyince “Amanın!” dedim, bir oyuncu için en güzel ödev! Sonrasında biz daha şişman bir kadın hayal ettik. Bol elbiseler ve daha geniş hareketlerle tombiş, telaşlı bir tip çıkartmaya çalıştık. İnsanların ve çocukların yuvarlak olan objelere ilgi, şişmanlara sempati duyması daha kolaymış. Beni kostümlerim dışında kendi halimle görünce şaşırıyorlar. Kilo verilir, alınır.
‘Beğendiğim bir işti’
DURUL BOZAN
– Diziye kaçıncı bölümde katıldın?
11’inci bölümde girdim. Meslek icabı her dizinin ilk bölümünü izlerim. ‘Ege’nin Hamsisi’ni de izlemiştim ve menajerime “Güzel iş olmuş” diye mesaj bile atmıştım. Çünkü bizim ajanstan başka arkadaşlar da vardı projede oynayan.
– ‘Ege’nin Hamsisi’ne “Evet” deme sebebin neydi?
Aynı anda iki iş daha gelmişti. Aile dizisi olması, epeydir TRT’yle çalışmamam, Uraz’la tanışmam ve Asuman eski arkadaşım olduğu için yabancılık çekmem diye ‘Ege’nin Hamsisi’ni seçtim. Evini seven bir adam olduğum için İstanbul dışı iş kabul etmiyorum. Burayı da eve çevirdim. Alışveriş yapıp, ‘Bu buranın kavurması, bu peyniri’ diye tabaklara koyup, arkadaşlara servis ediyorum. Çok seviyorum yemek yemeyi. Buraya gelmeden dostları arayıp, iyi yerleri belledim. Bütün gün geziyorum oraları.
– Sığacık’ta ne yapıyorsun?
Aynı sistem. Gider gitmez bir otomobil kiralıyorum. Boş günlerime bakıyorum. Kuşadası’nda iyi bir balıkçı, Urla’da güzel bir sanat sokağı ve lokantalar var. Arkadaşlara “Gelen var mı diyorum?” Olursa beraber, olmazsa tek başıma yola çıkıyorum. Sabit kalmıyorum, turistik gezi yapıyorum.
The post Ege’nin Hamsisi Yine Karadeniz’de… appeared first on Magazin Haberleri.
from WordPress https://www.magazinhaberleri.com/egenin-hamsisi-yine-karadenizde/ https://www.magazinhaberleri.com/wp-content/uploads/2018/11/fft16_mf12652208.jpeg
0 notes
Text
Hayaller
Kardeşimle sabahın köründe 4. Levent'e geldik. Ielts sınavına girecek. Alacağı puan yurtdışında yüksek lisans yapıp yapamayacağını belirleyecek. Aslında yurtdışına sadece yüksek lisans yapmak için çıkmıyor ama o başka bir yazının konusu olsun.
Benim de bir takım büyük hayallerim var. Onların da bir listesini yapayım:
1. Pilot olmak
İlk sınavı başarıyla geçtim. Sırada ikinci sınav DLR var. Biraz zor bir sınav. Geçersem gerisi kolay. Ha şu aralar biraz melankolik olduğumdan ve sürekli eski hatıralar kafamda dolaştığından pek verimli çalıştığım söylenemez. Zaten hayatımın merkezi konumunda bir hayal değil ama olursa süper olur. Nihayi hedefim olan Dünya Vatandaşlığı'na bir adım daha yaklaşmış olurum. En azından bedavaya dünyayı dolaşabilirim.
Vay be... Gezmeyi sevmeyen ben neler neler diyor. İnsan yaşlandıkça değişiyor sanırım :)
2. İrlanda'ya yerleşmek
Bu hayal aslında 1. hayalimin yedeği niteliğinde. Eğer pilot olamazsam yazılımdaki kariyerime İrlanda'da devam edeceğim. Neden İrlanda? Kültürü bana sıcak geliyor. Havası temiz, insanı güzel, sakin bir ülke. Celt müziğini de çok seviyorum. Belki İrlanda havasında flüt çalmayı da öğrenirim :P
3. Emekliliğimde Yeni Zelanda'ya taşınmak
Aslında emeklilikten önce de taşınabilirim ama emekliliğimde mutlaka taşınmak istediğim bir ülke. Muhteşem bir doğal güzelliği var. 4-5 koyun alıp küçük bir çiftlikte geri kalan zamanımı doldurabilirim.
4. İlk romanımı yayınlamak
Aslında bu hayal olmaktan çıkmak üzereydi ama son zamanlarda iş yoğunluğundan ötürü boşladım biraz. Memlekette adam akıllı bilimkurgu ve fantezi romanı yok. Ben neden yazmayayım dedim. Başladım yazmaya. Detayları ve konusunu buraya yazmayacağım. Sonra biriniz çalar filan benden önce bastırır kitabı :P
Yine de ipucu vereyim: Dune ve Planescape Torment'den ilham alınmış Isekai türünde kısa bir roman olacak. Seriler halinde olabilir henüz ona karar vermedim.
5. İlk oyunumu yayınlamak
Bu hayali rafa kaldırmıştım. Her yeni oyun yazmaya başlayan developer gibi basit bir astreoid klonu yazdım. Asıl kafamdaki fikir izometrik görüş açısından oynanan bir rpg yazmaktı ama çok uzum süreceğini farkettiğim için iptal etmiştim ta ki artık Play Store'dan kalkmış eski bir oyunu keşfedene kadar. Şimdi yazacağım oyuna dair kafamda süper bir fikir var. Düşündükçe sabırsızlanıyorum.
6. Seninle evlenmek
Burayı okuduğunu tahmin ediyorum o yüzden direk sana yazacağım. %99 gerçekleşmeyecek olsa da hayallerimden birisi de bu. Bir nevi gündüz rüyası. Uzaklara dalarken ziyaret ettiğim dünyalardan birinde gerçekleşen bir hikaye. Olursa dünyada benden mutlusu olmaz. Olmazsa da evlenmeyi düşünmüyorum. Yeni bir insana alışmak, tüm hayallerini, üzüntünü, sevincini, korkunu ve en zayıf yanlarını onunla yeniden paylaşmak fikri yoruyor beni. Zaten senden başkasını da gözümün gördüğü yok.
Geçen birisiyle tanıştım üstü kapalı ayrılma dönemimizi anlattım. Bana "Sen başka kimseyi sevemezsin. Ondan nefret ederken bile gözlerin parlıyor" dedi. Kaderim mühürlenmiş sanırım :)
Velhasıl kelam
Daha pek çok hayalim var ama burayı saçma hayallerle doldurmak da istemiyorum :)
İstemek hayattaki en önemli şey. Bir şeyi isteyince ama gerçekten isteyince ve korkmadan üstüne gidince oluyor. Olmazsa bile en azından efsane bir macera yaşamış olur insan. Yaşlanınca çoluk çocuğa anlatacak bir hikayen olur.
Tarih kitaplarına korkaklar değil imkansızı kovalayan cesurlar geçer. Denemekten zarar gelmez değil mi?
0 notes
deryagibiderin · 6 years
Text
İyiki..
Enkaz olarak kalsanız da bi yerlerde yaşadığınız herşey için iyiki diyebiliyor musunuz?
Ben diyorum..
Ben iyiki onu tanıdım..
İyiki onu sevdim ..
İyiki yaşadım onu..
İyiki taptım ona..
İyiki güvendim, sığındım..
Sonu ne olursa olsun yaşamak çok güzeldi..
Cebimde ona dair öyle güzel anılar, öyle güzel fotoğraflar var ki..
Yazlıktan dönüyordum..
Hiç bir yerde takip etmiyoruz birbirimizi..
Whatsapp ın yeni özelliği hikaye paylaşmanın dışında..
Ben zaten ara ara paylaşıyordum bileyler..
Evet bazıları ona göndermeydi kabul ediyorum..
Ama bu gece Nadir gecelerden di.. oda paylaştı..
Her zaman içtiğimiz sokakta.. “Aşkın kederi” şarkısını dinlerken bir video..
Belliydi.. bizim mekanda benden başka birini düşünüyor olamazdı..
Biliyordum.. biliyorum.. demişti zaten.. beni hiç unutmadı..
Halamdan çıkıp eve gelene kadar aynı şarkıyı dinleyip ağladım..
Deniz’in ne kadar üzüldüğünü tepkilerinden anlamak hiç zor değildi..
Ama dokunmuyordu bana..
Biliyordu Derya için onun ne demek olduğunu.. acımı yaramı biliyordu..
O değil miydi beni kapının önlerinden ağlarken toplayan..
Denizinin evinin önüne gelip te, arabadaki poşetlere yardım etmek için kocası aşağıya inene kadar aklımda yoktu bizim yokuşa gitmek..
İyiki gittim..
Yokuşun sokağına girdiğimde tek bir araba vardı sağda .. arabasının markasını da bilmiyorum ki emin olamadım, en iyisi yanından geçmek ti.. geçtim..
Evet o.. Allahım çıldırıcam.. Tamam burada hala gitmemişte, ne yapacağım ki?
Hem burada olsa nolur.? Benimde burada olduğumu görse nolur?
Nasıl Yanyana geleceğiz? Hem gelsek nolur?
Ne konuşurum elimi kolumu bacağımı nereye koyarım..
Belki oda yüreğinde bir yerde benim oraya geleceğimi biliyordu..
Yanından geçtim e şimdi ne yapacağım!
Küçük bir tur atıp tekrar yokuşa geldim..
Arabayı park ettim bi 30,40 m gerisine..
Baktım online.. acaba oda bana mı bakıyor?
Yazmalıydım.. nasılsa her halükarda ağlayarak dönecektim eve..
Yada bu benim ilk onun tarafında. Reddedilişim olmayacaktı..
Ve yazdım..
“Fazla biran var mı?”
Şimdi güldüm kendime sanki benim bira alacak param yok 😂🙈
Ya bana para vereyim git kendine bira al deseydi ayyyyyy rezillik..
Demeyeceğini biliyordum bakmayın yazdığıma..
Ona da dedim bu akşam ya.. belki de onu en iyi ben tanıyorumdur..
“Bir tane var içebilirsin” yazdı..
Cevap vermedim.. marşa bastım.. farlarımı da yaktım ve yavaş yavaş arabasının arkasına park ettim.. yüreğimin nasıl bir kuş gibi çırptığından bahsetmiyorum bile..
Yanına gidiyordum, yıllar sonra.. onun.. Tam bir 24 saat düşünmediğimin aklıma gelmediği gün olmadığı adamın.. 7 yıldır.. Anlatamam o anki kalbimi..
Napıyorsun nereye gidiyorsun Derya gibi soruları yan koltuğuna oturduğumda sordum kendime.. ama artık iş işten geçmişti..
Doğru dügün nefes alabilir ve düzene sokabilirsem benden mutlusu yoktu..
Nasıl başladı muhabbet bilmeden yeni bira almaya gittik..
Uzun bir geceydi..
Benim için hala bitmedi ya..
Takım elbise vardı üstünde ve bir davetiye kenarda., belli ki bir düğündeydi öncesinde..
İçmişti burada devam ediyordu..
Önce baya komiktik.. Biraz laf soktum yine , ve biz yine güldük..
Biraz bugünden biraz genelden sohbet..
Sohbet dediğime bakmayın hr, ben anlattım komik komik o yine bana gülerek baktı..
Seviyor beni biliyorum..
Yeni biralarımızı aldıktan sonra , bu sefer o benim arabamın arkasına park etti..
Yine ben komik komik , arada laf sokan bıdı bıdı halime devam ederken nasıl olduğunu anlamadan kendimi , birbirimize sıkısıkı sarılmış buldum..
Cennet onun Kokusu muydu? Yoksa ben bu kokudan mahrum olduğum için mi bana öyle gelmişti? Sahi ne kadar zaman olmuştu onu koklamayalı.. zaman dursa.. yok yok geri alınsa.. o kadar imkansız ki artık herşey.. bunu elleriyle o inşa ettiği içinde ona çok kızgınım..
Sonra yine sohbet ederken ben nasıl hakim olamadım gözyaşlarıma hatırlamıyorum.. halbu ki ben hiç ağlamam.. 🙄 Hele onun adı geçince.. 🤥
Yine üzüldü.. ben hala kurban olurum onun üzülmesine.. tutamadım ama kendimi ne yapayım canım..
Ne çok acı çektirdi bize..
Ne hissediyorsam. Onun yokluğunda ne diyorsam arkasından aynısını yüzüne söyledim.. ağladım ağladım.. ağlama dedi bana kızdım ona.. hakkım dedim.. sustu.. oda biliyordu hakkımdı..
Sendr yanlışlar yaptın dedi..
Haklıydı yapmıştım.. çok sıkmıştım..
Ama ben ondan hiç vazgeçmemiştim.. Hiç kaçmamıştım.. ve hiç bir hatamın cezası bu değildi.. ben bu yaşadıklarımızı hak edecek bir hata yapmamıştım..
Söyledim..
Herşeyi söyledim..
Saat baya ilerlemişti..
Hatta bir an durdum , oh be! Dedim.. rahatladım.. güldü..
Öyle ya , ne kadar az.. ama ne kadar güzel gülerdi o..
Nişanlandı diye biliyormuş beni.. aaa nişanlansam bırakır mıyım hiç dedim o surat ifadesi gözümün önünde..
Allah’ın benden daha çok sevdiği kuluymuş o..
Öyle ki, beni başkasının kolunda beyazlar içinde görmedi daha..
Bi ara ölsem gelir miydin dedi..
Nefesim kesildi.. hiç düşünmedim böyle bişeyi..
Ne olurdum acaba.. evet benim hayatımda yok..
Evet babam gibi o da yaşayan bir ölü..
Ama o var bi yerlerde.. biliyorum.. bildim hep..
Biz ne kadar başka hayatlara savrulsak ta..
O benim hayatta yaşadığım tek AŞK ..
Sığamıyorduk arabaya.. o kadar doluydu ki yüreğimiz..
Ben yine döktüm ama içimi .. gerçekten de iyi geldi..
Hayat bana onun gördüğü kadar güzel değildi.. bilsindi!
Kapıyı açtı bacağını dışarı çıkardı.. yok sığmıyordu.. komple çıktı arabadan :)
Sonra o kapı kapanmadı zaten ..
Eşi arayana kadar ben saati hiç fark etmedim..
Ahhhh... ben üzülmeyeyim diye açmadı telefonu biliyorum..
Ben hemen toparlandım .. açmalıydı telefonu.. toparlandım çıktım arabasından arabama bindim ve gittim..
Avaz avaz ağlamak Faslı sanırım o an başladı.. başka bir kadın onu arıyordu..
Onu bekliyordu ve ben izin veriyordum.. çok acıdı canım..
Ben ona benim gözümle bakacaklar, benim gördüğümü görecekler diyr korkarken..
“Ne olur.. dua et.. seni unutmam için dua et..” “çok canım acıyor, ne olur sende dua et, öyle biri girsin ki hayatıma sen yok ol”
Bu ayrılırken ona sarılıp ağlarken söylediğim belki de son sözlerdi..
Gün ağırdı..
Ben hala içiyorum.. ben hala o şarkıyı dinliyorum..
Ve bana yine yazma hissi verdiği için ona çok teşekkür ediyorum!
0 notes
birkarakalemist · 7 years
Text
Trajikomik bir durum içerisindeyim... Ya çok büyük bir ah aldım ya da yaratılışım da bir sıkıntı var... Ama ah almış olma olasılığım çok büyük (eski sevgilimden!). Ne olduysa bundan beş sene önce oldu zaten... Bir sevgilim vardı; yakışıklı mı yakışıklı, popüler mi popüler, romantik mi romantik, seviyor mu çok seviyor, kıskanç mı kıskanç işte zaten kopma noktası da tam olarak buydu ya fazla kıskanç fazla sevgili... Hayır yani ben soğuk bir insanım gelemem böyle şeylere işte benim sorunum da buydu. Elimin tersiyle güzelim çocuğu ittim hayır yani bir dur bakalım belki düzelecek belki de o senin bu soğuk nevaleliğinden sıkılacak ama yok olmaz illa ben ayrılacam ya ayrıldım bitti. Bitti mi bitti bana göre ama bitmemiş arkadaş çok seviyordu çok üzüldü çok barışmak istedi biraz vicdan yaptım acaba barışsam mı dedim sonra da olmaz dedim yine ve yine. İşte ah aldığım nokta burası oluyor! Bu saatten sonra hiçbir ilişkim mi düzgün gitmez hayır yani düzgün gitmeyi bırak doğru düzgün başlayıp ilerlemiyor bile. Önce herkes gibi bir bakışma bir gülüş sonra bir şekilde bir iletişim ve işte buluşma... Buraya kadar her şey düzgün her şey çok güzel benden mutlusu yok çünkü hoşlandığım çocuk benden hoşlanıyor ve flörtleşiyoruz... Ee tabi böyle olunca otuz iki diş ortalıkta dolaşmalar, sürekli bundan bahsetmeler, gece yatarken hayal kurmalar, her sabah büyük bir aşkla hazırlanıp okula gitmeler falan ve sonuç küçük hoşlantıyı alıyorsun ve büyük bir şeye dönüştürüyorsun. İşte en büyük yıkım bundan sonra başlıyor! Ya adam ikinci buluşmadan sonra ortadan kayboluyor ki dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var; adam benden hoşlandığını söylüyor burada, ya aslında bir ilişkisi olduğunu ama benden de çok etkilendiğini birbirimize geç kaldığımızı söylüyor (ben burada içten içe öldüm tabi ki!) ya da (en sevdiğim kısım) ilişki istemiyorum ben üzmekten ve üzülmekten korkuyorum sadece arkadaş olalım ( sarılalım, saçınla oynayım, öpüşelim, koklaşalım) diyen bir kişilik(!)... İşte tam olarak beş senedir yaşadığım bu kısır döngü... Şimdi ben nasıl ah almadığımı düşüneyim ki beş,beş, beş sene..
0 notes
7ncihis · 7 years
Note
dün uyumuşum vee bir saat önce falan kalktım, camı açtım. açtıım ki e-si-yor. bugün benden mutlusu yok. bu sefer benim çayım var bir bardak yolluyorum günaydıın 🐥
bende şimdi kalktım jsdgfdggs (13:48) evet ya gece felan da esti burda o yüzden bu saate jkadar mışıl mışıl uyumuşum normalde sıcaktan uyanırım da hemen ooo alırım bir bardak çünkü bende börek almaya gideeceğim neli yersin alskjdhgfgs :) VEEEEE GÜÜÜNNNAAAYYYDDDDIIIIINNNNN :)
0 notes
cinselhoca-blog · 7 years
Text
Yumurta Donasyonu Kadınlar Kulübü
Yumurta Donasyonu Kadınlar Kulübü
Ülkemizde doğal yollarla anne olamayan maalesef birçok kişi bulunuyor. Bu kişiler ya genetik faktörlerden dolayı gebe kalamıyor yada kısırlık gibi sorunlardan dolayı. Yumurta donasyonu gebe kalamayan kişilere bir başka kadın aracılığı ile yumurta nakli işlemidir. Bu işlem ile %75 oranında hamile kalınabilir.
Bilindiği üzere  kadınların sıkça ziyaret ettiği ve ilham aldığı bir site mevcut. Kadınlar kulübü olarak bilinen forum sitesinde yumurta donasyonu ile ilgili açılmış birçok başlık bulunuyor. Dilerseniz şimdi size kadınlar kulübü sitesinde paylaşılmış yumurta donasyonu yorumlarını, yumurta donasyonu yaptıranları, bebek sahibi olanları ve olma hazırlığı yapanların başarılarını yazalım.
Yumurta donasyonu ile hamile kalanlar ;
Ayşe Tekin ; ”Eğitim, iş derken bir türlü evliliğe fırsatım olmadı. 33 yaşımda evlendim ve eşimle birlikte 2 yıl hamile kalma savaşı verdik. Fakat ne yaptıysak bir türlü başaramadık. Sonrasında 3 yıl kadar sıkı bir araştırma yaptım. Bu süreçte menopoza girdim ve kontroller sırasında hiç yumurtamın kalmadığı söylendi. Artık hamile kalmam imkansızdı ve 38 yaşıma geldiğimde tüm ümitlerim bitmişken yumurta donasyonu yöntemini duydum. Eşime ısrar ettim ve bir klinikte muayene oldum. Doktor bana bu tedavinin yapılabileceğine uygun olduğumu söyledi ve bir an bile düşünmeden kabul ettik. Klinikte adet görmem sağlandı ve adetin 13. gününde donasyon yöntemi uygulandı. 20 dakika kadar sürdü. 1 gün hastanede kaldım ve taburcu oldum. Uygulamadan 12 gün sonra hamilelik testi yapıldı ve doktor bana hamilesiniz dediği an hayata yeniden dönmüştüm. Rüya gibiydi. Normal hamilelik dönemi yaşadım ve şimdi 8 aylık bir kızım var. Hiç kolay olmamıştı fakat biz bunu başardık.”
Melis Güngör ; ”29 yaşında ev hanımıyım. Eşimle 4 yıldır çocuk sahibi olmak için uğraştık fakat bir türlü başaramadık. Eşim utandığı için uzman bir doktordan destek almadık. Haliyle kontrollerde yaptırmadım. Birgün habersizce doktora gittim ve test yaptırdım. Bir takım genetik faktörlerden dolayı doktor bana hiç yumurtamın kalmadığını belirtti. Şoka girmiştim kendime gelmem 2 saati buldu. Çocuk sahibi olamayacağımı öğrenmek psikolojimi alt üst etmişti. Durumu eşime anlattım ve oda hayal kırıklığı yaşadı. Birgün akşam otururken eşim bilgisayarda bişeylere bakıyordu ve yüksek sesle bağırarak bir yöntem buldum dedi. Yumurta donasyonunu anlattı ve herşeyi göze alarak kabul ettim. Kıbrıs’ta uygun bir klinik bulduk ve süreç başladı. Rahim içine embriyo yerleştirdiler ve 15 gün kadar sonra kontrole gelmemiş belirttiler. 15 gün sonra gebelik testi yapıldı ve sonucun pozitif olduğunu görünce sevinçten bayılmışım. Ayıldığımda eşim bana sarılarak başardık dedi ve o an benden mutlusu yoktu. Şimdi gebeliğimin 6. ayındayım 3 ay sonra bir kızım olacak çok mutluyum. Darısı sizlere olsun inşallah.”
Sibel Atak ; ”Herkese merhaba benimde bir başarı hikayem var. 30 yaşında öğretmenim. Bildiğiniz gibi öğretmenlerin yorucu bir okul temposu oluyor. Yüzlerce öğrenciye eğitim veriyorsunuz ve haliyle stres hiç eksik olmuyor. Aşırı stresden dolayı menopoza girdim sürekli düzgün kontrol yaptıran biriydim ve hiç bir sorunum yoktu. Doktor yumurtalarımın ani bir nedenle yok olduğunu ve çocuk sahibi olamayacağımı söyledi. Çok şaşırmıştım direk eve gittim ve eşimi çağırdım. Durumu anlattım ve yöntem araştıracağını söyledi. Aslında öğretmen olmam dolayısıyla o dakikaya kadar çocuk hiç düşünmemiştik. O olaydan sonra eşimle iyice karar verip bir yöntem bulup hamile kalmaya karar verdim. Bu benim için dönüm noktasıydı belkide. Belki de bir hırstı tam bilemiyorum. Eşimle birlikte muayene olduğum doktora tekrar gittik ve bir çözüm önerisi aldık. Doktor bize Kıbrıs’ta yapılan yumurta donasyonu yöntemini anlattı. Kafamıza yatmıştı ve kaliteli bir hastaneden randevu aldık ve gittik. Kontrollerde tedavinin yapılmasına engelin bulunmadığı istersek hemen tedavinin başlanabileceği vurgulandı. Kabul ettik ve tedavi başladı. Hiç korkmuyordum azimli ve kararlıydık. Eşimden alınan sperm ile bağışlayıcı kadının yumurtaları birleştirildi. Bu işlemler çok kısa bir kaç gün içinde bitti ve evime gönderildim. 14 gün sonra tekrar kontrol için çağrıldık ve hamilelik testi yaptılar. Doktor bir hemşire ile gelerek hayırlısını temenni ederim artık hamilesiniz dedi. O an ne hissetiğimi tam bilemedim ama güzel bi duyguydu anne olacaktım. Aslında başaracağımıza inanıyordum ve başardık. Annelikten çok memnunum oğlum biraz huysuz ama okadar olacak. Şimdi oğlum 1 yaşında. Hepinize sevgilerimle.”
Yumurta donasyonu kadınlar kulübü başarı hikayelerinden 3 başlığı size aktardık. Sizde umutlarınızı asla kaybetmeyin. Her derdin mutlaka bir dermanı vardır. Ne demişler derdi veren Allah, dermanını da verir.
Yumurta Donasyonu Kadınlar Kulübü
0 notes
aliengirl-l-blog · 7 years
Text
Yazmak istedim bu gün sana sensizliğe birazda
Özledim hemde çok özledim seni her gece istisnasız her gece rüyalarımdasın gitmiyorsun hiç 3 ay oldu bugün 3 aydır göremedim gözlerini 3 aydır hasretim sana çok özledim öyle bir haykırmak istiyorum ki adını çıksın gitsin bu özlem ama olmuyor hep sen kalıyosun her yerde her cümlede bile sen geliyorsun aklıma göz yaşlarım sana doğru akıyor kalbime doğru özlüyorlar seni gözlerim belkide senden başkasını görmek istemediklerinden buğulaştırıyorlar gözlerimi gitmeseydin bir hoşçakal bile demeden gitmeseydin o gece artık hep ordayım gittiğin yerde belki senden bir kırıntı vardır belki biraz olsun tatmin olmak için fotoğrafların hep ellerimde ağlayarak öpüyorum dudaklarından her şarkı seninle anlam kazanmışken şimdi dinlemek istemiyorum o şarkıları gelsen şimdi sadece sussak baksan gözlerime tutsan ellerimi benden mutlusu olurmu ki o gün kavga etmiştik ya bağırıp çağırıp gitmiştin yıkıp dökü gitmiştin her duvara geçirdiğin yumruk sanki benim içime işledi yine yandım ellerin kızardı küçük bir çocuk gibi baktın ellerine ellerini öpüp sarmalamak istedim sonra yine dimdik durup hiç bakmadan gittin göz yaşlarım bu sefer kendini bırakmadılar çünki göz yaşımın damlasında içerde bir yerdensenin olduğunu biliyordum bendeki son kırıntınıda vermek istemedim istedim gitme diye bağırmak istedim seni seviyorum diye haykırmak istedim sarılmak istedim yapamadım sadece baktım arkandan ben o gün sana ihtiyacım olduğunu farkettim seni gerçekten sevdiğimi farkettim sensiz olmadığını farkettim aklıma geldiğinde burukça bir gülümsüyorum rüyalarımdan gelsen öylece dursak olmazmı kokun ondan hiç bahsetmedim çünki eğer bahsedersem tekrar ağlayacağımı biliyorum o büyüleyici kokun yağmurdan sonra kokan toprak gibi içime fazla çekince yakıyor içimi bak şimdi yine ağladım yine yaktı içimi kokun canımı yaktı yine sensizlik yeşilin güzel tonu herşeyim o bütün anılarımızı hatırlıyorum attığın bütün mesajları gittiğimiz bütün yerleri konuştuğumuz herşeyi beni sinir etmenide ben hep hatırlıyorum ağladın o gün gözümün önünde canın yandı ben yandım ağladım bende senle ardı ardına sildim durmadan akan göz yaşlarımı görmesin diye kimse öyle kaldın haraketsiz bir kaç dakika ilk bana baktın gördün kızarmış gözlerimi hemen çevirdin gözlerini sanki gözlerindeki duyguyu benden saklarmışcasına göz yaşlarını silip kalktın dimdik durdun içindeki yaralıyı kimse görmedi ben gördüm ağlıyordu oda kurtarın beni diye bağırıyordu ama sen susturdun onu izin vermedin yarana merhem olmama bazen gözlerimiz buluşuyorlar heyecandan kalıyorum öyle görüyorum yine tebessüm ediyorsun yanağında oluşan çukurdan haberin yok gibi gülüyor sun o kadar güzel ki orada öylece dur sam kimse bana zarar veremez mış gibi gözlerin öyle anlamlı bakıyorlar ki gözlerim e önce gözlerim sevdi seni gözlerin ilkbahardaki yaprakları andırıyor taze bir yeşil gibi sende gördüğümü görecekler diye korkuyorum hep benim kal istiyorum bugünde özledim seni adını haykırıyor tüm hücrem bak bende susturdum onları söylemedim sevdiğimi sana birşeyden haberin yok bunuda okuyamayacaksın ben sensizliğine yazıyorum sensiz olan her aya her haftaya her güne hatta her saniyeye sensiz olan herşeye kendimede yazarım ki ben bilirim çünki bende sensizim nefesimi çekip alıyorlar gibi nefes alamazmış gibi kör gibi ruh gibi sensizlik tabi nerden bileceksin dimi sen sensizliği hiç tattınmı ki...
0 notes