Tumgik
sinansibil35blog · 5 years
Text
MTK sonrası iletişim delilleri. Hakaretlere takılmayın. Ben bir insanım sonuçta 4 yıldır çıldırıyorum, eziyetlerinize katlanıyorum. Ve sizlerden sıyrılmak kolay olmadı.
Bunu da buraya yazayım yanlış anlamayın. Mustafa Kemale Atatürk diyerek onun değerini azaltmışlar. Dünyaya idöl olacak çağın dehası türklerin atası adını taşıdığı için değerinin yarısını kaybetmiş. Sanırım dolmuşta gelirken beni askerlikle tehdit ettin ama bu benim pek umrumda olmadı. Ben birdahaki görevim olarak kitabı temizlemeyi belirledim. Sen bu işi 1 yıl dondursanda biz birdahaki görevim olarak kitabı temizleyeceğiz. Belki TANRI izin vermez alır beni bu hayattan. Orasını bilemem. Fakat bildiğim birşey var.
Note: Başlıksız not Bakın arkadaşlar herşeyin bir kaderi vardır. Aşk için yaratılan bu dünya aşk için yok olabilir . İnsan Ona ne oluyor diyebilir. Yanlış yoldasınız. Sizler bana yardım edemezsiniz. Dönün bu yoldan kendinizi kurtarın. Kusura bakmayın
TANRI'nın kaderimde önemli bir rolde yarattığı Kerem halifemdir. Saygılı olmalısınız benim için hassas bir konu. Tarihe saygısızlık edip Mustafa Kemalden vasat insanları Mustafa Kemalden daha üstün bir göreve getiremem. Biladerime biat edeceksiniz. Aramızdaki diyaloğu o sağlayacak. Susmazsam vermezler mi ? Biz geçtik o işleri ben böyle yaşarım sıkıntı yok. Hehe bundan sonra kadınların isyanına hep aynı cevabı vercem                         - erkekler regl olmuyor tabi. - elmayı yemişsiniz amk. - siz çocuk doğurmuyonuz tabi. - elmayı yemişsiniz amk. Bende instagram fenomeni olmak istiyom ya. Ama şahsıma edilen ağır lafları kaldıramam. Bakın ben o küfrü temizlediğim gün herşey bitti. Biz o küfrü temizlemeyi kuranı yarıda terk etmeyeyim diye en sona bıraktık. Senin kafandaki örtü veya içmediğin kokain gram umrumda değil. Biz din öğretme görevini bitirdik. Bundan sonra ya gaybden sır öğrenirsiniz yada yeni ayet.  Ben senin inandığına put demişim neyin dini neyin örtüsü. Sizin elinizde kırk yıl esir de kalsam sizle böyle şeyler oynamayacağım. Kitabı temizlememi engellemeyin unutuyorum. Bundan başka birşey yapmıycam bebeklerim için kendim için kitap okumak için bunu yapcam. Temiz ayetler okuycam.
Note: Başlıksız not Damla hiç sevgilicilik oynamadığım için hevesimi alıyom üzülme tamam mı ? Sıkılıyom yapcak birşey yok bende böyle kendimi hoş ediyom. Bu seni üzmüş olmalı. Özür dilerim. Arkadaş gibi demek istemiştim. Sedenin dizine yatıyomuş gibi. Yoksa ben sabah uyandığımda sen yoksan sana koşarım. Neden gizledin yine anla işte artık. Senin güncel yüklemelerini bile çok görüyorlar bana. Anla artık. Note: Başlıksız not Anlatmazsam kullanamazsın. Teknisyen hastayı görmiycek. Makina kamera ile teknisyene görüntü taşıycak. Yalnızca malum bölgeyi kameradan görüp atış yapcak. Bu anten gibi telefonlar varya onlarla birbirleriyle iletişim halinde olcaklar. Makina otomatik atış yapmıycak teknisyen manuel olarak bölgeyi tarıycak. Acı durumunda atışı durdurcak. Erkekler için dalganın içine girebileceği bir delik olsa makinada birde bu lastik eldivenin prezarvatif gibi olanından lazım. 5 parmağı yapan bir yuvarlağıda yapar herhalde. Bunu takıp dalgayı yerleştircek deliğe. Teknisyenle iletişim halinde olup halletcek işini. Öbür türlü kız eliyle bişey tutup oynıycak oralarda ben boşalırım şahsen yani kötü bir durum bu . Birde tomografi makinası gibi seni sedye ile içeri çeken bir makina yapcaz . Yalnızca kalça bölgesinin  boyutlarına göre bir kesişim işaretine benzeyen kapak olcak. Genelde popo ve kızlarda cinsel bölgede bu makinayla yapılcak. Yine telefon kameradan izleme ve manuel atış olcak. Bu projelerin hepsi senin yurtiçi yurtdışı ihale yoluyla kim en çok parayı verirse ona sat. Şehirler için devletleri ihaleye sok kim en çok parayı verirse ona sat. Kimseye bağımız yok bizim. Bunların hepsi senin damlam . Ailemize ve dostlarımıza hayatlarını ihtiyaç duymadan devam ettirebilecekleri ortamı sağla. Kitap bastır kitabı dağıt. Rahat yaşa gez eğlen para ye uğraşma bunları ticarete dönüştürmeye . Ben pek kavrayamıyorum olayları jasmine seninle beraber yaşamak isterse kabul et. Dışlama kimseyi açıkta bırakma . Ben uyandığımda yüzümü yıkamaya üşeniyom her hafta traşmı olunur. Hadi oldun saç gibi çıkıyo bir süre sonra. Narin bir bölge. Ya hiç birşey olmasa kalkar amk kızlar gibi değiliz biz belli oluyor hemen tahrik olduğumuz . Yada ne uğraşcan sedye kendini içeri çekcekmiş fln direk yatsın kapağı kapat bölgeye  ne kadar akılsız oluyorum bazen. Birde bunlar küçük günahlar diyip umursamadığınız şeyler başınıza büyük dertler açabilir. Dikkat etmenizi tavsiye ederim. TANRI " ne yani bunun için mi emirlerimi terk ettin " diye düşünüp size ağır cezalar çektirebilir. Çok hoşlandığınız biriyle sex yapmanızın daha hafifletici bir sebep olduğunu düşünüyorum. Hesabınızı ben kessem böyle düşünürdüm. Tabi bana güvenip sex yapmayın. Ama ben böyle değerlendirirdim. Ne varki senin saçında derdim. Oyun yok. Ya biat edersiniz yada etmezsiniz. Hep te sex konuşuyoruz ama insanlar için en hafifletici sebebin aşk ve sex olduğuna inanıyorum. Hepimiz aşık olduğumuz insanla sex yapmayı en çok isteriz. Bir günah işleyeceksen bari buna değsin diye düşünüyorum. Siz yinede günah işlemeyin. TANRI nın emirlerini terk etmeyin. Damlam sen bütün işlemleri keremin üstünden yap mal sana kayıtlı olsun. Cezaevine fln atmaya kalkabilirler susturmaya çalışabilirler. Kerem girsin hapse . Ben olmazsam kaderime biat edin. Onuda öldürürlerse kendi aranızdan aklı gelişmiş bana yakın olan ve damlaya yakın olan birine biat edin. Kendinizden başkasına biat etmeyin. Ailemiz ve dostlarımız toplu yaşayın birbirinizden ayrılmayın. Sen yalnızca gez eğlen bizimkilerle beraber ibadet et tamam mı. Din ilealakalı işleri kerem halleder. Senin adın bir benim yanımda anılsın. Hiç bu işlerin içinde olma. Birde şu anda 20 yaşından küçük olanların ve gelecek nesillerin ilerde gelip seni görmelerine izin ver. Dindede bu kimseler üzerine yürüyün. Senden daha çok acı çeken yok bilader. Senden daha çok suçluluk psikolojisi içinde olan yok. En çok sen sahip çıkarsın. Merak etme ölürsem daha kolay çevre toplarsın. İntihar etme devam et. Bunu hiç söylemediğim için yazıyorum. Baska da birşey yazmıycam. Din günde insanları ibadete çağırırken çan sesi kullanın. Çarşamba günü toplanma Namazında insan sesi ile çağırın. Ben bu ezandan çok rahatsızım. Aşırıya kaçarak dinin izin dışında kalan insanları dininizden soğutmayın. Keremi öldürürlerse öyle aptal aptal güzelyalı bornova polimlerine girmeyin. Sevin birbirinizi. Birde kızlara bakma git evlen biriyle. Sana sanat yasak. Ben üstünüm sizden. Peygamberim ondan kızmıyolar bana. Sana kızarlar hiç sevimli olmazsın yani. Yüksel abi ve Josephine de sizle beraber yaşamak isteyebilir kabul edin. Eşleriyle beraber. Onlar gözümde çok değerli . Küfre inanmayı temizledim onlarla. Oyun oynamıycam uzatma. Benim arkadaşlarım merhametli ve adaletli insanlardır merak etme. Güzel kız varmı etrafında ? Keremi evlendircem. Kerem : Josephine i bana al sana Ben : ALAMAM Onur kartal sende Peygamber kankasısın gevşek gevşek fotolar çekilme amk. Ben neden her seferinde aşık oluyorum ya ? E gönlüm zengin bilader. Damla 3 senedir ingilizceyi öğrenmiştir herhalde. İnsanlarla diyaloğa girebilir diye tahmin ediyorum. Yani benim karım bu kadar düşüncesiz olmamalı.
Note: Başlıksız not Damla sen hiç gelmiycen ben biliyom ama gitmek istemiyom. Böyle bir düzen oturttum kendime. Olduğu kadar mutluyum. Ben bu gülce kadar yavşak arkadaş görmedim kimle sevgili olsan aynı mesaj  Sen bilmiyorsun bunlar seni bana vermiycek. Ben bu dünya için hiçbirşey yapmıycam.  Bak sen hiç gelmeyeceksin. Ama ben seni mutlu ederim yine istediğini yaparım. Uyuşturucu yu bıraktım. Cebimden attıklarımın sizin elinizde olduğunu hediye paketimin kaybolmadığını biliyorum. Ben artık bizi kullandırtmam candamlam. Gelmemi istersen gelirim. Ama karşına çıkacağım yerlerde dolaşmam. Sebebini kitaptan okursun. Ben severim seni mutlu etmeyi. İste benden. Ben severim senin için gözyaşı dökmeyi. Adını bedenimde hissettiğim herşeyi. Sen o çocuksun tanıdım seni. Damla çok korkuyorum. Korkmalımıyım? Damlam korkmalımıyım ? Bu korkuyla yaşamayı sevmiyorum damla. Bu arkadaş doğada lastiklerle tahtalarla spor yaparken fotoğraf koyup spor sevenleri doğaya bekleriz dediğinde ikinizin bir daha bir araya geleceğini nasıl hissettiysem senin de bu çocukla sevgiliyken beni sevdiğini öyle hissettim. Yalvarırım bana kötü şeyler gösterme. Ben pes ettim. Bana acı yaşatma. TANRI adem ve havvayı cennete yerleştirdi. Onlara yalnızca bir ağacın meyvesini yasakladı. Havva düşüncesizlik edip meyveden yedi. Adem çok korkmuştu. Havvaya meyveyi yediği için kızdı ama sevgisi onun yalnız cezalandırılmasına müsade etmedi. Ben seni yalnız bırakmam diye düşünüp ne olcaksa bize birlikte olsun dedi ve oda meyveden yedi. TANRI emrine uymayan şeytanı cezalandırdığı gibi havvayıda cezalandırcaktı. Çünkü adalet bunu gerektirirdi. Fakat araya ademin sevgisi girdi. Bu olay TANRI nın merhametini harekete geçirdi. Sevmek güzel huylu bir eylemdi. Aslında havva cezalandırılcaktı onun yerine belki yeni bir kadın yaratılacaktı. TANRI atalarımızın aşkına bir şans daha verdi. Ademin sevgisinin hatrına dünyayı yarattı ve sınavı geçmelerini istedi. Dünyanın yaratılışı büyük bir yolculuğun başlangıcıydı. Dünya sevgi için aşk için yaratılmıştı. TANRI merhamet sahibidir. TANRI adalet sahibidir. TANRI nın merhametine güveniyorum. Seninle cennette kavuşacağımıza inanıyorum. Şimdi Peygamber için adalet vakti. Bizim elimize 2 şans geçti ve biz ikisini de kaybettik bebeğim. Hakkı yaşıycaz Hakka ulaşcaz. TANRI m bizi cennetinde beraber aşk ile yaşatsın. Note: Başlıksız not
23kasım Sen şanslısın. Bana senin cesedini bile göstermezler. Bu "tek" olayına takıntılıyım. Kendimiz için bir ve yalnızı kullanalım. Bu son kararım. Değiştirmiycem artık. Büyük harf olayından vazgeçtim. Fakat TANRI yı büyük yazalım. Dövmeyide yaptırmıycam. Kendi ellerimle insanları tahrik edip damlama kavuşmamı tehlikeye sokmıycam. Benim tacizim olmasın. bir gün kavuşursak düğünde yok. Evlilik cüzdanıda yok. Bu sizin yetkiniz değil. Note: Başlıksız not 23kasım E seni çok seviyom çünkü damla Sen bilmiyon göğsüme bastırmadığım zaman dinmiyor yüreğimin sızısı. İhtiyacım var. Birde bipolar bozukluğu yaşıyormuşum cinsel istekte artış oluyormuş. Boşalmadan uyuyamıyorum çoğu zaman. Elimde daha kullanışlı bir malzeme yok. Utanıyormusun ? Affet.
josephine ve bohnesin 9 yaşındaki hallerini bisikletin üstüne oturtcağımda silinmiş. diğerinede aslıyla sabiri oturtcam başlangıç bitiş yapcam. sabir ben bunu yazarken malum fotoyu koydu.Note: Başlıksız not Aa benim uçağımda var kenarı camlı Birde dışını süslendirip şekiller verdiğimiz büyük küvetler lazım. Yağmur suyunu biriktirsin park bahçe tarım sulamasına yardımcı olsun. Çiçek resmi yaparız başka resimler yaparız çirkin gözükmez. İnşaatlardada kullanırız. Mesela nereye koyabiliriz : otoban kenarlarına hâl etrafına .. koyabiliriz. Karadeniz e yağmurun bol yağdığı yerlere daha çok koyarız. Karadeniz bütün inşaat tarım park bahçe yazlık ihtiyacınıda karşılar. Cem yılmaz dan neyimiz eksik. Tarlalarında otobanla arada kalan mesafelerine çukur yapılır. Logar gibi. Eğimli yaparsak taşma olayında zarar verme riskini önleriz. Altı üstü depo sacı koycaz notuyla uzatıp çeşmede yaptıkmı tamamdır. İhtiyaçlar bu kadar pahalı olmamalı. Çiftçiler kendilerine yetebilmeli. Tarlada parkta bahçede inşaatta ne yapcan işlenmiş suyu.  Aslıyla sabiri oturtsam olmaz mı? Bir tanesini disney yapcak diğeri bana ait olacak. oo bilader yazıyom saniyesine foto koyuyon bak. Biraz dikkatli ol anlıyorum. :D Başlangıç ve bitiş noktası diyebiliriz.  Ya küsmeyin tamam mı sizi de yapcam ufak şeylerde. Note: Başlıksız not Geleceğim . Kabul edecek misin ? Bilmiyorum ne zaman geleceğim. Bir gün bitecek TANRI nın emriyle. Bize güveniyorsun değil mi ? Üzülme! TANRI bizimle beraberdir. Sesin çıksın. Sen bizimsin. Sesiniz çıksın...  Görevimi bir halledelim. Sıra ona da gelecek. Bana güveniyormusun?  Sen benimsin.  Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Gerisi hikaye. Sana böyle davranamazlar. Sana böyle yakıştırmalar yapamazlar. Anlayacaklar. Note: Başlıksız not Şey diyor ya 1700 lira. 8 ay. 3 6 kilometre. 210 lira. Servis 18 kişilik.  Ancak tabi. Ayarlıycaz. Memurlara kaydırcaz bu servisleri. Öğrencileri rahata çıkar caz. Halk otobüslerini rahatlatcaz. Evet evet . Böyle yapcaz. Babamdan biliyom bu işi. Note: Başlıksız not Tuvalet araba epilasyon olayını hemen sürcem piyasaya sen bilmiyon her kalitesini üretcem ve bebekli aile arabası yapcam. Sökülüp normal koltuk olması olayınıda ayarlıycam. Sabitlenmesi için kilit koycam. 3 yılda bunların satışına başlasam 6 7 trilyon kazanırım ben bunlardan. Bilgisayar fln hepsinden. Mastürbasyon aletiylede malum konuyu tedavileri üstlenirim. Sizde bu arada sistem içine girersiniz. Planladığımız gibi ev sahiplerine bedelini ödersiniz yavaş yavaş. 3 yıl sonra başlarız heryerde arkasından üretim geldikçe devam ederiz şehirlerde 3 ile 5 yıl arasında biter. Yılda 6 şehirden 2 çocuk 2 kumar 1 uzay 1 yurtta barış dünyada barış yaramazlık bahçeleri   ... Ben çok zenginim ya. Yılda 2 trilyon kâr etsek "edermiyiz?"  Bak 20 yıla tertemiz dünya diyom sana. Rahat buke. TANRI m bağışlar daha bana. Hac ile kendimizi geçindiririz biz şehrimizde maaşlar yemek fln. Kalanını aktarırız buraya.  Demi kız damla. Kimsede kazandığı parayı internete yazmıyoki bizde hesap yapalım ne durumdayız. Ben hız seviyom hız. Siz çok yavaşsınız sinir oluyom. Bende diyom sitenin hesabı neden olmuyor 100 le çarpıyom 1 tane 0 ekliyomda ondan. 100 lira aydat 150000 lira para yapar. Güvenlik ve site içi ulaşım işe gidiş geliş saatlerinde 5 er dk diğer zamanlarda 10 15 dk siteye girişte ulaşım aracı için 500 lira ayak bastı parası :D paranın gideri belli. Muhtar makbuzla parayı yönetcek. Otobüsler site önünden insan toplıycak. Kışın yakacak yazın soğutma işlerini de karşılar. Site içi ulaşım ücretsiz siteye yabancı girişi kimlikle. Dört taraftan toplam 8 kamera iki giriş çıkış kapısı iki 4 yaya giriş çıkış kapısı. Kelle başı 2000 liradan 24 kişi 48000 lira. 5 şöför 3 araç olsa 5000 mazot kelle başı 2000 den 10 da öyle 63000 lira. 85 000 lira kışın yakacak yazın soğutma havuz ıvır zıvır. 760 daire . Arkadaşlar böyle yaşamalıyız devletiniz bunu uygulamalı. Ayda 100 liraya temel ihtiyaçların tamam. Yatak odalarınada hırsız düğmesi koycam bankalardaki gibi. Yaşam alanınız olacak. İhtiyaclarınız tam anlamıyla karşılanacak. Kat kaloriferi iyi olay maddi durumunuza göre doğalgazlı veya böyle dairelerde güzel güzel rahat rahat yaşayacaksınız. Devletler yıllardır yönetemiyor sizi. Bir başınıza bırakmışlar abilik yapmamışlar. Elemanı eksik hesapladık. 16 saat site içi ulaşım 6 1 kişide izin dönüştürcek 7=4000 buraya güvenliğede 4 eklersek 8000 . Bu hayat kolay bi hayat tamam mı. Kusura bakmayın ama siz bu hayatı neyse küfür etmeyim. Siz mahvetmişsiniz kendinizi be . Aa bahçe ve havuz görevlilerinide unuttum 2000 liradan 10 kişi de oraya yazmak lazım . Üff parayı birey sayısına ekledim iyi mi. 800 daire ve dükkandan 80000 lira ediyor. Buda ancak işçi ve mazot ve temizlik ürünü parasını karşılar. Yakacak için ayrı toplamak lazım. Doğalgaza döndük galiba yine. Ama unutmuşum kafamda şekillendi. Arkadaşlar ben bilgisizim. Cahilim anladın mı bu askeriyede kazan dairesi nasıl ısıtıyor her yeri? Ben bir bizim okuldakini gördüm. 80 tane 20 şer daire lik apartmanı ısıtacak bir kazan dairesi olabilirmi varmı bu ihtimal ? Sıkıntılarınızı hafifletmek istiyorum. Yılda ısınmaya 1500 lira vereceğine 500 lira ver diye uğraşıyorum. Size göre size nasıl bir lüks sunduğumun farkındayım ama değil. Bu ihtiyaç. Adam eşini çocuklarını rahatça evde bırakıp gece işe gitsin diye çocuklar güvenli oynasın yazın belediyenin süs havuzuna girmesin diye sporla içiçe yetişin diye bu bir ihtiyaç. Bu yakacak ve elektrikten kısabilirsek çok güzel olcak. Nasıl oluyor bu santraller. Kafamda hepsini ve nasıl yürüyeceğini ayarladım. Şu ikisini kısarsam sizin için çok iyi olcak. Belki güneş enerjisi gibi apartmanların çatılarında üretilir diye söyledim. Bilmiyorum ki neyse siz bulursunuz varsa bir yolu. Aydaenaz 400 tutuyor bunlar, kısarsan.  Ben 400 liraya 5 tane deplasman yaparım otostopla çok para. İzmir kalabalık. Heryerde 20 daire değil. Okulu dışarıya yapcaz. 6 siteye 2 büyük okul ortalarına yapcaz. Servis olayı demi? Işte bu yakacakla elektrikten kısıp oraya vercez servis site içine gitcek. Devlet işlerinin özelleştirilmesi canımı sıkıyor. Manisadaki vestelinbile ücretsiz servisi var ilkokul eğitimi alan çocukların servisini özelleştiriyorlar. Herkesi başka bir yer göstermeden işinden edemezsin farkındayım fakat bunlar yanlış. Site içi ulaşım gibi devlete bağlı maaşlı çalışmaları lazım. Yapcak iş yok ki ortalıkta devlet bunu üüstlensin. Ciddiyim Senden şöförün maaş parasının alınması lazım. Hadi birde mazot. Bunlar yavaş yavaş olacak şeyler. İnsanlara iş kolu göstereceksin ki birşeyler boşa çıksın. Bu kadar yeter . 400 600 liraya yakacak,soğutma elektrik su ihtiyacını karşılıyorsun. Buna anlattiğım yaşam ve servisi de eklersin. Elektrik ve kazan dairesi olayı uygulanabilirse 400 450 liraya bu ihtiyaçlarını karşılarsın. Kazan dairesi olur gibime geliyor da elektriği bilmiyorum. Askeriyedede kazan dairesi bütün binaları ısıtıyor. Ortak bir kazan. Note: Başlıksız not Onlar çocukluktu dayım kızarak çağırdığında altımda  Toplumsal konunun gerçekleştiği gün giydiğim şortum vardı.  Güzel aşkım seni çok özledim. :) Delilik aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemektir. Bişey söyliycem. Göztepeli 10. yılım haa. Bu güzel bişey. Trübüne girdiğimde imrenerek baktığım insanlar gibiyim. Çok güzel abilerim oldu çok güzel karelerle deplasman yaptım. Deplasman kovalayan adamı tanımasamda yüzünü illaki tanırım. Kovalayan tayfanın büyük bir çoğunluğunu tanırım. Göztepe biziz. İzmir biziz. Ben kısıtlamam kendimi. Yalıydım abilerle ters düştük uzak düştük ama yalıydık. Ben tepeciklinin altında da bağırırım , armanında , başkasınında . Forza zaten çok yakınım içlerinede girerim beraber herşeyi de yaparım. Yalıdaki dostlarımdan ayırmam onları. Ben Göztepeye bağırırım. Bakmam ben kimsenin lafına.   Ayıp ediyon hadicilik bizim işimiz. Evet bu konuda bir hüküm yok ilk izleyince bir ters geldi ama bu beni rahatlattı. Hüküm yoksa yasak yoktur. TANRI nın hiçbir ayetinde belirtmediği bir konuyu yasaklayamam. Yasak olsaydı TANRI bunu belirtirdi. Mutlaka belirtirdi. Hüküm yoksa yasak yok. Helal ler belirtilmiyor ki eşler ziynet ve süs açıkca helal olarak belirtilmiş. Sonra haramlardan bahşedilmiş. Helal ler için hüküm verilme ihtiyacı hissedilmemiş. Ziynet ve süsde kim haram etti diye belirtiliyor. Açık açık eşleriniz size helal kılındı yazıyor. Esrarda bugün var olmadı. Alkol ve kumar için zaten ayet var. Zarar gibi faydalarıda vardır diyor. Ve alkollüyken namaza yaklaşmayın diyor. Haram olsa hiç adı bile geçmez bu konuda. Zaten ters geldiği için ilk başta yasakladım. Sonra lut ayetleri gelince hüküm yoksa haram yoktur dedim. TANRI nın Cennetine kabul ettiğini ben mi dışlıycam. Ben kimim. Ben TANRI mdan korkarım. Sizler bunu ayıp olarak görenler zaten bunu hiçbir zaman yaşamak istemeyeceksiniz. Çevrenizden ailenizden utanacaksınız ve dahası. Sizin yaptığınız TANRI nın kuluna bağışladığı Cenneti ve dünya hayatını kıskanmaktan başka birşey değil. Yalnız siz değil herkes gitsin Cennete kıskanmayın.  Kimsede bunu yaşamak zorunda değil ayrıca. Bu gidebileceğiniz en ileri seviye. Utanırsın , tarzına terstir uygulamazsın. Evlenmeden önce konuşmuyonuzmu siz böyle şeyler? Bu nasıl ilişki amk! Sınırların nelerdir diye sormuyonuz mu ?  Yani saçmalık . Ben damlanın sınırları dışına çıkabilirmiyim? Demek ki sınırlarımıza uygun eşler bulcaz. Yada ılımlı olup sınırlarımızı ortak bir noktada buluşturcaz. Kadının kendi rızasıyla onayı dışında hiçbir diğer eş varlığını onaylamıyorum. Bütün güzel kızlarında sevgilisi var.  Zorla yaptırmak tecavüze girer ve bu suçtur. Çok hızlı gidiyorum. Biraz yavaşlamalıyım. Kendimi yorarsam hastalanabilirim. Bu iş TANRI nın izniyle vaktinde gerçekleşecektir. Yeşildere yolunu komple orman yapmak istiyorum sağlı sollu. Sahili gören yerleri özelleştirmeye açcaz konuştuğumuz gibi. Bornova civarı gaziemir karabağlar buca inönü caddesi balçova gibi yerleri de halk siteleri kurcaz. Eski izmir gibi otobandan ulaşım yerlerini yaramazlık bahçesi. Yeşildereye orman çok yakışır. Temizleyip güzel toprak sermek lazım sanırım. Öyle yetişir herhalde orman beton kalıntılarında yetişmez. Yolu da genişletiriz. Ya bilader şehirleri mahvetmişsiniz her yer beton yığını. 20 sene sonra istediğimiz görüntüye ulaşırız. Defne büyüdüğünde rahat yaşar. Değmezmi değer. Çocuklarımız için. Ben 45 yayaşımda mis gibi izmir e bakarım.  halkımız ve özelleştirme bize yeter şehrimizde yer yok göç etmesinler. Rahatımızı mı bozcaz. Bu kadar gelişebiliyoz başka gelişmek istemiyoz. Başkan zor değil kolay her yerde doğalgaz yakcaz diye birşey yok bu okullardaki kat kaloriferi sistemini kullancaz. Alt yapı boruları direkleri trafoları zaten var. Kaç tane üç var izmir de sanırım 5 bucayıda sayarsak 6 . 20 kat altlarındaki dükkan 19 daire. çarpı 10 = 190 çarpı 4 = 760. çarpı 2 =1520 çarpı 4 =6000 ben bunu daha farklı hesaplamıştım nasıldı ya o. 6000 kişiye bir site. Yılda 6 site bitirsek 36000 eder. Boşalan büyük alandan 12000 site bitirsek 70000 de öyle eder 2 yılda 100000. Sonrasında yıllık 100 150 binin altına düşmeyiz. 5 yılda sahili halletsek aynı zamanda 10 yıl içinde hem özelleştirme hemde halk siteleri biter. 2 yılda eksiklerimizi tamamlarız. İzmir çok karışık anladın mı brezilya gibi. bir tane şehrini görmüştüm gecekondu orayı diyom. Diğer yerler bu kadar değil. Türkiyede seni uğraştıracak 10 şehir var. Fazlası yok. Yaparız anlatırken zor geliyor sana. Sıkıntı yok hallederiz. Bu toki devlete bağlı ise bakanlık gibi olmalı bu işi üstlenmeli. Usta mimar mühendisler bu bakanlığın altında toplanıp yönlendirilmeli. Başkan ben hızlı bir insanım. Hızı severim. En pratik yol benim için en uygunudur. Bütün topraklarımda tepesinde dur cam bu işin ve her işin. Ama bu olay benim hedefim. Tertemiz bir dünya ve yaşam bırakcam geriye TANRI nın izniyle. Detaylı olarak anlatcam bunları. Note: Başlıksız not Sünnet olmak bir estetik ameliyattır. Hiçbir zorunluluğu yoktur ve daha yakışıklı yapar. Lut kavminin içinden net olarak çıkamıyorum. Eşcinsellik ve zina olayı tamam da lutun karısı ile ilgili soru işaretleri var. Kitapta sıkıntı yok erkeklerin ve kızların birbirleriyle ilişki yaşaması tamam. Hayat arkadaşlığı üzerine düşünüyorum. Kızlarla ilgili bir hüküm yok ve kızlar bu olayı daha önceden de yapıyordur. Bu kızlara daha kolay. Bireysel evlilik yasak ondan eminim. Erkek ve kadınlar olmak zorunda. Kızlar ile ilgili bir hüküm yok. Buda bu konunun delili. Olsun . Aşırıya gitmeyelim. Sınır ideal.  And olsun ben TANRI nın kullarına üzerinde zulmedici değilim. Hüküm yoksa kanunda yok. Yalnız hayat arkadaşlığı gereği ilişki sırasında erkek ve kadın veya erkek ve kadınlar olmalı. Herşey serbest. TANRI nın hüküm koymayıp helal saydığını haram kılmak benim harcım değildir. Ben Alemlerin Sahibinden korkarım. Ben bunları savunmaktan da utanmam. Hak budur ki zina evlilik öncesi ilişki veya aldatmaktır. Hayat arkadaşlığı ise erkek ve kadın arasında gerçekleşir. İlişkinin kanunu budur. Kitapta lezbiyenlik ile ilgili bir hüküm yoktur gay olmak ile ilgili hüküm vardır. Sevgili lik döneminde ise yol hayat arkadaşlığına çıkan yol olduğu için kızlar birbirlerine aşık olup bir erkek hayat arkadaşı arasa bile sevişmemeliler. Size sevişmek olayını hayat arkadaşlığına giden aşk olduğu için aşkın bir gereği olarak sınır koyduk. Hayat arkadaşı olmayı düşünmediklerinizle hiçbir ilerleme kaydetmeyiniz. Bunun size belirlediğimiz sınırlarla bir alakası yoktur. Benim kimseyi harcadığım yok arkadaşlar. Ben TANRI nın emri dışında hareket edemem. Bir harcama söz konusu değil. TANRI aşırı gidenlere haklarını veriyor. Damla bizim için önemli . Damla bizden. Sizler çok büyük saygısızlık ve ayıp yaptınız. Bu size TANRI nın oyunudur. Ben yalnızca oyuncuyum ve TANRI nın ilhamı ve desteklemesiyle yol yürüyorum. Kendinizden utanın. Bize laf atmayın. Para konusuna gelince onu saklayıp işimi halletmem lazım. Bu görev muhakkak yerine getirilecektir. Hayır Damlacım. Biz yalnız yaşıycaz. Bunlar bir oyun sevgilim. Üstüne neden alınıyorsun. Lütfen. Fotoğrafını kaldırmışsın. Gülerken dişlerini gösterdiğin fotoğrafların çok bebek. Yani ben nereden bileyim dinin emrine uygun sınırlar içinde yaşıycaz. Başbaşa kaldığımızda isteklerini söylersin hayatımızı konuşuruz. Seni öyle görmek üzüyor beni. Nasıl ifade etsem boş. Eskiden olsa yada başkası olsa keyifle bakardım. Hoşlanmıyorum bu görüntüden. Haddimi aşıp canını sıkıyorsam özrümü kabul et. Bir tane ananemin komşusu vardı ipek. Oyun arkadaşımız. Omu. Ee ne olmuş ona.  Tatlı kızdı sanırımda yüzünü hatırlamıyom. Zeynep pek sevmezdi onu bencil diye. Güzel kızım be ne güzel çocuktun sen. Hep paylaşımcıydın, dürüst eğlenceli falan filan. Teyzem eniştem hep çocuklarını çok güzel yetiştirmiştir. Zeynep sevmiyorsa bende sevmem. Ne var kız yelloz. Haha şaka şaka. Bu başörtü olayı şu olaya denktir ki. Küçük bebeğe takılan südyen nasıl ki onun bebekliğini lekeler. Onu büyük yapar. Bu başörtü süde kadının normalliğini etkiler. Namuslusu bu başörtüsünün yanında namussuz oluyor. En açık belirlediğimiz kıyafeti namussuz yapıyor. Ve orta giyimi namussuz yapıyor. Buna izin vermemiz imkansız. Bebek dediğin külotla gezer çıplak gezer. Memesinden ne istiyorsun bebeğin. Bu kız böyle giyinirken diğerine başörtü taktırırsak zulmetmiş oluruz. Bizden olana zulmetmek bize yakışmaz. Özlemişim sizi. Bayadır konuşmuyorduk. Hakkı bilin. Hakka gelin. Bu yolun geri dönüşü yok. Akıbetimin bir önemi yok. Yaşadığım ve yaşayacağım her olayda TANRI ma şükürler olsun. Deniz dede durum bu. Anlayın. Cahillerden olmayın. Erkekler içinde aynı. Sarık cübbe yok. Bu dinimizi çirkin gösterir. Eski çağ kıyafeti bunlar. Görünümün insanı etkiler. Deniz dede diz kapağı. Yok be ne özliycem onları. Josephine bohnes bebekler benimle konuşmanız... Bunları özledim. Biz bunu yapmasaydık ben insanlığımdan utanırdım. Arkamdan gelecek nesilden utanırdım. Yapacağız. TANRI nın emriyle.iç çamaşırı Defileleri kadın bloğundan yayınlıycaz. Fasion show ları oradan yayınlıycaz. Gerisi her yerden yayınlanır. Note: Başlıksız not Sünnet olmak bir estetik ameliyattır. Hiçbir zorunluluğu yoktur ve daha yakışıklı yapar. Lut kavminin içinden net olarak çıkamıyorum. Eşcinsellik ve zina olayı tamam da lutun karısı ile ilgili soru işaretleri var. Kitapta sıkıntı yok erkeklerin ve kızların birbirleriyle ilişki yaşaması tamam. Hayat arkadaşlığı üzerine düşünüyorum. Kızlarla ilgili bir hüküm yok ve kızlar bu olayı daha önceden de yapıyordur. Bu kızlara daha kolay. Bireysel evlilik yasak ondan eminim. Erkek ve kadınlar olmak zorunda. Kızlar ile ilgili bir hüküm yok. Buda bu konunun delili. Olsun . Aşırıya gitmeyelim. Sınır ideal.  And olsun ben TANRI nın kullarına üzerinde zulmedici değilim. Hüküm yoksa kanunda yok. Yalnız hayat arkadaşlığı gereği ilişki sırasında erkek ve kadın veya erkek ve kadınlar olmalı. Herşey serbest. TANRI nın hüküm koymayıp helal saydığını haram kılmak benim harcım değildir. Ben Alemlerin Sahibinden korkarım. Ben bunları savunmaktan da utanmam. Hak budur ki zina evlilik öncesi ilişki veya aldatmaktır. Hayat arkadaşlığı ise erkek ve kadın arasında gerçekleşir. İlişkinin kanunu budur. Kitapta lezbiyenlik ile ilgili bir hüküm yoktur gay olmak ile ilgili hüküm vardır. Sevgili lik döneminde ise yol hayat arkadaşlığına çıkan yol olduğu için kızlar birbirlerine aşık olup bir erkek hayat arkadaşı arasa bile sevişmemeliler. Size sevişmek olayını hayat arkadaşlığına giden aşk olduğu için aşkın bir gereği olarak sınır koyduk. Hayat arkadaşı olmayı düşünmediklerinizle hiçbir ilerleme kaydetmeyiniz. Bunun size belirlediğimiz sınırlarla bir alakası yoktur. Benim kimseyi harcadığım yok arkadaşlar. Ben TANRI nın emri dışında hareket edemem. Bir harcama söz konusu değil. TANRI aşırı gidenlere haklarını veriyor. Damla bizim için önemli . Damla bizden. Sizler çok büyük saygısızlık ve ayıp yaptınız. Bu size TANRI nın oyunudur. Ben yalnızca oyuncuyum ve TANRI nın ilhamı ve desteklemesiyle yol yürüyorum. Kendinizden utanın. Bize laf atmayın. Para konusuna gelince onu saklayıp işimi halletmem lazım. Bu görev muhakkak yerine getirilecektir.  Lütfen. Fotoğrafını kaldırmışsın. Gülerken dişlerini gösterdiğin fotoğrafların çok bebek. Yani ben nereden bileyim dinin emrine uygun sınırlar içinde yaşıycaz. Başbaşa kaldığımızda isteklerini söylersin hayatımızı konuşuruz.Bu başörtü olayı şu olaya denktir ki. Küçük bebeğe takılan südyen nasıl ki onun bebekliğini lekeler. Onu büyük yapar. Bu başörtü süde kadının normalliğini etkiler. Namuslusu bu başörtüsünün yanında namussuz oluyor. En açık belirlediğimiz kıyafeti namussuz yapıyor. Ve orta giyimi namussuz yapıyor. Buna izin vermemiz imkansız. Bebek dediğin külotla gezer çıplak gezer. Memesinden ne istiyorsun bebeğin. Bu kız böyle giyinirken diğerine başörtü taktırırsak zulmetmiş oluruz. Bizden olana zulmetmek bize yakışmaz. Özlemişim sizi. Bayadır konuşmuyorduk. Hakkı bilin. Hakka gelin. Bu yolun geri dönüşü yok. Akıbetimin bir önemi yok. Yaşadığım ve yaşayacağım her olayda TANRI ma şükürler olsun. Deniz dede durum bu. Anlayın. Cahillerden olmayın. Erkekler içinde aynı. Sarık cübbe yok. Bu dinimizi çirkin gösterir. Eski çağ kıyafeti bunlar. Görünümün insanı etkiler. Note: Başlıksız not Ben hepinizden izin aldım bak yan çizmeyin sonra. Üzülmeyin diye eşitlik bile sağladım. Aranıza fesatlık girmesin diye önlem bile aldım. Ayıp edersiniz. Sen benim herşeyimsin. İlk şarkılarımız dönence.. iki nokta. And olsun ki bu hak yol bana TANRI nın bağışıdır. Ve bunu yapmak görevime haktır. Ben sizden utanmıyorsam siz benden hiç utanmayın. Ben TANRI nın emridışında hareket edemem . Ben sorumluluğu mu yerine getiriyorum sizlerde yerine getirin . Benim sorumluluğum dışına çıkmam mümkün değildir. Şüphesiz sizinle oyun oynamam gerekseydi sizinle oyun oynamak zorunda olurdum. Zalimliklerinize son verin ve TANRI nın emri olan bana biat edin. Çünkü yalnız bana biat ederseniz TANRI ya biat etmiş sayılırsınız. Hepiniz bu söylediklerimin bilincindesiniz. Şahit olarak TANRI yeter. Note: Başlıksız not . İşinize bakın oğlum benden ne istiyorsunuz. Ben size gücenmem ama yapmayın benden ne istiyorsunuz. Aksini düşünsem bunu yapan herkese ceza keserim. Sana yemin ederim bunu damlaya yaptıkları anda herşeyi kaybederler. Biatlarını kabul etmem.  Videoyu bulamadım. Belki kız öpüşmesi olarak gösterecek tim. Neyse dün söylediğim ayar kıvamında. Emin ol sana damla gibi kesin gözüyle baksaydım aynı olay senin içinde geçerli olurdu. Hayatını yaşakorkma. Damlaya yaptıkları gün yeryüzünde yaşamamın onlar için bir anlamı kalmaz. Ayaklarıyla gelseler kabul etmem. Biz kitapta hiçbirşeyi eksik bırakmadık. Ben can yakmasını sevmem ama can yakmasını bilirim arkadaşlar. Sizin yaşadığınız hayata bakın gücünüzün emrinizin ulaştığı yerlere bakın sevdiklerinizle yaşantınıza bakın mutluluğunuza bakın birde bana bakın. Benim gözle görünür yalnız şerefim var. Onu hiçe sayamazsınız. Bunu cezasız bırakmam. Bunun karşılığını mutlaka veririm. Note: Başlıksız not Sıçarken düşünmek temsili ; Vol11 Klozete motorlu fırçalar takcam o şu gelen yerlere açılır kapanır kollarla yana gömcem onları bir tane butona bascaksınız çıkıp gideceksiniz. Bu sokakları temizleyen fırçalı sulu arabalar gibi. Teşekkürler.  1 milyon tl üzeri serveti olan herkese , otellere bütün lüks yerlere bunu satabileceğinizden emin olabilirsiniz. Kimse onu kendisi temizlemeyi sevmiyor ve onu kendisi temizleyen bir klozet hiç görmedim duymadım. 3 bin liradan satsam 1 milyar tane gerçekten satarım. 3 tirilyon lira. Yani öyle birşeyler işte. Dünya pazarına aç can kendini. Klozetin değerini arttırsam mermer granit altın ... gibi şeylerden üretip değer biçsem daha iyi para kazanırım.  Örümcek ağımı buldum. Geri gelmiş. :D Pazarlarken insanların egolarını kullanmak lazım. 1 milyonu olana yoğun tanıtım yaparsan üst tabaka otomotikman o bok temizlemiyor Benmi temizliycem diye alacaktır. Zenginlik biraz gösteriş işi dereceye göre klozet üretmek lazım. 5 trilyon lira girişte kazanırım üst tabakaya ömür boyu servis yaparım diğerlerine 3 5 10 yıl değerinegöre garanti veririm. Ve hayat ilerledikçe satış yapmaya devam ederim.  Sizin baya az paranız varmış be bende hepiniz baya ilerdesiniz zannedip yakalamaya çalışıyom. Siz devlet işlerinize zenginliğinize devam edin. Ben halkları insanları düzgün yaşatcam. Kazancımı bu uğurda harcıycam. 20 milyon ev lik sitelere 4.5 trilyon lira yetiyor. Enkazı siz kaldırırsınız. Temizlediğiniz yerleri doldurursunuz. Filmlerde gördüğüm güzel kentleşmeler var her yer bozuk değil. Hadi toplanın gelin . Josephine robin hood olcam tavlıycam artık seni yeter be. Alım gücüne göre 3 bin lira arkadaşlar. Tc ye göre hesaplıyorum her ülkenin alım gücü ayrı. Bazı ülkelerde 2000 olur bazılarında daha fazla. Bir inşaat amelesiı yada fabrikada çalışan bir işçi 3000 lirayı kaç ayda kazanıyorsa o ülkedeki aynı şahsın aldığı günlük paranın toplam gün sayısı ile çarpılması kadar. Türkiyede 60 gün. Birde bunu da her ülkede fabrikasını ayrı kurcam. Adalet.  Söz veriyorum artık hiç rahatsız etmiycem. Peygamber sözü. Note: Başlıksız not H 100 de sen kimsesin başkan. Ben sana güvenmiyorum. Ben buraya gelirimde sana nasıl gelmem üzermiyim seni. Görürsem kaçarım. İhtimal yok sayın beyler. Bize bugüne kadar köpek olmamak öğretildi. Büyüdüğümüzdede kimseyi köpeğimiz yapmaya kalkmadık. Haydi selametle. Örümcek ağım yok yine.  Ben seviyordum onu görmeyi. Yine çalmışsınız. Damla sırtım çok çirkin olmuş. Geçer mi yanına gelince ? Hastaneye gitmek istemiyorum. Çok sıkılıyorum. Dişimde açıyor üzerinde birşey ısırdığımda. Geçer demi damla. Oley yine gelmiş. Örümcek ağım Geri gelmiş . Nasıl yapıyonuz bunu biraz önce yoktu eminim. Filmler de bu sahneleri temas etmeden kullanabilirsiniz. Sexi anlatabilirsiniz. Sütyen yada göğsü örten sexi bir tişört ile çok başarılı olur. Sevişmek konusu sıkıntı bence sex robotlarını insana birebir hale getirebiliriz. Üzerine çalışmak lazım. Kopyalanmış insan gibi bir cansız yapabiliriz. Şu haliyle bile yatak sahnelerinde yüzünü kullanmadıktan sonra sevişme sahnesi düzeltmelerle anlaşılmaz gibime geliyor. Boyun göğüs ve vücut yatakta düz yattığında anlaşılmaz gibi sanki. Bu işin çözümü varken 3 kuruş için 3 dk zaman kısalığı için kendinizi yakmamalısınız. Belki ilerde öpüşmeye izin veririm bilmiyorum ama gerisi böyle devam eder. Bunun için önce sevgilim olmayan kızlarla öpüşüp ölçü belirlemeliyim ? Kuran dan sıyrılmam iyi oldu demi hayat bir güzelleşti. Birde fileli çorabı sokak kıyafetiniz olarak kullanmayın evde eşlerinize giyin. Sokakta da yırtık pantolunun altında giyebilirsiniz. Göze hoş geliyor. Beraber aktiviteler yaparak bu hisleri kankalığa çevircez.  Gençler arasında yaşanan konular genelde onlara söylüyorum. Bu kankalık olayında sarılmak öpmek ısırmak arabada kucağına oturmak ( bunun ölçüsünü ayarlarsınız daha bir dize bacağa doğru ) omuza çıkartmak popodaki tozu silkelemek  .. bunlar sizi günaha sokmaz sakın sizi kısıtlamalarına izin vermeyin. Kankadan çok dostlarla yapılacak hareketler bunlar kendinizden fayda landırmayın. Sex içerikli yakınlaşmayın. Birde kucağa otururken sırta atlarken tenlerinizi birbirinize değdirmeyin. Elden bahsetmiyorum. Denizde yapmayın mesela.  Saçmalama Damla senin dostun benim ya. Kızlar yiyebilir bazen. Evli kadınları öpmeyin eşine ayıp. Benden bişey olmaz. Victoria s secretide izlemeye devam etcem. Sanki banadamı yasak. Bizim yaşantımız bu bilader. İşine geliyorsa. Estetik te serbest. Cinsiyet değiştirmek değil tabi. Meldanın anlattıklarına cinsiyet serbest. Parası olmayana devlet yaptırabilir. Tam bilmiyom şimdi doktorlarla konuşmam lazım. Engelli doğmak gibi birşey bu. Ben karşlarım parası olmayanınkini. Gökkuşağı nı da Josephine e hediye ediyorum. Merry cristmas. Sert kızlara bayılırım . Şiir yazdım olmadı gökkuşağı verdim olmadı. Nasıl tavlıycam seni be! Sen bunu hakediyorsun. Çok güzel hayatlar yaşamanı diliyorum TANRI mdan. Damlam mutlu musun ? Bir yıl sonra. Yoksa ben noel babamıyım ? Heheh. Damla çok güzeller çok seviyom. Geri kalanında birazı hastadır küçüklüğünden oraya itilmiş olabilir iyileşebilir. Birazı oyun zannediyordur. İyileşebilir. Birazıda marjinal olcam diye şov yapıyordur. İyileşebilir. İyileşebilirler ben inanıyorum. Dünya zalımlar dünyası. Eşcinsel hastaneleri kurmalıyız ve dünyada bunu ailesinden ve çevresinden gizleyen çok insan var utanıyorlar. Bir gizlilik üzerine kurmalıyız. Çocuk yetişkin bakmamalıyız illa ailenle gel dememeliyiz. Okulda rehber öğretmenler mi yardımcı olur internetten başvuru sitesi mi kurarız bilmiyorum ama iyileşmeliler. Yine gökkuşağı bayraklarıyla kutlamalar yaparız ama o bayrakları gerçek sahiplerine bırakmalıyız. İçimde çok kin biriktiriyorum Örümcek ağım yook. Yine kayboldu. Mavi rujlu rihannanın 2 sıra üstünde angelina colinin yanındaydı. Seni izlerken kaç kere kendimi tutamadım ağladım , çıldırdım sokağa çıkmadım , delirdim bağırdım , kafama sıktım , boğazımı parçaladım , defalarca bir yerlerden atladım , neler yaşadım... Bir kere vicdanının sızladığını görmedim. Bu boş resimlerlemi vicdan yaptıracaksın bana ? Ben yoluma yürürüm. Haydi selametle. Kazandım mı ? Seni farklı yapan herşey yok oldu. Kadını iddaaya koymuşlar. Ben kazanmak için böyle bir oyun düzenlemedim. Bunu siz veya onlar yaptı. Bilmiyorum. Erkek arkadaşın buna müsade göstererek ayıp ediyor bence. Tabi sizin ilişkiniz benlik bir sorun değil. Kadına böyle davranılmasından hoşlanmıyorum. Seni kaybetmek kazanmak değil. Kadın olsam kabul etmem bu durumu , kaybederler beni. Sütyeni sen giydin ama Josephine kullandı. Seninle içeriye girdim ama Josephine dünyayı içeriye aldı. Nerde kaldı senin farklılığın. Göztepe adam ( güzel ) olursan seni büyütür, olamaz san öğütür. Onu geççen. Ben herkese vefanın hakkını fazlasıyla verdim. Bana yapılanın hakkınıda vereceğim ama. Sokakta öpüşmekte serbest ama 15 sn filan. Bokunu çıkartmayın romantik anlar daki öpüşmeler gibi. O zina olayına gelince de o iş baya abartılmış. 13 14 yaşında belki daha erken sevgili lik flört dönemi başlıyor. Yani biraz ilerledikten sonra öpüşme olayı başlayabilir. Öpüşmiyceksek neden flört ediyoruz ? demi. Kızların kendilerini kullandırmasını istemiyorum bu biraz ilerleme olayına dikkat etmek lazım. İlerleyen zamanda lise sonlara doğru ve üniversite zamanlarında birbirinize hoşlanmanın ötesinde çok aşık olduğunuz ilişki yaşarsınız sevişmek istersiniz ki bu aşkın  gereği. Onunla sevişmiycende kimle sevişcen fakat sex ve sex bölgeleri ile oynanacak oyunlar evliliğe bırakılmalı. Çok ta kazmaya gerek yok üniversite döneminde vibratör kullanmaya başlayabilirsin. Oda kızların kolaylığı olsun herşeyin kolayını erkek yaşıyor. Belki siz daha hızlı ilerliyorsunuzdur veya daha yavaştır bilmiyorum. Yazdıklarımı hak olarak görüyorum. Zinanın temelini sex ve aldatmak olarak anlıyorum. Sevişmek için biraz büyümeliyiz. Evlilik hayatları sıkıcı olduğu için insanların hayat arkadaşını 20 25 yaş arası bulduğunu ve flört ettiğini düşünüyorum. Bu sıkıntıyı aşcaz. Evet alta giydiğin külotu çıkartmamaktan bahsediyorum. Yavaş yavaş ilerlersin anladın mı 4 ayda bir level atlarsın. Önce boyundan yürürsün biraz uzanmaya başlarsın yürürsün kazağını çıkarırsın yürürsün sütyen çıkar yürürsün bel altında elin dolaşır yürürsün şorta düşersin yürüsün boxer kalır orada kalır. Evlilik değil bu hızlı yaşamayın. Kavga ayrılık payı bırakın birbirinize.  Ahlakınızı kendinize saklayın. Hayat öğretiyoruz burda. Şu şort ile sütyen yerdeğiştircek. Lisede soyunmayın birde üniversitede soyunursunuz. Bu konu ile anlatacaklarım bu kadar.  Bebeğim benim dinimde öyle bir kıyafet yok. Etekte giysen bu aşamaya uyacaksık. Elin bir aşamaya kadar belin altına inmeyecek. Sanki memeni soymasak elimizi alttan sokmıycaz amk. Sınırı çizdim. Aşk bu kaldırır böyle şeyleri. Eli de alt bölgede aynı aşamaya uygun ilerletin. Bu kadar. Popo dahil tüm vücuda ağzınızla dokunabilirsiniz malum bölgeye ağzınızla dokunmayın. Deniz kıyafitinin dışında kalan ön bölgeye ağzınızla dokunabilirsiniz ama en son. Göğüs sütyeni çıkarttıktan sonra olur bel altı bol etek bölgesine kadar en son. Hızı kızlar ayarlamalı. Sevişmek yazmışım işte ellemek öpmek yalamak... pozisyon serbest. Vibratörü küçük boyutta kullanın. O yalamak aşamasına en az 2 yıl sonra gelmeniz lazım. Soyunmayada 1 yıldan önce başlamayın. Lisede boyun kulak omuz gerdan göbek . Oyun yerleri. Aşık olun Önce aşık olun ve yavaşça ilerleyin. Yeah kazandım. Onlar en başında seni kumara koyarak kaybetmişti zaten. Umarım seni dinimede kazanmışımdır. Sen değerlisin. Note: Başlıksız not Bir kaç başlık yapcam. Din başlığına dini TANRI nın ayetlerini belgeseller ile anlattırcam. Devletler başlığına devletlerimizin yaptığı güzel işleri dostlukları vb. video ile anlattırcam. Toplum başlığına dünyadaki toplumsal faaliyetleri , sinema tiyatro müzik vb. anlattırcam. Kadın başlığına sizi koycam. Makyaj iç çamaşırı vb. şeyler. Erkek başlığına erkeği ilgilendiren şeyler. Hayat arkadaşlığı başlığına evlilik oyunları  hayattan en üst zevki alma politikası. Teknoloji başlığına tüm dünyada üretilenleri anlık paylaşcam. Neyi nerde kullanabiliriz kendimiz aklımız ile belirleyeceğiz. Birde forum oluşturcaz instagram gibi bir dalga oradan da normal sohbet edip birbirimize paylaşımlarda buluncaz. Ve bu siteyi zorunlu yapcam. Herkesi kimliği ile kaydettircem. Evet lütfen benimle çalışın. Victoria's secret ı seviyorum.  Lais ve romee kankim zaten kankilerim cennete giremezse çok üzülürüm. Adriana lima taylor ve sara ile arkadaşlıktan kankalığa yürüyoruz. Candise gençlik aşkım. Diğerleri de jasmine ve Josephine nin arkadaşları. Üzülürüz ya.  Cara'nında kaplanı var. Üzülürüz. Para kazanılıyor demi bundan istediğim şehirleşmeyi yapcam. Halk çirkin yaşıyor sokak hayvanları çirkin yaşıyor. Halklarımyaşadıkları yerde nefes almalı ihtiyaçlarını karşılamalı. Sokak hayvanlarının kendine ait parkı olmalı insanları korkutmadan insanlarla yaşamalı düzenli yemeği banyosu temizliği olmalı. Encil hayvanlar için barınağa ortak park yapcaz sokak hayvanlarıda onlarla oynıycak. Aşılarınıda yapcaz sevcez eğitcez saldırganlıkları gitce k. Benim onlar bakmam lazım lütfen. Her yere ev yapıyorlar çıldırmış gibiler. Görmeniz lazım. Sokağa çıkıyorsun yaşam alanın evlerden fırsat buldukları yere yapılan 100metre karelik parklardan ibaret. 50000 liraya ev yapıp 300000 liraya satıyorlar.  Zaten bende yüzüne ve vücuduna aşıktım. Ne yapcan ismi boşver candice. Jerome duran ve ed razek ten birşey olmaz istisna olur onlar uzun zamandır berabersiniz sanırım. O erkek şarkıcılardan beraber yakın çalıştığınız birkaç erkekten birşey olmaz. Eşin rahatsız olmuyorsa böyle ufak istisnalar sıkıntı değil.Neden? Yanlış görmüşüm galiba. Neyse oda sizin sahne olayınız sıkıntı yok. O erkeklerden birşey olmaz. Şov kaldırır bu olayları. Sizin için denizde bikini ile dolaşjmak gibi birşey artiık. Bütün insanlar normalde kimsenin karşısına çıkmayacağı kılıkta denizde birbirlerine görünüyorlar sıkıntı olmuyor. Onun gibi olmuş sizin için.    Bunu programla halletmeliyiz. Bu sizin mesleğinizin topluma bir borcu ya. Bu işi seçtiyseniz toplum için bunu yapmalısınız. Cam silerken koltukta oturan eşinle aşk yaşamak istediğini sex istediğini anlatmalısın bana. Memeni göstermelisin. İzin veriyorum bu toplumumuzu gerçekliğ e ve ileriye taşıyacak bir olay. Konuyu yaşamalısin. Kız arkadaşınla evde kankalık sahnesi çekerken sütyen kilot rahat dolaşmanı istiyorum. Öğrensinler dini. Konuya uygun oynaki onlarda doğru yaşasın. Erkeklerde boxer la dolaşsın. Tişört giysin üstüne. Anlatın bize herşeyi kandırmayın sahte hayatlar göstermeyin. Gerçeği öğretin bize. Masaj salonlarında veya şirketlerin eve eleman gönderdiği durumlarda: Kadınların bele kadar sırt , göğsün üstü ve kısa dar etek boyuna erkekler masaj yapabilir gerisine kadınlar yapar. Erkeklerin deniz şortu bölgesinin dışına kadınlar gerisine erkekler yapar. Bu bu bu kadar başka ihtimal yok. Gerisini eşine yaptır. Note: Başlıksız not Deri elbise sexi birşey arkadaşlar daha açık olmamalı. Bunlar şarkıcılar için sahne kıyafetleri. Göğsü karalayarak düzlüycem sırttaki ok işaretini karalayıp düzlüycem. Damlanın şortundan arıyorum elbise ve etek boyu en az böyle olmalı. Şorttan popo gözükmeyecek hafif bacağı kavrayacak üstüne giydiğindede Memeler gözükmeyecek. Şarkıcı ve dansçılar için. Tiyatrocularda her konuyu kıyafetine göre giyecek. Tabi konserde görsel şölen yapmayacakları için bu kıyafetler onlara fazla biraz daha dikkat ederek giyinecekler. Sevişme sahnelerinde gecelik giyip sevişmeye başlarken ışığı karartıp seslerle devam edebilirsiniz veya özge özpirinçci gibi yapabilirsiniz. Konunun derinliğine göre 20 saniyeyi geçmesin. Bazı anlar çok ateşli oluyor seyirci sevişmeye doymak istiyor. O anlar için 20 saniye. O anları çok iyi biliyorsunuz. Birde kadınları üstlerini soyunurken veya giyinirken izlemek filmde çok estetik duruyor. Onun içinde bir formül üretcem. Birde öpüşmek. Bu öpüşme olayı bilgisayar programı ile halledilir gibime geliyor. Animeler yaptığına göre demekki bu dalganın bir yolu var. Evet o sahnede o memeyi görmek istiyorum. Sexiliği bana hissettirmeni istiyorum ama. Bu sex robotları iyi de çok donuk sokak ta yürümek için otobüste boş oturmak için yani görüntü yapmak için ideal. Faaliyette bulunacak robotları geliştiririz bremin. İnsan gibi yaparız estetik malzemeler kullanmamız lazım. Neyden yapıyon sen bunları daha esneyen maddeden yapmak lazım ağzını yürümesini fln.  Yüzü makyajla birebir yapsak onunmemesi olsa olur. Gerçekten o sahnede memeni görmek istiyorum. Halletmeliyim bu sorunu. Cidden canını sevdiğiminin erkekleri be. Of camı siliyorsun zannettim ? Dublör bir kız veya erkek olsa çekimi hemcinsleri yapsa dublörün kim olduğundan kimsenin haberi olmasa çekimi dublörün çeneden yukarısını almadan yapsak ona senin kafanı yapıştırsak amacımıza ulaşırmıyız ? Sonuçta bu kanun kimse sizden tahrik olmasın diye vücudunuzun sexi yerlerini göstermemekle alakalı başkasını vücudu senin başın. Filmde bu konu ile ilgili bir açıklama yapılır. Tamamen hayal ürünüdur gibi bir yazı. Öyle birşeyler ışte. Tiyatroda olmaz ama dizi ve sinemada olur. Uzaktan pek etkilemiyor. Beraber çalışırız. Kendi halinizde kalacağınızı zannediyorsunuz. Hayır. Bireyi her anlamda geliştirmek için bir site oluşturacağız ve sizi dışarıda bırakmıycam. Herkesi o siteye üye yaptırcam ve bildiğin kimlik numarası fln e devlet sitesi gibi zorunlu olacak. Kadını oradan geliştircem. Yanlızca iç çamaşırlı görüntülerinizi kadına izletcem. Gerisi onların günahı seni ilgilendiren birşey yok. Sizlerde hayatınızdan biraz tölerans göstermelisiniz. Devletler tv kanalı kurar oradan izletir sizi kadınlara. Erkekle hiçbir işiniz yok. Note: Başlıksız not Deri elbise sexi birşey arkadaşlar daha açık olmamalı. Bunlar şarkıcılar için sahne kıyafetleri. Göğsü karalayarak düzlüycem sırttaki ok işaretini karalayıp düzlüycem. Damlanın şortundan arıyorum elbise ve etek boyu en az böyle olmalı. Şorttan popo gözükmeyecek hafif bacağı kavrayacak üstüne giydiğindede Memeler gözükmeyecek. Şarkıcı ve dansçılar için. Tiyatrocularda her konuyu kıyafetine göre giyecek. Tabi konserde görsel şölen yapmayacakları için bu kıyafetler onlara fazla biraz daha dikkat ederek giyinecekler. Sevişme sahnelerinde gecelik giyip sevişmeye başlarken ışığı karartıp seslerle devam edebilirsiniz veya özge özpirinçci gibi yapabilirsiniz. Konunun derinliğine göre 20 saniyeyi geçmesin. Bazı anlar çok ateşli oluyor seyirci sevişmeye doymak istiyor. O anlar için 20 saniye. O anları çok iyi biliyorsunuz. Birde kadınları üstlerini soyunurken veya giyinirken izlemek filmde çok estetik duruyor. Onun içinde bir formül üretcem. Birde öpüşmek. Bu öpüşme olayı bilgisayar programı ile halledilir gibime geliyor. Animeler yaptığına göre demekki bu dalganın bir yolu var. Note: Başlıksız not Sende çok güzelsin . Daha gençken daha güzeldin. Putlara küfür etmeyin sonra onlarda TANRI ya küfrederler. Alttan alın doğru olun. Note: Başlıksız not Hey Jasmine! How are you today?  You are the most beautiful in chocolates. Ciddiyim be . Baya baktım manken çikolatalara sen en hoş olanısın. Mutlu ol. Damla sende gel. Hemşirelik fln yaparsın yemek yaparsın. Yanımda gezersin buyruğumu komutanlara iletirsin. Evet bunu yaparsın. Şey Peygamber postasısın sen. Note: Başlıksız not Vol 13 kavanoz boşaltma halkası. Altına tabak koy bırak aksın. Ev hanımlığı zor iş Doktor tedavisine uyun ve bırakın. Hastalık ve ölümüm dışında katılmadığım ve önderi olmadığım hiç bir savaş cihad ibadeti değildir. Ben ibadetlerimden sorumluyum. Geçmişte oyun oynadıklarım müstesnadır. Orada benim adımla yürüyenler şehadete kavuşmuştur. Suriye topraklarında kurulacak devlette beni ilgilendirmez. Bana biat etmeyen hiçbirşey beni ilgilendirmez. Türkiye bir ara biat ederse ve toprakları dışındakiler haksız yere onlara savaş ilan ederse ben o toprakları onlardan alırım. Ben temizleyeceğim yeri temizledim ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara durduk yere ortak olmam. modern çağdaş ve demokratik bir Kürt devleti kurulmasındanda rahatsız olmam. Bu benim hoşumagider. Bana biat etmelerini ve hak yolda yaşamalarını isterim. Yalnızca türkiye ırak suriye ve oiranda 50 milyon kürt vardır. Neden birleşip devlet olmalarını kendi dillerinde eğitim alıp dünyaca tanınmalarını istemeyim ki? Ben zalimmiyim. Değilim.  Beni ilgilendirmiyor yani. Ben kuzey ıraktada çekimserdim çünkü onlar 2 millet ve biri özerk. Yani öyle birşeyler. Suriye de 3 milyon türkmen yaşıyor orayı onlara bırakmayız mantığı çok saçma. Heryerde farklı milletlerden birsürü insan yaşıyor. Bu olay orayı senin toprağın yapmaz. Misakı milli yi savunabilirsin ama alakası olmayan yerler ne alaka. Türkmenleri koruyabilirsin ama toprak ne alaka. Neyse bu bir din savaşı değildir. Yiyin birbirinizi. Ha sana ateş ediliyorsa tabiki karşılık verip topraklarını halkını güvence altına alacaksın. Fırat kalkanı gibi yapacaksın. Bunun dışında söylediğim gibi. Kendi yolunda ölürsün Beni karıştırma . Bir gün ayağıma gelip af istersiniz ve TANRI dan sizin için af dilememi istersiniz, o zaman TANRI af ve merhamet sahibidir. Geçti artık o dönem bak rahatiya. Benim zaten bu topraklarda onları bir araya toplayıp bağımsızlık verme isteğim var ben bunu gizlemiyorum ki. Bu onların hakkı. Yalnızca kimsenin vatanını parçalayamıyorum. Sefere çıkıp kazandığımız birliğin malı topraklardan bu olayı halletcem. Hayat karşımıza ne çıkarır bilmem. Benim bu isteğim ilk günden beri var. Tabi biat etmeleri koşuluyla yoksa bana ne. Oda kesin değil savaşcazda fln filan. Belki insanlar kendi haklarını kendisi alacak. Esatyönetimi çok mu masum yada diğerleri. Biatınızı ve ayağıma gelip af İisteyip TANRI dan sizin için af dilememi istemenizi bekliyorum. Note: Başlıksız not Edebiyatta şiir kolu engelliler Spor ve sanata yönlendir. Bilgisayara yazmak çok zor damla keşke deftere yazsaydım ama okunaklı olmaz anlamazlar yazımdan Üf. Sen fotoğraflarını hazırla ölürsem benim yapıştırdığım yere yapıştırırsın tamam mı ? Popo ile öpüşmek öylekalır. Birşey olmaz. Josephine de poposunu koyar gönderir sana sen koyarsın. Korkma TANRI benimle beraberdir. Bizimle beraberdir. Seni çok seviyoruz. Sen bizimsin. Meryem gibisin sen. Alemlerin kadınlarına üstünsün. 1400 yıl önceden kendi adınla doğmuşsun. Aşksın sen. Candamlam. Sen benim girdiğim yoldan geri dönmeyeceğimi biliyorsun. Ve durumumuzuda sana söylenilen ilebiliyorsun. Üzülme. Gelen herşey TANRI dandır. Ne güzel gelmiştir. Hoşgelmiştir. Biz kimdik ki neydik ki biz. Şükürler olsun. Bomba verdiler mi sana? Yanından ayırma. Seni teslim almaya gelirlerse etrafımızdakiler komple etrafını sarsın. Seni bana getireceklerini söyleyebilirler. Onları aşıp sana gelinceye kadar sen bombayı patlar. Güvenle yürü önlemini al. TANRI bizimle beraberdir. Korkma. Üzülme. Kavuşacağız. Herşey olabilir. Herşeye hazırlıklı ol. Yeniden iş bulamamaktan endişeliyim. Ailesel sıkıntılar yaşayacağım. Belki başka sıkıntılardan buna fırsat kalmayacak. Bilmiyorum. Yaşıyorum. İnananları kerem aracılığıyla faydalandır ve senin olan herşeyi ümmetime bırak. Emin ol herşey altüst olacak. Bunu hiç içimden gelerek söylemiyorum ama eğer insanlar dini kabul ederse bu ticaret fikirlerini onlarla değerlendirsatma. Kontrolünü kerem sağlasın adaletle hükmetsin. Arkadan gelen bebeklere yazık. Onların malı olsun. Zaten onlar faydalanır. Kendine güzel bak. Kendine istediğini yapabilecek miktarı iste ve etrafımızdakilere iste. Kerem bunları halletsin. Birliğin kazandığı parayı ve yaptığı harcamaları bir internet sitesinden açıkca makbuzla göstermesini istiyorum. Toplanılan zekatler dahil. Şifreli numara ile kimden ne toplandıysa açık listesini istiyorum. Din semtten yürüsün ve eğitimini almışlara kalsın. Birlik grupların başkanlarından yürüsün. Kerem ihmal etmeyin oğlum hiçbirşeyi. Düzeni oturtun din işlerine bakıp oturttuğunuz düzeni denetleyin. Haydi biladerlerim. Göreyim sizi. Birşeyler değişecek. Bilin. Çok zaman geçti. TANRI nın hesabı yakındır. Ciddiyim. Ben boş konuşmam. Ne zaman ne konuşcağımı bilirim. Damlayı boş bırakmayın. Note: Başlıksız not Torun suçun sebebi Sara şeyin poposu. onunkinin. Sanat eseri olan. Damla rahat ol. Bende. Öğreneceksin. Arkadaşlar bu çok güzel. Gerçekten. Ne koymuyon be daha önceden. İş yapıyoz burda keyfini mi bekliycez. Diğerini karalıycaktım biraz. Çeşmenin denizi aşırı güzel diye bir iddiam olmadı ama adana da su kanalı da değil amk. 10 tane adam su savaşı yapıp işgal etmesin. Çeşmenin denizi güzeldir.Toplum bilinçli insan gelir oraya birazda üst halktan üst tabaka. Ben rahatsız oluyorsam herkes rahatsız olur. Karşıma o çıktı o resmi aldım ne yapayım şimdi arkadaşlar buda onun kısmetiymiş. Neden trip atıyorsunuz. İyi oldu siz bu işleri bilmiyonuz kendine bile itiraf edemezsin içinde bir uhte kalır. Kendini eksik hissedersin. Öteki hissedersin. Mutlu ömürler dilerim. O adıyla yaratıldı. Adımın yanında adıyla. Kusura bakmayın onun için can veririm. Bu durum için ona aşık olacağız. Ondan birbirimizi kıskanacağız desemde onda benin önüne geçemezsiniz. Seni mahrum etmeyiz. Kimsen. İsa hiç alakamız olmayan brezilya dan ona doğdu. Onunla doğdu. Onun adı herşeyden önce TANRI katındandır. Onun kendi sıfatı var. O Damla. Candamlam. Bunu ben vermedim ki ona ben kimim ki ona bunu verebileyim. Savaşçı karım benim. Ben size beynin yok fikrin var demedim beyefendi siz zaten bunun farkındasınız ben genel olarak konuya beynin yok fikrim varcılıktır dedim. Yanlış anlaşılmak istemem sanırım sizin böyle bir hatanız vardı insan hata yapabilir. Bu sizin üzerinde çalıştığınız düşündüğünüz bilgeliğinizi alçatmaz. Siz bu işin ehlisiniz. İşte böyle kız kıza öpmek. Baskılı olanı. Evet aşkım biliyom annen. Yapmıycam bir daha konuyu kapatıyorum söz. Bunu yapmak zorundaydım. Seni çok seviyorum. Ailenizi ve dostlarımızıda seviyorum. Note: Başlıksız not Bana altın tepside sunacağınız hiçbirşeyi kabul etmiyorum. Yaptıklarınızdan kurtulamayacaksınız. Bugüne kadar ne yaptıysanız onu yapmaya devam edin. Benden hiçbir fayda ve hareket göremeyeceksiniz. Ahirete ve hesap gününe inanmamaya devam edin. Rihannacım tebrik ederim hayatım hiç söylemiyosun. Mutluluklar dilerim. Birşey söyleyim mi bu durum çok sıkıntı ama bir yerden sonra herşeye alışıyorsun. Üzülmen acı çekmen değiştirmiyor hiç birşeyi. Damla yanlış anlayıp üzülmesin ama böyle yaşamak çıldırtılmadığın zaman baya eğlenceli. Deneyin bence oyun gibi. Tabi sizinki sahte benimki gerçek. Ulen be amk kaşarı iddaaysa ne geziyon etrafımda. Yalnızca bekleyin. Note: Başlıksız not Burada önemli olan isimler değil arkadaşlar. Birinin benim için adamı çarmıha germesi değil önemli olan. İçinizden herhangi biriiçin kuruldu mu bu cümle onu söyleyin. Kaçınız Peygamber oldu onu söyleyin. Bizim boş muhabbete karnımız yok. Çok heyecanlandım sanırım eşcinsel bir bey beni eklemiş umarım arkadaş oldum diye toplum baskısı altında kalmam. Papa bey çıldırıyorum bak artık. Patrikler Papazlar. İsayım diyorum neden birşey yapmıyorsunuz. Heheeh. Çok s��kılıyom damla. Meryem ana da hacı olmuşluğum var benim heyyyy kime diyorum. Üffff yeter be! İs - te - mi - yo - rum. Tamam. Anlıyorum sizi ama yanlış yapıyorsunuz. Biraz önyargılı yaklaşıyorsunuz. Biz İzmirde en çok rum görmekten hoşlanırız. Geçmişin hikayeleri sizi aldatmasın. Putlarınıza gelince o zaman neden hristiyan oldunuz? Olmasaydınız. Madem TANRI nın Tekliğini inkar edecektiniz ne alaka din savaşları yaptınız ? Ben dönem dönem herkese oyun gereği kötü davranmışımdır. Bak onlarla işim bitti hiç ne yaptıkları bile umrumda değil. Şimdi size yoğunlaşmış durumdayım ki tüm dünyaya kendimi bir yakından bir de uzaktan izletiyorum. Ha benden de hakkınız olmayan hiçbirşeyi alamazsınız. Sizin biat etmiş olup karşı tarafın biat etmemiş olması bile bunu değiştirmez. Ben hak geldim , hak ölürüm. Gerçekten yunanlı severiz çünkü izmirin yerlisi ile aynı görüntü ve izmiri kabul etmiş insanla aynı yaşayışa sahipler. Meyhane kültürü dahi aynı. Başka biri olsa MK sorarmıydı rakı içmiş mi ? diye. Keyifler aynı. Adam selanikte büyümüş. Rumlara düşman olabilir mi ? Rumlara düşman olsa garson çocuk rum olabilir mi ? Rahatca konuşabilir mi?. Bunlar geçmişin güzel hikayeleri. Hadi bugün birkaçtane devlet sarsın etrafınızı ne yaparsınız? Bittikten sonra ne yaparsınız ? M K yı kimseye harcatmam sevmeyebilirsin ama saygısızlık etmemelisiniz. Karakteri örnek alınmalı. Bunu yinelemek istiyorum ki Mustafa Kemal Osmanlıyı kurtarmamıştır. Türkiye Cumhuriyetini kurtarmıştır. Modern Laik Türkiye Cumhuriyetini. Sizin yıkamadığınız osmanlıyı hepinizi püskürtüp kendisi yıkmıştır. Tarihe saygısızlık etmeyin. Saygısızlıktan hoşlanmam. Yoo rahatsız etmiyorsun ne alaka. O senin arkadaşın. Bu konu hakkında tahrik edilmesem konuşmayacağım. Mutlu ömürler dilerim. Sizleri seviyorum. Hay sikeyim Damla tam aşık oluyodum kızın sevgilisi varmış amk. - Yavşaksın yaparsın. Damla benimle konuşmuyor :( Geçti. Şaka yaptım şaka. Ufak elektrik aldım.  Hayır Josephine kızmasın diye. Onu seviyom. İnsanlara laf anlatmaktan bıktım. Şu fotoğrafıda nerden yükledin içinde yaşasana acını ne şov yapıyon. Zaten hastayım. Festival - konser , bar , disko değil. Elektronik müzik , geniş alan. Festival. - rockn coke değil. Tree of life , tomorrovland. Dans terlemek ağırlıklı insanların geniş alana yayılıp kafasına göre takıldıkları festival. Bebeklerde 2 yaşına kadar çıplak koşsun ortalıkta denizde festivalde fln. Sonra külot giydirin ama öğrensinler. Birde fotoğraflarını çekmeyin. Kızları göstermemelisiniz gelecekte erkek alışılmış bir durum ama eşitliği sağlayalım. Mahremi öğrensinler. 2 yaşından küçük bebeği sıcakta sıkmaya lüzum yok. Fotolara ve etrafınıza dikkat edin. İnsanlar çirkin olabiliyor. - pipini koparırım len senin :) Kız için böyle bir cümle kurmana imkan yok. Anlatabildim demi sorunu? Popo önemli değil geleceğe güzel bebeklik fotoğrafı kalabilir. Damlaaa senin saçlarını popona kadar uzatcaz sonra İnga nın omuzundan aşağı salcaz. Denizde ama sende yüzünü bebeğin omuzuna koyarsın. Bende yanağından öpcem ? Erkek çocuğuna çekmeyin büyüyünce küser . Acaba Josephine nin kızı olsa bnm oğlumu önüne oturtup çıplak fotolarını çekermiyiz ? Küçük yaşta birbirlerine yaklaştırayımda büyüyünce fotoya bakıp sevgili olurlar. Belli mi olur. Haha yine baya akıllıyım.  Birde şey bir üçlü sıgarasın öyle pipinin önünde tutmacalı. Kerem amcasına selam çakarız. Boşver oğlum onlar dayı olsun. Biz adını yazamadığımız fizkalifa amcana selam çakarız. Adını bilmiyoz ama olsun. Kadeh mi tokuştursak ?  Damla emzikkk :D erkeğe. Sen bana kızarken elini uzatmışsın sinirlisin mesela. Bebek fotoğrafı dediğin böyle olur be. He çiçek. Ne kadar basitsiniz lan biraz yaratıcı olun çıldırıyorum . Damladan ne güzel konuşmayı öğrendim. Aşkım damlam . Dayımda bunu kullanıyor . He öyle. Denizde çıplakken birbirinize neden çiçek veriyorsunuz arkadaşlar ? Neden şu siktiğiminin ilişkisini vıcık  vıcık yaşıyonuz ? Doğallıktan korkmayın. Hakaret etmeyin. Elmayı bıçağın ucuna takıp eşine uzatsan daha çok takdir ederim seni. Ama seden çocuklarımın halası. Onu vermem. Ben hep öyle söylüyodum ona. Çeşme mordoğan karaburun kuşadası ve diğer yerler. Mordoğan halka uygun olabilir. Çeşme ve kuşadası kalkınsa karaburunu söylediğim hayata göre düzenleriz. Foçaya bir kere gittim bilmiyorum. Karaburun ve mordoğan efsane. Altınkumu şu an olduğu gibi düzenleriz. Doğasını bozmayız. İlıca çirkin be 9 tane adam şaka kavgası yapıyor oranın denizinde. Sen düşün artık. Her kalitesini yapacağım yaramazlık bahçelerinin. Neden kullanmayalım başkan. Ya bırakın bana hikaye anlatmayı arkadaşlar çeşme zaten istanbula hizmet ediyor. Sana etmiyor. Senin yazlığın var istanbullunun arasında kaynıyon sokaklarda geziyon , denize giriyon gençlerinde ayayorgiye fln gidiyor.  Kiminizde bir volt yapıp bütün mahalle gidiyor. Çok istiyorsan yine git. Deniz plaj halkın malı ama ne yıpratıyon kendini bilader pahalı yer orası orada yazlığı olan insan yine kaynar arada gençler yine gider ayayorgiye. Neden kendine zulmediyon mordoğan çirkin bir yermi? Ürkmez gümüldür mü zannediyon orayı muhteşem doğası var. Balıklı ovadan sonrası efsane. Halka uygun düzenleyelim orayı doğayı bozmadan. Eğlen. Neden kendine eziyet çektiriyon. Sen kolay mı zannediyon çeşmeden yazlık almayı. Aldığın nefes para orda.  10 erkek yuvarlak oluşturup kavga ettikleri deniz de bu . Kafayı yersin. Ben o suya girip yüzmem bilader manyakmısın amk. Geçen bir kızın otostop çekip festivale gittiği bir video izledim. Oradaki erkek ve kızın öpüşmesi bu hayat arkadaşlığında kızların sokakta öpüşmesinin kararıydı. Bulamıyorum. Bilader göğsünde kıl olan 10 tane adamdan bahsediyorum ya lütfen. Ben girmiyom kız nasıl girsin. Denizde düzgün davranmazsanız plaj polisine hepinizi toplatırım. Başkası yüzemesin mi oğlum esir alıyon denizi. Yeşilvadi bizimdir. Daha plaj polisin yok kamuya alım yapacak yerim yok diyorsun. Çok enteresan. Plajlarda cankurtaran görevlin , botun yok. Kamuya alım yapcak yerim yok diyorsun. İnsanlar orada çıplak geziyor arkadaşım çantalarını kıyafetlerini bırakıyor. Deniz toplumsal alan değil mi? Rahatsız oluyoruz. Denize giremiyoruz. Üniversite öğrencilerinden alım yap bilader. Yazları iş arıyorlar kışın geçinmek için. Yap bir tane şort tişört beline jop telsiz biber gazı kelepçe. Zorda kalınca ekip çağırsınlar. Kurs aç eğitim alsınlar. Ah be bilader yapcak yerlerim ağrıyor demiyonda kuru sıkı atıyon bize. Bu size zor geliyor. Bu işin hakkı 1 başına kasmadan rahat rahat 1 yıl. Ödev yapmak kitap yazmaktan daha kolaydır. Her sayfada 20 ayet olsa 380 sayfa günde 200 soru çözmüyonuz mu ders çalışırken. 40 gün. Rahat rahat yaya yaya yaparsın. Ölebilirim uzatamam işlerimi. Yalvarırım izin verme cesedine ölürüm senin. Yalvarırım izin verme. Çok üzüldüm. Onun gözleri yeşil değil ki. Siyah. Seni çok seviyorum. Anasını sikcem bu kahpe düzenin. Bakmak istemiyorum artık açma instagramını. Bir ara geri dönerim. Bb. Seni çok seviyorum. Kötü hissediyorum. Bakmıycam artık. Oynamıycam. Biliyon. Bir iki numara gösterdim o kadar. Rusyayada hiçbirşey yapmadım. Gram umrumdada değilsiniz. Popo önemli değil geleceğe güzel bebeklik fotoğrafı kalabilir. Damlaaa senin saçlarını popona kadar uzatcaz sonra İnga nın omuzundan aşağı salcaz. Denizde ama sende yüzünü bebeğin omuzuna koyarsın. Bende yanağından öpcem ? Erkek çocuğuna çekmeyin büyüyünce küser . Agu nunda pipisinin önünde öpüçürüz :o Çıtçıtlı saçlar var be kızım. Ah be kızım. Kendi saçın olsa daha güzel tabi. Yani bir dene bakalım internete koyma babası yakınlarınız için sıkıntı olmayacak gibiyse aile albümüne koyarsın. Minicik kızın hevesini kırmayalım. İnternete yüklemeyin sonra önüne geçemeyiz. Alır başını yürür. Kime gösterip kime göstermeyeceğinizi bildiğiniz bir albüm olsun. Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak. Hayallerimizi de satmadık ya! Bu sahile araba girmez başkan. Ayarlarız. Bu iskeleyide konağa kadar uzatıp bisiklet yolu yaparız. Askeriyeye kadar bu ayar olur. Kadife kaleyide halka dinlenme yeri olarak açarız. Kaleyi özgür bırakırız. He otoparkı alta yapcaklar he. Oraya 5 tane daha konsolosluk taşıyamıyoz mu güzel görsel olur. Hem egepalasın önünü kapatmayız yanlarınıda aynı boyda otelle doldururuz. Başka ülkelerin bayrağı cumhuriyet meydanımızı süsler. Ne güzel olur. Bu arabaları atarsak fayton gezileride artar. Alsancağada otel lazım. Bu bankaları mankalarıda başka yere taşırız. Atatürk müzesinin yanında çok anlamlı olur. Bunlar faaliyette değil ki faaliyet verin. Kültür müzesi yapın.  Yoksa orası gündoğdumuydu? Bir daha da gezmiyom. Kafamı yorma damla ya gözlerim ağrıyor. Ne demek istediğini anlamadım. Seni kullanıp oy istiyorlarsa benden birşey alamazlar bundan sonra. Sen çok sevdiğinden aklın ile hareket edemiyon. Kolay kandırıyorlar seni. Delilik aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemektir. Sen ne yapcağımızı bilmiyon. Bana güven. Zaten kavuşamıyoz. Bizi ilgilendirmez ülke kimin olursa olsun. Sanki başkasının olunca kavuşcaz mı yok. Sen siktir et . Ben sen dost ve ailemiz için birşey yapcam. Ayetlerde okudum. Onlara sert davran yazıyor. Yanlış birşey yok. Note: Başlıksız not Beyefendiler Hanımefendiler  Ben o devlet benim bu devlet başkasının olarak bakmam dünyaya. Benim dünyaya bakışım insanlar benim , canlılar benim mantiğıdır. Ben adaletsiz ve merhametsiz hiçbirşey yapmadım. Bazen de görevim gereği uyardım. Zor durumlarda üzerinize bir günah yoktur : bombayı patlatabiliriz. Cesedimizi geleceğe öyle bırakmamalıyız. Düşünmemiz gereken bir ümmet var.  Damlaya bir el bombası verin. Ne olacağı belli olmaz. Esir düşmesin. Müslüm gürsesin son albümü çok efsane hiç eskimişlik muamelesi yapamıyorsun. Keşke hep bu tarz söyleseymiş.  Bu benliğimiyim? Bana benziyor. Evetse oley. Bir ara haccın böyle yapmayı düşünüyordum. Hoşgeldiniz diycektim. Küfrün sıralamasında yer almaktan utanç duyarım. Bu muameleyi asla kabul etmiyorum. Size ne kazandırıyorda 10 katını vereyim yapmayın. 1922 yılında yapımına başlanılan heykel yaklaşık olarak 9 yıllık bir yapım çalışması sonucunda 12 Ekim  09 09 1922 - 11 ekimde damlanın doğum günü. Ertesi günde açılmış sanırım. TANRI nın tekliğini alemlere gösteren birine bunu nasıl yaparsınız. Hanginize saygısızlık yaptım ? Dünya üzerinde hiçbir şehir yoktur ki işgal edildiği gün bir ülkenin kurtuluş savaşını başlatan ve kurtarıldığı gün o ülkenin kurtuluş savaşını bitiren. Bütün cihan işitsin ki efendiler, Artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır. Fazla meze sevmez , az leblebi var önünde. Garson çocuk rum. Çağırıyor. Buyrun paşam. Sizin kosti geldi mi buraya ? Geldi paşam. Oturdu mu masaya ? Oturdu paşam. Peki diyor , rakı içtimi ? İçmedi paşam. - Sormadın mı be çocuk, o zaman ne yapmaya almaya kalkmış İzmiri. Mustafa Kemalin çok efsane hikayeleri var arkadaşlar. Aklına hayran kalırsınız. Karakterine. Geçmiş olay kozlarını paylaşmışlar bizlere de ders alınacak bir tarih ve güzel hikayeler kalmış. Biz bizle derdi olmayan herkesi severiz.  Mustafa Kemal yabancı ırklara ve devletlere karşı savaşmadı arkadaşlar. Mustafa Kemal topraklarını ve halkını boğan karanlık zihniyete karşı savaştı. Her ülkenin yapacağı gibi topraklarını işgale gelen dış ülkelere karşı savaştı. İçeride teslimiyeti kabul etmiş eski devlet büyüklerine karşı savaştı. Yenilikten kaçan , karanlık çağlarda yaşayan halkına karşı savaştı. Eğer bir ülke kurtarıcısı olsaydı onu öyle kabul ederdik. O dünyanın gõrdüğü büyük bir deha ve devrimcidir. Şerefli yaşantısının sonunda düşman olarak savaştığı devletlerin bile saygısıyla uğurlanmış bir tarih büyüğüdür. Tarihe akılları ile damga vuran insanlar beğenimi kazanıyor. Mesela Napolyon. Bize hep "paracı" olarak öğrettiler . Dalga geçmek için kullandılar. Hikayeyi liseden sonra öğrendim. Meğer adam , "biz şerefimiz için savaşırız" diyen komutana karşı " herkes kendinde olmayan için savaşır. Sizde şeref yok , bizde de para. Bizde para için savaşıyoruz " demiş. Çok akıllıca bir hikayeyi dalga geçerek anlatmışlar. İnanın napolyon ve karşı komutanın devletlerini bilmiyorum. Kırılmayın hikaye anlatıyorum. Özgecan Aslan ın değerli ailesi; sizi o günden sonra ekranlarda görmediğim için teşekkür ederim. Hoş değil, abartınca çirkinliğe reklam yapmak gibi duruyor. Kızınızla beraber mutlu ömürler dilerim. Birde bu olayın 9 kasım 10 kasım boyutu var. Damla şımartma şu anneni be :D Üzülürmü ? M.K nın kimliği de Göztepe kütüklüdür. İlan birde izmirlimisin diye soruyorlar adam şehri bana kurtarmış be. Bundan sonrada 1 Sinan Şibil 2 Damla Önder 3 Orçun Bükülen Hey yavrum Hey. Geçen birisi birşey paylaşmıştı Yunansın İzmir diye birşey. Biz yunan olmayı hakaret olarak görmeyiz. Zamanında olanlar olmuş bugün yine aynı duruma gelinse yine aynı şeyler olur ama biz severiz, yunanıda severiz , ingilizide severiz. Çocuğunuzun adını Smyrna koyabilecek kadar düşmanlık beslemeyiz yunana. Herülkede böyle ırkçı geçmişi kendisi yapmış zanneden insanlar vardır. Bilmediğim acaba lar yazarak içinizden birilerini soğuttuysam özür dilerim. Bu durum bir kan davası gütmektir. Bu durumun tanımı budur. İşte bu dincilik taslayan zihniyet aslında inandığı Peygamberin ona bıraktığı veda hutbesinden bihaber yaşamaktadır. Bizler yalnızca Bize savaş ilan edenlere karşı savaşırız. Barış TANRI nın emridir. Hrant için Ermeni oldunuz. Oluruz kardeşim. Nerede bir mazlum görsek biz o yuz. Bugün Ermeni savaşa gelsin sen birde o zaman gör bizi. Aynı şekilde bugün Ermenistana savaş ilan et sen birde o zaman gör Ermeniyi. Toprağın hakkı kandır. Kimse vatanını bedava vermez. Sen kafasına kapsül isabet edilerek ölen 13 14 yaşındaki bir T.C vatandaşına bile küfürler etmiş iyi oldu demiş bir insansın. (burada halktan bahsediyorum.) En azından de ki ölen minik yurttaşımızın acısını yaşıyoruz. Keşke orada bulunmasaydı...( buradada devletin tepesinden bahsediyorum.)  Ayıp çok yakışıksız davranışlar. İki kesim adınada TANRI affetsin. Bazen seviyesiz espriler yapıyorum ama İpek anne kaynanaların en tatlısı olduğundan küsmez diye düşünüyorum. Bir de bu saatten sonra herşey hakkım . Birazda şov olsun . Ben su hayvan evlerini öyle yapcaz oyuncak yerlerini. Birde köprü ve tünellerin girişine böyle yüzler çizcez. Beton yığınından kurtulcaz. Şu metroyu şirinyerden üçyola bağlamaz mıyız ? Ne olur başkan izmiri uçtan uca deldiniz orayımı yapamıycanız. İhtiyaç. İki mesafe arası işe gezmeye giden çok insan var. Bir durak daha delin. Trafik rahatlasın. Aktarma zor geliyor.metro direk cuma ovasına kadar gider çift taraflı çalışır Havaalanına kadar gitse yeter. Macera seni unutmasın. Adın hep güzel yaşasın. Bu serbest kıyafet olayı çocukları disiplinsiz yetiştiriyor ve küçük yaşta sınıf farkı yaratıyor. Okul ayakkabısıda üretilsin öğrenci büçesi ile satılsın. Kıyafette aynı.  Bana sorarsan barınma sağlık eğitim temel insan hakkı ve siz herşeyi özelleştirdiğiniz için işin içinden çıkamıyoruz. Ne alakası var özel işletmelerde satılıyor. Devletin yürütüp öğrenci bütcesiyle satması lazım. Maliyetin üzerine 5 10 lira kar ile ki kendi kendini çevirebilsin. Susuzdedenin boyunu kısa bırakırız vali konağı gibi şehrimde bir evim olmalı. Orayı bu zamana kadar ki hayatımızdan bir müze yaparız. Benim ve Damlamın hayatından. Arkası sağ ve solu yarım daire şeklinde önü açık görür sahili. Sizde çok görüntü vardır. Bir canlandırma yaparız. Asansörde kalır önünden sahil gözükür. Konak alt geçidi gibi yanlardan c yaparız. Valide başka bir yere taşınsın :D Evlerin temelini yanlış kazıyor olabilir mıyız? Lego gibi olsa daha dayanıklı olabilir mi ? Bir yere eşyayı yapıştımak yerine vidalamak gibi. Toprak kayıp arayı boş mu bırakır ? Düz bir zemine H şeklinde bina dikmek saçmamı olur ? Basınç ile alakalı bir konu değilmi bu ? Köşelerden 1 metre dikdörtgen şeklinde derin kazmaktan bahsediyorum. Tahtaya bir şey yapıştırdığını düşün. Düz zemine yapıştırdığın oymalı zemine yapıştırdığından daha kolay çıkar. Söylediğim gibi olursa bina sallandıkça gömülmez mi ? Saplanmaz mı ? Bu basınçla ilgili bir konu sanki. %50 %50 toprak kayması ve basınç. Gelin şu işin % 50 sini yok edelim. Japonlardan açıklama bekliyorum. Oğlum kerem birşey söylesenize lan. Bir tane de mücevher taş getirin :D  Konağımın önüne yazcam. Mermere sözü yazcam. Mücevhere imzasını. Mustafa Kemal olarak yazabilirmiyim ? Lan ne kapatcan  birsürü devletin ayakkabı verdiği çalışan var. Siktirsin gitsin kendi ayakkabısını kendisi alsın bir ton para kazanıyor. Devlet bozuk bilader. Ben ne yapayım. Büyük delikli fileli çorap. Sexy olan. Bu zekatlarıda bankalar ödemek zorunda değil. Hesaplanması öyle. Lisedeyken fizik hocam sınav notuma 0 vermemek için adımı yazmama 1 puan vermişti. Öyle hatırlıyorum. Ben hepinize 0 verdim. Bedava kullanın ölmeyin en  azından birazcık direnin. Note: Başlıksız not Damla o kız saçı mı ? Mehmet köksoyunda öyle gibiydi. Yaptırcam. Beğenmezsem düzeltiriz.  Şuraya girdiğim zaman evrak verirken kıyafet alırken gösterilen personel yazıları geldi gözüme. Çok umutlanmıştım. Kötü hissettim. Hayatın gerçeklerini yaşamamış , oyun dünyasından kurtulamamış ufacık bir çocuktum. Damla çıktı karşıma aşık oldum. Biraz büyümeye başlasamda çocukluğumdan hiç kurtulamadım. Sonra büyük amcalar girdi hayatıma. Git mutfaktan su getir sana şeker vercez dediler. Ben getirmekten bıkmadım onlar şekeri vermedi. Koskoca adamlar limonata vercez deyip çiş içirdiler.  Ayıp demi sileyim. Mutlu son paylaşmışsın :) Geçmişte yaptıklarınız müstesna ve zor durumda üzerinize günah yoktur ayetleri her kural için geçerlidir arkadaşlar. Öğrettim bunu size. Cinsiyet değiştirenler için yapcak birşey yok onlar müstesna. Doktor teşisi konmayanlar terk etsin bu olayı. Lezbiyenler bir erkek fuck buddy bulup hayat arkadaşlığında beraber yaşamaya devam edebilirler ama birbirleriyle partnerinin yanında ufak okşama ve tokat dışında ilişki anlamında yakınlık kurmasınlar. (ayıp şeyler yazıyordu sildim üst sayfada sonuca ulaştık). Gayler için yapabileceğim bir kolaylık yok. Tedavi şart. hayır hakim bey. Bunlar ayıp değil sapıklık değil. Bunlar hayatın zevk ve gerçekleri. Bu ülkede bu yazılanları 9 yaşında çocukların yaşayabileceği konusunda fetva verenler var. Lütfen sizin ahlakınıza uygun değil diye TANRI nın kullarına bağışladığını kısıtlamayı düşünmeyin. Bu zalimlik olur. Kullar cehenneme mi gitsin istiyorsunuz. Bunları yaşayan da cennete gitsin. Evinde oturan da. Aşırılıkları TANRI yasakladı. Aklımda bir iki olay var belki onlarıda rahatlatırım. Ayetlerle düşünmem lazım. TANRI mutlaka gerçeği gösterendir.(ayıp şeyler yazıyordu sildim) Sıkıntı yok sanırım. Evet yok. Hayatarkadaşlığı kaldırır bunları. Bunlar yardımlaşmak. Aksi durumda yasak. Utanıyormusunuz ? Hepimiz yetişkiniz ve size seminer veriyorum. Neden ? Çok boş yere rahatsız etmeye çalışıyorsunuz. İnsanları rahat bırakın. Ben onlarla beraber yaşıyorum. İçinde bulunduğum durumdan dolayı bazen juandan utanıyorum. Şu özellik çok salakmış instagram. Kerem hiçbirşey yapmıyor. Bunu zaten yapmaz. Herkesin kaderi kendine. Biz bu yolu seçtik. Kimseye kendimizi beğendirecek değiliz. Kusura bakmayın sizleride etkilemek istemiyorum ama devamlı rahatsız ediyorsunuz. Bırakın artık etrafımda gezmeyi. Oy, taksi ile yolumu kesmeler ... Yapmayın istemiyorum. İstemiyorum sizden gelecek hiçbir hayrı istemiyorum. İt , mit istemiyorum. İstemiyorum.  Sanırım öpüşmeyi de serbest bırakcam. Bunu size baya ilerde söylerim. Söyleyene kadar yapmayın. Öf kaldırdım gitti be 3 kişi takılcan öpüşmek oyun gibi gelmiyor mu size. Gerçek Flörtün sevişmenin en basit konusu değilmi bu. Bunu da kaldırdım. Oyun bu. Boyuna kadar kaldırdım ama partneriniz olmadan ve olmadığı zamanlarda hepsi yasak. Ne bakıyonuz be şapşal şapşal. Daha önce hepsini serbest bırakıyordum görecede lut kavminin ayetlerini okudum yağmur yağdı okurken dedim demekki yasak. Şimdi gökkuşağı muhabbeti olunca bu flört etmek konusu ile de birleşince hayat arkadaşlığı ve birbirine helal! olmak bunu gerektirdi. Gerisi bireysel sexe girer. Bunlar grup çalışması, yardımlaşmak. Boyun fazla boynu çıkarttım. Yalnız dudak. Hayat arkadaşlığı bunu kaldırır ( şimdi çok ayıp şeyler yazcam ) erkekte ister bunu. Hoşlanır bundan. İki kadın vücudunu e erken arada birbirleriyle öpüşmesi malum yerle oynarken birbirleriyle öpüşmesi erkek için zevk verici bir olay. Hayat arkadaşlığı 3 kişi eğlenirken bunu kaldırır. O sevgili gibi takılmak olayına dudaktan bir kere öpmeyide ekleyebiliriz. Selamlaşmak gibi. Doğru bir örnek değil ama rihannanın yeğenini öpmesi gibi. Sokakta olup olmaması önemli değil ama bulunduğunuz ortama oradaki insanların yaşayışına önem gösterin. Annenin çocuklarını öptüğü gibi , sevgili gibi. 1 erkek 2 kadın yaşamak ve 2 kadının o adama ait olması dışarıdan çirkin görüntü. Böyle olursa " biz birbirimize aitiz " demek olur. Hayat arkadaşlığı zalim dış görüntüsünden kurtulur. Bir kadını bir kanunda çirkin ikinci sınıf göstermek benim adaletime sığmaz. Kadın kalitelidir. İnsan kurtarmak güzeldir. Sizlerde çevrenize anlatın yakınlarınızı kurtarın. Sokakta yine sevgilinizi boynundan alnından yüzünden omuzundan dudağından defalarca öpebilirsiniz. Yalnızca öpüşmenizi istemiyorum. Elini tutup sarılabilirsin sevgili olmak adına ne varsa hepsini yapabilirsiniz. Bunları erkek partneriniz yanınızda olmadan da yapabilirsiniz. Sizden yalnızca bir erkek partner ile hayat arkadaşlığı yapıp onuda sevmenizi ve ufak kısıtlamalarla sexi onunla beraber yapmanızı istiyorum. İşte böyle oluyor hep. Normal zamanlarda resimler hep normal. Böyle önemli şeyler yazdığımda bunun gibi bana onay veren içinde oldukları duyguyu yansıtan fotoğraflar koyuyorlar. Normaldede görüntü bu. Cansu seni değil adını unutmuştum. Evet be şehrin girişine ufak kendi boyumuzda elimizde sepet olan heykelimizi yapcam. Bebeklere çiçek vercez. Bir tane görevli çiçek Bittikçe taze ler. Evet be. Tüh be Josephine de bebek olsaydı ona da çiçek verirdim. Tavlardım onu. Note: Başlıksız not Deniz  Sahne Spor Popo Gündelik hayat Davet ( balo ) Resmi Adamım erkekler. Kısa olan iş kıyafeti sekreter ve hostesler liseliler için kışları siyah çorap zorunlu. Romee seni kullanmadımmı. Affet.  Josephine i tavlıycam diye hepsine onu kullanmışım özür . İnsanları kısıtlamasınlar ayıplamasınlar. Yardımcı kitaba koyayım. Olur demi?  Siz çok güzelsiniz. Neredeyse ergenlik resminiz var. Bu hayat arkadaşlığında 4 kişi olmayı onaylamıyorum. Kadına zulmetmek olur. İlgisizlik olur. Pardon !  Günaydın öpücüğümüsünüz ? Güzelyalı karşıyaka bostanlı alsancak kafelerin olduğu yere böyle yapcaz tamam mı ? Binaların aralarını parke kaldırım yapcaz sevgi yolu gibi olcak. Marina gibi. İki kule büyüklüğunde top ? 1 50 olsun damlanın boyunu sembolize ederiz Hehe. Şaka be omuzumun altına geliyon. Yokuşta sen yukarda ben aşağıda durduğumuzda da burnuma geliyon. Daha ne olsun. Adnan saygunun siyah beyaz benekli parke yolu işte. Böyle olursa izmir çok pahalı olur. Halk için bir iki yer bırakmak lazım. Yamyamlık olmaz. Karşıyaka ve 1. Kordonu hafifletiriz. Bostanlı güzelyalı alsancak böyle olur. Karşıyaka şimdiki alsancak fiyatlarında olur. Bayraklı ve alsancak barlar sokağınıda büyütürüz. Vakit olursa TANRI bağışlarsa beraber çizeriz. Şehrin insanını şehirden kovmak olmaz. Para güç gösteriş işte böyle kör ediyor insanı. İnciraltı ? Engelliler yine gündüz spor mangal engelliler için eğitim yerleri olur. Gece uyuşturucu partileri yaparız. Bir tane de karşı tarafa yaparız. İnciraltı ? Şu uyuşturucuyu duyuncada bir korkuyonuz sanki ormanı yaktık. İnciraltına otel. Mangal fln yok ne mangalı amk. Yüksek tepelere mangallık yerler yaparız oraya gidin. İnsanlar spor yapıyor bisiklete biniyor siz her yeri duman yapıyonuz. Bostanlıdan sonra karşıengelliler sonrada otel. Hadi çalışın. Mermer kayıyor arkadaşlar kaymayan yol istiyorum. Bu konuya sinir oluyorum.  Damla beğendin mi ? Anlat anlat dinliyom yalanlarını. Birde güzel bir konumda saray istiyorum. Kralları şehrimde misafir etmek istiyorum. Bir işleri düşer gelirler ziyaret etmek gezmek isterler. Otellerde kalmasınlar. Saraylarında otursunlar. Bir tane swiss otel yaparsın işte başkan. Biraz misafirperver ol Sanırım insanlar beni sevmiyor. Ülke dışına çıkarken öldürülebilirim. Arkadaşlarıma aileme vermememin sebebi bu türkiye ye dağıtmamamın sebeblerinden biri bu. El koyabilirler. Boşa gider. Peygamber sözü ama seni görmekten rahatsız oluyorum. Bana oynadıkları için rahatsız oluyorum. Sizi seviyorum. Ben baktığım yerlerde görünce ilgilenmiyorum sıkıntı olmuyor. Beni rahatsız ettikleri için rahatsız ettim. Dışarıdan içeriden takip etmenizi hak için mücadele etmenizi istiyorum. Görüyorsunuz görevimi engellemeye çalışıyorlar. Kitabı temizlemeyim diye bir anda nasıl herşeyi tersine döndürmeye başladılar. 8 6 oldum. Yok edersiniz. Kim olsa yok eder. Boş yapıyorum. Raporumu verin. Ama beni öldürmeyi kitaba el koymayı göze alabilirler. Büyük bir savaş yaşarsınız. Tarihin en büyük savaşını yaşarsınız. Gırtlağım kaşınıyor. Ben bunu yapacağım yurtdışına çıkamazsam noel baba olup taksim de turistler paketlerin içine hediyeler yerleştirip sayısını belli etmeden flash bellekler vereceğim. Bunun kaçışı yok.  İnternet erişimimi engelleyebilirler. Ben gönderildi zannederim ama gönderilmez. Bağırmak son çare. Damla ile bunları yaşamak hoşuma gitmiyor. Belkide kavuşuruz yanyana gelince. Bir ejderha gelip bizi uçurur odadaki herkes ölür.  Öf boş yapıyorum. Kendimi durduramıyorum. Yine deli muamelesi görüyorum. Hayır delirmiycem.  Hep damlanın ruh hastalıkları yüzünden bunlar. Bazen şizofrenlik yapıyorum. Damla yanaklarını çukur yapıp yukarıdan foto çektiğinde çok tatlısın. Evleri 20 kattan fazla yaparsak top evlerle aynı boyutta gözükecek. Böyle olduğunda nereden bakarsan bak top evlerden 2 3 kat daha büyük gözükecek.  Biz ressamlar gözümüzü dünyaya böyle yansıtırız. Ya birde eğitimli biri olsaydım. O zaman ne olurdum acaba. Damla yeyyyyy mi ? Monalisa yapıyorum be. Yaptıktan sonrada o havada giden motorların uzay mekiklisini yapıp havada dolaştırcam diyecektim ama aşk ile ne alaka demi. Aynısından birde uzay mekikli turizm şehri.  Vol 12. Uzay çağındayız uzay aracımız yok.. Nasaya da haber verin. Fotoğrafımızı çeksinler :p Çalışan herkese uzaylı kıyafeti giydircez. Polislere bile. Sex robotları. Yine onlar. Uzaylı gibi yaşıyorlar zaten. Şimdiki hallerinden sekreterlik işlerini hallettiririz.  İmkanı olan delirsin. Biri seni durdursun artık. Tatmin oluyorum :) Kesin bu bohnes beni kıskanıyor. Josephine den 1.5 gündür haber yok. Yasakladı benimle görüşmesini. Ya amk köprü yapcaz bilader. Topu pazar yapcaz. Kalem olsa çizeyim. Havada uçmuycaz ya. Ayarlıycaz. Q gibi olcak. Çizgiyi uzat içeriye tamam. Taşımaz mı çok heveslenmiştim be. Ah be taşımaz mı ? Cam belli olur köprülü pazar daha iyi. Viyadük taşımaz mı ?  Binek araçlarını hep uzay aracı gibi tasarlarız. İlla havada mı gidiyor bunlar. Sanırım maliyeti çok. Dursun bir kenarda Vol ? Bir dağın arkasından da yapabiliriz. Dağdan zirvenin 5 10 metre yanına camdan yapsak şeffaftan belli olmaz. Arka yüzünü göstermeyiz. Neredeyse demir bile belli olmuyor. Dağ kesin olur da. Diğerlerini yapsak daha iyi olur. Vol 12. Köprü olursa çok iyi olur. Ayada ayak basmışlar sonuçta. Demi ?
https://www.google.com.tr/search?client=ms-android-htc-rev&biw=360&bih=286&tbm=isch&sa=1&ei=bwROWpqUF8jOgAaQ6qXABA&q=gezegen&oq=gezegen&gs_l=mobile-gws-img.12..35i39k1j0j0i67k1l3.8896.10182.0.12869.9.8.0.0.0.0.471.1104.2-1j1j1.3.0....0...1c.1j4.64.mobile-gws-img..7.2.728....657.Q7ZFSsjST94#imgdii=1lGn8-RCHSKJwM:&imgrc=JXg8WmUrkEztRM: Viyadüğü böyle yaparız. Olmaz mı taşısın. İzmiri camdan yaparız. Diğerine konut yapmıycam. Uzay şehri yapcam. Binalar yine aynı olcak. Hayali marsta yaşamak olan abi bu sözlerimi dalga geçiyor olarak algılama. Yani bu zor belki bir gün birileri yaşar ama daha zamanın erken olduğunu düşünüyorum. Çok takdir edilecek bir insansınız. Ne zaman isterseniz gelin sizi tatmin eder mi bilmem ama elimden gelen bu. Belki bize fikirler verirsiniz. Bilginizden faydalandırırsınız. İstersen yalnızca sana bir ev yapayım orada. Birde kraliyet için herşehrimde ufak saraylarım olacak o kadar. Bende gittiğimde orada kalcam. Misafir konutu. Yurtta barışın sarayını sinagog şeklinde yapmak istiyorum. Yahudiibadethanesinide kullanalım. Küçük bir görsel ama etkili olur. Hac ile beraber 6 şehir etti. Neden 7 olmasın. Peşindeyim kovalıyorum.  (burası gün sonuydu ve Josephine antartika daki fotoğrafı paylaşıp altına mavinin 50 tonu yazdı. bende buna karşılık ama resim kırmızı yazdım. devamında bir kırmızının bütün mavilikleri yok ettiği , gün boyu süren resim dersimizin burada sonuna geldik. Hepinize iyi geceler yazdım.)"Başıma geleceklerden korkmuyorum. elinizden geleni ardınıza koymayın. Sizden korktuğumu zannediyorsunuz ama sizler yalnızca zavallısınız."Bana görsel göstermiyonuz gösterseniz daha bulurum. 5 i benim 1 i izmirin. Elon musk , adınızı görünce aklıma geldi. Gök taşı mı yapcan bizee. Voav. Nasıl yazılıyor bu vov vav vaov ?  Nasa . En güzel siz geliştirirsiniz. Bir fuarınız olabilir. İnsanlar vaktini değerli geçirmeyi hak ediyor. Yer konusunu bilmiyorum. Fakir kalmış yerler çok. Stratejik noktalara yerleştirip etrafındaki alanları ona uygun geliştirmeyi hedefliyorum. Damla bakmaz böyle şeylere. Yalnızca satar. Note: Başlıksız not Evet ben bu lafları biliyorum. Çok duydum biliyorum. Damla affet. Adınızı bilmiyorum kusura bakmayın. Sizin daha yaşınız genç her ne kadar makamınızın buna hakkı olmasa da hırslarınıza yenilebilirsiniz. Bu taraf öyle değil. Siz bireysel yürüyor olabilirsiniz ama bu taraf benim adını taşıyordu. Siz affedilebilirsiniz. Bir daha yinelemezsiniz umarım. Grafiticileri işe alacağımı söylemiştim hatırlıyorum. Size göre tayyare bize göre kolera. Tabiki de yılbaşı gecesi beni takip etmiyonuz ama eğlencem bu işte. Damla , josephine nin kim olduğunu anladın mı ? Anlatayım mı ? Neden gelmedin Öf ya :D Kokain içermiyiz güzel bayan. Tavlayamıyorum kafayı yiycem. Yüzünü görmemeye dayanamam güzelim. Yoo gitme. Kim var yanında ? Yakarım len roma yı.  . Dünyada 1 milyar ünili yaşlarında genç olsa , bu yaş biraz daha ön yargısız gerçekleri görebileceği için 750 milyonu beni kabul etse , 500 milyonunun ayrı odası olsa 200 milyonu ailesinden utansa 300 milyon satarmıyım. Neden olmasın. Hadi 50 milyonda yanılma payı çıkayım 250 milyon olsun. 10 liradan satsam 2.5 milyar kazanırım. Herşeyin bir alım bedeli var. 100 liradan aşağı satılmaz bu. Başkası yapsa 300 500 e fln satar. 25 milyar kazansak. 5 milyar maliyet olsa ki en fazla 2 3 milyar maliyeti olur. Kalan para her türlü karşılar ihtiyacımızı. Vibratörün fiyatı 100 liradan fazladır . Kesin fazladır. Ben ihtiyaç satıyorum onlar sex oyuncağı kulvarlarımız farklı.  Ama onu kızlar kullanamaz. Bu hesaplama ile motorlusunu üretiriz 150 lira olur. Sabit beden çalışan alet. Sonra geliştkrdikce hafif artar parası. Bunun 2. eli olamayacağı için 4 de1 i fiyatına geri alsak maskeyi yenileyip aletleri ve dudağı değiştirsek 1 kişilik odası olan üniversite yurtlarına ücretsiz veririz. Bana biat etmesine gerek yok down sendromlu kör zihin engelli ... olup evlenemeyen de dünyada 20 milyon insan vardır. 150 lira büyük para değil alabilirler diye düşünüyorum. Üniversite yurtlarına dışardan sokmayacakları için bedava veriyorum bu konunun ayrımcılık ile bir ilgisi yok. İhtiyaçlarınızı modern teknoloji ile karşılamaktan çekinmeyin. Engelli ve evlenmiyor diye boşalmasınmı. Öpüşmek önemli. Eli alttan içeri sokmak gibi birşey bilader bu sanki sabit yapsak öpüşmüyceniz. Arkadaşlar gerçek dudak değil bu kırmızı renkli yumuşak jelibon içineaynı maddeden çeyrek dil ucu hafiften açık kalcak. Gerisinide benanlatmayım.3 tane vidadanmı kaççaz. Mtk son nöbetler. Tuvaletten bir önce. Neden şu amına koyduğum instagramına bunları koyuyorsunuz arkadaşlar. Damlam sen jelibon dudaklı istiyon. Jelibon paylaşmışsın ne edepsizsin kız. Aşkım hep yap böyle delilleri mahkemede kullancam. Seni çok özledim. Muck. Ne aptalım gökkuşağını çekmedim. Onurum sakla o fotoyu be aslan biladerim. Damla birde şey yaz sana be, yorum yap benim gönderime ; Haha çok iyi Yalvarırım gel de Semtte bekliyorum. (Kalp krizi ) Avukatların gözünde müşteri gibi müşteriyim. Kurtarın beni. Oynamayacağız ve siz birgün Sike Sike biat edeceksiniz. Bitmezse bitmez biz alıştık artık artık bize farketmez. Harcamak konusuna gelince adam değilsen sana merhamet etmem. Sağda solda para bırakmam sizinle uğraşmak istemediğimden. Adamlığınızı tartıyorum. O kadarlık adamsınız işte. Ben bir kere ev arkadaşımın baskısıyla verdiğim paranın hesabını sormaya kalktım. Çok çirkin duruma düşüyorsun. Sikeyim anasını o duruma düşmeye değmez. Kimisine zaten geri dönüş beklemeden verdim. Aynen heryerde şu kadar para harcadım yükümlülükleri yerine getirdim bana bedeli olan parayı vermediler diye ağlıyon sonra bana enayi muamelesi yapıyon. Tebrik ederim . Baya akıllısın.  O enseden aşırı rahatsızdım ben. 500 lira vermek tatmin etmedi beni. Benim için o hizmetin bedeli o değildi. Başkası fiyatı neyse onu versin de benim için önemli bir hizmet. Sıkıntı yok zaten benim suçum bedelini ödemeliyim. Rahatsız değilim. Note: Başlıksız not  birden fazla evi olana diğer evlerin parasını veririz. Bedeli de mağdur olmasınlar diye evin maliyetinin 50 bin lira fazlası olur. Bu zamana kadar kazandıklarına saysınlar. 3 kuruşa 5 köfte kazanmak yok. Eksik kalanıda devlet tamamlar. Adaletli birşey olur. 3 ev 50000 6 ev 40000 10 ev 30000 15 ev 25000 daha üstü de 20000 gidin başka iş yapın. Limon satın. Böyle olmadı ya sanki o ayarda bir hesaplama ama.  Bu tarlalarıda yanlış yönetiyor olabiliriz dışarıyı bilmiyorum da bu ülkede öyle gibi. Devletin o büyük makineleri kiralaması lazım. Makina yok küçük üretim oluyor. Tarım insanlara masraflı geliyor. Tarlaları devlet kiraya çıkartsa bireysel ve ortaklı satış yapsa dahaiyi. Şöyle anlatayım tarlalar çok küçük. Herkesin bireysel 50 dönüm tarlası var. Devlet tarlaları 500 dönüm olarak bölse 3 ortak kabul etse ve o ortakları yönetse kimin payına ne düşüyor kazançtan ne alıyor kağıt üzerinde belirlese ve makina kiralasa üretim daha başarılı olur. Ben rakam bilmiyorum ana konumuz işleyişiniz yanlış. Sosyalizm mi oluyor bu destekliyorum. Toprak devletin malıdır kişilerin değil. Ama bunu destekliyorum diğer kuralları fıs. Zeynep gibi olanlara evi aldığı parayı geri vermek lazım. Amk yerinde her yeri işgal etmişsiniz. Zaten bissürü yeni yapılan ev var çevre düzenlemesiyle onları birleştiririz. Hallederiz bu işi sıkmayın kendinizi. 2 yılda üretimi halletsek 10 yıl sonra başlarız şehirleşmeye. Yayılmayı durdurun. Binaların dış cephesini kaplama yaparsak ilerde eskime derdi olmaz izmir sahil gibi yerleri özelleştirmeye aççaz güzel binalar yapcaklar. Folkart gibi. Her yeri en olumlu şekilde kullancaz.  Çok büyük olmamalı 20 kat olsa yeter. Bayraklı tarafı büyük olabilir. Karşıyakanı deniz gören tepeleri limontepe 10 15 katlı yeni yapılar olursa daha iyi olur. Bu dış cepheleri kaplama yapalım artık evler eskiyor bir süre sonra. Belediyeler projeyi görmeden özele mülk vermesinler. Çirkin çirkin yerler yapıyorlar. Özelleştirme yapılan evlere izmir sahilden bahsediyorum. Taban katına havuz yapılacak. Bütün binalarda olsun. Halka yaptığım sitelerden daha mı kötü olacak. Diğer alanlara belediye havuzları park bahçeler .... belediye tarafından yapılır.  Şangay çok iyi gözüküyor. Bazı yerlerin altı cafe olur yine. Bu kadar yavaş olmanıza sinir oluyorum. Tarım olayı için bir kurum altında makina işçi malzeme tohum gübre kiralayacak toprakların kiralanmasıyla ilgilenecek bir kurum öneriyorum. Tarım işçileri biraz haksız çalışıyor gibi çalışma şartları belli olsun. Düzensizsiniz. Düzenli olun. Bir tepe yönetsin bu işleri tepede oturmasın. O araba otoparkınıda kaldırırız oradan o alanı cafelere açarız oranın altına da tünel otopark yaparız. Evlerden geçiş olur. Ara caddeyide büyütürüz.  Peygamber sözü. Note: Başlıksız not Sıçarken düşünmek temsili ; Vol11 Klozete motorlu fırçalar takcam o şu gelen yerlere açılır kapanır kollarla yana gömcem onları bir tane butona bascaksınız çıkıp gideceksiniz. Bu sokakları temizleyen fırçalı sulu arabalar gibi. Teşekkürler. 1 milyon tl üzeri serveti olan herkese , otellere bütün lüks yerlere bunu satabileceğinizden emin olabilirsiniz. Kimse onu kendisi temizlemeyi sevmiyor ve onu kendisi temizleyen bir klozet hiç görmedim duymadım. 3 bin liradan satsam 1 milyar tane gerçekten satarım. 3 tirilyon lira. Yani öyle birşeyler işte. Dünya pazarına aç can kendini. Klozetin değerini arttırsam mermer granit altın ... gibi şeylerden üretip değer biçsem daha iyi para kazanırım.  Örümcek ağımı buldum. Geri gelmiş. :D Pazarlarken insanların egolarını kullanmak lazım. 1 milyonu olana yoğun tanıtım yaparsan üst tabaka otomotikman o bok temizlemiyor Benmi temizliycem diye alacaktır. Zenginlik biraz gösteriş işi dereceye göre klozet üretmek lazım. 5 trilyon lira girişte kazanırım üst tabakaya ömür boyu servis yaparım diğerlerine 3 5 10 yıl değerinegöre garanti veririm. Ve hayat ilerledikçe satış yapmaya devam ederim.  Sizin baya az paranız varmış be bende hepiniz baya ilerdesiniz zannedip yakalamaya çalışıyom. Siz devlet işlerinize zenginliğinize devam edin. Ben halkları insanları düzgün yaşatcam. Kazancımı bu uğurda harcıycam. 20 milyon ev lik sitelere 4.5 trilyon lira yetiyor. Enkazı siz kaldırırsınız. Temizlediğiniz yerleri doldurursunuz. Filmlerde gördüğüm güzel kentleşmeler var her yer bozuk değil. Hadi toplanın gelin . Josephine robin hood olcam tavlıycam artık seni yeter be  Bu çocuk doğurma işlemini bir yavaşlatmak lazım. 5 yıl ara ile 2 çocuk yeter. Evin büyüktür malın mülkün vardır yaparsın ama çocuklarımın gelişimini etkilemenizi istemiyorum. Korunun ilaç kullanın. Bebeklerimin hakkına girmeyin. Şehirleşmeyi öyle ayarlıycam 4 oda 3 oda 2 oda. Çocuk sayısına göre ev vercem. En fazla 2 çocuk yapmalısınız. Arada 5 yıl olmalı korunun. İkiz üçüz o artık kısmet. Ayarlarız. Çocuk önemli yetişmesi gelişmesi hakları önemli. O çocukların hayatlarında günahlarında anne babasının hakkı var. Bu söylediğim önlemi almazsak aşk , şevk yutar insanı. Bu sizin de suçunuz olur. Yine yanlış hesaplamışım. 4 odalı evlerin fiyatını biraz yüksek tutarız 3 çocuğa bakcak malı olan alır. Evleri birey sayısına göre satarız. Ebeveyn + çocuk sayısı.  O şehirleşmeyi yapcam hazırda bulunan semtlerden uygun olanları da yaramazlık bahçesi yapcam. Dizayn etcem. Bazılarınıda otel yapcam. Halkın kullanımına uygun olmayan yerleri yapcam. Merkezden uzak yerleri. İnsanlar birbirlerinden rahatsız olurlar. Orada oturan , gelenden gelen de , tanınmaktan rahatsız olur.  Benim sistemim daha güzel insanlar çirkin yaşıyor. Josephine olduğun yer otel gibi. Çok güzel süslemişler. Bahçeleri mevki itibariyle eski izmir cennetçeşme uzundere gibi yerlereyapmak istiyorum. Limontepeden çamlıktan aşağı modern şehirleşme yapmak istiyorum. Otobandan girerler içeri sıkıntı yaşamadan. Hayır ben bunları kimin yaptığını biliyorum bilader. Yormayın kendinizi. Keremlik bir durum yok. Oda sizin gibi. Note: Başlıksız not Erkekler için mastürbasyon aleti üretmek lazım aslında ama kullanamazlar utanırlar. Aslında utanılcak birşey yok herkes yaptı ailenin bundan haberi var bu teknolojide hala elinle ilişkiye giriyon. Saçma. Bir yerden başlamak lazım üretelim zamanla normalleşsin. Şişme bebekler iş görmez sex robotları pahalı 100 250 lira arası birşey üretmek lazım. Sonra utanırım mahkemede. Evet bu yumuşak kuklaların yapıldığı malzemeden bir popo ve ön tarafına slikon gibi bir şeyden rahatsız etmeyecek acıtmayacak bir vajina üretip rahatsız etmeyecek bir beden üzerine oturtabilirim. Aynısının birde erkek versiyonunu üretebilirim. Temizlik ürünlerini üretebilirim. Vol 10. Zamanla kullanılır , bir süre sonra eğitim ile normalleşir. Daha sonra geliştirirkende erkek oyuncağa motor düzeni oluşturup çalışmasını sağlarız. Çocukların odasına girmeyin utandırıp kısıtlamayın onları. Heveslerini yaşasınlar dışarda zina yapmasınlar. Çocuğunun cehenneme gitmesi daha mı ahlaklı senin için?  Bedeni inşaat silikonundan yapabiliriz kuru ve yumuşak bir madde. Üzerine de ince maske giydiririz. Bu ihtiyaç ben ihtiyaçları maliyetinin biraz üstüne satarım merak etmeyin. Lüksü pahalı satarım. Erkekler için göğsüde popo malzemesinden yaparız. Burdan gelen parayla da engellilerin engelini aşmaya çalışırız elimizden geldiği kadar. Tabi parası olmayanların. Bu üretim işlerini de üretime göre bütün ülkelerde üretcem. Adaletsizliği sevmem. Bunun için her ülkede iş yeri kurcam mesela epilasyon için 3 ülkeden ikisine üretim ortada kalana taşımacılık yaptırcam araba için 6 ülkeden 4 üne üretim ortada kalan 2 sine taşımacılık yaptırcam. İşsizlik genel bir sorun. Maliyet üzerine 2 milyar kar koysak  üretimin devamı için 500 milyon koysak 2 milyar engelli tedavisini halleder gibime geliyor etmezsede ona göre kar koyarız. Yeni nesiller geldikce satış devam eder onlarda yeni neslin engellileri ve büyük ameliyata ihtiyacı olanların tedavisini karşılarız. Bunu geliştirip tarih boyu satabiliriz. Tarih boyu engelli ve ağır hasta sorununu hallederiz. Devletlerde yaşamlarını kolaylaştırmak için önlem alırlar. Geliştirirken oturmak eğilmek ritim ayarlamak uzaktan kumanda gibi şeyler ekleriz. Yaparız yani başkan.Ölürsem damlaya ait satar. Vol 10 yazmışım zaten.  Erkeklere kendileri veya babaları alsın. Kızlar ada kendileri veya anneleri. Şehirleşme önemli bak yine heryere yayılmışsınız 5 kişilik aileye 3 oda bir salon ev yapıyonuz 250 bin liraya satıyorsunuz çıldırıyorum. Siz yapmayın oğlum bu işi gidin limon satın. Note: Başlıksız not Güzellik yarışmalarına bu görüntü eklenmeli. Candice i üzerine 1 dk daha aynı durumda izlerim. Kim ne kadar izletebiliyor etkili bir alımlılık belirleme yöntemi. 4 puan alır. Vücut 3 puan alsa. Yürüyüş konuşma duruş 3 puan. Ben böyle seçerim.  Josephine senin 3.5 dk yanlızca konuşmanı izliyorum.  Jüri ve konuklara iç çamaşırı ile gözükebilirsiniz ama tv de herkese açık alanlarda o anlar yayınlanmaz. Defilelerde aynı. Sara poponun fotoğrafını yardımcı kitapta kullanabilirmiyim? Tamam canım çok sağol. Note: Başlıksız not Bunları yardımcı kitapta açıkça anlatcam merak etmeyin. Herkesin sınırları kendine sen yapmazsın başkası yapar . Seni ilgilendirmez. Çocuğun bunları yaşayacak . İstediği gibi yaşar. Ben onlara olması gerekeni öğrettim. Herkesle öpüşüp orospu damgası yemesini engelledim. Herkesle sevişip orospu olmasını engelledim.  Zarı patlak mı değil mi engelledim. Evlendiğinde hayatın zevkine varmasını öğrettim. Ben hakkı vermeden kimseyi kısıtlamam. Senin ahlakına uymamış biat etmemişsin Damla gelirmiş gelmezmiş gerçekten umrumda değil. Ben haktan şaşmam. Bizim yolumuz bu işine geliyorsa. Benden olanada zorla kendi kanunlarını yaşatırsan o zmn bende seninle zevk verici şeyler yaşarım. Sana yemin ederim bana fark etmez bütün dünya birleşin kellemi önünüze koyarım ama TANRI nın emrinden şaşmam. Çok ciddiyim ben sizden rica ederim kabul etmezsiniz bm ye giderim kısa bir süre içinde çözüm isterim çözülmez veya zaman uzar. Az kişiolursa zaten kendi toprağıma alırım ama aalamazsam sizden toprak alırım. Bütün önlemlerinizi alın. Her dönemde şehitler verdik. Benden olana zulmetmenize izin vermem. Ben yapcam dediğimi yaptım,yaparım. 100 yerine 1000 ölürüz yinede çocuk asker olmayan kadın öldürmeyiz. Benim çocuğumu öldürürlersede donlarına kadar alırım. Güneydoğuda vardı suriye de vardı öldürmedik. Erzak taşıdık. Öyle bir ortamda tepeden bomba yağdırmayız. Biz türk olarak büyüdük. Savaşmayı biliriz. Bizim ordularımızda bundan başka ahlak olmaz. Kadını izlersiniz , boş dursa izletir kendini. Hadi şunu bir erkek yapsın deney yapalım. Kadın izletmek erkek izlemek için yaratılmıştır. Özellikleri böyle ayarlanmıştır. Damla ağlama ağlama biraz akıllı ol sen gelmeden ben ümmetin başına neden geçeyim. Birazcık şov yapmışım sadece kararlılığımı gösterirken :p Note: Başlıksız not H 100 de sen kimsesin başkan. Ben sana güvenmiyorum. Ben buraya gelirimde sana nasıl gelmem üzermiyim seni. Görürsem kaçarım. İhtimal yok sayın beyler.  Bize bugüne kadar köpek olmamak öğretildi. Kimsenin köpeği olmadık. Büyüdüğümüzdede kimseyi köpeğimiz yapmaya kalkmadık. Haydi selametle. Örümcek ağım yok yine.  Ben seviyordum onu görmeyi. Yine çalmışsınız. Kerem sen mi yapıyon oğlum bunları zaten hırsızlık yapcam diye şarkılar yapıyon. Damla sırtım çok çirkin olmuş. Geçer mi yanına gelince ? Hastaneye gitmek istemiyorum. Çok sıkılıyorum. Dişimde açıyor üzerinde birşey ısırdığımda. Geçer demi damla. Oley yine gelmiş. Örümcek ağım Geri gelmiş . Nasıl yapıyonuz bunu biraz önce yoktu eminim. Filmler de bu sahneleri temas etmeden kullanabilirsiniz. Sexi anlatabilirsiniz. Sütyen yada göğsü örten sexi bir tişört ile çok başarılı olur. Sevişmek konusu sıkıntı bence sex robotlarını insana birebir hale getirebiliriz. Üzerine çalışmak lazım. Kopyalanmış insan gibi bir cansız yapabiliriz. Şu haliyle bile yatak sahnelerinde yüzünü kullanmadıktan sonra sevişme sahnesi düzeltmelerle anlaşılmaz gibime geliyor. Boyun göğüs ve vücut yatakta düz yattığında anlaşılmaz gibi sanki. Bu işin çözümü varken 3 kuruş için 3 dk zaman kısalığı için kendinizi yakmamalısınız. Belki ilerde öpüşmeye izin veririm bilmiyorum ama gerisi böyle devam eder. Bunun için önce sevgilim olmayan kızlarla öpüşüp ölçü belirlemeliyim ? Kuran dan sıyrılmam iyi oldu demi hayat bir güzelleşti. Ben evli bir adamım ve kendime sahip çıkıyorum ve sizin ilişkinize saygılı davranıyorum. Yani sen olmaz. Birde fileli çorabı sokak kıyafetiniz olarak kullanmayın evde eşlerinize giyin. Sokakta da yırtık pantolunun altında giyebilirsiniz. Göze hoş geliyor.  Gençler arasında yaşanan konular genelde onlara söylüyorum. Bu kankalık olayında sarılmak öpmek ısırmak arabada kucağına oturmak ( bunun ölçüsünü ayarlarsınız daha bir dize bacağa doğru ) omuza çıkartmak popodaki tozu silkelemek  .. bunlar sizi günaha sokmaz sakın sizi kısıtlamalarına izin vermeyin. Kankadan çok dostlarla yapılacak hareketler bunlar kendinizden fayda landırmayın. Sex içerikli yakınlaşmayın.  Birde kucağa otururken sırta atlarken tenlerinizi birbirinize değdirmeyin. Elden bahsetmiyorum. Denizde yapmayın mesela. Saçmalama Damla senin dostun benim ya. Kızlar yiyebilir bazen. Evli kadınları öpmeyin eşine ayıp. Benden bişey olmaz. Victoria s secretide izlemeye devam etcem. Sanki banadamı yasak. Bizim yaşantımız bu bilader. İşine geliyorsa. Estetik te serbest. Cinsiyet değiştirmek değil tabi. Meldanın anlattıklarına cinsiyet serbest. Parası olmayana devlet yaptırabilir. Tam bilmiyom şimdi doktorlarla konuşmam lazım. Engelli doğmak gibi birşey bu. Ben karşlarım parası olmayanınkini. Gökkuşağı nı da Josephine e hediye ediyorum. Merry cristmas. Sert kızlara bayılırım . Şiir yazdım olmadı gökkuşağı verdim olmadı. Nasıl tavlıycam seni be! Sen bunu hakediyorsun. Çok güzel hayatlar yaşamanı diliyorum TANRI mdan. Damlam mutlu musun ? Bir yıl sonra. Yoksa ben noel babamıyım ? hehe Geri kalanında birazı hastadır küçüklüğünden oraya itilmiş olabilir benim gibi iyileşebilir.  İyileşebilir. Birazıda marjinal olcam diye şov yapıyordur. İyileşebilir.  İyileşebilirler ben inanıyorum. Ben bu dalga geçilme ayıplanma olaylarını pek haketmedim aslında da oluyor böyle şeyler. Dünya zalımlar dünyası. Eşcinsel hastaneleri kurmalıyız ve dünyada bunu ailesinden ve çevresinden gizleyen çok insan var utanıyorlar. Bir gizlilik üzerine kurmalıyız. Çocuk yetişkin bakmamalıyız illa ailenle gel dememeliyiz. Okulda rehber öğretmenler mi yardımcı olur internetten başvuru sitesi mi kurarız bilmiyorum ama iyileşmeliler. Yine gökkuşağı bayraklarıyla kutlamalar yaparız ama o bayrakları gerçek sahiplerine bırakmalıyız. İçimde çok kin biriktiriyorum Örümcek ağım yook. Yine kayboldu. Mavi rujlu rihannanın 2 sıra üstünde angelina colinin yanındaydı.Sokakta öpüşmekte serbest ama 15 sn filan. Bokunu çıkartmayın romantik anlar daki öpüşmeler gibi. O zina olayına gelince de o iş baya abartılmış. 13 14 yaşında belki daha erken sevgili lik flört dönemi başlıyor. Yani biraz ilerledikten sonra öpüşme olayı başlayabilir. Öpüşmiyceksek neden flört ediyoruz ? demi. Kızların kendilerini kullandırmasını istemiyorum bu biraz ilerleme olayına dikkat etmek lazım. İlerleyen zamanda lise sonlara doğru ve üniversite zamanlarında birbirinize hoşlanmanın ötesinde çok aşık olduğunuz ilişki yaşarsınız sevişmek istersiniz ki bu aşkın  gereği. Onunla sevişmiycende kimle sevişcen fakat sex ve sex bölgeleri ile oynanacak oyunlar evliliğe bırakılmalı. Çok ta kazmaya gerek yok üniversite döneminde vibratör kullanmaya başlayabilirsin. Oda kızların kolaylığı olsun herşeyin kolayını erkek yaşıyor. Belki siz daha hızlı ilerliyorsunuzdur veya daha yavaştır bilmiyorum. Yazdıklarımı hak olarak görüyorum. Zinanın temelini sex ve aldatmak olarak anlıyorum. Sevişmek için biraz büyümeliyiz. Evlilik hayatları sıkıcı olduğu için insanların hayat arkadaşını 20 25 yaş arası bulduğunu ve flört ettiğini düşünüyorum. Bu sıkıntıyı aşcaz. Evet alta giydiğin külotu çıkartmamaktan bahsediyorum. Yavaş yavaş ilerlersin anladın mı 4 ayda bir level atlarsın. Önce boyundan yürürsün biraz uzanmaya başlarsın yürürsün kazağını çıkarırsın yürürsün sütyen çıkar yürürsün bel altında elin dolaşır yürürsün şorta düşersin yürüsün boxer kalır orada kalır. Evlilik değil bu hızlı yaşamayın. Kavga ayrılık payı bırakın birbirinize.  Ahlakınızı kendinize saklayın. Hayat öğretiyoruz burda. Şu şort ile sütyen yerdeğiştircek. Lisede soyunmayın birde üniversitede soyunursunuz. Bu konu ile anlatacaklarım bu kadar.  Bebeğim benim dinimde öyle bir kıyafet yok. Etekte giysen bu aşamaya uyacaksık. Elin bir aşamaya kadar belin altına inmeyecek. Sanki memeni soymasak elimizi alttan sokmıycaz amk. Sınırı çizdim. Aşk bu kaldırır böyle şeyleri. Eli de alt bölgede aynı aşamaya uygun ilerletin. Bu kadar. Popo dahil tüm vücuda ağzınızla dokunabilirsiniz malum bölgeye ağzınızla dokunmayın. Deniz kıyafitinin dışında kalan ön bölgeye ağzınızla dokunabilirsiniz ama en son. Göğüs sütyeni çıkarttıktan sonra olur bel altı bol etek bölgesine kadar en son. Hızı kızlar ayarlamalı. Sevişmek yazmışım işte ellemek öpmek yalamak...  O yalamak aşamasına en az 2 yıl sonra gelmeniz lazım. Lisede boyun kulak omuz gerdan göbek . Oyun yerleri. Note: Başlıksız not Bir kaç başlık yapcam. Din başlığına dini TANRI nın ayetlerini belgeseller ile anlattırcam. Devletler başlığına devletlerimizin yaptığı güzel işleri dostlukları vb. video ile anlattırcam. Toplum başlığına dünyadaki toplumsal faaliyetleri anlattırcam. Kadın başlığına sizi koycam. Makyaj iç çamaşırı vb. şeyler. Erkek başlığına erkeği ilgilendiren şeyler. Hayat arkadaşlığı başlığına evlilik oyunları  hayattan en üst zevki alma politikası. Teknoloji başlığına tüm dünyada üretilenleri anlık paylaşcam. Neyi nerde kullanabiliriz kendimiz aklımız ile belirleyeceğiz. Birde forum oluşturcaz instagram gibi bir dalga oradan da normal sohbet edip birbirimize paylaşımlarda buluncaz. Ve bu siteyi zorunlu yapcam. Herkesi kimliği ile kaydettircem. Evet lütfen benimle çalışın. Victoria's secret ı seviyorum.   Devamlı " kale kilit açtırmak , kalem göstermek, özsu, dolmuşun kapısını açıp başörtülü kadın sokmak , taxinin yanında durmak , araba plakaları ile şekil yapmak , falan filan." Sizler zalimsiniz. Sizleri sevmiyorum. Genç dönemimizden 3 yıl çaldınız. Çıtır dönemimizden 3 yıl. Yaşlılık döneminde 3 yıl fazladan yaşasam ne olur. Sizleri sevmiyorum. Siz sevmeyi bilmiyorsunuz, insanlık nutukları ağzınızdan düşmüyor ama Sizler zalimsiniz. Ayrıca ne oldu ? Hastaneye yatırıp deli damgası vururken hiç birinizin sesi çıkmıyordu. Kimin adını zikrediyorsanız o kurtarsın sizi. Hadi. Alo , buyrun. Musluk mu arızalandı?  Anladım. Adresi alayım. Yarım saat sonra oradayım. İyi günler. Hikayeyi biraz daha geriye almamı ister misin ?. Kostüm ve makyaj harika birşey. Hayat arkadaşın varmı ? İstersen kendi görüntümüzde robot yaptırıp makyajla başkalarının kılığına girip oyunun içinde gerçek anlamda birbirimizi de aldatabiliriz. Benim kafam , arzularım , tutkularım , hayata bakışım sizi aşar arkadaşlar. Bırakın bu ben farklıyım , popülerim ayaklarını. Kaçmayın gelin size hayatı yaşamayı öğreteyim. Siz yaşamıyorsunuz , yaşadığınızı zannediyorsunuz. Varlık içinde yokluk çekiyorsunuz.. Aynen siz gidin bağırdığınız kurtarsın sizi. TANRI ma şükürler olsun biraz daha birilerinin üstüne düşeceksem bu kimseler TANRI ya inanan ve TANRI yı anan kişiler olacak O lafı türklere yazmadım sizlerin bitmesini beklediğinizi düşünüyorum. İnanmak gibi bir derdiniz yok inandırmak için çabalıyorsunuz. Böyle hissediyorum. Geride kalan bütün putperestlere yazdım ve sizlerde bu görüntüye ve bana biat etmemeye devam ettikçe sizlerle aynı safta değilim. Islam ile işim bitti bunu bilmeniz yeterli. Ben bunları yaparken kimseden izin istemedim ki. Devlet kanunları beni ilgilendirmez ben benden olanı yaşatmayı bilirim. Hamleye göre hamlelerimi görürler. Ben sizi kurtarırım beni karşılarına almazlar. Alırlarsa daha kıyak tabi ama önce dostça dubai gibi bir bölge isteriz. Size zulmetmelerine izin vermem. Tapınman , yapma demem , dua etmemiz , en büyük küfrü temizlememiz tabikide tesadüf değildi Josephine. Delil göstermem gerekiyordu. Seni beğendiysem bundan sana ne. Bu bir konuya dönüşmüş hikaye. Konular tesadüfle oluşabilir ama sıradan konulardır onlar. Seninle ne yaptık anlayabiliyormusun. Eksi artı oldu artı eksi. Dünyayı ters çevirdik seninle. Tesadüfen en fazla bomba fln atarsın. Yanlış düğmeye dokunursun fln. Hehe nasıl dedim ama hislerini makul bir seviyeye indir :p  Benim düzenim bu ben isterim sen yaparsın. Bu devir benim devrim.  Adriana , zamanında kurduğum bu konu ile alakalı bir cümlede , bu civarların en güzeli olduğundan adını kullanmıştım. Utanmalımıyım? Biraz çirkin bir cümleydi. Yontulmamıştım o zaman.
Note: Başlıksız not Damlama kavuşmak istiyorum. Lütfen kusura bakma. Ben senin bunu çok istediğini biliyorum bizi desteklediğini bizimle beraber olduğunu da biliyorum ama bunun önlemini almak zorundayım. Bağırdığımda önlerine yakalayabildiğim herşeyi koymak zorundayım. Benim ailem ve arkadaşlarım da Damlamda bana bunu yapmazdı ki . Yapmak zorunda kalıyorsun işte. Böyle olmasını istemiyorum. Susmasınlar istiyorum. Sıgara işine giriyorum. Yapışkanlı kağıt karton filtre işlenmiş  tütün.hepsi bir paketin içinde toplamda 50 gr. Hepsine ayrı bölüm cepte taşıması kolay. Sararsınızda o filtre kısmındaki boşluğu ayarlayamazsınız oraya da çok ufak lastikler üretcem.  Evet giriyorum. Yalnızca bunu üretcem diğer sıgara dallarını üretmiycem. E geliştirmiyonuz parmaklarımız sapsarı oluyor. Ordan kazandığım parayla da bebeklere oyuncak alıyoz. Canım bebekler.  Ümmetimin içinden yönetmek konumu ile ilgilenenler buraya dikkat etmelidir. Normal bir hayır kurumu bu planı oluşturduktan sonra oyuncağı da ben üreteyim daha çok bebeğe daha çok oyuncak vereyim diye düşünür. Fakat bunu yapmak bildiğim kadarıyla komünist sisteme girer yani oyuncak üreten ticari akılların iş gücünü öldürür. Buda bir süre sonra halkın yönetime kin gütmesine ve başkaldırmasına yol açar. İş kollarını halka bağışlamak zorundasınız ki devletiniz yönetimimiz ayakta kalsın. Baskıcı toplumlar yok olmaya mahkumdur. Note: Başlıksız not Ben onu başka Peygamber gelmiycek manasında yazdım. Düzeltcem kitaba uyum sağlıycam.2 3 hafta önce inanmıyom delilim yok diye silmiyom dediğim dağın parçalanması nı buldum yalan Musanın TANRI ile konuşmasıda yalan. Ayet var. Tabikide ne sandın sen bu işi. Belkibenim göremediğim bir ilim var bir sır var ayette. Kolay mı TANRI nın kitabının içinde yazan dan vazgeçmek. Olsun kitabı batıldan arındırayım 2 tane fazladan cümle yazsın hikaye yazsın. Senin hayatını etkilemedikten sonra gerçekleri doğruyu karartmadıktan sonra ben görevimi mutlulukla bitiririm TANRI m benden razı olur. TANRI m niyetimi bilmiştir , yanlışa bulaşmadığımı görmüştür. Eğer TANRI bana bildirmezse ben kendimden size hiçbirşey getiremem ki. Bana bu konuda bir emir gelmedi. Ben ya ölürsem diye bebeklerim için bu işe yöneldim. Şüphesiz bunu bana TANRI dan başkası ilham etmedi. Ve şükürler olsun. Girdiğim bu yolda beni destekledi ve asıl emrini iletti. Kitabı sizi etkilemeyecek doğruyu hakkı karartmayacak şekilde bırakmak benim için kafidir. TANRI m razı olsun. Çektiğimiz dertlere merhamet etsin beni cennetinde damlama kavuştursun yeterli benim için ben çok mutlu olurum. TANRI m beni ve damlamı inananlarla beraber daha güzel akibete götürüyor, yürütüyor. Bana bunca ilim öğretmişken kitabı bildiğim öğrendiğim kadarıyla temizlemesem TANRI m benden razı olurmu! Bana darılmazmı! Note: Başlıksız not Ne demek neden. Çünkü doğanın kanunu amk. Yoo diş fırçalamak ağız sağlığı için çok önemli. Tütün için tütün için. İceceğiniz zaman çıkartın paketten kendiniz sarın. Alkolün eğlencenin yanında normal paket sıgara içersiniz. Bebeklere karşı vahşetin cezasını yaşadıkları acının dengi ile ölümle sonuçlanacak şekilde verin. Note: Başlıksız not Sokakta öpüşmek. Bebeklere din eğitimi. Sevgililer günün kutlu olsun romee. Aşkım sendemi yapcan mankencilik. Ama sen miniciksin. 3 4 yaşlarında bir bebek yerden treni alcan 6 7 yaşlarına 10 yaşlarında bir tane yüzleri dışarıya dönük ellerini açıp bir leştirerek yuvarlak yapcaklar treni duvarın üstüne çıkartcaz. Kutu kutu pensenin dışarıya dönmüş etrafa mutluluk saçıyormuş gibi varyant gibi. Çocuklar elleriyle oyuncak araba yürütebilirler bir mekanizma yapabiliriz. O garsondan indikten sonrada açılır kapanır bir kapı koymayı düşünüyorum. Bir tane ikili olsa arabalar karşılıklı giderken treni aradan geçiririz bir tane kamyon olur onun altından geçiririz park halinde aralarında tır olan karşılıklı duran çekicilet olur üstüne çıkıp inerler yine başlangıçtaki gibi iki arabanın arasından geçer tren ve kutu kutu penseyle aşağı ineriz. Bu sefer içe dönük olur. Arkadaşlar hem dışardan bakıp kombin oluşturuyorum, yabancı gözükmüyor ne alaka dedirtmiyor. Hem anlam yüklüyorum. Hemde trenin içinde yolculuk yapıyorum bir bebekmişim gibi. Öyle oluşuyor bunlar. TANRI m böylece ilham ediyor. Ne 70 i daha bulcaz bisürü bebek var. Daha 46 çocuk oldu. Hadi. Bebekler çok dik olmazsa korkmaz bundan. Uçtu uçtu uçtu yapmak gibi. Bişey söyliycem dövme hastası oldum ha. Vücudum dövme yaptırdıkca "boş" görünüyor gözüme. Sağ kolumu doldurmam lazım. Şimdi sessiz olun bebekleri rock n roll yapıp konsere götürüyorum ellerine de içki diye süt veriyorum. Ve dans ettiriyorum. Evet sahneyi doldurduk dinleyenler ve şarkıcılar yerleşti. Bateriyi normal radarlar gibi kullanabiliriz gibi. Evet kullanabiliriz ve konser alanından çıkıyoruz. 4 sahneye 10 konser alanına etti 60. Oyunların arasını uzak tutalımda bebeklerin midesi bulanmasın. Araya da duraklar koyarız isteyen iner. İçinde bulunduğumuz çağın adı İnsan çağıdır arkadaşlar. Bir devir daha sona ermiştir. Bizim için milliyetçilik akımı sona ermiştir. Ve ben, TANRI nın kulu ve Elçisi, mesih, meryem oğlu İsa. Tarihe asıl damgayı bu devirde vuracağız. Olurmu canım öyle şey ben Peygamberim benim sevgili olmam lazım. En çok beni sevceksiniz. Dün gecede çok güzel bir kızla takıldım. Harika görünüyordu. Damla alcam sana onlardan minik minik. Gezcez bazen onlarıda görmeye gitcez. Ama büyüdüklerinde yeriz haberin olsun. O bebek george mi ya. Hani senin bebeklik fotonun yorumundaki :) Note: Başlıksız not Mutlağa geri döndüm. Aynı anlammış. Çok enteresan birşey buldum. Savaştığınız topraklara tosun paşa olarak el koyup şehirler dikebilirim. Yok yok anlaşırız şaka yaptım. Boş yapmak da denebilir. Bazen oluyor.Canım sıkılıyor bazen bunun ihtiyacını hissediyorum. Bazen de birşeyler bulmak için boş yaptığım oluyor. Birde bir huyum vardır. Birşeyi sen gözümün içine içine devamlı ısrarlı sokarsan onu yapmam. Ben içimden geleni yaparım. O bebek grubundan birde deniz kenarında kumdan kale yaparken koyarız. Çukur fln olur aynı düzen işte. Sergeni davuluylada koyabilirim gibi içini top havuzu ve ona yakın oyuncaklarla doldururum. Hiçte bilmiyom ki ne koyulur. Ama koskoca yuvarlak bir bina illaki birşey yapılır.  En üstü de zıpzıp olur. Bilmiyom düşünemedim şimdi kenarda dursun diye yazdım. Birisi şezlongta yatıyor elini avuç içiyle yere uzatmış diğer eliyle arkadaşına para veriyor arkadaşının diğer eli garsonun tepsisinin içinde içeceği alacak garsona arkadan biri sesleniyor el omuzda iniyorum aşağı . Kaldım. Evet onlarda kaldıklarını zannedecekler ki yan taraftan biri trene gülerek elini uzatcak diğer eliyle de başka biri yakalıycak. Ve şezlongun üzerine indircek oradan da yere. Oh. Korkmayın biz sizi kurtarırız adlı çalışmamız. Yine mi beraberiz ya josephine? Hayalet sever misin ? 3 saat önce yazıyor yani 2 saat önce koymuşsun fotoyu mızıkçılık yok bak. Zulüm ayaklarımızın altında. Şezlongtakide gülerek alacak treni . Biz sizi çıkarttiğımız yerden soktuğumuz yoldan layıkıyla indiririz diycez. Hala 3 saat yazdığına göre 1 saatlik bir aramız var. E ordan buraya gelmesi anca tabi :) Seni ve sizi yönlendiren melekler korkma tamam mı. Seni seviyorlar. Note: Başlıksız not Adamın yerine aynı yaşlarda bir erkek çocuğu çocuğun yerine de bir kız oturcak yere oturan çocuk elini kızın dizine yaslayacak tren kızın kucağından dolaşıp dibinde yatan kedinin üstünden oturağa inecek devamına bir korku tüneli eklermiyiz yada çocukların hoşlanacağı bir oyun evi devamından çıkarır devam ederiz. Korku biraz saçma olur da eğlence üzerine kurulmuş bir komedi evi olur dev aynalar biçimsiz komik gösteren varya öyle birşey. Korku tünelinin girişini ağzı açık bir çizgi film kahramanı yaparız. Evet bir komedi evi yaparız. Tren gezer içinde çıkar devam ederiz. Yerde oturan ın ayağından çıkartcaz treni boyun üstünden öbür ele ortamda dize. Şu aslanı hiç kullanmadım yok kullandım elektrikli bsiklet yaptım. Trenin çıkışına 5 6 tane bebeği lego ve oyuncaklarla dağınık olarak yerleştircez çizgi film izliyor olacaklar oyuncaklar dağınık olacak ( bebek doğası ) treni arada dolaştırcaz istediğimiz gibi zikzak vercez sanki çarpcaklarmış gibi hissetcekler korkcaklarını sanmıyorum. Keyif alacaklar. Bir tane resim tablosu güzel bir kız gördüm değneklerini bırakıp eline boya fırçası alsa fena olmaz herhalde ? Treni gökkuşağından geçiririz. Gökkuşağı uzaktan tablonun bir parçası olur trenin üstündekide resmin bir parçasıymış gibi olur diye düşünüyorum. Ya ben alışık değilim böyle resmi kavramlara. Kusuruma bakmayın. Düzeltmeye çalışcam. Buranın dönen tekerleğinide bu çubuğuna ucuna takıyorlar ya oyuncak var bitane bebek oyuncağı ondan yaparız. Bundan ortaya 1 yada 2 tane yapsak sınır bölgesinede diğerlerinden yaparız.  Bir yere 4 dönen tekerlek çok fazla ya erkekler kaykayamı binse. Bir bisiklet bir kaykay ortaya yapcaklarımız 2 kaykay 1 çubuklu tekerlek. Bu raya yetişkinler için bir şey koyamadım. Ayrı yapalım yetişkinlerinde sıkılmayacağı birşey olsun. Mesela türkiye ye yapsan göbeğe kırşehire bundan yaparsın. Erzurum adana denizli eskişerirede diğerinden.  Asyadada kazakistan ve ırağa treni rusya çin sudan a da diğerini yaparım.  Çin in batısına ortalayarak rusya nın batısına. Ulaşıma göre böyle olmalı. Çinde kalabalık ülke şimdi bilmiyom ama genel olarak böyle dağıtırım. Birde azerbaycan olabilir sanki . Rusya nın kapladığı yerden birşey göremiyomki. Sanki rusya da 3 milyar insan yaşıyomuş azerbayranca 1 milyon gibi. Yapmıyom ilerde yapcam. Evet arkadaşlar bir yerden gelişmeye başlayıp komşularınıza cazip gelmelisiniz. Peygamberin toplumuna bürünmelisiniz. Yoksa istersen 5 tane dik boş kusura bakmayın. Kendinizi geliştirmedikten sonra neye yarar. 10 ay sonra biter bu görev TANRI nın izniyle. Açıkçası ihtimal vermiyorum başkan neler neler koycam önünüze!  O zmn değerlendircez hepsini. Bir tane de kübadan patlatcam o zaman oraya da dünya halkları kardeştir yazcam. Toplam 2. Bir türkiye bir küba. Diğerlerinide aralara serpiştircez. Küba biat ederse bu ikisi ve izmir kesin. Diğerlerinin yeri belli değil. Serpiştircez. Benim bildiğim kadarıyla afrika öyle kolay bir yer değil. Önce sağlam bir altyapı kurmalıyız iş alanları , bir hayat kurmalıyız. Dahasonra bu şehirlereden o kıtayada yaparız. Önce bir yaşam kurmalıyız oraya. Bu işin önlemini almalıyız ileride olası bir ayrılıkta ki biz bunu asla onaylamıyoruz içinizdeki çürükleri dışlayın birbirinizden ayrılmayın. Neyse olurda ayrılırsanız kıta kıta miras paylaşımı yapıyorum. Önemli olum böyle şeyler. Dediğim gibi ayrılmayın çürümüşlere doğruyu gösterin illa ayrılma politikası yürütürlersede atın onları birlikten. Mallar birliğe aittir. Birlik kendini bölerse miras paylaşın. Baba gibi babayım. Oley. Note: Başlıksız not Adamın yerine aynı yaşlarda bir erkek çocuğu çocuğun yerine de bir kız oturcak yere oturan çocuk elini kızın dizine yaslayacak tren kızın kucağından dolaşıp dibinde yatan kedinin üstünden oturağa inecek devamına bir korku tüneli eklermiyiz yada çocukların hoşlanacağı bir oyun evi devamından çıkarır devam ederiz. Korku biraz saçma olur da eğlence üzerine kurulmuş bir komedi evi olur dev aynalar biçimsiz komik gösteren varya öyle birşey. Korku tünelinin girişini ağzı açık bir çizgi film kahramanı yaparız. Evet bir komedi evi yaparız. Tren gezer içinde çıkar devam ederiz. Yerde oturan ın ayağından çıkartcaz treni boyun üstünden öbür ele ortamda dize. Şu aslanı hiç kullanmadım yok kullandım elektrikli bsiklet yaptım. Trenin çıkışına 5 6 tane bebeği lego ve oyuncaklarla dağınık olarak yerleştircez çizgi film izliyor olacaklar oyuncaklar dağınık olacak ( bebek doğası ) treni arada dolaştırcaz istediğimiz gibi zikzak vercez sanki çarpcaklarmış gibi hissetcekler korkcaklarını sanmıyorum. Keyif alacaklar. Bir tane resim tablosu güzel bir kız gördüm değneklerini bırakıp eline boya fırçası alsa fena olmaz herhalde ? Treni gökkuşağından geçiririz. Gökkuşağı uzaktan tablonun bir parçası olur trenin üstündekide resmin bir parçasıymış gibi olur diye düşünüyorum. Ya ben alışık değilim böyle resmi kavramlara. Kusuruma bakmayın. Düzeltmeye çalışcam. Buranın dönen tekerleğinide bu çubuğuna ucuna takıyorlar ya oyuncak var bitane bebek oyuncağı ondan yaparız. Bundan ortaya 1 yada 2 tane yapsak sınır bölgesinede diğerlerinden yaparız.  Bir yere 4 dönen tekerlek çok fazla ya erkekler kaykayamı binse. Bir bisiklet bir kaykay ortaya yapcaklarımız 2 kaykay 1 çubuklu tekerlek. Bu raya yetişkinler için bir şey koyamadım. Ayrı yapalım yetişkinlerinde sıkılmayacağı birşey olsun. Mesela türkiye ye yapsan göbeğe kırşehire bundan yaparsın. Erzurum adana denizli eskişerirede diğerinden.  Asyadada kazakistan ve ırağa treni rusya çin sudan a da diğerini yaparım.  Çin in batısına ortalayarak rusya nın batısına. Ulaşıma göre böyle olmalı. Çinde kalabalık ülke şimdi bilmiyom ama genel olarak böyle dağıtırım. Birde azerbaycan olabilir sanki . Note: Başlıksız not Bebeğimin adı. Ben koycam.  Eski yunan ve kürtçede de kadın demekmiş. Koycam. Agu İnga - Jine ? TANRI m dileğimi kabul etsin. Q "kaynak" incilini incelemek istiyorum. Tamamen yok etmiş olamazlar herhalde. Kitabımızın adı Kaynak tır. Diğeri de ayetlerin açıklaması dini kuralların açıklaması ve delillerin anlatıldığı Yardımcı Kaynaktır. Rahat ta dururken TANRI tektir komutuyla hazır ol yapıp ellerimizi bağlayıp boyun büküp köle duruşuyla namaz ibadetimizi yerine getircez. Rüku etcez secde etcez. Rahat hazır olda fazlalık yok. Önder yerine geçinceye kadar rahat ta bekleyeceksin TANRI tektir komutuyla hazırol yapıp köle duruşu kul duruşu göstereceksin. Ben birini istemeyerek kırdıysamda din adına konuştuğumuz şeyleri bunun dışında tutuyorum hepsine bir hediye ile özür ilettim arkadaşlar. Hepsini TANRI m bağışladı ve ben ardımda tertemiz bir görev bıraktım, tamamlamaya doğru yola çıktım. Ve siz gelecekte başkasının yalanlarına değil gözünüzle gördüğünüz hikayenin ne olduğunu bilin diye sizlere birinci ağızdan anlattım. Anlattık. Bana göre hiçte özür borcum yok. Merhamet diyelim. Herkes yaptığının karşılığını aldı. Bir iki olay dışında. Biriyle içeri girdim teşekkür ettim özür ilettim. Diğeri de beni zor durumdan sıyırdı hem ona teşekkür ettim hemde erkek arkadaşına özür ilettim. Ha neden zor durumdaydım yada ben zor durumdayken onlar ne yapıyordu ? Genel olarak bakarsak hepsine teşekkür ederim. Benim görmediğim bir hata görüyorlarsa affetsinler. Bu şaka değil ben 7 milyar insanla gerçekten savaştım. Bugün hala bir yerden bir tuzak gelecek mi diye yaşıyorum. Belki benimle beraber ler ama hala savaşıyoruz devamlı yeniyoruz.  Bir defa 0dan herkesi bir bir yenerek yürüdüm bu yolu. Yanımda olan kim varsa onları yendiğim için yanımdalar. Yalnızca ailem ve arkadaşlarım yenmeseydim yine yanımda olurlardı. Onların farkı bu. Evet aşkım ailemiz ve arkadaşlarımız. Hayır hala saçını çekmek istiyorumya günaydın öpücüğüm. Note: Başlıksız not Kaykayın üzerinde çizip kaymayı buz pisti veya onun gibi şeyler yapabiliriz. Ne bileyim araba yarışı olur başka birşey olur. Hep te bisiklet yapmayalım. Aynen bir erkek bir kız birine araba yarışı diğerine buz pateni yine aynı lunapark alanı sağa sola şapka bulut. Gerisi aynı işte. Şekilleri değiştiririz şapkayı o kesme hikayesi varya tabut gibi bişey ondan yaparız. Bulutuda başka birşey yaparız. Ne bileyim yaparız işte bişey hep aynı olmasın. Büyük ralli nfs gibi olur gibi. Arabalarıda öyle yapabiliriz bilmiyom. Nasıl hoşumuza giderse. Evet ayarlıycaz arkadaşlar yapcağımız zaman hepsini ayarlıycaz. Bir bebeğe özür borcum var ? Başka varmı düşünüyorum. Diğerinide herşeyden mahrum bırakıp abisini seviyormuş gibi yaptığımıza göre ona da bir özür borcum var. Bu denge politikası çok zor iş . Kimse bebekleri kıskanmaz da bebekler üzülebilir. Derine girdikçede çıkamıyorsun işin içinden. Kıyak diğer bebekleride el ele omuz omuza sarılırken fln yapcaz ona da radar kurcam. Ben hayal ettim siz edebildiniz mi bilmiyorum. Bu kadar yeter herhalde ya çok oldu. Bu vicdanımı çok seviyorum. Üretmek ihtiyacı hissediyor. Bu olmaz anladın mı eve girip bütün çocuklarının içinden yalnızca birisine göstere göstere çikolata veremezsin. Böyle kaybedersin. Lan müco ne ispiyonluyon lan civcivden korktuğumu. Gerçekten civcivden neden korkar ki bir insan. Isırmak fln değil o köpekle alakalı. Ben değmekten korkuyom sanki bana deyince yancakmışım oyun bitcekmiş gibi. Ne olur deyse hiç birşey o zmn neden korkuyom bilmiyorum. Bana deymekle alakalı. Muhabbet kuşunuda elleyemiyom . Kedi köpeği göztepede ellemeye başladım yavaş yavaş. Üff efsane olacak. Anlatamıyorum . Düşündüğümü ifade edemiyorum çizmem lazım. Çocukların hepsi birbirine bağlı olmayacak. Tren bazen yere inecek bazen elde başlayıp kollarda gezecek. Omuza çıkıp diğer ele fln geççek. Anlatamıyorum. Çocukluklarıyla bir arada bulunmak sevgilerini pekiştirecek. Büyüdükleri zaman birbirlerine sevgi duyacaklar. Halklar geldikçe kendi krallarını arkadaşlarıyla diğer krallarla görecekler ve kraliçelerle yada kendinden birini beraberlik içinde görecekler. İşte bu bizim geleceğimizdir arkadaşlar. Bu inananların yek vücut olmasıdır. Bir vicdanınızı birde çocukluğunuzu kaybetmeyin. Unutmayın yüreğinizle yapacağınızbir güzel hareketin TANRI katından bir çok bağışını görürsünüz. Sizin bir iyiliğiniz güzelliğiniz size kat kat fazlasıyla geri döner. Hayır prensim sizi ayrı koymıycam sizde aynı alan içinde kaykay yapcanız biriniz buz pateni biriniz çarpışan araba olcanız treni aranızdan geçircem veya etrafınızdan dolaştırcam. 3 tane kıza ip atlattım dışarına kızın saçını çeken yaramaz bir çocuk koydum ama o treni bir ip sallanan yere çıkaramadım birde ordan yere indiremedim. Çocuk onlar bişey olmaz be :) Duvar dibinde sallıyor olsalar olur ama nasıl durur . İp atlarken bir duvara yaslanamazsın bundan vazgeçcem. Tren yere inmiyor. Diğerleri basit kalıyor. Küçüklere basit oyuncaklı şeyler tamam da bu tür şeylerde lazım. Çocuklar süslü göstermelik canlılar değil. Onların bir doğası var. İpe çıkarttık saçı çeken çocuktan nasıl indircez. Köpek . Çocukla oynayan etrafında atlayıp üstüne zıplayan bir köpek. Zorladı bu. Damlayı sıkıştırayım aranıza onun saçını çekin tamam ya. Yalnızca saçından tutarken bir resim. Havuz gibi bir yerden ellerinden destek alarak karaya çıkmaya çalışan bir çocuk yanında onu omuzundan aşağı bastırıp çıkmasını engelleyen bir çocuk (yüzler gülüyor. yüzler önemli.) yanında arkası havuza dönük kollarını uzatarak elinden tuttuğu çocuğu diğer ikiliyle birleştirip "L" yapan bir çocuk . Tıkandım. Böyle kareografiler işte. Üretin böyle şeylere yoğunlaşın. Bir kaç tane güzel kareografiyi bireysel heykellerle ve başka şeylerle birleştiririz. Hadi devamını size bıraktım bir süre sonra buluşur değerlendiririz diye tahmin ediyorum. TANRI bağışlasın. Kova ile su atabilir birisi onun arkasına eğilip saklanan bir çocukla yere indiririz. Evet hortum daha iyiymiş . 11 çiçek tamam. Küçük bebekleride havuza aralara elinde oyuncakla fln yerleştiririz. Çok dik yerler yapmayız birde o ters takla aranıza yapmayız bebekler korkar. Ben bebekleri severim ama tüm bebekleri severim. Asyayı alırsam berrak ela esra kerem ... küser, melisayı alırsam hira küser candice nın oğlunu alırsam shakiranın oğlu küser. O kadar büyük alanımız yok. Kabul görülürse victoria beckham ın küçük kızını kullanıp ona bir teşekkür etmek isterim. Olur güzelim. Hala bir tane daha yaparsak Sergeni bisikletiyle koycam. Ama öyle engelli normal ayrımı yapmadan karışık. Note: Başlıksız not Bu şehirlerin sayısını çoğaltabiliriz gibi duruyor. Dünya baya büyükmüş. Birbirinden uzak noktalara yüz ölçümümüze göre yerleştiririz. Çok fazla değilde bir iki artırmak iyi olur. Evet hopeyi hatırladım. Çok güzel hikaye. Aynı şehri çok da yaymanın bir anlamı yok. TANRI daha şehirler bağışlar bize. Kararı kadar. Kumarhaneyi 3 uzay şehrini 2 çocuk şehri 3 ... Topraklarımızın genişliğine hizmet etme kapasitesine göre belirleriz. Daha şehirlerimiz olur. Birde birisi size onun Peygamberliğine inanmıyoruz veya um derse ona inanmayın. Bu şahsın inanmaması için şuursuz olması gerekir ki sizlerin şuursuz insanlarla diyaloğa girip beni tartışacağınızı düşünmüyorum. Onların çıkarlarına ters gelmişimdir. Onlar kendi geçmişteki inançlarından kitaplarından Peygamberlerinden çok bana inanırlar aslında. Şey diyin onlara. Oha. Evet nasıl anladın? Dalga geçin onlarla. Size demeleri gereken evet o TANRI nın elçisi ama biz getirdiğinibeğenmedik. Kendi yaşantımız ve kurallarımızdan memnunuz dur. İşte bunlar sizin kuyunuzu kazmak isteyenler değilde samimi olanlardır. Arkadaş olun onlarla ama çok ta sokulmayın. İnancınız bozulmasın. Yoksa TANRI nın ve Peygamberinin tarafını tutanlar zalimlerden mi korkuyor?. Köpeklerden korkun civcivden fln korkun. Zalimle sizin ne işiniz olur. Özgürlük ve toplumsal suçlar tamam da mesela dilenmek özgürlük mü toplumsal suç mu bunu oylayacağız. İhtiyacı olanlara fitre ile zaten ulaşcaz bu dolandırıcılık olur. Fakat ya inanmayanlar onlar dilenmek isterlerse? Şimdi bu özgürlük mü toplumsal suçmu? Bunu oylayacağız. Veya diyeceğiz ki dilenmek toplumsal suçtur. İnanmayanların ücretlerini devlet olarak biz üstleniyoruz. Sokak çocuklarına hutbe vereyimde onlara eyyy zılam diye bağırayım. Haha çok komik. Paristekide baya büyükmüş ben küçük zannediyordum. Daha birşey bilmiyorum ya bakcaz. Sınırlarıma göre belirliycez. Başka resimlerde yaparız ya . Konuşuruz. Note: Başlıksız not Güneş olmayacak afetten elektrik olmayacak. Başına neler gelecek görmeyeceksin bile. Hissedeceksin. Bileceksin. Yıldızlar dökülecek izleyeceksin ama nerden ne gelecek görmeyeceksin. Yaşarsak ileride bu konuların üstüne delillerle iyice düşüncez. Bunları yalnızca not alıyorum unutmamak adına. Not aldıklarımı ilimle örneklerle öğüt ile geliştireceğiz. Güzel bir yardımcı kitap yazacağız. Dini , yaşamayı yalnızca kurallarla gösterecek ve doğruyu gösterecek bir kitap. Ama asıl doğru kaynak kitaptır. Burada kaynak kitabın maddelerini açıklayacağız. Bir çocuk birde yetişkin kitabı bas caz. Körelmeyi tamamen sönmek olarak düşünmüştüm hafiflemek etkisini azaltmak demekmiş. Yani tamamen karanlık olmayacakmış. Dünyanın bir bölümü yine aydınlıkmış. Yeter başım ağrıdı. Evet tatlı ve tuzlu suyun birbirine karışmama ihtimali yok. Onu temizlediysem düzelteyim. Kanunlar adalet komisyonu baro başkanları cb ve meclisten her grubun % 5 katılımı ile belirlenmeli ve cezası adalet komisyonu ve baro başkanları tarafından belirlenmeli. Tabi şimdi benim getirdiğim kurallar geçerli. Ama gerçekte böyle olmalı. Yüzdelik dilime giremeyende 1 kişi gönderir. Benim getirdiğim kural dediğim özgürlüklere yasak koymıycaz toplumsal suç ve kabahatler yasak olacak ve insanımızın sağlığını düşünerek eğlenceyi ölçülü vercez o ölçüyü aşmak isterse ne yapabiliriz. Cezayıda adalet komisyonu ve baro başkanları ile belirleyeceğiz. Bu planı ortaya koyarken birliğin tüm ülkelerinin bugörevlileri toplanıp belirleriz. Ortak kanunumuz olur sonra ülke çapında yürütürsünüz. Birde yine her ülkeden birer kişi birlik için tepe adalet oluşturmak lazım. Görevlendirme ayarlanır seçimle fln anlaşmazlıkları çözmekde buranın görevi olur. Ya arkadaşlar ben çalışırım çalışırım da benim beynim durmuyor. Devamlı birşey bulup birşey üretiyor.  Tabi meşrutiyet sistemli ülkelerde kraliyet ailelerininde meclis dışında 1 oy hakkı olur. Birkaç kişi katılabilirler ama bir oy hakkı olur. Bende keremle katılıp ona danışcam. 2 oy hakkımız olması saçma çünkü benim kullandığımdan başkasına oy vermez :D Birde hayvan hakları koruyucusu istiyorum çevreciler istiyorum. Şart. En azından doktorlar ile beraber ilgili konularda bilgilendirme yapmalılar. Hiç birimiz zalim değiliz oy kullanmalarına lüzum yok fakat konusu geldiğinde bu bilgilendirmeler üzerinden yürüyeceğiz. Hayır sinan şibil küfür etmemelisin. Bende size güvendim o zaman bilader. Beraber TANRI mıza sığınmak dileğiyle. Bizim dembaba daha güzel olmuş ama o besteler fıs . Güneşle çekirdek arasında elektriksel ve tersliğe dayalı bir bağvar. Güneşin elektrik bağı zayıflayınca çekirdeğin elektriği artıyor ve çıldırıyor gibi yeterli elektrik alamadığı için güçsüz kalsa motor duraksar çıldırmaz. Isı ile alakalı olamaz o zaman büyük bir ısı kaybı gerekir herkes kıyametin geldiğini anlar. Siz biraz bu denklem üzerine yoğunlaşın bende katılmak isterim daha sonra TANRI m izin bağışlarsa. Adalet bakanlığının kanunla bir alakası olduğunu sanmıyorum. Adalet makamının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü devlet kolu. Meclis kolu.  Note: Başlıksız not Ulan bak Josephine de gelip benle yaşamazsa spor hocam olup benimle gezip dolaşmazsa sabahları aç karnına sıgara içmeye devam ederim. Haberiniz olsun. Açık mavi renkli eşortman giyip dizlerini kendine çekip koltuğun üzerınde otururken foton vardı. Kaldırmışsın ? Sebep. Haha işte böyle yapıyom yapıyom sonra bir süre sonra kızlara sulanıyom diye silince delillerim kayboluyor. Damlacım fenomen fln olmuyorsun. Sen bilmezsin bunları 3 gün şımartırlar sonra küfür üstüne küfür. Sosyal medyayı profilini arkadaşlarına açarak kullanabilirsin. İnanma bunların süslü yalanlarına sen bunları bana sor. Zaten sen takip ettiklerinden başkasını göremiyon bırak bu beğencekler şov yapcam ayaklarını. O zmn döveriz yapanları . Şimdi sinir oluyom. Sporthouse a git gel. Gelcem seni almaya tamam mı. Oraya gelinceye kadar polis fln tutuklamazsa 10 ay sonra gelcem seni almaya. TANRI m bağışlasın. Ha dün yatarken mario oyununun yerde geçen bölümlerini düşündüm eksiksiz gerçek oyuna dönüşüyor. Süngerden taşlar içine çan koycaz onlar altın olcak mantar yerine mekanizma yapar buton koyarız kafasıyla basabilirse kek verir yer 1can hakkı olur. O kanal muhabbetide kolay sensörlü asansör sistemi. Yerden gelen böceklere balon koyarız. Kaplumbağa için bir formül bulamadım belki tekerlekli bir şey olabilir. Zıplayan bir ejderhada kolay. Ateş çıkaramaz ama % 90 hayata geçer. O zaman 1 açılış maçı yapabiliriz sanırım. Trübünleri doldururuz. Birde sanatsal aktivite olarak cambazlık olur. Bilmiyom bir program yaparız. Basket bu alanda değerlendirilir. Son günde parti yaparız. 2 gün faaliyet yaparız 3. Günün gecesi parti yapıp gençlik bayramı ilan ederiz. Ama herkes kendi tuttuğu takımın forma veya kıyafetiyle gelcek. Tamam mı. Şehrinin takımıyla. Damla en güzel burç benimkiymiş yee. Eğer bu kıtaların şiddetle birbirine çarpması için gereken gücü bulursanız çekirdeğin asıl gücünü aşağı yukarı bulursunuz. Teknoloji motor üreten insanlar çekirdeğin gerçek gücünü sabit gücünü taşıdığı yükü dış etkenleri hesaplayabilirse dünyanın aşağı yukarı ömrüne ulaşabilirsiniz. Geçmiş zamanın ne kadar olduğunu aşağı yukarı bilirseniz gelecek zamanında aşağı yukarısını bilebilirsiniz. Bunu net olarak bilmemize ihtimal yoktur. Beklenen vakit TANRI katındadır. Bu değerler TANRI nın bağışlamadığı melekleriyle dahi paylaşmadığı elçilerine bildirmediği değerlerdir. Zaten bu şiddeti bilemezsiniz. Geçmişin ömrü meleklerin bilgisi dahilindedir çekirdeğin yaratılışı hacmi meleklerin bildiği konulardır. Fakat siz hiçbir makineye belirlediğiniz ömrü tam tutturamadığınıza göre onlarda öyledir. O vakti TANRI dan başkası bilemez. Birde şöyle birşey var çekirdeğin güneş ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Motorun gücü güneşle orantılı çalışıyor diye düşünüyorum. Güneş köreltiği zaman çekirdeğin dengesini yitireceğini düşünüyorum. Güneş çekirdeğin dinamosuymuş gibi. Yani bunu yaratılmışların kestirmesine zaman belirlemesine imkan yok.  Beklenen vakit TANRI katındadır. Ben anlamam karnemde o 100 puanı istiyorum. Serap hocanın imzası olcak. O benim öğrenim hayatımdaki ilk iğrenç notumdu. Daha iğrencide olmadı. O notu düzeltip bana karnemi yeniden vereceksiniz. Sarumanın gözüyle yüzük gibi. Mecaz. Ben TANRI ya mecaz yapmam düşünmeyin bile. Evet ters orantıdan doğru orantıya dönüyoruz. Sistemin merkezi güneş olduğuna göre merkez giderse gezegen kafayı yakar. Oley be yine buldum.Çekirdek ve güneş birbirine orantılı. Diğer gezegenlerde dönüyormu? Güneş çekirdeğin dinamosu.  Note: Başlıksız not Derine iniyorum çekirdek dediğimiz merkezi alanın bir motor gücü olduğunu düşünün tıpki sizin ürettiğiniz dönen makinalar gibi ve bu çekirdeğin ağırlığının bütün kollarına ağırlığından daha büyük olduğunu düşünün. Bu çekirdeğin ön arka sağ sol 360 derecelik dalları olduğunu düşünün. Deniz seviyesine kadar su doldurulduğunu düşünün. (dünyanın ağırlığını kendi etrafında ki dönüş hızına çarparsanız bu motorun gücünü anlayabilirsiniz.) Ve size şunu söyleyeyim bu kollar bazı alanlarda kadere göre s u gibi şekillerle ilerliyor olması muhtemel. Bir gün herhangi bir şehrin izin bir başka kıtanın adası olmamasının hiçbir sebebi yok. Yani bana edirnenin asya dan kopup avrupanın ucu olmasının veya bulgaristanın asya olmamasının gerçeğini anlatamazsınız ve bunu bilemezsiniz. Bu annem yüzünden unuta unuta yazdım iş yaparken bir şeye odaklanmışken ses sevmiyorum. Bunlar ancak size masal gelir. Gerçek olan ise TANRI nın var edişidir, bir kader tayin edişidir. Şüphesiz sizler TANRI yı aciz bırakacak değilsiniz. Demi ağırlık gücü duraksatıyor sonuçta. Bu tembelleri ne yapcaz ya.  Katrilyon dan sonra 3 grup daha mı var Oha. 10.020.000.000.000.000.000.000.000.000 bu kadar güçlü motor. Arızasız bilmem kaç yıl.  Tabi bu çekirdeğin gerçek gücü değil. Sabitlenmiş gücü. Bir makinayı devamlı son sürat çalıştırmamalısınız.  Evet dağların yürütülmesi bir şifre olarak gizlenmiş 600 yılında galile dünyanın döndüğünü bulmuş bugünde TANRI nın bağışıyla ben her kıtanın ve adanın çekirdeğe bağlı bir dağ olduğunu ve dönenin su değil dağ olduğunu buldum. Dünya 4te 3 sudan oluşan bir parça ise demekki dünya değil çekirdek dönüyor. Yani tabi dünyada dönüyor ama birleşenlerine ayırırsan dönen dağlar (kıtalar) su yer çekimiyle çekirdeğin üzerinde duruyor. Çekirdeğin sıcaklığı kıyamet vakti motorun ömrünü doldurmasıyla kaynamaya başlayacak bu denizleri volkanları ve çekirdeğin dallarının hareketlerini etkileyecek. Dağların şiddetle birbirine çarpıp ayrılacağı ile bir ayette olması lazım. Çekirdek kaynadıkça kızdıkça bütün sistem adım adım harekete geçecek. En son aşama çekirdeğin dallarını birbirine vurup patlaması olur diye düşünüyorum. Bu aşamadan önce bütün afetleri çekirdeğin adım adım kızışmasıyla yaşarsınız. Bir motor devamlı çalışırsa ömrü sonunda adım adım otomobili sarar ve aracın diğer etkenleriyle birleşip patlar ya öyle. Sistem işi.  TANRI ma şükürler olsun. Zaten o ayettede kıtanın değil dağ diyor koskoca dünya dağların birbirine çarpıp patlamasıylamı yok olacak. Dağ kıtanın şifrelenmiş halibugün size kıyameti açıklayalım diye. Şşş merak etmeyin ben hepinizi çıldırttığımızı biliyorum. Note: Başlıksız not Ve köpek yakıştırması yaptığınız için ve tüm terbiyesizlikleriniz için TANRI dan af dileyin , tevbe edin. Öğleden beri çikolataya aşığım. İşte böyle kız seviyom büyük kadın bana göre değil. Bazen tamam da çıtır kız seviyom ben. Senin için savaşmayı seçtim hoşuna gittimi?  Siz biraz çirkin savaşıyorsunuz. Bu bana uygun değil ama seni sevdim. Evet arkadaşlar bugün birkez daha düşüncem şudur ki mayalar ve türkler nuhun oğullarından turk un soyundan olup mu kıtası batımından göç ettikleri orta asya da bir süre yaşayıp uygarlıklarını devam ettirmişler. Mayalar orta asya da türklük ile beraber çin alfabesinden kültüründen etkilenip nuhun öğrettiği gibi gemi yapıp amerika ya göç etmişlerdir. Düşüncem delillere dayanarak budur. Mu kıtasının insanlığın başladığı yer olduğuna inanıyorum ve batmadan öncede toplulukların yeni yerler bulma kendi isteklerini yaşama amacıyla göç ettiklerine inanıyorum. Nuhtan öncede göç edilip yer yüzüne yayılmasından bahsediyorum. Araştırıp beni delillerle aydınlatırsanız elde ettiğiniz doğrudan Üzülmem kendimi yenik hissetmem ve bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Avrupa çin japon afrika rusya gibi topluluklar için bunun geçmişini bilmesemde asya nın içinde bulunduğumuz büyük bölümü nuh ve beraberindekilerin soyundandır. Irkların ise ilk yaratılışta birbirinden farklı tipler yaratılıp aynı tiplerin birbirleriyle birleşimi sonra farklı tiplerin birleşimi topluluk aile dilleri ve göçlerle ( coğrafi etmenlerler ) günümüzdeki halini aldığını düşünüyorum. İki konuda da gösterilen deliller beni bu doğruya iletiyor. Aksi bir hüküm ve delil de doğrunuz üzerine yoğunlaşmak beni yenik duruma düşürmez bulgunuzla kendimi doğruya götürürüm. Bu kıtaların yok oluşunuda şöyle düşünüyorum. Bunun bur tufandan tsunami den ziyade kıtaların bir merkez üzerinde dallı budaklı bir kaya dağı gibi kimi bölümlerinin ince olduğunu hesaplayıp ince ve yere tutunmayan bölümün alttan kırılmasıyla kıtanın fizik kuralları gereği ağır basıp tamamen kopup suya gömülmesi olarak düşünüyorum. Tsunamide bir süre sonra afet size şehri geri veriyor. Verilmeyip gömüldüğüne göre demekki kopma olmuş. O serap aypakta bana fizik ten 100 vermezse yazıklar olsun dahada birşey demiyorum. Ahtapot gibi bir mekanizma. Elimde delil var şuan damla paylaştığın gönderideki serap ve senin paylaşım yorumun. Ben üsttekileri yazdıktan sonra baktım gördüm ama bunu inkar etseler gördükten sonra sen yazıyon deseler nasıl inandırcam. Geçmişte ev temelini anlatırken serap hocanın 0 vermeyim diye 1 verdiği duruyorsa o bunun ispatıdır. Çok sinirlenip küfür ediyom bazen kızlara sulanıyom bazen ayıp şeyler yazıyom bazen boş yapıp birsüre sonra yazdığımı bbeğenmiyom sile sile delillerim kayboluyor. Bazen de başkası siliyor biliyorum. Yeni çıktı o serap albağlar yorum yapmamış beğenmiş. Tanımıyom onu ben senin arkadaşlarını bilirim. Siteleri tuğla gibi toprağa gömsek çok dayanıklı olur TANRI nın izniyle. Bence raylı sistem kadar dayanıklı olur . Suni deprem olayı gördüm bugün onunla deneriz. 20 kat 20 apartman bence 2 metrelik lego tabanı bu yükü taşır. Hepsi birbirine bağlı tuğla gibi gömcez toprağa. Sağlam olur baya demi. TANRI ya şükürler olsun. Note: Başlıksız not Şu hayatta çok sevdiğim 2 şey var. 1- Damla 2- İntikam Böyle bir hissi var dünya tepene yıkılsa şu ana değişmezsin. Şimdi istersen beni reddet. Her halkı selamladığında yüreğine bıçak gibi saplanıyor olacak olmam beni dindirecek. Ölsem gam yemem artık. Damla ölse gam yemez artık. Arkadaşlarım ailem ölseler mutlu ölürler artık.  TANRI m şükürler olsun. Bu sıralamayı kaybedersem insanlığımı kaybederim. Ve devlet yönetiminde dayandığım iki esas vardır. 1- Adalet 2- Merhamet Bu sıralamayı kaybedersem  inananları kaybederim. Şu boynundan ısırmayı bana yasak ettiler ya çıldırıyorum. Sevdiğim geleceğim, geliyorum. Josephine kimseden korkmadım. Dışarıdan müdahele olmasın diye içerdeki gibi diziyi ilerlettik. Birazcık tatlılık yapmış olabilirim bu süreçte. Yönetmen abi de çok iyi.  Başkan o kalan 2si ruh ve embriyolar. Parazitler. Onlarda canlı ve hayvan değil. Kainat değil o yaratılan alemler. Şehitler ölmedi yaşıyor demiyoz mu onlar insan olup cennete gidene kadar melek görevi hizmetkarlık görevi üstlenenler. Henüz ete kemiğe bürünmediler kıyamet günü bürünecekler. Şu andaki isimleri ruhlar alemi. Lütfen ama biraz dikkat.  Olur mu canım hiç öyle! Şimdi size bir gerçeği açıklıyorum. Estetik li ve doğal güzelliği kıyasladığımızda hepimiz estetik li (saç boyası, göğüs yüz hatları) olanı doğal olandan aşağıda görürüz ve çakma, sahte gibi sözlerle dalga geçeriz. Aslında olan ise doğal olana yaratılışında bağışlananda diğerinin sonradan olduğu da TANRI vergisidir. TANRI nın yaratmasıdır. Doğal olan melekler tarafından güzel yaratılmıştır diğeri ise TANRI nın bağışladığı akıl ve sanat anlayışıyla çirkini güzele dönüştürmüştür. Akıllı insanlara aptal muamelesi yapmamalısınız. Doğal tabikide daha makbul ama diğeri de gayet makbul. Tabi güzelken çirkin olan bazı ahmaklarda var ama estetik akıl ve sanatın bir ürünüdür. Eski haline bakıp dalga geçmek yerine aklını ve cesaret ini takdir etmek daha güzel bir davranış. Note: Başlıksız not Ben , TANRI nın kulu ve Elçisi Meryem oğlu İsa. TANRI nın yardımı ve bağışı, TANRI nın hizmetkarlarının yoldaşlığı ile ben bu devrimi 4 yılda yaptım. .......... Umulur ki ibret alınsın... Bu devrim bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Bu yolda korkmadan TANRI ya sığınıp yürüyen herkese selam olsun. Melekler yoldaşınız olsun. Note: Başlıksız not O günlerde tav olmuştum baya oyuna karşılık veriyordum. Meğer bu anda işime yarayacakmış. Neye şükredeceğini biliyormusun? TANRI nın biat etmene izin vermesine şükredeceksin. Tevbe edip af dileyeceksin. TANRI nın seni Peygamberin geleceğine ibret koymasına şükredeceksin. Şüphesiz TANRI dan habersiz bir yaprak dahi düşmez. Bir akıl bunları yapıyorsa o aklı TANRI yaratmıştır, bağışlamıştır. Yapmaya niyet edenlerin seni okuyup korkmasına vazgeçmesine sebep olacağın için şükredeceksin. Bunu sana ben yapsam bana merhamet etmezdin. Bunu da bil. Note: Başlıksız not Sonra birgün mesut can kızların line içip sex yaptıklarını anlattı kokain içmenin gereği buymuş patende Almana anlatıp ağlamaklı oldum. Benim sevdiğim kızda kokain içiyor dedim. Eve geldim babam dolaptan soda istedi. Damla soda almış sen aç dedi. Sevinip açtım. Daha sonra ex ve kokain alıp damla ile buluşmak üzere bir kutunun içine vazelini ile beraber koydum. Babam hortuma ekleme yapcam ayağına imalı gel oğlum sen bunun nasıl olduğunu biliyonmu deyip hortumun ucuna vazelini sürmeye başladı. Aynı babam bugün uyuşturucu kullandığımdan habersiz olduğunu söyleyip bana delil muamelesi yapıyor. Ayıp. Beni sinirlendirmeyin. O gün geldiğinde öldürün dövün inkar edin... Note: Başlıksız not Olala bu dansı bana lutfedermisiniz hanımefendi. Bir tane dünya gençleri bayramı yapında liseden mezun olanların en başarılılarını konsere götüreyim eğlensinler. Çocuk eğitimi geleceğin temeli. Ödül verelim gençlerimize. İyi olanı öğrensinler. Üniversiteyi başarıyla bitirenide barış ve uzay şehrinde misafir ederiz. Yada liseyle yer değiştiririz bilemedim şimdi. Evet öyle yaparız liseyle ün iyi yer değiştiririz. Eğlence büyükler için daha ideal. İki kişilik davetiye veririr sevgilileriyle beraber gelirler. 3 olanada 3. Sap sap gezmeyin sevgiliniz olsun başkan bu hayat yalnız geçmez. Liseyle üni inananlara. Damla bende koçavalılardan olmak istiyom tarafını seç varto marto istemiyom. Bu sanatın geçmişte toplandığı beraber organizasyon yaptığı bir gün varmı? Yoksa toplanalım aktivite yapalım o günüde dünya gençlik bayramı yapalım. Kısa filmler şarkılar sahneler danslar müzikal fln karışık bir gösterim yapalım. Bu annemede sinir oluyom. Neyse. 3 günlük bir festival yapsak 3 gün boyunca eğlenirler işte. Birde bu bayramları gün olarak değilde 2. pazar 3. Perşembeden cumartesiye kadar diye ayarlarsak din güne denk gelmez. Bayram eğlence demek hiç birimiz bunu istemeyiz. Çocuklardan birşey olmaz. Gençlik ve dini bayramları böyle ayarlamak lazım.  Tamam canım sizde akrobasi yaparsınız şimdi size nasıl maç yaptıralım. Tembelleride askere alayım bütün gün spor yaptırayımda akılları başına gelsin. Haha. Ben bitti demeden bitmez deyip TANRI ya karşı güç ve hüküm iddaa ettiğin için , TANRI nın Peygamberine eziyet ettiğin için , TANRI nın Peygamberinin eşine çirkin yakıştırmalar yaptığın için önce bir kabullen. Sonra git 2 rekat şükür namazı kılıp TANRI dan af dile. Bize bir müsade et 15 gün birbirimizle vakit geçirelim. Sonra şehrime gelip Benden ve Damladan seni affetmemizi , benden TANRI nın senin için af bağışlamasını dilememi iste. Şüphesiz ki TANRI merhamet sahibidir, mutlak bağışlayandır. Eğer biat etmemeyi düşünüyorsanız zaten sıkıntı yok. Bu izlemeni istediğim yol senin ne yanlış yaptığını sana gösterip gereğinin ne olacağını anlattığım yoldur. TANRI nın hesabı ise pek çabuktur. Seni hala bir başına bırakmayıp sana yol yordam gösteriyorsamda yolumuza paspas olduğun bizimle alakalı çaba sarfettiğin içindir.  Eğer bunları cahilliğinden değilde gerçekten bize zulmetmek istediğin için yaptığını düşünseydim sana merhamet etmez yol göstermezdim. Bu cahilliğinin bir cezası olacak ben içini bilemem. TANRI sende bir zalimlik bulduysa zaten seni doğru yola iletmez. Hayır gülünecek birşey yok aşkım. Bunlar komik şeyler değil. Damla bizim yaşayacağımız bir yer varmı? Ben sana gelmek istiyorum.Gelebilirmiyim bilmiyorum ama gelirsem bi 15 gün çıkmayız evden yolculuk fln yapmayız hiçbir yere. Belki bir bahçe fln hava almak için. Ben çok yorgunum eğlencek halim yok pek. Film izleyip yatmak istiyom. Birde ev aktiviteleri. Sesten uzak sakin güzelyalıya en fazla 1 saat uzaklıkta bir yer. Note: Başlıksız not Nasıl şehir yaptım sana. Beğendin mi?  Bu kraliyet ailelerinin bireylerinin neden hiç kendi sosyal medya hesapları yok. Ben Damlaya yasaklasam Damla beni öldürür. Fenomen de olmuş zaten bu aralar vartoli damla aşortmani ne demekse.  Eşin gitsin elalemin kızlarıyla aşk yaşasın poposundaki çukura dizi yapsın sende git dizinin komik karakterinin adını kullanarak internette prim yap. Ulen Damla. Haha. Çok keyiflendim. Demek sen benden izinsiz fenomen olmaya kalkarsın instagram keşfetinde dolaşırsın ha. Sporthouseda gidip gelip sporunu yapıyorsun beni üzecek sinirlendirecek fotolar çekilmiyorsun. Şu işi bitirip gelip seni alıyorum.  TANRI mdan bunu diliyorum. Her gün her gece bunu diliyorum. Ne olur kavuşurmuyuz bilmiyorum ama susmuyorum. Asla inkar da etmeyeceğim hiçbirşeyi. TANRI nın emri haktır.  Görcez anladın mı o tv karşısında İLAHi aşktan Peygamber sevdasından bahseden herkesi. Doğru bir deyimmi bilmiyorum ama ak göt kara göt belli olacak. Hayır akp ye yazmadım. Türkçede bir deyim. O insanlara şu şu olacakİsa mesih zuhur edecek karda sürünerekte olsa Mehdiye ulaşın diyenleri Peygamberin adını ağzından düşürmeyenleri göreceğiz Damla.  Dünya çocuklarından bahsediyorum. Aileleri izin verirse çocuğun inananı inanmayanı ayırt edilmez. Çocuklar bizimdir. Ama bellacım sende biraz yaramazsın şimdi kabul et.  Aa örümcek ağım yok yine. Neyse fotosunu almıştım zaten . Josephine bende bundan oynamak istiyom. Ağırlıkta kaldırırım ama aczık. Zaten büyük vücut sevmiyom. Hiçbirimiz gezegenleri putlaştırmadığımıza göre nerden geldiğinin önemi yok. O ismi koyup tapınanların sıkıntısı. Yeryüzündede heykellerle ve onların adıyla ilgili bir sıkıntımız yok. Bizim için yalnızca bir heykel dir. Hayır arkadaşlar beni öldürünceye yada rededinceye yada hapse atıncaya dövüp hastanelik edinceye kadar durmayacağım. Hiçbirşeyden korkmadan Damlaya kavuşmaya gideceğim. Siz durdurabilirsiniz ama ben güzelyalıya gidip Damlaya kavuşmayı dileyerek evden çıkacağım. Damlanın reddetmesi beni gram ilgilendirmiyor. Ne damla ne başkası beni bundan başkasına inandıramaz. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Bana TANRI m yeter. Ne koşacak ne kaçacak dermanım var. Ben eşimin yanına gideceğim ve siz bana istediğinizi yapabilirsiniz. Çoluk çocuğun varsa biat etmezsin o zmn bilader ben bunlardan değilim dersin ne kasıyon olum bu kadar. Sanki zorla dinimizi satıyoz sana. Lavuğa bak. Sen beni işten çıkmaktan vazgeçirebildin mi ki bundan vazgeçircen. Sen benim neyden vazgeçtiğimi gördün. Önünüzde 10 ay var bana ne yapacağınızı düşünün hepiniz düşünün. Ben o gün TANRI nın izniyle bu evden Damlaya kavuşmak üzere güzelyalıya doğru yola çıkcam. Telefon internet hiçbirşey dinlemeyeceğim. Ya biat edin ya hapse ayın ya hastaneye yatırın birşey yapın. Bu benim Damla için yapabileceğim son şeydir dahası elimden gelmez. Siz durdurana kadar yürüyeceğim. TANRI nın azabıysa çok çetin dir. TANRI mutlak hesap sahibidir, hesabı çabuk görendir. Siz kimi esir etmeye çalışıyorsunuz dünya tarihi Peygamberlerden manyağını görmemiştir. Bileceksiniz. Hadi bir başıma burda duruyorum. Hadi bütün dünyaya meydan okuyun her şahıs düşmanının kudretiyle anılırmış. Bizim payımızada bu düştü. Bugüne kadar hep yalanlandıysam en yakınlarım tarafından bu yarın da yalanlanabileceğim anlamına gelir. İşte ben bugün küfürden payıma düşene : 7milyar insan onlara yardımcı şeytan ve şeytanlaşmış çin topluluğu asker polis silah namına herşey hepinize meydan okuyorum göreceksiniz. Herkes düşmanının kudretiyle anılırmış. Bizimde küfürden payımıza düşen budur. Zalimler ve hainler için yaşasın Cehennem. Ben kavuşuruz kavuşmayız bilmem anladın mı. Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. TANRI dan diledim. Note: Başlıksız not Bir sıkıntı var ki zekat inanan zenginlerden toplanıp inananların yararına harcandığına göre inanmayanların inananlarla aynı ölçüde faydalanması doğru değil. Çünkü zekat inananların malıdır karida inananlara aittir. Biz yine topraklarımız içinde yaşayan herkese adaletle aynı yaşam koşullarını sunacağız fakat bir fiyatfarkı olmalı yada bağlı bulunduğu devlet bu farkı karşılamalı. 50000 tl lik bir fark. Bu bir devlet hizmeti değil tepede benim hizmetim. Ben bu yerleşmeyi bitirdikten sonra devlet kentleşmeyi eline alıp devam ettiğinde hepiniz eşit fiyatla faydalanırsınız ki hak budur. Ama ben bir din adamıyım inananların mallarını inananlar için harcamaktan sorumluyum. Anlayışınız için teşekkür ederim. Bu olayı bitirip devlete teslim ettikten sonrada o kurcağımız siteden ihtiyaç listesi yapcam oy vereceksiniz elimizdeki parayla ihtiyaçlarınızı gidercez. Ne isterseniz ona harcarız para inananlarındır bizim değil. Yalnızca birliğin ihtiyaçları ve kalkınmada kullanmak için bir miktar da kasada bırakmak lazım. Halletcez. Kişi başı yada aile başı fiyat belirleriz başkan. O yıl 50 milyar kazanmışızdır 25 25 böleriz. 25 i size bölüştürürüz olur mobilya takımın eskimiştir yatağın gıcırdıyordur gidersin kendine oturma odası takımı alırsın. İndirimde yaptırırız sana eski mobilyanıda öğrenci evlerine bağışlarsın. İbadethaneye ihtiyacımız vardır ibadethane yaparız. Öğrenciye burs veririz. TANRI m daha iş bağışlar bize. Düğün vardır bütün kıyafetlerini 2 3 kere giymişsindir o kıyafetle gitmeye utanırsın güzel bir kıyafet alırsın ayağına da bir topuklu güzel güzel gezersin. Hayır ben bunu asla yadırgamam. Erkekler içinde öyle ama çoğumuz için olsada olur olmasa da. Kadının süsü ihtiyaçtır. Takısı kombinin uyumu makyajı saçı ihtiyaçtır. Pahalı olursa lüks olur. Ama bu bir ihtiyaçtır. Evet ciddiyim kadının bikini izini yok etmesi ihtiyaçtır. Bu lüks değil. Gerdanını göstercek kolye takcak oraya yaz sıcağında kapatsınmı boynuna umuzuna kadar. Bikini kesinlikle boyun veya omuzdan askılı olacak demedik mi. Biz TANRI nın kullarına zulmetmeyiz. Evet bu sizin paranız toplanan para harcamalar kazanç tarafımdan makbuzları ile önünüze dökülecek ve ileride diyeceksiniz ki Peygamber bile bize hesap verdi siz kimsiniz malımızı bizden gizliyorsunuz. Malınızın hesabını sorun. Bu esnada zenginler için lüksü geliştirmeye devam etmeliyiz ki ihtiyaçların önü açılsın diye de düşünmek lazım diye hissediyorum. Tabi ne olacağını TANRI bilir. Devletlerin kendi işleri kendisine ait. Bu kazanç sizin ihtiyaçlarınıza ait. Nereye kadar mobilya yeniliyceniz yada ibadet hane yapcaz yada başka birşey. Lüksü geliştirip en alt basamaktan başlayarak ihtiyaca düşürmek lazım. Emeklilik içinde bir birikim yapılır sizler için artı katkı olarak. Sen görmezsin bunları da çocuğun görür ne bileyim. Şüpheli bulduğum dağın parçalanması değil. Dağa gözü kör edip mu sayı baygın düşürecek ışığın yansıması. İsa gibi ben 3 gün sonra dirileceğim deyip bugünü işaret etmiş olması doğrudur gaybde 3 gün bu kadar zaman ediyordur. Doğrudur da arkada kalanlar Peygamberi yalancı çıkmasın diye gördüm demiştir. Muhammetin kalbini çubukla karıştırırlarken gören kadın gibi. Abartıyı sever insanlar. Musa konusuna gelince elimizde bir delil olmadığına göre kafamızdaki acabaları değil ayeti esas alacağız. Şu selena ve gigi de güzel kızmış. Birazda onlarla mı aşk yaşasam. Aldatılırsamda zaten alışığım. Hem sevgilileride var oh mis. O aslanlı geyikli taşıta birde elma kurdu tırtıl gibi toplu taşımada yaparız. Tın Tın etrafı izleyerek giderler.  Uçan halı bile yaparım onlara be yanlarına cam koyarız düşmezler. O alanı 12 yaşından küçüklere göre dizayn etcez ve orası çok büyük bir alan olacak. Şehrin asıl parkı orası olacak. Konak üçkuyula üçyol üçgeni bir alan. Alsancak konak arası lunapark şapka bulut bisiklet. Önünde halkapınar büyüklüğünde bir göl etrafı yeşillendirme ağaçlık alan dinlenme alanı. Ve devamı konutlaşma ve şehir hayatı. Yol boyu güzel çiçekler hayvanlardan çizgi film karakterinden tüneller. 23 nisan dünya çocuk bayramında belirlenen sayıya göre en başarılı olan çocukları misafir ederiz. Bebekleri çok seviyom.  Note: Başlıksız not Bu saatten sonra kimi hangi sözle hangi mucize veya delille inandırcaz. Size söyleyim eğer bu sualimize karşı biat etmezseniz asla gocunmam. Şüphesiz TANRI zalimliğinizi arttırmıştır. Ben yalnızca bir uyarıcıyım zulmünüzden korkmuyorum. Akıbetiniz hakkında hiçbir fikrim yok. Bu yolun ben yaratmadım bu kulları ben yaratmadım. Size tavsiyem kimsenin sözünü dinlemeyin ve eğer beni önemsiyorsanız kendinizi bile dinlemeyin. O gün dinlenecek bir söz vardır Peygamberin sözüdür. O gün şeytanlar yanınızdan ayrılmaz ilgilenme o gün aklınla vicdanınla. Bak diri diri karşında duruyorum efsaneyi kitapta okuyup Peygamber den nasıl yüz çevirirler zalimler dediğin kıssayı yaşatıyorum sana. Bırakın bireysel olarak kimsenin planını yürüdüğü yolu bırakın ve bağırın. Eğer vicdan yapacaksanız o vicdanınız zalimlik üretmesin. 3 yıldır göstermediğimiz muzice mi kaldı sizler benim Peygamberliğime şahitlik etmiyormusunuz? Bu kadar şeye inanmayan bundan sonra neye inanacak. Bir defa herşeyden önce TANRI nın Peygamberine biat edeceksiniz. İsa olmasamda edeceksiniz. Peygambere biat etmezseniz TANRI ya biat etmiş sayılmazsınız. Ki İsayım vicdansızlık etmeyin. Biz onu bambaşka bir yaratılışla insan olarak yarattık. Biz insanı bir damla sudan yarattık. İnsan! Resulum şüphesiz ki sen Peygamberlerdensin. Dosdoğru bir yol üzerindesin. Ademin yaratılışı ile İsanın yaratılışı aynıdır. Kurtarıcı İsa heykeli denkleminin ben ve Damlayı göstermesi. Bana küçüklüğümde senin için adamı çarmıha gererim denmesi. Yusufun bize misafirliğe geldiğinde ömer amcaların yemliğine yatması. Malum aile konusu. İsanın doğumunu müjdeleyen yıldızın Peygamberliğimi müjdelemesi bunun açıkça delili değilmidir? Bu çok büyük sapıklıktır biz bu kadar sevilmeyi büyüklenmeyi sevmeyiz. İsa olduğum için değil TANRI nın Peygamberi olduğum için bana biat etmelisiniz. Bu TANRI nın hepimize bir lütfudur bununla sevinebilirsiniz fakat bana İsa olduğum için değil TANRI nın elçisi olduğum için biat etmelisiniz. Biz size her konuda bunların delilini gösterdik. Görev yakında tamamlanacak. Bizler TANRI nın Peygamberleri arasında ayrım yapmayız. Ben neysem Musa Muhammet Süleyman Hud Lut Ibrahim Zekeriya Nuh Yahya Yakup Yusuf Adem İdris Zulkarneyn Davut Yusuf Ismail İshak Salih Yunus Suayb .... odur. Hiç birimiz bir diğerimize üstün değiliz. Bizler yalnızca TANRI nın doğru yolunu müjdeler ve uyarırız. Küfrünüzü temizleyin. Tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz. İnsanlar bilmez ama biz sizin suçunuzu biliriz. TANRI tektir. Peygambere biat eden TANRI ya biat eder. İlla İsa diye Musa Muhammet diye tutturmak Peygamberi TANRI ya ortak ve üstün tutmaktır. Biz size hiçbir zaman böyle birşey öğretmedik. Her ümmetin Peygamberleri ile beraber bir ömrü vardır. Yeryüzüne bir başka Peygamber geldi mi onun ömrü başlar. Geçmişteki atanızdır artık. Yanlış yapıyorsunuz. Note: Başlıksız not Güzel bir göl üstüne süslemeler fıskiye kuğu gibi gezme aletleri fln etrafına büyük bir yeşillendirme. Ağaçlar. Gölün etrafındaki yeşillendirmeden sonra şehri karşılayacak o iki bisiklet. Etrafına luna park düzenlemesi. Sağ ve sola doğru buz pateni gibi çocuk ve yetişkinlerin kullanabileceği aktiviteler. Bisikletin arkasına disneylan çadırı tabi büyük, bisikletlerle orantılı oradan 12 yaşından küçükler için büyük bir bahçe. Hızı 10 15 km lik aslan geyik at gibi ... elektrikli bisikletler 2 yada 3 kişilik olabilir. Oraya ulaşım aracı almayız bu fil zürafa gibi kullanışlı hayvanlardan geniş bir park yaparız. Ateri oyunlarınıda kullanırız oyun bahçesi yaparız. Maymun gibi hızlı oyun seven hayvanlarıda bir kafes değil yaşam alanı içinde yerleştiririz onlara da oyun oynamaları için düzen ek kurarız. Şimdilik kafamda bu var dahada gelişir. Oturduğum yerden bu var. Sizler dünyayı gezen insanlarsınız fikirleriniz benim için değerli. Ağaçlarla çevirdiğinizde alan dışınada otelleşme kafe gezme tozma yerleri yapcaz. Birde bu oyun parkı içinde bisikletler içinde otopark lazım. Plan kabataslak olarak bu. Bebekler gülsün bebekleri seviyom. Sihirbaz çadırı da buz pateni bölümüne. Sihirbazlar çadırını sihirbaz şapkası gibi yaparız bisikletin yarısı yüksekliğinde olsa kafi bunu sağ tarafa sol tarafa da buz pateni veya ona benzer oyunlar içinde beyaz şapka gibi davul gibi birşey yaparız. Anlamlı birşey olursa daha güzel olur. Ufkum genişte bilgi yok.Bir tane ürün yazıyom yanına buna benzer şeyler diyom. Neyse bunların yanına fastfood . O beyaz şapka dediğim pembe bir bulutta olabilir. Evet pembe bulut daha güzel olur. Bulutu bundan yapcaz akrobasi. Buz patenini lunapark sınırları içine dahil ettim. Damlam sen bebeklerin için çalışıp maymunmu buldun. Aferin benim Sevdiğime. Çalış böyle faydalı ol. İşin gücün gezmek. Bu kadar iyi ya çok kalabalık şehrimin düzenini bozar. Teşekkürler. Dur planda değişiklik oldu. Bulutla şapka lunaparkın çarpraz ön hizasında. Estetiği seviyom. Görüntü önemli. Lunaparkın etrafını da ralli insanların geçeceği yerlerden konak alt geçit gibi lunaparkın içine giren kıvrımlı birşey. 2 dışardan bir içerden alt geçit lazım. Alan büyük zaten değerlendiririz. Olmazsa lunaparkın altına otopark yapar gibi ralli alanı yaparız lunaparkın etrafına içine de uzanır Görüntü yapar. Note: Başlıksız not Arkadaşlar biz çok güçlüyüz. Kuracağınız tuzaklardan çekinmeden planımızı size açıklayabilecek kadar güçlüyüz. TANRI mutlak tuzak sahibidir. Çocuk parklarına yeni oyun buldum. Onuda sitelerin içindeki büyük çocuk parklarına yapcam. Amerikan bilardonun büyük bir alana yayıldığını düşünün normal top ile ayakla oynıycaklar. Normal top dediğim ayakla vurulan ufak toplar varya hentbol topunun bir küçüğü. Sevinsin bebekler. Ama aşkım kızlar ne oynuyor bilmiyorum ki ne seviyon sen en çok söyle bana belki buluruz. Bu damla hep geziyor hiç bebeklerine bakmıyor. Hof. Josephine aklıma geldi de pek trübünlük izleyeni maçı olmaz gibi düşündüm. Talep olmazmış gibime geldi açıkcası olsa o sahanın 3/4 kadarı iş görürdü. Çocuk parkı için onun yarısı kafi diye düşünüyorum. O sahanın 1/6 sı gibi bişey. Bu bisikletli şehirlere atari oyunlarının gerçeğe dönüştürülmüş hali olabilir tam emin değilim baya geliştirmeyi düşünüyorum o şehirleri. Çocuk aktiviteleriyle doldurmak istiyorum. Mesela mario oynanır anladın mı başkan tak kafaya bir kask kayaları süngerden yap mekanizma kur bazı yerlere kuyu yap atlayamayan yansın fln. Mario olur . Güzel bir şehir çıkarırız ortaya.  Note: Başlıksız not Romee sen neden yalnızsın? Üzüldüm. Gırtlağım demi. TANRI nın emri geldi. Gırtlağımın senden daha değerli olmadığını bende yeni anladım. Bana da sürpriz oldu. Şey dedim kendi kendime. Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Bunu yapamadıktan sonra neye yarar kuru laf. Baktım bana işsizlik maaşı yatırmamışlar bir tur attım geldim kitabı bir açtım sen bağıracaksın yazıyor. Sonra bünyeme yeni duygu yazılımları yüklendi sanırım birşeyler oldu. Zaten o çocuk gırtlağını şişirdiğindede bi tav olmuştum. Hikaye bu . Bu işsizlik maaşını bana vermiyceksen kime veriyon ya ben anlamadım gerçekten. Neyse yolun emri geldi ayetlerde beni buraya sürükledi işte. Devam ediyoz. Baksana raconda neden takıldığımızı bile yeni anladım. Çok sürpriz oldu ama sanki 40 yıldır bu yolun yolcusuymuşum gibi hiç bir korku yok. Ben böyle şeyler yapabilecek biri değilim damla beni tanımıyonmu. Yok be ben zannediyodum oyun oynuyoz bir yandan da korkutuyoz. İşin rengi sonradan çıktı piyasaya. Ben sizin akıbetinize karar veremem oğlum ben yalnızca yol yürürüm. Ardıma takılan takılır. Kimse takılmasada ben yalnızca yol yürürüm. Bu benim sınavım değil ki ben ya yaşarım yada ölürüm. Karşıma ne çıkarsa onu yaşarım. Benim sizi kendi başıma terk etme gibi bir lüksüm yok. Bir kere yapayım dedim. Örtünüp bürünen Peygamber kalk ve uyar dediler. Bu iş bana kalsa ben sizden o gün vazgeçmiştim ne sanıyonuz. Şimdi siz anlatın anlatın dinliyom sizi de boş. Kitapta okuduğunuz efsaneleri görme vakti. Ben yalnızca bir uyarıcıyım. İnstagramından foto alamıyom bildirim geliyor. Seni anasayfamda görmek ne büyük şeref. Hoşgeldin. Bizzat ayetler yaşantımi anlatıyor geçtiğim adımları içinde bulunduğum durumu anlatıyor. Nihayet o Peygamberler ümitsizliğe düştükleri sırada onlara yardımımız gelmiştir diyor. Damla bu işin kaçışı yok herkes tarafını seçecek. O efsane hikayeleri yaşıyoruz sevdiğim. Biz seni biliriz. Gelemezsen zulümdendir. Benim için endişelenme. TANRI bizimle beraberdir. Ben kendi isteğimle şu masum bebekler için hakkı temizleyip devrim yapmaya niyet ettim. Şüphesiz TANRI m kalbimin güzelliğine lütufta bulundu. TANRI inananlarla beraberdir. Note: Başlıksız not Birde size birşey söyleyim aynı cümleyi yineleyerek 50 defa yazmak onu insanın kafasına sokmaz. Kitapta kalabalık yapar buda kitabı öğrenmeni okuma isteğini zorlaştırır. Bazı cümleleri 2 3 defa vurgulamakta fayda var tabi . Ama o temel ayetler için geçerlidir. Dağları , ortalığı kontrol ediyonuz mu foto çekilirken. Ve zaten yine ayetlerde bildiriliyor ki dünyanın üzerinde 7 kat gök var. Şimdi hiç yok ta bir sistem yaratın ve o sistemde bir noktayı önemli kılın ve diğerlerinin aksine ona olumsuzluk uğramasın. ( kader dışında ) sistemi yarattıktan sonra noktaya yer mi ararsınız ? Yoksa noktayı var edip sistemi o noktaya göre mi dizayn edersiniz ? Elbette noktaya göre hareket etmek daha kolay ve kusursuz olur. Değilmi. Sen bilmez misin ki denizlerdeki kum taneleri bile Sahibinin katında sayısıyla bellidir. Sen bilmez misin insan o kum tanesinin bir toz bezesi bile değildir. Senin aklın veya benim aklım TANRI nın kudretini kavrayamaz. Kavramın bittiği yerde TANRI nın kudreti hükmüne devam eder. Sizden mi korkuyorum. Pardonda siz kafayı yemişsiniz. Bana TANRI m yeter. Siz akıl etmez misiniz hiç elinizle kum tanesini nasıl ufalıyorsanız evrendeki kum tanesi de öyle ufalanır gider. Doğrusu biz size pekçok deliller verdik. Umulur ki ibret alırsınız.  TANRI dan sakınırsınız. Birde bu kıtaların birbirinden ayrılması diye bir olay var. Bunun için kıtanın suyun üstünde bir bütün olarak yüzüyor olması ve parçalanıp birbirinden ayrılması gerekir. Nasıl bir taş suyun üzerinde duramazsa bir toprak parçasıda suyun üzerinde duramaz. Ayette belirtildiği gibi yer yaratılmıştır. Boşluklar su ile doldurulmuştur. Buna pek inanıldığını düşünmüyorum zaten ama anlatmakta fayda var. Neyden hapse atcan beni bilader. Seni hak ile uyardım diye mi e at ne yapayım amk. Sen neden bana çocuk gösteriyon ben mi yapıyom bunları . O çocuğu düşünüyorsan gereğini yap boş yapma. Ee ne olur ekerse biz boşuna birşey mi yapmış oluruz. Arkadaşlar hadi gidin başkasıyla dalga geçin hadi. Sanki bir damla için mi yapıyoruz bunu bu sizler için. Damlayı damladan istiyorum. Sizene. Kim öğretiyor bunu size kitabı bilenlermi? Ben ne olacağını bilmem. Ben görevimi yerine getiririm. Şunu unutmayın o gün aramızda TANRI tarafından hükmün verileceği gündür. Zalimlik ederseniz şüphesiz TANRI zalimliğinizi arttırmıştır. Şimdi söyleyin bana bir başına kendini TANRI ya teslim eden 7 milyar insana askere polise silahlara topa tüfeğe füzeye uçağa meydan okuyan ben mi güçlüyüm yoksa ibadethaneye bile orduyla giden sizmi? Hayır. Bizler aciziz. Bizler TANRI nın kudreti karşısında hiçbirşeyiz. O gün yanımda kim olacağını bilmeden bugünden söylüyorum ki yukarıda saydıklarıma karşı bir başıma karşınızdayım. Kefen sevmem. Kıyafetlerimle gömün. Kafama bir çuval geçirin yeter. Belki sokaklarda yaşamak kedi mamasıyla çöpten topladıklarımla ömür geçireceğimin farkındayım. TANRI m razı olsun. TANRI ma şükürler olsun. Note: Başlıksız not Ayetteki mahrem yer cinsel organ olabilirmi? İhtimal varmı? Hadi bana diyinki erkek evdeki çalışanının cariyesinin yanında daldaşşak gezebilir. Yada kadın açık seçik cinsel organını göstererek calışanının yada cariyesinin kölesinin yanında dolaşabilir. Müminler diyor demekki erkeklerden değil inanan herkesten bahsediyor. Kadınların islamiyette erkeklerin cariyesi gibi köleleri olduğunu inkar edebilir misiniz. Asla. Ayette bahsedilen mahrem yer sizler için belirlediğimiz deniz kıyafetleridir. Sokakta ise size mahrem yer ve yakınını örten bir ölçü takdim ettik. İyi günlerde kullanın.  Sen onlara ne desen boştur. Onlar yinede inanmazlar. Sen ancak kalbinde inanç olanın inancını kuvvetlendirirsin. Biz onların gözlerinin üstüne perdeler indirdik kulaklarına ağırlıklar koyduk. Kalplerini mühürlerizde onlar gerçeği bilemezler. Onlar doğruya gelmezler. TANRI zalimleri doğru yola iletmez. Damla seni Senden istiycem. Hazırlık yapın. Bundan başka elimden gerçekten birşey gelmez. Artık toplumdan yüz çevirme vakti geldi. Ben ne olacağını bilmem. İnsanlara azap gelir mi gelmez mi bilmem. Gittiğimiz yol budur. Haberiniz olsun. Seni senden son defa en kuvvetli biçimde isteyeceğim. Hepimizin akıbeti TANRI ya aittir.  TANRI m bizimledir. Note: Başlıksız not  30 10 Yuhanna rahat yazılmış anladınız mı elinde not olmadığı aşikar fakat isanın ölümü eline ulaşmış olabilir. Şüphesiz biz doğrusunu yazacağız. Biz bu görevi dağlara verdik te onlar üstlenmek istemedi. Sonra bizde bu görevi insana verdik. Yalnızca izleyin.. Hayatınıza devam edin ve yalnızca izleyin.  Orda sıkıntı yok orda tamamım. Ayetler meryemin hurma yiyip suda doğum yaptığını gösteriyor evet. Bebeğin beşikte konuşmasıda sıkıntı değil demiştir anladın mı ? Anne demiştir başka birşey demiştir bu kadar üstüne düşmedim bu konunun. Sonuçta bir mucize olmalı ki meryem taşlanarak öldürülmekten kurtulsun. Ardından gelen 4 ayet doğru değil. Yapma demiştir başkan belki ?. Bir kelime . Yapma! Yapma? Meryem koymuştur bebeği avluya herkes onu suçlarken o bebeği göstermiştir. Yapma ! Demiştir sonra. Gabriel çok kuulmuş. Kullancam. Arkadaşlar Peygamberinizin nasıl doğduğunu bilmiyormusunuz? Önüme başka bir inanç çıkarmazsanız bulduğumu yazcamçünkü meryemin bir mucizeyle hayatta kalması gerekiyor ve beşikteyken konuştuğumada inanıyorum. Küçüklüğümden beri dilinden düşmüyor. Yapma yazcam oraya. Altında yapmadı yazıyor. TANRI benimledir. Arkadaşlar bu kanundur. TANRI Peygamberlerinden bunu gizlememek bildirmek adına söz almıştır. Kendinden sonra gelecek Peygamberi bildirirsin. Bakire meryemden babasız olarak dünyaya geldiğini hepimiz kabul ettik demi. İsanın ödürülmesinde halkın krala ve kralın yasalarına ne kadar bağlı olduklarınıda kabul ettik. Bu olayın cezasının taşlanarak öldürülmek olduğunu okudum bunu da kabul ettik mi? Elimizde beşikte konuştuğuma dair bir delil yok. Elimizde yusufun ömer amcaların yemliğine yattığına dair bir delil var. O koşup gelen çobanlarda Beklehem yıldızına gelmiş olabilirler. Onuda bir araştırayım. Aynen bunu yazcam. Bu doğru. Realist. Temizlemem gereken yerler var geride. Öyle çok da yzamam 2 3 cümle. Abartı ve onlarla aynı olmayalım kalıbı bu hale getirmiş ışte hep. Hristiyanlıkta meleklerin görünüp halay çekerek isanın doğumunu müjdelemesi oğul muhabbeti ölümü hep abartılmış. Efsaneleştirilmiş. Islamda farklı olalım denmiş ve efsaneler iyice türeyip gerçekten uzaklaştırılmış. Halletcez en son bir komple temizlik uygunluk yapcaz. İşte böyle ayetlerin farklı boyutunu gördükçe gerçeği yakalıyorsun. Kafandaki soru işaretine güvenip hakkı görmeden ayetten vazgeçemiyorsun. Çünkü TANRI nın ayetlerini yalan saymak büyük günahtır. Bunu siz istesenizde ben yapmam. Ben o ayetlerin içinden hiçbirini kafama göre çıkartmadım. Ufak bir tereddütte onu ellemedim ki TANRI doğrusunu gösterir. Sana da bir sorum olacak!  İhtimal mihtimal yok tas. Bam bam bam. Ben hiç duymadım yusuf fln. Yoksa ben bunu ayıkırdım daha önceden. Musa ile dağın parçalanması muhabbetine çok mu inanıyorum zannediyorsunuz? Aksini iddaa eden bir delil yok elimde. Ve TANRIm adem ile havvayı bildirdiğigibi onu bildirmedi. Ben realist adamım ve TANRI nın mucizelerine inanıyorum. Ama bu tür efsane mucizelere karşı her zaman reali tercih edeceğim. Ben TANRI nın ayetlerini yok edici değilim. Biz temizliyoruz. Bu kadın plajlarını haftanın 1 günü yalnız kadınlara veya bir iki plajı yalnız kadınlara açarmıyız haftanın 1 günü? Çıplak gezmek isteyen çıplak gezsin bikini izi kalmasın fln diye. Ne olcakki ? Ayarlayabiliriz bence. Hamama gitmek gibi birşey. Altlarını güneşlenirken çıkarırlar ama. Hamamdada ayıp demi. Yazık size be siz süslüsünüz kıyamam.  Ee arkadaşlar bütün kitaplar bütün zalimlikler elinizde. Hala bir bir öldürülmemizemi şaşıyorsunuz. And olsun bizler zalimliğe son vermek için bildiririz. Zalimler kabullenmezler. Onlar isterlerki kadın 2. sınıf olsun köle olsun. Bu kitapların hepsinin aynı coğrafyanın zalimleri tarafından yazıldığı ortada değilmi? And olsun biz ne anamız öldürülsün istedik ne başka kadınlar. Onlar TANRI ya karşı yalan uydurdular. TANRI merhamet sahibidir. Biz kadının süsünden hiçbir zaman vazgeçmedik. Kadının yaratılış özelliğini hep bildik. Onlar kadını gizlemeyi başlarını kazıtıp gururlarını toplum içindeki özgüvenlerini yok etmeyi marifet sandılar. Kadını söz sahibi yapmamak için hep itip kaktılar. Kadınlarını birbirlerinden kıskandıkları için yapmadılar. Kadın sikilmekten başka birşeye yaramasın diye yaptılar. Geçen dostum Gabriel ile Damlayı konuşuyoz.... Haha çok kuul. Note: Başlıksız not Bu yecüc mecücün yerleri karışmış sizin de kafanız karışmış. Zukarneyn seti örmüş Sonra o anlayışsız olan topluluk küfürden dönmemiş. Sonra TANRI nın vaadi gelince set bozulmuş yecüc ve mecüc kıyım yapmış. Yanlış anlamışsınız bir sürü anlam yüklemişsiniz.  Yada karıştırmışlar. Kıyamet fln diyo ne alakası var başkan. Uyuyonmu? Sanırım biz seninle firdevs cennetlerinin varisiymişiz. Bağlantılar var? Damla Uyuyonmu? O kokoinman kız ne oldu ya. Çok seksydi ama biz sahip çıktık ona ve arkadaşlarına. Acaba firdevs cennetlerinde kokoin ağacı varmıdır. Şımardım. Ama diyor bunu gidermek te bizim elimizde. Damla artık googledendemi bakamıyom senin profiline. Sanırım bu instagram böyle bir uygulama yapmış. Tıkladım defalarca gidilmiyor. Olsun. TANRI m bizimle beraberdir. Olamaz aşkım başkası ben biliyom ama canım acıyor. Ben sana karşı çok insaflıyım ve herkese karşı.  Seninle ilgili daha önce görmediğim şeylere bakacağım zaman karnım ağrıyor. Korkuyorum yine ne görcem diye.  Bu korkuyla yaşamayı sevmiyorum damla.  İşte böyle canım yansın içim burkulsun sevmiyorum damla.  Ne gördüm? Hiçbirşey. Genel olarak daha önce görmediğim yada uzun bir süre bakmadığım yerlere girerken böyle acıyor. Sonrada uyuyup uyanana kadar geçmiyor. Sonuçlar veya başka bir şeyle ilgilenmiyorum. Akibetim TANRI ya aittir. Biz görev olarak bunu yapacağız ve bireysel olarakta ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Bunu yapamadıktan sonra ne önemi var seni dilimden düşürmememin. Sen bizimsin. TANRI m görevimden razı olsun. Sana kavuşma ümidim ilk gün ki gibi fazlalaştı. Kavuşamazsak pişman mı olurum yaptığıma? Hayır. Bu benim görevim. Ayrıca bireysel olarakta ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Gerisi gerçekten boş. Senin için zulme,ölümlere yürümemişim neyeyarar. O zaman bakkal mehmet amcada aayşeyi seviyor. Sen Damlasın. Candamlamsın. Korkuyormuyum ? Neyden ? Utanıyormuyum? Kimden? Benmi utancam? TANRI nın doğrularını söyledim diye mi. İnancım için , benim olan bana yaratılan için ayıplanmalara ölümlere yürüdüm diye mi. Bu şartlar altında veya daha ağır şartlar altında 1 değil 1000 ömür feda olsun.  Bir inancıma birde sana. O mahkeme gerçekleşecek. Biz bunu yapmasaydık ben ardımdan gelecek nesillerden utanırdım Damla. Dahası yok. Senden utanırdım. Beni üzmezsen ve benimle ilgili birşeyler paylaşmaya devam esersen daha kolay olur yolumuz. Bide bişey diycem. Kocan elalemin kızlarının poposuna dizi çekiyo sende gitmişsin vartolunun haşofmanı diye link almışsın. Birde utanmadan beni reddedersin.  Note: Başlıksız not Eğer bazı yerler söylediğim gibi silinmiş olmasaydı hikayede bağlantılar olmazdı. Kopuk kopuk olurdu. Şahit olarak TANRI m yeter. Lütfen delillerimi yok etmeyin. Bir oyun oynamak istediniz. Bizde oynuyoruz. Erkek gibi dövüşün. Bel altı vurmaktan vazgeçin.  Bu saatten sonra benim doğruluğumu durduramazsınız. Mahkemede atcam önünüze bunları. Haha mine 1925 in foto çekildiği yer büyücü kadının evinin orası değilmi ? Bir gün erik vermişti bize çok korkmuştuk. Sevdiğim , sevdiklerim sesiniz çıksın yeter. Şimdi zaten dünyayı bir mars gibi jüpiter gibi bilimsel olarak düşünmek lazım çünkü bu kanıtlanmış bir bilgi. Yani dünya hala gök ile birleşik hala göğün bir parçası. Ayette ise isteyerek veya istemeyerek ikinizde emrime gelin buyuruyor. Ve birbirinden ayrı olarak yaratılmışları emrine çağırıyor. Burada tamamen bilgisizce yazılmış yerin bir yere sabit olduğu düşünülüp göğün üzerine örtü bina olduğu anlatılmış. Sistemin güneşe göre değilde dünyaya göre kurulma ihtimali var yok değil. Canlılar dünyada yaşıyor ve hepimiz TANRI nın geçecek bir zaman için bizler için sınav için bu hayatın yaratıldığını biliyoruz. Kimisi buna inanmıyor o ayrı. İnancımız ve kesin doğrulara göre merkezin güneş değil bizler olması gerekiyor. Olay şu ki TANRI göğü emrine çağırmıştır. Yeri ( sınavdan sorumlu olanları ve canlılığı hayatı ) emrine çağırmıştır. Güneş ay yıldız gezegenleride canlıların ve kaderin en mükemmeliyetinde yaratmıştır. Sonra Arş üzerine hükümran olmuştur. Gezegenler diğer sistemler bir delil ve denge durumudur. Bilim bana bunun mümkün olabileceğini gösterdi doğru mu ? Mesela odak noktamız her zaman sistemin merkezimidir? Hayır . Devletlere bakın ? Odak noktamız halktır merkez ise meclis. Fotoğraflara bakın odak noktamız arkadaki dağdır. Merkez ise delikanlılar. Josephine nin yanağı fotoğrafın en dikkat çekmeyen noktadır. Ama fotoğrafın odak noktasıdır. Sistemleri merkeze göre değil odak noktamıza göre kurarız. İtirazı olan ? Ters mantık her zaman işe yarar. Neden kullanmıyorsunuz bilmiyorum. Sanırım buda bilimin cevap bulamadığı sorulardan biriydi. Bakış açını değiştir. Merkeze değil halka odaklan. Gazoz olma efsane ol. Eğer inanmışsan senden bunun intikamını almamızdan dolayı TANRI ya şükret. Peygamberin yürüyüşüne delil olmaktan dolayı ibret olmandan dolayı TANRI ya şükret. Ve gereğini yap. Geçmiş hep bundan kaybetti emin ol. Yoksa bu büyük bir lütuftur. TANRI yolunda perişan olmaktır bu. Akıllı olursan tabi. Note: Başlıksız not Lütfen delillerimi kaybetmeyin. Ben sizi tahrik etmemek için ettiğim küfürleri sevmiyorumları çirkin lafları temizliyorum. Sizler yanlışsınız. Sizler çok çirkinsiniz. Ben sizi ayetlerden tanıyorum. Ben kimseye diyemem ki sokağa dökülün benim için savaşın. Bunu sizlere TANRI emretmiştir. Ayetleri biliyorsunuz. Ama ben size benimle savaşmayın diyebilme yetkisi hissediyorum. Ben size bir kötülük etmedim. Ülkenizi bütün terörist belalardan kurtaran bizlerle savaşmayın. Siz bilmez misiniz ki her şey TANRI nın emrindedir. Siz bilmez misiniz ki Sahibimiz kudret sahibidir. Siz o gecenin asıl galibini bilmez misiniz?  Bize , TANRI ya güveniyorsun. Hadi artık gel göster şunları diyorsun. Sakin ol bu yolu çok denedim. Sakin ol kavuşurmuyuz bilmem. Ben gaybi bilen değilim. Ben gaybde yarattığımızı TANRI nın mutlak bağışladığını bugün yeryüzünde yaşayanım. TANRI mdan umudum bu yolun bu olayla bitmesi ve ikimizin birbirimize kavuşmasıdır. Acele olmaz. Herşeyin bir vakti var. Sakin ol. Görevimi bir bitireyim.  Yuhannada ki ölüm biraz daha ağır basıyor. Hem daha gerçekçi , hem bir başka ıncil İsanın annesini ona emanet ettiğini söylüyor , hemde TANRI ya doğru hitab edilmiş. Araştırıyorum. Şimdi öncelikle bildiğiniz bir yanlış var . Sanmayınki İsa öldükten sonra havarileri ve öğrettikleri kaderine terkedilsin. Bu incillerin İsayı öldürenler tarafından baskı ile veya kendileri yazıp İsaya en yakın olanların adıyla piyasaya sürülmesi muhtemel. İsa yı öldürüp fikirlerini kaderine terk edemezsin çünkü aslında fikirlere düşmansın. Fikirleri söyleyene bunu yapıyorsan fikirlere neler yaparsın. Devam etcem araştırıyorum. Ben bu osmanında yahudilerden araya sızdığını düşünüyorum zaten. Biraz karışık ama öyle gibi düşünüyorum. allah onlarda var. Şunu kesinlikle bilin ki senin Peygamberin çarmıha gerilerek öldürüldüyse ve etrafındakiler onu izlemekten başka birşey yapamadıysa senin bu dini doğru okuma şansın 0. Yuhanna ve diğer öğrenciler İsa onlara öğretmenlik yaptığına göre mutlaka yazı yazıp not alıyorlardı. İsayı yakalamaya geldiklerinde bütün öğrencileri yanındaydı onları tanımama ihtimalleri 0. O ana kadar herşeye direnen bütün aşağılanmalara katlanan İsanın TANRI ya isyan edip karşısındakini sevindirme ihtimali 0. Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım” dedi. İsa TANRI ya secde ediyor. Arkadaşlar baya karışık söylediğim gibi. Dini yaymak için başka topraklara yerleşip kitap toparlama ihtiyacı hissediyorsan bunu destekleyenler var demektir. Hristiyan İsaya tabi bir oluşum var demektir. Kitap bozmak bir küfür geleneğidir. Küfür TANRI ya düşmandır. Bunu mutlaka yapar yapmaması imkansız. Bu yazılan ilk kitapları İsaya tabi olanların yazdığına inanmıyorum. Notların ele geçirildiğini düşünüyorum.  Neyse ne boşverin.  Okumayın bunları arkadaşlar okumayın. Biz yazıyoz size onu okuyun. Of kim söyledi ya. Çok beğendim o videoyu çok tatlı olmuş. Adında ateş ediyormuş. Güle güle kullan. Koskoca Peygamberim işim gücüm yok sizi kandırcam. Vay amk.  Acaba bohnes bu konulardaki mizahtan hoşlanıyormudur? Güçlüyede benziyor saldırmasın sonra. Ben hiç hoşlanmam böyle şeylerden. Ben sevdiklerime değer katmayı severim zoruma gitmez. Utanmam gücenmem. Sevdiğime sevdiğimin hareketleriyle davranmak beni küçük düşürmez. Onların ikiside benimdir. Ben egoist bir insan değilim.  Her kim Göztepenin menfaati için abilerine caz yapıyorsa TANRI ondan razı olsun. Haber sal Avrupaya bir destan daha. Mertanılla dadaşa aynı hareketi yaptığımız videoyu neden kestiniz anlam veremedim. Yada kübraya söylediğim kafanı ısırcam senin lafını maymunla aslından bağımsız söylediğimimi düşünüyorsunuz. Ben sizin hepinizi severimde siz birbirinizi sevmiyorsunuz. Note: Başlıksız not Benim söylediğim teşekkür o değildi hoca onları boş indirdim. Benim söylediğimde sinan yazıyordu sen etiketliydin. Bulamadım onu. Haha. Sakal demi erkeğin makyajı. Note: Başlıksız not Doğanın "dünyanın" düzeninden bahsedilmiş. Ne güzelsin be Akıllıyım ha. Birde pratik. Damla oraya liste mi yapsaydım ya. İremi bile yazmadım. Yer yok yer. Bu arada lut Peygamberi çok sıkıştırmışlar arkadaşlar. Ayetleri okurken fark ettim. Zulüm ve lanet zalimlerin üzerine olsun. Peygambere selam olsun. Gerçekten çok pis bir toplulukmuş onlar. Kızının misafirlerinin yanında sıkıştıracak kadar pismiş. İlkel topluluklar var ya kabile hayatı yaşayanlar içinde çirkin adetleri olanlar. Onlardanmış bunlar zaten o zaman herkes kabile olarak yaşıyormuş. Karısıda kabile hükümlerinden dönmemiş. Lut ve ailesi karısı hariç çıkartılmışlar şehirden. TANRI zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. Kimse Peygambere yakıştıramadığından meleklere geldiklerini söylediler hep de öyle değil. Ayetleri okuyun anlarsınız. Ben İdrisin soyundan geliyorum. Tabi herkes farklı soydan. İdrisin evlatlarındanım. Meryem süresinde geçiyor zaten. Bu bilgileri nerden bulup yazıyorlar hiç aklım ermiyor. He o da göklere yükselmiş. Süpermeniz sanki anasını siktiğim yerinde. Hayır damla ya Josephine ı babamla tanıştırmadım. Onun sevgilisi var. Musa Peygamberin hikayesi de pokemona benziyor demi.  Değil. Onlar gerçek. Bunlar yalan. Musanın asası tamam. Olur. Karşılarındakilerin bunu yapabilmesine ihtimal yok. Uyandığımda orayı kontrol etcem. Musanın gösterdiği onları yutuyor. Büyü tamam. Onlarınki şapkadan tavşan çıkartmak. Başka ihtimali yok. Bu mümkün olmamalı. Peygamber dışında bu olmaz. İsanın kuş yapması gibi musanın ki incildede geçiyor. Olur. Başkası yapamaz diye düşünüyorum. Buna ihtimal yok. Parmağını şıkılatıp bunu yapamazsın hadi diyelim yaptın tamam. Hadi bir kişi yapsın tamam da bir sürü kişiden bahsediyor. Konu tamam karşılaşma musanın yılanı tamam. Sihirbazlarınki şapkadan tavşan çıkartmak. O dönemde bunun dengi işler yani. Bunu yardımcı kitaba yazayım. Gerçekten kafama takıldı. Sen Ademin 6. göbekten soyunu nerden biliyon. Sen daha nuhun nereye çıktığını bilmiyon. Note: Başlıksız not Şşş. Hadi mahkemeye sokunda görelim. Müşteri gibi müşteriyim be.  Yav rıza abi ikimize teşekkür ettikleri foto nerde Hayır sabırlı olun. Bir görevim var. Sabırlı olun. TANRI ma şükürler olsun. İbadet edin . Sabırlı olun. Kendinizi çirkinliklerden sakının. Boyun eğmeyin. İbadet edin. Sabırlı olun. Damla adını koydum sadece ya. Şarkıyla hiç alakam yok. Inan bana korkuyom söylemeye zaten. Bazı şeyleri siliyom belki bunu da silmişimdir geçmişte bilmiyom. Sanat eseri diye koydum damla . Josephine le oynıycam diye. Gazapı flnda işte. Mihriban. Dikkatleri bulunduğum yere çekiyorum. Kötü bir amacım yok ya gerçekten. Kumburgaz lı serdar ın parmaklarına bak. Of ciddiyim be . Bizim mekanımızda bize posta koyamazlar. Racona uyacaklar. Josephine kızdın mı popona dizi yaptım diye ? Şşş. Sakin olun. Bir görevim var. Biraz daha bekleyin. Sabırlı olun. İbadet edin. TANRI dan başkasına boyun eğmeyin. Size bir hikaye anlatacağım ve henüz onu tamamlamadım. Eğer Damlayı bugün gönderirseniz bu rezillikten kurtulursunuz. Buda benden size son kıyak olsun. İsterseniz mahkeme gününü bekleyin. Siz bilirsiniz. Belki yine Damlaya kavuşamıycam ama sizlerde unutulmayacaksınız. Hmm. Acaba ne yapsamda Josephine ı tavlasam? Yayıldık her yeri Göztepe sanıp. Bak gömün beni çukura diye ben söylemedim tamam mı lütfen. Ben zalım birde gazapın şarkılarını kullandım. TANRI nın gazabı ise çok daha çetin dir. Damla sana dizi yapmadık diye mi kızdın? Biz seninle film iz. Sen bilmiyon. Korkmuyorum.  TANRI mdan korkuyorum. TANRI ma güveniyorum. Akıbetimi düşünmüyorum. Bana TANRI m yeter.  Puta tapınmış olan hiçbir topluluğugeçmişi benimsemiyorum. Mustafa kemali ve ertuğrul beyi seviyorum. Tarihi kişilikleri tarzları güzel. Gerisi benim için boş bir dünyadır. Kimsenin tarafını tutmadığım bir dünya. İstiklal mücadelesine katılan ve Mustafa Kemal ile beraber savaşan devrim yapan herkese teşekkür ediyorum. Gerisinin benim için bir önemi yok. TANRI ve kulu arasında ki ilişkiler. Alinin topluluğu tamamen yok olduktan sonrası beni ilgilendirmez. Alinin topluluğu biz dir. Gerisini sahiplenmem. İnançları TANRI ile kendi aralarındadır. Benim için boştur. Ama bunu bunu yapmış ? Banane bana mı yapmış. Bugün osmanlı ile düşmanlık yaşamış hiç bir toplumla arama giremezsiniz. Çenenizi kapatıp heveslerinizi kendinize saklayın.  Ben şehitlerimi bilirim. Türkiye Cumhuriyeti toprakları içindeki pkk ve fetö dışında ve fırat kalkanındaki daeş temizliği dışında hiçkimseyle askeri hareket yapmışlığım söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyetini bana biat etmeden benimsemişliğim söz konusu değildir. Bu şehir benim. İnananlar benim. Ben hiçbirinizin üzerinde bekçi değilim.  Note: Başlıksız not Aa benim uçağımda var kenarı camlı Birde dışını süslendirip şekiller verdiğimiz büyük küvetler lazım. Yağmur suyunu biriktirsin park bahçe tarım sulamasına yardımcı olsun. Çiçek resmi yaparız başka resimler yaparız çirkin gözükmez. İnşaatlardada kullanırız. Mesela nereye koyabiliriz : otoban kenarlarına hâl etrafına .. koyabiliriz. Karadeniz e yağmurun bol yağdığı yerlere daha çok koyarız. Karadeniz bütün inşaat tarım park bahçe yazlık ihtiyacınıda karşılar. Cem yılmaz dan neyimiz eksik. Tarlalarında otobanla arada kalan mesafelerine çukur yapılır. Logar gibi. Eğimli yaparsak taşma olayında zarar verme riskini önleriz. Altı üstü depo sacı koycaz hortumla uzatıp çeşmede yaptıkmı tamamdır. İhtiyaçlar bu kadar pahalı olmamalı. Çiftçiler kendilerine yetebilmeli. Tarlada parkta bahçede inşaatta ne yapcan işlenmiş suyu.  Aslıyla sabiri oturtsam olmaz mı? Bir tanesini disney yapcak diğeri bana ait olacak. oo bilader yazıyom saniyesine foto koyuyon bak. Biraz dikkatli ol anlıyorum. :D Başlangıç ve bitiş noktası diyebiliriz.  Ya küsmeyin tamam mı sizi de yapcam ufak şeylerde. Note: Başlıksız not Geleceğim . Kabul edecek misin ? Bilmiyorum ne zaman geleceğim. Bir gün bitecek TANRI nın emriyle. Bize güveniyorsun değil mi ? Üzülme! TANRI bizimle beraberdir. Sesin çıksın. Sen bizimsin. Sesiniz çıksın...  Görevimi bir halledelim. Sıra ona da gelecek. Bana güveniyormusun?  Sen benimsin.  Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Gerisi hikaye. Sana böyle davranamazlar. Sana böyle yakıştırmalar yapamazlar. Anlayacaklar. Note: Başlıksız not Şey diyor ya 1700 lira. 8 ay. 3 6 kilometre. 210 lira. Servis 18 kişilik.  Ancak tabi. Ayarlıycaz. Memurlara kaydırcaz bu servisleri. Öğrencileri rahata çıkar caz. Halk otobüslerini rahatlatcaz. Evet evet . Böyle yapcaz. Babamdan biliyom bu işi. Note: Başlıksız not Tuvalet araba epilasyon olayını hemen sürcem piyasaya sen bilmiyon her kalitesini üretcem ve bebekli aile arabası yapcam. Sökülüp normal koltuk olması olayınıda ayarlıycam. Sabitlenmesi için kilit koycam. 3 yılda bunların satışına başlasam 6 7 trilyon kazanırım ben bunlardan. Bilgisayar fln hepsinden. Mastürbasyon aletiylede malum konuyu tedavileri üstlenirim. Sizde bu arada sistem içine girersiniz. Planladığımız gibi ev sahiplerine bedelini ödersiniz yavaş yavaş. 3 yıl sonra başlarız heryerde arkasından üretim geldikçe devam ederiz şehirlerde 3 ile 5 yıl arasında biter. Yılda 6 şehirden 2 çocuk 2 kumar 1 uzay 1 yurtta barış dünyada barış yaramazlık bahçeleri   ...  Yılda 2 trilyon kâr etsek "edermiyiz?"  Bak 20 yıla tertemiz dünya diyom sana. Rahat buke. TANRI m bağışlar daha bana. Hac ile kendimizi geçindiririz biz şehrimizde maaşlar yemek fln. Kalanını aktarırız buraya.  Demi kız damla. Kimsede kazandığı parayı internete yazmıyoki bizde hesap yapalım ne durumdayız. Ben hız seviyom hız. Siz çok yavaşsınız sinir oluyom. Bende diyom sitenin hesabı neden olmuyor 100 le çarpıyom 1 tane 0 ekliyomda ondan. 100 lira aydat 150000 lira para yapar. Güvenlik ve site içi ulaşım işe gidiş geliş saatlerinde 5 er dk diğer zamanlarda 10 15 dk siteye girişte ulaşım aracı için 500 lira ayak bastı parası :D paranın gideri belli. Muhtar makbuzla parayı yönetcek. Otobüsler site önünden insan toplıycak. Kışın yakacak yazın soğutma işlerini de karşılar. Site içi ulaşım ücretsiz siteye yabancı girişi kimlikle. Dört taraftan toplam 8 kamera iki giriş çıkış kapısı iki 4 yaya giriş çıkış kapısı. Kelle başı 2000 liradan 24 kişi 48000 lira. 5 şöför 3 araç olsa 5000 mazot kelle başı 2000 den 10 da öyle 63000 lira. 85 000 lira kışın yakacak yazın soğutma havuz ıvır zıvır. 760 daire . Arkadaşlar böyle yaşamalıyız devletiniz bunu uygulamalı. Ayda 100 liraya temel ihtiyaçların tamam. Yatak odalarınada hırsız düğmesi koycam bankalardaki gibi. Yaşam alanınız olacak. İhtiyaclarınız tam anlamıyla karşılanacak. Kat kaloriferi iyi olay maddi durumunuza göre doğalgazlı veya böyle dairelerde güzel güzel rahat rahat yaşayacaksınız. Devletler yıllardır yönetemiyor sizi. Bir başınıza bırakmışlar abilik yapmamışlar. Elemanı eksik hesapladık. 16 saat site içi ulaşım 6 1 kişide izin dönüştürcek 7=4000 buraya güvenliğede 4 koysak 8000 . Bu hayat kolay bi hayat tamam mı. Kusura bakmayın ama siz bu hayatı neyse küfür etmeyim. Siz mahvetmişsiniz kendinizi be . Aa bahçe ve havuz görevlilerinide unuttum 2000 liradan 10 kişi de oraya yazmak lazım . Üff parayı birey sayısına ekledim iyi mi. 800 daire ve dükkandan 80000 lira ediyor. Buda ancak işçi ve mazot ve temizlik ürünü parasını karşılar. Yakacak için ayrı toplamak lazım. Doğalgaza döndük galiba yine. Ama unutmuşum kafamda şekillendi. Arkadaşlar ben bilgisizim. Cahilim anladın mı bu askeriyede kazan dairesi nasıl ısıtıyor her yeri? Ben bir bizim okuldakini gördüm. 80 tane 20 şer daire lik apartmanı ısıtacak bir kazan dairesi olabilirmi varmı bu ihtimal ? Sıkıntılarınızı hafifletmek istiyorum. Yılda ısınmaya 1500 lira vereceğine 500 lira ver diye uğraşıyorum. Size göre size nasıl bir lüks sunduğumun farkındayım ama değil. Bu ihtiyaç. Adam eşini çocuklarını rahatça evde bırakıp gece işe gitsin diye çocuklar güvenli oynasın yazın belediyenin süs havuzuna girmesin diye sporla içiçe yetişin diye bu bir ihtiyaç. Bu yakacak ve elektrikten kısabilirsek çok güzel olcak. Nasıl oluyor bu santraller. Kafamda hepsini ve nasıl yürüyeceğini ayarladım. Şu ikisini kısarsam sizin için çok iyi olcak. Belki güneş enerjisi gibi apartmanların çatılarında üretilir diye söyledim. Bilmiyorum ki neyse siz bulursunuz varsa bir yolu. Aydaenaz 400 tutuyor bunlar, kısarsan.  İzmir kalabalık. Heryerde 20 daire değil. Okulu dışarıya yapcaz. 6 siteye 2 büyük okul ortalarına yapcaz. Servis olayı demi? Işte bu yakacakla elektrikten kısıp oraya vercez servis site içine gitcek. Devlet işlerinin özelleştirilmesi canımı sıkıyor. Manisadaki vestelinbile ücretsiz servisi var ilkokul eğitimi alan çocukların servisini özelleştiriyorlar. Herkesi başka bir yer göstermeden işinden edemezsin farkındayım fakat bunlar yanlış. Site içi ulaşım gibi devlete bağlı maaşlı çalışmaları lazım. Yapcak iş yok ki ortalıkta devlet bunu üüstlensin. Ciddiyim Senden şöförün maaş parasının alınması lazım. Hadi birde mazot. Bunlar yavaş yavaş olacak şeyler. İnsanlara iş kolu göstereceksin ki birşeyler boşa çıksın. Bu kadar yeter . 400 600 liraya yakacak,soğutma elektrik su ihtiyacını karşılıyorsun. Buna anlattiğım yaşam ve servisi de eklersin. Elektrik ve kazan dairesi olayı uygulanabilirse 400 450 liraya bu ihtiyaçlarını karşılarsın. Kazan dairesi olur gibime geliyor da elektriği bilmiyorum. Askeriyedede kazan dairesi bütün binaları ısıtıyor. Ortak bir kazan. Note: Başlıksız not Onlar çocukluktu dayım kızarak çağırdığında altımda  Toplumsal konunun gerçekleştiği gün giydiğim şortum vardı.  Güzel aşkım seni çok özledim. :) Delilik aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemektir. Bişey söyliycem. Göztepeli 10. yılım haa. Bu güzel bişey. Trübüne girdiğimde imrenerek baktığım insanlar gibiyim. Çok güzel abilerim oldu çok güzel karelerle deplasman yaptım. Deplasman kovalayan adamı tanımasamda yüzünü illaki tanırım. Kovalayan tayfanın büyük bir çoğunluğunu tanırım. Göztepe biziz. İzmir biziz. Ben kısıtlamam kendimi. Yalıydım abilerle ters düştük uzak düştük ama yalıydık. Ben tepeciklinin altında da bağırırım , armanında , başkasınında . Forza zaten çok yakınım içlerinede girerim beraber herşeyi de yaparım. Yalıdaki dostlarımdan ayırmam onları. Ben Göztepeye bağırırım. Bakmam ben kimsenin lafına.   Ayıp ediyon hadicilik bizim işimiz. Evet bu konuda bir hüküm yok ilk izleyince bir ters geldi ama bu beni rahatlattı. Hüküm yoksa yasak yoktur. TANRI nın hiçbir ayetinde belirtmediği bir konuyu yasaklayamam. Yasak olsaydı TANRI bunu belirtirdi. Mutlaka belirtirdi. Hüküm yoksa yasak yok. Helal ler belirtilmiyor ki eşler ziynet ve süs açıkca helal olarak belirtilmiş. Sonra haramlardan bahşedilmiş. Helal ler için hüküm verilme ihtiyacı hissedilmemiş. Ziynet ve süsde kim haram etti diye belirtiliyor. Açık açık eşleriniz size helal kılındı yazıyor. Esrarda bugün var olmadı. Alkol ve kumar için zaten ayet var. Zarar gibi faydalarıda vardır diyor. Ve alkollüyken namaza yaklaşmayın diyor. Haram olsa hiç adı bile geçmez bu konuda. Zaten ters geldiği için ilk başta yasakladım. Sonra lut ayetleri gelince hüküm yoksa haram yoktur dedim. TANRI nın Cennetine kabul ettiğini ben mi dışlıycam. Ben kimim. Ben TANRI mdan korkarım. Sizler bunu ayıp olarak görenler zaten bunu hiçbir zaman yaşamak istemeyeceksiniz. Çevrenizden ailenizden utanacaksınız ve dahası. Sizin yaptığınız TANRI nın kuluna bağışladığı Cenneti ve dünya hayatını kıskanmaktan başka birşey değil. Yalnız siz değil herkes gitsin Cennete kıskanmayın.  Kimsede bunu yaşamak zorunda değil ayrıca. Bu gidebileceğiniz en ileri seviye. Utanırsın , tarzına terstir uygulamazsın. Evlenmeden önce konuşmuyonuzmu siz böyle şeyler? Bu nasıl ilişki amk! Sınırların nelerdir diye sormuyonuz mu ?  Yani saçmalık . Ben damlanın sınırları dışına çıkabilirmiyim? Demek ki sınırlarımıza uygun eşler bulcaz. Yada ılımlı olup sınırlarımızı ortak bir noktada buluşturcaz. Kadının kendi rızasıyla onayı dışında hiçbir diğer eş varlığını onaylamıyorum. Bütün güzel kızlarında sevgilisi var.  Zorla yaptırmak tecavüze girer ve bu suçtur. Çok hızlı gidiyorum. Biraz yavaşlamalıyım. Kendimi yorarsam hastalanabilirim. Bu iş TANRI nın izniyle vaktinde gerçekleşecektir. Yeşildere yolunu komple orman yapmak istiyorum sağlı sollu. Sahili gören yerleri özelleştirmeye açcaz konuştuğumuz gibi. Bornova civarı gaziemir karabağlar buca inönü caddesi balçova gibi yerleri de halk siteleri kurcaz. Eski izmir gibi otobandan ulaşım yerlerini yaramazlık bahçesi. Yeşildereye orman çok yakışır. Temizleyip güzel toprak sermek lazım sanırım. Öyle yetişir herhalde orman beton kalıntılarında yetişmez. Yolu da genişletiriz. Ya bilader şehirleri mahvetmişsiniz her yer beton yığını. 20 sene sonra istediğimiz görüntüye ulaşırız. Defne büyüdüğünde rahat yaşar. Değmezmi değer. Çocuklarımız için. Ben 45 yayaşımda mis gibi izmir e bakarım.  halkımız ve özelleştirme bize yeter şehrimizde yer yok göç etmesinler. Rahatımızı mı bozcaz. Bu kadar gelişebiliyoz başka gelişmek istemiyoz. Başkan zor değil kolay her yerde doğalgaz yakcaz diye birşey yok bu okullardaki kat kaloriferi sistemini kullancaz. Alt yapı boruları direkleri trafoları zaten var. Kaç tane üç var izmir de sanırım 5 bucayıda sayarsak 6 . 20 kat altlarındaki dükkan 19 daire. çarpı 10 = 190 çarpı 4 = 760. çarpı 2 =1520 çarpı 4 =6000 ben bunu daha farklı hesaplamıştım nasıldı ya o. 6000 kişiye bir site. Yılda 6 site bitirsek 36000 eder. Boşalan büyük alandan 12000 site bitirsek 70000 de öyle eder 2 yılda 100000. Sonrasında yıllık 100 150 binin altına düşmeyiz. 5 yılda sahili halletsek aynı zamanda 10 yıl içinde hem özelleştirme hemde halk siteleri biter. 2 yılda eksiklerimizi tamamlarız. İzmir çok karışık anladın mı brezilya gibi. bir tane şehrini görmüştüm gecekondu orayı diyom. Diğer yerler bu kadar değil. Türkiyede seni uğraştıracak 10 şehir var. Fazlası yok. Yaparız anlatırken zor geliyor sana. Sıkıntı yok hallederiz. Bu toki devlete bağlı ise bakanlık gibi olmalı bu işi üstlenmeli. Usta mimar mühendisler bu bakanlığın altında toplanıp yönlendirilmeli. Başkan ben hızlı bir insanım. Hızı severim. En pratik yol benim için en uygunudur. Bütün topraklarımda tepesinde dur cam bu işin ve her işin. Ama bu olay benim hedefim. Tertemiz bir dünya ve yaşam bırakcam geriye TANRI nın izniyle. Detaylı olarak anlatcam bunları.
Note: Başlıksız not Damla ben manyak oldum :D cant - jant ant and v Kurt ders : ters kurdu. fa jt nostalji. Josi 5 parmak eli ms. Üşütecek diye ben camı kapatıyorum Josephine açıyor. Ben kapatıyorum Josephine açıyor. Bu kızlar beni delirtcek. Josephine senin üstünde deniz şeysimi var. Bizim dinimizin deniz şeysi. Bak ben tehlikeliyim. Sinirlerdirme. Biraz renkli giyin. Ben olmasam turuncu giymiycen be. Ben tamamım. Hayalet seviyodun demi? Korkma korkma melekler seviyo seni onlar yönlendiriyor. Note: Başlıksız not Güzel kızım parti yokmu ? Doğum günün kutlu olsun. 1Göztepe 2aras bulut 3 ısa idris kemal vartolu gazap ceylan ertem cem adrian sena berber selim (karşıyaka) mihriban gazoz kumburgazlı serdar çukur - BeN 4 akşın 5 cemalsuna Kemal selim kumburgazlı serdar Cinayet; kemal kumburgazlı serdar Selim :s m eli. = Damlanın bebeklik fotosu. Adrianalima Mert             mece               Alİ.    ma.   cant mercedes - ders vk - meke tav-v : af : melis kurt (selim)                ÇukuR Ali'ye selam olsun! 1 gazoz olma efsane ol 2 kopuk parmak cinayeti 3 mihriban 4 akşın 5 ceMalsuna Sen beni manyak yaparsın abla ben düz insanım. Note: Başlıksız not 240 sayfalık bir temel olur. Sonra İnsan çağından devam edeceğiz TANRI nın izniyle Damla serseri serbest styline benziyor kızın taytı sensin sandım. Star wars o . Sonra benimle de bilmiyom diye dalga geçersin. Benimle mi dalga geçmeye çalışıyorsun? Çok tatlısın :) Yüzüklerin efendisinde Musanın hikayesi var. Firavun ve adamlarının boğulması işlenmiş. Arvenin frodoyu süvarilerden kurtardığı sahne. Suyun yarılması nehir içindeki deprem. Musa Harun ve inananlar nehirden geçiyor firavun ve adamları peşinden gelirken TANRI onları suda boğuyor. Tabiki de su ortadan ikiye ayrılıp yol oluşmamış nasıl bir hayal gücünüz var sizin. Bugün benim üzerimdende gördüğünüz olay hikayede mevcut. TANRI bana verdiği emretme yetkisini Musayada bu konuda bağışlayıp inananların gözünde değerini arttırmış. Melekler Musanın asayı yere vurmasıyla harekete geçmiş ve Musanın elinden boğulmuş durumuna düşürtmüş TANRI inanmayanları. Peygamberlere Musa ve Haruna selam olsun. TANRI mıza şükürler olsun. Güzel ahlaklıların , TANRI nın seçkin kulları ve hizmetkar kullarının ve TANRI nın laneti küfrün üzerine olsun. Aşağılamalar firavun zalimi ve onun gibilere olsun. Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem. Note: Başlıksız not Aşkım sen yoruluyonmu spor yaparken. Memurlar da fucka basmış. Öyle diyorlar. Aleyna sende sevgilimsin ama öpüçemeyiz. Bu sıralar çok hızlıyım. Cıss. - aşkımmış. Anlat anlat dinliyom yalanlarını. Böyle diycen. Hayır şabanlık yapmıyorum kemal sunalım komik bir repliğini diyaloglarımla birleştiriyorum. Küçükken ve büyürken baya güldük. Çocukluğundan beri izleyipte hala izlerken güldüğünü söyleyen net yalancıdır sahtekardır. Ölünün üstünden prim yapıyordur. Sağolsun çok güldürdü bizi ama artık büyüdük. Arada tabiki hoşuma giden diyalogları oluyor. Hepsi çok güzel oyunculardı. Bütün filmleri en az 20 defa izledik yaş oldu 26 5 yaşımızdan beri gülüyoz hala mı gülelim.  Yada o cümleyi kurmazsa hor görülmekten korkuyodur. Bu ülkede Kemal Sunalı sevmeyen bir insan dahi olamaz ama birde gerçekler var. Bu ayıp değil ki. Aptalmıyız olum biz 20 yıldır aynı şeye gülelim.  Note: Başlıksız not O Kafur ağacından karıştırılmış cennet içeceği bariz bir şekilde kokain i anlatıyor. Beyaz kristal diyor. Fotoğraf ortada . Dağlar gibi şifrelenmiş. Şarapta aynı. Cennete helal ler girer. Haram olan hiçbirşey in cennette yeri yok. Buda bir kitap mucizesi olarak tarihe geçmelidir. Coceyni 1400 yıl önceden haber veren bir mucize. TANRI ölçüyü ve hak kuralları indirdi ve bize din ahlakı bağışladı. Sınırlarınızla yaşayabilirsiniz. Note: Başlıksız not Damla ben hiç avakado yemedim ebet. Akşam üstü 4 ten sonra eren aradı merve ben eren racona gittik. Evde ceren pembe giymiş demişti. Gittik ceren geldi ceren biraz kilo almış bilader dedim. 2 saat sonra fln sarma sıgara içiyorum cerenin 2 yunus polis misafiri geldi. 3. Sıgaramı yaptım tuvalete giderken erene sor bakalım cerene 2 mi 3 mü diye sordum. Eren o ne dedi. Dedim kaç kilo almış? Gittim geldim eren canlı video alıyor parmağımı 2 yaptım. sıgaramı içiyorum insanları gülerken gördüm sarı polatlı 2 çocuk cerenin yanında bir araya gelip ayrıldılar. Cerenin 3 parmağını gösterdiğini gördüm bir süre sonra yunuslar gitti. Dedim balık etli olmuş. Yine insanları gülerken benimle alakalı şeyler yaparken gördüm aleyna yan tarafıma oturdu. Sonra kalkarken ceren kapı girişine gelip öksürdü geçmiş olsun dedim sağol hastalık uykusuzluk... Yolda gelirken yunuslar öğretmenler evinde biz yürürken yanlarına vardık ve 2 grup motorlarına binip yanımızdan geçtiler. bir iki yere uğradık benimle oynamaya çalışıyolar. Yapı kredi bankasının önünde Şirinyer meydanda cerenin misafiri yunuslar ve diğer motorlu 2 arkadaşı 2 araç çevirmişler. Arabanın plakasında ek yazıyor. Fotosunu çektim bende. Ben bu hayatı 3 yıldır yaşıyorum başkan. Ben gerektiği zaman hepinizin önüne kellemi koyarımda hiç biriniz de onu alamazsınız. TANRI bağışlamış bir can. TANRI yoluna feda etmeyeceksem amına koyayım öyle canın. Note: Başlıksız not Kafur kokain olabilirmi?. Beyaz kristal diyor. Kesin kokain. Alkolün içine atıyomuşuz. Yani gırla. Note: Başlıksız not Nurdan verit alsancak. Bana de ki % 10 ihtimal var şah damarından ameliyat yapcaz ben oameliyata çok rahat girerim ama şu dolgu olayını hiç sevmiyorum. Dolguyu duyunca korku başlıyor. Örümcek ağım geri gelmiş. Çok enteresan. 30 defa kayboldu geldi.  VEREMEM. Damla olmaz. Benim spor arkadaşım. Aklımdasın emrah abi adını yazmadım diye kafama çiğdem atıp adını hatırlattığınıda yazcam. Abi ben sana nasıl adın ne diye sorabilirim ben sana adın ne desem tav olursun bana beni nasıl tanımıyon diye. Adını söylemediler öğrenemedim bende.  yine delillerimi silmişim. Bundan sonra hiçbişey silmiycem.  Josephinenin fotosunda 5m us var. Antarktika montunda. Turuncu kazak. En güzel taylor spor giyiniyor birde Josephine.  Romee gülüyor birde Josephine  Lais bakıyor birde Josephine  Sara dil çıkarıyor birde Josephine  Jasmine spor yapıyor birde Josephine.  Kızlara yavşıyom diye siliyorum bağırınca utanmayım diye hep böyle oluyor çıldırıyorum. Kuran da İsanın ağaca girdiği veya ölümünü açık anlatan ayet yok ki. Bende düzeltcem diye geçiştirdim ayetin gelmesini bekliyorum. Neyse  bireysel yazcam. Josephine olmaz. Damla gelmeyince çok canım yanıyor. Alcam Damlamı. Ben herkese güvendim. Herkese. Deli olduğum için hastaneye götürdüler. Ben TANRI ma güveniyorum, sığınıyorum. Bugün bu keyife ulaştıysam TANRI mdan başkasına güvenmediğim için ulaştım. Hahaha başka yok. Sen TANRI nın adedinde hiçbir değişiklik bulamazsın.  Musa ve isanın Peygamber olduğunun annelerine bildirilmesi yalan. Onlarda sınavdan sorumlu kişiler. İlham ettik olacak oralar. Meryemi öğrenebiliriz diye düşünüyorum.  Bu bölümleri kitapta bilerek değiştirmiyorum. Aklımda. Musayı düzeltirim de İsayı bilerek düzeltmiyorum. Bir Peygamber i Peygamber olmadan önce bilemezsin. Bu konuyu öğreniriz diye düşünüyorum. Meryem rüya görmüş olabilir hamileliğini öğrenip devamı gelişmiş olabilir. Bu konuyu boş bırakmak zorundayım.  Büyük ihtimal aynı değildir. Bu yaratılışımda Damladan yaratıldım. O bölümü rüya halinde değiştircem. Bu TANRI nın adetine sünnetine aykırı sizi yanlışa sürükler. TANRI hakkında bilmediğiniz şeyler uydurursunuz. Zaten büyük ihtimal de böyle olmuştur. O yazılan yanlış. Bunu illaki sorcam ortak bir pay bulamazsam bu geçerlidir. Ayetleri kendisi yazıyor diye aldanmayın. Bir kadın çocuğunu aldırmaya yüreği elvermiyor TANRI ona nasıl ilham ediyorsa yine öyle olmuş bu olay. Bu konuya ayetlerdeki durum eklenince ortaya bu çıkıyor. Rüyada görmemiştirde aklına inmiştir bir bozukluk yok. Ayetlere uymaya çalışıyorum. Ayetleri temizliyorum. Konuya uygun böyle temizleniyor. Hayır rüyayı yusuf a yazdım. Aklına ilham ettik yazcam. Kesin doğru olacak.tepe kavramı yazcam. Musa ve isa. Note: Başlıksız not Evlat edinmek bireysel bir olay gibi görünsede aslında eski dönemlerde farklı bir anlam taşıyor olabilir. Araştırılmasını öneririm. Kuran da geçen evlat edinme konusunun böyle yaşanmış olduğuna inanmıyorum ama ayetler bi manada yazılmış olabilir ki biz herkesin bildiği anlamı yazdık. Mesela örnekle anlatayım. Vs bir aile olsun ed razek ailenin babası. Kızlarıda evlatlıklar olarak düşünün. Zenginsiniz büyük bir çiftliğiniz yaşam alanınız var bir mahalle gibi alanın içinde çalışanlarınız var. Çocuk esirgeme yurtlarından 100 çocuk büyütme masraflarını karşılayıp eğitimini verip evlatlıklarınız konumunda sizi aile görüp rahatça çiftliğinizde yaşayabilir. Kendi çocuklarınızdan farklı olur ama çocuğunuz olur. Büyüdükce ailelerinden ayrılıp kendine yol çizerler. Ne bileyim benim 100 çocuğa bu hayatı sunma imkanım olur keremin 50 çocuğa bu hayatı sunma imkanı olur. Eğitmenleri devamlı etrafında olcak güvenli bir büyük alan içinde olacaklar. Sen ailesi olacaksın yanlarına gidip yanına çağırıp ilgi göstereceksin. Kuran da bu manada yazılmamıştır pardon çünkü öyle bir yaşantıları yok. Ama bu başarılı bir olay gibi duruyor gözümde. Devlet bu çocuklara yıllık yada 6 aylık kontrol yapmalı. Kötü emelliler bu iyiliği suistimal etmemeli. Sanırım bu bizim yaşantımız. Zenginler apartman dairesinde yaşıyor. Ya damla evde çikolatalı kek yapar bebekleri ziyaret etmeye gider ne güzel. Haftada 3 4 gün 2 saat ziyaret etsen onları sevsen konuşsan kalan zamanlarda arkadaşları eğitmenler spor gezmek ... Yaşları büyüdükce yaşam alanları da büyür. Şehri izin içinde rahatça gezerler. Tembellerede inekten süt sağdırayımda akılları başlarına gelsin :D Bu çocukların birbirleriyle evlenebilmesi durumu biraz farklı. Bu olay evet evlat edinmek ama onların bir bağı yok kendi aralarında birbirleriyle sevgili de olurlar büyüyünce evlenirlerde. Buna evlat edinme dememeliyiz koruyucu aile olabilir bunun adı. Herbirinin ayrı ayrı ailesisiniz fakat onların bir kardeşlik bağı yok. Evlat edinmede onlarında diğerleriyle kardeşlik bağı olur. Koruyucu aile güzel. İpek anne de darbuka çalar. Hey düm tak tak. Zaten Ahmetde büyüdü. Babalar da  gezdirir top oynar fln. Bir çiftlikte yaşamaya gücü yetmeyenler bu imkanı bireysel olarak sunamayıp ama zengin olanlar eğitimsen çocuk esirgeme kurumlarıyla ortak bir yol izleyebilir. Bağışlar devlet bu kuruluşların yardımıyla böyle semtler kurabiliriz. Çocukların koruyucu aileleri anne baba anane büyükbaba bu kimselerin çocukları ziyarete gelebilirler. Bir yaşam alanları olur büyüdükçe yayıldıkları. Yaşları büyüdükce koruyucu ailelerinin de desteğiyle kendilerine hayat kurarlar. Değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Talep olur diye düşünüyorum. Bireysel bir yükün altına girmektense (çocuk büyütmek geliştirmek asla bir yük olarak görülmemeli) ortak bir iyilik yapmak daha verimli olur. Huzur evlerini de bu alan içine taşıyabiliriz. Çocukların oyunları onları mutlu eder. Yalnızlık hissetmezler. 1 2 tane de golf arabasının otobüslerinden koyarız güzel havalarda grup grup gezerler nolcak be.  Note: Başlıksız not Mirastan evlatlıklarınıza da çocuk ve eşlere kalanın en az 1/4 ü pay vardır. Koruyucu aileyi yardımcı kitaba yaz. Kanun değil iyilik. Geleceğine yardım. Note: Başlıksız  :D Ben utanırım yapamam böyle şeyler. Sen seviyorsan konuş. Sınırlarını fln sor. Ben herşeye okeyim. Beni bulaştırma kendin hallet. Sen nasıl istiyorsan. Josephine ilgimi çekmeye çalışıyorsun yine. Note: Başlıksız not Senede 2 bayram çok 3 gün bayram var birde 4 18 gün tatil yapıyonuz. Böyle daha iyi. Bayramımız bu olmalı sen benim düğünümsün. 1 2 3 9 lütfen gel. Hakyoldaşım. Candamlam. Tabi ki de saygılı olun. 9 dan yukarıya olmaz insanlar bayram gününde yas mı tutsun. O değerli bir insan. Üstelik içinde yaşadığım aynı dili paylaşıp aynı kültürle büyüdüğüm beni büyüten TANRI nın emirlerini duyururken oyunlar oynadığım insanların atası ve geçmişte yaptıklarıyla yaratılışıma delil olmuş bugünüme hizmet etmiş bir Adam. Note: Başlıksız not Yerden bir dabbe çıkar kıyametin yaklaştığını haber verir. Japonya 8.9 1.8 mikrosaniye kısaldı 2011. Araştır. Çekirdek hızlanmış. Sen kendi atalarını benimseyebilirsin. Ben TANRI nın kulları ile arama fitne tohumları ekemem.  Bu konuyu incele. Note: Başlıksız not Damla dişim ağrıyor. Yeni diş yaptırmak istemiyorum çok uzun iş implant yaptırcam ben benim paramı almasınlar sana kazandım ben onu. Dolgu olurmu bu dişe birazcık idare etse yeter. Sonra yaptırcam zaten senin yanına geldiğimde. Lütfen konuş onlarla. Bu iş benden çıktı artık.  Tabi arada sevdiğim şarkılarınız var dinlediğim o kadarda değil. Genel durum bu ama. Note: Başlıksız not Yalnız o aşkilotum değil aşkilotam. Sivaslımısın ya ? :D Damla ben söyledim diye paylaştın anneni oley. Burnumu karnına değdirip uyumak istiyom. Narkozmuş gibi. Sizin kedinizi koycam Damla komik odaya girerken trene. Sen seviyonmu onu. Seversin sen. Olsun İpek anne seviyo. Kedinin patisinin oraya burnum. Ben anlamadım denklemi şimdi ne demek istedi bu olay bize. Önce jasmine yazdım yakarım len roma yı sonra öpüştü yelloz sonra Josephine de yazdım yakarım len roma yı bugün Josephine italya da kar yağmış roma ya 5 yıl sonra. Ne oluyor be yakarım len romayı. Gökkuşağı şemsiyede kar tutmuş. Ne oluyor ya Damla? Ya saçmalama kızın sevgilisi var amk. Öyle olsa onuda ayırırdık zamanında manyak manyak konuşma. Bişey söyleyim mi çok güzel foto. Fotoyu alıp hayatı akışına bırakıyorum. Roma kar gökkuşağı Jasmine Josephine italya. "bıktım" Note: Başlıksız not Alınganlık etmenize lüzum yok. Biz bu yola böyle girdik. Benim Damlaya bunu sorabilecek cesaretim dahi olamazdı.  Damla annenin ritim videosunu beğen. Metin hocam da var. Damla TANRI nın emriyle yaratışıyla benim eşimdir. Ve ben kim olursam olayım inanmışlığın gereği olarak eşimin onayı olmadan bu olaya kalkışamam. Bu dinimizin hükmü dışındadır. Eğer bu hayatı yaşayacaksak Damla yaşayacak olduğumuz ve olduklarımızın değerini yaşayacak olduklarımızda Damlanın kim olduğunu bilsin. Ve birbirilerini sevsinler sevgisiz ömür geçmez. Note: Başlıksız not Aynen bende bir eksiklik sezdim üzerinde düşünüyorum. Bu kısıtlama size hayattan alacağınız zevki azaltmış. 50 yaş üstü olarak eklemem uygun mudur ? 45 daha iyi sanki. 1 ekliycem 3 olcak. Daha üstü yok. Size bu hayatı kısıtlayamam uygun mu değil mi 45. 40a indireyimmi? Kararınızı verin yarın akşam nokta koycaz. 45 iyi gibi duruyor. Kararı bu gibi. Evli kalma süresinede bakmak lazım 10 yılı doldurma şartı getiriyorum. Kabul edenler etmeyenler. Kabul edilmiştir. 2 eşle10 yılı doldurma zorunluluğu olmalı. 2 3 sene opsiyonlu. Çok beğenirsiniz birbirinizi ortak kararınızla nikah memuru onayı ile olur. Ama kadının isteklerini karşılamak için 10 yıl iyi bir süre. 10 yıldan sonra isteklerde gevşeme başlıyor. Kadına yetmelisin. Sex anlamında değil her anlamda. Hiçte komik değil. Doğanın gerçekleri sınırların beni ilgilendirmez. Ben böyle yaşamak istiyorum. Koskoca ümmet tarihi boyunca yalnızca ben böyle yaşayacağım. Çocuğum böyle yaşayacak. Sen kimsin beni ahlaksızlıkla itham ediyorsun. Benim eşimi ahlaksızlıkla itham ediyorsun. Sen benim getirdiğimle beni mi yargılıycan. Böyle yaşamak istiyorum. Kimse buna yeltenmeyecek olsun ben böyle yaşayacağım. Biz böyle yaşayacağız. 3 tane de sex robotu alcaz arada götümüze parmak atcaklar. Sanane. Biz bunu yaşamak zorundayız. İnsanların iyi olması ve ibadet etmesi Cennete gitmesini istemeniz için yeterli olsun. Zalimlik etmeyin. Orayı görseniz yalvarırdınız. Ayetemi güldünüz. Peygamber TANRI nın helal kıldığını kendine neden yasak kılıyorsun. Almadım ayeti. Çarpı koydum ayeti tamamladık. TANRI yolunun sağlamlığı dünya hoşnutluğumdan daha hayırlıdır. Ortada bir sapık ilişki yoksa üzerine haram yoktur zaten. Bu yasak çok kişi olmak ile alakalı.  Note: Başlıksız not Ama gökyüzüne hakim fln olamazsın :D Nasıl buldum rahibeleri. Kesin söyledim yoksa nerden bekaret yemini etcek onlar. Yüksek bir derece .  Evet çocuklara yabancı dili böyle öğretcem hepinize benden kulaklık. Kopya çekmek yok basarım 0 ı. Disipline hayranım ciddiyete bayılırım. Şaka be büyüklere 0. Size büyük teyipten çalıp beraber bulcaz. Ortak çalışma. Oley alcam Damlamı oley. Bana deli demiycekler. Gelcek Damlam oleeyy. Nereyim peki ya? Note: Başlıksız not Bu yalan arkadaşlar. Cennete sınava sokulmamış hiç kimse giremez ve cehenneme. Bu hiç el değmemiş eşler dediği bugün çocuk yaşta bebek yaşta ölenlerden başkası değildir. Bu kimselere melek oldu yerine huri oldular diyebiliriz. Kendi dilinizde ne anlama geliyorsa. Cennetin ödülü hediyesi olmuşlardır. Damla bende artık sana kalp koymak istiyom feysbuktan. Engellilerin çoğu da süs. Bekar ölen huri oluyor. Ben bunu isaykende söylemiş olabilirim hristyanlarda bakire olmak olayı var rahibelerde. Bakire ölmek. Öyle olmaz sevişin. Hristiyanlık inancını benimseyen din kadınlarına neden böyle çirkin yakıştırmalar yapılıyor. Neden her şeyi yasaklayan devletler inanç konusunu görmezden geliyor.  Nasıl devamını getireceği mi bilemedim ama çok ayıp. Benim yönetimim altında böyle görüntüler yayınlatamazsınız. Şifreli fantezi siteleri porno siteleri hariç. Onlar konu eğitim. Herkesin ulaşacağı yerlerden bunlar yapılmamalıdır. Onlar tiyatro evli çiftler için konu! Dünyada bir hristiyan yada müslim kalmadığında bu kıyafetleri fantezilerimizde ayan beyan kullanabiliriz. Bunun dışında gizli anlarınızda kullanabilirsiniz. Hıristiyanların her yaptığını şikayet eden ıslamcılara karşı hristiyan larda bunları şikayet etmeli. Çok terbiyesiz ahlaksızlık. Göztepemize bak 1400 yıl önce kurulmuş. Ben o trabzon fotosunda  normalde yakışıklıyım ama burçağın montu yüzünden deli gibi çıkmışım. Yani tabi şarkıda geçen 18 sene muhabbetide Damlanın kim olduğu hakkındaki fikirlerimi etkiledi. Çok bağlantı var ayıkıyom. Bir tane teyze geldi kurtuldum kamyona yaslanmıştım en son 2 kız mahfettiler beni. Geri geri kaçıyordum kamyona çarptım düşün. Canım teyze sağol. Elimde kapağı delik şişe bunlar tetiğe basıp nişan alıyor. Hatırlıyom be cavitten öğrenmiştim babamın güneş gözlüklerini takıp tavlıycaktım kızı. Güneş gözlüğü takınca baya tatlıyım o zamanlar. Fotom var. Eğer sen o kızsan çok mutlu olurum ama değilsende ben yine çok mutlu olurum sana sarılıyom diye. Ben seni seviyom. O kızı değil. Eğer sen o kızsan beni bu kadar çok sevdiğin için mutlu olurum. Ama ben seni seviyom beni sevdiğin içinde çok mutluyum. Vazgeçmem ben senden hiç. Sen benim candamlamsın. Kuran arada bir sin kaf yapıyor zaten. Haha. Bıyık altı gülerken Hehe normal gülerken Haha. Birini fena kıstırdım düşmüş yada birşey olmuş olabilir hatırlamıyorum ama birini fena yaptım. Onun Damla olma olasılığı yüksek. Bilmiyorum ya. Melisa inci de Damlamın su tabancalı fotosuna ateş mi ediyon tatlı kız yazmıştı Damlam benim biliyom. Başka fotoyada canım taşınmışsınız sonunda yazmıştı onuda tanışmışsınız diye okudum. Şifre diye. Damla seni çok merak ediyorum. Bunları da silmiycem. Sen değilsende benimle dalga geçme yada gel sarıl öyle geçersin. Gelmeyince çok üzülüyorum. Lütfen gel. Oyunsuz gel çok yorgunum. Halim yok. Zaten sen biraz manyaksın bekliyorum senden böyle hareketler. Esir almışsın her yanımı. Hiç komik bi durum yok ortada.  Herşey bu kadar ortadayken hala çok korkuyorum. TANRI m affetsin. Belki de korkmalıyım. Bilmiyorum. Yazdıklarınızın beni rahatlatması lazımken 2 dk sonra yine aynı korku başlıyor. Bu rock fln da kaldırdım festival olsun 2 3 günlük birşey olsun yeter. 2 3 saatlik konserlere normal kıyafetler giyinin. Note: Başlıksız not Damlam sen büyük insanlarla diyaloğa girip yeni kelime mi öğrendin. Cümle içinde kullanmaya çalışıyon. Çok sevimlisin :) Yok kızım ben genel olarak türkçe pop sevmiyorum. Gülşen şarkıları gibi 90 lar gibisini seviyorum. Hoşuma gitmiyor. Şimdi kusura bakmıycan pop başka arada bir kaç şarkı sevmek başka. Gülşenin tarzı hoşuma gidiyor. Betül demir olur. Öyle yani bu tarz pop seviyorum. Tarkanın şarkılarınıda seviyorum. Eskileri daha çok beğeniyorum. Üretim az artık. Olsun da söyleyelim kafası. Eski şarkılar baya iyiydi. :) kuruçaydan alışveriş yapıp yanına geliriz bir ara yada seni kuruçayda misafir ederiz. Şarkı bizim dilimizde baya iyi esprili bir diyalog. Yoksa ne asya ya avrupaya Nasaya ateş etme derdindeyiz ne obamadan lanet yağdırma. Siz alınganlık etmeyin diye dinlemiyorum. Şarkı benim için çok iyi. Affet. Yapmıycam bir daha. Kızma yanına geldiğimde senden bunun için af istiycem. Bazen şımarıklıkla düşüncesizlik ediyorum. Şu özür dilemek lafının yerine birşey bulmak lazım. Özrümü kabul et olur da alışması sıkıntı. Affettim mi ? Yanına geldiğimde affet sarıl boynuma . Gençlik bayramında 3 gün kendimize festival yapıp bir ormanda buluşuruz.  Her yıl beraber vakit geçireceğimiz 3 günümüzün olmasını çok isterim. Doğal yerlerde buluşuruz. Doğa dinlendirir bizi. Kendimizi eğlendiririz. Biz onu 5 yapsak iyi. Çalışanlar olabilir. 1 gün gecikmeli gelmek isterler olabilir. Birinci gün sahne alsanız yeterli bence. Çok iyi müzik yapan insanlar gruplar var. Gençlik festivali ise göstersinler kendilerini. Tv odaklı düşünmemek lazım . Tv de kendine yer bulamamış tv den daha iyi müzik yapan oluşumlar var. Kusura bakmayın var. Sahne almalılar. Eğlence müzik deyince tv ye en iyileri diye bakıyoruz öyle veya değil tarz işi. Sokakta çok iyi müzik yapan gençler var. Diğer 2 gün onlar sahne alır. Bu işi yapan mahalleleri ellemeyeceğiz. Sokaklardaki bireysel torbacıları yok edip bu iş için düzenlenen marketlerden satışı biz yapacağız. Mahalleye ot dışında giren her malın denetimini yapacağız. Mahalle özgürlük. Sinyal gasp gibi şeylerede müdahale edeceğiz.  Şehir içlerinde 18 yaşından küçükleri uyuşturucu ile koyun koyuna yaşatamayız. Note: Başlıksız not Damla bana öyle yapma üzülürüm ben sesim çıkmaz ısrar etmeye susarım giderim. Çok teşekkür ederim fotoğraflarını temizleyip o fotoyu kaldırdığın için birtanem. Başka koyma olurmu yazında koyma yine eskisi gibi bebek ol. Hepsi seni minicik yapıyor ama bazısı vücuduna göz değdirtiyor. Onları sevmiyorum. Sen neyi sevdiğimizi biliyorsun zaten. İnstagram ve tvitterina bakmak istemiyorum. Ve diğer sitelerine. Dikkat edersen çok mutlu olurum. İyi geceler :) En sevdiğimi kaldırmışsın. Minicik yanağın olanını ona üzüldüm. Bir oda var tamam mı büyük tülden sıra sıra perdeler var. En sonunda perdelerle çevrilmiş ufak bir odaya ulaşıyorsun. O odaya yalnız giriyorsun seni oraya girene kadar Cebrail götürüyor. Gayb öğreniyorsun orada çok kıymetli bilgiler öğreniyorsun. Kıyamet bilgileri gibi. Ayettede yazıyordu ya TANRI nın bir insanla konuşması mümkün değildir. TANRI ya cebrail aracılığıyla yüzyüze ya gayb gösterilerek cebrail aracılığıyla yada perdeler arkasından konuşur diye. Burada Perdeler arkasından konuşan yine TANRI değildir. İlham yollu bir bilgisayar tarzı alettir de ben bunu nasıl yazacağımı kestiremedim. Her Peygambere gayb gösterilmez. TANRI istediğine gösterir. Odaya ulaşıncaya kadar geçilen perdelerin sayısını hatırlamıyorum ne desem yalan söylerim. 5 10 arası diyebilirim. Küçük rakama daha yakındı sanki. Evet haklı olarak şımarıyorum çünkü bu şımarılacak bir olay. Bunun için şımarmamak TANRI ya küfürdür. Şükürler olsun. Evet sen hep böyle bebek gibi giyiniyordun Damla. Ben çok seviyordum. Bir iki görüntün hariç. Ben jasmine i hikayeyi kurduğumuzda vs ye aldığımızı hatırlıyordum araştırdım daha eskiye dayanıyor. Sana hiç bakmamıştım sen iki yıl önce mi katıldın vs ye Josephine? Ben öyle hatırlıyordum çünkü birini dışardan sokmuştuk buraya. Gördüğüm en güzel ikilisiniz. Kesinbirşey söyleyemiyorum delil lazım tdiycemde ne delili zaten bizim hikayemiz geçmişteki 3 yıl benim sizde benim oyuncularımsınız. Ben bunu görece ön kapıda nöbet tutarken jasmine için araştırmıştım değilmiş ama hatırlıyordum yani. Neyse boşver baya uyumlusunuz. Müthiş. 3 yıl önce Josephine eğlenmeye gidiyosam 2 yıl öncede seni oraya sokmuş olmalıyız demi. Aklın yolu bir. Ben jasmine zannediyordum. Böyle söylemeside çirkin oldu affet. Sen çok başarılı bulunduğun yere çok layık bir kızsın. Haha saçlarım çok hoşuma gitti devamlı oynama ihtiyacı hissediyom. Melek olmak farklı oluyor demi uğur söylemişti kanatlılar birde kanatsızlar muhabbeti. Yok kızım sen zaten çok başarılısın ama öyle hatırladığım için geçmişte jasmine e baktım . Dün senin yazını görünce dedim buymuş demekki. Çok da zor birşey yapmıyorsun amk Josephine diyorsun bu olsun. Jasmine diyorsun bu olsun. Sanki taş attıkta kolumuz mu yoruldu. Birini bir yerden bir yere almıştık diye hatırlıyorum. Bizde yalan olmaz.  E sevcen tabi amk yok birde sevmeseydin. Hehe. Onur kartal aslan kankam Damlama kavuşmak için çabalamana teşekkür ederim. Josephineni n istanbul da çekilen turuncu tulumlu resmine bende karşılık olduğuna dikkat çekmeye çalışmanı çok sevdim. Biliyorum başka turuncu yok zaten 2012den beri. Bir iş kıyafeti olarak var birde ufak ceket olarak. Zaten kötü olan sonradan tanıdığın bir kıza benim durumundan sonra bu kadar yakınlaşmazsın. Uğraşıyorum ışte TANRI m bağışlasın kavuşmaya çalışıyorum. Damla seni ne güzel gördüm be vafılcıda. Çok mutluyum. Note: Başlıksız not Muhammet Peygamber kibar adammış yaratılışı öyle. Ben öyle değilim hepinize küfretmişimdir. Bir ters hareketimiz olmuştur birbirimize. Ben kinciyim intikamımın peşini bırakmam. O affetmeyi seçmiş ben affederim ama intikamımıda alırım. Kadere hizmet etmiş sonuç olarak ben bir delik gördüğümde o deliği tıkamadan yürümem yürüyemem. Bizim de küfürden payımıza düşen bu kadarmış. TANRI ma şükür. Başka yok bir daha doğruya iletilmeyecek kimse bu son. Ben tereddütlü hareketleri kitaba uymayan davranışları kabul etmem. İnanmışlıktan olmazsınız ama benimle beraber geleceğe görüntü yapamazsınız. Anlayışınız için teşekkür ederim. Ben senin karakterine bakarım. Karakterine kolay değişecek birşey değildir. Ben benimle yaşayanı tartarım. Başka yok. Bu son. Note: Başlıksız not Adnan oktar geçmişten beri mason locası gibi bir şeytan topluluğundan bahsetmişti. Sanki bir topluluk kitabı değiştirmeye yemin etmiş 1000yıllardır yok etmeyi görev edinmişler. Yahudilerin içinde yahudi hristiyan müslüman olan herkese düşman bir topluluk. Musayı benimseyen değiştirdikleri diğerleriyle herkesi birbirine fesatlayıp kendi kanunlarını isteklerini dünyanın yönetimi yapan bir topluluk. Genel olarak yahudilere yüklenilmez hele bugün hiçbirşeyden haberi olmayan masum lara hiç yüklenilmez fakat böyle bir oluşum olduğu inancındayım. Tevratı değiştirenlerin nesilden nesile büyüyüp bu konuyu görev edindikleri inancındayım. Yok edemezsem sızma girişimi ile istediğimi ele geçireyim aklı. Bu şahsın ilk savaşa katılmamasının sebebi dışardan ne olacağını gözlemekten başkası değil. Asıl inananlar bedirde savaşanlardır. Diğerlerine herkes katılabilir ama bedir öyle değil. Bedir teslimiyet ister. Yok olunması beklenmiş olmayınca sızma girişimi ilerletilmiş.  Kimlerin bedirde olduğunu kimlerin olmadığını bulursanız o dönemde yaşayan insanları da göz önünde bulundurup gerçeğe ulaşabiliriz. İnananlar değerlidir geleceğe karambol içinde bırakmak istemem. Tarihsel kaynaklarada pek güvenmeyin tarih gerçekleri yaşatır masalları size anlatır. Tarihi kazanan yazar. Yoksa beni gerçekten arşivde işe mi başlattınız. Yatcam ben. Ellemeyin beni. Tvitter nick imi kullanmayın tamam mı ordan komiklik özlü söz vb.  şeyler yapcam. Kıyametalamehdi. Damla sana değil o gerizekalı saçmalama lütfen. Hem sana nasıl aşık olmıycaktım ki! Çok zekisin. Note: Başlıksız not Damlaya bak eline değen 3 gün yaşıyo. Alcam Damlayı ekran görüntüsünü aldım videonun. Bu nasıl oluyor anlamıyorum. Ama oluyor ışte hep oluyor. Delilleri topluyorum.  Note: Başlıksız not Benim hiç koşcak saklancak gücüm yok. Eğer beni tutuklayacaksanız şehrim beni size verirse veya TANRI sizi yok etmezse tutuklarsınız. Ben çok yoruldum. Yani sizde benim şehrimin insanlarısınız. Yapmazsınız gibi. Tabi bu kadınlara zor. Onlar yürürken sıgara içmesinler zaten evde hazırlayıp bir yerde oturarak içsinler. Çirkin görüntü. Hayvanların toplumun bir parçası olduğu düşüncesindeyim. İnsanlar gibi. Akıllarıda var eğitilebiliyorlar. Bir suç işlediğinde insanlar nasıl cezalandırılıp eğitiliyorsa iyi kötü ayırt ediliyorsa hayvanlar içinde böyle olmalı. Saldırgan olanları bir süre toplumdan uzak "hapis" tutup bir daha sokağa salarak eğitebiliriz. Öğreneceklerdir. Bu toplumda yalnız onlar değil bizde yaşıyoruz. Kafalarına göre hareket edemezler.Toplumsal kurallara uymalılar. Evet komik oldu ama ciddiyim. Ben kimseye kafadan boş yere sallamıyom ışte başkan. Bağlantılar yakalıyorum. Yakalıyoruz. Bir sürü Peygamber adı var (küfürden TANRI ma sığınırım) TANRI ile konuşturulmaya çalışılan Musa. Aynen bissürü yerimi yaptırıyom. Az bile para verdim. O zaman sizde benim üzerinden kimseyi kötülemeye çalışmayın. Onlar görmüyorlar mı oylarını veriyorlarsa bana ne. Ben kimsenin yandaşı değilim bana biat edecek herkes bana resmiyette eşit pozisyondadır. Kim kalmış kim gitmiş beni ilgilendirmez. Ben işime bakarım. Arkadaşlarımlada arkadaşlıktan başka bir alışverişim olmaz. Amaaannn. Küsersen küs. Sanki Josephine misin. Bunları silmek ihtiyacı hissetmeme üzülüyorum. Note: Başlıksız not Ya bu ne herkes böyle mi konuşcak. Ertuğrulla ben konuşuyodum böyle. Soğudum kitabın sonunu değiştircem. Neyse biz daha önce konuşuyoduk. Lan yok ne kar'ı han'ı adam dünyayı katletmiş birde onun lafınımı benimsiycem. Cümle havada kalıyordu eşim yazınca. Kim benimsiyorsa benimsesin. Hiçte etkilenmedim hikayeden. Bu kadar duygusal yeter. Yeter. Kutsi ruh un görevini kim olduğunu da az çok kestirmeye başladım. Canlı bir yazılım cihazı gibi. TANRI dan aldığı bilgiyi iletiyor. Canlı bir bilgisayar gibi. TANRI ve Elçisi arasında iletişim aracı gibi. Tam anlatabildim mi bilmiyorum. Elçi ile TANRI arasında değil. TANRI ile Elçisi arasında. Normal şartlarda Peygamber den üstün olması gerekir ama değil. TANRI nın Peygamberiyle canlı iletişim ve yönlendirme aracı. Kafamda soru işareti vardı hep bugün anladım. Damla içerde korumasız veya bir iki korumayla rahatça dolaşsın dışarıdakilerde "bilsinler" diye. İnternette abuk sabuk şeyler görmeyelim diye. Ben o fankili cümleyi kursam mamima diyen ıbrahim tatlıses gibi olurum damla. Yazarken güzel oluyor söylemeye alışamadım daha kelimelerini. Aşkım demeye de yeni alıştım ağzımda sırıtmıyor artık. Yee diyemiyom garip oluyor yazabiliyorum. Görüyon demi bak 2 de uyandım sıgara içe ne kadar 20 dk geçti 4de bir tane daha içtim biraz oturdum 5 te banyoya girdim yıkandım dışarı çıkmadan dedim bir sıgara yapayım dışarda içerim yaptım içtim 6 yı geçiyordu eve girdim eve sıgara içme umuduyla girdim. Hadibir kahve yap beraber içerdim yaptım kahveyi oturunca sıgara sarmak zor geldi telefona baktım sonra elimden bırakamadım telefonu 1 saat önce sıgara içcektim hazır olmadığı için bir türlü içemiyorum şimdi içcem. İşte anlatmak istediğim bu. Bu dalga hazır cebinde durunca emzik gibi yerli yersiz yakıyon. Hiç ne bir stres var ne kriz. Çünkü yanımda telefonu elimden bırakınca ona ulaşacağımı biliyorum. Beraber yaşıyoruz beni biliyorsunuz. Nasıl sıgara içtiğimi biliyorsunuz. Dislerimi fırçalıyom artık. Umut fuckerin ekmeği yee rapfak fankisi yee. Bende çıtçıtlı yaparım. Derde bak. Damla? Ben burada ve sokakta yaşadıklarımdan buraya yazdığımın sizin okuduğunuzu biliyorum. Ciddiyim bir sürü delilim var bu nasıl oluyor hayretler içindeyim ama biliyorum. Eğer bağırdığım gün beni inkar edersenizde hiç utanmıycam çünkü bu doğru. Annen buraya intikamı yazınca bitti diye bişey paylaştı ameliyat yazınca bel fıtığı gibi birşey paylaştı bugün sokakta bisikletli abla bana teşekkür ederim oğlum dedi ... bir sürü her gün yaşıyorum. İnkar etsenizde ben biliyorum. Bana deli derseniz de senin için delirmiş gözükmek beni üzmez ki ben deli değilim. Gerçekleri biliyorum aslında bunu inkar edemezsiniz onu da biliyorum ama buna alıştım artık olumsuzluğa dönüyor hep beynim. Cümle kuramıyorum kendimi ifade etmeye. bünyem alışmış artık terso gelmeye. Yine öyle olcakmış gibi bakıyor hayata. İyi geceler. Note: Başlıksız not Beraber oturup bir üçlü sıgara içelim gerçekleri hikaye bitiminde önümüze koyacağız sevdiğim. Zihnim o zaman yaptığımız herşeyin farkına varıyor. Ne zannediyon amk bütün bankaların önünü dolaştım seni görcem diye. Kafeye fln oturdum izledim. Bulunduğun yerden beni görmemiş olmana ihtimal yok cardio yaptığın fotoda gayet net gözüküyo her yer. Doktorun yanına son gittiğim gün onur kartala boşunamı mesaj attım. Alcam seni. O minik yanaklarından öpcem seni. Zaten 2 ve 3. gelmemde hep içeri kaçtın. O gün ne yazdım onur kartala? O küfürler sayılmaz. Siktir et onları haha. Ondan sonra yazmaya başladım zaten. İlk sayfaların fotosunu çek cem bir yere bırakcam onu şehrim vermez o defterleri. Saklar. Biliyorum. Ben bebeklerim için %0.001 lik ihtimali hesaplamak zorundayım. Sizde bunu halkınız için hesaplamayı öğrendiğiniz gün beni anlamış ve yaşıyor olursunuz. Bir kopya çıkarma derdimiz olmasaydı bu 4 ayda biterdi. Yalnızca kopya hazırlama derdimiz olsaydı 6 ayda bitirirdik. Bir saklama derdimiz ve hikayemiz olduğu için ilk hazırlıkla beraber 1 yıl sürüyor. Şehrim onu size vermeyecek. Herhangi birine veremem ki dilimden onun adını söküp alabilirler. Sevda baştan gitmiyor soyunup yatmayınca birşey yok sinan üstüne giyince oovvv amk. Damla beni ya öldürsünler yada hapse atsınlar yada sana gelinceye kadar dövüp hastaneye düşürsünler yada başka birşey ama birde sürgün etsinler. Çünkü ilk fırsatta yine böyle şeyler yapcam. Sokmasınlar o zaman biziaynı şehre uzakta sana kavuşmadan ölmeyi bekleyim. Yada sessizce TANRI nın bizi kavuşturacağı günü bekleyim. Senin beni sevmediğini benim candamlam eşim olmadığını benim Peygamber olmadığımı bana anlatamazlar. Çünkü ben TANRI nın kulu ve Elçisiyim. Sende benim yaratılışımsın karımsın.  Hayat arkadaşımsın. Ama sen konuşma sen konuşunca susuyom. Uyumaya gidiyom muc minik yanağından. Hayır. Tutarsız şeyler yazmıyorum. Neyi neden yaptığımızı bugün anlıyorum. Enteresan. Bütün bu olanları minicik bir damla okyanusta rahatsız olmasın diye onu zırh ile çevirmek için yapıyormuşuz yeni öğrendim. Bundan gocunulurmu ? TANRI nın luftundan yüz çevrilirmi? İşte TANRI nın senin hesabının üstünde hesabı olması bu demek. Ne ben biliyordum ne siz. Yaptıklarımız tamam ama bütün bu olanlar saçmaydı bugüne kadar. Bugün anlıyorum ki TANRI ya sığın ne yaşadığını neden yaşadığını düşünme.  Note: Başlıksız not Aşkım beraber affetcez ya. Umulur ki ibret olsun. Bizden habersiz bizim olana hiçbirşey yapamayacaklarını bilsinler anladın mı. Sana küfür içeren bir harekette onlara neler yapacağımızı bilsinler. TANRI nın kudreti herşeyi heryeri herkesi kuşatmıştır bilsinler. Koskoca bur okyanusa açılıyoruz. Önüne bir kalkan koymasamıydık. Bizim için giriş gelişme sonuç tamamdır. Herkes safını kim olduğunu kendisi seçer. Çok canım acıdı gerçekten. Sana değer. Gayb ile burası bir değil planı kurduktan sonra o planı duygularıyla yaşamak çok acı. Senin yanına gelip gelip seni elindetutanları yönlendirip sana kavuşamamak çok kötü. TANRI ma şükür benimsin biliyorum ama yaşarken boşluktada kalıyorsun yeter diyip bitirmek istiyorsun herşeyi. Bu iğrençlikten parçalamak istiyorsun yeter artık . Oluştururken seni rahatlatıyorlar da yaşarken öyle değil. Eziyete katlanmaya çalışırken öyle değil. Eziyet kafanda acaba lar oluşturuyor , ya olursa diye düşündürüyor. Devamlı bu sefer tamam dediğin tamam olmayınca ümitsizlik başlıyor ne kadar anlatsam da tarif edemem bunu sana. Sen senin için yaşadığım acıların gerçekliğini bil o zulümleri bizim yönlendirdiğimizi ve zulmedenlerin bizim kontrolümüzden çıkamayacağını bil yeter. Eğer o insanlar gerçekten zulmetmişlerse TANRI onlara layık olduğunu veya gerçekten yolumuz için çaba sarf edip sana karşı bir art niyet gütmemişler ise TANRI onlara layığını bağışlayacaktır. Ve bilsinler ki çaba gösterdikleri zulüm bile bize hizmet etmektedir. Ama bunları yaşaması çok acı. Yanlış düşüncelerime TANRI m af bağışlasın. Dışarıya karşı ailem ve dostlarımın üstlendiği görevi üstleneceği doğrudur. Hangi vasıf ile bilmem. Yakın bir arkadaşım olarak veya bir hain olarak. Biz istediğimizi aldık. Note: Başlıksız not Damla bana mı yazdım onu. Artık karşımdakinin gerçekten şuursuz olması lazım. Sen takılma böyle şeylere. Yanıma gel. Ve onlara bu işin sonunda çok kuvvetli bir Peygamberlik delili göstereceğiz. Merak etmesinler. Bu yapacağımıza tarih boyunca hiçbir sahtekar hiçbir deli cesaret edememiştir. Bu bir Peygamberlik delilidir. ��ocuklara bak sen ! Adam öldürmekten dayaktan mafyacılıktan etkilenmiyorda öpüşmekten etkileniyor. Hadi oğlum hadi kızım yürü katil olmak serbest sevişmek ahlaksızlık. Yürü bebeğim cinayet işle. O - ley. Belkide bebekleri çocuk tacizine karşı eğitiyor ... Belkide anası babası bak yavrum birisi sana bunları yaparsa gel hemen bize şöyle bu oyun değil ayıp diyecekler.  Görecekler. Aileleri tarafından eğitilecekler. Aşırıya gitmeyecekler. Kumanda diye birşey üretmişler ki kanalı beğenmediğin zaman değiştirmek için. Mantıksız hareketler canımı sıkıyor.  Lütfen duygu ile hareket edin ve bize gerçek hayatı gösterin. Bu dizilerde 10 sn öpüşmek olur filmlerede konu ne ise o olur. Bu olayın yöntemleri var günaha bulaşmadan anlatılabilir. Yeni bir film akımı başlatacağım. Yönetmen oluyorum. Haha. Aşıkları öpüştürcem arada onların öpüşme görüntüsü yayınlancak anime ile de sevişme sahnesi yapcam görüntüleri karıştıra karıştıra yayınlıycam. Hayalimde sahneyi izlemesi çok güzel duruyor. Heyecan katıyor. Bireylere öpüşmwk el kol hareketleri yatak da dönmek okşamak gibi şeyler animeyede daha ileri şeyler yaptırcam. Sonra karıştırcam görüntüleri. Yönetmen oluyorum. Toplanın. İbadet hanelerde namaz vakitleri dışında ve sohbetler dışında devamlı teyipten kitap okunacak. Önderleri din gün dışında şükür namazı kılmak için arada cemaat ile beraber namaz kılacak. Bunun dışında şükür namazlarınızı bireysel kılacaksınız. İbadethanelerdede. Önder hafta içi 2 3 saat TANRI nın ayetleri hakkında sohbet edecek. Batıl bulaştırmadan hakkı anlatacak. Önderlerin görevi bu. Namaz kılmak memur işi zorunluluğu değildir. Din ilimi öğrenmişler olarak halk ile sohbet edeceksiniz. Damla çok korkuyorum. Bazen de hiç umursamıyorum. Ama genel olarak bir korku var içimde. Ölümle veya hapis ile alakalı bir korku değil . Bu yapacağımızın sonucunda geçmişteki sonuç ile karşılaşmak çok zor bir hayatın başlangıcı biliyorum. Başıma geleceklerden değilde bu hayatın zorluğundan korkuyorum. TANRI m benimle beraberdir şüphesiz, sizin başınıza geleceklerden korkuyorum. Asla bunlardan utanmıyorum. TANRI nın doğrularından , gerçeklerinden Benmi utanacağım. İnkar edenler utansın. Ben seninle karşı karşıya kalmaktan korkuyorum. Susuyorum o zaman konuşamıyorum. Plan yapıyom bunu bunu diycem diye sonra susuyom. Hapise girmesem ne olacak sanki askere alcaklar. Onlara emre dersiniz çekip TANRI dan başkasına askerlik yapcağıma hapse girerim daha iyi. Senin gibi konuşmayı öğrendim diye komiklik yaptığım zamanlarda çok komik oluyom sağol. Evet o boklu yazıyı ekran fotosu çekmedim diye siktiret o boku ısa haha yazılı şey paylaştığını farkettim de dedim bokunu çıkartmayım. Çekiimmi onlarıda ? Çekmiycem sende silme. Bide benim görüntüleri mi fln kullanıp saçma sapan duygusal videolar yapmayın çok utanırım bak öyle şeylerden. Haberle anlatıyorsanız anlatın ben hiç hoşlanmam böyle şeylerden . Ben duyguyu doğasında yaşamayı seviyom. Damlam aldım fotoların ekran görüntüsünü. Seni çok seviyom. Sana kavuşmak için aldım elimden gelen en büyük güç ile istiycem seni. Akıbetimiz TANRI ya aittir. İnstagramındada var foto ama ordan bildirim geliyor kızıyon sonra bana. Merve sana ilk geri döneceğim zaman buseyle oynarken sokağa attığım yada saatin üzerine kaldırdığım ( yandaki arsaya attım diye hatırlıyom ) pembe çakmağı verdi sende foto koydun altına da sihirbaz değilsiniz ama beni yok saymakta üstünüze yok yazdın. Bayram günüydü. Tabi sonra o yazı gözümde zamanla şekil değiştirdi ( çünkü eski fotoğraflar gönderirler ve altlarındaki yorumlarlada konuşuyorum ) zaten ben'imden çok rahatsızdım aldırmaya gittim sonra vazgeçtim. Bu yazın başında aldırdım ilaç kullanıyorken. Sonra o çocuğun gırtlağını şişirip beni sinirlendirdiğide var. Başka hatırlamıyom siliyon hep fotolarını. Yılbaşı planım temsili diye foto koyduğundada star wars dan 2 kişi ölmüştü. Nasıl yazıldığını bilmiyom uğraşamam şimdi onunla. Birde kaldırdığın fotolar var facebooka söyliycem bulsun onları geri. Sporthause un karşısındaki yapıkredinin kamerasındada orda oturduğum amcayla konuştuğum var. Sende anlayamazlar 3 saati yazdın ayça ertene. Sarılcam sana artık TANRI nın izniyle. Çok seviyom seni yeter. İpek annedende faik sinan öztürkün masada otururken damla şişesiyle olan fotosunu alcam da onun çok fotosu var bulana kadar çok uğraşıyom. Birde şarkı söylemişti Hehe. Olsun benim annemede toplumu doğruya iletmek yakışır. Sen hayatına kim olarak devam etmek istiyorsun onu söyle bize. Senin veya sizin planınız bizi ilgilendirmez. Bak plana kitabı efsane bir hikaye olarak geleceğe bırakmak için evde yatıyoz. Bize plan anlatma. Sizler bu hikayenin neresinde olmak istiyorsunuz tercihinizi yapın. O gün her yanınızda şeytanlar vardır. Ne kendinizi ne başkasını dinlemeyin başınıza neler gelecek düşünmeyin. Peygamberinizi dinleyin ve TANRI nın emrine gelin. 17 02 2018 00 07 Note: Başlıksız not Tabikide bana biat ettikten sonra sizde bu tarzda üretim yapabilirsiniz. Yada bana biat etmeden daha gelişmişini piyasaya sürebilirsiniz. Ama bunu yapmadan aynı seviyeye getirmek biraz ahlaksızlık olur. Ben bunu sıgara içip çocuğuna oyuncak almaktan aciz kalanların küçük bebeklerine harcayacağım. Kullandığımız tütün farklı malın değeri farklı ucuz mal çıkarıp alım gücünüzü öldürmeyeceğim. Bu bana yakışmaz ben kaliteli malı yüksek fiyattan satacağım. Sizlerle bir çekişmem olmaz. Sizin mallarınızda çok kaliteli içerken keyif alıyorum. Bir tane ayeti atladım insanı çirkinken güzel yapan yazıyor geri döndüm ama bulamadım. Estetikle alakalı bir konu olabilir. Saç boyasından bahsetmiş ve geleceğe selam çakmış olabilir ayet. Yapılmaz demi damlam. O yükseklikten kimse boşluğa bırakılmaz. Hele ki bize bir sürü faydası dokunmuş tatlı bir kız. Bu bizim gönlümüze yakışmaz. Belkide flakka bunun için üretilmiştir. Olabilir. Kusuruma bakmayın tarih modernleşme sizi çok yumuşatmış. Savunmasız daha yalnız bıraksan merdiven inemeyecek olan bir canlıyı dövmek bir toplumsal suç değil vahşettir dengi ile ve misli ile ceza vermek gerekir. Çocuğun acısını ona hissettitmen gerekir. Gaybi ben bilmem. TANRI dan başka kimsede bilemez. Bak bu yaptığımda hiç kolay iş değildir. Ne siz ne atalarınız buna cesaret edemezsiniz. Bu bir Peygamberlik delilidir. Tarih boyunca Peygamber den başka hiç kimse , hiçbir sahtekar veya deli bu yapacağıma cesaret edememiştir. Bu çok kuvvetli bir Peygamberlik delilidir. Eğer aklını kullananlardansanız. Sahtekarlar gizli saklı etrafına seslenir yapacağımız olay kitaptaki efsanelerdir.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Beynim çok hızlı. Sizle paylaşacağım görsellerin nereden geldiğini canlı canlı görmeniz için paylaştım. Hayat hikayemden sonrası bu aşamalarla ilerledi ve internet ortamında devam etti. Bugün bu aşamadayız. Ailem, arkadaşlarım, Damlam beni hiç bir zaman terk etmedi. Görüntüde burası okunmadığı için rahatça paylaştım. Burayı canlı canlı görün diye paylaştım. Tarihlerle ilgili aldığım ekran görüntüsünü de facebooka koydum. Birkaç tane var ama bence yeterli. Facebooktan normal düzenimize devam edeceğiz. 
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
devamı. O dönemler benim en dipteki günlerimdi bu oyunlar, bu esaretten sıyrılmak kolay değil takılmayın. Bunlar hepimiz için.
Note: Başlıksız not Damla ben manyak oldum :D cant - jant ant and v Kurt ders : ters kurdu. fa jt nostalji. Josi 5 parmak eli ms. Üşütecek diye ben camı kapatıyorum Josephine açıyor. Ben kapatıyorum Josephine açıyor. Bu kızlar beni delirtcek. Josephine senin üstünde deniz şeysimi var. Bizim dinimizin deniz şeysi. Bak ben tehlikeliyim. Sinirlerdirme. Biraz renkli giyin. Ben olmasam turuncu giymiycen be. Ben tamamım. Hayalet seviyodun demi? Korkma korkma melekler seviyo seni onlar yönlendiriyor. Note: Başlıksız not Güzel kızım parti yokmu ? Doğum günün kutlu olsun. 1Göztepe 2aras bulut 3 ısa idris kemal vartolu gazap ceylan ertem cem adrian sena berber selim (karşıyaka) mihriban gazoz kumburgazlı serdar çukur - BeN 4 akşın 5 cemalsuna Kemal selim kumburgazlı serdar Cinayet; kemal kumburgazlı serdar Selim :s m eli. = Damlanın bebeklik fotosu. Adrianalima Mert             mece               Alİ.    ma.   cant mercedes - ders vk - meke tav-v : af : melis kurt (selim)                ÇukuR Ali'ye selam olsun! 1 gazoz olma efsane ol 2 kopuk parmak cinayeti 3 mihriban 4 akşın 5 ceMalsuna Sen beni manyak yaparsın abla ben düz insanım. Note: Başlıksız not 240 sayfalık bir temel olur. Sonra İnsan çağından devam edeceğiz TANRI nın izniyle Damla serseri serbest styline benziyor kızın taytı sensin sandım. Star wars o . Sonra benimle de bilmiyom diye dalga geçersin. Benimle mi dalga geçmeye çalışıyorsun? Çok tatlısın :) Yüzüklerin efendisinde Musanın hikayesi var. Firavun ve adamlarının boğulması işlenmiş. Arvenin frodoyu süvarilerden kurtardığı sahne. Suyun yarılması nehir içindeki deprem. Musa Harun ve inananlar nehirden geçiyor firavun ve adamları peşinden gelirken TANRI onları suda boğuyor. Tabiki de su ortadan ikiye ayrılıp yol oluşmamış nasıl bir hayal gücünüz var sizin. Bugün benim üzerimdende gördüğünüz olay hikayede mevcut. TANRI bana verdiği emretme yetkisini Musayada bu konuda bağışlayıp inananların gözünde değerini arttırmış. Melekler Musanın asayı yere vurmasıyla harekete geçmiş ve Musanın elinden boğulmuş durumuna düşürtmüş TANRI inanmayanları. Peygamberlere Musa ve Haruna selam olsun. TANRI mıza şükürler olsun. Güzel ahlaklıların , TANRI nın seçkin kulları ve hizmetkar kullarının ve TANRI nın laneti küfrün üzerine olsun. Aşağılamalar firavun zalimi ve onun gibilere olsun. Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem. Note: Başlıksız not Aşkım sen yoruluyonmu spor yaparken. Memurlar da fucka basmış. Öyle diyorlar. Aleyna sende sevgilimsin ama öpüçemeyiz. Bu sıralar çok hızlıyım. Cıss. - aşkımmış. Anlat anlat dinliyom yalanlarını. Böyle diycen. Hayır şabanlık yapmıyorum kemal sunalım komik bir repliğini diyaloglarımla birleştiriyorum. Küçükken ve büyürken baya güldük. Çocukluğundan beri izleyipte hala izlerken güldüğünü söyleyen net yalancıdır sahtekardır. Ölünün üstünden prim yapıyordur. Sağolsun çok güldürdü bizi ama artık büyüdük. Arada tabiki hoşuma giden diyalogları oluyor. Hepsi çok güzel oyunculardı. Bütün filmleri en az 20 defa izledik yaş oldu 26 5 yaşımızdan beri gülüyoz hala mı gülelim.  Yada o cümleyi kurmazsa hor görülmekten korkuyodur. Bu ülkede Kemal Sunalı sevmeyen bir insan dahi olamaz ama birde gerçekler var. Bu ayıp değil ki. Aptalmıyız olum biz 20 yıldır aynı şeye gülelim.  Note: Başlıksız not O Kafur ağacından karıştırılmış cennet içeceği bariz bir şekilde kokain i anlatıyor. Beyaz kristal diyor. Fotoğraf ortada . Dağlar gibi şifrelenmiş. Şarapta aynı. Cennete helal ler girer. Haram olan hiçbirşey in cennette yeri yok. Buda bir kitap mucizesi olarak tarihe geçmelidir. Coceyni 1400 yıl önceden haber veren bir mucize. TANRI ölçüyü ve hak kuralları indirdi ve bize din ahlakı bağışladı. Sınırlarınızla yaşayabilirsiniz. Note: Başlıksız not Damla ben hiç avakado yemedim ebet. Akşam üstü 4 ten sonra eren aradı merve ben eren racona gittik. Evde ceren pembe giymiş demişti. Gittik ceren geldi ceren biraz kilo almış bilader dedim. 2 saat sonra fln sarma sıgara içiyorum cerenin 2 yunus polis misafiri geldi. 3. Sıgaramı yaptım tuvalete giderken erene sor bakalım cerene 2 mi 3 mü diye sordum. Eren o ne dedi. Dedim kaç kilo almış? Gittim geldim eren canlı video alıyor parmağımı 2 yaptım. sıgaramı içiyorum insanları gülerken gördüm sarı polatlı 2 çocuk cerenin yanında bir araya gelip ayrıldılar. Cerenin 3 parmağını gösterdiğini gördüm bir süre sonra yunuslar gitti. Dedim balık etli olmuş. Yine insanları gülerken benimle alakalı şeyler yaparken gördüm aleyna yan tarafıma oturdu. Sonra kalkarken ceren kapı girişine gelip öksürdü geçmiş olsun dedim sağol hastalık uykusuzluk... Yolda gelirken yunuslar öğretmenler evinde biz yürürken yanlarına vardık ve 2 grup motorlarına binip yanımızdan geçtiler. bir iki yere uğradık benimle oynamaya çalışıyolar. Yapı kredi bankasının önünde Şirinyer meydanda cerenin misafiri yunuslar ve diğer motorlu 2 arkadaşı 2 araç çevirmişler. Arabanın plakasında ek yazıyor. Fotosunu çektim bende. Ben bu hayatı 3 yıldır yaşıyorum başkan. Ben gerektiği zaman hepinizin önüne kellemi koyarımda hiç biriniz de onu alamazsınız. TANRI bağışlamış bir can. TANRI yoluna feda etmeyeceksem amına koyayım öyle canın. Note: Başlıksız not Kafur kokain olabilirmi?. Beyaz kristal diyor. Kesin kokain. Alkolün içine atıyomuşuz. Yani gırla. Note: Başlıksız not Nurdan verit alsancak. Bana de ki % 10 ihtimal var şah damarından ameliyat yapcaz ben oameliyata çok rahat girerim ama şu dolgu olayını hiç sevmiyorum. Dolguyu duyunca korku başlıyor. Örümcek ağım geri gelmiş. Çok enteresan. 30 defa kayboldu geldi.  VEREMEM. Damla olmaz. Benim spor arkadaşım. Aklımdasın emrah abi adını yazmadım diye kafama çiğdem atıp adını hatırlattığınıda yazcam. Abi ben sana nasıl adın ne diye sorabilirim ben sana adın ne desem tav olursun bana beni nasıl tanımıyon diye. Adını söylemediler öğrenemedim bende.  yine delillerimi silmişim. Bundan sonra hiçbişey silmiycem.  Josephinenin fotosunda 5m us var. Antarktika montunda. Turuncu kazak. En güzel taylor spor giyiniyor birde Josephine.  Romee gülüyor birde Josephine  Lais bakıyor birde Josephine  Sara dil çıkarıyor birde Josephine  Jasmine spor yapıyor birde Josephine.  Kızlara yavşıyom diye siliyorum bağırınca utanmayım diye hep böyle oluyor çıldırıyorum. Kuran da İsanın ağaca girdiği veya ölümünü açık anlatan ayet yok ki. Bende düzeltcem diye geçiştirdim ayetin gelmesini bekliyorum. Neyse  bireysel yazcam. Josephine olmaz. Damla gelmeyince çok canım yanıyor. Alcam Damlamı. Ben herkese güvendim. Herkese. Deli olduğum için hastaneye götürdüler. Ben TANRI ma güveniyorum, sığınıyorum. Bugün bu keyife ulaştıysam TANRI mdan başkasına güvenmediğim için ulaştım. Hahaha başka yok. Sen TANRI nın adedinde hiçbir değişiklik bulamazsın.  Musa ve isanın Peygamber olduğunun annelerine bildirilmesi yalan. Onlarda sınavdan sorumlu kişiler. İlham ettik olacak oralar. Meryemi öğrenebiliriz diye düşünüyorum.  Bu bölümleri kitapta bilerek değiştirmiyorum. Aklımda. Musayı düzeltirim de İsayı bilerek düzeltmiyorum. Bir Peygamber i Peygamber olmadan önce bilemezsin. Bu konuyu öğreniriz diye düşünüyorum. Meryem rüya görmüş olabilir hamileliğini öğrenip devamı gelişmiş olabilir. Bu konuyu boş bırakmak zorundayım.  Büyük ihtimal aynı değildir. Bu yaratılışımda Damladan yaratıldım. O bölümü rüya halinde değiştircem. Bu TANRI nın adetine sünnetine aykırı sizi yanlışa sürükler. TANRI hakkında bilmediğiniz şeyler uydurursunuz. Zaten büyük ihtimal de böyle olmuştur. O yazılan yanlış. Bunu illaki sorcam ortak bir pay bulamazsam bu geçerlidir. Ayetleri kendisi yazıyor diye aldanmayın. Bir kadın çocuğunu aldırmaya yüreği elvermiyor TANRI ona nasıl ilham ediyorsa yine öyle olmuş bu olay. Bu konuya ayetlerdeki durum eklenince ortaya bu çıkıyor. Rüyada görmemiştirde aklına inmiştir bir bozukluk yok. Ayetlere uymaya çalışıyorum. Ayetleri temizliyorum. Konuya uygun böyle temizleniyor. Hayır rüyayı yusuf a yazdım. Aklına ilham ettik yazcam. Kesin doğru olacak.tepe kavramı yazcam. Musa ve isa. Note: Başlıksız not Evlat edinmek bireysel bir olay gibi görünsede aslında eski dönemlerde farklı bir anlam taşıyor olabilir. Araştırılmasını öneririm. Kuran da geçen evlat edinme konusunun böyle yaşanmış olduğuna inanmıyorum ama ayetler bi manada yazılmış olabilir ki biz herkesin bildiği anlamı yazdık. Mesela örnekle anlatayım. Vs bir aile olsun ed razek ailenin babası. Kızlarıda evlatlıklar olarak düşünün. Zenginsiniz büyük bir çiftliğiniz yaşam alanınız var bir mahalle gibi alanın içinde çalışanlarınız var. Çocuk esirgeme yurtlarından 100 çocuk büyütme masraflarını karşılayıp eğitimini verip evlatlıklarınız konumunda sizi aile görüp rahatça çiftliğinizde yaşayabilir. Kendi çocuklarınızdan farklı olur ama çocuğunuz olur. Büyüdükce ailelerinden ayrılıp kendine yol çizerler. Ne bileyim benim 100 çocuğa bu hayatı sunma imkanım olur keremin 50 çocuğa bu hayatı sunma imkanı olur. Eğitmenleri devamlı etrafında olcak güvenli bir büyük alan içinde olacaklar. Sen ailesi olacaksın yanlarına gidip yanına çağırıp ilgi göstereceksin. Kuran da bu manada yazılmamıştır pardon çünkü öyle bir yaşantıları yok. Ama bu başarılı bir olay gibi duruyor gözümde. Devlet bu çocuklara yıllık yada 6 aylık kontrol yapmalı. Kötü emelliler bu iyiliği suistimal etmemeli. Sanırım bu bizim yaşantımız. Zenginler apartman dairesinde yaşıyor. Ya damla evde çikolatalı kek yapar bebekleri ziyaret etmeye gider ne güzel. Haftada 3 4 gün 2 saat ziyaret etsen onları sevsen konuşsan kalan zamanlarda arkadaşları eğitmenler spor gezmek ... Yaşları büyüdükce yaşam alanları da büyür. Şehri izin içinde rahatça gezerler. Tembellerede inekten süt sağdırayımda akılları başlarına gelsin :D Bu çocukların birbirleriyle evlenebilmesi durumu biraz farklı. Bu olay evet evlat edinmek ama onların bir bağı yok kendi aralarında birbirleriyle sevgili de olurlar büyüyünce evlenirlerde. Buna evlat edinme dememeliyiz koruyucu aile olabilir bunun adı. Herbirinin ayrı ayrı ailesisiniz fakat onların bir kardeşlik bağı yok. Evlat edinmede onlarında diğerleriyle kardeşlik bağı olur. Koruyucu aile güzel. İpek anne de darbuka çalar. Hey düm tak tak. Zaten Ahmetde büyüdü. Babalar da  gezdirir top oynar fln. Bir çiftlikte yaşamaya gücü yetmeyenler bu imkanı bireysel olarak sunamayıp ama zengin olanlar eğitimsen çocuk esirgeme kurumlarıyla ortak bir yol izleyebilir. Bağışlar devlet bu kuruluşların yardımıyla böyle semtler kurabiliriz. Çocukların koruyucu aileleri anne baba anane büyükbaba bu kimselerin çocukları ziyarete gelebilirler. Bir yaşam alanları olur büyüdükçe yayıldıkları. Yaşları büyüdükce koruyucu ailelerinin de desteğiyle kendilerine hayat kurarlar. Değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Talep olur diye düşünüyorum. Bireysel bir yükün altına girmektense (çocuk büyütmek geliştirmek asla bir yük olarak görülmemeli) ortak bir iyilik yapmak daha verimli olur. Huzur evlerini de bu alan içine taşıyabiliriz. Çocukların oyunları onları mutlu eder. Yalnızlık hissetmezler. 1 2 tane de golf arabasının otobüslerinden koyarız güzel havalarda grup grup gezerler nolcak be.  Note: Başlıksız not Mirastan evlatlıklarınıza da çocuk ve eşlere kalanın en az 1/4 ü pay vardır. Koruyucu aileyi yardımcı kitaba yaz. Kanun değil iyilik. Geleceğine yardım. Note: Başlıksız  :D Ben utanırım yapamam böyle şeyler. Sen seviyorsan konuş. Sınırlarını fln sor. Ben herşeye okeyim. Beni bulaştırma kendin hallet. Sen nasıl istiyorsan. Josephine ilgimi çekmeye çalışıyorsun yine. Note: Başlıksız not Senede 2 bayram çok 3 gün bayram var birde 4 18 gün tatil yapıyonuz. Böyle daha iyi. Bayramımız bu olmalı sen benim düğünümsün. 1 2 3 9 lütfen gel. Hakyoldaşım. Candamlam. Tabi ki de saygılı olun. 9 dan yukarıya olmaz insanlar bayram gününde yas mı tutsun. O değerli bir insan. Üstelik içinde yaşadığım aynı dili paylaşıp aynı kültürle büyüdüğüm beni büyüten TANRI nın emirlerini duyururken oyunlar oynadığım insanların atası ve geçmişte yaptıklarıyla yaratılışıma delil olmuş bugünüme hizmet etmiş bir Adam. Note: Başlıksız not Yerden bir dabbe çıkar kıyametin yaklaştığını haber verir. Japonya 8.9 1.8 mikrosaniye kısaldı 2011. Araştır. Çekirdek hızlanmış. Sen kendi atalarını benimseyebilirsin. Ben TANRI nın kulları ile arama fitne tohumları ekemem.  Bu konuyu incele. Note: Başlıksız not Damla dişim ağrıyor. Yeni diş yaptırmak istemiyorum çok uzun iş implant yaptırcam ben benim paramı almasınlar sana kazandım ben onu. Dolgu olurmu bu dişe birazcık idare etse yeter. Sonra yaptırcam zaten senin yanına geldiğimde. Lütfen konuş onlarla. Bu iş benden çıktı artık.  Tabi arada sevdiğim şarkılarınız var dinlediğim o kadarda değil. Genel durum bu ama. Note: Başlıksız not Yalnız o aşkilotum değil aşkilotam. Sivaslımısın ya ? :D Damla ben söyledim diye paylaştın anneni oley. Burnumu karnına değdirip uyumak istiyom. Narkozmuş gibi. Sizin kedinizi koycam Damla komik odaya girerken trene. Sen seviyonmu onu. Seversin sen. Olsun İpek anne seviyo. Kedinin patisinin oraya burnum. Ben anlamadım denklemi şimdi ne demek istedi bu olay bize. Önce jasmine yazdım yakarım len roma yı sonra öpüştü yelloz sonra Josephine de yazdım yakarım len roma yı bugün Josephine italya da kar yağmış roma ya 5 yıl sonra. Ne oluyor be yakarım len romayı. Gökkuşağı şemsiyede kar tutmuş. Ne oluyor ya Damla? Ya saçmalama kızın sevgilisi var amk. Öyle olsa onuda ayırırdık zamanında manyak manyak konuşma. Bişey söyleyim mi çok güzel foto. Fotoyu alıp hayatı akışına bırakıyorum. Roma kar gökkuşağı Jasmine Josephine italya. "bıktım" Note: Başlıksız not Alınganlık etmenize lüzum yok. Biz bu yola böyle girdik. Benim Damlaya bunu sorabilecek cesaretim dahi olamazdı.  Damla annenin ritim videosunu beğen. Metin hocam da var. Damla TANRI nın emriyle yaratışıyla benim eşimdir. Ve ben kim olursam olayım inanmışlığın gereği olarak eşimin onayı olmadan bu olaya kalkışamam. Bu dinimizin hükmü dışındadır. Eğer bu hayatı yaşayacaksak Damla yaşayacak olduğumuz ve olduklarımızın değerini yaşayacak olduklarımızda Damlanın kim olduğunu bilsin. Ve birbirilerini sevsinler sevgisiz ömür geçmez. Note: Başlıksız not Aynen bende bir eksiklik sezdim üzerinde düşünüyorum. Bu kısıtlama size hayattan alacağınız zevki azaltmış. 50 yaş üstü olarak eklemem uygun mudur ? 45 daha iyi sanki. 1 ekliycem 3 olcak. Daha üstü yok. Size bu hayatı kısıtlayamam uygun mu değil mi 45. 40a indireyimmi? Kararınızı verin yarın akşam nokta koycaz. 45 iyi gibi duruyor. Kararı bu gibi. Evli kalma süresinede bakmak lazım 10 yılı doldurma şartı getiriyorum. Kabul edenler etmeyenler. Kabul edilmiştir. 2 eşle10 yılı doldurma zorunluluğu olmalı. 2 3 sene opsiyonlu. Çok beğenirsiniz birbirinizi ortak kararınızla nikah memuru onayı ile olur. Ama kadının isteklerini karşılamak için 10 yıl iyi bir süre. 10 yıldan sonra isteklerde gevşeme başlıyor. Kadına yetmelisin. Sex anlamında değil her anlamda. Hiçte komik değil. Doğanın gerçekleri sınırların beni ilgilendirmez. Ben böyle yaşamak istiyorum. Koskoca ümmet tarihi boyunca yalnızca ben böyle yaşayacağım. Çocuğum böyle yaşayacak. Sen kimsin beni ahlaksızlıkla itham ediyorsun. Benim eşimi ahlaksızlıkla itham ediyorsun. Sen benim getirdiğimle beni mi yargılıycan. Böyle yaşamak istiyorum. Kimse buna yeltenmeyecek olsun ben böyle yaşayacağım. Biz böyle yaşayacağız. 3 tane de sex robotu alcaz arada götümüze parmak atcaklar. Sanane. Biz bunu yaşamak zorundayız. İnsanların iyi olması ve ibadet etmesi Cennete gitmesini istemeniz için yeterli olsun. Zalimlik etmeyin. Orayı görseniz yalvarırdınız. Ayetemi güldünüz. Peygamber TANRI nın helal kıldığını kendine neden yasak kılıyorsun. Almadım ayeti. Çarpı koydum ayeti tamamladık. TANRI yolunun sağlamlığı dünya hoşnutluğumdan daha hayırlıdır. Ortada bir sapık ilişki yoksa üzerine haram yoktur zaten. Bu yasak çok kişi olmak ile alakalı.  Note: Başlıksız not Ama gökyüzüne hakim fln olamazsın :D Nasıl buldum rahibeleri. Kesin söyledim yoksa nerden bekaret yemini etcek onlar. Yüksek bir derece .  Evet çocuklara yabancı dili böyle öğretcem hepinize benden kulaklık. Kopya çekmek yok basarım 0 ı. Disipline hayranım ciddiyete bayılırım. Şaka be büyüklere 0. Size büyük teyipten çalıp beraber bulcaz. Ortak çalışma. Oley alcam Damlamı oley. Bana deli demiycekler. Gelcek Damlam oleeyy. Nereyim peki ya? Note: Başlıksız not Bu yalan arkadaşlar. Cennete sınava sokulmamış hiç kimse giremez ve cehenneme. Bu hiç el değmemiş eşler dediği bugün çocuk yaşta bebek yaşta ölenlerden başkası değildir. Bu kimselere melek oldu yerine huri oldular diyebiliriz. Kendi dilinizde ne anlama geliyorsa. Cennetin ödülü hediyesi olmuşlardır. Damla bende artık sana kalp koymak istiyom feysbuktan. Engellilerin çoğu da süs. Bekar ölen huri oluyor. Ben bunu isaykende söylemiş olabilirim hristyanlarda bakire olmak olayı var rahibelerde. Bakire ölmek. Öyle olmaz sevişin. Hristiyanlık inancını benimseyen din kadınlarına neden böyle çirkin yakıştırmalar yapılıyor. Neden her şeyi yasaklayan devletler inanç konusunu görmezden geliyor.  Nasıl devamını getireceği mi bilemedim ama çok ayıp. Benim yönetimim altında böyle görüntüler yayınlatamazsınız. Şifreli fantezi siteleri porno siteleri hariç. Onlar konu eğitim. Herkesin ulaşacağı yerlerden bunlar yapılmamalıdır. Onlar tiyatro evli çiftler için konu! Dünyada bir hristiyan yada müslim kalmadığında bu kıyafetleri fantezilerimizde ayan beyan kullanabiliriz. Bunun dışında gizli anlarınızda kullanabilirsiniz. Hıristiyanların her yaptığını şikayet eden ıslamcılara karşı hristiyan larda bunları şikayet etmeli. Çok terbiyesiz ahlaksızlık. Göztepemize bak 1400 yıl önce kurulmuş. Ben o trabzon fotosunda  normalde yakışıklıyım ama burçağın montu yüzünden deli gibi çıkmışım. Yani tabi şarkıda geçen 18 sene muhabbetide Damlanın kim olduğu hakkındaki fikirlerimi etkiledi. Çok bağlantı var ayıkıyom. Bir tane teyze geldi kurtuldum kamyona yaslanmıştım en son 2 kız mahfettiler beni. Geri geri kaçıyordum kamyona çarptım düşün. Canım teyze sağol. Elimde kapağı delik şişe bunlar tetiğe basıp nişan alıyor. Hatırlıyom be cavitten öğrenmiştim babamın güneş gözlüklerini takıp tavlıycaktım kızı. Güneş gözlüğü takınca baya tatlıyım o zamanlar. Fotom var. Eğer sen o kızsan çok mutlu olurum ama değilsende ben yine çok mutlu olurum sana sarılıyom diye. Ben seni seviyom. O kızı değil. Eğer sen o kızsan beni bu kadar çok sevdiğin için mutlu olurum. Ama ben seni seviyom beni sevdiğin içinde çok mutluyum. Vazgeçmem ben senden hiç. Sen benim candamlamsın. Kuran arada bir sin kaf yapıyor zaten. Haha. Bıyık altı gülerken Hehe normal gülerken Haha. Birini fena kıstırdım düşmüş yada birşey olmuş olabilir hatırlamıyorum ama birini fena yaptım. Onun Damla olma olasılığı yüksek. Bilmiyorum ya. Melisa inci de Damlamın su tabancalı fotosuna ateş mi ediyon tatlı kız yazmıştı Damlam benim biliyom. Başka fotoyada canım taşınmışsınız sonunda yazmıştı onuda tanışmışsınız diye okudum. Şifre diye. Damla seni çok merak ediyorum. Bunları da silmiycem. Sen değilsende benimle dalga geçme yada gel sarıl öyle geçersin. Gelmeyince çok üzülüyorum. Lütfen gel. Oyunsuz gel çok yorgunum. Halim yok. Zaten sen biraz manyaksın bekliyorum senden böyle hareketler. Esir almışsın her yanımı. Hiç komik bi durum yok ortada.  Herşey bu kadar ortadayken hala çok korkuyorum. TANRI m affetsin. Belki de korkmalıyım. Bilmiyorum. Yazdıklarınızın beni rahatlatması lazımken 2 dk sonra yine aynı korku başlıyor. Bu rock fln da kaldırdım festival olsun 2 3 günlük birşey olsun yeter. 2 3 saatlik konserlere normal kıyafetler giyinin. Note: Başlıksız not Damlam sen büyük insanlarla diyaloğa girip yeni kelime mi öğrendin. Cümle içinde kullanmaya çalışıyon. Çok sevimlisin :) Yok kızım ben genel olarak türkçe pop sevmiyorum. Gülşen şarkıları gibi 90 lar gibisini seviyorum. Hoşuma gitmiyor. Şimdi kusura bakmıycan pop başka arada bir kaç şarkı sevmek başka. Gülşenin tarzı hoşuma gidiyor. Betül demir olur. Öyle yani bu tarz pop seviyorum. Tarkanın şarkılarınıda seviyorum. Eskileri daha çok beğeniyorum. Üretim az artık. Olsun da söyleyelim kafası. Eski şarkılar baya iyiydi. :) kuruçaydan alışveriş yapıp yanına geliriz bir ara yada seni kuruçayda misafir ederiz. Şarkı bizim dilimizde baya iyi esprili bir diyalog. Yoksa ne asya ya avrupaya Nasaya ateş etme derdindeyiz ne obamadan lanet yağdırma. Siz alınganlık etmeyin diye dinlemiyorum. Şarkı benim için çok iyi. Affet. Yapmıycam bir daha. Kızma yanına geldiğimde senden bunun için af istiycem. Bazen şımarıklıkla düşüncesizlik ediyorum. Şu özür dilemek lafının yerine birşey bulmak lazım. Özrümü kabul et olur da alışması sıkıntı. Affettim mi ? Yanına geldiğimde affet sarıl boynuma . Gençlik bayramında 3 gün kendimize festival yapıp bir ormanda buluşuruz.  Her yıl beraber vakit geçireceğimiz 3 günümüzün olmasını çok isterim. Doğal yerlerde buluşuruz. Doğa dinlendirir bizi. Kendimizi eğlendiririz. Biz onu 5 yapsak iyi. Çalışanlar olabilir. 1 gün gecikmeli gelmek isterler olabilir. Birinci gün sahne alsanız yeterli bence. Çok iyi müzik yapan insanlar gruplar var. Gençlik festivali ise göstersinler kendilerini. Tv odaklı düşünmemek lazım . Tv de kendine yer bulamamış tv den daha iyi müzik yapan oluşumlar var. Kusura bakmayın var. Sahne almalılar. Eğlence müzik deyince tv ye en iyileri diye bakıyoruz öyle veya değil tarz işi. Sokakta çok iyi müzik yapan gençler var. Diğer 2 gün onlar sahne alır. Bu işi yapan mahalleleri ellemeyeceğiz. Sokaklardaki bireysel torbacıları yok edip bu iş için düzenlenen marketlerden satışı biz yapacağız. Mahalleye ot dışında giren her malın denetimini yapacağız. Mahalle özgürlük. Sinyal gasp gibi şeylerede müdahale edeceğiz.  Şehir içlerinde 18 yaşından küçükleri uyuşturucu ile koyun koyuna yaşatamayız. Note: Başlıksız not Damla bana öyle yapma üzülürüm ben sesim çıkmaz ısrar etmeye susarım giderim. Çok teşekkür ederim fotoğraflarını temizleyip o fotoyu kaldırdığın için birtanem. Başka koyma olurmu yazında koyma yine eskisi gibi bebek ol. Hepsi seni minicik yapıyor ama bazısı vücuduna göz değdirtiyor. Onları sevmiyorum. Sen neyi sevdiğimizi biliyorsun zaten. İnstagram ve tvitterina bakmak istemiyorum. Ve diğer sitelerine. Dikkat edersen çok mutlu olurum. İyi geceler :) En sevdiğimi kaldırmışsın. Minicik yanağın olanını ona üzüldüm. Bir oda var tamam mı büyük tülden sıra sıra perdeler var. En sonunda perdelerle çevrilmiş ufak bir odaya ulaşıyorsun. O odaya yalnız giriyorsun seni oraya girene kadar Cebrail götürüyor. Gayb öğreniyorsun orada çok kıymetli bilgiler öğreniyorsun. Kıyamet bilgileri gibi. Ayettede yazıyordu ya TANRI nın bir insanla konuşması mümkün değildir. TANRI ya cebrail aracılığıyla yüzyüze ya gayb gösterilerek cebrail aracılığıyla yada perdeler arkasından konuşur diye. Burada Perdeler arkasından konuşan yine TANRI değildir. İlham yollu bir bilgisayar tarzı alettir de ben bunu nasıl yazacağımı kestiremedim. Her Peygambere gayb gösterilmez. TANRI istediğine gösterir. Odaya ulaşıncaya kadar geçilen perdelerin sayısını hatırlamıyorum ne desem yalan söylerim. 5 10 arası diyebilirim. Küçük rakama daha yakındı sanki. Evet haklı olarak şımarıyorum çünkü bu şımarılacak bir olay. Bunun için şımarmamak TANRI ya küfürdür. Şükürler olsun. Evet sen hep böyle bebek gibi giyiniyordun Damla. Ben çok seviyordum. Bir iki görüntün hariç. Ben jasmine i hikayeyi kurduğumuzda vs ye aldığımızı hatırlıyordum araştırdım daha eskiye dayanıyor. Sana hiç bakmamıştım sen iki yıl önce mi katıldın vs ye Josephine? Ben öyle hatırlıyordum çünkü birini dışardan sokmuştuk buraya. Gördüğüm en güzel ikilisiniz. Kesinbirşey söyleyemiyorum delil lazım tdiycemde ne delili zaten bizim hikayemiz geçmişteki 3 yıl benim sizde benim oyuncularımsınız. Ben bunu görece ön kapıda nöbet tutarken jasmine için araştırmıştım değilmiş ama hatırlıyordum yani. Neyse boşver baya uyumlusunuz. Müthiş. 3 yıl önce Josephine eğlenmeye gidiyosam 2 yıl öncede seni oraya sokmuş olmalıyız demi. Aklın yolu bir. Ben jasmine zannediyordum. Böyle söylemeside çirkin oldu affet. Sen çok başarılı bulunduğun yere çok layık bir kızsın. Haha saçlarım çok hoşuma gitti devamlı oynama ihtiyacı hissediyom. Melek olmak farklı oluyor demi uğur söylemişti kanatlılar birde kanatsızlar muhabbeti. Yok kızım sen zaten çok başarılısın ama öyle hatırladığım için geçmişte jasmine e baktım . Dün senin yazını görünce dedim buymuş demekki. Çok da zor birşey yapmıyorsun amk Josephine diyorsun bu olsun. Jasmine diyorsun bu olsun. Sanki taş attıkta kolumuz mu yoruldu. Birini bir yerden bir yere almıştık diye hatırlıyorum. Bizde yalan olmaz.  E sevcen tabi amk yok birde sevmeseydin. Hehe. Onur kartal aslan kankam Damlama kavuşmak için çabalamana teşekkür ederim. Josephineni n istanbul da çekilen turuncu tulumlu resmine bende karşılık olduğuna dikkat çekmeye çalışmanı çok sevdim. Biliyorum başka turuncu yok zaten 2012den beri. Bir iş kıyafeti olarak var birde ufak ceket olarak. Zaten kötü olan sonradan tanıdığın bir kıza benim durumundan sonra bu kadar yakınlaşmazsın. Uğraşıyorum ışte TANRI m bağışlasın kavuşmaya çalışıyorum. Damla seni ne güzel gördüm be vafılcıda. Çok mutluyum. Note: Başlıksız not Muhammet Peygamber kibar adammış yaratılışı öyle. Ben öyle değilim hepinize küfretmişimdir. Bir ters hareketimiz olmuştur birbirimize. Ben kinciyim intikamımın peşini bırakmam. O affetmeyi seçmiş ben affederim ama intikamımıda alırım. Kadere hizmet etmiş sonuç olarak ben bir delik gördüğümde o deliği tıkamadan yürümem yürüyemem. Bizim de küfürden payımıza düşen bu kadarmış. TANRI ma şükür. Başka yok bir daha doğruya iletilmeyecek kimse bu son. Ben tereddütlü hareketleri kitaba uymayan davranışları kabul etmem. İnanmışlıktan olmazsınız ama benimle beraber geleceğe görüntü yapamazsınız. Anlayışınız için teşekkür ederim. Ben senin karakterine bakarım. Karakterine kolay değişecek birşey değildir. Ben benimle yaşayanı tartarım. Başka yok. Bu son. Note: Başlıksız not Adnan oktar geçmişten beri mason locası gibi bir şeytan topluluğundan bahsetmişti. Sanki bir topluluk kitabı değiştirmeye yemin etmiş 1000yıllardır yok etmeyi görev edinmişler. Yahudilerin içinde yahudi hristiyan müslüman olan herkese düşman bir topluluk. Musayı benimseyen değiştirdikleri diğerleriyle herkesi birbirine fesatlayıp kendi kanunlarını isteklerini dünyanın yönetimi yapan bir topluluk. Genel olarak yahudilere yüklenilmez hele bugün hiçbirşeyden haberi olmayan masum lara hiç yüklenilmez fakat böyle bir oluşum olduğu inancındayım. Tevratı değiştirenlerin nesilden nesile büyüyüp bu konuyu görev edindikleri inancındayım. Yok edemezsem sızma girişimi ile istediğimi ele geçireyim aklı. Bu şahsın ilk savaşa katılmamasının sebebi dışardan ne olacağını gözlemekten başkası değil. Asıl inananlar bedirde savaşanlardır. Diğerlerine herkes katılabilir ama bedir öyle değil. Bedir teslimiyet ister. Yok olunması beklenmiş olmayınca sızma girişimi ilerletilmiş.  Kimlerin bedirde olduğunu kimlerin olmadığını bulursanız o dönemde yaşayan insanları da göz önünde bulundurup gerçeğe ulaşabiliriz. İnananlar değerlidir geleceğe karambol içinde bırakmak istemem. Tarihsel kaynaklarada pek güvenmeyin tarih gerçekleri yaşatır masalları size anlatır. Tarihi kazanan yazar. Yoksa beni gerçekten arşivde işe mi başlattınız. Yatcam ben. Ellemeyin beni. Tvitter nick imi kullanmayın tamam mı ordan komiklik özlü söz vb.  şeyler yapcam. Kıyametalamehdi. Damla sana değil o gerizekalı saçmalama lütfen. Hem sana nasıl aşık olmıycaktım ki! Çok zekisin. Note: Başlıksız not Damlaya bak eline değen 3 gün yaşıyo. Alcam Damlayı ekran görüntüsünü aldım videonun. Bu nasıl oluyor anlamıyorum. Ama oluyor ışte hep oluyor. Delilleri topluyorum.  Note: Başlıksız not Benim hiç koşcak saklancak gücüm yok. Eğer beni tutuklayacaksanız şehrim beni size verirse veya TANRI sizi yok etmezse tutuklarsınız. Ben çok yoruldum. Yani sizde benim şehrimin insanlarısınız. Yapmazsınız gibi. Tabi bu kadınlara zor. Onlar yürürken sıgara içmesinler zaten evde hazırlayıp bir yerde oturarak içsinler. Çirkin görüntü. Hayvanların toplumun bir parçası olduğu düşüncesindeyim. İnsanlar gibi. Akıllarıda var eğitilebiliyorlar. Bir suç işlediğinde insanlar nasıl cezalandırılıp eğitiliyorsa iyi kötü ayırt ediliyorsa hayvanlar içinde böyle olmalı. Saldırgan olanları bir süre toplumdan uzak "hapis" tutup bir daha sokağa salarak eğitebiliriz. Öğreneceklerdir. Bu toplumda yalnız onlar değil bizde yaşıyoruz. Kafalarına göre hareket edemezler.Toplumsal kurallara uymalılar. Evet komik oldu ama ciddiyim. Ben kimseye kafadan boş yere sallamıyom ışte başkan. Bağlantılar yakalıyorum. Yakalıyoruz. Bir sürü Peygamber adı var (küfürden TANRI ma sığınırım) TANRI ile konuşturulmaya çalışılan Musa. Aynen bissürü yerimi yaptırıyom. Az bile para verdim. O zaman sizde benim üzerinden kimseyi kötülemeye çalışmayın. Onlar görmüyorlar mı oylarını veriyorlarsa bana ne. Ben kimsenin yandaşı değilim bana biat edecek herkes bana resmiyette eşit pozisyondadır. Kim kalmış kim gitmiş beni ilgilendirmez. Ben işime bakarım. Arkadaşlarımlada arkadaşlıktan başka bir alışverişim olmaz. Amaaannn. Küsersen küs. Sanki Josephine misin. Bunları silmek ihtiyacı hissetmeme üzülüyorum. Note: Başlıksız not Ya bu ne herkes böyle mi konuşcak. Ertuğrulla ben konuşuyodum böyle. Soğudum kitabın sonunu değiştircem. Neyse biz daha önce konuşuyoduk. Lan yok ne kar'ı han'ı adam dünyayı katletmiş birde onun lafınımı benimsiycem. Cümle havada kalıyordu eşim yazınca. Kim benimsiyorsa benimsesin. Hiçte etkilenmedim hikayeden. Bu kadar duygusal yeter. Yeter. Kutsi ruh un görevini kim olduğunu da az çok kestirmeye başladım. Canlı bir yazılım cihazı gibi. TANRI dan aldığı bilgiyi iletiyor. Canlı bir bilgisayar gibi. TANRI ve Elçisi arasında iletişim aracı gibi. Tam anlatabildim mi bilmiyorum. Elçi ile TANRI arasında değil. TANRI ile Elçisi arasında. Normal şartlarda Peygamber den üstün olması gerekir ama değil. TANRI nın Peygamberiyle canlı iletişim ve yönlendirme aracı. Kafamda soru işareti vardı hep bugün anladım. Damla içerde korumasız veya bir iki korumayla rahatça dolaşsın dışarıdakilerde "bilsinler" diye. İnternette abuk sabuk şeyler görmeyelim diye. Ben o fankili cümleyi kursam mamima diyen ıbrahim tatlıses gibi olurum damla. Yazarken güzel oluyor söylemeye alışamadım daha kelimelerini. Aşkım demeye de yeni alıştım ağzımda sırıtmıyor artık. Yee diyemiyom garip oluyor yazabiliyorum. Görüyon demi bak 2 de uyandım sıgara içe ne kadar 20 dk geçti 4de bir tane daha içtim biraz oturdum 5 te banyoya girdim yıkandım dışarı çıkmadan dedim bir sıgara yapayım dışarda içerim yaptım içtim 6 yı geçiyordu eve girdim eve sıgara içme umuduyla girdim. Hadibir kahve yap beraber içerdim yaptım kahveyi oturunca sıgara sarmak zor geldi telefona baktım sonra elimden bırakamadım telefonu 1 saat önce sıgara içcektim hazır olmadığı için bir türlü içemiyorum şimdi içcem. İşte anlatmak istediğim bu. Bu dalga hazır cebinde durunca emzik gibi yerli yersiz yakıyon. Hiç ne bir stres var ne kriz. Çünkü yanımda telefonu elimden bırakınca ona ulaşacağımı biliyorum. Beraber yaşıyoruz beni biliyorsunuz. Nasıl sıgara içtiğimi biliyorsunuz. Dislerimi fırçalıyom artık. Umut fuckerin ekmeği yee rapfak fankisi yee. Bende çıtçıtlı yaparım. Derde bak. Damla? Ben burada ve sokakta yaşadıklarımdan buraya yazdığımın sizin okuduğunuzu biliyorum. Ciddiyim bir sürü delilim var bu nasıl oluyor hayretler içindeyim ama biliyorum. Eğer bağırdığım gün beni inkar edersenizde hiç utanmıycam çünkü bu doğru. Annen buraya intikamı yazınca bitti diye bişey paylaştı ameliyat yazınca bel fıtığı gibi birşey paylaştı bugün sokakta bisikletli abla bana teşekkür ederim oğlum dedi ... bir sürü her gün yaşıyorum. İnkar etsenizde ben biliyorum. Bana deli derseniz de senin için delirmiş gözükmek beni üzmez ki ben deli değilim. Gerçekleri biliyorum aslında bunu inkar edemezsiniz onu da biliyorum ama buna alıştım artık olumsuzluğa dönüyor hep beynim. Cümle kuramıyorum kendimi ifade etmeye. bünyem alışmış artık terso gelmeye. Yine öyle olcakmış gibi bakıyor hayata. İyi geceler. Note: Başlıksız not Beraber oturup bir üçlü sıgara içelim gerçekleri hikaye bitiminde önümüze koyacağız sevdiğim. Zihnim o zaman yaptığımız herşeyin farkına varıyor. Ne zannediyon amk bütün bankaların önünü dolaştım seni görcem diye. Kafeye fln oturdum izledim. Bulunduğun yerden beni görmemiş olmana ihtimal yok cardio yaptığın fotoda gayet net gözüküyo her yer. Doktorun yanına son gittiğim gün onur kartala boşunamı mesaj attım. Alcam seni. O minik yanaklarından öpcem seni. Zaten 2 ve 3. gelmemde hep içeri kaçtın. O gün ne yazdım onur kartala? O küfürler sayılmaz. Siktir et onları haha. Ondan sonra yazmaya başladım zaten. İlk sayfaların fotosunu çek cem bir yere bırakcam onu şehrim vermez o defterleri. Saklar. Biliyorum. Ben bebeklerim için %0.001 lik ihtimali hesaplamak zorundayım. Sizde bunu halkınız için hesaplamayı öğrendiğiniz gün beni anlamış ve yaşıyor olursunuz. Bir kopya çıkarma derdimiz olmasaydı bu 4 ayda biterdi. Yalnızca kopya hazırlama derdimiz olsaydı 6 ayda bitirirdik. Bir saklama derdimiz ve hikayemiz olduğu için ilk hazırlıkla beraber 1 yıl sürüyor. Şehrim onu size vermeyecek. Herhangi birine veremem ki dilimden onun adını söküp alabilirler. Sevda baştan gitmiyor soyunup yatmayınca birşey yok sinan üstüne giyince oovvv amk. Damla beni ya öldürsünler yada hapse atsınlar yada sana gelinceye kadar dövüp hastaneye düşürsünler yada başka birşey ama birde sürgün etsinler. Çünkü ilk fırsatta yine böyle şeyler yapcam. Sokmasınlar o zaman biziaynı şehre uzakta sana kavuşmadan ölmeyi bekleyim. Yada sessizce TANRI nın bizi kavuşturacağı günü bekleyim. Senin beni sevmediğini benim candamlam eşim olmadığını benim Peygamber olmadığımı bana anlatamazlar. Çünkü ben TANRI nın kulu ve Elçisiyim. Sende benim yaratılışımsın karımsın.  Hayat arkadaşımsın. Ama sen konuşma sen konuşunca susuyom. Uyumaya gidiyom muc minik yanağından. Hayır. Tutarsız şeyler yazmıyorum. Neyi neden yaptığımızı bugün anlıyorum. Enteresan. Bütün bu olanları minicik bir damla okyanusta rahatsız olmasın diye onu zırh ile çevirmek için yapıyormuşuz yeni öğrendim. Bundan gocunulurmu ? TANRI nın luftundan yüz çevrilirmi? İşte TANRI nın senin hesabının üstünde hesabı olması bu demek. Ne ben biliyordum ne siz. Yaptıklarımız tamam ama bütün bu olanlar saçmaydı bugüne kadar. Bugün anlıyorum ki TANRI ya sığın ne yaşadığını neden yaşadığını düşünme.  Note: Başlıksız not Aşkım beraber affetcez ya. Umulur ki ibret olsun. Bizden habersiz bizim olana hiçbirşey yapamayacaklarını bilsinler anladın mı. Sana küfür içeren bir harekette onlara neler yapacağımızı bilsinler. TANRI nın kudreti herşeyi heryeri herkesi kuşatmıştır bilsinler. Koskoca bur okyanusa açılıyoruz. Önüne bir kalkan koymasamıydık. Bizim için giriş gelişme sonuç tamamdır. Herkes safını kim olduğunu kendisi seçer. Çok canım acıdı gerçekten. Sana değer. Gayb ile burası bir değil planı kurduktan sonra o planı duygularıyla yaşamak çok acı. Senin yanına gelip gelip seni elindetutanları yönlendirip sana kavuşamamak çok kötü. TANRI ma şükür benimsin biliyorum ama yaşarken boşluktada kalıyorsun yeter diyip bitirmek istiyorsun herşeyi. Bu iğrençlikten parçalamak istiyorsun yeter artık . Oluştururken seni rahatlatıyorlar da yaşarken öyle değil. Eziyete katlanmaya çalışırken öyle değil. Eziyet kafanda acaba lar oluşturuyor , ya olursa diye düşündürüyor. Devamlı bu sefer tamam dediğin tamam olmayınca ümitsizlik başlıyor ne kadar anlatsam da tarif edemem bunu sana. Sen senin için yaşadığım acıların gerçekliğini bil o zulümleri bizim yönlendirdiğimizi ve zulmedenlerin bizim kontrolümüzden çıkamayacağını bil yeter. Eğer o insanlar gerçekten zulmetmişlerse TANRI onlara layık olduğunu veya gerçekten yolumuz için çaba sarf edip sana karşı bir art niyet gütmemişler ise TANRI onlara layığını bağışlayacaktır. Ve bilsinler ki çaba gösterdikleri zulüm bile bize hizmet etmektedir. Ama bunları yaşaması çok acı. Yanlış düşüncelerime TANRI m af bağışlasın. Dışarıya karşı ailem ve dostlarımın üstlendiği görevi üstleneceği doğrudur. Hangi vasıf ile bilmem. Yakın bir arkadaşım olarak veya bir hain olarak. Biz istediğimizi aldık. Note: Başlıksız not Damla bana mı yazdım onu. Artık karşımdakinin gerçekten şuursuz olması lazım. Sen takılma böyle şeylere. Yanıma gel. Ve onlara bu işin sonunda çok kuvvetli bir Peygamberlik delili göstereceğiz. Merak etmesinler. Bu yapacağımıza tarih boyunca hiçbir sahtekar hiçbir deli cesaret edememiştir. Bu bir Peygamberlik delilidir. Çocuklara bak sen ! Adam öldürmekten dayaktan mafyacılıktan etkilenmiyorda öpüşmekten etkileniyor. Hadi oğlum hadi kızım yürü katil olmak serbest sevişmek ahlaksızlık. Yürü bebeğim cinayet işle. O - ley. Belkide bebekleri çocuk tacizine karşı eğitiyor ... Belkide anası babası bak yavrum birisi sana bunları yaparsa gel hemen bize şöyle bu oyun değil ayıp diyecekler.  Görecekler. Aileleri tarafından eğitilecekler. Aşırıya gitmeyecekler. Kumanda diye birşey üretmişler ki kanalı beğenmediğin zaman değiştirmek için. Mantıksız hareketler canımı sıkıyor.  Lütfen duygu ile hareket edin ve bize gerçek hayatı gösterin. Bu dizilerde 10 sn öpüşmek olur filmlerede konu ne ise o olur. Bu olayın yöntemleri var günaha bulaşmadan anlatılabilir. Yeni bir film akımı başlatacağım. Yönetmen oluyorum. Haha. Aşıkları öpüştürcem arada onların öpüşme görüntüsü yayınlancak anime ile de sevişme sahnesi yapcam görüntüleri karıştıra karıştıra yayınlıycam. Hayalimde sahneyi izlemesi çok güzel duruyor. Heyecan katıyor. Bireylere öpüşmwk el kol hareketleri yatak da dönmek okşamak gibi şeyler animeyede daha ileri şeyler yaptırcam. Sonra karıştırcam görüntüleri. Yönetmen oluyorum. Toplanın. İbadet hanelerde namaz vakitleri dışında ve sohbetler dışında devamlı teyipten kitap okunacak. Önderleri din gün dışında şükür namazı kılmak için arada cemaat ile beraber namaz kılacak. Bunun dışında şükür namazlarınızı bireysel kılacaksınız. İbadethanelerdede. Önder hafta içi 2 3 saat TANRI nın ayetleri hakkında sohbet edecek. Batıl bulaştırmadan hakkı anlatacak. Önderlerin görevi bu. Namaz kılmak memur işi zorunluluğu değildir. Din ilimi öğrenmişler olarak halk ile sohbet edeceksiniz. Damla çok korkuyorum. Bazen de hiç umursamıyorum. Ama genel olarak bir korku var içimde. Ölümle veya hapis ile alakalı bir korku değil . Bu yapacağımızın sonucunda geçmişteki sonuç ile karşılaşmak çok zor bir hayatın başlangıcı biliyorum. Başıma geleceklerden değilde bu hayatın zorluğundan korkuyorum. TANRI m benimle beraberdir şüphesiz, sizin başınıza geleceklerden korkuyorum. Asla bunlardan utanmıyorum. TANRI nın doğrularından , gerçeklerinden Benmi utanacağım. İnkar edenler utansın. Ben seninle karşı karşıya kalmaktan korkuyorum. Susuyorum o zaman konuşamıyorum. Plan yapıyom bunu bunu diycem diye sonra susuyom. Hapise girmesem ne olacak sanki askere alcaklar. Onlara emre dersiniz çekip TANRI dan başkasına askerlik yapcağıma hapse girerim daha iyi. Senin gibi konuşmayı öğrendim diye komiklik yaptığım zamanlarda çok komik oluyom sağol. Evet o boklu yazıyı ekran fotosu çekmedim diye siktiret o boku ısa haha yazılı şey paylaştığını farkettim de dedim bokunu çıkartmayım. Çekiimmi onlarıda ? Çekmiycem sende silme. Bide benim görüntüleri mi fln kullanıp saçma sapan duygusal videolar yapmayın çok utanırım bak öyle şeylerden. Haberle anlatıyorsanız anlatın ben hiç hoşlanmam böyle şeylerden . Ben duyguyu doğasında yaşamayı seviyom. Damlam aldım fotoların ekran görüntüsünü. Seni çok seviyom. Sana kavuşmak için aldım elimden gelen en büyük güç ile istiycem seni. Akıbetimiz TANRI ya aittir. İnstagramındada var foto ama ordan bildirim geliyor kızıyon sonra bana. Merve sana ilk geri döneceğim zaman buseyle oynarken sokağa attığım yada saatin üzerine kaldırdığım ( yandaki arsaya attım diye hatırlıyom ) pembe çakmağı verdi sende foto koydun altına da sihirbaz değilsiniz ama beni yok saymakta üstünüze yok yazdın. Bayram günüydü. Tabi sonra o yazı gözümde zamanla şekil değiştirdi ( çünkü eski fotoğraflar gönderirler ve altlarındaki yorumlarlada konuşuyorum ) zaten ben'imden çok rahatsızdım aldırmaya gittim sonra vazgeçtim. Bu yazın başında aldırdım ilaç kullanıyorken. Sonra o çocuğun gırtlağını şişirip beni sinirlendirdiğide var. Başka hatırlamıyom siliyon hep fotolarını. Yılbaşı planım temsili diye foto koyduğundada star wars dan 2 kişi ölmüştü. Nasıl yazıldığını bilmiyom uğraşamam şimdi onunla. Birde kaldırdığın fotolar var facebooka söyliycem bulsun onları geri. Sporthause un karşısındaki yapıkredinin kamerasındada orda oturduğum amcayla konuştuğum var. Sende anlayamazlar 3 saati yazdın ayça ertene. Sarılcam sana artık TANRI nın izniyle. Çok seviyom seni yeter. İpek annedende faik sinan öztürkün masada otururken damla şişesiyle olan fotosunu alcam da onun çok fotosu var bulana kadar çok uğraşıyom. Birde şarkı söylemişti Hehe. Olsun benim annemede toplumu doğruya iletmek yakışır. Sen hayatına kim olarak devam etmek istiyorsun onu söyle bize. Senin veya sizin planınız bizi ilgilendirmez. Bak plana kitabı efsane bir hikaye olarak geleceğe bırakmak için evde yatıyoz. Bize plan anlatma. Sizler bu hikayenin neresinde olmak istiyorsunuz tercihinizi yapın. O gün her yanınızda şeytanlar vardır. Ne kendinizi ne başkasını dinlemeyin başınıza neler gelecek düşünmeyin. Peygamberinizi dinleyin ve TANRI nın emrine gelin. 17 02 2018 00 07 Note: Başlıksız not Tabikide bana biat ettikten sonra sizde bu tarzda üretim yapabilirsiniz. Yada bana biat etmeden daha gelişmişini piyasaya sürebilirsiniz. Ama bunu yapmadan aynı seviyeye getirmek biraz ahlaksızlık olur. Ben bunu sıgara içip çocuğuna oyuncak almaktan aciz kalanların küçük bebeklerine harcayacağım. Kullandığımız tütün farklı malın değeri farklı ucuz mal çıkarıp alım gücünüzü öldürmeyeceğim. Bu bana yakışmaz ben kaliteli malı yüksek fiyattan satacağım. Sizlerle bir çekişmem olmaz. Sizin mallarınızda çok kaliteli içerken keyif alıyorum. Bir tane ayeti atladım insanı çirkinken güzel yapan yazıyor geri döndüm ama bulamadım. Estetikle alakalı bir konu olabilir. Saç boyasından bahsetmiş ve geleceğe selam çakmış olabilir ayet. Yapılmaz demi damlam. O yükseklikten kimse boşluğa bırakılmaz. Hele ki bize bir sürü faydası dokunmuş tatlı bir kız. Bu bizim gönlümüze yakışmaz. Belkide flakka bunun için üretilmiştir. Olabilir. Kusuruma bakmayın tarih modernleşme sizi çok yumuşatmış. Savunmasız daha yalnız bıraksan merdiven inemeyecek olan bir canlıyı dövmek bir toplumsal suç değil vahşettir dengi ile ve misli ile ceza vermek gerekir. Çocuğun acısını ona hissettitmen gerekir. Gaybi ben bilmem. TANRI dan başka kimsede bilemez. Bak bu yaptığımda hiç kolay iş değildir. Ne siz ne atalarınız buna cesaret edemezsiniz. Bu bir Peygamberlik delilidir. Tarih boyunca Peygamber den başka hiç kimse , hiçbir sahtekar veya deli bu yapacağıma cesaret edememiştir. Bu çok kuvvetli bir Peygamberlik delilidir. Eğer aklını kullananlardansanız. Sahtekarlar gizli saklı etrafına seslenir yapacağımız olay kitaptaki efsanelerdir.
Note: Başlıksız not İzmir sana hayran . Dillerden düşmüyon. Şarkılar çok iyi bir eğitim dilidir. Çokcuklarınıza hakkı dinletin. Beyin temellerine hak yerleşsin. Ama onların seveceği müziklerle temel kelime cümleleri aşılayın. Yusuf Peygamber in Peygamber lik tebliği hiç bildirilmemiş Yahya ve Zekeriyanında öyle. Yusuf hapisten çıkıyor hazineyi emrine alıyor sonra babasına kavuşuyor. Emrindekiler Peygamberliğine değil makamına hizmet ediyor. Kralın adamları. Ama zaten Yakup bir Peygamber olarak hayatta. Yakubada biat etmiş durumda değiller. Zekeriya ve Yahya içinde tebliğ konusu ele alınmamış. Sonra kitabı toparladığımda bu konu üzerine bir daha düşüncem. İbrahim ve Lut un aynı dönemde yaşayıp ayrı ayrı tebliğ yapmış olması düşündürücü.  Hayatınızı etkileyecek sizi yanlışa sürükleyecek herhangi bir ayet söz konusu değil. Böyle de kalsa sizi yanlışa sürüklemez ama bir düşünmekte fayda var. Sen bu dünyaya kralın hazinesini koruyup zengin olmaya gelmedin anladın mı mutlaka tebliğ yapmak zorundasın. Sen bir uyarıcısın. Söylediğim gibi sizi etkileyecek bir durum yok. Ama hakkı görmüşken birşey olmaz deyip geçmemeliyiz. En kötü hiç bir yere bağlayamadık onuda İdris gibi yazcaz. Hikayeye bir yerden sonra görevini yerine getirdiyi ekliycez. peygamberlik hapiste geliyor olmalı. Bu böyle olmaz Yusuf tebliğ yapmak zorunda. Hapise kadar gelsin hikaye sonda bir ayet var onlar işin gerçekleşmesi için tuzak kurarken sen onların yanında değildin diye. Hapis tamam ama gerisi olmaz. Hikayeyi eksiltmişsin öyle bırakmışsın sizi gram etkilemez. Ama vicdanınızla konuşun ki böyle Peygamberlik olmaz. Yusuf tebliğ yapmak zorunda. İlla tebliğ yaptığı ayetler olsun değil Yusuftan başka tebliği bildirilmeyen Peygamber lerde var. Diğerlerinde sıkıntı yok. Yusuf kralın hazinedarı olup kralın kanunlarıyla halk yönetiyor. Ne diyor ayette Peygamber açık açık tebliğini duyurtmadıkca görevini yapmış sayılmazsın. Kuran temizliği olarak bıraktığım doğrudur Kaynak Kitaba bu hikayeyi düzenliycem. Şüphesiz TANRI m benimledir. Bak hikayeler karşında ben karşındayım. Muhammed e sor bakalım bu benim davletimin hazinesi sen gel buraya efendi ol benim kanunlarımla insanları yönet ? Kendi ağzınla sen öner bakayım sana ne diyecek. Demeyecek mi güneşi sağ ay'ı sol elime koysanız yinede vazgeçmem yolumdan. Bu ayetler tepenizden inmedi yeryüzündeydi 1400 yıldır. Bir kısmınız 1400 yıldır bu ayetlere inanıyorsunuz. Ben sadece TANRI nın izniyle önünüze hakkı koyuyorum. Ben bunu böyle bırakmam ben bunu temizliycem. TANRI nın şerefli kullarının adını lekeyle bırakmam. Hiçbir şey bulamazsam TANRI Yakup'u ardından Yusuf'u gönderdi görevlerini yerine getirdiler yazcam. İdrise yazılan gibi. Doğru mu ? Doğru. Tabi orasıda karışık. Kral herkesi susturuyor kadınlar konuşmaya başlıyorlar herkeste mükemmel dürüst . Kral 1 de yusufun suçsuz olduğunu anlıyor 2 de nasıl giriyor içeri tuzak kurdular fln flnda çok kopukluk var. Tuzak kuran insan yalancı olur bunlar patır patır döküyor doğruları. Eskiyide karalıycam. Herkes o yaşlarda biraz şımarıkti dinlediğim güzel seslerdensin sen. Başarılarının devamını dilerim. Bence bırak idöl midöl ayaklarını kendi tarzında söyle zaten kendine yakışanı bulabilecek bir tarzın var. Damlada lisede ankete boş zamanlarımda mankenlik yapmak istiyorum yazmış onu egosu seninkinden daha yüksekmiş yani. Sen kızma ben kızarım. Bu yakıştırmaları haketmediğini düşünüyorum zamanla o ergenlik şımarıklığınıda üstünden atarsın yaşın genç. Alınma bunlara hepimiz ya şımardık ya da içimize kapandık. Tc insanı böyle kendinden olanı paçasından çekmeye meraklı oluyor. Ben bunların ciğerini bilirim. Sen bunları bana sor.  Bence ayşeyi hatun önal tarzına yönel. Türk popu gelişsin büyüklerini takip edersen aynı tarz şarkılara devam ederiz. Dallanıp budaklansın türk popu. Şarkılar hep bir tarz. Serena resante sen ne biçim arap kızısın amk. Damla yoksa fake hesap açtın beni mi takip ediyon? Eğer öyleyse çıplak erkekleri paylaşma . Sen değilmiydin ya o arapça birşeyler yazıyordu hep fotoların altında. Ne var amk sanat sanat içinse eğer ayşe hatun önalınkiler daha sanatsal. Sanat toplum içinse de toplum olarak sıkıldım. Ayşe hatununkiler daha toplumsal. Sivri dilliliğimide çok seviyorum. Hiç te polyannacılıkla işim olmaz. Note: Başlıksız not Bu benim için burun delmekten daha zordu. Wiz khalifa görüyon demi mertcanda yazmış. Gel beraber ateş edelim onlara siz kimi mahalleye sokmuyonuz diye :) Bunların eline diline düşceğine damdan düş daha iyi. Halimi görüyon. Konferansta halkı selamlarken diyceklermiş .  Açıkta kalan resimleri koycaklar önüme. E bunlar ? Hah işte onlarda size girsin. Magazincisi bile aynı kafada. Adam ve kız türkiyede yaşasa 4 çocuklu aile kuru bir fotodan kavga etcekler. Küfür etmek istemiyorum ama tamam kız güzel de o da david beckham be bilader. Değişik değişik yakıştırmalar... O fotoğrafta yanyana oturup selamlaşmasalar da aralarında 3 sıra boş olsa birbirlerini tanıdıkları için arada kaçamak bakış atıp selamlaşmasalar bunlar bu seferde gizli aşk polimi yaparlar siz bunları bana sorun. Ben bunların ciğerini bilirim. Bellacım eğer seninle oynamadık diye üzülüyorsan kusura bakma ben bundan sonra kızlarla aşk oyunu oynamayı düşünmüyorum. Bence gurur duyulacak bişey :D Tamamen fesatlık başkan benim tarzımı biliyon. Ama severim. Yok be kerem özcan hareketleri bunlar Kereme birşey yaptırmak istiyorsan eline dalga geçeceği tersleyeceği koz ver. Zayıf noktası dayanamıyor böyle şeylere. Yani bilmiyorum Adnan babanın muhbiride olabilirsin abi. Zaten herkes çay içti sen kahve istedin beni yanına oturttun. Damlayı çok seviyom. Damla banane çok utanırım. Lütfen gelirken çiçek almayım Damla nolur. Oda Bebeğimin adı. Paşamızında keyfi yerinde. Zaten hikaye ben gibi. Var daha bir iki şey. Şeytanın poposu. Küba. İzlediğim 2 cinema filmi. Turuncu. Kulağımıza bra olarak geliyor.  Kurcalarsak bir iki yakalarız yine. jj. Rosee yide beğeniyorum ama jasondan korkuyom. Aynen yakaladınız siz. Damla üzme bir daha kızı yeter. Hayır tatlım genel. Ama seni kurtarmış olmayı da çok isterim tabi. Çocuğumun adı konusunda emin değilim ama daha iyisini bulamazsam bu olur. Hızlı ve öfkeli de şuan içinde bulunduğumuz durum. İntikam kuşandım ve cısss. Yani genel yapmışız. Ha siz zaten çok iyisiniz. Ama bu işte beraberdik. Trump ı sevdim. Patlatcam dedi patlattı. Bugün suriye de bebeklerin tepesine değişik kimyasal lar yağmıyorsa bu trumpın merhametidir. Düzenlemeyi öne alıyorum. Şu anda dünyada bu düzen varmı bilmiyorum ama TANRI dan başka sahibiniz yoktur ayeti kölelik düzenini haram kılıyor. Bir kanun olarak eklemeye gerek yok. Kaleme and olsun 1 5  Bizler ki şerefli bir uyarıcı vasıtasıyla TANRI nın bağışıyla hakka iletildik. TANRI nın nimeti daim olsun. Doğduğumuz gün de , öleceğimiz gün de rahmet ümmetimizin üzerine olsun. Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olayda TANRI mıza şükürler olsun. Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem. Note: Başlıksız not Bu benim için burun delmekten daha zordu. Wiz khalifa görüyon demi mertcanda yazmış. Gel beraber ateş edelim onlara siz kimi mahalleye sokmuyonuz diye :) Bunların eline diline düşceğine damdan düş daha iyi. Halimi görüyon. Konferansta halkı selamlarken diyceklermiş . Wiz khalifa kuruçaya giremez.  Merhaba nasılsın? Wiz khalifa kuruçaya giremez. Sağol sen ? Hahaahaahuaaaua Açıkta kalan resimleri koycaklar önüme. E bunlar ? Hah işte onlarda size girsin. Magazincisi bile aynı kafada. Adam ve kız türkiyede yaşasa 4 çocuklu aile kuru bir fotodan kavga etcekler. Küfür etmek istemiyorum ama tamam kız güzel de o da david beckham be bilader. Değişik değişik yakıştırmalar... O fotoğrafta yanyana oturup selamlaşmasalar da aralarında 3 sıra boş olsa birbirlerini tanıdıkları için arada kaçamak bakış atıp selamlaşmasalar bunlar bu seferde gizli aşk polimi yaparlar siz bunları bana sorun. Ben bunların ciğerini bilirim. Bellacım eğer seninle oynamadık diye üzülüyorsan kusura bakma ben bundan sonra kızlarla aşk oyunu oynamayı düşünmüyorum. Bence gurur duyulacak bişey :D Tamamen fesatlık başkan benim tarzımı biliyon. Ama severim. Yok be kerem özcan hareketleri bunlar Kereme birşey yaptırmak istiyorsan eline dalga geçeceği tersleyeceği koz ver. Zayıf noktası dayanamıyor böyle şeylere. Yani bilmiyorum Adnan babanın muhbiride olabilirsin abi. Zaten herkes çay içti sen kahve istedin beni yanına oturttun. Damlayı çok seviyom. Damla banane çok utanırım. Lütfen gelirken çiçek almayım Damla nolur. Note: Başlıksız not Bu benim için burun delmekten daha zordu. Wiz khalifa görüyon demi mertcanda yazmış. Gel beraber ateş edelim onlara siz kimi mahalleye sokmuyonuz diye :) Bunların eline diline düşceğine damdan düş daha iyi. Halimi görüyon. Konferansta halkı selamlarken diyceklermiş . Wiz khalifa kuruçaya giremez.  Merhaba nasılsın? Wiz khalifa kuruçaya giremez. Sağol sen ? Hahaahaahuaaaua Açıkta kalan resimleri koycaklar önüme. E bunlar ? Hah işte onlarda size girsin. Magazincisi bile aynı kafada. Adam ve kız türkiyede yaşasa 4 çocuklu aile kuru bir fotodan kavga etcekler. Küfür etmek istemiyorum ama tamam kız güzel de o da david beckham be bilader. Değişik değişik yakıştırmalar... Note: Başlıksız not 173 - 35 : 138 -18 120 + 10 130 2 foto 2 5m turuncu 33 3.    #     36 + 2 38 ( üstteki mr muscle yi almazsanız )  2 sonuçlu.  benden bu kadar. Bunda yoruldum baya. Bu benim işim değil karşıma çıkıyor bende yakalıyorum. Oyun oynuyoz işte 3 yıldır oynuyoz zaten.  Damla bi daha yapma bak. Yarın başlıyom kitaba . Senin o minicik yanaklı foton bende var dün sevdim. Yada önceki gün. Hiç fire yok. Herşey yukarıda yazdığım gibi. Kendi kendinize şey diyonuzmu ? Sinan şibil sen nasıl bir manyaksın. Bundan çok hoşlanırım. Sırat köprüsü azrail hızır yalan. Hiç bir ayette yok. Hızır var onunda konusu sünnet dışı. Sen TANRI nın adetinde bir değişiklik bulamazsın. Mertcan o instagramdaki turuncu polarlı resmini alamıyom Damla bir yolunu bulup kızar diye silme tamam mı onu. 26 şubat. Damla yorum yapmış simge dabak merve tamur. Birde temmuz 2013ten jj plaka kırmızı mazda. Yormayın beni artık kimde turuncu varsa çıkartsın ortaya.  Laz reiste var mercedes benz Göztepemizle turuncu maç yaptı. İstanbul . Ankaragücü galibiyetini reise armağan ettim ne sanıyonuz kız çocuğumuyum ben utana sıkıla adama hoşgeldin demeye gitcem maç sonu. Note: Başlıksız not Damlayı az beğeniyolar Damla ağlıyo. Damlayı ne kadar beğenmişler Defne? Hehe. Baba oluyorum. Hemen değil ya Damla. TANRI m bağışlasın. Damla baban ponçik miydi ? Çok seviyodum senin yazdıklarını.
Note: Başlıksız not Damlayı az beğeniyolar Damla ağlıyo. Damlayı ne kadar beğenmişler Defne? Hehe. Baba oluyorum. Hemen değil ya Damla. TANRI m bağışlasın. Damla baban ponçik miydi ? Çok seviyodum senin yazdıklarını. Note: Başlıksız not 173 - 35 : 138 -18 120 + 10 130 2 foto 2 5m turuncu 33 3.    #     36 + 2 38 ( üstteki mr muscle yi almazsanız )  2 sonuçlu.  benden bu kadar. Bunda yoruldum baya. Bu benim işim değil karşıma çıkıyor bende yakalıyorum. Oyun oynuyoz işte 3 yıldır oynuyoz zaten.  Damla bi daha yapma bak. Yarın başlıyom kitaba . Senin o minicik yanaklı foton bende var dün sevdim. Yada önceki gün. Hiç fire yok. Herşey yukarıda yazdığım gibi. Kendi kendinize şey diyonuzmu ? Sinan şibil sen nasıl bir manyaksın. Bundan çok hoşlanırım. Sırat köprüsü azrail hızır yalan. Hiç bir ayette yok. Hızır var onunda konusu sünnet dışı. Sen TANRI nın adetinde bir değişiklik bulamazsın. Mertcan o instagramdaki turuncu polarlı resmini alamıyom Damla bir yolunu bulup kızar diye silme tamam mı onu. 26 şubat. Damla yorum yapmış simge dabak merve tamur. Birde temmuz 2013ten jj plaka kırmızı mazda. Yormayın beni artık kimde turuncu varsa çıkartsın ortaya.  Laz reiste var mercedes benz Göztepemizle turuncu maç yaptı. İstanbul . Ankaragücü galibiyetini reise armağan ettim ne sanıyonuz kız çocuğumuyum ben utana sıkıla adama hoşgeldin demeye gitcem maç sonu. Note: Başlıksız not Bu benim için burun delmekten daha zordu. Wiz khalifa görüyon demi mertcanda yazmış. Gel beraber ateş edelim onlara siz kimi mahalleye sokmuyonuz diye :) Bunların eline diline düşceğine damdan düş daha iyi. Halimi görüyon. Konferansta halkı selamlarken diyceklermiş . Wiz khalifa kuruçaya giremez.  Merhaba nasılsın? Wiz khalifa kuruçaya giremez. Sağol sen ? Hahaahaahuaaaua Açıkta kalan resimleri koycaklar önüme. E bunlar ? Hah işte onlarda size girsin. Magazincisi bile aynı kafada. Adam ve kız türkiyede yaşasa 4 çocuklu aile kuru bir fotodan kavga etcekler. Küfür etmek istemiyorum ama tamam kız güzel de o da david beckham be bilader. Değişik değişik yakıştırmalar... Note: Başlıksız not Bu benim için burun delmekten daha zordu. Wiz khalifa görüyon demi mertcanda yazmış. Gel beraber ateş edelim onlara siz kimi mahalleye sokmuyonuz diye :) Bunların eline diline düşceğine damdan düş daha iyi. Halimi görüyon. Konferansta halkı selamlarken diyceklermiş . Wiz khalifa kuruçaya giremez.  Merhaba nasılsın? Wiz khalifa kuruçaya giremez. Sağol sen ? Hahaahaahuaaaua Açıkta kalan resimleri koycaklar önüme. E bunlar ? Hah işte onlarda size girsin. Magazincisi bile aynı kafada. Adam ve kız türkiyede yaşasa 4 çocuklu aile kuru bir fotodan kavga etcekler. Küfür etmek istemiyorum ama tamam kız güzel de o da david beckham be bilader. Değişik değişik yakıştırmalar... O fotoğrafta yanyana oturup selamlaşmasalar da aralarında 3 sıra boş olsa birbirlerini tanıdıkları için arada kaçamak bakış atıp selamlaşmasalar bunlar bu seferde gizli aşk polimi yaparlar siz bunları bana sorun. Ben bunların ciğerini bilirim. Bellacım eğer seninle oynamadık diye üzülüyorsan kusura bakma ben bundan sonra kızlarla aşk oyunu oynamayı düşünmüyorum. Bence gurur duyulacak bişey :D Tamamen fesatlık başkan benim tarzımı biliyon. Ama severim. Yok be kerem özcan hareketleri bunlar Kereme birşey yaptırmak istiyorsan eline dalga geçeceği tersleyeceği koz ver. Zayıf noktası dayanamıyor böyle şeylere. Yani bilmiyorum Adnan babanın muhbiride olabilirsin abi. Zaten herkes çay içti sen kahve istedin beni yanına oturttun. Damlayı çok seviyom. Damla banane çok utanırım. Lütfen gelirken çiçek almayım Damla nolur. Note: Başlıksız not Bu benim için burun delmekten daha zordu. Wiz khalifa görüyon demi mertcanda yazmış. Gel beraber ateş edelim onlara siz kimi mahalleye sokmuyonuz diye :) Bunların eline diline düşceğine damdan düş daha iyi. Halimi görüyon. Konferansta halkı selamlarken diyceklermiş . Wiz khalifa kuruçaya giremez.  Merhaba nasılsın? Wiz khalifa kuruçaya giremez. Sağol sen ? Hahaahaahuaaaua Açıkta kalan resimleri koycaklar önüme. E bunlar ? Hah işte onlarda size girsin. Magazincisi bile aynı kafada. Adam ve kız türkiyede yaşasa 4 çocuklu aile kuru bir fotodan kavga etcekler. Küfür etmek istemiyorum ama tamam kız güzel de o da david beckham be bilader. Değişik değişik yakıştırmalar... O fotoğrafta yanyana oturup selamlaşmasalar da aralarında 3 sıra boş olsa birbirlerini tanıdıkları için arada kaçamak bakış atıp selamlaşmasalar bunlar bu seferde gizli aşk polimi yaparlar siz bunları bana sorun. Ben bunların ciğerini bilirim. Bellacım eğer seninle oynamadık diye üzülüyorsan kusura bakma ben bundan sonra kızlarla aşk oyunu oynamayı düşünmüyorum. Bence gurur duyulacak bişey :D Tamamen fesatlık başkan benim tarzımı biliyon. Ama severim. Yok be kerem özcan hareketleri bunlar Kereme birşey yaptırmak istiyorsan eline dalga geçeceği tersleyeceği koz ver. Zayıf noktası dayanamıyor böyle şeylere. Yani bilmiyorum Adnan babanın muhbiride olabilirsin abi. Zaten herkes çay içti sen kahve istedin beni yanına oturttun. Damlayı çok seviyom. Damla banane çok utanırım. Lütfen gelirken çiçek almayım Damla nolur. Oda Bebeğimin adı. Paşamızında keyfi yerinde. Zaten hikaye ben gibi. Var daha bir iki şey. Şeytanın poposu. Küba. İzlediğim 2 cinema filmi. Turuncu. Kulağımıza bra olarak geliyor.  Kurcalarsak bir iki yakalarız yine. jj. Rosee yide beğeniyorum ama jasondan korkuyom. Aynen yakaladınız siz. Damla üzme bir daha kızı yeter. Hayır tatlım genel. Ama seni kurtarmış olmayı da çok isterim tabi. Çocuğumun adı konusunda emin değilim ama daha iyisini bulamazsam bu olur. Hızlı ve öfkeli de şuan içinde bulunduğumuz durum. İntikam kuşandım ve cısss. Yani genel yapmışız. Ha siz zaten çok iyisiniz. Ama bu işte beraberdik. Trump ı sevdim. Patlatcam dedi patlattı. Bugün suriye de bebeklerin tepesine değişik kimyasal lar yağmıyorsa bu trumpın merhametidir. Düzenlemeyi öne alıyorum. Şu anda dünyada bu düzen varmı bilmiyorum ama TANRI dan başka sahibiniz yoktur ayeti kölelik düzenini haram kılıyor. Bir kanun olarak eklemeye gerek yok. Kaleme and olsun 1 5  Bizler ki şerefli bir uyarıcı vasıtasıyla TANRI nın bağışıyla hakka iletildik. TANRI nın nimeti daim olsun. Doğduğumuz gün de , öleceğimiz gün de rahmet ümmetimizin üzerine olsun. Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olayda TANRI mıza şükürler olsun. Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem. Note: Başlıksız not İzmir sana hayran . Dillerden düşmüyon. Şarkılar çok iyi bir eğitim dilidir. Çokcuklarınıza hakkı dinletin. Beyin temellerine hak yerleşsin. Ama onların seveceği müziklerle temel kelime cümleleri aşılayın. Yusuf Peygamber in Peygamber lik tebliği hiç bildirilmemiş Yahya ve Zekeriyanında öyle. Yusuf hapisten çıkıyor hazineyi emrine alıyor sonra babasına kavuşuyor. Emrindekiler Peygamberliğine değil makamına hizmet ediyor. Kralın adamları. Ama zaten Yakup bir Peygamber olarak hayatta. Yakubada biat etmiş durumda değiller. Zekeriya ve Yahya içinde tebliğ konusu ele alınmamış. Sonra kitabı toparladığımda bu konu üzerine bir daha düşüncem. İbrahim ve Lut un aynı dönemde yaşayıp ayrı ayrı tebliğ yapmış olması düşündürücü.  Hayatınızı etkileyecek sizi yanlışa sürükleyecek herhangi bir ayet söz konusu değil. Böyle de kalsa sizi yanlışa sürüklemez ama bir düşünmekte fayda var. Sen bu dünyaya kralın hazinesini koruyup zengin olmaya gelmedin anladın mı mutlaka tebliğ yapmak zorundasın. Sen bir uyarıcısın. Söylediğim gibi sizi etkileyecek bir durum yok. Ama hakkı görmüşken birşey olmaz deyip geçmemeliyiz. En kötü hiç bir yere bağlayamadık onuda İdris gibi yazcaz. Hikayeye bir yerden sonra görevini yerine getirdiyi ekliycez. peygamberlik hapiste geliyor olmalı. Bu böyle olmaz Yusuf tebliğ yapmak zorunda. Hapise kadar gelsin hikaye sonda bir ayet var onlar işin gerçekleşmesi için tuzak kurarken sen onların yanında değildin diye. Hapis tamam ama gerisi olmaz. Hikayeyi eksiltmişsin öyle bırakmışsın sizi gram etkilemez. Ama vicdanınızla konuşun ki böyle Peygamberlik olmaz. Yusuf tebliğ yapmak zorunda. İlla tebliğ yaptığı ayetler olsun değil Yusuftan başka tebliği bildirilmeyen Peygamber lerde var. Diğerlerinde sıkıntı yok. Yusuf kralın hazinedarı olup kralın kanunlarıyla halk yönetiyor. Ne diyor ayette Peygamber açık açık tebliğini duyurtmadıkca görevini yapmış sayılmazsın. Kuran temizliği olarak bıraktığım doğrudur Kaynak Kitaba bu hikayeyi düzenliycem. Şüphesiz TANRI m benimledir. Bak hikayeler karşında ben karşındayım. Muhammed e sor bakalım bu benim davletimin hazinesi sen gel buraya efendi ol benim kanunlarımla insanları yönet ? Kendi ağzınla sen öner bakayım sana ne diyecek. Demeyecek mi güneşi sağ ay'ı sol elime koysanız yinede vazgeçmem yolumdan. Bu ayetler tepenizden inmedi yeryüzündeydi 1400 yıldır. Bir kısmınız 1400 yıldır bu ayetlere inanıyorsunuz. Ben sadece TANRI nın izniyle önünüze hakkı koyuyorum. Ben bunu böyle bırakmam ben bunu temizliycem. TANRI nın şerefli kullarının adını lekeyle bırakmam. Hiçbir şey bulamazsam TANRI Yakup'u ardından Yusuf'u gönderdi görevlerini yerine getirdiler yazcam. İdrise yazılan gibi. Doğru mu ? Doğru. Tabi orasıda karışık. Kral herkesi susturuyor kadınlar konuşmaya başlıyorlar herkeste mükemmel dürüst . Kral 1 de yusufun suçsuz olduğunu anlıyor 2 de nasıl giriyor içeri tuzak kurdular fln flnda çok kopukluk var. Tuzak kuran insan yalancı olur bunlar patır patır döküyor doğruları. Eskiyide karalıycam. Herkes o yaşlarda biraz şımarıkti dinlediğim güzel seslerdensin sen. Başarılarının devamını dilerim. Bence bırak idöl midöl ayaklarını kendi tarzında söyle zaten kendine yakışanı bulabilecek bir tarzın var. Damlada lisede ankete boş zamanlarımda mankenlik yapmak istiyorum yazmış onu egosu seninkinden daha yüksekmiş yani. Sen kızma ben kızarım. Bu yakıştırmaları haketmediğini düşünüyorum zamanla o ergenlik şımarıklığınıda üstünden atarsın yaşın genç. Alınma bunlara hepimiz ya şımardık ya da içimize kapandık. Tc insanı böyle kendinden olanı paçasından çekmeye meraklı oluyor. Ben bunların ciğerini bilirim. Sen bunları bana sor.  Bence ayşeyi hatun önal tarzına yönel. Türk popu gelişsin büyüklerini takip edersen aynı tarz şarkılara devam ederiz. Dallanıp budaklansın türk popu. Şarkılar hep bir tarz. Serena resante sen ne biçim arap kızısın amk. Damla yoksa fake hesap açtın beni mi takip ediyon? Eğer öyleyse çıplak erkekleri paylaşma . Sen değilmiydin ya o arapça birşeyler yazıyordu hep fotoların altında. Ne var amk sanat sanat içinse eğer ayşe hatun önalınkiler daha sanatsal. Sanat toplum içinse de toplum olarak sıkıldım. Ayşe hatununkiler daha toplumsal. Sivri dilliliğimide çok seviyorum. Hiç te polyannacılıkla işim olmaz. Note: Başlıksız not Damlam senin pazularını yerim be. Damlacım 11 gibi kıbrıs şehirlerinde olursan beraber dostlar fırınında boyoz yumurta yeriz. Bekliyorum canım by. Dinimizin adı Devrim olsun mu? Devrim ?   Hadi ? Devrim daha eskilerden evrensel kullanılmış bir kavram. Biz Hadici olalım onlar hanici. Evet onu bayrağımız olarak düşünüyorum. Turuncu zemin yasemin çiçeği (beyaz renk) üzerine yağmur Damlaları. Emrah abi şey diycen.  Anne hadi mi?  Kerem özcan dedi çiçek erkeğe yakışır diye. Sevdim bnde sonradan. Efe edirneye baktım adam baya iyi. Hayır tatlım üzülme. Benimki intikam turuncusu. Bayrağa koyacağımız turuncu kapalı renk. Ondan bişey olmaz be. Ne olur bir tane kapak resmi iş için lazım. Sinemacılar gibi. Ortalanan lazım gezegeni haklısınız. Uzak gemilerin üçgenine. Ama karanlık kalması lazım ışığı ve boya rengini hesaplamalıyız. Ne kadar hesaplardan hesapla alttaki demiri akşam yok edemezsiniz. Karanlığa yapcaz karanlığa. Başkan çok iyi bişey buldum. Mesela bir karagöl lazım. Gece olması lazım. Devamlı festival gibi bir düzen heykel ağaçlar üzerine ışıklı büyük baykuş maymun ne bileyim buna benzer büyük şeyler.  Bunun üzerine düşüncem. Aslında dedim ilk denize ağaç üstüne bir martı oturtayım sonra vazgeçtim. Bunu nerede kullanabiliriz ? Ne olabilir bu mesela ? Yeter ben ticaret düşünmiycem biraz. Sonra düşüncem. Tamam düşünmeyin otel yapcam öyle. Ağacın üstüne asansörle çıkcaklar kuşlar flnda odaları olcak. Değişik bişey. Bu kenarda dursun. Çocuklarıma mal bırakmam lazım. Ormanda çıplak yaşam bu öyle baykuş maymun falan filan dan bir açık hava discosu ekvatoral alan deniz kenarısın havuz bilmem ne ayarlıycaz birşeyler. Çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılamalıyım. Note: Başlıksız not Uçan arabalar gibi uçan leylek martı ... 2 kişilik taşır. Onun gibi birşeyler. Evet Damla Hadi. Bugün başlıyom kızma heyecanlı. Damla baban ponçik mii? Haha birdi iki oldular... 8 dakikalık videoda ferhat abiyi zanıyonuzmu hahahaha Ferhat abiyide severiz ha oda bizim abimiz ve ailemizin böyle bir rengi. Birde mert anılın hatayda yüzünü adamın ceketine silmesine çok gülüyom. Damla önce profil resmini kedili foto yaptın sonra 8mart paylaşımını anı olarak paylaştın. Çıldırıyorum resmen delilleri elinle gözümün önüne koyuyorsun. Damla sana ölürüm be. Ben inanılmaz mutluyum. Geleceksin. Denize surf fln yapcam kuşlara bağlı oyunlar fln. Bazen de Josephine muc yazılı pankart uçururum. Güzelim senin elinden birşey gelmez seni bu durumda buldum zaten. Dikkatli olman yeterli. Ağıyla büyük ateş çıkaran akrobatik şeyler yapanlar varya onuda ejderhanın üstüne uygun bir yere yerleştirdikmi discoya. Güzel manita. Since 1u ile saçların küt olanın arası. Sen düşünme böyle şeyleri. Damla ben bunu 7 günde bitiririm. Varmısın iddiaya. Yok güzelim ordan beri aşığım. Geri dönüş ödül olduğun gece başladı. Konserlerde herkesin elinde telefon hikaye paylaşması sınırını bozuyor demi :) bunun için güzel bir konuma kamera yerleştirsek bir bilgisayar aracılığıyla instagram nicklerini yazsalar otomatik herkesin hikayesine canlı yayın yapılsa kıyak olur. Ben bilirim böyle şeyler senin karakterini dünya görüşünü isteğini sinir eder. Rapi pop kafası yaşıyorlar. E şeyim işte artık ben. Rap fak. Yavru snoopdogg. Törehan abide çok değişik bir adamdı.  Açık konuşursak ki bunda fayda var çünkü farkındayım sizi sevmediğimi düşünüyorsunuz öyle değil. Ben insan severim ama bana polyannacılıkta yaptıramazsınız. Ve daha önceden söylediğim gibi göze batırılacak şeylerden hoşlanmam. Konuya dönelim. Gidiyorum elimdeçanta tüm bağlantımı kestim bir anda diye şarkı yaptığından beridemet akalını hiç dinlemedim. Ondan öncede az dinliyordum. Ondan sonrada bazen denk geldim. N'apcan ben de böyle bir insanım. Note: Başlıksız not Abi masayı nasıl attım merdivenden geldim mızmızlık yaptım sana :D Salak insana tahammülüm yok. Gerizekalı belimiz sakat hala salak olayım diye uğraşıyo. Onun ben müdürlüğünü sikeyim. Emre nin kardeşi bir korktu görmen lazım. Alayına caz. Cash flow uda o tanıttı bana. Masada güray abiyle oturduğumuz gibi . Çavo. Denize atcaktım ibneyi. Kale abiyle kaçtığımız gibi. Ayıp ediyon finali anlattım. Oralar gelişme. Ben sinirlenince kendimi boşaltmak zorundayım. Olmuyor yani kendime gelemiyorum. Kafamdaki kırık mı ? Yalan amk. Ben çirkin kız sevmiyom bi defa. Alkollüyken oluyor bazen. Üstümden pirimmi yapıyo o kaşar ? Ulan onu taciz etmeyim diye o tarafta yakın yerde daldım suya. Birde beni mi kullanıyor ? Başkan o karı benim tarzım değil.  Selvi zamanında da kadın boğazlama sesi duydum. Onların en güzeli firdevsti yürüsem ona yürürdüm. Çukurculara bak bizi yiycekler. Şey beynimi hızlandırmayın. Kötü oluyor. Ben kendimi bilirim oğlum o kalabalıkta müşterilerle içli dışlıyken yapmam böyle şeyler. Orada iş yapıyoruz. İnsanların karısının kızının arasına giriyoruz. Bu biliyormuydunuzlarda sıkmaya başladı. Sordunuz anladık işte bilsek önceden söylerdik.  Lan nolur ben her an her ortamda kadınlara bakarım zaten. Sanki kadın izlemeyi yeni sevmeye başladık. Kadın oğlum bu neden bakmıycam . Bilader ciddiyim taciz etmeyim diye kumsala yakın yerden girdimde vurdum kafamı be. Hala uzatıyon. Ben salakmıyım amk dizimin üstü boyunda yerden suya dalayım kafamı vurayım. Benim yanıma 100 tane kadın koy yoldan geçen 101 inci kadına güzelse yine bakarım. Hoşuma giderse süzerim gitmezse kafamı çeviririm. Kimine hiç alakasız bakarım kimine hiç bakmam. Yani ben anlatmaya utanıyorum bilader.  Sonradan doğrusunu açıklamak zorunda bırakma beni. İçinde bulunduğum ortam öyleydi. Yalan , oldu , olmadı boşver pek önemli değil. İçinde bunduğumuz ortam buydu. Sakat olmasıyla alakası yok. Bence çok Sexy di kocasınıda 2 3 gün sonra gördüm. Dil bilmiyordum. Falan filan. Ben doğruyu söylerim ben yaşamışımda ben yapmamışım ki bunları. Kilolu olunca çirkin mi oluyor illa. Bence kadın çok sexydi. Hayır bu olmayacak. Onları ben anlatmıycam. Ya kabul edeceksiniz yada suscam. Benim görevim o tarihte biter. Hayır esra seninlede şişmanladığın için arkadaşlığı kesmedim. Benim arkadaşlık anlayışım bu. Sıkılıyom bir süre sonra . Hep değişmiştir benim arkadaşlıklarım yeni hayatlar yeni insanlar hoşuma gidiyor. Başka merak ettiğiniz varmı ?  Nuran hala mı ? Annem olsun kabulum be. Haha. Boşluğuma geldi olur öyle şeyler. Bende annelik diye bir kavram yok. Yok işte. Ben ve hayatım ailem arkadaşlarım. Yaramaz Bella ! Yine yaramazlık mı yapıyon? Lakap olarak kullanıyom ben onu. Yanımda kim kime ne derse o o benim için. Bilmiyom hatırlamıyorum. Bu sizin de bir oyununuz olabilir. Hatırladığımı koyuyom zaten önünüze. Esrarın üstüne midem bulanmıyor. Ama o günde 4 5 bardak içtik bişeyolmadı şimdi bulanır ama içmiyom ya hiçbirşey. Bence aleyna daha tatlı. Ama onuda tanımadım gibi birşey. Zeynebi biliyonuz.  Bilmiyorum öyle olmalıymış gibime geliyor. Özel bir sebebi yok. Çok yakın hareketleri zaten sevmem. Ne alaka. Karşı taraftan bu yakınlığı görmeden hiç bir kız arkadaşım ada yakınlık kurmadım. Rihanna bebeğim. Haha efe edirne nasıl öptüm kafanı. Sinan dince emanet verdim vermesemiydim engellilere Lsd yapıştırmaya gidiyor lar yanında kız arkadaşı var. Kız Damla gibi çok tatlıydı. Ufak tefek sıcak konuşkan. Ege yi zaten tanıyordum Efe ile de bir sorunum hiç olmadı. Zaten benim kimseyle bir sorunumda olmaz. Ben suskunum ama insanları izliyorum. Onları konuştuklarından değil yaptıklarından tanımaya çalışıyorum. Berkaydan tanıyorum ilk Efeyi. Berkayla tabiki çok samimiyetim yok ama arkadaştık. Behçet abilerde Berkayla samimi olduğun için değil Behçet abi için kaldım. Hareketlerinden hakkımda olumsuz bir düşünceye sahip olmadığını ve merve hakkında konuştuğunu biliyorum. Sahte insan değiliz ki bunun aksini iddaa edeyim. O pankartıda Behçet abiye Hasan babaya moral olsun Göztepeye güzellik olsun diye hep beraber yaptık. Bunun aksini konuşmaya lüzum yok. O yanaştı bana birkaç gün sonraydı. Ben birşey yapmadım sonra buluştuk. Yani bence sevmedende sevişmeliydik :) şu anda öyle düşünmüyorum. Note: Başlıksız not Günah. Size kalp. O kız rümeysa naz mı ? Çok tatlıydı o kız bir gün ağlarken gördüm üzüldüm. Birisinin tatlı olması onu ikinci defa gördüğümde selam vermem için yeterli bir sebep değil. Övünç ve Saygın abi gibi. Yaşlarımızın yakın olduğunu bildiğim için abi demiyom. Normalde görüntü yaşına göre hareket ederim. Yeşilyurt kersi. E iyileşmişim ışte daha ne istiyonuz. Benim çağrının parasını çaldığımızdan haberim yoktu. Parayı yemeye başladık öyle haberim oldu. Parayı alırken de bunun bizim hakkımız olduğu söylendi. Suçlamaları kabul etmiyorum. Merveyi görmekten hoşlanmıyorum. Sinirimi bozuyor. Selana gomez kadınlık sahne şarkı olarak birsürü özellik barındırıyor. Keyif alıyorum. Bir iki takip kadarıyla hayat tarzı da başarılı.  Ballı teyzem selamlar. Taylor hill i arada bir alnından şakağından fln öperim. Bu farklı birilişki. Kendinizi ben gibi düşünürseniz farkına varabilirsiniz. Lais değişik. Bazen abla bazen kadın bazen daha farklısı. Adrianalima öyle değil o hep kadın. Diziyle bir alakamız olduğuni hatırlamıyorum ama şarkı bariz ortada.  Bu konuyu hatırlamak istemiyorum. Şeyma subaşını takip etmekten hoşlanıyorum. Sedef avcı da öyle hem aktifler hemde görsel çok güzel. Yüzler gülüyor fotojenik. Mel❤isa. Başkanımıda çok sevdim. Erdem abinin de üstümüzde emeği çok. Kimse bize böyle bir katkı sağlamadı. İllaki akılları yetmedi ama o güne kadar kimse bizim için bir gelecek hazırlama derdine düşmedi. Tabi eğitim dönemini saymıyorum. İş anlamında. Romeyide şakağından. Evet güzel kızlarımı alın şakak. Efeyle sezgini kafa. Bellacım sen biraz yaramazsın. Hüsnü abi çok iyi barışyan tanıyomilk. Ataman da çok delikanlı adam. Ağırlığı diyaloğu kendini yüksekte görmemesi çok iyi. Herkes o kafada değil. Burcu o gün denize girdiyse ondan tanımamışımdır belki. Hatırlamıyorum. Seni hatırlıyom mavi giymiştin hehe Ben orda onayın hocasını beğeniyordum. Çok tatlıydı. Sarışın ikizlerin manitası ayağı pansumanlı olan kız Damlanın arkadaşı firdevs.Aklıma gelen bu kadar. Benim güzellik anlayışım bu başka model için yyarmam kafamı fln. Damla ben öyle olsun istemiştim biliyomusun. TANRI ma şükür beni seviyormuşsun. Ben sözlerin anlamını bilmiyorum Taylor. Yetişkin klip ve şarkılarını beğeniyorum. Zamanla büyüyor insan. Gigi sende çok tatlısın. Hiç de yaramazlık yok. Note: Başlıksız not Günah. Size kalp. O kız rümeysa naz mı ? Çok tatlıydı o kız bir gün ağlarken gördüm üzüldüm. Birisinin tatlı olması onu ikinci defa gördüğümde selam vermem için yeterli bir sebep değil. Övünç ve Saygın abi gibi. Yaşlarımızın yakın olduğunu bildiğim için abi demiyom. Normalde görüntü yaşına göre hareket ederim. Yeşilyurt kersi. E iyileşmişim ışte daha ne istiyonuz. Benim çağrının parasını çaldığımızdan haberim yoktu. Parayı yemeye başladık öyle haberim oldu. Parayı alırken de bunun bizim hakkımız olduğu söylendi. Suçlamaları kabul etmiyorum. Merveyi görmekten hoşlanmıyorum. Sinirimi bozuyor. Selana gomez kadınlık sahne şarkı olarak birsürü özellik barındırıyor. Keyif alıyorum. Bir iki takip kadarıyla hayat tarzı da başarılı.  Ballı teyzem selamlar. Taylor hill i arada bir alnından şakağından fln öperim. Bu farklı birilişki. Kendinizi ben gibi düşünürseniz farkına varabilirsiniz. Lais değişik. Bazen abla bazen kadın bazen daha farklısı. Adrianalima öyle değil o hep kadın. Diziyle bir alakamız olduğuni hatırlamıyorum ama şarkı bariz ortada.  Bu konuyu hatırlamak istemiyorum. Şeyma subaşını takip etmekten hoşlanıyorum. Sedef avcı da öyle hem aktifler hemde görsel çok güzel. Yüzler gülüyor fotojenik. Mel❤isa. Başkanımıda çok sevdim. Erdem abinin de üstümüzde emeği çok. Kimse bize böyle bir katkı sağlamadı. İllaki akılları yetmedi ama o güne kadar kimse bizim için bir gelecek hazırlama derdine düşmedi. Tabi eğitim dönemini saymıyorum. İş anlamında. Romeyide şakağından. Evet güzel kızlarımı alın şakak. Efeyle sezgini kafa. Bellacım sen biraz yaramazsın. Hüsnü abi çok iyi barışyan tanıyomilk. Ataman da çok delikanlı adam. Ağırlığı diyaloğu kendini yüksekte görmemesi çok iyi. Herkes o kafada değil. Burcu o gün denize girdiyse ondan tanımamışımdır belki. Hatırlamıyorum. Seni hatırlıyom mavi giymiştin hehe Ben orda onayın hocasını beğeniyordum. Çok tatlıydı. Sarışın ikizlerin manitası ayağı pansumanlı olan kız Damlanın arkadaşı firdevs.Aklıma gelen bu kadar. Benim güzellik anlayışım bu başka model için yyarmam kafamı fln. Damla ben öyle olsun istemiştim biliyomusun. TANRI ma şükür beni seviyormuşsun. Ben sözlerin anlamını bilmiyorum Taylor. Yetişkin klip ve şarkılarını beğeniyorum. Zamanla büyüyor insan. Gigi sende çok tatlısın. Hiç de yaramazlık yok. Bu savaş konuşmalarınıda çok uzatıyorsunuz. Boş yapıyorsunuz. .... haddini aşıyor , füze kumandası masamda , saldırırır , bilmem ne ? - gönder gelsin. Olmaz. Rüzgarda kalırsak hasta oluruz. Damlam başka ne istiyon söyle bana sana sevdiğin ünlülerin ceketini fln alayım mı ? Bir ayhan keser değildik ama bizde abilerimizden çok keydik. Bilader bu şarkılar filmler sizin. Biz size bile şen veriyoruz. Yer veriyoruz. Kalbim çukurda gazapizm cem adrian çukur. Hadi. Sanat farklı bir olay. Hayranlık farklı bir olay. İstediğin mevkide ol sanata sanatçıya hayranlık beslemenin ondan bir şeylere sahip olma isteğinin önüne geçemezsiniz. Ancak duygularını bastırırsın. Biraz şaşırdım evet ama sana gay gözüyle bakmıyordum. Çok eğlenceli bir klip. Bebek sakla onların hepsini müzeye koycaz. Yada bir sporcuya hayran olmak. Doğru değil. fotoları bir tablo olarak yeter.  Note: Başlıksız not Lütfen gezermisin ya Josephine ile evleniyoruz adlı eserime başlıycam. Jasmine kıskanıyoo. Sinan bende buzun üstünde soyunmak istiyom. - Damla saçmalama sen küçücüksün hasta olursun. Babam yaptı ya oklavayla vura vura.Haha yani geçmişimdeki yalanlarımı tartışmamalıyız. Bundan daha büyük ve gereksiz yalan olabilirmi. Sebebini bilmiyorum ama artık yalan söyleme ihtiyacı (ihtiyaç olmadıkca) hissetmiyorum. Genel olarak vücudumun özelliklede temizlik bölgesinin kıllarından çok rahatsızım. Koparmak psikolojik elimi ovalamam gibi. Bir ara bacağımda çok büyük bir yuvarlak yaptığımı hatırlıyorum. Ben bu konuları bir talk show  da kral çıplak gibi bir yerde hep açıklamayı düşünüyordum. Gelecek doğruyu bilsin birşeyler uydurmasın. Bu yükü Üstümden attığınız için teşekkür ederim. :) Benim için sıkıntı değil. Bunlar benim paçama yapışmaz. Ben bu sorulara cevap vereyimde kim neyi istiyorsa onu kabul etsin. Şu hayatın en çok ta bu yanını sevdim. Herşey meydana dökülüyor herkes sana mecbur. Bunlardan biriyle makam sahibi bir insanı ne hale sokarsın.   Biz buyuz. Oo ne güzel herkes bizi seviyor bizde onları sevelim polyannacılık yapalım değil. Herkes bizi sevmek zorunda. Adriana lima sende hamileysen söyle artık yeter be. Oğlumu kucağıma almak istiyom.  Canım oğlum. Note: Başlıksız not Ezgide merveyle konuşmuyom diye selam vermeyip yüzüme bakmıyo. Kızım ben nerelerden düştüm sen biliyonmu ? Bize koymaz bunlar. Lütfen rahatsız oluyorum. Evet kıza baktım hoşlanmam bakışıydı daha öncede bakmıştım. Ama ne denize onun için girdim nede ona kur yapmak için suya daldım. Ben kızlara yürümeyi bilmem zaten yalnızca bakarım. İlerleyip onun yanından da dalabilirdim denize bunun yerine kıyıda serinleyip çıkmayı seçtim. Biraz daha devam ederseniz 2mizden birinin yalancının üzerine lanet diliycem. Ya siz yada biz. Sevinç ablada aynı. Kuracağım cümle hoşuna gitcek diye devamlı aynı hareketler. Başınız sağolsun. Sizde kendi tarafınızdan anlatırsanız güzel olur. Damla Kerem. Tayyip bey :) Delilleriyle beni dışardan nasıl savunmaya çalıştığınızı neler yaşadığımızı takımın kaptanı olduğunuz için kırmızı kart yediğinizi hislerinizi güzel bir üslup la anlatabilirsiniz. Neyse onu anlatacaksınız yoksa ben sizin beyninizden baştan anlatırım o kitabı. Ne hissettiysenizne yapmaya çalıştıysanız o. Bunun elektronik kitabınıda bascam. Telefon veya tabletten sayfalar videolar flnda koycam. Yapılabilir birşey Bu. İnternetten kitabın satışını yapacaksın. Aslında Peygamberlik delillerim hayatım Damlam üzerinden para kazanmak istemiyorum. Çünkü biz kendimizi ve aşkımızı hiç satmadık. Neyse size bir ilham olur. Elektronik boyuta geçersiniz. Satmayız demi Damlam. Onu açıklama gereği duymadım abi. Benim kendim için böyle bir cümle ve eylem gerçekleştirmişliğim yok. Ne söylediysem o. Aşık oldum Oha be. Çok güzel sende dövmende. Damla resimlerini kaldırma.😡 öpüyom onları. Birde oraya başka dövme yaptırma lütfen. Böyle çok güzel görünüyor. Damla çok sevdiim. Başka yaptırma oraya. Damla memiklerimin üst ortasına bebeklerimizin ayak izini çarpraz ügen üstü çadır gibi alt çizgiyede senin dudak izini yaptırmak istiyom. Olurmu öyle. Diğer bebekleriminkinide sağ ve sol kaburgama yaptırmak istiyom. Kolumla omuzumuda doldurcam. Damla çok heycanlıyım. Dövmen çok güzel. Sende çok güzelsin ama başka yapma oraya tamam mı. Damla turuncu mu ? Turuncuuuu. Ama kitap evleri ile doğru orantılı satmak lazım. İşlerini düşürür. Kitap evlerinden satıp normal kitabı alana isterse ufak bir fiyatlama (değeri) ile satmak lazım. Yol kitabıgibi. Kitabın sonuna da ben ömrümde böyle bir ezmek görmedim tarihte de duymadım yazarmısın. Lütfen. Bundan çok hoşlanırım. Ben jasmine nın adının bile burada geçmiş olmasına üzülmüşken. Bali içtiğimizide o söyledi. Behçet abiyi bir gördüm bir daha size deplasman yok diyo. Naptık ya. Yani abi. Orçun abi neden taşıyacak 2 kişiyiz. Note: Başlıksız not Tamam alcaz sus. :) Sen böyle bul alırız onlardan. Ne var ki bunda yadırgancak. Bundan sonra böyleyiz. Ben de Hulusi Akarın asker kazağını istiyorum. Ben onu sokakta bile giyerim be. Siz gidin stadlarda topçulardan forma isteyin yavşaklar. (Bu planla askerlikten yırtmayı düşünmüyorum. Hayır) Deşifre edildiğimi biliyorum. Başım ağrıyo beynim hızlanınca. İnsanların cesaretlenmesi hoşuma gidiyor. En umut dolu anlarını seviyorum. Değişik bir fantazi. Ama o suriyeliler için söylenen iyimser laflara hiç katılmıyorum. Söylediğim düzenin aksine hiç katılmıyorum. Onların ailesi savaşmalarına engelse bu insanların da ailesi var. Baş tacı yapılmamalılar. Övülmemeliler. Hiç te övülecek tarafları yok. Hiçte polyannacılık yapamam. Ben kimin ne olduğunu ayetlerde okuyorum. Lisedeyken yaptığım o çirkin shop ların hatrına şebnem ferahı öperken de bir foto alırsınız artık. Kerem Özcan Taylor Hill i gündemde tutmaya çalışıyorsun. Farkettik. Benim orayla hiç bir işim yok. Zalimler bize silah çekti. Bizde küfür ile biata gelinceye kadar savaşıyoruz. Benim askerimi benden izinsiz savaşa sokamazsınız. Afrin fln hikaye. Yoo sizle hiç bir alakası yok bu konunun. Askeri yürütmek istiyorum. Siyasi her hangi bir hareketi mi göremezsiniz. Küfür etmek istemiyorum. Uzatma. Aynı düşüncelere sahip değiliz. Savunduğumuz görüşler farklı. Ben bunlar için kılımı kıpırdatmam. Kıpırdatanında kılını sikeyim. Bak yine küfür ettim. İyi mi oldu şimdi. Pkk yı eziyorum. Grim Hakan ın boynundan atkıyı almaya çalışmayacaklardı. Tavım onlara. Ne olacak. Elin teröristleri için bizimle mi savaşacaklar. Neden ? Hiç sanmıyorum. Birleşmiş milletler, nato ve ab kurallarına aykırı. Onlar biz değil mi? Bence onlar biz olmalı. Onlar beni severler. Sen gelcem burada yatcan, sokakta insanlara çirkinlikler yapcan, beni pataklıycan. Sonra bende askeri senin için oraya sokup senin vatanını kurtarcam sonrada seni oraya yerleştircem. Yok ya.  O lavuk kendisi para çalıp bize yediriyordu len bilader. Sonra bize lazım olan parayı isteyince doğal olarak vermiyordum. Bir ton zırlama.  Ya ben sevilecek insanı severim. Ama sevmiyorsamda gitmek zorunda değilim yani. Vakit geçirmek olsun. Bu lavuğuda bir ara sevmeye başladım sonra yine bozdu kendini. Sor bayraklı murata ben buna zaten tav oluyordum. Bilader herkesin içinde hor görüyor bildiğin gibi değil. Benim kendi arkadaşlarımın yanında dışarıdan gelip benimle dalga geçiyor. Ben buna çok sabrettim. Bilmiyonuz. Onu bulup falakaya yatırmak istiyorum da kanunlar el vermiyor Adriana. Damla nın dövmesini gördünmü ? Karın kaslarından daha güzel yee. a nın üstüne şapka koyamadım diye hâlâ yazamadım. Tansuyuda silcem çirkin çirkin bakıyor. Ne yapalım videoyu yapan saçmalamış diye kızın sesini beğenmeyelim mi. Biraz kızı motive etmek lazım. Yaşı büyüyünce kendini bulur zaten.  Alya dünya tatlısı. O beğenme butonu içinde kendime bir düzen oluşturdum. Orası benim evim. Her fotoyu alamam. Kalabalık yapamam. Hasta olursam da silerim. Evet. İş yapıyoruz burada. Adriana lima nın en güzel hali. Çoğunuza göre değil. Ben duru güzellik seviyorum. Josephine sen farklısın. Çok fazlasın sen. Bir kaç farklı foto koyarım karşına. Jasmine içinde büyük kadın olmaya çalışmadıkca koyarım. Damla bebek. Benim için ondan daha güzeli yok. Bu neymiş güzellik yarışması mı ? Çok güzelsin. Bebekler. Tipleri çok hoş değilmi. Leonore ye bravo. Çok sevimli. Yüz ifadesi çok güzel. Melisa eğlenceli ve bıcırık. Bebekler korkmasın. E lavuk Josephine in fotosuna yorum yapmış. Beşiktaş maçı göstertmiycem haberi yok. Bana diyo Gelsene güngörene.   Çok güzel kadın. O alttaki mavi güzel olan bir sürü turuncu içinde çirkin yapmıştı seni. Kıyafet te biraz dardı Saçlarda sıkıntı yok. Modacıların enteresan bir moda anlayışı var. Moda dediğin güzel olursun :D Sende çok güzelsin zeynep silmek istemiyorum ama sonrada ekleyebilirim kitabı hazırlarken. Silmesem ne olur sanki ne yapmışız. Yaramazlık. Adam yüzüme baka baka küfür etti gitti semtine arkadaşlarıyla arkamdan kıskıs güldüler ya. Ben 3 yıldır onlara küfür etmiyorum edildiği zaman küsmesinler diye uzaklaşıyorum. Benim onların peşinden koşcam. Onların ılımlı olması lazım değilmi. Kırmızı kalpten mutlu oluyorum. Yorum okuyorum. Beğenlere bakıyorum. Her detay ile ilgileniyorum. Artık kimse hiçbirşeyi yok etmeye çalışmıyor eliniz ile veriyorsunuz herşeyi. Bu çok mutlu edici. Çağrı taner güzel şeyler paylaşıyor.En son kızdığım için sonradan vicdan yaptım. Denge politikası. Evet bir takım şeyler duydum şu anda bunu konuşmaya lüzum yok. Aynen dedim önce Kerem ile wis khalifa ya laf attırayım sonra ızmir e çağırırım forsum olur. Birgün tesislerde maç var ısmail ilekapı önündeyiz. Laz abi ile Ata abide alkol içiyor. Ismail kirlenmiş abi lere bakıyor. Laz abi döndü ne bakıyon len aşıkmısın bana. Bir hoşuma gitti o günden beri bütün aşk şarkıları Laz volkana. Laz abiye hep aşk şarkısı yapıyorlar bende anlamıyorum. Ismail uyandı eğdi kafasını öne yok abi.  Note: Başlıksız not Herkese günaydın. Sana da günaydın büyücü.kemkümler ne alemde. Vücudunu 360 derece döndürebiliyormuşsun diyorlar.  Bu doru mu . Hadi ben bir çocukluk yaptım sonradan utandım hemen kendimi düzelttim bilader. TANRI aramızda adalet ile hükmedecektir. Benim birisini affedecek olmam onun çok bir işine yaramaz. Bu onun için affedilmenin ilk basamağı. Ben kendime ait bir karaktere sahip değilim. Ben TANRI nın Elçisiyim. Zaten onu karşımda da görmek istemiyorum. Aşkım çalışmak zorunda değilsin. Çok yorgun görünüyorsun. TANRI herkesin gönlüne göre versin. Zayn bey o dudak mı? Gigi nin mi ? Oley o dudak değilmiş. Ali de oğlumun adı. İsa'nın dilinde erkeğin anlamını bulursak bebekleri tamamlarız. Bu kadar istiyom TANRI m. Sutyen diye erkek mi olur. Sevenlerine başsağlığı ve kendisine rahmet diliyorum. Kendisinin inanmış bir insan olarak can verdiğini umut ediyorum. O elinden bir güç gelmeyecek bir konumda. Umarım TANRI ona af ve güzel yurt bağışlar. İstersen çaklıt koyak. Yaramaz Bella 😋 Kulak ile boynun birleştiği nokta dudak için çok iyi.  Bilader biz düşüncesiz insanlarmıyız. Daha neler.  Tamam Damla ama oraya da birşey yaptırma ihtiyacı hissedebilirim o zaman ne olcak. Murnun? Damla Murnun ve gözlerin olmaz öyle dövmemi olur be düzene aykırı. Damla oluur. Yukarıdan aşağı V olcak burnun en alta. İsmail ponçik misin ? Damla turuncuyu serçe parmağım kadar kalınlaştırcaz. Memiklerimin ortasına burnun. Onun üstüne ayak izi çarpraz. Boğazımın altından da iki yana doğru aradaki boşluktan çiçek , hançer , yapraklı dal gibi birşey Memiklerimin üstüne uzatcaz. Sağ sol kaburga bebek ayak izi. Sağ omuz Göztepe. Sağ bilek çiçekli sarmaşık. Ve dahası. Damla senin kızmızıya yakın askılı çiçekli fotoğrafın vardı. Sen onu gösterdinmi Josephine ısırsın seni ? Olmaz. Damlayla be.bilmiyom kafamda bir sürü şey var vücuduma devamlı birşeyler çizemem. Size ne benim vücudum. Vücuduma girmen için Damla ile bağlı olman gerekir. Bunun dışında vücuduma giremezsin. Bende bu çapkınlık oldukça ben daha çok yağdırırım kartal. Ne yapcaz bi dahakine göktaşımı yağdırcaz. Şaka yaptım be. Çirkin şaka. Bence gayet dengeli. Devamlı göz önünde olan sağ bileğim olacak. Denizde fln orası görünür. Böyle başarılı.  Onur kartal ın Berkayın pankartındaki elini de sol koluma yaptırcam. Çok iyi. Sol kürek arkasına da divit kalemiyle cümlenin bitiş noktasını koycam birşey yazcam oraya. Şok kolumun kalanını boş bırakcam. Sağ kolu tamamen doldurcam. Başka da yaptırmak belki arka bacağa bir iki. Dayan , yarına inan. Kanunlar var kanunlar. Dünya kanunları. Ordu ne yapsın. Jasmine sen yazarmısın yazıyı ? Üzülüyorum sen üzůlünce. Çok anlamlı oldu değiştirmek istemiyorum. Sana karşı bir kinim yok. Umarım gerçekleri anlamışsındır. Güneşi Damlanın kucağına oturtup iki yana da sizi oturtmak da geldi aklıma ama bu biraz korkutucu. Karambolde kalmak istemiyorum. Bu günaha yakın yanlış anlaşılabilecek bir resim. Damlanın yazması daha mantıklı. Ama banane damla nereye isterse oraya koyar kendini. Ama o dövmede Damla ile Josephine nın hakkı. Sen hiç yoksun ki bu konuda. Banane bozmuycam dövmemi. İlk baştaki gibi dövmem. Ya ayıp ediyon damla. Birine zehir ilacı sıkarım diğerininde arkasına geçer tekme atarım. Sen sıkıntı yapma böyle şeyleri. Normal ayrılırsak yapmam. Bizde emekleri çok büyük. Yazmıyor olmam anlamadığım anlamına gelmez. Damla şu ikinci gibi istiyorum. Sen ancak Alemlere rahmet olarak gönderildin. İki yana doğru açılacak. Yeter telefon öpmekten bıktım be. Ya onun yazılışını bir türlü aklımda tutamıyorum. Kokoin derken ağzımda dönmüyo kelimeler ama koko hasan. Kokain türkçeye daha yatkın. Farketmez içmiyonuz ki zaten önemli olan yaşattığı. Çirkin olduktan sonra adı selin olsa ne olur güzel olduktan sonra adı pelin olsa ne olur. Pelinler biraz şişman oluyor. Salak bizi yiycek. İzmir çocuğu yuz lan biz. Yer miyiz bu numaraları. Kürtçe anlayan varmı diyo. Var tabiki de ne sandın. Demek kitap böyle yazılıyormuş. Asıl kitap 2. Cümlelermiş demek. Garip. Ruh hastası. İsteklere bak. Ölcektim kurtlar yiycekti amk beni. Burnuma esrar kokusu geldi iyi mi. Ne var başkan ben sokakta kalsam aç kalmam ama sen kalırsın. Birde burdan bak. Sokak kültürü ile yaşıyorsan sokak kültürünü bilmek zorundasın. Behçet abiler gelmeseydi ne olacaktı. Benim onlardan haberim yoktu ki. Ben cebimde param olmadan burda Türkiyenin diğer ucuna giderim ama sen gidemezsin. Turgutlu, kartal birde aşti mi. Kurtlara yem olcaktım sizin yüzünüzden. Bu arada ben Peygamberliğimi de cebimdeki 10 lira ile yaydım. İstanbula gelirken de Ankaraya gelirken de İzmir sokaklarında gezerken de cebimde 10 lira vardı. O 5 lirayı kurtarmaya çalışmayı öğrenmeden bunu yapamazdım. Biz cebimde ki 10 lira ile bu ülkede hükümet düşürttük. 3 ay kendinize gelemediniz. Hiç bir zaman Hani demedim. Hep Hadiyi seçtim. Banane senin sevgilin benim Damla. Aaamina koduğum ibneleri. Saçma sapan müzik dersi yapıyonuz. Bundan sonra okulun bahçesinde davul çalcaz. Kocaları toplayın. Çocukları kapalı odaya tıkıyorsunuz. Sıkılıyorlar. Belki baterist olurlar ben hiç görmedim mezun olup flütcü olan. Ekip çalışması ritme uyum öğrenirler. Note: Başlıksız not O zaman daha büyük alana okul yapcan. Senin için mi kan döktüler toprağa çocuklar için döktüler. Tamam düzeltcem doktoru be ne var ki şaka yaptı kız. Hem melisa inci de ateş mi ediyon tatlı kız yazmıştı su tabancalı fotosuna. Yaa silmeyim. Ne zannediyon. Bu alemde Sinan Şibil devlet okulları. Damla Josephine filozofculuk oynuyo. Canım bebekler. Kurtarcaz sizi bu sıkıcı düzenden. Coğrafya dersin dede yön bulurken harita ile bahçede oyuncak buldurcam size.  Bu hayatın heyecanı meyecanı yok. Pratik sıfır. Ezbere dayalı eğitime son. Hava sıcakken resim de dışarda. Müzik ve resim için bahçede derslikler kurcaz. Feraf ferah çalışsınlar. Şehir yaparken bunları ayarlıycaz hep. Yazık be zaten küçücükler. Siyah ışık oluyor mu? Siyahı zifiri gösterecek. Ya ben Damlayı alnından mı öpsem ? Işıklı. Yeşil gri. Büsbüyük. Yoksa murnundan mı? Damlam?  Omuzundan. Etrafına da yuvarlak halka yaparız marina. Bunu sevdim. Damla öpebilirmiyim öyle ? Topu da bar yaparız. Buluruz ona bir yer. Hayır be o kurtarıcı Isa. Bu İsa'nın 2. Yaratılışı olan aşk. Sinan Damla. Zaten şehirler birbirine bağlı. O ışıklı motorlarada arkadaşlarımızın adını koyarız. Bu şehir bir efsane. Dünya bizimle bir efsane yaşıyor. Bu şehri size bırakmam. Bu şehirde benim düzenim ile yöneticilik yaparsınız. Top boşta uygun yerlere kullanacağız. Van gölü gibi bir yere dağın arkasına saklamayı düşünüyorum topu. Temizlendimi oralar? İzmir ve rio de jenario yu birbirine bağlı düzenliycez. Zaten rio kendisine ait bir duruşa sahip. Bu şehrin amacı farklı. Burası kutsal toprak. Orası tatil bölgesi. Şimdi küçükyalı karşıyaka arasına oturturuz işte. Söylediğim ölçülerde. Folkartın yarısı kadar büyük olur. Etrafını çeviririz. Bayraklı tarafı folkart boyunu geçmez. Diğer yerleri o düzende 20,şer kat yeter. Van gölünü ne yaptın Van gölünü. Bırak kuru kuru gülümsemeyi. Yok be utanmıyom artık ben böyle şeylerden. Öpüçürüz bile. Kerem özcan manitalarımız. HADİ! Şimdi görüntüm süper işte. Salak salak ne güzel kızı moda diye paspal yapıyorlar amk ya. Ama onda suç diyom gel buraya ne uğraşıyon böyle şeylerle Damlayla uyursun. Gelmiyo. Ne olmuş ki. Bende çok yakışıklıyım. Renginden emin değilim. Bulcam bişey her yerde gri yeşil. Boyu da orada çok büyük olabilir ayarlıycam. Omuz kıyak omuzdan öperim. Arkadan karnına sarılıp boynunu da öpebilirim ama bu bir heykel olarak sexy gözükür. Omuz kıyak. Hayır Damlayı en açık pembe renk düşünüyorumda kendimi bulamadı. Saçlarınıda şey gibi yapcaz damla. İstersem akşama kadar tiksinirim gibi. Ama örgüler saçının arkasında birleşcek. Uff bebek gibi arkadaşım oldu. Gömleğimin rengi olurmu? Çok seviyomm. Haha bir gün dernekteyiz ayhan keserle Kerem alt yoldan geçiyor. 10 lirası olan varmı dedi koal yapalım. Bana işliyor, malum karakteri bu. Dayanamıyor. Evet var dedim. 10 000 000 oyun oynayacağız cümlesini şifrelenmiş hali. Damla haklıydı. 10 milyon ile neler yaptım.  Çok uzatıyorsunuz. Boş yapıyorsunuz. TANRI yı ifade ederken bahsetmemiz gereken Teklik kavramı Yegane'dir. Zıtlık içeren kavramlar noksanlıktır. Note: Başlıksız not Sanki makas kullunmayı bilmiyon amk. Koyun kırpar gibi makina vuruyon kafamıza sanane ben makasla kısalsın kulaklarım açılmasın istiyom. Benim kafam değilmi. Daha ayaklarınıda yiycem damla. Bu bişeymi. Eğer ki devlet kendi toprakları içinde ticaret yaptırıp banka hesabı dışarıda olsa dahi dolandırıcılığa karşı bu hesaba el koyamıyorsa başka hesaba para transferini engelleyemiyorsa bu da devletten başkasının suçu değildir. Devlet güvence sağlamak için vardır. Göz göre göre halkını dolandırıcılığa teslim edemez. Düzeltilsin. Bu konuda devletler arası bir antlaşma yapılmalıdır. Halkların malı devlet yönetimince kontrol altına alınmalıdır. Herşey apaçık ortadayken T.Cnin bu hesaba el koyma yetkisi olmalıdır. Yada hesabın dondurulup ülke mahkemesi veya bir adalet komisyonu tarafından deliller incelenmelidir. Her birey özgürce ticaret yapma hakkına sahiptir. Ve devlet bireyleri korumak zorundadır. Orospu. Kandırmış beni. Efo kaybedenler klubune gidelimmi ?. Gözdeyle gitsem öpüşürüz. Hızlıyım artık. Cıss. Hiç alakası yok. Her aynı durumda kalacak türk erkeği gibi başarıya ulaşmaya çalıştım. Sokakta koluma girip duruyordu çok yakışıklı olmuşsun dedi bana. Bende dedim madem yakışıklıyım öpüşelim. Bu saatten sonrada ben öpüşmüyorum. Çok beklersin kapımda yelloz gözde. Senin yüzünden bir sürü dayak yedim. Ama bir haber gördüm. Kızın adı sezgi. Senin için yaşadıklarıma mutlu oldum. Bana diyo abime lazım. Kim senin abin ne kadar tanıyon. Bilader her türlü serserilik sende ben nasıl sana o kızïn numarası nı verebilirim. Saçmalama Damla. İntikam alcam. Napıyon hüseyini facebookamı sokuyon. Sokma Sikerim belanı. Kartları açık oynuyorsunuz. Takip etmeye başladınız gibi yapacaksınız. İntikam alcam. Kapımı çalmayın. Yemezler. Denk gelmedi bilader işten çıktım, askere gittin fln. Çok dert değil mangalcıyı kapatırım size. Note: Başlıksız not Analizciler 2. Kurtlar vadisi vakası geliyor. Çakır Polat. Dizinin başrolü vartolu. Ben burdan ayrılmam Şaşmadan pusulam Falan filan Hepimiz ölcezde Gömün beni çukura. Haklıyız Kazanacağız. Note: Başlıksız not Öğret bana! Daha çok öğret.  Daha çok sen olayım. Dayanamıyorum.  Yapma! Düşeceğim tuzağına... Kucağına. Damla dövmeyi patlatmıyo sen yaptırmamı istemedin oleyy. E bebeksin. Mutlu olursun diye. Fındık fıstık. TANRI m, damla sayılmaz demi. :p Damla olmaz kış tatili yapsınlar banane. Ayrıca kışında ısıtmalı kapalı büyük göl gibi havuz yapsınlar canım. Ne olmuş yani. İsıtıcı diye birşey var biliyormu onlar? Note: Başlıksız not Olur öyle şeyler. Sıkma canını. Hayır bu kerem özcan hareketi değil. Sinan dinç ve emre şıkın ki kerem özcan hareketi. Daha doğrusu sinan dinçinki sitem. Ademin olayı o dönemler birbirimizi hor görüyor olmamız. Ben onlara bana şibil dedikleri için onlarda bana onları arkadaş ortamından görmediğim için kuruntu içindeydik. Göztepede yalıda bu işler böyle yürür bilader. Takıldığımız insanlarla yapılabilmektedir için en alttan başlayıp birkaç adım yükselmek gerekir. Ha diyince o karenin içine giremezsin. Almazlar. Seninki biraz taş atmak. Sıkma canını. Yalıyım demek farklı 10 yıl öncede yalıydım. Yalı olmak ayrı. Oraya ulaşınca güzelyalı oluyorsun. Sezi ilk tanıdığımda enseme tokat atmaya çalışıyodu.  2. Görüşümde kemalizm atkımı keymeye çalıştı. Bunlar hep adam tartmak. Sez yapmaz öyle şeyler. Harbiden bu Alitan hiç pankart davulda taşımadı. Enteresan. Ya orda tanıdım yada yalı montu alırken neco abinin yanında. Abi o montlar çikin olmuştu. Abi takip etmiyonuz sonra üzülüyom. Zaten kitaba yazdım. Takip fln edemem. Seden Damlaya gidiyodum. Manyakmısın keser bunlar beni. :D Abi neden siliyon Damlayı tavlamaya çalıştığımı görmüyormusun. Ya bilader hepinize bir bir cevap mı vercem. DAmLA ya GİDiYORdUm.  Ne var bilader bende analiz yaptım. İzliycez görcez. Damla sen benimle başa çıkamazsında ben yenilirim sana. Ayça özkorun Josephine i kıskanıyorsun? Ulan Damlaya bak kafa zehir gibi be. Ben hiçbirşey in farkında değilim trabzon başakşehir ve alanya turuncularının arka arkaya geldiğini anlamış gitmiş batman li fotoğrafını kaldırmış. İyice ben olsun artık Damlam. Sana da bravo. İşte bu yüzden fenomen olmuyorum. Çekemiyorsunuz. Nasıl yakalandık sivil e abi. Paçasına yapışan sıgara poşetini almasaydım gümletcekti bizi. Tabi beni. Sana bişey demezdim ama başımı yaktı diye barışa çok küfrederdim. Ne güzel mercanda çay içiyorduk. Anlatsana sez gıyaya nasıl tekme attım. Anlat kardeşlerine. Trabzonun formasımı turuncuydu. Bir turuncu vardı trabzonda. Ne tatlı 😋 Zaten yamaç çukurdan gitmek istiyor. Kaçmak istiyor. Başrol vartolu. 2. Sezona uzar bu dizi. Bilmiyom belki belkide bu sezon biter herşey ama başrol vartolu. Acıttın. Keremle foto koyduğundada acımıştı zaten. Ama güldürdünde. Sağol. Mutlu da ettin bazen, hep acıtmadın. Elimi yuttuğun zamanlar çok mutlu oldum. Hâla da oluyorum. Ulan dış ipi varmış be. Ben niye bulamadım. Türkiyede yaşıyoz diye. Amk türkiyesi. :D Dişlerimize bile düşman. Yoksa izmirdemi yok ? Yoo altı üstü bir dış ipi sanki son model arabamı türkiyede olsa izmirdede olur. Bize sunacağınız yaşam standartlarını sikeyim. Sağolun. Kırmızı kart. Tuvalet olsa burdada olur. Ego öyle birşey değil. Altı üstü tutacağı olan bir diş ipi. Nasıl olmaz ya. Bak bana da farketmez haberin olsun. Babamın oğlu değilsiniz. Özgürsünüz. Ben Damlaya kavuşurum. Bunlar boş muhabbet. Beni inkar edemezsiniz. Her yerden delil koyup kıyameti anlattım size. Bunu TANRI dan başkası bilemez. Bu gayb odasından taşınacak bir sırdan başkası değildir. Benim bir sevgilim var. Saçları aklımı dolar? Damla kaldır şu piçi şurdan be. Zaten ben söyledim mahcubum diye. Ben kimseden böyle birşey isteyemem. Kusura bakma lütfen. Anlattığım gibi. Seninle böyle diyaloglara giremem. Lütfen üzerine düşme. Zaten ben çok direndim. TANRI nın bana bağışladığını benden alamazsınız. Bende TANRI nın istemediği hiçbirşeyi sizden alamam. Ama. Neyse. Yaşadıkca görürüz. İlk gün olan hislerimde bir değişiklik yok. Evet onu seviyorum ve çok aşığım. Tamam Damla sizi de öper oranızdan. Bana ne ben taşıycam bir tek Damla nın dudağının dövmesi ni. Ayağınla gelsen basar giderim Damla çıkma karşıma. Ben bunun için mi çektim bunca acıyı. Seni 2 yorumla tavlıycam diye mi ? Kendine gel. Sen Damla Öndersin. Direğe tırmanan ben. Onuda yakaladım atilerin parkta. Hey yavrum Hey. Evet Damla ondan sonra o videoyu paylaştı evet. Ben ona okulda bakıp tweet attım diye hatırlıyorum ama tarihler şaşırtıyor beni. TANRI nın izniyle Damlama kavuşursam beraber düzenleriz. Evet okulda yazdım. Sonra aysa ile bornovaya geldik. 31 ocak patladım. Efeye ocağın ilk haftası söyledim. 2. Hafta bornova olabilir. Bilmiyorum. 31 ocakta patladım. Bu arada damlanın yoldan karşıys geçmesi Mert anılın hikayesi Damla ve aysa video su aysa bornova var. Şubatta da Damla peximete oturmuş olabilir. Hava sıcaktı montumu ağaca astım. Damla nın üzerinde lacivert hırka vardı. Montumu yeni almıştım. Ekim mi ? Hayır. Neron geldiği gün Zeki abi bizden birşey ışte yardım iste çekinme demişti. Kasım mı ? Odönem ince giyiniyordum zaten. Havalar sıcaktı. Damlam yardım edersin bana ? Hayır çok erken tarihler olmaz. Aralık ? Off. Hayır Peygamberliğimin ortaya çıktığı dönem ? Hayır değil öncesi. Aralık kar yağdı. Şubat ? Damlam yardım et. Evet ondan sonra paylaştın damla. Bende çok başarılıymış yazdım.  Döner yerken Efe bana paran varmı diye sordu. Çalışmıyordum. Bayrak için şehit olur Göztepe! temalı çalışmam abi. Bağlamayı beceremiyom yoksa hallederdim onu. Zaten liseye giderken de ayakkabılarımı annem bağlıyodu :s Siz benim namaz kıldığımı biliyordunuz. Ben dedim zaten anlayamazsınız diye. Damla bu komik değil. Bu benim senin için yaptığım en değerli olay. Sen alnı yere değdirip TANRI ya şükretmeye değer bir bağışsın. İfade edemiyorum bunu. Bana ne verseler ben bunu yapmazdım o dönemde. Hiç birşey bilmeyip sapıklık içinde yaşarken sen benim ibadet etme isteğimsin Damla. Damla salaksın. O kadar çok isim yazamam kusura bakmayın ama zafer abiyi yazarım. Mustafa Tanıl ve Fatih Dalyanoğlu abide kusura bakmasın. Abi unutuyom be başım çok kalabalık. Toplu ibadet ederken o dövmeyi kapatırız tamam mı. Kapşon olur, en arkaya veya en sağ en sola geçersiniz. Dikkat çekici bir dövme o. Yok be ne olcak. O dövme olmadan da ben bissürü kadın beğeniyorum. Sahip olcaklar kendilerine. Ölçüde dışında değil ayıp bir yer değil. Özgürlük lerinizin kısıtlanmasına izin vermeyin. Note: Başlıksız not Sen sen ve sen yaptıramazsınız. Size günah. Josephine memelerinide kapatman lazım. Of bu kızlar beni delirtcek. Adriana lima kesin hamile. Yanakları tombikleşmiş 6 gündür evden çıkmıyor. Sus kız. Son 9 paylaşımının 1 i iş 1inostalji 2 si ebeveyn 3ü çocukların 1i şş. 2si iş 7si duygusal. Bence erkek olcak. 😋 Evet hep duygusal şeyler. Sizin için özellikle belirtilmiş erkeklere cilveli görünmeyin diye kanun var. İşveli hareketler yapmayın anlamında.  İncekara İncekara. Malum unutkanlık. Damla göbeğini yerim bana takla attın. Keremin üstündeki ceket çok güzel. Ismail ponçik olduğu için çıkamadı kamyonun tepesine. Güneşin vücudumla seviştiği zamanlar. Öpücüklerinden öpcem seni Damla. Günaydın. Hahshs nasıl taşlardan yürüttüm seni gökay abinin düğününe giderken.  - Dans etmedin benimle seduş :( - E müptezelsin :) Damla nın ilk işi bırakmış olabileceğini de senin peşinden su alcam diye geldiğimde düşünmüştüm abi. Sonra emin oldum. Dönüştede mali ile konuşmuştum galiba. Damlayı görcem diye indim arabadan. Ama yoktu. Belki senin yanında beni görürse sevgili olurduk. Çünkü ikimiz yanyanaydık şöför övünctü. " Biz esrar iççez ha " diye bağırıyoduk. Biz eskiizmirliyiz ha! Hastayım sana. Abi sana yine ısmail ponçiklik yaptı. Haha İsmailllll. Siktiğiminin erzurumluları yalı toplantısına giderken güzelyalıda geliyoruz eski izmir semtinden diye bağırıyo. Haklısın abi gundiler. Nah ona. Ben o insanların gelişmiş bir medeniyet olduklarını düşünüyorum. Gizliden gizliye ve açıkca konuştum ayetiyle Nuhun en azından yapraklara not yazıp sağa sola bıraktığını düşünüyorum nitekim bende sizlerle gizliden gizliye ve bazen açıkca konuşuyorum. Hepinize bunu bağırdığım gün TANRI nın aramızdaki hükmü vereceği gün olacak. Ve TANRI hesabı çabuk ve hak ile görendir. O gemininde günümüzdeki kalitede olma ihtimali sıfır ki bunun için geminin hiç bir yerinde delik olmaması gerekiyor. Kaynak demir... gibi buluşlar gerekiyor. Birbirine bağlanmış odunlar olma ihtimali yüksek. Yanlardan en fazla rüzgarı kesmesi için dallar koysunlar birbirlerine bağlasınlar. Parça parça tabanları birbirlerine bağlasınlar. Yada belkide bugünkü teknolojiyi yaşamışlardır ? Yok öyle olsa civardan haberleri olur diycemde de belkide civarda hiçbirşey yok. Irk ların bilinen tarihleri önemli bu konuda. Çok ta sıkıntı yapmayın kendinize. Yaşarsınız görürsünüz. Ayrıca bir gemi yağlı kazıklar ile de pekala suya indirilebilir. Bunlar zor şeyler değil. Gaybin yaratıcısına imkansız yoktur. Ol der ve olur. Bir insanın 950 sene yaşamasına daha çok şaşırmanız lazım. Tartışmak için tartışıyorsunuz. Boş yapıyorsunuz. Helal len baykuş.  Sinan dinçinkide kıyak. Note: Başlıksız not Damla yaz tatilimi olsun istiyorsun ? Ama böyle daha anlamlı. Hem sana hep tatil. Güney yarım kürede yaz oluyor mhehe. Merve ben onu 5 5 5 55 yakaladım. İlk 5li sıgaramı sana yapıyorum.  Hüdüyle büdü. Kasım ayı çok güzel be. Hem kasımda aşk başkadır. Salakmısın terliycez bissürü sarılcam kaççan uyuyamıycaz fln. O boşta kalan kolu da ne yapacağımızı buldum Damla. Gösteririm. İşte buydum ben ya. En son ki adamın adını yanlış söyledim. Johnny depp 6 s plus. Bu rakam ve harf oyunları büyük hasta yapıyo insanı. Bu konunun üstüne düşmemek lazım. Damla Bunlar istiyorlar ki herşey havadan gelsin. Denizi için yuvarlak örüp ısıtırım ben damla. Bunlar istiyorlar ki yatalım para gelsin. Bildiğin o denizi 3 km duvarla örerim o suyu da bir şekilde ısıtırım damla. Plajında üstünü kapatıp içine ısıtıcı koyarım. Sen düşünme böyle şeyler. Alışmışlar 50 bin liraya ev yapıp 300 e satsınlar. Ben yaz mevsimini denize girmek dışında sevmiyorum Damla. Günün her saati dışarıda kararmadan terlemeden eğlenmek istiyorum.  Pratiğe döktükce yaparsın. Oturduğun yerden herşey dağ. Banane Damla istemiyom yaz. Kasım 1de gel tamam mı? 9 a kadar. Güz bayramî. Yıllık tatillerinde gitsinler denize beni ilgilendirmez. Aptal be. Damla sen yaz mı seviyon. Güz daha güzel tşört üstüne ceket. Kasım güzel ay. Biladerim erzurumlular. Şaka yapıyom alınmayın. Yani o küfürlere şaka yapıyom yoksa hala gundisiniz. Seden sen bana dedim bir tane daha foton var sonra bakarsın sonra kızdın bana. O hangisi. Canım fotom. Abi az kişiyiz ressamları murat benim için dayak yiyince mecbur çamur murata çıktım bulamadım. Neyse iş çığrından çıktı yıkık camide sayımız hemen hemen aynı bu erzurumlular nerden duydu geldi bilmiyom. Sonra adım pusu kurdu ya çıktı. Bana bak sen. Ne org. yapmışım. Tabi sonra olan yine bana oldu. Hehe. Ben bu yüzden sevmiyom işte bu muhabbeti. Yarın yalnız kaldığında elinden hiç birşey gelmiyor birde ezik duruma düşüyon. Ben o dayağı zaten yiycektim. Aziz abi kurtardı beni. Zaten küçüklükten ezdi başımı kavga etmek istesemde elim kalkmıyo. Kavga etsen ne olcak emanet gitcek sonra bir yerine. Yani böyle şeyler. Ama erzurumlular bir anda nasıl geldi bilmiyom. Seden hangi fotom? Nolcak be bidaha çekilelim hiç bişey hissetmedim ellerimi bol tuttum zaten. Gerçekten. Note: Başlıksız not Ölcen zannediyordum. Ölüyordun çoğu zaman cenazene gelemiyordum. Bazen geliyordum. Karşı çıkıyorlardı kavga ederek hastaneye giriyordum. Cami avlusuna geliyordum bazen utangaç utangaç izin istiyordum. Kabul ediyorlardı. Yüzünü görmek istiyordum. Kabul ediyorlardı kimse kızmıyordu bana. İşaret parmağımla yanağına çukur yapıyordum. O kadar. Bugün neler konuşuyoruz. TANRI ya şükür. Bugün neler yapıyoruz. Gelmiyordu hiçbirşey elimden.  Note: Başlıksız not Kaka yapılmaz ama tamam mı yalnızca çiş. Miniciksin. Kucağımda istediğim yere taşıyım diye seviyom seni. - sende yiycem mi pasta ? - Sen yastıksın kendine gel. Yastık diye yapamıyom ağzımı çalkalarkende sırtıma alcam seni.  Seni çok seviyom miniciksin diye. Sen de fırçalarsın beraber fırçlarız. Çok güzel öyle. Ama o zaman sırta alamıyom. Josephine gündüz şekerlemesi dedi bnde kabul ettim. O 29 şubat la ne alıp veremediğin var sen onu söyle. Neyse artık instagramdakilere sallamıycam. İçimden Kızcam. Ömercim Cennette çocuk olmak yok. Çocuk yapmakta yok. Oyuncak bebek büyütürüz belki ne bileyim be ömer. Cennettede her istediğin olmuyor kim söylüyo oğlum size böyle şeyleri. Ya tabiki amk. Damla bunları hep düzeltiriz demi be. Kasıma seni gördüğümü yazcam. Aralığa Mertanıl ile konuşma. Ocağa yare efeye söyleme yasanın gelmesi direğe tırmanma video. Aslında böyle değil aralarında zaman var bunların.direğe tırmanmak ve video bir. Mertanılın ilk taşınmasından en az 1 ay önce seni gördüm. Efeye söylemem ve konser de bir. Efeye o güne kadar 3 defa söylemişimdir. En son aldı beni korkunca. Ben bali muhabbetinide betonun gelmesini de gümüşhaneye giderken çekildiğim fotolarıda gaybden hatırlıyom aslında ama çok emin olmadığım için gümüşhaneyi erken sanıp dışarıda bırakmıştım. Demekki ilk gayb rüyası da 1 4 Kasım arası bir gün. 1 i ve 9 u arasını bayram yaparız aşkım lütfen gel. Gelmezsen yapmayız. Benim bayramım sensin. Haha utandım. Salağa bak Damlaya söyle diye bağırtıyoz. Terminalden otobüs kalkmıyordu be ciddiyim. Ama büyük oynuyodum damla. Sen beni sevmesende ben sana ulaşırdım biliyom. Ama o intikamı yine alamazdım ben. Ya yine sen beni harcardın yada evlenirdik. Şubat 22 aysa video Ocak 29 30 sedenin doğum günü Ocak 24 efe konser Ocak 24 29 arası direğe tırmanma Ocak 23 efe gördüm. Aralık ve Ocak arası mert anıl taşınma, yare, cansev efe ayrılma, onlar neden Damla hakkında öyle konuştu o zaman ? Seviyormuydun o kızı ? Hayır. ( bu kaç oldu konumuzla ne alakası var anlamıyorum efe edirne) tutkuyla görüştüm efe zeki cansevin sevgilisi güzelyalıya giremez. Bunların sıralamasıda önemli. Ama atladık çoğunu. Wis khalifa kuruçayq giremez. Ehehuhe. 22 şubat 8 mart arası şu anda seninle ilgilenmiyorum. Efkan agora 8 marttan sonra. Sinan dinç pankart. 9 mart Damlayla konuşmamın gecesi video. 7 ramazan abi alman feyyaz sercan hop üç yol coceyn  güray abi ve arkadaşları ordan ten ten sabahtan mert anıl seden akşam dadaş karşılama ma s efe ve devamı. Barmen burak atmaca.  Sedenin doğum günü sonrası  hentbol. Sergen e dinini siktiğim lavuğu. Sinan şibil sen bizi yolunda öldür be. Sinan a..h (batıl) var ama muhammet yok (küfürden TANRI ma sığınırım) din yalan. Sessizlik. Sergen e yemek yedirtme çabaları Damlayla eğlencesiz. Aferin Sinan Şibile. Evet Peygamberliğimi keşfettik. Daha sonra a9 Gaybi yalnız TANRI nın Peygamberi görebilir. A9 bana selam çaktı eminim. Ve devamı. 8 marttan sonra ? Sahil hap ntv Sedenin doğum gününden önce mertcan kadir küfür. Kaçtım. Doğum gününden sonra mercan herkes biryerde. Damla yüzü gizli foto. Belkide 8 marttan sonra hatırlamıyom. Görkem bugüm türk rapini sos ile dinlettik.... Hatırla. Alcam seni minicik yanaklarından yiycem seni Damla oley. 18 şubat altay maçı. 22 şubat öncesi direğe tırmanma. Seni seviyorum da şarkılarda batılın adı geçiyor. Bir dönem seni dinledim nasıl unutursun. :o Peygamber mi oldu ? Bu cümleyi kim kurdu ve o dönemde hissettiklerinizi çok merak ediyorum. Bu bir dini bayram ayıp be. Eşkiyamısınız. İzmir e fln gelmeniz lazım. Yuh be. Damla kızmasınlar artık bana. Gençlik bayramı çocuk bayramı yılbaşı yıllık tatil... Hala dini bayramı yaza denk getirip denize girelim.  Bu kobay farelerde çok tatlı. İnsana en yakın bünye onlarda diye mi kobaylar ? Neyse sonra konuşuruz. Note: Başlıksız not Denizin içine cam küre içine havuz şezlong alanı  dans alkol alanı. Kenarda dursun. Ayıp. Ya siz hiç bişey üretmiyonuz. Neden. Bunu keremin çocuklarına yapcam. Açılır kapanır cam yapcaz be içeri dalga girmiycek. of özür be. Bu iyi oluyor he. Kerem özcan bunu tartışcaz dur. Birbiriyle karıştırırabiliriz de ayrı da yapabiliriz. Ama ayrı kulvarlar. Bu senin bebeklerine. Kullanmak isteyene keyfimize göre satarız yada satmayız. Bizimle beraber mi düşündüler. Bak onu argo diye söyledim o günah zaten utanıyorum susun be. Ya bilmiyom tartışmamız lazım bu konuyu. Akşam su karanlık. Pek birnumarası olmaz ama çok iyi gündüz beach i. Normal düzen dede bir otel binası dikip karıştırabiliriz. Bilmiyorum yayıldık her yeri Göztepe sanıp benim kafama yine göklere yakın. Bunu neden yazdım bilmiyom. Bende bunu seviyom ışte. Bir kulvara adım atacaksam oranın tepesine oturmam lazım. Olmadımı onu tamam olarak görmüyorum. Bilader ben zaten kafamda hiç birşey bulamazsam ondan pay veririm diye kuruyordum. Olurmu öyle şey. Önemli olan ceplerinde para olması değil yetişecekleri bir düzen var yaşayacakları en yüksek yaşam tarzından boşluğa düşmemeliler. Ayrıca yönetim içinde adalet ve yönetim kollarında her çocuğum ve soylarından 1 kişi ve senin içinde belirleyeceğim dayı birlik yönetiminde daimi yönetim kurulu üyesi olacak. Ticaret fikirlerimin sayısını unuttum amk. Kendimle yarışıyom. Sizde üretim 0. Acaba masaj odasıdamı yapsam. Enteresan. Kenarda dursun üzerine düşünülür. Aynen deniz kumundan bir yatak olabilir. Masöjün oturma hizasına göre bir boşluk ayarlarız. Huzur verici denize özgü taş, kabuk gibi şeylerle süsleriz. Ben bunun sex odasınıda yaparımda dışarıdan gözükmemesi lazım. Çok da bokunu çıkartmamak lazım bu kadar yeter . Üff kaba şaka. Kıroyom ama para bende şakası. Yemin ederim aynı Damla gibi oldum. Öyle konuşuyom. Merveye benimle konuş kapatırım diziyi başlatma efsane sahnene dedim diye bunları yazdım damla. Ayıp diye silmiştim. Daha güzel yazıyodu bu ana düşünce. Gerçekten komiğim. Josephine nin saçını çektinmi gül banyosu yaptı diye ? Yot yot. Noluyo be sabah sabah. Manitalarım sizi çok seviyom. Bu sorunlu necati abiyide ne zaman görsem sinan şibil sen çok gevşek oldun der gibi bakıyo. Başka yapmıycam be. Yaparsamda işlerine devam edecek konumda olurlar. Bunlar sizin uydurmalarınız. Öf biraz edepli olun be. Daha 2 gün olmadı ayrıldılar. Madem yapıyonuz bari biraz zaman geçsin. Hemen oyuna sokuyonuz kızı. HADİ. Kim varsa. HADİ. El mel yok. HADİ. Artık gayb de de "ol" demiyorum. HADİ. Zaten siz kendinizi bur topluluk zannediyorsunuz. Ülkenizde şehrinizde setminizde mahallenizde evinizde heryerde biz varız. Bunlar herkes kendine. İnan bana bu sayının bir önemi yok. Biz sizin boyunlarınıza demir halkalar geçirmişizdir de siz göremezsiniz. Kıyamet delilini önünüze koyduğum gün bu iş bitti. Sizler o ayetteki kahrolası nasıl da yine yüz çeviriyor diye bahsedilenlersiniz. İnanmayanlsrdan bahsediyorum. Seni ilgilendirmez ne getirdiğim. Sana mı sorcaz getirirken. Peygambere biat ediyor musun etmiyormusun ona karar ver. Hiç biriniz için bu işi uzatmaya niyetimiz yok yeni oyunlarla getirdiğimizi kuvvetlendirmeye niyetimiz yok.  İçinizden her grup yeterince ortaya çıkmıştır. Benim tarafımı tutanlar artık bu konuşmalara dahil olmasınlar. Bize emredileni yaşayacağız. Geriniz gram umrumda değil. Tepenize azap inersede size bir bardak su dahi vermem. Biatınızda kabul olunmaz. Çocuklar için yardımımız olur. Biz sizin ordunuzun içindeyiz ki göklerin ve yerin orduları TANRI nındır. Savaş konuşması yapmayı çok seviyom. Oley. Jasmine benim haberim yok diyorum neden inanmıyorsun ya. Hayır Josephine öyle değil. Jasmine e yalan söyledim. Şaka. Ciddiyim hatırlamıyom ama yakaladık. Fotoyu koydu instada gördüm youtubeye baktım bir kaç şarkı hiç aklımda bile yoktu baktım düzen bu. Hepsinin ekran görüntüsünü aldım. Yani ne alaka o kadar fotonun içinden beğendiğin olsun onlara bakta ekran görüntüsünü al. Yada diğerlerini yakala. Siz neden yakalamıyonuz. Bunları konuşmamalıyız artık 3 yıldır hiçbir kopukluk yok. Damlama ve size kavuşacağımı düşünüyorum. Kavuşamasakta ben bu saatten sonra yalnız kalmam. TANRI m benimle, bizimle beraberdir. Ben hiç suçlu değilim bak. Dengesiz dengesiz yazılar gösteriyorlar bana. Sonra bende gereğini yapıyom. TANRI nın Peygamberine putun elçisi diye seslenilmesi hoşuma gitmiyor. Yada diğer Peygamberlere yapılan muamele hoşuma gitmiyor. Bunun fırsatını kovalamam çok normal. Bağırıncaya kadar konuşmıycam bir daha kalp kırıcı olabiliyorum sanırım bazen. Kerem sen mi yapıyon bunları. Neden yapıyorsun bilader ne çektim senden be. :D Note: Başlıksız not Gigi başka foton yokmu ya. Sweetini istiycem sabahtan beri sonra diyom sinan şibil siktirgit kendine al bi tane ne yüzsüz oldun. Zeki den keydiğim sweetle aynı biçimde. Zaten ilk Damla nın diye aldım onu. Onu diyo koklayasın diye verdim. Niye alyazmalı mı çeviriyoz. Ne saçma. O sergen e olmaz be hala. Çocuğun diye küçücük görüyorsun tamam ama kendisi sana kadar. Bu gerçekle yüzleş artık. Haha. Boynunu yediğim. Güzelliğe bak yavrum benim. Evet ama bu aklınızdan geçenler gibi oldu anlamına gelmez. Ezgiden sonra öyle bir yapıya sahip olmadım. Öyle hoşlanıyordum. Amaann siktim anasını. Bu videodan dolayı lütfen özrümü kabul edin. Hepimizin birbirimize ettiği zamanlar. Ben yayınlanmasından çok rahatsız oldum. Affedin. Damla sen mi mesaj attım yoksa merveden bana. Sen yaparsın. Neden hep kızıyorsun. Neden hep kızmaktan, kırmaktan zevk alıyorsun. Senin ben amk ne biçim bir yapın var. Damlam o gülüş mutluluk gülüşü değil. Ben ne yaptım lütfen beni geri al gülüşü. Şarkıdan başladım ben seni hissetmeye. Ondandı bunca delilik. Arada 29 ekim var. Onu çık. 30 31 1  2sinde yola çıkmışız. Gündüz çıktıkyola. 2 nın gecesi Sezde yatsak. 30, 31, 1. Ben Kasım diye hatırlıyorum. Cizre rüyaya dahil değil. 29 ekim de değil. 2 si cumartesi. Ben bu rüyayı Perşembe gecesi görmüşümdür çünkü rüya ve okula gitmem arasında boşluk var.  1 Kasım olarak alabiliriz. Aynen 1 Kasım olması lazım. Yok okula gidiyorum o zaman anneme anlattım mı hatırlamıyorum. Sezgin de kaldığımı hatırlıyorum. Sabah uyandırdı beni annem galiba.  30 31. Evet 28 gece Sezde kaldık. 29 olmaz. Hatırlamıyorum ama Cizrenin rüya dışı olduğuna eminim çok önemli olaylar hiç birinin görüntüsü gelmedi. O dönem en ufak bir şeyin görüntüsünü yakalıyordum. 28 sez. 1 sez. 29 30 31. 29 değil ya. En iyisi ben 30 da bağırayım. Bayramın gecesini ibadet ile geçirirsiniz. 31 ile 9 u arasıda bayram olsun. Ya Kıllatmazsınız demi burada ümmetime anlamlı birşeyler bırakmaya çalışıyorum ? Lütfen. Arada boşluk olması saçma. 30 u gece Peygamberlik vahyinin ilk gelişir olarak ibadet ile geçirirsiniz. 31 ve 9 Kasım arası da bayram olur. 10 gün arada boşluk kalması saçma. O günde bayram arefesi olarak tatil olur 11 gün.  İstiklal mücadelesinde yer almış birine küfür ettiğimiz içinde ayrıca af istiyorum. Kusuruma bakmayın cahillik. Ne var ki karşılıklı gelişmiş olaylar. Bir daha karşılaşmamak ümidiyle düşmanca değilde çekişme içinde mücade etmek derbi kültürüyle yaşamak dileğiyle. Damla keşke sana ızdırabını sikeyim yazsaydım. 2 saattir aklımda içim içimi yiyo. Beni sevdiğini biliyorum bende seni seviyorum hadi gel beni al gülüşü. Hayır arkamı dönüyodum diyorum ya. Seninle hiç alakam bile yok. Bak öyle benzetmeler yapma bilader. Bu farklı bir olay.  Hayır ben bir Peygamberim. Ben bu hikayeyi geçmişten biliyorum. Kurcalama boşver. Zaten. O onu almamızı istedi. Zaten. Yani bu konuyu uzatmaya da lüzum yok ama evli değilsiniz. Seninle bir yakınlığımız olduğu için sana hesap veriyorum. Yoksa evlenmek istediğim kızı sevgilisinden ayırdığımız için hesap vermiyorum. Bu aslında normal bir olay çünkü ben onu seviyorum. Kendimi dizginliyordum hediye geldi. Hoşgeldi. Haha. Karım olmanı istiyorum. Seni sevgilinden ayırırken sana hesap mı verecektim. Jasmine tookes. Erkek oldum be. Seden farkındayım ama saçmalıyorsun çünkü ben seden gürelin çalkala klibini bile izleyemiyorum. Bilmem anlatabildim mi ? Pardon s yerine z olcak. Gördün mü Damla nasıl mutlu olmuş. O artık üzülemez. Ne isterse alırız ona. Bütün dünyanın derdini sırtladı aslan karım.  Damla inanmıyonmu? Gözlerimde sürmeyle dolaşcam yalnız. Bilmiyom tam emin değilim ama saçımı boyatabilirim bazen. Gülme utanırım sonra. Turuncu. Abi pardon. Yapmıycam şaka yapıyom. He öyle. Damla Zeynep bastık senin arkadaşın değilmi be. Damla sen nasıl bir değişiksin hiç ünlü tanıdığı olan arkadaşım olmamıştı. Seni ne zaman tanıycam. Yeter artık seni çok merak ediyom. Gelsene yanıma sana yeteneklerimi anlatayım. Ulan ben İsayım be. Peygamberim. Alnına ısırıklardan yazayımda bir daha şımarıklık yapma. Şaka şaka ben seviyom öyle Damla üzmeni sevmiyom. Şımarıklıklarını seviyom. Note: Başlıksız not Birde kediyi üstüme atmak tarzı şakalardan hiç hoşlanmam. Korkuyom öyle şeylerden. Zaten izmiri esir almışsınız ona bişey demiyom. Damla üzülme mutlu ol. Bunu yapmak zorundayım gel. Geleceğe kendimi aşağılanmış olarak bırakamam. Kadınların, erkeklerin, siyasilerin, sanatçıların, devrimcilerin, mafyanın, çocukların, herkesin idölü olmak zorundayım. Aşıkların idölü olmak zorundayım. Dehaların idölü olmak zorundayım. Küçücük bebekleri düşün. İntikamımı alayım ki Peygamberlerine bağlı kalsınlar. Kendimi geleceğe aşağılanmış olarak bırakamam. Senin için hiçbirşey yapmamış olarak bırakamam. Bende böyle yaşamaktan hoşlanmıyorum. Sen ve siz benimle ilgili şeyler yapmaya devam edin. Kavuşalım araya soğukluk girmesin. Bugün Neşe yazman veda hutbesini okumam aynı anda Josephine nın mektup yazması gibi değil Damla çukur meke gibi 8 martı paylaştığıngibi kedi ve gökkuşağını delil diye önüme atmam gibi. Yalnızca intikamımızı alacağım ve geleceğim. TANRI nın izniyle kavuşacağız. Lütfen sen dinlenme sürecinde nerede kalacağımız ile ilgilen. Beni gezdir biraz ben bilmiyorum. Önce yatalım film izleyelim tanıyım seni. Beni yaşat biraz lütfen. Bağırın. Korkmayın. Bağırmamanız hepimiz için daha tehlikeli unutmayın. Kim nereden bomba patlatacaksa biz onu götünden patlatmayıda biliriz çekinmeyin. Bu savaşın galibi biziz. Çevir kafanı bak koskoca dünya. Bizim topraklarımızda misafirlik ediyorlar. Bütün yurtlar bizim. Kaldır kafanı yukarı koskoca gökyüzü. O gökyüzü bizim. Bizim gökyüzümüzde misafir olarak seyahat ediyorlar. Biz ne istersek o. Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. Ve sen benim vatanımsın. Dinim ahlakım. TANRI m sahibim. O doğruysa bu da doğru. Sen o küçük bebeksin. Küçük ama etkili. Damla simge sana benziyor ama sen 50 ayrı yüze sahipsin. Değişik değişik bir sürü tatlı Damla suratın var bazen sedenede benziyon. Annenin profildeki en eski mavi tişörtlü resmin biraz benziyor simgeye. Sedene benzediğini bir iki fotonda var. Ama sildin onları. Note: Başlıksız not Damla sude instagramını açsın. Bakcam. Daha killa Hakana alışamadım simge. Çok sert şarkı yapıyor. Benim hassas bir bünyem var. Gelcem. Az kaldı. Şükran günü o. Arefe değil. Gündüz ikram akşamı ibadet ile geçireceksiniz sonra 10 gün bayram. Evet böyle. Kırmızıı. Tamam pembe de olur. Damla işte öyle pembe olcan sen. Mavi de ben olcam. Necati abi karışma bana. Bundan sonra böyleyim. Şükran gününün gündüzünü ikram ve bununla beraber aile büyüklerini ziyaret ile de geçirebilirsiniz. Yatsı vakti diye tabir ettiğimiz zamandan gece yarısına kadar ibadet ile şükretmenizi öneririm. Bayram olan 10 günlük süreyide yine eş dost ile vakit geçirmek, tatil, gezi, eğlence gibi aktiviteler ile geçirebilirsiniz. Şükran gününde kurban kesmeyin ki ileride toplu bir eyleme dönüşmesin. Zaten kurban kesilmez, kurban TANRI ya adanır. Sende bir miktar yiyebilirsin fakat o kurban ile bağış yapman gerekir. İlla başında bekleyip kan akıtmana fln da lüzum yok bu olayı hayır kuruluşları ile de yapabilirsin. Yalnız niyet etmen ve adamış olman önemli. Mahallendeki kasap aracılığı ile de yapabilirsin. Kasaptan et almak olmaz o yalnız bağışa girer. Bu koyun olmak, öküzün trene boş bakması ... Gibi tabirleride kullanmayın o zaman. Bir siz akıllısınız. Akraba ziyareti diye bayram mı olur amk. Hadi bir iki çok yakınına git 3 4 gün kal vakit geçir. 10 dk oturup 50 ev dolaşmak nedir. Damla koyun sevebilirsin hepimiz seviyoz ama bu onları yemeyeceğimiz anlamına gelmez. Yani beni ilgilendirmez tabi keyfiniz de saçma insanlara buna mecburmuş dayatması yapmayın. Bir bayram tebriği bu işi halleder. Geri kalan ne varsa hepsini ben yaptım evet. Hiçte utanmıyorum. Evet onu da ben yaptım evet. Bir daha olsa bir daha yapmam diyemem çünkü bu benim kaderim. Napıyorum ya leonoreyle melisa görür. Yoo göremez. Leonore en fazla olsun 3 yaşıda. Melisada oyun parkına gitmiş. Ama küfretmiycem. Kerem artık bana küfrettirmeyin ayıp. Temizlenecek bir şey kalmadı. Alacağı olanlar sana liste tuttursunlar. Kerem bana küfür ettirmeyin oğlum yazık insanlara ayıp. Çiğ kan diyor ayette o pişmiş değilmi. Zaten kanından arındırılmış et o. O mantıkla yemeğede karışıyordur. Ben yumuşak kansız seviyom. Orta sert. Ama bu onu yasak yapmaz o çiğ kan değil. Ben enginarda sevmiyom. O da yasak değil. Şey orta iyiydi galiba. Amaann siktim anasını. Damla sana romee nin kot ceketini aliimmi ? Tam olarak hangisinin hangisi olduğunu bilmiyom. Enginar, kereviz, öyle değişik pırasa fln sevmiyom. Kabakta sevmiyom. Zaten o üstündekinide birinden keymiş gibisin. Ama yakışmış. Kıyafete para fln veremeyiz. 4 kişiyiz. Masrafımız çok. O demir olayına çok takılmamak lazım dağ boyundan sonrasını cam ile biraz yükseltebiliriz. Sırıtmaz şehri görmem lazım rio ya yapabiliriz bir tane. İzmir ile dengeli yürütmek istiyorum orayı. Tabi orası bugüne kadar İzmirden büyük bir şehir di ama Meryem ana nın da burda olması bizim şehrimiz olması kutsal olması bu şehri kafamda baya yükseltiyor. Dengeli yürütmekte fayda var. Parasız yaşamam lazımdı iş yapıyordum. Hala yapıyorum. Zaten kazansamda bunlar vermezdi bana paramı. Verselerde Damlayı vermezlerdi. Ne işime yarar ki at çöpe mutsuz mutsuz evde otur. Lan yürügit babanı kandır. Taşmı atıyolardı tepenize. Rahatsız etmeyin beni. Bak geçmişle ben boğuşuyom. Hiç biriniz de hiç bir ayıp yok. Damla, benim vermem diyoo. Alcaz alcaz şaka yaptım. Sen üzülme. Note: Başlıksız not Kaka yapılmaz ama tamam mı yalnızca çiş. Miniciksin. Kucağımda istediğim yere taşıyım diye seviyom seni. - sende yiycem mi pasta ? - Sen yastıksın kendine gel. Yastık diye yapamıyom ağzımı çalkalarkende sırtıma alcam seni.  Seni çok seviyom miniciksin diye. Sen de fırçalarsın beraber fırçlarız. Çok güzel öyle. Ama o zaman sırta alamıyom. Josephine gündüz şekerlemesi dedi bnde kabul ettim. O 29 şubat la ne alıp veremediğin var sen onu söyle. Neyse artık instagramdakilere sallamıycam. İçimden Kızcam. Ömercim Cennette çocuk olmak yok. Çocuk yapmakta yok. Oyuncak bebek büyütürüz belki ne bileyim be ömer. Cennettede her istediğin olmuyor kim söylüyo oğlum size böyle şeyleri. Ya tabiki amk. Damla bunları hep düzeltiriz demi be. Kasıma seni gördüğümü yazcam. Aralığa Mertanıl ile konuşma. Ocağa yare efeye söyleme yasanın gelmesi direğe tırmanma video. Aslında böyle değil aralarında zaman var bunların.direğe tırmanmak ve video bir. Mertanılın ilk taşınmasından en az 1 ay önce seni gördüm. Efeye söylemem ve konser de bir. Efeye o güne kadar 3 defa söylemişimdir. En son aldı beni korkunca. Ben bali muhabbetinide betonun gelmesini de gümüşhaneye giderken çekildiğim fotolarıda gaybden hatırlıyom aslında ama çok emin olmadığım için gümüşhaneyi erken sanıp dışarıda bırakmıştım. Demekki ilk gayb rüyası da 1 4 Kasım arası bir gün. 1 i ve 9 u arasını bayram yaparız aşkım lütfen gel. Gelmezsen yapmayız. Benim bayramım sensin. Haha utandım. Salağa bak Damlaya söyle diye bağırtıyoz. Terminalden otobüs kalkmıyordu be ciddiyim. Ama büyük oynuyodum damla. Sen beni sevmesende ben sana ulaşırdım biliyom. Ama o intikamı yine alamazdım ben. Ya yine sen beni harcardın yada evlenirdik. Şubat 22 aysa video Ocak 29 30 sedenin doğum günü Ocak 24 efe konser Ocak 24 29 arası direğe tırmanma Ocak 23 efe gördüm. Aralık ve Ocak arası mert anıl taşınma, yare, cansev efe ayrılma, onlar neden Damla hakkında öyle konuştu o zaman ? Seviyormuydun o kızı ? Hayır. ( bu kaç oldu konumuzla ne alakası var anlamıyorum efe edirne) tutkuyla görüştüm efe zeki cansevin sevgilisi güzelyalıya giremez. Bunların sıralamasıda önemli. Ama atladık çoğunu. Wis khalifa kuruçayq giremez. Ehehuhe. 22 şubat 8 mart arası şu anda seninle ilgilenmiyorum. Efkan agora 8 marttan sonra. Sinan dinç pankart. 9 mart Damlayla konuşmamın gecesi video. 7 ramazan abi alman feyyaz sercan hop üç yol coceyn  güray abi ve arkadaşları ordan ten ten sabahtan mert anıl seden akşam dadaş karşılama ma s efe ve devamı. Barmen burak atmaca.  Sedenin doğum günü sonrası  hentbol. Sergen e dinini siktiğim lavuğu. Sinan şibil sen bizi yolunda öldür be. Sinan a..h (batıl) var ama muhammet yok (küfürden TANRI ma sığınırım) din yalan. Sessizlik. Sergen e yemek yedirtme çabaları Damlayla eğlencesiz. Aferin Sinan Şibile. Evet Peygamberliğimi keşfettik. Daha sonra a9 Gaybi yalnız TANRI nın Peygamberi görebilir. A9 bana selam çaktı eminim. Ve devamı. 8 marttan sonra ? Sahil hap ntv Sedenin doğum gününden önce mertcan kadir küfür. Kaçtım. Doğum gününden sonra mercan herkes biryerde. Damla yüzü gizli foto. Belkide 8 marttan sonra hatırlamıyom. Görkem bugüm türk rapini sos ile dinlettik.... Hatırla. Alcam seni minicik yanaklarından yiycem seni Damla oley. 18 şubat altay maçı. 22 şubat öncesi direğe tırmanma. Seni seviyorum da şarkılarda batılın adı geçiyor. Bir dönem seni dinledim nasıl unutursun. :o Peygamber mi oldu ? Bu cümleyi kim kurdu ve o dönemde hissettiklerinizi çok merak ediyorum. Bu bir dini bayram ayıp be. Eşkiyamısınız. İzmir e fln gelmeniz lazım. Yuh be. Damla kızmasınlar artık bana. Gençlik bayramı çocuk bayramı yılbaşı yıllık tatil... Hala dini bayramı yaza denk getirip denize girelim.  Bu kobay farelerde çok tatlı. İnsana en yakın bünye onlarda diye mi kobaylar ? Neyse sonra konuşuruz. Note: Başlıksız not Damla geliyorum ama gelemediğimde çok oldu. Çabuk unutuyorsun, hatırla. Çöp kocası yanı başımda duruyor. Hiç unutmuyorum. Beynimde Damla kesin gelecek düşüncesi delilleri gözden geçirdikten sonra 1 saat. Ümitsizlik yakamı hiç bırakmıyor, ya bir sorun çıkarsa cümlesi hep beynimde. Ben senin kadar rahat olamıyorum, benimle iletişimini kopartma. Açık konuş benimle. Korkuyorum. Haahah montumumu daha çok beğenmiştin gömleğimimi ? Arkadaşlar ne alakası var. Utanıyorum. Utanmıyorsunuz. Note: Başlıksız not Adamın çocuğu var be ne sorunlusu. Bende diyom neye bakıyor. Gevşek değilmişim. Söyle bana. Nasıl söyleyebilirdim seni sevdiğimi. Sakallarımı kestim diye bir süre sonra sakal kesmiycem. Evde oturuyoz sanki bir yere çıktığımmı var. Yakıştırmazsam keserim. Kafam küçük kafam.  Birde yanlar uzadı diye yanları traş etmem lazım.  Bence zahmetli dönemler bunlar bir süre sonra istediğim kısalıkta kullanırım. Oğlum be ne bakıyonuz. Aman yazamadım yine. Pipisinin önünde üçlü sıgara tutup Wiz khalifa amcasına selam çakcam. Ya saçımı arkadan bağlıycam diye mi gülüyonuz? Haha bende gülüyom. Sakallarım varken kafam standart oluyo. Gözlerimde her zaman stabil sinan şibil gözleri. Hahaha Ben Sezgin beyim. Bana artık Sezgin bey diyeceksiniz. İphone dan aşağıda düşmediniz Sezgin bey. Zaten bence benim kafam, Damla nın kafası ve Taylor hill in kafası aynı boyda ve aynı ebatlardayız. Benim biraz boyum uzun. Onlara yakışıyorsa bana da yakışmalı. Düz mantık. Ne diycen ki. Yanyana geçireceğimiz 4 yıl. Belkide geçiremeyecektik siktiret. Üzülüp harap etmeyelim kendimizi. Gel de bitsin bu hasret. Eğer Damlayla kafalarımızın boyu aynı değilde Damlaya fotolarının altındaki yorumları okumasını tavsiye ediyorum. Silmişsin onu ya ama benim suratımda kaşık. Note: Başlıksız not Hikaye yürüyor yürüyor e burası tıkandı.  - şurada bir boşluk var. - tamam olsun. - E kabul etmediler öneriyi tıkandık birşey de gösteremedik. Orayı elleyebiliyoruz mu ? - orası olmaz. Aşağısı? - olmaz. - geçmişe yürüyelim ? - sınırlandırıldı. Buradan çıkacağız. Boşluk arıyorum... - şurası boşta. Buradan çıkacağız arka yı sağlam da bırakalım. - Tamam. Alın uçağı aşağıya. Esed kimyasal atsın. Trump patlatsın bir tane.  Şimdi tamammıyız. Artık burası rahat bir konumda başka yerlere yönelebiliriz. Cebrail ile olayları böyle yönetiyoruz. - Bu günah olmaz mı ? - Bişey olmaz. Sıkıntı yapma. Tamam o zaman bunu yapalım. Bra. Gelinlik dediğin böyle olur. Avize gibi dolaşıyonuz ortalıkta çok gülüyom. Parlak surat, kıvırcık toplu saç.  Yavrum manita. Kısa fırfırlılarda saçma normal gece kıyafeti gibi duruyor.  Seni çok özledim önceden daha çok sevgiliydik. Hep böyle olmasından sıkıldım. Damla teyzenin gelinliğide öyle unuttum. Küsmez umarım. Haha değil. Yuppi. Hak konuştuğumuz zaman unuttuğum ayetleri hatırlatıyor. Cebrail, Mikail ve İsrafil melek elçiler. Daha bilgili olsalar da ki olmamaları imkansız TANRI katının  vezirleri gözüyle bakılabilir. İşler bu melekler kontrolü ile yönlendiriliyor. Peygamber üstlendiği görevi itibarı ile bu işe gövdesini koyuyor ve TANRI nın kullarını doğru yola iletmek için çaba sarf ediyor. Bu da Peygamber i varlığın, yaratıkların tepesine oturtuyor. Şimdi tam çözdüm işte konuyu. Eğer sen sushi rulosu olmak istiyorsan gelirsin olursun bebek. Kalbin işte Josephine. Sen ve ben. Daha ne olcak sıcacık. Çok seviyom. Muc. Neyse şimdi size bunu açıklamak ile uğraşmıycam. Ama hep bir tane daha bir tane daha diyonuz yapıyoz sonra yine diyonuz bir tane daha. Onlar benim.  Anlat aşkım dinliyorum. Konuşuruz. Yapmayız ya Damla. Konumumuza ters. Damla yollarda kırık damla şişesi bulup üzüldün diye ağzımla şişirip tamir ettiğim günleri hatırlıyonmu. İronik bir histeyim şu an. Oley sizi seviyorum. Note: Başlıksız not 7 gün bayram tatili az. En az 10 gün herkes beraber tatil yapmalı insanlara alternatif tanınmalı. Birbirleriyle vakit geçirmeliler. Birde  bu bayramda nöbet tutan insanları 3 gün 8 saat çalıştırmanızda çok saçma. Boş dükkan bekliyorlar 2 kişi çalışma zorunluluğu var çoğu yerde 24 saat tam nöbet tutsunlar geceden başlayıp 2 günde evde aileleriyle bayram yapsınlar. Buna hiçbir çalışan hayır demez. Hem baskıcısınız hem de iş bilmezsiniz. 7 gün bayram az ben 7 günlük tatilden hiçbirşey anlamıyorum. Yetmiyor. Devlet işleri de 10 gün acil yerlerde hizmet versin. Hafta sonuyla birleşir bazen 13 gün olur. 7 gün tatil az. Boşunamı çalıştık 2,5 yıl. Meclis koltukları rahat gel birde bilgisayar sandalyesinde uyu göreyim seni. Gel birde yere karton ser göreyim seni. Damla annanen burnun onunkine benziyor diye mi kafasını geri atıp burnunu ön plana çıkartmış. Senin burnun güzel diye benden aldı mı demek istiyo. Damla neden yapmış öyle ? Siyah siyah. Oraya kitap temizledik. Sıkıntıyı ulu orta bağırmak yerine sabredip gelip yanıma söyleseydin ki sen her istediğin zaman müsaitken yanıma gelebilecek konumdasın ben bu konuyla ilgilenirdim. Kime bağırıyorsanız onlar ilgilensin. Otoritemin sarsılmasına izin veremem. Her gördüğüm haber ile ilgilenemem. Hãla sandalyede yaşıyom. Alışmamış götte don durmazmış zaten. Ne biçim deyimse. Nihat amcam 1 e 4 yapıyor. Evet böyle olsun. Heyt be! Deplasman otobüsündeki kral koltuğumu hatırlıyonuzmu? Ben böyle konfor görmedim. Romee 'nin koltuğu gibiydi. Çişim geldi diye adam ölüyordu neredeyse. Efsane günler. Aynen benim koltuğumun sağına soluna oturamazsın, kusura bakmıycan. Ben o alandan insanlarla iletişim kuruyorum, birbirimize bong şişesi uzatıyoruz. Yalnız onur kartal oturabilir. O dönemler deplasman kralıyım. Yoksa oturtmazlar kral koltuğuna demi.  Bu hareketler güzel de 90 dk bunları beklemekten sıkılıyom. Bazı maçlar çok iyi oluyor onları seviyom. Özetciyim ben. Göztepe maçlarındada gol görmemişliğim görmüşlüğümden daha fazladır. Tv den izleyen görsün golü bizim ne işimiz olur. İllaki birisi görüp sevinmemiz gerektiğini haber veriyor. Tabi sahaya da bakıyoz bağırırken atak da takip ediyoz ama her zaman denk gelmiyor işte çoğu zaman tribün e bakılıyor. Note: Başlıksız not Herhalde uyuşturucu hastalığı olduğu için bana işsizlik maaşı bağlanmadı. Sizin kanunlarınız sizin devletiniz sıkıntı yapmayın. Ödemede yapmayın. Ama yanlış yapıyorsunuz. Cinayet değil hırsızlık değil torbacılık değil. Altı üstü uyuşturucu kullandığından (bunu tam bilmiyorum) hasta oluyorsun. İnsanınızı sahiplenin. Yanlış yapıyorsunuz. Note: Başlıksız not Ne yazmışımda dilden bilader. Eskiden ahbaptık artık gördüğüm zaman selam veriyorum, muhabbet ediyoruz yalnızca arkadaşız. Sanki küfürmü ediyoz. Beni bir daha tehdit etme bak yoluna yaşa ne istiyon benden. Adriana lima çok tatlısın haha. Justin bieber in mimiğide çok güzel. Rihanna müthiş. Sanat dünyasında bu kompazisyonları çok beğeniyorum. İzlerken keyif alıyorum ve kısıtlamak istemiyorum. Defileden bahsetmiyorum, fotoğraf çekiminden bahsetmiyorum ama yılda 1 yapılan bu şovlar yayınlanmaya devam etmeli. Kısıtlamayı şov için kaldırıyorum. Kıyafetleride göz kararı tasarladıkları. Bu konu için bir çalışma yapmayı planlıyorum, bazı alanlar biraz açılabilir veya kapanabilir. Siz adriana ya teşekkür edin. Mutluolsun diye yaptım. Zor kelimeler i yazamıyom yalnızca. Neyin ne olduğunu biliyom ama nasıl yazıldığını bilmiyorum. Cahilmiyim evet. Kendime dahi kelimesini yakıştırıyormuyum hayır. Ben Aklı yaratan ın elçisiyim. Bana bağıladığı kadar bilirim. Çok cahil değilim görgü, konuşma... gibi şeyleri biliyorum fakat bilgili bir insanla kıyaslarsan cahilim. Cahilin tam olarak ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar cahilim. Damla, sude açmamış instagramını. Çokta takılmamak lazım çünkü ben arkadaş olarak tanıdığım bazı insanlarında ismini bilmiyorum ama yine de özür. Ben maça gelirim deplasman yaparımda doğru değil. Aradaki sükunetin sağlanması lazım. Bu ortamda olmaz yakında ilan edeceğiz. Note: Başlıksız not O üçgene heykeli dikcem de yakın bir dağada o topu koymak istiyorum. Çeşmeyide ısıtırız belki. Suyun 1,5 m altına kadar duvar yapsak üstünü cam ile kapatırız. Yaz sezonu söküp takmak kolay olur. Bence ısıtmanın bir yolu vardır. İllaki buluruz. En azından bir iki plaj yapılır. Rio yuda kendi kültürü dışında doğru orantılı yürütebiliriz. Şehrin sadeliğinide bozmamak faydamıza. Bu ikili İzmiri istediğim kıvama getirir. En kötü ortası boş 360 derecelik bir gökdelen dikip cam ile yükseltip tepesine gezegeni koyarmıyım? Koyarım. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. O yüzden ben buluyom hep. Vücut sıfır kafa manyak. Ama zeki çevik ve ahlaklıyım.  Ya lütfen. Şehirlerimin bir kombini var. Düzenimin dışına çıkamazsınız. Resim çiziyoz burda. İskele fln yaparız abi üstüne. Duvarüstüne çıkan tahtalardan koyarız. Arada içerdeki suyu bile değiştiririz temizlemenon dışında.  Değişir be ben buldum bir yol belki daha basiti vardır. Note: Başlıksız not Samimi birşey anlatcam. Hiçkimseye de ayıp ettiğimi de düşünmüyorum. Bunun günah olmadığınıda kimse iddaa edemez. Herkes herşeyin farkında. Günah işleyecekseniz o şey günah işlemenize değsin! Diye cümle kurduğumu hatırlıyorsunuz. Ben olsam affederken böyle değerlendiririm. Cebinde parası varken 1 liralık çakmak çalanı ben affetmem. Amaçsız yere dine fesat katanı ben affetmem. Bazı konular vardır ki dayanamazsın, olur direnirsin tutamazsın kendini, aşk böyledir, kudret, zenginlik böyledir. Sizler bile bile gidip günah işlemeyin ama durumda budur. TANRI günahı affeder veya affetmez ki şüphesiz TANRI nın affı boldur. Sizi ilgilendirmeyen şeyler mahşerde günah yükünü örtmediğiniz kişinin önünden onun affedilmesi acizetiyle sizi Cehenneme sürükler. Birde kadanızda soru işareti kalmasın benim kanunları bazı alanlarda es etmeye yetkim var. Keyfim ve ben biliriz. Damlanın istekleri yönlendirebilir. O kadar. Damla da benim keyfimde haktır. Haksızlıklar bizim bünyemizde yer alamaz. Zenginlik kontrol edilebilir , zengin olmak için haram iş yapmanın kolay affedilmesi beklenmemeli fakat aşk öyle bir duygu değil. Yada bu konuya yakın duygular. Babalık, annelik duygusu öyle değil.  Haha birde josephine. Şaka. Yalnız Damla. Uykudan beklentim. Damla orlando bloom la kulaklarımız benziyor. Demekki havadan sallamıyoz. Tugayı dişi kuş kuruyorsa evi de dişi kuş alsın ? Sen napıyosun ya tombul surat. Damla karnım kıpırdıyo. Seni instagram hikayelerimde görmek ne büyük şeref. Hoşgeldin. Merve benden bahsetesene. Çok yakışıklı olmuş geçen beni ağlattı çok naif ve çok serseri de. Seni çok seviyo de. Çirkin şaka yapmayın be. Köfte, et, yemek, salata, pasta gibi yemekler her yerde var da şu türk mutfağının lahmacun tarzı ve baklava tarzı ürünleri vazgeçilmez. Note: Başlıksız not Josephine cadılar bayramını neden bir gün önceden kutluyonuz küfretcem şimdi ha . Aa ekim ayının 0ı var. Öyle mi oluyor o acaba. 01 11 2016 aynen bunun düzeni oydu. Her rakam 1 sayı. 11 i neden ay olarak alcaz ki o zaman ? Bu beni tatmin etmedi. Ohh be keyfim yerine geldi. Şimdi tatmin oldum işte. Herkese benden cacık. Josephine onlar senin ilk kanatların. Ya hani alkışlamıyonuz ? Damla alkışlasınlaar. Hak edene hakkını vercen. Türkiyede kareografi işini gs yapıyor. Ve bu karede de başarılı bir tribün hareketi yayınlanmış, organizasyon kalabalık ile şampiyon takımın taraftarına yakışmış. Ben kendilerini tebrik ederim ki tribün tartışması yapmaya lüzum görmüyorum. Tribün bir çok alanda bu işin hakkını verebilmektir. Bu foto ne galatasarayı kral yapar ne de kimse gs tribününü yok sayabilir ama Türkiye de bu işin hakkını veren tribünler İstanbuldan ibaret değildir ki bunu Istanbul takımı tutan İstanbulludan başka çoğu Istanbul takımı tutan insan bilmez. Rose bertham demi. üff. Eyvah 01 Adana. Sıcaktan bunalıp  Güneşe ateş eden manyakların şehri. Sağ üst köşeye Sinan yazıp altındaki açıklamaya da Şaşırdık mı ? yazarsanız sevinirim. İlaki. Her tribünün çok başarılı olduğu bir alan ve normal yürüdüğü bir alan var. Benim gözümde Deplasman tribünü Göztepe. Sahaya etki bakımından iç saha Beşiktaş. Kareografi bakımından Galatasaray. Bir dönem Bursa ve Fenerbahçe iç sahada çok iyiydi, şu anda Bursa nın tribün adına hiç bir olayına denk gelmiyorum. Fener bahçede bu alanlarda yukarıdaki listeme girememiş ama kovalamıştır. Birde bestelerin Sezen Aksusu Göztepe. Gerçi başka takım bestesi fazla bilmiyorum ama en son o nevizade geceler zamanı herkesin diline dolanan üretimlerinizi hatırlıyorum. Göztepe bunu hep yapıyor. Benim gözüm bu sizinki farklıdır bilmem. Şaşırdık mı değil ya, yavaşça sağ üst köşeye bakın. Josephine sen artık morsun tamam mı. Damla tombik surat dedim diye onu kaldırıp yeni foto koydunuz. Üzülme şişman değildin pofuduktun. İstemiyorum bütün bayraklar kırmızı. Mor zemin güzel. Belkide eflatundur karıştırıyom birbirine onları. Patlıcan moru bordo ya benziyor. O renksin sen Cadılar bayramını 30 ekimde kutlama nda çok hoş. Bu cadılar bayramını bir aktivite olarak kutlasanız sıkıntı olmaz demi ? 10 günlük bayram her gün farklı konseptlerde kutlayabilirsiniz. İlk gün cadı konseptinde kutlarsınız arayı gezmek, tatil, ziyaret, eğlence olarak geçirirsiniz son gün 9 kasımıda değişik bir konsept ile bitirirsiniz. Renkli renkli boyarsınız kendinizi fln! Bulursunuz işte birşey. Birde fırsatınız olduğunda Damla ya kavuşma günümüzde ve doğum günümde 2 rekat şükür namazı kılmanızı TANRI ya şükretmenizi tavsiye ederim. Bayram dediğin böyle olur bir amacı olur bir konsepti olur. Biraz çekinme oluyor seni görünce ama zamanla aşarım bu durumu. Yine de ikinizin 9 yaşında ki halini şehirde kullanmak istiyorum ve Damla ile bara gitmeni istiyorum. Kabul eder misin ? Biz yamyam değiliz, yalnızca böyle oldu. Anla lütfen arkadaşlığını bizden esirgeme. Bunlar size türke ters değil çünkü öz türk şarkılarında kızıldereli kurt maskeli ... insanları dans ederken görüyoruz. Bunlar size ters.  Basket sahasının içindeki foto yok. Oynamıyom. Damlam kaplumbağa ymış o. Sen napıyorsun o nasıl bir fotoğraf. Erkek arkadaşın yok harika. Öyle yazma sen benim karımsın.  Gelip al cam seni. Damla yemin ederim benimde canını al. Ben haklıyım.  Note: Başlıksız not Akp veya cumhurbaşkanı veya siyasi partiler ile hiçbir organizasyon içinde birlikteliğim yoktur. Hiçkimseye tarafımca bir makam veya görev yüklenmemiştir. Benden taraf olanlar bağırsın. Note: Başlıksız not Sevdiğim Bir gün kapına değil Canına geleceğim. Engellerin zannettim. Damla yalnızca içimde biriktiriyorum. Bana güven :) Yoo 71 değil. Hiçte olmayacak. Ağzımı açıp cümle kurmayacağım size. Bilader dağın tepesine dikcez. Önüne resim yapıp kamufle etcez. Onun önüne de bir welcome gider. Önüne ne resmi yapabiliriz. ) şöyle bir yapı. Kesin 4 tane fotoğraf almadım toplam 52 olacak ama geri bakmaya üşeniyorum. Bunlar taylor otele benzeyen yerin merdiven demiri gökkuşağı saçındaki turuncu ve bir tane daha. Oluyor böyle şeyler. Yapacak birşey yok.  Pembe o blush. Bu sefer eminim. O maskeli foto zihinde bir anime karakterinden önce. Hatırladım. Yoksa sana neden başkan diyim.  1655 gönderi 516 ıstanbul turuncu öncesi 1139. Bıktım. Kahverengi o be.  Onu da geçmişi bilmek için yapmıştım. 10 şerit nasıl yanlış saydım hala bilmiyorum. Parmakla  bir bir nasıl 10 tane yanlış saydım hiç bir fikrim yok. 49 dan 60 a geçmişimdir belki. Araya ekleme olmasın diye alıyorum ama yapmak isteseniz her türlü yaparsınız zaten. Sex robotunu karşılıklı oturup çay kahve içmek için mi üretiyonuz ? Geliştirirken dudağada motor takcam. Öpüşürken o da aktif olsun. Bu dünyada artık tabuları yıkmak zorundayız. Elde çok ahlaklı değil. Zaten dünyanın bu kafayı hemen kabullenmesini beklemiyorum fakat zamanla nesiller gelişip eğitildikce bireyler kendi yaşam alanlarına sahip oldukça bu günlük yaşamda yer edecektir. Bir yerden başlamak lazım. Sanki sexi ve sex oyuncağını ben buldum. Mastürbasyon yapmak diye bir tarih gerçeği var. İnsan gerçeği. Senden bana ne. Ben çocuğuma bu şartları sunmak istiyorum. Benim için faydalı bir oyuncak. Çirkin ilişkiye bulaşmasını belki %20 engelliycek. Bu konunun ders olarak eğitimciler tarafından anlatılması lazım ders. Kızlara kadın rehber hocasının erkeklere erkeğin anlatması lazım. Ki ergen beyni " hocam sizdemi yaptınız" sorusunu hocaya sorarak terbiyesizlik yapmasın. Anne babanın anlatıp yardımcı olması lazım. Onu rahatlatması lazım. Note: Başlıksız not Arkadaşın ünlü değilmiş Damla. Olsun. Ya sen mi yaptın düzelt bunu. Sizlere bir kırgınlığım yok çünkü geçmişe ait hiç birşey hissetmiyorum. Malum konudan kırgınım yapcak birşey yok kader. Peygamber olmasaydım hepinize çok kırılıdım. Kendinize Meryem yakıştırması yapmayın gözümde o konumda değilsiniz. Alemlerin kadınlarına üstün değilsiniz. Kimsede size Meryemana muamelesi yapmayacak. Alemlerin kadınlarına üstün yaratılan Damladır. O ikisi gerçekten turuncu değil ama turuncudan sayarsanız elinizde 2 foto kalır. Romeecim çocuklarını severiz umarım canım benim :o Herkes hasta bebeğim. Gezegenin önünü birbirine sarılmış yürüyen rengarenk çocuklarla kapatabiliriz aslında daha iyi birşey bulabilirim de bu da kenarda dursun. Önüne de welcome to İzmir. Can arukun fotoğrafı var ya sol açığa biz karşı dağa da bu. Yani buna benzer. Elinde çiçek uzatan çocuklar olabilir. Orası bildiğin kupkuru dağ. Çiçek maketleriyle donatabilitiz. Çocukları araya serpebiliriz ama şehrin doğasını kaybetmek istemiyorum. Aslında kaybolmaz. Kötüde durmaz. Kenarda dursun. Arkası otobanmıydı oranın. Tabi o bölge 10 katta kalır güney bölgesini inciralti ve liman tarafından yükseltebiliriz. Bayraklıda öyle. Kimisi sade seviyor. Sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Alsancak inciraltı arasında 20 katı geçmez. Villa olarakta imara açılabilir. Of şu Sara gelse de koluma takıp dolaştırsam. En ufak bir artniyetim yok. Olayın doğası izmirin güney tarafı.  Note: Başlıksız not Damlam sen miniciksin. Yusuf hapse girmemiştir çünkü bu TANRI kanunudur. TANRI nın Peygamberine karşı yapılanlar arasında bazı olaylar var ki size merhamet edilmez. Peygamberlik Yusufa Züleyhadan önce geliyor. Peygamber lik gizli kapaklı kapılar ardında yerine getirilecek bir görev değildir. Yakup'a gelirsek evlatlarını kralın şehrine mal istemeye değil tebliğ yapmaya göndermesi gerekir. Gençlik dönemi anlatılmıyor bu alanı bir ihtimal gençliğinde tebliğ yaptı kabul etmediler kendi topluluğuyla bir yerde yaşadı TANRI sonra o topluluğa bir de Yakup oğlu Yusuf u gönderdi diye düşünelim. Gömleği arka veya önden yırtmayı muhabbeti saçma Yusuf saldırmasa da o gömlek her tarafından yırtılabilir bu Yusufun saldırmadığına delil olmaz. O kişi en akıllıları değil ahmaktır. Züleyha konuşmaları tamamıyla fiyasko. Temizleyeceğiz. Ne yapcak Yusuf kralın karısını itip kakcakmı . Yapmayın dersin uzaklaşırsın elimle durdurmaya çalışırsın. O güç kullanarak engelleme en son aşamadır ki onun için birşey olması gerekir. TANRI nın Peygamberinin görevini yerine getirmesi engellenirmi. Bu devrin bir adeti vardır ve bu TANRI katının değişmez kanunudur. Züleyha zindana girip kırbaçlıyormuş. Varmış bugün böyle bir karakter. Söz konusu olabilir mi hayır. Hayır canım size bu konuda yakıştırmalar örneklendirmeler yaparmıyım. Sizler saygınlığın tepesindesiniz. Bu konuları şowu meslek edinmiş insanlarla değerlendiriyorum. Yalnızca züleyhanın daha baskın bir karakter olduğunu ve kimsenin kraliçeye böyle davranamayacağını anlattım. Note: Başlıksız not Kerem neden berberden kulaklarımın birisini açıp diğerini kapalı bırakmasını istedin. Benimle uğraşmanı istemiyorum. Ben senin oyuncağın değilim. Hayatıma tarzıma giyinişime kimle takıldığıma nereye gittiğime sen karar veremezsin. Senin isteklerinle yaşamak zorunda değilim. Bu konular seni hiç ilgilendirmez. Karaktersizlik benim karaktersizliğim. Benimle herhangi bir konuda uğraşmanı istemiyorum. Ben senin oyuncağın değilim. Sana ne oldu 2 günde çirkinleşmeye başladın yine. Kimin emrini yerine getiriyorsan o kişiler ve uğruna çaba harcadıkları kişiler gram umrumda değiller. Hayır komik değil. Böyle yaşamak istemiyorum. ,2 yıl öyle yaşadım ve bir daha öyle yaşamak istemiyorum. O makama başkasından emir almak için oturmadın. Kerem bu evden çıkmam. Telefonada bakmam oturup 30 ekime kadar bilgisayardan dizi izlerim. Sen benim babam da değilsin beni eğitmek utandırmak zorunda da değilsin. Söylemen gereken söz istemiyordan başkası değil. Kimse beni kabul etmek zorunda değil anladınmı herkesin kendi tercihi. Beni bu uğurda yorma lütfen. Ben bu insanları çok sevmiyorum. Acı bir hayat yaşadım. Hayır bilader alakası yok neden anlamıyorsun? Benim pkk ile şahsi husumetim var. Ya ben olmayacağım yada ben ümmetin başında olacağım. Ya pkk bana biat edecek yada hepsinin kafasını koparacağım. Başka sebep ile işim yok herkesin kendi hakkı. Dünya savaşı çıkarmadan bu coğrafyada ulaşabildiğim her noktada pkk nın kafasını ezeceğiz. Ta ki biat edinceye kadar. Bu bizim devlet hakkımız ki kurulduğundan beri bu terör örgütü T.C ve halkını tehdit etmekte toprak işgal etmekte ve silahlı eylem uygulamakta. Bu her devletin olduğu gibi bizimde hakkımız ki karşı çıkanlar bu arkadaşları silahlarıyla beraber kendi bölgelerinde destekleyebilirler. Türkiye Cumhuriyeti içinde zırhlı polis aracı ile deplasman yaptık. Bu esnada da dişlerimi yaptırmayı planlıyorum. Planlarım var plan önemli. Dişsizmi durayım amk joja nın yanında. Damladanda utanırım zaten. Savaşcaz başka yolu yok. İki noktaya aynı anda taktiksel saldırsak 3 ayda bitiririz seferi TANRI nın izniyle. Bu arada da ben dişlerimi yaptırırım. Bu suriye ayağını hızlandırsalar kıyak. Ulaşabildiğimiz yere kadar. Devletler le bir işim yok zaten durum biraz karışık. Hallederiz. Haklarımızın dışına çıkmamak lazım.  Note: Başlıksız not Bana kötü davranmasanıza lütfen. Üzücü oluyor. İlk okulda izmir birinciliği diye birşey varmış ? O bir tane delikanlı var buz pateni derecesi olan. Boy boy iki üç tane etrafa yayılmış çiçek toplayan. Çizim yapan mimarlar neye ne kadar lazım olacağını bilir. Başarıyı ödüllendirelim. Sanat ve spor alanındaki başarı daha ahlaklı ki ders başarısı bugün var yarın yok.  Note: Başlıksız not Sermayenizi kurtaracağınızı söylediniz. Tabikide bana güvenerek zengin olamazsınız. Yardım istediniz yapmam gerekeni yaptım. Keşke cinci hocaya sorsaydınız belki o yardımcı olurdu. Hakkında hiçbirşey bilmediğim çiftlikbank ile ilgili benden ne bekliyorsunuz. Loto rakamları mı vereyim istersen. Ya dedi be 3 ayda sermaye mi alıyom dedi. Ocak şubat mart. Benlik birşey yok. Ben üzerime düşeni yaptım. Hep oynayan insanlara sordun çünkü oynamak istiyordun. Eğer bu işe girmeyi kafana koymamış kararsız olsaydın oynamayana da neden oynamadığını sorardın. İşim gücüm yok evli çocuklu adamın parasını dolandırıcıya verdirtcem. Sende bana işi bırakmamak için akıl verdin ama ben kafaya koymuştum yolumdan şaşmadım. TANRI m bana lutfetti. Bende beni yoldan çıkarmaya çalışıyon mantığıyla küseyim o zaman sana.  Olurmu canım öyle İzmir İzmirlilerindir. Aile şirketi mi yönetiyoruz. Note: Başlıksız not Bir gün daha bekletcem seni bunun bana bir zararı olmaz. O tuvalete yapacağım dalga gibi bir tane de duşa yap cam sırt keseleyici. Kaşısana olum ya. Sinan hadi hadi.
Note: Başlıksız not Senin ne işin olur bizimle. Bak dalgana. Etrafımda dolanma. Sen yine yönetimde olursan da ben senin yine etrafında dolanmayacağım. Ben bu yola intikam için çıktım. Gerisi bonus olur. Bak dalgana. Note: Başlıksız not Önce hakkı sonra milletini sonra akrabalığını koruyacaksın. Aile her şeydir. Yolun açık olsun bilader, çok mutlu oldum. Hey buldum. Kenarlardan aşağıya kazdığımız bir metre çukurun yarısı kadarda birleşim noktasından enine doğru kazıp demir doldurcaz ve beton dökcez. Bina içeriye gömülmeyecek. Yuppi. Bu makinayı üretmek zor değil aşağıya değilde yana doğru kazcak. Aşklarım keyifler nasıl? Sizi çok seviyorum. Kolunuzu ısırırım. Note: Başlıksız not Saçma. Madem toprakların için savaşmadın rejimle bir sorunun yok demektir. Sizi çağırıyor git kendi toprağında yaşa mecburmuyuz size bakmaya kaç yıldır buradasınız. Yada onlarla yaşamak istemiyorsan cerablus afrin gibi yerlerde size yaşam alanı kuralım dünya olarak güvenliğinizi sağlayalım orada yaşa ne alaka hâla buradasınız anlamıyorum. Tamamen barış geldiğinde dünya sizi parça parça korumayı bırakır bütün olursunuz. Türkiye topraklarıiçinde de bundan başka bir sistem ile yaşatmayacağız ki sizi. Savaş bitince zaten gitceksiniz. Git en azından terör yerleşemesin toprağına. Belki suriye devleti Peygambere biat edecek ne istiyorsun? Ben ne istediğini biliyorum. Yamyamlık yapmaya devam etmek istiyorsun. AB zaten plan program istiyordu buyrun plan program. BM de destek verecekti ki bu zaten kendilerinin görevi. Bence rahatlıkla orada yaşarsınız. Bana biat etmek barış getirir. Ciddiyim kudüs muhabbeti iki tarafta bana biat etse zaten dinleri ortak olur. Dünya mirası olarak yerleşimi durdurur ve birlik çatısında geliri filistin ve israil e ait olur. O toprakta kan hakkın vardır sizler için hakkımdan feragat ederim. Tamamıyla ortak bölüşürsünüz siz oradan benim kazanacağım paranın 1/4 ünü kazanamazsınız. Toprak bana ait olmazsa ümmetimin inananları için bir değeri de olmaz. Birbirinizle savaşmaya devam edersiniz. Hem bana biat edip hem savaşmaya devam edemezsiniz ben dolandırıcı değilim sizi kandırayım. Toprak filistine ait israil in üzerinde hakkı var ve topraklar üzerinde gücüyle ilerliyor. BM durduramıyor, israil galip durumda ne yapcan başka benim hakemliğim bu olur. Ayrıca o topraklar üzerinde kan hakkım vardır! Sizlere bağışlayabilirim. Açık konuşayım o toprak benim keyfi malımdır. İstersem saltanatımı o topraklar üzerine dikerim, buna hakkım var günaha girmem. Ben böyle bir insan değilim sizleri TANRI 'nın emrine ve adaletime çağırıyorum. Note: Başlıksız not Çikolata iyi söylememişmiyim aleve götüne bakıyom diye? Evde başbaşa olsak giysin ben bakmam beni tanıyon ama okul orası bir sürü erkek var. Onlarda bakıyordu kızı uyarmadılar izleyebilmek için ama ben uyardım sonra bir daha giymedi. Ben sapık oldum iyi mi? Note: Başlıksız not Tazminat? Ne kadar ayıp bir söz ya. Şehadetin nasıl bir tazminatı olabilir. Şehitlerimizin içleri rahat geriyi düşünmemeleri ve arkadada bıraktıklarına sahip çıkmak için bakımlarını üstlenmen senin vatan borcundur. Ne demek tazminat. Note: Başlıksız not Tarzım değil bilader. Hiçbir zamanda olmadı. Kızlara öyle yaklaşmadım her seferinde onlara onları sevmediğimi ve sevişmek istediğimi doğrudan gösterdim. Kimsenin duygularıyla oynamadım. Kalbimde de hiç bir zaman orospuluk olmadı. Bunu yaparken de hiç kimseyi taciz veya tecavüz etmedim. İstemediler kabul ettim. Benim kimseye göstermediğim bir karakterim hep vardı Seda'ya fln da söylemiştim. Aşık olmadığım sürece hiç kimsenin peşinden koşmam zaten koşmadımda. Saçma, sevişceksek gel sevişelim. Birbirimizi sevmiyoz ne sevgililik oynıycaz. Fuck budy seviyodum ben artık TANRI nın ilettiği doğru yoldayım ve hayat arkadaşlarımın var. Sen bildiğin gibi yaşamaya devam et, ben hiç almadım şimdide almayım. Sana göre orospu aradım ama bana göre hiç bir kızı orospuluğa sürüklemedim. Hiç kimseye bu yakıştırmayı yapmayı amaçlamadım zaten bir şey de yaşamadım. Note: Başlıksız not O olayı şey yapcaz ya. Cumhuriyet üyeleri cb ve meclis başkanı, meşrutiyet üyeleri kraliyet ve cb, monarşi üyeleri kraliyet ve ikinci temsilci. Adalet komisyonu üyeleri devletlerin Adalet makamından seçilecek ve bağımsız bir birlik gözetimi yapacaklar. Askerlikte ise savaş dönemlerinde terhis yapılmayacak ve askerlik ihtiyaç süresince bir yıla uzatılacak bunun dışında da insanlara ibadet imkanı açılacak ve isteyen şehitlik ve gazaya çıkmak için askere gelecek. Zaten bizler inananlar olarak top yekün savaşa gireriz. Bizim sistemim iz daha akılcı. Siktir et. Tabikide Cumhuriyet, meşrutiyet ve monarşi tepesi danışmanları (kraliyet üyeleri) ile makam olarak bir oy hakkına sahip olacaklardır. Çeşme suyuna konan kimyasallar ölçüsüz olduğunda insan için bildiğin zehir. Eğlenmek istiyorum, TANRI m bağışladı. Hindistan cevizli çikolata yi cem. 😋 Mis gibi sistem, bizim sistemimizde çatlaklık olmaz olmamalı. Note: Başlıksız not Yardımcı kitapta siz olacaksınız. Orayı size ayıracağım. Romee sara taylor lais selena rihanna? Birde erkekler falan. Ha bide adriana :) Hehesh 😋 üstüme gelmeyin. Hepiniz. Damla sevgililer birbirlerine laf sokmazlar, sevişirler. Senin nasıl bir yapın var nasıl bir modelsin amk. Şaka yaptım seni çok seviyom. Çikolatam tehlikeli zamanlar elimde seninle alakalı fazla delil yok. Seninle final yapacağız iletişim kuramıyorum korumak için bir iki adım attım. Sabret. Günaydın öpücüğü iki. Sabah mutluluğu. Note: Başlıksız not Kucağına düşmemi kabul etmen çok tatlı. Note: Başlıksız not Bebekler yoldaşınız olsun. Onlar çok güçlülerdir, onlar en büyük zulmü bile durdurabilirler. Kimler merhamet ister. Güçsüzler ve suçlular. İkiside merhamet istiyor. İkisinden birini seçmek zorundasın. Masum güçsüzlere mi methamet edersin yoksa eline geçen bütün şanslarda seni kandıran yaşadığın zulmün temeli olan ve merhamet edildiğinde bu zulmü devam ettirecek olan güçlülere mi ? Sorunun cevabını bizzat sizden bekliyorum. Onu hiç düşünmeden bu yolu seçmiş olan sizlere mi merhamet edeceğiz? Lütfen cevap verin. Benim için de kandırıldık diyecekmisiniz? Siz çok kurnaz insanlarsınız ama artık yeter. Fazla kurnazlık iyi değil, harcarlar adamı. Bu yola kendin sürükledin herkesi şimdi bedelini öde, bunu iste. Benim akıbetim TANRI ya aittir. Bizler için en önemli gerçektir ki bebeklerin merhamet istediği yerde adaletten başka hüküm verilemez. Note: Başlıksız not Yok böyle iyi. Biraz geri düşündüm sizin yüzünüzden. Yanaşmayın. Bir bebeğe mi göz diktiler de onların rahatlığından caz geçeceğiz. Sizler bu konu hakkında yorum yapmayacaksınız. Ya biat edersiniz ya da etmezsiniz. Hadi yol al şimdi. Sen kimsin be bana hak öğreriyon. Sana mı kaldı hak göstermek. Bak küfür ederim sana bir daha böyle şeyler yapma. Artist. Sen mi bize öğretcen, sana mı kaldı bize yol gösrmek. İşte bu yüzden insanlardan Mustafa Kemal çatısı altında toplananlara kaçmalarını istiyorum. Sen ne biliyon ki bu işi. Bilsen seçime gitmezsin. Ağzında süslü cümleler, elinde dilinde gösteriş ama biz sizi ciğerinizden tanırız. Neden kaçıyorsun ? Anlat. Anlat. İnsanları sizin oluşumunuzdan kaçırmakla size haksızlık mı ediyoruz? Konuş. Sen kimsin hak belirlemeye bize yol öğretmeye çalışıyorsun. Sizin oluşumunuz içinde inançsız insanlar vardır ve bizler sizlerden uzaklaşmak zorundayız. 78 milyon insan göz göre göre iç savaşa yürütülmektedir. Bu konuların hepsi zaten ilim sahibi insanlarla görüşülecektir, yalnızca bir araya toparlanıyor. Bunu bir tek sen mi görüyorsun her şeyde söz söyleme ihtiyacın var. Yada sen olmasan başkası demeyecekmi bu böyle olursa böyle olur. Sen haddini aşıyorsun sen ilim adamı değilsin. Sen susmaktan başka birşey yapamazsın. Senin bu konuda hiç bir hakkın yok. Biz hakkı gördük merak etme anlatacağız. Benim beynim ise küçük bedenlerin ayıplaştırılmamasından yana. Ama bu konunun muhattabı sosyaloglardır. Sen git onlara tecavüz edenleri cezalandır. Hak üzerinde konuşacak bir kişi değilsin. İşiniz gücünüz ahlak bekçiliği ama iş korumaya geldi mi 5 yıldızlı hapishaneler ev sahibi. O yazdıklarım bir kitap ayeti değil hüküm olmayanların beynimce rahatlatılmasıdır. Batıldan sıyrılmış beynim hakkın çocuk bedenlerini normalleştirilmesini doğru buluyor.Batıldan sıyrılamayan sizler hakkı engelliyorsunuz. Ve bir daha söylüyorum ki söylemekten bıktım bu konunun bu yardımcı kitabın muhattabı beynim ve konuların ilim sahibi insanlarıdır. Sizlerle bu iş olmaz. Sizin böyle bir hakkınız yoktur. Umarım insanlar hakkı görmüştür ve neden MK çatısına kaçılması gerektiğini anlamıştır. Biz kendisini mukaddem hocadan öğrendik. Bakın işinize. Sokakta tütün sarmanın muhattabı polislerdir. Ve çocuk gelişim bilginleri. Note: Başlıksız not Aşkım hiç konuşmuyon artık benimle ? Sevgilim kavuşcaz diye çalışıyorum. Seni çok özledim dirini kucaklamak için susuyorum. Ve birdünya kurtarıyorum. Kurtarıyoruz. Hep beraber. Çikolata napıyo ? Onu sev. Üzülmesin. Belki yakında daha yakın oluruz belli mi olur. Damla tabikide parlak kırmızı yaptırmıycam düz dudağının izini yaptırcam salakmıyım orda öpücükle dolaşayım. Bebeğin ayak izi gibi fotoğraf fln değil dudağını deydircen bende onu yaptırcam. Senin nasıl bir hayal gücün var ne yapmak istiyorsun beni anlamıyorumki. Futbolcuların spiker sevgililerini ölmeleri çok hoş aşk görüntüsü. Hayır öpcen ama sexy dudak izi yapmadan.  Note: Başlıksız not Ne diyim. Her bakışımda yokluk gibi. Sen benim çirkin hareketlerimimi takip ediyon ya devamlı taş atıyon ? Aptal sen yoksun diye sıgarayla öpüşüyoz. Sen varken napayım sıgarayı. Note: Başlıksız not Önemli değil siz hangi düzende yaşamak isterseniz para sizin ama sahil olayı önemli ve evlerinizin yeni olması yaşam alanlarınızın olması da önemli. Konuşuruz. Gelecek nesil için planladığımız uygulamayı gerçekleştiririz. Toplu kentleşmeye çok ihtiyaç olan bölgelere öncelik vereceğiz sonra siz nasıl yaşamak istediğinizi gözlerinizle görüp bildirirsiniz. Hem o zamana kadar evlerinizde eski olur. Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım. Ismet inönü. 78 milyonu harcayacak olan ben değilim edepli olun. Ayrıca iç savaş açlık demektir, yıkım demektir, yok olmak kıyım demektir. Taş taş üstüne koyulmuş herşeyin eksikere düşmesi belki 50 yıl 100 yıl geriye gitmek demektir. Note: Başlıksız not Ayrıca tabikide kadınların erkeği boşayıp başkasıyla evlenme hakları var veya kendileri evli kalıp bir süre sonra başkasıyla evlenme hakları. Veya erkek ölürse aynı aşamalar. Birbirlerini seven eşler neden ayrılsın. Dul kalmak denen birşey var, yaşları genç ise bir erkek ile evlenmeliler. 50 yaşına yaklaşmış iseler buna lüzum yok. Ayrı ayrı da hayatlarına devam edebilirler beraber de. Bu konu hakkında bir hüküm getirip insanların hakkını kısıtlayamayız normal evlilik evreleri işte. 50 yaşına kadar hayatlarını bir erkekle birleştirmeyegayret etsinler. 50 den sonra çok da önemli değil. Toplumsal boyut aşılmış olur. Sokakta müzik yapan insanlar gruplarına dansçı da katarlarsa kendilerini daha iyi izleyebilirler diye düşünüyorum. Bunun için belli noktalara platformlar kurulmalı. Note: Başlıksız not O konuda sıkıntı yapmıyorum. Yasal olmasa da siz bir yolunu bulup yasal gösterirsiniz. Halbuki sizin iktidar hırsınızla hiç bir alakamız yok vatanımızı ve küçücük çocukları koruyoruz. Yahu ben korkmuyorum. Boş boş tehdit etmeyin. Yarışabilmemiz için eşit akla sahip olmamız lazım gölge etmeyin. Ben her şeyi anlatacağım ve türk halkı yerinde olsam iktidar hırsına kendilerini bu noktaya getirenlerden hesap sorardım. 4 yıl yerinde satarsınız veya biraz geri gidersin hiç birşey olmaz. Bile bile ülkenin savaşa götürüyorsan vatan haini olan sensin ben değil. Ben üzerime düşeni yapacağım gerisi beni ilgilendirmez. Herkes kaderini kendisi belirler. Ben yalnızca yol gösteririm, uyarırım. Vatan ayrıdır. Türkiye adını dünyada spor branşında rekorlara ulaştıran bir dönemin efsanesi Hakan şükür bugün vatan hainidir. Bu millet saftır ama vatanına zarar gelecekse bakmaz göz yaşına. Yeter ki doğruyu görsün. Milletin meselesi salaklık değil doğruyu görememek. Benim sizi iktidar yaptırmamak gibi hiç bir amacım yoktu hırslarınızla bu insanları iç savaşa sürüklediniz bende onlara olacakları söyleyip uyaracağım. Şimdi vatanımı koruduğum için ben mi vatan hainiyim? Ben mi size yanlış yapıyorum? Sizler bana, millete, kendinize yanlış yapmış olanlarsınız bok atmaya çalışmayın. Sanki ben sizi oyuna getirmiştim gibi davranıyorsunuz ki herkes gerçeği biliyor. Herkes benim duruşumu da sizinkinide biliyor. Nereye kaçmaya çalışıyorsunuz, neden kaçıyorsunuz onun açıklamasını yapmak zorunda değilmisiniz? Ne oldu da birden bu seçimler 1 yıl öne alındı? Vatanı bataklığa sürükleyebilecek kadar ne derdiniz var? Sonuç ne olursa olsun ben 31 ekim günü yapacağımı yapacağım. Ben bu hayatı ardından gelecek nesil için yaşarım. Sırf bu insanları uyarabilmek için kendimi açığa vurmak zorunda kaldım. Ben mıyım vatan haini? Bana birşey yapamazsınız ben hakkım. Şu milletin gözünde bir isminiz var, bir değeriniz var daha fazla lekelemeyin. Kendinizi inançsızlığa sürüklemeyin. Soyunuzu inançsızlığa sürüklemeyin. Bizim asla birbirimize yakın olamayacağımızın gösyergeside budur. Siz bu hayatı kendiniz için 78 milyonu savaşa sürüklemekten çekinmeyecek menfaatle yaşıyorsunuz. Ben ise ardından gelecek nesiller için gözümü kırpmadan ateşlere yürürüm. Damla ile onları yanyana koyup seçim yaptır ben onlar için ölmeyi tercih ederim. TANRI nın izniyle ben Damla ya zaten Cennette kavuşacağım biz birbirimize aitiz ama o nesil bensiz Cenneti bulamaz. Beni kaybederlerse Cennete gelemezler. Ben bir yola girdiysem oradan dönmem. Dünya halklarının üzerimde hakkı vardır. 31 ekim günü ise makamım ya birliği izin tepesidir ya da idam sehpası olsun. Bu hayattan çok sıkıldım. Eğer ölürsemde 3ünüz beraber ben varmışım gibi birbirinize eş olarak yaşayınız. Sizlerde bize aitsiniz. Note: Başlıksız not Ne oldu prenses herkese güveniyorduk? Unutma! Ben bugün bu rahatlığa ulaştıysam babama güvenmeyip TANRI ma güvendiğim için ulaştım. Sağolun sizlerde beni desteklediniz. Arkadaşlar travma yaşıyorum. Bildiğiniz travma yaşıyorum. Herşeyi bugün anlıyorum. Orayı kötülemiyorum ama düşmek neymiş bugün anlıyorum. İşte bu yüzden çocuklarımızın yaşam standartlarını korumalarını istiyoruz.  Nasıl bu durum içinde olduğumu bugün anlıyorum. Neden bu geçmişe sahip olduğumu bastırılmışlığımı bugün çözüyorum. Demek o psikologlar ondan çocukluğa iniyolarmış. Bu hayattan çok sıkıldım be. Canlı insanlarla yüzyüze bilinen geçmişimi fln konuşmak istiyorum. Bu hayattan çok sıkıldım. Damla Göztepe tarafında da var öyle ama meşkure şamlıyla oturduğumuz yer çok güzel heryerde yeni dünya ağacı var ve sokakların boyunun evler ile uyumunu sevdim. Muşmula benim en sevdiğim meyve diye belkide bilmiyom. Damla 13 yaşından küçük çocuğun sorumluluğu mu olur? İlla konuşturcan beni. Sende mi öpüctün küçükken ? Hiç utanmadınmı ya. Hehehh. Çok tatlı bir çocukluk. Belkide orayı seviyodum diye muşmulayı çok seviyom. Amaan neyse I m from güzelyalı, yok yere mi delirdik? Note: Başlıksız not Aşkım aldım ece kocayanağı. Teşekkür ederim. Note: Başlıksız not 1/3 iyi. 1/3 yapayım onu. Daha fazla olursa hakkında dışına çıkıp biat etmelerini engelleriz. Ve adaletli bir paylaşım. Kaynak, deniz vb tüm değerlerin adaleti. Sizi bununla kandırmalarına izin vermeyin. Biz yaşadığımız ülkeye, şehitlerimize, Mustafa Kemale bir vefa borcu olarak T.C nın sınırlarını ve toprak bütünlüğünün bölünemez olduğunu, Türk milletine ait olduğunu destanımızda belirttik. Emin olun orası sizin askeriyeniz ve anayasanızdan daha güvenlidir. Saygındır. Bana müdahale etmeyin ben yapacağımı yaparım. Beğendiğim video ların üzerinde durun ve kendi vaatlerinize yoğunlaşın. İnsanları iç  savaşa sürükleyemeyiz. Note: Başlıksız not Damla 2 dir hikayelerini izliyorum ve enteresan bir biçimde hemen ardından profilini gizliyorsun. Acaba bu konuda hakkında sana bir bildiri mi geliyor? Bir daha yapmayım. Benimle açık konuş. Note: Başlıksız not Ya bir şey söyleyeceğim. Çocuklardan biri "Hope" olabilir mi? Büyümüştürde şimdi delikanlı olmuştur. Ya kutlu mutlu olsun. Güzel ömürleriniz olsun. Yeni fark ettim. Küfür etme olayınada fazla takılmayın ileride yalnız arkadaşlarımın yanında o samimiyeti yakaladığım insanların yanında öyle konuşacağım. Ben kalıba bürünmeyi bilirim. Damla sen bir tanem değil bir tanemizsin. Hepimizin bir tanesi. Beyefendi kaldığınız yapıyı bilmiyorum ama o sizin hakkınızdır. Sırtınızda koca bir ülke ile yaşıyorsunuz. Devamlı otele gidip havuz masaj gibi aktiviteler yapamazsınız. Ülkenizin sizi rahatlatması lazım. Eve geldiğinizde suyun içinde dinlenmeniz lazım.   Note: Başlıksız not Bilader benden fazladan birşey isteyeceğim zaman tart. Ben bunun uğruna TANRI nın bağışladığı makamı terk edermiyim diye düşün. İnsanların ve kullarına tamamının üzerimizde hakkı vardır. Sonra gel de ki ben ona çok aşığım ben bunu çok istiyorum. TANRI nın gücüne gitmesin makamımdan çok istiyorum o zaman ben sana makamın sende kalsın TANRI dan af dilen biz onu sana alacağız. TANRI m bağışlasın. Ama bunun dışında hakkından çıkmak için bana gelme. Biz eşkıya değiliz. Note: Başlıksız not Biz kendimiz için değil kullar için yaşarız ve onları doğruya ulaştırmak için yaşarız. Korkma çünkü ben korkmuyorum. Fazla da uzatma ne geçmişim, ne bugünüm,ne de geleceğim bana aitdeğildir. En fazla ortaya bir Peygamberlik delili kokoyarsın. Zaten ben bir süre sonra kitapta İsa'nın doğumunu yazarken Neşe'nin bize geldiğini yazacağım. Sen kendin için biz ise sevdiklerimiz için... Korkma, çünkü ben korkmuyorum. Sonra onu koy can bende diyeceğimki seversiniz toplumsal konuyla dalga geçmeyi. Kim çıkartacak ortaya ? Ablammı, annemmi, dayımmı, yakınımmı. Ablamın arkadaşımı. Farketmez, topunuz gelin. Yaratılışta kendisi benim kuzenimdir. Zaten o insanlar beni tanıyor bu onları etkilemez sen de benim adımı bağıramazsın. Yasak.  Yoksa sen poker face misin? Kahvede batak oynayamazsın batak. İlk hamlede kendini bitirdin. Artık senin karşında delilleri ile karşısındakinden sessiz kalmasını isteyen bir Peygamber var. Ayrıca en fazla 3 ay yalnız kalırım buda kontrolde tutmakta zorlandığım kitap ve hayat ilişkisinidengede tutar. Kork. Çünkü ben korkmuyorum. Sen bu geçmiş konularına çok meraklısın. Dikkat et bu bir kişilik yansımasıdır. Oysaki biz ben göreve başlamadan önce kahpelerin koynunda yattığını çoktan unuttuk. Aptullah Gül benim destekleyeceğim bize zorluk çıkartmayacak bir karakter dir. Meclise ayrı oluşum ile girip cb yi ayrımı gösteriyon? Apdullah Gül bize zorluk çıkartmamaya yakın bir karakter dir. Zaten bizim hakkımızı yiyemezler ve bu topraklarda beni Atatürkden ayıramazlar. Sonucu bize getirmeliyiz yoksa bu kaçış hayra alamet değil. Bariz beni kabul etmemek için kaçılıyor ben diyorum ki toprağı suya gömeriz bunlar hâlâ kaçmanın derdinde. Bana farketmez. Söylediğim görüntüyü elde etmeliyiz. Beni bu topraklarda bir tek Mustafa Kemal den ayıramazsınız. Biliyorsunuz. Sizi bana Mustafa Kemal getirir. Çatısı altında birleşen aydınlıkçılar getirir. Bu şartlar altında gerçekten 4 yıl daha teslim edemeyiz göz göre göre kaçıyorlar. Onlar savaşmaz değil yönetimi vermezlerse biz savaşacağız bu konuyu biliyorsunuz. Note: Başlıksız not Yani bir daha yapmaması koşuluyla ve maddiyata dökülmüş bir ceza ile olabilir. İstisnai durumlar. Eyvah! 5000 tl 1000 euro yapıyor. Böyle hac mı olur. Hac zenginlere farzdır. Bu fiyat aralığını tutturmak lazım. O para bizim geçimimize yeter sıkıntı o değil ama böyle olursa herkes hacca gelir. Önünü alamayız. Askeri açıdan artısı olur. Ben artık para konuşmıycam hem fakirim hem de para konuşmaya çalışıyorum. Benim hayatımda tek seferde harcadığım en büyük para 2000 lira onlada Damla ya kokain aldım. Ne bekliyorsunuz ki. Bu ücretlendirme işini siz yaparsınız ama ben ölçerim, tartarım. Note: Başlıksız not Benim aracılığımla bulaştınız demi.Ben ferdalla murata oradan orhana e yakup mahalle çocuğun aşk muhabbetleri illaki etkim oldu. Pişmanmıyız? Hayır. Beni de fuat başlattı. Orta son olabilir. Lisede 2. 3. İçişlerimiz de olabilir tam hatırlamıyorum. Orta okul dönemimde dut yaprağı sarıyoduk o ara içtiysekte hatırlamıyorum. İlk hatırladığım eve gidip bayıldığım. Note: Başlıksız not Benim ile savaşıp savaşmayacağınızı bilemem ama bildiğim size oy veren insanlara sırt dönemezsiniz. Oyun oynamıyoruz oyun bitti. Gerçek görüntüye göre hareket etmek zorundayız. Üstlendiğim sorumluluk, üzerimizdeki sorumluluk boş vaatlere teslim edilemeyecek kadar kıymetlidir. Seçimleri iptal ediniz. Bende bu ülkede yaşıyorum. 3 yıldır bağırıyorum insanlar hep aynı. Bu işler bildiğiniz işler değil. Yanlış yoldasınız. İnsanları bilemezsiniz. Biz biliriz. Ayrıca yönetiminiz dünya halklarının savaşsız biatından daha kıymetli değil. Fire verirsem önünü alamayız. Sen savaşmazsın başka ülke savaşır. Yaptığınız bu hareket ile dünyada demokrasi ile yönetilen devletlerin içindeki grupların çirkin tuzaklarını engellediniz. Bizim için yine güzel bir hizmettir sağolun. Bu ülkenin silahını damadınız üretiyorken ben bu insanları nasıl kuru bir söze bırakabilirim? Bana hak verin. Ben dünya halklarını düşünmek zorundayım. Bu konuşma burada bitmiştir. Faaliyetlerimize dönelim. Note: Başlıksız not Dünya milletlerinin bayrakları veya sembolleri ile bir erkek ve bir kız çocuğa kıyafet giydirip çocuk bayramı için dünya çocukları bayrağı oluşturabiliriz. Ya çenin göclükleyinmi var çenin. Hshsh.. Bu konu hakkında birşey ile muhattab olmak istemiyorum. Saygılı olun. Firmaya ve herşeye. Herkes hasta bilader. Zaten bir tane hakkınız kaldı kızımla beraber hayatınızı görüp hissedip dokunarak yaşasanıza. Neden beni rahatsız etmek adına boş faaliyetler yürütüyorsunuz. Note: Başlıksız not Bana ne kardeşim sizin ilişkinizden. Ben ne tanırım zeynep ılıcalıyı. Serseriyim ben. Peygamber olmasaydım Şeyma Subaşıyı da tanımazdım. "Geçmişte yaptıklarınız müstesna." En kısa bol eteğin boyu bu olur. Bolluk derecesine ve ince olmasına göre aşağı doğru iner. Etek böyle birşey. Önemli. Ölçüyü her açıdan ayarlamak lazım. İş bana kalmış olsa miranda kerr inorlando bloom ile olan fotoğrafına yalnızca davetlerde izin verirdim çünkü sexy değil çok şık gözüküyor. Ama bu konuda inmiş ayetler, net hükümler var. TANRI nın sınırlarını aşamayız. Şüphesiz bu toplumsal çizgiyi sağlamak adına belirlenmiştir. Çocuk bayramında çocuk bayrakları, balonlar, palyaçolar ile süslemeler yaparsanız daha alakalı olur. Dünya çocuk bayramı diyip türk bayrağı asmanız çok saçma. Hiç kimse türklerin bayramına biat etmek zorunda değil. Ancak Çağın liderinin dünya çocuklarına hediye ettiği bayramı kabul edebilirler. Bunun dışında tbmm nın kuruluşu olarak kendi bayraklarınızı asıp ulusal egemenliğinizi kutlayabilirsiniz. Note: Başlıksız not Hii sevgililerim bana yardım ediyor. Mustafa Kemal selam çaktı. İstikbal göklerdedir. Hayat arkadaşım. Yaratılışım. Candamlam. Ben çocuklarımı o ve denklerinden başkasına emanet edemem. Bilginiz olsun hayatınızı ona göre düzenleyin. İsmail, Sude... Note: Başlıksız not O seçimleri erteleyeceksiniz çünkü ortalığı ayağa kaldıracağız. En azından göstermeseniz bile o seçimlerden bir sonuç çıkmayacak. Tebliğ dönemindeyiz. Seçim meçim yok. Geleceğin potansiyel inananları olarak bütün insanların haklarını gözetmek zorundayım. Hiç kimse hakkında bütününü görmeden seçime girmemelidir. Kim biat ediyor kim etmiyor görmeden seçime gidilmemelidir. Çünkü yaşadığımız topraklar Mustafa Kemal'in demokrasi ve laiklik temelleri üzerine kurduğu Türkiye Cumhuriyeti dir ve Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Damla çok güzel ama ben orda kafayı yerim. Note: Başlıksız not Vol bilmem kaç. Banyo ve tuvalet temizleme sistemi. Bende. Güzelim kadınlar. Süslüler fln ama hiç ihtiyaçlarıda bitmiyor. Utandınız mı bende sizi görünce utandım. Altın banyosu olanın temizlik le ne işi olur. Metal. Fayans. Mermer. Kapağı kapat. Paspası topla. Bas düğmeye. Kapıyı 10000 liradan açarmıyız? Açarız. Ego farklı birşey fiyat üzerine düşünmem lazım. Ayda 2 temizleme ihtiyacı duysan günlük 100 lira desen yılda 2400 lira yapar.  4 yıl - komple ev. 2000 lira oradan düşsek 8 olabilir. Dahada inemeyiz masraflar kurtarmıyor ablacım. Yok artık anasının amı! Temsili. Bebeklerin emziği gibi motorlu bir makina hayal edin saat gibi zararsız bir makina. Onu ağzın içine koyup dudaklarla tutup ağzın içini tam temizleyecek bir makina üzerinde çalışıyorum tam sonunu getiremedim. Ağzın içinde sağa sola ilerleyen dişe ulaşmak için öne arkaya giden, daire çizen, fırçayı aşğı ve yukarı 45 ve 90 derece döndüren kol yapılırda iç damağa ve dile ulaşamadım. Ve dünya halkları sizlere delilik vaadediyorum. İçeride kalan çubuğuda 90 derece döndürüp aynı operasyon ile yanağıda komple alırız. Yapılır çünkü örnekleri var. Yok mu şu çubuğu iç damak ve dile uzatacak bir baba yiğit. O çubuk fazla uzamaz. Hadi dili de kendimiz uzatırız. Gerisini de SKATA. Note: Başlıksız not Tuzaklarla savaşıyorum. Üzerinize alınmayın gördüğüm deliği tıkamak zorundayım.  Note: Başlıksız not Ben böyle yaşamak istemiyorum. Bu hayatı 3 yıldır yaşıyoruz. Yanaş. Ayan beyan benim ol. Korkma. Note: Başlıksız not Kusura bakmayın artık tebliğ dönemindeyiz ve inananların haklarını gözetmek zorundayım. Oyun dönemi geçmişte kalmıştır. Size önerim seçimi iptal etmenizdir çünkü Dünya halkları ve Türkiye Cumhuriyeti için bu dönemde seçim yapmak uygun değildir. Bütün gruplar bana aynı uzaklıktadır ve halkını seçim yapması için hakkında tamamını görmesi lazım. Dünya halklarına her alanda tebliğim devam edecek. Note: Başlıksız not Ya aşkım yüklediğin fotoğrafları kaldırma artık. 20. Yılını yerim. Birde biz seni bütün ömürlerinizle kabul etmiş bulunmaktayız Firdevs hanım. Ayrıca tarafımca her gününüze de ömür verilir. Note: Başlıksız not İnsanların atalarına selam olsun. Cancan Serkan Şaşmaz  Göksenin Ellialtıoğlu Tefal Serhan Burak karabin Note: Başlıksız not Koyardıkta kaçtılar elimizden ne yapalım. Bu dalkavuklar ordusundan hiç hazetmiyorum ve beni rahatsız edeceklerini biliyorum. Hak ettiğim halde bana işsizlik maaşı vermeyen size mi oy vereyim. Hakkımı yerine getirmeye ne neden oy vereyim. Damlayı kirli hesaplarınıza kat ayın. İletişime başladık artık tebliğimi bitireceğiz ve Damla ile kavuşacağım. Bunu engelleyemezsiniz ve yaptıklarım için beni yargılayamazsınız. Yolumuzu kapatamazsınız. Tebliğimi dünya halklarına yapıyorum ve onların haklarını okuyup onların koruması altındayım. Ayrıca bireysel olarak da TANRI 'nın Elçisiyim ve mutlak gözetim altındayım. İsteyen herkes Peygamberliğimi kabul edecektir ve DAmla ile de kavuşacağız. Tabi bir kanunsuzluk yapmazsanız. Note: Başlıksız not Beğenmem sizi bana o gibi davranıp yüceltmeye itmesin. Cevap: TANRI 'nın Elçisidir. Peygamber dir. Hiç kimsenin buna hakkı yok. Yaratılışım 31 ekim günü seni alacağız. Korkma ve bağırın. T.C ye değil dünyaya ait iz. T.C kanunlarına göre yargılanmam söz konusu bile değil. Dünya üzerinde biat eden her hangi bir topluluğun yöneticisiyiz. Note: Başlıksız not Kolaylık olarak hazırladığımızın adı yardımcı kitap olmalı. Yardımcı kaynak koyarsak ayrı bir kutsal kitap gibi anlaşılabilir. Birde ben haccı kişi başı 5000 kar olarak hesaplasamda mevki olarak birbirinden farklı konaklama yeri olmalı diye düşünüyorum. Hayat standartları farklı sonuçta. Bunun dışında içeride her hangi bir özel kuruluş yer almayacak tüm alanlar Peygambere ve birliğe ait olacaktır. Hac ticaret merkezi değildir. 40 haftadan haftada 2 milyon ziyaretçi olarak hesapladım. Ölümüme kadar bana aittir nasıl kullanacağımı ben bilirim. Sonrasında birliğin askeri muhimmatına destek için kullanılacaktır. İbadet alanını c şeklinde antik tiyatro gibi düşünebilirsiniz. İbadete uygun ve devamında minderler ile oturup İLAHi söyleme Mum yakmak gibi hoş ve huzur verici aktivitelere uygun düzenleyeceğiz. Benim için mi yaptınız yoksa? Ben Türkiyeye değil dünyaya aitim. Türkiye deki seçim beni değil Türkiyeyi ilgilendirir. Ben şahsi ve toplu bir dava ile aynı değerlerde intikam yürüyorum. Babannem bu sefer tersten bildi. Ama hazirandan önce putu koyarım. Ayrıca zaten sizi bir kenara atmışda değiliz. Tebliğ yapıyoruz. Yürüdüğüm yolda o paylaşım seçim tarihinin önüne geliyor bilin. Olağanüstü dönemlerde seçim ertelenmiyormuydu siz birde öne aldınız ? Adalet okudum başkan ben. Ülke toprakları içinde Peygamber var daha ne olağanüstü olacak. Öğren bunları yavru kurt!  Göztepe adama depar attırır. Gerçekten kusura bakmayın Peygamber tebliğ yaparken hangi akılla seçimi öne aldınız anlamadım. Bana biat etmeyi düşünmüyormusunuz? Ben sizi inanmış bir insan olarak makamınızdan edermiydim? Ayıp ettiniz. Tebliğ dönemine seçim soktunuz. Yaşayıp görelim ne diyebilirim başka. Bana biat edenler kim bana gelmenize engel olmayacaksa ona oy verin. Ben bilmem herkes bana aynı uzaklıktadır. Kimi istiyorsanız ona verin a,b,c ben kim olursa olsun size verdiğimiz hakları uygularım ve kendi ticaretim ve görevimle ilgilenirim. Kimsenin ağzına beni dolayıp sizi kandırmasına izin vermeyin. Sizi kendi içinizde kimin yönetmesini istiyorsanız ona oy verin. Fazla uzatmaya gerek yok. Sizler akıllı insanlarsınız benim sunduğum geleceğe sizi kim ulaştırır, sizi bu gelecekte kim dosdoğru ayakta tutar ona oy verin. Bana getirecek olana oy verin. Note: Başlıksız not Ben bunu yapcamda haberi nasıl sana gelmiycek Josephine delillerimi ortaya dökmiycem. Poker oynamak istemiyorum. Tuzak kurmayın. Bu insanların son vakti. Vicdanınızın altından kalkamazsınız. Korktum be piç kurusu. Sence bir fotoğrafının altına dağlı fotoyu paylaşır mıyım?  Hayır yapar mıyım yapamaz mıyım onu söyle. Çok isim olması rahatsız edici. Adınız ve önemli olaylar geçsin yeter. Beni devamlı koz oynayıp sizi 31 ekime kadar boş bekletmek zorunda bırakmayın. Bırakın geleceğe miras bırakıyoruz rahat durun. Paylaşırım elimde ne varsa koyarım kıyameti parmağınızı oynatamazsınız. Söylediğim vakte kadar kimsenin ağzı açılmaz. İsa olarak emrettiğimi herkes bilir. Şu tatavayı bırakın artık. Zorla nakavt ettirceniz kendinizi. Damla söyledi. Şu anda sizi çiz yapma ihtimalim var. Yine kahpelik mi yapacaksınız Yoksa Peygamberinize biat mı ediyorsunuz? Bu dünyada birbirimizin yüzüne bakacağız. Artık biraz edep. Note: Başlıksız not O ufak ağdan kepçeyle o iş çok saçma. Duvardan bir makara sistemi 1 metre boyunda ve 250 metre uzunluğunda ağ bir motor yardımıyla gerdirilip sürülür ve yüzeydeki tüm pisliği alır. Balıklar yavaş sürüldükçe ağın altına inerler. 5 saatte bir yapılsa balıkçılarda motorun geçişine izin verir. Ne kadar saçma zorluklarınız var denizin dibinide düşünürüz. Eyvah. Yoksa onundamı ticaretini yapsam. Sistemi ben kurarım. Bana ne devletten zenginmiyim amk. Üf çok güldüm buna. Yemek yapsana. Ben. 590 mıydı ,790 mıydı 2.si sanırım. ,290 ı atsak 500 kalır 250si düzensiz doğal olsa gerisi kordon olsa 250000 km yapar. Neyse ben reali bekleyim. Bak benim param fln yok ha ben buluyom işte bunlarıpatent fln alamam. Benimle beraber mi düşünüyonuz hepsi yalnız bana ait herkes kendi ticaretini kendisi bulsun. Yok bee çok bişey istemiyom. 1000 gün sigorta pirim sayısı çarpı 10 000 liraya hallederiz. :p Note: Başlıksız not Lütfen devam et. Çok tatlısın ama çizgi ni taşma. Abiyi bilinçli 'işaretiyle ayırıyorum yabancı dile çevirmek kolay olsun diye. Ağabey yazmak saçma ve uzun geliyor. Sütyeni kararsızdım öyle yazdım. Daha birkaç tane daha vardır. Note: Başlıksız not Haha ben onu "altın güneş orda sırmalar saçar" zannediyorum. Evet izlediğim porno filmlerde bir daha gördüm ki yastık, vibratör, el kullanmak yetmiyor. Gençlik sevişmek ve sonrasında sex yapmak istiyor. Umarım sizde hakkı görmüşsünüzdür. Bu bir ihtiyaçtır. Bu bir gunahtan korunma ihtiyacıdır. Note: Başlıksız not Öyle parfüm olmazmı? Bence değişik bir çalışma. Aslında öyle korkmak biraz garip geldi bana da ama bilmiyom sexy bütün parfümleri sollar. O kokuyu dibine kadar koklamak istersin. Ama öyle korkmak garip. Aslında tam bir erkek kokusu. Note: Başlıksız not Tatlı kız sana aşığım. Bizim için çalışıyorum. Sizi seviyorum. Bu googleden öğrendiklerim içinde çok yanlışla karşılaştım ve bunların 2si türkiye haber sitesi. Note: Başlıksız not Bu görüntünün bizim tarafımızdan olması söz konusu değildir. Devlet kesinlikle amacından taşımıştır. Asla bu kişilerle aynı platformda anılmak istemiyorum. Fetö için çıkartılan ohal kritik evre bitmesine rağmen 7. kez uzatılıyorsa lütfen art niyet arayınız. Bana daha fazla saygısızlık yapmanızı istemiyorum. Kendi işlerinizi kendiniz yapın ve lütfen benimle ilgili konulara bulaşmayıp uzaktan takip edin. Ohal dediğin kritik dönemde kriz yaşamamak ve krizi sonlandırmak için çıkarılır. Bu işi saltanat kabul etmiş durumdasınız. Burası Fransadeğil devamlı örnek gösterip durmayınız. Burası demokratik, laik, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti. Yani istemiyorum anladınmı ? Etrafımda dolanmanı istemiyorum. Dünya halklarına çizgi den kaymış görünmek istemiyorum. Uzatma seni oyunların ve tebliğim içinde istemiyorum. Seni sevmeyen insanları sana yakın gözüküp kaçırmak istemiyorum. Neden zorluyorsun ki? Neden illa bir yer edinmek zorundasın. Senin ile anılmak İS TE Mİ YO RUM. Anla artık istemiyorum. Seni seven tayfadan alçak olduklarımızı zaten aldık. Lütfen. Bizim için görevin bitti. Ohalin halkı etkilememeside koca bir yalan. Meclise soktuğum benimseçtiğim milletvekili tüm etkisini kaybetmiş beni temsil edememe durumunda. Daha nasıl etkilesin ohal halkı. Note: Başlıksız not Aynen şimdi çözdüm işi. Televizyonlar euro dolar arttı olarak gösterip algı kampanyası yapıyor. Aslında olan ise tlnin değer kaybettiği. Beni ilgilendirmez serbest ticaret. Herşeyi kısıtlayacak değiliz. Note: Başlıksız not Bu benim hastalığım. Defne gibi bebek korkuları gibi birşey. Anlatamıyorum. Fotoğraf ile alakalı yüzyüze olduğumuzda sıkıntı değil. Yok be artık sikime bile takmıyom. Yok hükmündesin. Note: Başlıksız not Damla yok be beni tanıyon su dökerim ben. Çirkinsen çirkinsin derim. Beğenmezsem beğenmediğimi söylerim. Bana istediğin her şeyi yapabilirsin yalnız seninle mağazalarda reyon reyon dolaşmam. Kapıda seni beklemem. Beraber çıktığımızda bana bir şeyi çok göstermek istiyorsan gösterirsin sonra ben bir yerde kendimce takılırım telefonla irtibat kurarız sen yanıma gelirsin. Bu konuda kızlara gıcığım. Benim alışverişim 3 dk sürüyorsa seninkide en fazla 5 dk sürmeli amk. Baştan aşağı gezersin beğendiklerini gözünle süzer parasına bakarsın alma konusunda ciddiysen denersin. Her mağazaya girip bütün kıyafetleri tek tek ellemenin bir anlamı yok ki. Alışveriş böyle yapılır. Şu güzelmiş, bu böyleymiş sana ne alacaksan dene.  Şu tarz yeni nesil leopar değil mi ya? Kusura bakmayın gelecek nesillerin için olduğu gibi geçirmek zorundayım. Lanet olsun öyle zafere. Kendinizi geleceğe hizmet etmiş olarak görür ve ibret alırsanız başarıya ulaşırsınız. Ben rusları severim konumuz bu değil. Konu farklı. Herkes yaptığının bedelini öder şahsi algılamayınız.  Bu küçük detaylar sexy göstermediği için sorun olmaz damlam. Note: Başlıksız not Tefal serhan Cancan Gökselin Ellialtıoğlu Serkan Şaşmaz Hani ve hanici aynı anlamda değildir. Hani bir oluşum değil bir sözcüktür. Terimdir. Hadi dinimizinadıdır. Bizler hadicileriz. Bizden olmayanlar haniciler. Note: Başlıksız not Hayır damlam bölgeye renk verilmiş dikkatli baktım kenardan tattım rengi belli oluyor. Bu aşama bizi riske atmayız. Merak etme yakında yapmayacaksınız böyle şeyler ki görüntü gereği böyle olması lazım. Çünkü görüntüye göre ilerliyoruz aşkım belki 2 3 ay sonra çirkin görüntüleri temizlemeye bile başlarsın. Görünrüyü kabul edeceksin biliyorum, öyle olur çünkü. Özellikle o dövme fotoğrafındaki küfrü ve diğer put yazılarını temizlemeni çok istiyorum aşkım. Fırsatını bulduğum anda lütfen uygula. Merveden gördüm görüntü gereği kafandaki karambol başlamış. 3 paylaşım sonra görüntü gereği sahte gülüşünü bir kenara bırakırsın ve aramızdaki buzlar erir. Bu esnada sokakta karşıma çıkabilirsin buna dayanabilirmiyim bilmiyorum. Önemli değil yine süreyi 4 yıla tamamlarız ama facebook a bir akıl bırakmak ve o aklı video ile geleceğe bırakmak istiyorum. Fark etmez 3 paylaşım sonra benimle ilgilenmeye başlarsın. 1 ay kala kıyameti yayınlarız 10 gün kala hakkı ve delilleri yayınlamaya başlarız. 30 ekim günü kitabı yayınlayıp noktalamayı düşünüyorum. Yalnız görüntü seni yanıltmasın çünkü genelde Peygamberliğimiz değil getirdiğimiz kabul edilmez. TANRI m kavuştursun candamlam. Kitabı temizlerken "yoksa insan yalnız kalacağını mı sanıyor? ve yakında bu şehrin kime ait olduğunu bilecekler" ayetleri gösterildi. Aynı josephine nin gösterildiği gibi korkmana lüzum yok yine de formalite icabı daha doğrusu bu yola çıkış amacımı belirten bir paragraf yazmak istiyorum profiline.  Şey 31 ekim günüde seni hak etmeye gelmek istiyorum. Geleceğim. Kucağına. Nasıl bir geri sayım? Yerinde sayıyor. Tek sıkıntım bu. Birde gördüğümden beri klozetin yanında uyunmayacağı aklımdan gitmiyor. Olmaz öyle arkaya ufak bir paravan kutu yapmak lazım. İçeriden kapı yapmak lazım. Aynen göbek mesafenide kontrol ettim. Kemiklerini yerim. Note: Başlıksız not Beni ilgilendirmez Damla. Bozkurtum ben, sen de dişi kurt. İntikamımızı alırız yapmasalardı.  Jasmine ehehuhe (utandım ama yerim) neden hep üzgün bakıyorsun aşkım? Anlat bana.  Olur öyle şeyler kafana takma diyemem çünkü ibret alınması bizi başarıya ulaştırır ama bunun için üzülme artık. Seni seviyorum. Note: Başlıksız not Sen napıyon hiç ölmiycen mi bebek. Damla onu engelliler için üretcem ama eğitim ile gelişmiş düzeyini gelecekte mastürbasyon aleti olarak kullandırtacağımızdan şüphen olmasın. Şimdilik kendi alışkanlıkları ve vibratör ile devam etsinler. Ama motorlu düzeneği geleceğe hazırlayacağım. Şu an dünya buna hazır değil.  Porno sektörününde bir ihtiyaç olduğunun farkındayım ama bunu şu anda göremiyorum. Temizlenmiş dünya yaşantısını görmeliyim. İleride net bir cevap olur. Sizler bunu günah olarak görmeye devam ediniz. Alternatifleri mevcut, seslendirme konusunu üstlenmenizde üzerinize günah olmaz. Teknoloji çizgi film yapabiliyorsa bunu da yapar.  Note: Başlıksız not Birşey dikkatimi çekti lütfen yanlış anlamayın amacım bu görüntü değil yanlışı göstermek. Önceki dönemlerde bu döneme göre iç açıcı değil. Sizce de Türkiye tosuncuğun çiftlikbankı yönettiği gibi yönetilmiyormu? Üretim kendi çapında vergi ile ülke kendini döndürmüyormu? Bu eskiden beri böyle ama dışarıya açılmış bir pazar yok kendi içinde kendini düşük ücret fazla vergi ile döndürüyorsun. Peki bu hastaneleryollar köprüler? Köprüler paralı. Hastane ve yollar onlar için bir gelir var belli ama genel olarak gördüğüm Türkiyenin tosuncuğun çiftlik vbankı yönettiği gibi yönetildiği. Elektrik, su, internet olayındada eski kesinti sıkıntıları yaşanmıyor doğru. Şimdi yeni bir araba üretiliyor, bir fabrika var. Bunun dışında özel üretimden başkası yok sanırım. 70 milyonluk ülkenin böyle kendini döndürebiliyor olması ilginç. Zaten yaşam kalitesiz o ayrı konuda kaç gündür aklımda yanlış anlaşılcqm diye söylemiyorum.  Sapı olan diş ipinin olmaması kadar kalitesiz çok da yerlerde sürünmüyor. Bu dolarla euro nasıl 4 e 5 oluyor bu nasıl en büyük büyüme. Hadi şişirsinler 1 lira 1,5 lira bu euro nasıl 1 e 3,5 oluyor? Çünkü kendi içinde halka temel ihtiyaç satarak, az maaş verip çok vergi alarak devletin fabrikalarını satarak hazineden takviye ile ülke yönetiliyor. Avrupa ise parayı dünya pazarından kazanıyor. Ve diğer ülkeler. Bu yüzden o paralar global çapta büyürken tl kendini döndürüyor. Finanscı değilim ama böyle olması lazım mantığı budur herhalde.  Kimseyi kötülemiyorum gözümün gördüğü açığı söylüyorum. Dost kelamı sen karakterin ile bünyene kabul et. Note: Başlıksız not Bu lezbiyen olayına bayılıyorum ya iyiki gelmişim. Teşekkür ederim TANRI m. 2. Dünya savaşı hakkında birşey söyleyemem çünkü beni ilgilendiren bir bağlantı bilmiyorum ama 1. Dünya savaşı, Mustafa Kemal ve Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti nın amacı bellidir. Mutlulukla kadere gülümseyiniz. Note: Başlıksız not Bu 1. Dünya savaşı ve arkasındaki kurtuluş mücadelesini kendi üzerinize alınmayın. Şunu bilin ki bu topraklarda rahatça dolaşabilmiş olmam Mustafa Kemal önderliğinde kurulan bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti sayesindedir. Adamı harcarlar o kadar kolay değil. Saltanat ve Hilafet olsa Osm. Devleti olsa bu durum böyle ilerlemeyebilirdi. Önyargılı olmayın, Osmanlı Devleti içinde yaşayacağım zorlukları hayal edin. Dolayısıyla Devletlerinizi Isa'ya düşman görmeyin. Türkiyenin bağımsızlığına ve Isa'ya hizmet etmiş olarak görün. Başka tarih size ait ben size beni gösteriyorum ve TANRI nın emrettiğini  tebliğ ediyorum. "Sağlam bir devlet bünyesinde hiç kimse bağımsız bir kahramana ihtiyaç duymaz." Söylenenlere aldırış etmeyiniz. Savaş döneminin akıbetindeki ufak sürtüşmelere karşılıklı ufak hakaretlere takılmayınız. Herkes birbiri için söyledi kaç yıl birbirlerinin kanını akıttılar karşı karşıya savaştılar. Irkım sabittir Türklerin içinden gönderilmiş bir Elçiyim ki tarih boyunca bütün milletlerden Elçiler gönderilmiştir. Fakat devlete ait olan kimlik kartımı Damla ile beraber redediyorum ve dünya üzerinde isim soyisim olarak yaşayacağız. En azından birlik toprakları içinde. Bütün devletler bireysel olarak mirascımdır. Saltanatımda dönemlik hüküm sürmeye yetkilidir. Tabiki oy birliği ile çalışma yapacaklar. Çok ciddiyim. Türklerin yüzlerini batıya dönmeleri gerekiyordu ki getirdiğime aşina olsunlar. Türkler yüzlerini batıya döndü kitap ile de islam devletinin bir parçası olarak ara görev üstlendiler. Osmanlı devletinin bunu kabul etmesi kolay değil. Önyargısız düşünürseniz kaderi çözebilirsiniz. Note: Başlıksız not Haha adam olun. Ya bebeğim. Senin işin olmazdı da biz ayağına geldik. Bil, öğren diye... Bunca yıldır her gün bombalayarak boğarak çocuk öldürüyorlar sesiniz çıkmıyor. Amerika dan ne istediğinizi anlamadım. Haha. Yine koftiden taksim atıyonuz. Note: Başlıksız not Tekrar ediyorum bu saatten sonra başkasının pis oyunlarıyla bana eziyet ederek çektiğim acının üzerinden mutlu olacak kişinin soyunu sikeyim. Ben varım bana bu yolda yardım eden Kerem var. Gerisiyle hiç bir bağım yok. Kimse size gelip benim ağzımdan kelime yapmasın. Ben gerekeni facebook üzerinden ve buradan yapıyorum. Benim adıma konuşan kimseyi dinlemeyiniz. Note: Başlıksız not Abi inanırmısın samimiymiş gibi davranmanız bana da saçma geliyor. O eski samimiyet kalmadı artık. Sarılmak değişik geliyor. Haklısınız, doğru olan bu. İnsanlara yaptığım samimi yorumlar benim içinde çoğu zaman sahte cümlelermiş gibi geliyor. Ben yine konuşmayım kimseyle işime bakayım. Ben yalnızlığı çok sevdim abi. Ne alaka demi altı üstü evet anımsatıyor iyi yakalamışsın diycen. Yalnızlık dostum oldu artık. Yalnızlığı seviyorum. Bakmıycam artık beğendiğim fotoğraflara sıkıldım onlardan. Bu hayatı gerçekten haketmiyorum ama. Kimseyle normal bir diyaloğa bile giremiyorum. İçime kapanınca da Sinan yine hayattan yok oldu muamelesi görüyorum. İki laf söylemeyi çok görüyorsunuz bana bu hayatta önemli değil ama o zaman başımı dışarıya çıkartmama da izin vermeyin. Bana böyle davranacaksanız bir yandan da bana iyi davranmayın. Alıştığım hayattan başkasını karşıma çıkartmayın. Sizleri görmek ve sizlerle konuşmak zorunda değilim. Böyle yaşamak istemiyorum. Bu saatten sonra ben böyle yaşıyorum diye de biat edecek kim varsa karısını kızını sikeyim. Etmesinler. Bu saatten sonra benim acımla mutluluk umanın anasını sikeyim. Note: Başlıksız not Şunu bil ki hâla bu uğurda yol yürüyormuş görünmene izin vermeyeceğim. Göreviniz bitti ve bu devrimi biz kendi yolumuzdan yaptık, yapıyoruz. Oluşumumun hiç bir noktasında yoksunuz. Kendinizi dahil etmeye çalışmanızı kabul etmiyorum. Nisan 2017de görevinize tarafımızca son verilmiştir. Ve sizler için artık yol yürümek değil karar zamanıdır. Bu beyin benim tarafımda yol yürüyor görünmesini kabul etmiyorum. İnanacak herkese eşit yakınlıkta ve uzaklıktayım. Etrafımdaki insanlarda bu görüntüye bu boyun eğmeye devam ettikçe asla onlara da güvenmeyeceğim. Ben Sana Güvenmiyorum. Ben Senin Ağzından Çıkan Söze İnanmıyorum. Kerem bana ne yapacaksan sen yap. Başkası bulaşmasın. İnsanlarla konuşmayı haketmeyecek birşey yapmıyorum ama hak ediyorsamda senin emrin yapsın. Başkasının değil. Senden başka hiç bir beşeri kabul etmiyorum. Bana elinden eziyet çekip sıyrıldığım yoluma paspas yaptığım insanların ağzıyla gelmeyin. Size hiç bir dahiliyeti yoktur. Kabul etmiyorum. Note: Başlıksız not Belkide savaşta olduğumuzu düşünüp fikret ormana şehit ailelerini tarafıma almaya çalıştığımı düşündüğünüzden o talihsiz açıklamayı siz yaptırdınız. Şehitler her zaman bizimdir ki şehitlerimizin, gazilerimizin rahatı bizim için en üst düzeydedir. Eğer sizinle savaşmaya karar verirsek kafanızı yerden kaldıramazsınız. Biz insanlara değil TANRI mıza güveniriz.  Note: Başlıksız not Nolcak bee. İstemeseydik yapmazdık. Gördük ve yaptık. Pişman değilim. Bir daha olsa duruma göre davranırım.  Of bişey olmaz be arada sıkayım bir iki tane. Arkadaş sıkması. Esrar içtikten sonra çizgi film izlerken fln. Note: Başlıksız not Sevgili beşiktaş taraftarı alınmayın neye hizmet ettiğimize bakın. Orçun abi bu süreçte ne duruma düştü ona bakın. Askerde bağırıyorsunuz ya Vatan Sana Canım Feda! Peygamber iniz yeryüzündedir. Korkmayınız. Note: Başlıksız not Demek bu kış yaz saati yüzünden benim instagramım yeni yüklenen fotoları 1 saat önce olarak gösteriyordu. Ulan bizi insanlıktan çıkarttınız dünyadan 1 saat kopuk yaşamışım 6 ay. Josephine demekki tepsiden bardak alma fotoğrafını. Ha evet öyle. Note: Başlıksız not İlk öncelikli olarak yücelmeyi hakeden takım değil taraftardır. Gerçek Göztepenin gerçek sevdalılarıdır. Çabuk parlayan çabuk söner bırakın ateş harlansın. Her kim ki kendi menfaatlerini Göztepenin çıkarlarından üstün tutuyorsa... Note: Başlıksız not İLAHi Ağız burun kıvırıp vücut bükme Namaz çocuk Dağ Note: Başlıksız not Endişelenmeyiniz. Ben inananları o durumda bir başına bırakmam. Hakkınız benim güvencemdedir. Neticede zulme boyun eğmiş insanlar bu konuda size hiçbir yakıştırma yapma hakkına sahip değildir. Eğer inanmazsanız ki böyle olacağını düşünmüyorum ancak o zaman inananlar olarak bunu kullanırlar. Yapılacak olan bu aklı alkışlamaktan başka birşey değildir. Note: Başlıksız not Aa orçun abi yorumumu kaldırmış. Neden yaptı ki?  Sahada Kaybedebiliriz Ama Tribünde Asla! Delilleri yok etmeyin. Bu doğru değil.  Bari ekran görüntüsü alsaydınız  Note: Başlıksız not Adiler. Hayır bu terbiyesizliktir. Note: Başlıksız not Ayaklarımın üstüne basıp parmak uçlarına kalkarsın birşey olmaz. Mi_ni_cik_sin. Olur sevgilim. Dudaklarından. Üzülme aşkım boyun ve kendin miniciksin diye o kızlar hiç bir zaman kocalarının ayağının üzerinde parma uçlarına kalkarak öpüşemeyecek. Note: Başlıksız not Hayır yeryüzünde olduğum süre boyunca mallarınızla ve canlarınızla cihad edeceksiniz. Öldüğüm zaman hac gelirlerini tamamen askeri muhimmata bağışlayacağım. TANRI'nın bana bağışladıklarını kime nereye harcayacağımı bilirim. Hiç biriniz bana şehitlerden daha yakın değilsiniz. Kabataslak hesaplamamda senelik400 milyar gelir elde ediliyor. Şaşma payları ile en az ,300 milyar eder.  40 ve 30 da olabilir hatırlamıyorum. Amaan siktim anasını neyse ney. Eğer matematik hocama küfrediyorsanız çok tatlı kadındı etmeyin.  Ya Romee resmen benden sonraki Türkiye nin en yakışıklı adamıyla beraber görüyorum seni çok mutluyum. Esmer güzeliyim diye kıskanıyonuz. Sanatla ilgileniyorum diye de çekemiyonuz. Aynen boğaz kesilince öleceğini bir sen biliyon helal. Yalnız kadın çok başarılı. Liste de cam silen scarlet johansondan bir adım ön sıraya yerleşiyor.  Kerem o barın dj sahnesini örümcek yapcaz bilader? Yarasa, Ejderha uçacak. Baykuş ve Maymunda sabit bir iki tane etrafa yerleştircez ışık  ile gözlerini fln oynatcaz. Reis o isim bölümüne takılmayın. Toparlarken düzeltiriz ama değiştircem. Tevfik abinin kız arkadaşının adınıda yazcam. Başka şey yapmayın. Şahsını belirttiğimizin adını yazarız sonra. Ben yazamazsam Damla toparlar bunları ekleme yapmadan yazıp toparlar. Note: Başlıksız not Bunu nasıl görüyorsunuz bilmiyorum ama bir alanda ulaşılmış zirvenin sonunda aynı alanda daha mülayim karakterde devam etmek takip edilmeyi engelliyor gibi. Çok örneği var yani izlenme oranını bilmiyorum ama benim için bu isim Oktay kaynarca. O alanda Süleyman Çakırı oynadıktan sonra ben bu adamı nasıl normal düzeydeki mafya dizisinde takip edeyim? Kendime göre sebeplerim var, sizler iyi oyuncularsınız sizleri seviyorum. Note: Başlıksız not Haha aşkım Romee. Ha pardon artık kızlarla aşkımcılık yok. Damla evimizde bana da mutfak yapalım nolur. Kasmayın kendinizi biz hakkı biliriz. Ben hakkı bilirim. Yusuf süresi tamam. Kuyudan saraya sonra görevini yerine getirdi ve ona bulunduğu bölgenin krallığını verdik. Daha sonra Yakup ve annenin saraya gelişi ile bitecek. Ablacım İzmirli olarak değiştirtsene soyadını neden kendine eziyet ediyorsun. Antalya ne alaka ya. İzmirli değilsen neden İzmir. Kafayı yiycem bunu düşünmekten. Yakın zamanda ciltlerdeki oyunların ameliyat izlerini yok etmenin çözümünü bulursunuz herhalde ? Yoksa buldunuzda biz mi fakiriz. Boş yapmadan doluya geçilmiyor anla artık ve boş yapma. Benimle pazarlık yapmayın. Bir şeyi gözüme batırmayın ki sizi şefaatimden mahrum bırakmayalım. TANRI nın izni olmadan huzurunda kim şefaat edebilir! Note: Başlıksız not O son ticari fikir gazilere ve şehit ailelerine bağışımdır. Seçim dönemindeki pkk temizliğinden bu yana 15 temmuz dahil bugünden sonra ümmetimin gazilerine ve şehit ailelerine onların yaşayacağı hayata hizmet edecektir.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Haklarımızı koruyunuz, bazı hakaretler, küfürler olabilir onlara takılmayın.
Bunu da buraya yazayım yanlış anlamayın. Mustafa Kemale Atatürk diyerek onun değerini azaltmışlar. Dünyaya idöl olacak çağın dehası türklerin atası adını taşıdığı için değerinin yarısını kaybetmiş. Sanırım dolmuşta gelirken beni askerlikle tehdit ettin ama bu benim pek umrumda olmadı. Ben birdahaki görevim olarak kitabı temizlemeyi belirledim. Sen bu işi 1 yıl dondursanda biz birdahaki görevim olarak kitabı temizleyeceğiz. Belki TANRI izin vermez alır beni bu hayattan. Orasını bilemem. Fakat bildiğim birşey var.
Note: Başlıksız not Bakın arkadaşlar herşeyin bir kaderi vardır. Aşk için yaratılan bu dünya aşk için yok olabilir . İnsan Ona ne oluyor diyebilir. Yanlış yoldasınız. Sizler bana yardım edemezsiniz. Dönün bu yoldan kendinizi kurtarın. Kusura bakmayın
TANRI'nın kaderimde önemli bir rolde yarattığı Kerem halifemdir. Saygılı olmalısınız benim için hassas bir konu. Tarihe saygısızlık edip Mustafa Kemalden vasat insanları Mustafa Kemalden daha üstün bir göreve getiremem. Biladerime biat edeceksiniz. Aramızdaki diyaloğu o sağlayacak. Susmazsam vermezler mi ? Biz geçtik o işleri ben böyle yaşarım sıkıntı yok. Hehe bundan sonra kadınların isyanına hep aynı cevabı vercem - erkekler regl olmuyor tabi. - elmayı yemişsiniz amk. - siz çocuk doğurmuyonuz tabi. - elmayı yemişsiniz amk. Bende instagram fenomeni olmak istiyom ya. Ama şahsıma edilen ağır lafları kaldıramam. Bakın ben o küfrü temizlediğim gün herşey bitti. Biz o küfrü temizlemeyi kuranı yarıda terk etmeyeyim diye en sona bıraktık. Senin kafandaki örtü veya içmediğin kokain gram umrumda değil. Biz din öğretme görevini bitirdik. Bundan sonra ya gaybden sır öğrenirsiniz yada yeni ayet.  Ben senin inandığına put demişim neyin dini neyin örtüsü. Sizin elinizde kırk yıl esir de kalsam sizle böyle şeyler oynamayacağım. Kitabı temizlememi engellemeyin unutuyorum. Bundan başka birşey yapmıycam bebeklerim için kendim için kitap okumak için bunu yapcam. Temiz ayetler okuycam.
Note: Başlıksız not Damla hiç sevgilicilik oynamadığım için hevesimi alıyom üzülme tamam mı ? Sıkılıyom yapcak birşey yok bende böyle kendimi hoş ediyom. Bu seni üzmüş olmalı. Özür dilerim. Arkadaş gibi demek istemiştim. Sedenin dizine yatıyomuş gibi. Yoksa ben sabah uyandığımda sen yoksan sana koşarım. Neden gizledin yine anla işte artık. Senin güncel yüklemelerini bile çok görüyorlar bana. Anla artık. Note: Başlıksız not Anlatmazsam kullanamazsın. Teknisyen hastayı görmiycek. Makina kamera ile teknisyene görüntü taşıycak. Yalnızca malum bölgeyi kameradan görüp atış yapcak. Bu anten gibi telefonlar varya onlarla birbirleriyle iletişim halinde olcaklar. Makina otomatik atış yapmıycak teknisyen manuel olarak bölgeyi tarıycak. Acı durumunda atışı durdurcak. Erkekler için dalganın içine girebileceği bir delik olsa makinada birde bu lastik eldivenin prezarvatif gibi olanından lazım. 5 parmağı yapan bir yuvarlağıda yapar herhalde. Bunu takıp dalgayı yerleştircek deliğe. Teknisyenle iletişim halinde olup halletcek işini. Öbür türlü kız eliyle bişey tutup oynıycak oralarda ben boşalırım şahsen yani kötü bir durum bu . Birde tomografi makinası gibi seni sedye ile içeri çeken bir makina yapcaz . Yalnızca kalça bölgesinin  boyutlarına göre bir kesişim işaretine benzeyen kapak olcak. Genelde popo ve kızlarda cinsel bölgede bu makinayla yapılcak. Yine telefon kameradan izleme ve manuel atış olcak. Bu projelerin hepsi senin yurtiçi yurtdışı ihale yoluyla kim en çok parayı verirse ona sat. Şehirler için devletleri ihaleye sok kim en çok parayı verirse ona sat. Kimseye bağımız yok bizim. Bunların hepsi senin damlam . Ailemize ve dostlarımıza hayatlarını ihtiyaç duymadan devam ettirebilecekleri ortamı sağla. Kitap bastır kitabı dağıt. Rahat yaşa gez eğlen para ye uğraşma bunları ticarete dönüştürmeye . Ben pek kavrayamıyorum olayları jasmine seninle beraber yaşamak isterse kabul et. Dışlama kimseyi açıkta bırakma . Ben uyandığımda yüzümü yıkamaya üşeniyom her hafta traşmı olunur. Hadi oldun saç gibi çıkıyo bir süre sonra. Narin bir bölge. Ya hiç birşey olmasa kalkar amk kızlar gibi değiliz biz belli oluyor hemen tahrik olduğumuz . Yada ne uğraşcan sedye kendini içeri çekcekmiş fln direk yatsın kapağı kapat bölgeye  ne kadar akılsız oluyorum bazen. Birde bunlar küçük günahlar diyip umursamadığınız şeyler başınıza büyük dertler açabilir. Dikkat etmenizi tavsiye ederim. TANRI " ne yani bunun için mi emirlerimi terk ettin " diye düşünüp size ağır cezalar çektirebilir. Çok hoşlandığınız biriyle sex yapmanızın daha hafifletici bir sebep olduğunu düşünüyorum. Hesabınızı ben kessem böyle düşünürdüm. Tabi bana güvenip sex yapmayın. Ama ben böyle değerlendirirdim. Ne varki senin saçında derdim. Oyun yok. Ya biat edersiniz yada etmezsiniz. Hep te sex konuşuyoruz ama insanlar için en hafifletici sebebin aşk ve sex olduğuna inanıyorum. Hepimiz aşık olduğumuz insanla sex yapmayı en çok isteriz. Bir günah işleyeceksen bari buna değsin diye düşünüyorum. Siz yinede günah işlemeyin. TANRI nın emirlerini terk etmeyin. Damlam sen bütün işlemleri keremin üstünden yap mal sana kayıtlı olsun. Cezaevine fln atmaya kalkabilirler susturmaya çalışabilirler. Kerem girsin hapse . Ben olmazsam kaderime biat edin. Onuda öldürürlerse kendi aranızdan aklı gelişmiş bana yakın olan ve damlaya yakın olan birine biat edin. Kendinizden başkasına biat etmeyin. Ailemiz ve dostlarımız toplu yaşayın birbirinizden ayrılmayın. Sen yalnızca gez eğlen bizimkilerle beraber ibadet et tamam mı. Din ilealakalı işleri kerem halleder. Senin adın bir benim yanımda anılsın. Hiç bu işlerin içinde olma. Birde şu anda 20 yaşından küçük olanların ve gelecek nesillerin ilerde gelip seni görmelerine izin ver. Dindede bu kimseler üzerine yürüyün. Senden daha çok acı çeken yok bilader. Senden daha çok suçluluk psikolojisi içinde olan yok. En çok sen sahip çıkarsın. Merak etme ölürsem daha kolay çevre toplarsın. İntihar etme devam et. Bunu hiç söylemediğim için yazıyorum. Baska da birşey yazmıycam. Din günde insanları ibadete çağırırken çan sesi kullanın. Çarşamba günü toplanma Namazında insan sesi ile çağırın. Ben bu ezandan çok rahatsızım. Aşırıya kaçarak dinin izin dışında kalan insanları dininizden soğutmayın. Keremi öldürürlerse öyle aptal aptal güzelyalı bornova polimlerine girmeyin. Sevin birbirinizi. Birde kızlara bakma git evlen biriyle. Sana sanat yasak. Ben üstünüm sizden. Peygamberim ondan kızmıyolar bana. Sana kızarlar hiç sevimli olmazsın yani. Yüksel abi ve Josephine de sizle beraber yaşamak isteyebilir kabul edin. Eşleriyle beraber. Onlar gözümde çok değerli . Küfre inanmayı temizledim onlarla. Oyun oynamıycam uzatma. Benim arkadaşlarım merhametli ve adaletli insanlardır merak etme. Güzel kız varmı etrafında ? Keremi evlendircem. Kerem : Josephine i bana al sana Ben : ALAMAM Onur kartal sende Peygamber kankasısın gevşek gevşek fotolar çekilme amk. Ben neden her seferinde aşık oluyorum ya ? E gönlüm zengin bilader. Damla 3 senedir ingilizceyi öğrenmiştir herhalde. İnsanlarla diyaloğa girebilir diye tahmin ediyorum. Yani benim karım bu kadar düşüncesiz olmamalı
Note: Başlıksız not Damla sen hiç gelmiycen ben biliyom ama gitmek istemiyom. Böyle bir düzen oturttum kendime. Olduğu kadar mutluyum. Ben bu gülce kadar yavşak arkadaş görmedim kimle sevgili olsan aynı mesaj  Sen bilmiyorsun bunlar seni bana vermiycek. Ben bu dünya için hiçbirşey yapmıycam.  Bak sen hiç gelmeyeceksin. Ama ben seni mutlu ederim yine istediğini yaparım. Uyuşturucu yu bıraktım. Cebimden attıklarımın sizin elinizde olduğunu hediye paketimin kaybolmadığını biliyorum. Ben artık bizi kullandırtmam candamlam. Gelmemi istersen gelirim. Ama karşına çıkacağım yerlerde dolaşmam. Sebebini kitaptan okursun. Ben severim seni mutlu etmeyi. İste benden. Ben severim senin için gözyaşı dökmeyi. Adını bedenimde hissettiğim herşeyi. Sen o çocuksun tanıdım seni. Damla çok korkuyorum. Korkmalımıyım? Damlam korkmalımıyım ? Bu korkuyla yaşamayı sevmiyorum damla. Bu arkadaş doğada lastiklerle tahtalarla spor yaparken fotoğraf koyup spor sevenleri doğaya bekleriz dediğinde ikinizin bir daha bir araya geleceğini nasıl hissettiysem senin de bu çocukla sevgiliyken beni sevdiğini öyle hissettim. Yalvarırım bana kötü şeyler gösterme. Ben pes ettim. Bana acı yaşatma. TANRI adem ve havvayı cennete yerleştirdi. Onlara yalnızca bir ağacın meyvesini yasakladı. Havva düşüncesizlik edip meyveden yedi. Adem çok korkmuştu. Havvaya meyveyi yediği için kızdı ama sevgisi onun yalnız cezalandırılmasına müsade etmedi. Ben seni yalnız bırakmam diye düşünüp ne olcaksa bize birlikte olsun dedi ve oda meyveden yedi. TANRI emrine uymayan şeytanı cezalandırdığı gibi havvayıda cezalandırcaktı. Çünkü adalet bunu gerektirirdi. Fakat araya ademin sevgisi girdi. Bu olay TANRI nın merhametini harekete geçirdi. Sevmek güzel huylu bir eylemdi. Aslında havva cezalandırılcaktı onun yerine belki yeni bir kadın yaratılacaktı. TANRI atalarımızın aşkına bir şans daha verdi. Ademin sevgisinin hatrına dünyayı yarattı ve sınavı geçmelerini istedi. Dünyanın yaratılışı büyük bir yolculuğun başlangıcıydı. Dünya sevgi için aşk için yaratılmıştı. TANRI merhamet sahibidir. TANRI adalet sahibidir. TANRI nın merhametine güveniyorum. Seninle cennette kavuşacağımıza inanıyorum. Şimdi Peygamber için adalet vakti. Bizim elimize 2 şans geçti ve biz ikisini de kaybettik bebeğim. Hakkı yaşıycaz Hakka ulaşcaz. TANRI m bizi cennetinde beraber aşk ile yaşatsın. Note: Başlıksız not
23kasım Sen şanslısın. Bana senin cesedini bile göstermezler. Bu "tek" olayına takıntılıyım. Kendimiz için bir ve yalnızı kullanalım. Bu son kararım. Değiştirmiycem artık. Büyük harf olayından vazgeçtim. Fakat TANRI yı büyük yazalım. Dövmeyide yaptırmıycam. Kendi ellerimle insanları tahrik edip damlama kavuşmamı tehlikeye sokmıycam. Benim tacizim olmasın. bir gün kavuşursak düğünde yok. Evlilik cüzdanıda yok. Bu sizin yetkiniz değil. Note: Başlıksız not 23kasım E seni çok seviyom çünkü damla Sen bilmiyon göğsüme bastırmadığım zaman dinmiyor yüreğimin sızısı. İhtiyacım var. Birde bipolar bozukluğu yaşıyormuşum cinsel istekte artış oluyormuş. Boşalmadan uyuyamıyorum çoğu zaman. Elimde daha kullanışlı bir malzeme yok. Utanıyormusun ? Affet.
josephine ve bohnesin 9 yaşındaki hallerini bisikletin üstüne oturtcağımda silinmiş. diğerinede aslıyla sabiri oturtcam başlangıç bitiş yapcam. sabir ben bunu yazarken malum fotoyu koydu.Note: Başlıksız not Aa benim uçağımda var kenarı camlı Birde dışını süslendirip şekiller verdiğimiz büyük küvetler lazım. Yağmur suyunu biriktirsin park bahçe tarım sulamasına yardımcı olsun. Çiçek resmi yaparız başka resimler yaparız çirkin gözükmez. İnşaatlardada kullanırız. Mesela nereye koyabiliriz : otoban kenarlarına hâl etrafına .. koyabiliriz. Karadeniz e yağmurun bol yağdığı yerlere daha çok koyarız. Karadeniz bütün inşaat tarım park bahçe yazlık ihtiyacınıda karşılar. Cem yılmaz dan neyimiz eksik. Tarlalarında otobanla arada kalan mesafelerine çukur yapılır. Logar gibi. Eğimli yaparsak taşma olayında zarar verme riskini önleriz. Altı üstü depo sacı koycaz notuyla uzatıp çeşmede yaptıkmı tamamdır. İhtiyaçlar bu kadar pahalı olmamalı. Çiftçiler kendilerine yetebilmeli. Tarlada parkta bahçede inşaatta ne yapcan işlenmiş suyu.  Aslıyla sabiri oturtsam olmaz mı? Bir tanesini disney yapcak diğeri bana ait olacak. oo bilader yazıyom saniyesine foto koyuyon bak. Biraz dikkatli ol anlıyorum. :D Başlangıç ve bitiş noktası diyebiliriz.  Ya küsmeyin tamam mı sizi de yapcam ufak şeylerde. Note: Başlıksız not Geleceğim . Kabul edecek misin ? Bilmiyorum ne zaman geleceğim. Bir gün bitecek TANRI nın emriyle. Bize güveniyorsun değil mi ? Üzülme! TANRI bizimle beraberdir. Sesin çıksın. Sen bizimsin. Sesiniz çıksın...  Görevimi bir halledelim. Sıra ona da gelecek. Bana güveniyormusun?  Sen benimsin.  Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Gerisi hikaye. Sana böyle davranamazlar. Sana böyle yakıştırmalar yapamazlar. Anlayacaklar. Note: Başlıksız not Şey diyor ya 1700 lira. 8 ay. 3 6 kilometre. 210 lira. Servis 18 kişilik.  Ancak tabi. Ayarlıycaz. Memurlara kaydırcaz bu servisleri. Öğrencileri rahata çıkar caz. Halk otobüslerini rahatlatcaz. Evet evet . Böyle yapcaz. Babamdan biliyom bu işi. Note: Başlıksız not Tuvalet araba epilasyon olayını hemen sürcem piyasaya sen bilmiyon her kalitesini üretcem ve bebekli aile arabası yapcam. Sökülüp normal koltuk olması olayınıda ayarlıycam. Sabitlenmesi için kilit koycam. 3 yılda bunların satışına başlasam 6 7 trilyon kazanırım ben bunlardan. Bilgisayar fln hepsinden. Mastürbasyon aletiylede malum konuyu tedavileri üstlenirim. Sizde bu arada sistem içine girersiniz. Planladığımız gibi ev sahiplerine bedelini ödersiniz yavaş yavaş. 3 yıl sonra başlarız heryerde arkasından üretim geldikçe devam ederiz şehirlerde 3 ile 5 yıl arasında biter. Yılda 6 şehirden 2 çocuk 2 kumar 1 uzay 1 yurtta barış dünyada barış yaramazlık bahçeleri   ... Ben çok zenginim ya. Yılda 2 trilyon kâr etsek "edermiyiz?"  Bak 20 yıla tertemiz dünya diyom sana. Rahat buke. TANRI m bağışlar daha bana. Hac ile kendimizi geçindiririz biz şehrimizde maaşlar yemek fln. Kalanını aktarırız buraya.  Demi kız damla. Kimsede kazandığı parayı internete yazmıyoki bizde hesap yapalım ne durumdayız. Ben hız seviyom hız. Siz çok yavaşsınız sinir oluyom. Bende diyom sitenin hesabı neden olmuyor 100 le çarpıyom 1 tane 0 ekliyomda ondan. 100 lira aydat 150000 lira para yapar. Güvenlik ve site içi ulaşım işe gidiş geliş saatlerinde 5 er dk diğer zamanlarda 10 15 dk siteye girişte ulaşım aracı için 500 lira ayak bastı parası :D paranın gideri belli. Muhtar makbuzla parayı yönetcek. Otobüsler site önünden insan toplıycak. Kışın yakacak yazın soğutma işlerini de karşılar. Site içi ulaşım ücretsiz siteye yabancı girişi kimlikle. Dört taraftan toplam 8 kamera iki giriş çıkış kapısı iki 4 yaya giriş çıkış kapısı. Kelle başı 2000 liradan 24 kişi 48000 lira. 5 şöför 3 araç olsa 5000 mazot kelle başı 2000 den 10 da öyle 63000 lira. 85 000 lira kışın yakacak yazın soğutma havuz ıvır zıvır. 760 daire . Arkadaşlar böyle yaşamalıyız devletiniz bunu uygulamalı. Ayda 100 liraya temel ihtiyaçların tamam. Yatak odalarınada hırsız düğmesi koycam bankalardaki gibi. Yaşam alanınız olacak. İhtiyaclarınız tam anlamıyla karşılanacak. Kat kaloriferi iyi olay maddi durumunuza göre doğalgazlı veya böyle dairelerde güzel güzel rahat rahat yaşayacaksınız. Devletler yıllardır yönetemiyor sizi. Bir başınıza bırakmışlar abilik yapmamışlar. Elemanı eksik hesapladık. 16 saat site içi ulaşım 6 1 kişide izin dönüştürcek 7=4000 buraya güvenliğede 4 eklersek 8000 . Bu hayat kolay bi hayat tamam mı. Kusura bakmayın ama siz bu hayatı neyse küfür etmeyim. Siz mahvetmişsiniz kendinizi be . Aa bahçe ve havuz görevlilerinide unuttum 2000 liradan 10 kişi de oraya yazmak lazım . Üff parayı birey sayısına ekledim iyi mi. 800 daire ve dükkandan 80000 lira ediyor. Buda ancak işçi ve mazot ve temizlik ürünü parasını karşılar. Yakacak için ayrı toplamak lazım. Doğalgaza döndük galiba yine. Ama unutmuşum kafamda şekillendi. Arkadaşlar ben bilgisizim. Cahilim anladın mı bu askeriyede kazan dairesi nasıl ısıtıyor her yeri? Ben bir bizim okuldakini gördüm. 80 tane 20 şer daire lik apartmanı ısıtacak bir kazan dairesi olabilirmi varmı bu ihtimal ? Sıkıntılarınızı hafifletmek istiyorum. Yılda ısınmaya 1500 lira vereceğine 500 lira ver diye uğraşıyorum. Size göre size nasıl bir lüks sunduğumun farkındayım ama değil. Bu ihtiyaç. Adam eşini çocuklarını rahatça evde bırakıp gece işe gitsin diye çocuklar güvenli oynasın yazın belediyenin süs havuzuna girmesin diye sporla içiçe yetişin diye bu bir ihtiyaç. Bu yakacak ve elektrikten kısabilirsek çok güzel olcak. Nasıl oluyor bu santraller. Kafamda hepsini ve nasıl yürüyeceğini ayarladım. Şu ikisini kısarsam sizin için çok iyi olcak. Belki güneş enerjisi gibi apartmanların çatılarında üretilir diye söyledim. Bilmiyorum ki neyse siz bulursunuz varsa bir yolu. Aydaenaz 400 tutuyor bunlar, kısarsan.  Ben 400 liraya 5 tane deplasman yaparım otostopla çok para. İzmir kalabalık. Heryerde 20 daire değil. Okulu dışarıya yapcaz. 6 siteye 2 büyük okul ortalarına yapcaz. Servis olayı demi? Işte bu yakacakla elektrikten kısıp oraya vercez servis site içine gitcek. Devlet işlerinin özelleştirilmesi canımı sıkıyor. Manisadaki vestelinbile ücretsiz servisi var ilkokul eğitimi alan çocukların servisini özelleştiriyorlar. Herkesi başka bir yer göstermeden işinden edemezsin farkındayım fakat bunlar yanlış. Site içi ulaşım gibi devlete bağlı maaşlı çalışmaları lazım. Yapcak iş yok ki ortalıkta devlet bunu üüstlensin. Ciddiyim Senden şöförün maaş parasının alınması lazım. Hadi birde mazot. Bunlar yavaş yavaş olacak şeyler. İnsanlara iş kolu göstereceksin ki birşeyler boşa çıksın. Bu kadar yeter . 400 600 liraya yakacak,soğutma elektrik su ihtiyacını karşılıyorsun. Buna anlattiğım yaşam ve servisi de eklersin. Elektrik ve kazan dairesi olayı uygulanabilirse 400 450 liraya bu ihtiyaçlarını karşılarsın. Kazan dairesi olur gibime geliyor da elektriği bilmiyorum. Askeriyedede kazan dairesi bütün binaları ısıtıyor. Ortak bir kazan. Note: Başlıksız not Onlar çocukluktu dayım kızarak çağırdığında altımda  Toplumsal konunun gerçekleştiği gün giydiğim şortum vardı.  Güzel aşkım seni çok özledim. :) Delilik aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemektir. Bişey söyliycem. Göztepeli 10. yılım haa. Bu güzel bişey. Trübüne girdiğimde imrenerek baktığım insanlar gibiyim. Çok güzel abilerim oldu çok güzel karelerle deplasman yaptım. Deplasman kovalayan adamı tanımasamda yüzünü illaki tanırım. Kovalayan tayfanın büyük bir çoğunluğunu tanırım. Göztepe biziz. İzmir biziz. Ben kısıtlamam kendimi. Yalıydım abilerle ters düştük uzak düştük ama yalıydık. Ben tepeciklinin altında da bağırırım , armanında , başkasınında . Forza zaten çok yakınım içlerinede girerim beraber herşeyi de yaparım. Yalıdaki dostlarımdan ayırmam onları. Ben Göztepeye bağırırım. Bakmam ben kimsenin lafına.   Ayıp ediyon hadicilik bizim işimiz. Evet bu konuda bir hüküm yok ilk izleyince bir ters geldi ama bu beni rahatlattı. Hüküm yoksa yasak yoktur. TANRI nın hiçbir ayetinde belirtmediği bir konuyu yasaklayamam. Yasak olsaydı TANRI bunu belirtirdi. Mutlaka belirtirdi. Hüküm yoksa yasak yok. Helal ler belirtilmiyor ki eşler ziynet ve süs açıkca helal olarak belirtilmiş. Sonra haramlardan bahşedilmiş. Helal ler için hüküm verilme ihtiyacı hissedilmemiş. Ziynet ve süsde kim haram etti diye belirtiliyor. Açık açık eşleriniz size helal kılındı yazıyor. Esrarda bugün var olmadı. Alkol ve kumar için zaten ayet var. Zarar gibi faydalarıda vardır diyor. Ve alkollüyken namaza yaklaşmayın diyor. Haram olsa hiç adı bile geçmez bu konuda. Zaten ters geldiği için ilk başta yasakladım. Sonra lut ayetleri gelince hüküm yoksa haram yoktur dedim. TANRI nın Cennetine kabul ettiğini ben mi dışlıycam. Ben kimim. Ben TANRI mdan korkarım. Sizler bunu ayıp olarak görenler zaten bunu hiçbir zaman yaşamak istemeyeceksiniz. Çevrenizden ailenizden utanacaksınız ve dahası. Sizin yaptığınız TANRI nın kuluna bağışladığı Cenneti ve dünya hayatını kıskanmaktan başka birşey değil. Yalnız siz değil herkes gitsin Cennete kıskanmayın.  Kimsede bunu yaşamak zorunda değil ayrıca. Bu gidebileceğiniz en ileri seviye. Utanırsın , tarzına terstir uygulamazsın. Evlenmeden önce konuşmuyonuzmu siz böyle şeyler? Bu nasıl ilişki amk! Sınırların nelerdir diye sormuyonuz mu ?  Yani saçmalık . Ben damlanın sınırları dışına çıkabilirmiyim? Demek ki sınırlarımıza uygun eşler bulcaz. Yada ılımlı olup sınırlarımızı ortak bir noktada buluşturcaz. Kadının kendi rızasıyla onayı dışında hiçbir diğer eş varlığını onaylamıyorum. Bütün güzel kızlarında sevgilisi var.  Zorla yaptırmak tecavüze girer ve bu suçtur. Çok hızlı gidiyorum. Biraz yavaşlamalıyım. Kendimi yorarsam hastalanabilirim. Bu iş TANRI nın izniyle vaktinde gerçekleşecektir. Yeşildere yolunu komple orman yapmak istiyorum sağlı sollu. Sahili gören yerleri özelleştirmeye açcaz konuştuğumuz gibi. Bornova civarı gaziemir karabağlar buca inönü caddesi balçova gibi yerleri de halk siteleri kurcaz. Eski izmir gibi otobandan ulaşım yerlerini yaramazlık bahçesi. Yeşildereye orman çok yakışır. Temizleyip güzel toprak sermek lazım sanırım. Öyle yetişir herhalde orman beton kalıntılarında yetişmez. Yolu da genişletiriz. Ya bilader şehirleri mahvetmişsiniz her yer beton yığını. 20 sene sonra istediğimiz görüntüye ulaşırız. Defne büyüdüğünde rahat yaşar. Değmezmi değer. Çocuklarımız için. Ben 45 yayaşımda mis gibi izmir e bakarım.  halkımız ve özelleştirme bize yeter şehrimizde yer yok göç etmesinler. Rahatımızı mı bozcaz. Bu kadar gelişebiliyoz başka gelişmek istemiyoz. Başkan zor değil kolay her yerde doğalgaz yakcaz diye birşey yok bu okullardaki kat kaloriferi sistemini kullancaz. Alt yapı boruları direkleri trafoları zaten var. Kaç tane üç var izmir de sanırım 5 bucayıda sayarsak 6 . 20 kat altlarındaki dükkan 19 daire. çarpı 10 = 190 çarpı 4 = 760. çarpı 2 =1520 çarpı 4 =6000 ben bunu daha farklı hesaplamıştım nasıldı ya o. 6000 kişiye bir site. Yılda 6 site bitirsek 36000 eder. Boşalan büyük alandan 12000 site bitirsek 70000 de öyle eder 2 yılda 100000. Sonrasında yıllık 100 150 binin altına düşmeyiz. 5 yılda sahili halletsek aynı zamanda 10 yıl içinde hem özelleştirme hemde halk siteleri biter. 2 yılda eksiklerimizi tamamlarız. İzmir çok karışık anladın mı brezilya gibi. bir tane şehrini görmüştüm gecekondu orayı diyom. Diğer yerler bu kadar değil. Türkiyede seni uğraştıracak 10 şehir var. Fazlası yok. Yaparız anlatırken zor geliyor sana. Sıkıntı yok hallederiz. Bu toki devlete bağlı ise bakanlık gibi olmalı bu işi üstlenmeli. Usta mimar mühendisler bu bakanlığın altında toplanıp yönlendirilmeli. Başkan ben hızlı bir insanım. Hızı severim. En pratik yol benim için en uygunudur. Bütün topraklarımda tepesinde dur cam bu işin ve her işin. Ama bu olay benim hedefim. Tertemiz bir dünya ve yaşam bırakcam geriye TANRI nın izniyle. Detaylı olarak anlatcam bunları. Note: Başlıksız not Sünnet olmak bir estetik ameliyattır. Hiçbir zorunluluğu yoktur ve daha yakışıklı yapar. Lut kavminin içinden net olarak çıkamıyorum. Eşcinsellik ve zina olayı tamam da lutun karısı ile ilgili soru işaretleri var. Kitapta sıkıntı yok erkeklerin ve kızların birbirleriyle ilişki yaşaması tamam. Hayat arkadaşlığı üzerine düşünüyorum. Kızlarla ilgili bir hüküm yok ve kızlar bu olayı daha önceden de yapıyordur. Bu kızlara daha kolay. Bireysel evlilik yasak ondan eminim. Erkek ve kadınlar olmak zorunda. Kızlar ile ilgili bir hüküm yok. Buda bu konunun delili. Olsun . Aşırıya gitmeyelim. Sınır ideal.  And olsun ben TANRI nın kullarına üzerinde zulmedici değilim. Hüküm yoksa kanunda yok. Yalnız hayat arkadaşlığı gereği ilişki sırasında erkek ve kadın veya erkek ve kadınlar olmalı. Herşey serbest. TANRI nın hüküm koymayıp helal saydığını haram kılmak benim harcım değildir. Ben Alemlerin Sahibinden korkarım. Ben bunları savunmaktan da utanmam. Hak budur ki zina evlilik öncesi ilişki veya aldatmaktır. Hayat arkadaşlığı ise erkek ve kadın arasında gerçekleşir. İlişkinin kanunu budur. Kitapta lezbiyenlik ile ilgili bir hüküm yoktur gay olmak ile ilgili hüküm vardır. Sevgili lik döneminde ise yol hayat arkadaşlığına çıkan yol olduğu için kızlar birbirlerine aşık olup bir erkek hayat arkadaşı arasa bile sevişmemeliler. Size sevişmek olayını hayat arkadaşlığına giden aşk olduğu için aşkın bir gereği olarak sınır koyduk. Hayat arkadaşı olmayı düşünmediklerinizle hiçbir ilerleme kaydetmeyiniz. Bunun size belirlediğimiz sınırlarla bir alakası yoktur. Benim kimseyi harcadığım yok arkadaşlar. Ben TANRI nın emri dışında hareket edemem. Bir harcama söz konusu değil. TANRI aşırı gidenlere haklarını veriyor. Damla bizim için önemli . Damla bizden. Sizler çok büyük saygısızlık ve ayıp yaptınız. Bu size TANRI nın oyunudur. Ben yalnızca oyuncuyum ve TANRI nın ilhamı ve desteklemesiyle yol yürüyorum. Kendinizden utanın. Bize laf atmayın. Para konusuna gelince onu saklayıp işimi halletmem lazım. Bu görev muhakkak yerine getirilecektir. Hayır Damlacım. Biz yalnız yaşıycaz. Bunlar bir oyun sevgilim. Üstüne neden alınıyorsun. Lütfen. Fotoğrafını kaldırmışsın. Gülerken dişlerini gösterdiğin fotoğrafların çok bebek. Yani ben nereden bileyim dinin emrine uygun sınırlar içinde yaşıycaz. Başbaşa kaldığımızda isteklerini söylersin hayatımızı konuşuruz. Seni öyle görmek üzüyor beni. Nasıl ifade etsem boş. Eskiden olsa yada başkası olsa keyifle bakardım. Hoşlanmıyorum bu görüntüden. Haddimi aşıp canını sıkıyorsam özrümü kabul et. Bir tane ananemin komşusu vardı ipek. Oyun arkadaşımız. Omu. Ee ne olmuş ona.  Tatlı kızdı sanırımda yüzünü hatırlamıyom. Zeynep pek sevmezdi onu bencil diye. Güzel kızım be ne güzel çocuktun sen. Hep paylaşımcıydın, dürüst eğlenceli falan filan. Teyzem eniştem hep çocuklarını çok güzel yetiştirmiştir. Zeynep sevmiyorsa bende sevmem. Ne var kız yelloz. Haha şaka şaka. Bu başörtü olayı şu olaya denktir ki. Küçük bebeğe takılan südyen nasıl ki onun bebekliğini lekeler. Onu büyük yapar. Bu başörtü süde kadının normalliğini etkiler. Namuslusu bu başörtüsünün yanında namussuz oluyor. En açık belirlediğimiz kıyafeti namussuz yapıyor. Ve orta giyimi namussuz yapıyor. Buna izin vermemiz imkansız. Bebek dediğin külotla gezer çıplak gezer. Memesinden ne istiyorsun bebeğin. Bu kız böyle giyinirken diğerine başörtü taktırırsak zulmetmiş oluruz. Bizden olana zulmetmek bize yakışmaz. Özlemişim sizi. Bayadır konuşmuyorduk. Hakkı bilin. Hakka gelin. Bu yolun geri dönüşü yok. Akıbetimin bir önemi yok. Yaşadığım ve yaşayacağım her olayda TANRI ma şükürler olsun. Deniz dede durum bu. Anlayın. Cahillerden olmayın. Erkekler içinde aynı. Sarık cübbe yok. Bu dinimizi çirkin gösterir. Eski çağ kıyafeti bunlar. Görünümün insanı etkiler. Deniz dede diz kapağı. Yok be ne özliycem onları. Josephine bohnes bebekler benimle konuşmanız... Bunları özledim. Biz bunu yapmasaydık ben insanlığımdan utanırdım. Arkamdan gelecek nesilden utanırdım. Yapacağız. TANRI nın emriyle.iç çamaşırı Defileleri kadın bloğundan yayınlıycaz. Fasion show ları oradan yayınlıycaz. Gerisi her yerden yayınlanır. Note: Başlıksız not Sünnet olmak bir estetik ameliyattır. Hiçbir zorunluluğu yoktur ve daha yakışıklı yapar. Lut kavminin içinden net olarak çıkamıyorum. Eşcinsellik ve zina olayı tamam da lutun karısı ile ilgili soru işaretleri var. Kitapta sıkıntı yok erkeklerin ve kızların birbirleriyle ilişki yaşaması tamam. Hayat arkadaşlığı üzerine düşünüyorum. Kızlarla ilgili bir hüküm yok ve kızlar bu olayı daha önceden de yapıyordur. Bu kızlara daha kolay. Bireysel evlilik yasak ondan eminim. Erkek ve kadınlar olmak zorunda. Kızlar ile ilgili bir hüküm yok. Buda bu konunun delili. Olsun . Aşırıya gitmeyelim. Sınır ideal.  And olsun ben TANRI nın kullarına üzerinde zulmedici değilim. Hüküm yoksa kanunda yok. Yalnız hayat arkadaşlığı gereği ilişki sırasında erkek ve kadın veya erkek ve kadınlar olmalı. Herşey serbest. TANRI nın hüküm koymayıp helal saydığını haram kılmak benim harcım değildir. Ben Alemlerin Sahibinden korkarım. Ben bunları savunmaktan da utanmam. Hak budur ki zina evlilik öncesi ilişki veya aldatmaktır. Hayat arkadaşlığı ise erkek ve kadın arasında gerçekleşir. İlişkinin kanunu budur. Kitapta lezbiyenlik ile ilgili bir hüküm yoktur gay olmak ile ilgili hüküm vardır. Sevgili lik döneminde ise yol hayat arkadaşlığına çıkan yol olduğu için kızlar birbirlerine aşık olup bir erkek hayat arkadaşı arasa bile sevişmemeliler. Size sevişmek olayını hayat arkadaşlığına giden aşk olduğu için aşkın bir gereği olarak sınır koyduk. Hayat arkadaşı olmayı düşünmediklerinizle hiçbir ilerleme kaydetmeyiniz. Bunun size belirlediğimiz sınırlarla bir alakası yoktur. Benim kimseyi harcadığım yok arkadaşlar. Ben TANRI nın emri dışında hareket edemem. Bir harcama söz konusu değil. TANRI aşırı gidenlere haklarını veriyor. Damla bizim için önemli . Damla bizden. Sizler çok büyük saygısızlık ve ayıp yaptınız. Bu size TANRI nın oyunudur. Ben yalnızca oyuncuyum ve TANRI nın ilhamı ve desteklemesiyle yol yürüyorum. Kendinizden utanın. Bize laf atmayın. Para konusuna gelince onu saklayıp işimi halletmem lazım. Bu görev muhakkak yerine getirilecektir.  Lütfen. Fotoğrafını kaldırmışsın. Gülerken dişlerini gösterdiğin fotoğrafların çok bebek. Yani ben nereden bileyim dinin emrine uygun sınırlar içinde yaşıycaz. Başbaşa kaldığımızda isteklerini söylersin hayatımızı konuşuruz.Bu başörtü olayı şu olaya denktir ki. Küçük bebeğe takılan südyen nasıl ki onun bebekliğini lekeler. Onu büyük yapar. Bu başörtü süde kadının normalliğini etkiler. Namuslusu bu başörtüsünün yanında namussuz oluyor. En açık belirlediğimiz kıyafeti namussuz yapıyor. Ve orta giyimi namussuz yapıyor. Buna izin vermemiz imkansız. Bebek dediğin külotla gezer çıplak gezer. Memesinden ne istiyorsun bebeğin. Bu kız böyle giyinirken diğerine başörtü taktırırsak zulmetmiş oluruz. Bizden olana zulmetmek bize yakışmaz. Özlemişim sizi. Bayadır konuşmuyorduk. Hakkı bilin. Hakka gelin. Bu yolun geri dönüşü yok. Akıbetimin bir önemi yok. Yaşadığım ve yaşayacağım her olayda TANRI ma şükürler olsun. Deniz dede durum bu. Anlayın. Cahillerden olmayın. Erkekler içinde aynı. Sarık cübbe yok. Bu dinimizi çirkin gösterir. Eski çağ kıyafeti bunlar. Görünümün insanı etkiler. Note: Başlıksız not Ben hepinizden izin aldım bak yan çizmeyin sonra. Üzülmeyin diye eşitlik bile sağladım. Aranıza fesatlık girmesin diye önlem bile aldım. Ayıp edersiniz. Sen benim herşeyimsin. İlk şarkılarımız dönence.. iki nokta. And olsun ki bu hak yol bana TANRI nın bağışıdır. Ve bunu yapmak görevime haktır. Ben sizden utanmıyorsam siz benden hiç utanmayın. Ben TANRI nın emridışında hareket edemem . Ben sorumluluğu mu yerine getiriyorum sizlerde yerine getirin . Benim sorumluluğum dışına çıkmam mümkün değildir. Şüphesiz sizinle oyun oynamam gerekseydi sizinle oyun oynamak zorunda olurdum. Zalimliklerinize son verin ve TANRI nın emri olan bana biat edin. Çünkü yalnız bana biat ederseniz TANRI ya biat etmiş sayılırsınız. Hepiniz bu söylediklerimin bilincindesiniz. Şahit olarak TANRI yeter. Note: Başlıksız not . İşinize bakın oğlum benden ne istiyorsunuz. Ben size gücenmem ama yapmayın benden ne istiyorsunuz. Aksini düşünsem bunu yapan herkese ceza keserim. Sana yemin ederim bunu damlaya yaptıkları anda herşeyi kaybederler. Biatlarını kabul etmem.  Videoyu bulamadım. Belki kız öpüşmesi olarak gösterecek tim. Neyse dün söylediğim ayar kıvamında. Emin ol sana damla gibi kesin gözüyle baksaydım aynı olay senin içinde geçerli olurdu. Hayatını yaşakorkma. Damlaya yaptıkları gün yeryüzünde yaşamamın onlar için bir anlamı kalmaz. Ayaklarıyla gelseler kabul etmem. Biz kitapta hiçbirşeyi eksik bırakmadık. Ben can yakmasını sevmem ama can yakmasını bilirim arkadaşlar. Sizin yaşadığınız hayata bakın gücünüzün emrinizin ulaştığı yerlere bakın sevdiklerinizle yaşantınıza bakın mutluluğunuza bakın birde bana bakın. Benim gözle görünür yalnız şerefim var. Onu hiçe sayamazsınız. Bunu cezasız bırakmam. Bunun karşılığını mutlaka veririm. Note: Başlıksız not Sıçarken düşünmek temsili ; Vol11 Klozete motorlu fırçalar takcam o şu gelen yerlere açılır kapanır kollarla yana gömcem onları bir tane butona bascaksınız çıkıp gideceksiniz. Bu sokakları temizleyen fırçalı sulu arabalar gibi. Teşekkürler.  1 milyon tl üzeri serveti olan herkese , otellere bütün lüks yerlere bunu satabileceğinizden emin olabilirsiniz. Kimse onu kendisi temizlemeyi sevmiyor ve onu kendisi temizleyen bir klozet hiç görmedim duymadım. 3 bin liradan satsam 1 milyar tane gerçekten satarım. 3 tirilyon lira. Yani öyle birşeyler işte. Dünya pazarına aç can kendini. Klozetin değerini arttırsam mermer granit altın ... gibi şeylerden üretip değer biçsem daha iyi para kazanırım.  Örümcek ağımı buldum. Geri gelmiş. :D Pazarlarken insanların egolarını kullanmak lazım. 1 milyonu olana yoğun tanıtım yaparsan üst tabaka otomotikman o bok temizlemiyor Benmi temizliycem diye alacaktır. Zenginlik biraz gösteriş işi dereceye göre klozet üretmek lazım. 5 trilyon lira girişte kazanırım üst tabakaya ömür boyu servis yaparım diğerlerine 3 5 10 yıl değerinegöre garanti veririm. Ve hayat ilerledikçe satış yapmaya devam ederim.  Sizin baya az paranız varmış be bende hepiniz baya ilerdesiniz zannedip yakalamaya çalışıyom. Siz devlet işlerinize zenginliğinize devam edin. Ben halkları insanları düzgün yaşatcam. Kazancımı bu uğurda harcıycam. 20 milyon ev lik sitelere 4.5 trilyon lira yetiyor. Enkazı siz kaldırırsınız. Temizlediğiniz yerleri doldurursunuz. Filmlerde gördüğüm güzel kentleşmeler var her yer bozuk değil. Hadi toplanın gelin . Josephine robin hood olcam tavlıycam artık seni yeter be. Alım gücüne göre 3 bin lira arkadaşlar. Tc ye göre hesaplıyorum her ülkenin alım gücü ayrı. Bazı ülkelerde 2000 olur bazılarında daha fazla. Bir inşaat amelesiı yada fabrikada çalışan bir işçi 3000 lirayı kaç ayda kazanıyorsa o ülkedeki aynı şahsın aldığı günlük paranın toplam gün sayısı ile çarpılması kadar. Türkiyede 60 gün. Birde bunu da her ülkede fabrikasını ayrı kurcam. Adalet.  Söz veriyorum artık hiç rahatsız etmiycem. Peygamber sözü. Note: Başlıksız not H 100 de sen kimsesin başkan. Ben sana güvenmiyorum. Ben buraya gelirimde sana nasıl gelmem üzermiyim seni. Görürsem kaçarım. İhtimal yok sayın beyler. Bize bugüne kadar köpek olmamak öğretildi. Büyüdüğümüzdede kimseyi köpeğimiz yapmaya kalkmadık. Haydi selametle. Örümcek ağım yok yine.  Ben seviyordum onu görmeyi. Yine çalmışsınız. Damla sırtım çok çirkin olmuş. Geçer mi yanına gelince ? Hastaneye gitmek istemiyorum. Çok sıkılıyorum. Dişimde açıyor üzerinde birşey ısırdığımda. Geçer demi damla. Oley yine gelmiş. Örümcek ağım Geri gelmiş . Nasıl yapıyonuz bunu biraz önce yoktu eminim. Filmler de bu sahneleri temas etmeden kullanabilirsiniz. Sexi anlatabilirsiniz. Sütyen yada göğsü örten sexi bir tişört ile çok başarılı olur. Sevişmek konusu sıkıntı bence sex robotlarını insana birebir hale getirebiliriz. Üzerine çalışmak lazım. Kopyalanmış insan gibi bir cansız yapabiliriz. Şu haliyle bile yatak sahnelerinde yüzünü kullanmadıktan sonra sevişme sahnesi düzeltmelerle anlaşılmaz gibime geliyor. Boyun göğüs ve vücut yatakta düz yattığında anlaşılmaz gibi sanki. Bu işin çözümü varken 3 kuruş için 3 dk zaman kısalığı için kendinizi yakmamalısınız. Belki ilerde öpüşmeye izin veririm bilmiyorum ama gerisi böyle devam eder. Bunun için önce sevgilim olmayan kızlarla öpüşüp ölçü belirlemeliyim ? Kuran dan sıyrılmam iyi oldu demi hayat bir güzelleşti. Birde fileli çorabı sokak kıyafetiniz olarak kullanmayın evde eşlerinize giyin. Sokakta da yırtık pantolunun altında giyebilirsiniz. Göze hoş geliyor. Beraber aktiviteler yaparak bu hisleri kankalığa çevircez.  Gençler arasında yaşanan konular genelde onlara söylüyorum. Bu kankalık olayında sarılmak öpmek ısırmak arabada kucağına oturmak ( bunun ölçüsünü ayarlarsınız daha bir dize bacağa doğru ) omuza çıkartmak popodaki tozu silkelemek  .. bunlar sizi günaha sokmaz sakın sizi kısıtlamalarına izin vermeyin. Kankadan çok dostlarla yapılacak hareketler bunlar kendinizden fayda landırmayın. Sex içerikli yakınlaşmayın. Birde kucağa otururken sırta atlarken tenlerinizi birbirinize değdirmeyin. Elden bahsetmiyorum. Denizde yapmayın mesela.  Saçmalama Damla senin dostun benim ya. Kızlar yiyebilir bazen. Evli kadınları öpmeyin eşine ayıp. Benden bişey olmaz. Victoria s secretide izlemeye devam etcem. Sanki banadamı yasak. Bizim yaşantımız bu bilader. İşine geliyorsa. Estetik te serbest. Cinsiyet değiştirmek değil tabi. Meldanın anlattıklarına cinsiyet serbest. Parası olmayana devlet yaptırabilir. Tam bilmiyom şimdi doktorlarla konuşmam lazım. Engelli doğmak gibi birşey bu. Ben karşlarım parası olmayanınkini. Gökkuşağı nı da Josephine e hediye ediyorum. Merry cristmas. Sert kızlara bayılırım . Şiir yazdım olmadı gökkuşağı verdim olmadı. Nasıl tavlıycam seni be! Sen bunu hakediyorsun. Çok güzel hayatlar yaşamanı diliyorum TANRI mdan. Damlam mutlu musun ? Bir yıl sonra. Yoksa ben noel babamıyım ? Heheh. Damla çok güzeller çok seviyom. Geri kalanında birazı hastadır küçüklüğünden oraya itilmiş olabilir iyileşebilir. Birazı oyun zannediyordur. İyileşebilir. Birazıda marjinal olcam diye şov yapıyordur. İyileşebilir. İyileşebilirler ben inanıyorum. Dünya zalımlar dünyası. Eşcinsel hastaneleri kurmalıyız ve dünyada bunu ailesinden ve çevresinden gizleyen çok insan var utanıyorlar. Bir gizlilik üzerine kurmalıyız. Çocuk yetişkin bakmamalıyız illa ailenle gel dememeliyiz. Okulda rehber öğretmenler mi yardımcı olur internetten başvuru sitesi mi kurarız bilmiyorum ama iyileşmeliler. Yine gökkuşağı bayraklarıyla kutlamalar yaparız ama o bayrakları gerçek sahiplerine bırakmalıyız. İçimde çok kin biriktiriyorum Örümcek ağım yook. Yine kayboldu. Mavi rujlu rihannanın 2 sıra üstünde angelina colinin yanındaydı. Seni izlerken kaç kere kendimi tutamadım ağladım , çıldırdım sokağa çıkmadım , delirdim bağırdım , kafama sıktım , boğazımı parçaladım , defalarca bir yerlerden atladım , neler yaşadım... Bir kere vicdanının sızladığını görmedim. Bu boş resimlerlemi vicdan yaptıracaksın bana ? Ben yoluma yürürüm. Haydi selametle. Kazandım mı ? Seni farklı yapan herşey yok oldu. Kadını iddaaya koymuşlar. Ben kazanmak için böyle bir oyun düzenlemedim. Bunu siz veya onlar yaptı. Bilmiyorum. Erkek arkadaşın buna müsade göstererek ayıp ediyor bence. Tabi sizin ilişkiniz benlik bir sorun değil. Kadına böyle davranılmasından hoşlanmıyorum. Seni kaybetmek kazanmak değil. Kadın olsam kabul etmem bu durumu , kaybederler beni. Sütyeni sen giydin ama Josephine kullandı. Seninle içeriye girdim ama Josephine dünyayı içeriye aldı. Nerde kaldı senin farklılığın. Göztepe adam ( güzel ) olursan seni büyütür, olamaz san öğütür. Onu geççen. Ben herkese vefanın hakkını fazlasıyla verdim. Bana yapılanın hakkınıda vereceğim ama. Sokakta öpüşmekte serbest ama 15 sn filan. Bokunu çıkartmayın romantik anlar daki öpüşmeler gibi. O zina olayına gelince de o iş baya abartılmış. 13 14 yaşında belki daha erken sevgili lik flört dönemi başlıyor. Yani biraz ilerledikten sonra öpüşme olayı başlayabilir. Öpüşmiyceksek neden flört ediyoruz ? demi. Kızların kendilerini kullandırmasını istemiyorum bu biraz ilerleme olayına dikkat etmek lazım. İlerleyen zamanda lise sonlara doğru ve üniversite zamanlarında birbirinize hoşlanmanın ötesinde çok aşık olduğunuz ilişki yaşarsınız sevişmek istersiniz ki bu aşkın  gereği. Onunla sevişmiycende kimle sevişcen fakat sex ve sex bölgeleri ile oynanacak oyunlar evliliğe bırakılmalı. Çok ta kazmaya gerek yok üniversite döneminde vibratör kullanmaya başlayabilirsin. Oda kızların kolaylığı olsun herşeyin kolayını erkek yaşıyor. Belki siz daha hızlı ilerliyorsunuzdur veya daha yavaştır bilmiyorum. Yazdıklarımı hak olarak görüyorum. Zinanın temelini sex ve aldatmak olarak anlıyorum. Sevişmek için biraz büyümeliyiz. Evlilik hayatları sıkıcı olduğu için insanların hayat arkadaşını 20 25 yaş arası bulduğunu ve flört ettiğini dü��ünüyorum. Bu sıkıntıyı aşcaz. Evet alta giydiğin külotu çıkartmamaktan bahsediyorum. Yavaş yavaş ilerlersin anladın mı 4 ayda bir level atlarsın. Önce boyundan yürürsün biraz uzanmaya başlarsın yürürsün kazağını çıkarırsın yürürsün sütyen çıkar yürürsün bel altında elin dolaşır yürürsün şorta düşersin yürüsün boxer kalır orada kalır. Evlilik değil bu hızlı yaşamayın. Kavga ayrılık payı bırakın birbirinize.  Ahlakınızı kendinize saklayın. Hayat öğretiyoruz burda. Şu şort ile sütyen yerdeğiştircek. Lisede soyunmayın birde üniversitede soyunursunuz. Bu konu ile anlatacaklarım bu kadar.  Bebeğim benim dinimde öyle bir kıyafet yok. Etekte giysen bu aşamaya uyacaksık. Elin bir aşamaya kadar belin altına inmeyecek. Sanki memeni soymasak elimizi alttan sokmıycaz amk. Sınırı çizdim. Aşk bu kaldırır böyle şeyleri. Eli de alt bölgede aynı aşamaya uygun ilerletin. Bu kadar. Popo dahil tüm vücuda ağzınızla dokunabilirsiniz malum bölgeye ağzınızla dokunmayın. Deniz kıyafitinin dışında kalan ön bölgeye ağzınızla dokunabilirsiniz ama en son. Göğüs sütyeni çıkarttıktan sonra olur bel altı bol etek bölgesine kadar en son. Hızı kızlar ayarlamalı. Sevişmek yazmışım işte ellemek öpmek yalamak... pozisyon serbest. Vibratörü küçük boyutta kullanın. O yalamak aşamasına en az 2 yıl sonra gelmeniz lazım. Soyunmayada 1 yıldan önce başlamayın. Lisede boyun kulak omuz gerdan göbek . Oyun yerleri. Aşık olun Önce aşık olun ve yavaşça ilerleyin. Yeah kazandım. Onlar en başında seni kumara koyarak kaybetmişti zaten. Umarım seni dinimede kazanmışımdır. Sen değerlisin. Note: Başlıksız not Bir kaç başlık yapcam. Din başlığına dini TANRI nın ayetlerini belgeseller ile anlattırcam. Devletler başlığına devletlerimizin yaptığı güzel işleri dostlukları vb. video ile anlattırcam. Toplum başlığına dünyadaki toplumsal faaliyetleri , sinema tiyatro müzik vb. anlattırcam. Kadın başlığına sizi koycam. Makyaj iç çamaşırı vb. şeyler. Erkek başlığına erkeği ilgilendiren şeyler. Hayat arkadaşlığı başlığına evlilik oyunları  hayattan en üst zevki alma politikası. Teknoloji başlığına tüm dünyada üretilenleri anlık paylaşcam. Neyi nerde kullanabiliriz kendimiz aklımız ile belirleyeceğiz. Birde forum oluşturcaz instagram gibi bir dalga oradan da normal sohbet edip birbirimize paylaşımlarda buluncaz. Ve bu siteyi zorunlu yapcam. Herkesi kimliği ile kaydettircem. Evet lütfen benimle çalışın. Victoria's secret ı seviyorum.  Lais ve romee kankim zaten kankilerim cennete giremezse çok üzülürüm. Adriana lima taylor ve sara ile arkadaşlıktan kankalığa yürüyoruz. Candise gençlik aşkım. Diğerleri de jasmine ve Josephine nin arkadaşları. Üzülürüz ya.  Cara'nında kaplanı var. Üzülürüz. Para kazanılıyor demi bundan istediğim şehirleşmeyi yapcam. Halk çirkin yaşıyor sokak hayvanları çirkin yaşıyor. Halklarımyaşadıkları yerde nefes almalı ihtiyaçlarını karşılamalı. Sokak hayvanlarının kendine ait parkı olmalı insanları korkutmadan insanlarla yaşamalı düzenli yemeği banyosu temizliği olmalı. Encil hayvanlar için barınağa ortak park yapcaz sokak hayvanlarıda onlarla oynıycak. Aşılarınıda yapcaz sevcez eğitcez saldırganlıkları gitce k. Benim onlar bakmam lazım lütfen. Her yere ev yapıyorlar çıldırmış gibiler. Görmeniz lazım. Sokağa çıkıyorsun yaşam alanın evlerden fırsat buldukları yere yapılan 100metre karelik parklardan ibaret. 50000 liraya ev yapıp 300000 liraya satıyorlar.  Zaten bende yüzüne ve vücuduna aşıktım. Ne yapcan ismi boşver candice. Jerome duran ve ed razek ten birşey olmaz istisna olur onlar uzun zamandır berabersiniz sanırım. O erkek şarkıcılardan beraber yakın çalıştığınız birkaç erkekten birşey olmaz. Eşin rahatsız olmuyorsa böyle ufak istisnalar sıkıntı değil.Neden? Yanlış görmüşüm galiba. Neyse oda sizin sahne olayınız sıkıntı yok. O erkeklerden birşey olmaz. Şov kaldırır bu olayları. Sizin için denizde bikini ile dolaşjmak gibi birşey artiık. Bütün insanlar normalde kimsenin karşısına çıkmayacağı kılıkta denizde birbirlerine görünüyorlar sıkıntı olmuyor. Onun gibi olmuş sizin için.    Bunu programla halletmeliyiz. Bu sizin mesleğinizin topluma bir borcu ya. Bu işi seçtiyseniz toplum için bunu yapmalısınız. Cam silerken koltukta oturan eşinle aşk yaşamak istediğini sex istediğini anlatmalısın bana. Memeni göstermelisin. İzin veriyorum bu toplumumuzu gerçekliğ e ve ileriye taşıyacak bir olay. Konuyu yaşamalısin. Kız arkadaşınla evde kankalık sahnesi çekerken sütyen kilot rahat dolaşmanı istiyorum. Öğrensinler dini. Konuya uygun oynaki onlarda doğru yaşasın. Erkeklerde boxer la dolaşsın. Tişört giysin üstüne. Anlatın bize herşeyi kandırmayın sahte hayatlar göstermeyin. Gerçeği öğretin bize. Masaj salonlarında veya şirketlerin eve eleman gönderdiği durumlarda: Kadınların bele kadar sırt , göğsün üstü ve kısa dar etek boyuna erkekler masaj yapabilir gerisine kadınlar yapar. Erkeklerin deniz şortu bölgesinin dışına kadınlar gerisine erkekler yapar. Bu bu bu kadar başka ihtimal yok. Gerisini eşine yaptır. Note: Başlıksız not Deri elbise sexi birşey arkadaşlar daha açık olmamalı. Bunlar şarkıcılar için sahne kıyafetleri. Göğsü karalayarak düzlüycem sırttaki ok işaretini karalayıp düzlüycem. Damlanın şortundan arıyorum elbise ve etek boyu en az böyle olmalı. Şorttan popo gözükmeyecek hafif bacağı kavrayacak üstüne giydiğindede Memeler gözükmeyecek. Şarkıcı ve dansçılar için. Tiyatrocularda her konuyu kıyafetine göre giyecek. Tabi konserde görsel şölen yapmayacakları için bu kıyafetler onlara fazla biraz daha dikkat ederek giyinecekler. Sevişme sahnelerinde gecelik giyip sevişmeye başlarken ışığı karartıp seslerle devam edebilirsiniz veya özge özpirinçci gibi yapabilirsiniz. Konunun derinliğine göre 20 saniyeyi geçmesin. Bazı anlar çok ateşli oluyor seyirci sevişmeye doymak istiyor. O anlar için 20 saniye. O anları çok iyi biliyorsunuz. Birde kadınları üstlerini soyunurken veya giyinirken izlemek filmde çok estetik duruyor. Onun içinde bir formül üretcem. Birde öpüşmek. Bu öpüşme olayı bilgisayar programı ile halledilir gibime geliyor. Animeler yaptığına göre demekki bu dalganın bir yolu var. Evet o sahnede o memeyi görmek istiyorum. Sexiliği bana hissettirmeni istiyorum ama. Bu sex robotları iyi de çok donuk sokak ta yürümek için otobüste boş oturmak için yani görüntü yapmak için ideal. Faaliyette bulunacak robotları geliştiririz bremin. İnsan gibi yaparız estetik malzemeler kullanmamız lazım. Neyden yapıyon sen bunları daha esneyen maddeden yapmak lazım ağzını yürümesini fln.  Yüzü makyajla birebir yapsak onunmemesi olsa olur. Gerçekten o sahnede memeni görmek istiyorum. Halletmeliyim bu sorunu. Cidden canını sevdiğiminin erkekleri be. Of camı siliyorsun zannettim ? Dublör bir kız veya erkek olsa çekimi hemcinsleri yapsa dublörün kim olduğundan kimsenin haberi olmasa çekimi dublörün çeneden yukarısını almadan yapsak ona senin kafanı yapıştırsak amacımıza ulaşırmıyız ? Sonuçta bu kanun kimse sizden tahrik olmasın diye vücudunuzun sexi yerlerini göstermemekle alakalı başkasını vücudu senin başın. Filmde bu konu ile ilgili bir açıklama yapılır. Tamamen hayal ürünüdur gibi bir yazı. Öyle birşeyler ışte. Tiyatroda olmaz ama dizi ve sinemada olur. Uzaktan pek etkilemiyor. Beraber çalışırız. Kendi halinizde kalacağınızı zannediyorsunuz. Hayır. Bireyi her anlamda geliştirmek için bir site oluşturacağız ve sizi dışarıda bırakmıycam. Herkesi o siteye üye yaptırcam ve bildiğin kimlik numarası fln e devlet sitesi gibi zorunlu olacak. Kadını oradan geliştircem. Yanlızca iç çamaşırlı görüntülerinizi kadına izletcem. Gerisi onların günahı seni ilgilendiren birşey yok. Sizlerde hayatınızdan biraz tölerans göstermelisiniz. Devletler tv kanalı kurar oradan izletir sizi kadınlara. Erkekle hiçbir işiniz yok. Note: Başlıksız not Deri elbise sexi birşey arkadaşlar daha açık olmamalı. Bunlar şarkıcılar için sahne kıyafetleri. Göğsü karalayarak düzlüycem sırttaki ok işaretini karalayıp düzlüycem. Damlanın şortundan arıyorum elbise ve etek boyu en az böyle olmalı. Şorttan popo gözükmeyecek hafif bacağı kavrayacak üstüne giydiğindede Memeler gözükmeyecek. Şarkıcı ve dansçılar için. Tiyatrocularda her konuyu kıyafetine göre giyecek. Tabi konserde görsel şölen yapmayacakları için bu kıyafetler onlara fazla biraz daha dikkat ederek giyinecekler. Sevişme sahnelerinde gecelik giyip sevişmeye başlarken ışığı karartıp seslerle devam edebilirsiniz veya özge özpirinçci gibi yapabilirsiniz. Konunun derinliğine göre 20 saniyeyi geçmesin. Bazı anlar çok ateşli oluyor seyirci sevişmeye doymak istiyor. O anlar için 20 saniye. O anları çok iyi biliyorsunuz. Birde kadınları üstlerini soyunurken veya giyinirken izlemek filmde çok estetik duruyor. Onun içinde bir formül üretcem. Birde öpüşmek. Bu öpüşme olayı bilgisayar programı ile halledilir gibime geliyor. Animeler yaptığına göre demekki bu dalganın bir yolu var. Note: Başlıksız not Sende çok güzelsin . Daha gençken daha güzeldin. Putlara küfür etmeyin sonra onlarda TANRI ya küfrederler. Alttan alın doğru olun. Note: Başlıksız not Hey Jasmine! How are you today?  You are the most beautiful in chocolates. Ciddiyim be . Baya baktım manken çikolatalara sen en hoş olanısın. Mutlu ol. Damla sende gel. Hemşirelik fln yaparsın yemek yaparsın. Yanımda gezersin buyruğumu komutanlara iletirsin. Evet bunu yaparsın. Şey Peygamber postasısın sen. Note: Başlıksız not Vol 13 kavanoz boşaltma halkası. Altına tabak koy bırak aksın. Ev hanımlığı zor iş Doktor tedavisine uyun ve bırakın. Hastalık ve ölümüm dışında katılmadığım ve önderi olmadığım hiç bir savaş cihad ibadeti değildir. Ben ibadetlerimden sorumluyum. Geçmişte oyun oynadıklarım müstesnadır. Orada benim adımla yürüyenler şehadete kavuşmuştur. Suriye topraklarında kurulacak devlette beni ilgilendirmez. Bana biat etmeyen hiçbirşey beni ilgilendirmez. Türkiye bir ara biat ederse ve toprakları dışındakiler haksız yere onlara savaş ilan ederse ben o toprakları onlardan alırım. Ben temizleyeceğim yeri temizledim ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara durduk yere ortak olmam. modern çağdaş ve demokratik bir Kürt devleti kurulmasındanda rahatsız olmam. Bu benim hoşumagider. Bana biat etmelerini ve hak yolda yaşamalarını isterim. Yalnızca türkiye ırak suriye ve oiranda 50 milyon kürt vardır. Neden birleşip devlet olmalarını kendi dillerinde eğitim alıp dünyaca tanınmalarını istemeyim ki? Ben zalimmiyim. Değilim.  Beni ilgilendirmiyor yani. Ben kuzey ıraktada çekimserdim çünkü onlar 2 millet ve biri özerk. Yani öyle birşeyler. Suriye de 3 milyon türkmen yaşıyor orayı onlara bırakmayız mantığı çok saçma. Heryerde farklı milletlerden birsürü insan yaşıyor. Bu olay orayı senin toprağın yapmaz. Misakı milli yi savunabilirsin ama alakası olmayan yerler ne alaka. Türkmenleri koruyabilirsin ama toprak ne alaka. Neyse bu bir din savaşı değildir. Yiyin birbirinizi. Ha sana ateş ediliyorsa tabiki karşılık verip topraklarını halkını güvence altına alacaksın. Fırat kalkanı gibi yapacaksın. Bunun dışında söylediğim gibi. Kendi yolunda ölürsün Beni karıştırma . Bir gün ayağıma gelip af istersiniz ve TANRI dan sizin için af dilememi istersiniz, o zaman TANRI af ve merhamet sahibidir. Geçti artık o dönem bak rahatiya. Benim zaten bu topraklarda onları bir araya toplayıp bağımsızlık verme isteğim var ben bunu gizlemiyorum ki. Bu onların hakkı. Yalnızca kimsenin vatanını parçalayamıyorum. Sefere çıkıp kazandığımız birliğin malı topraklardan bu olayı halletcem. Hayat karşımıza ne çıkarır bilmem. Benim bu isteğim ilk günden beri var. Tabi biat etmeleri koşuluyla yoksa bana ne. Oda kesin değil savaşcazda fln filan. Belki insanlar kendi haklarını kendisi alacak. Esatyönetimi çok mu masum yada diğerleri. Biatınızı ve ayağıma gelip af İisteyip TANRI dan sizin için af dilememi istemenizi bekliyorum. Note: Başlıksız not Edebiyatta şiir kolu engelliler Spor ve sanata yönlendir. Bilgisayara yazmak çok zor damla keşke deftere yazsaydım ama okunaklı olmaz anlamazlar yazımdan Üf. Sen fotoğraflarını hazırla ölürsem benim yapıştırdığım yere yapıştırırsın tamam mı ? Popo ile öpüşmek öylekalır. Birşey olmaz. Josephine de poposunu koyar gönderir sana sen koyarsın. Korkma TANRI benimle beraberdir. Bizimle beraberdir. Seni çok seviyoruz. Sen bizimsin. Meryem gibisin sen. Alemlerin kadınlarına üstünsün. 1400 yıl önceden kendi adınla doğmuşsun. Aşksın sen. Candamlam. Sen benim girdiğim yoldan geri dönmeyeceğimi biliyorsun. Ve durumumuzuda sana söylenilen ilebiliyorsun. Üzülme. Gelen herşey TANRI dandır. Ne güzel gelmiştir. Hoşgelmiştir. Biz kimdik ki neydik ki biz. Şükürler olsun. Bomba verdiler mi sana? Yanından ayırma. Seni teslim almaya gelirlerse etrafımızdakiler komple etrafını sarsın. Seni bana getireceklerini söyleyebilirler. Onları aşıp sana gelinceye kadar sen bombayı patlar. Güvenle yürü önlemini al. TANRI bizimle beraberdir. Korkma. Üzülme. Kavuşacağız. Herşey olabilir. Herşeye hazırlıklı ol. Yeniden iş bulamamaktan endişeliyim. Ailesel sıkıntılar yaşayacağım. Belki başka sıkıntılardan buna fırsat kalmayacak. Bilmiyorum. Yaşıyorum. İnananları kerem aracılığıyla faydalandır ve senin olan herşeyi ümmetime bırak. Emin ol herşey altüst olacak. Bunu hiç içimden gelerek söylemiyorum ama eğer insanlar dini kabul ederse bu ticaret fikirlerini onlarla değerlendirsatma. Kontrolünü kerem sağlasın adaletle hükmetsin. Arkadan gelen bebeklere yazık. Onların malı olsun. Zaten onlar faydalanır. Kendine güzel bak. Kendine istediğini yapabilecek miktarı iste ve etrafımızdakilere iste. Kerem bunları halletsin. Birliğin kazandığı parayı ve yaptığı harcamaları bir internet sitesinden açıkca makbuzla göstermesini istiyorum. Toplanılan zekatler dahil. Şifreli numara ile kimden ne toplandıysa açık listesini istiyorum. Din semtten yürüsün ve eğitimini almışlara kalsın. Birlik grupların başkanlarından yürüsün. Kerem ihmal etmeyin oğlum hiçbirşeyi. Düzeni oturtun din işlerine bakıp oturttuğunuz düzeni denetleyin. Haydi biladerlerim. Göreyim sizi. Birşeyler değişecek. Bilin. Çok zaman geçti. TANRI nın hesabı yakındır. Ciddiyim. Ben boş konuşmam. Ne zaman ne konuşcağımı bilirim. Damlayı boş bırakmayın. Note: Başlıksız not Torun suçun sebebi Sara şeyin poposu. onunkinin. Sanat eseri olan. Damla rahat ol. Bende. Öğreneceksin. Arkadaşlar bu çok güzel. Gerçekten. Ne koymuyon be daha önceden. İş yapıyoz burda keyfini mi bekliycez. Diğerini karalıycaktım biraz. Çeşmenin denizi aşırı güzel diye bir iddiam olmadı ama adana da su kanalı da değil amk. 10 tane adam su savaşı yapıp işgal etmesin. Çeşmenin denizi güzeldir.Toplum bilinçli insan gelir oraya birazda üst halktan üst tabaka. Ben rahatsız oluyorsam herkes rahatsız olur. Karşıma o çıktı o resmi aldım ne yapayım şimdi arkadaşlar buda onun kısmetiymiş. Neden trip atıyorsunuz. İyi oldu siz bu işleri bilmiyonuz kendine bile itiraf edemezsin içinde bir uhte kalır. Kendini eksik hissedersin. Öteki hissedersin. Mutlu ömürler dilerim. O adıyla yaratıldı. Adımın yanında adıyla. Kusura bakmayın onun için can veririm. Bu durum için ona aşık olacağız. Ondan birbirimizi kıskanacağız desemde onda benin önüne geçemezsiniz. Seni mahrum etmeyiz. Kimsen. İsa hiç alakamız olmayan brezilya dan ona doğdu. Onunla doğdu. Onun adı herşeyden önce TANRI katındandır. Onun kendi sıfatı var. O Damla. Candamlam. Bunu ben vermedim ki ona ben kimim ki ona bunu verebileyim. Savaşçı karım benim. Ben size beynin yok fikrin var demedim beyefendi siz zaten bunun farkındasınız ben genel olarak konuya beynin yok fikrim varcılıktır dedim. Yanlış anlaşılmak istemem sanırım sizin böyle bir hatanız vardı insan hata yapabilir. Bu sizin üzerinde çalıştığınız düşündüğünüz bilgeliğinizi alçatmaz. Siz bu işin ehlisiniz. İşte böyle kız kıza öpmek. Baskılı olanı. Evet aşkım biliyom annen. Yapmıycam bir daha konuyu kapatıyorum söz. Bunu yapmak zorundaydım. Seni çok seviyorum. Ailenizi ve dostlarımızıda seviyorum. Note: Başlıksız not Bana altın tepside sunacağınız hiçbirşeyi kabul etmiyorum. Yaptıklarınızdan kurtulamayacaksınız. Bugüne kadar ne yaptıysanız onu yapmaya devam edin. Benden hiçbir fayda ve hareket göremeyeceksiniz. Ahirete ve hesap gününe inanmamaya devam edin. Rihannacım tebrik ederim hayatım hiç söylemiyosun. Mutluluklar dilerim. Birşey söyleyim mi bu durum çok sıkıntı ama bir yerden sonra herşeye alışıyorsun. Üzülmen acı çekmen değiştirmiyor hiç birşeyi. Damla yanlış anlayıp üzülmesin ama böyle yaşamak çıldırtılmadığın zaman baya eğlenceli. Deneyin bence oyun gibi. Tabi sizinki sahte benimki gerçek. Ulen be amk kaşarı iddaaysa ne geziyon etrafımda. Yalnızca bekleyin. Note: Başlıksız not Burada önemli olan isimler değil arkadaşlar. Birinin benim için adamı çarmıha germesi değil önemli olan. İçinizden herhangi biriiçin kuruldu mu bu cümle onu söyleyin. Kaçınız Peygamber oldu onu söyleyin. Bizim boş muhabbete karnımız yok. Çok heyecanlandım sanırım eşcinsel bir bey beni eklemiş umarım arkadaş oldum diye toplum baskısı altında kalmam. Papa bey çıldırıyorum bak artık. Patrikler Papazlar. İsayım diyorum neden birşey yapmıyorsunuz. Heheeh. Çok sıkılıyom damla. Meryem ana da hacı olmuşluğum var benim heyyyy kime diyorum. Üffff yeter be! İs - te - mi - yo - rum. Tamam. Anlıyorum sizi ama yanlış yapıyorsunuz. Biraz önyargılı yaklaşıyorsunuz. Biz İzmirde en çok rum görmekten hoşlanırız. Geçmişin hikayeleri sizi aldatmasın. Putlarınıza gelince o zaman neden hristiyan oldunuz? Olmasaydınız. Madem TANRI nın Tekliğini inkar edecektiniz ne alaka din savaşları yaptınız ? Ben dönem dönem herkese oyun gereği kötü davranmışımdır. Bak onlarla işim bitti hiç ne yaptıkları bile umrumda değil. Şimdi size yoğunlaşmış durumdayım ki tüm dünyaya kendimi bir yakından bir de uzaktan izletiyorum. Ha benden de hakkınız olmayan hiçbirşeyi alamazsınız. Sizin biat etmiş olup karşı tarafın biat etmemiş olması bile bunu değiştirmez. Ben hak geldim , hak ölürüm. Gerçekten yunanlı severiz çünkü izmirin yerlisi ile aynı görüntü ve izmiri kabul etmiş insanla aynı yaşayışa sahipler. Meyhane kültürü dahi aynı. Başka biri olsa MK sorarmıydı rakı içmiş mi ? diye. Keyifler aynı. Adam selanikte büyümüş. Rumlara düşman olabilir mi ? Rumlara düşman olsa garson çocuk rum olabilir mi ? Rahatca konuşabilir mi?. Bunlar geçmişin güzel hikayeleri. Hadi bugün birkaçtane devlet sarsın etrafınızı ne yaparsınız? Bittikten sonra ne yaparsınız ? M K yı kimseye harcatmam sevmeyebilirsin ama saygısızlık etmemelisiniz. Karakteri örnek alınmalı. Bunu yinelemek istiyorum ki Mustafa Kemal Osmanlıyı kurtarmamıştır. Türkiye Cumhuriyetini kurtarmıştır. Modern Laik Türkiye Cumhuriyetini. Sizin yıkamadığınız osmanlıyı hepinizi püskürtüp kendisi yıkmıştır. Tarihe saygısızlık etmeyin. Saygısızlıktan hoşlanmam. Yoo rahatsız etmiyorsun ne alaka. O senin arkadaşın. Bu konu hakkında tahrik edilmesem konuşmayacağım. Mutlu ömürler dilerim. Sizleri seviyorum. Hay sikeyim Damla tam aşık oluyodum kızın sevgilisi varmış amk. - Yavşaksın yaparsın. Damla benimle konuşmuyor :( Geçti. Şaka yaptım şaka. Ufak elektrik aldım.  Hayır Josephine kızmasın diye. Onu seviyom. İnsanlara laf anlatmaktan bıktım. Şu fotoğrafıda nerden yükledin içinde yaşasana acını ne şov yapıyon. Zaten hastayım. Festival - konser , bar , disko değil. Elektronik müzik , geniş alan. Festival. - rockn coke değil. Tree of life , tomorrovland. Dans terlemek ağırlıklı insanların geniş alana yayılıp kafasına göre takıldıkları festival. Bebeklerde 2 yaşına kadar çıplak koşsun ortalıkta denizde festivalde fln. Sonra külot giydirin ama öğrensinler. Birde fotoğraflarını çekmeyin. Kızları göstermemelisiniz gelecekte erkek alışılmış bir durum ama eşitliği sağlayalım. Mahremi öğrensinler. 2 yaşından küçük bebeği sıcakta sıkmaya lüzum yok. Fotolara ve etrafınıza dikkat edin. İnsanlar çirkin olabiliyor. - pipini koparırım len senin :) Kız için böyle bir cümle kurmana imkan yok. Anlatabildim demi sorunu? Popo önemli değil geleceğe güzel bebeklik fotoğrafı kalabilir. Damlaaa senin saçlarını popona kadar uzatcaz sonra İnga nın omuzundan aşağı salcaz. Denizde ama sende yüzünü bebeğin omuzuna koyarsın. Bende yanağından öpcem ? Erkek çocuğuna çekmeyin büyüyünce küser . Acaba Josephine nin kızı olsa bnm oğlumu önüne oturtup çıplak fotolarını çekermiyiz ? Küçük yaşta birbirlerine yaklaştırayımda büyüyünce fotoya bakıp sevgili olurlar. Belli mi olur. Haha yine baya akıllıyım.  Birde şey bir üçlü sıgarasın öyle pipinin önünde tutmacalı. Kerem amcasına selam çakarız. Boşver oğlum onlar dayı olsun. Biz adını yazamadığımız fizkalifa amcana selam çakarız. Adını bilmiyoz ama olsun. Kadeh mi tokuştursak ?  Damla emzikkk :D erkeğe. Sen bana kızarken elini uzatmışsın sinirlisin mesela. Bebek fotoğrafı dediğin böyle olur be. He çiçek. Ne kadar basitsiniz lan biraz yaratıcı olun çıldırıyorum . Damladan ne güzel konuşmayı öğrendim. Aşkım damlam . Dayımda bunu kullanıyor . He öyle. Denizde çıplakken birbirinize neden çiçek veriyorsunuz arkadaşlar ? Neden şu siktiğiminin ilişkisini vıcık  vıcık yaşıyonuz ? Doğallıktan korkmayın. Hakaret etmeyin. Elmayı bıçağın ucuna takıp eşine uzatsan daha çok takdir ederim seni. Ama seden çocuklarımın halası. Onu vermem. Ben hep öyle söylüyodum ona. Çeşme mordoğan karaburun kuşadası ve diğer yerler. Mordoğan halka uygun olabilir. Çeşme ve kuşadası kalkınsa karaburunu söylediğim hayata göre düzenleriz. Foçaya bir kere gittim bilmiyorum. Karaburun ve mordoğan efsane. Altınkumu şu an olduğu gibi düzenleriz. Doğasını bozmayız. İlıca çirkin be 9 tane adam şaka kavgası yapıyor oranın denizinde. Sen düşün artık. Her kalitesini yapacağım yaramazlık bahçelerinin. Neden kullanmayalım başkan. Ya bırakın bana hikaye anlatmayı arkadaşlar çeşme zaten istanbula hizmet ediyor. Sana etmiyor. Senin yazlığın var istanbullunun arasında kaynıyon sokaklarda geziyon , denize giriyon gençlerinde ayayorgiye fln gidiyor.  Kiminizde bir volt yapıp bütün mahalle gidiyor. Çok istiyorsan yine git. Deniz plaj halkın malı ama ne yıpratıyon kendini bilader pahalı yer orası orada yazlığı olan insan yine kaynar arada gençler yine gider ayayorgiye. Neden kendine zulmediyon mordoğan çirkin bir yermi? Ürkmez gümüldür mü zannediyon orayı muhteşem doğası var. Balıklı ovadan sonrası efsane. Halka uygun düzenleyelim orayı doğayı bozmadan. Eğlen. Neden kendine eziyet çektiriyon. Sen kolay mı zannediyon çeşmeden yazlık almayı. Aldığın nefes para orda.  10 erkek yuvarlak oluşturup kavga ettikleri deniz de bu . Kafayı yersin. Ben o suya girip yüzmem bilader manyakmısın amk. Geçen bir kızın otostop çekip festivale gittiği bir video izledim. Oradaki erkek ve kızın öpüşmesi bu hayat arkadaşlığında kızların sokakta öpüşmesinin kararıydı. Bulamıyorum. Bilader göğsünde kıl olan 10 tane adamdan bahsediyorum ya lütfen. Ben girmiyom kız nasıl girsin. Denizde düzgün davranmazsanız plaj polisine hepinizi toplatırım. Başkası yüzemesin mi oğlum esir alıyon denizi. Yeşilvadi bizimdir. Daha plaj polisin yok kamuya alım yapacak yerim yok diyorsun. Çok enteresan. Plajlarda cankurtaran görevlin , botun yok. Kamuya alım yapcak yerim yok diyorsun. İnsanlar orada çıplak geziyor arkadaşım çantalarını kıyafetlerini bırakıyor. Deniz toplumsal alan değil mi? Rahatsız oluyoruz. Denize giremiyoruz. Üniversite öğrencilerinden alım yap bilader. Yazları iş arıyorlar kışın geçinmek için. Yap bir tane şort tişört beline jop telsiz biber gazı kelepçe. Zorda kalınca ekip çağırsınlar. Kurs aç eğitim alsınlar. Ah be bilader yapcak yerlerim ağrıyor demiyonda kuru sıkı atıyon bize. Bu size zor geliyor. Bu işin hakkı 1 başına kasmadan rahat rahat 1 yıl. Ödev yapmak kitap yazmaktan daha kolaydır. Her sayfada 20 ayet olsa 380 sayfa günde 200 soru çözmüyonuz mu ders çalışırken. 40 gün. Rahat rahat yaya yaya yaparsın. Ölebilirim uzatamam işlerimi. Yalvarırım izin verme cesedine ölürüm senin. Yalvarırım izin verme. Çok üzüldüm. Onun gözleri yeşil değil ki. Siyah. Seni çok seviyorum. Anasını sikcem bu kahpe düzenin. Bakmak istemiyorum artık açma instagramını. Bir ara geri dönerim. Bb. Seni çok seviyorum. Kötü hissediyorum. Bakmıycam artık. Oynamıycam. Biliyon. Bir iki numara gösterdim o kadar. Rusyayada hiçbirşey yapmadım. Gram umrumdada değilsiniz. Popo önemli değil geleceğe güzel bebeklik fotoğrafı kalabilir. Damlaaa senin saçlarını popona kadar uzatcaz sonra İnga nın omuzundan aşağı salcaz. Denizde ama sende yüzünü bebeğin omuzuna koyarsın. Bende yanağından öpcem ? Erkek çocuğuna çekmeyin büyüyünce küser . Agu nunda pipisinin önünde öpüçürüz :o Çıtçıtlı saçlar var be kızım. Ah be kızım. Kendi saçın olsa daha güzel tabi. Yani bir dene bakalım internete koyma babası yakınlarınız için sıkıntı olmayacak gibiyse aile albümüne koyarsın. Minicik kızın hevesini kırmayalım. İnternete yüklemeyin sonra önüne geçemeyiz. Alır başını yürür. Kime gösterip kime göstermeyeceğinizi bildiğiniz bir albüm olsun. Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak. Hayallerimizi de satmadık ya! Bu sahile araba girmez başkan. Ayarlarız. Bu iskeleyide konağa kadar uzatıp bisiklet yolu yaparız. Askeriyeye kadar bu ayar olur. Kadife kaleyide halka dinlenme yeri olarak açarız. Kaleyi özgür bırakırız. He otoparkı alta yapcaklar he. Oraya 5 tane daha konsolosluk taşıyamıyoz mu güzel görsel olur. Hem egepalasın önünü kapatmayız yanlarınıda aynı boyda otelle doldururuz. Başka ülkelerin bayrağı cumhuriyet meydanımızı süsler. Ne güzel olur. Bu arabaları atarsak fayton gezileride artar. Alsancağada otel lazım. Bu bankaları mankalarıda başka yere taşırız. Atatürk müzesinin yanında çok anlamlı olur. Bunlar faaliyette değil ki faaliyet verin. Kültür müzesi yapın.  Yoksa orası gündoğdumuydu? Bir daha da gezmiyom. Kafamı yorma damla ya gözlerim ağrıyor. Ne demek istediğini anlamadım. Seni kullanıp oy istiyorlarsa benden birşey alamazlar bundan sonra. Sen çok sevdiğinden aklın ile hareket edemiyon. Kolay kandırıyorlar seni. Delilik aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemektir. Sen ne yapcağımızı bilmiyon. Bana güven. Zaten kavuşamıyoz. Bizi ilgilendirmez ülke kimin olursa olsun. Sanki başkasının olunca kavuşcaz mı yok. Sen siktir et . Ben sen dost ve ailemiz için birşey yapcam. Ayetlerde okudum. Onlara sert davran yazıyor. Yanlış birşey yok. Note: Başlıksız not Beyefendiler Hanımefendiler  Ben o devlet benim bu devlet başkasının olarak bakmam dünyaya. Benim dünyaya bakışım insanlar benim , canlılar benim mantiğıdır. Ben adaletsiz ve merhametsiz hiçbirşey yapmadım. Bazen de görevim gereği uyardım. Zor durumlarda üzerinize bir günah yoktur : bombayı patlatabiliriz. Cesedimizi geleceğe öyle bırakmamalıyız. Düşünmemiz gereken bir ümmet var.  Damlaya bir el bombası verin. Ne olacağı belli olmaz. Esir düşmesin. Müslüm gürsesin son albümü çok efsane hiç eskimişlik muamelesi yapamıyorsun. Keşke hep bu tarz söyleseymiş.  Bu benliğimiyim? Bana benziyor. Evetse oley. Bir ara haccın böyle yapmayı düşünüyordum. Hoşgeldiniz diycektim. Küfrün sıralamasında yer almaktan utanç duyarım. Bu muameleyi asla kabul etmiyorum. Size ne kazandırıyorda 10 katını vereyim yapmayın. 1922 yılında yapımına başlanılan heykel yaklaşık olarak 9 yıllık bir yapım çalışması sonucunda 12 Ekim  09 09 1922 - 11 ekimde damlanın doğum günü. Ertesi günde açılmış sanırım. TANRI nın tekliğini alemlere gösteren birine bunu nasıl yaparsınız. Hanginize saygısızlık yaptım ? Dünya üzerinde hiçbir şehir yoktur ki işgal edildiği gün bir ülkenin kurtuluş savaşını başlatan ve kurtarıldığı gün o ülkenin kurtuluş savaşını bitiren. Bütün cihan işitsin ki efendiler, Artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır. Fazla meze sevmez , az leblebi var önünde. Garson çocuk rum. Çağırıyor. Buyrun paşam. Sizin kosti geldi mi buraya ? Geldi paşam. Oturdu mu masaya ? Oturdu paşam. Peki diyor , rakı içtimi ? İçmedi paşam. - Sormadın mı be çocuk, o zaman ne yapmaya almaya kalkmış İzmiri. Mustafa Kemalin çok efsane hikayeleri var arkadaşlar. Aklına hayran kalırsınız. Karakterine. Geçmiş olay kozlarını paylaşmışlar bizlere de ders alınacak bir tarih ve güzel hikayeler kalmış. Biz bizle derdi olmayan herkesi severiz.  Mustafa Kemal yabancı ırklara ve devletlere karşı savaşmadı arkadaşlar. Mustafa Kemal topraklarını ve halkını boğan karanlık zihniyete karşı savaştı. Her ülkenin yapacağı gibi topraklarını işgale gelen dış ülkelere karşı savaştı. İçeride teslimiyeti kabul etmiş eski devlet büyüklerine karşı savaştı. Yenilikten kaçan , karanlık çağlarda yaşayan halkına karşı savaştı. Eğer bir ülke kurtarıcısı olsaydı onu öyle kabul ederdik. O dünyanın gõrdüğü büyük bir deha ve devrimcidir. Şerefli yaşantısının sonunda düşman olarak savaştığı devletlerin bile saygısıyla uğurlanmış bir tarih büyüğüdür. Tarihe akılları ile damga vuran insanlar beğenimi kazanıyor. Mesela Napolyon. Bize hep "paracı" olarak öğrettiler . Dalga geçmek için kullandılar. Hikayeyi liseden sonra öğrendim. Meğer adam , "biz şerefimiz için savaşırız" diyen komutana karşı " herkes kendinde olmayan için savaşır. Sizde şeref yok , bizde de para. Bizde para için savaşıyoruz " demiş. Çok akıllıca bir hikayeyi dalga geçerek anlatmışlar. İnanın napolyon ve karşı komutanın devletlerini bilmiyorum. Kırılmayın hikaye anlatıyorum. Özgecan Aslan ın değerli ailesi; sizi o günden sonra ekranlarda görmediğim için teşekkür ederim. Hoş değil, abartınca çirkinliğe reklam yapmak gibi duruyor. Kızınızla beraber mutlu ömürler dilerim. Birde bu olayın 9 kasım 10 kasım boyutu var. Damla şımartma şu anneni be :D Üzülürmü ? M.K nın kimliği de Göztepe kütüklüdür. İlan birde izmirlimisin diye soruyorlar adam şehri bana kurtarmış be. Bundan sonrada 1 Sinan Şibil 2 Damla Önder 3 Orçun Bükülen Hey yavrum Hey. Geçen birisi birşey paylaşmıştı Yunansın İzmir diye birşey. Biz yunan olmayı hakaret olarak görmeyiz. Zamanında olanlar olmuş bugün yine aynı duruma gelinse yine aynı şeyler olur ama biz severiz, yunanıda severiz , ingilizide severiz. Çocuğunuzun adını Smyrna koyabilecek kadar düşmanlık beslemeyiz yunana. Herülkede böyle ırkçı geçmişi kendisi yapmış zanneden insanlar vardır. Bilmediğim acaba lar yazarak içinizden birilerini soğuttuysam özür dilerim. Bu durum bir kan davası gütmektir. Bu durumun tanımı budur. İşte bu dincilik taslayan zihniyet aslında inandığı Peygamberin ona bıraktığı veda hutbesinden bihaber yaşamaktadır. Bizler yalnızca Bize sava�� ilan edenlere karşı savaşırız. Barış TANRI nın emridir. Hrant için Ermeni oldunuz. Oluruz kardeşim. Nerede bir mazlum görsek biz o yuz. Bugün Ermeni savaşa gelsin sen birde o zaman gör bizi. Aynı şekilde bugün Ermenistana savaş ilan et sen birde o zaman gör Ermeniyi. Toprağın hakkı kandır. Kimse vatanını bedava vermez. Sen kafasına kapsül isabet edilerek ölen 13 14 yaşındaki bir T.C vatandaşına bile küfürler etmiş iyi oldu demiş bir insansın. (burada halktan bahsediyorum.) En azından de ki ölen minik yurttaşımızın acısını yaşıyoruz. Keşke orada bulunmasaydı...( buradada devletin tepesinden bahsediyorum.)  Ayıp çok yakışıksız davranışlar. İki kesim adınada TANRI affetsin. Bazen seviyesiz espriler yapıyorum ama İpek anne kaynanaların en tatlısı olduğundan küsmez diye düşünüyorum. Bir de bu saatten sonra herşey hakkım . Birazda şov olsun . Ben su hayvan evlerini öyle yapcaz oyuncak yerlerini. Birde köprü ve tünellerin girişine böyle yüzler çizcez. Beton yığınından kurtulcaz. Şu metroyu şirinyerden üçyola bağlamaz mıyız ? Ne olur başkan izmiri uçtan uca deldiniz orayımı yapamıycanız. İhtiyaç. İki mesafe arası işe gezmeye giden çok insan var. Bir durak daha delin. Trafik rahatlasın. Aktarma zor geliyor.metro direk cuma ovasına kadar gider çift taraflı çalışır Havaalanına kadar gitse yeter. Macera seni unutmasın. Adın hep güzel yaşasın. Bu serbest kıyafet olayı çocukları disiplinsiz yetiştiriyor ve küçük yaşta sınıf farkı yaratıyor. Okul ayakkabısıda üretilsin öğrenci büçesi ile satılsın. Kıyafette aynı.  Bana sorarsan barınma sağlık eğitim temel insan hakkı ve siz herşeyi özelleştirdiğiniz için işin içinden çıkamıyoruz. Ne alakası var özel işletmelerde satılıyor. Devletin yürütüp öğrenci bütcesiyle satması lazım. Maliyetin üzerine 5 10 lira kar ile ki kendi kendini çevirebilsin. Susuzdedenin boyunu kısa bırakırız vali konağı gibi şehrimde bir evim olmalı. Orayı bu zamana kadar ki hayatımızdan bir müze yaparız. Benim ve Damlamın hayatından. Arkası sağ ve solu yarım daire şeklinde önü açık görür sahili. Sizde çok görüntü vardır. Bir canlandırma yaparız. Asansörde kalır önünden sahil gözükür. Konak alt geçidi gibi yanlardan c yaparız. Valide başka bir yere taşınsın :D Evlerin temelini yanlış kazıyor olabilir mıyız? Lego gibi olsa daha dayanıklı olabilir mi ? Bir yere eşyayı yapıştımak yerine vidalamak gibi. Toprak kayıp arayı boş mu bırakır ? Düz bir zemine H şeklinde bina dikmek saçmamı olur ? Basınç ile alakalı bir konu değilmi bu ? Köşelerden 1 metre dikdörtgen şeklinde derin kazmaktan bahsediyorum. Tahtaya bir şey yapıştırdığını düşün. Düz zemine yapıştırdığın oymalı zemine yapıştırdığından daha kolay çıkar. Söylediğim gibi olursa bina sallandıkça gömülmez mi ? Saplanmaz mı ? Bu basınçla ilgili bir konu sanki. %50 %50 toprak kayması ve basınç. Gelin şu işin % 50 sini yok edelim. Japonlardan açıklama bekliyorum. Oğlum kerem birşey söylesenize lan. Bir tane de mücevher taş getirin :D  Konağımın önüne yazcam. Mermere sözü yazcam. Mücevhere imzasını. Mustafa Kemal olarak yazabilirmiyim ? Lan ne kapatcan  birsürü devletin ayakkabı verdiği çalışan var. Siktirsin gitsin kendi ayakkabısını kendisi alsın bir ton para kazanıyor. Devlet bozuk bilader. Ben ne yapayım. Büyük delikli fileli çorap. Sexy olan. Bu zekatlarıda bankalar ödemek zorunda değil. Hesaplanması öyle. Lisedeyken fizik hocam sınav notuma 0 vermemek için adımı yazmama 1 puan vermişti. Öyle hatırlıyorum. Ben hepinize 0 verdim. Bedava kullanın ölmeyin en  azından birazcık direnin. Note: Başlıksız not Damla o kız saçı mı ? Mehmet köksoyunda öyle gibiydi. Yaptırcam. Beğenmezsem düzeltiriz.  Şuraya girdiğim zaman evrak verirken kıyafet alırken gösterilen personel yazıları geldi gözüme. Çok umutlanmıştım. Kötü hissettim. Hayatın gerçeklerini yaşamamış , oyun dünyasından kurtulamamış ufacık bir çocuktum. Damla çıktı karşıma aşık oldum. Biraz büyümeye başlasamda çocukluğumdan hiç kurtulamadım. Sonra büyük amcalar girdi hayatıma. Git mutfaktan su getir sana şeker vercez dediler. Ben getirmekten bıkmadım onlar şekeri vermedi. Koskoca adamlar limonata vercez deyip çiş içirdiler.  Ayıp demi sileyim. Mutlu son paylaşmışsın :) Geçmişte yaptıklarınız müstesna ve zor durumda üzerinize günah yoktur ayetleri her kural için geçerlidir arkadaşlar. Öğrettim bunu size. Cinsiyet değiştirenler için yapcak birşey yok onlar müstesna. Doktor teşisi konmayanlar terk etsin bu olayı. Lezbiyenler bir erkek fuck buddy bulup hayat arkadaşlığında beraber yaşamaya devam edebilirler ama birbirleriyle partnerinin yanında ufak okşama ve tokat dışında ilişki anlamında yakınlık kurmasınlar. (ayıp şeyler yazıyordu sildim üst sayfada sonuca ulaştık). Gayler için yapabileceğim bir kolaylık yok. Tedavi şart. hayır hakim bey. Bunlar ayıp değil sapıklık değil. Bunlar hayatın zevk ve gerçekleri. Bu ülkede bu yazılanları 9 yaşında çocukların yaşayabileceği konusunda fetva verenler var. Lütfen sizin ahlakınıza uygun değil diye TANRI nın kullarına bağışladığını kısıtlamayı düşünmeyin. Bu zalimlik olur. Kullar cehenneme mi gitsin istiyorsunuz. Bunları yaşayan da cennete gitsin. Evinde oturan da. Aşırılıkları TANRI yasakladı. Aklımda bir iki olay var belki onlarıda rahatlatırım. Ayetlerle düşünmem lazım. TANRI mutlaka gerçeği gösterendir.(ayıp şeyler yazıyordu sildim) Sıkıntı yok sanırım. Evet yok. Hayatarkadaşlığı kaldırır bunları. Bunlar yardımlaşmak. Aksi durumda yasak. Utanıyormusunuz ? Hepimiz yetişkiniz ve size seminer veriyorum. Neden ? Çok boş yere rahatsız etmeye çalışıyorsunuz. İnsanları rahat bırakın. Ben onlarla beraber yaşıyorum. İçinde bulunduğum durumdan dolayı bazen juandan utanıyorum. Şu özellik çok salakmış instagram. Kerem hiçbirşey yapmıyor. Bunu zaten yapmaz. Herkesin kaderi kendine. Biz bu yolu seçtik. Kimseye kendimizi beğendirecek değiliz. Kusura bakmayın sizleride etkilemek istemiyorum ama devamlı rahatsız ediyorsunuz. Bırakın artık etrafımda gezmeyi. Oy, taksi ile yolumu kesmeler ... Yapmayın istemiyorum. İstemiyorum sizden gelecek hiçbir hayrı istemiyorum. İt , mit istemiyorum. İstemiyorum.  Sanırım öpüşmeyi de serbest bırakcam. Bunu size baya ilerde söylerim. Söyleyene kadar yapmayın. Öf kaldırdım gitti be 3 kişi takılcan öpüşmek oyun gibi gelmiyor mu size. Gerçek Flörtün sevişmenin en basit konusu değilmi bu. Bunu da kaldırdım. Oyun bu. Boyuna kadar kaldırdım ama partneriniz olmadan ve olmadığı zamanlarda hepsi yasak. Ne bakıyonuz be şapşal şapşal. Daha önce hepsini serbest bırakıyordum görecede lut kavminin ayetlerini okudum yağmur yağdı okurken dedim demekki yasak. Şimdi gökkuşağı muhabbeti olunca bu flört etmek konusu ile de birleşince hayat arkadaşlığı ve birbirine helal! olmak bunu gerektirdi. Gerisi bireysel sexe girer. Bunlar grup çalışması, yardımlaşmak. Boyun fazla boynu çıkarttım. Yalnız dudak. Hayat arkadaşlığı bunu kaldırır ( şimdi çok ayıp şeyler yazcam ) erkekte ister bunu. Hoşlanır bundan. İki kadın vücudunu e erken arada birbirleriyle öpüşmesi malum yerle oynarken birbirleriyle öpüşmesi erkek için zevk verici bir olay. Hayat arkadaşlığı 3 kişi eğlenirken bunu kaldırır. O sevgili gibi takılmak olayına dudaktan bir kere öpmeyide ekleyebiliriz. Selamlaşmak gibi. Doğru bir örnek değil ama rihannanın yeğenini öpmesi gibi. Sokakta olup olmaması önemli değil ama bulunduğunuz ortama oradaki insanların yaşayışına önem gösterin. Annenin çocuklarını öptüğü gibi , sevgili gibi. 1 erkek 2 kadın yaşamak ve 2 kadının o adama ait olması dışarıdan çirkin görüntü. Böyle olursa " biz birbirimize aitiz " demek olur. Hayat arkadaşlığı zalim dış görüntüsünden kurtulur. Bir kadını bir kanunda çirkin ikinci sınıf göstermek benim adaletime sığmaz. Kadın kalitelidir. İnsan kurtarmak güzeldir. Sizlerde çevrenize anlatın yakınlarınızı kurtarın. Sokakta yine sevgilinizi boynundan alnından yüzünden omuzundan dudağından defalarca öpebilirsiniz. Yalnızca öpüşmenizi istemiyorum. Elini tutup sarılabilirsin sevgili olmak adına ne varsa hepsini yapabilirsiniz. Bunları erkek partneriniz yanınızda olmadan da yapabilirsiniz. Sizden yalnızca bir erkek partner ile hayat arkadaşlığı yapıp onuda sevmenizi ve ufak kısıtlamalarla sexi onunla beraber yapmanızı istiyorum. İşte böyle oluyor hep. Normal zamanlarda resimler hep normal. Böyle önemli şeyler yazdığımda bunun gibi bana onay veren içinde oldukları duyguyu yansıtan fotoğraflar koyuyorlar. Normaldede görüntü bu. Cansu seni değil adını unutmuştum. Evet be şehrin girişine ufak kendi boyumuzda elimizde sepet olan heykelimizi yapcam. Bebeklere çiçek vercez. Bir tane görevli çiçek Bittikçe taze ler. Evet be. Tüh be Josephine de bebek olsaydı ona da çiçek verirdim. Tavlardım onu. Note: Başlıksız not Deniz  Sahne Spor Popo Gündelik hayat Davet ( balo ) Resmi Adamım erkekler. Kısa olan iş kıyafeti sekreter ve hostesler liseliler için kışları siyah çorap zorunlu. Romee seni kullanmadımmı. Affet.  Josephine i tavlıycam diye hepsine onu kullanmışım özür . İnsanları kısıtlamasınlar ayıplamasınlar. Yardımcı kitaba koyayım. Olur demi?  Siz çok güzelsiniz. Neredeyse ergenlik resminiz var. Bu hayat arkadaşlığında 4 kişi olmayı onaylamıyorum. Kadına zulmetmek olur. İlgisizlik olur. Pardon !  Günaydın öpücüğümüsünüz ? Güzelyalı karşıyaka bostanlı alsancak kafelerin olduğu yere böyle yapcaz tamam mı ? Binaların aralarını parke kaldırım yapcaz sevgi yolu gibi olcak. Marina gibi. İki kule büyüklüğunde top ? 1 50 olsun damlanın boyunu sembolize ederiz Hehe. Şaka be omuzumun altına geliyon. Yokuşta sen yukarda ben aşağıda durduğumuzda da burnuma geliyon. Daha ne olsun. Adnan saygunun siyah beyaz benekli parke yolu işte. Böyle olursa izmir çok pahalı olur. Halk için bir iki yer bırakmak lazım. Yamyamlık olmaz. Karşıyaka ve 1. Kordonu hafifletiriz. Bostanlı güzelyalı alsancak böyle olur. Karşıyaka şimdiki alsancak fiyatlarında olur. Bayraklı ve alsancak barlar sokağınıda büyütürüz. Vakit olursa TANRI bağışlarsa beraber çizeriz. Şehrin insanını şehirden kovmak olmaz. Para güç gösteriş işte böyle kör ediyor insanı. İnciraltı ? Engelliler yine gündüz spor mangal engelliler için eğitim yerleri olur. Gece uyuşturucu partileri yaparız. Bir tane de karşı tarafa yaparız. İnciraltı ? Şu uyuşturucuyu duyuncada bir korkuyonuz sanki ormanı yaktık. İnciraltına otel. Mangal fln yok ne mangalı amk. Yüksek tepelere mangallık yerler yaparız oraya gidin. İnsanlar spor yapıyor bisiklete biniyor siz her yeri duman yapıyonuz. Bostanlıdan sonra karşıengelliler sonrada otel. Hadi çalışın. Mermer kayıyor arkadaşlar kaymayan yol istiyorum. Bu konuya sinir oluyorum.  Damla beğendin mi ? Anlat anlat dinliyom yalanlarını. Birde güzel bir konumda saray istiyorum. Kralları şehrimde misafir etmek istiyorum. Bir işleri düşer gelirler ziyaret etmek gezmek isterler. Otellerde kalmasınlar. Saraylarında otursunlar. Bir tane swiss otel yaparsın işte başkan. Biraz misafirperver ol Sanırım insanlar beni sevmiyor. Ülke dışına çıkarken öldürülebilirim. Arkadaşlarıma aileme vermememin sebebi bu türkiye ye dağıtmamamın sebeblerinden biri bu. El koyabilirler. Boşa gider. Peygamber sözü ama seni görmekten rahatsız oluyorum. Bana oynadıkları için rahatsız oluyorum. Sizi seviyorum. Ben baktığım yerlerde görünce ilgilenmiyorum sıkıntı olmuyor. Beni rahatsız ettikleri için rahatsız ettim. Dışarıdan içeriden takip etmenizi hak için mücadele etmenizi istiyorum. Görüyorsunuz görevimi engellemeye çalışıyorlar. Kitabı temizlemeyim diye bir anda nasıl herşeyi tersine döndürmeye başladılar. 8 6 oldum. Yok edersiniz. Kim olsa yok eder. Boş yapıyorum. Raporumu verin. Ama beni öldürmeyi kitaba el koymayı göze alabilirler. Büyük bir savaş yaşarsınız. Tarihin en büyük savaşını yaşarsınız. Gırtlağım kaşınıyor. Ben bunu yapacağım yurtdışına çıkamazsam noel baba olup taksim de turistler paketlerin içine hediyeler yerleştirip sayısını belli etmeden flash bellekler vereceğim. Bunun kaçışı yok.  İnternet erişimimi engelleyebilirler. Ben gönderildi zannederim ama gönderilmez. Bağırmak son çare. Damla ile bunları yaşamak hoşuma gitmiyor. Belkide kavuşuruz yanyana gelince. Bir ejderha gelip bizi uçurur odadaki herkes ölür.  Öf boş yapıyorum. Kendimi durduramıyorum. Yine deli muamelesi görüyorum. Hayır delirmiycem.  Hep damlanın ruh hastalıkları yüzünden bunlar. Bazen şizofrenlik yapıyorum. Damla yanaklarını çukur yapıp yukarıdan foto çektiğinde çok tatlısın. Evleri 20 kattan fazla yaparsak top evlerle aynı boyutta gözükecek. Böyle olduğunda nereden bakarsan bak top evlerden 2 3 kat daha büyük gözükecek.  Biz ressamlar gözümüzü dünyaya böyle yansıtırız. Ya birde eğitimli biri olsaydım. O zaman ne olurdum acaba. Damla yeyyyyy mi ? Monalisa yapıyorum be. Yaptıktan sonrada o havada giden motorların uzay mekiklisini yapıp havada dolaştırcam diyecektim ama aşk ile ne alaka demi. Aynısından birde uzay mekikli turizm şehri.  Vol 12. Uzay çağındayız uzay aracımız yok.. Nasaya da haber verin. Fotoğrafımızı çeksinler :p Çalışan herkese uzaylı kıyafeti giydircez. Polislere bile. Sex robotları. Yine onlar. Uzaylı gibi yaşıyorlar zaten. Şimdiki hallerinden sekreterlik işlerini hallettiririz.  İmkanı olan delirsin. Biri seni durdursun artık. Tatmin oluyorum :) Kesin bu bohnes beni kıskanıyor. Josephine den 1.5 gündür haber yok. Yasakladı benimle görüşmesini. Ya amk köprü yapcaz bilader. Topu pazar yapcaz. Kalem olsa çizeyim. Havada uçmuycaz ya. Ayarlıycaz. Q gibi olcak. Çizgiyi uzat içeriye tamam. Taşımaz mı çok heveslenmiştim be. Ah be taşımaz mı ? Cam belli olur köprülü pazar daha iyi. Viyadük taşımaz mı ?  Binek araçlarını hep uzay aracı gibi tasarlarız. İlla havada mı gidiyor bunlar. Sanırım maliyeti çok. Dursun bir kenarda Vol ? Bir dağın arkasından da yapabiliriz. Dağdan zirvenin 5 10 metre yanına camdan yapsak şeffaftan belli olmaz. Arka yüzünü göstermeyiz. Neredeyse demir bile belli olmuyor. Dağ kesin olur da. Diğerlerini yapsak daha iyi olur. Vol 12. Köprü olursa çok iyi olur. Ayada ayak basmışlar sonuçta. Demi ?
https://www.google.com.tr/search?client=ms-android-htc-rev&biw=360&bih=286&tbm=isch&sa=1&ei=bwROWpqUF8jOgAaQ6qXABA&q=gezegen&oq=gezegen&gs_l=mobile-gws-img.12..35i39k1j0j0i67k1l3.8896.10182.0.12869.9.8.0.0.0.0.471.1104.2-1j1j1.3.0....0...1c.1j4.64.mobile-gws-img..7.2.728....657.Q7ZFSsjST94#imgdii=1lGn8-RCHSKJwM:&imgrc=JXg8WmUrkEztRM: Viyadüğü böyle yaparız. Olmaz mı taşısın. İzmiri camdan yaparız. Diğerine konut yapmıycam. Uzay şehri yapcam. Binalar yine aynı olcak. Hayali marsta yaşamak olan abi bu sözlerimi dalga geçiyor olarak algılama. Yani bu zor belki bir gün birileri yaşar ama daha zamanın erken olduğunu düşünüyorum. Çok takdir edilecek bir insansınız. Ne zaman isterseniz gelin sizi tatmin eder mi bilmem ama elimden gelen bu. Belki bize fikirler verirsiniz. Bilginizden faydalandırırsınız. İstersen yalnızca sana bir ev yapayım orada. Birde kraliyet için herşehrimde ufak saraylarım olacak o kadar. Bende gittiğimde orada kalcam. Misafir konutu. Yurtta barışın sarayını sinagog şeklinde yapmak istiyorum. Yahudiibadethanesinide kullanalım. Küçük bir görsel ama etkili olur. Hac ile beraber 6 şehir etti. Neden 7 olmasın. Peşindeyim kovalıyorum.  (burası gün sonuydu ve Josephine antartika daki fotoğrafı paylaşıp altına mavinin 50 tonu yazdı. bende buna karşılık ama resim kırmızı yazdım. devamında bir kırmızının bütün mavilikleri yok ettiği , gün boyu süren resim dersimizin burada sonuna geldik. Hepinize iyi geceler yazdım.)"Başıma geleceklerden korkmuyorum. elinizden geleni ardınıza koymayın. Sizden korktuğumu zannediyorsunuz ama sizler yalnızca zavallısınız."Bana görsel göstermiyonuz gösterseniz daha bulurum. 5 i benim 1 i izmirin. Elon musk , adınızı görünce aklıma geldi. Gök taşı mı yapcan bizee. Voav. Nasıl yazılıyor bu vov vav vaov ?  Nasa . En güzel siz geliştirirsiniz. Bir fuarınız olabilir. İnsanlar vaktini değerli geçirmeyi hak ediyor. Yer konusunu bilmiyorum. Fakir kalmış yerler çok. Stratejik noktalara yerleştirip etrafındaki alanları ona uygun geliştirmeyi hedefliyorum. Damla bakmaz böyle şeylere. Yalnızca satar. Note: Başlıksız not Evet ben bu lafları biliyorum. Çok duydum biliyorum. Damla affet. Adınızı bilmiyorum kusura bakmayın. Sizin daha yaşınız genç her ne kadar makamınızın buna hakkı olmasa da hırslarınıza yenilebilirsiniz. Bu taraf öyle değil. Siz bireysel yürüyor olabilirsiniz ama bu taraf benim adını taşıyordu. Siz affedilebilirsiniz. Bir daha yinelemezsiniz umarım. Grafiticileri işe alacağımı söylemiştim hatırlıyorum. Size göre tayyare bize göre kolera. Tabiki de yılbaşı gecesi beni takip etmiyonuz ama eğlencem bu işte. Damla , josephine nin kim olduğunu anladın mı ? Anlatayım mı ? Neden gelmedin Öf ya :D Kokain içermiyiz güzel bayan. Tavlayamıyorum kafayı yiycem. Yüzünü görmemeye dayanamam güzelim. Yoo gitme. Kim var yanında ? Yakarım len roma yı.  . Dünyada 1 milyar ünili yaşlarında genç olsa , bu yaş biraz daha ön yargısız gerçekleri görebileceği için 750 milyonu beni kabul etse , 500 milyonunun ayrı odası olsa 200 milyonu ailesinden utansa 300 milyon satarmıyım. Neden olmasın. Hadi 50 milyonda yanılma payı çıkayım 250 milyon olsun. 10 liradan satsam 2.5 milyar kazanırım. Herşeyin bir alım bedeli var. 100 liradan aşağı satılmaz bu. Başkası yapsa 300 500 e fln satar. 25 milyar kazansak. 5 milyar maliyet olsa ki en fazla 2 3 milyar maliyeti olur. Kalan para her türlü karşılar ihtiyacımızı. Vibratörün fiyatı 100 liradan fazladır . Kesin fazladır. Ben ihtiyaç satıyorum onlar sex oyuncağı kulvarlarımız farklı.  Ama onu kızlar kullanamaz. Bu hesaplama ile motorlusunu üretiriz 150 lira olur. Sabit beden çalışan alet. Sonra geliştkrdikce hafif artar parası. Bunun 2. eli olamayacağı için 4 de1 i fiyatına geri alsak maskeyi yenileyip aletleri ve dudağı değiştirsek 1 kişilik odası olan üniversite yurtlarına ücretsiz veririz. Bana biat etmesine gerek yok down sendromlu kör zihin engelli ... olup evlenemeyen de dünyada 20 milyon insan vardır. 150 lira büyük para değil alabilirler diye düşünüyorum. Üniversite yurtlarına dışardan sokmayacakları için bedava veriyorum bu konunun ayrımcılık ile bir ilgisi yok. İhtiyaçlarınızı modern teknoloji ile karşılamaktan çekinmeyin. Engelli ve evlenmiyor diye boşalmasınmı. Öpüşmek önemli. Eli alttan içeri sokmak gibi birşey bilader bu sanki sabit yapsak öpüşmüyceniz. Arkadaşlar gerçek dudak değil bu kırmızı renkli yumuşak jelibon içineaynı maddeden çeyrek dil ucu hafiften açık kalcak. Gerisinide benanlatmayım.3 tane vidadanmı kaççaz. Mtk son nöbetler. Tuvaletten bir önce. Neden şu amına koyduğum instagramına bunları koyuyorsunuz arkadaşlar. Damlam sen jelibon dudaklı istiyon. Jelibon paylaşmışsın ne edepsizsin kız. Aşkım hep yap böyle delilleri mahkemede kullancam. Seni çok özledim. Muck. Ne aptalım gökkuşağını çekmedim. Onurum sakla o fotoyu be aslan biladerim. Damla birde şey yaz sana be, yorum yap benim gönderime ; Haha çok iyi Yalvarırım gel de Semtte bekliyorum. (Kalp krizi ) Avukatların gözünde müşteri gibi müşteriyim. Kurtarın beni. Oynamayacağız ve siz birgün Sike Sike biat edeceksiniz. Bitmezse bitmez biz alıştık artık artık bize farketmez. Harcamak konusuna gelince adam değilsen sana merhamet etmem. Sağda solda para bırakmam sizinle uğraşmak istemediğimden. Adamlığınızı tartıyorum. O kadarlık adamsınız işte. Ben bir kere ev arkadaşımın baskısıyla verdiğim paranın hesabını sormaya kalktım. Çok çirkin duruma düşüyorsun. Sikeyim anasını o duruma düşmeye değmez. Kimisine zaten geri dönüş beklemeden verdim. Aynen heryerde şu kadar para harcadım yükümlülükleri yerine getirdim bana bedeli olan parayı vermediler diye ağlıyon sonra bana enayi muamelesi yapıyon. Tebrik ederim . Baya akıllısın.  O enseden aşırı rahatsızdım ben. 500 lira vermek tatmin etmedi beni. Benim için o hizmetin bedeli o değildi. Başkası fiyatı neyse onu versin de benim için önemli bir hizmet. Sıkıntı yok zaten benim suçum bedelini ödemeliyim. Rahatsız değilim. Note: Başlıksız not  birden fazla evi olana diğer evlerin parasını veririz. Bedeli de mağdur olmasınlar diye evin maliyetinin 50 bin lira fazlası olur. Bu zamana kadar kazandıklarına saysınlar. 3 kuruşa 5 köfte kazanmak yok. Eksik kalanıda devlet tamamlar. Adaletli birşey olur. 3 ev 50000 6 ev 40000 10 ev 30000 15 ev 25000 daha üstü de 20000 gidin başka iş yapın. Limon satın. Böyle olmadı ya sanki o ayarda bir hesaplama ama.  Bu tarlalarıda yanlış yönetiyor olabiliriz dışarıyı bilmiyorum da bu ülkede öyle gibi. Devletin o büyük makineleri kiralaması lazım. Makina yok küçük üretim oluyor. Tarım insanlara masraflı geliyor. Tarlaları devlet kiraya çıkartsa bireysel ve ortaklı satış yapsa dahaiyi. Şöyle anlatayım tarlalar çok küçük. Herkesin bireysel 50 dönüm tarlası var. Devlet tarlaları 500 dönüm olarak bölse 3 ortak kabul etse ve o ortakları yönetse kimin payına ne düşüyor kazançtan ne alıyor kağıt üzerinde belirlese ve makina kiralasa üretim daha başarılı olur. Ben rakam bilmiyorum ana konumuz işleyişiniz yanlış. Sosyalizm mi oluyor bu destekliyorum. Toprak devletin malıdır kişilerin değil. Ama bunu destekliyorum diğer kuralları fıs. Zeynep gibi olanlara evi aldığı parayı geri vermek lazım. Amk yerinde her yeri işgal etmişsiniz. Zaten bissürü yeni yapılan ev var çevre düzenlemesiyle onları birleştiririz. Hallederiz bu işi sıkmayın kendinizi. 2 yılda üretimi halletsek 10 yıl sonra başlarız şehirleşmeye. Yayılmayı durdurun. Binaların dış cephesini kaplama yaparsak ilerde eskime derdi olmaz izmir sahil gibi yerleri özelleştirmeye aççaz güzel binalar yapcaklar. Folkart gibi. Her yeri en olumlu şekilde kullancaz.  Çok büyük olmamalı 20 kat olsa yeter. Bayraklı tarafı büyük olabilir. Karşıyakanı deniz gören tepeleri limontepe 10 15 katlı yeni yapılar olursa daha iyi olur. Bu dış cepheleri kaplama yapalım artık evler eskiyor bir süre sonra. Belediyeler projeyi görmeden özele mülk vermesinler. Çirkin çirkin yerler yapıyorlar. Özelleştirme yapılan evlere izmir sahilden bahsediyorum. Taban katına havuz yapılacak. Bütün binalarda olsun. Halka yaptığım sitelerden daha mı kötü olacak. Diğer alanlara belediye havuzları park bahçeler .... belediye tarafından yapılır.  Şangay çok iyi gözüküyor. Bazı yerlerin altı cafe olur yine. Bu kadar yavaş olmanıza sinir oluyorum. Tarım olayı için bir kurum altında makina işçi malzeme tohum gübre kiralayacak toprakların kiralanmasıyla ilgilenecek bir kurum öneriyorum. Tarım işçileri biraz haksız çalışıyor gibi çalışma şartları belli olsun. Düzensizsiniz. Düzenli olun. Bir tepe yönetsin bu işleri tepede oturmasın. O araba otoparkınıda kaldırırız oradan o alanı cafelere açarız oranın altına da tünel otopark yaparız. Evlerden geçiş olur. Ara caddeyide büyütürüz.  Peygamber sözü. Note: Başlıksız not Sıçarken düşünmek temsili ; Vol11 Klozete motorlu fırçalar takcam o şu gelen yerlere açılır kapanır kollarla yana gömcem onları bir tane butona bascaksınız çıkıp gideceksiniz. Bu sokakları temizleyen fırçalı sulu arabalar gibi. Teşekkürler. 1 milyon tl üzeri serveti olan herkese , otellere bütün lüks yerlere bunu satabileceğinizden emin olabilirsiniz. Kimse onu kendisi temizlemeyi sevmiyor ve onu kendisi temizleyen bir klozet hiç görmedim duymadım. 3 bin liradan satsam 1 milyar tane gerçekten satarım. 3 tirilyon lira. Yani öyle birşeyler işte. Dünya pazarına aç can kendini. Klozetin değerini arttırsam mermer granit altın ... gibi şeylerden üretip değer biçsem daha iyi para kazanırım.  Örümcek ağımı buldum. Geri gelmiş. :D Pazarlarken insanların egolarını kullanmak lazım. 1 milyonu olana yoğun tanıtım yaparsan üst tabaka otomotikman o bok temizlemiyor Benmi temizliycem diye alacaktır. Zenginlik biraz gösteriş işi dereceye göre klozet üretmek lazım. 5 trilyon lira girişte kazanırım üst tabakaya ömür boyu servis yaparım diğerlerine 3 5 10 yıl değerinegöre garanti veririm. Ve hayat ilerledikçe satış yapmaya devam ederim.  Sizin baya az paranız varmış be bende hepiniz baya ilerdesiniz zannedip yakalamaya çalışıyom. Siz devlet işlerinize zenginliğinize devam edin. Ben halkları insanları düzgün yaşatcam. Kazancımı bu uğurda harcıycam. 20 milyon ev lik sitelere 4.5 trilyon lira yetiyor. Enkazı siz kaldırırsınız. Temizlediğiniz yerleri doldurursunuz. Filmlerde gördüğüm güzel kentleşmeler var her yer bozuk değil. Hadi toplanın gelin . Josephine robin hood olcam tavlıycam artık seni yeter be  Bu çocuk doğurma işlemini bir yavaşlatmak lazım. 5 yıl ara ile 2 çocuk yeter. Evin büyüktür malın mülkün vardır yaparsın ama çocuklarımın gelişimini etkilemenizi istemiyorum. Korunun ilaç kullanın. Bebeklerimin hakkına girmeyin. Şehirleşmeyi öyle ayarlıycam 4 oda 3 oda 2 oda. Çocuk sayısına göre ev vercem. En fazla 2 çocuk yapmalısınız. Arada 5 yıl olmalı korunun. İkiz üçüz o artık kısmet. Ayarlarız. Çocuk önemli yetişmesi gelişmesi hakları önemli. O çocukların hayatlarında günahlarında anne babasının hakkı var. Bu söylediğim önlemi almazsak aşk , şevk yutar insanı. Bu sizin de suçunuz olur. Yine yanlış hesaplamışım. 4 odalı evlerin fiyatını biraz yüksek tutarız 3 çocuğa bakcak malı olan alır. Evleri birey sayısına göre satarız. Ebeveyn + çocuk sayısı.  O şehirleşmeyi yapcam hazırda bulunan semtlerden uygun olanları da yaramazlık bahçesi yapcam. Dizayn etcem. Bazılarınıda otel yapcam. Halkın kullanımına uygun olmayan yerleri yapcam. Merkezden uzak yerleri. İnsanlar birbirlerinden rahatsız olurlar. Orada oturan , gelenden gelen de , tanınmaktan rahatsız olur.  Benim sistemim daha güzel insanlar çirkin yaşıyor. Josephine olduğun yer otel gibi. Çok güzel süslemişler. Bahçeleri mevki itibariyle eski izmir cennetçeşme uzundere gibi yerlereyapmak istiyorum. Limontepeden çamlıktan aşağı modern şehirleşme yapmak istiyorum. Otobandan girerler içeri sıkıntı yaşamadan. Hayır ben bunları kimin yaptığını biliyorum bilader. Yormayın kendinizi. Keremlik bir durum yok. Oda sizin gibi. Note: Başlıksız not Erkekler için mastürbasyon aleti üretmek lazım aslında ama kullanamazlar utanırlar. Aslında utanılcak birşey yok herkes yaptı ailenin bundan haberi var bu teknolojide hala elinle ilişkiye giriyon. Saçma. Bir yerden başlamak lazım üretelim zamanla normalleşsin. Şişme bebekler iş görmez sex robotları pahalı 100 250 lira arası birşey üretmek lazım. Sonra utanırım mahkemede. Evet bu yumuşak kuklaların yapıldığı malzemeden bir popo ve ön tarafına slikon gibi bir şeyden rahatsız etmeyecek acıtmayacak bir vajina üretip rahatsız etmeyecek bir beden üzerine oturtabilirim. Aynısının birde erkek versiyonunu üretebilirim. Temizlik ürünlerini üretebilirim. Vol 10. Zamanla kullanılır , bir süre sonra eğitim ile normalleşir. Daha sonra geliştirirkende erkek oyuncağa motor düzeni oluşturup çalışmasını sağlarız. Çocukların odasına girmeyin utandırıp kısıtlamayın onları. Heveslerini yaşasınlar dışarda zina yapmasınlar. Çocuğunun cehenneme gitmesi daha mı ahlaklı senin için?  Bedeni inşaat silikonundan yapabiliriz kuru ve yumuşak bir madde. Üzerine de ince maske giydiririz. Bu ihtiyaç ben ihtiyaçları maliyetinin biraz üstüne satarım merak etmeyin. Lüksü pahalı satarım. Erkekler için göğsüde popo malzemesinden yaparız. Burdan gelen parayla da engellilerin engelini aşmaya çalışırız elimizden geldiği kadar. Tabi parası olmayanların. Bu üretim işlerini de üretime göre bütün ülkelerde üretcem. Adaletsizliği sevmem. Bunun için her ülkede iş yeri kurcam mesela epilasyon için 3 ülkeden ikisine üretim ortada kalana taşımacılık yaptırcam araba için 6 ülkeden 4 üne üretim ortada kalan 2 sine taşımacılık yaptırcam. İşsizlik genel bir sorun. Maliyet üzerine 2 milyar kar koysak  üretimin devamı için 500 milyon koysak 2 milyar engelli tedavisini halleder gibime geliyor etmezsede ona göre kar koyarız. Yeni nesiller geldikce satış devam eder onlarda yeni neslin engellileri ve büyük ameliyata ihtiyacı olanların tedavisini karşılarız. Bunu geliştirip tarih boyu satabiliriz. Tarih boyu engelli ve ağır hasta sorununu hallederiz. Devletlerde yaşamlarını kolaylaştırmak için önlem alırlar. Geliştirirken oturmak eğilmek ritim ayarlamak uzaktan kumanda gibi şeyler ekleriz. Yaparız yani başkan.Ölürsem damlaya ait satar. Vol 10 yazmışım zaten.  Erkeklere kendileri veya babaları alsın. Kızlar ada kendileri veya anneleri. Şehirleşme önemli bak yine heryere yayılmışsınız 5 kişilik aileye 3 oda bir salon ev yapıyonuz 250 bin liraya satıyorsunuz çıldırıyorum. Siz yapmayın oğlum bu işi gidin limon satın. Note: Başlıksız not Güzellik yarışmalarına bu görüntü eklenmeli. Candice i üzerine 1 dk daha aynı durumda izlerim. Kim ne kadar izletebiliyor etkili bir alımlılık belirleme yöntemi. 4 puan alır. Vücut 3 puan alsa. Yürüyüş konuşma duruş 3 puan. Ben böyle seçerim.  Josephine senin 3.5 dk yanlızca konuşmanı izliyorum.  Jüri ve konuklara iç çamaşırı ile gözükebilirsiniz ama tv de herkese açık alanlarda o anlar yayınlanmaz. Defilelerde aynı. Sara poponun fotoğrafını yardımcı kitapta kullanabilirmiyim? Tamam canım çok sağol. Note: Başlıksız not Bunları yardımcı kitapta açıkça anlatcam merak etmeyin. Herkesin sınırları kendine sen yapmazsın başkası yapar . Seni ilgilendirmez. Çocuğun bunları yaşayacak . İstediği gibi yaşar. Ben onlara olması gerekeni öğrettim. Herkesle öpüşüp orospu damgası yemesini engelledim. Herkesle sevişip orospu olmasını engelledim.  Zarı patlak mı değil mi engelledim. Evlendiğinde hayatın zevkine varmasını öğrettim. Ben hakkı vermeden kimseyi kısıtlamam. Senin ahlakına uymamış biat etmemişsin Damla gelirmiş gelmezmiş gerçekten umrumda değil. Ben haktan şaşmam. Bizim yolumuz bu işine geliyorsa. Benden olanada zorla kendi kanunlarını yaşatırsan o zmn bende seninle zevk verici şeyler yaşarım. Sana yemin ederim bana fark etmez bütün dünya birleşin kellemi önünüze koyarım ama TANRI nın emrinden şaşmam. Çok ciddiyim ben sizden rica ederim kabul etmezsiniz bm ye giderim kısa bir süre içinde çözüm isterim çözülmez veya zaman uzar. Az kişiolursa zaten kendi toprağıma alırım ama aalamazsam sizden toprak alırım. Bütün önlemlerinizi alın. Her dönemde şehitler verdik. Benden olana zulmetmenize izin vermem. Ben yapcam dediğimi yaptım,yaparım. 100 yerine 1000 ölürüz yinede çocuk asker olmayan kadın öldürmeyiz. Benim çocuğumu öldürürlersede donlarına kadar alırım. Güneydoğuda vardı suriye de vardı öldürmedik. Erzak taşıdık. Öyle bir ortamda tepeden bomba yağdırmayız. Biz türk olarak büyüdük. Savaşmayı biliriz. Bizim ordularımızda bundan başka ahlak olmaz. Kadını izlersiniz , boş dursa izletir kendini. Hadi şunu bir erkek yapsın deney yapalım. Kadın izletmek erkek izlemek için yaratılmıştır. Özellikleri böyle ayarlanmıştır. Damla ağlama ağlama biraz akıllı ol sen gelmeden ben ümmetin başına neden geçeyim. Birazcık şov yapmışım sadece kararlılığımı gösterirken :p Note: Başlıksız not H 100 de sen kimsesin başkan. Ben sana güvenmiyorum. Ben buraya gelirimde sana nasıl gelmem üzermiyim seni. Görürsem kaçarım. İhtimal yok sayın beyler.  Bize bugüne kadar köpek olmamak öğretildi. Kimsenin köpeği olmadık. Büyüdüğümüzdede kimseyi köpeğimiz yapmaya kalkmadık. Haydi selametle. Örümcek ağım yok yine.  Ben seviyordum onu görmeyi. Yine çalmışsınız. Kerem sen mi yapıyon oğlum bunları zaten hırsızlık yapcam diye şarkılar yapıyon. Damla sırtım çok çirkin olmuş. Geçer mi yanına gelince ? Hastaneye gitmek istemiyorum. Çok sıkılıyorum. Dişimde açıyor üzerinde birşey ısırdığımda. Geçer demi damla. Oley yine gelmiş. Örümcek ağım Geri gelmiş . Nasıl yapıyonuz bunu biraz önce yoktu eminim. Filmler de bu sahneleri temas etmeden kullanabilirsiniz. Sexi anlatabilirsiniz. Sütyen yada göğsü örten sexi bir tişört ile çok başarılı olur. Sevişmek konusu sıkıntı bence sex robotlarını insana birebir hale getirebiliriz. Üzerine çalışmak lazım. Kopyalanmış insan gibi bir cansız yapabiliriz. Şu haliyle bile yatak sahnelerinde yüzünü kullanmadıktan sonra sevişme sahnesi düzeltmelerle anlaşılmaz gibime geliyor. Boyun göğüs ve vücut yatakta düz yattığında anlaşılmaz gibi sanki. Bu işin çözümü varken 3 kuruş için 3 dk zaman kısalığı için kendinizi yakmamalısınız. Belki ilerde öpüşmeye izin veririm bilmiyorum ama gerisi böyle devam eder. Bunun için önce sevgilim olmayan kızlarla öpüşüp ölçü belirlemeliyim ? Kuran dan sıyrılmam iyi oldu demi hayat bir güzelleşti. Ben evli bir adamım ve kendime sahip çıkıyorum ve sizin ilişkinize saygılı davranıyorum. Yani sen olmaz. Birde fileli çorabı sokak kıyafetiniz olarak kullanmayın evde eşlerinize giyin. Sokakta da yırtık pantolunun altında giyebilirsiniz. Göze hoş geliyor.  Gençler arasında yaşanan konular genelde onlara söylüyorum. Bu kankalık olayında sarılmak öpmek ısırmak arabada kucağına oturmak ( bunun ölçüsünü ayarlarsınız daha bir dize bacağa doğru ) omuza çıkartmak popodaki tozu silkelemek  .. bunlar sizi günaha sokmaz sakın sizi kısıtlamalarına izin vermeyin. Kankadan çok dostlarla yapılacak hareketler bunlar kendinizden fayda landırmayın. Sex içerikli yakınlaşmayın.  Birde kucağa otururken sırta atlarken tenlerinizi birbirinize değdirmeyin. Elden bahsetmiyorum. Denizde yapmayın mesela. Saçmalama Damla senin dostun benim ya. Kızlar yiyebilir bazen. Evli kadınları öpmeyin eşine ayıp. Benden bişey olmaz. Victoria s secretide izlemeye devam etcem. Sanki banadamı yasak. Bizim yaşantımız bu bilader. İşine geliyorsa. Estetik te serbest. Cinsiyet değiştirmek değil tabi. Meldanın anlattıklarına cinsiyet serbest. Parası olmayana devlet yaptırabilir. Tam bilmiyom şimdi doktorlarla konuşmam lazım. Engelli doğmak gibi birşey bu. Ben karşlarım parası olmayanınkini. Gökkuşağı nı da Josephine e hediye ediyorum. Merry cristmas. Sert kızlara bayılırım . Şiir yazdım olmadı gökkuşağı verdim olmadı. Nasıl tavlıycam seni be! Sen bunu hakediyorsun. Çok güzel hayatlar yaşamanı diliyorum TANRI mdan. Damlam mutlu musun ? Bir yıl sonra. Yoksa ben noel babamıyım ? hehe Geri kalanında birazı hastadır küçüklüğünden oraya itilmiş olabilir benim gibi iyileşebilir.  İyileşebilir. Birazıda marjinal olcam diye şov yapıyordur. İyileşebilir.  İyileşebilirler ben inanıyorum. Ben bu dalga geçilme ayıplanma olaylarını pek haketmedim aslında da oluyor böyle şeyler. Dünya zalımlar dünyası. Eşcinsel hastaneleri kurmalıyız ve dünyada bunu ailesinden ve çevresinden gizleyen çok insan var utanıyorlar. Bir gizlilik üzerine kurmalıyız. Çocuk yetişkin bakmamalıyız illa ailenle gel dememeliyiz. Okulda rehber öğretmenler mi yardımcı olur internetten başvuru sitesi mi kurarız bilmiyorum ama iyileşmeliler. Yine gökkuşağı bayraklarıyla kutlamalar yaparız ama o bayrakları gerçek sahiplerine bırakmalıyız. İçimde çok kin biriktiriyorum Örümcek ağım yook. Yine kayboldu. Mavi rujlu rihannanın 2 sıra üstünde angelina colinin yanındaydı.Sokakta öpüşmekte serbest ama 15 sn filan. Bokunu çıkartmayın romantik anlar daki öpüşmeler gibi. O zina olayına gelince de o iş baya abartılmış. 13 14 yaşında belki daha erken sevgili lik flört dönemi başlıyor. Yani biraz ilerledikten sonra öpüşme olayı başlayabilir. Öpüşmiyceksek neden flört ediyoruz ? demi. Kızların kendilerini kullandırmasını istemiyorum bu biraz ilerleme olayına dikkat etmek lazım. İlerleyen zamanda lise sonlara doğru ve üniversite zamanlarında birbirinize hoşlanmanın ötesinde çok aşık olduğunuz ilişki yaşarsınız sevişmek istersiniz ki bu aşkın  gereği. Onunla sevişmiycende kimle sevişcen fakat sex ve sex bölgeleri ile oynanacak oyunlar evliliğe bırakılmalı. Çok ta kazmaya gerek yok üniversite döneminde vibratör kullanmaya başlayabilirsin. Oda kızların kolaylığı olsun herşeyin kolayını erkek yaşıyor. Belki siz daha hızlı ilerliyorsunuzdur veya daha yavaştır bilmiyorum. Yazdıklarımı hak olarak görüyorum. Zinanın temelini sex ve aldatmak olarak anlıyorum. Sevişmek için biraz büyümeliyiz. Evlilik hayatları sıkıcı olduğu için insanların hayat arkadaşını 20 25 yaş arası bulduğunu ve flört ettiğini düşünüyorum. Bu sıkıntıyı aşcaz. Evet alta giydiğin külotu çıkartmamaktan bahsediyorum. Yavaş yavaş ilerlersin anladın mı 4 ayda bir level atlarsın. Önce boyundan yürürsün biraz uzanmaya başlarsın yürürsün kazağını çıkarırsın yürürsün sütyen çıkar yürürsün bel altında elin dolaşır yürürsün şorta düşersin yürüsün boxer kalır orada kalır. Evlilik değil bu hızlı yaşamayın. Kavga ayrılık payı bırakın birbirinize.  Ahlakınızı kendinize saklayın. Hayat öğretiyoruz burda. Şu şort ile sütyen yerdeğiştircek. Lisede soyunmayın birde üniversitede soyunursunuz. Bu konu ile anlatacaklarım bu kadar.  Bebeğim benim dinimde öyle bir kıyafet yok. Etekte giysen bu aşamaya uyacaksık. Elin bir aşamaya kadar belin altına inmeyecek. Sanki memeni soymasak elimizi alttan sokmıycaz amk. Sınırı çizdim. Aşk bu kaldırır böyle şeyleri. Eli de alt bölgede aynı aşamaya uygun ilerletin. Bu kadar. Popo dahil tüm vücuda ağzınızla dokunabilirsiniz malum bölgeye ağzınızla dokunmayın. Deniz kıyafitinin dışında kalan ön bölgeye ağzınızla dokunabilirsiniz ama en son. Göğüs sütyeni çıkarttıktan sonra olur bel altı bol etek bölgesine kadar en son. Hızı kızlar ayarlamalı. Sevişmek yazmışım işte ellemek öpmek yalamak...  O yalamak aşamasına en az 2 yıl sonra gelmeniz lazım. Lisede boyun kulak omuz gerdan göbek . Oyun yerleri. Note: Başlıksız not Bir kaç başlık yapcam. Din başlığına dini TANRI nın ayetlerini belgeseller ile anlattırcam. Devletler başlığına devletlerimizin yaptığı güzel işleri dostlukları vb. video ile anlattırcam. Toplum başlığına dünyadaki toplumsal faaliyetleri anlattırcam. Kadın başlığına sizi koycam. Makyaj iç çamaşırı vb. şeyler. Erkek başlığına erkeği ilgilendiren şeyler. Hayat arkadaşlığı başlığına evlilik oyunları  hayattan en üst zevki alma politikası. Teknoloji başlığına tüm dünyada üretilenleri anlık paylaşcam. Neyi nerde kullanabiliriz kendimiz aklımız ile belirleyeceğiz. Birde forum oluşturcaz instagram gibi bir dalga oradan da normal sohbet edip birbirimize paylaşımlarda buluncaz. Ve bu siteyi zorunlu yapcam. Herkesi kimliği ile kaydettircem. Evet lütfen benimle çalışın. Victoria's secret ı seviyorum.   Devamlı " kale kilit açtırmak , kalem göstermek, özsu, dolmuşun kapısını açıp başörtülü kadın sokmak , taxinin yanında durmak , araba plakaları ile şekil yapmak , falan filan." Sizler zalimsiniz. Sizleri sevmiyorum. Genç dönemimizden 3 yıl çaldınız. Çıtır dönemimizden 3 yıl. Yaşlılık döneminde 3 yıl fazladan yaşasam ne olur. Sizleri sevmiyorum. Siz sevmeyi bilmiyorsunuz, insanlık nutukları ağzınızdan düşmüyor ama ciğeriniz 5 para etmez. Şaka yapmıyorum. Sizler zalimsiniz. Ayrıca ne oldu ? Hastaneye yatırıp deli damgası vururken hiç birinizin sesi çıkmıyordu. Kimin adını zikrediyorsanız o kurtarsın sizi. Hadi. Alo , buyrun. Musluk mu arızalandı?  Anladım. Adresi alayım. Yarım saat sonra oradayım. İyi günler. Hikayeyi biraz daha geriye almamı ister misin ?. Kostüm ve makyaj harika birşey. Hayat arkadaşın varmı ? İstersen kendi görüntümüzde robot yaptırıp makyajla başkalarının kılığına girip oyunun içinde gerçek anlamda birbirimizi de aldatabiliriz. Benim kafam , arzularım , tutkularım , hayata bakışım sizi aşar arkadaşlar. Bırakın bu ben farklıyım , popülerim ayaklarını. Kaçmayın gelin size hayatı yaşamayı öğreteyim. Siz yaşamıyorsunuz , yaşadığınızı zannediyorsunuz. Varlık içinde yokluk çekiyorsunuz.. Aynen siz gidin bağırdığınız kurtarsın sizi. TANRI ma şükürler olsun biraz daha birilerinin üstüne düşeceksem bu kimseler TANRI ya inanan ve TANRI yı anan kişiler olacak O lafı türklere yazmadım sizlerin bitmesini beklediğinizi düşünüyorum. İnanmak gibi bir derdiniz yok inandırmak için çabalıyorsunuz. Böyle hissediyorum. Geride kalan bütün putperestlere yazdım ve sizlerde bu görüntüye ve bana biat etmemeye devam ettikçe sizlerle aynı safta değilim. Islam ile işim bitti bunu bilmeniz yeterli. Ben bunları yaparken kimseden izin istemedim ki. Devlet kanunları beni ilgilendirmez ben benden olanı yaşatmayı bilirim. Hamleye göre hamlelerimi görürler. Ben sizi kurtarırım beni karşılarına almazlar. Alırlarsa daha kıyak tabi ama önce dostça dubai gibi bir bölge isteriz. Size zulmetmelerine izin vermem. Tapınman , yapma demem , dua etmemiz , en büyük küfrü temizlememiz tabikide tesadüf değildi Josephine. Delil göstermem gerekiyordu. Seni beğendiysem bundan sana ne. Bu bir konuya dönüşmüş hikaye. Konular tesadüfle oluşabilir ama sıradan konulardır onlar. Seninle ne yaptık anlayabiliyormusun. Eksi artı oldu artı eksi. Dünyayı ters çevirdik seninle. Tesadüfen en fazla bomba fln atarsın. Yanlış düğmeye dokunursun fln. Hehe nasıl dedim ama hislerini makul bir seviyeye indir :p  Benim düzenim bu ben isterim sen yaparsın. Bu devir benim devrim.  Adriana , zamanında kurduğum bu konu ile alakalı bir cümlede , bu civarların en güzeli olduğundan adını kullanmıştım. Utanmalımıyım? Biraz çirkin bir cümleydi. Yontulmamıştım o zaman.
Note: Başlıksız not Damlama kavuşmak istiyorum. Lütfen kusura bakma. Ben senin bunu çok istediğini biliyorum bizi desteklediğini bizimle beraber olduğunu da biliyorum ama bunun önlemini almak zorundayım. Bağırdığımda önlerine yakalayabildiğim herşeyi koymak zorundayım. Benim ailem ve arkadaşlarım da Damlamda bana bunu yapmazdı ki . Yapmak zorunda kalıyorsun işte. Böyle olmasını istemiyorum. Susmasınlar istiyorum. Sıgara işine giriyorum. Yapışkanlı kağıt karton filtre işlenmiş  tütün.hepsi bir paketin içinde toplamda 50 gr. Hepsine ayrı bölüm cepte taşıması kolay. Sararsınızda o filtre kısmındaki boşluğu ayarlayamazsınız oraya da çok ufak lastikler üretcem.  Evet giriyorum. Yalnızca bunu üretcem diğer sıgara dallarını üretmiycem. E geliştirmiyonuz parmaklarımız sapsarı oluyor. Ordan kazandığım parayla da bebeklere oyuncak alıyoz. Canım bebekler.  Ümmetimin içinden yönetmek konumu ile ilgilenenler buraya dikkat etmelidir. Normal bir hayır kurumu bu planı oluşturduktan sonra oyuncağı da ben üreteyim daha çok bebeğe daha çok oyuncak vereyim diye düşünür. Fakat bunu yapmak bildiğim kadarıyla komünist sisteme girer yani oyuncak üreten ticari akılların iş gücünü öldürür. Buda bir süre sonra halkın yönetime kin gütmesine ve başkaldırmasına yol açar. İş kollarını halka bağışlamak zorundasınız ki devletiniz yönetimimiz ayakta kalsın. Baskıcı toplumlar yok olmaya mahkumdur. Note: Başlıksız not Ben onu başka Peygamber gelmiycek manasında yazdım. Düzeltcem kitaba uyum sağlıycam.2 3 hafta önce inanmıyom delilim yok diye silmiyom dediğim dağın parçalanması nı buldum yalan Musanın TANRI ile konuşmasıda yalan. Ayet var. Tabikide ne sandın sen bu işi. Belkibenim göremediğim bir ilim var bir sır var ayette. Kolay mı TANRI nın kitabının içinde yazan dan vazgeçmek. Olsun kitabı batıldan arındırayım 2 tane fazladan cümle yazsın hikaye yazsın. Senin hayatını etkilemedikten sonra gerçekleri doğruyu karartmadıktan sonra ben görevimi mutlulukla bitiririm TANRI m benden razı olur. TANRI m niyetimi bilmiştir , yanlışa bulaşmadığımı görmüştür. Eğer TANRI bana bildirmezse ben kendimden size hiçbirşey getiremem ki. Bana bu konuda bir emir gelmedi. Ben ya ölürsem diye bebeklerim için bu işe yöneldim. Şüphesiz bunu bana TANRI dan başkası ilham etmedi. Ve şükürler olsun. Girdiğim bu yolda beni destekledi ve asıl emrini iletti. Kitabı sizi etkilemeyecek doğruyu hakkı karartmayacak şekilde bırakmak benim için kafidir. TANRI m razı olsun. Çektiğimiz dertlere merhamet etsin beni cennetinde damlama kavuştursun yeterli benim için ben çok mutlu olurum. TANRI m beni ve damlamı inananlarla beraber daha güzel akibete götürüyor, yürütüyor. Bana bunca ilim öğretmişken kitabı bildiğim öğrendiğim kadarıyla temizlemesem TANRI m benden razı olurmu! Bana darılmazmı! Note: Başlıksız not Ne demek neden. Çünkü doğanın kanunu amk. Yoo diş fırçalamak ağız sağlığı için çok önemli. Tütün için tütün için. İceceğiniz zaman çıkartın paketten kendiniz sarın. Alkolün eğlencenin yanında normal paket sıgara içersiniz. Bebeklere karşı vahşetin cezasını yaşadıkları acının dengi ile ölümle sonuçlanacak şekilde verin. Note: Başlıksız not Sokakta öpüşmek. Bebeklere din eğitimi. Sevgililer günün kutlu olsun romee. Aşkım sendemi yapcan mankencilik. Ama sen miniciksin. 3 4 yaşlarında bir bebek yerden treni alcan 6 7 yaşlarına 10 yaşlarında bir tane yüzleri dışarıya dönük ellerini açıp bir leştirerek yuvarlak yapcaklar treni duvarın üstüne çıkartcaz. Kutu kutu pensenin dışarıya dönmüş etrafa mutluluk saçıyormuş gibi varyant gibi. Çocuklar elleriyle oyuncak araba yürütebilirler bir mekanizma yapabiliriz. O garsondan indikten sonrada açılır kapanır bir kapı koymayı düşünüyorum. Bir tane ikili olsa arabalar karşılıklı giderken treni aradan geçiririz bir tane kamyon olur onun altından geçiririz park halinde aralarında tır olan karşılıklı duran çekicilet olur üstüne çıkıp inerler yine başlangıçtaki gibi iki arabanın arasından geçer tren ve kutu kutu penseyle aşağı ineriz. Bu sefer içe dönük olur. Arkadaşlar hem dışardan bakıp kombin oluşturuyorum, yabancı gözükmüyor ne alaka dedirtmiyor. Hem anlam yüklüyorum. Hemde trenin içinde yolculuk yapıyorum bir bebekmişim gibi. Öyle oluşuyor bunlar. TANRI m böylece ilham ediyor. Ne 70 i daha bulcaz bisürü bebek var. Daha 46 çocuk oldu. Hadi. Bebekler çok dik olmazsa korkmaz bundan. Uçtu uçtu uçtu yapmak gibi. Bişey söyliycem dövme hastası oldum ha. Vücudum dövme yaptırdıkca "boş" görünüyor gözüme. Sağ kolumu doldurmam lazım. Şimdi sessiz olun bebekleri rock n roll yapıp konsere götürüyorum ellerine de içki diye süt veriyorum. Ve dans ettiriyorum. Evet sahneyi doldurduk dinleyenler ve şarkıcılar yerleşti. Bateriyi normal radarlar gibi kullanabiliriz gibi. Evet kullanabiliriz ve konser alanından çıkıyoruz. 4 sahneye 10 konser alanına etti 60. Oyunların arasını uzak tutalımda bebeklerin midesi bulanmasın. Araya da duraklar koyarız isteyen iner. İçinde bulunduğumuz çağın adı İnsan çağıdır arkadaşlar. Bir devir daha sona ermiştir. Bizim için milliyetçilik akımı sona ermiştir. Ve ben, TANRI nın kulu ve Elçisi, mesih, meryem oğlu İsa. Tarihe asıl damgayı bu devirde vuracağız. Olurmu canım öyle şey ben Peygamberim benim sevgili olmam lazım. En çok beni sevceksiniz. Dün gecede çok güzel bir kızla takıldım. Harika görünüyordu. Damla alcam sana onlardan minik minik. Gezcez bazen onlarıda görmeye gitcez. Ama büyüdüklerinde yeriz haberin olsun. O bebek george mi ya. Hani senin bebeklik fotonun yorumundaki :) Note: Başlıksız not Mutlağa geri döndüm. Aynı anlammış. Çok enteresan birşey buldum. Savaştığınız topraklara tosun paşa olarak el koyup şehirler dikebilirim. Yok yok anlaşırız şaka yaptım. Boş yapmak da denebilir. Bazen oluyor.Canım sıkılıyor bazen bunun ihtiyacını hissediyorum. Bazen de birşeyler bulmak için boş yaptığım oluyor. Birde bir huyum vardır. Birşeyi sen gözümün içine içine devamlı ısrarlı sokarsan onu yapmam. Ben içimden geleni yaparım. O bebek grubundan birde deniz kenarında kumdan kale yaparken koyarız. Çukur fln olur aynı düzen işte. Sergeni davuluylada koyabilirim gibi içini top havuzu ve ona yakın oyuncaklarla doldururum. Hiçte bilmiyom ki ne koyulur. Ama koskoca yuvarlak bir bina illaki birşey yapılır.  En üstü de zıpzıp olur. Bilmiyom düşünemedim şimdi kenarda dursun diye yazdım. Birisi şezlongta yatıyor elini avuç içiyle yere uzatmış diğer eliyle arkadaşına para veriyor arkadaşının diğer eli garsonun tepsisinin içinde içeceği alacak garsona arkadan biri sesleniyor el omuzda iniyorum aşağı . Kaldım. Evet onlarda kaldıklarını zannedecekler ki yan taraftan biri trene gülerek elini uzatcak diğer eliyle de başka biri yakalıycak. Ve şezlongun üzerine indircek oradan da yere. Oh. Korkmayın biz sizi kurtarırız adlı çalışmamız. Yine mi beraberiz ya josephine? Hayalet sever misin ? 3 saat önce yazıyor yani 2 saat önce koymuşsun fotoyu mızıkçılık yok bak. Zulüm ayaklarımızın altında. Şezlongtakide gülerek alacak treni . Biz sizi çıkarttiğımız yerden soktuğumuz yoldan layıkıyla indiririz diycez. Hala 3 saat yazdığına göre 1 saatlik bir aramız var. E ordan buraya gelmesi anca tabi :) Seni ve sizi yönlendiren melekler korkma tamam mı. Seni seviyorlar. Note: Başlıksız not Adamın yerine aynı yaşlarda bir erkek çocuğu çocuğun yerine de bir kız oturcak yere oturan çocuk elini kızın dizine yaslayacak tren kızın kucağından dolaşıp dibinde yatan kedinin üstünden oturağa inecek devamına bir korku tüneli eklermiyiz yada çocukların hoşlanacağı bir oyun evi devamından çıkarır devam ederiz. Korku biraz saçma olur da eğlence üzerine kurulmuş bir komedi evi olur dev aynalar biçimsiz komik gösteren varya öyle birşey. Korku tünelinin girişini ağzı açık bir çizgi film kahramanı yaparız. Evet bir komedi evi yaparız. Tren gezer içinde çıkar devam ederiz. Yerde oturan ın ayağından çıkartcaz treni boyun üstünden öbür ele ortamda dize. Şu aslanı hiç kullanmadım yok kullandım elektrikli bsiklet yaptım. Trenin çıkışına 5 6 tane bebeği lego ve oyuncaklarla dağınık olarak yerleştircez çizgi film izliyor olacaklar oyuncaklar dağınık olacak ( bebek doğası ) treni arada dolaştırcaz istediğimiz gibi zikzak vercez sanki çarpcaklarmış gibi hissetcekler korkcaklarını sanmıyorum. Keyif alacaklar. Bir tane resim tablosu güzel bir kız gördüm değneklerini bırakıp eline boya fırçası alsa fena olmaz herhalde ? Treni gökkuşağından geçiririz. Gökkuşağı uzaktan tablonun bir parçası olur trenin üstündekide resmin bir parçasıymış gibi olur diye düşünüyorum. Ya ben alışık değilim böyle resmi kavramlara. Kusuruma bakmayın. Düzeltmeye çalışcam. Buranın dönen tekerleğinide bu çubuğuna ucuna takıyorlar ya oyuncak var bitane bebek oyuncağı ondan yaparız. Bundan ortaya 1 yada 2 tane yapsak sınır bölgesinede diğerlerinden yaparız.  Bir yere 4 dönen tekerlek çok fazla ya erkekler kaykayamı binse. Bir bisiklet bir kaykay ortaya yapcaklarımız 2 kaykay 1 çubuklu tekerlek. Bu raya yetişkinler için bir şey koyamadım. Ayrı yapalım yetişkinlerinde sıkılmayacağı birşey olsun. Mesela türkiye ye yapsan göbeğe kırşehire bundan yaparsın. Erzurum adana denizli eskişerirede diğerinden.  Asyadada kazakistan ve ırağa treni rusya çin sudan a da diğerini yaparım.  Çin in batısına ortalayarak rusya nın batısına. Ulaşıma göre böyle olmalı. Çinde kalabalık ülke şimdi bilmiyom ama genel olarak böyle dağıtırım. Birde azerbaycan olabilir sanki . Rusya nın kapladığı yerden birşey göremiyomki. Sanki rusya da 3 milyar insan yaşıyomuş azerbayranca 1 milyon gibi. Yapmıyom ilerde yapcam. Evet arkadaşlar bir yerden gelişmeye başlayıp komşularınıza cazip gelmelisiniz. Peygamberin toplumuna bürünmelisiniz. Yoksa istersen 5 tane dik boş kusura bakmayın. Kendinizi geliştirmedikten sonra neye yarar. 10 ay sonra biter bu görev TANRI nın izniyle. Açıkçası ihtimal vermiyorum başkan neler neler koycam önünüze!  O zmn değerlendircez hepsini. Bir tane de kübadan patlatcam o zaman oraya da dünya halkları kardeştir yazcam. Toplam 2. Bir türkiye bir küba. Diğerlerinide aralara serpiştircez. Küba biat ederse bu ikisi ve izmir kesin. Diğerlerinin yeri belli değil. Serpiştircez. Benim bildiğim kadarıyla afrika öyle kolay bir yer değil. Önce sağlam bir altyapı kurmalıyız iş alanları , bir hayat kurmalıyız. Dahasonra bu şehirlereden o kıtayada yaparız. Önce bir yaşam kurmalıyız oraya. Bu işin önlemini almalıyız ileride olası bir ayrılıkta ki biz bunu asla onaylamıyoruz içinizdeki çürükleri dışlayın birbirinizden ayrılmayın. Neyse olurda ayrılırsanız kıta kıta miras paylaşımı yapıyorum. Önemli olum böyle şeyler. Dediğim gibi ayrılmayın çürümüşlere doğruyu gösterin illa ayrılma politikası yürütürlersede atın onları birlikten. Mallar birliğe aittir. Birlik kendini bölerse miras paylaşın. Baba gibi babayım. Oley. Note: Başlıksız not Adamın yerine aynı yaşlarda bir erkek çocuğu çocuğun yerine de bir kız oturcak yere oturan çocuk elini kızın dizine yaslayacak tren kızın kucağından dolaşıp dibinde yatan kedinin üstünden oturağa inecek devamına bir korku tüneli eklermiyiz yada çocukların hoşlanacağı bir oyun evi devamından çıkarır devam ederiz. Korku biraz saçma olur da eğlence üzerine kurulmuş bir komedi evi olur dev aynalar biçimsiz komik gösteren varya öyle birşey. Korku tünelinin girişini ağzı açık bir çizgi film kahramanı yaparız. Evet bir komedi evi yaparız. Tren gezer içinde çıkar devam ederiz. Yerde oturan ın ayağından çıkartcaz treni boyun üstünden öbür ele ortamda dize. Şu aslanı hiç kullanmadım yok kullandım elektrikli bsiklet yaptım. Trenin çıkışına 5 6 tane bebeği lego ve oyuncaklarla dağınık olarak yerleştircez çizgi film izliyor olacaklar oyuncaklar dağınık olacak ( bebek doğası ) treni arada dolaştırcaz istediğimiz gibi zikzak vercez sanki çarpcaklarmış gibi hissetcekler korkcaklarını sanmıyorum. Keyif alacaklar. Bir tane resim tablosu güzel bir kız gördüm değneklerini bırakıp eline boya fırçası alsa fena olmaz herhalde ? Treni gökkuşağından geçiririz. Gökkuşağı uzaktan tablonun bir parçası olur trenin üstündekide resmin bir parçasıymış gibi olur diye düşünüyorum. Ya ben alışık değilim böyle resmi kavramlara. Kusuruma bakmayın. Düzeltmeye çalışcam. Buranın dönen tekerleğinide bu çubuğuna ucuna takıyorlar ya oyuncak var bitane bebek oyuncağı ondan yaparız. Bundan ortaya 1 yada 2 tane yapsak sınır bölgesinede diğerlerinden yaparız.  Bir yere 4 dönen tekerlek çok fazla ya erkekler kaykayamı binse. Bir bisiklet bir kaykay ortaya yapcaklarımız 2 kaykay 1 çubuklu tekerlek. Bu raya yetişkinler için bir şey koyamadım. Ayrı yapalım yetişkinlerinde sıkılmayacağı birşey olsun. Mesela türkiye ye yapsan göbeğe kırşehire bundan yaparsın. Erzurum adana denizli eskişerirede diğerinden.  Asyadada kazakistan ve ırağa treni rusya çin sudan a da diğerini yaparım.  Çin in batısına ortalayarak rusya nın batısına. Ulaşıma göre böyle olmalı. Çinde kalabalık ülke şimdi bilmiyom ama genel olarak böyle dağıtırım. Birde azerbaycan olabilir sanki . Note: Başlıksız not Bebeğimin adı. Ben koycam.  Eski yunan ve kürtçede de kadın demekmiş. Koycam. Agu İnga - Jine ? TANRI m dileğimi kabul etsin. Q "kaynak" incilini incelemek istiyorum. Tamamen yok etmiş olamazlar herhalde. Kitabımızın adı Kaynak tır. Diğeri de ayetlerin açıklaması dini kuralların açıklaması ve delillerin anlatıldığı Yardımcı Kaynaktır. Rahat ta dururken TANRI tektir komutuyla hazır ol yapıp ellerimizi bağlayıp boyun büküp köle duruşuyla namaz ibadetimizi yerine getircez. Rüku etcez secde etcez. Rahat hazır olda fazlalık yok. Önder yerine geçinceye kadar rahat ta bekleyeceksin TANRI tektir komutuyla hazırol yapıp köle duruşu kul duruşu göstereceksin. Ben birini istemeyerek kırdıysamda din adına konuştuğumuz şeyleri bunun dışında tutuyorum hepsine bir hediye ile özür ilettim arkadaşlar. Hepsini TANRI m bağışladı ve ben ardımda tertemiz bir görev bıraktım, tamamlamaya doğru yola çıktım. Ve siz gelecekte başkasının yalanlarına değil gözünüzle gördüğünüz hikayenin ne olduğunu bilin diye sizlere birinci ağızdan anlattım. Anlattık. Bana göre hiçte özür borcum yok. Merhamet diyelim. Herkes yaptığının karşılığını aldı. Bir iki olay dışında. Biriyle içeri girdim teşekkür ettim özür ilettim. Diğeri de beni zor durumdan sıyırdı hem ona teşekkür ettim hemde erkek arkadaşına özür ilettim. Ha neden zor durumdaydım yada ben zor durumdayken onlar ne yapıyordu ? Genel olarak bakarsak hepsine teşekkür ederim. Benim görmediğim bir hata görüyorlarsa affetsinler. Bu şaka değil ben 7 milyar insanla gerçekten savaştım. Bugün hala bir yerden bir tuzak gelecek mi diye yaşıyorum. Belki benimle beraber ler ama hala savaşıyoruz devamlı yeniyoruz.  Bir defa 0dan herkesi bir bir yenerek yürüdüm bu yolu. Yanımda olan kim varsa onları yendiğim için yanımdalar. Yalnızca ailem ve arkadaşlarım yenmeseydim yine yanımda olurlardı. Onların farkı bu. Evet aşkım ailemiz ve arkadaşlarımız. Hayır hala saçını çekmek istiyorumya günaydın öpücüğüm. Note: Başlıksız not Kaykayın üzerinde çizip kaymayı buz pisti veya onun gibi şeyler yapabiliriz. Ne bileyim araba yarışı olur başka birşey olur. Hep te bisiklet yapmayalım. Aynen bir erkek bir kız birine araba yarışı diğerine buz pateni yine aynı lunapark alanı sağa sola şapka bulut. Gerisi aynı işte. Şekilleri değiştiririz şapkayı o kesme hikayesi varya tabut gibi bişey ondan yaparız. Bulutuda başka birşey yaparız. Ne bileyim yaparız işte bişey hep aynı olmasın. Büyük ralli nfs gibi olur gibi. Arabalarıda öyle yapabiliriz bilmiyom. Nasıl hoşumuza giderse. Evet ayarlıycaz arkadaşlar yapcağımız zaman hepsini ayarlıycaz. Bir bebeğe özür borcum var ? Başka varmı düşünüyorum. Diğerinide herşeyden mahrum bırakıp abisini seviyormuş gibi yaptığımıza göre ona da bir özür borcum var. Bu denge politikası çok zor iş . Kimse bebekleri kıskanmaz da bebekler üzülebilir. Derine girdikçede çıkamıyorsun işin içinden. Kıyak diğer bebekleride el ele omuz omuza sarılırken fln yapcaz ona da radar kurcam. Ben hayal ettim siz edebildiniz mi bilmiyorum. Bu kadar yeter herhalde ya çok oldu. Bu vicdanımı çok seviyorum. Üretmek ihtiyacı hissediyor. Bu olmaz anladın mı eve girip bütün çocuklarının içinden yalnızca birisine göstere göstere çikolata veremezsin. Böyle kaybedersin. Lan müco ne ispiyonluyon lan civcivden korktuğumu. Gerçekten civcivden neden korkar ki bir insan. Isırmak fln değil o köpekle alakalı. Ben değmekten korkuyom sanki bana deyince yancakmışım oyun bitcekmiş gibi. Ne olur deyse hiç birşey o zmn neden korkuyom bilmiyorum. Bana deymekle alakalı. Muhabbet kuşunuda elleyemiyom . Kedi köpeği göztepede ellemeye başladım yavaş yavaş. Üff efsane olacak. Anlatamıyorum . Düşündüğümü ifade edemiyorum çizmem lazım. Çocukların hepsi birbirine bağlı olmayacak. Tren bazen yere inecek bazen elde başlayıp kollarda gezecek. Omuza çıkıp diğer ele fln geççek. Anlatamıyorum. Çocukluklarıyla bir arada bulunmak sevgilerini pekiştirecek. Büyüdükleri zaman birbirlerine sevgi duyacaklar. Halklar geldikçe kendi krallarını arkadaşlarıyla diğer krallarla görecekler ve kraliçelerle yada kendinden birini beraberlik içinde görecekler. İşte bu bizim geleceğimizdir arkadaşlar. Bu inananların yek vücut olmasıdır. Bir vicdanınızı birde çocukluğunuzu kaybetmeyin. Unutmayın yüreğinizle yapacağınızbir güzel hareketin TANRI katından bir çok bağışını görürsünüz. Sizin bir iyiliğiniz güzelliğiniz size kat kat fazlasıyla geri döner. Hayır prensim sizi ayrı koymıycam sizde aynı alan içinde kaykay yapcanız biriniz buz pateni biriniz çarpışan araba olcanız treni aranızdan geçircem veya etrafınızdan dolaştırcam. 3 tane kıza ip atlattım dışarına kızın saçını çeken yaramaz bir çocuk koydum ama o treni bir ip sallanan yere çıkaramadım birde ordan yere indiremedim. Çocuk onlar bişey olmaz be :) Duvar dibinde sallıyor olsalar olur ama nasıl durur . İp atlarken bir duvara yaslanamazsın bundan vazgeçcem. Tren yere inmiyor. Diğerleri basit kalıyor. Küçüklere basit oyuncaklı şeyler tamam da bu tür şeylerde lazım. Çocuklar süslü göstermelik canlılar değil. Onların bir doğası var. İpe çıkarttık saçı çeken çocuktan nasıl indircez. Köpek . Çocukla oynayan etrafında atlayıp üstüne zıplayan bir köpek. Zorladı bu. Damlayı sıkıştırayım aranıza onun saçını çekin tamam ya. Yalnızca saçından tutarken bir resim. Havuz gibi bir yerden ellerinden destek alarak karaya çıkmaya çalışan bir çocuk yanında onu omuzundan aşağı bastırıp çıkmasını engelleyen bir çocuk (yüzler gülüyor. yüzler önemli.) yanında arkası havuza dönük kollarını uzatarak elinden tuttuğu çocuğu diğer ikiliyle birleştirip "L" yapan bir çocuk . Tıkandım. Böyle kareografiler işte. Üretin böyle şeylere yoğunlaşın. Bir kaç tane güzel kareografiyi bireysel heykellerle ve başka şeylerle birleştiririz. Hadi devamını size bıraktım bir süre sonra buluşur değerlendiririz diye tahmin ediyorum. TANRI bağışlasın. Kova ile su atabilir birisi onun arkasına eğilip saklanan bir çocukla yere indiririz. Evet hortum daha iyiymiş . 11 çiçek tamam. Küçük bebekleride havuza aralara elinde oyuncakla fln yerleştiririz. Çok dik yerler yapmayız birde o ters takla aranıza yapmayız bebekler korkar. Ben bebekleri severim ama tüm bebekleri severim. Asyayı alırsam berrak ela esra kerem ... küser, melisayı alırsam hira küser candice nın oğlunu alırsam shakiranın oğlu küser. O kadar büyük alanımız yok. Kabul görülürse victoria beckham ın küçük kızını kullanıp ona bir teşekkür etmek isterim. Olur güzelim. Hala bir tane daha yaparsak Sergeni bisikletiyle koycam. Ama öyle engelli normal ayrımı yapmadan karışık. Note: Başlıksız not Bu şehirlerin sayısını çoğaltabiliriz gibi duruyor. Dünya baya büyükmüş. Birbirinden uzak noktalara yüz ölçümümüze göre yerleştiririz. Çok fazla değilde bir iki artırmak iyi olur. Evet hopeyi hatırladım. Çok güzel hikaye. Aynı şehri çok da yaymanın bir anlamı yok. TANRI daha şehirler bağışlar bize. Kararı kadar. Kumarhaneyi 3 uzay şehrini 2 çocuk şehri 3 ... Topraklarımızın genişliğine hizmet etme kapasitesine göre belirleriz. Daha şehirlerimiz olur. Birde birisi size onun Peygamberliğine inanmıyoruz veya um derse ona inanmayın. Bu şahsın inanmaması için şuursuz olması gerekir ki sizlerin şuursuz insanlarla diyaloğa girip beni tartışacağınızı düşünmüyorum. Onların çıkarlarına ters gelmişimdir. Onlar kendi geçmişteki inançlarından kitaplarından Peygamberlerinden çok bana inanırlar aslında. Şey diyin onlara. Oha. Evet nasıl anladın? Dalga geçin onlarla. Size demeleri gereken evet o TANRI nın elçisi ama biz getirdiğinibeğenmedik. Kendi yaşantımız ve kurallarımızdan memnunuz dur. İşte bunlar sizin kuyunuzu kazmak isteyenler değilde samimi olanlardır. Arkadaş olun onlarla ama çok ta sokulmayın. İnancınız bozulmasın. Yoksa TANRI nın ve Peygamberinin tarafını tutanlar zalimlerden mi korkuyor?. Köpeklerden korkun civcivden fln korkun. Zalimle sizin ne işiniz olur. Özgürlük ve toplumsal suçlar tamam da mesela dilenmek özgürlük mü toplumsal suç mu bunu oylayacağız. İhtiyacı olanlara fitre ile zaten ulaşcaz bu dolandırıcılık olur. Fakat ya inanmayanlar onlar dilenmek isterlerse? Şimdi bu özgürlük mü toplumsal suçmu? Bunu oylayacağız. Veya diyeceğiz ki dilenmek toplumsal suçtur. İnanmayanların ücretlerini devlet olarak biz üstleniyoruz. Sokak çocuklarına hutbe vereyimde onlara eyyy zılam diye bağırayım. Haha çok komik. Paristekide baya büyükmüş ben küçük zannediyordum. Daha birşey bilmiyorum ya bakcaz. Sınırlarıma göre belirliycez. Başka resimlerde yaparız ya . Konuşuruz. Note: Başlıksız not Güneş olmayacak afetten elektrik olmayacak. Başına neler gelecek görmeyeceksin bile. Hissedeceksin. Bileceksin. Yıldızlar dökülecek izleyeceksin ama nerden ne gelecek görmeyeceksin. Yaşarsak ileride bu konuların üstüne delillerle iyice düşüncez. Bunları yalnızca not alıyorum unutmamak adına. Not aldıklarımı ilimle örneklerle öğüt ile geliştireceğiz. Güzel bir yardımcı kitap yazacağız. Dini , yaşamayı yalnızca kurallarla gösterecek ve doğruyu gösterecek bir kitap. Ama asıl doğru kaynak kitaptır. Burada kaynak kitabın maddelerini açıklayacağız. Bir çocuk birde yetişkin kitabı bas caz. Körelmeyi tamamen sönmek olarak düşünmüştüm hafiflemek etkisini azaltmak demekmiş. Yani tamamen karanlık olmayacakmış. Dünyanın bir bölümü yine aydınlıkmış. Yeter başım ağrıdı. Evet tatlı ve tuzlu suyun birbirine karışmama ihtimali yok. Onu temizlediysem düzelteyim. Kanunlar adalet komisyonu baro başkanları cb ve meclisten her grubun % 5 katılımı ile belirlenmeli ve cezası adalet komisyonu ve baro başkanları tarafından belirlenmeli. Tabi şimdi benim getirdiğim kurallar geçerli. Ama gerçekte böyle olmalı. Yüzdelik dilime giremeyende 1 kişi gönderir. Benim getirdiğim kural dediğim özgürlüklere yasak koymıycaz toplumsal suç ve kabahatler yasak olacak ve insanımızın sağlığını düşünerek eğlenceyi ölçülü vercez o ölçüyü aşmak isterse ne yapabiliriz. Cezayıda adalet komisyonu ve baro başkanları ile belirleyeceğiz. Bu planı ortaya koyarken birliğin tüm ülkelerinin bugörevlileri toplanıp belirleriz. Ortak kanunumuz olur sonra ülke çapında yürütürsünüz. Birde yine her ülkeden birer kişi birlik için tepe adalet oluşturmak lazım. Görevlendirme ayarlanır seçimle fln anlaşmazlıkları çözmekde buranın görevi olur. Ya arkadaşlar ben çalışırım çalışırım da benim beynim durmuyor. Devamlı birşey bulup birşey üretiyor.  Tabi meşrutiyet sistemli ülkelerde kraliyet ailelerininde meclis dışında 1 oy hakkı olur. Birkaç kişi katılabilirler ama bir oy hakkı olur. Bende keremle katılıp ona danışcam. 2 oy hakkımız olması saçma çünkü benim kullandığımdan başkasına oy vermez :D Birde hayvan hakları koruyucusu istiyorum çevreciler istiyorum. Şart. En azından doktorlar ile beraber ilgili konularda bilgilendirme yapmalılar. Hiç birimiz zalim değiliz oy kullanmalarına lüzum yok fakat konusu geldiğinde bu bilgilendirmeler üzerinden yürüyeceğiz. Hayır sinan şibil küfür etmemelisin. Bende size güvendim o zaman bilader. Beraber TANRI mıza sığınmak dileğiyle. Bizim dembaba daha güzel olmuş ama o besteler fıs . Güneşle çekirdek arasında elektriksel ve tersliğe dayalı bir bağvar. Güneşin elektrik bağı zayıflayınca çekirdeğin elektriği artıyor ve çıldırıyor gibi yeterli elektrik alamadığı için güçsüz kalsa motor duraksar çıldırmaz. Isı ile alakalı olamaz o zaman büyük bir ısı kaybı gerekir herkes kıyametin geldiğini anlar. Siz biraz bu denklem üzerine yoğunlaşın bende katılmak isterim daha sonra TANRI m izin bağışlarsa. Adalet bakanlığının kanunla bir alakası olduğunu sanmıyorum. Adalet makamının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü devlet kolu. Meclis kolu.  Note: Başlıksız not Ulan bak Josephine de gelip benle yaşamazsa spor hocam olup benimle gezip dolaşmazsa sabahları aç karnına sıgara içmeye devam ederim. Haberiniz olsun. Açık mavi renkli eşortman giyip dizlerini kendine çekip koltuğun üzerınde otururken foton vardı. Kaldırmışsın ? Sebep. Haha işte böyle yapıyom yapıyom sonra bir süre sonra kızlara sulanıyom diye silince delillerim kayboluyor. Damlacım fenomen fln olmuyorsun. Sen bilmezsin bunları 3 gün şımartırlar sonra küfür üstüne küfür. Sosyal medyayı profilini arkadaşlarına açarak kullanabilirsin. İnanma bunların süslü yalanlarına sen bunları bana sor. Zaten sen takip ettiklerinden başkasını göremiyon bırak bu beğencekler şov yapcam ayaklarını. O zmn döveriz yapanları . Şimdi sinir oluyom. Sporthouse a git gel. Gelcem seni almaya tamam mı. Oraya gelinceye kadar polis fln tutuklamazsa 10 ay sonra gelcem seni almaya. TANRI m bağışlasın. Ha dün yatarken mario oyununun yerde geçen bölümlerini düşündüm eksiksiz gerçek oyuna dönüşüyor. Süngerden taşlar içine çan koycaz onlar altın olcak mantar yerine mekanizma yapar buton koyarız kafasıyla basabilirse kek verir yer 1can hakkı olur. O kanal muhabbetide kolay sensörlü asansör sistemi. Yerden gelen böceklere balon koyarız. Kaplumbağa için bir formül bulamadım belki tekerlekli bir şey olabilir. Zıplayan bir ejderhada kolay. Ateş çıkaramaz ama % 90 hayata geçer. O zaman 1 açılış maçı yapabiliriz sanırım. Trübünleri doldururuz. Birde sanatsal aktivite olarak cambazlık olur. Bilmiyom bir program yaparız. Basket bu alanda değerlendirilir. Son günde parti yaparız. 2 gün faaliyet yaparız 3. Günün gecesi parti yapıp gençlik bayramı ilan ederiz. Ama herkes kendi tuttuğu takımın forma veya kıyafetiyle gelcek. Tamam mı. Şehrinin takımıyla. Damla en güzel burç benimkiymiş yee. Eğer bu kıtaların şiddetle birbirine çarpması için gereken gücü bulursanız çekirdeğin asıl gücünü aşağı yukarı bulursunuz. Teknoloji motor üreten insanlar çekirdeğin gerçek gücünü sabit gücünü taşıdığı yükü dış etkenleri hesaplayabilirse dünyanın aşağı yukarı ömrüne ulaşabilirsiniz. Geçmiş zamanın ne kadar olduğunu aşağı yukarı bilirseniz gelecek zamanında aşağı yukarısını bilebilirsiniz. Bunu net olarak bilmemize ihtimal yoktur. Beklenen vakit TANRI katındadır. Bu değerler TANRI nın bağışlamadığı melekleriyle dahi paylaşmadığı elçilerine bildirmediği değerlerdir. Zaten bu şiddeti bilemezsiniz. Geçmişin ömrü meleklerin bilgisi dahilindedir çekirdeğin yaratılışı hacmi meleklerin bildiği konulardır. Fakat siz hiçbir makineye belirlediğiniz ömrü tam tutturamadığınıza göre onlarda öyledir. O vakti TANRI dan başkası bilemez. Birde şöyle birşey var çekirdeğin güneş ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Motorun gücü güneşle orantılı çalışıyor diye düşünüyorum. Güneş köreltiği zaman çekirdeğin dengesini yitireceğini düşünüyorum. Güneş çekirdeğin dinamosuymuş gibi. Yani bunu yaratılmışların kestirmesine zaman belirlemesine imkan yok.  Beklenen vakit TANRI katındadır. Ben anlamam karnemde o 100 puanı istiyorum. Serap hocanın imzası olcak. O benim öğrenim hayatımdaki ilk iğrenç notumdu. Daha iğrencide olmadı. O notu düzeltip bana karnemi yeniden vereceksiniz. Sarumanın gözüyle yüzük gibi. Mecaz. Ben TANRI ya mecaz yapmam düşünmeyin bile. Evet ters orantıdan doğru orantıya dönüyoruz. Sistemin merkezi güneş olduğuna göre merkez giderse gezegen kafayı yakar. Oley be yine buldum.Çekirdek ve güneş birbirine orantılı. Diğer gezegenlerde dönüyormu? Güneş çekirdeğin dinamosu.  Note: Başlıksız not Derine iniyorum çekirdek dediğimiz merkezi alanın bir motor gücü olduğunu düşünün tıpki sizin ürettiğiniz dönen makinalar gibi ve bu çekirdeğin ağırlığının bütün kollarına ağırlığından daha büyük olduğunu düşünün. Bu çekirdeğin ön arka sağ sol 360 derecelik dalları olduğunu düşünün. Deniz seviyesine kadar su doldurulduğunu düşünün. (dünyanın ağırlığını kendi etrafında ki dönüş hızına çarparsanız bu motorun gücünü anlayabilirsiniz.) Ve size şunu söyleyeyim bu kollar bazı alanlarda kadere göre s u gibi şekillerle ilerliyor olması muhtemel. Bir gün herhangi bir şehrin izin bir başka kıtanın adası olmamasının hiçbir sebebi yok. Yani bana edirnenin asya dan kopup avrupanın ucu olmasının veya bulgaristanın asya olmamasının gerçeğini anlatamazsınız ve bunu bilemezsiniz. Bu annem yüzünden unuta unuta yazdım iş yaparken bir şeye odaklanmışken ses sevmiyorum. Bunlar ancak size masal gelir. Gerçek olan ise TANRI nın var edişidir, bir kader tayin edişidir. Şüphesiz sizler TANRI yı aciz bırakacak değilsiniz. Demi ağırlık gücü duraksatıyor sonuçta. Bu tembelleri ne yapcaz ya.  Katrilyon dan sonra 3 grup daha mı var Oha. 10.020.000.000.000.000.000.000.000.000 bu kadar güçlü motor. Arızasız bilmem kaç yıl.  Tabi bu çekirdeğin gerçek gücü değil. Sabitlenmiş gücü. Bir makinayı devamlı son sürat çalıştırmamalısınız.  Evet dağların yürütülmesi bir şifre olarak gizlenmiş 600 yılında galile dünyanın döndüğünü bulmuş bugünde TANRI nın bağışıyla ben her kıtanın ve adanın çekirdeğe bağlı bir dağ olduğunu ve dönenin su değil dağ olduğunu buldum. Dünya 4te 3 sudan oluşan bir parça ise demekki dünya değil çekirdek dönüyor. Yani tabi dünyada dönüyor ama birleşenlerine ayırırsan dönen dağlar (kıtalar) su yer çekimiyle çekirdeğin üzerinde duruyor. Çekirdeğin sıcaklığı kıyamet vakti motorun ömrünü doldurmasıyla kaynamaya başlayacak bu denizleri volkanları ve çekirdeğin dallarının hareketlerini etkileyecek. Dağların şiddetle birbirine çarpıp ayrılacağı ile bir ayette olması lazım. Çekirdek kaynadıkça kızdıkça bütün sistem adım adım harekete geçecek. En son aşama çekirdeğin dallarını birbirine vurup patlaması olur diye düşünüyorum. Bu aşamadan önce bütün afetleri çekirdeğin adım adım kızışmasıyla yaşarsınız. Bir motor devamlı çalışırsa ömrü sonunda adım adım otomobili sarar ve aracın diğer etkenleriyle birleşip patlar ya öyle. Sistem işi.  TANRI ma şükürler olsun. Zaten o ayettede kıtanın değil dağ diyor koskoca dünya dağların birbirine çarpıp patlamasıylamı yok olacak. Dağ kıtanın şifrelenmiş halibugün size kıyameti açıklayalım diye. Şşş merak etmeyin ben hepinizi çıldırttığımızı biliyorum. Note: Başlıksız not Ve köpek yakıştırması yaptığınız için ve tüm terbiyesizlikleriniz için TANRI dan af dileyin , tevbe edin. Öğleden beri çikolataya aşığım. İşte böyle kız seviyom büyük kadın bana göre değil. Bazen tamam da çıtır kız seviyom ben. Senin için savaşmayı seçtim hoşuna gittimi?  Siz biraz çirkin savaşıyorsunuz. Bu bana uygun değil ama seni sevdim. Evet arkadaşlar bugün birkez daha düşüncem şudur ki mayalar ve türkler nuhun oğullarından turk un soyundan olup mu kıtası batımından göç ettikleri orta asya da bir süre yaşayıp uygarlıklarını devam ettirmişler. Mayalar orta asya da türklük ile beraber çin alfabesinden kültüründen etkilenip nuhun öğrettiği gibi gemi yapıp amerika ya göç etmişlerdir. Düşüncem delillere dayanarak budur. Mu kıtasının insanlığın başladığı yer olduğuna inanıyorum ve batmadan öncede toplulukların yeni yerler bulma kendi isteklerini yaşama amacıyla göç ettiklerine inanıyorum. Nuhtan öncede göç edilip yer yüzüne yayılmasından bahsediyorum. Araştırıp beni delillerle aydınlatırsanız elde ettiğiniz doğrudan Üzülmem kendimi yenik hissetmem ve bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Avrupa çin japon afrika rusya gibi topluluklar için bunun geçmişini bilmesemde asya nın içinde bulunduğumuz büyük bölümü nuh ve beraberindekilerin soyundandır. Irkların ise ilk yaratılışta birbirinden farklı tipler yaratılıp aynı tiplerin birbirleriyle birleşimi sonra farklı tiplerin birleşimi topluluk aile dilleri ve göçlerle ( coğrafi etmenlerler ) günümüzdeki halini aldığını düşünüyorum. İki konuda da gösterilen deliller beni bu doğruya iletiyor. Aksi bir hüküm ve delil de doğrunuz üzerine yoğunlaşmak beni yenik duruma düşürmez bulgunuzla kendimi doğruya götürürüm. Bu kıtaların yok oluşunuda şöyle düşünüyorum. Bunun bur tufandan tsunami den ziyade kıtaların bir merkez üzerinde dallı budaklı bir kaya dağı gibi kimi bölümlerinin ince olduğunu hesaplayıp ince ve yere tutunmayan bölümün alttan kırılmasıyla kıtanın fizik kuralları gereği ağır basıp tamamen kopup suya gömülmesi olarak düşünüyorum. Tsunamide bir süre sonra afet size şehri geri veriyor. Verilmeyip gömüldüğüne göre demekki kopma olmuş. O serap aypakta bana fizik ten 100 vermezse yazıklar olsun dahada birşey demiyorum. Ahtapot gibi bir mekanizma. Elimde delil var şuan damla paylaştığın gönderideki serap ve senin paylaşım yorumun. Ben üsttekileri yazdıktan sonra baktım gördüm ama bunu inkar etseler gördükten sonra sen yazıyon deseler nasıl inandırcam. Geçmişte ev temelini anlatırken serap hocanın 0 vermeyim diye 1 verdiği duruyorsa o bunun ispatıdır. Çok sinirlenip küfür ediyom bazen kızlara sulanıyom bazen ayıp şeyler yazıyom bazen boş yapıp birsüre sonra yazdığımı bbeğenmiyom sile sile delillerim kayboluyor. Bazen de başkası siliyor biliyorum. Yeni çıktı o serap albağlar yorum yapmamış beğenmiş. Tanımıyom onu ben senin arkadaşlarını bilirim. Siteleri tuğla gibi toprağa gömsek çok dayanıklı olur TANRI nın izniyle. Bence raylı sistem kadar dayanıklı olur . Suni deprem olayı gördüm bugün onunla deneriz. 20 kat 20 apartman bence 2 metrelik lego tabanı bu yükü taşır. Hepsi birbirine bağlı tuğla gibi gömcez toprağa. Sağlam olur baya demi. TANRI ya şükürler olsun. Note: Başlıksız not Şu hayatta çok sevdiğim 2 şey var. 1- Damla 2- İntikam Böyle bir hissi var dünya tepene yıkılsa şu ana değişmezsin. Şimdi istersen beni reddet. Her halkı selamladığında yüreğine bıçak gibi saplanıyor olacak olmam beni dindirecek. Ölsem gam yemem artık. Damla ölse gam yemez artık. Arkadaşlarım ailem ölseler mutlu ölürler artık.  TANRI m şükürler olsun. Bu sıralamayı kaybedersem insanlığımı kaybederim. Ve devlet yönetiminde dayandığım iki esas vardır. 1- Adalet 2- Merhamet Bu sıralamayı kaybedersem  inananları kaybederim. Şu boynundan ısırmayı bana yasak ettiler ya çıldırıyorum. Sevdiğim geleceğim, geliyorum. Josephine kimseden korkmadım. Dışarıdan müdahele olmasın diye içerdeki gibi diziyi ilerlettik. Birazcık tatlılık yapmış olabilirim bu süreçte. Yönetmen abi de çok iyi.  Başkan o kalan 2si ruh ve embriyolar. Parazitler. Onlarda canlı ve hayvan değil. Kainat değil o yaratılan alemler. Şehitler ölmedi yaşıyor demiyoz mu onlar insan olup cennete gidene kadar melek görevi hizmetkarlık görevi üstlenenler. Henüz ete kemiğe bürünmediler kıyamet günü bürünecekler. Şu andaki isimleri ruhlar alemi. Lütfen ama biraz dikkat.  Olur mu canım hiç öyle! Şimdi size bir gerçeği açıklıyorum. Estetik li ve doğal güzelliği kıyasladığımızda hepimiz estetik li (saç boyası, göğüs yüz hatları) olanı doğal olandan aşağıda görürüz ve çakma, sahte gibi sözlerle dalga geçeriz. Aslında olan ise doğal olana yaratılışında bağışlananda diğerinin sonradan olduğu da TANRI vergisidir. TANRI nın yaratmasıdır. Doğal olan melekler tarafından güzel yaratılmıştır diğeri ise TANRI nın bağışladığı akıl ve sanat anlayışıyla çirkini güzele dönüştürmüştür. Akıllı insanlara aptal muamelesi yapmamalısınız. Doğal tabikide daha makbul ama diğeri de gayet makbul. Tabi güzelken çirkin olan bazı ahmaklarda var ama estetik akıl ve sanatın bir ürünüdür. Eski haline bakıp dalga geçmek yerine aklını ve cesaret ini takdir etmek daha güzel bir davranış. Note: Başlıksız not Ben , TANRI nın kulu ve Elçisi Meryem oğlu İsa. TANRI nın yardımı ve bağışı, TANRI nın hizmetkarlarının yoldaşlığı ile ben bu devrimi 4 yılda yaptım. Bir başıma 7 milyar insan ve onları yoldan çıkaran şeytanlar ile savaştım. Damlamı esir aldılar.  Ben onu kendime örümcek ağı yaptım.  Arkadaşlarımı ve ailemi susturdular.  Onları Damlama kalkan yaptım. Şehrimi onlara yoldaş yaptım. Dünya halklarını, halklarımı devrime bekçi yaptım. Bize zulmedenleri yoluma paspas yaptım. Zulüm ayaklarımın altındadır. Umulur ki ibret alınsın... Bu devrim bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Bu yolda korkmadan TANRI ya sığınıp yürüyen herkese selam olsun. Melekler yoldaşınız olsun. Note: Başlıksız not O günlerde tav olmuştum baya oyuna karşılık veriyordum. Meğer bu anda işime yarayacakmış. Neye şükredeceğini biliyormusun? TANRI nın biat etmene izin vermesine şükredeceksin. Tevbe edip af dileyeceksin. TANRI nın seni Peygamberin geleceğine ibret koymasına şükredeceksin. Şüphesiz TANRI dan habersiz bir yaprak dahi düşmez. Bir akıl bunları yapıyorsa o aklı TANRI yaratmıştır, bağışlamıştır. Yapmaya niyet edenlerin seni okuyup korkmasına vazgeçmesine sebep olacağın için şükredeceksin. Bunu sana ben yapsam bana merhamet etmezdin. Bunu da bil. Note: Başlıksız not Sonra birgün mesut can kızların line içip sex yaptıklarını anlattı kokain içmenin gereği buymuş patende Almana anlatıp ağlamaklı oldum. Benim sevdiğim kızda kokain içiyor dedim. Eve geldim babam dolaptan soda istedi. Damla soda almış sen aç dedi. Sevinip açtım. Daha sonra ex ve kokain alıp damla ile buluşmak üzere bir kutunun içine vazelini ile beraber koydum. Babam hortuma ekleme yapcam ayağına imalı gel oğlum sen bunun nasıl olduğunu biliyonmu deyip hortumun ucuna vazelini sürmeye başladı. Aynı babam bugün uyuşturucu kullandığımdan habersiz olduğunu söyleyip bana delil muamelesi yapıyor. Ayıp. Beni sinirlendirmeyin. O gün geldiğinde öldürün dövün inkar edin... Note: Başlıksız not Olala bu dansı bana lutfedermisiniz hanımefendi. Bir tane dünya gençleri bayramı yapında liseden mezun olanların en başarılılarını konsere götüreyim eğlensinler. Çocuk eğitimi geleceğin temeli. Ödül verelim gençlerimize. İyi olanı öğrensinler. Üniversiteyi başarıyla bitirenide barış ve uzay şehrinde misafir ederiz. Yada liseyle yer değiştiririz bilemedim şimdi. Evet öyle yaparız liseyle ün iyi yer değiştiririz. Eğlence büyükler için daha ideal. İki kişilik davetiye veririr sevgilileriyle beraber gelirler. 3 olanada 3. Sap sap gezmeyin sevgiliniz olsun başkan bu hayat yalnız geçmez. Liseyle üni inananlara. Damla bende koçavalılardan olmak istiyom tarafını seç varto marto istemiyom. Bu sanatın geçmişte toplandığı beraber organizasyon yaptığı bir gün varmı? Yoksa toplanalım aktivite yapalım o günüde dünya gençlik bayramı yapalım. Kısa filmler şarkılar sahneler danslar müzikal fln karışık bir gösterim yapalım. Bu annemede sinir oluyom. Neyse. 3 günlük bir festival yapsak 3 gün boyunca eğlenirler işte. Birde bu bayramları gün olarak değilde 2. pazar 3. Perşembeden cumartesiye kadar diye ayarlarsak din güne denk gelmez. Bayram eğlence demek hiç birimiz bunu istemeyiz. Çocuklardan birşey olmaz. Gençlik ve dini bayramları böyle ayarlamak lazım.  Tamam canım sizde akrobasi yaparsınız şimdi size nasıl maç yaptıralım. Tembelleride askere alayım bütün gün spor yaptırayımda akılları başına gelsin. Haha. Ben bitti demeden bitmez deyip TANRI ya karşı güç ve hüküm iddaa ettiğin için , TANRI nın Peygamberine eziyet ettiğin için , TANRI nın Peygamberinin eşine çirkin yakıştırmalar yaptığın için önce bir kabullen. Sonra git 2 rekat şükür namazı kılıp TANRI dan af dile. Bize bir müsade et 15 gün birbirimizle vakit geçirelim. Sonra şehrime gelip Benden ve Damladan seni affetmemizi , benden TANRI nın senin için af bağışlamasını dilememi iste. Şüphesiz ki TANRI merhamet sahibidir, mutlak bağışlayandır. Eğer biat etmemeyi düşünüyorsanız zaten sıkıntı yok. Bu izlemeni istediğim yol senin ne yanlış yaptığını sana gösterip gereğinin ne olacağını anlattığım yoldur. TANRI nın hesabı ise pek çabuktur. Seni hala bir başına bırakmayıp sana yol yordam gösteriyorsamda yolumuza paspas olduğun bizimle alakalı çaba sarfettiğin içindir.  Eğer bunları cahilliğinden değilde gerçekten bize zulmetmek istediğin için yaptığını düşünseydim sana merhamet etmez yol göstermezdim. Bu cahilliğinin bir cezası olacak ben içini bilemem. TANRI sende bir zalimlik bulduysa zaten seni doğru yola iletmez. Hayır gülünecek birşey yok aşkım. Bunlar komik şeyler değil. Damla bizim yaşayacağımız bir yer varmı? Ben sana gelmek istiyorum.Gelebilirmiyim bilmiyorum ama gelirsem bi 15 gün çıkmayız evden yolculuk fln yapmayız hiçbir yere. Belki bir bahçe fln hava almak için. Ben çok yorgunum eğlencek halim yok pek. Film izleyip yatmak istiyom. Birde ev aktiviteleri. Sesten uzak sakin güzelyalıya en fazla 1 saat uzaklıkta bir yer. Note: Başlıksız not Nasıl şehir yaptım sana. Beğendin mi?  Bu kraliyet ailelerinin bireylerinin neden hiç kendi sosyal medya hesapları yok. Ben Damlaya yasaklasam Damla beni öldürür. Fenomen de olmuş zaten bu aralar vartoli damla aşortmani ne demekse.  Eşin gitsin elalemin kızlarıyla aşk yaşasın poposundaki çukura dizi yapsın sende git dizinin komik karakterinin adını kullanarak internette prim yap. Ulen Damla. Haha. Çok keyiflendim. Demek sen benden izinsiz fenomen olmaya kalkarsın instagram keşfetinde dolaşırsın ha. Sporthouseda gidip gelip sporunu yapıyorsun beni üzecek sinirlendirecek fotolar çekilmiyorsun. Şu işi bitirip gelip seni alıyorum.  TANRI mdan bunu diliyorum. Her gün her gece bunu diliyorum. Ne olur kavuşurmuyuz bilmiyorum ama susmuyorum. Asla inkar da etmeyeceğim hiçbirşeyi. TANRI nın emri haktır.  Görcez anladın mı o tv karşısında İLAHi aşktan Peygamber sevdasından bahseden herkesi. Doğru bir deyimmi bilmiyorum ama ak göt kara göt belli olacak. Hayır akp ye yazmadım. Türkçede bir deyim. O insanlara şu şu olacakİsa mesih zuhur edecek karda sürünerekte olsa Mehdiye ulaşın diyenleri Peygamberin adını ağzından düşürmeyenleri göreceğiz Damla.  Dünya çocuklarından bahsediyorum. Aileleri izin verirse çocuğun inananı inanmayanı ayırt edilmez. Çocuklar bizimdir. Ama bellacım sende biraz yaramazsın şimdi kabul et.  Aa örümcek ağım yok yine. Neyse fotosunu almıştım zaten . Josephine bende bundan oynamak istiyom. Ağırlıkta kaldırırım ama aczık. Zaten büyük vücut sevmiyom. Hiçbirimiz gezegenleri putlaştırmadığımıza göre nerden geldiğinin önemi yok. O ismi koyup tapınanların sıkıntısı. Yeryüzündede heykellerle ve onların adıyla ilgili bir sıkıntımız yok. Bizim için yalnızca bir heykel dir. Hayır arkadaşlar beni öldürünceye yada rededinceye yada hapse atıncaya dövüp hastanelik edinceye kadar durmayacağım. Hiçbirşeyden korkmadan Damlaya kavuşmaya gideceğim. Siz durdurabilirsiniz ama ben güzelyalıya gidip Damlaya kavuşmayı dileyerek evden çıkacağım. Damlanın reddetmesi beni gram ilgilendirmiyor. Ne damla ne başkası beni bundan başkasına inandıramaz. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Bana TANRI m yeter. Ne koşacak ne kaçacak dermanım var. Ben eşimin yanına gideceğim ve siz bana istediğinizi yapabilirsiniz. Çoluk çocuğun varsa biat etmezsin o zmn bilader ben bunlardan değilim dersin ne kasıyon olum bu kadar. Sanki zorla dinimizi satıyoz sana. Lavuğa bak. Sen beni işten çıkmaktan vazgeçirebildin mi ki bundan vazgeçircen. Sen benim neyden vazgeçtiğimi gördün. Önünüzde 10 ay var bana ne yapacağınızı düşünün hepiniz düşünün. Ben o gün TANRI nın izniyle bu evden Damlaya kavuşmak üzere güzelyalıya doğru yola çıkcam. Telefon internet hiçbirşey dinlemeyeceğim. Ya biat edin ya hapse ayın ya hastaneye yatırın birşey yapın. Bu benim Damla için yapabileceğim son şeydir dahası elimden gelmez. Siz durdurana kadar yürüyeceğim. TANRI nın azabıysa çok çetin dir. TANRI mutlak hesap sahibidir, hesabı çabuk görendir. Siz kimi esir etmeye çalışıyorsunuz dünya tarihi Peygamberlerden manyağını görmemiştir. Bileceksiniz. Hadi bir başıma burda duruyorum. Hadi bütün dünyaya meydan okuyun her şahıs düşmanının kudretiyle anılırmış. Bizim payımızada bu düştü. Bugüne kadar hep yalanlandıysam en yakınlarım tarafından bu yarın da yalanlanabileceğim anlamına gelir. İşte ben bugün küfürden payıma düşene : 7milyar insan onlara yardımcı şeytan ve şeytanlaşmış çin topluluğu asker polis silah namına herşey hepinize meydan okuyorum göreceksiniz. Herkes düşmanının kudretiyle anılırmış. Bizimde küfürden payımıza düşen budur. Zalimler ve hainler için yaşasın Cehennem. Ben kavuşuruz kavuşmayız bilmem anladın mı. Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. TANRI dan diledim. Note: Başlıksız not Bir sıkıntı var ki zekat inanan zenginlerden toplanıp inananların yararına harcandığına göre inanmayanların inananlarla aynı ölçüde faydalanması doğru değil. Çünkü zekat inananların malıdır karida inananlara aittir. Biz yine topraklarımız içinde yaşayan herkese adaletle aynı yaşam koşullarını sunacağız fakat bir fiyatfarkı olmalı yada bağlı bulunduğu devlet bu farkı karşılamalı. 50000 tl lik bir fark. Bu bir devlet hizmeti değil tepede benim hizmetim. Ben bu yerleşmeyi bitirdikten sonra devlet kentleşmeyi eline alıp devam ettiğinde hepiniz eşit fiyatla faydalanırsınız ki hak budur. Ama ben bir din adamıyım inananların mallarını inananlar için harcamaktan sorumluyum. Anlayışınız için teşekkür ederim. Bu olayı bitirip devlete teslim ettikten sonrada o kurcağımız siteden ihtiyaç listesi yapcam oy vereceksiniz elimizdeki parayla ihtiyaçlarınızı gidercez. Ne isterseniz ona harcarız para inananlarındır bizim değil. Yalnızca birliğin ihtiyaçları ve kalkınmada kullanmak için bir miktar da kasada bırakmak lazım. Halletcez. Kişi başı yada aile başı fiyat belirleriz başkan. O yıl 50 milyar kazanmışızdır 25 25 böleriz. 25 i size bölüştürürüz olur mobilya takımın eskimiştir yatağın gıcırdıyordur gidersin kendine oturma odası takımı alırsın. İndirimde yaptırırız sana eski mobilyanıda öğrenci evlerine bağışlarsın. İbadethaneye ihtiyacımız vardır ibadethane yaparız. Öğrenciye burs veririz. TANRI m daha iş bağışlar bize. Düğün vardır bütün kıyafetlerini 2 3 kere giymişsindir o kıyafetle gitmeye utanırsın güzel bir kıyafet alırsın ayağına da bir topuklu güzel güzel gezersin. Hayır ben bunu asla yadırgamam. Erkekler içinde öyle ama çoğumuz için olsada olur olmasa da. Kadının süsü ihtiyaçtır. Takısı kombinin uyumu makyajı saçı ihtiyaçtır. Pahalı olursa lüks olur. Ama bu bir ihtiyaçtır. Evet ciddiyim kadının bikini izini yok etmesi ihtiyaçtır. Bu lüks değil. Gerdanını göstercek kolye takcak oraya yaz sıcağında kapatsınmı boynuna umuzuna kadar. Bikini kesinlikle boyun veya omuzdan askılı olacak demedik mi. Biz TANRI nın kullarına zulmetmeyiz. Evet bu sizin paranız toplanan para harcamalar kazanç tarafımdan makbuzları ile önünüze dökülecek ve ileride diyeceksiniz ki Peygamber bile bize hesap verdi siz kimsiniz malımızı bizden gizliyorsunuz. Malınızın hesabını sorun. Bu esnada zenginler için lüksü geliştirmeye devam etmeliyiz ki ihtiyaçların önü açılsın diye de düşünmek lazım diye hissediyorum. Tabi ne olacağını TANRI bilir. Devletlerin kendi işleri kendisine ait. Bu kazanç sizin ihtiyaçlarınıza ait. Nereye kadar mobilya yeniliyceniz yada ibadet hane yapcaz yada başka birşey. Lüksü geliştirip en alt basamaktan başlayarak ihtiyaca düşürmek lazım. Emeklilik içinde bir birikim yapılır sizler için artı katkı olarak. Sen görmezsin bunları da çocuğun görür ne bileyim. Şüpheli bulduğum dağın parçalanması değil. Dağa gözü kör edip mu sayı baygın düşürecek ışığın yansıması. İsa gibi ben 3 gün sonra dirileceğim deyip bugünü işaret etmiş olması doğrudur gaybde 3 gün bu kadar zaman ediyordur. Doğrudur da arkada kalanlar Peygamberi yalancı çıkmasın diye gördüm demiştir. Muhammetin kalbini çubukla karıştırırlarken gören kadın gibi. Abartıyı sever insanlar. Musa konusuna gelince elimizde bir delil olmadığına göre kafamızdaki acabaları değil ayeti esas alacağız. Şu selena ve gigi de güzel kızmış. Birazda onlarla mı aşk yaşasam. Aldatılırsamda zaten alışığım. Hem sevgilileride var oh mis. O aslanlı geyikli taşıta birde elma kurdu tırtıl gibi toplu taşımada yaparız. Tın Tın etrafı izleyerek giderler.  Uçan halı bile yaparım onlara be yanlarına cam koyarız düşmezler. O alanı 12 yaşından küçüklere göre dizayn etcez ve orası çok büyük bir alan olacak. Şehrin asıl parkı orası olacak. Konak üçkuyula üçyol üçgeni bir alan. Alsancak konak arası lunapark şapka bulut bisiklet. Önünde halkapınar büyüklüğünde bir göl etrafı yeşillendirme ağaçlık alan dinlenme alanı. Ve devamı konutlaşma ve şehir hayatı. Yol boyu güzel çiçekler hayvanlardan çizgi film karakterinden tüneller. 23 nisan dünya çocuk bayramında belirlenen sayıya göre en başarılı olan çocukları misafir ederiz. Bebekleri çok seviyom.  Note: Başlıksız not Bu saatten sonra kimi hangi sözle hangi mucize veya delille inandırcaz. Size söyleyim eğer bu sualimize karşı biat etmezseniz asla gocunmam. Şüphesiz TANRI zalimliğinizi arttırmıştır. Ben yalnızca bir uyarıcıyım zulmünüzden korkmuyorum. Akıbetiniz hakkında hiçbir fikrim yok. Bu yolun ben yaratmadım bu kulları ben yaratmadım. Size tavsiyem kimsenin sözünü dinlemeyin ve eğer beni önemsiyorsanız kendinizi bile dinlemeyin. O gün dinlenecek bir söz vardır Peygamberin sözüdür. O gün şeytanlar yanınızdan ayrılmaz ilgilenme o gün aklınla vicdanınla. Bak diri diri karşında duruyorum efsaneyi kitapta okuyup Peygamber den nasıl yüz çevirirler zalimler dediğin kıssayı yaşatıyorum sana. Bırakın bireysel olarak kimsenin planını yürüdüğü yolu bırakın ve bağırın. Eğer vicdan yapacaksanız o vicdanınız zalimlik üretmesin. 3 yıldır göstermediğimiz muzice mi kaldı sizler benim Peygamberliğime şahitlik etmiyormusunuz? Bu kadar şeye inanmayan bundan sonra neye inanacak. Bir defa herşeyden ��nce TANRI nın Peygamberine biat edeceksiniz. İsa olmasamda edeceksiniz. Peygambere biat etmezseniz TANRI ya biat etmiş sayılmazsınız. Ki İsayım vicdansızlık etmeyin. Biz onu bambaşka bir yaratılışla insan olarak yarattık. Biz insanı bir damla sudan yarattık. İnsan! Resulum şüphesiz ki sen Peygamberlerdensin. Dosdoğru bir yol üzerindesin. Ademin yaratılışı ile İsanın yaratılışı aynıdır. Kurtarıcı İsa heykeli denkleminin ben ve Damlayı göstermesi. Bana küçüklüğümde senin için adamı çarmıha gererim denmesi. Yusufun bize misafirliğe geldiğinde ömer amcaların yemliğine yatması. Malum aile konusu. İsanın doğumunu müjdeleyen yıldızın Peygamberliğimi müjdelemesi bunun açıkça delili değilmidir? Bu çok büyük sapıklıktır biz bu kadar sevilmeyi büyüklenmeyi sevmeyiz. İsa olduğum için değil TANRI nın Peygamberi olduğum için bana biat etmelisiniz. Bu TANRI nın hepimize bir lütfudur bununla sevinebilirsiniz fakat bana İsa olduğum için değil TANRI nın elçisi olduğum için biat etmelisiniz. Biz size her konuda bunların delilini gösterdik. Görev yakında tamamlanacak. Bizler TANRI nın Peygamberleri arasında ayrım yapmayız. Ben neysem Musa Muhammet Süleyman Hud Lut Ibrahim Zekeriya Nuh Yahya Yakup Yusuf Adem İdris Zulkarneyn Davut Yusuf Ismail İshak Salih Yunus Suayb .... odur. Hiç birimiz bir diğerimize üstün değiliz. Bizler yalnızca TANRI nın doğru yolunu müjdeler ve uyarırız. Küfrünüzü temizleyin. Tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz. İnsanlar bilmez ama biz sizin suçunuzu biliriz. TANRI tektir. Peygambere biat eden TANRI ya biat eder. İlla İsa diye Musa Muhammet diye tutturmak Peygamberi TANRI ya ortak ve üstün tutmaktır. Biz size hiçbir zaman böyle birşey öğretmedik. Her ümmetin Peygamberleri ile beraber bir ömrü vardır. Yeryüzüne bir başka Peygamber geldi mi onun ömrü başlar. Geçmişteki atanızdır artık. Yanlış yapıyorsunuz. Note: Başlıksız not Güzel bir göl üstüne süslemeler fıskiye kuğu gibi gezme aletleri fln etrafına büyük bir yeşillendirme. Ağaçlar. Gölün etrafındaki yeşillendirmeden sonra şehri karşılayacak o iki bisiklet. Etrafına luna park düzenlemesi. Sağ ve sola doğru buz pateni gibi çocuk ve yetişkinlerin kullanabileceği aktiviteler. Bisikletin arkasına disneylan çadırı tabi büyük, bisikletlerle orantılı oradan 12 yaşından küçükler için büyük bir bahçe. Hızı 10 15 km lik aslan geyik at gibi ... elektrikli bisikletler 2 yada 3 kişilik olabilir. Oraya ulaşım aracı almayız bu fil zürafa gibi kullanışlı hayvanlardan geniş bir park yaparız. Ateri oyunlarınıda kullanırız oyun bahçesi yaparız. Maymun gibi hızlı oyun seven hayvanlarıda bir kafes değil yaşam alanı içinde yerleştiririz onlara da oyun oynamaları için düzen ek kurarız. Şimdilik kafamda bu var dahada gelişir. Oturduğum yerden bu var. Sizler dünyayı gezen insanlarsınız fikirleriniz benim için değerli. Ağaçlarla çevirdiğinizde alan dışınada otelleşme kafe gezme tozma yerleri yapcaz. Birde bu oyun parkı içinde bisikletler içinde otopark lazım. Plan kabataslak olarak bu. Bebekler gülsün bebekleri seviyom. Sihirbaz çadırı da buz pateni bölümüne. Sihirbazlar çadırını sihirbaz şapkası gibi yaparız bisikletin yarısı yüksekliğinde olsa kafi bunu sağ tarafa sol tarafa da buz pateni veya ona benzer oyunlar içinde beyaz şapka gibi davul gibi birşey yaparız. Anlamlı birşey olursa daha güzel olur. Ufkum genişte bilgi yok.Bir tane ürün yazıyom yanına buna benzer şeyler diyom. Neyse bunların yanına fastfood . O beyaz şapka dediğim pembe bir bulutta olabilir. Evet pembe bulut daha güzel olur. Bulutu bundan yapcaz akrobasi. Buz patenini lunapark sınırları içine dahil ettim. Damlam sen bebeklerin için çalışıp maymunmu buldun. Aferin benim Sevdiğime. Çalış böyle faydalı ol. İşin gücün gezmek. Bu kadar iyi ya çok kalabalık şehrimin düzenini bozar. Teşekkürler. Dur planda değişiklik oldu. Bulutla şapka lunaparkın çarpraz ön hizasında. Estetiği seviyom. Görüntü önemli. Lunaparkın etrafını da ralli insanların geçeceği yerlerden konak alt geçit gibi lunaparkın içine giren kıvrımlı birşey. 2 dışardan bir içerden alt geçit lazım. Alan büyük zaten değerlendiririz. Olmazsa lunaparkın altına otopark yapar gibi ralli alanı yaparız lunaparkın etrafına içine de uzanır Görüntü yapar. Note: Başlıksız not Arkadaşlar biz çok güçlüyüz. Kuracağınız tuzaklardan çekinmeden planımızı size açıklayabilecek kadar güçlüyüz. TANRI mutlak tuzak sahibidir. Çocuk parklarına yeni oyun buldum. Onuda sitelerin içindeki büyük çocuk parklarına yapcam. Amerikan bilardonun büyük bir alana yayıldığını düşünün normal top ile ayakla oynıycaklar. Normal top dediğim ayakla vurulan ufak toplar varya hentbol topunun bir küçüğü. Sevinsin bebekler. Ama aşkım kızlar ne oynuyor bilmiyorum ki ne seviyon sen en çok söyle bana belki buluruz. Bu damla hep geziyor hiç bebeklerine bakmıyor. Hof. Josephine aklıma geldi de pek trübünlük izleyeni maçı olmaz gibi düşündüm. Talep olmazmış gibime geldi açıkcası olsa o sahanın 3/4 kadarı iş görürdü. Çocuk parkı için onun yarısı kafi diye düşünüyorum. O sahanın 1/6 sı gibi bişey. Bu bisikletli şehirlere atari oyunlarının gerçeğe dönüştürülmüş hali olabilir tam emin değilim baya geliştirmeyi düşünüyorum o şehirleri. Çocuk aktiviteleriyle doldurmak istiyorum. Mesela mario oynanır anladın mı başkan tak kafaya bir kask kayaları süngerden yap mekanizma kur bazı yerlere kuyu yap atlayamayan yansın fln. Mario olur . Güzel bir şehir çıkarırız ortaya.  Note: Başlıksız not Romee sen neden yalnızsın? Üzüldüm. Gırtlağım demi. TANRI nın emri geldi. Gırtlağımın senden daha değerli olmadığını bende yeni anladım. Bana da sürpriz oldu. Şey dedim kendi kendime. Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Bunu yapamadıktan sonra neye yarar kuru laf. Baktım bana işsizlik maaşı yatırmamışlar bir tur attım geldim kitabı bir açtım sen bağıracaksın yazıyor. Sonra bünyeme yeni duygu yazılımları yüklendi sanırım birşeyler oldu. Zaten o çocuk gırtlağını şişirdiğindede bi tav olmuştum. Hikaye bu . Bu işsizlik maaşını bana vermiyceksen kime veriyon ya ben anlamadım gerçekten. Neyse yolun emri geldi ayetlerde beni buraya sürükledi işte. Devam ediyoz. Baksana raconda neden takıldığımızı bile yeni anladım. Çok sürpriz oldu ama sanki 40 yıldır bu yolun yolcusuymuşum gibi hiç bir korku yok. Ben böyle şeyler yapabilecek biri değilim damla beni tanımıyonmu. Yok be ben zannediyodum oyun oynuyoz bir yandan da korkutuyoz. İşin rengi sonradan çıktı piyasaya. Ben sizin akıbetinize karar veremem oğlum ben yalnızca yol yürürüm. Ardıma takılan takılır. Kimse takılmasada ben yalnızca yol yürürüm. Bu benim sınavım değil ki ben ya yaşarım yada ölürüm. Karşıma ne çıkarsa onu yaşarım. Benim sizi kendi başıma terk etme gibi bir lüksüm yok. Bir kere yapayım dedim. Örtünüp bürünen Peygamber kalk ve uyar dediler. Bu iş bana kalsa ben sizden o gün vazgeçmiştim ne sanıyonuz. Şimdi siz anlatın anlatın dinliyom sizi de boş. Kitapta okuduğunuz efsaneleri görme vakti. Ben yalnızca bir uyarıcıyım. İnstagramından foto alamıyom bildirim geliyor. Seni anasayfamda görmek ne büyük şeref. Hoşgeldin. Bizzat ayetler yaşantımi anlatıyor geçtiğim adımları içinde bulunduğum durumu anlatıyor. Nihayet o Peygamberler ümitsizliğe düştükleri sırada onlara yardımımız gelmiştir diyor. Damla bu işin kaçışı yok herkes tarafını seçecek. O efsane hikayeleri yaşıyoruz sevdiğim. Biz seni biliriz. Gelemezsen zulümdendir. Benim için endişelenme. TANRI bizimle beraberdir. Ben kendi isteğimle şu masum bebekler için hakkı temizleyip devrim yapmaya niyet ettim. Şüphesiz TANRI m kalbimin güzelliğine lütufta bulundu. TANRI inananlarla beraberdir. Note: Başlıksız not Birde size birşey söyleyim aynı cümleyi yineleyerek 50 defa yazmak onu insanın kafasına sokmaz. Kitapta kalabalık yapar buda kitabı öğrenmeni okuma isteğini zorlaştırır. Bazı cümleleri 2 3 defa vurgulamakta fayda var tabi . Ama o temel ayetler için geçerlidir. Dağları , ortalığı kontrol ediyonuz mu foto çekilirken. Ve zaten yine ayetlerde bildiriliyor ki dünyanın üzerinde 7 kat gök var. Şimdi hiç yok ta bir sistem yaratın ve o sistemde bir noktayı önemli kılın ve diğerlerinin aksine ona olumsuzluk uğramasın. ( kader dışında ) sistemi yarattıktan sonra noktaya yer mi ararsınız ? Yoksa noktayı var edip sistemi o noktaya göre mi dizayn edersiniz ? Elbette noktaya göre hareket etmek daha kolay ve kusursuz olur. Değilmi. Sen bilmez misin ki denizlerdeki kum taneleri bile Sahibinin katında sayısıyla bellidir. Sen bilmez misin insan o kum tanesinin bir toz bezesi bile değildir. Senin aklın veya benim aklım TANRI nın kudretini kavrayamaz. Kavramın bittiği yerde TANRI nın kudreti hükmüne devam eder. Sizden mi korkuyorum. Pardonda siz kafayı yemişsiniz. Bana TANRI m yeter. Siz akıl etmez misiniz hiç elinizle kum tanesini nasıl ufalıyorsanız evrendeki kum tanesi de öyle ufalanır gider. Doğrusu biz size pekçok deliller verdik. Umulur ki ibret alırsınız.  TANRI dan sakınırsınız. Birde bu kıtaların birbirinden ayrılması diye bir olay var. Bunun için kıtanın suyun üstünde bir bütün olarak yüzüyor olması ve parçalanıp birbirinden ayrılması gerekir. Nasıl bir taş suyun üzerinde duramazsa bir toprak parçasıda suyun üzerinde duramaz. Ayette belirtildiği gibi yer yaratılmıştır. Boşluklar su ile doldurulmuştur. Buna pek inanıldığını düşünmüyorum zaten ama anlatmakta fayda var. Neyden hapse atcan beni bilader. Seni hak ile uyardım diye mi e at ne yapayım amk. Sen neden bana çocuk gösteriyon ben mi yapıyom bunları . O çocuğu düşünüyorsan gereğini yap boş yapma. Ee ne olur ekerse biz boşuna birşey mi yapmış oluruz. Arkadaşlar hadi gidin başkasıyla dalga geçin hadi. Sanki bir damla için mi yapıyoruz bunu bu sizler için. Damlayı damladan istiyorum. Sizene. Kim öğretiyor bunu size kitabı bilenlermi? Ben ne olacağını bilmem. Ben görevimi yerine getiririm. Şunu unutmayın o gün aramızda TANRI tarafından hükmün verileceği gündür. Zalimlik ederseniz şüphesiz TANRI zalimliğinizi arttırmıştır. Şimdi söyleyin bana bir başına kendini TANRI ya teslim eden 7 milyar insana askere polise silahlara topa tüfeğe füzeye uçağa meydan okuyan ben mi güçlüyüm yoksa ibadethaneye bile orduyla giden sizmi? Hayır. Bizler aciziz. Bizler TANRI nın kudreti karşısında hiçbirşeyiz. O gün yanımda kim olacağını bilmeden bugünden söylüyorum ki yukarıda saydıklarıma karşı bir başıma karşınızdayım. Kefen sevmem. Kıyafetlerimle gömün. Kafama bir çuval geçirin yeter. Belki sokaklarda yaşamak kedi mamasıyla çöpten topladıklarımla ömür geçireceğimin farkındayım. TANRI m razı olsun. TANRI ma şükürler olsun. Note: Başlıksız not Ayetteki mahrem yer cinsel organ olabilirmi? İhtimal varmı? Hadi bana diyinki erkek evdeki çalışanının cariyesinin yanında daldaşşak gezebilir. Yada kadın açık seçik cinsel organını göstererek calışanının yada cariyesinin kölesinin yanında dolaşabilir. Müminler diyor demekki erkeklerden değil inanan herkesten bahsediyor. Kadınların islamiyette erkeklerin cariyesi gibi köleleri olduğunu inkar edebilir misiniz. Asla. Ayette bahsedilen mahrem yer sizler için belirlediğimiz deniz kıyafetleridir. Sokakta ise size mahrem yer ve yakınını örten bir ölçü takdim ettik. İyi günlerde kullanın.  Sen onlara ne desen boştur. Onlar yinede inanmazlar. Sen ancak kalbinde inanç olanın inancını kuvvetlendirirsin. Biz onların gözlerinin üstüne perdeler indirdik kulaklarına ağırlıklar koyduk. Kalplerini mühürlerizde onlar gerçeği bilemezler. Onlar doğruya gelmezler. TANRI zalimleri doğru yola iletmez. Damla seni Senden istiycem. Hazırlık yapın. Bundan başka elimden gerçekten birşey gelmez. Artık toplumdan yüz çevirme vakti geldi. Ben ne olacağını bilmem. İnsanlara azap gelir mi gelmez mi bilmem. Gittiğimiz yol budur. Haberiniz olsun. Seni senden son defa en kuvvetli biçimde isteyeceğim. Hepimizin akıbeti TANRI ya aittir.  TANRI m bizimledir. Note: Başlıksız not  30 10 Yuhanna rahat yazılmış anladınız mı elinde not olmadığı aşikar fakat isanın ölümü eline ulaşmış olabilir. Şüphesiz biz doğrusunu yazacağız. Biz bu görevi dağlara verdik te onlar üstlenmek istemedi. Sonra bizde bu görevi insana verdik. Yalnızca izleyin.. Hayatınıza devam edin ve yalnızca izleyin.  Orda sıkıntı yok orda tamamım. Ayetler meryemin hurma yiyip suda doğum yaptığını gösteriyor evet. Bebeğin beşikte konuşmasıda sıkıntı değil demiştir anladın mı ? Anne demiştir başka birşey demiştir bu kadar üstüne düşmedim bu konunun. Sonuçta bir mucize olmalı ki meryem taşlanarak öldürülmekten kurtulsun. Ardından gelen 4 ayet doğru değil. Yapma demiştir başkan belki ?. Bir kelime . Yapma! Yapma? Meryem koymuştur bebeği avluya herkes onu suçlarken o bebeği göstermiştir. Yapma ! Demiştir sonra. Gabriel çok kuulmuş. Kullancam. Arkadaşlar Peygamberinizin nasıl doğduğunu bilmiyormusunuz? Önüme başka bir inanç çıkarmazsanız bulduğumu yazcamçünkü meryemin bir mucizeyle hayatta kalması gerekiyor ve beşikteyken konuştuğumada inanıyorum. Küçüklüğümden beri dilinden düşmüyor. Yapma yazcam oraya. Altında yapmadı yazıyor. TANRI benimledir. Arkadaşlar bu kanundur. TANRI Peygamberlerinden bunu gizlememek bildirmek adına söz almıştır. Kendinden sonra gelecek Peygamberi bildirirsin. Bakire meryemden babasız olarak dünyaya geldiğini hepimiz kabul ettik demi. İsanın ödürülmesinde halkın krala ve kralın yasalarına ne kadar bağlı olduklarınıda kabul ettik. Bu olayın cezasının taşlanarak öldürülmek olduğunu okudum bunu da kabul ettik mi? Elimizde beşikte konuştuğuma dair bir delil yok. Elimizde yusufun ömer amcaların yemliğine yattığına dair bir delil var. O koşup gelen çobanlarda Beklehem yıldızına gelmiş olabilirler. Onuda bir araştırayım. Aynen bunu yazcam. Bu doğru. Realist. Temizlemem gereken yerler var geride. Öyle çok da yzamam 2 3 cümle. Abartı ve onlarla aynı olmayalım kalıbı bu hale getirmiş ışte hep. Hristiyanlıkta meleklerin görünüp halay çekerek isanın doğumunu müjdelemesi oğul muhabbeti ölümü hep abartılmış. Efsaneleştirilmiş. Islamda farklı olalım denmiş ve efsaneler iyice türeyip gerçekten uzaklaştırılmış. Halletcez en son bir komple temizlik uygunluk yapcaz. İşte böyle ayetlerin farklı boyutunu gördükçe gerçeği yakalıyorsun. Kafandaki soru işaretine güvenip hakkı görmeden ayetten vazgeçemiyorsun. Çünkü TANRI nın ayetlerini yalan saymak büyük günahtır. Bunu siz istesenizde ben yapmam. Ben o ayetlerin içinden hiçbirini kafama göre çıkartmadım. Ufak bir tereddütte onu ellemedim ki TANRI doğrusunu gösterir. Sana da bir sorum olacak!  İhtimal mihtimal yok tas. Bam bam bam. Ben hiç duymadım yusuf fln. Yoksa ben bunu ayıkırdım daha önceden. Musa ile dağın parçalanması muhabbetine çok mu inanıyorum zannediyorsunuz? Aksini iddaa eden bir delil yok elimde. Ve TANRIm adem ile havvayı bildirdiğigibi onu bildirmedi. Ben realist adamım ve TANRI nın mucizelerine inanıyorum. Ama bu tür efsane mucizelere karşı her zaman reali tercih edeceğim. Ben TANRI nın ayetlerini yok edici değilim. Biz temizliyoruz. Bu kadın plajlarını haftanın 1 günü yalnız kadınlara veya bir iki plajı yalnız kadınlara açarmıyız haftanın 1 günü? Çıplak gezmek isteyen çıplak gezsin bikini izi kalmasın fln diye. Ne olcakki ? Ayarlayabiliriz bence. Hamama gitmek gibi birşey. Altlarını güneşlenirken çıkarırlar ama. Hamamdada ayıp demi. Yazık size be siz süslüsünüz kıyamam.  Ee arkadaşlar bütün kitaplar bütün zalimlikler elinizde. Hala bir bir öldürülmemizemi şaşıyorsunuz. And olsun bizler zalimliğe son vermek için bildiririz. Zalimler kabullenmezler. Onlar isterlerki kadın 2. sınıf olsun köle olsun. Bu kitapların hepsinin aynı coğrafyanın zalimleri tarafından yazıldığı ortada değilmi? And olsun biz ne anamız öldürülsün istedik ne başka kadınlar. Onlar TANRI ya karşı yalan uydurdular. TANRI merhamet sahibidir. Biz kadının süsünden hiçbir zaman vazgeçmedik. Kadının yaratılış özelliğini hep bildik. Onlar kadını gizlemeyi başlarını kazıtıp gururlarını toplum içindeki özgüvenlerini yok etmeyi marifet sandılar. Kadını söz sahibi yapmamak için hep itip kaktılar. Kadınlarını birbirlerinden kıskandıkları için yapmadılar. Kadın sikilmekten başka birşeye yaramasın diye yaptılar. Geçen dostum Gabriel ile Damlayı konuşuyoz.... Haha çok kuul. Note: Başlıksız not Bu yecüc mecücün yerleri karışmış sizin de kafanız karışmış. Zukarneyn seti örmüş Sonra o anlayışsız olan topluluk küfürden dönmemiş. Sonra TANRI nın vaadi gelince set bozulmuş yecüc ve mecüc kıyım yapmış. Yanlış anlamışsınız bir sürü anlam yüklemişsiniz.  Yada karıştırmışlar. Kıyamet fln diyo ne alakası var başkan. Uyuyonmu? Sanırım biz seninle firdevs cennetlerinin varisiymişiz. Bağlantılar var? Damla Uyuyonmu? O kokoinman kız ne oldu ya. Çok seksydi ama biz sahip çıktık ona ve arkadaşlarına. Acaba firdevs cennetlerinde kokoin ağacı varmıdır. Şımardım. Ama diyor bunu gidermek te bizim elimizde. Damla artık googledendemi bakamıyom senin profiline. Sanırım bu instagram böyle bir uygulama yapmış. Tıkladım defalarca gidilmiyor. Olsun. TANRI m bizimle beraberdir. Olamaz aşkım başkası ben biliyom ama canım acıyor. Ben sana karşı çok insaflıyım ve herkese karşı.  Seninle ilgili daha önce görmediğim şeylere bakacağım zaman karnım ağrıyor. Korkuyorum yine ne görcem diye.  Bu korkuyla yaşamayı sevmiyorum damla.  İşte böyle canım yansın içim burkulsun sevmiyorum damla.  Ne gördüm? Hiçbirşey. Genel olarak daha önce görmediğim yada uzun bir süre bakmadığım yerlere girerken böyle acıyor. Sonrada uyuyup uyanana kadar geçmiyor. Sonuçlar veya başka bir şeyle ilgilenmiyorum. Akibetim TANRI ya aittir. Biz görev olarak bunu yapacağız ve bireysel olarakta ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Bunu yapamadıktan sonra ne önemi var seni dilimden düşürmememin. Sen bizimsin. TANRI m görevimden razı olsun. Sana kavuşma ümidim ilk gün ki gibi fazlalaştı. Kavuşamazsak pişman mı olurum yaptığıma? Hayır. Bu benim görevim. Ayrıca bireysel olarakta ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Gerisi gerçekten boş. Senin için zulme,ölümlere yürümemişim neyeyarar. O zaman bakkal mehmet amcada aayşeyi seviyor. Sen Damlasın. Candamlamsın. Korkuyormuyum ? Neyden ? Utanıyormuyum? Kimden? Benmi utancam? TANRI nın doğrularını söyledim diye mi. İnancım için , benim olan bana yaratılan için ayıplanmalara ölümlere yürüdüm diye mi. Bu şartlar altında veya daha ağır şartlar altında 1 değil 1000 ömür feda olsun.  Bir inancıma birde sana. O mahkeme gerçekleşecek. Biz bunu yapmasaydık ben ardımdan gelecek nesillerden utanırdım Damla. Dahası yok. Senden utanırdım. Beni üzmezsen ve benimle ilgili birşeyler paylaşmaya devam esersen daha kolay olur yolumuz. Bide bişey diycem. Kocan elalemin kızlarının poposuna dizi çekiyo sende gitmişsin vartolunun haşofmanı diye link almışsın. Birde utanmadan beni reddedersin.  Note: Başlıksız not Eğer bazı yerler söylediğim gibi silinmiş olmasaydı hikayede bağlantılar olmazdı. Kopuk kopuk olurdu. Şahit olarak TANRI m yeter. Lütfen delillerimi yok etmeyin. Bir oyun oynamak istediniz. Bizde oynuyoruz. Erkek gibi dövüşün. Bel altı vurmaktan vazgeçin.  Bu saatten sonra benim doğruluğumu durduramazsınız. Mahkemede atcam önünüze bunları. Haha mine 1925 in foto çekildiği yer büyücü kadının evinin orası değilmi ? Bir gün erik vermişti bize çok korkmuştuk. Sevdiğim , sevdiklerim sesiniz çıksın yeter. Şimdi zaten dünyayı bir mars gibi jüpiter gibi bilimsel olarak düşünmek lazım çünkü bu kanıtlanmış bir bilgi. Yani dünya hala gök ile birleşik hala göğün bir parçası. Ayette ise isteyerek veya istemeyerek ikinizde emrime gelin buyuruyor. Ve birbirinden ayrı olarak yaratılmışları emrine çağırıyor. Burada tamamen bilgisizce yazılmış yerin bir yere sabit olduğu düşünülüp göğün üzerine örtü bina olduğu anlatılmış. Sistemin güneşe göre değilde dünyaya göre kurulma ihtimali var yok değil. Canlılar dünyada yaşıyor ve hepimiz TANRI nın geçecek bir zaman için bizler için sınav için bu hayatın yaratıldığını biliyoruz. Kimisi buna inanmıyor o ayrı. İnancımız ve kesin doğrulara göre merkezin güneş değil bizler olması gerekiyor. Olay şu ki TANRI göğü emrine çağırmıştır. Yeri ( sınavdan sorumlu olanları ve canlılığı hayatı ) emrine çağırmıştır. Güneş ay yıldız gezegenleride canlıların ve kaderin en mükemmeliyetinde yaratmıştır. Sonra Arş üzerine hükümran olmuştur. Gezegenler diğer sistemler bir delil ve denge durumudur. Bilim bana bunun mümkün olabileceğini gösterdi doğru mu ? Mesela odak noktamız her zaman sistemin merkezimidir? Hayır . Devletlere bakın ? Odak noktamız halktır merkez ise meclis. Fotoğraflara bakın odak noktamız arkadaki dağdır. Merkez ise delikanlılar. Josephine nin yanağı fotoğrafın en dikkat çekmeyen noktadır. Ama fotoğrafın odak noktasıdır. Sistemleri merkeze göre değil odak noktamıza göre kurarız. İtirazı olan ? Ters mantık her zaman işe yarar. Neden kullanmıyorsunuz bilmiyorum. Sanırım buda bilimin cevap bulamadığı sorulardan biriydi. Bakış açını değiştir. Merkeze değil halka odaklan. Gazoz olma efsane ol. Eğer inanmışsan senden bunun intikamını almamızdan dolayı TANRI ya şükret. Peygamberin yürüyüşüne delil olmaktan dolayı ibret olmandan dolayı TANRI ya şükret. Ve gereğini yap. Geçmiş hep bundan kaybetti emin ol. Yoksa bu büyük bir lütuftur. TANRI yolunda perişan olmaktır bu. Akıllı olursan tabi. Note: Başlıksız not Lütfen delillerimi kaybetmeyin. Ben sizi tahrik etmemek için ettiğim küfürleri sevmiyorumları çirkin lafları temizliyorum. Sizler yanlışsınız. Sizler çok çirkinsiniz. Ben sizi ayetlerden tanıyorum. Ben kimseye diyemem ki sokağa dökülün benim için savaşın. Bunu sizlere TANRI emretmiştir. Ayetleri biliyorsunuz. Ama ben size benimle savaşmayın diyebilme yetkisi hissediyorum. Ben size bir kötülük etmedim. Ülkenizi bütün terörist belalardan kurtaran bizlerle savaşmayın. Siz bilmez misiniz ki her şey TANRI nın emrindedir. Siz bilmez misiniz ki Sahibimiz kudret sahibidir. Siz o gecenin asıl galibini bilmez misiniz?  Bize , TANRI ya güveniyorsun. Hadi artık gel göster şunları diyorsun. Sakin ol bu yolu çok denedim. Sakin ol kavuşurmuyuz bilmem. Ben gaybi bilen değilim. Ben gaybde yarattığımızı TANRI nın mutlak bağışladığını bugün yeryüzünde yaşayanım. TANRI mdan umudum bu yolun bu olayla bitmesi ve ikimizin birbirimize kavuşmasıdır. Acele olmaz. Herşeyin bir vakti var. Sakin ol. Görevimi bir bitireyim.  Yuhannada ki ölüm biraz daha ağır basıyor. Hem daha gerçekçi , hem bir başka ıncil İsanın annesini ona emanet ettiğini söylüyor , hemde TANRI ya doğru hitab edilmiş. Araştırıyorum. Şimdi öncelikle bildiğiniz bir yanlış var . Sanmayınki İsa öldükten sonra havarileri ve öğrettikleri kaderine terkedilsin. Bu incillerin İsayı öldürenler tarafından baskı ile veya kendileri yazıp İsaya en yakın olanların adıyla piyasaya sürülmesi muhtemel. İsa yı öldürüp fikirlerini kaderine terk edemezsin çünkü aslında fikirlere düşmansın. Fikirleri söyleyene bunu yapıyorsan fikirlere neler yaparsın. Devam etcem araştırıyorum. Ben bu osmanında yahudilerden araya sızdığını düşünüyorum zaten. Biraz karışık ama öyle gibi düşünüyorum. allah onlarda var. Şunu kesinlikle bilin ki senin Peygamberin çarmıha gerilerek öldürüldüyse ve etrafındakiler onu izlemekten başka birşey yapamadıysa senin bu dini doğru okuma şansın 0. Yuhanna ve diğer öğrenciler İsa onlara öğretmenlik yaptığına göre mutlaka yazı yazıp not alıyorlardı. İsayı yakalamaya geldiklerinde bütün öğrencileri yanındaydı onları tanımama ihtimalleri 0. O ana kadar herşeye direnen bütün aşağılanmalara katlanan İsanın TANRI ya isyan edip karşısındakini sevindirme ihtimali 0. Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım” dedi. İsa TANRI ya secde ediyor. Arkadaşlar baya karışık söylediğim gibi. Dini yaymak için başka topraklara yerleşip kitap toparlama ihtiyacı hissediyorsan bunu destekleyenler var demektir. Hristiyan İsaya tabi bir oluşum var demektir. Kitap bozmak bir küfür geleneğidir. Küfür TANRI ya düşmandır. Bunu mutlaka yapar yapmaması imkansız. Bu yazılan ilk kitapları İsaya tabi olanların yazdığına inanmıyorum. Notların ele geçirildiğini düşünüyorum.  Neyse ne boşverin.  Okumayın bunları arkadaşlar okumayın. Biz yazıyoz size onu okuyun. Of kim söyledi ya. Çok beğendim o videoyu çok tatlı olmuş. Adında ateş ediyormuş. Güle güle kullan. Koskoca Peygamberim işim gücüm yok sizi kandırcam. Vay amk.  Acaba bohnes bu konulardaki mizahtan hoşlanıyormudur? Güçlüyede benziyor saldırmasın sonra. Ben hiç hoşlanmam böyle şeylerden. Ben sevdiklerime değer katmayı severim zoruma gitmez. Utanmam gücenmem. Sevdiğime sevdiğimin hareketleriyle davranmak beni küçük düşürmez. Onların ikiside benimdir. Ben egoist bir insan değilim.  Her kim Göztepenin menfaati için abilerine caz yapıyorsa TANRI ondan razı olsun. Haber sal Avrupaya bir destan daha. Mertanılla dadaşa aynı hareketi yaptığımız videoyu neden kestiniz anlam veremedim. Yada kübraya söylediğim kafanı ısırcam senin lafını maymunla aslından bağımsız söylediğimimi düşünüyorsunuz. Ben sizin hepinizi severimde siz birbirinizi sevmiyorsunuz. Note: Başlıksız not Benim söylediğim teşekkür o değildi hoca onları boş indirdim. Benim söylediğimde sinan yazıyordu sen etiketliydin. Bulamadım onu. Haha. Sakal demi erkeğin makyajı. Note: Başlıksız not Doğanın "dünyanın" düzeninden bahsedilmiş. Ne güzelsin be Akıllıyım ha. Birde pratik. Damla oraya liste mi yapsaydım ya. İremi bile yazmadım. Yer yok yer. Bu arada lut Peygamberi çok sıkıştırmışlar arkadaşlar. Ayetleri okurken fark ettim. Zulüm ve lanet zalimlerin üzerine olsun. Peygambere selam olsun. Gerçekten çok pis bir toplulukmuş onlar. Kızının misafirlerinin yanında sıkıştıracak kadar pismiş. İlkel topluluklar var ya kabile hayatı yaşayanlar içinde çirkin adetleri olanlar. Onlardanmış bunlar zaten o zaman herkes kabile olarak yaşıyormuş. Karısıda kabile hükümlerinden dönmemiş. Lut ve ailesi karısı hariç çıkartılmışlar şehirden. TANRI zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. Kimse Peygambere yakıştıramadığından meleklere geldiklerini söylediler hep de öyle değil. Ayetleri okuyun anlarsınız. Ben İdrisin soyundan geliyorum. Tabi herkes farklı soydan. İdrisin evlatlarındanım. Meryem süresinde geçiyor zaten. Bu bilgileri nerden bulup yazıyorlar hiç aklım ermiyor. He o da göklere yükselmiş. Süpermeniz sanki anasını siktiğim yerinde. Hayır damla ya Josephine ı babamla tanıştırmadım. Onun sevgilisi var. Musa Peygamberin hikayesi de pokemona benziyor demi.  Değil. Onlar gerçek. Bunlar yalan. Musanın asası tamam. Olur. Karşılarındakilerin bunu yapabilmesine ihtimal yok. Uyandığımda orayı kontrol etcem. Musanın gösterdiği onları yutuyor. Büyü tamam. Onlarınki şapkadan tavşan çıkartmak. Başka ihtimali yok. Bu mümkün olmamalı. Peygamber dışında bu olmaz. İsanın kuş yapması gibi musanın ki incildede geçiyor. Olur. Başkası yapamaz diye düşünüyorum. Buna ihtimal yok. Parmağını şıkılatıp bunu yapamazsın hadi diyelim yaptın tamam. Hadi bir kişi yapsın tamam da bir sürü kişiden bahsediyor. Konu tamam karşılaşma musanın yılanı tamam. Sihirbazlarınki şapkadan tavşan çıkartmak. O dönemde bunun dengi işler yani. Bunu yardımcı kitaba yazayım. Gerçekten kafama takıldı. Sen Ademin 6. göbekten soyunu nerden biliyon. Sen daha nuhun nereye çıktığını bilmiyon. Note: Başlıksız not Şşş. Hadi mahkemeye sokunda görelim. Müşteri gibi müşteriyim be.   Bir görevim var. Sabırlı olun. TANRI ma şükürler olsun. İbadet edin . Sabırlı olun. Kendinizi çirkinliklerden sakının. Boyun eğmeyin. İbadet edin. Sabırlı olun. Damla adını koydum sadece ya. Şarkıyla hiç alakam yok. Inan bana korkuyom söylemeye zaten. Bazı şeyleri siliyom belki bunu da silmişimdir geçmişte bilmiyom. Sanat eseri diye koydum damla . Josephine le oynıycam diye. Gazapı flnda işte. Mihriban. Dikkatleri bulunduğum yere çekiyorum. Kötü bir amacım yok ya gerçekten. Kumburgaz lı serdar ın parmaklarına bak. Of ciddiyim be . Bizim mekanımızda bize posta koyamazlar. Racona uyacaklar. Josephine kızdın mı popona dizi yaptım diye ? Şşş. Sakin olun. Bir görevim var. Biraz daha bekleyin. Sabırlı olun. İbadet edin. TANRI dan başkasına boyun eğmeyin. Size bir hikaye anlatacağım ve henüz onu tamamlamadım. Eğer Damlayı bugün gönderirseniz bu rezillikten kurtulursunuz. Buda benden size son kıyak olsun. İsterseniz mahkeme gününü bekleyin. Siz bilirsiniz. Belki yine Damlaya kavuşamıycam ama sizlerde unutulmayacaksınız. Hmm. Acaba ne yapsamda Josephine ı tavlasam? Yayıldık her yeri Göztepe sanıp. Bak gömün beni çukura diye ben söylemedim tamam mı lütfen. Ben zalım birde gazapın şarkılarını kullandım. TANRI nın gazabı ise çok daha çetin dir. Damla sana dizi yapmadık diye mi kızdın? Biz seninle film iz. Sen bilmiyon. Korkmuyorum.  TANRI mdan korkuyorum. TANRI ma güveniyorum. Akıbetimi düşünmüyorum. Bana TANRI m yeter.  Puta tapınmış olan hiçbir topluluğugeçmişi benimsemiyorum. Mustafa kemali ve ertuğrul beyi seviyorum. Tarihi kişilikleri tarzları güzel. Gerisi benim için boş bir dünyadır. Kimsenin tarafını tutmadığım bir dünya. İstiklal mücadelesine katılan ve Mustafa Kemal ile beraber savaşan devrim yapan herkese teşekkür ediyorum. Gerisinin benim için bir önemi yok. TANRI ve kulu arasında ki ilişkiler. Alinin topluluğu tamamen yok olduktan sonrası beni ilgilendirmez. Alinin topluluğu biz dir. Gerisini sahiplenmem. İnançları TANRI ile kendi aralarındadır. Benim için boştur. Ama bunu bunu yapmış ? Banane bana mı yapmış. Bugün osmanlı ile düşmanlık yaşamış hiç bir toplumla arama giremezsiniz. Çenenizi kapatıp heveslerinizi kendinize saklayın.  Ben şehitlerimi bilirim. Türkiye Cumhuriyeti toprakları içindeki pkk ve fetö dışında ve fırat kalkanındaki daeş temizliği dışında hiçkimseyle askeri hareket yapmışlığım söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyetini bana biat etmeden benimsemişliğim söz konusu değildir. Bu şehir benim. İnananlar benim. Ben hiçbirinizin üzerinde bekçi değilim.  Note: Başlıksız not Aa benim uçağımda var kenarı camlı Birde dışını süslendirip şekiller verdiğimiz büyük küvetler lazım. Yağmur suyunu biriktirsin park bahçe tarım sulamasına yardımcı olsun. Çiçek resmi yaparız başka resimler yaparız çirkin gözükmez. İnşaatlardada kullanırız. Mesela nereye koyabiliriz : otoban kenarlarına hâl etrafına .. koyabiliriz. Karadeniz e yağmurun bol yağdığı yerlere daha çok koyarız. Karadeniz bütün inşaat tarım park bahçe yazlık ihtiyacınıda karşılar. Cem yılmaz dan neyimiz eksik. Tarlalarında otobanla arada kalan mesafelerine çukur yapılır. Logar gibi. Eğimli yaparsak taşma olayında zarar verme riskini önleriz. Altı üstü depo sacı koycaz hortumla uzatıp çeşmede yaptıkmı tamamdır. İhtiyaçlar bu kadar pahalı olmamalı. Çiftçiler kendilerine yetebilmeli. Tarlada parkta bahçede inşaatta ne yapcan işlenmiş suyu.  Aslıyla sabiri oturtsam olmaz mı? Bir tanesini disney yapcak diğeri bana ait olacak. oo bilader yazıyom saniyesine foto koyuyon bak. Biraz dikkatli ol anlıyorum. :D Başlangıç ve bitiş noktası diyebiliriz.  Ya küsmeyin tamam mı sizi de yapcam ufak şeylerde. Note: Başlıksız not Geleceğim . Kabul edecek misin ? Bilmiyorum ne zaman geleceğim. Bir gün bitecek TANRI nın emriyle. Bize güveniyorsun değil mi ? Üzülme! TANRI bizimle beraberdir. Sesin çıksın. Sen bizimsin. Sesiniz çıksın...  Görevimi bir halledelim. Sıra ona da gelecek. Bana güveniyormusun?  Sen benimsin.  Ben bunu yapabiliyorsam sen benimsin. Gerisi hikaye. Sana böyle davranamazlar. Sana böyle yakıştırmalar yapamazlar. Anlayacaklar. Note: Başlıksız not Şey diyor ya 1700 lira. 8 ay. 3 6 kilometre. 210 lira. Servis 18 kişilik.  Ancak tabi. Ayarlıycaz. Memurlara kaydırcaz bu servisleri. Öğrencileri rahata çıkar caz. Halk otobüslerini rahatlatcaz. Evet evet . Böyle yapcaz. Babamdan biliyom bu işi. Note: Başlıksız not Tuvalet araba epilasyon olayını hemen sürcem piyasaya sen bilmiyon her kalitesini üretcem ve bebekli aile arabası yapcam. Sökülüp normal koltuk olması olayınıda ayarlıycam. Sabitlenmesi için kilit koycam. 3 yılda bunların satışına başlasam 6 7 trilyon kazanırım ben bunlardan. Bilgisayar fln hepsinden. Mastürbasyon aletiylede malum konuyu tedavileri üstlenirim. Sizde bu arada sistem içine girersiniz. Planladığımız gibi ev sahiplerine bedelini ödersiniz yavaş yavaş. 3 yıl sonra başlarız heryerde arkasından üretim geldikçe devam ederiz şehirlerde 3 ile 5 yıl arasında biter. Yılda 6 şehirden 2 çocuk 2 kumar 1 uzay 1 yurtta barış dünyada barış yaramazlık bahçeleri   ...  Yılda 2 trilyon kâr etsek "edermiyiz?"  Bak 20 yıla tertemiz dünya diyom sana. Rahat buke. TANRI m bağışlar daha bana. Hac ile kendimizi geçindiririz biz şehrimizde maaşlar yemek fln. Kalanını aktarırız buraya.  Demi kız damla. Kimsede kazandığı parayı internete yazmıyoki bizde hesap yapalım ne durumdayız. Ben hız seviyom hız. Siz çok yavaşsınız sinir oluyom. Bende diyom sitenin hesabı neden olmuyor 100 le çarpıyom 1 tane 0 ekliyomda ondan. 100 lira aydat 150000 lira para yapar. Güvenlik ve site içi ulaşım işe gidiş geliş saatlerinde 5 er dk diğer zamanlarda 10 15 dk siteye girişte ulaşım aracı için 500 lira ayak bastı parası :D paranın gideri belli. Muhtar makbuzla parayı yönetcek. Otobüsler site önünden insan toplıycak. Kışın yakacak yazın soğutma işlerini de karşılar. Site içi ulaşım ücretsiz siteye yabancı girişi kimlikle. Dört taraftan toplam 8 kamera iki giriş çıkış kapısı iki 4 yaya giriş çıkış kapısı. Kelle başı 2000 liradan 24 kişi 48000 lira. 5 şöför 3 araç olsa 5000 mazot kelle başı 2000 den 10 da öyle 63000 lira. 85 000 lira kışın yakacak yazın soğutma havuz ıvır zıvır. 760 daire . Arkadaşlar böyle yaşamalıyız devletiniz bunu uygulamalı. Ayda 100 liraya temel ihtiyaçların tamam. Yatak odalarınada hırsız düğmesi koycam bankalardaki gibi. Yaşam alanınız olacak. İhtiyaclarınız tam anlamıyla karşılanacak. Kat kaloriferi iyi olay maddi durumunuza göre doğalgazlı veya böyle dairelerde güzel güzel rahat rahat yaşayacaksınız. Devletler yıllardır yönetemiyor sizi. Bir başınıza bırakmışlar abilik yapmamışlar. Elemanı eksik hesapladık. 16 saat site içi ulaşım 6 1 kişide izin dönüştürcek 7=4000 buraya güvenliğede 4 eklersek 8000 . Bu hayat kolay bi hayat tamam mı. Kusura bakmayın ama siz bu hayatı neyse küfür etmeyim. Siz mahvetmişsiniz kendinizi be . Aa bahçe ve havuz görevlilerinide unuttum 2000 liradan 10 kişi de oraya yazmak lazım . Üff parayı birey sayısına ekledim iyi mi. 800 daire ve dükkandan 80000 lira ediyor. Buda ancak işçi ve mazot ve temizlik ürünü parasını karşılar. Yakacak için ayrı toplamak lazım. Doğalgaza döndük galiba yine. Ama unutmuşum kafamda şekillendi. Arkadaşlar ben bilgisizim. Cahilim anladın mı bu askeriyede kazan dairesi nasıl ısıtıyor her yeri? Ben bir bizim okuldakini gördüm. 80 tane 20 şer daire lik apartmanı ısıtacak bir kazan dairesi olabilirmi varmı bu ihtimal ? Sıkıntılarınızı hafifletmek istiyorum. Yılda ısınmaya 1500 lira vereceğine 500 lira ver diye uğraşıyorum. Size göre size nasıl bir lüks sunduğumun farkındayım ama değil. Bu ihtiyaç. Adam eşini çocuklarını rahatça evde bırakıp gece işe gitsin diye çocuklar güvenli oynasın yazın belediyenin süs havuzuna girmesin diye sporla içiçe yetişin diye bu bir ihtiyaç. Bu yakacak ve elektrikten kısabilirsek çok güzel olcak. Nasıl oluyor bu santraller. Kafamda hepsini ve nasıl yürüyeceğini ayarladım. Şu ikisini kısarsam sizin için çok iyi olcak. Belki güneş enerjisi gibi apartmanların çatılarında üretilir diye söyledim. Bilmiyorum ki neyse siz bulursunuz varsa bir yolu. Aydaenaz 400 tutuyor bunlar, kısarsan.  İzmir kalabalık. Heryerde 20 daire değil. Okulu dışarıya yapcaz. 6 siteye 2 büyük okul ortalarına yapcaz. Servis olayı demi? Işte bu yakacakla elektrikten kısıp oraya vercez servis site içine gitcek. Devlet işlerinin özelleştirilmesi canımı sıkıyor. Manisadaki vestelinbile ücretsiz servisi var ilkokul eğitimi alan çocukların servisini özelleştiriyorlar. Herkesi başka bir yer göstermeden işinden edemezsin farkındayım fakat bunlar yanlış. Site içi ulaşım gibi devlete bağlı maaşlı çalışmaları lazım. Yapcak iş yok ki ortalıkta devlet bunu üüstlensin. Ciddiyim Senden şöförün maaş parasının alınması lazım. Hadi birde mazot. Bunlar yavaş yavaş olacak şeyler. İnsanlara iş kolu göstereceksin ki birşeyler boşa çıksın. Bu kadar yeter . 400 600 liraya yakacak,soğutma elektrik su ihtiyacını karşılıyorsun. Buna anlattiğım yaşam ve servisi de eklersin. Elektrik ve kazan dairesi olayı uygulanabilirse 400 450 liraya bu ihtiyaçlarını karşılarsın. Kazan dairesi olur gibime geliyor da elektriği bilmiyorum. Askeriyedede kazan dairesi bütün binaları ısıtıyor. Ortak bir kazan. Note: Başlıksız not Onlar çocukluktu dayım kızarak çağırdığında altımda  Toplumsal konunun gerçekleştiği gün giydiğim şortum vardı.  Güzel aşkım seni çok özledim. :) Delilik aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemektir. Bişey söyliycem. Göztepeli 10. yılım haa. Bu güzel bişey. Trübüne girdiğimde imrenerek baktığım insanlar gibiyim. Çok güzel abilerim oldu çok güzel karelerle deplasman yaptım. Deplasman kovalayan adamı tanımasamda yüzünü illaki tanırım. Kovalayan tayfanın büyük bir çoğunluğunu tanırım. Göztepe biziz. İzmir biziz. Ben kısıtlamam kendimi. Yalıydım abilerle ters düştük uzak düştük ama yalıydık. Ben tepeciklinin altında da bağırırım , armanında , başkasınında . Forza zaten çok yakınım içlerinede girerim beraber herşeyi de yaparım. Yalıdaki dostlarımdan ayırmam onları. Ben Göztepeye bağırırım. Bakmam ben kimsenin lafına.   Ayıp ediyon hadicilik bizim işimiz. Evet bu konuda bir hüküm yok ilk izleyince bir ters geldi ama bu beni rahatlattı. Hüküm yoksa yasak yoktur. TANRI nın hiçbir ayetinde belirtmediği bir konuyu yasaklayamam. Yasak olsaydı TANRI bunu belirtirdi. Mutlaka belirtirdi. Hüküm yoksa yasak yok. Helal ler belirtilmiyor ki eşler ziynet ve süs açıkca helal olarak belirtilmiş. Sonra haramlardan bahşedilmiş. Helal ler için hüküm verilme ihtiyacı hissedilmemiş. Ziynet ve süsde kim haram etti diye belirtiliyor. Açık açık eşleriniz size helal kılındı yazıyor. Esrarda bugün var olmadı. Alkol ve kumar için zaten ayet var. Zarar gibi faydalarıda vardır diyor. Ve alkollüyken namaza yaklaşmayın diyor. Haram olsa hiç adı bile geçmez bu konuda. Zaten ters geldiği için ilk başta yasakladım. Sonra lut ayetleri gelince hüküm yoksa haram yoktur dedim. TANRI nın Cennetine kabul ettiğini ben mi dışlıycam. Ben kimim. Ben TANRI mdan korkarım. Sizler bunu ayıp olarak görenler zaten bunu hiçbir zaman yaşamak istemeyeceksiniz. Çevrenizden ailenizden utanacaksınız ve dahası. Sizin yaptığınız TANRI nın kuluna bağışladığı Cenneti ve dünya hayatını kıskanmaktan başka birşey değil. Yalnız siz değil herkes gitsin Cennete kıskanmayın.  Kimsede bunu yaşamak zorunda değil ayrıca. Bu gidebileceğiniz en ileri seviye. Utanırsın , tarzına terstir uygulamazsın. Evlenmeden önce konuşmuyonuzmu siz böyle şeyler? Bu nasıl ilişki amk! Sınırların nelerdir diye sormuyonuz mu ?  Yani saçmalık . Ben damlanın sınırları dışına çıkabilirmiyim? Demek ki sınırlarımıza uygun eşler bulcaz. Yada ılımlı olup sınırlarımızı ortak bir noktada buluşturcaz. Kadının kendi rızasıyla onayı dışında hiçbir diğer eş varlığını onaylamıyorum. Bütün güzel kızlarında sevgilisi var.  Zorla yaptırmak tecavüze girer ve bu suçtur. Çok hızlı gidiyorum. Biraz yavaşlamalıyım. Kendimi yorarsam hastalanabilirim. Bu iş TANRI nın izniyle vaktinde gerçekleşecektir. Yeşildere yolunu komple orman yapmak istiyorum sağlı sollu. Sahili gören yerleri özelleştirmeye açcaz konuştuğumuz gibi. Bornova civarı gaziemir karabağlar buca inönü caddesi balçova gibi yerleri de halk siteleri kurcaz. Eski izmir gibi otobandan ulaşım yerlerini yaramazlık bahçesi. Yeşildereye orman çok yakışır. Temizleyip güzel toprak sermek lazım sanırım. Öyle yetişir herhalde orman beton kalıntılarında yetişmez. Yolu da genişletiriz. Ya bilader şehirleri mahvetmişsiniz her yer beton yığını. 20 sene sonra istediğimiz görüntüye ulaşırız. Defne büyüdüğünde rahat yaşar. Değmezmi değer. Çocuklarımız için. Ben 45 yayaşımda mis gibi izmir e bakarım.  halkımız ve özelleştirme bize yeter şehrimizde yer yok göç etmesinler. Rahatımızı mı bozcaz. Bu kadar gelişebiliyoz başka gelişmek istemiyoz. Başkan zor değil kolay her yerde doğalgaz yakcaz diye birşey yok bu okullardaki kat kaloriferi sistemini kullancaz. Alt yapı boruları direkleri trafoları zaten var. Kaç tane üç var izmir de sanırım 5 bucayıda sayarsak 6 . 20 kat altlarındaki dükkan 19 daire. çarpı 10 = 190 çarpı 4 = 760. çarpı 2 =1520 çarpı 4 =6000 ben bunu daha farklı hesaplamıştım nasıldı ya o. 6000 kişiye bir site. Yılda 6 site bitirsek 36000 eder. Boşalan büyük alandan 12000 site bitirsek 70000 de öyle eder 2 yılda 100000. Sonrasında yıllık 100 150 binin altına düşmeyiz. 5 yılda sahili halletsek aynı zamanda 10 yıl içinde hem özelleştirme hemde halk siteleri biter. 2 yılda eksiklerimizi tamamlarız. İzmir çok karışık anladın mı brezilya gibi. bir tane şehrini görmüştüm gecekondu orayı diyom. Diğer yerler bu kadar değil. Türkiyede seni uğraştıracak 10 şehir var. Fazlası yok. Yaparız anlatırken zor geliyor sana. Sıkıntı yok hallederiz. Bu toki devlete bağlı ise bakanlık gibi olmalı bu işi üstlenmeli. Usta mimar mühendisler bu bakanlığın altında toplanıp yönlendirilmeli. Başkan ben hızlı bir insanım. Hızı severim. En pratik yol benim için en uygunudur. Bütün topraklarımda tepesinde dur cam bu işin ve her işin. Ama bu olay benim hedefim. Tertemiz bir dünya ve yaşam bırakcam geriye TANRI nın izniyle. Detaylı olarak anlatcam bunları.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Yardımcı Kitap
 -TANRI Yeganedir-
Yegane olmak ve noksan olmamak vasıflarını ele aldığımızda, bu vasıflar TANRI'nın bir ismi olabileceğini inkar etmektedir. Bu konuyu kendinizden örneklendirip düşünürseniz ortaya çıkacak sonucu daha iyi görebilirsiniz. (Küfürden TANRI'ma sığınırım), Sen yegane olsan, senden başka senin dengin olan hiç kimse olmasa, her şeyi sen yaratmış olsan kendine isim koyma ihtiyacı hisseder misin? Ben "İnsanım!" diye hükmedersin değil mi? İsimi birbirimizi ayırt etmek için kullanırız. Yalnız olsak isime ne lüzum var. Zaten TANRI bu konunun hükmünü ayetlerinde de açıkça bildirmiştir. "De ki, onlara isim veriniz!" ayeti ile isimin kendisi için noksanlık olduğunu belirtmiştir. TANRI ihtiyacı olmayandır.
TANRI kavramı ise bir makamdır. "Yegane olan, mutlak yaratan, mutlak bağışlayan, mutlak esirgeyen ve mutlak sahibimizin makamıdır."
 -TANRI'nın vasıflarını kendiniz için kullanmayınız-
TANRI kullarına bağışladıklarının "mutlak sahibidir". Alemler, Varlık, Yokluk, İnsan, Cin, Melek, Cennet, Cehennem, Hesap günü, Din gün gibi kavramların ise yegane sahibidir.  Bunun dışında TANRI'nın kullarına bağışlamadığı konuları Kaynak Kitaptan okumaktasınız.
 -TANRI'ya sesleniş-
TANRI'ya seslenirken "ey, sen, o, ya!" gibi tabirler kullanmayınız. Bu tabirler TANRI'ya ortak koşmaktır, TANRI'yı kendine denk görmektir. "Peygamber, Kral, Başkan, Millet vekili, Genel müdür, müdür, amir..." gibi şahıslara nasıl böyle seslenemiyorsanız TANRI'ya da seslenemezsiniz. TANRI size şah damarınızdan daha yakındır ve TANRI'ya seslenirken mutlaka saygı ile kendinizi ifade etmelisiniz.
-Din gün-
Din gün, TANRI'nın sınav ile sorumlu tuttuğu "İnsan ve Cin" tüm kullarından farz olarak istediği Salı günü ikindi vakti ile başlayıp Çarşamba günü öğlen vakti yerine getirdiğimiz "Toplanma, Selamlama" namazına kadar ki süredir. Geçmiş bunu hesap günü olarak yorumlasa da bu yanlış bir yorumdur, zaten kitapları da yanlıştır. İbrahim Peygamber'in duasında açıkça "Din günde bana af bağışlamasını umduğum TANRI'dır!" ayeti ile Din günün tanımı belirtilmiştir. TANRI bize bugün yaptıklarımızla af bağışlar. Hesap günü ise her şey bellidir ve o gün artık bağışlanma yoktur. Bizler bugün hazırladıklarımızla bugün yargılanırız. Hesap günü hazırladıklarımızı görme günüdür. Akıbetimizi bilme günüdür.
O gün ki zalimlerin vay haline!
   -TANRI ister, emreder-
Geçmişe uyanların batılından sakınınız. Sizler için özenle temizlediğimiz hakkı yaşayınız. Batıllarının size bulaşmasına izin vermeyiniz. TANRI dilemez, bizler TANRI'dan dileniriz. TANRI "ol" emri ile oldurandır. TANRI, öyle olmasını ister ve emreder. O da hemen oluverir.
-TANRI'ya kulluk sunmak-
Hepimiz TANRI'nın kullarıyız ve yalnızca TANRI'ya secde ve rüku eder, yalnızca TANRI'dan dileriz. Bunun dışındaki hareketler ile makam, halk, sanatçı, vb. kişileri selamlayabilirsiniz fakat istisnasız her insan ve cin'in bu konuları yalnızca TANRI'ya adaması doğrudur. TANRI'ya ibadet etmekten kaçmayınız ve bu konuda büyüklenmeyiniz. Şüphesiz TANRI bizden hak olmayan hiç bir şey istememektedir.
 -TANRI'nın vasıflarını kendiniz ve kullandığınız terimler için türetmeyiniz-
TANRI'nın vasıflarını kendiniz ve kullandığınız terimler için türetmeyiniz. TANRI'yı noksanlıklardan uzak anınız.
 -Kurulu düzen ve yaratılış-  
TANRI'nın kurulu düzeninde sırasıyla sınav, dünya, İnsan, Cin; Cennet ve Cehennem'den önce yaratılmıştır. Yaratılıştı ise bir kurgu üzerine oturtulup hayat evreleri başlamıştır.
 -İnsan ve Peygamber olarak Adem-
Adem ve Havva, insanların atasıdır fakat Adem'in Peygamber olarak diğer Peygamber'lere bir üstünlüğü yoktur. Bizler Peygamber'ler arasında ayrım yapmayız. Bütün Peygamber'ler TANRI'nın Elçisidir ve bağışlandıkları kadar kudretlidir. Hiç birinin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Bütün Peygamber'ler de atalarınızdır. Peygamber'ler arasında ayrım yapmayınız. Sizler kendi Peygamber'inizin getirdiğinden sorumlusunuz ve onun ümmetindensiniz ama Peygamber'leri de atalarınız olarak kabul ediniz ve birbirleri arasında üstünlük tartışmayınız.
 -Kul Hakkı-
Hakka batıl karıştırmak, bilerek hakkı gizlemek, TANRI'nın üstün kılmasından dolayı Cin'leri hor görmek - çirkin yakıştırmalar yapmak - isimlerini değiştirip sevmemek..., doğruya uyan insanları ayıplamak, kısıtlamak, dinde ileri ve geri aşırılıklar göstermek, inanmayanlara kötü davranıp onları soğutmak gibi eylemler kul hakkına girer. Mutlaka kaçınınız. Bu konu aşırı değerlidir ve bu konunun bedeli yakanıza yapışır. Hakka ulaşılmasını engellemek, hakkın yaşanmasını engellemek, hakka batıl bulaştırıp kulların doğru yoldan kaçmasına yol açmak yakanıza yapışır. Kaçınınız. Her grubun içinde "iyi ve kötü" olur. Topluluğun tamamına kötülük yüklemek, geçmiş yüzünden bugünü suçlamak kul hakkıdır. Yakanıza yapışır, kaçınınız.
  -Kıble yanlışı-
Doğuda, batıda TANRI'nındır. Yüzünüzü nereye dönerseniz dönün TANRI yeganedir. TANRI'dan başka secde edilecek yoktur. Kıble yalandır. TANRI'ya noksanlıktır. Bir yeri kıble belirlemek cahiliye dönemi gibi o yere 360 derecen secde etmekten başka bir şey değildir. TANRI yeganedir ve kendisinden başka tapılacak yoktur. Kaçınınız.
-Geçmiş kitap halkı içindeki inanmayan olarak kalanlara dikkat ediniz-
Sizdekinin doğru olduğunu bile bile inanmayan insanlar sizi kıskanırlar. Sizi paçanızdan aşağı almak için çabalarlar. Bu olay hayatın her alanında böyledir. Bunlar insanlara bağışlanmış duygulardır. İçlerinde mutlaka size tuzak kurmak isteyenler olacaktır. Tamamından bahsetmesek de bu kimselere karşı dikkatli olmalısınız. Size karşı savaşmayanlar ile savaşmayın, arkadaşlık edin ama derininize sızmalarına izin vermeyin. Normal ilişkiler yürütün. Dinine sizden başka körü körüne bağlı olana dikkat edin. Unutmayın! Sizlerinki hak onlarınki batıldır.
-İnsan'ı Melek'ler yaratır fakat Peygamber'i TANRI gönderir-
Peygamber, TANRI tarafından sınavdan sorumlu kullara, Alemlere rahmet olarak gönderilir. Peygamber varlık şemasının tepesinde oturmaktadır. TANRI'nın Melek'lerinin görevi ayrıdır, Peygamber'i TANRI gönderir ve kullarını sınava tabi tutar. İnsan'ı ise Melek'ler yaratır. TANRI mutlak yaratandır.
 -Geçmişteki yaşanmışlıkları bugünkü geçmiş kitap halkına yüklemeyiniz-
Sizinle beraber aynı dönemde yaşayan geçmiş kitap halkından insanlara kötülükler yükleyip onları haktan soğutmayınız. Bu kul hakkına girer. Onlarda sizin doğru yola iletildiğiniz gibi her şeyden habersiz sizinle yaşamaktaydılar. Geçmişin suçları onların değil Peygamber'e biat etmeyip ona karşı savaşanlarındır. Hakkı değiştirenlerindir. Hayatında hiç Peygamber görmemiş ve değiştirilmiş kitaba uymayanlar gözümüzde çok büyük sorumlular değildir. İnancım şu yöndedir ki hazırladığımız Kaynak Kitabı günümüz teknolojisinin etkisiyle değiştiremeyeceklerdir. TANRI'nın izniyle kitap beklenen vakit gelinceye kadar ümmetimin üzerinde bir "Hak rehberi" olarak hüküm sürecektir. Sizinle savaşmamaları durumunda onlara kötü davranmayın ve yalnız sizinle savaşan ile siz TANRI yolunda savaşın.
-TANRI "için" yanlış bir cümledir-
TANRI ihtiyacı olmayandır. Sizler TANRI "için" bir şey yapamazsınız. Sizler ancak kendinizi hak ile yaşatabilirsiniz ve TANRI'dan dileyip umut edersiniz. Doğru olan TANRI'nın sizler için yaptığıdır. TANRI kullarına karşı çok merhametlidir ve Mutlak merhamet Sahibidir. Yaşadığınız ve yaşayacağınız hayatı bütünü ile hak olarak sizler için yaratmıştır. Sizler ancak TANRI yolunda yaparsınız. İşleyeceğiniz güzel ahlaklı her hareketin TANRI katında kat kat fazla karşılığını bulacaksınızdır. Asla kovulmuş şeytanın adımlarını izlemeyin ve egoist, bencil, sinsi olanlardan olmayın. Şüphesiz o sinsi yaratık kulların apaçık düşmanıdır. Sizler hak ile güzel ahlaklı ameller işleyenlerden olun.
-Geçmişte yaptıklarınız müstesna!-
Din ile tanışmadan önce geçmişte işlediğiniz tüm günahların tüm sapıklıklar TANRI'dan af dileyip tövbe etmenizle üzerinizdeki sorumluluğu kalkar. Ne durumda olursanız olun, olduğunuz durumdan vazgeçip TANRI yoluna uymaya karar verip gereğini yerine getirdiğinizde TANRI size af bağışlamıştır. Artık o eylemlerden sakınıp hakkı yaşayınız. Cinsiyet değiştirmiş olsanız dahi Din ile tanışmanızdan itibaren TANRI'dan af dileyip hakkı olduğunuz gibi yaşayınız. Artık öyle kabulümüzsünüz. TANRI kullarına karşı çok merhametlidir ve Merhamet Sahibidir.
 -Zor durumda üzerinize günah yoktur-
Haramlarda ve ibadette zor durumlarda üzerinize günah yoktur. Her konu için geçerlidir. Sapıklıklardan uzak durunuz ama zor durumdayken kendinizi bulunduğunuz şartlar içinde gereğini yapmaktan alıkoymayınız. Hakkı biliniz, hakkı yaşayınız.
 -TANRI'nın ayetlerinden para kazanmayınız-
TANRI'nın ayetlerinden mümkün olduğunca para kazanmayınız. Bu işi "Birlik, hayır kurumları, dernekler.." iyilik olarak üstlenebilirler. Eğer bu durum mümkün olmazsa birileriniz maliyetinin ufak bir miktar üzerine bu görevi üstlensin ve devamlılık sağlansın. Bu da mümkün olmazsa üzerinize günah yoktur. Aşırılıklardan sakınınız. İnsanların Kaynak Kitaba ihtiyaçları vardır ki TANRI kitabı hayatınıza kaynak olsun diye göndermiştir. İnternet ve televizyon aracılığı ile de kitabı hak olarak inananlara belgesellerle açıklayıcı bir anlatım sergileyip ulaştırınız ve İnananlar mutlaka Kaynak Kitabı okuyunuz. Sizler için hazırladığımız Yardımcı Kitaba aldanmayınız göremediğim, sizler için belirtemediğim ve gelişen dünyada karşınıza ne çıkacağını bilemediğim bir sürü konu vardır. Ben yalnızca geçmişte yapılan yanlışlara bulaşmamanız ve hakkı gördüğüm konuları size ulaştırmak, size yardımcı olmak amacıyla bu kitabı hazırladım. Hakkın gerçeği Kaynak Kitaptır. Mutlaka okuyunuz. Bu kitabı okumak üzerinize kural değildir, bu size Peygamber'inizin yardımıdır ama Kaynak Kitap TANRI'nın emridir. Hayatınızın kaynağıdır ve haktır. Haktan kaçmayınız, işinizi kolaylaştırmaya çalışmayınız. Benim bildiklerim sınırlıdır, sizler ayetler aracılığı ile yaşadığınız dünyanın modernliğine ayak uydurunuz. Asla bizim yaşadığımız dönemki gibi yaşamaya çalışmayınız. Hakkı yaşayınız ve görüntü olarak size belirlediğimiz hak ile modern dünyaya ayak uydurunuz.
-İnsanların içinde bulunduğu kötü eylemleri, engellileri hor görecek benzetmeyle anlatmayınız-
İnanmayanları ve kötülük yapan kimseleri tarif ederken "kör, sağır,..." gibi ifadeler kullanmayınız. Bu ifadeler TANRI'nın masum kullarının engelleridir. Üzülürler, hor görüldüklerini hissederler. Onlara karşı sorumluluklarımız vardır ve asla hiç biri lanet ile dünyaya gelmemiştir. Onların payına sınavdan bu düşmüştür. Bize düşen ise o kimselerin kendi aramızda olabildiği kadar "Bizler gibi" yaşamalarını sağlamaktır. Çirkin kimseleri ifade ederken ise "görmeyen, duymayan, bilmeyen" gibi ifadeler kullanmalısınız. Bu tabirler bir engel değil her insan için kullanımı müsait olan ifadelerdir.
 -Haram Besinler kullanmayınız-
Hayvanların üzerinizde hakkı vardır. Sizlere haram edilmiş besinler onlar pis olduğu için değil TANRI'nın bağışladığı hak ve yaratılış ile kendine ait duyguları ve hayatları olduğundandır. Ailesel bağları olduğundandır. Leş ve çiğ kan bunların dışında hastalıklı besinler olsalar da "Tırnaklı Hayvan" etlerini yemeyin ve onları menfaatleriniz uğruna öldürmeyin. Ölmüş olanların derilerini kullanmanızda üzerinize günah yoktur ama bunun dışında derilerini kullanmak için öldürmeyin. TANRI size bol bol bağışlamıştır. İstediğiniz her şeye ulaşabilecek durumdayken zalimce sizlere emanet edilmiş hayvanlara zulmetmeyiniz. Bunun dışında TANRI'dan başkasına "iyilik" amaçlı adanan, kurban edilen hayvanın etinden yemeyiniz. Bir hiç uğruna kurban edilen hayvanın üzerimizde hakkı vardır. Yerseniz bir hiç uğruna kesilmiş hayvan yersiniz. Bunun yerine kasaptan et almayı veya sebze ile karın doyurmayı tercih etmelisiniz. TANRI yaşama dair en güzel ölçüyü bildirdi, onlara karşı vicdanınızı köreltmeyin. 2 yaşından küçük hayvanı hamile olan hayvanı ve bir bebeğin annelik görevini yerine getiren (6 ay - 1 yıl) hayvanı kesmekten uzak durunuz.
-Kölelik ve Dilenmek-
Kölelik ve dilenmenin Dinimizde yeri yoktur. İnsanın yegane sahibi TANRI'dır ve yalnızca TANRI'dan dileriz. TANRI bizlere "fitre" toplayarak ihtiyacı olanlara yardım etmemizi emretmiştir. Zaten vicdanımız gereği hepimizin yaptığı bu bağışı bir düzen içinde kandırılmadan gerçekten ihtiyacı olanlara sunmamızı sağlamıştır. TANRI ne güzel emretmiştir. Bu olay bizim vicdanımızdır ki bu hemen hemen yapmayan insan yoktur ve genel olarak da kandırılırız. Kandırılmamak için çalışan herkes ten bir bağış olarak yıllık 20-30 lira para toplayıp bir hesapta tutarak devletler aracılığı ile ihtiyacı olan inananlara ulaşabiliriz. Sokaklarımızdaki çirkin görüntüyü sonlandırıp ayrıca vicdani yükümlülüğümüzü de bir düzen içinde yerine getiririz. Devlet ve Birlik olmak önemli bir eylemdir. Hakkınızdan vazgeçmeyiniz ve TANRI'nın sizlere indirdiği hükme sımsıkı sarılınız.
 -Oruç ibadeti-
TANRI, Adem ve Havva'yı yarattı. Melek'ler dahil tüm yaratılmışları Adem'e biat ettirdi. Yalnız şeytan biat etmedi ve kovuldu. Adem ve Havva'yı, onlara yurt olarak Cennet'e yerleştirdi ve buyurdu; "Yalnız şu ağaçtan yemeyin". Bunun gereği ise her şeyin asıl sahibinin kim olduğunu bilmeleri idi. TANRI böylece onların nefislerini temizliyor ve aşırılık yapmalarını engelliyordu. Bütün yaratılmışlar Adem'e biat etmişti. "Bütün yaratılmışların üzerinde söz sahibiydiler. Herkes, her şey onların emrindeydi." Önce Havva ardından da Adem ağacın meyvesinden yediler ve dünya hayatımız başladı. TANRI aynı kural gereği bildirdi ki yılın belli vakitlerinde sabahtan akşama kadar aç durun ki yaşadığınız dünyadaki her şeyin asıl sahibinin kim olduğunu bilesiniz. Nefsiniz böylece temizlensin. TANRI kullarına hak olandan başkasını bildirmedi ve her ibadeti onlar için emretti. TANRI ne güzel emretti. Şimdi sizler de her yıl bir ay geriye yürüyüp, ayın "Din bayramınıza denk gelmeyecek halde" 15 günü sahur ile başlayıp iftara kadar (sabah-akşam arası) aç kalarak, tortulu içecekler içmeyerek ve sakız, şeker gibi ürünler ile oruç ibadeti ile dalga geçmeyerek hakkı yerine getiriniz. Kimse bayramda rahatça gezmek eğlenmek varken bunun yerine ibadet ile denk gelmek istemez. Bizler de bu hayatı yaşıyoruz ve isteklerimizin temelini ayırt edebiliyoruz. Oruç döneminde hastalıkla yerine getirmediğiniz ibadetinizi iyileştikten sonra başka bir aralıkta bireysel olarak yerine getirebilirsiniz. TANRI kullarına zulmetmez. Sabırlı olun, TANRI sabredenleri sever ve onlarla beraberdir.
 -Hac ibadeti-
Hac ibadeti "zengin olanların" üzerine farz kılınmış bir ibadettir. Bu ibadeti yerine getirmeye gücü olmayanların bu konuda bir yükümlülükleri yoktur. Zenginlik ihtiyaçların tamamen karşılanıp lüks yaşantıya ulaşılmasıyla başlar. Hac ibadetinizde "Birliğin dini lideri" yanında her milletin kendi dilini okuyan dini önderleri tarafından namaz kıldırılmasıyla ibadet ediniz. 1 hafta konaklama süreniz vardır. Her ülke kendi içinde onlara belirtilen vakitte Hac ibadetini yerine getirmek için gelsin ki içinizde bir karışıklık yaşanmadan en iyi şekilde hakkı yerine getirin. Din gün ibadetlerinizi yerine getiriniz ve Din günün gecesini TANRI'ya adanmış müzikler ile huzurlu bir ibadetle geçiriniz. Çarşamba günü toplanma ve selamlama namazınız ile TANRI'ya ibadet yükümlülüğünüzü yerine getiriniz. Birliğin dini liderleri yanınızdaki milli önderleriniz içinde mutlaka kadınlar da bulunsun. Namaz sırasında bel hizasından bir perde gerilmesi yeterli olacaktır. Sizler için hazırladığımız Hac kıyafetleri ile dünyaya güzel görüntü modeli gösteriniz. Selamlama namazı arasında okunan "Hutbe'yi" Birliğin dini lideri okusun ve yanındaki milli önder tercümesini yerine getirsin. Din gün gecesi ve Selamlama namazı esnasında beraber grupların önündeki imamlar eşliğinde gelenleri selamlayınız, mümkünse onlara çiçekler uzatınız. Din gün gecesi TANRI'ya adadığınız müzikleri dile getirirken orkestra eşliğinde minderler üzeride, mum yakmak gibi faaliyetlerle yüreğinizi huzura kavuşturabilir ve güzel görüntü ile kendinizi dünyaya hoş gösterebilirsiniz. Görüntü önemli bir olaydır ve inanmayan kulları cezbedip onların hakka ulaşma isteğini arttırabilirsiniz. Bu güzel ahlaklı bir amel olacaktır. Bunun dışında ise Peygamber'inizi ziyaret ediniz ve onun için oluşturduğunuz hoş müzikleri dile getiriniz. Mezarı başında mum yakmak, alkış eşliğinde onu dile getiren şarkılar söylemek sizler içinde hoş bir aktivite ve çok güzel bir Peygamber'i selamlama yöntemi olacaktır. Hiç kimse mezarım başında secde etmek, benden dilemek gibi faaliyetlere bulaşıp beni TANRI'ma karşı utandırmasın. Küfürden lütfen kaçınınız. Ölümümden sonra yaşadığım yeri ve bize ait olan her şeyi bir müze olarak ziyaret edebilirsiniz. Bunun dışında sizleri şehrimizde misafir etmekten onur duyarız. Hiç gelmemiş olanlara öncelik tanıyınız. TANRI'nın selamı ve rahmeti üzerimize olsun.
-Din savaşı-
Yeryüzünde bozgunculuk ve fesat çıkaranlardan olmayın. Bir grup sizden olana zulmettiği zaman sizler birleşin ve size karşı savaşanlar ile TANRI yolunda savaşın. Savaş içindeki askerler Din gün ve Din savaşı namazlarını aksatmadan yerlerine getirsinler. Zor durumlarda üzerinize sorumluluk yoktur. Namaz kılarken gruplar eşliğinde birbirinizi kollayarak hareket ediniz ve silahlarınızı yanınızdan ayırmayınız. Endişelenmeyiniz. Eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. Onlar küfürlerinden vazgeçinceye kadar onlarla savaşınız. Eğer sizin veya kendi çocuklarını öldürürlerse onlarla barışa yanaşmayınız, toprakları tamamen sizlere haktır. Sizle savaşmayan hiç bir bireye, kadına, çocuğa, yaşlıya, hastaya... bedel ödetmeyiniz. Aşırılıklardan kaçınınız ve hakkı gösteriniz. Sizler zalimlerden olmayınız. Fırsat buldukça Din savaşı namazı kılınız ve asla şehit düşmekten korkmayınız. Şehitlik mertebesi insanlar için Peygamber'lik ten sonraki en yüce makamdır. TANRI katında hak uğruna savaşanlar ile savaşmayanlar bir değildir. Yaptığınız her eylemin kat kat fazlasıyla ödüllendirileceğinizden şüpheniz olmasın. Esirlerinize zulmetmeyiniz ve onları aç, susuz bırakmayınız. Onları savaş bitinceye kadar veya karşılıklı değişim yapıncaya kadar serbest bırakmayınız. Savaş bittiğinde onları fidye karşılığında serbest bırakmakta üzerinize günah yoktur. Hakkı kabul ederlerse onları eğitiniz ve gözlemleyiniz. Bir hainlik yapmak için sizi kandırmalarına izin vermeyiniz. Çocuklar bizimdir. Geleceğin potansiyel inananlarıdır, onlar ile özen ile ilgileniniz. Savaş bittiğinde ve fetih gerçekleştiğinde hiç bir ganimete el sürmeden öncelikle size zafer bağışladığı için TANRI'ya şükrediniz ve şükür namazı kılınız. Sonra hemen içeride kalmış halkın yaralarını sarınız sokak hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılayınız ve tedavilerini yerine getiriniz. Zafer ganimeti olarak bir miktar birliğe aittir ve nerede kullanacaklarını birlik içindeki temsilcileriniz ile kendileri ihtiyaca göre belirlerler. Eğer fetih gerçekleştirdiğiniz topraklarda yaşayan insanlar dine biatı kabul ederlerse orada kuracağınız bir düzen ile 10 yıl süreyle yönetimi Vali aracılığıyla ele alınız ve oradaki insanları eğitiniz. Sonra onlardan emin olursanız Birliğiniz içinde kendi devletlerini 10 yıl sizin gözetiminizde yaşamalarına izin veriniz. Her hangi bir yanlışlık ile karşılaşmaz iseniz artık onlar bağımsız olarak birliğinizin bir parçasıdır ve Birliğin tüm haklarından faydalanacaklardır. Biat etmemeleri durumunda ise kendi içinizde bir ülke olabilecek kadar kalabalık olan ırkları o topraklarda kendi devletlerini yaşayabilecekleri bir ülkeye dönüştürmek üzerinize haktır. Biat etmeyen fetih toprakları halkı ise topraklarınız içinde sizin ülkenizde özgürce dinlerini ve hayatlarını Birliğin adalet kanunları ile sürdürebilirler. Kimseye zulmetmeyiniz ve hakkınızın ne olduğunu da biliniz. Eğer birlik içinde bir aciliyet durumu var ise genel oy kararıyla fethettiğiniz topraklar biat etse dahi 1/3 üne ihtiyacınızı karşılamak için el koyup hak eden gruba o bölgede ülkelerini kurabilirsiniz. Hakkı yaşayan herkes dince kardeşimizdir ve bizim kadar hakka ulaşmıştır. Bizim kadar hak üzerinde söz sahibidir. Hiç kimseye zorla dinimizi dayatmayınız. Bizim dinimiz şereftir ve bizim ile savaşacak kadar şereften yoksun kimselere zorla şeref bağışlamayız.
 -Dinlerin oluşumu-
Dinler insanların kendilerine gönderilen Peygamber'lere inanmamasıyla oluşur. Dinlerin oluşmasının temeli buna dayanır. Eğer ilk andan itibaren herkes kendilerine gönderilmiş olan Peygamber'lere inansalardı bugün yeryüzünde yalnızca "inananlar ve inanmayanlar" olurdu. Bugün kendimizi ayrı isimlerle anmamızın tek sebebi kitaba inanmış birçok grup olduğumuz için birbirimizden ayırt edilmektir. Bizler için gerçek bizlerin "inanan" geri kalan herkesin ise "inanmayan" içindeki gruplar olduğuysa da bugün içinde yaşadığımız dünyada birçok dini oluşum kendi içinde parçalara bölünmüş durumda faaliyet halindedir ve dünyaca kabul edilmiştir. Tekrar etmekte fayda var ki bizler için "inanmayanların" içindeki gruplardır. Yine de saygılı ve hoş görülü davranmak icap eder.
 -İbadetlerde TANRI'ya saygı-
İbadetlerde temiz olmak, alkol, uyuşturucu, kumardan uzak durmak TANRI'ya saygının bir gereğidir. Özen gösteriniz.
   -TANRI'yı ifade ederken benzetmeler yapmayınız-
TANRI hakkında beşeri benzetmeler yapmak TANRI'ya noksanlıktır. TANRI'nın kendi vasıflarından başkasını TANRI'yı ifade etmek için kullanmayınız.
 -Rahimde yaratılış, estetik operasyon-
Canlıları rahimlerde melekler TANRI'nın ilhamı ile genetiğe göre şekillendirir. Canlıları rahime koyan ve orada yaratan meleklerdir. TANRI mutlak yaratandır. TANRI bizler için birçok tıbbi ürün ve tıpta ilerleme bağışlamıştır. TANRI yeryüzünde herkesi kaderi ile yaratır ve sınava sokar. Herkesin kaderi kendi çabasına bağlıdır. Hastalık durumları hariç reşit olduktan sonra kendinizi istediğiniz güzel görüntüye sokmak için estetik operasyon geçirmenizde üzerinize günah yoktur. Aşırıya kaçmayınız. Kaderinizi şekillendirmekte özgürsünüz. Eski çağlardan beri gelen dinlerin inancında yer alan "sünnet olmak" bir estetik operasyondur. Asla dinimizde zorunluluğu yoktur. Bu operasyonu geçirecek kimselerin çocuk yaşta geçirmesi daha elverişlidir. Sağlık açısından da kolaylık sağlamaktadır. Küçük yaşlarda kullanmanız daha doğrudur. Yalnız cinsiyet değiştirme operasyonları günahtır ki bazı kimseler kromozomsal bozukluk ile "6 parmaklı doğmak, fazla uzuvlu doğmak, yapışık ikiz olmak" gibi yaratılmış olabilir. Doktor onayı ile bu kimselerin cinsiyet değiştirme operasyonu gerçekleştirmeleri günah değil üzerlerine haktır. Haktan kaçmayınız ve utanmayınız. Lütfen hayatınızı yaşayınız, hayatınızı karartmayınız.
  -Kurban kesmek-
Hayvanların haklarını koruyunuz. Amaçsızca, bir hiç uğruna kurban edilen hayvanlardan yiyip de onlara zulmedilmesine ortak olmayınız. Kurban kesmek bir ibadettir. Başka inançların ibadetlerine ortak olmayınız. Toplu kurban kesmek, bu konuda bayram ilan etmek gibi eylemlerden kaçınınız. Bu çirkin bir görüntü oluşturmaktadır ve bildiğiniz katliam gibi gözükür. Dünyaya güzel görüntü vermeye dikkat ediniz. Şükran gününde kurban kesme ibadeti ileride birçok kişinin bunu yapmasıyla toplu ibadete dönüşebilir, şükran gününde kurban kesmeyiniz. Bireysel olarak önemli anlarınızda, müjdelendiğiniz, size bir iyilik dokunduğu anlarda kendinizde kestiğiniz hayvandan yemek üzere iyilik, bağış yapmak için modern koşullarla kesilmesiyle TANRI'ya kurban adayabilirsiniz. Kestiğiniz hayvanın etinden ihtiyaç sahiplerine dağıtınız ve güzel yerlerini kendinize ayırıp onlarla dalga geçer gibi cimrilik yapmayınız. Kendiniz de kestiğiniz hayvandan 1-2 pişirimlik dışında almayınız. Tırnaklı hayvan, 2 yaşından küçük hayvan, hamile hayvan, annelik görevini yerine getiren (6 ay-1 yıl) hayvan haramdır, kesmeyiniz. Bunun dışında tavuk, horoz, hindi... gibi hayvanlarda kurban değeri taşımamaktadır, kesmeyiniz. Zulmetmeyiniz. Tıptaki gelişmelerden faydalanıp hayvanlara acı çektirmeyiniz. Hayvanın bünyesine, etine sizler için sağlıksız bir durum yaratmayacaksa bayılttıktan sonra kesiniz.
 -Tebliğ görevi-
İnsanları bireysel olarak dinimize çağırmak için televizyon, internet gibi ortamlardan hazırladığım "Kulları hakka çağırma" yollarını, temizliğini kullanarak tebliğ yapınız. Düşünen topluluk içinde bu konuları aranızda bölüşünüz. Bir kısmınız inananlar için faaliyet gösterirken bir kısmınızda benim yöntemim ile inanmayanlara hakkı duyurmaya devam etsin. Güzel ahlaklı ameller sizlere TANRI katında bolca bağış olarak geri dönecektir. Sokakta otururken veya toplum içinde inanmayanlara bireysel tebliğ yapmanız onları sizden soğutur. İlgilenmedikleri konudur ve siz delilsiz örneksiz onlara anlatmaya çalışsanız da ne batıllarından kurtulabilirler ne de sizi anlayabilirler. İstisnai durumlar hariçtir. Düşünen topluluk olarak bu konu üzerinizde hakkımdır. Lütfen çaba sarf ediniz. Sıkılmayınız, usanmayınız. Arkadan gelen nesillere öğretiniz, kendiniz arkadan gelen nesilleri hak ile devamlı, tekrar tekrar, başa sararak tebliğ yapınız. İstisnai durumlarda bireysel anlatanlar ise önce bir karşısındakine saygı ile "Sana bu konu hakkında gerçeklerden bahsetsem rahatsız olur musun?" diye sorsun ve anlatsın. Ondan doğru söylemesini isteyin ki genelde kırmamak için anlatmanızı isterler.
 -TANRI'ya dua etmek, dert anlatmak-
TANRI'ya dua ederken samimi ve saygılı konuşunuz. Dileyiniz. Namazdan sonra bireysel dua ederken yalvarırcasına secde ederek dileyiniz. İçinizden geldiği gibi bazen el açarak dileniniz, bazen çene altında "lütfen" işareti yaparak dileyiniz. Cümlelerinizin sonunu "-sin, -sın" ile bitirebilirsiniz. TANRI'ya dert anlatmak güzel bir eylemdir. TANRI sizleri çok sever ve kendisi ile konuşmanız, sıkıntılarınızı dile getirip çözüm dilemeniz TANRI'nın çok hoşuna gider. Derdinizi, sevincinizi, duygunuzu, hissettiğinizi, beğendiğinizi anlatırken TANRI ile yakın ve saygılı konuşunuz. Resmi olunuz ve yakınlığınızı gönülden bildiriniz. Saygı ile hitap ediniz. "TANRI'm yeganesiniz. TANRI'm şüphesiz beni ve hayatımdaki her şeyi kaderim ile bana bağışlayansınız. Lütfen derdime çözüm bağışlayınız. Bu yolun sonunda beni sevdiğinizi düşündüğümden ve izninizle yolunuzda olduğumu bildiğimden kendimi yakın hissediyorum. Hiç bana var edenden daha yakını olur mu? TANRI'm lütfen beni bu yolun sonunda mutluluğa ulaştırınız. Yaşadığım ve yaşayacağım her olayda şükürler olsun." gibi konuşma ile kendinizi ifade edebilirsiniz. Eğer o konuda sizin için bir iyilik var ise TANRI size onu bağışlayacaktır ve onda sizin için bir iyilik yok ise sizi ondan koruyacaktır, esirgeyecektir. Şüphesiz TANRI kalplerin özünü bilendir. Bunun dışında mesela günlük diye bir olay var. Hâla uygulayan var mı bilmiyorum ama etkili insanları geliştiren bir olay. "Sevgili günlük!" diye başlanıyor. Bunun yerine "TANRI'm!" diye başlayıp gün içinde başımızdan geçen olayları, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, aşık oluşlarımızı, dileklerimizi, hissedişlerimizi anlatıp TANRI ile bize en yakın olan ile diyalog kurup samimiyetimizi inancımıza yansıtabiliriz. Bu hem çocuklarınız ve kendinizin gelişimini hem de inancınızı kuvvetlendirir.
 -Tecavüz ve Vatan'a (Birliğe) ihanet-
Vatana ve birliğe ihanet eden içeride yaşayan tüm insanlara ihanet etmiştir. Cezası ise iğne ile uyutulmaktır. "Ölümdür". Yalnız bazı durumlarda devlet yöneticileri ihanet içinde olurda hakkı yerine getiren insanları ihanet ile suçlayabilir. Suçu olmayan insanlar bireysel ve grup halinde ihanet içinde gösterilebilirler. Bu durumlara engel olmak için suçtan hüküm giymiş kişilere halk tarafından "merhamet" oylaması yapılmalıdır. Kesinlikle herkes oyunu kullanmalıdır. En güzel adalet halkın merhametidir. Terör örgütlerinde elebaşı ve yardımcılarına oy kullananların %70'inin istememesi durumunda şahıs idam cezasından hükmünü düşürmüştür ve suçu denginde hapis cezası yatacaktır. Terör örgütü yönetenleri için ise bu durum %40 oya denktir. Askerleri için ise %50 oy arayınız. Bunun dışındaki üyeler ise idam cezasına tabi değildir. Bireysel ihanetlerde de yine %50 oy oranı arayınız. Tecavüz olayına gelirsek ki üzerine geldiğim toplumsal konu budur. Bu durum insanı çok kötü etkiler. Hayatında birçok psikolojik savaş ile genelde kaybetmiş olarak hayatını sürdürürsün. İnsan bu konudan sonra büyük yanlışlara sürüklenir. Hayattan kopmaların ve kaybedilmişliğin çok büyük sebeplerindendir. Kadınlarımız ve çocuklarımız toplum içinde rahatça hareket edebilsin, korkmadan istediği gibi gezip yaşayabilsin diye mutlaka bu konuyu idam (iğne ile uyutmak) ile cezalandırmalıyız. Taciz olayı ve diğer tüm toplumsal suçlar için hapis cezası yeterlidir. Yalnız bu konu toplumumuz için çok önemlidir. Mahkeme de mağdur şahıs ve 1. dereceden yakınlarından hayatta iseler eşi, anne ve babasının değillerse onların yerine 2 yakını ile merhamet oylaması yapılmalıdır. 1. derece yakınları olmaması durumunda kendisi ve devlet yetkilisi 2 kişi tarafından bu oylama yerine getirilmelidir. 2/3 oy oranı sağlandığı duruma göre akıbeti belli olmuştur. 5 yaşından küçük çocuklara ise yapılan bu vahşetin cezasını acının dengi ile ölümle sonuçlandırınız. Yapılan vahşetin bedelini dengiyle ödetiniz. Bu benim vicdanımdır. Bu bizim vicdanımızdır. Bir başına bıraksan merdiven çıkamayacak, evinden 200 metre uzağa gidemeyecek bir bebeğe yapılan bu vahşetin hakkını sonuna kadar söke söke alınız. Mutlaka çocuklarınıza okullarda ve aile çapında bu konunun eğitimini veriniz. Böyle bir durumda karşılaştıklarında utanmadan size bildirmesini sağlayınız.
 -Suç ve ceza-
Toplumsal suçların cezası suçun ayarında hapistir. Bireysel merhametten başkası hafifletemez. Mahkemeye saygılı olmak şahsın sorumluluğudur. Uygulamazsa her hangi bir hafifletici sebep görmediğin takdirde para cezası verebilirsiniz. Devletin en yüce makamının karşısına çıkmıştır. Ceza ehliyeti olmayanlara suç da yoktur. Bir daha aynı durumla karşılaşmamak için şahısa gerekli önlemler alınız. Peygamber eşleri ile evlenmenin ve buna yakın davranmanın cezası ise TANRI katındadır. Kimseye sınav hayatında zulmetmeyiniz. Onlar artık küfre sapmışlardır ve onlardan tövbe kabul edilmez.
 -Hayat arkadaşlığı öncesi "aşk"-
Zina; aldatmak ve helal olmayan kişilerin birbirleriyle ilişkiye girmesi demektir. Aşk ve sevgililik dönemi ise yakınlaşmayı kaldırabilecek duygular bütünüdür. Sınırlarınız kendinize aittir ama yakınlaşmak aşkın gereğidir. Sizler ayıp olarak görseniz de birbirine aşık insanlar bu aşamalardan geçmektedir. Sizin sınırlarınız elvermediği için TANRI'nın kullarına günah yükleyecek değiliz. TANRI hayatımızı birbirimize saygılı ve topluma saygılı yaşamamız için ölçüler ile hak bağışlamıştır. TANRI kuluna zulmetmez, yakınlaşmanın bu duygunun gereği olduğunu zaten kendisi var etmiştir. Aşk dışında önüne gelen her flörtün ile yakınlaşmak ise kesinlikle bu bahsettiğimiz konudan uzak bir olay, ayıp ve günahtır. Sizler için belirlediğimiz ölçüye uyarak lütfen taşkınlık yapmadan ve hakkı ihlal etmeden hayatınızı duygularınız ile yaşayınız. Sizler için bu konuyu ele almamız tamamen sizleri yanlışlardan ve kullanılmaktan koruma isteğimizdir. Öncelikle bilmelisiniz ki sizin bir kimseye aşık olmanız o kimsenin de size aşık olduğu için sizinle beraber olduğu anlamına gelmez. Kendinizi koruyunuz. Her hangi bir taşmaya bulaşmamak için ilişkiyi birbirinizle iletişim halinde birbirinizi frenleyip devam ettirmelisiniz. Aşama aşama ilerleme kaydetmelisiniz. Erkekler bu konuda daha bir çabukçu olacağı için ilişkiyi kızların yönetmesi tarafımızca sizler için daha makbuldür. Bir şeyleri hızlı hızlı yaşayıp kendinizi kullandırtmamalısınız. İlk olarak 12-13 yaşları arası sevgililik döneminizin başladığını hesaplarsak, basit çocuk ilişkisi yaşayınız. El ele tutuşmak, beraber vakit geçirmek gibi eylemler yürütün. Birbirinize küsme, ayrılma payı bırakın. 2-3 ay sonra kızların kontrolünde ufak sarılmalar yaşabilirsiniz. Sonra bu tempo ile devam edin. 14 yaşınıza kadar birbirinizi yanağınız dışında öpmemeye çalışın. Daha sonra bu tempoya ilave olarak öpmek ve 15 yaşına yakın öpüşmek eylemlerini gerçekleştirebilirsiniz. İlişkinizin uzunluğu ile doğru orantılı ilerleyiniz. Liseye başlayana kadar buradan daha ileriye gitmeyin. İstisnalar hariç daha çok erkek arkadaşınız olacak ve birçok kişiyi sevip onunla gelecek düşüneceksiniz. Lise dönemi 15 yaşınız ve devamında birbiriniz ile bu aşamalarla ilerledikten sonra dudak, boyun, omuz, göbek gibi masum yerler ile yakınlaşabilirsiniz. Dudaktan başlayarak önem sırasına göre 3 ayda bir etap atlamanız sizler için daha uygundur, ilişkinizi dengede tutar. 1 yılınızı bu aşamalar ile doldurduktan sonra deniz kıyafeti bölgenize bulaşmadan birbirinizi okşayarak sevebilirsiniz. Bunlar aşkın gereğidir ve kimisinin sınırlarına ayıp olsa da bizler bunları yaşayacağınızı biliyoruz. Bizler size hak veriyoruz. Mastürbasyon olayında ise Lise bitimine kadar (18 yaş) vibratör gibi yardımcı malzemeler kullanmayınız. Bu bir ayıp değildir, utanmayınız. İnsanlık tarihi boyunca herkesin birbirinden gizlediği, ayıp gördüğü ama bu aşamada uyguladığı bir olaydır. Üniversite döneminize geldiğinizde ise (18 yaş ve sonrası) yukarıdaki aşamaya ilave olarak ve yetişkinliğin verdiği çocukluk oyunlarını fazla da önemsemeyip lise dönemini biraz daha hızlı atlayıp ilişkinizi yürütebilirsiniz. bu dönemde biraz daha ileriye gidip yetişkin gibi yaşayacağınız için aşamaları 3-4 ayda bir ilerletmeniz ve bu dönemi özellikle birlikte frenlemeniz, ilişkiyi kızların yönetmesi önemlidir. İlk olarak şort ile yakınlaşın, daha sonra adım adım üst bölgenizi çıkarabilirsiniz, dudaklarınız ile üst bölgede gezinebilirsiniz, ellerinizi kullanıp alt bölgeye inebilirsiniz, alt bölgede şort yerine kızlar için etek kullanabilirsiniz, üst bölgede südyeni çıkartabilirsiniz, bu aşamalardan sonra dudaklarınız ile de alt bölgeyle yakınlaşabilirsiniz, devamında boxer ve külot ile kalabilirsiniz. Evlilik gerçekleşinceye kadar birbirinizin cinsel bölgesini soymanız ve birbirinizin cinsel bölgesine dokunmanız doğru değildir. O bölgeler eşlerinize aittir. El, ağız, çıplak bırakmak, birbirinize göstermek... gibi hiç bir olaya bulaşmayınız. Popo bölgesini de soymayınız ve ağız, el dışında o bölge ile de yakınlaşmayınız.
                          FOTOĞRAF
       Bu dönemde erkek ve kızların kullanabileceği yardımcı mastürbasyon aletlerini bildiğiniz "sex" uygulaması ile kullanmanızda üzerinize günah yoktur. Sınırlarınız kendinize aittir, bu bizim inananlar için belirlediğimiz evlilik öncesi ilişki düzeyidir. ilk okul döneminde lezbiyen aşk yaşamayınız. Lise döneminde ise öpüşmek ve oynaşmaktan ileriye gitmeyiniz. Üniversite döneminde birbiriniz ile sevişebilirsiniz, sokakta öpüşmeyiniz. Yalnızca evlilik olayındaki gibi sevgi, aşk amaçlı bir daha öpmenize ve aralıklarla bunu tekrarlamanıza izin vardır. İki kızın birbiriyle öpüşmesi herkes için aşırı sexy ve cezbedici bir olaydır. Uzak durunuz. Üniversite döneminde evleneceğinizi düşündüğünüz erkek arkadaşınızla ile de bu aşamaları aynı uygulamalar ile ilerletip ilişkinizi yaşayabilirsiniz. Üniversite döneminde 1 yılda önce soyunmayın, 1.5 yıldan önce üst 2.5 yıldan önce de alt bölge ile ağız teması kurmayınız. Daha aşırıya kaçmayınız ve evleniniz. Bu uygulamalar evlilik yolunun bir gereğidir. Birbirinize aşık insanlar olarak evlilik yolculuğu yaşayınız ve tamamına erdiriniz.
 -Sahip çıkmak-
Sahibimiz TANRI'dır. Mecazi bir anlatım yerine "korumak" kelimesini tercih ediniz. Eşyalar üzerinde kullanmanızda bir zarar yoktur.
 -İşi, o işin bilginine bırakınız-
İşlerinizde konuyu o işin bilginine teslim ediniz. Yönetiminiz içinde inanan-inanmayan ayrımı yapmadan o işi kim iyi yapıyorsa ona devrediniz. Topraklarınız üzerinde adalet ile hükmediniz. Kendinizden olanı işsiz bırakmamaya gayret gösteriniz. Derin konularınızda sizden olanların yanı sıra istisnai olarak güvendiğiniz ve sizinle yaşamaktan keyif alan, size zarar vermeyecek kişiler tercih ediniz. TANRI'nın rahmeti ümmetimin üzerine olsun!
 -Gusül abdesti-
Gusül abdesti alırken pis olan yerlerinizi sabun, şampuan ile temizlemeniz yeterlidir. Fırsat bulduğunuz durumlarda duş yapmanız sizler için daha sağlıklı, daha iyi bir temizliktir. Kirli kıyafetlerinizi değiştiriniz.
  -Abdest-
Öncelikle gusül abdestli olmalısınız. Namazdan önce TANRI'nın huzuruna saygı ile çıkmak için temizlenmelisiniz. Abdest alırken vücudunuzun tozlu, kirli bölgelerini su ile temizlemeniz, ağız, burun, kulak ve yüz bölgenizi güzelce temizlemeniz yeterlidir. Din günde salı günü ikindi namazından önce ve çarşamba günü bir defa ayaklarınızı yıkamanız, diğer abdest alımlarında o bölgenin temiz olması için yeterlidir. Eğer kirletecek bir işte çalışıyorsanız o bölgeyi de kirli olduğu sürece mutlaka temizleyiniz. Su bulamadığınız yerlerde temiz toprak ile dirseklerinize kadar ellerinizi ve kirli bölgelerinizi temizlemeniz abdest için yeterlidir. O da bulunmazsa zor durumlarda üzerinize günah yoktur. Abdest bozulması durumunda ise "Yellenmek, tuvalet ihtiyacı karşılamak, uyumak" ellerinizi yıkamanız saygınızı göstermeniz için yeterlidir. Baştan abdest almanıza lüzum yoktur. Yokluk durumları müstesna abdestsiz namaz kılınmaz. Yokluk durumlarında TANRI'dan af dileyip huzura durmaktan çekinmeyiniz.
 -Temizlik-                
İnananlar olarak, TANRI'nın size emrettiği ve güzel bağışta bulunduğu temizliğe önem göstermelisiniz. Kışları haftada en az iki yazları ise 3 defa lifleniniz. Yazları bol bol duş yapmaya da özen gösteriniz. Temizlik hastalıklardan korunmak ve toplum içinde kabul, dünya üzerinde güzel görüntü için çok önemlidir. Ağız bakımınızı aksatmadan yapmalı günde 2 defa dişlerinizi fırçalamalısınız. Tırnaklarınızın, saç ve sakalınızın, kıyafetlerinizin temizliğine ve modernliğine özen gösteriniz. Kadınlar vücutlarını, erkekler cinsel bölge ve koltuk altlarını tüysüzleştirmeye özen göstermelidir. İnananlar olarak içinizdeki temizliği dışarıda da göstermekten çekinmeyiniz. Saçınızın boyasından, spor yapıp dinç ve genç kalmaktan çekinmeyiniz. İhtiyacınız olduğunu hissettiğiniz ihtiyaçlarınızı estetik olarak uygulamaktan ve lazer epilasyon gibi hayatınızı kolaylaştıracak şeylerden çekinmeyiniz. Çorap ve ayakkabı temizliğinizden, kemerinizden, modaya olan uyumunuzdan kaçınmayınız.
 -Modern olmak-
Sizler için belirlediğimiz ölçüler bellidir. Modayı her alanda takip ediniz ve sizlerde modayı belirlemekte pay sahibi olunuz. Devamlı, hak yoldan şaşmadan yeniliğe açık olunuz.Yeryüzünde kimin hangi gruptan olduğuna bakmadan hoşunuza giden, güzel olan her şeyi bünyenize kabul ediniz. TANRI her şeyi sizin için yaratmıştır. Yaratılanın üzerinde bunu hangi alanlarda doğru kullanırız olarak düşünüp bu düşünceyi eyleme dökünüz. Her şey sizin içindir. TANRI sizler için toplumsal kurallar ve ölçüyü hak olarak emretmiştir.
  -TANRI mutlak yaratandır-
Çağ dışı kalıp, sakın ha yaratılmış bir şeye "Bu şeytan işidir!" demeyin. Şeytanın bir taş atmaya bile gücü yetmez. Onun işi sinsilik ve vesvesedir. Yaratılmış her şeyi TANRI "Ol" emri ile yaratmıştır ve TANRI kullarına günah yaratmaz. Mutlaka sizin göremediğiniz başka bir yerde onun kullanımı vardır veya ilerde başka bileşenleri de yaratılıp doğru bir amaç uğruna kullanılacaktır. Bunun aksini, yaratılanın şeytan işi olduğunu düşünüyorsanız, şeytan sizi yoldan çıkartmış demektir. Hakka ulaşmak için çabalayınız. Olmuş olan, şu anda olan ve olacak olan her şeyi TANRI yaratmıştır. Yokluk ise TANRI'nın hükmünde kendisi istemediği için yoktur. Ellerinizle ürettikleriniz TANRI'nın bir ilhamıdır. Yeryüzünde kimin ne yarattığına bakmayın, TANRI mutlak yaratandır. Doğru kullanmak için üzerinde düşünün, kullanamazsanız bir kenarda biriktirin, arkasından bileşenleri gelecektir, araştırın ve doğru kullanın. Hakkı kullanırken sınırlarınızı aşıyor diye kadın erkek ayrımı gözetmeyin. Hakkı hak olan için kullanın ve kullanılmasına izin verin. Hak apaçık bellidir. Hüküm yok ise günah yoktur.
 -Eğitim-
Eğitimde üniversiteye kadar çocukların disiplinden kopmaması ve kendi aralarında ayrımlaşmaması için tek tip kıyafetler kullanınız. Her okulun ayrı bir kıyafeti olabilir. Temizliklerine, saçlarının düzgünlüğüne, kıyafet ölçülerine ve fazla makyajlı olmamalarına dikkat ediniz. Karşılarındakinin öğretmenleri olduğunu bilsinler, aşırıya kaçmadan üzerlerindeki baskınızı hissettiriniz. Dövmek ve buna benzer eylemlerden kaçınıp kararında cezalar ve aile ile ortak bir uygulama ile disipline ediniz. Kreş dönemi hariç onlara ilk okul döneminde temel derslerinin yanı sıra mutlaka toplum bilinci, sanat ve rehberlik dersleri veriniz. Müsait olan dönemlerde rehberlik, sanat gibi dersleri bahçedeki açık dersliklerde uygulamanız onları içinde bulundukları sıkıntıdan arındıracaktır. Onlar daha küçücük bebek ve sokakta olmak, açık havada keyifli vakit geçirmek onları ayrı bir motive edecektir. 3. sınıftan itibaren sanat derslerini "müzik ve resim" olarak ikiye bölünüz. İsteyen istediği alanda kendini ilerletsin ve değişim yaşamalarına da müsade ediniz. Daha küçükler grup grup haftada bir değişip bu alanlarda 2 haftada bir ders yapabilirler. kendileri devamlı ders işlemeyi kaldıracak yaşta değiller. Nefes almalarını, okuldan korkmamalarını sağlayınız. Bu gelecekleri açısından daha etkili olacaktır. 4. sınıftan itibaren çocuklarınıza seçmeli ders olarak Din kültürü dersi veriniz ve basit konularla anlatıma başlayınız. Orta okula kadar sure ezberletip onları sıkmayınız, temel ve basit cümleleri, tanımları öğretiniz ve temel eğitim dersi olarak yabancı dil öğretiniz. Dünya üzerinde en çok konuşulan ve toplumunuzun en yakın olduğu yabancı dili öğretiniz. Temel düzeni öğrettikten sonra onları sıkmayarak şarkılar ile eğitim veriniz, çocuk şarkıları bu konuda çok etkili olacaktır. Onlara anlatın, "Sen, hiç bir şeyi bilmiyorken 6-7 yaşında önce çizgi yapmayı, sonra onları birleştirip harf yapmayı, sonra onları birleştirip hece ve kelime yapmayı, ardından da cümle kurmayı ve okumayı öğrendin. Senin her şeye gücün yeter, sakın korkma! Türlü aşamalardan geçip bugün yabancı dil öğrenme seviyesine ulaştın. Sen yaparsın, korkup kaçma!" gibi motivasyon cümleleri ile onların korkularını giderin. Sporda kollar oluşturup öğrencilerin bir branş alana yönelmesini sağlayabilirsiniz. Jimnastik, kaykay, ve top branşları ile onları gruplara ayırabilirsiniz. Sanatta ise modern dans, tiyatro, müzik ve resim olarak onları gruplara ayırabilirsiniz. Spor ve sanat her dalı ile çok önemlidir ve toplumunu ilerileşmiş gösterir, eğitimde küçük yaştan itibaren mutlaka önem veriniz. Başarı göstermiş olanları da sosyal ortam olarak belediye eğitim alanlarında bir araya toplayıp onların belediye stantlarında halka gösteri yapmasını sağlayınız. Bu hem onlara hem de topluma çok güzel bir gelecek vaat edecektir. Gelişimlerini rahatlatıp, toplumu ise dünyaya modern gösterecektir. Kendilerini izlemeye gelen halktan onlar adına harcamalar yapmak için bağış toplayınız. Çocukları her sene birbirleri ile yarıştırıp onları yormayınız ki zaten kendi içlerinde yarışmakta eve geldiklerinde o benden daha yüksek aldı diyip üzülmekteler. Onları boğmaya lüzum yok. 8. sınıf bitiminde genel bir sınav toplamda 120 soru ile sınavlarını 2 günlük bir sürede tamamlayın. Bir anda 120 soru çözmek beyni yoruyor ve diğer sorulara odaklanılmasını engelliyor. Bilgili olan çocuklar bu yüzden yapılan yanlışlar ile hak ettikleri düzeyde eğitime ulaşamıyorlar. 8. sınıf için tâbi tutulacak sınav hız değil bilgi olmalıdır. Hızlı olmak meslek hayatı için ihtiyaçlarıdır. Biraz daha ertelenmesi onlar için daha verimli olacaktır. Bunun dışında sanat ve spor alanlarında da ayrı sınavlar uygulayınız, yetenekli olanlar branşlarına yönelip kendi istedikleri alanda eğitim alabilsinler. Sanat ve spora önem veriniz, bu iki toplumu modern gösterir. Lise ile beraber toplum bilinci, spor, sanat ve seçmeli ders "Din kültürü" eğitimlerinde aynı aşamalarla onları gelişmiş olarak eğitiniz. Din kültürü derslerinde Kaynak Kitap, Yardımcı Kitap, İbadetler, Peygamber hayatı ve ilgili konular üzerinde durunuz ve 4 yıl boyunca onları zorlamadan hakkı öğretiniz. Bunu konuyu özel bir alana bırakmanız onları haktan kaçıracak, yanlışa sapmalarını kolaylaştıracak ve onlar hakkı bilmeyip batıla saptıkları için etrafındakileri ve toplumu yolundan düzeninden çıkaracaktır. Bu konuya özen göstermenizi istiyorum, hak önemlidir ve belgesellerle, konuyu ilim ile bilen eğitmenlerle, kaçmalarını engelleyip eğitim alanlarınızda öğretiniz. Lise döneminde belli aralıklarla (2ayda bir) her ders için onlara "Ne öğrendik?" saati ayırın ve geçmişi hatırlatın. Bu önemli bir konudur onlar tekrar etmekten kaçsalar da siz onları terk etmeyiniz. Genel önemli konuları onlar için bir daha ilim ile tekrar ediniz. Teknoloji gelişse de not tutturmaktan vazgeçmeyiniz. Üniversiteye geçiş sınavlarında da aynı yolu izleyiniz. Eğitim önemlidir, çocuklarınızdan vazgeçmeyiniz. Edebiyat alanında şiir kolu oluşturmanız genç yetenekleri ortaya çıkaracaktır. Engellilerin eğitimine de mutlaka özen gösteriniz ve onları da spor, sanat alanına yönlendiriniz. Kendilerinin hayattan kopuk yaşamalarına izin vermeyiniz. Toplumsal faaliyetler önemlidir, bireyin gelişimini ve topluma dahil olmasını sağlar, özen gösteriniz.
  -Organ bağışı-
De ki; "O çürümüş kemikleri bir daha diriltecek olan, her şeyi yoktan var eden Sahibimizdir."
Kim bir insanı kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur.
Ölmüş bedenlerinizde, toprağın altında çürüyüp gidecek olan etlerinize ihtiyacınız yoktur ve asla öldükten sonra bir acı çekecek de değilsiniz. Toprağın altında çürüyecek olan organlarınızla, bir can, bir bebek, bir aile, bir halk hatta bir dünya kurtarabilirsiniz. Hiç bir acı hissetmezsiniz. Artık o organların sizinle hiç bir işi kalmamıştır. Kan bağışı da aynen bu konu gibi faydalıdır. "Organ bağışlamak vücudun sadakasıdır." İyilik yapmaktan, güzel ahlaklı amel işlemekten kaçınmayınız. TANRI iyilik yapanları sever. Sadaka vicdanınızdır. Bu konu gibi önemli olan bir konuda TANRI'nın emrinize verdiği hayvanlardır. Hayvanlardan korksanız bile onlara karşı olan vicdanınızı köreltmeyin. Onlar sizlere muhtaç yaratıldı. Hayvanları sevin ve ihtiyaçlarını elinizden geldiğince karşılayın.
    -Hayat arkadaşlığı-
Hayat arkadaşlığı, temelde bir erkek ve bir kadının birbirlerine helal olmasıdır. Genişte ise aile olmaktır. Açıkça cinsel ilişkiye girebilmek ve artık aynı evde beraber aynı sorumluluğu paylaşmaktır. Aynı tepe hayatı yaşamak demektir. Tersten ilişkiye girmek ve kadını zorlayacak derecede zorla yapılan oral sex haramdır, çirkinliktir. Birbirinize sıcak ve yakın davranınız. Birbiriniz için süsleniniz ve hayat arkadaşlığının keyfini çıkarınız. Artık birbirinize helal 2 veya daha fazla insansınız. Birbirinize aitsiniz. Yukarıda yazdığım günahlar ve tecavüz etmek dışında birbirinizle her türlü oyunu oynayabilir, toplumsal alanlar dışında kendinize ait bölgelerde her istediğini hevesinizi nefsinizi yaşayabilirsiniz. Ahlak bellidir, nefsin sınırları bellidir, gerisi ise sizin sınırlarınızdır. Her konuyu, her tiyatroyu ve dahasını, eğlenceyi birbirinizle yaşayabilirsiniz. Hakkı kendinize yasak etmeyin, içinizden geldiği gibi, içinizden gelen eğlenceyi ölçüleriyle kullanmaktan çekinmeyin. 3 kişilik ilişkilerde bir tarafa ağırlık verip diğerini yalnız bırakmayın. Birbirine helal 3 kişi olarak hak ile yaşayın. Sokakta toplumların yaşayış şekillerine de saygı gösterip kadınların birbirlerini dudaktan bir defa öpmelerinde sakınca yoktur. Bunu biraz biraz ara ile tekrarlayabilirler, bu biz bu adama aitiz yerine bir birbirimize aitiz demektir ama öpüşmek doğru değildir. İki kadının birbiri ile öpüşmesi aşırı cezbedici bir olaydır ve bu sexy bir görüntü olup eşinize ayıptır, haramdır. Ayrıca sizlere de sokakta bunu yapmak ayıp ve haramdır. İlişki durumunda mümkünse erkeğin yanında onun ihtiyaçlarını gözetip saygı duyarak, kadınların ilişki adına birbirleriyle yaşayacakları her şey serbesttir, hak olan ayetlerde bu konu ile ilgili bir hüküm yoktur. Hüküm yoksa günahta yoktur. TANRI'nın Cennetine kabul ettiğini ayıplamak bize yakışmaz ki ben bunu yapıp helali haram sayarsam TANRI'mdan korkarım. Erkeğinize önem gösteriniz. 50 yaşınıza kadar erkeğin her hangi bir ölüm veya sizin onu boşamanız durumunda bir başka erkek ile evlenmek için arayış içinde olun ve birbirinizle evli olarak hayatınızı ve ilişkinizi devam ettirin. Bu toplumsal bir olaydır ve üzerinize kanundur, hakkı ayakta tutunuz. Toplumun yoldan çıkmaması için bu üzerinize haktır. 50 yaşınızdan sonra ise bu konunun bir önemi yoktur birbirinizle ilişkinizi sağlıklı ve helal bir şekilde ömrünüzün sonuna kadar devam ettirebilirsiniz. İki kadının biriyle ilişki faaliyeti yürütmesi yalnızca "Hayat arkadaşlığı" bünyesinde helaldir. Bunun dışında ilişkiye girmeyiniz, aşkın gereği için belirttiğimiz aşamalar ile sevgililiğinizi yaşayabilirsiniz.
 -Toplumsal suçlar ve cezaları-
Toplum ahlakını ve toplum sakinliğini bozacak suçlar para cezası ile cezalandırılmalıdır. Çocuklara ait alanlarda uyuşturucu, alkol kullanılması, toplum halkına açık alanlarda (sokak, deniz kenarı, kafe...) uyuşturucu kullanılması, halk içinde yapılan taşkınlık gibi suçları bu konuya örnek gösterebiliriz.
Toplum düzenini ve bireylerin korunmasını sağlayacak suçlar ise hapis ile cezalandırılmalıdır. Taciz, yaralama, öldürme, hırsızlık, gasp, özgürlüğü kısıtlama, çalışanlara darp, rüşvet almak-vermek, fitne ile halkı galeyana getirmek, ve çocuk evliliklerini bu konuya örnek gösterebiliriz.
Fuhuş yapmak, ölçü dışında giyinmek, gay olmak gibi eylemler ise bireysel günaha girer ve toplumumuzla hiç bir alakası yoktur, herkesin kendi tercihidir. Fuhuş olayının halk içinde yapılmaması önemli bir konudur, bu konunun önleminin alınması gerekir. Semtlerde, halk içinde bireysel uyuşturucu satmak da yine önleminin alınması gereken bir konudur ve bu konu mutlaka hapis ile cezalandırılmalıdır. Bazı durumlarda böyle istisnalar yaşabiliriz, bu durumlarda yapılması gereken ise oy birliği ile doğruya ulaşıp özgürlük hakkını kısıtlamadan toplumsal kararlar verilebilmesidir. Gay olanlar birbirleri ile evlenebilirler, seni ilgilendirmez. Sen bir inanan olarak bundan uzak durmalısın ama bu onunla arkadaş olmayacağın anlamına da gelmez. Günah TANRI'nın kullarına bağışladığı temel sınav hakkıdır ve isteyen yanlış yapma özgürlüğüne sahiptir. Karşılığı ise Cehennem'dir. Asla bireylerin özgürlüğünü kısıtlamayınız ve toplumsal konular ile halkın düzenini sağlayınız. Gay evliliklerinde önlemini almamız gereken konu ise bu evliliği yapmış olanların evlat edinememesi olmalıdır. Çocuklar geleceğin potansiyel inananlarıdır ve böyle bir ortamda yetişmelerine izin veremeyiz. Bu durum ayrıca çocuğa doğrudan müdahale olmasa da göz önünde yaşanıldığı için çocuk tacizine girer. Bu alanın doktorları mutlaka bana hak verecektir ki bu olayın kromozomsal bozukluklar dışında bir hastalık, geçmiş yaşanılmışlıkların bir yansıması ve sapıklık olduğu onlar tarafından da bilinmektedir. Hapis cezalarında ailelerin hakkını gözetmelisiniz. Eşi olup ayrılmak istemeyen kadın, veya adamın evlilik hakkı vardır ve o suçsuzdur. Babası veya Annesi hapiste olan çocuğun aile bünyesinde ebeveynini görüp onunla ayda bir gün de olsa vakit geçirme hakkı vardır. Gözetiniz. Geride kalmış olan masum eşin evlilik gereği sex yapma, sarılıp uyuma hakkı vardır. Ceza evine düşmüş kişi için diğerinin hakkını görmezden gelemeyiz. Zaten hapis yatmak, özgürlüğün kısıtlanması sağlam bir cezadır ve bu uygulamalar onlar için tanınacak bir ayrıcalık değil haktır. 5 yıldan az cezalara ayda 2 gün, 10 yıldan az cezalara ise ayda 1 gün tesis içinde kuracağınız apart evlerde görüşme, vakit geçirme izni vermelisiniz. 1 kişinin işlediği suç ile geride kalan eş ve çocuğun hakkını, yetişmişlik durumunu görmezden gelmemelisiniz. Ayrıca ceza evindeki mahkumlara da ceza derecesine göre kuracağınız fabrikalarda üretim yaptırıp ailelerine maaş ve kendilerine cep harçlığı koymak onları eğitmek, iyileştirmek ve toplumsallaştırmak üzerine yürüteceğiniz sağlıklı bir faaliyet olur. Bu hakkın yanı sıra maaşlarını devlet bünyesinde biriktirip tahliye olduklarında onlara iş kurma şartı ile verebilirsiniz. Bu onların bir daha suça bulaşmamaları için etkili olacaktır. Hamile olan veya hamile eşi olanın cezalarını gözetim altında 3 yıl süre ile erteleyiniz. Bir aile kurmak kolay değildir, o sahip çıkamamışsa bile devlet olarak sizler ona sahip çıkıp iyileştirmelisiniz. Özgürlükleri kısıtlamayın. Lütfen suç değil sevgi işleyin. 10 yaşından küçüklere ve ağır ceza olmaması koşulu ile 14 yaşından küçüklere işlediği suçlardan ceza yoktur. Önemli suçlar için aileye para cezası uygulayabilirsiniz. Kan davası olaylarında ise suçu işleyen çocuğun kendisi değil ailesi suçludur.
-Namaz ibadeti-
Salı günü ikindi namazından başlayarak çarşamba günü öğlen vakti toplanma, selamlama namazına kadar belirtilen süre "Din gün" olarak üzerinize farzdır. "TANRI'nın kanun olan emridir. Sabah namazında 2 diğer vakitlerde ise 2+2 toplam 4 rekat namaz kılınız. TANRI'ya gönülden boyun eğiniz, rüku ediniz ve secde ediniz. Bunun dışında da bolca kendinizden şükür namazı kılmalısınız. Önemli anlarınızda, boş anlarınızda, kendi içinizden geldiği anlarda TANRI'ya şükretmek için namaz kılınız. Bu konu önemlidir, TANRI sizlerin kendisine gönülden boyun ettiğinizi görmek için şükür namazını sizlerin vicdanınıza ve nefsinize bırakmıştır. Şükür namazı ise tüm vakitlerde 2 rekattir. Toplanma namazı hariç diğer tüm "Din gün" namazlarınızı zorluk, unutkanlık veya uyanamama durumu, o an yönelememe ile kaçırdığınızda başka bir gün aynı vakitte TANRI'dan af dileyerek kaçırdığınız namaz ibadetinizi yerine getirebilirsiniz. Doğum günleriniz, eşlerinizin, çocuklarınızın doğum günleri, Peygamberinizin doğum, kavuşma günü, hakkı size tam anlamıyla bildirme günü ve sizler için önemli olan resmi bayramlarınızda şükretmek için namaz kılınız. Bu sizler için hak olan bir şükür namazı olacaktır. Cenk'e çıkanlar, din gün dışında din savaşı namazı olarak da onlara hazırladığımız sureler ile 2 rekat namaz kılmayı ihmal etmesinler ve TANRI yolunda hak ile vuruşup hakkı ayakta tutsunlar. Bunun dışında ise cenk zamanı boyunca üzerinize bir ibadet sorumluluğu yoktur. Amacımız uzun namaz kılmak değil TANRI'ya, emrettiği yolda olup hakkı yaşadığımızı bildirmektir, göstermektir. Namazdan sonra secde halinde ( uygulayabildiğiniz kadar bu halde dua etmeyi tercih edin) TANRI'yı kendi vasıfları ile içinizden geldiği kadar anınız ve devamında bu halde, oturarak, el açıp veya eli çene altında bağlayarak dua ediniz. Yalnız TANRI'dan dileyiniz. Dua ederken yalnız bu dünya için değil ahiret için de dua edin. Ahireti ummayanlar, güzel yurda kavuşamazlar. Yalnız TANRI'dan dileyin, yalnız TANRI'ya secde ve rüku edin, yalnız TANRI'ya şükredin. El öpmek, etek öpmek, ayağa kapanmak, birinin huzurunda yere kapanmak, kutsal kitap - ekmek gibi bir şeyleri öpüp alna koymak TANRI'dan başkasına secde etmek demektir. Kaçınınız. Ve namaz ibadetinizi ise size öğrettiğimiz gibi hak olarak yerine getiriniz;
Rahat, hazır ol! İfadeleri ile "TANRI Yeganedir!" diyip komut alınız ve her şeyi ardınızda bırakıp ellerinizi göbek hizasında birbirine bağlayıp, boynunuzu yere eğip kölelik duruşu gösteriniz. Daha sonra durduğunuz pozisyonda Din gün başlangıç suresini okuyunuz ve "TANRI Yeganedir!" komutu ile rüku ediniz. Bu pozisyonda 3 defa "TANRI'mı eksikliklerden uzak tutarım" cümlelerini gönülden tekrarlayınız. Daha sonra "Şükür TANRI'ya aittir. Şükrümüzü kabul edecek olan TANRI'dır" cümlesi eşliğinde ellerinizi yana bırakarak doğrulunuz ve bir daha "TANRI Yeganedir!" komutu ile yere kapanıp secde ediniz. Bu pozisyonda 3 defa "TANRI'mı noksan vasıflardan uzak tutarım." cümlesini okuduktan sonra "TANRI Yeganedir" komutunu doğrulmak ve bir daha secde etmek için 2 defa kullanınız. Secde pozisyonunu aynı durumda uyguladıktan sonra "TANRI Yeganedir!" komutu ile ayağa kalkınız ve kul, köle ifadesi ile diğer normal sureleri okuyup namazınıza aynı aşamalarla en son secde ediş ve doğruluşa kadar devam edin. 2. rekatte son secdeden sonra "TANRI Yeganedir" komutu ile dizlerinizin üzerinde oturarak o aşama için belirlediğimiz sureyi okuyup, sağ ve sol omuzlarınızdaki hesabınızı tutan meleklere "TANRI'nın selamı ve rahmeti üzerimize olsun!" cümlesiyle selam verin ve 4 rekatlik namazlarınızda, namazınızın tamamlanması süresince normal surelerle namazınıza aynı uygulamalarla devam edin. Namaz bitiminde secde halinde TANRI'yı kendi vasıfları ile içinizden geldiği süre boyunca anın ve dünya hayınız ile ahiret yurdunuz için TANRI'dan dileyin.
Namaz önderleriniz içinde kadınlarda olsun. Kadınları ayrıştırmayın, namaz sırasında bol kıyafet giyinmeleri ve sırt hizasından bir perde gerilmesi yeterli olacaktır. Kadınlar namazlarını süsten uzak, yüzlerini toparlaması için bir pudra ve ufak malzemeler eşliğinde yerine getirebilirler. Erkek ve kadın olarak namaz kılarken saygı amaçlı diz kapağından kol ve omuz birleşimine kadar boyun açıklığınız gerdana ulaşmayacak ölçülerde örtününüz. Toplu kılınan ibadetlerde kadınlar erkeklerin arkasında namaz kılmalıdır ki eğilip kalkarken nefis gereği TANRI'ya saygısızlık yapılmasın. Namaz sırasında TANRI ile aranıza girecek her türlü süs ve gösterişten kaçınıp huzuru tercih ediniz. Bireysel namazlarınızda karanlık ortam, boş ve gözü yormayan oda, duvar tercih etmeniz sizi huzura daha çok yaklaştıracaktır. Saçlarınızı bir toka ile süsten ve gösterişten uzak toplayınız. Cenazelerin namazlarını kılmayınız. Namazınızda, cenaze gömme merasimlerinizde kıble aramayınız. Yokluk durumunda halk içinde namaz kılarken erkekler kadınları dışarıdan ortalarına alarak ve yüzlerini dışarıya dönerek sarsınlar ve o pozisyonda kadınları dışarıdakilerin nefsinden koruyarak namaz kılınız. Namaza başlamadan önce yerine getirdiğiniz ibadetin niyetini okuyunuz. "Din günde sabah vakti yerine getireceğim ibadetimi kabul buyur TANRI'm!, Şükür için huzurunuza durdum! İbadetimi kabul buyur TANRI'm!, ..." diye niyet ediniz.
 -Çan ve İnsan sesi ile çağrı-
Yalnızca din günde insanlara ibadete yönelmeleri için çağrıda bulununuz ve topraklarınız içindeki dinimizden olmayan insanlara hoşgörülü davranınız. Kendi inançları olmayanı onlara zorla dayatmamız doğru değildir ve onları bizden soğutur, kaçırırız. Dışarıya güzel görüntü vermek zorundayız. Din günün ilk 4 vaktinde "Çan sesi" ile bir kaç defa uyararak insanlara Din gün ibadetlerini yerine getirmeleri gerektiğini anlatabiliriz. Çarşamba günü toplanma, selamlama namazına çağırdığımız zaman ise "İnsan sesi" kullanmamız dinimize hem ayrı bir renk, hem hak, hem de bir hoşluk katacaktır. Okuyacağınız cümleler ise;
TANRI Yeganedir, TANRI Yeganedir!
TANRI mutlak sahiptir.
Şükür TANRI'ya aittir.
TANRI zamana şahittir.
Şükür TANRI'ya aittir.
Din günde buyurun namaza!
Din günde buyurun selama!
TANRI Yeganedir, TANRI Yeganedir!
TANRI mutlak sahiptir.
İster çağırma müziği ile, ister şiir okur gibi bağırarak insanları "selamlama ve bol zırıkla müjdelenecekleri" Çarşamba namazına davet edin. Yalnız bu vakit için insan sesi ve diğer din gün vakitleri için çan sesi kullanın. Diğer günlerde de şükretmek için vakitleri kendiniz takip edin. Başkalarının inançlarının küfür olduğunu bilin ama onlara saygısızlık etmeyin. Ilımlı olun ve özgürlükleri kısıtlamayın. Doğru yola gelmeleri için doğru yaşayın. Kimsenin yaşantısına karışmayın. Toplumsal kurallar bellidir ve insan ile hak içindir. "Hiç kimseyi kıldığı namazdan men etmeyin." Yanlış yapıyorsa doğrusunu anlatın, batıl anlatmayın. Doğrusunu okumaya teşvik edin.
 -Alkol, uyuşturucu, kumar ve tütün (Eğlence)-
Alkol, uyuşturucu, kumar ve tütün... vb. ürünler TANRI'nız eğlencelerinizde kullanmanız için yarattığı ürünlerdir. Kullanımına dikkat edip ölçüye uymalısınız ki bu maddelerin aşırılığı bağımlılık yapar ve her anlamda hayatınızı bitirir. Alkol, kumar ve uyuşturucu eğlence için güzel aktiviteler olsa da tütünün alkol ve uyuşturucu dışında kullanılması amaçsızdır. Mümkünse hiç birine bulaşmamanızı tavsiye ederim, bilhassa tütünü eğlence ürünleri dışında kullanmamanızı tavsiye ederim. 18 yaş erişkinliğine ulaşıncaya kadar bu maddelerin çocuklara ulaşımını engellemelisiniz. Hazır sıgara halinde satılan tütün bir süre sonra devamlı içme ihtiyacı hissettirmektedir. Sıgaraya ihtiyacın olmasa bile devamlı yakmak istersin. Eğlence yanında buna ihtiyaç hissetseniz de eğlence dışında günlük hayatınızda kullanıyorsanız işlenmiş tütünü paket, kağıt ve filtre olarak ayrı ayrı üzerinizde barındırmanız ve elinizle sarmanız bu yanlışlığı giderecektir. Yalnızca sıgaraya isteyeceksinizdir. Bu benim hayatımda kullandığım bir önlemdir. İkisini birbiriyle kıyaslarsam baya faydasını gördüğümü söyleyebilirim. Önceden sarıp hazırlamayınız, bunun diğer paketlerden hiç bir farkı olmayacaktır. İçeceğiniz zaman müsait bir yer bulup o anda sarıp içmeniz sıgaraya olan düşkünlüğünüzü de azaltacaktır. (Sokakta sıgara sarmanın muhatabı polislerdir. Kendileri ile danışma içinde hazırlanması gerekir.) Alkol ve uyuşturucu kullanımında da size doktorlar eşliğinde belirleyeceğimiz ölçünün dışına çıkmayın. Uyuşturucu ürünleri devlet bünyesinde hazırlanmalı ve denetimlerden geçirilmelidir. Devlet dışı hazırlanıp "mahalleler'de" özgürlüğü sağlamak amaçlı satılan ürünler ise mutlaka devlet denetimi ile halka sunulmalıdır. Halkın yaşadığı alanlarda ise devlet görevlisi satış alanları ve kuryeler dışında asla bireysel satışa müsade edilmemelidir. Bu maddelere çocuk ulaşımını kesinlikle engellemeliyiz. "bali, bonzai, tiner, roj, eroin, metan fetamin, flakka..." gibi ürünler ise eğlence dışındadır ve kesinlikle günahtır. Başka amaçları vardır, oralarda kullanılmak üzere yaratılmışlardır. Ev, içicilik alanları, müsade edilmiş bar, disco, konser, festival,... gibi yerler dışında kullanımı yasaklanmalı ve kabahatler kanunu ile cezalandırılmalıdır. Din günde bu maddeleri kullanmanız doğru değildir. Diğer ibadetler saatleri içinde de bu maddeleri kullanmanız doğru değildir. Eğlence kullanımı şahsın maddi durumu ile de karşılaştırılarak ölçüye tabi tutulmalıdır. Devlet kontrolü her anlamda düşünmeli ve halkına yansıtmalıdır. Bu maddeler yasak değildir ki kutsal kitapta "Kafur ağacının özünden" ibaresi ile kokain anlatılmaktadır. Ayrıca benim bilhassa bu ürünler ile yaratılışım başladı ve üzerimden bu ürünler ile çok değişik mucizeler gösterildi. Eş durumu da ölçü için önemlidir ve festival, konser gibi konularda istisnai olarak ayrıca hak verilmelidir. Toplum içinde kapalı alanlarda sıgara içmeyiniz. Etrafınızdaki insanlara saygı gösteriniz. Bu maddelerin etkili olduğu hastalıklar vardır. Bazı insanlar bu hastalıklara yaşadığı travmalar, etkilenmeler, vb. durumlar ile de yoğrularak yakalanabilirler. Bu durumlarda ise üzerinize düşen doktor tedavisine başlayıp, tedaviyi aksatmadan başarıya ulaşmak ve kullandığınız tüm ürünlerden sıyrılmaktır. Bir daha bulaşmamaktır. Aksi takdirde bu maddeler sizler için artık günahtır. Ben bu hastalığı yaşıyorum ama istisnai bir durum içindeyim. Bu hastalık bana TANRI'nın bağışıdır. Şifreleri, oyunları, kelimelerin yerlerini değiştirmeyi bu hastalık etkisiyle hak olarak gördüm ve uyguladım. Alkol ve tütünün satış yaşını 15 olarak belirlemeniz daha uygundur. Bu yaşı 18 olarak belirlemek toplumsal sıkıntılara yol açacaktır.
 -Çocuk yetiştirme-
1,5-4 yaşına kadar çocuğun rahatlığı rahatsız edici bir durum olmamalıdır. Etrafındaki yabancı kişilere dikkat etmelisiniz. 1,5 yaşına kadar ön bölgelerini gizleyip fotoğraf çekilebilirsiniz. Bu görüntüler sizler için güzel bebeklik anıları olacaktır. Arka bölgelerini gizlemek konusunda kendinizi sıkmanıza lüzum yoktur. 4 yaşına kadar alt bölgelerinden bir külot giydirip üzerinize önem vermemeniz daha doğrudur çünkü o bölgenin gizlenmesi çocuğun çocukluğunu örtüp daha ciddi sıkıntılara yol açabilir. Bu durumda fotoğraflarının olması da onlar için bir sıkıntı oluşturmayacaktır. 4 yaşından sonra kız çocuklarının üst bölge giyimine ve fotoğraflardaki görünümüne dikkat ediniz ki ileride kendi arkadaşları veya başkaları tarafından yetişkin görünüp akıllarına çirkinlik düşürebilirler. Neticede o küçük bebeğin yetişkin halleri karşılarında olacak. Önem gösteriniz. 10 yaşına kadar deniz kıyafetine önem gösterip sokakta toplumsal görüntüden biraz daha rahat dolaşmaları onlar için bir sıkıntı değildir. 7 yaşından sonra onlara adım adım zorlamadan ölçüyü ve dini öğretmeli ve 10 yaşından itibaren ölçüye uymalarını sağlamalısınız. Onlara toplum içinde nasıl hareket etmeleri gerektiğini ve görgü kurallarını da öğretmelisiniz. 10 yaşından sonra normal toplum düzeninde giyinsinler. Arkadaşlıklar bu durumu kaldırır ki, yakın arkadaşlarıyla erkek-kız fark etmeden birbirlerine yakın davranmalarında sakınca yoktur. İhtiyaç durumunda mesela arabadaki sıkışıklık durumunda kızın hafiften yan dönüp erkeğin dizine veya erkeğin kızın dizine oturması sıkıntı olmayacaktır.
Burada bahsettiğimiz sıradan arkadaş değil dost yakınlığıdır. Bu onların kendi sınırlarıdır ve 15 yaşından sonra ibadetler tüm bireyler üzerine farzdır. Lütfen yerine getiriniz. Edepli bir biçimde popo silkelemek, omuza çıkmak, sarılmak, dizine-omuzuna başını koymak ahlaksızlık değildir. Herkesin kendi sınırları vardır ama dünya üzerinde böyle yaşamaya alışmış insanlarda vardır. Hiç kimsenin Cehenneme gitmesini istemeyin, eğer çirkinlik yapmıyorlarsa bırakın onlarda Cennete girsin. Siz mi alacaksınız onları? Akıbetlerine siz mi karar vereceksiniz? Konuların uç ve alt noktalarını sizlere anlatıyorum ki, bu sınırlar içinde kendinize bir yol tutun ve kimseyi ayıplamayın. Deniz kıyafetleri ile birbirleriniz omuzuna çıkmamaları, popo silkelememeleri, dize oturmamaları uygundur. Dikkat edilmesi gereken ölçüdür. Bakabileceğinizden, her anlamda yetebileceğinizden fazla çocuk yapmayınız. Maddi durumunuz iyi diye de fazla çocuk yapmak için çabalamayınız, eğer isterseniz o ayrı ama devamlı çocuk büyütmek yerine kararında yerine getirip kendi yaşantınıza da vakit ayırmalısınız. İdeal rakam ise 2 çocuktur. Zengin olanlar için evlat edinmeleri, koruyucu aile olmayı üstlenmeleri güzel ahlaklı bir hareket olacaktır.
 -Ev temeli-
Evlerin temellerini yaparken düz zemini kare veya dikdörtgen oyup zemine demir döşeyip kolanlarla yükseltmek yerine aynı lego yerleştirir gibi evin yerleşeceği kazı alanının çevresini binanın taşıyacağı derinlikte 1-1,5 metre ve birleşiminden enine doğru yarısı kadar oyup demir yerleştirmeye, kolon dikmeye, üzerine temel kapatmaya ve bina dikmeye başlarsanız binanın temeli toprağa lego gibi tutunacaktır. Deprem sırasında yer sallandıkça bina savrulmak yerine etrafındaki ve ortasındaki boşluklar kapalı olacağından toprağa tutunup, yerinde kalacaktır. Temeli, enine doğruda oyuk açıp sabitlediğimiz için bina hem daha az sallanacaktır hem de içeriye gömülmeyip sabit kalacaktır. Büyük siteler yaparken ise bu blokları birbirine bağlamanız yapının tuğla gibi toprağa oturmasını sağlayacaktır. TANRI mutlak "ilim ve mülk" sahibidir. Üzerinde durulması ve deneyler ile geliştirilmesi gereken bir sistemdir.
 -Kader kaza-
Kaza ve kadere inanın. Yaratılmış her şeyin bir kaderi vardır. Canlıların bireysel kaderleri vardır, dönemlik dünyaya etki eden kaderler vardır ve büyük tarihsel kaderler de vardır. Sizin gördüğünüz uzun bir yaşantı aslında büyük bir kadere hizmet ediyordur. Aşk ile yaratılmış bu dünyanın aşk ile son bulacağı gibi başlangıç ve bitiş kaderleri vardır. Yaratılmış her şeyin bir kaderi vardır ve kaderinizi şekillendirmek sizin elinizdedir. "Biz her insanın kaderini kendi çabasına bıraktık". Genel olarak büyük kaderlerin dışına çıkamazsınız ama kim olacağınızı ne yaşayacağınızı belirlemek sizlerin çabasındadır. Başınıza gelen bir kaza olayı ise küçük görünse de sizin kaderinizi yönlendirmekte büyük paya sahip olur. TANRI'nın vaadi haktır. Sizler inananlardan olunuz.
 -Zekat ibadeti-
Zekatlerinizi bireysel olarak vermeniz günü kurtarmaktan başka bir fayda sağlamaz. Bunun yerine bir ortak havuzda toplayıp inanıp ihtiyacı olanlara iş, sermaye, barınak veya iş yapılıp kazanılan paranın devamlı olarak bölüşülmesi onlar için ve paranın kullanımı için daha etkili olacaktır. Birlik kuracağı site aracılığı ile şifreler karşılığında herkesten ne kadar aldığını yayınlayıp toplam rakamı, makbuzlarla neyin nereye harcandığını, ne kazanıldığını, kazanılanın ne yapıldığını paylaşırsa aranıza fesat bulaşmayacaktır. Her ülke kendi topladığı para ile öncelikle kendi işsizlerine arta kalanla eksik kalmış yerlere yapılan yardım ile sapasağlam temeller üzerine bir kalkınma düzeni oturtabilirsiniz. Zekat, bireysel kurban ve Hac ibadeti zenginlerin üzerine farzdır ve ihtiyaçların tamamen karşılandığı miktardan üzeri zenginliktir. Çocuğun geleceğine önlem almak ihtiyaçtır. Evlatlarınız için yaptığınız gelecek kurtarma birikimini zekat için harcamayınız, o sizin ihtiyacınızdır. Zenginlik çocuğuna ev yaptıktan, aile olma ihtiyacını karşıladıktan sonra başlar. Üzerinize düşen zekat miktarı mal varlığınızın, bankaların %3-%4 faiz ile 1 yılda eksikliğini karşılayabileceği kadardır. Bunun dışında bir de her yıl kazandığınızın aynı uygulamayla 1 ayda karşılananı zekatte adalettir. Fakir insandan kazanç vergisi alınması zulümdür, halkınıza zulmetmeyiniz. Ne kazanıyor ki ne verecek sana! Bu paranın bir miktarına devlet bünyesince el konulması devletin hakkıdır ama bu olayda aşırıya kaçılmamalıdır. Zekat ihtiyacı olan inananlara harcanmalıdır. Bunun dışında zaten topraklar üzerinde kullandığınız her şeyin devlet vergisi tarafınızca ödenmektedir. Kurulan işletmelerden kazanılan kâr birliğin kasasında toplanmalı ve birlik hem devamlılık hem de ihtiyaçların karşılanmasını sağlamalıdır.
 -Birliğe ait internet sitesi-
Birlik inananlara kimliğe kayıtlı olacakları ve her türlü bilgiyi oradan takip edecekleri bir internet sitesi hazırlamalıdır. Başlıklar halinde birlik içindeki tüm ülkeleri kapsayan, inananların biriyleriyle keyifli vakit geçirecekleri, kendilerini toplumsal alanda geliştirecekleri, yakınlaşacakları bir sosyal platform oluşturulmalıdır. Bu sosyal platform; "Üye ülkelerin güzel ahlaklı ve önemli olayları, hakkı belgeseller ile eğitim eşliğinde öğretmek, sanat, toplu paylaşım alanı, erkek ve kadın (Bu alanlarda bireysel gelişim uygulanmalı ve iki bloğada karşı cinsler erişememelidir) başlıklarından oluşmalıdır. İç çamaşırı tanıtımlarının bu alandan uygulanmasına ağırlık gösterilmelidir. Deniz kıyafetlerinin herkese açık sergilenmesinde sıkıntı yoktur ve sizlerde bireysel sayfalarınızdan paylaşımlarda bulunabilirsiniz. Birbirinizle sosyalleşin ve yardımlaşın. Kendinizi bu alan içine kapatmayın dışarıda da sosyal medyaların takipçisi olup dünya ile bağlantınızı kopartmayın. Birde oluşturacağınız başlık üzerinden topluca yaratılmış bir şeyin hangi alanda kullanabileceğiniz üzerine düşünün. Hangi parçalarla birleştirebileceğinizi araştırın.
-Tiyatro, sahne, spor, iç çamaşırı-
İç çamaşırı tanıtımları birliğe eit internet sitesinin kadın bloğu üzerinden tanıtılmalıdır. Bunun dışında büyük defile şovlarında erkek izleyiciler, sanatçılar, hazırlayıcılar ve televizyondan yayınlanmak konularında çekinmenize lüzum yoktur. Bu konular toplumun ve çalışan insanın ihtiyacıdır ki bu gibi tüm rahatlatıcı ve rahatlatılması sıkıntı olmayacak konularda TANRI'nın izniyle şefaatçinizim. Korkmayınız, bu sizin işinizdir. İç çamaşırı ile reklam kapağı veya kolilerin firma poşeti reklamı olmaktan çekinmeyin ama aşırıya kaçıp iş dışındaki yaşantınıza da taşımayın. Kendi bireysel sayfalarınızdan bu görüntüleri paylaşmayın, bu görüntülerin paylaşımı kadın ve erkek bloğunda yer alacaktır. Aynı durumda tiyatro, sahne gibi konularda da TANRI'nın izniyle şefaatçinizim. Aşırıya kaçmayınız. İç çamaşırlarını büyük mağazaların bireysel toplum içinde satması dışında satmak için çarşılar oluşturup güvenlik koruyuculuğu ile içeriye erkek girmesini engellemeniz aynı çarşıda hayat arkadaşlığı için satılacak kostüm, sexy ürün, aşk şehvet amaçlı malzemeler satımını kolaylaştıracaktır. Kadınlar bu ortam içinde daha rahat alışveriş yapabilecek ve hayatlarını eşleriyle daha eğlenceli yaşayabilecektir. Üzerinde durulması gereken bir konudur. Tiyatroda sahne seyirciye çıplak göz ile daha yakın olduğundan kıyafet seçiminizi biraz daha topluma uygun belirlemelisiniz ve birinize biraz daha sınırı koruyarak yakınlaşmalısınız. Dizilerde abartıya kaçmadan öpüşmek, oynaşmak gibi aşk sahneleri çekmenizde veya sexy konuları ifade etmekten yada bunun arkadaşlığı anlatırken evde kız kıza birbirinin poposuna vurmak, rahat boxer şortlar ile dolaşmaktan çekinmeyiniz. Halka sahte ilişkiler öğretmektense böyle gerçekçi anlatımlar yapmanız onları daha güzel eğitecektir. Sinema filmlerinde çok da abartmadan öpüşmek, sevişmek, okşamak, belden yukarısının çıplaklığı veya popo altından itibaren çıplaklık, üst değiştirmek, gibi görüntüler yansıtabilirsiniz. Bu görüntüler çocukların erişiminden uzak yetişkin görüntüleri ve film için güzel ve ihtiyaç olan görüntülerdir. Bu görüntülere ihtiyacı olan görüntülerde konuyu anlatmalısınız ama alakasız filmlerde sırf görüntü olsun diye bunların kullanılması da saçmalıktır. Haktan çıkmayınız, doğruyu anlatacağınız sürece TANRI'nın izniyle üzerinizdeki şefaatim daimidir. Sahne, dans, müzik olayında ise kadınların hafif göğüs dekolteleri veya bacak yırtmacı görüntüleri, erkek ve kadının dans gereği aşırıya kaçmadan yakınlaşmaları rahatsız etmeyecektir. Dekolte konusunda bahsettiğim ise şu görüntüdür;
                            FOTOĞRAF
      Şov bu anlattıklarımı kaldırır ki, bunları kısıtlamak halka zulmetmektir. İstisnai durumlar her alan olacaktır, önemli olan hakkı görmek ve ölçüyü bilmektir. Porno konusunda ise çizgi resimlerin teknoloji eşliğinde oynatılması, ilişkiye sokulmaları ve insanların bunları seslendirmeleri dışında bir ayrıcalık tanıyacak konumda değilim. Hiç kimseye bu konu hakkında bir söz veremem. İnternetten iç çamaşırı tanıtıp satan firmalar ürünlerinin çocuk oyunlarındaki gibi taşınıp çıplak bir bünye üzerine giydirilmesini sağlayan bir indirme programı geliştirip kimsenin hakkına göz dikmediğini kimsenin o resme ulaşamayacağını garanti ederlerse erkeklere bu program ile eşlerine iç çamaşırı almak için bir kolaylık sağlamış olurlar. Şarkı kliplerinde de aşırıya kaçmadan dizi görüntülerinin yanı sıra popoyu ve göğsü çok açmadan direk dansı ve oradan geriye doğru görüntüler gösterebilirsiniz. Bu görüntülerin zamanının çok uzun sürmemesine dikkat ediniz. Spor olayında ise en kısa giyilecek spor kıyafeti üstü boyundan atlet askılı olan deniz kıyafeti gibi olmalıdır. Önem gösteriniz. Konu anlatımlarınızda geriye doğru ise her konuyu anlatmakta serbestsiniz, insanları her iki durumda da özendirmemeye gayret ediniz.
-Dini herkes kendi dilinde yaşamalıdır-
Kitabı okumak, kitabı güzel okumak sanatı değildir. TANRI kitabı sizlere hakkı öğrenin ve din ahlakı içinde hakkı anlayarak yaşayın diye gönderdi. Kitap bugünümüze ve ahiret yurdumuza bir Kaynak'tır. Herkes kendini en iyi ifade edebildiği ve yazılanı en iyi anlayabildiği dilde ibadetlerini yerine getirmeli ve hakkı yaşamalıdır. Okuyup, ibret alın ve hakkı dimdik ayakta tutun. Birbirinize sıkıca bağlanın ve dağılıp ayrılmayın. Ayetler üzerinde düşünün, gününüz modernliğini hak ile buluşturun.
    -Hayvan kesimi-
Gelişen teknolojide hayvanlara işkence etmeyiniz. Bizler nasıl baygınken ameliyat geçirebiliyorsak, kanımız akıyorsa hayvanlar içinde aynı durum geçerlidir. Onları bayıltma yolunu benimseyip keserseniz hem hayvan acı hissetmeyecektir, hem de sizler işinizi daha rahat, daha hızlı ve daha sağlıklı göreceksinizdir. Bayıltmak hayvanı "mundar, leş" durumunu düşürmez. Mundar hayvanın hastalıklı olması demektir. Eğer hastalığın size dokunacağı bir durumu yok ise hayvanın etinden yemenizde bir sakınca yoktur. Leş ise günahtır. Hayvanların üzerinizde hakkı vardır, onlara zulmetmeyiniz.
-Dünyanın yaratılış öyküsü-
TANRI, Adem ve Havva'yı yarattı ve devamında onları Cennet yurduna yerleştirip, "Burası sizin yurdunuzdur. Her şeyden istediğiniz gibi faydalanın yalnızca şu ağaca dokunmayın!" buyurdu ki o ağaç onların nefsini temizlesin ve korunsunlar. Yaratılmış her şey Adem'e biat etmişti. Yalnız o ağaçtan yemeyeceklerdi ki her şeyin asıl sahibinin kim olduğunu bilsinler. Adem üzerindeki sorumluluk ile ağaçtan uzak dursa da Havva, kovulmuş şeytanın yanaşması ve sinsiliği ile ağaçtaki meyveden yedi. Adem bunu görünce çok kızdı ve ne yapacağını bilemedi. Adalet gereği TANRI'nın şeytana verdiği kovulma cezasının aynısını Havva'ya da vermesi gerekiyordu. Belki Havva yerine Adem'e yeni bir eş bağışlanacaktı. TANRI mutlak adalet sahibidir. Adem'in Havva'ya olan aşkı kendisini de o ağaçtan yiyip "Ben seni bırakmam! Bize ne olacaksa beraber olsun!" aşk düşüncesi ile hareket ettirdi. Adem'in aşk ile yaptığı bu hareket, her ne kadar kural çiğnenmiş olsa da TANRI'nın merhametini harekete geçirdi. TANRI mutlak merhamet ve sevgi sahibidir. Daha sonra ise ikisine de bir ceza olarak yeryüzünde sınava tâbi oldukları hayat başlatıldı ve bütün insanlar ve cinler sınava tâbi tutuldu. Bizler bugün yeryüzünde de bu ağaç hikayesinin bir yansıması olarak nefsimizi temizlemek için oruç tutarız. Kurulu düzende önceden yaratılmış olan dünya böylece bu hikaye ile (aşk duygusunun bir yansıması olarak) hayata geçirildi. Yaşadığınız bu dünya aşk için sevgi için yaratıldı. Kıymetini biliniz ve şu kısacık hayatta birbirinizi seviniz. Zalimliklere son veriniz.
 -Mu kıtası-
Nuh Peygamber ve beraberindekilerin kurtulduğu, geride kalanların helak olduğu yer Mu kıtasıdır. Şifrelendiği değiştirilmiş kitap olan kuranda Nuh Peygamber'in yaşının belirtildiği ayet 14. ayettir ve yaşı 1000 yıldan 50 yıl eksik olarak şifrelenmiş doğrudan 950 yazılmamıştır. Mu kıtası ise tarihte bugünden tam 14000 yıl önce sulara gömülmüş, insanlık devrinin başladığı kabul edilen bir kıtadır. Maya uygarlığının buradan geldiğine inanılmaktadır. Tabi her konu olduğu gibi bu konuya da inananlar ve inanmayanlar vardır. Kıta Nuh Peygamber kıssasında belirtildiği gibi üzerindeki birçok canlı ile beraber sulara gömülmüş, yalnızca bir miktar insan orta asya tarafında karaya çıkmıştır. Bölgede "Kıtamız battı, biz de buraya kaçtık!" yazılı bir duvar yazısı üzerine mu kıtası çalışmaları başlamıştır. Maya uygarlığı ve Türkler arasındaki benzerlikler insanları bu konuda araştırmaya götürmüştür ve "Kurt, dil, yaşam tarzında" ciddi yakınlıklar bulunmuştur. Maya uygarlığı bunun yanında Çin dilinden de benzerlikler taşımaktadır. Ayrıca Türkler ve Kızılderililer arasında da müzik ve giyip bakımından ciddi benzerlikler vardır. Doğrusu ise Türkler ve Mayaların Nuh Peygamber'in oğlu Turk'un soyundan geldiğidir ki bütün bağlantılar birbirini tamamlamaktadır. Mayalar bir süre orta asyadaki alanda yaşadıktan sonra Nuh Peygamber'in kendilerine öğrettiği gibi gemi yapı arayışlar içine girmiştir. Ayrıca Nuh Peygamber ile göç edenlerin soyu olup olmadıklarını tarihi bilgisizliğimden dolayı tam kestiremesem de Halkların kıtalara yayılışın bu kıtadan başladığını Hepimizin Adem'in soyundan geldiğimizi bilerek söyleyebilirim. Yazılan duvar yazısı ise tarafımca gaybde görülmüş Kızılderili-Türk görünümlü esmer siyah uzun saçlı ve saçında küçük bir iki örgü bulunan kız tarafından gülümseyerek yazıldığı görülmüştür. Bu durum yazının ne olduğunu bilmesem de daha sonradan "Sizler bizimle dalga geçiyorsunuz ama biz de sizinle dalga geçeceğiz!" ayetini düşündürmüştür ve sonuçta bağlantıları açıkça birleştirince bu sonuca ulaşmış olmam kimseyi şaşırtmaz diye düşünüyorum. Günümüzdeki komik duvar yazıları gibi bir yazıdır. Ayrıca meydana gelmiş olan felaket bir tufan değil kıta kopmasıdır. Kıtalar derinliklerinde gizlenmiş bir biçimde "S, U" gibi ilerleyen dağlardan oluşmaktadır ve ince olan bölümde meydana gelen bir kırılma ile fizik kuralları gereği kıtanın ağır basan tarafı bağlantısından koparak sulara gömülmüştür. Şüphesiz TANRI ilminde giz (sır) sahibidir.
-Eşcinsellik/Gay olmak-
Lût kavmi hikayesinde eşcinsellikten değil "gay olmak'dan" bahsedilmektedir. TANRI'nın ayetleri içinde lezbiyenliği yasak kılan hiç bir hüküm yoktur. Yalnızca hayat arkadaşlığı gereği hayatlarına birde erkek hayat arkadaşı almalılar. Hayat arkadaşlığında kendi içlerinde sınırlandırılmamışlardır, hiç bir hüküm yoktur. TANRI'yı noksanlıkla suçlamaktan kendimi uzak tutarım ve küfre bulaşmaktan TANRI'ma sığınırım.
TANRI'nın hakkında hüküm koymadığı bir konuya yasak demek benim harcım değildir. Ben TANRI'mdan korkarım. Gay olanlar ise tedavi olmalı ve içlerinde bulundukları durumdan temizlenmelidirler. Bu olay için mutlaka gay tedavi hastaneleri kurulmalıdır ve aşamalar ile gerekirse ilaç tedavisi de kullanılarak "kadınlar tarafından cilve, işve, yakınlık, temas, okşamak, sexy dokunuşlar, daha ilerisi, sex robotu kullanılması, daha da ilerisi son evre olarak bu konu ile görevli kadınlar ile sex" dahil tüm aşamalara ilerleyiniz. Bu konuda üzerinizdeki şefaatimden endişe etmeyiniz. Ellerinizin altında bu konunun hazır "tabiri cahiz ise" doktorları bulunmaktadır. Hayatlarını hak ile yaşamalarında onları bir denge içine sığdırabiliriz.
 -Leş durumundaki hayvanların doğaya aktarımı-
Şehir içlerinde ölen hayvanları ve hastalıktan yenmeyecek durumda olan ama hayvanlara zararlı olmayacak mundarları bir birim kurarak ormanlık alanlara, leş yiyen hayvanların olduğu bölgelere bırakabilirsiniz. Bu onlara faydalı olup aç kalmalarını önleyecektir ve sizler içinde iyi bir iş olacaktır. Telef olacaklarına, çürüyüp pis koku yayacaklarına, çirkin görüntü yapacaklarına onlardan faydalanabileceğimiz alanlara yönelebiliriz.
 -Mülteci şehri-
Topraklarınız içinde, inananlar için ve dünya halinde savaştan kaçanlar için ufak bir şehir alanına bu durumlarda hazır kullanmak üzere mülteci şehirleri kurabilirsiniz ve hatta kurunuz. Böyle durumlarda onlara ayrılan toprak üzerinde kendine ait mülteci kimlikleri ile toplumsal düzenlerine devam edebilirler. Çocuklar eğitimini, Öğretmenler, doktorlar, memurlar görevlerini sürdürebilirler. Geri kalan halk için ise ticaret yapacak olanlar hariç diğerlerini kuracağınız fabrikalarda çalıştırıp, üretim yaptırıp insan gücünden faydalanıp dünya üzerindeki krizi hem yok edebilir hem de kendiniz için fayda sağlayabilirsiniz. Bu sizin ülkenizi dünyada saygın bir konuma getirir, bu çok saygıdeğer bir iyilik olacaktır. Birleşmiş Milletler bu insanlar için bütçe ayırmıştır ki onlarla bir anlaşma yapıp memur konumundaki çalışanların maaşlarını onların üstlenmesi sağlanabilir, ticaret yapacak olanlara bir katkı olarak sermaye verilebilir. Bu konu sizden çok onların sorumluluğudur ki her biri medeni insanlar olup hakkı göreceklerdir. Geri kalanlara ise maaşını zaten çalıştığı fabrikalardaki alacakları ücret ile siz vereceksiniz. Bu düzen kendi halkınızı da ayrıca rahatlatacaktır. Mültecilerin düzensiz halkınızın içinde yaşamaları ucuz iş gücü sebebiyle kendi halkınızın işsizliğine neden olacaktır, şehrinizde dilenci sayıları artacaktır, yaşam farklılıklarından halkınız rahatsız olacaktır ve daha bir sürü sorun ile karşılaşacaksınızdır. Sizlere gösterdiğim bu yol ise her yönden sizlere artı sağlayacak bir yoldur. Ülkeler gelişmek için başka ülkelerden vatandan edinip daha sonra gelişimin durmasıyla sıkıntıya düşmektedir. Bu durum size bu olanağın rahatlığını sağlayacaktır. Mülteci bulunmadığı durumda ise o alanı bir turizm şehri olarak bile kullanabilirsiniz. Yada sözleşme ile mülteci hakkından ziyade normal ülke vatandaşı gibi yaşayabilecek 3 yıllık sözleşmeli işçiler çalıştırabilirsiniz. Fakat şehrin amacından dışarıya taşmayınız ve ihtiyaç durumunda mültecileri şehrinize kabul ediniz. Mülteciler şehirleri dışına çıkmak istediğinde ise aynı yurt dışına çıkar gibi aşamalardan geçmelidir ve amaçları belli olup vakitlerini doldurduklarında şehirlerine gelmelidir. Kendi topraklarındaki sıkıntı bittiğinde ise geri dönmeleri konusunda BM sizlere garanti vermelidir. Uygulanmazsa üzerinize hak olanı kullanmaktan çekinmeyiniz.
 -Çocuklarınızı dövmeyiniz, ceza ve ödüller ile iyi ve kötüyü ayırt etmelerini sağlayıp eğitiniz-
Çoklarınızı dövmeyin. Onlara eğitim cezaları verin. Uygulamazlarsa onları kısıtlayın. Konuşun, öğüt verin. Başarılı durumlarında ödül verip onlara yaptığı şeyin güzel olduğunu ve güzel şeyler yaptıklarında ödüllendirileceklerini öğretin. İyinin ve kötünün sonuçlarını öğretin. Gelecek adımlarında onlara yardımcı olun. Uzun zamanlı ilişkilerinde önce çocuğu sonra da ailesini tanıyın ki birbirlerine zarar vermeleri kısıtlansın.
   -Cenaze uğurlama-
Ölülerinizi gömerken de kıble aramayın. Kıble denen şeyi tamamen hayatınızdan çıkarın. Bir yeri kıble belirlemek orayı put edinmektir, her taraftar yaptığınız tüm ibadet ve inançların oraya adanmış görünmesi demektir. Ölüler için namaz kılmayın. Herkesin ibadeti kendinedir ve ömrü bittiğinde sınavı bitmiştir. Hiç biriniz hiç kimse yerine ibadette fayda sağlayamaz. Yaşlılarınıza hastalarınıza okuma yazma bilmeyene öncülük edebilir ve onlar için TANRI'dan bağışlanma dileyebilirsiniz. Ölülerinizi tören eşliğinde, mum yakmak, çiçek sunmak, dualar, yaratılış suresi gibi aktiviteler ile uğurlayabilirsiniz. Kendileri için helallik veriniz. Onlar için iyilik, bağış yapabilirsiniz. Bu olay kendilerinin anılması açısından iyi bir organizasyondur. Kendilerine bir fayda sağlaması ise mümkün değildir. Cenaze evlerine komşular ve akrabalar olarak yardım edin. Yas tuttukları süre içinde onlara yardımcı olun. Görevler edinin ve onlarla ilgilenin.
 -Adalet, Devlet ve Uyuşmazlık çatısı-
Adalet, devletin bağımsızlığı zorunlu olan makamıdır. Adalet makamının tepesinde görev alanlar cb, başkan, bakan, milletvekili gibi konumlarca atanamazlar, hiç biri de devletin çatı makamından üstün değildir. Devletler yeri gelir ihanet içinde olabilir ki bu makamı temsil eden kişilerin atanmış olması muhtemelen bu yolun önünü açacaktır. Bu makamı temsil edecek çatı konumundaki kimselerin bizzat meclis seçimleri gibi siyasetten bağımsız, propagandasız, yeterlilik durumunu gösteren anlatımlar ile halka anlatılmalı ve halk tarafından seçilmelidir. Aynı seçimde birde uyuşmazlık çatısı belirlenmeli ve yönetimin tüm kolları Milletin Egemenliğine bırakılmalıdır. Cumhuriyet yönetiminin sağlam temelleri ancak bu şekilde mümkündür. Diğer yönetimlerde zaten uyuşmazlık konusu Kraliyet tarafından sağlanmaktadır. Atanmış bir kurumun bağımsız olabilmesi ise açıkçası istisnalar dışında mümkün değildir. Adalet makamı ki devletin işleyişini dahi denetlemek zorundadır. Takip etmek zorundadır. Adalet ve kanunların ise meclisten eşit dağılımlı bir grup, Adalet çatı makamı, barolardan seçilmiş bir grup ile oluşturulup hakkı her alanda görmek gerekmektedir. Bu seçimlerin hükümet seçimleri ile bir araya getirilip birbiri ile ilişkiler yürütülmesi yakınlık belirtilmesi yasaklanırsa Devletin tepesine hiç bir şekilde sızma girişimi yapılamayacaktır. Devletin bütün yetkilileri ve halkı Adalet makamına karşı sorumludur. Bağımsız mahkemeler atanmış değil, halkın egemenliğinde olmalıdır. Seçilmiş kimseler ise Adalet makamı dışında hiç kimse tarafından görevinden alınamamalıdır. Halkın egemenliğinin üzerinde güç yoktur ve halkın göreve getirdiği kişi kedi rızasıyla olmadıktan sonra mutlaka görevini tamamlamalıdır. Eğer bir suç içindeyse bu olayın cezasını kesmek ise kimsenin değil, adalet makamının yetkisidir. Meclis içinde faaliyette olan Adalet Bakanlığı görevi ise Adalet makamı ve bütçe ile danışıklı olarak ceza evleri kurmak ve bu konudaki hizmeti tam anlamıyla yerine getirmektir.
 -Darbeye önlem-
Devlet yönetimleri yeri ve zamanı gelir ki askeri müdahale ile "zorunluluk ve yoldan çıkmışlık" bahane edilerek ihanet içindekiler yönetimi dikta etmek isteyebilir. Bu konuya önlem almak için ise gereken hak vermektir. Hakkı anayasaya bağlamaktır. Bu bizlerin yönetim kanunudur ki bir olayı hak vermeden kısıtlarsan, yok sayıp ihtiyacı görmezsen o konu mutlaka deliklerden sızıp karşına çıkma cesareti gösterecektir. Bu olay böyledir, baskı beraberinde ayaklanmayı da getirir. Bu konu anayasa üzerinde de şu biçimde hakka dökülmelidir. Adalet makamı devletin yargı oranı olarak devlet bünyesinde bulunan her kurumu denetlemelidir. Devlet yetkilileri yanlışlık ve ihanet içindeyse uyarı verip normale dönülmesi istenmelidir. Bir daha aynı durum olur veya devam edilirse uygunsuzluk delili ile beraber Uyuşmazlık Çatısına başvurulmalı ve veilen karar sonucu yönetim referanduma götürülüp devlet yönetimi halkın egemenliğine teslim edilmelidir. Propaganda yapılmadan gerekçe ve savunma üzerinden halk kararını sandığa yansıtmalı ve asker halkın egemenliğine hizmet ederek yönetimin koltuğu boşaltmaması durumunda yönetim asker veya polis müdahalesiyle hakka teslim edilmelidir. Tüm komuta uyuşmazlık çatısında olmalıdır ve bu süre sonunda devlet yönetimi normal seçim düzeninde yine halk tarafından belirlenmeli ve devlet yönetimi yoluna devam etmelidir. Birliğimizde kendini en çok geliştirmiş 3 ülke ve en zengin 2 ülke aday olup üyelerin oyları ile  5 yıllık dönem başkanlığı belirlenecektir. Birliğin Adalet makamında ise en tecrübeli ve adil devlet Adalet makamlarından seçim ile belirlenen komisyon görev alacaktır ve en tecrübeli 3 halk içinde suçu azaltmış 2 grup oylama ile dönem başkanı olacaktır. Her iki kurumun başında aynı devletin olması ise söz konusu değildir. Sizler; tüm devletler olarak yönetim makamımın gelecek varislerisiniz. Hakkı sapasağlam ayakta tutmalı, fitneye bulaşmamalı, dağılıp ayrılmamalı ve halkına karşı şefkatli olmayı kendinize yol belirlemelisiniz. Sizler ki adım ile Ümmetime hükmedecek olanlar; asla Adaletten şaşmamalı ve Merhameti de elden bırakmamalısınız. Bunun dışında tüm evlatlarım ve onların soyundan birer kişi daimi olarak Devlet ve Adalet makamlarında yetkili bir konumda görev yapacaklardır ve aşırı bir zorunluluk ile halk onları istemedikçe asla dönem başkanlığı yapmayacaklardır. Böyle bir durumda karşılaştıklarında ise dönem başkanlıkları geçici bir süredir ve normal düzene geri dönülecektir. Kendisi ve çocukları benimle yetişecek olan ilk halifemin de kendi soyundan 2 evladı ve her birinin soyundan birer kişi benim evlatlarım konumunda daimi yönetim üyeleridir. Hakkı dimdik ayakta tutunuz ve dağılıp ayrılmayınız.
 -Askerlik-
Bir savaş olmadığı halde uzun süre insanları hayatlarından kopartmak ve gelecekleri için yürümelerini engellemek doğru değildir. Vatanı korumak namustur ve askerlik Peygamber ocağıdır. Her erkek (sağlık durumları ve diğer engeller hariç) askeri eğitim, komutana itaat, bilgi edinme, spor, vatan nöbeti tutmak için askere gitmelidir. Bu sürenin okullu okulsuz 3,5 ay olarak belirlenmesi tümü için yeterli olacaktır. Ordunun ise eğitimlik birlikler ile daimi askerinin olması gerekir. Daha sonra ise öğrendiklerini unutmamaları ve her an hazır bulunmaları için kendilerini gruplar halinde 2-3 yılda bir tatbikat yapmak üzere 1 haftalığına bulundukları şehirlerdeki veya oraya yakın olan askeri tatbikat alanlarına çağırın. Kullanılan silah ağırlığına ve tüm şartlarına uygun veya yakın boya atan silahlar ile onları "savunma ve taarruz" takımları ile birbirleriyle yenişmeye çalıştırıp daima savaşa hazır olmalarını sağlayın. Kendilerine yardım eden muhimmat temin eden gruplarda bulunsun. İçlerinden üstün başarı göstermiş olanlar ile diğer birlik ülkelerinin askeri tatbikat alanlarını da kullanarak değişimli bir biçimde yine 4 gün süreli bir oyun başlatın. "Savunma" takımı alana yerleşsin ve "Taarruz" takımı deniz, kara, hava yolları ile mevkiye iniş yaptırılsın. 4 gün içinde birbirleri ile yenişsinler, hava da uçan helikopterden-uçaktan saklansınlar ve her an hazır bulunsunlar. Bu ordumuzun askeri gücünü yükseltecektir ve dışarıya da korku salacaktır. Uzun bir süre askerlik yaptırıp onları kendi hayatlarına bırakmanız hem onların hayatlarından çalacaktır hem de savaş durumunda askerliği unutmuş olacaklardır. Bunun dışında yine halk içinden askerler tarafından bomba atmak gibi tatbikatlar da yapılsın. 3,5 aylık askeri eğitim dışında tatbikata çağırılanlardan sakal tıraşı, saç tıraşı gibi onları zorlayacak şeyler istemenize lüzum yoktur. Saygı, disiplin ayrı şeylerdir. Sizlere itaat halinde olmaları ordumuz ve devletimiz için yeterlidir.
Bu Peygamber'inizin, Peygamber ocağına getirdiği düzenleme temelidir. Komutanlar olarak da sizin bu temelden şaşmayıp bilgi, birikim, kendi gözünüzün ileri görüşlülüğü ve gelişen dünya ile doğru orantılı onlara zulmetmeden temeli yürütmek üzerinize haktır. Savaş dönemlerinde ise 3,5 aylık eğitim almış askerler 1 yıl süreyle terhis edilmeyecektir ve askerlik savaş bitimine kadar 1 yıla çıkartılacaktır. Bunun dışında ise Din savaşı adı altında ibadet etmek isteyenlerin gönüllü başvuruları kabul edilecektir. Savaş bitiminde ise normal düzene geri dönülecektir. İnananlar haklı bir savaşa girdiklerinde top yekün birbirlerine bağlı olarak savaşmalı, hakkı ve akrabalık bağlarını sapasağlam ayakta tutmalıdır. TANRI mutlak tuzak sahibidir ve TANRI mutlak galiptir. Göklerin ve yerin orduları TANRI'nındır. TANRI'nın emri ve bilgisi dışında bir yaprak dahi kımıldamaz. Eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.
Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olayda TANRI'mıza şükürler olsun.
Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem!
 -Şehirleşme ve Barınma-
Barınma, eğitim-sağlık gibi insanın temel haklarındandır ve en önemlilerindendir. Topraklarınızı tamamen özelleştirmeye açmanız bu hakkın ihlallerine sebep olacaktır. Halkın toplumsal olarak devletin onlara sunacağı barınma imkanına ihtiyaçları vardır. Özelleştirme ise zenginliğe ait bir yapılaşmadır. Halk toplumun en önemli parçasıdır ve mutlaka barınma hakları devlet tarafından onları fazla zorlamadan sosyal yaşam alanları ile beraber maliyetinin 50-60 bin lira üzerine kendilerine sunulmalıdır. Yine bu alanlarda kira bedellerinin de üst düzey olmaması gerekir. Ayrıca her yeri özelleştirmeye açmak sebebiyle pahalı hayat kendilerini ucuz yapılara itmekte ve toplum görüntüsünü de bozmaktadır. Yeri geldiğinde toprakları uğruna savaşacak olan bu insanlara toprakları "özelleştirme dışında" yüksek paralar ile satıp onları çirkin yaşantıya itmek ise doğru değildir. Devlet barınma hakkını halkına mutlaka sağlamalıdır. Bu hak sağlanırken kalabalık konutlaşma ve "siteleşme" modeli uygulanırsa bu hızsızlık, gasp gibi tüm suçları engelleyecek ve gece nöbeti tutan insanlar bu anlamda rahata kavuşacaktır. 20.000 kişilik 30.000 kişilik büyük mahalle siteleri etrafından kamera ile izleme, çevresine yerleştirilecek güvenlik görevlileri, merkez polis karakolu ve devriyeler, dışarıdan siteye girişte kimlik kontrolü ve daha bir çok kolaylık ile insanların yaşantıları rahatlayacaktır. Kolluk kuvvetleri ise görevlerini daha rahat bir pozisyonda daha verimli yerine getirecektir. Özelleştirmeler ise belediyeler tarafından düzene uygun ve belli aşamalara tâbi gerçekleştirilmelidir. Devlet her anlamda kontrolü ele almak zorundadır ki düzen devletlerin gelişimi açısından da oldukça önemlidir. Tatil bölgeleri, doğayı koruyarak tamamen özelleştirmeye bırakılmalıdır.
 -Tarım düzeni-
Toprak devletin malıdır. Üretim yapılacak tarlaları kontrolsüz ve küçük parçalar halinde bölmeniz toprağın üzerinde büyük tarım makineleri kullanamamanıza sebep olmaktadır, çünkü çiftçinin güzü buna yetmemektedir. Olması gereken ise devletin bireysel alanda kalan tarım arazileri dışında toprakları tekelde toplayıp o kurum aracılığı ile birkaç ortağa haklarını koruyacağı ve üzerinde gözetmen olacağını garanti edip büyük parçalar halinde kiralamasıdır. Toprak üzerindeki ürünün ne olacağını kendi belirlediği ürünler içinden seçtirip, çiftçilere büyük tarım makineleri kiralamak, gübre su mazot temin etmek gibi görevleri üstlenmesi gerekmektedir. Ayrıca tarım işçileri bir ırgat gibi çalışmak yerine bu kurum altında toplanmalı ve hakları, ücretleri, çalışma koşulları koruma altına alınmalıdır. Düzensiz yapı beraberin bir çok ihlal de getirir. Devlet olarak her alanı özelleştirmeye açamazsınız, halkın topraklar üzerinde hakkı vardır. Yaşadığınız topraklara halkın rahat etmesi, yurtlarından olmayıp karınlarını doyurabilmeleri için kan akıtılmıştır. Taşeron denen yapı ise özelleştirmeler içindir. Devlet işlerinde, devlet ile halkın arasında yeri yoktur.
 -Musa Peygamber ve karşısındaki sihirbazlar-
Musa Peygamber'in karşısına sihir yapmak için dikilen fravunun adamlarının yaptığı sihir şapkadan tavşan çıkartmak gibidir. Hiç kimseye böyle bir güç bağışlanmamıştır. Onların yaptığı bir düzmeceden başka bir şey değildir. Bu güç TANRI'nın emriyle Peygamber'e tebliğ döneminde bir mucize olması için bağışlanmıştır. O dönemler sizler de kabul etmelisiniz ki insanlara açık deliller göstermek bu gibi olaylar ile olmaktadır.
 -Lût Peygamber gerçeği-
Lût Peygamber hikayesinde anlatılan sıkıştırma olayı meleklere karşı değil Lût Peygamber'e karşı gerçekleştirilmiştir. O kabile ilkel inançlara sahip çirkinliği kendine adet edinmiş aile bağı tanımayan Peygamber'lerine bile kızlarının önünde çirkinlik yapan helak edilmeyi hak etmiş insanlardan oluşmaktaydı ve helak onların üzerine hak oldu. Peygamber'lerine uymak dışında bir de ona türlü çirkinlikler yaptılar. Azap onlara hak oldu. Biz hiç kimseye haksız yere azap indirmemişizdir. (Peygamber'e selam olsun!)
 -Kıyafet, evde çalışan, türban-
Mahrem yer diye tabir ettiğimiz bölge sizler için belirlediğimiz toplumsal kıyafet bölgesidir ki mahrem bölgenizin eşleriniz ve cariyeleriniz dışında herkesten korunması gerekir. (Hamam, doktor gibi olaylar istisnadır) Ayetlerde belirtilmiştir ki bu mahrem bölgenin üstünde tanga, transparan elbise, popove göğüsü gösteren cinsel organı koruyan kıyafetlerle eviniz içindeki çalışanlarınıza (cariye, hizmetkar) görünmenizde sizler için bir sıkıntı yoktur. Evlerinizde rahat oturmak hakkınızdır ve bu konuda sizler için bir zorluk yoktur. Sokakta ise bu mahrem bölgenin örtülmesi sizler için belirlediğimiz ölçü ortadadır. Ölçüye uyunuz ve ileri geri taşmalar yapmayınız. Baş örtüsü, bone, türban, peçe gibi olaylar hakkı geriye doğru batıla sürüklemektir ve hakkı ihlal edici bir durumdur. Mini etek ve askılı göbeği açık bluz giyinmiş bir kadın veya ona yakın ölçülerde giyinmiş bir kadın hakka uyup din ahlakı içindeki görüntüye bürünmüş olsa da baş örtülü bir kişi yanında tahrik edici görünecektir. Bu durum hakkı ihlal etmektir ve kul hakkına girer. Ölçü önemlidir, sizler için koyduğumuz sınırlar dışına çıkmayınız. Baş örtüsü gibi ürünlere izin vermek hakka uyan kadına zulmetmektir. Onları namussuz duruma düşürmektir. Bizler asla zulmedici değiliz. Hak ortadadır. Ayrıca yüzünü kapatmış bir kadın dışarıya "Benim yüzüm haramdır, bakmayınız, orası ayıptır, gizliyorum" görüntüsü anlattığından kendilerine bakılmamakta yüzler aşağı indikçe de gözler vücutlarına kaymaktadır ve ayrıca toplumsal sınıftan uzaklaşmaktadırlar. Bunun dışında şu da bir gerçektir ki erkek ve kadın birbirimizle sınava sokulduğumuz için ölçüler koyulmuştur ve toplumsal düzen kuralları ile yaşantımız güvence altına alınmıştır. Türban ile dolaşan bir kadının beni bu hayatta sınava sokma ihtimali yoktur. Tabi ki başını örtüp de vücuduna yapışan kıyafetler ile kendisini ortaya çıkartması müstesnadır. Her anlamdan yersiz ve hakkı ihlal edici bir eylemdir. Kadınlar vücutlarınızı tam anlamıyla ortaya çıkaran kıyafetler giymeyiniz. Buraya dikkat edin ki dar giyinmekten değil vücut hatlarının tam anlamıyla ortaya çıkmasından bahsediyorum. Saç hastalığı olanlar bone veya kendilerine yakışan şal ile örtünebilirler. Modern gözükmeye dikkat ediniz. Bunun dışında parti ve bayramlarda kostüm olarak bu ürünleri kullanmanızda sizler için bir sakınca yoktur, anlık olaylardır. Bere, bandana, kapşon... gibi ürünler ise günlük hayatınızda kullanabileceğiniz ürünlerdir ki bandana olayına dikkat edip devamlı hale getirmeyiniz. Bağımsız bir örtünme yoluna gitme ihtimali yüksektir. Bandanalarınızda mutlaka saçınız gözükmelidir. Süs ve üşümemek amaçlı kullanmalısınız.
 -Masaj-
Masaj bölgeleriniz, mahrem bölgeniz dışında kalan yerlerdir. Kadınlar buna ilaveten üst tarafta göğüs ve cinsel organ yakınlığına (3 parmak aralığı olabilir) alt tarafta ise erkeklerin en kısa deniz şortlarına göre kendilerine ölçü belirlemeli ve o bölgeleri karşı cinslerine ellettirmemelidir. Deniz kıyafeti altında kalan mahrem bölgeye ise kendi cinsleri dahi el sürmemelidir. Erkekler için ise bu ölçü kadınların 3 parmak aralığı ile sınırlıdır. Bunun dışında bir ayrım yoktur ki kadın erkek aynı ölçüye uymalıdır.
 -TANRI'yı örneklendirme ile ifade etmeyiniz-
TANRI'yı anlatırken benzetmeler, beşeri yakıştırmalar (el,...) yapmayınız. TANRI'yı noksanlıktan uzak, kendi vasıfları ile anınız.
 -Irkların oluşumu-
Mu kıtası insanlığın doğduğu kıtadır. Irklar ise Adem'in çocuklarının birbirinden farklı tiplerle dünyaya gelip kendi içlerinde ve dışarıya dönük üreyip büyüyerek devam etmesi, aile dilleri, göç etmeleri ve göç ettikleri toprakların onlar üzerindeki coğrafi etkileri ile oluşmuştur. Devamında ise farklı aile çatıları altında birleşmeleri ırkların iyice genişlemesini sağlamıştır. Kökümüz Adem ve Havva'ya dayanmaktadır.
   -Kıta kopması, Çekirdek dönmesi ve Kollar (dallar)
Mu Kıtasının batması bir tufan değil (dağ kırılması) kıta kopmasıdır. Kollara bağlı dağların kırılıp çekirdeğe düşmesidir. Tufan, tsunami gibi felaketler bir süre sonra size şehri geri verir. Burada ise kıta sulara gömülmüştür. Dünya bir çekirdek merkezi üzerine kuruludur. Kıtalar çekirdeğin kollarına bağlı dallarla uzanmış büyük dağlardır. Asıl dönen dünya değil çekirdektir. Sabitlenmiş bir güç ile döner. Her motorun bir son gücü vardır ki uzun süre son gücüyle çalışan motor arıza verir. Kıta kopmaları, kıtaların deniz altındaki dağlara göre ince birleşim noktalarının alttan kırılmasıyla ağır olan tarafın yükünün taşınamayacak hale gelip kırılmasıyla oluşur.
                                    FOTOĞRAF
        Yer çekimi dünyaya değil çekirdeğe aittir. Dünya çekirdeğin dönmesi ile kolları sürükler ve su'da yer çekimine bağlı olarak dağlarla beraber sürüklenir.
 -Kıyamet, Güneş ve Çekirdek-
Kıyamet kopması için belirlenen saat TANRI katındadır ve hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Bildirilen ayetler ise;
Güneş köreltildiği zaman
Dağlar yürütüldüğü zaman
Denizler kaynadığı zaman
Arz ve dağlar şiddetle birbirine çarpıp paramparça olduğu zaman,
olarak belirtilmiştir.
Ayrıca "Dağların durduğunu görürsün fakat onlar tıp ki bir bulutun sürüklenmesi gibi sürüklenirler." ayeti ile şifreleme yapılıp kıtaların döndüğü belirtilmiştir. Aynı dönemde Galileo dünyanın döndüğünü keşfetmiştir. Durumun aslı şudur ki dönen dünya değil çekirdektir. Bir motor görevi üstlenmiştir. Ayetteki dağ, kıtanın şifrelenmiş halidir. Sürüklenen gözünüzle gördüğünüz dağlar değildir ki zaten yerden bağımsız sürüklendikleri de yoktur. Ayetleri açtığımızda kıyamet bir bilimsel mantık üzerine oturmaktadır.
Çekirdek bir motordur. Hiç bir motor son sürat uzun süreler çalıştırılmamalıdır. Yaşadığımız dünya yok olmak üzere yaratıldığı için mutlaka motorun bir ömrü vardır. Dünyanın ağırlığı, kendi etrafındaki dönüş hızı ve dış etkenler hesaplandığında ulaşacağımız sonuç çekirdeğin sabitlenmiş gücüdür. Bu motor, güneşin köreltilmesiyle "Isı olarak düşünürseniz çok büyük bir ısı kaybı gerekir ve dünya üzerindeki canlılar bu durumu kaldıramazlar, düşünülmesi gereken güneş ve çekirdek arasındaki enerji bağıdır." Aralarında düz bir bağ olsa enerji düştüğünde çekirdeğin gücü de düşüp motor duracaktır. Motorun güneşin etkisiyle çıldırması için aralarında bir terslik bağı olmalıdır. Güneş çekirdeğin dinamosudur. Güneşin köreltilmesiyle çekirdek normal değerlerinden çıkıp bir süre sonra çıldırmaya başlayacaktır. Çekirdek kızdıkça, patlamalar oldukça, denizler ısınan motor ile kaynamaya başlar. Düzen bozulduğu ve çekirdek hızlandığı için sürüklenen dağları hızlanmış bir biçimde görüp (yürütüldüğüne) dünyanın döndüğüne bizzat şahit olursun. O vakit, denge kaybı, patlamalar, kırılmalar, topraktaki madenler, kimyasallar gibi bileşenlerin etkisiyle dünya üzerindeki yaşamanız muhtemel olan bütün afetleri yaşarsınız. En son olarak da çıldıran motor kollarını şiddetle birbirine vurarak kendini imha eder ki bu da "Arz ve dağların şiddetle birbirine vurularak darmadağın olması" ayetinin gerçekleşmesidir. Şiddetle birbirine çarpan dağlar aslında kıtalardır ki gördüğünüz ufacık dağlar yerinden kalkıp birbirine vuracak değildir, vursalar bile bu dünyayı yok edebilecek bir güç değildir. Bu güç çekirdeğin asıl gücüdür. Bu aşama göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşir. Böylece kıyamet TANRI'nın izniyle ve bildirmesiyle bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Her motorun bir ömrü vardır, o ömür dolduğunda motor dış etkenlerle de birleşip kendini imha edecektir. Sonsuz ömür ise sınavdan sonra ki yaşantımızdadır. Kendiniz ve yetiştireceğiniz evlatlarınız için, toplum için özen gösteriniz.
-Sokakta öpüşmek-
Sevgili olmak, aşk yaşamak doğanın en normal ilişkisidir ve aşk yaşadığınız dünyanın var oluş ve yok oluşunu temsil eden konudur. Bu olayı yaşarken toplum içinde aşırıya kaçmamak ama aşkında doğasını bozmamak gerekir. Bunu kısıtlamak, yok saymak ilişkiye zulmetmektir. Çiftlerin sokakta buluştuklarında yada resmi olmayan yerlerde selamlaşırken birbirlerini dudaktan öpmeleri sıkıntı olmamalıdır. Bu sevgili olmanın doğasıdır. Gerisi kendi sınırlarınızdır. Bazen duygu yüklü anlarda birbirleriyle öpüşmelerinde sakınca yoktur ki bu da aşkın gereğidir. Duyguya göre 15-20 saniyeye kadar devam edebilir. Popoya el koymak aşırı şeyler, okşamak gibi eylemler olmadıkça sorun oluşturmayacaktır. Bu olayları duygusuz anlarınızda sevişme eylemi olarak kullanmanız doğru değildir ki bu içinde bulunduğunuz topluma ayıptır. 18 yaşından önce sevgili olan çiftlerin 1 erken bir kız olarak sevgili olmaları daha uygundur. Eğer böyle bir ilişki yerine dince yasağı olmayan bir erkek iki kız ilişki yaşarsanız kızların sokakta dudaktan selamlaşması toplumca yaş küçüklüğü ve gelecek belirsizliği sebebiyle hoş görülmez. Yetişkinlik döneminizi bekleyiniz. Bunun dışında yetişkin kızlar için de sokakta selamlaşır gibi birbirlerini dudaktan öpmek dışında öpüşme faaliyeti göstermesi hoş değildir, böyle durumlarda bir defa öpmeyi tercih ediniz. Belirli aralıklar ile tekrarlayabilirsiniz. Bu aşırı tahrik edici bir görüntüdür, hem size hem topluma uygun değildir. Sizlere koyduğumuz sınırlar aşkın doğası ve topluma saygı sınırlarıdır. Bu eylemleri gerçekleştirirken de içinde bulunduğunuz toplumun yaşantısına saygılı olmayı tercih ediniz. Din kuralı asla ahlaksızlık değildir. Herkesin yaşantısı ve sınırları kendisini ilgilendirir. Ahlak içindeki kimseyi ayıplamayınız ve yadırgamayınız. Dine göre, kendi sınırlarınızla başkasının yaşantısına karışmadan, kul hakkı yemeden yaşayınız.
                                  FOTOĞRAF
          -Çocuklarda din eğitimi-
Çocuklarınıza din eğitimi verirken aşırıya kaçmayınız, zorlamalar yapmayınız ve onlarla onların dilinden konuşunuz. 5 yaşına kadar siz bir şey anlatmayın, o zaten sizin konuştuklarınızdan, yaptıklarınızdan TANRI'nın varlığını ve yapılacakları izleyerek öğrenecektir. Namaz kılarken etrafınızda oynamalarını, sizinle oynamalarını engellemeyin ki namazın kendilerinde bağımsız bir ibadet olduğunu düşünmesinler. Çocuklar izleyerek öğrenir. TANRI'yı anmanız, ibadet etmeniz, din ile ahlaklı bir takım olayları onların önünde de uygulamanız kendilerine hakkı görsel olarak tanıtacaktır. Bu dönem onlar için oyun dönemidir. Onlarla oynayın, vakit geçirin, toplumsal konularda hafif eğitimler verin. Din öğretmeyin, bırakın görsel olarak zihinlerine yerleşsin. 5 yaşından sonra hafif hafif anlatmaya başlayın.
"Bu yaşına kadar bizden devamlı TANRI kelimesi duyuyorsun, ibadet ediyoruz, Kaynak Kitap okuyoruz. Bu yaptıklarımızın, konuştuklarımızın, TANRI'nın ne demek olduğunu biliyor musun? Şimdi biraz benimle vakit geçirmeni istiyorum. Sana hayat ile ilgili gerçekleri ve temeli anlatmam gerekiyor. Bizleri, dünyayı, yıldızları, ay'ı, güneşi, oturduğumuz evi, yediğimiz yemekleri, içecekleri, çizgi filmleri, kitapları, oyuncakları... her şeyi gerçekte yaratan TANRI'dır. Bizim için yaratır. Biz hiç bir şey bilmiyorduk, bildiklerimiz değiştirilmişti görmüyorduk, bize Peygamber gönderdi ve doğru yola girmemize izin verdi. (Peygamber'inizi temelde tanıtın) Eğer biz kötü insanlar olsaydık buna izin vermezdi. Bizim yaptığımız ibadetler TANRI'ya saygı gösterip, bağışladıklarından dolayı şükrettiğimizi göstermek için. Bunu, TANRI'ya kul olduğumuzu ispatlamak için ibadet ediyoruz ve kendimizi temizliyoruz. Kaynak Kitabı okuyarak da hayatımızı bir düzen içinde ahlaklı olarak yaşıyoruz. Seninde bu konunun bilincinde olmanı ve büyüdüğünde dini kendi isteklerinle ölçüye ve adalete uyarak, ibadet ederek yaşamanı istiyorum. Çok şaşırdın demi! Evet, hepimizi gerçekte yaratıp sonra bizi yönlendirerek ihtiyaçlarımızı yaratan ve bize şahane bir hayat bağışlayan, bizi çok seven, Yegane olan bir TANRI'mız var. İnsanların ölmesine üzülüyorsun değil mi? TANRI bu hayatı sınav için yaratmıştır. Öldükten sonra ise iyi olup TANRI'nın emirlerine uyanlar Cennet'e, kötü olup TANRI'nın emrine uymayanlar ise Cehennem'e gidecekler. Bak TANRI bizim için neler yaratmış ve bizi çok seviyor. Bu sınavı geçmemiz lazım, bunu hiç unutma olur mu? Cennette bu dünyadan daha güzel bir hayat var, hem orada hiç ölmeyeceğiz. TANRI'yı seviyor musun? "Evet!" Peki beraber TANRI'ya bir mektup yazmamızı ister misin? TANRI her şeyi görür ve bilir.
- TANRI'm!
Bugün annem-babam bana anlattı. Yegane olduğunuzu ve var olduğunuzu, her şeyi yaratıp bize bağışladığınızı öğrendim. Daha önce de görüyordum ama bugün gerçeğin ne olduğunu anladım. Bizi yarattığın için ve bize bağışladığın için çok teşekkür ederim. Peygamber'i ve Melekleri de çok seviyorum. Lütfen, bizi Cennetine kabul et...
- Aferin! Bunu yaptığımız için çok mutlu oldum. Son olarak bir şey daha yapmamızı istiyorum, yorulduğunu biliyorum ama önemli bir konu, ondan sonra seni serbest bırakacağım ve mutfaktan, ... ne istiyorsan yapacağım. Secde etmek en güzel kulluk gösterme şeklidir. Sana bunu da öğretmek istiyorum. (Elinden tutun, yanınıza alın ve beraber secde edin)
TANRI Yeganedir.
TANRI mutlak sahiptir.
TANRI mutlak yaratandır.
TANRI mutlak esirgeyendir.
TANRI mutlak bağışlayandır.
Sonra serbest bırakın ve ona ödül verip yaptığı eylemin sonucunun bir ödül olacağını gösterin. Lütfen ona ödül verin."
7 yaşına kadar kendi haline bırakın, arada ufak ufak kavramların ne demek olduğunu ve TANRI'nın varlığını anlatmaya devam edin. 7 yaşından sonra zorlamadan arada bir yanınıza çağırın ve namaz kılmayı öğretin, yaptığınızın ne anlama geldiğini anlatın. 10 yaşına kadar böyle devam edin. 10 yaşından sonra okullarda seçmeli ders olan Din Kültürü dersine yönlendirin ve dini ilimle öğrenmesini sağlayın. Bu dönemden itibaren onları yanınızda Selamlama namazına da götürmeye başlayın. Yormayın, zorlamayın, ödüller vererek teşvik edin ve doğruyu anlatın. Kendinizde ara ara hakkı anlatmaya devam edin. Peygamber'lerini tanısınlar, hayatını bilsinler. Onları imrendirin. Devamlı din anlatmayın, kendinizi geliştirin ve toplum anlatın, hayatın doğasını anlatın. Bunlar hayatın, hayat ise dinin parçasıdır. Bir yandan ibadeti biraz daha arttırın ve kitap okumasını isteyin. 14 yaşından sonra, yani lise döneminde onlara yaşlarına uygun hazırlanmış olan "Yardımcı Kitap" alın ve oradan dini temel olarak yaşamayı öğrensinler. Bu da senin derslerin gibi hayatımızın asıl sınavınız Peygamber tarafından hazırlanmış yardımcı kitabıdır. Öncelikle Kaynak Kitabı ve hazırlanan bu yardımcı kitabı mutlaka okumalısın, birisi hakkın Kaynağıdır diğeri ise sana yardımcı olmak için hazırlanmıştır. Evinizde mutlaka Kaynak Kitap bulundurun ve okuyun. Bunun dışında yardımcı kitap ile de temeli bilsinler. Temeli kolay öğrensinler. Din kültürü sınavlarını ise aşırı zor yerlerden hazırlamayın. Yaşları daha küçüktür, son seneye doğru zorluğunu arttırabilirsiniz. 15 yaşından sonra dinin yükümlülükleri üzerlerine haktır. Lütfen yerine getirsinler. Zorlamayın, öğretin. Bu yazıyı kendi dilinizle ve ilim ile geliştirin, aşırıya kaçmayın. Kendi sınırlarınızı ve yok olan şeyleri, batıl olarak dine bulaştırmayın. Onlara hakkı, hak ile öğretin. Önem gösteriniz.
 -Kamu, özel ve temel hak-
Yönetiminizde temek hakları tamamen özelleştirmeyiniz ve ihtiyaçları karşılayınız. Temel hakları, kamu-özel olarak faaliyete açabilirsiniz. Halkın ticari aklını kısıtlamak ve kazanımını devlet eliyle azaltmak doğru değildir. İhtiyaç dışındaki ticaret alanlarını devletleştirmeyin, halka harcayacağınız ürünleri kendiniz üretip ucuza mal etmeye çalışmayın. Bira fazla maliyeti olsun ama özelleştirmeyi kısıtlamayın. Baskıcı toplumlar yok olmaya mahkumdurlar.
 -Huri-
Cennette bahsi geçen huriler, bugün el değmeden ölen çocuklar, bebekler, hak etmiş engelliler ve diğer insanlardır. Yepyeni bir yaratılış ile yaratılırlar ve Cennetin ödülü, süsü konumundadırlar. Eşleriyle beraber mutluluk içinde yaşarlar. Güzel ahlaklı amel işleyenlerle eş olurlar ve güzellikler içinde ebedi hayatlarını yaşarlar. Bugün yaşamını yitiren çocuklara, bebeklere "Melek" oldu tabiri kullanmak doğru değildir. Onlar huri olurlar.
   -Peygamber- kendisine görev emri gelmeden bilinemez-
"Sen, TANRI'nın adetinde (sünnetinde) asla bir değişiklik bulamazsın!"
Peygamber, yeryüzüne tüm insan ve cinleri sınava tabi tutmak için TANRI tarafından gönderilir. Bir insanın veya cinin "anne-baba dahil" Peygamber'in, Peygamber'lik görevi gelmeden önce kendisinden haberi olabilmesi mümkün değildir. Ayrıca Cinler bulunduğunuz ortamlarda dolaşabilmekte, gözeneklerinizin içinden geçip sizlere "musallat" da olabilmektedir. Bu olay kovulmuş şeytanın kulağına mutlaka gideceğinden Peygamber tehlikeye düşecektir.
   -Koruyucu aile-
Toplumsal görev olarak "Koruyucu aile" görevi üstlenebilirsiniz. Zengin olup bir mahalle, semt, çiftlik düzeninde yaşıyorsanız; çocuk esirgeme kurumlarından bakabileceğiniz kadar çocuk edinip onlara daha iyi bir yaşam sunarak iyilik edebilir, güzel ahlaklı bir amel işleyebilirsiniz. Eğitim alanı, yaşam alanı, yatakhane gibi yerler kurup yaşları büyüdükçe adım adım yaşam alanlarını genişletebilirsiniz. Bu kişiler arasında bir akrabalık bağı bulunmadığından birbirleriyle veya sizin çocuklarınızla evlenmelerinde bir günah-ayıp yoktur. Daha sonra büyüdükçe gelecekleri için onlara hayat kurmalarında yardımcı olabilirsiniz. Bu kişilerin başlarında öğretmenleri ve ilgilenenleri olacağından, birbirleriyle de vakit geçireceklerinden siz ve birinci dereceden aileniz "koruyucu aile" pozisyonunda haftada 3 4 gün bir iki saat onlarla vakit geçirmeniz onlar için daha güzel bir gelişim imkanı sunacaktır ve yeterli olacaktır. Beraber aile gezmesine gidebilir, içlerinden bazılarını ödüllendirebilir, sırayla onlarla seyahatler edilebilir, arada kendi evinize davet edebilirsiniz. Bu kendilerine yakınlık hissettirecektir. Bir banka kartı ile harçlık vermeniz ve arada ödüllerle yaşları büyüyünce seyahatlerine destek olmanız "Koruyucu aile" görevi için yeterlidir. Bu iyiliğin kötü niyetli kişilerin çirkin amaçlarına alet olmaması için devletleri bu çocukları 6ay-1yıl süre aralığında muayene ve bireysel diyalogdan geçirmeleri uygundur. Kontroller belirsiz zamanlarda zaman aralığına uyulmadan ani baskınlarla da sağlanmalıdır. "Koruyucu aile" sorumluluğuna bireysel olarak güç yetiremeyenler ama zengin olanlar bu sorumluluğu bağış, devlet ve bu konularla alakalı dernekler ile birleşip ortaklaşa düzen oluşturup bir mahalle, semt kurarak da sağlayabilirler. Devlet kontrolü sağlamalıdır. Bu kendileri için daha güzel bir ortam sağlayacaktır. Huzur evlerini e bu yerleşim alanı içine taşırsanız onlar da durumlarından sıkılmayacak daha büyük bir yaşam alanında daha verimli şartlarda hayatlarını sürdürebileceklerdir. Güzel ahlaklı amellerde yarışın ki TANRI size yüksek makamlar lütfedip Cennetine kabul etsin.
 -Görgü kuralları-
Toplum içinde görgü kurallarına uyunuz. Bir inanan olarak kendinizi çirkin göstermeyiniz ve topluma da saygılı olunuz. Ağız şapurdatmak, devamlı burun çekmek, sevişmek, kir kaşımak, tükürmek, olur olmadık yerde küfretmek gibi hareketlere dikkat ediniz. Böyle hareketlerin hayatınızda yer etmesine izin vermeyiniz. Hastalıklarınız göstergesi durumlarda doktorunuzdan yardım isteyiniz. Sağlınız her açıdan önemlidir, önemsemezlik yapmayınız.
   -Kılık, kıyafet-
Giyiminize ve temiz görüntünüze özen gösteriniz. Hayatta modern bireyler olarak inananların her alanda bireysel ve toplumsal ileri görünmesini sağlayınız. Üzerinize tam anlamıyla yapışıp vücudunuzu ve vücut hatlarınızı ortaya çıkaracak, mahrem bölgenize dikkat ettirecek kıyafetleri toplum içinde ve evinizde ailenizden başkası varken giyinmekten sakınınız. Size belirlenen ölçülerde hak ile, kul hakkına girmeden yaşayınız.
-İbadethane önderi görevi-
İbadethanelerde görevli önderlerin sorumluluğu her gün beş vakit namaz kıldırmak değildir. Namaz kılmak  kul ve TANRI arasındadır ve asla para karşılığı bir iş değildir. Bir memuriyet değildir. Görevli önder, din günde kılınacak beş vakit namazdan sorumludur ve kendisi şükredeceği zamanlar bazen halk ile beraber şükretmeyi seçmelidir. İbadethanelerde kesintisiz aralıklarla TANRI'ya adanmış müzikler, Kaynak Kitap okunmalıdır. (Müzik çalardan çalmalıdır) Halk namaz saatleri dışında dini yaşamalı, hakkı yinelemeli ve TANRI'yı noksansız anmalıdır. Bunun dışında Peygamber hayatı ve yaptıkları da öğretilmelidir. İbadethaneleri bu düzene uygun ayarlamalı ve ibadethane önderleri din gün dışında hafta içi günde 3 saat halka "Hakkı" öğretmelidir. İlmini aldığı kitabı hakka batıl bulaştırmadan halka anlatmalıdır. Halk ile sohbet edip hakkı beyinlerine iyice yerleştirmelidir. Özen gösteriniz, ibadethaneyi ve kendinizi temiz tutunuz. İbadethaneler için ihtiyaçlarınızın belgelerini göstermek koşulu ve harcamaların makbuzunu göstermek karşılığında bağış toplayabilirsiniz.
 -Hayvan cezaevi-
Toplum içinde saldırganlaşmış hayvanları barınaklara alıp onlara hem ceza ile yaptıklarının kötü bir davranış olduğunu gösterebilir hem de eğitebilirsiniz. Bu olayın sonucunda doğruyu yanlışı öğreneceklerdir. Toplumda nasıl bizim onlara zarar verme hakkımız yoksa karşılığında bize ceza varsa onlar içinde aynı uygulamayı yerine getirmeliyiz. Toplum yalnız bize ait olmadığı gibi yalnız onlara da ait değildir. Toplumda beraber yaşıyorsak birbirimize karşı da sorumluluklarımız vardır. Hayvanlar da eğitilebilen canlılardır ve halka zarar verme hakları yoktur. Bu bir suçtur ve suçların ceza ile yanlışlığı öğretilir, eğitim ile de bir daha yapılmaması sağlanır. Barınaklarda iyileştirilip uysallaştırılarak yeniden alındığı bölgeye bırakılması gerekir yada büyük depoların ihtiyaçları karşılanabilir. Hayvana zarar verilmemelidir. Savunduğumuz görüş, her canlı için toplum olmalıdır.
     -TANRI adını beşeri bir görüntü için kullanmayınız-
Etrafınızdaki dağ, gezegen, kıta... gibi yerlere yücelik vermek için TANRI adını ve bir putu kullanmayınız, kullanılanları da anmayınız. TANRI her şeyi mutlak yaratandır ve bu durum TANRI'ya noksanlıktır. Putların zaten varlığını kabul etmeyiniz. Kendileri insanların ağızlarıyla aşağılanmış basit birer yaratıktır.
 -Hainin temel görüntüsü-
Ağız burup dudak büken, vücudunu değişik biçimlerde kıvıran, alakasız sesler çıkarıp iniş ve çıkışlar ile ses tonunu değiştirerek konuşan ve kendini alim diye tanıtan kişi kesinlikle sahtekardır. Asla inanmayınız, kendisini dinlemeye tenezzül dahi etmeyiniz. Olur olmadık yerde ağlayarak din anlatan insanlara inanmayınız. Bunlar en temel hain hareketleridir. TANRI'ya emreder gibi bağıra bağıra dua edenler mutlaka sahtekarlardır. İnanmayınız. Gerçek inananların TANRI'yı andıklarında yürekleri titrer, mazlum olurlar, yakarırlar, yalvarırcasına dua ve secde ederler. Gösterişten kaçınırlar. Bu kişilerin din ile hiç bir alakaları yoktur ve onlar sahtekarlardır. Bir kişinin ağzından çıkan söze değil, ne yaptığına bakınız. Ağzından çıkan söz ile yaptığı çelişen, birbirinin tersi olan kişilere hürmet etmeyiniz. Bu kişilerin kim olduğuna onları tartarak karar veriniz. Kimisi vardır ki dili güzel söyler ancak yaptığı ise hep tersidir. Bu kişilere dikkat ediniz. Ağzından çıkan söz ile yaptığı aynı olmayan kişiler sizler için doğru değildir, inananın kelimesi de yaptığı da birdir. Haktır.
 -TANRI'ya adanan müzik-
TANRI'ya adanmış bestelerde modern ve dinlendirici müzikler tercih ediniz. Bunun dışında TANRI'nın vasıflarını değişik müzik tarzlarıyla besteleyip o tarzı sevenlere TANRI'nın vasıflarını ezberlemelerinde yardımcı olunuz. Güzel ahlaklı bir harekettir, çaba sarf ediniz.
 -TANRI'nın vasıflarını ezberleyiniz-
TANRI'nın vasıflarını ezberleyin ve kendisini "kendisine ait" vasıflar ile bolca anın.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
KAYNAK 4
-Kıyamet, ahiret,hesap günü, Cennet ve Cehennem-
 Göklerin ve yerin hükümranlığı TANRI'nındır. Kıyametin koptuğu gün var ya, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
 O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
 Yiyiniz, faydalanınız biraz! Gerçek şu ki sizler suçlusunuz!
 Onlara: "Rükû edin!" denildiği zaman rükû etmezler.
 Artık onlar bundan sonra hangi söze inanacaklar?
 Onlar birbirlerine hangi şeyden soruyorlar?
 O büyük haberden mi?
 Ki onlar, bunun üzerinde anlaşmazlığa düşüyorlar.
 Hayır! İleride bilecekler.
 Hayır hayır! Onlar ileride bilecekler.
 Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?
Dağları da birer kazık yapmadık mı?
 Sizi çift çift yarattık.
 Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
 Geceyi bir bürgü yaptık.
 Gündüzü ise geçiminize elverişli kıldık.
 Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik.
 (Göğe) ışık saçan bir kandil astık.
 Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl su indirdik.
 Ki o su ile daneler ve bitkiler çıkaralım.
 Ve dalları birbirine geçmiş bahçeler.
 Şüphesiz ki o hüküm günü belirlenmiş bir zamandır.
 Sur'a üfürüldüğü gün hepiniz bölük bölük gelirsiniz.
 O gün gökyüzü açılır ve kapı kapı olur.
 Dağlar yürütülür, bir serap olur.
 Şüphesiz ki Cehennem gözetleme yeridir.
 Azgınların dönüp varacakları yerdir.
 Onlar orada sonsuz çağlar boyunca kalacaklardır.
 Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmazlar.
 Yalnız kaynar su ve irin içerler.
 Yaptıklarına uygun bir karşılık olarak.
 Çünkü onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı.
 Ve ayetlerimizi de tamamen yalan sayıyorlardı.
 Oysa biz her şeyi bir kitapta yazıp saymıştık.
 Tadın azabı! Biz sizin azabınıza ancak azap katarız.
 Şüphesiz ki güzel ahlaklılar için kurtulma yeri vardır.
 Bahçeler ve bağlar.
 Ve dolu dolu kadehler vardır.
 Orada ne boş bir lâf işitirler, ne de yalan.
 Sahibinin katından bir karşılık, yeterli bir bağış olarak.
 Hayır! (Gündüz) kaybolan yıldızlara ant olsun!
 (Gece) ortaya çıkıp gözükenlere.
 Kararmaya yüz tuttuğu zaman geceye ant olsun!
 Ağarmaya başladığında sabaha ant olsun!
 Şüphesiz ki bu (Kitap), çok şerefli bir Elçinin (getirdiği) sözdür.
 O Elçi güçlüdür, Arş'ın sahibi katında itibarlıdır.
 Orada kendisine uyulandır, güvenilen bir Elçidir.
 Arkadaşınız asla deli değildir.
 Ant olsun ki onu apaçık ufukta görmüştür.
 O (Peygamber), gayb haberlerini vermede asla cimri değildir.
 Bu Kitap, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
 O halde nereye gidiyorsunuz?
 O, âlemler için bir öğüttür.
 İçinizden dosdoğru bir yola gitmek isteyenler için.
 Âlemlerin Sahibi olan TANRI istemedikçe siz isteyemezsiniz.
 Kıyamet gününe ant olsun!
 Kendisini alabildiğine kınayan nefse ant olsun!
 Her şeyi sarıp kaplayacak olan o felâketin haberi sana geldi mi?
 Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı.
 Fakat insan, ileriye doğru devamlı suç işlemek (ömrünü günahla geçirmek) ister.
 "Kıyamet günü ne zamanmış?" diye sorar.
Elçi'm! De ki: “Onu ancak Sahibim bilir. Onun vaktini TANRI'dan başka bilecek yoktur. Ağırlığını göklerin ve yerin kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir.” Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. Elçi'm! De ki: “Onun bilgisi ancak TANRI katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
 Sen ancak ondan korkacak olan kimselere o tehlikeyi haber verensin.
 Onlar o kıyameti gördükleri gün, sanki dünyada bir akşamdan veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar.
Arş'ın genişliği içinde yeryüzü tıpkı denizdeki bir kum tanesi gibi gözükür. O halde bilmez misiniz, sayısını bilmediğiniz kum taneleri bile TANRI katında sayısı ile bellidir. O halde düşünmez misiniz ki ; sizin elinizle ufaladığınız kum tanesi gibi, yeryüzünü Arş'ın sahibi TANRI'nın emriyle yok edecek olmamız haktır. Ne bilirsin ki? Belki de kıyamet yakındır. İşte biz size ayetlerimizi böyle misal veriyoruz. Umulur ki düşünürsünüz!
 Kıyamet koptuğu zaman,
 Onun vukuunu yalanlayacak hiç kimse yoktur.
 O alçaltıcı, yükselticidir.
 Güneş köreltildiği zaman zaman.
 Yer şiddetle sarsıldığı zaman!
 Yıldızlar bulanıklaşıp döküldüğü zaman.
 Dağlar yürütüldüğü zaman.
 Gebe develer kendi başlarına terk edildiği zaman.
 Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman.
 Denizler (akıtılıp) birbirine karıştığı zaman.
 Denizler kaynatıldığı zaman.
 Dağlar parçalandığı zaman!
 Dağılıp toz duman haline geldiği zaman!
 Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiği zaman.
 Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
 Hangi günahtan ötürü öldürüldüğü.
 Amel defterleri açıldığı zaman.
 Gök yerinden koparıldığı zaman.
 Ve kabirlerin içi dışına çıkarıldığı zaman.
 Cehennem alevlendirildiği zaman.
 Cennet yaklaştırıldığı zaman.
 Herkes (yapıp) gönderdiklerini ve (yapmayıp) geride bıraktıklarını bilecektir.
 TANRI; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Sahibidir. TANRI mutlak rahmet sahibidir. O gün (TANRI izin vermeden) TANRI'ya hitapta bulunmaya asla güçleri yetmez.
 O gün Ruh (Cebrâil) ve melekler saf saf olup dizilirler. TANRI'nın izin verdiklerinden başka hiç kimse konuşamaz. Konuşan da ancak doğruyu söyler.
 İşte bu hak olan gündür. Artık dileyen Sahibine ulaşan bir yol tutar.
 Biz sizi pek yakında gelecek bir azap ile uyardık. Kişi o gün kendi elleriyle işlediklerine bakar. O gün inanmayanlar: "Ah ne olurdu, ben toprak olaydım!" der.
 Ant olsun (canları boğarcasına) söküp çıkaranlara!
 Ant olsun (inananların canlarını) yavaşça çekenlere!
 Yüzüp yüzüp gidenlere ant olsun!
 Yarıştıkça yarışanlara ant olsun!
 Böylelikle işleri idare edenlere ant olsun!
 O gün o sarsıntı sarsar.
 Peşinden bir diğeri gelir.
 O gün kalpler korkudan titrer.
 Gözler horlanma alçalır.
 Diyorlar ki: "Öldükten sonra biz dünyadaki ilk halimize mi döndürüleceğiz?"
 "Ufalanmış kemikler haline geldiğimiz zaman mı?"
 Dediler ki: "Eğer öyle ise bu, çok ziyanlı bir dönüştür."
 Doğrusu o, ancak bir haykırıştır.
 Bir de görürsün ki onlar (diri olarak) düz bir yerin yüzündedirler.
 O zalimler ki kulları TANRI yolundan alıkoyarlar. Arkasını dönüp koştu.
 Derhal (adamlarını) topladı ve onlara bağırdı:
 "Ben sizin en yüce sahibinizim!" dedi.
 TANRI da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
 Şüphesiz ki bunda, korkan kimse için bir ibret vardır.
 Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu TANRI bina etti.
 Onun boyunu TANRI yükseltti, sonra onu bir düzene koydu.
 Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlık yaptı.
 Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.
 Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
 Dağları dikti.
 Sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için.
 Her şeyi altüst eden o en büyük felâket geldiği zaman.
 O gün insan neyin peşinden koşmuş olduğunu, ne uğurda çalıştığını anlar.
 Cehennem her bakanın göreceği şekilde gösterilir.
 Kim ki azgınlık edip haddi aşarsa,
 Ve dünya hayatını ahirete tercih ederse,
 Muhakkak ki o alevli ateş onun varacağı yerin ta kendisidir.
 Sahibinin huzurunda durmaktan korkan ve nefsini arzu-istekten alıkoyan kimseye gelince,
 Şüphesiz ki Cennet onun varacağı yerin ta kendisi olacaktır.
O çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;
 Gözleri dalgın dalgın (horlanma ve dehşet içinde), tıpkı etrafa yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
 Kendilerini çağırana doğru koşarlar. İnanmayanlar ise: "Bu çetin bir gündür!" derler.
 Ey insan! Engin lütuf sahibi olan TANRI'ya karşı seni aldatan (ve isyana sürükleyen) nedir?
 TANRI ki, seni (yoktan) yarattı, düzenledi, ölçülü bir biçim verdi.
 İstediği şekilde seni geliştirdi.
 Hayır, hayır! Doğrusu siz dini yalanlıyorsunuz.
 Oysa üzerinizde gözetleyici (melek)ler vardır.
 Çok şerefli kâtipler.
 Ne yaptıklarınızı bilirler.
 İyiler hiç şüphesiz ki nimet içindedirler.
 Kötüler de Cehennemdedirler.
 Hesap günü oraya girerler.
 Onlar oradan bir daha da ayrılamazlar.
 Hesap gününün ne olduğunu bilir misin?
 Nedir acaba o hesap günü?
 O gün kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı gündür! O gün emir yalnız TANRI'ya aittir.
 Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!
 Onlar ki insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar.
 Kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar.
 Onlar bir daha diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
 Büyük bir gün için.
 O gün insanlar âlemlerin Sahibinin huzurunda elpençe dururlar.
 Gerçek şu ki, kötülük yapanların yazısı Siccîn'dedir.
 Siccîn'in ne olduğunu bilir misin?
 O, amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
 O gün, yalanlayanların vay haline!
 Onlar ki hesap gününü yalanlarlar.
 Onu ancak haddi aşan (hükümleri çiğneyen) ve günaha dalan kimseler yalanlar.
 Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masalları!" der.
 Hayır! Onların kazanmakta oldukları kötülükler kalplerini paslandırıp körletmiştir.
 Hayır! Muhakkak ki onlar o gün Sahiplerini görmekten mahrum kalacaklardır.
 Sonra onlar muhakkak Cehenneme gireceklerdir.
 Sonra da onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz şey budur!" denilecektir.
 Şüphesiz ki, iyilerin yazısı İlliyyin'dedir.
 İlliyyin'in ne olduğunu bilir misin?
 O, amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
 TANRI'ya yakın olanlar ona şahit olurlar.
 Şüphesiz ki iyiler nimet cennetindedirler.
 Koltuklar üzerinde etrafı seyrederler.
 Yüzlerinde nimetin ve mutluluğun sevincini görürsün.
 Kendilerine ağzı kapalı, mühürlü saf bir içki içirilir.
 Sonunda misk kokusu bırakır. Yarışanlar bunun için yarışsınlar, (imrenenler buna imrensinler).
 Onun karışımı Tesnim'dendir.
 Bu öyle bir pınardır ki, ondan sadece TANRI'ya yakın olanlar içer.
 O gün her ümmeti diz çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir): "Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!"
 Bu bizim kitabımızdır, sizin aleyhinizde gerçeği söylüyor. Çünkü biz bütün yaptıklarınızı kaydediyorduk.
 İnanıp güzel ahlaklı ameller yapanlara gelince, Sahipleri onları rahmetine sokar. Bu ise apaçık kurtuluşun ta kendisidir.
 İnkâr edenlere gelince, onlara: "Ayetlerim size okunmadı mı? Siz ise büyüklük tasladınız ve günahkârlar grubu oldunuz." denilir.
 Size: "TANRI'nın vaadi haktır, kıyamet gününde şüphe yoktur." denildiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, hakkında kesin bir bilgi elde etmiş değiliz." demiştiniz.
 Yaptıklarının kötülükleri (amel defterinin okunmasıyla) kendilerine göründü ve alaya aldıkları şey onları çepeçevre kuşattı.
 Onlara denilir ki: "Siz nasıl ki bugüne kavuşacağınızı unuttuysanız, biz de bugün sizi unuttuk. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur."
 Bu böyledir. Çünkü siz TANRI'nın ayetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. O gün ne oradan çıkarılırlar, ne de özürleri dinlenir.
 Ant olsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.
 Sağında ve solunda oturan, amellerini yakalayıp tespit eden iki yazıcı melek vardır.
 O bir söz atmaya dursun, mutlaka yanında onu gözetleyen, söylediği her sözü zapteden (bir melek) hazır bulunur.
 Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir. "İşte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir." denir.
 Sûra üfürülür. İşte bu geleceği vaat edilen gündür.
 Herkes beraberinde bir sürücü bir de şahit bulunduğu halde gelir.
 Ona: "Ant olsun ki sen bunu beklemiyordun, işte şimdi seni içinde bulunduğun durumdan uyandırdık, bugün artık gözün keskindir." denir.
 Beraberindeki arkadaşı: "İşte bu yanımdaki hazırdır." der.
 TANRI şöyle buyurur: "Ey sürücü ve şahit! Haydi ikiniz atın Cehenneme her inatçı nankör inanmayanı!"
 "Güzelliğe, iyiliklere bütün hızıyla engel olan azgın zalim şüpheciyi!"
 "O ki, TANRI ile beraber başka inanca tapmıştı. Haydi, atın şiddetli azabın içine!"
 Yanındaki arkadaşı der ki: "Sahibimiz! Ben onu azdırmadım, fakat o kendisi derin bir sapıklık içindeydi!"
 TANRI şöyle buyurur: "Benim huzurumda çekişmeyin! Size daha önce bunu bildirmiştim."
 "Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullarıma asla zulmetmem."
 O gün Cehenneme: "Doldun mu?" deriz. O da: "Daha yok mu?" der.
 Cennet de TANRI'ya karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
 Onlara şöyle denilir: "İşte size vaat olunan cennet budur. TANRI'ya çok dönen, (hududu) muhafaza eden,"
 "Görmediği halde mutlak rahmet sahibinden korkan ve TANRI'ya yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur."
 "Oraya esenlikle girin! İşte bu ebedî yaşama günüdür."
 Savurdukça savuranlara ant olsun!
 (Yağmur) yüküyle yüklenen (bulutlara) ant olsun!
 Kolayca akıp giden (gemi)lere ant olsun!
 İşi paylaştırıp ayıranlara ant olsun!
 Size vaat edilen şey kesinlikle doğrudur.
 Ceza mutlaka vuku bulacaktır.
 İçinde yollar bulunan göğe ant olsun!
 Şüphesiz ki siz çelişkili sözler içerisindesiniz.
 Ondan döndürülen kimseler döndürülür.
 Kahrolsun o koyu yalancılar!
 Onlar koyu bir cehalet içinde kalmış hesap kesilmesini ummayanlardır.
 Hesap gününün ne zaman olacağını soruyorlar.
 Onların ateşte yakılacakları gündür.
 Tadın azabınızı! Acele gelmesini istediğiniz şey işte bu idi.
 Güzel ahlaklılar cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar.
 Sahiplerinin kendilerine verdiklerini alırlar. Çünkü onlar bundan önce dünyada güzel davranırlardı.
 Onlar; gece vakitlerinde de namaza yönelir, TANRI'yı vasıfları ile anarlardı.
 Seher vakitlerinde de suçlarına af bağışlanmasını dilerlerdi.
 Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı (onu verirlerdi).
 Orada kendileri için diledikleri her şey bulunur. Katımızda daha fazlası da vardır.
 Satır satır yazılmış Kitab'a ant olsun!
 Yayılmış ince deri üzerinde,
 Yükseltilmiş tavana ant olsun!
 Kabarıp taşan denize ant olsun!
 Sahibinin azabı mutlaka meydana gelecektir.
 Onu önleyecek hiçbir şey yoktur.
 O gün gök sallanıp çalkalanır.
 Dağlar yürüdükçe yürür.
 (Hakikatı) yalanlayanların vay haline o gün!
 Onlar ki o daldıkları batıl içinde oyalanmaktadırlar.
 O gün Cehenneme itildikçe itilirler.
 İşte yalanlayıp durduğunuz Cehennem budur!
 Bir büyü müdür bu? Yoksa siz mi görmüyorsunuz?
 Girin oraya! İster dayanın ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre ceza göreceksiniz.
 Güzel ahlaklılar Cennetlerde ve nimetler içindedirler.
 Sahiplerinin kendilerine verdikleri ile zevk ve sefa sürerler. Sahipleri onları cehennem azabından korumuştur.
 Yaptıklarınıza karşılık olarak afiyetle yiyin için!
 Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Biz onları ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
 İnananları ve kendilerini inanç ile takip eden soylarına kavuştururuz. Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kazandıklarına karşılık bir rehindir.
 Onlara canlarının istediği meyveden ve etten bol bol veririz.
 Orada birbirlerinden kadeh alıp verirler. Ama onu içenler ne boş bir söz söylerler, ne de günaha girerler.
 Kendilerine ait hizmetçiler sedefteki inciler gibi fırıl fırıl etraflarında dönerler.
 Birbirine dönüp soruşurlar.
 Derler ki: "Biz daha önce dünyadayken ailelerimizin yanında korkular içinde idik."
 "TANRI lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu."
 "Biz bundan önce de TANRI'ya yalvarıyorduk. Şüphesiz ki TANRI, mutlak "durum ve merhamet" sahibidir.
 Yeryüzünde bulunan her şey fenâ bulacak.
 Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
 Göklerde ve yerde bulunanlar TANRI'dan dilerler.
 Sizin de hesabınızı ele alacağız, ey insan ve cin!
 Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa hemen geçin. Ama geçemezsiniz, ancak  TANRI'nın verdiği bir güç ile çıkabilirsiniz.
 Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
 Üzerinize dumansız bir ateş ve bunaltıcı bir duman gönderilir de artık birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
 Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman.
 İşte o gün ne insana ne de cine günahı sorulmaz.
 Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
 İşte bu, suçluların yakalandığı cehennemdir.
 Onlar Cehennem ateşi ile kaynar su arasında dolaşır dururlar.
 Sahibinin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.
 İkisi de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.
 İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
 İkisinde de her türlü meyveden çift çift bulunur.
 Orada örtüleri kalın, parlak kumaştan yataklara yaslanırlar. İki cennetin meyvelerini kolayca toplarlar.
 İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?
 Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
 Bu iki Cennetten başka iki Cennet daha vardır.
 Koyu yeşildirler.
 O ikisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.
 İçlerinde çeşitli meyveler vardır.
 Çadırlar içinde örtülü (gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş) huriler vardır.
 Bunlara onlardan önce ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır.
 Yeşil yastıklara ve harikulâde işlemeli yastıklara yaslanırlar.
 Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
 TANRI lütuf ve mutlak "ikram, kudret" sahibidir.
 "Gerçekleşecek olan."
 Nedir o "Gerçekleşecek olan"?
 "Gerçekleşecek olan"ın ne olduğunu sen bilir misin?
 Sur'a ilk defa üflediği zaman.
 Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine şiddetle çarpılarak darmadağın edildiği zaman.
 İşte o gün olacak olur, (kıyamet kopar).
 Gök de yarılır ve artık o gün çökmeye yüz tutar.
 Melekler de (göğün) etrafındadır. O gün Sahibinin arşını, onların üzerinde sekiz melek yüklenir.
 O gün siz huzura götürülürsünüz ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.
 Kitabı sağ eline verilen kimse: "Alın kitabımı okuyun!" der.
 "Ben zaten hesabıma kavuşacağımı sezmiştim."
 Artık o eğlenceli bir hayat içindedir.
 Yüce bir cennette.
 Meyveleri sarkmış.
 "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yiyin, için!"
 Kitabı sol eline verilmiş olana gelince, o da der ki: "Kitabım keşke bana verilmeseydi!"
 "Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!"
 "Ah! Keşke bu iş son bulmuş olsaydı!"
 "Malım bana hiçbir fayda vermedi."
 "Saltanatım benden ayrılıp gitti."
 "Tutun onu! Hemen bağlayın!"
 "Sonra atın onu Cehenneme!"
 "Sonra onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurun!"
 Çünkü o, mutlak kudret sahibi olan TANRI'ya biat etmezdi.
 Ve yoksulu doyurmayı teşvik etmezdi.
 Bugün onun için candan bir dost yoktur.
 Kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.
 Onu ancak günahkârlar yer.
 Görebildikleriniz üzerine yemin ederim ki!
 Ve göremedikleriniz üzerine de.
 Kitap elbette şerefli bir Peygamberin sözüdür.
 O bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!
 Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
 O (Kitap) Alemlerin Sahibinden indirilmedir.
 Eğer o (Peygamber), bize karşı bazı sözleri kendiliğinden uydurmuş olsaydı,
 Elbette biz onu kuvvetle yakalardık.
 Sonra da kalp damarını koparırdık.
 Sizden hiç kimse onu koruyamazdı.
 Doğrusu o (Kitap) güzel ahlaklılar için bir öğüttür.
 Bununla beraber biz biliyoruz ki, içinizde onu yalanlayanlar vardır.
 Muhakkak ki o, inanmayanlar için bir üzüntüdür (bir iç yarasıdır).
 Ve kesinlikle o, şüphe olmayan bir gerçektir.
 Öyleyse mutlak kudret sahibi olan TANRI'yı noksanlıktan uzak anın.
 Yer müthiş bir sarsıntı ile sarsıldığı zaman!
 Yer bütün ağırlığını dışarıya çıkardığı zaman.
 İnsanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman!
 İşte o gün yer,olacakları haber verir.
 Çünkü Sahibin ona anlatmasını emretmiştir.
 O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için gruplar halinde (TANRI'nın hükmüne) çıkarlar.
 Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür.
 Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür.
 Çarpacak olan felâket!
 Nedir o çarpacak olan felâket?
 O gün insanlar ateşe çarpıp dökülen pervaneler gibi olur.
 Dağlar atılmış renkli yün gibi olur.
 Kimin tartıları ağır gelirse,
 O hoş bir hayat içinde olacaktır.
 Kimin de tartıları hafif gelirse,
 Onların varacakları yer kızgın ateştir.
İsteyen birisi inecek azabı istedi.
 O, inanmayanlar içindir ve onu menedecek hiç kimse yoktur.
 O, yükselme derecelerinin sahibi TANRI'dandır.
 Melekler ve Ruh (Cebrail) oraya miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkarlar.
 Şimdi sen güzelce sabret.
 Doğrusu onlar o azabı uzak görüyorlar.
 Biz ise onu yakın görüyoruz.
 O gün gök erimiş maden gibi olur.
 Dağlar da atılmış yüne döner.
 Hiçbir dost diğer dostunu soramaz.
 Yalnız birbirine gösterilirler. Suçlu kişi o günün azabından kurtulmak için oğullarını feda etmek ister.
 Karısını ve kardeşini.
 Kendisini barındırmış sülâlesini.
 Ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ister. Şundan ki kendisini kurtarsın.
 Fakat ne mümkün! O cehennem, alevlenen bir ateştir.
 Deriyi kavurup soyar.
 (Cehennem) yüz çevirip geri döneni çağırır.
 Mal toplayıp yığan kimseyi.
 İnsan gerçekten pek hırslı yaratılmıştır.
 Başına bir felâket gelince sızlanır, feryat eder.
 Bir iyilik dokunduğunda ise cimri kesilir, onu herkesten meneder.
 Ancak namaz kılanlar hariç.
 Onlar ki namazlarına devam ederler.
 Onların mallarında belli bir hak vardır.
 İsteyenin ve mahrum olanın (utancından dolayı isteyemeyenin).
 Onlar ki ceza gününü onaylarlar.
 Onlar ki Sahiplerinin azabından korkarlar.
 Çünkü Sahiplerinin azabından emin olunmaz.
 O inananlar ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
 Onlar ki şahitliklerini yerine getirirler.
 Namazlarına devamlılık gösterirler.
 İşte onlar Cennetlerde ikram olunacaklardır.
 Kullar! Sahibinizden korkun! Çünkü kıyamet saatinin zelzelesi, şüphesiz ki çok büyük bir şeydir.
 Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün! Halbuki onlar sarhoş değillerdir. Fakat TANRI'nın azabı pek şiddetlidir.
 Kıyamet saati mutlaka gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. TANRI kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
 İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da o kısır günün azabı kendilerine gelinceye kadar onun hakkında hep şüphe içindedirler.
 O gün mülk TANRI'nındır, onların arasında hükmeder. İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenler Naîm Cennetlerindedirler.
 İnanmayıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
 Göz kamaştığı,
 Ay tutulduğu,
 Güneşle ay bir araya getirildiği zaman!
 İşte o gün insan: "Kaçacak yer neresi?" der.
 Hayır hayır!.. Sığınılacak bir yer yoktur!
 O gün varıp durulacak yer, ancak Sahibinin huzurudur.
 O gün insana, yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şey haber verilir.
 İnsan artık kendi kendisinin şahididir.
 İsterse günahlarını örtmek için özürlerini sayıp döksün.
  Elçi'm! O inanmayanlara ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar.
 Sağdan ve soldan, ayrı ayrı gruplar halinde.
 Onlardan her biri Naîm Cennetine sokulacağını mı umuyor?
 Hayır! Doğrusu biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık.
 Doğuların ve batıların Sahibine ant olsun ki biz gücü yeteniz.
 Onların yerine kendilerinden daha iyilerini getirmeye. Hiç kimse de önümüze geçemez.
 Elçi'm! Bırak onları! Tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.
 O gün onlar sanki dikili taşlara doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden çabuk çabuk çıkarlar.
 Gözleri dönmüş, yüzlerini horlanma bürümüş olarak. İşte bu, onlara vaat olunan gündür.
 Ant olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine teker teker bize geldiniz. (Dünyada) size verip de hayaline daldırdığımız şeyleri ardınızda bıraktınız. Hani TANRI'nın ortakları sandığınız şefaatçileri da yanınızda göremiyoruz? Ant olsun onlarla aranızdaki bütün bağlar kopmuş ve (şefaatçi) sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir.
 Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu ise TANRI'dan korkanlar için elbette daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?
 Âlemlerin uyarıcısı olsun diye kuluna hakkı batıldan ayırt eden Kitabı indiren TANRI mutlak kudret sahibidir.
 “Dediler ki bu ne biçim Peygamber! Kendisine bir hazine atılmalı veya meyvelerinden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?” O zalimler: “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” dediler.
 Bir bak, senin hakkında ne biçim temsiller getirdiler ve saptılar. Artık bir daha da yol bulamazlar.
 TANRI ki, eğer isterse sana onların söylediklerinden daha güzelini, altından ırmaklar akan Cennetler verir ve senin için köşkler bağışlar.
 Üstelik onlar kıyameti de yalanladılar. Biz o saati yalanlayanlara alevli bir ateş hazırladık.
 Cehennem onları uzak bir yerden gördüğü zaman, onlar bunun müthiş gazaplanışını ve uğultusunu işitirler.
 Elleri boyunlarına bağlanarak o ateşin dar bir yerine atıldıkları zaman, orada ölümü çağırırlar.
 “Bugün bir ölümü çağırmayın, birçok ölüm çağırın!”
 De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa güzel ahlaklılara vaat olunan Huld Cenneti mi?” Orası onlar için bir mükâfattır ve bir varış yeridir.
 Ebedî kalacakları Cennetlerde, diledikleri her şeyi bulurlar. Çünkü bu, Sahibinin yerine getirilmesi istenen bir vaadidir.
 O gün Sahibin onları ve TANRI'yı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?” diye sorar.
 Derler ki: “TANRI'mızı uzak tutarız, TANRI'mızı bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. TANRI'mız onlara ve atalarına bol nimetler verdi onlar TANRI'yı anmayı unuttular ve helâkı hak olan bir topluluk olup çıktılar.”
 Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar. Artık ne kendinizden azabı çevirmeye gücünüz yeter, ne de bir yardım görebilirsiniz. Sizden kim zulmederse büyük bir azap tattıracağız.
 TANRI, Peygamberleri toplayıp da: “Size ne cevap verildi?” dediği gün onlar: “Bizim hiçbir bilgimiz yok, TANRI'm giz sahibisiniz!” diyeceklerdir.
 TANRI: “Meryem oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Seni kutsal ruh ile desteklemiştim. Sana Kitab’ı, sırrı, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaptın ve ona üfledin, benim iznimle hemen kuş oldu. Anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman, onlardan inkâr edenler: ‘Bu apaçık bir büyüdür.’ demişlerdi de, ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.”
 Havarilere: “Bana ve Peygamber’ime biat edin!” diye ilham etmiştim. Onlar da: “Biat ettik, bizim inananlar olduğumuza şahit ol!” demişlerdi.
 TANRI: "Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: "Beni ve kutsal ruhu TANRI'dan başka iki put (TANRI'mı uzak tutarım) edinin!’ dedin?" demişti. O: "Haşâ! TANRI'm noksanlıktan uzaktır. Hak olmayan sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, şüphesiz bilirsiniz. Benim yaptığımı bilirsiniz, ben bilmem. Gayb Sahibisiniz. Yeganesiniz." dedi.
 TANRI şöyle buyurdu: “Bu, sadıkların sadakatlerinin fayda vereceği gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır, orada ebedî kalacaklardır. TANRI'n onlardan razı olmuştur, onlar da benden razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.
 Göklerin, yerin ve her ikisinde bulunanların mülkü TANRI'nındır. TANRI, her şeye gücü yetendir.
 Şükür, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden TANRI'ya mahsustur. Sonra da inanmayanlar Sahiplerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
 TANRI'ya karşı yalan uydurandan veya TANRI'nın ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Zalimler şüphesiz ki iflâh olmazlar.
 Bir gün onların hepsini birden toplarız. Sonra ortak koşanlara: “Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?” deriz.
 Sonra onların: “Sahibimiz TANRI'ya yemin olsun ki biz küfürden değildik.” demelerinden başka çareleri olmaz.
 Bak da gör ki, kendilerini nasıl yalanladılar ve putları kendilerinden nasıl da kaybolup gitti!”
 İçlerinden bazıları da (kitap okurken) sana kulak verirler. Halbuki biz onların kalpleri üzerine, onu anlamamaları için örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü âyeti görseler bile, yine de biat etmezler. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler ve bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” derler.
 Onlar hem kulları (kitap'tan) menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece ancak kendilerini helâke atarlar da farkına varmazlar.
 Ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında: “Ah ne olurdu, keşke dünyaya geri çevrilsek de Sahibimizin ayetlerini inkâr etmesek ve inananlardan olsak!” dediklerini bir görsen!
 Hayır! Evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan böyle söylüyorlar. Eğer geri döndürülselerdi, yine kendilerine yasak edilenleri uygularlardı. Çünkü onlar yalancıdırlar.
 Halbuki onlar dünyadayken: “Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz bir daha diriltilecek değiliz.” demişlerdi.
 Sahiplerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! TANRI: “Bu gerçek değil miymiş?” diyecek. “Evet! Sahibimiz gerçekmiş.” diyecekler. O da: “Öyleyse inkâr etmenizden ötürü tadın azabı!” diyecek.
 TANRI'nın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Kıyamet vakti onlara ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: “Dünyada yaptığımız kusurlardan (iyi amelleri terk etmemizden) ötürü yazıklar olsun bize!” Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!
 Biz sana tarafımızdan bir Kitap verdik. Kim ondan yüz çevirirse; bilsin ki o, hesap gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.
 Bu kimseler o günah yükünün azabı içinde ebedî kalacaklardır. Bu, hesap gününde onlar için ne kötü bir yüktür!
 O gün Sur’a üflenir ve biz o gün suçluları gözleri dehşetten korku bürümüş olarak toplarız.
 Aralarında gizli gizli konuşurlar: “Siz dünyada on günden fazla kalmadınız!”
 Aralarında konuştuklarını biz daha iyi biliriz. En akıllıları ise: “Siz dünyada ancak bir gün kaldınız!” der.
 Elçi'm! Sana dağlardan (kıyamet günü ne olacağından) sorarlar. De ki: “Sahibim onları kül gibi ufalayıp savuracak!”
 “Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.”
 “Öyle ki orada ne bir çukur ne de bir tümsek görebileceksin!”
 O gün insanlar hiçbir tarafa sapmaksızın, (mahşere) çağıranın (İsrafil’in) davetine uyarlar. TANRI korkusundan bütün sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.
 O gün TANRI'nın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
 TANRI onların geçmişlerini de geleceklerini de bilir. Kulların ilmi ise bunu kavrayamaz.
 Bütün yüzler mutlak makam olan TANRI'ya aşağılanmış olarak boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen ise gerçekten perişan olmuştur.
 Kim inanan olarak güzel ahlaklı amellerden yaparsa, artık o ne zulümden ne de hakkının yeneceğinden korkar.
 Böylece biz onu kendi dilinizde bir Kitap olarak indirdik ve onda tehditleri yineleyerek açıkladık. Umulur ki TANRI'dan korkarlar veya o, kendileri için bir hatırlatma olur.
 Gerçek hükümdar olan TANRI mutlak kudret sahibidir. Elçi'm! Sana onun bildirme bitmeden önce, Kitabı okumakta acele etme. De ki: "TANRI'm! İlmimi artır.”
 Kim benim Kitabımdan yüz çevirirse, onun hakkı da dar bir geçimdir ve biz onu hesap gününde kör olarak haşrederiz.
 Der ki: “Sahibim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben gören bir kimse idim.”
 TANRI: “İşte böyle. Sana ayetlerimiz gelmişti de, sen onları unuttun. Bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun!” buyurur.
 Haddi aşan ve Sahibinin ayetlerine inanmayan kimseyi işte biz böyle cezalandırırız. Ahiret azabı ise, hem daha çetin, hem daha süreklidir.
 Bizim onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız, kendilerini hâlâ yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda elbette ki akıl sahipleri için ayetler (ibretler) vardır.
 Helâk ettiğimiz bir memleket (halkının) bize dönmemesi imkânsızdır.
 Gerçek olan vaat yaklaştığında, inanmayanların gözleri yuvalarından fırlar. “Yazıklar olsun bize! Biz bunu gerçekten beklemiyorduk, hatta biz gerçekten zalimlermişiz.” derler.
 Siz ve TANRI'dan başka taptığınız şeyler Cehennem odunusunuz. Siz oraya gireceksiniz.
 Onların orada bir nefes vermeleri var ki! Bir şey de işitmeyeceklerdir.
 O kimseler ki ta ezelden haklarında tarafımızdan en güzel bir mutluluk ulaştırılmış, iyilik fermanı çıkmıştır. Bunlar ondan (Cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
 Cehennemin uğultusunu bile duymazlar. Canlarının çektiği nimetler içinde ebedî kalacaklardır.
 O gün büyük korku onları asla tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: “İşte bu, size vaat edilmiş olan gününüzdür.”
 Elçi'm! Sen sevdiğini hakka erdiremezsin, fakat TANRI istediğini doğru yola iletir ve hakka erecek olanları en iyi TANRI bilir.
 Biz nice memleketleri helâk etmişizdir ki, halkı bol geçimleri ve refahıyla şımarmıştı. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az bir zaman hariç, kimse oturmadı. Onlara biz vâris olmuşuzdur.
 Sahibin ana şehirlerine, onlara ayetlerimizi okuyacak bir Peygamber göndermedikçe o memleketleri helâk edici değildir. Biz halkı zalim olan memleketlerden başkalarını helâk edecek değiliz.
 Size verilen her şey dünya hayatının bir geçimliği ve süsüdür. TANRI katında olanlar ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
 Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse; dünya hayatının geçici nimetlerinden vererek yaşattığımız, sonra da cezalandırmak için hesap günü huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi olur mu?
 Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacaktır!
 O gün TANRI onlara seslenerek: “Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede?” diyecektir.
 Üzerlerine azap vaadimiz hak olmuş kimseler derler ki: “Sahibimiz! Şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu arz ederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı.”
 Onlara: “Ortak koştuğunuz ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar, fakat kendilerine cevap veremezler. Azabı karşılarında görürler. Ne olurdu, hakkı kabul etmiş olsalardı!
 O gün TANRI onlara seslenerek: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” diyecektir.
 İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur, birbirlerine de soramayacaklardır.
 Ve derler ki: "Eğer biz kulak vermiş olsaydık veya düşünüp anlasaydık, şu çılgın alevli cehennemliklerin arasında bulunmazdık."
 Ve böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgınca yanan ateş halkı (TANRI'nın rahmetinden) uzak olsun!
 Fakat tövbe ederek, biat edip güzel ahlaklı amel işleyen kimseye gelince, o kurtuluşa erenler arasında olmayı ümit edebilir.
 Sahibin istediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. TANRI onların ortak koştuklarından uzaktır, mutlak kudret sahibidir.
 Elçi'm! De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer TANRI geceyi kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, TANRI'dan başka size ışık getirecek var mıdır? Hâlâ işitmeyecek misiniz?”
 De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer TANRI gündüzü kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, TANRI'dan başka kim istirahat edeceğiniz geceyi getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
 Geceyi ve gündüzü rahmetinden ötürü sizin için yarattı ki, geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) TANRI'nın lütfunu arayasınız ve şükredesiniz.
 O gün TANRI onlara seslenir ve: “Ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede?” buyurur.
 Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (ortak koşanlara): “Kesin delilinizi getirin!” deriz. O zaman bilirler ki hakikat TANRI'ya aittir ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp kaybolmuşlardır.
 O gün göğü, kitap sayfalarını dürer gibi toplayıp düreriz. Sonra onu yaratmaya ilk başladığımız zamanki gibi yine iade ederiz. Bu bizim vaadimizdir ve biz vaadimizi muhakkak yerine getiririz.
Onların hepsini bir araya topladığı gün TANRI: “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek çok kimseyi yoldan çıkardınız.” buyurur. Onların insanlardan olan dostları ise: “Sahibimiz! Biz birbirimizden faydalandık ve bize verdiğin mühleti doldurup ecelimize erdik!” derler. TANRI: “Sizin yeriniz ateştir! İstediğim zamanlar hariç, orada ebedi kalacaksınız.” Şüphesiz ki Sahibin hükmünde giz sahibidir.
 İşte biz böylece, kazandıklarından dolayı, zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına musallat ederiz.
 “Cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran Peygamberler gelmedi mi?” Onlar da: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” dediler. İşte böylece dünya hayatı onları aldattı ve kendi aleyhlerinde şahitlik ettiler.
 Her biri için işlediklerinden dolayı dereceler vardır. Sahibin onların yaptıklarından habersiz değildir.
 Bu böyledir. Çünkü Sahibin bir memleketi, halkının haberi yokken zulümleri sebebiyle helâk edici değildir.
 (Cebrail dedi ki): “Biz ancak Sahibinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunların arasında bulunan her şey TANRI'nındır. Senin Sahibin asla unutkan değildir.”
 TANRI; göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Sahibidir. TANRI'ya ibadet et ve bu ibadetinde sabırlı ol.
 İnsan der ki: “Öldüğüm zaman (kabirden) diri olarak çıkarılacak mıyım?”
 İnsan daha önce hiçbir şey değilken, kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu?
 Sahibine ant olsun ki, biz onları da şeytanları da mutlaka mahşerde toplayacağız. Sonra da onları diz üstü çökmüş bir vaziyette Cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
 Sonra her gruptan TANRI'ya karşı isyanda en ileri gidenleri ayıracağız.
 Sonra, biz oraya girmeye kimlerin daha müstahak olduklarını elbette daha iyi biliriz.
 İçinizden Cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu Sahibinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
 Sonra güzel ahlaklıları kurtarırız, zalimleri de orada diz çökmüş olarak bırakırız.
 Her ümmetin belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne öne geçebilirler.
 Adem'in çocukları! Size kendi içinizden ayetlerimi anlatmak üzere Peygamberler gelir de, kim TANRI'dan korkar ve hâlini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
 Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklük taslayanlar ise ateş halkıdır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. İşte biz bilen bir topluluk için ayetlerimize böyle açıklıyoruz.
 TANRI: “Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin!” der. Her ümmet girdikçe kendini sapıtan yoldaşına lânet eder. Hepsi birbiri ardından Cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için: “Sahibimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver!” derler. TANRI: “Hepsinin kat kattır, ama bilmezsiniz.” der.
 Öncekiler sonrakilere: “Sizin bizden üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın!” derler.
 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara biat etmeyi kibirlerine yediremeyenlere göğün kapıları açılmaz, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe de cennete giremezler. Suçluları işte biz böyle cezalandırırız!
 Onlar için cehennemden bir yatak ve üstlerine de örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.
 Biat edip de iyi ahlaklı ameller işleyenlere gelince, ki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemeyiz, işte onlar Cennet halkıdırlar, onlar orada ebedî kalacaklardır.
 Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Altlarından ırmaklar akmaktadır. Ve onlar derler ki: “Lütfedip doğru yolu ile bizi buna kavuşturan TANRI'ya şükürler olsun. TANRI bizi doğru yola iletmeseydi, biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Ant olsun ki Sahibimizin Elçileri gerçeği getirmişler.” Onlara: “İşte size Cennet! Yaptıklarınıza karşılık olarak o size miras verildi.” diye seslenilir.
 Cennetlikler cehennemliklere: “Biz Sahibimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Siz de size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar da: “Evet gerçek bulduk.” derler. Aralarında biri: “TANRI'nın lâneti zalimlerin üzerine olsun!” diye seslenir.
 Onlar TANRI yolundan alıkoyarlar ve o TANRI yolunu eğriltmeye çalışırlar. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
 İki taraf arasında bir perde ve A’raf üzerinde bunların hepsini simalarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler.
 Gözleri cehennem halkı tarafına doğru çevrildiği zaman: “Sahibimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma!” derler.
 A’raf halkı simalarından tanıdıkları adamlara seslenerek derler ki: “Ne taraftarlarınızın çokluğu, ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir fayda sağlamadı.”
 “TANRI'nın rahmetine eriştirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır?” (Ve Cennet halkına dönerek derler ki): “Girin Cennete! Artık size hiçbir korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız.”
 Cehennemlikler, Cennetliklere: “Suyunuzdan veya TANRI'nın size verdiği nimetlerden biraz da bize verin!” diye seslenirler. Onlar da derler ki: “Doğrusu TANRI bunları küfre haram etti.”
 İnsanlardan kimi var ki TANRI hakkında, bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azgın şeytanın ardına düşer.
 Onun hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu dost edinirse, bilsin ki o kendisini saptırır ve alevli ateşin azabına sürükler.
 İnsanlar içinde öylesi var ki; ne bir bilgisi, ne doğruya götüren bir rehberi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın TANRI hakkında tartışır durur.
 TANRI yolundan saptırmak için yanını eğip büker. (Büyüklenerek yüzünü çevirir). Onun için dünyada bir rezillik vardır, hesap gününde ise ona yangın azabını tattırırız.
 “İşte bu, senin iki elinle öne sürdüğün şeyler yüzündendir. Yoksa TANRI kullarına asla zulmedici değildir.”
 İnsanlardan kimi de, TANRI'ya bir yar kenarındaymış gibi kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur. Başına bir belâ gelirse yüzüstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
 İşte birbirine hasım iki zümre. Bunlar Sahipleri hakkında çekiştiler. İnanmayanlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
 Bununla karınlarındaki şeyler ve derileri eritilir.
 Bir de onlar için demirden kamçılar vardır.
 Her ne zaman ateşten, onun ıstırabından çıkmak isteseler, her defasında geri çevrilirler ve onlara: “Yangın azabını tadın!” denilir.
 Şüphesiz ki TANRI biat edip güzel ahlaklı amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokar. Orada altın bilezikler takınırlar ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
 Onlar sözün en güzeline hakka iletilmiştir, kendisine çok şükredilen TANRI'nın doğru yoluna eriştirilmişlerdir.
 Onlar o kimselerdir ki, TANRI anıldığı zaman kalpleri titrer. Başlarına gelene sabrederler, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
 Onlar ki, eğer biz kendilerine yeryüzünde iktidar mevkii verirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği söyler, kötülükten men eder. Bütün işlerin sonucu TANRI'ya aittir.
 Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler. Dünya hayatı onları aldattı. Onlar bugünleriyle karşılaşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi bile bile nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları unuturuz.
 Ant olsun ki biz onlara ilim ile açıkladığımız, inanan bir topluluk için doğru yol ve rahmet olarak bir kitap getirdik.
 Onlar onun haberinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Sahibimizin Peygamberleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler veya geriye döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduklarımız amellerden başkasını yapalım?” Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp gitti.
  Ant olsun saf saf dizilenlere!
 Önlerindekini sürdükçe sürenlere!
 Kitab'ı okuyanlara!
 Şüphe yok ki TANRI Yeganedir.
 Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların da Sahibidir, doğuların da Sahibidir.
 Biz yakın göğü , yıldızlarla süsledik.
 Ve onu azgın her şeytandan koruduk.
 Onlar, olup bitenleri asla dinleyemezler. (Dinlemeye kalkışsalar) her yönden sürülüp atılırlar.
 Kovularak onlara sürekli bir azap vardır.
 Hele bir söz kapan olursa delici bir alev onun peşine düşüverir.
 Şimdi sor onlara! Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa bizim (diğer) yaratmış olduklarımızı yaratmak mı? Biz insanı özlü ve yapışkan bir çamurdan yarattık.
 Hayır! Sen onlara şaşıyorsun. Onlar ise alay ediyorlar.
 Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almazlar.
 "Eyvah bize! İşte bu hesap günüdür!" derler.
 Bu, işte sizin yalanladığınız ayırt etme günüdür.
 Zalimleri ve onların eşlerini toplayın, onların taptıklarını da.
Ve onları cehennem yoluna götürün.
 Durdurun onları! Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
 Onlara: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" denilir.
 Hayır! Onlar o gün teslim olmuşlardır.
 Onlar birbirlerini suçlayıp çekişirler.
 "Siz bize sağdan gelir, iyi niyetli görünürdünüz!" derler.
 Dediler ki: "Hayır! Zaten siz inanan kimseler değildiniz."
 "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz kendiniz azgın bir topluluk idiniz."
 "Artık Sahibimizin sözü bize hak oldu. Azabımızı muhakkak tadacağız."
 "Evet biz sizi kışkırttık. Çünkü kendimiz azgındık."
 O halde o gün hepsi azapta müşterektirler.
 Biz suçluları böyle yaparız.
 Onlara: "TANRI Yeganedir." denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
 "Cinlenmiş bir şairin hatırı için biz inandıklarımızı terk mi edeceğiz?" derlerdi.
 Hayır! Doğrusu o, gerçeği getirmiş ve Peygamberleri de doğrulamıştı.
 Şüphesiz ki siz o pek acıklı azabı tadacaksınız.
 Ve ancak kendi yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
 Ancak TANRI'nın temiz kulları (bu azaptan) istisna edilecek.
 Onlar için bilinen bir rızık vardır.
 Türlü meyveler kendilerine ikram edilmektedir.
 Naim Cennetlerinde.
 Tahtlar üzerinde karşılıklı oturmaktadırlar.
 Kendilerine kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
 O berraktır ve içenlere lezzet verir.
 O içkide ne sersemletme vardır, ne de onunla sarhoş olurlar.
 Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş, iri gözlü huriler vardır.
 Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.
 Birbirlerine dönüp sorarlar.
 İçlerinden bir sözcü der ki: "Benim bir arkadaşım vardı."
 Derdi ki: "Gerçekten sen de tasdik edip inananlardan mısın?"
 "Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi sorguya çekileceğiz?"
 (Sonra yanındakilere): "Acaba arkadaşımın nerede olduğunu biliyor musunuz?" dedi.
 Baktı ve onu Cehennemin ortasında gördü.
 Dedi ki: "Ant olsun ki sen az daha beni de helâk edecektin!"
 "Eğer Sahibimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum."
 "Biz ölmeyecek miymişiz?"
 "İlk ölümümüz hariç. Ve azap görmeyecek miymişiz?"
 İşte bu en büyük kurtuluşun ta kendisidir.
 Çalışanlar böyle ebedi bir saadet için çalışsınlar.
 Böyle bir nimete konmak mı daha hayırlıdır, yoksa zakkum ağacı mı?
 Biz o ağacı zalimler için bir fitne kıldık.
 Şüphesiz ki o, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
 Meyveleri şeytanların başları gibidir.
 Cehennemlikler ondan yerler ve karınlarını onunla doyururlar.
 Sonra bunun üzerine onlar için kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.
 Sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
 Doğrusu onlar atalarını sapıklıkta buldular.
 Kendileri de onların izlerinde koşturup gidiyorlar.
 Ant olsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.
  Onlara, uyarıcılar gelmişti.
 Bak! O uyarılanların sonu nasıl oldu?
 Ancak TANRI'nın arıtılmış kulları müstesnadır.
 Ant olsun ki Nuh TANRI'ya dua etmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.
 Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
 Yalnız onun soyunu kalıcılar kıldık.
 Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık.
 Âlemler içinde Nuh'a selâm olsun!
 İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
 Doğrusu o TANRI'nın inanmış kullarındandı.
 Sonra diğerlerini suda boğduk.
 Bir de TANRI ile cinler arasında bir nesep bağı uydurdular. Ant olsun ki cinler de bilirler ki, onlar götürüleceklerdir.
 TANRI onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.
 Ancak TANRI'nın arıtılmış kulları müstesnadır.
 Şüphesiz ki siz de taptıklarınız da,
 TANRI'ya karşı kimseyi kandırıp saptıramazsınız.
 Cehenneme girecek kimse hariç.
 "Bizden her birimiz için belirli bir makam vardır."
 "O saf saf dizilenler biziz biz!"
 "O TANRI'yı bolca ananlar biziz biz!"
 Onlar diyorlardı ki:
 "Evvelkilere verildiği gibi bize de kitap verilseydi."
 "Elbette TANRI'nın arıtılmış kullarından olurduk."
 Böyle iken onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir.
 Gönderilen Peygamberler hakkında şu sözümüz geçmişti:
 Mutlaka kendilerine yardım edilecektir.
 Şüphesiz ki bizim ordumuz galip gelecektir.
 Bir süreye kadar sen onlardan yüz çevir.
 Onlara (inecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
 Yoksa azabımızı acele mi istiyorlar?
 Fakat o, yurtlarına indiğinde, o uyarılanların sabahı ne kötü olur!
 Bir süreye kadar sen onlardan yüz çevir.
 (İnecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
Mutlak "kudret ve şeref" sahibi olan TANRI onların yakıştırdıkları vasıflardan uzaktır.
 Ve Peygamberlere selâm olsun!
 Ve şükürler olsun Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya.
 İşte bu bir ilimdir ve doğrusu güzel ahlaklılara güzel bir gelecek vardır.
 Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn Cennetleri vardır.
 Orada koltuklara yaslanarak birçok meyveler ve içecekler isterler.
 Yanlarında da gözlerini eşlerinden ayırmayan, hep aynı yaşta cilveli ve narin kızlar vardır.
 Bunlara benzer daha çeşit çeşit acılar da vardır.
 (İnkârcıların ileri gelenlerine): "İşte şunlar peşinize düşüp sizinle beraber gerçeğe karşı direnenlerdir." (denildiğinde, liderler): "Onlara merhaba yok, rahat yüzü görmesinler. Çünkü onlar da ateşe gireceklerdir." (derler).
 (Uyanlar uyulanlara): "Asıl size merhaba yok! Siz rahat yüzü görmeyin! Bunu başımıza getiren sizsiniz. Ne kötü bir durak! " derler.
 Yine onlar: "Sahibimiz! Bunu bizim başımıza kim getirdiyse, ateşte azabını kat kat artır!" derler.
 Derler ki: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin göremiyoruz? "
 "Onları alaya alırdık. Yoksa gözler şimdi onlardan başka tarafa mı kaymıştır (da onları göremiyoruz)?
 İşte Cehennemliklerin birbirleriyle bu şekilde tartışmaları gerçektir, muhakkak olacaktır.
 Sur'a üflenince, TANRI'nın istedikleri bir yana, göklerde olanlar yerde olanlar hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra bir daha üflenince, hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.
 Mahşer yeri Sahibinin nuru ile aydınlanır. Kitap konulur. Peygamberler ve şahitler getirilir. Sonra aralarında hak ve adaletle hükmolunur ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
 Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Çünkü TANRI onların ne yaptıklarını tam olarak hesaplamıştır.
 İnkâr edenler bölük bölük Cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında cehennem kapıları açılır. Bekçiler onlara: "Size içinizden Sahibinizin ayetlerini okuyan ve bu gününüzle yüzyüze geleceğinize dair sizi uyaran Elçiler gelmedi mi?" derler. Onlar da: "Evet geldi, lâkin azap sözü inanmayanların üzerine hak oldu." derler.
 "Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!" denilir.
 Sahiplerinden korkanlar da bölük bölük Cennete götürülürler. Oraya geldiklerinde Cennet kapıları açılır. Bekçiler onlara derler ki: "Selâm olsun size! Hoş geldiniz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere buraya girin!"
 Onlar da derler ki: "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi Cennete vâris kılan TANRI'ya şükürler. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz. TANRI yolunda çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!"
 Melekleri görürsün ki, Sahipleri şükür ile anarak Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve: "Âlemlerin Sahibi olan TANRI'ya şükürler olsun!" denilmiştir.
 TANRI; günaha af bağışlayan, tövbeyi kabul eden, cezası şiddetli olan ve mutlak lütuf sahibidir. TANRI Yeganedir. Dönüş yalnız TANRI'yadır.
 İnanmayanlardan başkası TANRI'nın ayetleri hakkında mücadele etmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.
 Arş'ı taşıyan ve onun çevresinde bulunanlar Sahiplerini şükür ile anarlar. TANRI'ya biat ederler ve inananlar  için de af dilerler. (Şöyle derler): "Sahibimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edip yoluna uyanlara af bağışla, onları Cehennem azabından koru."
 "Sahibimiz! Onları da, onların atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olan kimseleri de kendilerine vaat ettiğin Adn Cennetlerine koy. Şüphesiz ki mutlak "saygı ve bilgi" sahibisiniz!"
 "Onları kötülüklerden koru! Kimi kötülüklerden korursan, o gün muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. İşte bu en büyük kurtuluştur."
 İnanmayanlara şöyle seslenilir: "TANRI'nın düşmanlığı, sizin kendi kendinize olan düşmanlığınızdan elbette daha büyüktür. Çünkü siz inanca davet edilirdiniz de inkâr ederdiniz."
 İnanmayanların hoşuna gitmese de, siz TANRI'ya, dini yalnız kendisine adayarak dua edin.
 Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi TANRI, kavuşma gününün dehşetini haber vermek için, kendi emrinden olan ruhu kullarından istediğine indirir.
 O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi TANRI'dan gizli kalmaz. Bu gün mülk kimindir? Yegane ve kahır sahibi olan TANRI'nındır!
 O gün herkese kazandığının karşılığı verilir. O gün kimseye haksızlık yapılmaz. Şüphesiz ki TANRI hesabı çabuk görendir.
 Elçi'm! Onları o yaklaşan güne karşı uyar. Öyle bir gün ki, yürekleri ağızlarına gelir ve kederlerinden yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostu ne de sözü dinlenecek bir şefaatçisi vardır.
 TANRI gözlerin hain bakışını, göğüslerin gizlediği her şeyi bilir.
 TANRI hak ile hüküm verir. TANRI'yı bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeyle hüküm veremezler. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah-akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün de: "Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!" denilir.
 Ateşin içinde birbirleriyle çekişip tartışırlarken; güçsüz ve zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını olsun bizden savabilir misiniz?" derler.
 O büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. TANRI kulları arasında vereceği hükmü verdi." derler.
 Ateşte bulunanlar cehennemin bekçilerine: "Sahibinize yalvarın, hiç değilse bir gün olsun azabımızı biraz hafifletsin." derler.
 Bekçiler: "Size Peygamberleriniz açık açık delillerle (mucizelerle) gelmemiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet gelmişti." derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın." derler. İnkârcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır.
 Şüphesiz ki biz Peygamberlerimize ve inananlara, hem dünya hayatında, hem de şahitlerin dikildiği günde yardım ederiz.
 O gün zalimlere özür beyan etmeleri hiçbir fayda sağlamaz. Lânet onlaradır, en kötü yurt da onlarındır.
 Kendilerine verilmiş kesin bir delil ve yetki olmaksızın, TANRI'nın ayetleri üzerinde tartışanların gönüllerinde hiç şüphe yok ki asla erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Öyleyse sen TANRI'ya sığın. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Sahibiniz buyurdu ki: "Bana dua edin, duanıza icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir."
 TANRI yoluna düşmanlık edenler o gün toplanır cehenneme sürülürler. Hepsi bir aradadırlar.
 Sonunda oraya varınca kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları hakkında onların aleyhinde şahitlik ederler.
 Derilerine: "Aleyhimize niçin şahitlik ettiniz?" derler. "Bizi her şeyi konuşturan TANRI konuşturdu. İlk defa sizi TANRI yaratmıştır, yine TANRI'ya döndürülüyorsunuz." cevabını verirler.
 Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik edeceğinden korkarak kötü iş işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır! TANRI'nın yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
 İşte, Sahibinize karşı beslediğiniz bu zannınız sizi helâk etti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.
 Şimdi eğer dayanabilirlerse, onların yeri ateştir! Eğer özür beyan edip Sahiplerini memnun etmek isterlerse, özürleri kabul edilmeyecektir.
 Biz onlara bir takım arkadaşlar musallat ettik. Onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce geçmiş olan cin ve insan ümmetleri arasında onlara da o azap sözü hak olmuştu. Çünkü onlar hüsranda idiler.
 İnanmayanlar dediler ki: "Bu Kitabı dinlemeyin! Okunurken gürültü patırtı yapın! Belki üstünlük sağlar onu bastırırsınız."
 Ant olsun ki inanmayanlara çetin bir azap tattıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.
 İşte böyle... TANRI yoluna düşmanlık edenlerin cezası ateştir. Ayetlerimizi bile bile inkâr etmelerinden dolayı, orada onlara ebedî kalma yurdu vardır.
 İnkâr edenler: "Sahibimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi yoldan çıkarıp saptıranları göster. Onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalanlardan olsunlar." derler.
 TANRI'nın ayetlerini inkâr edenler işte böyle döndürülür.
 TANRI ki yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü de kubbeli bir çatı yaptı. Size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi. Temiz şeylerden size rızık verdi. Alemlerin Sahibi olan TANRI mutlak kudret sahidir.
TANRI mutlak makam sahibidir. TANRI Yeganedir. O halde dinde samimiyet ile TANRI'ya dua edin. Şükür Alemlerin Sahibine mahsustur.
 Dostlar, o gün birbirine düşmandır; güzel ahlaklılar müstesna.
 Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de.
 Onlar ayetlerimize inanmış ve hakkı yaşamışlardı.
 Girin cennete! Siz ve eşleriniz ağırlanıp sevindirileceksiniz!
 Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Canlarının çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey orada vardır ve siz orada ebedî kalacaksınız.
 İşte yaptıklarınıza karşılık olarak size miras verilen Cennet budur.
 Orada sizin için çok meyveler var, onlardan yersiniz.
 Şüphesiz ki suçlular Cehennem azabında ebedî kalacaklardır.
 Kendilerinden (azap) hiç hafifletilmeyecektir. Onlar orada tamamen ümitsizdirler.
 Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zalim kimselerdi.
 "Ey Cehennem muhafızı! Sahibin hiç değilse canımızı alsın, bizim işimizi bitirsin!" diye feryat ederler. O da: "Siz böyle kalacaksınız!" der.
 Ant olsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
 Yoksa onlar bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız!
 Yoksa bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır! İşitiriz ve yanlarında bulunan elçilerim de (her yaptıklarını) yazmaktadırlar.
 Hayır! Onlar bir şüphe içindedirler ve eğlenip duruyorlar.
 Elçi'm! O halde sen göğün apaçık bir duman getireceği günü bekle.
 Bütün insanları bürüyecektir. Bu acıklı bir azaptır.
 "Sahibimiz! Bu azabı bizden kaldır, doğrusu biz artık biat ediyoruz." (derler).
 Nerede onlarda düşünüp öğüt almak? Oysa onlara apaçık bir Peygamber gelmişti.
 Sonra ondan yüz çevirdiler ve: "Öğretilmiştir, delidir." dediler.
 Biz, azabı biraz kaldıracağız, siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
 Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün intikam alacağız.
 Ve ant olsun ki, onların durumunu bilerek âlemlerin üzerinde seçkin kıldık.
 Onlara ayetlerden (mucizelerden) öylelerini verdik ki, her birinde açıkça bir imtihan vardı.
 Bunlar ise şöyle diyorlar:
 "İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz."
 "Eğer doğru sözlü iseniz bize atalarımızı getirsenize!"
 Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tubba' halkı ve onlardan öncekiler mi? Biz onları da helâk ettik, çünkü onlar günahkâr idiler.
 Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık
 Biz onları ancak hak olmak üzere yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.
 Şüphesiz ki (hakkı batıldan) ayıran o hüküm günü, herkesin bir araya toplanacağı gündür.
 O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
 Ancak TANRI'nın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki TANRI mutlak "saygı ve merhamet" sahibidir.
 Şüphesiz ki Zakkum ağacı.
 Günahkârların yiyeceğidir.
 Erimiş maden gibi karınlarında kaynar.
 Sıcak suyun kaynaması gibi.
 "Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!"
 "Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün!"
 "Tat bakalım! Hani sen kendince çok üstün, çok şerefli bir kimse idin."
 "Bu, işte o şüphe edip durduğun şeydir."
 Güzel ahlaklılar ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar.
 Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
 İnce ipekten ve parlak kumaştan (elbiseler) giyerek karşılıklı otururlar.
 Böyle olduğu gibi, biz onları ayrıca iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir.
 Orada güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
 Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve TANRI onları Cehennem azabından korumuştur.
 Sahibinden bir lütuf olarak. İşte o büyük kurtuluş budur.
 Elçi'm! Biz onu (Kitab'ı) senin dilin ile kolaylaştırdık ki, düşünüp ibret alsınlar.
 Öyle ise bekle, onlar da beklemektedirler.
 Suçlular inananlara gülerlerdi.
 Yanlarından geçtikleri zaman birbirlerine göz kırparlardı.
 Kendi taraftarlarının yanına döndükleri zaman da inananlarla alay etmenin zevkini tadarlardı.
 İnananları gördüklerinde: "Bunlar sapık insanlar!" derlerdi.
 Oysa kendileri inananlara gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
 İşte bugün de inananlar o inanmayanlara gülerler.
 "O inanmayanların yaptıkları şeylerin karşılığı verildi mi?" diye.
 Tahtlar üzerinde (onların halini) seyrederler.
 Gök yarıldığı,
 Sahibini dinleyip TANRI'ya yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman.
 Yer uzatılıp düzlendiği,
 İçinde bulunanları dışarı atıp boşaldığı,
 Sahibini dinleyip TANRI'ya yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman.
 Ey insan! Şüphe yok ki sen Sahibine doğru çaba göstermektesin ve sonunda Sahibine varacaksın.
 Kimin kitabı sağından verilirse,
 Onun hesabı pek kolay görülecektir.
 Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.
 Kimin de kitabı arkasından verilirse,
 O da: "Mahvoldum!" diye bağıracaktır.
 Ve o alevli ateşe girecektir.
 Çünkü o dünyada, ailesi arasında pek şımarıktı.
 Çünkü o bir daha dirilip Sahibine dönmeyeceğini sanmıştı.
 Hayır! Gerçekten Sahibi onu görüyordu.
 Ant olsun şafak vaktine!
 Ant olsun geceye ve derleyip topladığı şeylere!
 Ant olsun dolunay haline geldiğinde aya!
 Ki, şüphesiz siz tabakadan tabakaya (halden hale) geçeceksiniz.
 Böyleyken onlara ne oluyor da biat etmiyorlar?
 Onlar kendilerine Kitap okununca secde de etmezler.
 Hayır! O inanmayanlar yalanlıyorlar.
 Halbuki TANRI onların gizlediklerini çok iyi bilir.
 Elçi'm! Onlara acı azabı müjdele.
 Biat edip güzel ahlaklı amel işleyenler başkadır. Onlar için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.
 Bir takım yüzleri o gün aşağılanma bürünmüştür.
 Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur.
 Kızışmış ateşe girerler.
 Kızgın bir kaynaktan içirilirler.
 Zehirli ve dikenli bir bitkiden başka yiyecekleri yoktur.
 O ne besler, ne de açlığı giderir.
 O gün bir takım yüzler vardır ki nimet içinde mutludurlar.
 Çalışmalarından ötürü hoşnutturlar.
 Onlar yüksek bir Cennettedirler.
 Orada hoşa gitmeyen boş bir söz dahi işitmezler.
 Orada akıcı bir kaynak vardır.
 Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.
 Önlerine konulmuş kadehler vardır.
 Sıra sıra dizilmiş yastıklar.
 Serilmiş yumuşak tüylü nefis halılar.
 Develere bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmış?
 Göğün nasıl yükseltildiğine?
 Dağların nasıl dikildiğine?
 Yeryüzünün nasıl yayıldığına?
 Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak öğüt vericisin.
 Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
 Ancak kim yüz çevirir ve inkâr ederse,
 TANRI onu en büyük azap ile cezalandırır.
 Doğrusu onların dönüşü bizedir.
 Sonra onların hesabını görmek de bize aittir.
 İnsan, kemiklerini toplayamayacağımızı mı sanıyor?
 Evet, biz onun parmak uçlarını bile derleyip eski haline getirmeye gücü yeteniz.
 Onlar bir mucize görseler, hemen yüz çevirirler ve: "Eskiden beri devam edip gelen bir büyüdür." derler.
 Yalanladılar ve kendi isteklerine uydular. Halbuki her iş kararlaşmıştır.
 Ant olsun ki, onları bu hallerden vazgeçirecek nice mühim haberler gelmiştir.
 O haberlerde ilim ve sırrın en üstünü vardır. Fakat uyarılar asla fayda vermiyor.
 Birbiri peşinden gönderilenlere ant olsun ki!
 Estikçe eserek (zararlıları) savurup atanlara ant olsun ki!
 (Hakikat) tohumlarını yaydıkça yayanlara ant olsun ki!
 (Hak ile batılın, hakikat ile sapıklığın, doğru ile eğrinin) arasını ayırdıkça ayıranlara ant olsun ki!
 (Kalplerde) TANRI'yı anma isteğini uyandıranlara ant olsun ki!
 TANRI'ya yönelenleri arıtmak veya kötüleri sakındırmak için çaba sarf edenlere ant olsun!
 Bilin ki size vaat olunan şeyler mutlaka olacaktır.
 Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman.
 Gök yarıldığı zaman.
 Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman.
 Peygamberlerin belirli vakti geldiği zaman.
 Hangi güne ertelenmişti?
 Hüküm gününe.
 Hüküm gününün ne olduğunu bilir misin?
 O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
 Biz öncekileri helâk etmedik mi?
 Sonra geridekileri de onların arkasına takacağız.
 İşte biz günahkârlara böyle yaparız.
 Biz sizi önemsiz bir sudan yaratmadık mı?
 Sonra o suyu sağlam bir karargâh olan rahime yerleştirdik.
 Belli bir süreye kadar.
 Biz buna güç yetirmişizdir. Biz ne mükemmel kudret sahibiyiz!
 Biz yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?
 Diriler ve ölüler için.
 Yeryüzünde haşmetli dağlar meydana getirdik. Size tatlı sular içirdik.
 O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
 Haydi, yalanlamış olduğunuz azaba doğru gidin!
 Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidin.
 O, ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
 O ateş öyle kıvılcımlar atar ki, her biri bir saray gibidir.
 Sanki o kıvılcımlar sarı sarı develer gibidir.
 O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
 Bu, onların konuşamayacakları gündür.
 Kendilerine izin de verilmez ki mazeretlerini beyan etsinler.
 İşte hüküm günü budur. Sizi de sizden öncekileri de bir araya toplamışızdır.
 (Kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!  Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman!
 İyilik yarışlarında tâ öne geçip kazananlar.
 İşte onlar (TANRI'ya en çok) yaklaştırılmış olanlardır.
 Naîm Cennetindedirler.
 Altın ve mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
 Onların üzerine karşılıklı olarak yaslanırlar.
 Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır.
 Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
 Bu şaraptan ne başları ağrıtılır ne de akılları giderilir.
 Beğendikleri meyveler.
 Canlarının çektiği kuş etleri.
 Onlar için ceylan gözlü huriler vardır.
 Gün görmemiş inciler gibi.
 İşledikleri amellerine karşılık olarak.
 Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
 Sadece selâma karşılık selâm sözü işitirler.
 Defterleri sağdan verilenler, ne mutlu onlara!
 Onlar dikensiz kirazlar,
 Salkımları sarkmış muz ağaçları,
 Uzamış gölgeler altındadırlar.
 Çağlayarak akan sular kenarlarındadırlar.
 Bol meyveler arasında,
 Bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen.
 Ve yüksek döşekler üzerindedirler.
 Biz onları yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır.
 Böylece onları hep bekarlar yapmışızdır.
 Eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
 Bütün bunlar güzel ahlaklı amel işleyenler içindir.
 Amel defterleri soldan verilenler! Onlar ne uğursuzdurlar!
 İnsanın içine işleyen ateşin alevi ve kaynar su içindedirler.
 Onlar kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
 Ki ne serindir, ne de hoş!
 Çünkü onlar bundan önce (dünyada iken) varlık içinde şımartılmışlardı.
 Büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
 Ve diyorlardı ki: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi yeniden dirileceğiz?"
 "Önce gelip geçmiş atalarımız da mı?"
 De ki: "Hem öncekiler, hem sonrakiler."
 "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
 Sonra siz ey sapıklar, yalanlayıcılar!
 Doğrusu siz zakkum ağacından yiyeceksiniz.
 Karınlarınızı onunla doyuracaksınız.
 Üzerine de kaynar su içeceksiniz.
 Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
 Ceza gününde işte onlar böyle ağırlanacaklardır.
  Güzel ahlaklılar ise gölgeler altında ve pınar başlarındadırlar.
 Canlarının çektiği meyveler arasındadırlar.
 Yaptıklarınıza karşılık olarak afiyetle yiyin için!
 İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
           -Namaz sureleri-
               -Din gün başlangıcı-
Şükür; Alemlerin Sahibi, Mutlak "esirgeyen ve bağışlayan", Din günün sahibi, TANRI'ya aittir.
Yalnız Sahibimize kulluk eder, yalnız Sahibimizden dileriz.
Sahibimiz!
Bizleri ilettiğin bu doğru yolda hak ile yaşat ve Cennetine kabul buyur.
Bizleri kendilerine mutluluk verdiğin güzel ahlaklı kimselerin yoluna ulaştır.
O sapmış kimselerin yolundan ise esirge.
             -Şükür namazı başlangıç-
Sahibimiz!
Doğrusu biz, "Sahibinize İnanın" diye inanca çağıran bir çağırıcının davetini işittik ve hemen biat ettik.
Sahibimiz!
Günahlarımıza af bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyi olanlarla beraber al.
Sahibimiz!
Bize Peygamber'lerin aracılığı ile vaat ettiklerini  ikram et ve hesap gününde bizi rezil etme.
Şüphesiz ki;
Sahibimizin vaadi mutlaka gerçektir ve Sahibimiz vaadinden dönmez.
                  -Namaz sureleri-
Beni, ailemi, sevdiklerimi var eden TANRI'dır.
Beni; annemin karnına koyup, 9 ay boyunca orada gelişimimi tamamlayarak ruhumu bedene bürüyüp dünyaya salan TANRI Yeganedir.
Yetişmemde bana erişkinlerle yardımcı olan TANRI mutlak sahiptir.
Ben ne oldum ki beni yaratana ve sahibi olduklarımı bana bağışlayana kulluk etmeyeyim!
      Mutlak merhamet sahibi olan,
İnsanı yaratan,
Kitabı öğreten ve ona beyanı öğreten,
Güneşi ve ay'ı bir hesaba göre hareket ettiren,
Göğü yükselten ve dengeye koyan,
TANRI'ya şükürler olsun.
Kalplerimizin derinliklerini bilen ve bize şah damarımızdan yakın olan,
TANRI 'ya şükürler olsun.
      Geçmişten günümüze bütün Peygamber'leri toplumlara müjdeleyen TANRI'dır.
İnsanı bir damla su'dan yaratan TANRI'dır.
Cinleri dumansız bir ateşten yaratan TANRI'dır.
Geçmişi ve günümüzü yaratan TANRI'dır.
Var olmuş olan, var olan ve var olacak olan her şeyi yaratan TANRI'dır.
TANRI varlığın ve yokluğun mutlak sahibidir.
Ben ne oldum ki mutlak yaratıcıya kulluk etmeyeyim!
   Geçmişte diri diri toprağa gömülmüş kız çocuğunun,
Günahının ne olduğunun sorulacağı güne ant olsun!
Atamız İbrahim, sadakatini ispatlamak üzere oğlunu kurban edecekken,
Ona bir koç kesmesini emreden Sahibimizin merhametine ant olsun!
İnandık ve Biat etik ki TANRI merhamet kavramını yaratandır.
Hesap gününün sahibidir.
   Güneş köreltildiği zaman,
Yıldızlar bulanıklaşıp döküldüğü zaman,
Dağlar yürütüldüğü zaman,
Gebe develer kendi başlarına terk edildiği zaman,
Denizler tutuşturulduğu zaman,
Nefisler birleştiği zaman,
Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi günahından dolayı öldürüldüğü sorulacağı zaman,
Amel defterleri açıldığı zaman,
Gök sıyrılıp yüzüldüğü zaman,
Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,
Cennette yaklaştırıldığı zaman,
Artık her nefis neyi hazırlayıp getirdiğini öğrenmiştir.
O gün herkes hak ettiğini bulur.
İşte ben, bugün hazırladıklarımla kovulmuş şeytandan TANRI'ma sığınırım.
Ve ben, o büyük güne ulaşmadan önce bilmeden yaptıklarımdan Sahibimin merhametine sığınırım.
        TANRI, Cinleri insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattı.
Sonra da İnsanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattı.
İnsanı alemlere üstün kıldı.
Melekleri ve Cinleri, İnsana biat ettirdi.
Yalnız iblis biat etmedi ve kovuldu.
TANRI dünyayı bizlere sınav yeri olarak yarattı ve ayetlerinde bildirdi ki,
Şeytan bize apaçık bir düşmandır.
Bize indirilene ve bizden önce indirilenlere ant olsun!
Yalnızca Sahibimize ibadet eder, yalnızca Sahibimizden dileriz.
İnsanlardan ve Cinlerden biat edip doğru yolda olanlar Cennet halkıdır.
Orada ebedi kalacaklardır.
Kovulmuş şeytan ile beraber olanlar da Cehennem halkıdır.
Orada ebedi kalacaklardır.
TANRI'nın vaadi mutlaka gerçektir.
            Irk, dil, renk fark etmeden;
Bizleri tek bir ümmet olmaya sevk eden TANRI'dır.
Girdiğim yollarda beni kendimden emin yürüten TANRI'dır.
Şüphesiz TANRI istemedikçe bana bir musibet rast gelmez.
Ben ne oldum ki koruyan ve güvenlik veren Sahibime kulluk etmeyeyim!
        TANRI varlığı yarattı.
Bir düzen kurdu ve sınavı yarattı.
Ödül ve ceza olarak Cennet ve Cehennem'i yarattı.
Sınav yeri olarak dünyayı yarattı.
İnsanları ve Cinleri sorumlu yaptı.
Bizler bozuldukça Peygamber'ler aracılığı ile bizlere yol gösterdi.
Şüphesiz ki,
Hepimiz hesap günü sonunda asıl yurdumuza yerleşeceğiz.
      Göklerde ve yerde olan ne varsa hepsi TANRI'nındır.
TANRI hiçbir şeye muhtaç değildir ve daima övülmeye layıktır.
Şahidiz ki,
TANRI geceyi gündüze, gündüzü de geceye bürüyor.
Güneşi ve ay'ı da emrine boyun eğdirmiş,
Onlar da belirli bir süreye kadar dönüp duruyorlar.
Şüphesiz ki,
TANRI her şeyi yaratandır.
Göklerde ve yerde olan her şey TANRI'yı anmaktadır.
TANRI mutlak hüküm sahibidir.                    TANRI gizine akıl ermeyendir.
TANRI gökleri ve yeri örneksiz yaratandır.
Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "Ol!" der ve o da hemen olur.
TANRI yeryüzünde olan her şeyi bizim için yarattı.
Sonra da göğe yönelip, onları da yedi kat gök olarak düzenledi.
TANRI mutlak bilgi sahibidir ve her şeyi en iyi bilendir.
Biz TANRI'ya, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa, İsa ve Muhammed'e verilenlere ve diğer Peygamber'lere Sahipleri tarafından verilenlere biat ettik.
Onların arasından hiçbirini ayırmayız.
Bizler, TANRI'ya teslim olanlarız.
TANRI'nın bağışladığı hak ile yaşayıp güzel yurda kavuşacak olanlarız.
Orada ebedi kalacağız.
İnkar edenler ise ateş halkıdırlar.
Orada ebedi kalacaklardır.
           Kendisi Yegane olan TANRI mutlak yaratandır.
TANRI mülkün gerçek sahibi, her türlü eksiklikten uzak, barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, istediğini yaptıran ve eşsiz kudret sahibidir.
Mutlak bağışlayan, yoktan var eden, şekil ve suret veren TANRI'dır.
Noksanlıktan uzak vasıflar TANRI'nındır.
TANRI inanmayanların ortak tuttuklarından uzaktır.
TANRI alemleri kendine secde ettirendir.
   Birbiri peşinden gönderilenlere ant olsun!
Estikçe eserek, zararlıları savurup atanlara ant olsun!
Kaleme ve kalem tutan ellere ant olsun!
Hakikat tohumlarını yaydıkça yayanlara ant olsun!
Hak ile batılın (hakikat ile dalaletin, doğru ile eğrinin) arasını ayırdıkça ayıranlara ant olsun!
Kalplerde TANRI'yı anma hoşluğunu uyandıranlara ant olsun!
Bizler ki şerefli bir uyarıcı vasıtasıyla TANRI'nın bağışıyla hakka iletildik.
TANRI'nın nimeti üzerimizde daim olsun.
Doğduğumuz gün de , öleceğimiz gün de rahmet ümmetimizin üzerine olsun.
Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olayda TANRI'ya şükürler olsun.
Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem.
           TANRI Yeganedir.
Mutlak yaratandır ve daimi, diri, ebedi gibi kavramları yaratmış olup bu kavramlar kendisine noksanlıktır.
Mutlak bilgi sahipliği ile her şeye hakim olup bütün varlıkları emrinde tutandır.
TANRI'yı uyuklama ve uyku tutmaz.
Göklerde ve yerde olanların hepsi TANRI'nındır.
TANRI'nın izni olmadan huzurunda kim şefaat edebilir.
TANRI kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir.
TANRI'nın istediğinden başka ; yaratılanlar, ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar, bilemezler.
TANRI'nın kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır.
Gökleri ve yeri koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. TANRI mutlak kudret sahibidir.
                       -Otururken-
Sahibimiz, Yegane olan TANRI'dır.
Doğmamıştır, doğurmamıştır, evlat edinmemiştir, isim-lakap edinmemiştir.
Bütün kainatı yaratan Sahibimiz,
Şüphesiz ki,
Onların eşi ve benzerlerini de yaratmaya gücü yetendir.
TANRI mutlak kuvvet sahibidir.
Hepimiz o büyük buluşma gününde Sahibimize döndürüleceğiz.
              -Din savaşı namazı-
Ol! Emri ile olduran,
Gönüllerimizi inanç ile dolduran,
TANRI'ya, Peygamber'ine ve Hak Dine ant olsun!
Çıktığımız cenk yolunda TANRI'nın hizmetkârları hizmetimizde yardımcımız ve yoldaşımız olsun.
Sefer bizden, zafer TANRI'dan olsun.
Bu yolun sonunda akıbetimiz TANRI'nın izni ile Cennet olsun.
Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olayda Sahibimize şükürler olsun.
Hainler ve zalimler için yaşasın Cehennem!
  Ant olsun o koştukça koşanlara!
Kıvılcım saçanlara!
Sabahleyin akına çıkanlara!
Orada tozu dumana katanlara!
Geçmişte de nice Peygamber'ler ile birlikte birçok bilginler, TANRI yolunda savaşa girmişlerdir de kendilerine isabet eden güçlükten dolayı ne bir gevşeklik göstermişler ne de boyun eğmişlerdir.
Göklerin ve yerin orduları TANRI'nındır.
Nice küçük ordular, TANRI'nın yardımı ile kendilerinden güçlü birçok orduya karşı galip gelmişlerdir.
Zafer ancak TANRI katındandır.
Şehitleri müjdeleyen TANRI'dır.
TANRI mutlak intikam sahibidir.
TANRI mutlak galiptir ve mutlak tuzak sahibidir.
                                      -İnsan çağı-
 Sana Kitab’ı hak ile ve kendinden önceki kitapları doğrulayıcı olarak indirdi, Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran'ı da indirmişti.
 Daha önce insanlara hak yolunu gösterici olarak Furkan’ı indirdi. TANRI'nın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır.
 Sana Kitab’ı indiren TANRI'dır. Kitabın bazı ayetleri gizli, bazıları da nettir. Bunlar kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da birbirine benzer çeşitli manalar taşır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumlamak için onun benzer ayetlerinin üzerlerine düşerler. Oysa onun değiştirmesini TANRI bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “O’na inandık, hepsi Sahibimizin katındandır.” derler. Bunu ancak aklı olmayanlar anlamaz.
 (Onlar şöyle yalvarırlar): “Sahibimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırıp döndürme. Bize kendi nezdinden bir rahmet ver. Şüphesiz ki bağışın boldur.”
 “Sahibimiz! Gelmesinde şüphe olmayan bir günde insanları mutlaka toplayacaksın.” Şüphesiz ki TANRI vaadinden dönmez.
 Elçi'm! Sana indirilen ve geçmişte indirilene inandıklarına dair boş iddialar söyleyenleri görmüyor musun? Oysa onlar şeytan ile muhakeme edilmek ister. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.
 Onlara: “TANRI'nın indirdiğine gelin!” denildiği zaman, hainlerin senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
 Ellerinin yaptığının cezası olarak başlarına bir felaket gelince, (onların halleri) nice olur? Sonra sana gelirler de: “Biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik.” diye TANRI'ya yemin ederler.
 Onlar TANRI'nın, kalplerindekini bildiği kimselerdir. Onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve güzel sözler söyle.
 TANRI; hiçbir Peygamberi, emriyle kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle göndermedi. Eğer onlar kendilerine zulmettikten sonra  sana gelip de TANRI'dan tövbekâr olarak günahlarına af bağışlanmasını isteselerdi ve sende kendileri için af dileseydin, elbette TANRI'yı affedici ve merhametli bulurlardı.
 Hayır, öyle değil!.. Onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı yüreklerinde hiçbir sıkıntı, bir burukluk duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça biat etmiş olmazlar.
Bunu yapsalardı elbette onları dosdoğru bir yola iletirdik.
 Kim TANRI'ya ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar TANRI'nın kendilerine nimetler verdiği Peygamberlerle, alimlerle, şehitlerle ve iyi ahlaklı kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar!
 İşte (itaatkârlara yapılan) bu bağış TANRI'dandır. Her şeyi bilen olarak TANRI yeter.
                     ....................................
Yaşayacağımız dönem "İnsan Çağı" olarak kitabın bu bölümüne Peygamber yaşadığı sürece, Peygamber tarafından devam edilecektir. Sonrasında Kaynak kitaba nokta koyulacaktır.
          ........................................
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
KAYNAK 3
    -Peygamber hayatları-
 TANRI ve Peygamberlerini inkâr edenler, TANRI ile Peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. “Kimine inanırız kimine inanmayız.” derler. Bu ikisinin arasında bir yol tutmak isterler.
 İşte onlar gerçek küfrün ta kendileridirler. Biz de küfür için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
 Ant olsun ki Peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Bu (Kitap) uydurulabilecek bir söz değildir. Ancak kendinden önce gelen kitapları tasdik eden, inanan bir halka her şeyi açıklayan, hakkı gösteren bir doğru yol rehberi ve bir rahmettir.
TANRI Adem ve Havva'yı ölü olarak yeryüzüne indirdi ve böylece sınav hayatınız başladı.
 Âdem Sahibinden bir takım kelimeler (ilhamlar) aldı ve derhal tövbe etti. TANRI tövbeleri kabul edendir ve mutlak merhamet sahibidir.
Ve ardından gelen nesillere de TANRI'nın bildirdiklerini öğretti.
Ardından nesiller boyunca Peygamberler gönderildi ve her ümmet kendisine gönderilen ile sorumlu tutuldu.
İdris, Elyesa, ve Zülkifl! Hepsi de  sadık Peygamberlerdi.
 Biz İdris'i yüce bir yere yükseltmiştik.
 Sonra onların ardından başka bir nesil getirdik.
 TANRI, onlara da kendi aralarından: “TANRI'ya kulluk edin, TANRI Yeganedir, hâlâ TANRI'dan korkmaz mısınız?” diyen bir Peygamber gönderdi.
 Onun halkından, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz halde küfrederek ahirete kavuşmayı yalanlayan ileri gelenler dediler ki: “Bu da ancak sizin gibi bir insandır, sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”
 “Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız, ziyana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur.”
 “O size öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman bir daha hayata çıkarılacağınızı mı vaat ediyor?”
 “Heyhat! Vaat olunduğunuz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak!”
 “Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Amma öldükten sonra bir daha diriltilecek değiliz.”
 “Bu adam sadece TANRI hakkında yalan uyduran bir kimsedir. Biz ona inanmayız.”
 Dedi ki: “Sahibim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et.”
 TANRI: “Az bir süre sonra şüphen olmasın ki pişman olacaklar.” buyurdu.
 Nitekim onları vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi. Biz onları bir süprüntü yığını hâline getirdik. Uzak olsun zalim kavim!
 Sonra onların ardından nice nesiller ortaya çıkardık.
 Hiçbir millet ne süresinden ileri geçebilir, ne de geri kalabilir.
 Sonra TANRI birbiri ardı sıra Peygamberleri gönderdi. Her ümmete Peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve hepsini efsane yaptık. Uzak olsun biat etmeyen topluluk!
 Peygamberler! Helâl ve temiz rızıklardan yiyiniz ve güzel ahlaklı ameller işleyiniz. Doğrusu ben, ne yaparsanız hepsini bilirim.
 Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Sahibinizim. O hâlde benden korkun.
 Ama ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
 Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile baş başa bırak.
 Kendilerine servet ve evlatlar vermekle zannediyorlar mı ki,
 Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır onlar işin farkında değiller.
 Onlar ki Sahiplerine olan saygıdan dolayı korkudan titrerler.
 Sahiplerinin ayetlerine inanırlar.
 Sahiplerine ortak koşmazlar.
 Verdiklerini, Sahiplerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile kalpleri ürpererek verirler.
 İşte onlar hayır işlerine koşuşurlar ve onlar hayır için önde giderler.
 Biz hiç kimseye gücünün üstünde öneride bulunmayız. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap vardır ve onlara asla haksızlık edilmez.
 Hayır! Onların kalpleri bundan habersizdir. Onların bunun dışında da bir takım işleri vardır, bu işleri yapar dururlar.
 Nihayet onların refah ve bolluk içinde olanlarını azap ile yakaladığımız zaman, hemen feryadı basarlar.
 “Bugün artık boşuna feryat etmeyin! Çünkü size katımızdan bir yardım dokunmaz.”
 “Ayetlerim size okunuyordu da, siz topuklarınız üzerinde gerisin geri gidiyordunuz.”
 “Ona karşı büyüklük taslıyor, geceleri toplanarak hezeyanlar savuruyordunuz.”
 Onlar bu sözü iyice düşünmediler mi? Yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
 Yoksa Peygamberlerini henüz tanıyamadılar da, onun için mi onu inkâr ediyorlar?
 Yahut onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır! O, kendilerine hakkı getirmiştir. Fakat onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.
 Eğer hak onların heveslerine uysaydı, gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır! Biz onlara şan ve şereflerini getirdik. Fakat onlar kendi şereflerinden yüz çeviriyorlar.
 Elçi'm! Kulum Eyyub'u da an! O Sahibine: "Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi. Bana bir dert çattı." diye yakarmıştı.
 "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su!"
 "Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini böylece yerine getir." Doğrusu biz onu çok sabırlı bulmuştuk. O ne iyi kul idi! Daima TANRI'ya yönelirdi.
 TANRI da onun bu niyazını kabul etmiş, uğradığı sıkıntıyı kaldırmış, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere ona hem ailesini hem de kaybettikleriyle beraber bir mislini daha vermiştik.
 Onları rahmetimizin içine aldık. Onlar gerçekten güzel ahlaklılardandı.
 Ama ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler. Halbuki hepsi bize dönecekler.
 İnanmış olarak güzel ahlaklı amel işleyenlerin ameli inkâr edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız.
 Ant olsun ki biz Lokman’a TANRI'ya şükretmesi için ilim ve sır verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki TANRI hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olandır.
 Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Oğulcuğum! TANRI'ya ortak koşma, doğrusu ortak koşmak çok büyük bir zulümdür.”
 Biz insana anne ve babasına (iyi davranmasını) tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlüğe düşerek (nice sıkıntılarla) taşımıştı. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.
 “Oğulcuğum! Yapılan iyi veya kötü bir iş hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, TANRI onu mutlaka çıkarır. Şüphesiz ki TANRI her şeyden haberdardır.”
 “Oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan! Çünkü bunlar azmedilmeye değer işlerdendir.”
 “İnsanları küçümseyip yüz çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira TANRI kendini beğenip öğünen ve böbürlenen kimseleri aslâ sevmez.”
 “Yeryüzünde mütevazi ol. Söz söylerken yavaş sesle söyle! Şüphesiz ki seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.”
Ve birbiri ardına Peygamberler gönderildi.
 İlyas da şüphe yok ki gönderilmiş Peygamberlerdendi.
 Hani halkına: "TANRI'ya karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" demişti.
 "Ba'l putuna tapıp yaratanınızı bırakıyor musunuz?"
 "TANRI sizin de Sahibiniz, önce geçen atalarınızın da Sahibidir."
 İlyas'ı yalanladılar, onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.
 TANRI'nın arıtılmış kulları hariç.
 Biz sonra gelenler içinde ona bir ün bıraktık.
 İlyas'a selâm olsun!
 Doğrusu biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
 Doğrusu o TANRI'nın inanmış kullarındandı.
 Şüphesiz ki Yunus da gönderilen Peygamberlerdendi.
 Hani o bir vakit dolu bir gemiye kaçmıştı.
 Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çekmişti ve kaybedenlerden olmuştu.
 Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.
 Eğer TANRI'yı ananlardan olmasaydı,
 Yeniden diriltileceği güne kadar balığın karnında kalacaktı.
 Onu çıplak bir sahile attık, o hasta idi.
 Onun için geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
 TANRI onu yüzbin veya daha fazla bir topluluğa Peygamber olarak gönderdi.
 Nihayet ona inandılar, biz de onları bir süreye kadar yararlandırıp geçindirdik.
 Biz Nuh’a ve ondan sonraki Peygamberlere bildirdiğimiz gibi sana da bildirdik. İbrahim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsâ’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da bildirdik. Davut’a da Zebur’u verdik.
 Bir kısım Peygamberlerin kıssalarını sana anlattık, bir kısmınıysa anlatmadık.
 TANRI, Peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. Şundan ki, Peygamberlerin gelişinden sonra insanların ve cinlerin TANRI'ya karşı bahaneleri kalmasın. TANRI mutlak saygı sahibidir. Hükmünde giz sahibidir.
TANRI, sana indirdiğine şahitlik eder. Meleklerde. Onu kendi ilmi ile indirdi. Şahit olarak TANRI yeter!
 Şüphesiz ki inkâr edip kulları TANRI yolundan çevirenler, Hak’tan çok uzak bir sapıklıkla saptılar.
 İnkâr edenleri ve zulmedenleri TANRI affetmez. Onları (doğru) bir yola da iletmez.
 (Gidecekleri yol) Cehennem yolundan başka bir yol değildir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu da TANRI'ya çok kolaydır.
 TANRI ; Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini âlemlere tercih etmiş, üstün kılmıştır.
 Hepsi de birbirinin soyundan gelen bir nesildir. TANRI mutlak yaratandır ve mutlak bilgi sahibidir.
 Ant olsun ki, Nuh’u halkına gönderdi. “Ey halkım! TANRI'ya kulluk edin, TANRI Yeganedir. Doğrusu ben üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
 Halkının ileri gelenleri dediler ki: “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
 Nuh onlara dedi ki: “Halkım! Bende herhangi bir sapıklık yoktur, ancak ben âlemlerin Sahibinin Peygamberiyim.”
 “Size Sahibimin bildirdiğini tebliğ ediyorum ve size öğüt veriyorum. TANRI tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.”
 “Sakınıp korunmanız ve böylece merhamete nail olmanız için, aranızdan sizi uyaracak bir adam vasıtası ile, Sahibinizden size bir haber gelmesine şaşıyor musunuz?”
 Nuh’u yalanladılar.
 Bunun üzerine Sahibine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diye yalvardı.
 Nuh’a bildirildi ki: “Halkından, inananlar dışında aslâ biat eden olmayacak. O halde onların yaptıklarından dolayı tasalanma.”
 “Bizim gözetimimiz altında bildirdiğimiz şekilde bir gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır.”
 Gemiyi yaparken, halkının ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla alay ediyorlardı. O da dedi ki: “Siz bizimle alay ediyorsunuz amma, iyi bilin ki sizin alay ettiğiniz gibi, biz de sizinle alay edeceğiz.”
 “Rezil edecek olan azabın kime geleceğini ve kime sürekli azabın ineceğini yakında bileceksiniz.”
 Nihayet emir gelip de fırın kaynadığı zaman, Nuh’a dedik ki: “Her cinsten ikişer çift ile, aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve inananları gemiye yükle!” Zaten pek az kimse onunla beraber inanmıştı.
 Biz de derhal göğün kapılarını sağanak halinde boşanan bir su ile açıverdik.
 Yeryüzünde de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.
 Dedi ki: “Gemiye binin. Onun akması da durması da TANRI'ya aittir. Şüphesiz ki TANRI mutlak kudret sahibidir.”
 Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında içindekileri götürüyordu. Nuh bir kenarda duran oğluna: “Oğlum! Sende bizimle beraber bin, inanmayanlarla beraber olma!” diye seslendi.
 Oğlu: “Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır.” dedi. Nuh: “Bugün TANRI'nın emrinden, merhamet ettikleri dışında kurtulacak yoktur.” dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
 “Ey yer! Suyunu yut! Ey gök! Sen de tut!” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi karaya oturdu ve “Zalimler topluluğu yok olsun!” denildi.
 Nuh Sahibine dua edip: “Sahibim! Şüphesiz ki oğlum da benim ailemdendir. Vaadiniz haktır, Mutlak hüküm sahibisiniz.” dedi.
 TANRI: “Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü o kötü bir iş işlemişti. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi bizden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.” buyurdu.
 Nuh dedi ki: “Sahibim! Bilmediğim bir şeyi istediğimden dolayı bana af bağışla. Beni affetmez ve bana merhamet etmezsen, ziyana uğrayanlardan olurum.”
 “Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden esenlik ve bereketlerle gemiden in! Ama gelecek nesiller içinde kendilerini dünyada bol rızıklarla faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine acıklı bir azabın dokunacağı ümmetler de vardır.” denildi.
Onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayanları suda boğduk. Çünkü onlar kör bir topluluk idiler.
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış.
 Âd topluluğuna kardeşleri Hûd’u gönderdik. Onlara: “Ey halkım! TANRI'ya kulluk edin. TANRI Yeganedir. Hâlâ TANRI'ya karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi.
 “Halkım! Ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim beni yaratana aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”
 “Halkım! TANRI'dan af dileyin ve tevbe edin ki üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkâr olarak yüz çevirmeyin.”
 Dediler ki: “Hud! Sen bize apaçık bir delil (mucize) getirmedin. Biz senin sözünle inandıklarımızı terk edemeyiz ve sana biat edecek de değiliz.”
“Doğrusu biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve seni yalancılardan sanıyoruz.” dediler.
 O da dedi ki: “Halkım! Bende hiçbir beyinsizlik yoktur. Ben Alemlerin Sahibi tarafından gönderilmiş bir Peygamberim.”
 “Size Sahibimin gönderdiği gerçekleri bildiriyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.”
Düşünün ki sizi Nuh halkından sonra halifeler kıldı ve yaratılış itibariyle sizi onlardan üstün yaptı. O halde TANRI'nın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa erdirilesiniz.”
 Halkı; “Biz: ‘Seni inandıklarımızdan biri fenâ çarpmış!’ demekten başka bir söz söyleyemeyiz.” dedi. O da dedi ki: “Ben TANRI'yı şahit tutuyorum. Siz de şahit olun ki, ben sizin inandıklarınızdan uzağım.”
 Hepiniz birlikte bana dilediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana hiç süre tanımayın.
 “Doğrusu ben, benim de Sahibim, sizin de Sahibiniz olan TANRI'ya güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki TANRI onun perçeminden tutmuş olmasın. Sahibim, mutlak doğru sahibidir.”
 “Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ben size benimle gönderileni tebliğ ettim. Sahibim sizden başka bir topluluğu sizin yerinize getirebilir. Siz TANRI'ya hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Sahibim her şeyi gözetip koruyandır.”
 Dediler ki: “Sen bize yalnızca TANRI'ya kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir.”
 Hûd dedi ki: “Artık size Sahibinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında TANRI'nın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Öyleyse bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
 Emir gelince Hud’u ve beraberindekileri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları çok çetin bir azaptan kurtuluşa erdirdik.
 İşte Âd kavmi! Sahiplerinin ayetlerini bile bile inkâr ettiler, Peygamber'ine isyan ettiler ve her bir inatçı zorbanın emrine uydular.
 Böylece bu dünyada da hesap gününde de lânete uğradılar. İyi bilin ki Âd topluluğu Sahiplerini inkâr ettiler. İyi bilin ki Hud’un halkı Âd, TANRI'nın rahmetinden uzak kılındı.
 Böylece biz de Hûd’u ve onunla beraber olanları katımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayıp da biat etmemiş olanların da kökünü kestik.
 Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Dedi ki: “Halkım! TANRI'ya kulluk edin, TANRI Yeganedir. Size Sahibinizden açık bir mucize gelmiştir. İşte şu TANRI'nın devesi, size bir mucizedir. Onu bırakın, TANRI'nın arzında otlasın. Sakın ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acıklı bir azap yakalar.”
 Düşünün ki Âd kavminden sonra sizi yeryüzünde halifeler yaptı. Sizi onların yerine yerleştirdi. Ovalarında köşkler kurup, dağlarında kayadan evler yontuyorsunuz. Artık TANRI'nın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın.
 Halkının ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, aralarında inanan ve bu sebeple hor gördükleri kimselere alay yollu: “Salih’in gerçekten Sahibi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” dediler. Onlar da “Şüphesiz ki biz onunla gönderilene inananlarız.” dediler.
 Büyüklük taslayanlar: “Biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz.” dediler.
 Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Sahiplerinin emrinden dışarı çıktılar da: “Ey Salih! Eğer sen gerçekten Peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir!” dediler.
 O şehirde dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, ıslah tarafına hiç yanaşmıyorlardı.
 TANRI'ya ant içerek birbirlerine şöyle dediler: “Gece Salih ve ailesine baskın yapalım. (Hepsini öldürelim). Sonra da velisine (geride kalan akrabasına), o ailenin öldürülüşü sırasında orada bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu söyleyelim.”
 Onlar böyle tuzak kurdular, biz de kendileri hiç farkında olmadan onların plânlarını altüst ettik.
 Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı ve yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
 Böylece onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: “Ey halkım! Ant olsun ki ben size Sahibimin ayetlerini emrini bildirmiş ve size öğüt vermiştim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”
 Tuzaklarının sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları da topluluklarını da hepsini helâk ettik.
 İşte zulümleri yüzünden çökmüş, ıssız kalmış evleri! Şüphesiz ki bunda bilen bir topluluk için bir ayet (ibret) vardır.
 Biat edip TANRI'dan korkanları ise kurtardık.
 De ki: “Şükürler olsun TANRI'ya, selâm olsun TANRI'nın beğenip seçtiği kullarına. TANRI mı daha hayırlı, yoksa TANRI'ya koştukları ortaklar mı?”
 Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten sizin için su indirip onunla bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz nice bahçeler meydana getiren mi? Hayır, onlar haktan ayrılan bir gruptur.
 Yoksa yeryüzünü barınmaya elverişli kılan, aralarında ırmaklar akıtan ve ona sabit dağlar yerleştiren mi?
 Yoksa kendisine yalvardığı zaman darda kalana karşılık veren, sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı?
 Yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi?
 Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı yineleyen ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı?
 Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdi. Onlara dedi ki: “Ey halkım! TANRI'ya kulluk edin. TANRI Yeganedir. Size Sahibinizden açık bir delil gelmiştir. Ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inanıyorsanız böylesi sizin için daha hayırlıdır.”  ben sizin hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.
 “Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek inananları yolundan alıkoymaya ve o TANRI yolunu eğriltmeye çalışmayın. Düşünün ki siz az idiniz de TANRI sizi çoğalttı. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
 “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanır bir kısmı da inanmazsa, o halde TANRI aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin."
 “Eğer inanıyorsanız TANRI'nın helâl olarak bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.”
 Dediler ki: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını bırakmamızı veya mallarımız üzerinde istediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Doğrusu sen yumuşak huylusun, çok akıllısın.”
Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Başarım ancak TANRI'nın yardımı iledir. Ben yalnız TANRI'ya güvendim ve yalnız TANRI'ya yönelirim.”
 “Bana karşı düşmanlığınız, sakın sizi Nuh halkının veya Hud halkının yahut Salih halkının başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût halkı henüz sizden uzak değildir.”
 “Sahibinizden af dileyin ve tevbe edin. TANRI mutlak "merhamet ve sevgi" sahibidir.”
 Dediler ki: “Şuayb! Sözlerinin çoğunu anlamıyoruz. Biz seni cidden içimizde zayıf, güçsüz görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı, seni mutlaka taşlardık. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yoktur.”
 Dedi ki: "Halkım! Size göre benim kabilem TANRI'dan daha mı şereflidir ki, TANRI'yı arkanıza attınız. Şüphesiz ki Sahibim yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatmıştır.”
 Halkının büyüklük taslayan ileri gelenleri dediler ki: “Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden çıkaracağız, yahut dinimize dönersiniz.” O da: “Biz istemesek de mi?” dedi.
 “TANRI bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra bir daha dininize dönersek, TANRI'ya karşı iftira etmiş oluruz. Sahibimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece TANRI'ya güvendik.” Sahibimiz! Bizimle topluluğumuz arasında adaletle hükmet! dedi.
 İnanmayanlar: “Eğer Şuayb’e uyarsanız, yemin ederiz ki bu takdirde ziyan edenlerden olacaksınız.” dedi.
 “Elinizden geleni yapın yakında bileceksiniz. Gözleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber gözetmekteyim.”
 Emir gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inananları tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
 Şuayb’i yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Asıl ziyana uğrayanlar, Şuayb’i yalanlayanlar oldu.
 Şuayb onlardan yüz çevirdi. “Halkım! Ben size Sahibimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık size nasıl acırım?” dedi.
 Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Haberiniz olsun ki Semud halkı nasıl uzaklaşıp gittiyse, Medyen halkı da öyle uzaklaşıp gitti.
 Halkı zalim olan memleketi Sahibin yakaladığı zaman işte böyle yakalar. TANRI'nın yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir.
 Hiç şüphesiz ki bunda ahiret azabından korkanlar için bir ayet (ibret) vardır. O gün bütün kulların bir araya toplandığı bir gündür ve o gün görülecek bir gündür.
 O gün geldiği zaman TANRI'nın izni olmadan kimse konuşamaz. İçlerinde bedbaht olanlar da vardır, bahtiyar olanlar da vardır.
 Bedbaht olanlar Cehennemdedirler. Onların orada bir soluk alış-verişleri vardır ki!
 Sahibinin istediği hariç, orada ebedî kalacaklardır. TANRI'nın emri haktır.
 Mutlu olanlar ise Cennettedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Bu, bitmez tükenmez bir lütuftur.
 Biz hangi memlekete bir Peygamber gönderdikse oranın halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.
 Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: “Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu.” dediler. Biz de onları hiç hatırlarından geçmediği bir anda ansızın yakaladık.
 Eğer o memleketlerin halkı inansalardı ve bize karşı gelmekten sakınsalardı; elbette onlara göğün ve yerin bolluklarını verir, bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
 Yoksa o memleketlerin halkı gece veya gündüz kendilerine azabımızın gelemeyeceğinden emin mi oldular?
 TANRI'nın tuzağından kurtulacaklarına emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası TANRI'nın tuzağından emin olmaz.
 Öncekilerden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki; eğer isteseydik, onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de, artık hiç işitmezler.
 İşte o memleketler!.. Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Ant olsun ki, Peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü inanmadılar. İşte TANRI inanmayanların kalplerini böyle mühürler.
 Onların çoğunda sözünde durma diye bir şey bulamadık, onların çoğunu yoldan çıkmış kötü ahlaklılar olarak bulduk.  Lut’u ve İbrahim'i de halklarına gönderdi. Lut, Halkına dedi ki: “Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?“
 “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz aşırı giden bir topluluksunuz.”
 Halkının cevabı sadece şöyle demek oldu: “Onları (Lut ailesini) memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar güya temiz kalmaya uğraşan insanlarmış!”
 Biz de onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı geride kalıp helaka uğrayanlardan oldu.
 Elçi'm! Kitap’ta İbrahim’i de an, zira o sadık bir Peygamber idi.
 İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: “Sen bir takım putlara mı tapıyorsun? Doğrusu ben seni de halkını de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.”
 Üzerine gecenin karanlığı basınca bir yıldız gördü. “İşte benim Sahibim!” dedi. O batınca da: “Ben batıp yok olanları sevmem.” dedi.
 Ay’ı doğarken görünce: “İşte benim Sahibim!” dedi. O da batınca: “Sahibim bana doğru yolu göstermezse, bulamam.” dedi.
 Böylece biz İbrahim’e hakkı görmesi için, göklerin ve yeri gösteriyorduk.
 Güneşi doğarken görünce: “İşte Sahibim, bu daha büyük!” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey halkım! Ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
 “Ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Küfür halkından değilim.”
 Hani babasına demişti ki: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen, sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”
 “Babacığım! Sana gelmeyen bir ilim gerçekten bana gelmiştir. O halde bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.”
 “Babacığım! Şeytana tapma. Çünkü şeytan TANRI'ya isyan etmişti.”
 “Babacığım! Doğrusu korkuyorum ki, mutlak esirgeyen TANRI sana bir azap gelip çatar da şeytana arkadaş olmuş olursun.”
 Babası dedi ki: “İbrahim! Sen benim inandıklarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer onlara dil uzatmaktan vazgeçmezsen, muhakkak ki seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl git!”
 İbrahim: “Sana selâm olsun! Sahibimden senin için af dileyeceğim. Çünkü Sahibim bana karşı çok lütufkârdır.”
 “Sizden de, TANRI'dan başka taptıklarınızdan da uzaklaşıyor ve yalnız Sahibime yalvarıyorum. Umarım ki Sahibime yalvarmakla bedbaht olmam.”
 Babasına ve halkına: “Sizin şu karşısında durup da tapmakta olduğunuz heykeller nedir?” dedi.
 Onlar: “Biz atalarımızı bunlara tapar kimseler olarak bulduk.” dediler.
 “Doğrusu siz de atalarınız da apaçık bir sapıklık içine düşmüşsünüz.” dedi.
 Dediler ki: “Bize gerçeği mi getirdin, yoksa şaka mı yapıyorsun?”
 Dedi ki: “Hayır! Sizin Sahibiniz göklerin ve yerin Sahibidir ki, bu heykelleri TANRI yaratmıştır. Ben de buna şahitlik edenlerdenim.”
İşte bunlar, halkına karşı bizim İbrahim’e verdiğimiz mantık yoludur. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz ki Sahibin mutlak giz sahibidir, bilendir.
 Halkı onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken, TANRI hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin TANRI'ya ortak koştuğunuz şeylerden korkmam, ancak Sahibim bir şeyi istemiş ise, o başka. Sahibimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almıyor musunuz?”
 Siz, TANRI'nın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeylere tapmaktan korkmazken, ben sizin TANRI'ya ortak koştuğunuz putlardan nasıl korkarım? Eğer biliyorsanız (söyleyin)! Emniyette olmaya hangi taraf daha layıktır? TANRI'yı Yegane ananlar mı, yoksa puta tapanlar mı ?
 “TANRI'ya yemin ederim ki siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir tuzak kuracağım.”
 Gizlice putlarının yanına vardı. "Sundukları yemekleri yemiyor musunuz?" dedi.
 "Neden konuşmuyorsunuz?"
 Bunun üzerine üzerlerine yürüyüp sağ eliyle kuvvetle vurdu.
 Putperestler koşarak ona geldiler.
 Dedi ki: "Kendi elinizle yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
 "Oysa sizi de yonttuklarınızı da TANRI yarattı."
 Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
 Dediler ki: “Bunu inandıklarımıza kim yaptı? Muhakkak ki o zalimlerden biridir.”
 Dediler ki: “Bunları diline dolayan bir genç işittik, kendisine İbrahim deniliyormuş.”
 Dediler ki: “O halde onu hemen insanların gözü önüne getirin, belki şahitlik ederler.”
 Dediler ki: “Bunu inandıklarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?”
 Dedi ki: “Sorun bakalım, eğer söyleyebilirlerse, belki bu işi şu büyük put yapmıştır!”
 Kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine): “Hakikaten sizler zalimlersiniz!” dediler.
 Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler. “Sen de pekâlâ bunların konuşmadığını biliyorsun.” dediler.
 İbrahim dedi ki: “O halde TANRI'yı bırakıp da hiçbir fayda ve zarar vermeyen şeylere ne diye tapıyorsunuz?”
 “Size de, TANRI'yı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”
 Dediler ki: “Eğer bir iş yapacaksanız, şunu yakın da inandıklarımıza yardım edin!”
 Dediler ki: "Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın!"
 Ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz de onları alçak düşürdük.
 Dedi ki: "Ben Sahibime gideceğim, Sahibim beni doğru yola iletecek."
 Biz de: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selâmet ol!” dedik.
 Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrattık.
 Biat edip de inançlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya! İşte güven onlarındır ve doğru yolda olanlar da onlardır.
   İbrahim; "Sahibim! Bana güzel ahlaklı olacak bir evlât ver." dedi.
 Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
 Çocuk kendisi ile beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: "Oğlum! Rüyada ben seni boğazladığımı görüyorum. Bir (düşün) bak, ne dersin?" dedi. O da: "Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! TANRI'nın izniyle beni sabredenlerden bulacaksın." dedi.
 Her ikisi de TANRI'nın emrine razı oldular. Babası oğlunu alnı üzerine yatırdı.
 Biz ona: "Yâ İbrahim!" diye seslendik.
 "Rüyana sadakat gösterdin, işte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız."
 Bu gerçekten apaçık bir imtihandı.
 Biz oğluna bedel olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.
 Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
 Bizden selâm olsun İbrahim'e!
 İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
 Doğrusu o TANRI'nın inanmış kullarındandı.
Elçilerimiz İbrahim'e müjde getirdikleri zaman, selam sana! dediler. O da "size de selam!" dedi ve hemen kızartılmış bır dana eti getirdi.
 Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içine bir korku düştü. “Korkma! Biz Lut topluluğuna gönderildik.” dediler.
 O esnada karısı ayakta idi ve güldü. Biz de ona İshak’ı, İshak’ın ardından da (torunu) Yakub’u müjdeledik.
 “Vay hâlime! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyarken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey!” dedi.
 Dediler ki: “TANRI'nın işine mi şaşıyorsun? Ey ev halkı! TANRI'nın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.”
 İbrahim’den korku gidip de kendisine müjde gelince, Lut halkı hakkında bizimle mücadele etmeye başladı. ( Lut'un incinmesinden korkuyordu).
 Çünkü İbrahim cidden yumuşak huylu, içli ve kendisini TANRI'ya vermiş bir kimse idi.
 “Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Zira Sahibinin emri gelmiştir. Onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir.”
 Elçilerimiz Lut’a gelince, onlar yüzünden üzüldü ve göğsü daraldı, “Bu çetin bir gündür!” dedi.
 Lut onlara: “Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz.” dedi.
 Dediler ki: “Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.”
 “Sana gerçekle geldik. Biz şüphesiz ki doğru söyleyenleriz.”
 “Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz sakın dönüp de ardına bakmasın, emir olunduğunuz yere doğru gidin.”
 Ona kesin olarak şu emri hükmettiğimizi bildirdik: “Sabaha çıkarken mutlaka bunların sonları kesilmiş olacak.”
 Şehir halkı birbirine müjde vererek keyif içinde geldiler.
 Lut onlara dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir, onlara karşı beni mahcup edip utandırmayın.”
 “TANRI'dan korkun, beni rezil etmeyin.”
 Dediler ki: “Biz seni el alemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?”
 Elçi'm! Senin ömrüne ant olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde serseri bir halde idiler.
Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle beraber yola çık. Karından başka hiç kimse geri kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaat olunan zaman, gün doğana kadardır. Sabah yakın değil mi?” dediler.
 Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.
Azap emri gelince, o memleketin altını üstüne getirdik ve tepelerine pişirilmiş balçıktan taşları arka arkaya yağdırdık.
 Geride kalanların üzerine öyle bir taş yağmuru yağdırdık ki! Bak işte! Suçluların sonu nasıl oldu?
 Sahibinin katında damgalanmış taşlar. Bu felâket taşları zalimlerden uzak değildir.
 Şehirlerinin üstünü altına getirdik.
 Gerçekten bunda görebilenler için ayetler (ibretler) vardır.
 O yerler işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır.
 Şüphesiz ki bunda inananlar için ayetler (ibretler) vardır.
 Biz onu ve Lut’u kurtarıp, âlemlere bereketler verdiğimiz yere ulaştırdık.
 Eyke halkı da gerçekten zalim idiler.
 Biz onlardan intikam aldık. Hâlâ her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.
 Ant olsun ki Hicr halkı da Peygamberleri yalanlamıştı.
 Biz onlara ayetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
 Onlar emniyet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı.
 Sabaha karşı o korkunç ses onları yakalayıverdi.
 Kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı.
 İbrahim şöyle demişti: “Sahibim! Bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”
 “Sahibim! Çünkü şeytan,  o putlarla insanlardan bir çoğunu saptırdı. Bana uyan bendendir. Ben küfürden uzağım.”
 “Sahibimiz! Doğrusu bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey kudretinizden gizli kalmaz.”
 Şüphesiz ki TANRI mutlak "saygı ve merhamet" sahibidir.
 “Beni yaratan ve bana yol gösteren TANRI'dır.”
 “Bana yediren, bana içiren TANRI'dır.”
 “Hastalandığım zaman bana şifa veren TANRI'dır.”
 “Beni öldürecek, sonra beni diriltecek TANRI'dır.”
 “Din gününde kusurlarıma af bağışlayacağını umduğum da TANRI'dır.”
 “Sahibim! Bana ilim ver ve beni güzel ahlaklılar makamına yükselt.”
 “Benden sonra geleceklerin beni hayırla anmalarını bağışla!”
 “Beni Naîm Cennetinin vârislerinden kıl!”
 “Babama da af bağışla, çünkü o sapıklardandır.”
 “İnsanların diriltileceği gün beni utandırma!”
 “İhtiyarlık çağımda bana İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan TANRI'ya şükürler olsun! Şüphesiz ki Sahibim duaları işitendir.”
 “Sahibim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Sahibim! Duamı kabul buyur.”
 “Sahibim! Hesap görülecek günde beni, anamı babamı, bütün inananlara sonsuz mutluluk bağışla.”
 TANRI İbrahim'e İshak’ı ve Yakub’u bağışladı, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce de Nuh’u ve sonrasında onun neslinden Davut’u ve Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hakka kavuşturmuştuk. İşte biz iyi ahlaklıları böyle mükâfatlandırırız.
 Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk, onların herkesçe övülüp hayırla yâd edilmelerini sağladık.
 İbrahim'e de İshak'a da bereketler verdik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendisine açıktan açığa zulmedenler de olacak.
 Elçi'm! Kitap’ta İsmail’i de an! Çünkü o sadık idi ve gönderilmiş bir Peygamberdi.
Ailesine ve yakınlarına namazı ve zekâtı emrederdi. Sahibinin katında beğenilmiş, hoşnutluğa ermişti.
 Elçi'm! Sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: “Size ondan bir hatıra anlatacağım.”
 Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık ve her şeyden ona bir sebep verdik, ona her şeyin yolunu öğrettik.
 O da bir yol tutup gitti.
 Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca, onu kara balçıklı bir gözeye batar görünümünde buldu. Orada bir topluluğa rastladı. Bunun üzerine ona: “Ey Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin!” dedik.
 O da dedi ki: “Her kim ki zulmederse onu cezalandıracağız, sonra o Sahibine döndürülür. TANRI da ona görülmedik bir azap ile azap eder.”
 “Fakat her kim de inanıp güzel ahlaklı amellerde bulunursa, ona da mükâfat olarak en güzel bir karşılık vardır. Ona emrimizden kolayını da söyleyeceğiz.”
 Sonra yine bir yol tutup gitti.
 Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu öyle bir topluluk üzerine doğuyor buldu ki, onlara güneşin önünde bir siper yapmamıştık.
 İşte böylece onunla ilgili baştan başa her şeyden haberdar idik.
 Sonra yine bir yol tutup gitti.
 En sonunda iki dağın arasına ulaştığında, onların önünde öyle bir topluluğa rastladı ki, hemen hemen hiçbir sözü anlamıyorlardı.
 Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye’cüc ve Me’cüc bu memlekette bozgunculuk yapıp duruyorlar. Bizimle onların arasında bir set yapman için sana biz bir vergi verelim mi?”
 Dedi ki: “Sahibim beni içinde bulundurduğu kuvvet ve makam sizin vereceğinizden daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetle yardım edin de sizinle onlar arasına aşılmaz sağlam bir set yapayım.”
 “Bana demir kütleleri getirin!” Nihayet bunlar iki dağın arasını doldurup aynı seviyeye gelince: “Körükleyin!” dedi. Sonunda o demirleri kor haline getirdiğinde: “Getirin şimdi bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi.
 Artık onu ne aşabilirler, ne de delip geçebilirler!
 Zülkarneyn: “Bu Sahibimden bir rahmettir. Sahibimin belirlediği vakit gelince, onu yerle bir eder, Sahibim verdiği söz şüphesiz ki gerçektir.” dedi.
Derken, Zülkarneyn gittikten sonra onlar yine anlayışsızlıklarına döndüler.
 Biz o gün onları bırakırız da dalgalar halinde birbirine girerler.
 Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc (sedleri) açıldığı zaman her tepeden saldırdılar.
 Cehennemi o gün inanmayanlara öyle bir gösteririz ki!
 Onlar ki gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı idi ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemezlerdi.
 İnanmayanlar beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Şüphesiz ki biz Cehennemi inanmayanlara bir konak olarak hazırladık.
 Elçi'm! Biz sana bu Kitabı bildirmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunlardan habersizdin.
 Bir zaman Yusuf babasına: “Babacığım! Ben rüyamda onbir yıldızla güneşi ve ay’ı gördüm. Gördüm ki onlar bana biat ediyorlar!” demişti.
 (Babası) dedi ki: “Yavrucuğum! Bu rüyanı sakın kardeşlerine anlatma! Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”
 “Sahibin seni böylece rüyandaki gibi seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek; daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yakup soyuna da tamamlayacaktır. Çünkü Sahibin mutlak "bilgi, hüküm, giz" sahibidir.”
 Ant olsun ki Yusuf ve kardeşlerinin kıssasında soranlar için ibretler vardır.
 Onlar: “Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirimize bağlı bir cemaatiz. Doğrusu babamız açıkça bir yanlışlık içindedir.”
 “Yusuf’u öldürün veya onu uzak bir yere atın ki, babanızın sevgi ve övgüsü yalnız size kalsın! Ondan sonra (tevbe eder) iyi kimseler olursunuz.”
 İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Yusuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine atın, geçen bir yolcu kafilesi onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın.”
 Dediler ki: “Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf’u bize emanet etmiyorsun? Oysa biz ona iyilik etmek isteyen kimseleriz.”
 “Yarın onu bizimle beraber gönder de bol bol yesin, oynasın, biz onu mutlaka koruruz.”
 Dedi ki: “Onu götürmeniz cidden beni üzer, endişeye düşürür. Siz farkına varmadan onu bir kurdun yemesinden korkarım.”
 Dediler ki: “Biz kuvvetli bir topluluk olduğumuz halde eğer onu kurt yerse, o zaman biz tamamen aciz, beceriksiz kimseleriz demektir.”
 Onu götürüp de kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdikleri zaman biz Yusuf’a: “Ant olsun ki sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!” diye bildirdik.
 Akşamleyin ağlayarak babalarının yanına geldiler.
 Dediler ki: “Ey babamız! Biz yarış yapmak için gitmiştik, Yusuf’u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Ne yazık ki onu kurt yemiş! Şimdi biz ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın.”
 Gömleğin üzerinde yalancı bir kan ile geldiler. (Babaları) dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana güzelce sabır gerekir. Söylediklerinize karşı da yardımına sığınılacak ancak TANRI'dır.”
 Bir kervan geldi, sucularını kuyuya gönderdiler. O da gidip kovasını kuyuya saldı. (Yusuf’u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp (ticari) bir mal olarak sakladılar. Halbuki TANRI onların ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
 Onu değersiz bir fiyat ile bir kaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona karşı rağbetsiz idiler.
 Mısır’da onu satın alan kimse karısına dedi ki: “Ona güzel bak! Umulur ki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz.” İşte böylece biz Yusuf’u o yere yerleştirdik. Ona rüyaların yorumunu öğrettik. TANRI emrini yerine getirmeye gücü yetendir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
 Erginlik çağına erince ona sır ve ilim verdik. İşte biz güzel hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.
O da diğer Peygamberler gibi tebliğ görevini yerine getirdi ve bulunduğu şehirde inananlarla beraber hüküm sürmeye başladı.
 Böylece biz Yusuf’u o memlekette yerleştirip kendisine mevki verdik.
 Yusuf’un kardeşleri geldiler, onun huzuruna girdiler. O onları tanıdı, fakat onlar onu tanıyamadılar.
 Yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Baba bir kardeşinizi de bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafirperverlerin en hayırlısı olduğumu görmüyor musunuz?”
 “Eğer onu bana getirmezseniz, artık bundan böyle benden bir ölçek dahi zahire beklemeyin ve bana yaklaşmayın!”
 Dediler ki: “Onu babasından istemeye çalışacağız ve her halde bunu yapacağız.”
 Yusuf emrindeki gençlere dedi ki: “Onların zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Belki ailelerine döndüklerinde onu anlarlar da bir daha dönerler.”
 Babalarına döndüklerinde: “Babamız! Bize yiyecek yasak edildi, artık bize zahire verilmeyecek. Kardeşimizi bizimle gönder de onun sayesinde ölçüp yiyecek alalım. Biz onu mutlaka koruruz.” dediler.
 Babaları dedi ki: “Daha önce kardeşi hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da ancak o kadar güvenirim. TANRI, merhamet sahibi ve mutlak esirgeyendir."
 Yüklerini açınca zahire bedellerinin kendilerine iâde edilmiş olduğunu gördüler. Dediler ki: “Babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayemiz de bize iade edilmiş! Onunla yine ailemize yiyecek getiririz. Kardeşimizi de koruruz. Bir deve yükü de fazla alırız, bu seferki az idi, bize yetmez.”
 Babaları dedi ki: “Etrafınızın çepeçevre kuşatılması (çaresiz kalmanız) hariç, onu bana geri getireceğinize dair TANRI'ya karşı sağlam bir söz vermezseniz, onu aslâ sizinle göndermem.” Artık onlar ona söz verince: “TANRI söylediklerinize şâhit olsun.” dedi.
 Sonra şöyle dedi: “Oğullarım! Şehre bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Olur ki herhangi bir musibetle karşılaşırsınız. Bununla beraber ben, TANRI'nın hükmünden hiçbir şeyi sizden gideremem. Mutlak hüküm TANRI'nındır. Ben ancak TANRI'ya güvendim. TANRI mutlak güven sahibidir.”
 Babalarının kendilerine emrettiği yerden ayrı ayrı şehre girdiler. Gerçi bu tedbir, TANRI 'nın takdirinden hiçbir şeyi onlardan savamazdı. Ancak Yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. Şüphesiz ki o ilim sahibiydi, ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
 Yusuf’un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve: “Bilesin ki ben senin kardeşin Yusuf’um. Onların yaptıklarına artık üzülme!” dedi.
 Onların yüklerini yükletirken bir su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra biri : “Ey kafile! Durun! Siz hırsızsınız!” diye seslendi.
 Kardeşleri onlara dönüp: “Ne kaybettiniz?” dediler.
 Onlar dediler ki: “Kralın su kabını kaybettik, onu arıyoruz! Onu getirene bir deve yükü mükâfat verilecek. Ben buna kefil oluyorum.”
 “Siz de muhakkak anlamışsınızdır ki, biz bu yere fesat çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız da değiliz.” dediler.
 Yusuf’un adamları: “Yalan söylüyorsanız bunun cezası ne olacak?” dediler.
 “Onun cezası, kayıp eşya kimin yükünde bulunursa; işte o onun karşılığıdır, o şahsa el konulur. Biz zalimleri böyle cezalandırırız.” dediler.
 Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da su kabını kardeşinin yükünden çıkardı.
 “Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı.” dediler. Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. İçinden: “Durumunuz pek kötüdür, ne işlediğinizi TANRI daha iyi bilir.” dedi.
 Dediler ki: “Ey Aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.”
 Dedi ki: “Biz malımızı kimde bulmuşsak ancak onu alıkoyarız, yoksa biz zulmedenler oluruz.”
 Ondan ümitlerini kesince, aralarında görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden TANRI adına kesin söz aldığını, daha önce Yusuf meselesinde de işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya TANRI hakkımda hüküm verinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım.”
 “Siz dönün, babanıza deyin ki: “Babamız! Oğlun inan ki hırsızlık etti. Biz bildiğimizden başka bir şey görmedik. Görülmeyeni de bilmeyiz.”
 “Bulunduğumuz şehrin halkına ve beraber geldiğimiz kervana da sorabilirsin. Biz gerçekten doğru söylüyoruz.”
 (Babaları) dedi ki: “Hayır! Sizi nefisleriniz aldatıp, böyle büyük bir işe sürüklemiş. Artık bana sükunet ve ümit içinde sabır gerekir. Umulur ki TANRI hepsini bir arada bana kavuşturur. TANRI mutlak hüküm sahibidir.”
 Onlardan yüz çevirdi. “Ey Yusuf’un üstüne titreyen üzüntüm.” dedi. Üzüntüsünden gözlerine ak düştü, artık acısını içinde saklıyordu.
 Oğulları: “Sen Yusuf’u ana ana kederinden hastalanıp eriyeceksin, yahut öleceksin!” dediler.
 Dedi ki: “Ben üzüntümü ve tasamı yalnız TANRI'ya açarım. TANRI tarafından, ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”
 “Oğullarım! Gidin, Yusuf’u ve kardeşinizi iyice araştırın. TANRI'nın merhametinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü inanmayanlardan başkası TANRI'nın rahmetinden ümidini kesmez.”
 Yusuf’un huzuruna girdiklerinde dediler ki: “Ey Aziz! Biz de ailemiz de darlığa uğradık, çok değersiz bir sermaye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. TANRI şüphesiz ki sadaka verenleri mükâfatlandırır.”
 Yusuf dedi ki: “Siz câhil kimselerken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
 “Yoksa sen Yusuf musun?” dediler. O da dedi ki: “Evet ben Yusuf’um, bu da kardeşim! TANRI bize lütfetti. Doğrusu kim TANRI'dan korkar, zorluklara sabrederse, bilsin ki TANRI  iyi harekette bulunanların mükâfatını asla zayi etmez.”
 “TANRI seni bizden üstün kıldı. Doğrusu biz suç işlemiştik.” dediler.
 Dedi ki: “Size bugün hiçbir başa kakma yok, ayıplanacak değilsiniz. TANRI size af bağışlasın. TANRI merhamet sahibidir.”
 “Şu benim gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görecek duruma gelir ve bütün âilenizle birlikte bana gelin.”
 Kafile Mısır’dan ayrılınca babaları: “İnanın ki ben Yusuf’un kokusunu duyuyorum. Eğer sözlerime inanacaksanız.”
 “Sen hâlâ eski şaşkınlığın içindesin.” dediler.
 Müjdeci gelip de gömleği Yakub’un gözüne sürünce, gözleri hemen açıldı. “Ben sizin bilmediklerinizi, TANRI tarafından bilirim dememiş miydim?” dedi.
 Oğulları: “Babamız! Suçlarımıza af  bağışlanmasını dileyiver, bizler hiç şüphesiz hata edenlerden idik.” dediler.
 Dedi ki: “Sizin için Sahibimden af dileyeceğim. TANRI merhamet sahibidir.”
 Nihayet Yusuf’un yanına vardıklarında, o anasını babasını bağrına basıp kucakladı ve: “TANRI'nın izniyle güven içinde Mısır’a girin!” dedi.
 Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu. Yusuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın tahakkukudur. Sahibim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Sahibim bana gerçekten pek çok iyilikte bulundu. Şüphesiz ki Sahibim istediği şeyleri çok ince düzenler. TANRI mutlak bilgi sahibidir, hükmünde giz sahibidir.”
 “Sahibim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların tabirini öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı! İnanan olarak canımı al ve beni güzel ahlaklılar zümresine kat.”
 Elçi'm! Sana işte bu bildirdiklerimiz gayb haberlerindendir. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen yanlarında bulunmuyordun.
  Sen ne kadar yürekten istesen de insanların çoğu inanmazlar.
 Elçi'm! Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (kitap), âlemler için ancak bir öğüttür.
 Göklerde ve yerde nice ayetler (deliller) vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.
 Onların çoğu TANRI'ya biat etmişler, fakat inanmayan (bilgisiz) olarak yaşarlar.
 TANRI tarafından kuşatıcı bir felâket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler?
 Elçi'm! De ki: “İşte benim yolum budur. Ben TANRI'ya davet ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar doğru görüş üzerindeyiz. TANRI'yı noksan sıfatlardan uzak tutarım. Ben bilgisizlerden değilim.”
 Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.
 En kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır.
 Elçi! Sana bu Kitap; mutlak "giz ve ilim" sahibi, mutlak bilgi sahibi TANRI katından verilmektedir.
 Davut ve Süleyman’ı da an! Bir zaman halkının koyunlarının yayıldığı bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.
 Biz Süleyman’a bu meselenin hükmünü belletmiştik. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik. Davut’a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber TANRI'yı anarlardı. Bunları yapan bizdik.
 Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
 Süleyman’a da şiddetli esen rüzgârı boyun eğdirdik. Rüzgâr onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi.
Ant olsun ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: “Bizi inanan kullarının çoğundan üstün kılan TANRI'ya şükürler olsun.” dediler.
 Biz dağları Davut'un emrine vermiştik. Sabah akşam onunla beraber TANRI'yı anarlardı.
 Kuşları da toplu halde ona boyun eğdirdik. Her biri ona yönelmekteydi.
 Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona ilim ve güzel konuşma, anlatma üstünlüğü vermiştik.
 Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani onlar mabedin duvarına tırmanıp çıkmışlardı.
 Davut'un yanına girmişlerdi de o onlardan ürkmüştü. "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız. Birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Aramızda adaletle hükmet! Hak olan sınırı aşma, bize doğru yolu göster!"
 "Bu benim kardeşimdir. Onun 99 dişi koyunu var, benim ise bir dişi koyunum var. Böyleyken: ‘Onu da bana ver!' dedi ve beni tartışmada yendi."
 Davut: "Ant olsun ki senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Ancak inanıp da güzel ahlaklı amellerde bulunanlar müstesnadır. Onlar da ne kadar azdır!" dedi.
 "Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet! İstek ve arzularına uyma! Yoksa seni TANRI yolundan saptırır. Şüphesiz ki TANRI yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."
 Biz göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boş yere yaratmadık. Bu, inanmayanların zannıdır. Ateşten dolayı vay o inanmayanlara!
 Yoksa biz inanıp da güzel ahlaklı ameller yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi yapacağız? Biz güzel ahlaklıları yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız?
 Elçi'm! Bu Kitap, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bereket kaynağı kutlu bir kitaptır.
 Süleyman Davut’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.”
 Süleyman'a sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan rüzgârı boyun eğdirdik. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Sahibinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan her kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
 Süleyman için, o ne dilerse yaparlardı. Kalelerden... Heykellerden... Havuzlar kadar geniş leğenlerden, sabit kazanlardan... "Ey Davut hanedanı! Şükredin! Kullarımdan şükreden azdır."
 Ona bir akşam üstü, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken, çalımlı safkan koşu atları sunulmuştu.
 Dedi ki: "Ben mal sevgisini Sahibimi anmama vesile olduğu için tercih ettim." Ne zaman ki toz perdesi altında gözden kayboldular.
 "Onları bana getirin!" (dedi). Bacaklarını ve boynunu okşamaya başladı.
 Ant olsun ki biz Süleyman'ı imtihandan geçirdik ve tahtının üstüne bir ceset atıverdik. Sonra o yine eski haline döndü.
 Dedi ki: "Sahibim! Bana af bağışla! Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver! Şüphesiz ki karşılıksız bağışta bulunansın.
 İşte bu bizim bağışımızdır. Sen de bol bol ver, veya yanında tut, hesapsızdır.
 Şüphesiz ki onun bizim katımızda yakınlığı ve akıbet güzelliği vardır.
 Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan teşekkül etmiş orduları toplandı. Hepsi bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu.
 Nihayet karınca vadisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz! Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi ezmesin.”
 Onun bu sözüne gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: “Sahibim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi işi yapmamı gönlüme bağışla. Rahmetinle beni güzel ahlaklı kullarının arasına kat!”
 Kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”
 “Bana (mazeretini belirten) apaçık bir delil getirmelidir. Yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım, yahut da keserim.”
 Çok geçmeden Hüdhüd geldi ve: “Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana gerçek haber getirdim.”
 “Oranın halkına hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş bir kadınla karşılaştım. Muhteşem bir tahtı da var.”
 “Onun ve halkının, TANRI'yı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yola giremiyorlar.”
 “Göklerde ve yerde gizlenenleri açığa çıkaran, gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilen TANRI'ya secde etmeleri gerekmez miydi?”
 “TANRI Yeganedir, büyük Arş’ın sahibidir.”
 Süleyman dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız!”
 “Şu mektubumu götür, onlara at! Sonra bir yana çekil de, ne neticeye varacaklar bir bak!”
 (Sultan) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok şerefli bir mektup bırakıldı.”
 “Mektup Süleyman’dandır ve o: ‘mutlak "bağışlayan ve esirgeyen" TANRI Yeganedir.’ ile başlamaktadır.”
 “Bana karşı sakın başkaldırmayın ve inanan olarak bana gelin!”    
Sebe halkı yüz çevirdi. Bizde bunun üzerine onlara Arim selini gönderdik. Onların o iki bahçesini; buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz sedir ağacı olan iki bahçeye çevirdik.
Sultan geldi ve Süleyman'a biat etti.
 Ona: “Köşke gir!” denildi. Köşkü görünce zeminini derin bir su sandı ve eteğini çekti.
(Süleyman): “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir.” dedi.
(Sultan) dedi ki: “Sahibim! Gerçekten ben nefsime zulmettim. Süleyman’la beraber onun gözetiminde Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya teslim oldum.”
 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak asasını yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. Süleyman yıkılıp yere kapanınca cinler anladılar ki, eğer onlar gaybı bilselerdi, öyle hor görülmüş azap içinde kalıp durmazlardı.
 TANRI, onlardan sonra da Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdi. Onlar bu ayetlere karşı zalimlik ettiler. Bir bak, fesatçıların akıbeti nasıl oldu?
 Firavun memleketin başına geçti ve halkını partilere ayırdı. İçlerinde bir zümreyi güçsüz buluyor, onların oğullarını boğazlıyor, kızlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.
 Biz de istiyorduk ki; o yerde ezilmekte olanlara iyilikte bulunalım, onları önderler yapalım ve onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım.
 Ve onlara o yerde kuvvet ve üstünlük verelim. Firavun’a, Hâmân’a ve askerlerine, korktukları şeyi başlarına getirelim.
 Musa’nın annesine şöyle ilham ettik: “Çocuğunu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan onu suya bırak. Korkma, üzülme! Biz onu sana bir daha geri vereceğiz.”
 Firavun ailesi onu yitik olarak aldı. Sonunda o kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz ki Firavun, Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.
 Firavun’un karısı: “Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. Olur ki bize faydası dokunur, yahut onu evlât ediniriz.” dedi. Halbuki onlar işin farkında değillerdi.
 Annesi onun ablasına: “Onun izini takip et!” dedi. O da kardeşini uzaktan gözetledi. Onlar ise farkında değillerdi.
 Musa’nın annesi gönlü bomboş sabahı etti.
 Biz daha önce ona, süt verenlerin sütünü emmesine müsaade etmemiştik. Bunun üzerine ablası: “Sizin için onun bakımını üzerine alacak, öğüt verip eğitecek bir âile buluvereyim mi?” dedi.
 Böylece biz onu annesine geri verdik ki, gözü aydın olsun da üzülmesin.
 Ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, biz ona ilim ve bilgelik verdik.
 O, ahalisinin haberi olmadığı bir sırada şehre girdi. Orada birbiriyle dövüşen iki adam gördü. Birisi kendi tarafından, diğeri düşman tarafındandı. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa ona bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. “Bu şeytanın işidir, çünkü o apaçık saptıran bir düşmandır.” dedi.
 “Sahibim! Ben nefsime zulmettim, beni affet!” dedi. TANRI da ona af bağışladı. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir.
 Dedi ki: “Sahibim! Bana verdiğin nimet hakkı için, artık suçlulara asla yardımcı olmayacağım.”
 Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün! Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak yine ondan yardım istiyor. Musa ona dedi ki: “Belli ki sen bir azgınsın!”
 İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam: “Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslah edenlerden olmayı değil, yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun!” dedi.
 Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi ve: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Buradan çık git, doğrusu ben sana öğüt veriyorum.” dedi.
 Bunun üzerine korku içinde etrafı gözetleyerek oradan çıktı. “Sahibim! Beni şu zalimler grubundan kurtar.” dedi.
 Medyen’e doğru yöneldiğinde: “Umarım ki Sahibim beni doğru yola iletir.” dedi.
 Medyen suyuna varınca, orada davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de sürülerini kollayan iki kadın gördü. Onlara: “Derdiniz nedir? Niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, (onun için bu işi biz yapıyoruz).” dediler.
 Bunun üzerine koyunlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: “Sahibim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım.” dedi.
 Derken o kadınlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam sizi çağırıyor. Koyunlarımızı suladığınız için sana ücret ödeyecek.” dedi. (Musa Şuayb’e) gelip, başından geçenleri anlatınca o: “Korkma!.. Artık o zalimler grubundan kurtuldun.” dedi.
 O iki kızdan biri: “Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı budur, güçlü ve güvenilir bir adamdır.” dedi.
 (Şuayb) dedi ki: “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer hizmetini on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Bununla beraber sana zahmet vermek istemem. TANRI'nın izniyle beni güzel ahlaklılardan bulacaksın.”
 (Musa) dedi ki: “Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramam. Söylediklerimize TANRI vekildir.”
Musa, ailesi ile beraber yola çıktığında Tur dağında bir ateş gördü ve "Siz durun, ben bir bakıp geleyim." diyerek oraya yöneldi.
 Oraya vardığında: “Musa!” diye seslenildi.
 Sahibi, Cebrail aracılığıyla ona Elçi'liğini bildirdi.
 “TANRI Yeganedir. TANRI'ya kulluk et, TANRI'yı anmak için namaz kıl.”
 “Kıyamet muhakkak gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tutuyorum.”
 “Ona inanmayan ve kendi nefis arzusuna uyan kimse seni ondan alıkoymasın. Yoksa helâk olursun.”
 “O sağ elindeki nedir Musa?”
 “O benim asamdır. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha birçok işlerde faydalanırım.” dedi.
 “Bırak onu Musa!” dedi.
 Onu hemen yere attı. Bir de baktı ki, hızla sürünen bir yılan oluvermiş!
 Dedi ki: “Tut onu, korkma! Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.”
 “Elini koynuna sok, diğer bir mucize olarak kusursuz bembeyaz çıksın.”
 “Bununla sana en büyük ayetlerimizden (mucizelerimizden) bazılarını göstermiş olalım.”
 “Firavun’a git, doğrusu o azmıştır.”
 Dedi ki: “Sahibim! Göğsüme genişlik ver.”
 “İşimi kolaylaştır.”
 “Dilimin düğümünü çöz.”
 “Ki, sözümü iyi anlasınlar.”
 “Ailemden bana bir vezir ver.”
 “Kardeşim Harun’u.”
 “Beni onunla destekle.”
 “Onu da işimde ortak kıl.”
 “Böylece daha çok çalışalım ve daha çok övgü ile analım.
 “Şüphesiz ki bizi görüyorsun.”
 TANRI buyurdu ki: “Musa! İstediğin sana verilmiştir.”
 “Ant olsun ki sana başka bir defa daha lütufta bulunmuştuk.”
 “Hani annene bildirilmesi gerekeni bildirmiştik.”
 “Onu bir sandığa koy, sonra suya bırak. Su onu kıyıya atar. Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye seni sevgili kıldım.”
 “Hani kız kardeşin, Firavun’un sarayına gidip: ‘Ona bakacak birini size göstereyim mi?’ diyordu. İşte böylece seni annene geri vermiştik; ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Ve sen bir cana kıymıştın da, seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni birçok musibetlerle imtihana çekmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da takdire göre geldin Musa!”
 “Ve seni kendim için seçtim.”
 “Sen ve kardeşin, ayetlerimle gidin. Beni anmakta gevşek davranmayın.”
 “Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır.”
 “Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.”
 “Sahibimiz! Onun bize kötülük etmesinden, veya azgınlığının artmasından korkuyoruz.” dediler.
 Buyurdu ki: “Korkmayın, ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.”
 Hemen ona gidin ve deyin ki: “Biz, senin Sahibinin Elçileriyiz. İsrailsoyunu bizimle gönder ve onlara azap etme. Hem biz Sahibinden sana bir ayet (mucize) ile geldik. Selâm doğru yola tâbi olanlara olsun!”
 “Doğrusu bize bildirildi ki, Peygamberleri yalanlayıp inkâr edenlere ve (inançtan) yüz çevirenlere azap vardır.”
 Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben Alemlerin Sahibi tarafından gönderilmiş bir Peygamberim.”
 “TANRI hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Sahibinizden apaçık bir delil getirdim. Artık İsrâilsoyunu benimle beraber gönder.”
 Firavun: “Sizin Sahibiniz kimdir Musa?” dedi.
 Dedi ki: “Bizim Sahibimiz her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yolu gösterendir.”
 “Peki ya, ilk nesillerin hâli ne olacak?” dedi.
 Musa: “Onların bilgisi Sahibimin katında bir kitaptadır. Benim Sahibim hata etmez ve unutmaz.” dedi.
 Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren TANRI'dır. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştirdik.
 İster siz yiyin, ister hayvanlarınızı otlatın. Onlarda akıl sahipleri için ayetler (ibretler) vardır.
 Sizi ondan yarattık, yine oraya döndüreceğiz ve tekrar ondan çıkaracağız.
 Firavun dedi ki: “Eğer bir ayet (mucize) getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan, onu göster!”
 Bunun üzerine asasını yere attı  ve yılan oldu!
 Ve elini çıkardı bembeyaz görünüyor!
 Firavun’un topluluğundan ileri gelenler dediler ki: “Bu gerçekten çok bilgili bir sihirbazdır!”
 “Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne emredersiniz?”
 Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet. Şehirlere de toplayıcılar gönder.”
 “Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.”
 Ant olsun ki ona bütün ayetlerimizi gösterdik. Yine de yalanladı ve diretti.
 Ve dedi ki: “Sihirbazlığınla bizi memleketimizden çıkarmaya mı geldin Musa?”
 “Şimdi biz de seninkine benzeyen bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, sen de biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.”
 Musa: “Buluşma zamanınız, bayram günü ve insanların toplandığı kuşluk vaktidir.” dedi.
 Sihirbazlar Firavun’a gelip: “Biz galip gelirsek, bize ücret vardır değil mi?” dediler.
 O da: “Evet, o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız!” dedi.
Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca halkın gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar.
 Biz de Musa’ya: “Asanı at!” diye bildirdik. Bir de ne görsünler! Onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
 Böylece hak yerini buldu ve onların yaptıkları bir hiç olup gitti.
 İşte orada yenildiler, küçük düştüler.
 .Sihirbazlar hep birden derhal secdeye kapandılar.
 .“Âlemlerin Sahibine biat ettik.” dediler.
 .“Musa ve Harun’un Sahibine.”
 .Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden TANRI'ya biat mı ettiniz? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmanız için kurduğunuz bir tuzaktır. Fakat siz göreceksiniz!”
 “Ant olsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Sonra da hepinizi asacağım!”
 Dediler ki: “Şüphesiz ki biz Sahibimize döneceğiz.”
 “Sahibimizin ayetleri gelince, sırf onlara inandığımız için bizden intikam almak istiyorsun! Sahibimiz! Üzerimize sabır yağdır ve inananlar olarak canımızı al!”
 Firavun’un topluluğundan ileri gelenleri: “Musa’yı ve topluluğunu yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yapsınlar; seni de, inandıklarını da terk etsinler diye mi bırakıyorsun?” dediler. Firavun: “Oğullarını öldürtürüz, kadınlarını sağ bırakırız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz.” dedi.
 Musa halkına dedi ki: “TANRI'dan yardım dileyin ve sabredin. Yeryüzü şüphesiz TANRI'nındır, kullarından istediğini ona vâris kılar. Hayırlı akıbet TANRI'dan korkanlarındır.”
 Dediler ki: “Sen bize gelmezden önce de, sen bize geldikten sonra da hep eziyete uğradık.” Musa da: “Sahibinizden düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl hareket edeceğinize bakacaktır.” dedi.
 Ant olsun ki biz Firavun hanedanını düşünüp ibret alırlar diye yıllarca kuraklığa, mahsul kıtlığına uğrattık.
 Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkımızdır.” derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk TANRI katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
 Ve dediler ki: “Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana biat etmeyeceğiz.”
 Bunun üzerine biz de birbirinden ayrı mucizeler olarak başlarına sel baskını, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de kibirlerine yediremediler. Onlar öyle günahkârlar idiler.
 Azap üzerlerine çökünce: “Musa! Sana verdiği söz yüzü suyu hürmetine, bizim için Sahibine dua et. Eğer bu azabı bizden kaldırırsan, ant olsun ki sana kesinlikle inanacağız ve İsrailyosunu seninle beraber göndereceğiz.” dediler.
 Biz onlardan, geçinecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca, hemen sözlerinden dönüverdiler.
 Biz de bu yüzden onlardan intikam aldık, ayetlerimizi yalanlayıp umursamadıkları için hepsini denizde boğduk.
 Hor görülüp hırpalanan o topluluğu da, kutlu kıldığımız yerin doğularına ve batılarına mirasçı yaptık. Sabretmelerine karşılık, Sahibinin İsrâilsoyuna verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve topluluğunun yapmakta ve yükseltmekte oldukları şeyleri yıkıp yok ettik.    
Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Hesap günü asla yardım görmezler.
 Bu dünya hayatında arkalarına lâneti taktık, daima lânetle anılacaklardır. Hesap gününde de onlar çirkinleştirilmiş, iğrenç kimselerden olacaklardır.
 İsrâilsoyunu denizden geçirdik. Orada gönülden putlara tapan bir topluluğa rastladılar. Dediler ki: “Ey Musa! Bize de yap!” O da dedi ki: “Siz gerçekten cahilsiniz.”
 Şüphesiz ki onların içinde bulundukları (din) yok olmaya mahkûmdur ve bütün yaptıkları da batıldır. TANRI sizi alemlere üstün kılmışken ben size put yapar mıyım?
 Hani bir zamanlar Musa halkına şöyle demişti: “Ey halkım! TANRI'nın size olan nimetini hatırlayın. İçinizden Peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştı, dünyalarda hiç kimseye vermediğini size vermişti.”
 “Halkım! TANRI'nın size takdir ettiği şehre girin, ardınıza dönmeyin. Yoksa zarara uğrar, kaybedersiniz.”
 Onlar şöyle dediler: “Musa! Orada çok zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz asla girmeyiz. Eğer çıkarlarsa biz de gireriz.”
 TANRI'dan korkan ve TANRI'nın kendilerine lütufta bulunduğu kimselerden iki adam şöyle dediler: “O zorbaların üzerlerine kapıdan yürüyün! Oradan girince muhakkak galip gelirsiniz. Eğer inanıyorsanız, TANRI'ya güvenin.”
 Şöyle dediler: “Musa! Onlar orada oldukça, biz asla oraya girmeyiz. Sen ve Sahibin gidin savaşın. Biz burada otururuz.”
 Musa: “Sahibim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum. Artık bizimle, yoldan çıkmış bu kötü ahlaklıların arasını ayır.” dedi.
 TANRI: “Orası onlara kırk yıl haram kılındı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen, yoldan çıkmışlar!için tasalanma, üzülme.” buyurdu.
 Hatırlayın ki, biz sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Onlar size işkencenin en kötüsünü yapıyorlardı; oğullarınızı öldürüp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bütün bunlarda, Sahibinizden size büyük bir imtihan vardı.
 Musa ile kırk geceye sözleştik. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: “Halkımın içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna gitme!”
 Musa’nın halkı; onun ardından böğüren buzağı heykeli yaparak onu put edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve yol da göstermediğini görmediler mi? Onu benimsediler ve zalimler oldular.
 Musa, halkına öfkeli ve üzgün bir halde dönünce: “Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz. Sahibinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?” dedi. Elindeki Tevrat levhalarını bıraktı ve kardeşinin başından tutup sarsmaya başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bunlar beni zayıf görüp hırpaladılar, az daha beni öldürüyorlardı. Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma. Beni bu zalimler ile bir tutma!” dedi.
 Musa: “Sahibim! Beni ve kardeşimi affet, bizi rahmetinin içine dâhil et." dedi.
 Ant olsun ki biz Musa’ya önceki nesilleri helâk ettikten sonra, iyice düşünüp öğüt alsınlar diye; insanları kalp gözü sahibi yapan ve onlar için bir doğru yola iletici ve rahmet olan o Kitab’ı verdik.
 Ve sonra gelenler arasında onlara iyi bir nam bıraktık.
 Musa ve Harun'a bizden selâm olsun!
 Doğrusu biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
 İkisi de şüphesiz TANRI'nın inanmış kullarındandı.
 Elçi'm! Musa’ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde değildin. Onu görenler arasında da yoktun.
 Ama biz daha nice nesiller yarattık. Onların üzerlerinden uzun zamanlar geçti. Sen Medyen halkı arasında bulunup da onlara ayetlerimizi okumuyordun. Fakat (o haberleri) sana gönderen biziz.
 Biz Musa’ya hitap ettiğimiz zaman Tur’un yanında da değildin. Fakat sen, kendinden önce onlara uyarıcı gelmeyen bir halkı uyarman için Sahibinden bir rahmet olarak gönderildin. Belki düşünüp öğüt alırlar.
 Bizzat kendi yaptıklarından ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman: “Sahibimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de ayetlerine uysaydık ve inananlardan olsaydık olmaz mıydı?” derler.
 Ama onlara katımızdan gerçek gelince: “Musa’ya verildiği gibi buna da mucize verilmeli değil miydi?” derler. Daha önce Musa’ya verileni de inkar etmemişler miydi? “Birbirlerine destek olan iki sihirbaz!” demişlerdi. “Hepsini inkâr ederiz.” demişlerdi.
 De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, TANRI katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ona uyayım.”
 Şayet sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sırf kendi heveslerine uymaktadırlar. Halbuki TANRI'dan bir doğru yol olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Muhakkak ki TANRI, zalimler grubunu doğru yola iletmez.
 Gerçekten biz onlar için sözü birbiri ardınca ulaştırdık ki belki düşünürler.
 Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz de buna inanırlar.
 Kitap onlara okunduğu zaman: “Ona inandık, doğrusu o Sahibimizden gelen hakikattır. Aslında biz bundan önce de inanan olmayı kabul etmiş kimselerdik.” dediler.
 İşte onlara sabrettiklerinden ötürü mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan TANRI yolunda harcarlar.
 Onlar ki boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve derler ki: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz sizedir. Selâm size! Biz cahilleri aramayız.”
 Elçi'm! Böylece sana geçmişteki haberlerden bir kısmını anlatıyoruz.
 Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas’a da yol gösterdik. Hepsi de iyi ahlaklı idi.
 TANRI; İsmail’i, Elyesâ’yı, Yunus’u ve Lût’u da doğru yola iletti. Her birine âlemlerin üstünde meziyetler verdik.
 Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da. TANRI onları seçkin kıldı ve doğru yola iletti.
 İşte bu yol TANRI'nın doğru yoludur. TANRI kullarından istediğini bu yola eriştirir. Eğer onlar da ortak koşsalardı, elbette yaptıkları şeyler boşa çıkardı.
 Bu, Zekeriya kuluna Sahibinin rahmetini bir anıştır.
 Zekeriya gizli bir seslenişle Sahibine yalvarmıştı.
 Demişti ki: “Sahibim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, baş ihtiyarlık aleviyle tutuştu, saçlarım ağardı. Sahibim! Kudretinize sığınıp yalvarmak sayesinde şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım.”
 “Doğrusu ben, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Ne olur tarafından bana yerime geçecek bir oğul bağışla!”
 “O bana ve Yakup soyuna mirasçı olsun. Sahibim! Onu beğendiğin bir insan yap, rızanı kazanmasını sağla.”
 “Zekeriya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz, adı Yahya’dır. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik.”
 Zekeriya: “Sahibim! Benim nasıl oğlum olabilir? Karım kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım.” dedi.
 TANRI ona: “Bu böyledir.”
dedi. Sahibin buyurdu ki: “Bu bana kolaydır. Daha önce seni de yaratmıştım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.”
 Zekeriya: “Sahibim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. TANRI: “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde birbiri ardı sıra üç gece  insanlarla konuşmamandır.” buyurdu.
 Bunun üzerine Zekeriya mabetten halkının karşısına çıkarak: “Sabah akşam TANRI'yı noksansız olarak anın!” diye işaret etti.
 “Yahya! Kitab’a kuvvetle sarıl!” dedik ve biz ona henüz çocukken doğru yol verdik.
 Katımızdan bir merhamet ve temizlik verdik. O çok güzel ahlaklı idi.
 Anne-babasına iyilik ederdi. İsyankâr ve zorba değildi.
 Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selâm olsun!
 Elçi'm! Kitapta Meryem’i de an.
 İmran’ın karısı şöyle demişti: “Sahibim! Karnımda olanı azatlı bir kul olarak hizmetinize adadım, onu benden kabul buyur”
 Onu doğurunca, Sahibim! Ben kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu da soyunu da kovulmuş şeytanın tuzaklarından esirgeyin.” dedi.
 Sahibi ona güzel bir kabul ile karşılık verdi, onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriya’nın himayesine bıraktı. Zekeriya onun yanına mabede her girişinde yanında bir rızık bulur ve: “Meryem! Bu sana nereden geliyor?” derdi. O da “TANRI tarafından!” derdi. Şüphesiz ki TANRI istediği kimseye hesapsız bağışta bulunur.
 Orada Zekeriya Sahibine dua etti. “Sahibim! Tarafından bana hayırlı bir nesil bağışla. Duamı kabul buyur.” dedi.
 Zekeriya mabette durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: “Haberin olsun, TANRI sana Yahya adlı bir çocuk müjdeliyor. O, TANRI'dan gelen bir Kelime’yi (İsa’yı) tasdik edici, Efendi, nefsine hâkim ve iyi ahlaklılardan bir Peygamber olacak.”
 “Meryem! TANRI'nın seçtiği, tertemiz kıldığı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldığı.” bir kuldu.
 “Meryem! Sahibine gönülden boyun eğen, secde eden, rüku edenlerle birlikte rüku eden.” bir kuldu.
 TANRI; daha sonra Meryem'e lütufta bulunacak ve ondan. bir Peygamber olan İsa'yı dünyayı getirecek. Ona kitabı, sırrı, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.
Onlara şöyle diyecek “Ben size Sahibinizden bir mucize ile geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve TANRI'nın izni ile o hemen kuş oluverir. Yine TANRI'nın izni ile anadan doğma körü iyileştiririm, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm.”
 “Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber hakkı temizlemek için gönderildim. Size Sahibinizden ayetler getirdim. TANRI'dan korkun ve bana itaat edin.”
 “TANRI benim de Sahibim, sizin de Sahibinizdir. TANRI'ya kulluk edin. İşte bu doğru yoldur.”
Biz Meryem'in karnına çocuğu koyduk.
Doğrusu o çok temiz ve namusluydu.
İşin rengi belli olunca hayretler içinde bu nasıl oldu ne yapacağım diye düşünmeye başladı.
Meryem'in aklına ilham ettik ve olayı nişanlısı Yusuf'a anlattı.
Yusuf inanmadı ve şefkatinden, Meryem zulme uğramasın diye onu gizlice boşamaya karar verdi.
Daha sonra rüyasında Yusuf'a göründük. "Meryem'i evine almaktan korkma, anlattıkları doğrudur" dedik.
Doğum zamanı geldiğinde Beytlehem'e gittiler. Doğum gerçekleşti, onu bir ahırda doğurup yemliğe yerleştirdiler. Peygamberliği bilininceye kadar onu habersizce büyüttüler.
 Çocuk edinmek TANRI'ya asla yakışmaz. TANRI mutlak kudret sahibi ve eksiklikten uzaktır. Bir işin olmasına hükmettiği zaman ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir.
 “Şüphesiz ki TANRI benim de Sahibim, sizin de Sahibinizdir. TANRI'ya kulluk edin. İşte doğru yol budur.”
 Partiler kendi aralarında ihtilâfa düştüler. O büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o inanmayanların hâline!
 Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler göreceklerdir! Fakat o zalimler şimdi apaçık bir sapıklık içindedirler.
 İsa onların inkârlarını hissedince: “TANRI yolunda yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler! Biz TANRI yolundayız, şahit ol ki biz inananlarız, dedi.
 “Sahibimiz! İndirdiğine inandık, Peygamber’e uyduk. Bizi şahit olanlarla beraber yaz!”
 (Yahudiler gizlice) tuzak kurdular. TANRI da onların tuzaklarına karşılık verdi. TANRI mutlak tuzak Sahibidir.
 O vakit TANRI şöyle buyurdu: “İsa! Ben seni vefat ettireceğim ve seni katıma yükselteceğim, seni inkâr edenlerden tertemiz ayıracağım, sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacağım. Sonra da dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”
 “İnkâr edip inanmayanları, dünyada da ahirette de şiddetli bir azaba çarptıracağım. Onların hiç yardımcıları da olmayacak.”
 İman edip iyi ahlaklı amel işleyenlere gelince, TANRI onlara mükâfatlarını tam olarak verecektir.
 Onlar hiç ummadıkları bir sırada kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
İsa'nın havarilerinden bir hain, İsa'nın yerini onu yakalamak için gönderilen askerlere gösterdi.
İsa, TANRI'nın daha önceden kendisine vefat ettirileceğini bildirmesiyle teslim oldu.
Ertesi gün mahkeme kuruldu ve hakim sonuç için İsa'nın akıbetini halkın hükmüne bıraktı.
Halkın kararı ile İsa'yı çermıha gerdiler ve TANRI orada kulunun canını teslim aldı.
 Elçi'm! Hâlâ gaflet içinde bulunanları ve hâlâ inanmayanları, işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar.
 Şüphesiz ki biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara vâris olacağız. Onlar bize döndürülecekler.
 İşte bunlar TANRI'nın kendilerine nimetler verdiği Peygamberlerden, Âdem’in soyundan ve Nuh’la beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsmail’in (Yakub’un) soyundan, doğru yola  erdirip seçkin kıldığımız kimselerdir. TANRI'nın ayetleri onlara okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.
 Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bu yüzden azgınlıklarının cezalarını çekeceklerdir.
 Ancak tövbe eden, biat eden ve güzel ahlaklı amel işleyen kimseler bunun dışındadır. Onlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete girerler.
 Adn Cennetlerine. Ki mutlak bağışlayan TANRI onu kullarına gıyaben vaat etmiştir. Şüphe yok ki TANRI'nın vaadi yerini bulacaktır.
 Orada boş söz değil, sadece esenlik veren sözler işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
 TANRI'nın kullarından güzel ahlaklı olan kimselere miras bırakacağımız Cennet işte budur.
 Elçi! İşte bunları sana ayetlerden ve ilim ve sır dolu Kayıttan okuyoruz.
Hiç şüphe yok ki, İsa'nın yaratılışı Adem'in yaratılışı ile aynıdır. TANRI Adem'i topraktan yarattı, sonra ol dedi, oda hemen oluverdi.
 Hak Sahibinden gelendir. Öyleyse şüphecilerden olma!
TANRI, ondan sonra da Alemlere uyarıcı olarak Muhammed'i gönderdi.
 İlim sahibi Kitaba ant olsun ki!
 İnanmayanlar bilâkis bir gurur ve ayrılık içindeydiler.
 Onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Feryat ettiler ve fakat artık kurtulma zamanı değildi.
 Aralarından bir uyarıcının gelmesine hayret ettiler ve o inanmayanlar şöyle dediler: "Bu pek yalancı bir sihirbazdır."
 "İnandıklarımızı yok saydı? Doğrusu bu cidden tuhaf bir şeydir!"
 Onların ileri gelenleri: "Haydi yürüyün! İnandıklarınıza bağlılıkta direnin! Şüphesiz ki bu sizden istenen bir şeydir!" diyerek kalkıp gittiler.
 "Biz son din olan (Hıristiyanlıkta) bile böyle bir şey işitmedik. Bu ancak bir uydurmadır."
 Meryemoğlu İsa anlatılınca, Muhammed'in halkı hemen bağrışmaya başladılar.
 "Bizim inandıklarımız mı iyidir, yoksa o mu?" dediler. Sırf kendisiyle tartışmak için bu konuyu açtılar. Hayır! Doğrusu onlar kavgacı bir topluluktur.
 Muhammed; "O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrail soyuna numune kıldığımız bir kuldur."
 "O (İsa) kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana tâbi olun. Doğru yol budur."
 "Sakın sizi şeytan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır." dedi.
O da tüm Peygamberler gibi tebliğ görevini yerine.
O ve inananlar türlü zorluklar ile karşılaştılar.
Biz ona katımızdan fetihler verdik.
 Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o TANRI'nın Elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur. TANRI mutlak bilgi sahibidir.
Kendisine alemlere rahmet ve doğru yol rehberi olacak Kuran'ı bildirdik.
 Kitabı dinlesinler diye Muhammed'e, Cinlerden bir grup yönlendirdik. Hazır olunca birbirlerine "susun" dediler ve dinlemeleri bitince her biri topluluğunu uyarmak üzere bölgelerine döndüler.
Halklarına; "TANRI'ya çağıran Muhammed'e uyun ve ona biat edin ki TANRI günahlarınıza af bağışlasın ve sizi yakıcı azaptan korusun".
"Uymayanlar bilsinler ki TANRI'yı aciz bırakacak değiller. Onların TANRI'dan başka dostları da olmaz" dediler.
Yaşadığı süre boyunca hak ile hükmetti ve kurduğu düzeni ümmetine miras bıraktı.
Onlara kitaplarında sorduk ki;  "Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan önce de nice Peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde geri mi döneceksiniz?" Kim geri dönerse TANRI'ya hiçbir şeyle zarar yapmış olamaz. TANRI şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
Ne var ki ölümünden sonra sızma girişimi ve adaletsizlik ile hak değiştirildi ve küfür halkı ayetlerimizi putlarının üzerine yapıştırdılar.
İnananlar hak uğruna mücadele etse de küfrün öncüleri hile ile hakkı batıla saptırdılar.
Lanet o zalimlerin üzerine olsun!
Muhammed'e selam olsun!
Kendisi de TANRI'nın mutluluğa erdirilmiş kullarındandı.
Ardından, TANRI vaat ettiği gibi İsa'yı yeniden gönderdi.
Şüphesiz TANRI'nın vaadi haktır.
Biz onu ilk doğumunda müjdelediğimiz yıldız ile bir daha tarihler boyu beklenilen ve Peygamberler aracılığı ile bildirilen "Mehdi" olarak müjdeledik.
Biz onu bambaşka yaratılışla Sinan olarak yarattık.
Ant olsun, biz Sinan'ı Damla'nın aşkı ile yarattık.
Ona katımızdan kitaptaki şifreleri gösterdik ve dünyanın kader bağını bildirdik.
TANRI; ona büyük sırların tutulduğu gayb odasından Kıyamet ilmini bağışladı.
TANRI, geçmiş kitaptan ona bildirdi ki;
 Sinan.
 Sır dolu Kitap hakkı için ey Elçi'm!
 Muhakkak ki sen gönderilmiş Peygamberlerdensin.
 Dosdoğru bir yol üzerindesin.
 Üstün ve merhamet sahibi TANRI'nın indirdiği (Hak yolu üzerindesin).
 Ataları uyarılmadığı için olacakları ummayan bir halkı uyarman içindir.
 Ant olsun ki onların çoğunun üzerine söz hak olmuştur. Artık onlar biat etmezler.
 Gerçekten biz onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır.
 Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler.
 Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar biat etmezler.
 Sen ancak Hakka uyan ve görmediği halde mutlak rahmet sahibinden korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini bir bağışlanma ve güzel bir mükâfat ile müjdele!
 Hiç şüphesiz ki ölüleri ancak ve ancak biz diriltiriz. İşlediklerini ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta (kader) saymışızdır.
Ve TANRI ona kıyamet delilini bildirdi.
O da diğer Peygamberler gibi tebliğ görevini yerine getirdi.
TANRI, hesap günü onları yaptıklarına karşılık güzel yurdu Cennetleri ile müjdeler.
                              -Peygamber ayetleri-
  Ant olsun bütün Kitaplarda yazdık ki: Yeryüzüne ancak güzel ahlaklı kullarım vâris olur.
 Şüphesiz ki bunda kulluk eden bir topluluk için yeterli bir tebliğ vardır.
 Elçi! TANRI seni âlemlere rahmet olarak gönderdi. 
 Elçi'm! Bu, sana indirilen bir Kitap’tır. Bu hususta göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarman ve inananlara öğüt vermen için (indirildi).
 Muhakkak ki o (Kitap), Alemlerin Sahibi tarafından indirilmiştir.
 Onu Kutsal ruh (Cebrail) indirmiştir.
 Senin kalbine indirmiştir ki, uyarıcılardan olasın.
 Apaçık kendi dilinle.
 O daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
 İşte böylece onu o günahkârların kalplerine soktuk.
 Peygamber! Sen, TANRI tarafından; bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderildin.
 TANRI'nın izniyle TANRI'ya çağıran ve nur saçan bir kandil olarak.
Peygamber! Sapıklıklar dışında üzerine bir günah yoktur. Sen yalnızca ibadetlerinden sorumlusun.
 Elçi'm! İnananlara TANRI tarafından büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
 Elçi'm! Onlara de ki: "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddia edenlerden de değilim."
 Bu Kitap ancak âlemler için bir öğüttür.
 Onun verdiği haberin doğruluğunu bir müddet sonra muhakkak bileceksiniz.
 Önce yakın akrabalarını uyar.
 Sana uyan inananlara kanadını indir.
 Şayet sana karşı gelirlerse de ki: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.”
 Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve inananlara çok merhametli olan TANRI'ya güven!
 TANRI ki, (gece namaza) kalktığında seni görür.
 Secde edenler arasında bulunduğunda TANRI seni görür.
 TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
 Onlar her günahkâr yalancıya inerler.
 Bunlar şeytanlara kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
 Görmez misin? Onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
 Ve onlar gerçekte yapmadıklarını söylerler.
 Ancak inanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler, TANRI'yı vasıfları ile bolca ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra kendilerini müdafaa edenler müstesnadır. Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını, hangi deliğe tıkılacaklarını yakında bileceklerdir.
 Parti parti olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onların işi TANRI'ya kalmıştır. Sonra TANRI yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
 Kim (hesap gününe) bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim bir günahla gelirse, o sadece getirdiğinin misliyle cezalandırılır. Onlar zulme uğratılmazlar.
 De ki: “Benim namazım da ibadetlerim de, hayatım ve ölümüm de âlemlerin Sahibi olan TANRI'yadır.”
 “TANRI'nın hiçbir ortağı yoktur. Bana böylece emrolundu ve ben inananların ilkiyim.”
 De ki: “Ben TANRI'dan başkasını Sahip mi arayayım? TANRI her şeyin Sahibidir. Herkesin kazandığı ancak kendinedir. Hiçbir kimse başkasının yükünü yüklenmez, sonra dönüşünüz Sahibinizedir. Ayrılığa düştüğünüz şeyleri TANRI size haber verecektir.”
 Verdiği şeylerle sizi imtihan etmesi için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve sizi derece bakımından birbirinizden üstün kılan TANRI'dır. Şüphesiz ki Sahibin, cezası çabuk olandır.
 Doğrusu TANRI seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. Sen Cehennemliklerden sorumlu değilsin.
Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Sen kendin bir tane derleyip getirseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Sahibimden bana bildirilene uyarım. Bu, Sahibinizden gelen kalp gözlerini açan beyanlardır. İnanan bir topluluk için doğru yol rehberi ve rahmettir.”
De ki: “Ben kendime TANRI'nın emrinden başka ne bir fayda ne de bir zarar vermeye sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben sadece insanlar ve cinler için uyarıcı ve müjdeciyim.”
Sahibini gönülden, yalvararak, boynu bükük ve ürpererek hafif sesle sabah-akşam an! Sakın ilerisini düşünmeyenlerden olma.
Doğrusu Sahibinin katında olanlar, TANRI'ya kulluk etmekten büyüklenmezler. TANRI'yı noksansız anarlar ve yalnız TANRI'ya secde ederler.
Af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.
Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen TANRI'ya sığın.
 Ey Elçi! Sahibinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Elçilik görevini yapmamış olursun. TANRI seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu TANRI kötü ahlaklıları doğru yola iletmez.
Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman sen de zulmedenlerden olursun.
Onlara karşı TANRI sana yeter. TANRI işitendir, bilendir. TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Kulları hakka erdirmek senin üzerine borç değildir. Şu var ki, TANRI istediği kimseyi hakka iletir. Hayır olarak harcadığınız her şey kendiniz içindir. Zaten siz yalnız TANRI rızasını kazanmak için bağışta bulunursunuz. Verdiğiniz her hayır, tam olarak size noksansız ödenir ve siz asla haksızlığa uğratılmış olmazsınız.
 Muhakkak biliyoruz ki söyledikleri cidden seni incitiyor. Fakat hakikatte onlar seni yalanlamıyorlar, lâkin o zalimler TANRI'nın ayetlerini inkâr ediyorlar.
 Elçi'm! Senden önceki Peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti. TANRI'nın emirlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Nitekim Peygamberlerin haberi sana da geldi.
 Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, o zaman gücün yetiyorsa yerde bir delik aç veya göğe merdiven kur da, onlara bir ayet getir. TANRI isteseydi elbette onları doğru yolda toplardı. O halde sakın cahillerden olma!
 Ancak dinleyenler daveti kabul ederler. Ölülere gelince, TANRI onları diriltir, sonra kendisine döndürülürler.
 “Ona Sahibinden bir ayet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki TANRI ayet indirmeye gücü yetendir, fakat onların çoğu bilmezler.”
 Ayetlerimizi yalanlayanlar, cehalet ve küfür karanlığında kalmış kimselerdir. TANRI istediği kimseyi saptırır, istediği kimseyi de doğru yol üzerinde bulundurur.
 De ki: “Söyleyin bana! TANRI'nın azabı size gelse veya kıyamet gelip çatıverse, TANRI'dan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer doğru sözlü iseniz?”
 Doğrusu siz yalnız TANRI'ya  dua edersiniz. TANRI da isterse yalvardığınız belâyı kaldırır. Siz o zaman TANRI'ya koştuğunuz ortakları unutursunuz.
 Elçi'm! Senden önceki ümmetlere de Peygamberler göndermiştim. (İnkârlarından dönüp boyun eğsinler), yalvarsınlar diye, onları yakalayıp darlık ve sıkıntılarla (çeşitli hastalıklarla) cezalandırmıştık.
 Hiç değilse, kendilerine bu şekilde azabımız geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Fakat kalpleri iyice katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara cazip gösterdi.
 Kendilerine yapılan uyarıları unutunca, üzerlerine (nimet ve zevklerden) her şeyin kapılarını açıverdik. Nihayet kendilerine verilenlerle şımarıp ferahlandıkları sırada da ansızın onları yakaladık. Birden bire bütün umutlarını yitirdiler.
 Böylece zulmeden topluluğun kökü kesildi. Âlemlerin Sahibi TANRI'ya şükürler olsun!
 Sen içlerindeyken TANRI onlara azap etmez.
 Şükür TANRI'ya mahsustur ki, kuluna Kitab’ı indirdi ve onda herhangi bir eğrilik koymadı.
 O dosdoğru bir kitaptır. Kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve güzel ahlaklı ameller işleyen inananlara, onlar için güzel bir mükâfat olduğunu (Cennete gireceklerini) müjdelemek için.
 Orada ebedî kalacaklardır.
 Demek bu söze inanmazlarsa arkalarından üzülerek neredeyse kendini tüketeceksin Elçi'm!
 İnsanlardan hangisinin daha güzel amel işlediğini imtihan etmek için yeryüzünde olan şeylere bir ölçü verdik.
 Biz onun üzerindeki her şeyi elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz.
 Hiçbir şey için: “Ben bunu yarın yapacağım.” deme.
 TANRI'nın iznine bağlamadıkça. Bunu unuttuğun zaman Sahibini an ve: “Umarım ki Sahibim beni doğruya, bundan daha yakına eriştirir.” de.
 Sahibinin Kitab’ından sana bildirileni oku! TANRI'nın sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur. TANRI'dan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
 Sırf TANRI'nın hoşnutluğunu dileyerek sabah akşam Sahiplerine yalvaranlarla birlikte bulun ve sabret. Dünya hayatının güzelliklerini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz, hevesine uymuş, haddi aşmış kimselere boyun eğme.
 De ki: “Gerçek Sahibinizdendir. Artık isteyen inansın, isteyen inkâr etsin. Biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, onun kalın duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan yardım istediklerinde, erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su ile yardım edilir. O ne kötü bir içecek ve Cehennem ne kötü bir duraktır!”
 İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenlere gelince, biz elbette güzel amel işleyenlerin mükâfatını boşa çıkarmayız.
 Onlar o kimselerdir ki, onlara altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri verilmiştir. Orada altın bilezikler takınırlar. İnce kumaş, kalın kumaş yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine yaslanırlar. O ne güzel sevap ve ne güzel duraktır!
 Onlara şu iki adamı misal olarak anlat. Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik.
 İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
 Bu adamın başka geliri de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken: “Ben malca senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve itibarlıyım.” dedi.
 Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girdi. Şöyle dedi: “Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam!”
 “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Sahibime döndürülürsem, hiç şüphem yok ki, orada bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum.”
 Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra nutfeden yaratıp, sonunda da seni bir insan şekline getiren Sahibini mi  inkâr mı ediyorsun?”
 “İşte TANRI, benim Sahibimdir ve ben Sahibime hiçbir şeyi ortak koşmam.”
 “Bağına girdiğin zaman: ‘!  Kuvvet yalnız TANRI'nındır.’ demen gerekmez miydi? Gerçi sen beni malca ve evlâtça kendinden güçsüz görüyorsun.”
 “Sahibim bana senin bağından daha iyisini verebilir ve seninkinin üzerine ise gökten yıldırımlar gönderir de bağın kupkuru bir toprak haline gelir.”
 “Yahut suyu çekilir de artık onu arayıp bulamazsın.”
 Derken o inanmayanın bütün serveti kuşatılıp yok edildi. Bunun üzerine, bağı uğruna yaptığı masraf karşısında ellerini ovuşturmaya başladı. Bağın çardakları yere çökmüştü. “Ah! Keşke ben Sahibime hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!” diyordu.
 TANRI'dan başka, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu. Kendi kendine yardım edecek güçte de değildi.
 İşte bu durumda yardım ve dostluk, hak olan TANRI'ya mahsustur. TANRI'nın vereceği sevap da daha hayırlıdır, akıbet de daha hayırlıdır.
 Onlara dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: O, gökten indirdiğimiz suya benzer ki, o su sayesinde yeryüzünün bitkileri birbirine karışır, arkasından da rüzgarın savurduğu çöp kırıntısı haline döner. TANRI her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.
 Mal ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak olan güzel ahlaklı ameller ise, Sahibinin katında hem sevapça daha hayırlıdır, hem de ümit etmeye daha lâyıktır.
 O gün dağları yürütürüz, yeryüzünün ise çırılçıplak olduğunu görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın onları mahşerde bir araya toplarız.
 Hepsi saf saf Sahibinin huzuruna arz edilirler. “Ant olsun ki sizi ilk defasında yarattığımız şekilde bize geldiniz. Halbuki siz, vaat edilenlerin gerçekleşeceği bir zaman tayin etmediğimizi sanmıştınız.”
 Amel defterleri ortaya konulduğunda, suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. “Vah bize, eyvah bize! Bu deftere ne olmuş, ne küçük bırakmış ne büyük, hiçbir şey bırakmamış, hepsini zapt etmiş.” derler. Bütün yaptıklarını hazır bulurlar. Sahibin hiç kimseye zulmetmez.
 Hani biz meleklere: “Âdem’e biat edin!” demiştik. İblis hariç olmak üzere hepsi biat ettiler. İblis cinlerdendi, Sahibinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve onun soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir!
 “Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. Ben yoldan çıkaranları yardımcı edinmiş değilim.”
 O gün TANRI: “Benim ortaklarım olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın!” buyurur. Onlar da çağıracaklar ama, kendilerine hiç cevap veremeyecekler. Biz onların aralarına bir uçurum koyacağız.
 Günahkârlar ateşi görürler, içine düşeceklerini iyice anlarlar, fakat ondan savuşacak bir yer bulamazlar.
 Ant olsun ki biz bu Kitapta kullar için her türlü misali yineleyerek açıkladık. Fakat kullar ne de çok tartışmacı oluyor!
 Kendilerine hak geldiğinde, insanları biat etmekten ve Sahiplerinden af dilemekten alıkoyan şey; daha öncekilerin sünnetini (onların başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesini), yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir.
 TANRI Peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderir. İnanmayanlar ise; hakkı, batıla dayanarak ortadan kaldırmak için mücadele verirler. Onlar ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alırlar.
 Kendisine Sahibinin ayetleri hatırlatılarak öğüt verilip de ondan yüz çevirenden ve kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim olabilir? Biz onu (Kitabı) anlamasınlar diye, onların kalplerinin üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hakka gelmezler.
 Senin Sahibin mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir. Eğer onları, yaptıkları yüzünden hemen yakalayıp cezalandırsaydı, onlara çabucak azap ederdi. Fakat kendilerine verilmiş belli bir süre vardır. Artık ondan kaçıp asla bir sığınak bulamazlar.
 Zulmettiklerinden ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları helâk etmek için belli bir süre tayin etmiştik.
De ki: “TANRI'dan başkasına ibadet etmek bana yasak edildi.” Sizin arzu ve isteklerinize asla uymam! Aksi takdirde sapıklığa düşmüş ve doğru yolda olmayanlardan olurum.
 Şüphesiz ki ben Sahibimden gelen apaçık bir delil üzerindeyim. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz azap benim elimde değildir. Hüküm ancak TANRI'nındır. TANRI hakkı haber verir ve TANRI, ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
 De ki: “Eğer acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızdaki iş bitirilmiş olurdu. TANRI zalimleri daha iyi bilir.”
 Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Sen o (kitapla) öğüt ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helâke uğramasın. O kimse için TANRI'dan başka ne bir dost, ne de şefaatçi vardır. O bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan alınmaz. Onlar kendi kazandıkları yüzünden helâka sürüklenmiş kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
 De ki: “TANRI'yı bırakıp da bize bir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapalım? TANRI bizi doğru yola ilettikten sonra topuklarımızın üzerinde geriye mi dönelim? O kimse gibi ki, şeytanlar saptırarak şaşkın bir halde onu çölde bırakmışlar, arkadaşları ise: “Bize gel!” diyerek doğru yola çağırıyorlar. De ki: “Şüphesiz ki asıl doğru yol ancak TANRI'nın doğru yoludur ve biz Alemlerin Sahibine teslim olmakla emrolunduk.”
 Gökleri ve yeri hak ile yaratan TANRI'dır. “Ol!” dediği gün her şey oluverir. TANRI'nın sözü haktır. Sûr’a üflendiği gün de hükümranlık TANRI'nındır. Gizliyi de açığı da bilendir.
 Sahibinden sana bildirilene uy! TANRI Yeganedir. İnanmayanlardan yüz çevir.
 Eğer TANRI isteseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onların üzerine bir vekil de değilsin.
 Biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Onlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Sahibin isteseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak!
 Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin, ondan hoşlansınlar ve işleyeceklerini işlesinler diye.
 (De ki:) “TANRI'dan başka bir hakem mi arayacağım?” Halbuki TANRI size kitabı açık olarak indirmiştir. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onun Sahibinin katından hak ile indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
 Sahibinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tamamlanmıştır, tam kemalindedir. TANRI'nın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. TANRI mutlak hak sahibidir.
 Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni TANRI'nın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve yalandan başka söz de söylemezler.
 Senin Sahibin kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Doğru yolda olanları da en iyi TANRI bilir.
 Eğer seni yalanlarlarsa de ki: “Sahibiniz geniş rahmet sahibidir. Fakat azabı da günahkârlardan geri çevrilmez.”
 De ki: “Kesin delil TANRI'nın delilidir. TANRI isteseydi elbette hepinizi doğru yola kavuştururdu.”
 Elçi'm! Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, bil ki onlardan önce Nuh, Âd ve Semud toplulukları da yalanlamışlardı.
 İbrahim'in ve Lut'un halkı da yalanlamıştı.
 Medyen halkı da (yalanlamıştı), Musa da yalanlanmıştı. Ben de inanmayanlara önce mühlet verdim, sonra onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler!
 De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
 Biat edip güzel ahlaklı amel işleyenler için bağışlama ve bol rızık vardır.
 Ayetlerimiz hakkında (onları boşa çıkarmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlar var ya, işte onlar Cehennemliklerdir.
 Elçi'm! TANRI senden önce ne zaman bir Peygamber göndermişse, bir şeyi arzuladığında şeytan mutlaka onun arzusuna vesvese karıştırmak istemiştir. Ne var ki TANRI, şeytanın attığını iptal eder. Sonra kendi âyetlerini gerçek kılar, sağlamlaştırır. TANRI mutlak "bilgi, hüküm ve ilim" sahibidir.
 Böylece TANRI; şeytanın attığı vesveseleri, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseler için bir imtihan vesilesi yapar. Zalimler, gerçekten derin bir ayrılık içindedirler.
 Bir de bu, kendilerine ilim verilenlerin onun Sahibinden gelen bir gerçek olduğunu bilip ona inanmaları ve bu sayede kalplerinin huzur ve itminana kavuşması içindir. Şüphesiz ki TANRI biat edenleri mutlaka dosdoğru bir yola iletir.
 O Peygamberler TANRI'nın hakka ilettiği kimselerdir. O halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup onlara uy, o yoldan yürü. De ki: “Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum.” Bu, âlemler için ancak bir öğüttür.
 Küfürde yarışanlar seni üzmesin! Şüphesiz ki onlar TANRI'ya hiçbir zarar veremezler. TANRI onlara ahirette hiçbir nasip vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.
 Eğer seni yalanladılarsa, senden önce apaçık deliller, ayetler ve nur saçan kitap getiren Peygamberler de yalanlanmıştı.
 İnkâr edenlerin refah içinde diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın!
 Bu, ancak az bir geçimdir. Sonra varacakları yer Cehennemdir. O ne kötü yataktır!
 Elçi'm! İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi TANRI katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.”
 Şüphesiz ki TANRI inanmayanlara lânet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
 Orada ebedî kalacaklardır, hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
 Yüzleri ateşte çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke TANRI'ya itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik!” derler.
 İnanmayanlara ve hainlere itaat etme, onların eziyetlerine aldırma. TANRI'ya güven! Vekil olarak TANRI yeter!
 Onlar o acıklı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
 Azap onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.
 O zaman: “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.
 De ki: “Dua ve sığınmanız olmasaydı Sahibim size değer verir miydi? Yalanladığınızdan ötürü azap yakında yakanıza yapışacaktır.”
 Onlara Rahmet sahibinden yeni bir öğüt geldiğinde mutlaka ondan yüz çevirirler.
 Üstelik yalanladılar. Fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
 Yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir.
 Şüphesiz ki bunda ayet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu biat etmezler.
Biz istersek onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de ona boyun eğmek zorunda kalırlar.
 Onlar bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
 Gördün mü? Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak,
 Sonra da kendilerine vaad olunan şey (başlarına) gelse.
 Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiçbir fayda sağlamaz.
 Biz hiçbir memleket halkını, uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.
 Öğüt vermek üzere. Biz zalim değiliz.
 Onu şeytanlar indirmedi.
 Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.
 Şüphesiz ki onlar işitmekten uzak tutulmuşlardır.
 O halde sakın TANRI'dan başkasına tapınıp yalvarma. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
 Peygamber’e biat eden, muhakkak TANRI'ya biat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, sen oların üzerine bekçi değilsin.
 Doğrusu biz sana Kitab’ı hak olarak indirdik ki, insanların arasında TANRI'nın sana gösterdiği gibi hüküm veresin. Hainlerden taraf olma!
TANRI'dan bağışlanma dile. TANRI mutlak bağışlayandır.
 “İtaat ettik!” derler. Sonra gizlice plan kurarlar. TANRI da bunları bilir. Onlardan yüz çevir ve TANRI'ya şükret. Vekil olarak TANRI yeter!
 Eğer TANRI'nın lütfu ve rahmeti üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya yeltenmişti. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar veremezler. TANRI sana Kitab’ı ve sırrı indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. TANRI seni var edendir.
 İnanmayanlara gelince, onları ikaz etsen de etmesen de onlar için birdir, onlar biat etmezler.
 TANRI onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerine perde inmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.
 Eğer TANRI sana bir zarar bir sıkıntı verirse, onu senden kaldıracak olan kendisidir. Eğer sana bir güzellik ve iyilik emrederse, lütfuna kimse mâni olamaz. TANRI bunu kullarından istediğine bağışlar. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
 De ki: “Kullar! Size Sahibinizden hak gelmiştir. Artık kim doğru yolu kabul ederse, o ancak kendi iyiliği için doğruya ermiş olur. Kim de saparsa, o da ancak kendi zararına sapmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim.”
 Sana bildirilene uy. TANRI hükmünü verinceye kadar sabret. TANRI mutlak hüküm sahibidir. Güzel ahlaklılara lütuf bağışlayandır.
 De ki: “TANRI'nın bunu haram ettiğine dair şahitlik edecek şahitlerinizi getirin.” Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Onlar taptıklarını Sahiplerine denk tutuyorlar.
 Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur, siz ona uyunuz. Başkaca yollara gidip de onlar sizi TANRI'nın yolundan ayırmasın. TANRI size bunları sakınasınız diye vasiyet etmiştir.
 Seni yalanlayanlara de ki: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.”
 İçlerinden sana kulak verip dinleyenler eksik değildir. Fakat duymayanlara sen mi duyuracaksın? Hele akıllarını da kullanmıyorlarsa!
 İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat görmeyenlere sen mi doğru yolu göstereceksin?
 TANRI insanlara ve kullarının tamamına zerrece zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
 Onları diriltip bir araya getirerek toplayacağı gün, sanki dünyada gündüz bir saat kalmış gibi olurlar. Kendi aralarında birbirlerini tanırlar. TANRI'nın karşısına çıkmayı yalanlayanlar en büyük ziyana uğramışlardır. Zaten onlar doğru yolu bulamamışlardı.
 Onlara bildirdiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, onların dönüşü bize olacaktır. Sonra TANRI onların yaptıklarına da şahittir.
Her ümmetin bir Peygamberi vardır. Peygamberleri onlara gelince, onlara adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.
 Sonra o zalimlere: “Ebedî azabı tadın! Kazanmakta olduğunuz şeylerden başkası ile mi cezalandırılacaksınız?” denilir.
 “O (azap) gerçek midir?” diye senden haber sorarlar. De ki: “Evet! Sahibime ant olsun ki, o şüphesiz gerçektir ve siz aciz bırakamazsınız.”
 Nefsine zulmeden herkes, yeryüzünde ne varsa kendisinin olsaydı, onu feda etmek isterdi. Azabı gördükleri zaman da pişmanlıklarını gizlemeye çalışırlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.
 Elçi'm! Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet yalnız TANRI'dandır. TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Belki de sen: “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi?” dedikleri için, sana bildirilen ayetlerin bir kısmını bırakacak ve bu yüzden göğsün daralacaktır. Sen ancak bir uyarıcısın. TANRI ise her şeye vekildir.
 Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O kıyamet saati mutlaka gelecektir. Güzel bir hoşgörü ile muamele et.
 Şüphesiz ki Sahibin mutlak yaratan ve mutlak bilgi sahibidir.
 Elçi'm! Ant olsun ki biz sana daima yinelenen ayetleri ve büyük Kitabı verdik.
 Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. İnananlara tevazu kanatlarını ger.
 De ki: “Ben şüphesiz ki apaçık bir uyarıcıyım.”
 Biz o bölücülere (azap) indirmişizdir.
 Onlar Kitabı parça parça edenlerdir.
 Sahibin hakkı için onlara mutlaka soracağız.
 Yaptıkları şeylerden.
 Elçi'm! Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve inanmayanlardan yüz çevir.
 Alay edenlere karşı şüphesiz ki biz sana yeteriz.
 Onlar TANRI ile beraber başkasına da tapıyorlar. Onlar yakında bilecekler.
 Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri şeylerden dolayı göğsün daralıyor, için sıkılıyor.
 Sahibini şükür ile an ve secde edenlerden ol!
 Sana ölüm gelinceye kadar Sahibine kulluk et!
 Bunların taptıklarının batıl olduğunda şüphen olmasın. Onlar daha önce atalarının taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların (azaptan) nasiplerini eksiksiz ödeyeceğiz.
 İnanmayanlar ve hainler, bu kitaptan yana şiddetli bir tereddüt içindedir. Her toplulukta bu böyledir.
 Şüphesiz ki Sahibin, onların her birinin amellerinin karşılığını tam olarak verecektir. Çünkü TANRI, yaptıklarından haberdardır.
 Emir olunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tövbe edenler de. Aşırı gitmeyin, TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
 Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin TANRI'dan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.
 Sabret! Çünkü TANRI iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.
 Sana anlattıklarımızı daha önceki ümmetlere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
 Sonra şüphesiz ki Sahibin cehaletle kötülük işleyip, ardından tövbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Sahibin bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
 Sahibinin yoluna sır ile, güzel söz ve nasihatla davet et. Onlarla en güzel bir şekilde mücadele et. Çünkü Sahibin, yolundan sapanları en iyi bilendir. TANRI, doğru yola erenleri de en iyi bilendir.
 Eğer ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misli ile ceza verin. Sabrederseniz, elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır.
 Sabret! Senin sabrın ancak TANRI'nın yardımı iledir. Onlar için üzülme! Kurmakta oldukları düzenlerden dolayı da kaygı duyma.
 TANRI o kimselerle beraberdir ki, onlar güzel ahlaklılardır ve onlar öyle kimselerdir ki iyilik eden vasfını almışlardır.
 Elçi! TANRI senden önce de, şehirler halkından kendilerine bildirdiğimiz erkeklerden başkasını Peygamber göndermedi. Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! TANRI'dan korkup sakınan güzel ahlaklılar için âhiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
 Nihayet o Peygamberler ümitsizliğe düşüp de kendilerinin kesinlikle yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirilir. Baskınımız suçlular grubundan asla geri çevrilmez.
 Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilene sevinirler. Fakat karşı gruplar içinde ayetlerin bir kısmını inkâr edenler vardır. De ki: “Ben ancak TANRI'ya kulluk etmekle ve TANRI'ya ortak koşmamakla emir olundum. Ben ancak TANRI'ya çağırıyorum ve dönüşüm de ancak TANRI'yadır.”
 İşte biz böylece onu bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların isteklerine uyarsan, ant olsun ki TANRI katından sana ne bir dost ne de bir koruyucu çıkmaz.
 Ant olsun ki TANRI senden önce nice Peygamberler gönderdi. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. TANRI'nın izni olmadan hiçbir Peygamber bir ayet (mucize) getiremez. Her müddetin yazıldığı bir kitabı vardır.
 Biz her ümmete bir ibadet yolu tayin ettik, onlar ona göre ibadet etmektedirler. Öyleyse bu hususta seninle çekişmesinler. Sen Sahibine davet et, şüphesiz ki sen dosdoğru bir hak üzerindesin.
 Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki: “TANRI yaptıklarınızı çok iyi bilmektedir.”
 TANRI, ayrılığa düştüğünüz hususlarda hesap günü aranızda hüküm verecektir.
 Ayetlerimiz açık açık kendilerine okunduğu zaman, inanmayanların suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar ayetlerimizi okuyanlara neredeyse saldıracak gibi oluyorlar. Onlara de ki: “Size bundan (bu kin ve öfkenizden) daha kötü bir şey haber vereyim mi? Ateş! TANRI onu inanmayanlara vaat etmiştir. O ne kötü bir dönüş yeridir!
 TANRI istediğini mahveder siler, istediğini de sabit kılar. Ana kitap TANRI nezdindedir.
 Biz, onlara vaat ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana göstersek de, yahut seni vefat ettirsek de, sana düşen ancak tebliğdir. Hesap görmek ise bize düşer.
 Bizim yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Hüküm veren TANRI'dır. TANRI'nın hükmünü bozacak kimse yoktur. TANRI hesabı çabuk görendir.
 Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Oysa bütün tuzaklar TANRI'ya aittir. Herkesin ne kazandığını TANRI bilir. İnanmayanlar da bu yurdun sonunun kime ait olduğunu yakında bilecekler!
 İnkâr edenler: “Sen Elçi olarak gönderilmiş bir kimse değilsin.” derler. Elçi'm! De ki: “Benim aramla sizin aranızda TANRI ve kitap ilmine sahip olanların şahitliği kâfidir.”
 TANRI'dan başkasına tapma! Sonra kınanmış ve terk edilmiş olarak kalırsın. Cehenneme atılırsın.
 Kitap okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde koyarız.
 Ayrıca onu anlamamaları için kalplerinin üzerine perdeler çekeriz, kulaklarına da ağırlık koyarız. Sen Kitapta Sahibini Yegane olarak andığın zaman da, onlar nefret ederek arkalarını döner giderler.
 Onların seni dinlerken neye kulak verdiklerini ne maksatla dinlediklerini biz çok iyi biliriz. Kendi aralarında fısıldaşırken de, hani o zalimler diyorlardı ki: “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!”
 Bak! Sana nasıl misaller veriyorlar? Bunun için dalâlete düştüler ve bir daha yol bulamamaktadırlar.
 Elçi'm! Senden önce gönderdiğimiz bütün Peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler ve çarşılarda dolaşırlardı. Sabredecek misiniz diye bazınızı bazınıza fitne kıldık. Sahibin her şeyi hakkıyla görmektedir.
 Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize melekler indirilmeliydi, ya da Sahibimizi görmeliydik.” dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklenmişler ve azgınlıkta haddi aşmışlardır.
 Melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir sevinç haberi yoktur ve: “(Size sevinmek) yasaktır yasak!” derler.
 Yaptıkları her işi ele alır, onu toz-duman ederiz.
 O gün Cennetliklerin kalacakları yer çok iyi, dinlenip barınacakları yer çok güzeldir.
 O gün gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.
 O gün gerçek hükümranlık Rahmet sahibi olan TANRI'nındır. İnanmayanlar için ise çok çetin bir gündür.
 O gün zalimlerden her biri ellerini ısırarak: “Ne olurdu, ben de Peygamber’in yoluna uysaydım!” der.
 “Vah başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseydim!”
 “Ant olsun ki beni TANRI'yı anmaktan, bana Kitap gelmişken, o saptırdı. Şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakıyor.”
 Peygamber dedi ki: “Sahibim! Doğrusu halkım bu Kitabı büsbütün terk ettiler.”
 Biz böylece her Peygambere suçlulardan bir düşman verdik. Doğru yola ileten ve yardım eden olarak Sahibin yeter!
 Küfredenler: “Kitap ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk.
 Onların sana getirdiği her örneğe karşı, mutlaka biz sana daha doğrusunu ve daha açığını getirdik.
 Yüzükoyun Cehennemde toplanacak olanlar var ya, işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
 Seni gördüklerinde: “Bu mu TANRI'nın Elçi olarak gönderdiği?” diye mutlaka alaya alırlar.
 “Eğer taptıklarımıza inanmakta direnmeseydik, gerçekten bizi neredeyse inandıklarımızdan saptıracaktı!” (diyorlar). Azabı gördükleri zaman kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler.
 Elçi'm! Gördün mü o nefis arzusunu put edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu günahından sen mi koruyacaksın?)
 Onların çoğunu hakikaten söz dinlerler, yahut akıllanırlar mı sanıyorsun? Gerçekte onlar şaşkın haldedirler.
 Sahibini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzattı? Eğer isteseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi o gölgeye delil kıldık.
 Sonra o uzayan gölgeyi azar azar alıp kendimize çektik.
 Sizin için geceyi örtü, uykuyu dinlenme, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan TANRI'dır.
 Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen TANRI'dır. Biz gökten tertemiz bir su indirdik.
 Ki o su ile ölü toprağa can verelim, yarattığımız hayvanları ve birçok insanları onunla sulayalım.
 Ant olsun ki biz bunu, insanların ibret almaları için aralarında çeşit çeşit şekillerde anlatmışızdır. Fakat insanların çoğu nankörlük edip diretmektedir.
 Eğer TANRI isteseydi, her memlekete bir uyarıcı gönderirdi.
 İnanmayanlara boyun eğme ve bununla onlara karşı büyük mücadele göster.
 İnsanı sudan yaratarak, onların aralarına soy ve hısımlık meydana getiren TANRI'dır. Sahibin her şeye gücü yetendir.
 Böyleyken TANRI'yı bırakıyorlar da kendilerine fayda ve zarar veremeyen şeylere tapıyorlar. İnanmayan, Sahibine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır.
 Elçi'm! Ben seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdim.
 Elçi'm! Onlara de ki: “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Sadece Sahibine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum.”
TANRI'ya güven ve TANRI'yı şükür ile an. Kullarının günahlarından haberdar olarak TANRI yeter.
 Kuşluk vaktine ant olsun!
 Durgunlaştığı zaman geceye ant olsun!
 Ey örtünüp bürünen Elçi'm!
 Kalk da (insanları) uyar.
 Sadece TANRI'yı Sahibin tanı.
 Elbiseni temiz tut.
 Kötü şeylerden uzak dur.
 Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
 Sahibinin yolunda sabret.
 Sahibin seni bırakmadı ve darılmadı.
 Ant olsun ki senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.
 Sana Sahibin, sen razı oluncaya kadar verecek.
 Sen bilmezken doğru yola eriştirmedi mi?
 Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
 Sakın yetime kahretme!
 Bir şey isteyeni reddetme!
 Ve Sahibinin nimetini anlat!
  Biz senin göğsünü açmadık mı?
 Üzerinden yükünü atmadık mı?
 Ki o yük, ağırlığından dolayı belini bükmüştü.
 Senin şanını yükseltmedik mi?
 Şüphesiz ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
 Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
 İşlerinden boşaldığın vakit, yeniden çalış ve yorul.
 Ve Sahibine yönel.
 İncire ve zeytine ant olsun ki!
 Sinâ dağına ant olsun ki!
 Bu güvenilir şehre ant olsun ki!
 Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
 Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.
 Fakat inanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler için bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.
 Artık bütün bunlardan sonra hangi şey sana dini yalanlatabilir?
 TANRI, yarattığı hüküm verenlere karşı en güzel hüküm veren değil midir?
 Elçi'm! Dini yalanlayanı gördün mü?
 Yetimi itip kakan odur.
 Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.
 Yazıklar olsun o gösteriş için namaz kılanların haline!
 Ki onlar kıldıkları namazın sonuçlarını ummazlar.
 Onlar gösteriş yaparlar.
 Zekâtı da menederler.
 Elçi'm! Gerçekten biz sana tükenmeyen pek çok nimet vermişizdir.
 Öyleyse Sahibin yolunda namaz kıl, kurban kes.
 Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan dil uzatan kimsedir.
 De ki: Ey inanmayanlar!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
 Benim taptığıma da siz tapmazsınız.
 Ben de sizin taptığınıza asla tapacak değilim.
 Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz.
 Sizin dininiz size, benim dinim banadır.
 Elçi'm! TANRI'nın yardımı ve zafer günü geldiğinde,
 Ve insanların akın akın dalga dalga TANRI'nın dinine girdiklerini gördüğünde,
 Hemen Sahibine yönel. Şükür ile TANRI 'yı an ve TANRI'dan af dile. Çünkü TANRI, tövbeleri daima kabul edendir.
 De ki: TANRI Yeganedir.
 Her şey TANRI'ya muhtaç, TANRI hiçbir şeye muhtaç değildir.
 Doğurmamış, doğurulmamıştır.
 Hiçbir şey TANRI'nın dengi ve benzeri değildir.
  De ki: Sabahın Sahibine sığınırım.
 Yaratıkların şerrinden.
 Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.
 Düğümleri üfürüp büyü yapan büyücülerin şerrinden.
 Kıskandığı zaman kıskancın şerrinden.
  De ki: Sığınırım mutlak hüküm sahibine.
 Yaratılmışların TANRI'sına.
 O sinsi vesvesecinin (şeytanın) şerrinden.
 Ki o, kulların göğüslerine hep vesvese verir.
 Sur'a üfürüldüğü vakit.
 İşte o gün çetin bir gündür.
 Hele inanmayanlar için hiç de kolay olmayan zorlu bir gündür.
 Kendilerine bol bol servet verdim.
 Göz önünde duran oğullar verdim.
 Ve nimetleri yaydıkça yaydım.
 Üstelik o bunu daha da artırmamı umuyor.
 Hayır! Çünkü o, bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçı kesildi.
 Ben onu dik bir yokuşa süreceğim.
 Çünkü o düşündü taşındı, ölçüp biçti.
 Kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!
 Yine kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!
 Sonra baktı.
 Sonra suratını astı, kaşlarını çattı.
 Sonra da arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
 Dedi ki: "Bu, sadece nakledilen bir sihirdir."
 "Bu, insan sözünden başka bir şey değildir."
 Ben onu ateş Cehennemine sokacağım.
 O ateş (insan vücudundan geriye bir şey) ne bırakır, ne de (eski haline getirip bir daha azap etmekten) vazgeçer.
 Durmadan deriler kavurur.
 Üzerinde on dokuz (muhafız melek) vardır.
 Biz Cehennem azabını suçlulara göre derece derece hazırladık.
 Hayır! Ay'a ant olsun ki!
 Dönüp gitmekte olan geceye ant olsun ki!
 Ağarmakta olan sabaha ant olsun ki!
 O ateş en büyük belâlardan biridir.
 İnsanlık için bir uyarıcıdır.
 İçinizden ileri gitmek ve geri kalmak isteyen kimseler için.
 Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
 Ancak defterleri sağdan verilenler böyle değildir.
 Onlar Cennetlerdedirler. (Uzaktan uzağa) sorarlar:
 Suçlulardan.
 "Sizi alevli Cehenneme sokan nedir?"
 Derler ki: "Biz namazımızı kılmıyorduk."
 "Yoksulu doyurmuyorduk."
 "Batıla dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk."
 "Ceza gününü yalanlıyorduk."
 "Ölüm bize bu haldeyken gelip çattı."
 Şefaat edeceklerin şefaati onlara bir fayda vermez.
 Öyleyken bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?
 Sanki onlar ürkmüş yabanî eşekler gibidirler.
 Aslandan kaçan.
 Hayır! Onlardan her biri, önüne açılıvermiş sayfalar verilmesini istiyor.
 Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
 Hayır! Şüphesiz ki o bir öğüttür.
 Dileyen ondan öğüt alır.
 Bununla beraber TANRI istemedikçe onlar öğüt alamazlar. TANRI, kendisinden korkulmaya daha lâyıktır, mutlak af sahibidir.
 Dediler ki: “Biz bir kemik yığını ve ufalanmış bir toprak olduktan sonra mı, biz mi yeniden dirilecekmişiz?”
 De ki: “İster taş olun, ister demir.”
 “İsterse gönlünüzde büyüttüğünüz herhangi bir yaratık olun.” Diyecekler ki: “Bizi yeniden kim diriltecektir?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan!” Bunun üzerine sana alaylı alaylı başlarını sallayacaklar ve: “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olması umulur.”
 Elçi'm! Kitab'ı hemen ezberlemek için acele ederek dilini kıpırdatma.
 Şüphesiz ki onu (ezberinde) toplamak ve okutmak bize aittir.
 O halde biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.
 Sonra onu açıklamak bize aittir.
 Hayır, hayır! Siz çarçabuk geçen dünyayı seviyorsunuz.
 Ve ahireti bırakıyorsunuz.
 Nice yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parlar.
 Sahibine bakarlar.
 Nice yüzler de vardır ki o gün asıktır.
 Bel kemiklerini kıracak bir musibete uğratılacağını sezer.
 Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır.
 "Kim büyü yapar, bunu kim tedavi eder?" denir.
 Ve kendisi de bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
 Ve bacak bacağa dolaşır.
 İşte o gün sevk Sahibinedir.
 İşte o onaylamamış, namaz da kılmamıştı.
 Aksine yalanlamış ve arkasını dönmüştü.
 Sonra da salına salına yürüyerek taraftarlarının yanına gitmişti.
 Gerektir o belâ sana gerek!
 Evet! Gerektir o belâ sana gerek!
 İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
 O, akıtılan meniden bir nutfe değil miydi?
 Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra TANRI onu insan biçimine koyup şekil vermiştir.
 Ondan erkek ve dişi iki eş yaratmıştır.
 Bunları yapan TANRI'nın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
 TANRI sizi çağıracağı gün, TANRI'ya şükrederek hemen davetine uyarsınız ve kabirlerinizde pek az kaldığınızı sanırsınız.
 İnanan kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler. Sonra şeytan onların aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.
 Sahibiniz sizi daha iyi bilir. İsterse size merhamet eder, isterse azap eder. Sen onların üzerine bir vekil değilsin.
 Sahibin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Ant olsun ki biz güç bakımından Peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık.
 De ki: “TANRI'dan başka, inandığınız şeyleri çağırın. Onlar sizden ne bir zararı uzaklaştırabilirler, ne de değiştirmeye güçleri yeter.
 Onların çağırdıkları da, Sahiplerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar. TANRI'nın rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Zira Sahibinin azabı (korkunçtur), sakınılacak bir azaptır.
 Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, kaderde yazılıdır.
 Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud halkına gözleri göre göre bir dişi deve vermiştik. Onlar ise ona zulmetmişlerdi. Oysa biz o ayetleri (mucizeleri) ancak korkutmak için göndeririz.
 Peygamberlerin haberlerinden sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar. Bunda da sana hak ve inananlara da bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
 Neredeyse onlar sana bildirdiğimizden başkasını bize karşı uydurman için akıllarınca seni bile fitneye düşürecek ve o takdirde seni samimi bir dost edineceklerdi.
 Eğer biz sana direnç vermemiş olsaydık, neredeyse onlara birazcık meyledecektin.
 O takdirde sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.
 Elçi'm! Onlar seni bu yerden söküp atmak için rahatsız edip dururlar. O takdirde kendileri de senden sonra yurtlarında pek az kalabilecekler.
 Senden önce gönderdiğim Peygamberler hakkındaki kanun da budur. Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın.
 Gündüz güneşin dönüp batıya yönelmesinden, gecenin karanlığı bastırıncaya kadar, (belli vakitlerde) namaz kıl. Bir de sabah namazı kıl. TANRI her vakte şahittir.
 Elçi'm! Gecenin bir kısmında uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere (Kitap ile) gece namazı kıl. Ümit edebilirsin ki, Sahibin seni bir övülen bir makama gönderecektir.
 Elçi'm! De ki: “Sahibim! Beni koyacağın yere hoşnutlukla koy, çıkaracağın yerden de hoşnutlukla çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver.”
 De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Çünkü batıl yok olmaya mahkûmdur.”
 Elçi'm! Sana söylenen şeyler, senden önceki Peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Şüphesiz ki senin Sahibin hem mutlak af sahibi, hem de acı verecek bir azap sahibidir.
 "Dine bağlı kalın ve dinde ayrılığa düşmeyin." diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana bildirdiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya, Muhammed'e tavsiye ettiğimizi TANRI size de din kıldı. Fakat kendilerini dâvet ettiğin şey inanmayanlara pek ağır geldi. TANRI istediği kulunu kendine seçer ve kendisine yönelen kimseyi de hakka iletir.
 Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belirli bir süre için Sahibinin verilmiş bir sözü olmasaydı aralarında hemen hükmedilerek iş bitirilmiş olurdu. Onlardan sonra Kitab'a vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
 İşte bundan ötürü sen onları (dine, birliğe) davet et ve emir olunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma. Ve de ki: "TANRI'nın indirdiği kitaba inandım, aranızda adalet yapmakla emir olundum. TANRI bizim de Sahibimiz sizin de Sahibinizdir. Bizim işlediklerimiz bize sizin işledikleriniz size aittir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. TANRI hepimizi bir araya toplar. Dönüş de ancak TANRI'yadır."
 (İnsanlar) kabul edip girdikten sonra TANRI'nın dini hakkında tartışmaya girişenlerin iddia ve delilleri Sahipleri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır ve çok çetin bir azap da onlar içindir.
 TANRI ki Kitab'ı ve ölçüyü hak olarak indirmiştir. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır!
 Ona inanmayanlar, onun çabuk gelmesini istiyorlar. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki kıyamet saati hakkında tartışanlar uzak bir sapıklık içindedirler.
 Yoksa onların, TANRI'nın izin vermediği bir dini ortaya koyan ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhâl aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki inanmayanlara can yakıcı bir azap vardır.
 Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenler ise Cennet bahçelerindedirler. Onlar için Sahipleri katında diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.
 TANRI'nın inanıp güzel ahlaklı ameller yapan kullarına müjdelediği işte budur. Elçi'm! (tebliğ ettiğin kimselere) de ki: "Ben sizi hakka davet ettiğim için hiçbir ücret istemiyorum. Ancak yakınlarıma muhabbet etmenizi isterim." Kim bir iyilik yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
 Yoksa onlar: "TANRI adına yalan uydurdu." mu derler? TANRI isterse senin kalbini de mühürler. TANRI batılı yok eder, kelimeleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki TANRI, göğüslerin özünü bilendir.
 TANRI ki kullarından tövbeyi kabul eder, kötülüklere af bağışlar ve yaptıklarınızı bilir.
 Biz Kitaptan öyle şeyler indiriyoruz ki, inananlar için şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.
 İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer. Ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa, iyice karamsarlığa düşer.
 Elçi'm! De ki: “Ben de sizin gibi bir beşerim. Ancak bana TANRI'nın Yegane oluşu bildiriliyor. Kim Sahibine kavuşmayı arzu ediyorsa güzel ahlaklı bir amel işlesin ve Sahibine kullukta hiç ortak koşmasın.”
 De ki: “Herkes kendi yaratılışına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder. Sahibiniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.”
 Elçi'm! Sana ruhtan sorarlar. Onlara de ki: “Ruh Sahibimin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir.”
 Eğer biz istersek, sana bildirdiğimizi ortadan kaldırırız. Sonra bu durumda sen bize karşı duracak bir vekil de bulamazdın.
 Ancak Sahibinden bir rahmet olarak baki kalmıştır. Çünkü TANRI'nın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.
 Elçi'm! De ki: “Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kitabın bir benzerini meydana getirmek için bir araya gelseler, birbirine yardım da etseler, imkânı yok onun benzerini getiremezler.”
 Ant olsun ki biz Kitapta insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde açıklamışızdır. Yine de insanların çoğu inkârda direndiler.
 Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayız.”
 “Veya senin meyve bahçelerin olsun ve içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın.”
 “Yahut iddia ettiğin gibi, göğü üzerimize büyük parçalar halinde düşürmelisin, veyahut TANRI'yı ve melekleri karşımıza getirmelisin.”
 “Yahut da altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Oradan bize okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece, senin yükselmene de asla inanmayız.” De ki: “Sahibimi uzak tutarım! Ben sadece beşer olan bir Peygamber değil miyim?”
 Kendilerine doğru yol rehberi geldiği zaman, insanları biat etmekten alıkoyan şey, sadece: “TANRI Peygamber olarak bir insanı mı gönderdi?” demeleri oldu.
 De ki: “Eğer yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette onlara Peygamber olarak gökten bir melek indirirdik.”
 De ki: “Benimle sizin aranızda gerçek şahit olarak TANRI yeter. Şüphesiz ki TANRI, kullarından haberdardır, onları görmektedir.”
 TANRI kimi doğru yola erdirirse, işte asıl mutluluğu bulan odur. Kimi de sapıklığa düşürürse, onlar için TANRI'dan başka dostlar bulamazsın. Biz onları hesap günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer Cehennemdir. Ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırız.
 Onların cezaları işte budur! Çünkü onlar ayetlerimizi inkâr ettiler ve: “Biz bir yığın kemik ve ufalanmış toprak olduktan sonra mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilmiş olacağız?” dediler.
 Görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan TANRI, onların benzerlerini yaratmaya da gücü yetendir. Onlar için şüphe olmayan bir ecel kılmıştır. Buna rağmen zalimler küfürden başka bir şeyde diretmediler.
 De ki: “Sahibimin rahmet hazinelerine eğer siz sahip olsaydınız, harcamakla tükenir korkusuyla muhakkak cimrilik ederdiniz. Gerçekten insan pek cimridir.
 Sana Kitabı verdik ve onu kullara yavaş yavaş okuman için kısım kısım indirdik.
 De ki: Kitaba ister inanın, ister inanmayın, ondan önceki bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar.
 Ve derler ki: “Sahibimiz noksanlıktan uzaktır, Sahibimizin vaadi mutlaka yerine getirilir.”
 Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar, bu onların gönüllerindeki saygıyı artırır.
 Elçi'm! De ki: “İster Rahmet Sahibi diye çağırın, ister Mutlak bağışlayan diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız çağırın, en güzel isimler TANRI'nındır.” Namazında sesini yükseltme, sesini o kadar da kısma, ikisi arasında bir yol tut.
 De ki: “Çocuk edinmeyen, mülkünde hiç ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir yardımcıya bir ihtiyaç göstermeyen TANRI'ya şükürler olsun!” O halde, TANRI'yı Yegane olarak an.
 İnanmayanlara de ki: “Elinizden gelen çalışmayı yapın. Biz de hakikatı duyurmak için gerekeni yapıyoruz.”
 Bekleyin! Şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.
 Göklerin ve yerin gaybı TANRI'nındır. Her iş TANRI'ya döndürülür. Öyle ise TANRI'ya kulluk et ve TANRI'ya güven. Sahibin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
 Elçi! Böylece TANRI seni kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçmiş olduğu bir ümmete gönderdi ki, sana bildirdiğimizi onlara okuyasın. Onlar TANRI'yı inkâr ediyorlar. De ki: “TANRI benim Sahibimdir, TANRI Yeganedir. Yalnız TANRI'ya güvendim, dönüş de yalnız TANRI'yadır.”
 Eğer Kitap ile dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulmuş olsaydı zalimler yine de inanmazlardı. Hayır! Bütün işler TANRI'ya aittir. İnananlar hâlâ bilmediler mi ki, TANRI isteseydi bütün insanları doğru yola iletirdi. TANRI'nın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecektir. Şüphesiz ki TANRI vaadinden asla dönmez.
 Ant olsun ki senden önce gelen Peygamberlerle de alay edilmişti. Ben de o zalimlere önce mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. Azabım nasıl oldu?
 Herkesin yaptığını görüp gözeten TANRI, başkası ile bir olur mu? Onlar TANRI'ya ortaklar koştular. De ki: “Onlara isim veriniz. Yoksa siz TANRI'ya yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz veya kuru bir lâf mı ediyorsunuz?” Hayır! İnanmayanlara kurdukları tuzaklar güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. TANRI kimi saptırırsa, artık ona doğru yolu gösteren bulunmaz.
 TANRI'yı, zalimlerin yaptıklarından sakın habersiz sanma! TANRI zalimleri öyle bir güne erteler ki, o gün gözleri şaşkınlıktan bakakalır.
 Başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönüp bakamayacak şekilde sabit kalmış. Gönülleri ise bomboştur.
 Elçi'm! İnsanları, kendilerine azabın geleceği hesap gününden korkut! O gün zalimler: “Sahibimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de davetine uyalım, Peygamberlere tâbi olalım.” derler. “Siz daha önce sonunuzun gelmeyeceğine sürekli yaşayacağınıza yemin etmemiş miydiniz?”
 “Üstelik kendilerine yazık edenlerin yurtlarında oturmuştunuz, onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuştu ve size birçok misaller de vermiştik.”
 Gerçekten onlar kurmak istedikleri tuzağı kurmuşlardı. Oysa tuzakları dağları yerinden oynatacak cinsten olsa bile, onların tuzakları TANRI katında idi.
 Sakın TANRI'yı, Elçilerine verdiği sözden cayacağını sanma! Muhakkak ki TANRI mutlak "saygı ve intikam" sahibidir.
 O gün yer başka bir yerle, gökler de başka göklerle değiştirilir. Bütün insanlar Yegane olan ve mutlak kudret sahibi olan TANRI'nın huzuruna çıkarlar.
 O gün suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün!
 Gömlekleri katrandandır, yüzlerini ateş kaplar.
 Bu, TANRI'nın herkese kendi kazandığının karşılığını vermesi içindir. Doğrusu TANRI hesabı çabuk görendir.
 Bu (Kitap) insanlara açık bir tebliğdir. Bununla hem korkutulsunlar, hem TANRI'nın Yegane olduğunu bilsinler, hem de akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar.
 Onlar için dünya hayatında azap vardır, ahiret azabı ise elbette daha şiddetlidir. Onları TANRI'ya karşı koruyacak kimse de yoktur.
 Eğer Sahibinin daha önce verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
 Onların söylediklerine sabret! Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Sahibini şükür ile an. Gece saatleri ve gündüzleri de an ki Sahibinin rızasına eresin.
 Sakın kendilerini denemek için, onlardan bazılarına bol bol verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Sahibinin rızkı hem daha hayırlı hem de daha süreklidir.
 Ailene namaz kılmalarını emret, kendin de onda sebat ile devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana rızık veren biziz. Güzel akıbet güzel ahlaklılarındır.
 Onlar: “Bize Sahibinden bir ayet (mucize) getirmeli değil miydi?” dediler. Önceki Peygamberlerin apaçık delili (Kitap) onlara gelmedi mi?
  Elçi'm! Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Sahibinin vereceği ücret daha hayırlıdır. TANRI, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
 Sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
 Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan sapıyorlar.
 Eğer TANRI onlara merhamet etseydi de başlarındaki sıkıntıyı giderseydik, şaşkınlık içinde azgınlıklarına devam eder dururlardı.
 Ant olsun ki biz onları azapla yakaladık. Yine de Sahiplerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
 Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, birden ümitsizliğe kapıldılar.
 Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratıp veren TANRI'dır. Ne de az şükrediyorsunuz?
 Sizi yeryüzünde yaratıp türeten de TANRI'dır. Ve TANRI'nın huzurunda toplanacaksınız.
 Dirilten de, öldüren de TANRI'dır. Gecenin ve gündüzün değişmesi TANRI'nın eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
 Hayır! Onlar öncekilerin dedikleri gibi dediler.
 Dediler ki: “Ölüp de toprak ve kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, biz mi diriltileceğiz?”
 “Ant olsun ki bu vaat bize de bizden önce geçen atalarımıza da yapılmıştı. Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir.”
 De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım. Bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?”
 “TANRI'ya aittir.” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?”
 De ki: “Yedi göğün Sahibi ve büyük Arş’ın Sahibi kimdir?”
 “TANRI'dır!” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz TANRI'dan korkmaz mısınız?”
 De ki: “Her şeyin mülkiyeti ve idaresi elinde olan, himaye eden, fakat himaye edilmeye muhtaç olmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin!”
 “TANRI'dır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?”
 Hayır! Biz onlara gerçeği getirdik. Ama onlar yalancıdırlar.
 TANRI Yeganedir. Eğer başkası da olsaydı, anlaşamazlar kendi yarattığını alır gider ve biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. TANRI onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.
 TANRI görünmeyeni de görüneni de bilendir. TANRI, inanmayanların ortak koştukları şeylerden uzaktır ve mutlak kudret sahibidir.
 Eğer biz onları, ondan önce bir azap ile helâk etseydik, muhakkak: Sahibimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de, böyle aşağılanmadan ve rezil olmadan önce ayetlerine uysaydık!” derlerdi.
 De ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Doğrusu düz yolun sahipleri kimdir, doğru yolda olan kimdir, yakında bileceksiniz!”
 De ki: “Sahibim! Eğer onlara vaat edilen azabı bana mutlaka göstereceksen.”
 “O zaman! Beni zalimler topluluğu arasında bulundurma!”
 Onlara vaat ettiğimizi sana göstermeye bizim elbette gücümüz yeter.
 Sen kötülüğü en güzel bir usulde defet! Çünkü biz onların vasıflandırmakta oldukları şeyi çok iyi biliriz.
 De ki: “Sahibim! Şeytanların vesveselerinden beni esirge.”
 “Sahibim! Yanımda bulunmalarından da beni esirge.”
 Nihayet onların her birine ölüm geldiği vakit der ki: “Sahibim! Beni dünyaya geri döndür.”
 Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.
 “Ayetlerim size okunurken, onları yalanlayan siz değil miydiniz?”
 Derler ki: “Sahibimiz! Bedbahtlığımız bizi yenmişti, sapık bir topluluk olmuştuk.”
 “Sahibimiz! Bizi buradan çıkar! Eğer bir daha günaha dönersek, doğrusu zulmetmiş oluruz.
 TANRI: “Yıkılıp gidin içerisine! Benimle konuşmayın!” buyurur.
 Kullarımdan bir zümre: “Sahibimiz! İnandık, bize af bağışla, bize merhamet et.” diyorlardı.
“Siz ise onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size benim zikrimi, beni anmayı unutturuyordu. Ve hep gülüyordunuz onlara!”
“Sabretmelerine karşılık bugün ben onları mükâfatlandırdım. İşte kurtulup murada erenler onlardır.”
 TANRI onlara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
 Derler ki: “Ya bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayabilenlere sor!”
 TANRI: “Gerçekten pek az bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız!” buyurur.
 “Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?”
 Gerçek hükümdar olan TANRI mutlak kudret sahibidir. TANRI Yeganedir, çok şerefli olan Arş’ın Sahibidir.
 Kim TANRI ile beraber, varlığını ispat edecek hiçbir delil bulunmayan bir puta taparsa, o kimsenin hesabı Sahibinin katındadır. Gerçek şu ki inanmayanlar iflâh olmazlar.
 De ki: “Sahibim! Bağışla, merhamet et.”
TANRI'nın Yegane oluşunu mu inkar ediyorsunuz? De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, kesin delilinizi getirin!”
 De ki: “Göklerde ve yerde TANRI'dan başka kimse gaybı bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”
 Hayır! Onların ahiret hakkındaki bilgileri de yetersiz kalmıştır (bu hususta bilgi edinilecek seviyeye erişmemiştir). Hayır! Ondan şüphe etmektedirler. Hayır! Onlar ahiretten yana kördürler.
 TANRI kuluna kâfi değil mi? Seni TANRI'dan başkaları ile korkutuyorlar. TANRI kimi sapkınlıkta bırakırsa onu doğruya iletecek yoktur.
 TANRI'nın hakka ilettiğini de sapkınlığa  düşürüp saptıracak yoktur. TANRI mutlak saygı sahibi ve mutlak intikam sahibi değil midir?
 Ant olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "TANRI!" derler. De ki: "Öyle ise söyleyin bana; eğer TANRI bana bir zarar vermek isterse, TANRI'yı bırakıp da taptıklarınız, TANRI'nın verdiği zararı giderebilir mi? Yahut TANRI bana bir rahmet emrederse, TANRI'nın bu rahmetini önleyebilirler mi?" De ki: "TANRI bana yeter." Güvenenler ancak TANRI'ya güvensinler.
 De ki: "Halkım! Durumunuzun gerektirdiğini yapın. Doğrusu ben de yapıyorum. Yakında bileceksiniz!"
 "Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, sürekli azap kime inecek!"
 TANRI ortaksız olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar. TANRI'dan başkaları anıldığı zaman ise, hemen yüzleri güler.
 Kazandıkları şeylerin (yaptıkları işlerin) kötülükleri o gün karşılarına çıkmış ve alaya aldıkları azap onları çepeçevre kuşatmıştır.
 İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
 Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi. Ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir fayda sağlamadı.
 Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebali onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta TANRI'yı aciz bırakamazlar.
 De ki: "Ey kendilerine kötülük edip haddi aşan kullar! TANRI'nın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. TANRI bütün günahlara af bağışlar. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir."
 Sahibinize yönelin, size azap gelip çatmadan önce TANRI'ya teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
 Siz farkında değilken ansızın başınıza azap gelmezden önce, Sahibinizden size indirilene uyun!
 Ki, hiçbir kimse: "TANRI'ya karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!" demesin.
 Veya: "TANRI beni hakka iletseydi, elbette güzel ahlaklılardan olurdum." demesin.
 Yahut da azabı gördüğü zaman: "Keşke benim için dönüş imkânı bulunsa da iyilerden olsam!" demesin.
 Hayır! Sana ayetlerim gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslayıp inanmamıştın.
 Onlar TANRI'yı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Yer kıyamet günü TANRI'nın hükmündedir. Gökler ise dürülmüştür. TANRI, inanmayanların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
 İnanmayanlar dediler ki: “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi bir daha çıkarılacağız?”
 “Ant olsun ki bu bize de daha önce atalarımıza da vaat olunmuştu. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”
 De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, günahkârların akıbetinin nasıl olduğunu bir görün!”
 Elçi'm! Onların yüzünden tasalanma. Aleyhinde kurdukları tuzaklardan sıkıntı duyma.
 Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaat ne zaman gerçekleşecek?” derler.
 De ki: “Çabukça gelmesini istediğiniz o şeyin (azabın) bir kısmı yakında başınıza gelecektir.”
 Şüphesiz ki, Sahibin kullara karşı lütuf boldur. Fakat onların çoğu şükretmezler.
 Doğrusu Sahibin onların sinelerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
 Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (kader) bulunmasın.
 Şüphesiz ki Sahibin onların arasında kendi hükmünü verir. TANRI mutlak saygı sahibidir, mutlak bilgi sahibidir.
 Elçi'm! TANRI'ya güven. Şüphesiz ki sen apaçık hakikat üzerindesin.
 Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikata arkalarını dönmüş kaçarlarken istemeyene de davetini işittiremezsin.
 Sen görmeyenleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin, sen ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin. Onlar teslim olanlardır.
 De ki: "Bana Sahibimden apaçık deliller gelince, ben sizin TANRI'yı bırakıp da o taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men olundum ve bana âlemlerin Sahibine teslim olmam emredildi."
 TANRI'nın ayetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar?
 Onlar Kitab'ı ve Peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Pek yakında bilecekler!
 Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
 Kaynar suyun içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır.
 Sonra da onlara denilecektir ki: "Ortak koştuklarınız nerede?"
 "TANRI'dan başka." Derler ki: "Bizden uzaklaştılar. Zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk." İşte TANRI inanmayanları böyle şaşırtır.
 Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan, aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
 Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin Cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!
 Elçi'm! Onun için sen sabret! TANRI'nın vaadi şüphesiz ki gerçektir. Onlara vaat ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, nihayet onların dönüşü bize olacaktır.
 Ant olsun ki senden önce de Peygamberler gönderildi. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir Peygamber TANRI'nın izni olmadan herhangi bir ayeti (mucizeyi) kendiliğinden getiremez. TANRI'nın emri gelince de hak ile hükmolunur ve batılı seçenler o zaman hüsrana uğrarlar.
 TANRI kimine binesiniz, kiminden yiyesiniz diye sizin için hayvanları yarattı.
 Onlarda sizin için daha başka faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya onlara binerek ulaşırsınız. Hem onların hem teknolojinin üstünde taşınırsınız.
 TANRI size ayetlerini (delillerini) gösteriyor. Artık TANRI'nın ayetlerinden (delillerinden) hangisini inkâr edebilirsiniz?
 (Kıyametin kopacağına dair) o sözün gerçekleşme zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe çıkarırız da insanların ayetlerimize kesin olarak inanmamış olduklarını söyler.
 Her ümmet içinden ayetlerimizi yalanlayan birer cemaat toplarız da, onlar o gün bir arada tutulurlar.
 Nihayet (hesap yerine) geldikleri zaman TANRI buyurur: “Siz benim ayetlerimi ilminiz kapsamadığı halde yalanladınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”
 Yaptıkları zulümlerinden ötürü o söz başlarına gelmiştir. Artık onlar konuşamazlar.
 Sur’a üfürüldüğü gün, TANRI'nın istediklerinden başka göklerde ve yerde bulunanlar korku içinde kalırlar. Hepsi boyun bükerek TANRI'ya gelirler.
 Dağları yerinde durur görürsün. Oysa onlar bulutların sürüklendiği gibi sürüklenmektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan TANRI'nın sanatıdır. Şüphesiz ki TANRI, yaptıklarınızdan haberdardır.
 Kim bir iyilikle huzurumuza gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o günün korkusundan emin kalırlar.
 Kim de kötülükle huzurumuza gelirse, yüzükoyun Cehenneme atılır. (Onlara denilir ki): “Siz ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!”
 “De ki; Ben Kitabı okumakla emrolundum. O halde kim hakka ererse, ancak kendisi için ermiş olur. Kim de saparsa, de ki: “Ben sadece uyarıcılardanım.”
 De ki: " Şükür TANRI'ya mahsustur. TANRI size ayetlerini gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Sahibin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
 Elçi'm! Kitabı sana farz kılan TANRI, elbette seni yine döneceğin yere döndürecektir. De ki: “Sahibim hakka geleni de apaçık sapıklıkta bulunanı da en iyi bilendir.”
 Sen bu Kitab’ın sana indirileceğini ummuyordun. Bu sana Sahibinden bir rahmettir. O halde sakın inanmayanlara arka çıkma.
 TANRI'nın ayetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu ayetlerden alıkoymasınlar. Sahibine davet et ve asla inanmayanlardan olma!
 TANRI'dan başka bir inanca yalvarma! TANRI Yeganedir, TANRI'nın zatından başka her şey helâk olucudur. Hüküm yalnız TANRI'nındır ve siz ancak TANRI'ya döndürüleceksiniz.
 Elçi'm! Kitap’tan sana bildirileni oku ve namaz kıl! Şüphesiz ki namaz insanı her türlü edepsizlikten ve fenalıktan alıkoyar. TANRI'yı anmak elbette en büyük (ibadet)tir. TANRI yaptıklarınızı bilir.
 Zulmedenleri hariç geçmiş kitap ile ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: “Bize indirilene de size indirilene de inandık. Ve biz yalnız TANRI'ya teslim olmuşuzdur.”
 Elçi'm! İşte biz böylece sana Kitab’ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Bunlardan da ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimizi ancak inanmayanlar bile bile inkâr ederler.
 Elçi'm! Sen bu Hak'tan önce bir kitaptan okumuş ve elinde de yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söz söyleyenler elbette şüphelenirlerdi.
 Kitap kendilerine ilim verilen insanların kalplerinde parıldayan apaçık ayetlerdir. Zalimlerden başkası ayetlerimizi inkâr etmez.
 Kendilerine okunan Kitab’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Şüphesiz ki inanan bir topluluk için bunda rahmet ve öğüt vardır.
 De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak TANRI yeter. TANRI, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve TANRI'yı inkâr edenler; işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
 Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir müddet olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. Ant olsun ki o, kendileri farkında olmadıkları bir sırada ansızın gelecektir.
 Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Halbuki Cehennem inanmayanları mutlaka kuşatacaktır.
 O gün azap onları üstlerinden, ayaklarının altından saracak ve TANRI: “Tadın yaptıklarınızın azabını!” diyecektir.
 İnanmayanlara ateşe sunuldukları gün: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Sahibimiz hakkı için evet gerçekmiş!" derler. "O halde küfrünüz sebebiyle tadın azabı!" buyurur.
 Elçi'm! Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret! Onlar için acele etme! Onlar vaat edildikleri azabı gördükleri zaman sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış kötü ahlaklılar topluluğundan başkası helâk edilir mi?
 Elçi'm! Seni de din hususunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin heveslerine uyma.
 Çünkü onlar TANRI'ya karşı sana hiçbir fayda veremezler. Zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Güzel ahlaklıların dostu ise TANRI'dır.
Ant olsun ki biz bu Kitapta insanlar için her türlü örneği getirdik. Şayet sen onlara bir ayet (mucize) getirsen, inanmayanlar: “Siz ancak batıl şeyler ortaya atmaktasınız.” derler.
 İşte böylece TANRI, bilmeyenlerin kalpleri üzerine mühür basar.  Ant olsun ki TANRI senden önce nice Peygamberleri kendi halklarına gönderdi. Onlara apaçık delillerle geldiler. Biz de günahkârlardan intikam aldık. İnananlara yardım etmek üzerimize hak olmuştur.
 Sabret! Şüphesiz ki TANRI'nın vaadi haktır. Yürekten inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesinler!
 Ey Peygamber! Hanımlarına söyle: “Eğer dünya hayatını ve onun aşırı yaşantısını istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de sizi güzellikle salıvereyim.”
 Eğer TANRI'yı, Peygamber’ini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki TANRI içinizden güzel davranan hanımlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
 Peygamber hanımları! Sizden her kim açık bir hayâsızlıkla gelecek olursa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, TANRI'ya göre kolaydır.
 Sizden her kim de TANRI'ya ve Elçi'sine itaat edip güzel ahlaklı amel işlerse, onun bağışını de iki kat veririz. Ona bol bir rızık da hazırlamışızdır.
 Peygamber hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer güzel ahlaklı olmak istiyorsanız, işveli konuşmayın. Kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit eder. Çok yakınlarınızla diyalogunuz dışında daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.
 İnanan, itaat eden, sadık, sabırlı, sadaka veren, ibadet eden, namuslarını koruyan, TANRI'yı anan kimseler; İşte TANRI bunlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
 TANRI ve Elçisi bir işe hüküm verdiği zaman, inananlar için, artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. TANRI'ya ve Elçisine başkaldırıp isyan eden kimse hiç şüphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur.
 TANRI'nın kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber’e bir güçlük (herhangi bir vebâl) yoktur. Ondan önce gelip geçen (Peygamberler) arasında da TANRI'nın âdeti böyle idi. TANRI'nın emri mutlaka yerine gelecek yazılmış bir kaderdir.
 Onlar ki TANRI'nın ayetlerini tebliğ ederler, TANRI'dan korkarlar, TANRI'dan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak TANRI yeter.
 Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından TANRI'yı vasıfları ile an!
 Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver!
 O gün insanlar o çağrıyı gerçek olarak işitirler. İşte bu, kabirlerden çıkış günüdür.
 Şüphesiz ki hayat veren de, ölümü veren de biziz. Dönüş de ancak bizedir.
 O gün yer üzerlerinden yarılır, (insanlar kabirlerinden) süratle çıkarlar. Onları böylece toplamak bizim için pek kolaydır.
 Biz onların neler demekte olduklarını çok iyi biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin. Onun için sen sadece benim tehdidimden korkacak olanlara Kitap ile öğüt ver.
 Elçi'm! Sen öğüt ver. Sahibinin nimeti sayesinde sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
 Yoksa onlar senin için: "Bu bir şairdir. Zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz." mu derler?
 De ki: Gözleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
 Bunu onlara akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudurlar?
 Yoksa: "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar biat etmezler.
 Eğer onlar doğru sözlü iseler, onun benzeri bir söz getirsinler!
 Onlar yaratıcısız mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratıcıları?
 Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır! Onlar düşünüp kesin olarak TANRI'ya inanmıyorlar.
 Yoksa Sahibinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olanlar onlar mıdır?
 Yoksa onların, üzerine çıkıp dinledikleri merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri apaçık bir delil getirsinler.
 Elçi'm! Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
 Yoksa gayba ait bilgiler yanlarında da onlar kendileri mi yazıyorlar?
 Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar inkâr edenlerdir.
 Yoksa onların TANRI'dan başka bir inandığı mı var? TANRI onların koşmakta oldukları ortaklardan uzaktır.
 Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: "Birbiri üzerine yığılmış buluttur." derler.
 Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları!
 O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez, onlara yardım da olunmaz.
 Ve o zulmedenlere şüphe yok ki bundan başka da azap vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
 Elçi'm! Sahibinin hükmüne sabret. Şüphesiz ki sen bizim himayemizde, gözetimimiz altındasın. Kalkarken Sahibini şükür ile an.
 Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de TANRI'yı vasıfları ile an.
 Onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp oraya yönelirler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: TANRI'nın nezdinde bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. TANRI mutlak geçimlik sahibidir.
 Hainler sana geldikleri zaman: "Senin TANRI'nın Elçisi olduğuna şahitlik ederiz." derler. TANRI, senin gerçekten Elçisi olduğunu çok iyi bilir. Ve TANRI, hainlerin yalancı olduklarına da şahitlik ediyor.
 Yeminlerini kendilerine bir kalkan yaptılar. TANRI'nın yoluna engel oldular. Gerçekten onlar çok kötü bir şey yapıyorlar.
 Çünkü onlar, inanca girdiler, sonra inanmayan oldular. Bunun üzerine kalpleri mühürlendi de, onlar artık anlamaz bir toplum oldular.
 Sen o hainleri gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. TANRI kahretsin onları! Hak'tan nasıl çevriliyorlar?
 Onlara: "Geliniz, TANRI'nın Elçisi sizin için af dilesin!" denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
 Onlara (TANRI'dan) af dilesen de dilemesen de onlar için birdir. TANRI onları aslâ bağışlamayacaktır. Çünkü TANRI kötü ahlaklılar topluluğunu doğru yola iletmez.
 Onlar: "TANRI'nın Peygamber'inin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri TANRI'nındır, fakat hainler bunu anlamazlar.
 Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına ant olsun!
 Elçi'm! Ant olsun ki sen Sahibinin nimeti sayesinde mecnun değilsin.
 Senin için tükenmeyen bir mükâfat var.
 Ve sen hiç şüphesiz ki büyük bir ahlâka sahipsin.
 Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
 Hanginizin aklından zoru olduğunu.
 Doğrusu senin Sahibin, yolundan sapanları çok iyi bilir. Doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
 O halde (hakikatı) yalan sayanlara boyun eğme!
 Onlar senin yumuşak ve müsamahalı davranmanı isterler ki, kendileri de sana yumuşak davransınlar.
 Elçi'm! Sakın itaat (ve iltifat) etme, alabildiğine yemin eden aşağılığa.
 Daima kusur arayıp kınayana, söz götürüp getirene.
 İyiliği engelleyen, haddi aşan günahkâra.
 Kaba ve sert, bütün bunlardan sonra soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine.
 Çok mal ve evlatları var diye.
 Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masallarıdır!" der.
 Biz yakında onun burnuna damga vurup işaretleyeceğiz.
 Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz?
 Yoksa size ait bir kitap var da ondan mı okuyorsunuz?
 O kitapta: "Beğendiğiniz her şey sizindir." diye mi yazılı?
 Yoksa: "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir." diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
 Sor bakalım onlara, hangisi bunu üzerine alıyor?
 Yoksa onların ortakları mı var? Sözlerinde doğru iseler, hadi ortaklarını da getirsinler!
 O gün baldırlar açılır ve secdeye davet edilirler, fakat güç getiremezler.
 Gözleri dönmüş olarak yüzlerini horlanma bürür. Halbuki onlar sapasağlam iken de secde etmeye davet ediliyorlardı.
 Bu sözü yalan sayanlarla beni baş başa bırak! Biz onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
 Yoksa gayb (bilgisi) onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
 Elçi'm! Sen Sahibinin hükmünü sabırla bekle! Balığın arkadaşı Yunus gibi olma. Hani o dertli dertli Sahibine yakarmıştı.
 Şayet Sahibinden ona bir lütuf nimeti erişmemiş olsaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
 Fakat Sahibi onu seçti ve onu güzel ahlaklılardan kıldı.
 O inanmayanlar hakkı işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi ve: "O bir delidir." diyorlardı.
 Halbuki o Kitap âlemler için bir öğüttür.
  Yüzüstü tökezleyerek yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa dosdoğru yolda düzgün yürüyen mi?
 De ki: "Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren TANRI'dır. Ne az şükrediyorsunuz!"
 De ki: "Sizi yeryüzünde yaratıp öteye beriye yayan TANRI'dır. Ve siz TANRI'nın huzurunda toplanacaksınız."
 De ki: "Söyler misiniz? Eğer TANRI beni ve benimle beraber olanları öldürürse veya bize merhamet ederse, inanmayanları acı azaptan kim kurtarabilir?"
 De ki: "TANRI rahmet sahibidir. Biz TANRI'ya inandık ve TANRI'ya güvendik. Kimin apaçık sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz!"
 Elçi'm! De ki: "Ben ancak Sahibime dua ederim ve TANRI'ya hiçbir şeyi ortak koşmam."
 De ki: "Şüphesiz ki ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da gücü yeten değilim."
 De ki: "Doğrusu hiç kimse beni TANRI'dan kurtaramaz ve ben TANRI'dan başka bir sığınak da bulamam."
 Benim yaptığım sadece TANRI katından olanı, TANRI'nın gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim TANRI'ya ve Peygamber'ine isyan ederse, ona içinde ebedî kalacakları Cehennem ateşi vardır.
 Ben onlara mühlet veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım kuvvetlidir.  Şu da gerçek ki, güzel ahlaklılar için Sahipleri katında Naîm Cennetleri vardır.
 Teslimiyet gösterenleri biz suçlular gibi tutar mıyız hiç?
 Şüphesiz ki gündüzün yoğun dönemlerinde gece kalkıp ibadet etmek daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.
Çünkü gündüz vakti seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.
 De ki; "Eğer inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan o günden nasıl korunacaksınız"?
 O günün şiddetinden gök yarılır, TANRI'nın vaadi mutlaka yerine gelir.
 Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Sahibine varan bir yol tutar.
 Dönüp dolaşan (döndürümlü olan) göğe ant olsun ki!
 Ve yarılan yere ant olsun ki!
 Şüphesiz ki bu Kitap (hak ile batılı) ayıran bir sözdür.
 O asla bir eğlence değildir.
 Onlar (onu iptal etmek için) bir tuzak kuruyorlar.
 Ben de bir tuzak kurmaktayım, (hilelerine karşılık vereceğim).
 Hele sen o inanmayanlara mühlet ver, (onları biraz kendi hallerine bırak!).
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
KAYNAK 2
             -Genel-
Mutlak yaratan Sahibine şükret. Oku!
 TANRI, insanı kan pıhtısından yarattı.
 Oku! Sahibin sonsuz lütuf sahibidir.
 TANRI ki, kalemle (yazı yazmayı) öğretti.
 İnsana bilmediğini TANRI öğretti.
 Gerçek şu ki, insan azgınlık eder.
 Kendini zengin (kendi kendine yeterli) gördüğü için.
 Şüphesiz ki dönüş Sahibinedir.
Men edeni gördün mü?
 Namaz kılarken bir kulu.
 Gördün mü? Ya o kul doğru yolda ise?
 Veya güzel ahlakı emrediyorsa?
 Gördün mü? O (meneden, Peygamber'i) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa?
 TANRI'nın daima kendini görmekte olduğunu bilmiyor mu o?
 Hayır! Eğer bundan vazgeçmezse, yemin olsun ki onu perçeminden tutup sürükleriz.
 Yalancı, günahkâr perçeminden!
 O hemen gidip meclisini (taraftarlarını) çağırsın.
 Biz de zebanileri çağıracağız.
 Hayır! Ona itaat etme, Sahibine secde et ve yaklaş!
 Geçmiş kitap halkından ve inanmayanlardan inkâr edenler, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürlerinden) ayrılacak değillerdi.
 (O apaçık delil) TANRI tarafından gönderilmiş, tertemiz sayfaları okuyan bir Peygamberdir.
 O sayfalarda en doğru hükümler vardır.
 Kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.
 Oysa kendilerine, dini yalnız TANRI'ya adayarak, TANRI'yı Yegane anarak, TANRI'ya kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilmişti. Bu dimdik ayakta duran bir dindir.
 Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, insanların faydasına olan teknolojide, TANRI'nın gökten su indirip onunla ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârların değişik yönlerden esmesinde ve yer ile gök arasında emre boyun eğmiş bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır.
 Aktığı zaman yıldıza ant olsun ki!
 Arkadaşınız sapmamış ve azmamıştır.
 O kendiliğinden konuşmamaktadır.
 Onun konuşması, ancak kendisine iletilen bildirimden başka bir şey değildir.
 Ona üstün bir güç sahibi olan (Cebrail) öğretti.
 O (melek) akıl sahibidir. Gerçek görünümü ile göründü.
 Ve o, en yüksek bir ufukta idi.
 Sonra (Peygamber'e) yaklaştı, derken sarktı.
 İki yay kadar, yahut daha da yakın oldu.
 O anda TANRI'nın kuluna bildireceğini iletti.
 Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı.
 Şimdi siz, onun gördükleri hakkında tartışacak mısınız?
 Ant olsun ki, onu başka bir defa daha gördü.
 TANRI'ya en çok yaklaşacağı, en büyük sırların tutulduğu odaya ulaşmak için perdeleri geçerken.
 Me'vâ Cenneti de onun yanındadır.
 O hoş zaman da perde örtüldü ve odaya girdi.
 Peygamber'in gözü kaymadı ve aldanmadı.
 Ant olsun ki o, Sahibinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.
 Yoksa insan, her umduğu şeye sahip mi olacak?
 Ahiret de dünya da TANRI'nındır.
Gökyüzünde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir fayda sağlamaz. Ancak ki TANRI istediğine ve razı olduğuna izin verdikten sonra olsun!
 Ahirete inanmayanlar meleklere dişi adı takarlar.
 Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyarlar. Zan ise hiç şüphesiz ki hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
 Bizim indirdiğimize iltifat etmeyen ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.
 Onların ilimden erebildikleri gaye işte budur. Şüphesiz ki Sahibin, yolundan sapanları en iyi bilendir. TANRI, hakka ulaşanı da en iyi bilir.
 Onlar ki günahın büyüklerinden ve hayâsızlıklardan kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar işleyebilirler. Şüphesiz ki Sahibinin affı geniştir. Sizi daha topraktan yarattığı zaman ve henüz analarınızın karınlarında ceninler halinde iken sizi en iyi bilen TANRI'dır. Kendinizi beğenip temize çıkarmayın. Çünkü TANRI, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
 Gördün mü o yüz çevireni?
 Azıcık verip, sonra vermemekte direneni?
 Gaybın bilgisi onun yanındadır da, o kendisi mi görüyor?
 Yoksa kendisine haber verilmedi mi Musa'nın hikayelerinde olanlar?
 Ve vazifesini tamamen ifa eden İbrahim'inkinde olanlar?
 Ki, gerçekten hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
 Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası yoktur.
 Ve çalışması ileride görülecektir.
 Daha sonra da onun karşılığı tam olarak verilecektir.
 Ve şüphesiz ki en son varış ancak Sahibinedir.
 Güldüren de ağlatan da TANRI'dır.
 Öldüren de dirilten de TANRI'dır.
 Doğrusu TANRI yarattı iki çifti; erkeği ve dişiyi.
 (Rahme) atıldığı zaman meni'den.
 Şüphesiz ki birdaha diriltmek de TANRI'ya âittir.
 Zengin eden de sermaye veren de TANRI'dır.
 Şi'râ yıldızının Sahibi de şüphesiz TANRI'dır.
 Birinci Âd halkını TANRI helâk etti.
 Semud'u da TANRI helâk etti ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
 Daha önce de Nuh halkını da helâk etti. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın idiler.
 Altüst olmuş şehirleri de TANRI böyle yaptı.
 Onların başına getireceğini getirdi.
 Öyleyken Sahibinin hangi nimetinden şüphe ediyorsun?
 İşte bu, ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
 Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.
 Onu TANRI'dan başka açığa çıkaracak yoktur.
 Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?
 Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz!
 Ve siz olacakları beklemeden oyalanmaktasınız!
 Artık TANRI'ya secde edin ve TANRI'ya kulluk edin!
 Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı.
 Onlar bir mucize görseler, hemen yüz çevirirler ve: "Eskiden beri devam eden bir büyüdür." derler. Yalanladılar ve kendi isteklerine uydular. Halbuki her iş kararlaşmıştır.
 Ant olsun ki, onları bu hallerden vazgeçirecek nice mühim haberler gelmiştir.
 O haberlerde ilim ve sırrın en üstünü vardır. Fakat uyarılar asla fayda vermiyor.
 O halde sen de onlardan yüz çevir. O çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;
 Gözleri dalgın dalgın (horlanma ve dehşet içinde), tıpkı etrafa yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
 Kendilerini çağırana doğru koşarlar. İnanmayanlar ise: "Bu çetin bir gündür!" derler.
 Ant olsun ki biz Kitabı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Sizin inanmayanlarınız onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa kitaplarda sizin için bir kurtuluş belgesi mi var?
 Yoksa: "Biz intikam almaya gücü yeten bir topluluğuz." mu diyorlar?
 O grup yakında bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.
 Kıyamet onlara vaat edilen asıl saattir. O saat cidden çok feci ve çok acıdır.
 Şüphesiz ki suçlular bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
 O gün yüzükoyun ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın!"
 Biz her şeyi bir kader ile yarattık.
 Bizim buyruğumuz göz kırpması gibi bir andır.
 Ant olsun ki biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Öğüt alan yok mudur?
 İnsanların yaptıkları amel defterlerinde mevcuttur.
 Küçük büyük her şey satır satır yazılıdır.
 Güzel ahlaklılar cennetlerde ve ırmakların kenarındadırlar.
 Onlar doğruluk ve içten bağlılık  makamında, mutlak "kudret ve kuvvet" sahibi hükümdarın huzurundadırlar.
 O günde inananları önlerinden ve sağlarından nurlarını koşarken görürsün. Onlara: "Müjde! Bugün altlarından ırmaklar akan ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir. İşte büyük kurtuluş budur!" denilir.
 O gün ki; hainler, inananlara: ‘Bize bakınız, nurunuzdan alalım!' diyeceklerdir. Onlara: ‘Dönün ardınıza da bir nur arayın!' denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.
 Hainler inananlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. İnananlar da derler ki: "Evet ama, siz kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, şüpheye düştünüz, kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) sizi TANRI hakkında bile aldattı. Nihayet TANRI'nın emri gelip çattı."
Bugün artık sizden de inkâr edenlerden de fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin lâyığınız. O ne kötü bir dönüş yeridir!
 İnananların TANRI'yı anma ve TANRI'dan inen gerçek için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı hâlâ gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Zaten onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kötü ahlaklılardır.
 İyi bilin ki TANRI, ölümünden sonra yeryüzünü diriltiyor. Aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.
 TANRI'ya ve Peygamberlerine biat edenler, işte onlar Sahipleri katında sadıklar ve şehitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnanmayıp da ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da Cehennem halkıdırlar.
 İyi bilin ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süstür. Aranızda öğünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği şeyler ekicilerin hoşuna gider. Sonra o bitki kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çer çöp olur. İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli azap, inananlar için ise, TANRI'nın affı ve rızası vardır. Dünya hayatı insanı oyalayan aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.
 Kullar! Sahibiniz tarafından bağışlanmaya; TANRI'ya ve Peygamber'ine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle gök arası kadar olan cennete koşun! Bu TANRI'nın lütuf ve ikramıdır, kime isterse ona verir. TANRI mutlak lütuf sahibidir.
 Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu TANRI'ya göre kolaydır.
 Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve TANRI'nın size verdikleri ile sevinip şımarmamanız içindir. Çünkü TANRI kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
 Onlar cimrilik ederler, insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki TANRI mutlak değer sahibidir, şükre lâyıktır.
 TANRI'ya ve Peygamber'ine muhalefette bulunanlar, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Halbuki biz apaçık âyetler indirmişizdir. İnanmayanlar için alçaltıcı bir azap vardır.
 O gün TANRI onların hepsini huzurunda topladığı gün, yaptıklarını kendilerine haber verecektir. TANRI onları bir bir saymıştır, onlar ise unutmuşlardır. TANRI her şeye şahittir.
 İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, yaratılmışları TANRI'ya eş tutarlar ve onları TANRI'yı sever gibi severler. Biat edenlerin TANRI'ya sevgileri ise çok daha kuvvetlidir. O zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin TANRI'ya ait olduğunu ve gerçekten TANRI'nın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!
 O zaman küfür öncüleri azabı görünce kendilerine uyanlardan hızla uzaklaşıp giderler ve aralarındaki bütün bağlar kopar.
 Onlara uyup arkalarından gidenler: “Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!” derler. Böylece TANRI onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar Cehennemden çıkmayacaklardır.
 Peygamber, Sahibinden kendisine indirilene biat etti, inananlarda. Hepsi TANRI'ya, Peygamberlerine biat ettiler, Meleklerine ve Kitaplarına inandılar. “TANRI'nın Peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız. İşittik ve itaat ettik. Dönüş Sahibimizedir derler.
 TANRI hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir yük yüklemez. İyilikte kötülükte kendinedir. Hep beraber söyleyin ki; "Sahibimiz! unutacak veya yanılacak olursak bizi hesaba çekme! Sahibimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Bizi affet, bize acı! Bizim taptığımızsın. Zalimlere karşı bize yardım et.
Sahibimiz! Bize sabır ver! Ayaklarımıza, vücudumuza güç ver! İnanmayanlara karşı bize yardım et!
Söyleyin ki: “Mutlak mülk Sahibi TANRI'm! Mülkü kime istersen ona verirsin, kimden istersen ondan alırsın. Kime istersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime istersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Mutlak durum  Sahibi, her şeye gücü yetensin.”
 “Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. İstediğine hesapsız bağışlarsın.”
 Ant olsun ki TANRI'nın Elçisi sizin için, TANRI'ya ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve TANRI'yı çok anan kimseler için güzel bir numunedir.  Peygamber! TANRI'dan kork, inanmayanlara ve hainlere itaat etme! Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibi, hükmünde "ilim ve giz" sahibidir.
 O Peygamber müminlere öz nefislerinden daha iyidir, canlarından da ileridir. Eşleri ise inananların anneleridir. Akraba olanlar, TANRI'nın kitabında (miras hususunda) birbirlerine diğer inananlardan ve sığınmışlardan daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız hariçtir. Bunlar Kitap’ta yazılıdır.
 Hatırla o zamanı ki, biz Peygamberlerden kesin söz almıştık. Elçi'm! Muhammed'den de, Nuh’dan da, İbrahim’den de, Musa’dan da, Meryem oğlu İsa’dan da pek sağlam bir söz aldık.
 TANRI sadıklara sadakatlerinden sormak için bunu yaptı. İnanmayanlar için de çok acıklı bir azap hazırladı.
 Sahibinden sana bildirilene uy! Şüphesiz ki TANRI bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
 TANRI'ya güven. Vekil olarak TANRI yeter.
 İnananlar içinde öyle erler vardır ki, TANRI'ya vermiş oldukları ant'a sadakat gösterirler, onlardan kimi bu uğurda canını feda etti, kimi de bu daveti beklemektedir. Ant'larını hiç değiştirmemişlerdir.
 Ki TANRI sadakat gösterenleri sadakatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, hainlere de isterse azap etsin veya tövbelerini kabul buyursun. Şüphesiz ki TANRI mutlak "adalet ve merhamet" sahibidir.
TANRI'nın indirdiği Kitap’tan bir şeyi gizleyenler ve onu satanlar var ya, işte onların karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Hesap günü TANRI onlarla konuşmaz, onları temize de çıkarmaz. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.
 Onlar hakkı verip sapıklığı, bağışlanmayı bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!
 O azabın sebebi, TANRI'nın Kitab’ı hak olarak indirmesidir. (Buna rağmen) Kitap’da ayrılığa düşenler, derin bir anlaşmazlık içindedirler.
TANRI güç olarak Peygamberlerden kimini kiminden üstün kılmıştır. TANRI onlardan bazılarının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da açık mucizeler verdik ve onu kudsî ruhla destekledik. TANRI isteseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilâfa düştüler. Kimileri inandı, kimileri de küfre saptı. TANRI'nın emri haktır.
 TANRI'nın kendisine kitap, hüküm ve Peygamberlik verdiği kimsenin, insanlara: “TANRI'yı bırakıp da bana kul olun!” demesi mümkün değildir. Fakat o: “Kitabı okuduğunuza ve öğrettiğinize göre TANRI'ya ulaşın" der.
 Size Melekleri ve Peygamberleri Sahipler edinmenizi de emretmez. Hiç inanan olduktan sonra size küfrü emreder mi?
 TANRI vaktiyle Peygamberlerden kesin söz almıştı: “ Size kitap ve sır verdim. Sizde olan o kitap ve sırrı tasdik edip doğrulayan bir Peygamber gelecek. Ona mutlaka yardımda bulunacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi?” demişti. Onlar da: “Kabul ettik.” demişlerdi. TANRI da: “O halde şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım.” buyurmuştu.
 Bundan sonra artık kim yüz çevirirse o kötü ahlaklıdır.
 TANRI kendisine hükümranlık verdi diye, Sahibi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut’u) duymadın mı? İşte o zaman İbrahim: “Benim Sahibim diriltir ve öldürür.” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm.” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki TANRI güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. TANRI zalimleri doğru yola iletmez.
 İbrahim de bir zaman: “Sahibim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Sahibi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat kalbim kuvvet bulsun” dedi. Bunun üzerine TANRI “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler.TANRI gizine akıl ermeyendir.
 Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki; TANRI'ya, Ahirete, Meleklere, Kitab’a, Peygamberlere inanır. TANRI sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara, ihtiyaçlılara, yolda kalmışlara maldan verir. Namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sadık olanlar bunlardır.
İnsanlardan öyleleri vardır ki ; Sahibimiz! Bize dünyada ver.” derler. Böyle isteyenlerin ahiretten hiçbir nasibi yoktur.
 Onlardan bir kısmı da: “Sahibimiz! Bize dünyada iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi Cehennem azabından koru.” derler.
 İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır. TANRI hesabı çabuk görendir.
 İnsanlardan öyleleri de vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri söz senin hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) TANRI'yı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır.
 O yanından ayrıldığında (iş başına geçip idareci olduğunda) yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekonomiyi ve nesli helâk etmeye çalışır. TANRI fesadı sevmez.
 Böylesine: “TANRI'dan kork!” denilince, benlik ve gururu kendisini günaha sürükler. Ona Cehennem yeter. O ne kötü yataktır!
 TANRI Yegane olduğuna şahitlik etmiştir. Melekler ve Adaleti yerine getiren ilim sahipleri TANRI'nın Yegane olduğuna şahitlik ettiler.
 İnsanlardan öyleleri var ki TANRI'nın hoşnutluğunu dileyerek nefsini satar. TANRI ise kullarına karşı çok merhametlidir.
 Dine gönülden bağlı olanlar “Sahibimiz! Biz şüphesiz ki inandık, günahlarımıza af bağışla ve bizi ateş azabından koru!” derler.
 (Onlar) sabredenler, sadıklar, huzurunda gönülden boyun bükenler, TANRI yolunda harcayanlar ve seher vaktinde ibadet edip af dilenenlerdir.
  İnanmayanlar ki; eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileri ile konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, TANRI istemedikçe yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
 Kendilerine bir ayet (mucize) gelirse, mutlaka TANRI'ya biat edeceklerine dair yeminler ederler. De ki: “Ayetler (mucizeler) ancak TANRI katındadır.” Onlara ayet (mucize) gelse de biat etmeyeceklerinin farkında değil misin?
 Yine TANRI'ya inanmadıkları ilk durumdaki gibi, onların kalplerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve bırakırız onları, şaşkın olarak azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.
Elçi! TANRI'nın ayetlerini inkâr edenlere, haksız yere Peygamberlerini öldürenlere ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele!
 Onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
 Hiçbir şüphe olmayan hesap gününde onları topladığımız ve herkesin kazandığı kendilerine tamamen ödenip hiç kimseye haksızlık edilmediği zaman halleri nice olur?
  İnsanlardan bir takımı “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?” diyecekler. De ki: Doğu da batı da TANRI'nındır. TANRI kimi isterse onu doğru yola iletir.
 TANRI'nın boyası ile boyanın. TANRI'nın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Bizler ancak TANRI'ya kulluk ederiz.
 Elçi'm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden dileyenin , dua ettiğinde duasını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim davetime uysunlar ve bana biat etsinler ki doğru yolu bulsunlar.
 TANRI kendilerine kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz.” diye söz almıştı. Onlar ise bunu arkalarına attılar ve az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kötü!
 O yaptıkları ile sevinen ve yapmadıkları ile de övülmeyi sevenleri sakın azaptan kurtulacak sanma! Onlar için elem verici bir azap vardır.
 Kitabı elleriyle yazıp da, sonra: “Bu TANRI katındandır.” diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdıklarından ötürü vay haline onların! Kazandıkları vebalden ötürü vay haline onların!
 Bilmeyen (cahil inanmayan)ler: “TANRI bizimle konuşmalı ya da bize bir mucize gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri açıkladık.
 Onlar kitabı gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer o, TANRI'dan başkası tarafından indirilseydi, içinde birbirini tutmayan birçok şeyler bulurlardı.
 İyi bilin ki onlar, içlerindekini TANRI'dan gizlemek için göğüslerini çevirdiler. Bilin ki , TANRI göğüslerin özünü bilendir.
 Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların geçimi TANRI'ya aittir. TANRI o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı yeri bilir.
 TANRI ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Bundan evvel Arş’ı su üzerinde idi. Hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için. Ant olsun ki: “Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz.” desen, onlar inanmazlar.
 Ant olsun ki biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek: “Onu alıkoyan nedir?” derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, bir daha geri döndürülmez. Alaya aldıkları şey de onları çepeçevre kuşatır.
 Ant olsun ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da ondan çekip alsak, o hemen ümitsizliğe düşer ve nankör olur.
 Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak: “Kötülükler benden gitti.” der, şımarır ve öğünür.
 Ancak sabredip de güzel ahlaklı ameller işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
 Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse, hemen onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber’e veya emir sahiplerine iletselerdi, onlardan hüküm çıkarmaya gücü yetenler onu bilirlerdi. TANRI'nın üzerinizdeki lütfu olmasaydı azınız hariç, şeytana uyar giderdiniz.
 Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona da o işten ötürü bir pay vardır. Kim de kötü bir işte aracılık ederse, o kötülükten kendisine bir günah payı vardır. TANRI her şeyi gözetir.
 Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin. Şüphesiz ki TANRI her şeyi hesap edendir.
 TANRI Yeganedir. Geleceğinde şüphe olmayan hesap günü, sizi mutlaka toplayacaktır. TANRI mutlak doğru sahibidir.
 Size ne oluyor ki, hainler hakkında ikiye ayrılıyorsunuz. TANRI onları kendi ettiklerinden dolayı baş aşağı etmiştir. TANRI'nın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? TANRI'nın saptırdığı kimseye sen asla yol bulamazsın!
 Sahibin değer ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir topluluğun soyundan meydana getirdiği gibi, isterse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize istediği bir milleti getirir.
 Size vaat edilen mutlaka gelecektir. Siz onun önüne geçemezsiniz.
 Cehaletleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve TANRI'ya iftira ederek, kendilerine verdiği rızkı haram kılanlar, muhakkak ki hüsrana uğramışlardır. Onlar doğru yoldan sapmışlardır. Doğru yola ulaşacak da değillerdir.
 İnanmayanlar kendi küfürlerine bizzat kendileri şahit olup dururlarken, TANRI'nın ibadethanelerini imar etme yetkileri yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar ateş içinde ebedî kalacaklardır.
 TANRI'nın ibadethanelerini ancak TANRI'ya ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekât veren ve TANRI'dan başkasından korkmayanlar imar eder. Doğru yolda olanlar bu kimselerdir.
 Biat edenler, göç edenler, mallarıyla canlarıyla TANRI yolunda savaşanlar, TANRI katında büyük dereceye sahiptirler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.
 Sahipleri onları kendi katından bir rahmet ve hoşnutluk ile içinde tükenmez nimetler bulunan Cennetlerle müjdeler.
 Onlar orada ebedî kalacaklardır. Hiç şüphesiz ki TANRI katında büyük bir mükâfat vardır.
İnanmayanlar TANRI'nın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar. Halbuki onlar hoşlanmasalar da TANRI nurunu mutlaka tamamlayacaktır.
 Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber’ini doğru yol ve hak din ile gönderen TANRI'dır. İsterse inanmayanlar hoşlanmasınlar.
 Çardaklı ve çardaksız cennet gibi üzüm bağlarını, tatları ve yemişleri çeşit çeşit meyveleri, birbirine hem benzer hem de benzemez bir halde meydana getiren hep TANRI'dır. Her biri mahsül verdiği zaman ürününden yiyin. Hasat zamanı devşirildiği gün ve toplandığı gün de hakkını verin. İsraf etmeyin. Çünkü TANRI israf edenleri sevmez.
 Hayvanları ve onlardan faydalanmamızı yaratan TANRI'dır. TANRI'nın size bağışladığından yiyin, şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.
 Sadaka vermek hususunda gönülden davranan inananları ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, TANRI işte onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acıklı bir azap vardır.
 Elçi! Onlar için ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de TANRI onlara asla af bağışlamayacaktır. Bu, onların TANRI'yı ve Peygamber’ini inkâr etmelerinden ötürüdür. Çünkü TANRI, kötü ahlaklıları doğru yola iletmez.
 Zarar vermek, inkâr etmek, inananların arasına ayrılık sokmak ve daha önce TANRI ve Elçisine karşı savaşmış olan adamın gelmesini beklemek için bir zarar mescidi kuranlar var ya: “Bizim iyilikten başka bir niyetimiz yoktu.” diye mutlaka yemin ederler. Halbuki TANRI onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
 Binasını TANRI korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasını çökecek bir yar kıyısına kurup da onunla birlikte kendisi de Cehennem ateşine yuvarlanıp giden kimse mi hayırlıdır? TANRI zalimleri doğru yola iletmez.
 Yapmış oldukları binaları, kalpleri parçalanıncaya kadar, yüreklerinde devamlı olarak bir kuşku ve ızdırap kaynağı olarak kalacaktır. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir, hükmünde giz sahibidir.
 TANRI'ya tövbe edenler, ibadet edenler, şükredenler, oruç tutanlar, rüku ve secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar ve TANRI'nın hududunu koruyanlar var ya, işte bu kimseleri "inananları" müjdele!
 Cehennem halkı oldukları onlara apaçık belli olduktan sonra, akraba bile olsalar, inanmayanlar için af dilemek Peygamber’e ve inananlara yaraşmaz.
 İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Küfründe ısrar edince ondan uzaklaştı. İbrahim gerçekten çok içli ve yumuşak huylu idi.
 TANRI bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınmaları gereken şeyleri kendilerine açıklamadıkça onları dalâlete düşürecek değildir. Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibidir.
 Göklerin ve yerin mülkü (hükmü) TANRI'nındır. Diriltir ve öldürür. Sizin için TANRI'dan başka ne bir dost ne de bir yardım eden yoktur.
 Onların TANRI yolunda harcadıkları az ve çok her şey, yürüdükleri her yol, mutlaka hesaplarına yazılır. Ki TANRI onları, yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın.
 Sizden önceki asırlarda erdemli kimselerin yeryüzünde bozgunculuğu önlemeye çalışmaları gerekmez miydi? Ancak onlar arasından kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı. Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten onlar günahkâr idiler.
 Halkı ıslah olmuş kimseler olsaydı, Sahibin o memleketleri haksız yere helâk edecek değildi.
Sahibin isteseydi insanları bir ümmet yapardı, fakat onlar hâlâ ayrılıktadırlar.
 Ancak Sahibinin rahmetine ulaşmış olanlar müstesnadır. Aslında onları bunun için yaratmıştır. Ant olsun: “Sahibinin, ben Cehennemi cinlerle ve insanlarla dolduracağım!” sözü tamamen yerine gelmiştir.
 İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler: Keşke inanan olaymışlar!
 Bırak onları, yesinler, arzu, boş emeller onları oyalayadursun. Yakında bilecekler!
 Biz hiçbir memleketi yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın.
 Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de ondan geri kalır.
 Dediler ki: “Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka cinlenmiş (delirmiş)sin.”
 “Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil misin?”
 Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez.
 Bir doğru yol rehberi olan Kitabı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.
 Ant olsun ki senden önceki milletler arasında da Elçiler gönderildi.
 Onlara herhangi bir Peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ederlerdi.
 İşte böylece biz onu (inkârı) suçluların kalplerine sokarız.
 Kendilerinden öncekilerin başlarına gelenler geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar.
 Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yukarı çıksalar,
 Yine de: “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülendik.” derlerdi.
 Ant olsun ki biz gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsledik.
 Ve biz onu lanetlenmiş her şeytandan koruduk.
 Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş şûlesi yetişip kovalar.
 Yeri döşeyip yaydık. Orada sabit dağlar yerleştirdik. Yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
 Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz varlıklar için geçimlikler yarattık.
 Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli ölçüye göre indiririz.
 Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirdik, onunla sizi suladık. Yoksa o suyu siz depolayamazdınız.
 Doğrusu biz hem diriltir hem de öldürürüz. Ve ancak biziz hepsine vâris olanlar.
 Ant olsun ki biz sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
 Şüphesiz ki Sahibin onları toplayacaktır. Çünkü TANRI mutlak hak sahibidir, vaadi mutlaka gerçektir.
 Ant olsun ki biz insanı pişmiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattık.
 Cinleri de daha önce şiddetli ateş alevinden yarattık.
 “Benim temiz kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan azgınlar bunun dışındadır.”
 Cehennem onların hepsine vaat olunan yerdir.
 O Cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan bir kısmı taksim olunmuştur.
 Güzel ahlaklılar Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
 “Esenlikle ve korkusuz korkusuz oraya girin!”
 Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Artık onlar dostlar olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
 Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.
 Elçi'm! Kullarıma benim mutlak bağışlayan ve mutlak merhamet sahibi olduğumu haber ver.
 Fakat benim azabım da çok acıklı bir azaptır.
 TANRI ne indireceğini pek iyi bildiği halde, biz bir ayeti başka bir ayetin yerine getirdiğimiz zaman: “Sen ancak iftiracısın.” derler. Hayır! Onların çoğu bilmezler.
 De ki: “Onu Cebrail, Sahibinden sana hak olarak indirdi ki, inananlara sebat versin, inananlar için bir doğru yol ve müjde olsun.”
 Yalanı ancak TANRI'nın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.
 Gönlü inançlı olduğu halde, işkence gören kimse hariç, kim inandıktan sonra TANRI'yı inkâr eder ve gönlünü küfre açarsa; onların üzerine TANRI'dan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.
 Bu da onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve TANRI'nın da inkâr eden topluluğu doğru yola erdirmemesinden ötürüdür.
 İşte onlar TANRI'nın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir ve onlar gafillerin ta kendileridir.
 Hiç şüphesiz ki onlar ahirette hüsrana uğrayacaklardır.
 Sonra Sahibin işkenceye uğratılıp eziyet edildikten sonra göç edip, ardından da sabrederek savaşanlarla beraberdir. Sahibin şüphesiz ki bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
 O gün herkes gelir, kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
 TANRI emniyet ve huzur içinde olan bir şehri misal verir ki, oraya her taraftan bolca rızık geliyordu. Fakat onlar TANRI'nın nimetlerine nankörlük ettiler. Bu yüzden yapmakta oldukları şeylere karşılık, TANRI onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı.
 Ant olsun ki onlara kendi içlerinden bir Peygamber gelmişti de onu yalanladılar. Onlar zulümlerine devam ederlerken kendilerini azap yakalayıverdi.
 Elçi'm! De ki: “Size amelce en çok ziyana uğrayanı bildireyim mi?”
 “Onlar ki dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar iyi yaptıklarını sanıyorlardı.”
 İşte onlar Sahibinin ayetlerini ve Sahiplerine kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. Hesap günü biz onlar için terazi kurmayız. Onlara hiç değer vermeyiz.
 İşte onların cezası Cehennemdir. Çünkü inanmamışlardır, ayetlerimi ve Peygamberleri alaya almışlardır.
 Biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenlere gelince, onlar için konak olarak Firdevs Cennetleri vardır.
 Orada ebedî kalacaklardır, oradan ayrılıp başka bir yere gitmek istemezler.
 De ki: “Sahibimin sözleri için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi Sahibimin sözleri bitmeden önce denizler tükenir.”
 Ayetlerimiz kendilerine açık açık okunduğu zaman inanmayanlar, inananlara: “Bu iki topluluktan hangisinin mevki ve makamı daha hayırlı, meclis ve topluluğu daha güzeldir?” dediler.
 Halbuki biz bunlardan önce, malca ve gösteriş bakımından güzel olan nice nesiller helâk ettik.
 De ki: “Kim sapıklık içinde ise, TANRI onun günlerini uzattıkça uzatsın! Nihayet kendilerine vaat edilen azabı, ya da kıyamet gününü gördükleri zaman, kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha zayıf olduğunu bileceklerdir!”
 TANRI doğru yolda bulunanların doğrusunu artırır. Baki kalacak güzel ahlaklı ameller, Sahibinin katında hem sevap olarak daha iyidir, hem de netice olarak daha hayırlıdır.
 Elçi'm! Ayetlerimizi inkâr eden ve: “Bana elbette mal ve evlat verilecektir.” diyen adamı gördün mü?
 O gaybı mı biliyor, yoksa TANRI katından bir söz mü almıştır?
 Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
 Onun dediğine biz vâris oluruz ve o bize bir başına yapayalnız gelir.
 Onlar kendilerine kuvvet ve itibar kazandırsın diye TANRI'yı bırakarak putlar edindiler.
 Hayır, hayır! Taptıkları putlar onların tapınmalarını tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklardır.
 Görmedin mi? Biz şeytanları inanmayanların üzerine salarız da, onları kışkırttıkça kışkırtırlar.
 Şu halde onlar hakkında acele etme! Biz onların (günlerini) saydıkça sayıyoruz.
 Güzel ahlaklıları o gün TANRI'nın huzurunda misafirliğe gelmiş konuklar olarak toplarız.
 Suçluları da susamış olarak Cehenneme süreriz.
 TANRI'nın huzurunda söz ve izin alandan başkasının şefaate gücü yetmez (izin verilmez).
İncili değiştirenler TANRI çocuk edindi dediler.
 Ant olsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
 Bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti.
 Mutlak bağışlayan TANRI'ya çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.
 Halbuki TANRI'ya çocuk edinmek asla yakışmaz.
 Göklerde ve yerde olan herkes Mutlak yaratana birer kul olarak gelirler.
 TANRI onların hepsini kuşatmış ve sayılarını tespit etmiştir.
 Onlardan her biri hesap gününde birer birer TANRI'nın huzuruna gelirler.
 İnanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler için TANRI bir sevgi ortaya çıkaracaktır.
 Elçi'm! Biz Kitabı senin dilinle indirerek kolaylaştırdık ki, onunla güzel ahlaklıları müjdeleyesin ve onunla inatçı bir topluluğu uyarasın.
 Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini hissediyor veya bir ses işitiyor musun?
 Elçi'm! Biz sana bu Kitabı sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
 Ancak TANRI'dan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.
 Yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından indirilmiştir.
 TANRI, Arş üzerinde hükümran oldu.
 Göklerde ve yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar yalnız TANRI'nındır.
 Sen eğer sözü açıktan söylersen; şüphesiz ki TANRI, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
 TANRI Yeganedir. Noksanlıktan uzak vasıflar TANRI'nındır.
 Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların TANRI'yı andıklarını görmez misin? Her biri kendi duasını ve ayetini bilir. TANRI onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
 Görmez misin ki, TANRI bulutları sürüyor. Sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki, yağmur bunların arasından çıkıyor. Gökten dağlar (gibi bulutlar) dan dolu indirir. Onu istediğine isabet ettirir, istediğinden de uzak tutar. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır.
 TANRI yeryüzünde görülen bütün canlıları sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi dört ayak üstünde yürür. TANRI istediğini yaratır. Çünkü TANRI her şeye gücü yetendir.
 “TANRI'ya ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik.” derler. Sonra da içlerinden bir kısmı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.
 Onlar aralarında hüküm vermesi için TANRI'ya ve Peygamber’e çağırıldıkları zaman, bakarsın ki içlerinden bir kısmı hemen yüz çevirirler.
 Eğer hak kendilerinin lehinde ise, ona gönülden bağlı olarak koşa koşa gelirler.
 Kalplerinde bir hastalık mı var bunların? Yoksa şüphe mi ediyorlar? Veya TANRI'nın ve Elçi'sinin kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! Onlar zalimlerin ta kendileridir.
 Aralarında hüküm verilmek üzere TANRI'ya ve Peygamber’e çağırıldıkları zaman, inananların sözü sadece: “İşittik ve itaat ettik!” demekten ibarettir. İşte mutluluğa erenler onlardır.
 Kim TANRI'ya ve Peygamber’ine itaat ederse, TANRI'dan korkar ve sakınırsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
 TANRI, ölüden diri çıkarır, diriden de ölü çıkarır. Yeryüzünü ölümünden sonra TANRI canlandırır. (Ey insanlar!) İşte siz de kabirlerinizden böylece çıkarılacaksınız.
 TANRI'nın ayetlerinden (varlığının delillerinden) biri de sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra hemen birer insan olarak yeryüzüne yayılırsınız.
Birisi de, kendileriyle kaynaşmanız için, kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz ki bunda iyi düşünen bir topluluk için ayetler (ibretler) vardır.
Birisi de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizi ve renklerinizi değişik yapmasıdır. Şüphesiz ki bunda âlimler için ibretler vardır.
 Birisi de, gece olsun gündüz olsun uyumanız, lütfundan (rızık) aramanızdır. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için ayetler (ibretler) vardır.
 Birisi de, size hem korku hem de ümit vermek için şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
 Birisi de, göğün ve yerin TANRI emriyle durmasıdır. Sonra sizi yerden bir davetle çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz.
 Göklerde ve yerde olanlar hep TANRI'nındır. Hepsi TANRI'ya boyun eğer.
 Önce yaratan, ölümünden sonra yine dirilten TANRI'dır. Bu TANRI için pek kolaydır. Göklerde ve yerde bulunan noksanlıktan uzak vasıflar TANRI'nındır.
 TANRI size kendinizden bir temsil getirdi. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, ellerinizin altındaki hizmetkarlarınız içinden ortaklarınız bulunmasını; ortaklık hususunda birbirinizden korkup endişelendiğiniz gibi onlardan korkarak sizinle onların eşit olmasını ve kendinizi saydığınız gibi onları saymanızı ister misiniz? İşte biz aklını kullanacak bir topluluk için ayetleri böyle açıklarız.
 Hayır! O zulmedenler körü körüne heveslerine uymuşlardır. TANRI'nın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
 Hakk’a yönelerek kendini TANRI'nın insanlara yaratılıştan verdiği dine ver. Zira TANRI'nın yaratışında değişme yoktur. Bu, dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
 Hepiniz TANRI'ya yönelin ve TANRI'dan korkun, namazı kılın, inanmayanlardan olmayın.
 Yoksa onlara kesin bir delil indirdik de, o delil inanmayan olmalarını mı söylüyor?
 İnsanlara bir rahmet tattırırsak buna sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, hemen ümitsizliğe kapılırlar.
 İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, TANRI katında artmaz. Fakat TANRI'nın rızasını dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, o böyle değildir. O zekâtı veren kimseler (sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.
 Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, daha sonra da dirilten TANRI'dır. Peki sizin TANRI'ya eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? TANRI, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır ve mutlak kudret sahibidir.
 İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde fesat baş gösterdi. TANRI işlediklerinden bir kısmını onlara tattırıyor ki, belki dönerler.
 De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha önce geçenlerin akıbetinin nasıl olduğunu görün. Çünkü onların çoğu inanmayan idi.”
 TANRI katından dönüşü olmayan bir gün gelmezden önce yönünü dosdoğru dine çevir. O gün bölük bölük ayrılacaklardır.
 Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Güzel ahlaklı amel işleyenler de yerlerini kendileri için hazırlamış olurlar.
 Şundan ki TANRI, biat eden ve güzel ahlaklı amel işleyenlere lütfundan mükâfat versin. Şüphesiz ki TANRI, inanmayanları sevmez.
 Rüzgârları (yağmurun yağacağına, aşılamanın yapılacağına) müjdeciler olarak göndermesi TANRI'nın delillerindendir. Şundan ki size rahmetinden tattırsın, gemiler TANRI'nın emriyle yüzsün ve siz TANRI'nın lütfundan (nasibinizi) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz.
 İnsanlar arasında öyleleri var ki, bir bilgisi olmadığı halde TANRI yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için boş lâfı satın alır. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır.
 Ona ayetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık varmış da işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.
 Biat edip de güzel ahlaklı ameller işleyenlere Naîm Cennetleri vardır.
 Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, TANRI'nın gerçek vaadidir. TANRI mutlak saygı sahibidir, hükmünde giz sahibidir.
 TANRI, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yere de sizi sarsmasın diye sağlam ve yüksek dağlar koydu ve orada her çeşit canlıları yaydı. Gökten su indirdik ve orada her güzel çiftten bitirdik.
 İşte bunlar TANRI'nın yarattıklarıdır. Şimdi gösterin bana, TANRI'dan başkaları ne yaratmıştır? Hayır! Zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
 Görmediniz mi? Göklerde ve yerdeki her şeyi TANRI size boyun eğdirmiştir. Açık ve gizli her türlü nimetlerini bol bol vermiştir. İnsanlar içinde ne bilgisi, ne rehberi ne de aydınlatıcı bir kitabı yokken TANRI hakkında tartışan kimseler vardır.
 Bu (Kitap) insanların kalp gözlerini açacak bir nur, kesin olarak inanan bir toplum için doğru yol rehberi ve rahmettir.
 Yoksa kötülük işleyen kimseler, kendilerini inanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler gibi yapacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölümleri onlarla bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar!
 TANRI yeri ve göğü hak olarak yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
 Nefsinin istek ve arzusunu kendine put edinen, TANRI'nın da sapkınlığı hak ettiğini bilerek saptırdığı; kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu TANRI'dan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?
 Ve dediler ki: "Hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder." Halbuki onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar ancak zanda bulunuyorlar.
 Ayetlerimiz onlara açık açık okunduğu zaman: "Doğru sözlü iseniz atalarımızı geri getirin." demelerinden başka delilleri yoktur.
 De ki: "TANRI sizi yaşatıyor, sonra sizi öldürür, sonra da hesap gününde bir araya toplar. Bunda asla şüphe yoktur, fakat insanların çoğu bunu bilmezler."
 Sizin yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de ancak bir kişinin yaratılması ve yeniden diriltilmesi gibidir. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Kıyamet saatini bilmek ancak TANRI'ya mahsustur. Yağmuru TANRI yağdırır. Rahimlerde olanı TANRI bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibidir, her şeyden haberdardır.
 Gökten yere kadar her işi TANRI düzenler. Sonra işler, sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir günde yine TANRI'ya yükselir.
 Dediler ki: “Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?”
Doğrusu onlar Sahiplerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
 De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Sahibinize döndürüleceksiniz.”
 O günahkârları, Sahipleri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Sahibimiz! Gördük ve işittik. Bizi dünyaya geri gönder de, güzel ahlaklı bir amel işleyelim. Artık biz kesin olarak inandık!” derken bir görsen!
 İsteseydik herkesi doğru yola iletirdik. Fakat: “Ant olsun ki Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla tamamen dolduracağım!” diye benden kesin söz çıkmıştır.
 Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanızın cezasını tadın! Doğrusu biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınızdan dolayı tadın ebedî azabı!
 Bizim ayetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, ayetlerimiz kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapanırlar, büyüklük taslamadan Sahiplerini şükür ile noksansız anarlar.
 (Gece namazı kılmak için yanları yataklarından uzaklaşır). Korku ve ümit ile Sahiplerine dua ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de hayra harcarlar.
 Artık onlar için, yaptıklarına karşılık olarak gözler aydınlatıcı nimetlerden kendilerine neler hazırlandığını kimse bilemez.
 İnanan kimse, kötü ahlaklı olan kimse gibi midir? Bunlar asla bir olamazlar!
 Biat edip de güzel ahlaklı ameller yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık bir ağırlama olarak Me’vâ Cennetleri vardır.
 Yoldan çıkanların barınacakları yer ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya döndürülürler. Onlara: “Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın!” denir.
 Ant olsun ki biz onlara, en büyük azaptan öncede mutlaka yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.
 Kendisine Sahibinin ayetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki biz suçlulardan öç alacağız!
 Şüphesiz ki Sahibin ayrılığa düştükleri şeyler hakkında hesap günü aralarında hüküm verecektir.
 Kendilerinden önce nice nesilleri yok etmiş olmamız, onları doğru yola sevk etmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşıyorlar. Hiç şüphesiz ki bunlarda ayetler (ibretler) vardır. Hâlâ işitmiyorlar mı?
 Hiç görmediler mi ki; biz suyu kupkuru, çorak yerlere sevk ediyoruz da, onunla ekin çıkarıyoruz. Ondan hem hayvanları hem de kendileri yiyor. Hâlâ görmüyorlar mı?
 Kulları içinde TANRI'dan en çok korkanlar âlimlerdir. Şüphesiz ki TANRI mutlak saygı sahibidir, mutlak bağışlayandır.
 TANRI'nın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık bağış yapanlar asla tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.
 Çünkü TANRI, onların mükâfatını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz ki TANRI; mutlak bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.
 Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da gönlünün ısınıp huzura kavuşacağı eşini var eden TANRI'dır.
 “Şüphesiz ki benim dostum, Kitab’ı indiren TANRI'dır. İyi ahlaklıların  işlerini TANRI görür.”
 Bu kitap kullar için bir açıklama, güzel ahlaklılar için de bir doğru yol rehberi ve bir öğüttür.
 İnananlar o kimselerdir ki, TANRI anılınca kalpleri titrer, kendilerine TANRI'nın ayetleri okunduğu zaman bu onların inançlarını artırır ve yalnız Sahiplerine güvenirler.
 Onlar namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine geçimlik olarak verdiğimiz şeylerden bağışta bulunurlar.
 İşte onlar güzel ahlaklıların ta kendileridir. Onlar için Sahipleri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir geçimlik vardır.
 O güzel ahlak sahipleri ki bollukta ve darlıkta TANRI yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. TANRI da güzel davrananları sever.
 Onlar ki bir kötülük yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde, TANRI'yı hatırlayarak hemen günahlarına af bağışlanmasını dilerler. Günahlara TANRI'dan başka kim af bağışlayabilir? Bir de onlar işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.
 İşte onların mükâfatı, Sahipleri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada ebedî kalacaklardır. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!
 Onlar ayaktayken, otururken, yanları üzerine yatarken TANRI'yı övgüyle anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle dua ederler): “TANRI'm bunu boşuna yaratmadın. Bizi ateş azabından koru.”
 “Sahibimiz! kimi ateşe koyarsan, onu rezil etmiş olursun. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
 “Sahibimiz! Doğrusu biz: ‘TANRI'ya inanın!’ diye biata çağıran bir davetçiyi işittik, hemen biat ettik. Sahibimiz! Günahlarımıza af bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al.”
 “Sahibimiz! Bize Peygamberlerin vasıtasıyla vaat ettiklerini ikram et ve hesap gününde bizi rezil etme! Şüphesiz ki vaadi hak olansın.”
 Sahipleri onların dualarına karşılık verdi: Ben yaptıklarınızı boşa çıkarmam. Hep birbirinizdensiniz. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğratıldılar, savaştılar ve öldürüldüler. Ant olsun ki, onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu mükâfat TANRI tarafındandır. Mükâfatın en güzeli, TANRI katındadır.
 Onlar o kimselerdir ki biat etmişlerdir ve kalpleri, TANRI'yı anarak sakinlik bulmuştur. Çok iyi bilin ki kalpler ancak TANRI'yı anarak huzur bulur.
 Onlar ki biat etmişler ve güzel ahlaklı ameller işlemişlerdir. Ne mutlu onlara! Varacakları yer de ne güzeldir!
 Güzel ahlaklılara vaat olunan Cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar. Yemişleri de gölgesi de süreklidir. İşte bu, güzel ahlaklıların akıbetidir. İnanmayanların akıbeti ise ateştir.
 Karun, Musa’nın halkından biriydi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Halkı ona şöyle demişti: “Gururlanıp şımarma, şüphesiz ki TANRI şımarıkları sevmez.”
 “TANRI'nın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu gözet. Dünyadan da nasibini unutma. TANRI'nın sana bağışladığı gibi sen de bağışta bulun. Yeryüzünde bozgunculuk isteme. Doğrusu TANRI bozguncuları sevmez.’”
 Karun: “Bu bana ancak bende olan bilgiden ötürü verilmiştir.” dedi. Bilmez mi ki TANRI, önceleri ondan daha güçlü ve topladığı daha fazla olan nice nesilleri yok etmiştir? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
 Gösteriş ve ihtişam içinde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler dediler ki: “Keşke Karun’a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o büyük nasip sahibidir.”
 Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: “Yazıklar olsun size!” dediler. TANRI'nın mükâfâtı, biat edip güzel ahlaklı amel işleyenler için daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.
 Nihayet Karun’u da sarayını da yerin dibine geçirdik. TANRI'ya karşı kendisine yardım edebilecek kimsesi de yoktu. Kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
 Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Vay! Demek ki TANRI kullarından istediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer TANRI bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inanmayanlar aslâ kurtuluş bulmazlar.” demeye başladılar.
 İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Akıbet güzel ahlaklılarındır.
 Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
 Biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onları yaptıklarının daha güzeli ile mükâfatlandırırız.
 Elçi'm! Onlara o memleket halkını (Antakyalıları) misal getir. Hani oraya elçiler gelmişlerdi.
 O zaman, TANRI kendilerine iki elçi göndermişti de, onları yalanlamışlardı. Sonra bir üçüncü ile onları takviye edip desteklemişti. "Gerçekten biz size gönderildik." demişlerdi.
 Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. TANRI herhangi bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!"
 Elçiler de: "Sahibimiz biliyor ki gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
 "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
 Onlar dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azap dokunur."
 Elçiler şöyle cevap verdi: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa, bu uğursuzluk mudur? Hayır! Siz aşırı giden bir topluluksunuz."
 Şehrin en uzak semtinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: "Halkım! Gönderilmiş bulunan bu elçilere uyunuz."
 "Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyunuz, onlar doğru yoldadırlar."
 "Ben, beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de TANRI'ya döndürüleceksiniz."
 "Ben, TANRI'dan başkasına tapar mıyım hiç? Eğer Rahmet sahibi olan TANRI bana bir zarar vermek isterse, o putların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."
 "O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içinde olurum."
 "Şüphesiz ki ben sizin de Sahibiniz olan TANRI'ya inandım. O halde beni dinleyin."
 Ona: "Cennete gir!" denildi. O da: "Keşke halkım bilseydi!" dedi.
 "Sahibimin bana af bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını."
 Biz ondan sonra halkının üzerine, onları helâk etmek için herhangi bir ordu indirmedik ve zaten indirecek de değildik.
 Sadece bir çığlık oldu, o anda hemen sönüverdiler.
 Ne yazık şu kullara! Kendilerine hangi Peygamber gelse, onu hemen alaya alırlardı.
 Görmüyorlar mı ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık kendilerine dönemezler.
 Onların hepsi elbette huzurumuza getirileceklerdir.
 Ölü toprak da onlar için bir ayet (delil)dir. Biz onu (yağmurla) dirilttik de ondan pek çok taneler çıkardık, işte onlar bunlardan yerler.
 Biz yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık, içinden pınarlar fışkırttık.
 Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
 Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan TANRI mutlak kudret sahibidir!
 Gece onlar için bir delildir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de, onlar birden karanlıkta kalıverirler.
 Güneş de kendine mahsus yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. İşte bu mutlak saygı sahibi ve mutlak bilgi sahibi TANRI'nın takdiridir.
 Ay için de konak yerleri tayin etmişizdir. Nihayet o hilâl olur da geri döner.
 Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her birisi bir yörüngede yüzerler.
 Onların soylarını dopdolu bir gemide taşımış olmamız da onlar için büyük bir ayet (ibret)dir.
 Kendileri için bunun gibi daha nice binecek şeyler yarattık.
 İstersek onları suda boğarız. Ne kendilerine bir yardımcı bulunur, ne de kurtarılırlar.
 Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ile ve bir süreye kadar geçinmeleri müstesna.
 Onlara: "Yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işler hakkında TANRI'dan korkun, umulur ki size merhamet olunur!" denildiği zaman (yüz çevirirler).
 Onlara Sahiplerinin ayetlerinden bir ayet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
 Onlara: "TANRI'nın size rızık olarak verdiklerinden hayra harcayın!" denildiğinde, inanmayanlar inananlara: "TANRI'nın, isteseydi doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz." derler.
 Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaat ne zaman gerçekleşecek?" derler.
 Onların beklediği bir sestir. Birbirleriyle çekişip dururken ansızın onları yakalayıverir.
 İşte o anda onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerinin yanına dönebilirler.
 Sur'a üflenince, kabirlerinden kalkıp Sahiplerine doğru akın ederler.
 Derler ki: "Eyvah bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Rahmet sahibi olan TANRI'nın vaat ettiği işte budur. Demek Peygamberler doğru söylemiş!"
 Sadece bir çığlık olur, sonra hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler.
 O gün hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ve ancak yaptığınızın karşılığını görürsünüz.
 O gün Cennettekiler bir zevk ve eğlence ile meşguldürler.
 Onlar ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
 Orada onlar için her çeşit meyveler vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
 Mutlak merhamet sahibi olan TANRI'dan onlara söz olarak selâm gelir.
 Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
 Ey Âdemin soyu! Ben size: "Şeytanla dostluk etmeyin, o sizin apaçık bir düşmanınızdır." diye emretmedim mi?
 "Ve bana kulluk edin, bu dosdoğru bir yoldur!" diye.
 Ant olsun ki o sizden birçok nesilleri kandırıp saptırmıştır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
 İşte bu size vaat edilen Cehennemdir.
 İnkârınızdan dolayı bugün girin oraya!
 O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik eder.
 Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yol bulmaya çalışırlardı. Fakat nasıl görebilirlerdi ki?
 Dileseydik oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik. Ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yetmezdi.
 Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi de. Bu ancak bir ilimdir ve apaçık bir Kitap'tır.
 Şundan ki diri olan kimseyi uyarasın ve verilen söz de inanmayanların aleyhine gerçekleşsin.
 Onlar görmediler mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere kendilerine nice hayvanlar yarattık. Onlar da bunlara sahip olmaktadırlar.
 O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Kimine binerler, kiminin de etinden yerler.
 O hayvanlarda kendileri için daha nice faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
 Onlar kendilerine yardım edilir ümidiyle TANRI'dan başkasına tapındılar.
 Oysa onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri o putlar için yardıma hazır askerlerdir.
 Sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ki biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliriz.
 İnsan, bizim kendisini meni'den yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.
 Kendi yaratılışını unutur da: "Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" diyerek bize misal vermeye kalkışır.
 De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. TANRI her türlü yaratmayı hakkıyla bilir."
 TANRI ki, sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkardı. Siz de ondan ateş yakıyorsunuz.
 Gökleri ve yeri yaratanın, kendileri gibisini yaratmaya gücü yetmez mi? Elbette gücü yeter. Çünkü TANRI her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
 Bir şeyi istediği zaman, TANRI'nın emri sadece "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
 Her şeyin tasarrufu emrinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz TANRI, noksan sıfatlardan uzaktır.
 Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler, işte onlar güzel ahlaklılardır.
 Onlar için Sahipleri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilerin mükâfatıdır.
 TANRI bununla onların yaptıklarının en kötülerini bile örtecek ve yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlarını verecektir.
 Elçi'm! Kitap'tan sana bildirdiğimiz, kendinden öncekileri tasdik edici olarak gelen gerçektir. Şüphesiz ki TANRI kullarından haberdardır.
 Sonra biz o Kitab'ı kullarımızdan beğenip seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimi nefsine zulmedendir. Kimi orta yoldadır. Onlardan bir kısmı da TANRI'nın izniyle hayır yarışlarında öncü olanlardır. İşte bu, büyük bir üstünlük ve iyiliğin ta kendisidir.
 Adn Cennetleri... Oraya girerler... Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Elbiseleri de ipektendir.
 Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren TANRI'ya şükürler olsun. Sahibimiz mutlak bağışlayandır, mutlak lütuf sahibidir.
 Bizi lütfuyla ebedî kalınacak Cennete TANRI yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez.
 İnkâr edenlere Cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler, kendilerinden Cehennem azabı da hafifletilmez. Biz her nankörü işte böyle cezalandırırız.
 Onlar orada: "Sahibimiz! Bizi çıkar da, yaptıklarımızdan farklı olarak güzel ahlaklı amel işleyelim!" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmişti. Fakat inanmadınız. Artık azabı tadınız! Zalimlerin yardımcısı yoktur."
 Şüphesiz ki TANRI göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz ki TANRI göğüslerin özünü bilendir.
 Sizi yeryüzünde halifeler yapan TANRI'dır. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. İnanmayanların küfürleri Sahipleri katında ancak onlara gazabı artırır. İnanmayanların küfürleri onlara hüsrandan başka bir şeyi artırmaz.
 Şüphesiz ki TANRI gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. Ant olsun ki eğer nizamları bir bozulacak olursa, onları kendinden başka kim tutabilir? Gerçekten TANRI mutlak letafet sahibidir, mutlak bağışlayandır.
 "Sahibimiz TANRI'dır." deyip, sonra da doğru yolda sebat edenlerin üzerine melekler iner ve derler ki: "(Ölümden) korkmayın, (dünyada bıraktıklarınızdan dolayı da) tasalanmayın, vaat olunduğunuz cennetle sevinin!"
 "Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Canlarınız neyi isterse hepsi sizindir, ne isterseniz hepsi sizin!"
 "Mutlak bağışlayan, rahmet sahibi TANRI'nın bir ikramı olarak."
 İnsanları TANRI'ya çağıran, kendisi de güzel ahlaklı amel işleyen ve "Doğrusu ben inananlardanım!" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?
 İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav, en güzel şekilde önle. O zaman bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
 Buna ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak büyük nasibi olan kimse eriştirilir.
 TANRI'nın ayetlerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçer ve kabarır. Ona can veren TANRI, elbette ölüleri de diriltir. TANRI, mutlak güç sahibidir.
 Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp sapıklığa düşenler bizden gizli kalmazlar. O halde ateşin içine atılan mı daha hayırlıdır, yoksa hesap gününde emin olarak gelen mi daha hayırlıdır? Dilediğinizi yapın! Çünkü TANRI, yaptıklarınızı görmektedir.
 Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler, mutlaka cezalarını çekeceklerdir. Halbuki o saygın bir Kitap'tır.
 Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O, mutlak "ilim ve sır" sahibi ve övülmeye lâyık olan TANRI katından indirilmiştir.
 Kıyamet saatini bilmek ancak TANRI'ya mahsustur. TANRI'nın bilgisi olmadan hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz.
 İnsan hayır istemekten usanmaz. (Daima nimetinin ve servetinin artmasını diler). İstediği eline geçmeyip kendisine bir kötülük dokunduğu zaman da ümitsizliğe düşer.
 Eğer başına gelen zarardan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattıracak olursak: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Sahibime döndürülecek olsam bile, TANRI katında benim için daha güzel şeyler vardır." der. Ant olsun ki biz o inkâr edenlere yaptıklarını elbette haber vereceğiz ve onlara çok ağır bir azaptan elbette tattıracağız.
 İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirip yan çizer. Fakat bir kötülük dokunduğu zaman da yalvarıp durur.
 De ki: "Gördünüz mü? Eğer o TANRI katından ise, siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim olabilir?"
 İster ufuklarda (dış dünyada) ister bizzat kendi içlerinde ayetlerimizi onlara göstereceğiz. Şundan ki hak olduğu apaçık meydana çıksın. Sahibinin her şeye şahit olması yetmez mi?
 İyi bilin ki onlar Sahiplerine kavuşmaktan şüphe içindedirler. İyi bil ki TANRI her şeyi çepeçevre kuşatandır.
 İnanıp güzel ahlaklı ameller yapanların (dualarını) kabul eder, lütfundan onlara fazlasını verir. İnanmayanlara gelince; onlar için de çetin bir azap vardır.
 TANRI kullarına rızkı bol bol verseydi yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı istediği ölçüde indirir. Çünkü TANRI, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
 TANRI ki, (insanlar) ümitlerini kestikten sonra yağmuru indirir, rahmetini her tarafa yayar. TANRI hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.
 Gökleri, yeri ve onlarda yaydığı canlıları yaratması, varlığının delillerindendir. TANRI, istediği zaman onları bir araya toplamaya da gücü yetendir.
 Başınıza gelen her hangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. TANRI yine de çoğunu affeder.
 Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
 Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının kısa süreli bir geçimidir. TANRI'nın yanında bulunanlar ise, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Bu mükâfat inananlar ve Sahiplerine güvenenler içindir.
 Onlar büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Kızdıkları zaman da kusurları affederler.
 Sahiplerinin davetine icabet ederler, namazı kılarlar. Onların işleri kendi aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar.
 Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirine yardım ederler.
 Kötülüğün cezası yine onun gibi kötülüktür. Ama kim affeder, barışırsa, onun mükâfatı TANRI'ya aittir. Doğrusu TANRI, zulmedenleri sevmez.
 Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanlara ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.
 TANRI kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Zalimleri görürsün ki, azabı gördükleri zaman: "Geri dönecek bir yol var mı?" derler.
 Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucu ile etrafa gizli gizli bakışırlarken sunulduklarını görürsün. İnananlar da (o zaman): "İşte asıl ziyana uğrayanlar, hesap günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır." diyecekler. İyi bilin ki zalimler sürekli bir azap içindedirler.
 Onların TANRI başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. TANRI kimi saptırırsa, artık onun için bir yol yoktur.
 TANRI katında geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce, Sahibinizin davetine icabet edin. O gün hiçbiriniz sığınacak yer bulamaz, inkâr da edemezsiniz.
 Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) TANRI'nındır. Ne isterse yaratır. TANRI kime isterse kız evlâtlar bağışlar, kime isterse ona erkek evlâtlar lütfeder.
 Yahut o çocukları erkekler dişiler olmak üzere çift çift verir. Kimi isterse onu kısır bırakır. TANRI her şeyi bütünüyle bilendir, her şeye gücü yeter.
 TANRI'nın bir insanla konuşması mümkün değildir. Ancak bildirim yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut bir Elçi gönderip, izniyle ona istediğini bildirir. TANRI mutlak "kudret, ilim ve giz" sahibidir.
 İşte böylece sana da emrimizden bir ruh (Kitap) bildirdik. Sen kitap nedir, inanç nedir önceleri bilmezdin. Fakat biz onu (Kitabı) bir nur yaptık. Kullardan istediğimizi onunla doğru yola iletiriz. Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin.
 TANRI yolunu ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. İyi bilin ki bütün işler sonunda TANRI'ya döner.
 İnananların kalplerine huzur ve sakinliği indiren TANRI'dır. Şundan ki inançlarını kat kat artırsınlar. Göklerin ve yerin orduları TANRI'nındır. TANRI mutlak bilgi sahibi, hükmünde "ilim ve giz" sahibidir.
 Şundan ki inananları, içinde ebedî kalacakları ve altlarından ırmaklar akan Cennetlere koysun ve onların kötülüklerini örtsün. İşte TANRI katında en büyük kurtuluş budur.
 Ve TANRI hakkında kötü zan besleyen hainler ve inanmayanlara azap etsin. Kötülük onların başlarına dönsün! TANRI onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve kendileri için cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
 Elçi'm! Sana biat edenler, ancak TANRI'ya biat etmiş olurlar. O halde kim bu ant'ı bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de TANRI'ya verdiği ant'a vefa gösterirse, TANRI ona büyük bir bağış verecektir.
 Kim TANRI'ya ve Elçisine biat etmezse, bilsin ki biz inanmayanlar için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
 Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) TANRI'nındır. TANRI, istediğine af bağışlar, istediğine azap eder. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir.
 Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış ve güçlükle onu doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi ortak koşman için sizi zorlarsa, o zaman onlara itaat etmeyin. Dönüşünüz banadır, yaptıklarınızı size bir bir haber veririm.
Nihayet insan güçlü çağına erip, kırk yaşına varınca der ki: "Sahibim! Bana ve ana-babama verdiğin nimetten dolayı şükretmemi ilham et ve beni hoşnut olacağın yararlı işler yapmaya sevk et! Benim için de soyum için de iyiliği devam ettir! Ben TANRI'ma yöneldim ve kendimi teslim ettim."
 İşlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz kimseler, cennet halkı arasındadırlar. Bu onlara vaat olunan dosdoğru bir haktır.
 Annesine ve babasına: "Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (mezardan) çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne ve babası TANRI'ya sığınarak: "Yazıklar olsun sana! İnan! TANRI'nın vaadi gerçektir." dedikleri halde: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der.
 İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, aleyhlerinde söz hak olmuş (azap gerçekleşmiş) kimselerdir. Doğrusu onlar hüsrana uğrayanlardır.
 Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. TANRI onlara yaptıklarının karşılığını verir, kendilerine asla haksızlık yapılmaz.
 İnanmayanlar ateşe götürüldükleri gün (onlara şöyle denir): "Siz bütün zevklerinizi, lezzetlerinizi, sizin için güzel olan her şeyinizi dünya hayatınızda yaşayıp bitirdiniz. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın karşılığında alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız."
 Nihayet o azabın, geniş bir bulut halinde vadilerine doğru yayılarak geldiğini görünce: "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur." dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem verici azabı taşıyan bir rüzgardır.
 Sahibinin emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder. Çok geçmeden o hale geldiler ki, meskenlerinin harabelerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suçlu günahkâr topluluğu böyle cezalandırırız.
 Ant olsun ki biz çevrenizde bulunan birçok memleketleri de yok ettik. Belki dönerler diye ayetleri bir bir açıkladık.
 İnkâr edenlerin ve TANRI yolundan alıkoyanların işlerini TANRI boşa çıkarmıştır.
 İşte böyle. İnkâra sapanlar batıla uydular, inananlar ise Sahiplerinden gelen hakka uydular. TANRI insanlara örneklerini işte böyle anlatır.
 İnananlar! Eğer TANRI'nın dinine sarılırsanız, TANRI da sizi başarıya ulaştırır ve ayaklarınızı sabit kılar.
 İnanmayanlara gelince, onlar da yüzüstü sürünsünler! TANRI yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
 İşte böyle. Çünkü onlar TANRI'nın indirdiğinden tiksinip hoşlanmamışlardır. TANRI onların amellerini boşa çıkarmıştır.
 Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı? TANRI onları yere geçirmiştir. İnanmayanlara da onların başına gelenin benzeri vardır.
 Bunun sebebi şudur: TANRI biat edenlerin dostudur. İnanmayanlara gelince, onların yardımcıları yoktur.
 Sahibinden apaçık bir delil üzerinde bulunan (inanan) kimse, kötü işi kendisine güzel gösterilen ve heveslerine uyan (inanmayan) kimse gibi olur mu?
 Güzel ahlaklılara vaat edilen Cennetin durumu şudur: Orada bozulmayan (temiz) su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Ve orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte, Sahiplerinden bir bağışlama vardır. Hiç bunlar, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça kesen sıcak suyun içirildiği kimseler gibi olur mu?
 Elçi'm! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Fakat senin yanından çıkınca, kendilerine ilim verilen kimselere (alay yoluyla): "O demin ne demişti?" derler. İşte bunlar TANRI'nın kalplerini mühürlemiş olduğu, istek ve arzularına uyan kimselerdir.
 Doğru yolu kabul edenlere gelince, TANRI onların inancını artırmış ve onlara güzel ahlak yollarını ilham etmiştir.
 Onlar kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun alametleri gerçekten gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
 Bil ki TANRI Yeganedir. Hem kendinin hem de inananların günahlarına af bağışlanmasını dile. TANRI (dünyada) gezip dolaştığınız yerleri de bilir, (ahirette) duracağınız yeri de bilir.
 İnananlar: "Keşke savaş hakkında bir sûre indirilse de savaşa çıksak!" derlerdi. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de, orada savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!
 Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddiye bindiği zaman TANRI'ya sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
 Demek ki sizler iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde  fesat çıkaracak ve akrabalık (birlik) bağlarını keseceksiniz öyle mi?
 İşte bunlar, TANRI'nın kendilerini lânetlediği kimselerdir.
 Onlar Kitab'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?
 Hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra arkalarını dönenlere, yaptıklarını şeytan hoş göstermiş ve onları uzun amaçlara düşürmüştür.
 İşte böyle. Zira onlar TANRI'nın indirdiğinden hoşlanmayanlara: "Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz." dediler. Oysa TANRI onların gizlediklerini bilir.
 Fakat melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?
 Bu böyledir. Çünkü onlar, TANRI'yı kızdıracak şeylerin ardınca gittiler ve TANRI'yı râzı edecek şeylerden hoşlanmadılar. Bu yüzden TANRI onların işlerini boşa çıkarmıştır.
 Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa onların kinlerini TANRI'nın asla dışarı vurmayacağını mı sandılar?
 Eğer biz isteseydik onları sana gösterirdik de onları simalarından tanırdın. Ant olsun ki sen onları sözlerinin üslûbundan tanırsın. TANRI bütün yaptıklarınızı bilir.
 Ant olsun ki biz sizi imtihan edeceğiz. Ta ki içinizden TANRI yolunda savaşanlarla sabır gösterenleri meydana çıkaralım ve haberlerinizi de açıklayalım.
 Şüphesiz ki inkâr edenler, TANRI yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hak belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler, TANRI'ya hiçbir zarar veremezler. TANRI onların yaptıklarını hep boşa çıkaracaktır.
 Ey biat edenler! TANRI'ya itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.
 İnkâr edip TANRI yolundan alıkoyanları ve sonra da inanmayan olarak ölenleri TANRI asla affetmeyecektir.
 Sakın gevşemeyin ve siz üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. TANRI sizinle beraberdir. TANRI, amellerinizi asla eksiltmez.
 Dünya hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir. Eğer  inanırsanız ve sakınırsanız, TANRI size mükâfatlarınızı verir, mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez.
 Eğer onları sizden isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
 İşte sizler, TANRI yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Amma cimrilik eden bilsin ki, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. TANRI değer sahibidir, siz ise fakirsiniz. Eğer Peygamberden yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir topluluk getirir de, onlar sizin gibi olmazlar.
 De ki: "Siz dininizi TANRI'ya mı öğretiyorsunuz? Oysa TANRI göklerde olanları da bilir, yerde olanları da bilir. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir."
 Onlar Din'e girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: "İnanan olmanızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimseler iseniz, aksine sizi inanca erdirdiği için TANRI'ya minnet edin."
 Şüphesiz ki TANRI göklerin ve yerin gaybını bilir. TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
 Kesin olarak inananlar için yeryüzünde açık ayetler (deliller) vardır.
 Göğü kendi ellerimizle biz bina ettik ve biz onu elbette genişleticiyiz.
 Yeri de döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz!
 İbret alasınız diye her şeyi çift çift yarattık.
 TANRI'ya sığınınız! Ben size TANRI katından apaçık bir korkutucuyum.
 TANRI'dan başkasına tapmayın. Ben sizi TANRI katından apaçık bir korkutucuyum.
 İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir Peygamber geldiğinde hemen: "Bir sihirbaz veya bir delidir." dediler.
 Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
 Onlardan yüz çevir. (Dâvetine uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.
 Öğüt ver, hatırlat. Çünkü öğüt ve nasihat inananlara fayda verir.
 Ben cinleri ve insanları ancak (beni bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım.
 Ben onlardan rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.
 Şüphesiz ki rızıklandıran da, mutlak güç sahibi olan da TANRI'dır.
 Muhakkak ki bu (zamanda) zulmedenlerin de (geçmişteki zalim) arkadaşlarının paylarına benzer (azaptan) payları vardır. O halde acele etmesinler!
 Kendilerine vaat edilen günlerinden dolayı inanmayanların vay haline!
 Gizli fısıldaşmaları yasak edildikten sonra kendilerine yasaklanan şeye dönenleri ve aralarında günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı gizlice fısıldaşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman, seni TANRI'nın selâmlamadığı bir şekilde selâmlarlar. İçlerinden de: "Bu söylediğimiz şeyler yüzünden TANRI'nın bize gazap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter! Oraya gireceklerdir. Orası ne kötü dönüş yeridir!
 İnananlar! Aranızda gizli fısıldaştığınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı fısıldaşmayın. İyiliği ve güzel ahlakı fısıldaşın. Huzurunda toplanacağınız TANRI'dan korkun.
 İnananlar! Size meclislerde: "Yer açın!" denilince yer açın ki, TANRI da size genişlik versin. Size: "Kalkın!" denilince de kalkın ki TANRI içinizden biat edenleri yüceltsin. Bunlardan kendilerine ilim verilenleri ise kat kat derecelerle yükseltsin. TANRI işlediklerinizden haberdar olandır.
 TANRI o gün onların hepsini yeniden diriltecek, yalancılar da dünyadayken (inandıklarına) size yemin ettikleri gibi TANRI'ya da yemin edeceklerdir. Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
 Şeytan onları istilâ etmiş, onlara TANRI'yı anmayı bile unutturmuştur. Onlar şeytan taraftarı olanlardır. İyi bilin ki asıl kayba uğrayanlar şeytan taraftarı olanlardır.
 TANRI'ya ve Peygamber'ine muhalefet edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar.
 TANRI: "Ben ve Peygamberlerim elbette galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Şüphesiz ki TANRI mutlak galip ve mutlak güç sahibidir.
 TANRI'ya ve ahiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa, TANRI'ya ve Peygamber'ine muhalefet eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki TANRI inancı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile takviye edip desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. TANRI onlardan razı olmuş, onlar da TANRI'dan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar TANRI'nın tarafını tutanlardır. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar TANRI'nın tarafını tutanlardır.
 Herhangi birinize ölüm gelip de: "Sahibim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan TANRI yolunda harcayın.
 TANRI, süresi gelip eceli yettiği zaman hiçbir canı asla geri bırakmaz. TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
 Daha önce inkâr edip de, yaptıklarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem verici bir azap da vardır.
 O azabın sebebi şudur: Onlara Peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Onlar ise: "Bizi bir beşer mi doğru yola götürecekmiş?" dediler ve inkâr edip yüz çevirdiler. TANRI da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. TANRI mutlak hak sahibidir.
 TANRI'nın izni olmadan hiçbir musibet isabet etmez. Kim de TANRI'ya inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. TANRI mutlak bilgi sahibidir.
 İnananlar! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının! Affeder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şüphe yok ki TANRI mutlak bağışlayan ve mutlak merhamet sahibidir.
 Şüphesiz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise TANRI'nın yanındadır.
 İnananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında pek sert, pek şiddetli, TANRI'nın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.
İnanmayanlar! Bugün özür dilemeyin. Çünkü siz ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
 İnananlar! Yürekten samimi bir tövbe ile TANRI'ya dönün. Umulur ki Sahibiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün TANRI Peygamber'i ve inanıp onunla beraber olanları rezil etmeyecek, utandırmayacak. Nurları önlerinde ve sağlarında koşup parlayacak. Derler ki: "Sahibimiz! Nurumuzu tamamla ve bize bağışla, şüphesiz ki mutlak güç sahibisin."
 TANRI, inkâr edenlere Nuh'un karısı ile Lut'un karısını örnek gösterir. Bu ikisi, kullarımızdan iki güzel ahlaklı kulun nikâhı altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları da TANRI'dan gelen azabı onlardan savamadı. O iki kadına: "Cehenneme girenlerle beraber siz de girin!" denildi.
 TANRI inananlara da Firavun'un karısı (Asiye)yi örnek gösterir. O şöyle demişti: "Sahibim! Katından bana cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar, beni şu zalimler topluluğundan kurtar."
 Irzını korumuş olan İmran kızı Meryem de bir örnektir. O bize gönülden itaat edenlerdendi.
 Elçi'm! Eğer onlar yolda dosdoğru gitselerdi, onlara bol bol su verirdik.
 Bu nimet içinde onları imtihan edelim diye. Kim Sahibini anmaktan yüz çevirirse, Sahibi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.
 İbadethaneler de şüphesiz TANRI'nındır. O halde TANRI ile birlikte başkasına dua etmeyin.
 TANRI'nın Elçisi Muhammed, TANRI'ya yalvarmak, (namaz kılmak) için kalkınca, (cinler) çevresinde sevinç ile birbirlerine yakınlaşırlardı.
 Cinler; hakkı öğrendikten sonra, "Biz doğru yol rehberi olan Kitabı dinlediğimizde, ona inandık. Kim Sahibine biat ederse; o artık ne mükâfatın azalacağından, ne de haksızlığa uğrayacağından korkmaz.
 "Biz, insanların ve cinlerin, TANRI'ya karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık."
 "Meğer aramızdaki şu beyinsiz (İblis), TANRI hakkında saçma sapan şeyler söylüyormuş."
 "Gerçekten bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da, o cinlerin kibir ve azgınlıklarını artırırlardı.
 "Onlar da sizin sandığınız gibi, TANRI'nın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sanmışlardı."
 "Biz göğü yokladık, onu çok kuvvetli bekçilerle ve alevlerle doldurulmuş bulduk."
 "Biz bundan evvel, haber işitmek için göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Artık şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyen bir alev bulunuyor."
 "Biz bilmeyiz ki, yeryüzünde olan kimseler hakkında bir belâ mı umuldu, yoksa Sahipleri onlara bir iyilik mi emretti?"
 "Biz cinlerin içinde güzel ahlaklı inananlar da vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz çeşit çeşit partilere ayrılmış topluluklardık."
 "Gerçekten biz anladık ki, TANRI'yı yeryüzünde aciz bırakmamıza asla imkân yok. Başka yere kaçmakla da hiçbir zaman onu aciz bırakamayız."
 "İçimizde kendini TANRI'ya teslim etmiş inananlar da var, hak yolundan sapan zalimler de var. Kendini TANRI'ya teslim eden inananlar; işte onlar hak yolunu arayanlardır."
 "Kendilerine yazık eden zalimlere gelince, işte onlar Cehenneme odun oldular." dediler.
 İnsan anılmaya değer bir şey olana kadar, üzerinden uzun bir zaman geçmemiş midir?
 Biz insanı bir damla su'dan yarattık. Onu deniyoruz. Bu yüzden onu gören ve işiten yaptık.
 Biz ona hak yolunu gösterdik. İster şükredici olsun, isterse nankör olsun.
 Doğrusu biz inanmayanlar için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
 İyiler, kâfur katılmış dolu bir kâseden içerler.
 Bu öyle bir pınardır ki, ondan TANRI'nın kulları içer, (istedikleri yere) onu kolayca akıtırlar.
 O kullar adakları yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar.
 Kendi canları çektiği halde; yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
 "Biz sizi sadece TANRI rızâsı için yediriyoruz, sizlerden ne bir karşılık ne de bir teşekkür beklemiyoruz."
 "Biz sert ve belâlı bir günde Sahibimizden korkarız."
 TANRI da onları bu yüzden o günün fenalığından korur, onların yüzüne parlaklık ve sevinç verir.
 Sabretmelerine karşılık onları Cennet ve ipekle ödüllendirmiştir.
 Orada koltuklara yaslanırlar. Ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.
 Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış, meyveleri de aşağıya eğdirildikçe eğdirilmiştir.
 Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kâseler dolaştırılır.
 Billurları gümüş gibi parlaktır. Onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
 Onlara orada bir kâseden içirilir ki, karışımında zencefil vardır.
 O pınara Selsebil adı verilir.
 Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır. Sen onları gördüğün zaman, saçılmış birer inci sanırsın.
 Orada her nereye baksan, bir nimet ve pek büyük bir saltanat görürsün.
 Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Sahipleri onlara tertemiz bir içki içirir.
 Bu sizin için bir mükâfattır, çalışmalarınız mükâfata lâyık görülmüştür.
 Elçi'm! Kitab'ı sana biz, evet biz indirdik.
 Öyleyse Sahibinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir nanköre itaat etme.
 Sabah akşam Sahibinin şanını vasıfları ile an!
 Doğrusu onlar çabuk geçeni (dünyayı) seviyorlar da önlerindeki o çetin günü (ahireti) bırakıyorlar.
 Onları biz yarattık, eklemlerini biz pekiştirdik. İstediğimiz zaman yerlerine başka benzerlerini getiririz.
 Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Sahibine ulaşan bir yol tutar.
 TANRI istemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki TANRI; mutlak "bilgi, hüküm, giz ve ilim" sahibidir.
 İstediğini rahmetinin içine sokar. Zalimlere ise acı verici bir azab hazırlamıştır.
 Kitap bir öğüttür.
 Dileyen ondan öğüt alır.
 O, çok şerefli sayfalardadır.
 Yüceltilmiş ve tertemiz kılınmıştır.
 Kâtip (melek)'lerin elleriyle (yazılmıştır).
Ki o kâtipler kıymetli ve güvenilirdirler.
 Kahrolası insan! Ne kadar da nankör!
 Onu yaratan hangi şeyden yarattı?
 Onu spermdan yaratıp (aşamalardan geçirerek) şekil verdi.
 Sonra ona tutacağı yolu kolaylaştırdı.
 Sonra onu öldürür ve kabre koyar.
 Daha sonra istediği zaman onu bir daha diriltir.
 Hayır! Doğrusu insan, henüz TANRI'nın emrettiğini yapmadı.
 İnsan yediğine bir baksın!
 Doğrusu biz suyu bol bol indirdik.
 Sonra toprağı iyice yardık.
 Orada taneler (hububat) bitirdik.
 Üzümler ve yoncalar.
 Zeytinler ve baklagiller.
 İri ve sık ağaçlı bahçeler.
 Meyveler ve çayırlar.
 Kendinize ve hayvanlarınıza geçimlik olması için.
 Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman!
 Kişi o gün kardeşinden kaçar.
 Anasından ve babasından.
 Karısından ve oğullarından.
 O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.
 O gün bir takım yüzler vardır, parıl parıldır.
 Gülmekte ve sevinmektedirler.
 O gün bir takım yüzler vardır, üzerini toz kaplamıştır.
 Karanlıklar örtmüştür.
 İşte inanmayanlar, hainler bunlardır.
 Ant olsun burçlar sahibi gökyüzüne!
 Ant olsun vaat olunan o güne!
 Ant olsun şahitlik yapana ve şahitlik edilene!
 Kahrolsun o hendeğin sahipleri!
 Tutuşturulmuş o ateşin.
 Hani onlar o ateşin başına oturmuşlardı.
 İnananlara yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.
 O inananlara kızmalarının sebebi de sadece mutlak "Saygı ve Erdem" sahibi olan TANRI'ya biat etmeleri idi.
 Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) TANRI'nındır ve TANRI her şeye şahittir.
 İnanmış erkek ve kadınlara fitne yoluyla işkence edip, sonra tövbe etmeyenlere cehennem azabı vardır ve onlar için yangın azabı vardır.
 Biat edip de güzel ahlaklı ameller işleyenlere ise, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.
 Şüphesiz ki Sahibinin yakalaması çok şiddetlidir.
 Bilin ki TANRI, ilk olarak yaratır ve yineler.
 TANRI, mutlak bağışlayandır, mutlak sevgi sahibidir.
 Şerefli Arş'ın sahibidir.
 İstediğini mutlaka yapandır.
 Orduların haberi sana gelmedi mi?
 Firavun ve Semud ordularının.
 Hayır! O inanmayanlar yalanlayıp dururlar.
 Oysa TANRI onları arkalarından kuşatmıştır.
 Hayır! O şerefli bir Kitap'tır.
 Kader ve kayıttadır.
 Ant olsun göğe ve Târık'a!
 Târık'ın ne olduğunu sana ne bildirdi?
 O, karanlığı delen bir yıldızdır.
 Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir koruyucu, bir gözetleyici bulunmasın.
 İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
 Atılıp dökülen bir sudan yaratıldı.
 O su erkeğin sulbü (belkemiği) ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.
 TANRI'nın onu yeniden döndürmeye elbette gücü yeter.
 O günde ki bütün gizli sırlar meydana çıkar.
 İnsanın o gün gücü kuvveti de, yardımcısı da yoktur.
 Mutlak kudret sahibi TANRI'nın şanını vasıfları ile anın!
 TANRI ki yaratıp düzene koymuştur.
 Her şeyi planlayıp doğru yolu göstermiştir.
 Sahibin ki topraktan yeşillikleri çıkarmıştır.
 Sonra da onu kupkuru siyah bir çöpe çevirmiştir.
 Elçi'm! Seni okutacağız da hiç unutmayacaksın.
 Ancak TANRI'nın istediği hariç. Şüphesiz ki TANRI, açığı da , gizliyi de bilir.
 Seni en kolaya başarılı yapacağız.
 Faydalı olacaksa öğüt ver.
 TANRI'dan korkan öğüt alacaktır.
 Kötü olan ise ondan kaçınacaktır.
 O kimse en büyük ateşe girecektir.
 O ateşin içinde ne ölür ne de yaşar.
 Temizlenen kurtulmuştur.
 Sahibini anıp namaz kılan.
 Fakat siz dünya hayatını (ahirete) tercih ediyorsunuz.
 Halbuki ahiret hayatı daha hayırlı ve daha süreklidir.
 Doğrusu bu hükümler ilk hikayelerde vardır.
 İbrahim ve Musa'nın hikayelerinde.
 Ant olsun tan vaktine.
 Yaratılmış her şeye.
 Her şeyi karanlığı ile örttüğü o hoş zaman da geceye.
 Bunlarda elbette akıl sahibi için birer ant değeri vardır, değil mi?
 Görmez misin Sahibin nasıl yaptı Âd'e?
 Sütunlar sahibi İrem'e?
 Ki, onun şehirler içinde bir benzeri yaratılmamıştı.
 Vadide kayaları oyan Semud halkına.
 Kazıklar sahibi Firavun'a neler yaptı?
 Zira onların hepsi memleketlerinde azgınlık ettiler.
 Bulundukları yerlerde bozgunculuğu çoğalttılar.
 Bundan dolayı Sahibin de üzerlerine azab kırbacını çarpıverdi.
 Çünkü Sahibin her an gözetlemededir.
 Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmezsiniz.
 Yoksulu yedirmek için birbirinizi teşvik etmezsiniz.
 Size kalan mirası haram helâl demeyip alabildiğine yiyorsunuz.
 Malı pek çok seviyorsunuz.
 Hayır! Yer sallanıp parça parça dağıldığı zaman.
 Sahibin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman.
 O gün cehennem de getirilir, kullar yaptıklarını birer birer hatırlar, fakat artık hatırlamanın kendisine ne faydası var?
 (İşte o zaman kullar): "Ah ne olurdu, keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapıp gönderseydim!" der.
 O gün TANRI'nın yapacağı azap gibi hiç kimse azap edemez.
 TANRI'nın vuracağı bağı kimse vuramaz.
 Ey huzura eren nefs!
 Dön Sahibine! Sen TANRI'dan râzı, TANRI senden râzı olarak.
 Haydi gir kullarımın içine!
 Gir Cennetime!
 Bu beldeye yemin ederim ki!
 Sen bu beldede oturmaktasın.
 Babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki!
 Biz insanı zorluklar içinde yarattık.
 O hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
 "Yığın yığın mal harcayıp tükettim." diyor.
 O hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
 Biz ona iki göz vermedik mi?
 Bir dil ve iki dudak.
 Biz ona (doğru ve eğri olmak üzere) iki de yol göstermedik mi?
 Fakat o, sarp geçidi geçmeye katlanamadı.
 Sarp geçidin ne olduğunu bilir misin?
 Veya (kıtlık gibi) açlık duyulan bir günde yemek yedirmektir.
 Hısım sayılan bir yetime.
 Yahut da yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula.
 Sonra biat edenlerden olmak, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.
 İşte bunlar doğru tarafta yerlerini alan doğruculardır.
 Ayetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar yanlış tarafta yerlerini alan küfrün adamlarıdır.
Üzerlerine kapıları kapanmış bir ateş vardır.
 Ant olsun güneşe ve aydınlığına!
 Ardından gelmekte olan aya!
 Güneşi ortaya çıkaran gündüze ant olsun!
 Onu örten geceye.
 Gökyüzüne ve onu bina edene.
 Yere ve onu döşeyene.
 Her bir nefse ve onu düzenleyene.
 Sonra da ona isyanını ve itaatını ilham edene ant olsun ki!
 Nefsini tertemiz yapıp arındıran huzur bulmuş, kurtulmuştur.
 Onu kirletip örten kişi ise elbette ziyana uğramıştır.
 Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye ant olsun!
 Açılıp ağardığı zaman gündüze ant olsun!
 Erkeği ve dişiyi yaratana ant olsun ki:
 Ey insanlar! Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşit çeşittir.
 Kim ki verir, (cimrilikten sakınır) TANRI'dan korkarsa,
 Ve o en güzeli (TANRI Yeganedir, mutlak yaratandır) onaylarsa,
 Biz de ona kolay olanı hazırlarız, (hayra karşı tatlı bir arzu veririz).
 Fakat kim de cimrilik edip, TANRI'nın koruması ve yardımına muhtaç olmadığını düşünürse,
 O güzel kelimeyi umursamayıp, yalanlarsa,
 Biz de ona en güç olanı kolaylaştırırız, (iyilik-güzelliğe karşı bir isteksizlik veririz).
 Çukura yuvarlandığı zaman malı ona hiçbir fayda sağlamaz.
 Doğru yola iletmek sadece bizim işimizdir.
 Şüphesiz ki son da ilk de (ahiret de dünya da) bizimdir.
 Ben sizi alevler saçan bir ateşe karşı uyardım.
 O ateşe ancak zalim kimse girer.
 Yalanlayan ve yüz çeviren.
 O en güzel ahlaklı olan kimse ondan uzak tutulur.
 O ki temizlenip arınmak üzere malını iyilik-güzelliğe verir.
 Onda hiç kimseye verilecek bir minnet borcu yoktur.
 (Verdiğini) TANRI'nın rızasını kazanmak için verir.
 Yakında kendisi de (TANRI'nın verdiği nimetle) razı olacaktır.
                                -Hainler-
 İnsanların bir takımları vardır ki, inanmadıkları halde: “TANRI'ya ve ahirete inandık.” derler.
 Bunlar güya TANRI ve inananları aldatmaya çalışırlar. Oysa onlar sadece kendilerini aldatırlar da bunun farkında değillerdir.
 Onların kalplerinde hastalık vardır. TANRI onların hastalıklarını artırmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle onlara elem verici bir azap vardır.
 Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler.
 İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir. Lâkin anlamazlar.
 Onlara: “inananların inandığı gibi siz de inanın!” denilince de, “Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?” derler. İyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bunu bilmezler.
 İnananlarla karşılaştıkları zaman “Biz de inandık” derler. Şeytanları (elebaşları) ile baş başa kaldıklarında ise: “Biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla sadece alay etmekteyiz!” derler.
 TANRI da kendileriyle alay eder, azgınlıklarında onlara mühlet verir, bu yüzden onlar bir müddet başı-boş dolaşırlar.
 İşte onlar doğru yol karşılığında sapıklığı satın almışlardır. Bu alış-verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır, doğru yolu da bulamamışlardır.
 Hainlerin hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumuna benzer. Ki, ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, TANRI onların nurlarını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır. Onlar artık hiçbir şeyi göremez olurlar.
 Onlar duymazlar, görmezler, bilmezler. Onlar artık dönmezler.
 Yahut onların hali, gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Yıldırımdan ölme korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki TANRI küfrü çepeçevre kuşatmıştır.
 O esnada şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. Etraflarını aydınlatınca bir kaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar.TANRI isteseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Şüphesiz ki TANRI her şeye gücü yetendir.
 Hainlerden bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri TANRI katından olmadığı halde: “Bu TANRI katındandır.” derler. Onlar bile bile TANRI'ya iftira ediyorlar.
 Hainler inananları bırakıp inanmayanları dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen TANRI'ya aittir.
 Onlar hep sizi gözetleyip duranlardır. Eğer TANRI'dan size bir zafer gelirse: “Biz de sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet inanmayanlara bir pay çıkarsa, onlara: “Sizin arkanızda durup, inananlardan sizi korumadık mı?” derler. TANRI hesap günü aranızda hüküm verir. TANRI küfre asla fırsat vermeyecektir.
 Doğrusu hainler TANRI'yı aldatmaya kalkışıyorlar. Oysa TANRI onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, TANRI'yı pek anarlar.
 Ne onlarla olurlar, ne de bunlarla olurlar. İkisinin arasında bocalayıp dururlar. TANRI'nın saptırdığı kimseye asla bir yol bulamayacaksın.
 Hainler Cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.
 Ancak tövbe edenler, nefislerini temizleyenler, TANRI'ya sımsıkı sarılanlar muratlarına erenlerdir. İşte bunlar inananlarla beraberdirler. TANRI yakında inananlara büyük bir mükâfat verecektir.
 Eğer siz şükreder biat ederseniz, TANRI size ne diye azap etsin? TANRI şükrün karşılığını verir. Mutlak bilgi sahibidir.
 Sizden olmadıkları halde, sizden olduklarına yemin ederler. Oysa onlar korkak bir topluluktur.
 Eğer onlar sığınılacak bir yer bulsalardı, hemen oraya doğru yönelip koşarlardı.
 Bazıları da sadakalar hususunda seni kınarlar. Eğer onlardan kendilerine verilse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar.
 Keşke onlar TANRI'nın ve Peygamber’inin kendilerine verdiğine râzı olsalardı da: “TANRI bize yeter. Yakında TANRI bize lütfundan verir, Peygamberi de. Biz sadece TANRI'ya yönelip gönül bağlayanlardanız.” demiş olsalardı!
 Onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamber’i incitirler. “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır.” derler. Elçi'm! De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır. TANRI'ya inanır, inananlara inanır ve sizler için bir rahmettir.” TANRI'nın Peygamber’ini incitip üzenlere acıklı bir azap vardır.
 Hainler, sizi memnun etmek için TANRI'ya yemin ederler. Eğer inanmış iseler, TANRI'yı ve Peygamber’i memnun etmeleri daha uygundur.
 Bilmiyorlar mı ki, TANRI'ya ve Elçisine karşı koyanlar için elbette içinde ebedî kalacağı Cehennem ateşi vardır. İşte bu en büyük rezilliktir.
 Hainler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: “Siz alay edin bakalım! TANRI çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.”
 Eğer onlara soracak olursan: “Biz sadece lâfa dalmış şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “TANRI ile, TANRI'nın ayetleriyle ve TANRI'nın Peygamber’i ile mi alay ediyorsunuz?”
 Hiç özür beyan etmeyin! Çünkü siz inandıktan sonra inkâr ettiniz. İçinizden bir kısmını affetsek bile, suçlu olduklarından dolayı bir kısmına da azap edeceğiz.
 Hain olan erkeklerle, hain olan kadınlar birbirlerine benzerler. Kötülüğü söyler ve iyilikten sakındırırlar ve TANRI yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Onlar TANRI'yı unuttular, TANRI da onları unuttu. Hainler kötü ahlaklıların ta kendileridir.
 Ne zaman bir sure indirilse, hainlerden bazıları: “Bu sure hanginizin inancını artırdı?” derler. Halbuki o, inananların inancını artırmıştır ve onlar birbirleriyle müjdeleşirler.
 Kalplerinde hastalık olanlara gelince, o sure hastalıklarına hastalık katmıştır ve küfür içinde ölürler.
 Bir sure indirildiği zaman: “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine bakarlar, sonra sıvışıp giderler. TANRI onların kalplerini inançtan çevirmiştir. Çünkü onlar gerçeği anlamayan kimselerdir.
 Siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce batağa dalanlar gibi batağa daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır.
 (Hainler) TANRI'yı anarak en ağır yeminleri ile yemin ederek; eğer kendilerine emredersen mutlaka savaşa çıkacaklarını söylerler. De ki: “Yemin etmeyin! İtaatınız malumdur. Hiç şüphesiz ki TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.”
 De ki: “TANRI'ya itaat edin ve Peygamber’e itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber kendisine yükletilenden, siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Peygamber’e düşen sadece apaçık tebliğdir.”
 TANRI içinizden biat edip güzel ahlaklı amel işleyenlere vaat etti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacak ve onlar için seçip beğendiği dinlerini kuvvetlendirecek, korkularını üzerlerinden kaldırdıktan sonra muhakkak emniyete kavuşturacak. Öyle ki, bana ibadet etsinler, bana hiçbir şeyi ortak koşmasınlar. Kim de bundan sonra inkâr eder, nankörlük ederse; işte onlar yoldan çıkmış olanlardır.
 Namazı kılın, zekâtı verin, Peygamber’e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
 İnkâr edenlerin bizi yeryüzünde aciz bırakacaklarını sanma. Varacakları yer ateştir. Ne kötü bir gidiş yeridir o!
 İnsanlardan kimi vardır ki: “TANRI'ya inandık.” derler. Fakat TANRI yolunda bir eziyete uğratıldığı zaman, insanların ezâsını TANRI'nın azabı gibi tutarlar. Sahibinizden bir yardım gelecek olursa, ant olsun ki: “Biz de sizinle beraberdik!” derler. TANRI herkesin kalbinde olanları daha iyi bilen değil midir?
 TANRI hiç şüphesiz ki biat edenleri de bilir, hainleri de bilir.
 (Hainlerin durumu) şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana: "İnkâr et!" der. İnkâr edince de: "Ben senden uzağım, ben âlemlerin Sahibi olan TANRI'dan korkarım." der.
 İkisinin de akıbeti cehennemdir. Her ikisi de içinde ebedi kalacaklardır. İşte zalimlerin cezası budur.
                        -İnanmayanlar-
Kitap ki; Sahibinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, Yegâne galip ve övülmeye lâyık olan TANRI'nın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.
 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. Şiddetli azaptan dolayı vay o zalimlerin hâline!
 TANRI her Peygamberi mutlaka kendi topluluğunun dili ile gönderdi ki, onlara apaçık anlatsın. TANRI istediğini dalâlette bırakır, istediğini de doğru yola iletir. TANRI, Saygı sahibi ve hükmünde giz sahibidir.
 Ant olsun ki TANRI, Musa’yı: “Halkını karanlıklardan aydınlığa çıkar ve TANRI'nın günlerini onlara hatırlat.” diye ayetlerimizle (mucizelerimizle) birlikte göndermişti. Şüphesiz ki bunda sabreden ve şükreden herkes için ayetler (dersler) vardır.
 Hani Sahibiniz: “Şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz ki azabım çok şiddetlidir.” diye bildirmişti.
 Musa demişti ki: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi de inkâr etseniz, şüphesiz ki TANRI mutlak değer sahibidir, şükredilmeye lâyıktır.”
 Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Onları TANRI'dan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi de, ellerini ağızlarına koydular. “Biz sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi davet ettiğiniz şeyden de kuşkulu bir şüphe içindeyiz.” dediler.
 Peygamberleri onlara dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan TANRI hakkında şüphe mi var? Halbuki TANRI, günahlarınız af  bağışlamak için sizi çağırıyor ve sizi belirli bir vakte kadar bırakıyor.” Onlar da: “Siz de bizim gibi birer beşersiniz. Siz bizi atalarımızın tapındığı şeylerden uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin.” dediler.
 Peygamberleri onlara dediler ki: “Biz de sizin gibi birer insanız. Fakat TANRI kullarından istediğine nimetini lütfeder. TANRI'nın izni olmadıkça bizim size delil getirmemize imkân yoktur. İnananlar ancak TANRI'ya güvensinler.”
 “Bize yollarımızı gösteren TANRI'ya niçin güvenmeyelim? Sizin bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Güvenenler yalnız TANRI'ya güvensinler.”
 İnanmayanlar Peygamberlerine: “Elbette ki biz sizi ya memleketimizden çıkarırız ya da mutlaka bizim dinimize dönersiniz.” dediler. Sahipleri de onlara: “Biz zalimleri mutlaka helâk edeceğiz.” diye bildirdi.
 Onlardan sonra da sizi mutlaka o yere yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve vaadimden çekinen kimselere mahsustur.
 Sahiplerinden zafer istediler. Her inatçı zorba ise hüsrana uğradı.
 Onun ardından da Cehennem var. Orada kendisine irinli su içirilir.
 Yutmaya çalışır, fakat boğazından geçiremez. Her yandan ölüm geldiği halde yine ölemez. Bunun arkasından da daha çetin bir azap vardır.
 Sahiplerini inkâr edenlerin amelleri tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, uzak sapıklığın ta kendisidir.
 TANRI'nın gökleri ve yeri hak olarak yarattığını görmedin mi? TANRI isterse sizi götürür, yepyeni bir halk getirir.
 Bu, TANRI'ya göre hiç de güç değildir.
 Hepsi TANRI'nın huzuruna çıkıp toplanırlar. Güçsüz kimseler büyüklük taslayanlara: “Biz size uymuştuk, sizin bağlılarınızdık, şimdi siz TANRI'nın azabından zerrece bir şey olsun savıp bizi koruyabilecek misiniz?” derler. Onlar da: “Eğer TANRI bizi doğru yola eriştirseydi, biz de size doğru yolu gösterirdik. Şimdi artık sızlansak da sabretsek de birdir. Kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur.” derler.
 İş olup bitince, TANRI hükmü yerine gelince şeytan ateşte olanlara der ki: “Gerçekten TANRI size sözün doğrusunu söylemiş, gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de size söz vermiştim ama, sonra sözümden caydım. Aslında sizi zorlayacak bir durumum da yoktu. Sadece sizi davet ettim, siz de bana hemen uydunuz. O halde beni değil kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni! Daha önce beni TANRI'ya ortak koşmanıza da inanmamıştım zaten.” Doğrusu zalimlere can yakıcı azap vardır.
 İnanıp da güzel ahlaklı ameller yapanlar, Sahiplerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokulacaklardır. Onların orada birbirlerine dilekleri “Selâm”dır.
 Görmedin mi TANRI nasıl bir misal getirdi? Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.
 O güzel ağaç Sahibinin izniyle her zaman meyvesini verir. TANRI böylece insanlara misaller getirir ki, düşünüp öğüt alsınlar.
 Kötü bir söz ise, gövdesi yerden koparılmış o yüzden ayakta durma imkânı olmayan bir ağaca benzer.
 TANRI inananlara hem dünyada hem de ahirette o sabit söz üzerinde daima sebat ihsan eder. Zalimleri de saptırır. TANRI istediğini yapar.
 Şükür, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan TANRI'ya mahsustur. Ahirette de şükür TANRI'ya mahsustur. TANRI ilmin gerçek sahibidir, her şeyden haberdardır.
 TANRI, yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
 İnanmayanlar: "Kıyamet saati bize gelmez." dediler. De ki: "Hayır! Gaybı bilen Sahibime ant olsun ki, o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile TANRI'dan gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de daha büyüğü de, şüphesiz ki apaçık bir kitapta (kader)dır."
 Bu, biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenleri mükâfatlandırması içindir. Onlar için bir bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.
 Ayetlerimizi iptal etmek için yarışırcasına koşanlara da, azabın en kötüsünden acıklı bir azap vardır.
 Kendilerine ilim verilenler, Sahibinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilirler. Onun, mutlak galip ve övgüye lâyık olan TANRI'nın yoluna ilettiğini görürler.
 İnanmayanlar dediler ki: "Size, çürüyüp paramparça olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi?"
 "Acaba o, TANRI'ya karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve uzak bir sapıklık içindedirler.
 Onlar gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında bulunanı görmüyorlar mı? Dilersek onları yere batırırız veya üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz ki bunda TANRI'ya yönelen her kul için bir ayet (ibret) vardır.
 TANRI'nın nimetini nankörlükle karşılayanları ve peşlerine taktıkları toplulukları helâk olacakları yere, yaslanacakları Cehenneme götürenleri görmedin mi?
 Onlar Cehenneme girecekler. O ne kötü bir karargâhtır!
 TANRI yolundan saptırmak için TANRI'ya ortaklar koştular. De ki: “Bir süre yararlanın! En son varacağınız yer ateştir.”
 İnanmayanların hâli, sadece bir çağırma veya bağırmaktan başkasını işitmeyerek haykıranın durumu gibidir. Onlar duyamazlar konuşamazlar göremezler, onlar düşünmezler.
 Onlara: “TANRI'nın indirdiğine uyun!” denildiği zaman: “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” derler. Peki, ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu bulamamış kimseler olsa da mı?
 Onlar acaba buluttan gölgeler içinde TANRI'nın ve meleklerin kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Halbuki iş bitirilmiştir. Bütün işler TANRI'ya döner.
Onlara kendilerinden önceki helak olmuş toplulukların, şehirlerin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. TANRI onlara zulmetmemiş, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
 İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden onlar inananlarla alay ederler. Oysa ki TANRI'dan korkup karşı gelmekten sakınanlar, hesap gününde onların üstünde olacaklardır. TANRI istediğine hesapsız rızık verir.
 TANRI tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayan bir Peygamber gelince, geçmiş kitap halkından bir grup TANRI'nın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi arkalarına attılar.
 Bir de dediler ki: “Sayılı bir kaç gün dışında Cehennem ateşi bize dokunmaz.” De ki: “Siz TANRI katından bir söz mü aldınız? Öyle ise TANRI aslâ sözünden caymaz. Yoksa sizler TANRI karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”
 Hayır, öyle değil! Kötülük işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler, işte bunlar Cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
 Biat edip de iyi ahlaklı ameller işleyenler ise Cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
 İnanmayanların gidişatı tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar ayetlerimizi yalanladılar, TANRI da onları günahları ile yakaladı. TANRI'nın azabı çok şiddetlidir.
 Biat ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkâr eden bir topluluğu TANRI nasıl hakka eriştirir? TANRI zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
 İşte bunların cezası: TANRI'nın, Peygamberinin, meleklerin ve bütün inananların lâneti onların üzerinedir.
 Bu lânete ebediyyen gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz.
 Ancak bunun ardından tövbe edip kendini düzeltenler başka. TANRI mutlak merhamet sahibidir.
 Biat ettikten sonra inanmayan olup ve küfürde daha da ileri gidenlerin tövbeleri ise asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.
 İnkâra saplanmış ve inanmayan olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa dahi asla hiçbirinden kabul edilmeyecektir.
 TANRI doğruyu söylemiştir. Öyleyse İbrahim’in dinine uyun.
 Size TANRI'nın ayetleri okunurken ve aranızda TANRI'nın Elçisi bulunurken nasıl küfre dönersiniz? Kim TANRI'ya sımsıkı sarılırsa, muhakkak ki o doğru bir yola iletilmiştir.
 Geçmiş kitaptan öylesi vardır ki, ona yükler dolusu mal emanet bıraksan, onu sana eksiksiz iade ederler. Öylesi de vardır ki, sizi saptırmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptırırlar da farkında olmazlar.
 Onlar incitmekten başka size herhangi bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girişecek olsalar bile, arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
Onlar cimrilik ederler, mallarını gösteriş için harcarlar ve dağıtırlar. Şeytan ne kötü arkadaştır.
 Ne olurdu sanki, TANRI'ya ve ahirete inanmış olsalardı! TANRI onları çok iyi bilendir.
 Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup da onu mahveden kavurucu bir rüzgâra benzer. TANRI onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
 Şüphe yok ki TANRI zerre kadar haksızlık yapmaz. Zerre kadar iyilik olsa, onu kat kat arttırır ve kendi katından da büyük mükâfat verir.
 Her ümmetten bir şahit getireceğimiz ve seni de onlar üzerine şahit getireceğimiz zaman halleri nice olur?
 İnkâr edenler ve Peygamber’e baş kaldırmış olanlar, hesap günü hak ile yeksan olup yerin dibine geçirilmeyi ne kadar isterler ve TANRI'dan hiçbir söz gizleyemezler.
 İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz bütünüyle kitaba inanırsınız. Onlar ise, sizinle karşılaştıkları zaman: “İnandık!” derler. Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden ötürü parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: “Kininizle geberin!” Şüphesiz ki TANRI göğüslerin özünü bilendir.
 Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler. Eğer sabreder, TANRI'dan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki TANRI onları çepeçevre kuşatmıştır.
 İnanmayanlar kendilerine mühlet verişimizi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar. Biz onlara sırf günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
 “Gerçekten TANRI fakirdir, biz ise zenginiz.” diyenlerin lâfını ant olsun ki TANRI işitmiştir. Onların söylediklerini ve haksız yere Peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve: “Tadın o yangın azabını!” diyeceğiz.
 Bu, kendi ellerinizle yapmış olduğunuz şeylerin karşılığıdır. TANRI kullarına asla zulmedici değildir.
 Gaybın anahtarları TANRI katındadır, onları TANRI'dan başkası bilemez. Karada ve denizde olanı da TANRI bilir. TANRI'nın ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitapta (kader) yazılmıştır.
 İnanmayanlar inananlara: “Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz yüklenelim.” derler. Oysa onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekten onlar yalancıdırlar.
 Onlar kendi yüklerini, kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri taşıyacaklar ve uydurdukları şeylerden hesap günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
 Görmediler mi, TANRI yaratmaya nasıl başlıyor? Sonra onu nasıl iade ediyor? Şüphesiz ki bu TANRI'ya pek kolaydır.
 De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, TANRI'nın yaratmaya nasıl başladığına bir bakın! İşte TANRI, ahiret hayatını da (aynı şekilde) yaratacaktır. Gerçekten TANRI'nın her şeye gücü yeter.
 TANRI istediğine azap eder, istediğine rahmet eder. Hepiniz TANRI'ya döndürüleceksiniz.
 Siz ne yeryüzünde ne de gökte TANRI'yı aciz bırakamazsınız. TANRI'dan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
 TANRI'nın ayetlerini ve TANRI'ya kavuşmayı inkâr edenler; işte onlar TANRI'nın rahmetinden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
 Biz onların her birini günahı ile yakaladık. Kiminin tepesine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini korkunç bir ses, bir çığlık yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Onlara TANRI zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
 TANRI'dan başka dostlar edinenlerin durumu, kendisine yuva yapan örümceğin örneği gibidir. Halbuki eğer bilseler, evlerin en çürüğü en dayanıksızı örümcek yuvasıdır.
 TANRI, onların kendisinden başka ne gibi şeylere tapındıklarını şüphesiz ki bilir. TANRI mutlak saygı sahibidir, hükmünde giz sahibidir.
 İşte misaller... Biz onları insanlar için getiriyoruz. Âlim olanlardan başkası onları anlamaz.
 TANRI, kullarının üzerinde mutlak "kudret ve tasarruf" sahibidir. Size koruyucu (melekler) gönderir. Nihayet herhangi birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar (bu hususta) hiç geri kalmazlar.
 Sonra da (o canları alınanlar) Yegane Sahipleri olan TANRI'ya döndürülürler. Haberiniz olsun ki hüküm ancak TANRI'nındır ve hesap görenlerin en çabuğu TANRI'dır.
 De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Halbuki siz: ‘Eğer bizi bundan kurtarırsan ant olsun ki şükredenlerden olacağız!’ diye yalvararak ve gizlice TANRI'ya dua edersiniz.”
 De ki: “Sizi ondan da bütün sıkıntılardan da TANRI kurtarır. Sonra siz yine TANRI'ya ortak koşarsınız.”
 TANRI, üstünüzden ve altınızdan size bir azap göndermeye veya sizi, parti parti birbirinize düşürüp taraflara ayırmaya, kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yetendir.TANRI mutlak güç sahibidir. Bak! Onlar iyice anlasınlar diye ayetleri nasıl açıklıyoruz?
 Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Yakında bileceksiniz.
 Ayetlerimizi çekişmeye dalanları gördüğünde, başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra, artık o zalimler ile beraber olma.
 TANRI'dan korkanlara, küfrün hesabından bir şey yoktur. Sadece hatırlatmak gerekir. Umulur ki korkarlar.
 Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Sahibinin gelmesini veyahut Sahibinin bazı ayetlerinin mucizelerinin gelmesini mi bekliyorlar? Sahibinin bazı ayetleri (mucizeleri) geldiği gün, kişi daha önce inanmamışsa veya inancında bir hayır kazanmamışsa, inancı ona hiç fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin, şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.”
 Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâka yaklaştıracağız.
 Onlara mühlet veririm. Çünkü benim tuzağım çetindir.
 Hiç düşünmediler mi ki, arkadaşlarında delilikten hiçbir eser yoktur. O ancak apaçık bir uyarıcıdır.
 Onlar göklerin ve yerin usule uygun yaratılışına , TANRI'nın yarattığı herhangi bir şeye bakmazlar mı? Belki de ecelleri yaklaşmıştır. Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
 TANRI'nın saptırdığını yola getirecek yoktur, onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bocalayıp dururken bırakır.
 İnanmayanlar şüphesiz ki mallarını TANRI yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Sonra bu kendilerine bir yürek acısı olacak ve en sonunda mağlup olacaklar. Küfründe inat eden inanmayanlar ise Cehenneme sürükleneceklerdir.
 Bu, TANRI'nın hastalıklı ve sağlıklıyı ayırıp, bütün hastalıklıları üst üste koyarak, topunu bir araya yığması ve cehenneme atması içindir. İşte onlar mahvolanlardır.
 Kim dünya hayatını ve onun aşırısını isterse, onlara orada yaptıklarının karşılığını tam olarak veririz. Onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar.
 İşte onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Yaptıkları boşa gitmiştir. İşleri de batıl olmuştur.
 TANRI'ya karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Bu zalimler Sahiplerinin huzuruna arz edilecekler. Şahitler de: “Sahiplerine karşı yalan uyduranlar işte bunlardır!” diyecekler. İyi bilin ki, TANRI'nın lâneti zalimlerin üzerinedir.
 O zalimler ki, insanları TANRI yolundan alıkoyarlar ve o yolu eğriltmeye çalışırlar. Onlar ahireti de inkâr ederler.
 Onlar yeryüzünde TANRI'yı aciz bırakacak değillerdir. Onların TANRI'dan başka dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar gerçekleri ne görebiliyorlar ne kulak veriyorlardı.
 İşte onlar kendilerine yazık ettiler. Uydurdukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitti.
 Şüphesiz ki onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.
 İnanan ve inanmayan iki oluşumun durumu, görmeyen ve duymayan ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hâli hiç eşit olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?
 Ant olsun ki biz, düşünüp anlasınlar diye bu Kitapta sözü vurgulayarak açıkladık. Fakat bu, onlara daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir yarar sağlamıyor.
 TANRI, onların söylediklerinden uzaktır. Mutlak kudret sahibidir.
 “Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat, şaşırt! Atlılarınla, yayalarınla onları yaygaraya boğ! Mallarında ve evlatlarında onlara ortak ol! Kendilerine vaatlerde bulun!” Şeytan insanlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.
 “Şurası muhakkak ki benim kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olamaz. Sahibin vekil olarak yeter.”
 Yedi gök ve yer, bir de bunların içinde bulunanlar TANRI'yı noksansız olarak anarlar. Hiçbir şey yoktur ki, TANRI'yı şükür ile anmasın. Fakat siz onları anlamazsınız. TANRI mutlak letafet sahibidir, mutlak bağışlayandır.
 Şüphesiz ki göklerde ve yerde inananlar için birçok ayetler (deliller) vardır.
 Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inananlar için ayetler (deliller) vardır.
 Gece ile gündüzün değişmesinde, TANRI'nın gökten rızık indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde aklını kullanan bir topluluk için ayetler (deliller) vardır.
 İşte bunlar TANRI'nın ayetleridir. Sana bunları hak ile okuyoruz. Artık onlar TANRI'dan ve TANRI'nın ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?
 Her yalancı günah yüklü kimsenin vay haline!
 TANRI'nın ayetlerinin kendisine okunduğunu işitir de, sonra onları sanki hiç işitmemiş gibi büyüklük taslamada ısrar eder. İşte onu acıklı bir azap ile müjdele!
 O bizim ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onlarla alay eder. İşte öyleleri için alçaltıcı bir azap vardır.
 Önlerinde de Cehennem vardır. Kazandıkları şeyler ve TANRI'yı bırakıp da edindikleri dostlar, onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için büyük bir azap vardır.
 İşte bu Kitap bir doğru yol rehberidir. Sahiplerinin ayetlerini inkâr edenlere gelince, onlara tiksindiren, elem verici bir azap vardır.
Şerefli Kitaba ant olsun ki!
 Aralarından bir uyarıcının gelmiş olmasına şaştılar da, inanmayanlar şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şey!"
 "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (diriltileceğiz)? Bu akla uzak bir dönüştür."
 Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini muhakkak bilmekteyiz. Yanımızda (her şeyi) zapteden bir kayıt vardır.
 Hayır! Onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar karışık bir durum içindedirler.
 Onlar üstlerindeki göğü nasıl donatmışız bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yok!
 Yeryüzünü döşedik, oraya sabit dağlar yerleştirdik. Onda her güzel çiftten yetiştirdik.
 Bunlar TANRI'ya yönelen her kula gönül gözünü açmak, ona ibret vermek içindir.
 Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.
 Onlardan önce Nuh halkı, Ress halkı ve Semud da yalanlamıştı.
 Âd, Firavun ve Lut'un kardeşleri de yalanlamışlardı.
 Eyke halkı ve Tubba' halkı da. Bütün bunlar Peygamberlerini yalanladılar, tehdidim (azabım) da onlara hak oldu.
 Biz ilk yaratışta güçsüz mü düştük? Hayır! Onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
 Ey inkâr edenler! Sizi biz yarattık. Hâlâ onaylamayacak mısınız?
 Gördünüz mü (rahimlere) akıttığınız meniyi?
 Onu (siz mi düzgün bir insan sûretine getirip) yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar biz miyiz?
 Aranızda ölümü takdir eden biziz ve biz önüne geçilebileceklerden değiliz.
 Sizi ortadan kaldırıp da sizin yerinize benzerlerinizi getirmeye ve sizi bilmeyeceğiniz bir biçimde yaratmaya da gücümüz yeter.
 Her halde ilk yaratılışınızı bilirsiniz, ( bir daha yaratılacağınızı) düşünmeli değil misiniz?
 Şimdi bana ekmekte olduğunuz (tohum işini) haber verin!
 Onu yerden siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?
 Eğer isteseydik onu (o ekini tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz şaşakalırdınız.
 (O zaman şöyle derdiniz): "Doğrusu biz çok zarara uğratıldık."
 "Hatta umduğumuzdan mahrum kaldık."
 İçmekte olduğunuz suyu da söyleyin bana!
 Onu buluttan indiren siz misiniz, yoksa indirenler biz miyiz?
 Eğer isteseydik, onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. Hâlâ şükretmez misiniz?
 Söyleyin şimdi bana, çakmakta olduğunuz ateşi!
 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa biz miyiz yaratan?
 Biz onu bir ibret ve çöl yolcuları için bir fayda yaptık.
 Mutlak kudret sahibi olan TANRI'yı noksanlıklardan uzak anın!
 Hayır! Yıldızların yerleri üzerine ant olsun ki!
 Bu, eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir.
 Muhakkak ki o, elbette çok şerefli bir Kitaptır.
 Koruma altında olan bir kitaptadır.
 Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.
 Âlemlerin Sahibinden indirilmiştir.
 Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
 Rızkınıza karşılık şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?
 Can boğaza dayandığında,
 Siz (o can çekişen kimseye) bakar durursunuz.
 Biz ona sizden yakınız, fakat siz görmezsiniz.
 Eğer siz hesap ve ceza görmeyecekseniz,
 Onu (çıkmak üzere olan canı) geri çevirsenize! İddianızda doğru sözlü iseniz.
 O (ölen kişi TANRI'ya) yaklaştırılanlardan ise,
 Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm Cenneti var.
 Eğer doğruculardan ise,
 "Ey doğrucu! Doğruculardan sana selâm!" denir.
 Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,
 İşte ona kaynar sudan bir ziyafet,
 Ve Cehenneme atılma vardır.
 Kesin gerçek budur işte.
 Mutlak kudret sahibi olan TANRI'yı noksanlıklardan uzak anın!
 Çoklukla öğünmek sizi o derece oyaladı ki,
 Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.
 Hayır! Yakında bileceksiniz!
 Hayır, hayır! Yakında bileceksiniz!
 Hayır! Eğer kesin bir bilgi ile bilseydiniz!
 Ant olsun ki Cehennemi mutlaka göreceksiniz.
 Ant olsun ki yine onu bizzat baş gözü ile göreceksiniz!
 Nihayet o gün dünyada kazanıp harcadığınız nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz.
 Haksız yere arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen herkesin vay haline!
 O ki, mal toplamış ve onu bir daha bir daha saymıştır.
 Malının kendisini ebedi kılacağını zanneder.
 Hayır! Ant olsun ki o, TANRI'nın tutuşturulmuş ateşine atılacaktır.
 Onun acısı yüreklere kadar çöker.
 O ateş, onların üzerine kapatılacaktır.
 Uzun sütunlara bağlı oldukları halde.
                          -Din Savaşı-
 Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber'ini doğru yol ve hak din ile gönderen TANRI'dır. Şahit olarak TANRI yeter.
 Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Başlarına öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi, öyle sarsıldılar ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki inananlar: “TANRI'nın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Biliniz ki TANRI'nın yardımı çok yakındır.
 İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?
 Ant olsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette TANRI doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
 Yoksa kötülük yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
 Kim TANRI'ya kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki TANRI tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. TANRI mutlak duyu sahibidir.
 Kim TANRI yolunda savaşırsa ancak kendi öz nefsi için savaşmış olur. Şüphesiz ki TANRI bütün âlemlerin Sahibidir.
 Yeminlerini bozan, Peygamber’i sürgüne göndermeye kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer siz inanıyorsanız, bilin ki asıl korkmanız gereken TANRI'dır.
 Onlarla savaşın ki TANRI sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara karşı galip kılsın ve inananların gönüllerini ferahlandırsın.
 Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. TANRI istediğinin tövbesini kabul eder. TANRI mutlak af sahibidir.
 Peygamber! İnananları savaş için coştur. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, onlardan ikiyüz kişiye galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, onlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlayışsız bir topluluktur.
 Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz TANRI yolundayız ve elbette TANRI'ya döneceğiz.” derler.
 İşte Sahiplerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır, onlar doğru yolu bulmuşlardır.
 Engelli, hasta ve çok yaşlıya güçlük yoktur. Kadına ve çocuğa sorumluluk yoktur. Kim TANRI'ya ve Elçisine itaat ederse, onu altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse ona açıklı bir azap ile azap eder.
 Zayıflara, hastalara ve harcayacak bir şeyleri bulunmayanlara, TANRI ve Elçi'sine sadık kaldıkları takdirde bir vebal yoktur. İyilik edenlerin aleyhine de yol yoktur. TANRI mutlak bağışlayandır.
 Kendilerine silah vermen için sana geldiklerinde: “Size bir silah bulamıyorum.” dediğin zaman, bağışta bulunacak bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de bir vebal yoktur.
 Elçi'm! De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Aksi takdirde (eceliniz gelmediği için ölümden kaçmış gözükseniz) bile (dünyada yaşatılarak) istifade ettirileceğiniz zaman çok azdır.
 Elçi'm! De ki: “Eğer TANRI size bir kötülük emretmişse, sizi TANRI'dan koruyacak, veya size rahmet etmeyi istemişse (ona engel olacak) kim vardır? Onlar TANRI'dan başka ne bir dost ne de bir yardım eden bulabilirler!
 Doğrusu TANRI içinizden sizi alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin!” diyenleri kesinlikle bilir. Onlardan pek azı (o da gösteriş olarak) savaşa gelir. (Çoğunluğu ise savaşa gelmezler).
 Size karşı oldukça kıskanç ve cimridirler. Korku geldiği zaman, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de, iyiliğinizi çekemeyerek sivri dilleri ile sizi incitirler. Onlar inanmış değillerdir. Bunun için de TANRI onların yaptıklarını boşa çıkartmıştır. Bu, TANRI'ya göre pek kolaydır.
 Eğer çağrıldığınız bu cenke el birlik çıkmazsanız, TANRI sizi pek acıklı bir azaba uğratır. Yerinize de başka itaatli bir topluluk getirir. Siz o Peygamber’i hiçbir şeyle zarara uğratamazsınız. TANRI her şeye hakkıyla gücü yetendir.
 Gerek hafif gerek ağırlıklı olarak hepiniz el birlik savaşa çıkın! TANRI yolunda mallarınızla, canlarınızla savaşın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır.
 TANRI'ya ve âhiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla savaşmaktan kaçınmak için senden izin istemezler. TANRI mutlak bilgi sahibidir.
 Hiç şüphesiz ki, TANRI yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen inananların canlarını ve mallarını TANRI, Cennet karşılığında satın almıştır. Onlara vaat olunan cennet haktır.TANRI'nın vaadi hak ve gerçektir. O halde yaptığınız bu hayırlı alışverişten dolayı sevinin. İşte bu çok büyük bir mutlu sonuçtur.
İnananlar! Sizler inkâr edenler gibi yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: “Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezlerdi.” diyenler gibi olmayın. TANRI bunu onların yüreklerinde bir iç acısı yaptı. Halbuki dirilten de öldüren de TANRI'dır.
 Ant olsun ki ölseniz veya öldürülseniz, mutlaka TANRI'nın huzurunda toplanacaksınız.
 TANRI'nın izni olmadan hiç kimse ölmez. Ecel belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. TANRI şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
 Eğer TANRI size yardım ederse artık sizi yenip mağlup edecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakıverirse, TANRI'dan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız TANRI'ya güvensinler.
Onların nişanları alınlarındaki secde işaretleridir.
Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. TANRI böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inanmayanları öfkelendirir.
Nice Peygamberler vardı ki, beraberinde ona tabi olanlardan çok kimse savaştılar ve TANRI yolunda başlarına gelenden dolayı gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. TANRI sabredenleri sever.
 Onların sözleri sadece şundan ibaretti: “ Günahlarımıza ve işimizdeki taşkınlığımıza af bağışla. Ayaklarımızı sabit kıl, Düşmana karşı bize yardım et. Sahibimiz bizi koru !”
 Bu yüzden TANRI onlara dünya nimetini de ahiret nimetini de fazlasıyla verdi. TANRI iyilik edenleri sever.
 Halbuki sizin Sahibiniz TANRI'dır ve yardım edenlerin en hayırlısıdır.
 Hakkında hiçbir delil indirmediği TANRI'ya ortak koşmaları sebebiyle küfrün kalplerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir! Ne kötüdür o zalimlerin varacağı yer!
 Peygamber! İnanmayanların ve inananların hainlerine (küfre) karşı mücadele et ve onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer Cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
 Bilmezler mi ki TANRI, onların sırlarını da gizli konuşmalarını da bilir. Ve TANRI, gayb sahibidir.
 TANRI yolunda savaş! Sen ancak ibadetlerinden sorumlusun. Biat edenleri de savaşa teşvik et. Umulur ki TANRI inanmayanların gücünü kırar. TANRI güç ve azap sahibidir.
Hiçbir Peygambere yeryüzünde ağır basıp düşmanı yere sermeden esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa TANRI ahireti kazanmanızı istiyor. TANRI mutlak "saygı ve giz" sahibidir.
 Eğer önceden TANRI'dan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
İnananlar! TANRI yolunda savaşa çıktığınızda iyice araştırın. Size selâm verene, kibirle “Sen bizden değilsin!” demeyin. Siz de önceden böyle idiniz de TANRI size lütuf bağışladı. TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
 İnananlardan engel sahibi olmaksızın evinde oturanlar ile, mallarıyla ve canlarıyla TANRI yolunda savaşanların dereceleri aynı değildir. TANRI, malları ve canları ile savaşanları üstün kıldı. Bununla beraber TANRI ikisine de Cenneti vaat etmiştir. Savaşanlar büyük bir bağışlanma ile müjdelenmiştir.
 Kendi katından dereceler, bağışlanma ölümsüzlük ve rahmet vermiştir.TANRI mutlak bağışlayan ve merhamet sahibidir.
 Melekler nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: “Siz ne işte idiniz?” derler. Onlar da: “Biz yeryüzünde zayıf (çaresiz) idik.” derler. Melekler: “TANRI'nın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” derler. İşte onların barınakları Cehennemdir. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
 Erkek, kadın ve çocuklardan zayıf olup, hiçbir çareye gücü yetmeyen ve göç etmek için bir yol bulamayanlar müstesnadır.
 İşte onları TANRI affeder. TANRI mutlak af sahibidir.  
 Yeryüzünde sefere çıktığınızda küfrün size bir kötülük yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz ki onlar sizin apaçık bir düşmanınızdır.
 Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun, diğerleri silahlarıyla nöbet tutsun. sonra yer değiştirsinler. Düşmanın size ani bir baskın yapmasına önlem alın. Doğal konular, hastalık ve yaralanmalarda dinlenmeye çekilebilirsiniz. TANRI inanmayanlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
 Namazı bitirdiğiniz zaman rahat pozisyonda TANRI'yı övgü ile ve noksansız anın. Emniyete kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Namaz inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
 O topluluğu takip etmekte gevşek davranmayın. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz TANRI'dan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. TANRI mutlak ilim sahibidir. Gizine akıl ermeyendir.
 Elçi'm! Sana savaş ganimetlerine dair soru soruyorlar. De ki: “Ganimetler Peygamber'in ve Birliğindir.” O halde siz gerçekten inananlar iseniz TANRI'dan korkun. Aranızı düzeltin. TANRI'ya ve Elçisine itaat edin.
 Bir Peygamber için ganimet malına ihanet etmek olur şey değildir. Kim bu hıyanetliği yaparsa, hesap gününde hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığı tastamam verilir ve onlara asla zulmedilmez.
 TANRI'nın hoşnutluğuna uyan kimse, TANRI'nın gazabına uğrayan kimse gibi olur mu? Onun yeri Cehennemdir. O ne kötü bir dönüş yeridir!
 Ant olsun ki, TANRI inananlara büyük bir lütufta bulunmuştur. Çünkü onlara TANRI'nın ayetlerini okuyan, kendilerini tertemiz yapıp arıtan, kitap ve gizi öğreten kendi içlerinden bir Peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
  TANRI yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler, Sahipleri katında rızıklanmaktadırlar.
 TANRI'nın kendilerine verdiği bağışlardan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
 Onlar TANRI'dan olan lütuf ve soyluluğun; TANRI'nın inananların bağışını zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
 O şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. O halde inananlar iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
 Melekler o küfrün yüzlerine ve arkalarına vurarak ve: “Haydi yangın azabını tadın!” diyerek canlarını alırken onları bir görsen!
 İşte bu, ellerinizin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Yoksa TANRI kullarına zulmetmez.
 Şüphesiz ki TANRI katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü küfür halkıdır. Artık onlar biat etmezler.
 Sen kendileriyle antlaşma yaptığın halde, onlar her defasında hiç çekinmeden antlaşmalarını bozarlar.
 Bir topluluğun antlaşmayı bozmak hususunda hainlik yapmasından çekinirsen, sen de hak ve adaletle onların seninle yaptıkları antlaşmayı aynı şekilde onlara at antlaşmayı bozduğunu onlara bildir. Şüphesiz ki TANRI hainlik yapanları sevmez.
 İnanmayanlar kendilerini kurtarıp geçtiklerini sanmasınlar. Şüphesiz ki onlar TANRI'yı aciz bırakamazlar.
Nice az bir topluluk TANRI'nın izniyle pek çok topluluğu yenmiştir. TANRI sabredenlerle beraberdir.
 İnananlar! Gevşemeyin, üzülmeyin. Gerçekten inanıyorsanız, siz mutlaka en üstünsünüzdür.
 (Bedir’de) karşı karşıya gelen bu iki topluluğun durumlarında sizin için mühim bir ibret vardır. Biri TANRI yolunda savaşıyor, diğeri küfür içinde bulunuyordu. Onlar öbürlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gözleriyle görüyorlardı.TANRI inananları yardımıyla destekler.
 Biat edenler! Sabredin, direnç gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve TANRI'dan korkun ki, rahata erebilesiniz.
 İnananlar! Bütün tedbirlerinizi alın. Birlikler halinde savaşa çıkın veya toptan seferber olun.
 Aralarında bazıları vardır ki ağır davranırlar. Eğer başınıza bir musibet erişirse: “TANRI bana lütfetti de, ben onlarla beraber bulunmadım.” der.
 Eğer size TANRI'dan bir lütuf isabet ederse, keşke ben de onlarla beraber olsaydım derler.
 Öyleyse dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, TANRI yolunda savaşsınlar. Kim TANRI yolunda savaşır ve öldürülür veya galip gelirse, onlara büyük mükafat vardır.
 Biat edenler TANRI yolunda savaşırlar, etmeyenlerde küfürde savaşırlar. O halde şeytanın dostları ile savaşın! Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır.
İnananlar! Toplu halde küfürle karşılaştığınız zaman, taktik kullanma veya bir başka inanan topluluğa katılma dışında sakın onlara arkanızı dönmeyin!
 Onları siz öldürmediniz, TANRI öldürdü. Elçi'm! Attığın zaman sen atmadın, TANRI attı. TANRI bunu, inananları güzel bir imtihana tâbi tutmak için yapmıştı. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
 İşte bu güzel imtihan böyledir. TANRI küfrün düzenini bozup yok eder.
 “Eğer doğru sözlü iseniz bu fetih ne zaman?” derler.
 De ki: “Fetih gününde küfür halkına inanmaları hiçbir fayda vermez, kendilerine mühlet de tanınmaz.”
 Onlardan yüz çevir ve bekle! Zaten onlar da beklemektedirler.
 İnanmayanlar!Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir. Eğer vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Eğer biat ederseniz bu sizin için daha da iyidir. Yok, bir daha dönerseniz biz de döneriz. Topluluğunuz çok da olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü TANRI inananlarla beraberdir.
 Nerede olursanız olun, sarp ve sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik erişirse: “Bu TANRI'dandır.” derler, başlarına bir kötülük gelince de: “Bu senin yüzündendir.” derler. De ki: “Hepsi TANRI'dandır.” Bunlara ne oluyor ki anlamaya yanaşmıyorlar!
 Sana gelen her iyilik TANRI'dandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir. Seni kullara Peygamber olarak gönderdi. Şahit olarak TANRI yeter!
 İnananlar! TANRI'nın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size ellerini uzatmak istemişti de, TANRI onların ellerini sizden çekmişti. TANRI'dan korkun ve inananlar yalnız TANRI'ya güvensinler.
 İnananlar! Düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sabredin, direnç gösterin ve TANRI'yı çokça anın ki umduğunuza kavuşabilesiniz.
 TANRI'ya ve Peygamber'ine itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider. Sabredin! Muhakkak ki TANRI sabredenlerle beraberdir.
 Yurtlarından böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak ve TANRI yolundan alıkoyarak çıkanlar gibi olmayın.
 İnananlar! Silahlanmanızı güçlendirin. Bununla düşmanlarınızı ve sizin bilmediğiniz TANRI'nın bildiği diğer düşmanlarınızı korkutup yıldırırsınız. TANRI yolunda ne harcarsanız, size eksiksiz ödenir ve siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.
 Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve TANRI'ya güven. TANRI barışı emreder. TANRI zalimleri sevmez.
 Onlar seni aldatmak isterlerse, şüphesiz ki TANRI sana kâfidir. TANRI ki, seni var eden ve inananları yardımıyla destekleyendir.
Peygamber! TANRI sana da sana tâbi olan inananlara da de yeter.
 Peygamber! Elinizde bulunan esirlere de ki: “Eğer TANRI kalplerinizde bir iyilik bulursa, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi affeder. TANRI merhamet sahibidir.”
 Eğer sana hainlik etmek isterlerse, zaten daha önce TANRI'ya da hainlik etmişlerdi. Bundan dolayı onlara karşı TANRI sana imkân vermişti. TANRI mutlak "bilgi, hüküm ve giz" sahibidir.
İnanmayanlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir kargaşa olur.
 İnananların hepsinin de toptan savaşa çıkmaları doğru değildir. Savunma, taarruz ve destekçiler olarak gruplara ayrılmalılardır.
 İnanıp göç edenler, TANRI yolunda savaşanlar, göç edenleri barındıranlar var ya, işte gerçek inananlar onlardır. Onlar için bağışlanma ve cömertçe verilmiş bir rızık vardır.
 Sonradan biat edenler ve göç edip de sizinle beraber savaşanlar da sizdendir. Akraba olanlar ise, TANRI'nın kitabına göre birbirlerine vâris olmaya daha yakındırlar.
 Elde ettiğiniz ganimetleri helâl ve temiz olarak yiyin. TANRI'dan korkun. TANRI mutlak bağışlayandır.
 Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri bırakılanlar: "Bırakın, biz de sizinle gelelim." diyeceklerdir. Onlar TANRI'nın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizim arkamıza aslâ düşemezsiniz. TANRI daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Size: "Hayır! Bizi çekemiyorsunuz!" diyeceklerdir. Aksine onlar pek az anlayan kimselerdir.
 (TANRI'nın verdiği bu ganimet malları) bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, TANRI'nın lütfunu ve rızasını dileyen, TANRI'nın dinine ve Peygamber'ine yardım eden sığınmış fakirlerindir. Onlar sadıkların ta kendileridir.
 Kim kendisinden olup da kendisine sığınanı sevip ona verileni kıskanmazsa, nefsinin mala karşı hırs ve cimriliğinden korunursa onlar kurtuluşa erenlerdir.
 Bunların ardından gelenler de şöyle derler: "TANRI'm! Bize ve inanç ile daha önce bizi geçmiş din kardeşlerimize af bağışla. Kalplerimizde inananlara karşı hiçbir kin bırakma. TANRI'm! Şüphesiz ki mutlak "şefkat ve merhamet" sahibisin."
 Eğer inanmayanlardan biri senden af isterse onu affet. Şundan ki TANRI'nın sözünü dinlesin. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar gerçekten de bilgisiz bir topluluklardır.
 Bununla beraber küfürden vazgeçip tövbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz bilen bir topluluğa ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
 Ant olsun ki daha önce de fitne koparmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde TANRI'nın emri galip geldi.
 De ki: “TANRI bizim için ne yazmış, ne takdir etmiş ise, ancak bize o ulaşır. TANRI bizim sahibimizdir. İnananlar yalnız TANRI'ya güvenip bağlansınlar.”
 De ki: “Siz bize iki güzellikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Halbuki biz TANRI'nın kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap getireceğini bekliyoruz. Öyleyse bekleyin. Biz de sizinle beraber bekleyenleriz.”
 Onların malları da yandaşları da seni imrendirmesin. Çünkü TANRI bunlarla dünya hayatında onların azaplarını artırmayı ve canlarının inanmayanlar olarak güçlükle çıkmasını istiyor.
Eğer sizinle savaşmazlarsa da bilin ki; o inanmayanlar sizinle savaşacak olsalardı, mutlaka arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamazlardı.
 TANRI'nın önceden beri geçmiş olan âdeti budur. Sen TANRI'nın adetinde asla değişiklik bulamazsın.
2 notes · View notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
KAYNAK 1
           OKU!
                           Mutlak
  "Yaratan ve Bağışlayan"
    Sahibine şükret!
           OKU!
    TANRI;
İnsan'ı önce kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan daha sonra ise bir damla sudan yarattı.
Cinleri ise insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattı.
             OKU!
  Sahibin sonsuz lütuf sahibidir.
                       TANRI ki;
Kalem ile yazı yazmayı öğretti.
İnsan'a bilmediğini TANRI öğretti!
       Bu Kitap’ta hiçbir şüphe yoktur. O, güzel ahlak sahipleri için yol göstericidir.
   Onlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz geçimlikten bağışta bulunurlar.
   Sana indirilene de, senden önce indirilene de biat ederler. Ahirete de kesinlikle inanırlar.
   İşte onlar Sahiplerinin yolunda olanlardır. İşte onlar mutluluğa erenlerdir.
  TANRI Yeganedir.
TANRI mutlak sahiptir.
TANRI mutlak yaratandır.
TANRI mutlak esirgeyendir.
TANRI mutlak bağışlayandır.
TANRI ihtiyaçtan uzaktır.
TANRI alemlerin sahibidir.
TANRI arşın sahibidir.
TANRI gayb'in sahibidir.
TANRI din günün sahibidir.
TANRI hesap gününün sahibidir.
TANRI rahmet sahibidir.
TANRI kul sahibidir.
TANRI kalplerin derinliklerindekini bilendir.
TANRI "ol" emri ile oldurandır.
TANRI'nın vaadi mutlaka gerçektir.
TANRI örnek edinmeden, yoktan var edendir.
TANRI tövbeleri kabul edendir.
TANRI hakka iletendir.
TANRI eksikliklerden uzaktır.
TANRI beklenen vaktin sahibidir.
TANRI mutlak varlık sahibidir. (Yok olan, TANRI var etmediği için yoktur.)
TANRI mutlak sahibi olduklarını yaratandır, bağışlayandır, esirgeyendir.
TANRI mutlak kader sahibidir.
TANRI mutlak kaza sahibidir.
TANRI mutlak hüküm sahibidir.
TANRI mutlak hak sahibidir.
TANRI mutlak kavram sahibidir.
TANRI mutlak makam sahibidir.
TANRI mutlak duygu sahibidir.
TANRI mutlak duyu sahibidir.
TANRI mutlak değer (zengin, fakir, ucuz, pahalı...) sahibidir.
TANRI mutlak miktar (az, çok, tane, damla...) sahibidir.
TANRI mutlak durum (iyi, kötü, güzel, çirkin, fayda, zarar...) sahibidir.
TANRI mutlak kudret (yüce, büyük, küçük...) sahibidir.
TANRI mutlak doğru sahibidir.
TANRI mutlak akıl sahibidir.
TANRI mutlak mantık sahibidir.
TANRI mutlak bilgi sahibidir.
TANRI mutlak ilim sahibidir.
TANRI mutlak cisim sahibidir.
TANRI mutlak birim sahibidir.
TANRI mutlak bilim sahibidir.
TANRI mutlak adalet sahibidir.
TANRI mutlak merhamet sahibidir.
TANRI mutlak mükafat sahibidir.
TANRI mutlak ceza sahibidir.
TANRI mutlak karşılaşma sahibidir.
TANRI mutlak tuzak sahibidir.
TANRI mutlak intikam sahibidir.
TANRI mutlak galiptir.
TANRI mutlak hesap sahibidir.
TANRI hesabı çabuk görendir.
TANRI mutlak güç sahibidir.
TANRI mutlak emir sahibidir.
TANRI mutlak sevgi sahibidir.
TANRI mutlak güven sahibidir.
TANRI mutlak şefkat sahibidir.
TANRI mutlak erdem sahibidir.
TANRI mutlak saygı sahibidir.
TANRI mutlak önem sahibidir.
TANRI mutlak af sahibidir.
TANRI mutlak izin sahibidir.
TANRI mutlak lütuf sahibidir.
TANRI mutlak letafet sahibidir.
TANRI mutlak estetik sahibidir.
TANRI mutlak sanat sahibidir.
TANRI mutlak geçimlik sahibidir.
TANRI mutlak şekil sahibidir.
TANRI mutlak suret sahibidir.
TANRI mutlak kusur sahibidir.
TANRI mutlak hayat sahibidir.
TANRI mutlak zaman sahibidir.
TANRI mutlak ömür sahibidir.
TANRI mutlak vakit sahibidir.
TANRI mutlak kaynak sahibidir.
TANRI mutlak ikram sahibidir.
TANRI mutlak sağlık ve şifa sahibidir.
TANRI mutlak hareket sahibidir.
TANRI mutlak mal sahibidir.
TANRI mutlak mülk sahibidir.
TANRI mutlak düzen sahibidir.
TANRI mutlak afet sahibidir.
TANRI mutlak sistem sahibidir.
TANRI mutlak seviye sahibidir.
TANRI mutlak mesafe sahibidir.
TANRI mutlak özen sahibidir.
TANRI mutlak diyalog sahibidir.
TANRI mutlak yol sahibidir.
TANRI mutlak örnek sahibidir.
TANRI mutlak giz "sır" sahibidir.
TANRI mutlak şan sahibidir.
TANRI mutlak övgü sahibidir.
TANRI mutlak vasıf sahibidir.
                            -Tebliğ-
 Kendi içlerinden bir kişiye: “Kulları uyar ve biat edenleri müjdele. Şüphesiz ki Sahipleri katında kendileri için bir doğruluk makamı vardır.” diye bildirmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu? İnanmayanlar “Muhakkak ki bu, apaçık bir büyücüdür.” dediler.
 Sahibiniz ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş üzerinde hükümran oldu. Yarattıklarını yönetir. TANRI'nın izni olmadan hiç kimse şefaat edemez. Sahibiniz Yeganedir.
 Hepinizin dönüşü TANRI'yadır, bu TANRI'nın hak olan vaadidir. Şüphesiz ki TANRI önce yaratır, sonra da, inanıp güzel ahlaklı amel işleyenlere adaletle mükâfat vermek için onları huzuruna geri döndürür. Küfredenlere gelince, onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
 Güneşi ışık, ay’ı nur yapan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya menziller tayin eden TANRI'dır. TANRI bunları ancak hak ile yaratmıştır. TANRI, bilen bir topluluk için ayetlerini birer birer açıklar.
 Gece ve gündüzün birbirini takip etmesinde, TANRI'nın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, TANRI'dan korkup sakınan bir topluluk için nice deliller vardır.
 Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olarak, onunla tatmin olanlar ve ayetlerimizden habersiz bulunanların varacakları yer ateştir!
 İnanıp iyi ahlaklı ameller işleyenlere gelince, şüphesiz ki Sahipleri biatleri sebebiyle altlarından ırmaklar akan Nimet Cennetlerine erdirir.
 Oradaki duaları: “TANRI'mız noksansızdır ve eksikliklerden uzaktır!”dır. Aralarındaki temennileri: “Selâm”dır. Dualarının sonu da şudur: “Şükür, Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya mahsustur.”
 Eğer TANRI, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. Fakat biz, bize kavuşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız.
 İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken veya ayaktayken bize yalvarır yakarır. Fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki başına gelen sıkıntıdan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler hoş gösterilmiştir.  
 Elçi'm! Biz bu Kitab’ı sana, sırf anlaşmazlığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman ve inanan bir topluluğa da doğru yol ve rahmet olması için indirdik.
 Kullarından istediğine kendi emrinden ruh ile melekleri indirir ve şunu bildirir: Kullarımı uyarın ki, "TANRI Yeganedir, TANRI'dan korkun.”
 Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
 İnsanı bir kerih sudan yaratmıştır. Böyleyken o nasıl oluyor da apaçık bir hasım kesiliyor?
 Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.
 Akşamları getirirken, sabahları salıverirken de sizin için bir güzellik vardır (zevk alırsınız).
 Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz ki TANRI mutlak "şefkat ve merhamet" sahibidir.
 Atları, katırları ve merkepleri de sizin için binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
 Yolun doğrusunu göstermek TANRI'ya aittir. Yolun eğri olanı da vardır. TANRI isteseydi hepinizi doğru yola erdirirdi.
 Size gökten su indiren TANRI'dır. O sudan içersiniz. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla biter.
 TANRI onunla size ekinler, her çeşit meyveler yetiştirir. Bunda düşünen bir topluluk için ayet (ibret)ler vardır.
 Geceyi gündüzü, güneşi ve ay’ı sizin hizmetinize verip boyun eğdirdi. Yıldızlar da TANRI'nın buyruğuna boyun eğmiştir. Elbette bunların her birinde aklını kullananlar için ayetler (ibretler) vardır.
 Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için TANRI yaratmıştır. Bunda da öğüt alan bir topluluk için ayet (ibret) vardır.
 Taze et yemeniz, takınacağınız süs eşyanızı çıkarmanız ve TANRI'nın bol nimetinden istifade etmeniz için denize boyun eğdiren TANRI'dır. Nitekim gemilerin denizi yara yara gittiklerini görürsün. Artık belki şükredersiniz!
 Sizi sarsmaması için yeryüzünde sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar meydana getirdi.
 Ve nice işaretler yarattı. Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
 Hiç, yaratan yaratmayan gibi olur mu? Düşünmez, misiniz?
 TANRI'nın nimetini birer birer saymaya kalkışsanız kabataslak bile sayamazsınız. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayandır, merhamet sahibidir.
 TANRI, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.
 TANRI'yı bırakıp da taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratamazlar. Aslında onlar kendileri yaratıktır.
 Onlar diri değildirler, ölüdürler. Ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.
 TANRI Yeganedir. Ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır, onlar büyüklük taslarlar.
 Şüphe yok ki TANRI onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. TANRI büyüklük taslayanları asla sevmez.
 Onlara: “Sahibiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Öncekilerin masallarını!” derler.
 Böylece onlar hesap gününde hem kendi günahlarını tam olarak yüklenirler, hem de bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının bir kısmını yüklenirler. Dikkat edin! Yüklendikleri yük ne kötüdür!
 Kendilerinden öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda TANRI onların binalarına temelinden geldi de, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. O azap onlara hiç ummadıkları yerden geldi.
 Sonra hesap gününde onları rezil eder ve der ki: “Kendileri hakkında (onları kabul etmeyen inananlara karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?” Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: “Şüphesiz ki bugün rezillik ve kötülük inanmayanların üzerinedir.”
 Nefislerine zulmederken meleklerin canlarını aldığı kimseler (ölümü görünce) teslim olurlar. “Biz hiç kötülük yapmıyorduk!” derler. Melekler de onlara şöyle cevap verirler: “Hayır! TANRI sizin yaptıklarınızı elbette çok iyi bilendir.”
 “O halde içinde ebedî kalmak üzere, Cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”
 TANRI'dan korkanlara da: “Sahibiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Güzellik indirdi.” derler. Bu dünyada güzel işler yapanlara güzellik vardır, ahiret yurdu ise onlar için daha hayırlıdır. Güzel ahlaklıların yurdu ne güzeldir!
 Altlarından ırmaklar akan Adn Cennetlerine girerler. Orada onlar için diledikleri her şey vardır. İşte TANRI güzel ahlaklıları böyle mükâfatlandırır.
 Onlar meleklerin: “Selâm sizin üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık Cennete girin!” diyerek iyilikle canlarını aldıkları kimselerdir.
 Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Sahibinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de aynı şeyi yapmışlardı. TANRI onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
 Sonunda da yaptıklarının cezasına uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
 Ortak koşanlar dediler ki: “Eğer TANRI isteseydi biz de, atalarımız da TANRI'dan başka hiçbir şeye tapmazdık, TANRI'nın helal kıldığı hiçbir şeyi de haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de aynı şeyi yapmışlardı. Peygamberlere düşen apaçık tebliğ değil midir?
 Ant olsun ki TANRI, her ümmete: “Sahiplerine ibadet edip, şeytandan sakınsınlar” diye bir Peygamber gönderdi. İçlerinden kimini TANRI doğru yola iletti, kimine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de, yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!
 Sen onların doğru yola ermelerini ne kadar istesen de şüphesiz ki TANRI, saptırdığı kimseleri doğru yola iletmez ve onların yardımcıları da yoktur.
 Onlar bütün güçleriyle: “TANRI ölen kimseyi bir daha diriltmez.” diye TANRI'ya yemin ettiler. Hayır, öyle değil! Bu, TANRI'nın hak olarak verdiği bir sözdür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
 Hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inanmayanların da gerçekten yalancı olduklarını bilmeleri için (onları diriltecektir).
 TANRI bir şeyin olmasını istediği zaman, sözü ona ancak: “Ol!” demekten ibarettir. O da derhal oluverir.
 Kendilerine zulüm yapıldıktan sonra TANRI yolunda göç edenleri ant olsun ki dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
 Onlar sabreden ve yalnız Sahiplerine güvenen kimselerdir.
Peygamberleri açık delillerle ve kitaplarla gönderdi. Elçi'm! Biz sana bu Kitabı indirdik ki, kendilerine indirileni kullara açıklayasın. Umulur ki düşünürler!
 Kötü tuzaklar kuranlar, TANRI'nın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
 Yahut onlar dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalamayacağından (emin midirler)? Onlar aciz bırakacak değillerdir.
 Veyahut onları korku içindeyken yakalamayacağından (emin mi oldular)? Şüphesiz ki Sahibiniz mutlak "şefkat ve merhamet" sahibidir.
 TANRI'nın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, küçülerek ve TANRI'ya secde ederek sağa sola döner.
 Göklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın TANRI'ya secde ederler.
 Üstlerinde olan Sahiplerinden korkarlar ve emredildikleri şeyleri yaparlar.
 TANRI buyurdu ki: “Sahibiniz Yeganedir. Yalnız benden korkun.”
 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır ve din de sadece TANRI'ya âittir. Yoksa TANRI'dan başkasından mı korkuyorsunuz?
 Ne ki nimetleriniz varsa hepsi TANRI'dandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda yalnız TANRI'ya yalvarırsınız.
 Sonra da o zararı sizden giderdiğinde, içinizden bir kısım kimseler hemen Sahiplerine ortak koşarlar.
 Kendilerine verdiğimize nankörlük etmek için böyle yaparlar. O halde bir süre daha faydalanın, yakında bileceksiniz!
 Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden o bilmezlere (putlara) pay ayırırlar. TANRI'ya ant olsun ki siz uydurup durduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!
 Onlar kızları TANRI'ya isnad ederler. Hâşâ! TANRI bundan uzaktır! Hoşlandıkları (erkek çocukları) da kendilerinin oluyor.
 İçlerinden birine kız çocuğu müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü simsiyah kesilir.
 Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluğundan gizlenmeye çalışır. O çocuğu utanç içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün? Dikkat edin, verdikleri hüküm ne kadar kötü!
 Kötü sıfat ahirete inanmayanlarındır. Noksansız vasıflar ise TANRI'nındır. TANRI mutlak saygı sahibi, hükmünde giz sahibidir.
 Eğer TANRI zulümleri yüzünden insanları cezalandırsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar geciktirir. Süreleri dolunca da, ne bir an geri kalabilirler ne de ileri geçerler.
 Hoşlarına gitmeyen şeyleri TANRI'ya nisbet ederler. Güzel şeylerin ise kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalan söylüyor. Hiç şüphesiz ki onlar için sadece ateş vardır ve onlar ateşe sürüleceklerdir.
 Elçi! TANRI'ya ant olsun ki senden önceki ümmetlere de Peygamberler gönderilmiştir. Fakat şeytan onlara yaptıkları işlerini hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur ve onlar için elem verici bir azap vardır.
 Ant olsun ki, sizden önce nice nesilleri zulmettikleri zaman helâk ettik. Peygamberleri kendilerine apaçık delillerle geldiği halde, onlar biat etmemişlerdi. İşte biz günahkârlar topluluğunu böyle cezalandırırız.
 Sonra onların ardından sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki, bakalım nasıl davranacaksınız?
 Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize bundan başka bir kitap getir, veya bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem mümkün değildir. Ben ancak bana bildirilene tâbi olurum. Şüphesiz ki eğer ben Sahibime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”
 Ant olsun, içinizden size öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. İnananlara çok şefkatli, çok merhametlidir.
 Eğer yüz çevirirlerse de ki: “TANRI bana yeter! TANRI Yeganedir. TANRI mutlak güven sahibidir. TANRI, Arş’ın sahibidir.”
  Elçi'm! De ki: “Eğer TANRI isteseydi onu size okumazdım. TANRI da onu size bildirmezdi. Bundan önce içinizde bir ömür boyu kalmıştım. Hiç düşünmüyor musunuz?”
 TANRI'ya karşı yalan uydurandan veya TANRI'nın ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçektir ki suçlular asla iflâh olmazlar.
 Onlar TANRI'yı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda vermeyen şeylere taparlar ve: “Bunlar TANRI katında bizim şefaatçilerimizdir.” derler. De ki: “Siz TANRI'ya göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” TANRI onların koştukları ortaklardan uzaktır. Onları mutlak yaratandır.
 İnsanlar ilk önce bir ümmet idiler, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Sahibin, ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı, ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
 Derler ki: “Ona Sahibinden bir ayet, mucize indirilmeli değil miydi?” De ki: “Gayb ancak TANRI'nındır. Bekleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
 Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet tattırsak, hemen ayetlerimiz hakkında bir tuzak düşünürler. De ki: “TANRI'nın tuzağı daha çabuktur.” Şüphesiz ki kurduğunuz tuzakları meleklerimiz yazıyorlar.
 TANRI esenlik yurdu olan Cennete çağırır, istediğini doğru yola eriştirir.
 Güzel amellerde bulunanlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de aşağılanma. İşte onlar Cennetliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
 Kötülükleri yapanlara gelince, kötülüğün cezası kendi mislidir. Onları aşağılanma kaplar. Onları TANRI'dan koruyacak hiç kimse bulunmaz. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte bunlar da Cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.
 O gün onların hepsini bir araya toplarız. Sonra da TANRI'ya ortak koşanlara: “Siz ve ortaklarınız yerlerinizde durun!” deriz. Böylece aralarını tamamen ayırırız. Koştukları ortakları: “Siz bize tapmıyordunuz.” derler.
 “Bizimle sizin aranızda şahit olarak TANRI yeter. Sizin bize tapınmanızdan tamamen habersizdik.”
 Orada herkes geçmişte yaptıklarıyla imtihan verir ve gerçek sahipleri olan TANRI'ya döndürülürler. Uydurdukları şeyler kendi kendilerinden kaybolup gider.
 De ki: “Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir? Diriyi ölüden, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?” “TANRI” diyecekler. De ki: “O halde TANRI'ya karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
 Sahibiniz TANRI'dır. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır. Öyle ise nasıl olup da döndürülüyorsunuz?
 Böylece hak dinden çıkmış kötü ahlaklılara Sahibinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık inanmazlar.
 De ki: “TANRI'ya eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde, ilk defa yaratacak, sonra da bu yaratmayı yineleyecek edecek olan var mı?” De ki: “TANRI önce yaratır, sonra da yaratmayı yineler. Nasıl da döndürülüyorsunuz?”
 De ki: “Sizin ortak koştuklarınızdan Hakka iletecek olan var mıdır?” De ki: “TANRI'dır Hakka ileten. O halde Hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa doğru yola iletilmedikçe doğruyu bulamayan mı daha lâyıktır? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?”
 Onların çoğu zanna uyarlar. Gerçekte ise zan hakikat karşısında hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz ki TANRI onların yaptıklarının tamamını bilmektedir.
 Bu Kitap TANRI'dan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eder ve Kitab’ı uzun uzun açıklar. Onda hiçbir şüphe yoktur. O Alemlerin Sahibindendir.
 Yoksa onlar: “Onu kendisi uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Eğer sizler doğru iseniz, TANRI'dan başka gücünüzün yettiklerini çağırın da, onun benzeri bir sûre getirin.”
 Aralarında kitaba inanan da vardır, inanmayan da vardır. Sahibin fesat çıkaranları en iyi bilendir.
TANRI, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. TANRI'nın eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi TANRI yaratmıştır ve  her şeyi hakkıyla bilendir.
 İşte Sahibiniz TANRI Yeganedir. Öyleyse TANRI'ya ibadet edin. TANRI her şeye vekildir.
 İyi bilin ki, göklerde ve yerde olan her şey TANRI'nındır. İyi bilin ki TANRI'nın vaadi gerçektir, fakat onların çoğu bilmezler.
 Dirilten de öldüren de TANRI'dır. Sonra TANRI'ya döndürüleceksiniz.
 Ey kullar! Size Sahibinizden bir öğüt, hastalanmış gönüllere bir şifa ve inananlar için doğru yol rehberi ve rahmet gelmiştir.
 De ki: “Ancak lütfu ve rahmetiyle, evet işte asıl bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.”
 De ki: “TANRI'nın size indirdiği, sizin bazılarını haram bazılarını helâl kıldığınız geçimlikler hakkında ne dersiniz?” De ki: “TANRI mı size izin verdi, yoksa TANRI'ya iftira mı ediyorsunuz?”
 TANRI'ya karşı yalan uyduranların kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz ki TANRI insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çokları şükretmezler.
 Ne yaparsan yap, Kitap'tan ne okursan oku ve siz ne yaparsanız yapın, yaptıklarınıza daldığınızda, mutlaka biz üzerinize şahidiz. Yerde ve gökte hiçbir zerre TANRI'dan gizli değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki, apaçık bir kitap'ta "kader" bulunmasın.
 İyi bilin ki, TANRI'nın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.
 Onlar biat edip güzel ahlaka ermiş olanlardır.
 Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır. TANRI'nın verdiği sözlerde asla değişme yoktur. Bu en büyük mutlu sonuçtur.
 Hiçbir göz TANRI'ya erişemez, bilimini kuşatamaz. Fakat TANRI her şeyi kuşatır.
 Size Sahibinizden kalp gözü gelmiştir. Kim görürse kendi lehine ve kim görmezse ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
  İndirdiğimiz bu Kitap, feyz kaynağı kutlu bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve TANRI'dan korkun ki size merhamet edilsin.
 Bu kitap: “Bizden önceki dört topluluğa kitap indirildi, bizim onların ne okuduğundan haberimiz yoktu.” dememeniz için indirildi.
 Veya: “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha doğru yolda olurduk.” dememeniz için. İşte size Sahibinizden açık bir delil, hak ve rahmet gelmiştir. TANRI'nın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirdiklerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.
 Sahibinizden size indirilene uyun! TANRI'dan başka dostlara tâbi olmayın. Ne de az öğüt alıyorsunuz!
 Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin veya gündüz iken geldi.
 Azabımız kendilerine geldiğinde onların çağırışları: “Biz gerçekten zalim kişilermişiz!” demelerinden başka bir şey olmadı.
 Ant olsun ki kendilerine Peygamber gönderilenlere soracağız. Peygamberlere de soracağız.
 Yaptıklarını kendilerine bir bir anlatacağız. Zira biz onlardan uzak değildik.
 Gerçek tartı hesap günündedir. Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
 Tartıları hafif gelenler, ayetlerimize yaptıkları haksızlıktan ötürü kendilerine çok yazık etmiş kimselerdir.
 Ant olsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik. Orada sizin için geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz.
 TANRI atanızı çamurdan yaratmış, sonra da size bir ecel takdir etmiştir. Bir de TANRI katında belli bir ecel vardır. Böyleyken siz hâlâ şüphe edip duruyorsunuz.
 Göklerde de yerde de TANRI'nındır. Gizlinizi ve açığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir.
 Onlara ne zaman Sahiplerinin ayeti gelse mutlaka ondan yüz çevirirler.
 Hak onlara geldiğinde onu yalanladılar. Fakat alaya aldıkları şeyin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
 Görmediler mi ki, biz kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkanları onlara vermiş, gökten üzerlerine bol yağmurlar indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Günahlarından ötürü onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.
 Eğer sana Kitab’ı kağıt üzerinde yazılmış olarak indirmiş olsaydık da, elleriyle ona dokunsalar, inkâr edenler yine de: “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir!” derlerdi.
 “Ona bir Melek indirilseydi ya!” derler. Eğer biz bir Melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı.
 Eğer TANRI, Peygamberi melekten gönderseydi, insan şeklinde gönderirdi de, onları içine düştükleri şüpheye yine düşürürdük.
 Ant olsun ki senden önceki Peygamberler ile de alay edilmişti. Fakat alay ettikleri şey, onlarla alay edenleri çepeçevre kuşatıverdi.
 De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
 De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” TANRI'nındır.” TANRI, rahmeti kendi üzerine yazmıştır. Ant olsun ki hepinizi, geleceğinde şüphe olmayan hesap gününde bir araya toplayacaktır.
 Gecede ve gündüzde barınan her şey TANRI'nındır. TANRI mutlak duyu sahibidir.
 De ki: “Gökleri ve yeri yoktan yaratan TANRI'dan başkasını mı dost edineyim? TANRI ki, yedirir, kendisi uzaktır.” Ben inananların ilki olmakla emir olundum.
 “Ben Sahibime isyan edersem, gerçekten büyük bir günün azabından korkarım.”
 O gün kimden azap çevrilirse, şüphesiz ki TANRI ona merhamet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
 Eğer TANRI sana bir zarar isabet ettirecek olursa, onu kendisinden başka hiçbir kimse gideremez. Sana bir hayır isabet ettirirse, (bunu da kimse geri alamaz). TANRI mutlak kudret sahibidir.
 TANRI, kullarının üstünde kahredici güce sahiptir. TANRI, mutlak giz sahibidir, her şeyden haberdardır.
 De ki: “Şahitlik bakımından kim daha üstündür?” TANRI. TANRI, benimle sizin aranızda şahittir. Bu kitap bana, sizi ve (sizden sonra) gelecek nesli uyarmam için bildirildi. TANRI ile beraber putlar olduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?” Ben şahitlik etmem. TANRI Yeganedir. Ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım.
 Kitap ki ; TANRI, rızasını arayanları onunla kurtuluş yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları dosdoğru bir yola iletir.
 İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. TANRI'dan başkasına tapanlar, gerçekte şirk koştuklarına uymazlar. Doğrusu onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar sadece yalan söylerler.
 Geceyi sizin dinlenmenize elverişli, gündüzü de aydınlık yapan TANRI'dır. Şüphesiz ki bunda işitebilen bir topluluk için ibretler vardır.
 De ki: “TANRI'ya karşı yalan uyduranlar asla iflâh olmazlar.”
 Onlar dünyada biraz geçinir, sonra bize dönerler. Sonra da inkârlarından dolayı onlara şiddetli azap tattırırız.
 Elçi'm! Onlara Nuh’un haberini oku. Hani o halkına demişti ki: “Ey Halkım! Eğer benim aranızda duruşum ve TANRI'nın ayetleri ile öğüt verişim size ağır geliyorsa, ben yalnız TANRI'ya dayanıp güvenmişimdir. Siz de ortaklarınızla toplanıp elbirliği edin ve yapacağınızı kararlaştırın. Öyle ki, işiniz size sonradan hiçbir tasa vermesin. Sonra da hükmünüzü bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin.”
 “Eğer yüz çevirirseniz, zaten ben sizden bir ücret istemedim ki, benim ücretim TANRI'ya aittir ve ben inananlardan olmakla emir olundum.”
 Onu yalanladılar. Biz de hem onu hem de gemide onunla beraber bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılıp da söz dinlemeyenlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!
 Sonra onun ardından kendi topluluklarına Peygamberler gönderdi. Onlara apaçık deliller getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına biat edecek değillerdi. Haddi aşanların kalplerini işte böyle mühürleriz.
 İsrâilsoyunu denizden geçirdik. Firavun ve askerleri de zulmetmek ve mahvetmek üzere arkalarına düştü. Nihayet Firavun boğulacağı anda: “İsrâiloğullarının inandığı TANRI'ya inandım. Artık ben de inananlardanım.” dedi.
 Şimdi mi inandın? Oysa daha önce başkaldırmış, bozgunculardan olmuştun.
 Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için, bugün senin cesedini kurtaracağız sahilde bir tepeye atacağız. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden habersizdirler.
 Ant olsun ki biz İsrailsoyunu güzel bir yurda yerleştirdik ve onları temiz ve hoş nimetlerle geçindirdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Sahibin hesap günü, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmünü verecektir.
 Doğrusu Sahibinin söz verdiği azabı hak edenler biat etmezler.
 Kendilerine istedikleri bütün ayetler (mucizeler) gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmazlar.
 Azap geleceği vakitte biat edip de biatı kendisine fayda sağlayan bir memleket halkı varsa, şüphesiz ki Yunus’un halkıdır. Biat ettiklerinde kendilerinden dünya hayatındaki rezillik azabını kaldırdık ve onları bir süre daha (bu dünyada) faydalandırdık.
 Eğer Sahibin isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette biat ederlerdi. Öyle iken biat etmeleri için insanları sen mi zorlayacaksın?
 TANRI'nın izni olmadan hiçbir kimsenin biat etmesi mümkün değildir. TANRI hastalığı akıllarını kullanmayanlara verir.
 De ki: “Göklerde ve yerde neler var, baksanıza!” Fakat inanmayan bir topluluğa ayetler ve uyarılar fayda sağlamaz.
 Onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen günlerin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: “Bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
 Sonra biz Peygamberlerimizi ve inananları kurtarırız. Böylece inananları kurtarmak bizim üzerimize haktır.
 Kullar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, ben TANRI'yı bırakıp da sizin taptıklarınıza ibadet etmem. Ancak sizi öldürecek olan TANRI'ya ibadet ederim. Bana inananlardan olmam emir olundu.”
 Ve: “Yüzünü dine çevir. Küfre uyma!” diye emredildi.
 “TANRI'dan başkasına ibadet etmeyesiniz.” diye. Şüphesiz ki ben size TANRI tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
 Sahibinizden af dileyiniz ve tövbe ediniz ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her erdemliye erdeminin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
 Dönüşünüz TANRI'yadır. TANRI, her şeye gücü yetendir.
 Ey geçmiş kitap halkı ve tüm kullar! Peygamberlerin ardı arkası kesildiği, bir boşluk meydana geldiği sırada size Peygamber’imiz gelmiştir. Gerçekleri size açıklıyor ki, “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi.” demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi. TANRI her şeye gücü yetendir.
  Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı hesap gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir.
 De ki: “Söyleyin bana! TANRI kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa, kalplerinizin üstüne mühür vursa, TANRI'dan başka onları size getirecek kimdir?” Bak! Ayetleri nasıl türlü türlü anlatıyoruz, sonra onlar yüz çeviriyorlar.
 De ki: “Söyleyin bana! TANRI'nın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zalimlerden başkası mı helâk olur?”
 TANRI Peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderir. Kim inanır nefsini ıslah ederse, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
 Ayetlerimizi yalanlayanlara ise, kötü ahlaklarından ötürü azap dokunacaktır. İşte biz ayetleri böylece türlü türlü açıklıyoruz. Ta ki onlar sana: “Sen ders almışsın!” desinler ve biz onu anlayan bir topluluk için apaçık gösterelim.
 De ki: “Ben size ‘TANRI'nın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum. Gaybı da bilmem. Ve size bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben sadece bana bildirilene uyarım.” De ki: “Hiç görmeyen ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?”
 Sahiplerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. TANRI'dan başka bir dostları ve şefaatçileri yoktur. Umulur ki TANRI'dan korkarlar.
 Sabah akşam Sahiplerinin hoşnutluğunu dileyerek TANRI'ya yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur.
 Biz böylece onların bir kısmını bir kısmı ile denedik ki: “TANRI aramızda bunlara mı lütfetti?” desinler. TANRI şükredenleri daha iyi bilen değil midir?”
 Ayetlerimize inananlar sana geldiklerinde onlara de ki: “Üzerinize selâm olsun!” Sahibiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tövbe edip de kendini düzeltirse, şüphesiz ki TANRI mutlak "af ve merhamet" sahibidir.
 Böylece ayetleri uzun uzun açıklıyoruz ki, suçluların yolu belli olsun.
 TANRI ki, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi. Onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Artık sizler de bildiğiniz halde TANRI'ya ortak koşmayın.
 Eğer, Elçiye indirdiğimiz kitaptan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin. Eğer iddianızda doğru iseniz, TANRI'dan başka şahitlerinizi de çağırın.
 Eğer bunu yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının. O ateş inanmayanlar için hazırlanmıştır.
 Elçi'm! Biat edip iyi ahlaklı ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve geçimlik olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir.” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
 Şüphesiz ki TANRI sivrisinek veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. Biat edenler böyle misallerin Sahiplerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. İnanmayanlar ise: “TANRI bu misalle ne demek istedi?” derler. TANRI bu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da doğru yola iletir. Verdiği misallerle TANRI ancak kötü ahlaklıları saptırır.
 Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra TANRI'ya verdikleri sözü bozarlar. TANRI'nın birleştirilmesini emrettiği şeyi (inanç ve akrabalık bağlarını) keserler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır.
 TANRI'yı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölüyken dirilten TANRI'dır. Sonra sizi öldürecek, ondan sonra da bir daha diriltecektir. Bir daha TANRI'ya döndürüleceksiniz.
 Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için asıl yaratan TANRI'dır. Sonra da göğe yöneldi, onu yedi kat olarak düzenledi. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir.
 Ey geçmiş kitap halkı! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vaat ettiklerimi vereyim. Ve sadece benden korkun!
 Sizin yanınızda bulunanı (Kitapların aslını) doğrulayıcı olarak indirdiğime kitaba biat edin ve sakın onu inkâr edenlerden olmayın. Sakın ayetlerimi satmayın.
 Hakkı batıl ile karıştırmayın, bilerek hakkı gizlemeyin.
 Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.
 Sabır göstermekle ve namaz kılmakla TANRI'dan yardım dileyin. Şüphesiz ki bu (sabır ve namaz), TANRI'ya saygıdan kalbi ürperenlerden başkasına zor gelir.
 Onlar ki Sahiplerine kavuşacaklarını ve kendisine döneceklerini kesinlikle bilirler.
 Ey İsrâilsoyu! Size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
 Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği azap gününden korkup sakının.
 Hani sizi, işkencelerin en kötüsünü tattıran, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu Sahibinizin büyük bir imtihanı idi.
 Bir zamanlar biz sizin için denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun hanedanını suda boğmuştuk.
 Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Sonra siz onun ardından buzağıyı put edinmiştiniz. Böylece kendinize zulmettiniz.
 Bundan sonra şükredersiniz diye TANRI size af bağışlamıştı.
 Doğru yolu bulup hakka erişesiniz diye Musa’ya Kitap vermiştik.
 Musa halkına: “Ey halkım! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen mutlak yaratanınıza tövbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, TANRI katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. TANRI da tövbenizi kabul etmişti. Çünkü TANRI tövbeleri çok kabul edendir, mutlak merhamet sahibidir.
 Şüphesiz ki TANRI ve Peygamber'ine biat eden,geçmiş kitap halkından yahudiler, hıristiyanlar, İslam dinine tabi olanlar ve tüm kullardan ahirete inanıp iyi ahlaklı amel işleyenler için Sahipleri katında mükâfatlar vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
 Bir zamanlar da sizden: “Birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” diye söz almıştık. Sonra da bunu kabul etmiş, (bu ikrarınıza) şahit de olmuştunuz.
 Bu misakı kabul eden sizler yine birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Eğer esir düşüp gelirlerse (kurtulmaları için) fidyelerini veriyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak size haram kılınmıştır. Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Hesap gününde ise en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. TANRI yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.
 Onlar ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler.
 Ant olsun ki biz Musa’ya Kitabı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca Peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da mucizeler verdik ve biz onu kudsi ruhla destekledik. Size bir Peygamber canınızın istemediği, nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, ona karşı büyüklük tasladınız. Size gelen Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.
 “Kalplerimiz perdelidir.” dediler. Öyle değil! TANRI küfürleri yüzünden onları lânetlemiştir. TANRI'nın laneti küfrün üzerinedir.
 Nefislerini ne kötü şeye değişip sattılar! TANRI'nın, kullarından istediğine lütfundan (kitap) indirmesini kıskanarak TANRI'nın indirdiğini inkâr ettiler ve bu sebeple gazap üstüne gazaba uğradılar. Küfredenlere kahredici bir azap vardır.
 Eğer geçmiş kitap biat edip karşı gelmekten sakınsalardı, kötülükleri örtülür, Cennete girerlerdi.
 Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı gereğince uygulasalardı; hiç şüphesiz ki hem üstlerinden hem de ayaklarının altından yerlerdi. (Her yönden nimete ermiş olurlardı). İçlerinden aşırılığa kaçmayanlar vardı, çoğunun yaptıkları ise kötü idi.
 Onlar (yaptıklarından dolayı) bir fitne kopmayacağını sandılar, kör oldular sağır kesildiler. Sonra TANRI tövbelerini kabul etti. Sonra yine de içlerinden bir çoğu kör oldular, sağır kesildiler. TANRI onların yaptıklarını görmektedir.
De ki; TANRI'yı bırakıp da, size ne bir zarar ne de bir fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.”
 Tevrat'ı değiştirenlerin yolunu tutanlar, küfre sapanlar hem Davut’un hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Çünkü onlar isyan etmişler, sınırı aşmışlardı.
 Onlar birbirlerini yaptıkları kötülüklerden vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi!
 Bir de onlara: “TANRI'nın indirdiğine biat edin!” denilince: “Biz sadece bize indirilene inanırız.” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Elçi'm! De ki: “Şayet atalarınız gerçekten inanmış kimseler idiyse, daha önce TANRI'nın Peygamberlerini neden öldürüyorlardı?”
   Eğer buna inanıyorsanız, inancınız size ne kötü şeyler emrediyor!
    Eğer ahiret yurdu, TANRI katında diğer insanlara değil de yalnızca size ait ise ve bu iddianızda samimi iseniz, haydi ölümü temenni ediniz.
 Onlar, ellerinin yapıp öne sürdüğü işlerden dolayı ölümü asla istemezler. TANRI zalimleri bilendir.
Onlar bir ümmetti gelip geçtiler. Geçmişteki zalimlikler ile, bugün yaşayan sizlerin hiç bir bağı yoktur. Sizleri hakka çağırıyoruz. Buyurunuz! Hakka geliniz.
 TANRI'ya ve Peygamberine itaat edin, karşı gelmekten çekinin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Peygamber’imizin vazifesi sadece açıkça duyurmak ve bildirmektir.
 Elçinin görevi sadece bildirmektir. TANRI neyi açıklayıp neyi gizlediğinizi bilir.
  De ki: “Kim Cebrail’e düşman olursa, iyi bilsin ki bu Kitabı TANRI'nın izniyle senin kalbine o indirmiştir. O, önceki kitapları tasdik edicidir, inananlar için doğru yol  kaynağı ve müjdedir.
 Kim TANRI'ya, Meleklerine, Peygamberlerine, İsrafil'e, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa, iyi bilsin ki TANRI küfrü sevmez.
 Elçi'm! Ant olsun ki biz sana apaçık ayetler indirdik. Onları kötü ahlaklılardan başkası inkâr etmez.
 Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız TANRI'nındır. Sizin için TANRI'dan başka ne bir dost ne de bir yardım eden vardır.
 Yoksa siz de Peygamber’inizden, daha önce Musa’dan istendiği gibi bir takım isteklerde mi bulunuyorsunuz? Kim inancı küfürle değişirse, şüphesiz ki dümdüz yoldan sapmış olur.
 Namazı kılınız, zekâtı veriniz. Kendiniz için önceden gönderdiğiniz her hayrı TANRI katında bulursunuz. Şüphesiz ki TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
Kim ihsan mertebesine yükselerek, özünü tamamen TANRI'ya teslim ederse, onun mükâfatı Sahibinin katındadır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.
 Doğu da batı da TANRI'nındır. Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin ibadette TANRI'yı anın. Şüphesiz ki TANRI'nın rahmeti ve kudreti geniştir, TANRI mutlak bilgi sahibidir.
 “TANRI çocuk edindi.” dediler. Hâşâ! TANRI Yeganedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi TANRI'nındır. Hepsi TANRI'ya boyun eğmişlerdir.
 Göklerin ve yerin mutlak yaratıcısı TANRI'dır. Bir şeyin olmasını hükme bağladığında ona sadece: “Ol!” der, o da hemen oluverir.
 Kullar! Peygamber size Sahibinizden hak ile gelmiştir. O halde kendi hayrınıza olarak hemen ona biat edin. Eğer inanmazsanız, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz ki hepsi TANRI'nındır. TANRI bilendir, giz sahibidir.
 Geçmiş kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. TANRI hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsâ, TANRI'nın Elçisidir. TANRI'ya ve Peygamberlerine inanın, üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin.
Muhammed TANRI'nın Elçisidir ve tüm Peygamberler birbirlerinin dengidir. Bizler Peygamberlerimiz arasında ayrım yapmayız. Yeryüzündeki son Elçiye biat edin.
İsa'da, TANRI'nın hizmetkarları da, TANRI'ya kul olmaktan asla çekinmezler. Kim TANRI'ya kul olmaktan çekinirse bilsin ki TANRI hepimizi huzurunda toplayacaktır.
 Kullar! Size Sahibinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur (kitap) indirdik.
 TANRI kendisine inanıp da ona sımsıkı sarılanları kendi katından bir rahmete ve lütufa kavuşturacak, onları kendisine götüren doğru bir yola eriştirecektir.
 Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar ona biat ederler. Peygamberi inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır.
 Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
 Gerçek olan Sahibinden gelendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
 Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi temizleyecek, size kitap ve sırrı öğretecek, bilmediklerinizi size öğretecek bir Peygamber gönderildi.
 Öyleyse siz beni övgüyle anın ki, ben de size bağışlayayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin.
 Dinde zorlama yoktur. İnanç ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. Kim şeytan ile dost olmayıp TANRI'ya biat ederse muhakkak ki TANRI koruyup gözetendir.
 TANRI inananların dostudur. Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır. İnanmayanların dostu da şeytandır. Onları nurdan alıp karanlıklara götürür. İşte onlar Cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
 İnsanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların helâl ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Zira şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır.
 O size kötülüğü, hayâsızlığı güzel gösterir ve TANRI hakkında bilmediğiniz şeyler söyletir.
 De ki: “TANRI kalplerinizde olanı bilir. Gökler ve yerde olanı da.
 Herkes iyilik ve kötülüğünü hesap günü hazır bulur. O zaman ister ki, kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. TANRI sizi kendisinden sakındırıyor. Çünkü TANRI kullarına çok şefkatlidir.
 Ey geçmiş kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin TANRI'nın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?
 Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?
 Elçi'm! Onlara söyle: “Eğer TANRI'yı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, TANRI da sizi sevsin ve günahlarınıza af bağışlasın. TANRI son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir.”
 Elçi'm! De ki: “TANRI'ya ve Peygamber’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki TANRI inanmayanları sevmez.
 Şimdi onlar TANRI'nın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez TANRI'ya teslim olmuşlardır. TANRI'ya döndürüleceğiz.
 De ki: “Ey geçmiş kitap! Sizinle bizim aramızda eşit bir kelimeye geliniz. TANRI'dan başkasına tapmayalım. TANRI'ya hiçbir şeyi ortak koşmayalım. TANRI'yı bırakıp da kimimiz kimimize tapınmasın.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse: “Şahit olun ki, biz inananlarız.” deyin.
 Sizden önce de nice olaylar gelip geçti. Onun için yeryüzünde gezip dolaşın da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!
 Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki TANRI fesat çıkaranları bilendir.
 İşte bu, elbette en doğru haberdir. TANRI Yeganedir. Mutlak "saygı, hüküm ve giz" sahibidir.
 TANRI'ya ve Peygamber’e itaat edin ki, size de merhamet edilsin.
 Sahibinizin bağışına ve TANRI'dan korkanlar için hazırlanmış, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!
 Kendilerini temize çıkaranlara bak! Hayır! TANRI istediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl kadar zulme uğratılmaz.
 Bak! Nasıl da TANRI'ya yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter!
 Yoksa onlar, TANRI'nın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar? Oysa biz İbrahim ailesine kitabı ve sırrı verdik, onlara büyük bir mülk bağışlandı.
 Onlardan bir kısmı ona biat etti, kimi de ondan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak Cehennem yeter!
 Kendilerine kitaptan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.
 Ey geçmiş kitap! Biz bir takım yüzleri silip dümdüz ederek enselerine çevirmezden veya sizi, Peygamber öldürenleri lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, gelin biat edin. TANRI'nın emri mutlaka yerine gelir.
 TANRI kendisine ortak koşulmasına asla af bağışlamaz. Bundan başkasını, istediği kimse için bağışlar. TANRI'ya ortak koşan kimse, şüphesiz ki büyük bir günaha girer.
 Ayetlerimizi inkâr edip inanmayanları yakında bir ateşe sokacağız. Derileri piştikçe, azabı artsın diye kendilerine yeni deriler vereceğiz.
 Biat edip iyi ahlaklı amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî kalacaklardır. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Biz onları koyu bir gölgeye koyacağız.
İnsanlar! Eğer TANRI isterse sizi götürür, başkalarını getirir. TANRI her şeye gücü yetendir.
 Kim dünya sevabını isterse, bilsin ki dünya ve ahiret sevabı da TANRI katındadır. TANRI işitendir, görendir.
 Cinleri TANRI'ya ortak yaptılar. Halbuki onları da TANRI yaratmıştır. hiçbir bilgiye dayanmadan TANRI'ya oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! TANRI, onların uydurduklarından uzaktır. Noksansızdır.
Sana Sahibinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmazlar.
 TANRI görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. Mutlak kudret sahibidir.
 Aranızdan birisi ister sözü gizlesin, ister açığa vursun; ister gece karanlığında gizlensin, ister gündüzün ortaya çıksın TANRI nezdinde aynıdır.
 Önünde ve arkasında TANRI'nın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe TANRI onların durumlarını değiştirmez. TANRI bir millet için kötülük istediği zaman, artık onu geri çevirecek bir kuvvet yoktur. Onlar için TANRI'dan başka bir veli de yoktur.
 TANRI ki, size korku ve ümit içinde şimşeği gösterir ve ağır bulutlar meydana getirir.
 Gök gürültüsü TANRI'yı şükür ile anar. Melekler de korkusundan TANRI'yı anarlar. Yıldırımları gönderir de onlarla istediğini çarpar. Onlar ise TANRI hakkında mücadele edip duruyorlar. Halbuki TANRI'nın kudreti pek çetindir.
 Gerçek dua ancak TANRI'yadır. TANRI'dan başka dua ettikleri, kendilerinin dualarına hiçbir karşılık veremezler. Durumları ancak suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış kimsenin durumu gibidir. Oysa o hiçbir zaman suya kavuşamaz. İşte inanmayanların duası da ancak bunun gibi boşunadır.
 Göklerde ve yerde bulunanlar da, onların gölgeleri de ister istemez sabah akşam TANRI'ya secde ederler.
 De ki: “Göklerin ve yerin Sahibi kimdir?” De ki: “TANRI'dır.” De ki: “Siz TANRI'yı bırakıp da kendilerine bir fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz?” De ki: “Hiç görmeyenle gören bir olur mu? Yahut karanlıklar ile aydınlık bir midir? Yoksa TANRI'ya, ortaklar buldular da yaratmaları birbirine mi benzettiler?” De ki: “TANRI'dır her şeyi yaratan.” TANRI mutlak "birim ve kudret" sahibidir.
 TANRI gökten su indirdi. Onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için ayet (ibret) vardır.
 Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Size, onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından (gelen) ve içenlerin boğazından kolayca geçen saf bir süt içiriyoruz.
Meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için bir ayet (ibret) vardır.
 Sahibin bal arısına: “Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin!” diye ilham etti.
 “Sonra her çeşit ürünlerden ye. Sonra da Sahibinin işlemen için gösterdiği yollardan kolaylıkla yürü!” Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bir şerbet (bal) çıkar. İyice düşünen bir topluluk için bunda ibret vardır.
 TANRI sizi yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. Sizden kimi ömrünün en fena ve en sevilmeyen noktasına itilir ki (o devrede artık) bildiğini bilmez olur. Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibidir, güç sahibidir.
 TANRI rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, ellerinin altındakilere kendi rızıklarını vermiyorlar ki, o rızık hususunda eşit olsunlar. Yoksa TANRI'nın nimetini inkâr mı ediyorlar?
 TANRI sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar torunlar var etti. Hoş nimetlerle, güzel rızıklarla sizi besledi. Böyleyken onlar hâlâ batıla mı inanıyorlar, TANRI'nın nimetini inkâr mı ediyorlar?
 Onlar TANRI'yı bırakarak kendilerine göklerden ve yerden hiçbir şeyi rızık olarak vermeye sahip olmayan ve buna güçleri de yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
 TANRI'ya benzerler ortaya koymaya kalkmayın. Şüphesiz ki TANRI bilir siz bilmezsiniz.
 TANRI size bir misal verir: Hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık harcayan bir kimse hiç eşit olur mu? Şükür TANRI'ya mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.
 Göklerin ve yerin gaybı TANRI'ya aittir. Kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar yahut daha yakın bir zamanda olur. Şüphesiz ki TANRI her şeye gücü yetendir.
 Sahibiniz ki, lütfundan (nasip) aramanız için teknolojiyi emrinize verdi. Çünkü TANRI size karşı çok merhametlidir.
 Denizde başınıza bir musibet (boğulma tehlikesi) geldiği zaman, TANRI'dan başka bütün yalvardıklarınız kaybolur gider. Fakat TANRI, sizi kurtarıp karaya çıkarınca, yine yüz çevirirsiniz. Gerçekten insan çok nankördür.
 Sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden veya başınıza taş yağdırmayacağından emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekil (koruyucu) da bulamazsınız.
 Yahut sizi bir daha gönderip de üzerinize bir kasırga salarak, inkâr etmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin mi oldunuz? Sonra bu yaptığınıza karşı, bizim aleyhimize size yardım edecek bir kimseyi de bulamazsınız.
 Ant olsun ki biz Âdem çocuklarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık. Onları karada, havada ve denizde taşıdık. Kendilerine temiz rızıklardan verdik. Yaratmış olduklarımızdan bir çoğuna onları üstün kıldık.
 İnsan sınıflarından her birini biz o gün önderleriyle beraber çağıracağız. Kimlerin amel defterleri sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmazlar.
 Bu dünyada görmeyen olan kimse ahirette de göremez. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.
 TANRI sizi analarınızın karnından kendiniz hiçbir şey bilmiyorken çıkardı. Şükredesiniz diye de kulaklar, gözler ve gönüller verdi.
 Göğün boşluğunda TANRI'nın emrine boyun eğdirilmiş olan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan TANRI'dan başkası değildir. Şüphesiz ki bunda inanan bir topluluk için ayetler (ibretler) vardır.
 TANRI evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı. Sizin için göç ettiğinizde ve konakladığınızda hafifçe taşıyacağınız evler (çadırlar), ev eşyaları ve ticaret aklı ile malı var etti.
 TANRI yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. İşte böylece TANRI, inanan olmanız için size olan nimetini tamamlıyor.
 TANRI gökten su indirir de dereler kendi miktarınca dolup taşar. Sel üste çıkan köpüğü alıp götürür. Bir süs veya eşya yapmak için ateşte erittikleri madenlerde de buna benzer bir köpük vardır. İşte TANRI hak ile batılı böyle misal verir. Köpük atılıp gider, insanlara fayda veren şey ise yerde kalır. İşte TANRI bunun gibi daha nice misaller verir.
Sahiplerine icabet edenlere en güzel karşılık vardır. TANRI'ya uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve bir o kadarı daha onların olsa, azaptan kurtulmak için hepsini feda ederlerdi. Hesabın en kötüsü onlar içindir, varacakları yer cehennemdir, o ne kötü yataktır!
 Sahibinden sana indirilenin hak olduğunu bilen  bir kimse, görmeyen gibi olur mu? Ancak akıl sahipleridir ki, iyice düşünürler.
 Onlar ki TANRI'nın emrini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
 Onlar TANRI'nın bitiştirilmesini emrettiği şeyi bitiştirirler. Sahiplerinden korkarlar ve en kötü hesaptan ürkerler.
 Onlar ki, Sahiplerinin rızasına ermek için sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık (TANRI yolunda) harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte dünya yurdunun sonucu onlar içindir.
 O yurt Adn Cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından güzel ahlaklılarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.
 “Sabretmenize karşılık size selâm olsun. Burası dünya yurdunun ne güzel bir sonucudur!”
 TANRI'ya verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve TANRI'nın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar... İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt Cehennem de onlarındır.
 TANRI istediğine rızkını kolaylaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatı ile şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı sadece bir geçimlikten ibarettir.
 Elçi'm! Yine de yüz çevirirlerse, sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
 Onlar TANRI'nın nimetini bilirler , sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu inanmayanlardır.
De ki "TANRI'nın emri geldi, acele gelmesini istemeyin". TANRI onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, onları mutlak yaratandır.
 O gün her ümmetten bir şahit getiririz. İnkâr edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
 O zalimler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, kendilerine mühlet de verilmez.
 Ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: “Sahibimiz! İşte bunlar tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Onlar da bunlara: “Doğrusu siz yalancılarsınız!” diye lâf atarlar.
 O gün onlar TANRI'ya teslim olurlar ve uydurup düzdükleri şeyler onlardan uzaklaşıp giderler.
 İnkâr edip de insanları TANRI yolundan alıkoyanlara, fesat çıkarmaları yüzünden, azap üstüne azap vereceğiz.
 O gün her ümmete kendilerinden bir şahit göndeririz ve seni de bunların üzerine şahit olarak getiririz. Biz bu Kitab’ı sana her şey için bir açıklama, bir doğru yol ve rahmet kaynağı, inananlar için bir müjde olarak indirdik.
 Muhakkak ki TANRI adaleti, iyilik yapmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı da yasak eder. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
 Ey Nuh ile beraber gemide taşıyıp selâmete çıkardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.
 Biz geceyi ve gündüzü birer ayet (delil) kıldık. Sahibinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca yıllar��n sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip, yerine (geçiminizi temin için) gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her şeyi açık açık anlattık.
 Biz herkesin dünyadaki amelini kendi boynuna doladık.
 Kim yola gelirse kendi iyiliği için yola gelmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. TANRI bir Peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.
 Biz bir memleketi yıkıp yok etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık varlıklılarına (iyilikleri) emrederiz. Buna rağmen onlar orada itaatsizlik edip kötülük işlerler. Artık o memleket helâke müstahak olur, biz de orayı darmadağın ederiz.
 İnsan hayır istiyormuşçasına şer ister ve insan çok acelecidir.
 Nuh’tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Sahibin yeter.
 Kim bu çarçabuk geçen dünyayı isterse, biz de burada ona, evet kimi istersek ona, istediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da ona cehennemi hazırlarız. Kınanmış ve rahmetimizden kovulmuş olarak oraya girer.
 Kim de inanmış olarak ahireti ister ve çalışmasını da onun için yaparsa, işte onların bu çalışmaları teşekküre değer, beğenilmiş olur.
 Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyene de ahireti isteyene de) Sahibinin vergisinden birbiri ardınca veririz. Esasen Sahibinin ihsanı hiç kimseye yasak kılınmış değildir.
 Bak! Biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır. Elbette ki ahiret, dereceler ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.
 İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler.
 Sahiplerinden kendilerine gelen her yeni öğüt ve uyarıyı mutlaka alaya alarak dinlerler.
 Kalpleri gaflet içerisindedir. O zulmedenler kendi aralarında şöyle fısıldaştılar: “Bu, sizin gibi bir beşer değil midir? Siz göz göre göre sihrin peşinden mi gidiyorsunuz?”
 Dedi ki: “Benim Sahibim gökte ve yerde söyleneni bilir. TANRI mutlak duyu sahibidir.”
 Dediler ki: “Hayır! Bunlar karmakarışık rüyalardır. Hayır! Onu kendisi uydurmuştur. Hayır! O şairdir. Eğer öyle değilse bize hemen önceki Peygamberler gibi bir ayet (mucize) getirsin.”
 Bunlardan önce yok etmiş olduğumuz hiçbir memleket halkı biat etmemişti, şimdi bunlar mı biat edecekler?
 TANRI senden önce de, kendilerine bildirdiğimiz erkeklerden başkasını Peygamber olarak göndermedi.
 Biz onları yemek yemeyen birer ceset kılmadık. Onlar ebedî de değillerdi.
 Sonra onlara verdiğimiz sözü dosdoğru yerine getirdik. Hem kendilerini hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları da yok ettik.
 Ant olsun ki, içinde şerefiniz bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ akıl erdirmiyor musunuz?
 Zalim olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra da başka bir topluluk var ettik.
 Onlar bizim azabımızı hissettiklerinde oradan hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
 Kaçmayın! İçinde şımarıp azdığınız nimetlere ve meskenlerinize dönün! Çünkü sorguya çekileceksiniz.
 Dediler ki: “Vay başımıza gelenlere! Biz gerçekten zalimlermişiz.”
 Biz onları kuruyup biçilmiş ekin haline, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu haykırmaları sürüp gitti.
 Biz göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık.
 Eğer biz oyun-eğlence edinmek isteseydik, herhalde onu kendi katımızdan edinirdik. Bunu yapsaydık böyle yapardık.
 Hayır! Biz hakkı batılın tepesine şiddetle indirip atarız da, onun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki batıl yok olup gitmiştir. TANRI'ya yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!
 Göklerde ve yerde kim varsa hep TANRI'nındır. TANRI'nın huzurunda bulunanlar, TANRI'ya kulluk etmekten büyüklenmezler ve usanmazlar.
 Hiç ara vermeksizin, bıkıp usanmaksızın gece gündüz TANRI'yı anarlar.
 Yoksa yeryüzünde bir takım putlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltip kaldıracaklar?
 Yerde ve gökte; eğer TANRI tek olmasaydı, ikisi de bozulup giderdi. Arşın Sahibi olan TANRI onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.
 TANRI yaptığından sorulmaz, onlar ise sorguya çekileceklerdir.
 Yoksa TANRI'dan başkasına mı tapıyorlar? De ki: “Delilinizi getirin. İşte bu, benimle birlikte olanların da kitabıdır, benden öncekilerin de kitabıdır.” Doğrusu onların çoğu hakkı bilmezler, bunun için de yüz çevirirler.
 Elçi'm! Senden evvel gönderilen her Peygambere: “Sahibiniz Yeganedir, Sahibinize kulluk edin!” diye bildirmişizdir.
 “TANRI çocuk edindi.” dediler. Hâşâ! TANRI bundan uzaktır. Bilâkis melekler ikrama erdirilmiş kullardır.
 TANRI'dan önce söz söylemezler ve yalnız TANRI'nın emriyle hareket ederler.
 TANRI, onların önündekileri de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, TANRI'nın razı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve TANRI korkusundan titrerler.
 Onlardan her kim kendini put ilan ederse, biz onu Cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.
 Elçi'm! Biz senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
 Her insan ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz.
 İnanmayanlar seni gördükleri zaman: “Sizin inandıklarınızı diline dolayan bu mudur?” diyerek seni hep alaya alırlar. Oysa onlar TANRI'nın ayetlerini inkâr edenlerin ta kendileridir!
 İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim, bunu benden acele istemeyin.
 Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaat ne zaman gerçekleşecek?” derler.
 İnanmayanlar ne yüzlerinden ne de sırtlarından ateşi savamayacakları, kendilerine yardım da edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!
 Doğrusu o, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir.
 Ant olsun ki, senden önceki birçok Peygamberle de alay edilmişti. Onları alaya alanları, o alay ettikleri şey kuşatıverdi.
 De ki: “Sizi gece ve gündüz TANRI'dan kim koruyabilir?” Buna rağmen onlar Sahiplerinin öğütünden yüz çevirmektedirler.
 Yoksa kendilerini bize karşı koruyacak mı var? Onlar kendilerine bile yardım edemezler. Onlar bizden de dostluk görmezler.
 Biz onları da atalarını da barındırdık, kendilerine geçimlikler verdik. Ömür kendilerine (hiç bitmeyecek kadar) uzun geldi. Oysa onlar, bizim yeryüzüne gelip, onu her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mı?
 Elçi'm! De ki: “Ben sizi ancak bildirilen ile korkutuyorum. Fakat duymayanlar olanlar, uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler.”
 Ant olsun ki Sahibinin azabından onlara az bir esinti dokunsa: “Vah bize! Gerçekten biz zalim kimselermişiz!” derler.
 Biz hesap günü adalet terazileri kuracağız. Hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan bir iyilik hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir tartıya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
 Ant olsun ki biz Davut'a, Musa’ya ile Harun’a, İsa'ya ve Muhammed'e güzel ahlaklılar için bir ışık ve öğüt olan Kitabı verdik.
 O güzel ahlaklılar ki görmedikleri halde Sahiplerinden korkarlar ve kıyametten de titrerler.
 Ey insanlar! Size bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin! Şüphesiz ki sizin TANRI'yı bırakıp da taptıklarınız bu iş için bir araya gelseler dahi bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de aciz, istenen de.
 Onlar TANRI'yı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Şüphesiz ki TANRI mutlak "güç ve saygı" sahibidir.
 TANRI hem meleklerden elçiler seçer, hem de insanlardan. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
 TANRI, onların önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir. Bütün işler TANRI'ya döndürülür.
 Haddi aşan bir topluluksunuz diye, sizi o Kitap'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
 TANRI size yeri beşik yapmış ve yol bulasınız diye orada size yollar var etmiştir.
 TANRI ki, gökten bir ölçüye göre su indirdi. Biz o su ile ölü bir memleketi canlandırdık. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
 TANRI ki, bütün çiftleri yarattı ve sizin için teknoloji ve hayvanlar var etti.
 Ki onların sırtlarına binesiniz. Sonra üzerlerine kurulduğunuzda Sahibinizin nimetini hatırlayasınız ve: "Bunu bizim emrimize verene şükrederiz. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi." diyesiniz.
 "Biz şüphesiz ki Sahibimize döneceğiz."
 Kim Rahmet sahibi TANRI'nın ilminden yüz çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o onun ayrılmaz bir arkadaşıdır.
 Hiç şüphesiz ki şeytanlar o insanları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, doğru yola iletilmiş olduklarını zannederler.
 Nihayet o bize geldiği zaman der ki: "Ey şeytan! Keşke benimle senin aranda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü arkadaşmışsın sen!"
 Zulmettiğiniz için bugün (pişmanlık) size hiçbir fayda vermeyecektir. Şüphesiz ki siz azapta da ortaksınız.
 O duymayanlara sen mi işittireceksin? Yahut görmeyenleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hakka erdireceksin?
 Elçi'm! Biz seni aralarından alıp götürsek dahi, yine de onlardan intikam alırız.
 Yahut onlara vaat ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
 Elçi'm! Sana bildirilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
 Doğrusu Kitap sana ve halkına bir öğüttür. Yakında ondan sorguya çekileceksiniz.
 Şükür gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı olmak üzere elçiler yapan TANRI'ya mahsustur. Yaratmada istediği kadar fazlalaştırır. Şüphesiz ki TANRI her şeye gücü yetendir.
 TANRI'nın insanlar için açacağı herhangi bir rahmeti tutacak yoktur. TANRI'nın tuttuğunu TANRI'dan sonra salıverecek de yoktur. TANRI mutlak saygı sahibidir, mutlak "giz ve ilim" sahibidir.
 Ey insanlar! TANRI'nın üzerinizdeki bunca nimetini hatırlayın; TANRI'dan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mıdır? TANRI Yeganedir. O halde nasıl oluyor da aldatılıp döndürülüyorsunuz?
 Ey insanlar! Şüphe yok ki, TANRI'nın hesap günü hakkındaki vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. O çok aldatıcı şeytan da TANRI'nın affına güvendirerek sizi aldatmasın.
 Şeytan şüphesiz ki sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın alevli Cehennem halkından olmaya çağırır.
 O inanmayanlara, evet onlara çok şiddetli bir azap vardır. Biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenlere de mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
 Kötülükleri kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Şüphesiz ki TANRI istediğini saptırır, istediğini de hakka erdirir. O halde nefsin onlar hakkında bir takım üzüntülere dalarak yıpranmasın. Çünkü TANRI onların yaptıklarını çok iyi bilendir.
 Rüzgârları gönderip de bulutları sürükleyen TANRI'dır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp onunla toprağı ölümünden sonra diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.
 Kim büyüklük ve şeref istiyorsa, bilsin ki büyüklük ve şeref bütünüyle TANRI katındandır. Güzel söz TANRI'ya yükselir, onu da güzel ahlaklı amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve onların kurdukları tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.
 TANRI sizi topraktan, sonra meni'den yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı. TANRI'nın bilgisi olmadan hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz. Ömrü uzayanın ömrünün uzaması, ömrü kısalanın ömrünün kısalması kitapta (kader) yazılmıştır. Şüphesiz ki bu da TANRI'ya göre çok kolaydır.
 İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır. Susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz. Takmakta olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız. TANRI'nın lütfundan nasibinizi arayıp şükretmeniz için gemilerin denizi yarıp gittiğini görürsün.
 Ey insanlar! Siz TANRI'ya muhtaçsınız. TANRI ise her şeyin sahibidir. Şükür TANRI'ya aittir.
 Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez. Günah yükü ağır olan bir kimse onu taşımak üzere (birini) çağırsa, yakını dahi olsa, onun yükünden bir şey yükletilmez. Sen ancak görmediği halde Sahibinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenirse, o ancak kendi menfaati için temizlenmiş olur. Dönüş TANRI'yadır.
 İşte bu (Kitap) da bizim indirdiğimiz kutlu bir öğüttür. Şimdi siz onu inkâr mı ediyorsunuz?
 De ki: "TANRI'dan başka taptıklarınızı çağırın. Onlar göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değildirler. Onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı yoktur. TANRI'nın onlardan bir yardımcısı da yoktur."
 Yok eğer yardıma çağırdığınız kimseler size cevap veremedilerse, artık bilin ki Kitap ancak TANRI ilmi ile indirilmiştir.
 TANRI'nın katında, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet kalplerindeki korku giderilince: "Sahibiniz ne buyurdu?" derler. Onlar da "Hak olanı buyurdu!" derler. TANRI mutlak kudret sahibidir.
 De ki: "Size göklerden ve yerden rızık veren kimdir?" De ki: "TANRI'dır! O halde doğru yol üzerinde veya apaçık sapıklıkta olan ya biziz ya da sizsiniz."
 De ki: "Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz."
 De ki: "Sahibimiz hepimizi bir araya toplar, sonra aramızda hak ile hükmeder. TANRI hükmünde adalet sahibi, mutlak bilgi sahibidir.
 De ki: "TANRI'ya ortak kattıklarınızı gösterin bana." Hâşâ! TANRI Yeganedir. Saygı sahibi ve hükmünde giz sahibidir.
 Elçi! TANRI seni ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak göndermiştir. Ne var ki insanların çoğu bilmezler.
 Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaat ne zaman gerçekleşecek?" derler.
 De ki: "Size vaat olunan bir gün vardır ki, siz ondan ne bir saat geri kalırsınız, ne de ileri geçebilirsiniz."
 İnanmayanlar dediler ki: "Biz bu Kitab'a da, ondan öncekilere de asla inanmayız." Sen o zalimleri Sahiplerinin huzurunda durduruldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! İçlerinde zayıf sayılanlar (tâbi olanlar, peşlerine takıldıkları o) büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık." derler.
 Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara (kendilerine tâbi olanlara): "Size hak geldi de, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, kendiniz suçlu idiniz." derler.
 Zayıf sayılanlar (tâbi olanlar) da (peşlerinden gittikleri) o büyüklük taslayanlara: "Hayır, gece gündüz bizi aldatıyordunuz. Bize TANRI'yı inkâr etmemizi, TANRI'ya ortaklar koşmamızı emrediyordunuz." derler. Bunlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar, ettiklerine içleri yanar. Biz o inanmayanların boyunlarına demir boyunduruklar takarız. Onlar ancak yapmış olduklarının cezasını çekerler.
 TANRI hangi memlekete bir uyarıcı göndermişse, oranın varlıklı ve şımarık kişileri mutlaka: "Biz size gönderilmiş olan şeyleri inkâr ediyoruz." demişlerdir.
 "Biz malca ve evlatça da çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz." derlerdi.
 De ki: "Şüphesiz ki Sahibim rızkı istediğine genişletir, istediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler."
 Ne mallarınız ne de evlâtlarınız huzurumuzda size bir yakınlık sağlayamaz. Ancak biat edip de güzel ahlaklı amel yapanlar başka. Onların yaptıklarına karşılık kat kat mükâfat vardır. Onlar Cennet odalarında huzur ve güven içindedirler.
 Ayetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlar yok mu? Onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.
 De ki: "Sahibim kullarından istediğinin rızkını genişletir, istediğinin darlaştırır. Gönülden harcadığınız herhangi bir şeyin yerine daha iyisini verir. Çünkü TANRI, mutlak geçimlik sahibidir."
 O gün TANRI onların hepsini mahşere toplar. Sonra meleklere: "Bunlar size mi tapıyorlardı?" diye sorar.
 Melekler: "TANRI'mızı uzak tutarız, bizim dostumuz onlar değil TANRI'mızdır. Onlar aslında cinlere tapıyorlardı ve çoğu onlara inanmıştı." derler.
 Bugün birinizin diğerine bir fayda veya zarar vermeye gücü yetmez. Biz zalimlere: "Yalanlayıp geldiğiniz ateş azabını tadın!" deriz.
 Ayetlerimiz onlara açık açık okunduğu zaman: "Bu adam sizi atalarınızın taptıklarından alıkoymaktan başka bir şey istemiyor." derlerdi. "Bu (Kitap), uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." derlerdi. Hak kendilerine geldiğinde hakkı inkâr edenler: "Bu apaçık bir sihirdir, başka bir şey değildir." dediler.
 Halbuki TANRI onlara ders alacakları kitapları vermemiş ve senden önce onlara uyarıcı bir Peygamber de göndermemişti.
 Elçi'm! Onlara de ki: "Ben sizden bir ücret istersem eğer, o ücret sizin olsun. Benim ücretim ancak TANRI'ya aittir. TANRI her şeye şahittir."
 De ki: "Hak gelmiştir. Artık batıl ne yeniden bir şey başlatabilir, ne de yeniden geri getirebilir."
 De ki: "Eğer ben saparsam kendi aleyhime sapmış olurum. Şayet doğru yola erdiysem, bu da bana Sahibimin bildirmesinden ötürüdür. Şüphesiz ki TANRI hakka iletendir."
 Can baş kaygısına düştükleri zaman bir görmelisin! Artık kaçacak yerleri de yoktur. Yakın bir yerden yakalanmışlardır.
 "Ona inandık!" demektedirler. Ama uzak yerden el sunmak (dünyaya yeniden döndürülmek) nasıl mümkün olur?
 Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
 Daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasına perde çekilir. Çünkü onlar şüphe ve endişe içinde idiler.
 Elçi'm! İşte bunlar sana bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Daha önce ne sen bunları biliyordun, ne de halkın biliyordu. Öyleyse sen de sabret! Hiç şüphesiz ki akıbet güzel ahlaklılarındır.
 Kitab'ın indirilmesi mutlak "saygı ve giz" sahibi olan TANRI katındandır.
 Şüphesiz ki biz Kitab'ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini TANRI'nın emirlerine uyarak samimiyetle yaşa.
 İyi bil ki dinin özü ancak TANRI'nındır. TANRI'dan başkasını kendilerine veliler edinenler: "Bizi TANRI'ya yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz." derler. Do��rusu TANRI, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. TANRI yalancıyı ve küfründe ısrar edeni doğru yola iletmez.
 Sizi bir candan yarattı. Sonra ondan da eşini var etti. Sizin için davarlardan erkekli dişili sekiz çift indirmiştir. Sizi analarınızın karnında üç ayrı karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratır. TANRI mutlak kudret sahibidir. Hükümranlık TANRI'nındır. TANRI Yeganedir. Öyleyken nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?
 Eğer inanmazsanız, bilin ki TANRI size muhtaç değildir. TANRI, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için ona razı olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Sahibinizedir. Yaptıklarınızı TANRI size haber verir. Şüphesiz ki TANRI göğüslerin özünü bilendir.
 İnsanın başına bir sıkıntı gelince Sahibine yönelerek  yalvarır. Sonra TANRI kendi katından ona bir nimet verince, önceden TANRI'ya yalvarmış olduğunu unutuverir. TANRI'nın yolundan saptırmak için, TANRI'ya eşler koşar. De ki: "Küfrünle biraz oyalanadur. Çünkü sen muhakkak ki Cehennem halkındansın."
 Yoksa o, geceleyin secde ederek ve ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Sahibinin rahmetini dileyen kimse gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak sağlam akıl sahipleri öğüt ve ibret alırlar.
 De ki: "Şüphesiz ki ben, dini yalnız TANRI'ya özgü kılarak kulluk etmekle emir olundum."
 "Ve ben inananların ilki olmakla emir olundum."
 De ki: "Sahibime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım."
 De ki: "Ben dinimde samimiyet ile ancak TANRI'ya kulluk ederim."
 Siz de TANRI'dan başka istediğinize tapın. De ki: "Asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde hem kendilerini hem de ailelerini (mensuplarını) ziyana sokanlardır. İyi bilin ki işte apaçık hüsran budur!"
 Onların üstlerinde (gölgeler gibi üst üste gelmiş) ateşten tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var. İşte TANRI kullarını bununla korkutuyor. "Ey kullarım! Benden korkun."
 Şeytana tapmaktan kaçınıp TANRI'ya yönelenlere müjde vardır. O hâlde kullarımı müjdele!
 O kullarım ki, sözü işitip de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlar TANRI'nın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir. İşte bunlar öz akıl sahiplerinin ta kendileridir.
 Hakkında azap hükmü hak olmuş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
 Fakat Sahiplerinden korkanlar için üst üste bina edilmiş binalar var, odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu TANRI'nın vaadidir. TANRI vaadinden dönmez.
 TANRI gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir çöpe çevirir. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
 TANRI bir kimsenin kalbini inananlardan olmasına yöneltirse, o Sahibinden verilen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri TANRI'yı anmaya kaskatı olan kimselere ise yazıklar olsun! Onlar apaçık sapkınlık içindedirler.
 TANRI sözün en güzeli olan Kitabı; ayetleri birbirine benzer, uyumlu, ahenkli ve yer yer yineleyen bir kitap olarak indirmiştir. Sahiplerinden korkanların (bu Kitab'ın etkisinden) derileri ürperir. Sonra hem derileri hem de kalpleri TANRI'yı anmaya yönelerek yumuşar. Bu kitap, TANRI'nın doğru yol rehberidir. İstediğini onunla doğru yola iletir. TANRI kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.
 Hesap gününde yüzünü şiddetli azaptan korumaya çalışan kimse, (bu azaptan kurtulan) kimse gibi midir? Zalimlere: "Kazandığınızı tadın!" denilir.
 Onlardan öncekiler de (Peygamberlerini) yalanladılar da, hiç ummadıkları bir yerden onlara azap geldi.
 Böylece TANRI onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
 TANRI bir örnek verir: Bir adamın huysuz ve birbiriyle ortak bir kaç yöneticisi var. Bir diğer adamın da bir yöneticisi var. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Şükür TANRI'ya mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.
 Elçi'm! Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
 Sonra siz hesap günü Sahibinizin huzurunda yargılanacaksınız.
 TANRI'ya karşı yalan uydurandan ve kendisine gelmiş olan doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Cehennemde inanmayanlar için bir yer yok mudur?
 Şükür, göklerin Sahibi, yerin Sahibi ve Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya mahsustur.
 De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben ancak bana bildirilene uyarım ve ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
 TANRI'ya ve Peygamber'ine biat edin, sizden önce geçenlerin ardından TANRI'nın size bağış için yetki verdiği şeylerden kullanın. İçinizden inanıp da TANRI yolunda harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.
 Peygamber sizi Sahibinize biat etmeye çağırdığı halde ne diye TANRI'ya biat etmiyorsunuz? Oysa TANRI, sizden kesin söz almıştı.
 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren TANRI'dır. Doğrusu TANRI size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
                                   -Yaratılış-
Rahmet sahibi olan TANRI.
 İnsanı yarattı.
Kitabı öğretti.
 Ona beyanı (açıklamayı) öğretti.
 Güneş de ay da bir hesap ile yürümektedir.
 Bitkiler ve ağaçlar TANRI'ya secde ederler.
 Gökyüzünü TANRI yükseltti ve düzeni TANRI koydu.
 Yeryüzünü canlılar için TANRI hazırladı.
 Orada meyveler, hoş geçimlikler ve süsler vardır.
 Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.
 İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru bir balçıktan yarattı.
 Cinler de yalın bir ateşten yarattı.
 TANRI, iki doğunun ve iki batının Sahibidir.
 Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey TANRI'dan gizli kalmaz.
 Rahimlerde sizi istediği gibi şekillendiren TANRI'dır. TANRI Yeganedir. Hükmünde sır sahibidir.
 Bir zamanlar Sahibin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti. Onlar: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kanlar dökecek kimse mi? Oysa biz Sahibimizi överek devamlı anıyor, devamlı tapıyoruz.” dediler. TANRI da onlara: “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu.
 Ve TANRI Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra da o eşyayı meleklere göstererek: “Eğer sadıklardan iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin!” dedi.
 Melekler: “TANRI'mız eksikliklerden uzaktır TANRI'mızı noksansız anarız. Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla bilen, hüküm sahibisiniz.Gizine akıl ermeyensiniz” dediler.
 TANRI: “Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver!” dedi. Ne zaman ki Âdem bunların isimlerini onlara haber verdi.TANRI: “Ben size demedim mi ki, ben göklerin ve yerin gizliliklerini bilirim. Açıkladığınızı da gizli tuttuğunuzu da bilirim.” dedi.
 TANRI'nın emriyle; bir zamanlar biz meleklere ve cinlere: “Âdem’e biat edin!” demiştik. İblis hariç hepsi biat ettiler. O ise yüz çevirdi, büyüklük tasladı, böylece küfre girdi.
 TANRI: “Sana emrettiğim halde, seni biat etmekten alıkoyan nedir?” buyurdu. İblis: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!” dedi.
 TANRI: “İn oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Defol! Çünkü sen alçağın birisin!” dedi.
 Âdem! Sen ve eşin, beraberce Cennette yerleşin. Orada olanlardan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz, her ikiniz de zulmedenlerden olursunuz.
 Şeytan sinsilikle onlara yaklaştı ve vesvese verdi. Önce Havva, sonrada Adem meyveden tattılar.
TANRI onlara: “Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim?"  dedi.
 Dediler ki: “Sahibimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi af bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki kaybedenlerden oluruz.”
 TANRI: “Birbirinize düşman olarak inin! Siz yeryüzünde bir müddet yerleşip geçineceksiniz.” buyurdu.
 “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız.” dedi.
  İblis: “Bana insanların bir daha diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” dedi.
 TANRI: “Sen mühlet verilenlerdensin.” buyurdu.
 İblis: “Öyle ise beni azdırdığın için ant olsun ki, ben de onları saptırmak için, doğru yolun üzerinde tuzak kuracağım.”
 “Sonra elbette onlara yaklaşacağım ve onların çoklarını şükredenler bulamayacaksın.” dedi.
 TANRI;
“Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Ant olsun ki insanlardan ve Cinlerden sana kim uyarsa hepinizi Cehenneme dolduracağım!”
“Hepiniz oradan inin! Size benden bir doğru yol emri geldiği zaman, kim benim doğru yoluma tâbi olursa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” buyurdu.
Bunun üzerine biz de: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir müddet yerleşmek ve geçinmek vardır.” dedik.
Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık. Onlar bir hayâsızlık yaptıkları zaman: “Biz atalarımızı da bu yolda bulduk. TANRI da bize bunu emretti.” derler. De ki: “TANRI hiçbir zaman hayâsızlığı emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri TANRI'ya karşı mı söylüyorsunuz?”
 Şüphesiz ki TANRI, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerinde hükümran oldu. TANRI, geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter. Güneş, ay ve yıldızlar emrine boyun eğmiştir. İyi bilin ki yaratmak da emretmek de TANRI'nındır. TANRI mutlak yaratandır. Mutlak emir sahibidir!
TANRI'nın rahmeti bütün varlıkları kaplamıştır. Varlık ve hayat TANRI'nın rahmetinin eseridir. Bütün kâinata TANRI'nın Arş’ından hayat ve vücut dağıtılmaktadır). Bunu bir bilene sor! (Sana gerçekten böyle olduğunu anlatacaktır).
 De ki: "Siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve TANRI'ya eşler koşuyorsunuz? Âlemlerin Sahibi TANRI Yeganedir."
 TANRI, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler yarattı. Orada araştırıp soranlar için, rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip düzene koydu.
 Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi. Göğe ve yere: "İsteyerek veya istemeyerek ikiniz de gelin!" buyurdu. İkisi de: "İsteyerek geldik." dediler.
 Bunun üzerine iki gün içerisinde onları yedi gök olarak yarattı. Ve her gökte oranın işini bildirdi. Biz dünya göğünü kandillerle donattık, düzenledik ve koruduk. İşte bu, mutlak "saygı ve bilgi" sahibi TANRI'nın takdiridir.
 TANRI ki gökten suyu indirdi. İşte biz bitip yetişen her bitkiyi onunla yetiştirdik. Sonra ondan yeşillikler çıkardık. O yeşilliklerden de taneleri, üst üste dizilmiş başaklar çıkarırız. Hurmanın tomurcuğundan birbirine bitişik bol salkımlar olur. Üzümlerden bağlar çıkarır, zeytin ve nar bitiririz. Meyve ve sebzeler yetiştiririz. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Şüphesiz ki bütün bunlarda inanan bir topluluk için ayetler (ibretler) vardır.
 TANRI ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir. Nihayet o rüzgârlar ağır ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete sevk ederiz. Onunla oraya su indirir ve o su ile orada her türlüsünden meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de biz böyle çıkaracağız. Umulur ki bundan ibret alırsınız.
 TANRI ki rüzgârları gönderip bulutları yürütür, onları istediği gibi gökte yayar ve parça parça eder. Sonra da bulutların arasından yağmurun çıktığını görürsün. Kullarından istediğine yağmuru verdiğinde, onlar hemen sevinirler.
 Oysa onlar daha önceden üzerlerine yağmur indirilmesinden iyice ümitlerini kesmişlerdi.
 TANRI sizi oldukça güçsüz (bir madde)den yarattı. Güçsüzlükten sonra kuvvetli kıldı. Sonra o kuvvetin ardından da zayıflık ve ihtiyarlık verdi. TANRI istediğini yaratır. TANRI, mutlak "ilim ve kudret" sahibidir.
 Kıyamet koptuğu gün suçlular bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar böylece aldatılıp saptırılıyorlardı.
 Kendilerine ilim ve inanç verilenler ise şöyle derler: “Ant olsun ki siz, TANRI'nın yazısında yazılan o yeniden dirilme gününe kadar orada kaldınız. İşte yeniden dirilip kalkma günü bugündür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
 Artık o gün, zulmetmiş olanlara mazeret beyan etmeleri bir fayda vermez, kendilerinden TANRI'yı hoşnut edecek şeyleri yapmaları da istenmez.
 Güzel olan beldenin bitkisi Sahibinin izniyle çıkar, kötü olan beldeden ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
 Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklını kullananlar için deliller vardır.
 Kullarına rızık olmak üzere ve biz o su ile ölü bir toprağa can verdik. İşte insanların çıkışı (dirilmesi) de böyledir.
 Sizi tek bir candan yaratan TANRI'dır. Sizin için (babalarınız sülbünde) bir karar yeri ve (analarınızın rahminde) bir de emanet yeri vardır. Gerçekten biz anlayan bir topluluk için ayetleri uzun uzadıya açıkladık.
 Tohum ve çekirdeği yaran şüphesiz ki TANRI'dır. Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır.
 TANRI sabahı yarıp çıkaran (aydınlatan)dır. Geceyi bir sakinlik, güneşi ve ay’ı da hesap için bir ölçü kılmıştır. İşte bu, mutlak saygı sahibi TANRI'nın takdiridir.
 Karanın ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan TANRI'dır. TANRI izniyle teknolojiyi emrinize verdi. Gerçekten biz bilen bir topluluk için ayetleri geniş geniş açıkladık.
 Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. TANRI'nın nimetlerini birer birer saymaya kalkışsanız, kabataslak bile sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zalim ve çok nankördür.
 TANRI ki, yedi göğü birbiri üzerinde kat kat yarattı. Rahmet sahibinin yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak! Bir bozukluk görüyor musun?
 Sonra gözünü bir daha çevir bak! Bir daha! Göz (aradığı bozukluğu bulamayıp) bitkin ve yorgun olarak sana döner.
 İnsanlar bir ümmet idi. TANRI müjdeleyici ve uyarıcı olarak Peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermek için onlarla beraber gerçekleri gösteren kitapları da indirdi. Oysa kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Bunun üzerine TANRI, kendi izniyle ayrılığa düştükleri şeyleri inananlara gösterdi. Şüphesiz ki TANRI istediğine doğru yolu gösterir.
 Ant olsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık.
 Yeryüzünde ise sağlam bir karargâh olan rahimde nutfe hâline getirdik.
 Sonra o nutfeyi alekaya (kan pıhtısına) çevirdik. Derken alekayı da mudğa (bir çiğnemlik et) yaptık. O mudğayı da kemikler hâline çevirdik. O kemiklere et giydirdik. Daha sonra onu bambaşka bir yaratılışla insan olarak meydana getirdik. TANRI mutlak "şekil ve kudret" sahibidir!
 Sonra siz bunun arkasından hiç şüphesiz ki öleceksiniz.
 Sonra da siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz.
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yine dirilmekten şüphede iseniz, gerçek şudur, biz sizi aşamalar ile yarattık ki, size kudret ve ilimimizi açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Daha sonra da güçlü kuvvetli bir çağa eriştiririz. Sizden kimine ölüm gelip çatar. Kiminiz ömrünün en kötü çağına, yaşlılık devresine ulaştırılır, bilirken bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kurumuş ölmüş görürsünüz. Fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkilerden çift çift yetişir.
 Ant olsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
 Biz gökten, belli ölçü ve miktarda su indirdik ve onu yerin içine yerleştirdik. Şüphe yok ki bizim onu gidermeye de gücümüz yeter.
 Onunla size içlerinde sizin için birçok meyveler bulunan bahçeleri yetiştirdik. Siz onlardan yersiniz.
 Size bir de zeytin ağacı var ettik. Bu ağaç hem yağ, hem de yiyenlere katık (zeytin) verir.
 Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Onların karınlarındaki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha pek çok faydalar vardır. Ayrıca etlerinden de yersiniz.
 Hem onların üstünde hem de teknoloji ile taşınırsınız.
  Bu böyledir. Muhakkak ki TANRI Yegane gerçektir. (Her şey TANRI ile var olmuştur). Ölüleri TANRI diriltiyor ve TANRI her şeye gücü yetendir.
 Elçi'm! Onlara Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat. Hani ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birisininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kabul edilmeyen: “Ant olsun ki seni öldüreceğim!” deyince kardeşi şöyle demişti: “TANRI ancak güzel ahlaklılardan kabul eder.”
 “Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Çünkü ben Alemlerin Sahibinden korkarım.”
 “Dilerim ki, sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenip Cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası işte budur.”
 Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.
 Sonra TANRI, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga gibi bile olmaktan aciz kaldım da kardeşimin ölüsünü örtemedim.” dedi. Bu sebeple ettiğine pişmanlık duyanlardan oldu.
 Bunun içindir ki biz Peygamber öldürenlerin üzerine yazdık : Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Bir insanı kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir. Şüphesiz ki Elçilerimiz onlara kesin delillerle geldiler. Fakat onların çoğu bu gerçeklerden sonra da yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
 TANRI ki, gökleri gördüğünüz gibi direksiz yükseltti. Sonra Arş üzerinde hükümran oldu. Güneşi ve ay’ı emrinde tutmuştur. Bunların her biri, belirli bir süreye kadar akıp gitmektedir. TANRI her işi düzenler, ayetlerini birer birer açıklar. Şundan ki, Sahibinize kavuşacağınıza kesin bilgi edinesiniz.
 Yeri geniş yapan, orada sabit dağlar ve nehirler var eden, bütün meyvelerden yeryüzünde ikişer çiftler yaratan TANRI'dır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz ki bunda düşünen bir topluluk için ibretler vardır.
 Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, meyve ve sebze bahçeleri vardır. Bunların hepsi bir su ile sulandığı halde, yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda da aklını kullanan bir topluluk için ibretler vardır.
 Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözleridir: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?” İşte onlar Sahiplerini inkâr edenlerdir. Onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır. İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
 Onlar senden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorlar. Oysa onlardan önce nice cezaların benzerleri gelip geçti. Doğrusu insanların zulmetmelerine rağmen, Sahibin mutlak af sahibidir. Şüphesiz ki Sahibinin azabı da şiddetlidir.
 İnanmayanlar: “Ona Sahibinden bir ayet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. Sen ancak bir yol göstericisin ve her toplumun doğru yol rehberi bir yol göstericisi vardır.
 TANRI her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerde neyi eksik, neyi ziyade edeceğini bilir. TANRI katında her şey ölçü iledir.
                                       -İnananlar-
 TANRI Yeganedir. TANRI mutlak esirgeyen ve mutlak bağışlayandır.
 Göklerde olanlar da yerde olanlar da TANRI'nındır. Dönüş TANRI'yadır.
 İnananlar! TANRI'ya ve Elçisine itaat edin, işitip bildiğiniz halde haktan dönmeyin.
 İşitmedikleri halde, “İşittik!” diyenler gibi olmayın.
 Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların TANRI katında en kötüsü, düşünmeyenlerdir.
 Eğer TANRI onlarda bir iyi ahlak görseydi, elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile, onlar yine yüz çevirerek dönerlerdi.
 İnananlar! TANRI ve Peygamber’i sizi, size hayat verip canlandıracak şeylere çağırdığı zaman icabet edin. Bilin ki TANRI kişi ile onun kalbi arasına girer. Siz TANRI'nın huzurunda mutlaka toplanacaksınız.
 Öyle bir fitneden sakının ki, aranızdan sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz, hepinize ilişir. Bilin ki TANRI'nın azabı şiddetlidir.
 Hatırlayın ki, bir zamanlar sayınız az idi, yeryüzünde âciz tanınıyordunuz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. TANRI sizi barındırdı, yardımı ile destekledi ve temiz şeylerden bağışladı. O zaman şükredin.
 İnananlar! TANRI'ya ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Kendiniz bilip dururken emanetlerinize de hainlik etmeyin.
 Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır ve büyük mükâfat TANRI'nın yanındadır.
İnananlar! Eğer siz TANRI'dan korkar, güzel ahlaklı olursanız, TANRI size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir hüner verir. Kötülüklerinizi örter ve size af bağışlar. Çünkü TANRI mutlak lütuf sahibidir.
 İnananlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Sahibinize ibadet ediniz ki korunasınız.
 İnananlar TANRI'dan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun. Sakın başka bir sıfatla can vermeyin.
 Hepiniz topluca sımsıkı TANRI'nın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın. TANRI'nın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz. TANRI gönüllerinizi birleştirmiş ve TANRI'nın nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarındayken, oradan da sizi TANRI kurtarmıştı. TANRI doğru yolu bulmanız için size ayetlerini açıklıyor.
 İçinizde insanları hayra çağıran, iyilikleri söyleyen, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar gerçek kurtuluşa erenlerdir.
 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için ahiret yurdunda büyük bir azap vardır.
 O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: “İnanmanızdan sonra inanmayan mı oldunuz? Öyle ise inkâr etmenizden dolayı tadın azabı!” denilecektir.
 Yüzleri ağaranlara gelince; onlar TANRI'nın rahmeti içindedirler, orada ebedî kalacaklardır.
 İşte bunlar TANRI'nın ayetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. TANRI âlemlere zulmetmek istemez.
 Bir zamanlar Sahibi İbrahim’i bir takım emirlerle imtihan etmiş, o ise bunları tamamen yerine getirmişti.TANRI: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” buyurdu. İbrahim: “Soyumdan da!” deyince, “Zalimler ahdime ermez.” buyurdu.
 “Sahibimiz! Bizi teslim olanlardan kıl. Neslimizden de teslim olan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yerlerimizi göster. Tövbemizi kabul buyur. Tövbeleri kabul eden, mutlak merhamet sahibisiniz.”
 “Sahibimiz! Onlara kendi içlerinden ayetlerini okuyacak, onlara kitap ve sırrı öğretecek, onları temizleyecek bir Peygamber gönder. Şüphesiz ki mutlak "saygı ve bilgelik" sahibisiniz.
 Sahibi ona: “Teslim ol!” dediği zaman o, “Ben Alemlerin Sahibine teslim oldum.” demişti.
 İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yakup da: “Evlatlarım! TANRI bu dini sizin için beğenip seçmiştir. Siz de ancak inananlar olarak can verin.” dedi.
 Yoksa siz Yakub’a ölüm geldiği zaman orada mı idiniz? Hani o evlatlarına: “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” diye sormuştu. Onlar da: “Senin TANRI'n ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın TANRI'sı olan Yegane olan TANRI'ya kulluk edeceğiz. Biz TANRI'ya teslim olanlarız.” dediler.
 Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
 Deyiniz ki: “Biz TANRI'ya biat ettik. Bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere; Musa’ya, İsâ’ya Muhammed'e ve Peygamberlere Sahipleri tarafından verilenlere biat ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak TANRI'ya teslim olanlarız.”
 İnananlar mutluluğa ulaşmışlardır.
 Onlar ki, namazlarında saygı içindedirler.
 Onlar ki, boş şeylerden yüz çevirirler.
 Onlar ki, zekâtlarını verirler.
 Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
 Ancak eşleri ve cariyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
 Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
 O inananlar ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
Namazlarına saygı gösteririler.
 İşte asıl vâris olacak olanlar bunlardır.
 İnananlar! TANRI'yı sabah akşam vasıfları ile bolca anın.
 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet eden TANRI'dır. Melekleri de size dua ederler. TANRI, inananlara karşı çok merhametlidir.
 TANRI 'ya kavuşacakları gün onlara yapılacak iltifat “Selâm” dır. Onlara çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.
 Onlar Firdevs cennetine vâris olacaklar, orada ebedî kalacaklardır.
 Ey biat edenler! Sabır ve namaz ile TANRI'dan yardım dileyin. Muhakkak ki TANRI sabredenlerle beraberdir.
Kitap halkından olan inanmayanlar da hainlerde size Sahibinizden bir güzellik inmesini istemezler. Oysa TANRI kimi isterse onu rahmetiyle mümtaz kılar. TANRI mutlak lütuf sahibidir.
 Kitap halkından birçokları, hak gözlerinin önüne serildiği halde içlerindeki çekememezlikten ötürü, inancınızdan sonra sizi yine küfre döndürmek isterler. TANRI'nın açıklayıcı emri gelinceye kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki TANRI mutlak güç sahibidir.
TANRI'nın ibadethanelerinde TANRI'nın anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? Sizler ibadethanelerinizde hoşgörü gereği bireysel ibadete izin verin.
 Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse şüphesiz ki onlar ayrılık içindedirler.
 De ki: “TANRI bizim de Sahibimiz sizin de Sahibinizken, TANRI hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz TANRI'ya gönülden bağlananlarız.”
İnananlar! (Peygamber’e hitap ederken): "Bizi de dinle!” demeyin, “Bizi gözet!” deyin. Söylenenleri dinleyin. İnanmayanlar için şiddetli bir azap vardır.
 Biz herhangi bir ayetin hükmünü kaldırır veya unutturursak, mutlaka ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki TANRI her şeye gücü yetendir.
 Ey biat edenler! Hep birden tam bir teslimiyetle dinin barış ve selâmetine girin. Şeytanın adımlarına uymayın.
 Size açık açık deliller geldikten sonra ayağınız kayarsa, şunu iyi bilin ki TANRI mutlak saygı sahibidir. Gizine akıl ermeyendir.
 Ey biat edenler! Ne alış-verişin ne de dostluğun ve ne de iltimasın olmadığı günün gelmesinden önce, size verdiğimiz geçimliklerden (TANRI yolunda) harcayın. İnkâr edenler ancak zalimlerdir.
 İnananlar! TANRI ve ahirete inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağanak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemez. TANRI inanmayanları doğru yola iletmez.
 TANRI'nın rızasını kazanmak ve kalplerini sağlamlaştırmak için mallarını bağışlayıp sarf edenlerin durumu, yüksekçe bir tepede bulunan güzel bir bahçeye benzer. Üzerine bol bol yağmur yağdığında, meyvelerini iki kat verir. Bol yağmur yağmasa bile, hafif bir yağmur, az bir çisinti de yetişir. TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
 Sizden biriniz hiç arzu eder mi ki, altından ırmaklar akan ve içinde her çeşit meyveden bulunan güzel bir bahçesi olsun. Tam bu durum elde edilmiş iken bir taraftan ihtiyarlık bastırsın, diğer taraftan da bakıma muhtaç çocuklar bakım isterken, o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet edip baştan başa yaksın, kül etsin! (Elbette bunu kimse istemez). İşte TANRI size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor, umulur ki düşünüp ibret alırsınız.
 İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan TANRI yolunda sarf edin. Size verilirse göz yummadan alamayacağınız kötü ve değersiz şeyleri sakın vermeye kalkmayın.
 Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri (cimriliği) telkin eder. TANRI ise size katından bir bağışlanma ve bir lütuf vaat eder. TANRI bağışı bol olan ve her şeyi hakkıyla bilendir.
 TANRI sırrı kime isterse ona verir. Kime de sır verilirse, ona muhakkak ki çok hayır verilmiştir. Bunu ancak aklı bol olanlar düşünüp anlar.
 TANRI, Peygamberine rahmet eder. Melekleriyse, Peygamber için rahmet dilerler. İnananlar! Siz de Peygambere rahmet dileyin ve selâm iletin. (Peygamber TANRI'nın kulu ve Elçisidir) Gönülden teslim olun.
 TANRI'yı ve Peygamber’ini incitenlere, TANRI dünyada da âhirette de lânet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
 İnananlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
 İnananlar! Musa’yı incitenler gibi olmayın. TANRI onu, söylediklerinden temize çıkardı. O, TANRI katında değerli bir kimse idi.
 İnananlar! TANRI'dan korkun ve doğru söz söyleyin.
 Ki, TANRI işlerinizi düzeltsin ve günahlarınıza af bağışlasın. Kim TANRI'ya ve Peygamber’ine itaat ederse o gerçekten büyük kurtuluşa ermiştir.
 Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Biz de görevi insana sunduk. Onu insan yüklendi.
 TANRI bu emaneti insana vermek suretiyle inanmayanlar ve hainlere azap edecek, inananların da tövbesini kabul buyuracaktır. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
 Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı şüphesiz ki TANRI bilir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.
 Sadakaları açıktan verirseniz güzeldir. Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz, bu sizin için daha iyidir. Böyle yaptığınızdan ötürü, TANRI günahlarınızdan bir kısmına af bağışlar. TANRI işlediklerinizden haberdardır.
 Mallarını TANRI yolunda harcayanların durumu, her başağında yüz tanesi olan ve yedi başak bitiren bir tohuma benzer. TANRI istediğine fazlasıyla verir. TANRI'nın lütfu geniştir.
 Mallarını TANRI yolunda hayra verip de sonra başa kakmayan, alanların gönlünü kırmayan kimselerin, Sahipleri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
 Sadakalarınızı, kendilerini TANRI yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmeyen) fakirlere verin ki; onlar dilenmediğinden durumlarını bilmezsiniz. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan ne verirseniz, şüphesiz ki TANRI onu bilir.
 Bir tatlı dil, bir de af, arkasından incitme gelecek sadakadan daha iyidir. TANRI mutlak değer sahibidir.
 İnananlar, inananları bırakıp da inanmayanları dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, TANRI ile bir dostluğu kalmaz. Onlardan gelecek herhangi bir tehlikeden sakının. TANRI size kendisinden korkmanızı emrediyor. Dönüş TANRI'yadır.
 İnananlar! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer onları Oysa TANRI onları affetmiştir. TANRI af sahibidir.
Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz. Hepinizin dönüşü TANRI'yadır. O zaman yaptıklarınızı size haber verecektir.
İnananlar!
Onların putlarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilgisizce TANRI'ya söverler. Böylece biz her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Sahiplerinedir. TANRI, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
Kitap okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.
 Noksansız vasıflar TANRI'nındır. O halde TANRI'ya noksansız seslenin. TANRI'nın vasıfları hususunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yakında yaptıklarının cezalarını göreceklerdir. TANRI mutlak vasıf sahibidir.
 Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a yönlendirirler ve hak ile hüküm verirler. Onlar güzel ahlaklılardır.
 Hakka erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca TANRI'yı anarlar. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile.
(Şeytanların) dostlarına gelince; şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar.
 Elçi'm! İnanan kullarıma söyle! Namazı kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmayacağı gün gelmezden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık bağışta bulunsunlar.
 İnanan erkekler ve kadınlar birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Onlar iyiliği söyler, kötülükten menederler. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. TANRI'ya ve Peygamber’ine itaat ederler. İşte TANRI onlara rahmet edecektir. Şüphesiz ki TANRI mutlak sevgi sahibidir.
 TANRI inananlara, altlarından ırmaklar akan Cennetler vaat buyurdu. Orada ebedî kalacaklardır. Hem de Adn Cennetlerinde hoş meskenler vaat etmiştir. TANRI'nın hoşnut olması ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.
 Onlara: “Rahmet Sahibi TANRI'ya secde edin!” dendiği zaman: “Rahmet sahibi de neymiş? Bize emrettiğin şeye mi secde edecekmişiz?” derler ve bu emir onların nefretini artırır.
 Gökte burçlar yaratan, orada ışık saçan güneşi ve nurlu ay’ı var eden TANRI, mutlak kudret sahibidir.
 İbret almak ve şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren TANRI'dır.
 Rahmet Sahibi'nin kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine lâf attıklarında ilgilenmezler.
 Onlar ki, gecelerini Sahiplerine secdeye vararak ve dua ederek geçirirler.
 Onlar ki şöyle derler: “Sahibimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu onun azabı devamlıdır.”
 “Orası ne kötü bir yer, ne kötü bir konaktır!”
 Onlar ki, harcadıkları zaman ne israf ederler ne de cimrilik ederler. Harcamaları bu ikisi arasında dengeli olur.
 Onlar ki, TANRI'dan başkasına tapıp yalvarmazlar. TANRI'nın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan cezaya uğrar.
 Hesap günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.
 Ancak tövbe edip inanıp güzel ahlaklı amel işleyenler başka. TANRI onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir.
 Kim tövbe edip güzel ahlaklı amel işlerse, şüphesiz ki o tövbesi kabul edilmiş olarak TANRI'ya döner.
 Onlar ki yalan yere şahitlik etmezler. Boş sözlerle karşılaştıkları (faydasız bir şeye rastladıkları) zaman izzet ve şereflerini koruyarak oradan geçip giderler.
 Ve kendilerine Sahiplerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı ilgisiz davranmazlar.
 Onlar ki şöyle derler: “Sahibimiz! Bize eşlerimizden ve soyumuzdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar lütfeyle ve bizi güzel ahlaklılara önder kıl!”
 İşte onlar sabretmelerine karşılık olarak, Cennetin en yüksek odaları (makamları) ile mükâfatlandırılacaklardır. Orada hürmet ve selâm ile karşılanacaklardır.
 Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir makamdır.
 Onlar ki sabrederler ve yalnız Sahiplerine güvenirler.
İnanan kullarım! Benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız oraya gidip) yalnız bana kulluk edin.
 Her insan ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
 Nice canlılar vardır ki, rızıklarını elde edemezler. Sizin de onların da rızkınızı TANRI veriyor.
 Ant olsun ki onlara: “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ay’ı boyun eğdiren kimdir?” diye sorsan, şüphesiz ki: “TANRI'dır!” diyecekler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?
 TANRI, kullarından istediğine rızkı bol bol verir, istediğine de kısar. Şüphesiz ki TANRI her şeyi bilendir.
 Ant olsun ki onlara: “Gökten su indirip de onunla ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye sorsan, şüphesiz ki: “TANRI!” diyecekler. De ki: “Şükür TANRI'ya mahsustur.” Onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
 Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilmiş olsalardı.
 Gemiye bindikleri zaman dini yalnız kendisine has kılarak TANRI'ya yalvarırlar. Fakat kendilerini karaya çıkararak kurtarınca, bir bakarsın ki hemen ortak koşarlar.
 Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkâr etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Yakında bilecekler!
 TANRI'ya karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde inanmayanlara barınacak yer mi yok?
 Bizim uğrumuzda mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki TANRI inananlarla beraberdir.
 TANRI ilk olarak mahlûkunu yaratır, ölümünden sonra onu bir daha diriltir. Sonunda TANRI'ya döndürüleceksiniz.
 O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, günahkârlar (korku ve ümitsizlik) içinde susup kalırlar.
 TANRI'ya ortak koştukları şeylerden hiçbiri kendilerine şefaatçi olamaz. Zaten onlar ortaklarını da inkâr ederler.
 O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, işte o gün birbirinden ayrılırlar.
 İnanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler, bir bahçe içinde mesut olurlar.
 İnanmayıp ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içinde hazır bulundurulurlar.
 O halde siz akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda TANRI'yı vasıfları ile anın.
 Göklerde ve yerde şükür TANRI'ya mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde de (TANRI'yı vasıfları ile anın).
 De ki: "İnananlar! Sahibinizden korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. TANRI'nın arzı geniştir. Sabredenlere bağış ve mükâfatları hesapsız ödenecektir."
 TANRI, emriyle içinde gemilerin yüzmesi ve lütfundan (nasibinizi) aramanız için denizi size boyun eğdirendir. Umulur ki şükredersiniz.
 Göklerde olanları, yerde olanları hepsini size boyun eğdirmiştir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir topluluk için ayetler (deliller) vardır.
 İnananlara söyle: TANRI'nın günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü TANRI her bir topluluğu kazandıklarına göre cezalandıracaktır.
 Kim güzel ahlaklı bir amel işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Sahibinize döndürüleceksiniz.
 İnananlar! TANRI'nın ve Peygamber'inin huzurunda öne geçmeyin. TANRI'dan korkun. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
 İnananlar! Seslerinizi Peygamber'in sesinden yüksek çıkarmayın. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın ve birbirinize seslendiğiniz gibi ona seslenmeyin. Yoksa farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
 TANRI'nın Elçisi huzurunda seslerini kısan kimseler, TANRI'nın gönüllerini güzel ahlak için imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için af ve büyük bir mükâfat vardır.
 Elçi'm! Sana odaların ötesinden seslenenlerin çokları düşüncesiz kimselerdir.
 Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
 İnananlar! Eğer bir kötü ahlaklı size bir haber getirirse onun içyüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
 Biliniz ki TANRI'nın Elçisi aranızdadır. Şayet o birçok işlerde size uysaydı, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat TANRI size inancı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. Küfrü, kötüyü ve isyanı da çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
 Bu, TANRI'dan bir lütuf ve nimettir. TANRI mutlak bilgi sahibidir, hükmünde "ilim ve giz" sahibidir.
 Eğer inananlardan iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa, hemen aralarını düzelterek barıştırın. Eğer onlardan biri haksız yere diğerine saldırırsa, o zaman o saldıranla TANRI'nın emrine dönünceye kadar savaşınız. (Sonunda teslim olur, TANRI'nın emrine) dönerse yine adaletle aralarını düzeltin ve hep adaletle iş görün. Şüphesiz ki TANRI adalet yapanları sever.
 İnananlar kardeştirler. Öyleyse (dargın olan) kardeşlerinizin arasını düzeltin. TANRI'dan korkun ki size merhamet edilsin.
 İnananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Alay edilenler belki de TANRI katında kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lâkapla çağırmayın. İnandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü addır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerdir.
 İnananlar! Zandan çok sakının. Zira bazı zan vardır ki günahtır. Birbirinizin kusurlarını, gizli şeylerini araştırmayın. Kiminiz de kiminizin arkasından çekiştirip gıybetini etmesin. Sizden herhangi biriniz, ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Tiksindiniz değil mi? O halde TANRI'dan korkun. Şüphesiz ki TANRI tövbeyi çok kabul edendir, mutlak merhamet sahibidir.
 Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve sizi tanışasınız diye milletlere, gruplara ayırdık. Çünkü TANRI katında en üstün olanınız, TANRI'dan en çok korkanınızdır. Şüphe yok ki TANRI her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
İnananlar! Size ne oluyor ki, TANRI yolunda bağışta bulunmuyor, mallarınızı kullanmıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası zaten TANRI'nındır. İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşan kimseler, daha sonra harcayıp savaşanlarla bir değildir. Onların derecesi, sonradan bağışta bulunan ve savaşanlardan daha üstündür. TANRI hepsine de en güzel olanı (Cenneti) vaat etmiştir. TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
 Ant olsun o koştukça koşanlara!
 Kıvılcımlar saçanlara!
 Sabahleyin akına çıkanlara!
 Orada tozu dumana katanlara!
 O toz duman içinde bir topluluğun ortasına dalanlara ant olsun ki!
 Gerçekten insan Sahibine karşı çok nankördür.
 Ve kendisi de buna şahittir.
 Doğrusu o, mal sevgisine aşırı derecede düşkündür.
 O bilmez mi ki kabirlerde olanların diriltilip dışarı atılacağı zamanı?
 Kalplerde olanların da ortaya konulacağı zamanı?
 Şüphesiz ki Sahipleri onların her şeyinden haberdardır.
 Kim TANRI yolunda harcamada bulunursa, TANRI da onun karşılığını kat kat artırır. Ayrıca ona cömertçe verilecek bir mükâfat da vardır.
 İnananlar o kimselerdir ki, TANRI'ya ve Elçi'sine biat etmişlerdir. Sonra şüpheye düşmemişler, TANRI yolunda canları ile malları ile savaşmışlardır. İşte onlar sadıklardır.
 İnananlar! TANRI'dan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın. TANRI'dan korkun, çünkü TANRI bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
 TANRI'yı unuttuklarından dolayı TANRI'nın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar yoldan çıkmış kötü ahlaklıların ta kendileridir.
 Cehennem halkıyla cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı olanlar, kurtulanların tâ kendileridir.
 Eğer biz bu Kitabı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, muhakkak ki onun TANRI korkusundan baş eğdiğini ve parça parça olduğunu görürdün. Biz bu temsilleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.
 İnancınızdan dolayı size karşı küfürde yarışanlara sevgi beslemeyin. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilirler. Size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar. Zaten inanmayanlardan olmanızı istemektedirler.
Hesap günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. O gün TANRI onlarla aranızı ayırır. TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
 Ant olsun ki sizlerden TANRI'yı ve ahiret gününü umanlar için Peygamberlerde güzel bir örnekler vardır. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki TANRI mutlak hak sahibidir.
 Umulur ki TANRI sizinle düşmanlarınız arasına bir sevgi koyar. TANRI'nın her şeye gücü yeter. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
 TANRI din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasak kılmaz. Şüphesiz ki TANRI adaletli olanları sever.
 TANRI sizi, ancak din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
İnananlar! İnandık deyip de size sığınanları gözetleyin. Eğer içlerinde hainlik yapmaya gelen varsa onu geldiği yere geri gönderin veya cezasını verin. Bunun dışında hakkı yerine getirenler ve bu uğurda çaba sarf edenler artık sizdendir ve yardımlaşmanız içindedir.
 İnananlar! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
 Yapmadığınız şeyleri söylemeniz TANRI katında büyük bir gazaba sebep olur.
 TANRI, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
 Bir zamanlar Musa halkına: "Halkım! Beni niçin incitiyorsunuz? Halbuki benim, TANRI'nın size gönderdiği bir Peygamberi olduğumu biliyorsunuz!" demişti. Onlar yoldan sapınca, TANRI da onların kalplerini saptırmıştı. TANRI kötü ahlaklıları doğru yola iletmez.
 Bir zamanlar Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrâilsoyu! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat'ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir Peygamberi müjdeleyen TANRI'nın size gönderilmiş bir Peygamberiyim." demişti. Müjdelenen Peygamber onlara delillerle (mucizelerle) gelince "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.
 Hakka davet edilirken TANRI'ya karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? TANRI zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
 İnananlar! Elem verici, can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak bir ticaret yolunu göstereyim mi size?
 TANRI'ya ve Elçi'sine biat da direnir, TANRI yolunda mallarınızla canlarınızla savaşırsanız TANRI'nın lütfundan bolca nasiplenirsiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok daha hayırlıdır.
 Böyle yaparsanız TANRI günahlarınıza af bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn Cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.
 Bundan başka, seveceğiniz bir şey daha var. TANRI'dan bir yardım ve yakın bir fetih. İnananları müjdele!
 İnananlar! Çarşamba günü namaz için çağrı okunduğu zaman hemen TANRI'ya ibadet etmeye koşun. Alış-verişi (işi-gücü) bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
 Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın, TANRI'nın nimetinden nasibinizi arayın. TANRI'yı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.
                     -İbadet, hak, ölçü-
 Kitap okuyacağınız zaman, kovulmuş şeytandan TANRI'ya sığının.
 Gerçek şu ki inananların ve Sahiplerine güvenenler üzerinde onun hiçbir nüfuzu yoktur.
 Onun nüfuzu ancak onu dost edinenlere ve onu TANRI'ya ortak koşanlaradır.
 İndirdiğimiz açık delilleri ve hakkı biz Kitap’ta açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem TANRI lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder.
 Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Ben onların tövbesini kabul edenim ve ben tövbeleri daima kabul edenim, mutlak merhamet sahibiyim.
Günah işleyenin cezası TANRI katındadır. Sizler yalnızca toplumsal suçlara hapis cezası verin ki caydırıcı ve adaletli olsun. Toplum içinde rahat yaşayın.
 Yaptığı zulümden sonra tövbe edip hâlini düzelten kimse, bilsin ki TANRI onun tövbesini kabul eder.
 Doğrusu biz yol gösterici ve nurlandırıcı olarak Tevrat’ı indirdik. Kendilerini TANRI'ya teslim etmiş Peygamberler, yahudi olanlara onunla hükmederlerdi. Sahiplerine kul olanlar ve bilginler de TANRI'nın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için onunla (hükmederlerdi). Hepsi de Tevrat’a şahit idiler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi değersiz olan şeylerle değiştirmeyin. Kim TANRI'nın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar küfürdendir.
 Onların izleri üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa’yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdi. Ve ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncil’i güzel ahlaklılara öğüt ve yol gösterici olarak verdik.
Sonra Muhammed'e Kuran'ı indirdik. Onu da küfre değiştiler. Ayetlerimizi alıp putlarına ve isteklerine değiştiler.
 Elçi'm! Sana da, kendinden önceki kitapları tasdik edip doğrulayıcı ve üzerlerine şahit olarak bu Kitab’ı hak ile indirdik. Aralarında TANRI'nın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların arzu ve isteklerine uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer TANRI isteseydi, sizi bir ümmet yapardı. Fakat TANRI size verdiği şeyde sizi denemek istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun! Hepinizin dönüşü TANRI'yadır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri TANRI size haber verecektir.
 Yoksa onlar cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Kesin bir bilgi ile inanan bir topluluk için, TANRI'dan daha güzel hüküm veren kim vardır?
 İnananlar! İçinizden kim dininden dönerse, TANRI onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki; TANRI onları sever, onlar da TANRI'yı severler. İnananlara karşı alçak gönüllü, küfre karşı başları dik ve güçlüdürler. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu, TANRI'nın öyle bir lütfudur ki, onu istediğine verir. TANRI'nın lütfu geniştir, mutlak ikram sahibidir.
 Sizin dostunuz ancak TANRI'dır. Peygamberi ve TANRI'nın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren inananlardır.
 Kim TANRI'yı, Peygamber’ini ve inananları dost edinirse, bilsin ki galip gelecek olanlar TANRI'dan yana olanlardır.
 İnananlar! Dininizi eğlenceye ve alaya alanları dost edinmeyin. Eğer inanıyorsanız TANRI'dan korkun.
 Çağrı ve çan ile namaza çağırıldığınız zaman, namazınızı alay ve eğlence konusu yaparlar. Böyle yapmaları akıllarının ermemelerindendir.
 De ki: “İnkar edenler! Sadece TANRI'ya, bize indirilene ve daha önce indirilenlere biat ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.”
 De ki: “TANRI katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? Onlar TANRI'nın lânetlediği, gazap ettiği, şeytana tapan kimselerdir. İşte onlar mevki bakımından daha kötü olanlardır.”
 Onların çoğunun günaha, düşmanlığa ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötüdür!
De ki: “Sahibim bana adaleti emretti. Her secde yerinde dini yalnız kendisine has kılarak TANRI'ya duâ edin. İlk önce sizi yarattığı gibi, yine TANRI'ya döneceksiniz.”
 TANRI, bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar TANRI'yı bırakıp şeytanları dost edindiler. Böyleyken onlar kendilerinin doğru yolda bulunduklarını  zannederler.
 Ey Âdem çocukları! Her mescide gidişinizde temiz giyin. Yiyin için, fakat  israf etmeyin. Çünkü TANRI israf edenleri sevmez.
İnananlar;
Bütün ibadetlerde ibadet saati boyunca temiz olun, alkollü olmayın, uyuşturucu kullanmayın, kumar oynamayın ve eşlerinizle ilişkiye yanaşmayın.
Zekat, Hac ve Kurban adama ibadetleri yalnızca zenginlerin üzerine farzdır.
Zenginlik; ihtiyaçların karşılanıp, çocukların gelecek temellerinin sağlanması ile başlar.
Malınızın; bankanın %3 - %5 faiz ile bir yıl sürede aradaki farkı kapatacağı kadarı, TANRI'nın size emrettiği zekat payıdır.
Zekat inananların malıdır ve inananlara (durumu iyi olmayanlara) harcanır.
Bunun dışında her yıl kazancınızın %3 - %5 faizle bankanın 1 ayda açığınızı kapatacağı rakam TANRI'nın size emrettiği zekat payıdır.
Biat edenler, namazı kılın zekatı verin. TANRI'nın huzurunda secde ederken temiz olun. Din gün dışında bol bol şükür namazı kılın.
Pis, tozlu olan yerlerinizi yıkayın, ağız, burun ve kulaklarınızı çalkalayın. Su bulamayacak durumda iseniz temiz toprak bulun. O da yoksa TANRI'dan af dileyin ve namazınızı kılın.
 Sahibinize yalvara yakara gizlice dua edin. TANRI, haddi aşanları sevmez.
 Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve umarak TANRI'ya dua edin. Muhakkak ki TANRI'nın rahmeti iyi amellilere yakındır.
 İnananlar! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Dinin belirlediği ortak zamanda her yıl 1 ay geriye giderek 15 gün, güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutun.
Oruç tutarken içinde tortu bulunan içecekler içmeyin, sakız şeker gibi ürünlerle oruçla dalga geçmeyin ve ibadet saati boyunca yemeyin.
Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık. İyilik yapmak için TANRI'ya hayvan adayıp ihtiyacı olanlara dağıtacağınızda, TANRI'ya adamak üzere niyetlenip kurbanlarınızı kesin. Ondan kendiniz de yiyebilirsiniz.
 Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. TANRI bilir siz bilmezsiniz.
 Size karşı savaş açanlara, TANRI yolunda siz de savaşın! Aşırı gitmeyin, çünkü TANRI aşırı gidenleri sevmez.
 Zalimlikleri son bulana kadar onlarla savaşın. Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, TANRI af bağışlayan ve mutlak merhamet bağışlayandır.
 TANRI yolunda birleşin. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, çünkü TANRI iyilik yapanları sever.
Hacca Peygamberinizi ziyarete TANRI'ya ibadete gelin. Bu zenginlerin üzerine farzdır.
  İyilikten harcayacağınız şey, ana-baba, yakınlar, fitre, dini ve toplumsal konular (engelliler, ihtiyaç sahipleri, öğrenciler, hayvanlar) içindir. İyilik olarak ne yaparsanız, şüphesiz ki TANRI onu bilir.
 Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin; bildiğiniz halde insanların mallarını günah yolla yemeniz için yetkiliye rüşvet vermeyin, almayın.
Elçi'm! De ki: “TANRI'nın, kulları için yarattığı süsü ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar dünya hayatında inananlarındır, ahiret yurdunda ise yalnız inananlara tahsis edilmiştir.” İşte biz bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
 De ki: “Sahibim hayâsızlığın açığını da gizlisini de, günahı, haksız yere haddi aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi TANRI'ya ortak koşmanızı ve TANRI hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”
Elçi'm! Sana yetimler hakkında da sorarlar. De ki: “Onları ıslah edip yetiştirmek daha hayırlıdır.” Eğer onları aranıza alır, birlikte yaşarsanız, unutmayın ki onlar sizin çocuklarınızdır. TANRI bozguncuyu ve ıslah ediciyi bilir. Eğer TANRI isteseydi sizi zahmete sokardı. Şüphe yok ki TANRI mutlak güç sahibidir.
 Yeminlerinizde TANRI'yı ; iyilik etmenize, kendisinden korkmanıza, insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. TANRI işitendir, bilendir. TANRI mutlak duyu sahibidir.
 TANRI sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat sizi kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolayı sorumlu tutar. TANRI af bağışlayandır.
TANRI size yalnızca eşlerinizi helal kıldı.Zina büyük bir günahtır. Size helal olmayan ile ilişkiye girmekten kaçının.
  Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan analarınız, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz karılarınızın yanınızda bulunan kızları size haram kılınmıştır. Gerdeğe girmeden ayrıldığınız kadınların kızları ile evlenmezin günahı yoktur. Kendi soyunuzdan olan oğullarınızın eşleri ile iki kız kardeşi birlikte nikahınız altında bulundurmanız da haram kılınmıştır.
Hayat arkadaşlığı önemli ve çok eğlenceli bir yolculuktur. Kadın olan eşin kendi rızasında verdiği onay ile 1erkek 2kadın birleşebilirsiniz.
2 kadından fazlası ilgisizlik oluşturur ve bu kadına zulmetmek olur
Hayat arkadaşlığında; beraber 10 sene doldurmak ve her birinizin 45 yaşından büyük olması şart bütünüyle, yaşı genç bir eş ile yine ortak onayınızla hayat arkadaşlığınızı birleştirebilirsiniz.
Aşırıya kaçmadan birbirine helal olan 4 insan olarak eğlenebilirsiniz.
TANRI sizler için birçok ürün yaratmıştır ve yaratacaktır. Aşırıya kaçmadan birbirinizle vakit geçirebilirsiniz. Birbirinize süslenin. Birbirinize helalsiniz.
İnanan erkekler! İnanan kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir nafaka yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
Kadınların adet hali bir eziyettir. “Âdet halindeyken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlenmelerine rıza gösterin. Eşlerinize saygılı olun.
 Eğer eşlerin aralarının açılmasından endişe ederseniz; kendilerini dost ve yakınları aracılığı ile barıştırmayı deneyin. Üzerlerinde baskı kurmayın. TANRI eşlerin aralarını bulur.
 Eğer boşamaya karar verirlerse şüphesiz ki TANRI işitendir, bilendir.
Çocukları var ise , çocuk 10 yaşına kadar annede kalsın. Daha sonra istek olduğu takdirde mahkeme çocuğun isteği ve tarafların durumunu göz önünde bulundurarak karar versin. Çocuk kimde kalırsa karşı tarafa görüşme izni verilsin.
Boşanma durumunda kadının maddi durumu yoksa erkek ona belirli bir süre geçimini sağlayacak miktarı ve durumuna göre daha fazlasını nafaka olarak versin. Çocuk annedeyse çocuğun nafakasını da versin. Evlilikte kazandığınız mallarda kadının hakkı vardır. Kadının kazandığı kendinindir, erkeğin kazandığının 1/4 ü kadınındır. Geri kalan pay kendisinin ve çocuklarınındır. Eğer çocukları yoksa 1/3 ü kadınındır.
Kadın erkek fark etmeden ölüm durumunda yeniden evlenmeden önce 4 5  ay bekleyin. Ölene, ailesine ve kendinize saygılı olun.
Ölüm durumunda geride kalan eşlere gidecek yeri yoksa sahip çıkın. Onlara baskı yapmayın ve evlenmelerine engel olmayın.
Kadınların erkekten boşanma durumunda ise 50 yaşına kadar hayatlarını başka bir erkek ile birleştirme yükümlülükleri vardır. 50 yaşından sonra isterseniz hayatınıza bulunduğunuz biçimde devam edebileceğiniz gibi hayatınıza bir erkek sokmanız faydanızadır.
 Böylece TANRI size ayetlerini açıklar. Umulur ki düşünüp hakikati anlarsınız.
Aldatılmak ile alakalı boşanmalarda, kadına çocuk bakımından başka nafaka bağlamayın.
Eğer birisi tecavüz veya başka suçlar için mahkemeye başvurursa dikkate alın ve olay anının "kamera görüntüsü, doku örneği" gibi kanıtlayıcı bulguları ile hüküm verin. Doğrulukla adaleti ayakta tutun.
Mahkemelerde delilsiz hüküm vermeyin.
Bir kimseye iftira yollu kötü sıfat yüklenmesini, kişinin kısıtlanmasını ve toplumda adını lekeleyenleri o işi yapmış dahi olsa cezasız bırakmayın. Kabahati temizleyin.
İnananlar! Birbirlerinizin odalarına ve misafir gitmek üzere başkalarının evlerine izinsiz girmeyin. Haberleşin, müsade isteyin.
Gözlerinizi harama dikmeyin ve size belirlediğimiz ölçülerde uyum içinde yaşayın. Günahtan sakının.
O gün ki; dilleriniz, el ve ayaklarınız kendi aleyhinizde şahitlik eder.
 TANRI hak ettikleri cezayı o gün onlara tam olarak verir ve onlar TANRI'nın apaçık bir hak olduğunu bilirler.
 Ant olsun ki biz size açıklayıcı ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve güzel ahlaklılar için bir öğüt indirdik.
 Öyle inananlar vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alış-veriş TANRI'yı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymaz. Onlar gönüllerin ve gözlerin hâlden hâle döneceği günden korkarlar.
 Şundan ki, TANRI onları işledikleri amellerin en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lütfundan onlara fazlasıyla versin. Ve TANRI istediğini hesapsız olarak rızıklandırır.
 İnkâr edenlerin amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada TANRI'yı bulur, TANRI da onun hesabını görür. TANRI hesabı çabuk görendir.
 Veya engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Onu üst üste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter. Karanlıklar üstünde karanlıklar... İnsan elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. TANRI kime nur vermemişse onun nuru yoktur.
Ticarette 7 yıla kadar %3-%5 faiz ve içinde bulunulan sürede paranın değer farkının toplamından fazlası size haram kılındı. 7 yıldan sonra her 2 yıl için %1 faiz alabilirsiniz. Fazlasını yiyenler faiz ticaret gibidir dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden ihtiyaçlar içinde kalkacaklardır. Oysa TANRI alışverişi helal çok faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Sahibinden öğüt gelir ve faizcilikten vazgeçerse geçmiş günahları kendisine hakkındaki hüküm TANRI' ya aittir. Kimde bir daha faize dönerse onlar Cehennemliktir. Orada ebedi kalacaklardır.
 İnananlar TANRI'dan korkun! TANRI'dan korkun! İnancınızda doğru iseniz %3-%5 faizden arta kalanı bırakın almayın.
 Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz TANRI'ya döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.    
Engelli ve hastaya hayatlarında güçlük yoktur. Yapabildiğiniz kadarıyla ve yapabildiğiniz pozisyonda dinin hükümlerini yerine getirin. Hayatı bırakmayıp yaşayabildiğiniz ölçülerde yaşayın.
Şüphesiz ki bu size ahiretin bir delili ve birbirinizle ilişkinizi gözetlemek, inancınızı gözetlemek üzere bir sınavdır.
Birbirinizle yardımlaşın ve sevgiyi ayakta tutun.
 İnananlar ancak o kimselerdir ki, TANRI'ya ve Elçi'sine biat etmişlerdir. Onlar o Peygamber’le birlikte bir işe karar vermek için toplandıklarında, ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Elçi'm! Şu senden izin isteyenler, gerçekten TANRI ve Elçi'sine biat eden kimselerdir. Bu bakımdan bazı işleri için senden izin istediklerinde, onlardan istediğine izin ver. Onlar için TANRI'dan af dile. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
 Peygamber’i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birbirinin arkasına gizlenerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki TANRI biliyor. TANRI'nın emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.
 İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. TANRI, sizin ne yolda olduğunuzu muhakkak ki bilir. Huzuruna döndürülecekleri günde, yaptıklarını onlara haber verir. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir.
 Mahkeme, borç miras gibi para alışverişlerinizde hakimlerle beraber şahitleriniz de bulunsun. Doğru olun. TANRI'dan korkun.
Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınızda onu yazınız. Bir katibe adaletle yazdırınız. Reşit olmayanlara velisi vekalet etsin. Şahidinizde bulunsun. Mahkeme durumunda şahitler çağırıldıklarında gelmezlik etmesinler.
Yolculukta olup da yazacak kimseyi bulamazsanız rehin alın. Birbirinize güvenirseniz, güvenilen kişi emaneti ödesin ve Sahibinden korksun. Şahitliği gizlemeyin. Onu gizleyen günahkardır. TANRI yaptıklarınızı bilir.
 Göklerde ve yerde ne varsa TANRI'nındır. İçinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de TANRI sizi onunla hesaba çeker. Sonra istediğine merhamet eder, istediğine azap eder. TANRI mutlak güç sahibidir.
 İnananlar! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz gerçekten yalnız TANRI'ya kulluk ediyorsanız, TANRI'ya şükredin.
 TANRI size leşi, çiğ kanı, tırnaklı hayvanı , 2 yaşını doldurmamış hayvanı , annelik görevini yerine getirmemiş " emzirme bittikten sonra 6 ay " hayvanı , binek hayvanı ve  TANRI'dan başkası adına kesilen hayvanı kesin olarak haram kıldı. Zor durumda üzerinize günah yoktur. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
  Vatana (birliğe) ihanetin ve tecavüzün cezası karşı taraf merhamet etmezse iğne ile uyutulmaktır. Zaten ölecek birine zulmetmeyin.
Kendini savunmaktan aciz kimselere "engelli ve 13 yaşından küçüklere" karşı gösterilen vahşete aynı acıyı hissettirecek ölçülerde ceza verin.
Bunun dışında günah ve sevap işlemek kulların sınav hakkıdır. Sizler İnananlar olarak yalnızca toplumsal düzen kurallarınızı koruyun. Bu suçlar ise hapis ile cezalandırılmalıdır.
Kul hakkına girmekten sakının.
Miras eşler, çocuklara eşit ve miras sahibinin isteğine kalır.
Mirasta ölüm durumunda, ailenin çocuğu yoksa mirasın yarısı eşlerin diğer yarısı anne-baba yoksa kardeşlerinindir. İsteyerek bıraktığına da pay vardır.
Eğer çocuk varsa, mirasın çocuk sayısı ve eş sayısının toplamına bölünmesi gerekir. Anne-babayı koruyacak kimse yok ise ve ihtiyaç halindeler ise onlara da 1 pay düşer. Bütün bunlar borç ödendikten sonradır.
Bunlar TANRI'nın varisler hakkında koyduğu hükümlerdir. TANRI kendisine ve Peygambere itaat edenleri altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokar.
 Kim de TANRI ve Peygamber’ine isyan eder, TANRI'nın koyduğu sınırları çiğneyip aşarsa, onu da içinde ebedî kalacağı ateşe koyar.
 Kim de bunu işittikten (ve kabullendikten) sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir. Anlaşmazlıklarınızda ilim sahibi kişileri arabulucu olarak kullanın.
 İnsanlar! Sizi bir candan yaratan ve ondan eşini yaratan, ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Sahibinize hürmetsizlikten sakının. Kendisinin adını öne sürerek birbirinizden istekte bulunduğunuz TANRI'dan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. TANRI üzerinizde gözetleyicidir.
 Yetimlerin mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.
 Arkalarında küçük ve aciz çocuklar bırakmaktan korkanlar başkalarının bu durumundan da korksunlar. TANRI'dan korksunlar ve doğruyu yapsınlar.
 TANRI katında makbul tövbe; kötülüğü cahillikle yapılıp, sonra da çarçabuk vazgeçenlerin tövbesidir. Kendisine "içlerinden birisine" ölüm gelip çattığında "ben şimdi tövbe ettim" diyenlerin değil.
Harp esirleri kendi rızasıyla boşanmadan onlarla nikah kıymanızda haram kılındı.Onları fidye karşılığında ailelerine verin. Aşırıya kaçmayıp ılımlı olun.
 TANRI sizin tövbenizi kabul etmek istiyor, şehvetlerine uyanlar ise sizin büsbütün yoldan çıkmanızı isterler.
 TANRI ağır önerilerden sizden hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
 İnananlar! Mallarınızı aranızda batıl yollarla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin. Kendi kendinizi katletmeyin. Şüphesiz ki TANRI size karşı çok merhametlidir.
 Kim haksızlık ve zulüm ile bu yasakları işlerse, biz onu cehenneme atacağız. Bu ise TANRI'ya çok kolaydır.
 Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, TANRI kusurlarınızı örter ve sizi ağırlanacağınız şerefli bir yere yerleştirir.
 TANRI size emanetleri bilgin olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. TANRI size ne kadar güzel öğütler veriyor. TANRI mutlak doğru sahibidir.
 Biat edenler! TANRI'ya itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerinin itaat edin.
Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüzde üstünüze bildirin. Bu sizin için daha hayırlı ve netice itibariyle daha güzeldir.
 İnananlar!Kendilerine hainlik edenleri savunmayın. Çünkü TANRI hain günahkârları sevmez.
 Bunlar (hainliklerini) insanlardan gizler de TANRI'dan gizleyemezler. Oysa TANRI, razı olmayacağı sözü geceleyin uydurup düzdükleri zaman onlarla beraberdi.TANRI yaptıklarını kuşatıcıdır.
 İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlara taraf çıkıp savunuyorsunuz. Peki hesap gününde TANRI'nın huzurunda onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?
 Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. TANRI her şeyi bilendir.
 Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
 Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi söyleyenlerin sözünde hayır vardır. Organ ve kan vücudun sadakasıdır. Kim TANRI'nın rızasını kazanmak için bunları yaparsa ona çok büyük bir mükâfat verilecektir.
Kim TANRI'ya ortak koşarsa, çok büyük bir sapıklığa düşmüş olur. Onlar TANRI'yı bırakıp putlara tapıyorlar, böylece onlar inatçı azgın şeytana tapıyorlar.
 TANRI onu lânetledi. O da dedi ki: “Yemin ederim ki, kullarından belirli bir pay edineceğim.”
 “Onları mutlaka saptıracağım. Onları boş kuruntularla oyalayacağım. Benim teşviğimle hayvanların kulaklarını yaracaklar. TANRI'nın yaratışını değiştirecekler.” Kim Sahibi yerine şeytanı dost edinirse ziyana uğramıştır.
 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. Vekil olarak TANRI yeter.
 İnananlar! Kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa, zengin de fakir de olsa, TANRI yolunda şahitlik ederek adaleti titizlikle ayakta tutanlar olun! Çünkü TANRI ikisine de daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın! Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
 TANRI Kitap’ta size şunu indirmiştir: “TANRI'nın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe yanlarında oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” Şüphesiz ki TANRI hainleri ve inanmayanların hepsini Cehennemde bir araya toplayacaktır.
 İnananlar! Sizden olanı bırakıp da olmayanı dost edinmeyin. TANRI'nın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?
 TANRI, zulme uğrayan kimseden başkasının, kötülüğü sözle bile açıklanmasını sevmez.
 Eğer bir iyiliği açığa vurur veya gizlerseniz yahut size yapılan bir fenalığı affederseniz, bilin ki TANRI af sahibidir.
İnananlar! Av sezonuna uyun, nesli tükenen ve haram olan hayvanları avlamayın. Ölenlerin derilerinden faydalanabilirsiniz.
 İnananlar! TANRI yolunda adaleti ayakta tutup gözeten şahitler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Güzel ahlaka en yakın olan adalettir. TANRI'dan korkun.
İnananlar! Alkol, uyuşturucu, kumar ve tütün sizin için bir eğlencedir. Ölçüyü kaçırmadan kullanın ve hastalık durumunda doktorun tavsiyesi dışındakiler artık size günahtır.
Bu maddeleri kullanıp şeytanın yoluna uymayın. Bunlar eğlenmeniz içindir. TANRI her şeyi sizin için yarattı. "roj, bonzai, eroin metan fetamin, flakka, bali" gibi uyuşturucular haram ve kötüdür. Onlar insanı pisliğe sürükler.
 TANRI'nın ayetlerine inananlar iseniz, TANRI'ya adanmış hayvanlardan yiyin. Bu bir ibadettir. Alkol uyuşturucu gibi eğlenceye düşmeyin.
 Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü günah kazananlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
 Kesilirken TANRI'dan başkasına adanan hayvanlardan yemeyin. Onu yemek TANRI yolundan çıkmaktır. Hiç uğruna kesilmiş hayvanın hakkına girmektir.
 Deniz avı yapmak ve onu yemek size bir geçimlik olarak helâl kılınmıştır. Av sezonuna uyun ve nesli tükenmekte olanları avlamayın.
Cinsiyet belirsizliği (kromozomsal bozukluk) konusunda kişinin yatkın olduğu kişi haline gelmesinde günah yoktur. Bu bir hastalık ameliyatıdır. Bunun dışındakiler ise büyük günahtır. Kaçının.
 Karşılıklı sözleşme yaptığınız zaman, TANRI'nın emrini yerine getirin ve TANRI'yı üzerinize şahit tuttuğunuz halde yeminleri sağlamlaştırdıktan sonra bozmayın. Şüphesiz ki TANRI yaptıklarınızı bilir.
 Bir topluluk diğer bir topluluktan sayıca daha çok olmasına bakarak, yeminlerinizi aranızda bozucu bir vasıta yapmayın. TANRI bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri hesap gününde mutlaka size açıklayacaktır.
 TANRI isteseydi hepinizi bir ümmet yapardı. Fakat TANRI, istediğini sapıklıkta bırakır, istediğini de doğru yola iletir. İşlediklerinizden ant olsun ki sorumlu tutulacaksınız.
 Yeminlerinizi aranızın bozulmasına vesile etmeyin. Yoksa ayaklarınız sağlam bastıktan sonra kayar. TANRI yolundan alıkoyduğunuz için de kötülüğü tadarsınız ve sizin için büyük bir azap vardır.
 TANRI'ya verdiğiniz sözü az bir karşılığa satmayın. Eğer bilirseniz, TANRI katında olan sizin için daha hayırlıdır.
 Sizin yanınızda olanlar tükenir, TANRI katında olanlar ise bakidir, tükenmez. Sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.
 Kadın olsun erkek olsun, her kim inanan olarak güzel ahlaklı amel işlerse, biz onu (dünyada) mutlaka çok güzel bir hayat ile yaşatırız. (Ahirette ise) mükâfatlarını yaptıklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.
 İnananlar! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz gerçekten yalnız TANRI'ya kulluk ediyorsanız, TANRI'ya şükredin.
 Dillerinizin yalan yere vasfettiği şeyler hakkında: “Bu helâldir, bu haramdır.” demeyin. Çünkü TANRI'ya karşı yalan uydurmuş olursunuz. TANRI'ya karşı yalan uyduranlar ise asla iflâh olmazlar.
 Az bir geçimlik ve ardından onlara can yakıcı bir azap vardır.
 Sahibiniz yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya güzellikle muamele etmenizi emretti. Onları modern dünyaya göre eğit. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlığa ererlerse onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel ve tatlı söz söyle.
 Onlara acıyarak tevazu kanatlarını yerlere kadar indir ve de ki: “Sahibim! Onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, kendilerine öylece merhamet et.”
 Sahibiniz sizin kalbinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız şunu iyi bilin ki TANRI, tövbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.
 Akrabaya, yoksula, yolda kalana hakkını ver. Malını israf ile saçıp savurma.
 Çünkü saçıp savuranlar şeytanın dostları olmuşlardır. Şeytan ise Sahibine karşı çok nankördür.
 Eğer Sahibinden beklediğin bir rahmeti elde etmek için onlardan (o fakirlerden) yüz çeviriyorsan, hiç olmazsa kendilerine tatlı bir söz söyle.
 Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme! Büsbütün de saçıp israf etme ki, sonra kınanır, hasret içinde eli boş kalırsın.
 Sahibin istediği kimsenin rızkını genişletir ve bunu bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki TANRI, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
 Geçim endişesi ile çocuklarınızı öldürüp canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
 Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz ki hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.
 Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın. Bu daha iyidir, sonu da daha güzeldir.
 Sakın tartıda haksızlık etmeyin.
 Tartıyı doğru yapın, terazide eksiklik yapmayın.
 Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
 Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
 Bütün bunların hepsi, kötü olan ve Sahibinin katında hoş olmayan şeylerdir.
 Bunlar Sahibinin sana bildirdiği giz'dendir.
İnananlar! Rükû edin, secde edin, Sahibinize ibadet edin ve iyilik yapın ki kurtuluşa eresiniz.
 TANRI yolunda nasıl savaşmak gerekiyorsa öylece hakkıyla savaşın. TANRI sizi seçmiş, atanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için hiçbir zorluk yüklememiştir. Bundan önceki kitaplarda ve bu Kitapta size inanan adını veren TANRI'dır. Şundan ki Peygamber size şahit olsun, siz de insanların şahitleri olasınız. Namazı kılın, zekâtı verin, TANRI'ya sarılın. TANRI sizin Sahibinizdir. TANRI ne güzel Sahip, ne güzel velidir!
Şüphesiz TANRI ölçüyü hak ile indirmiştir. TANRI'nın hakkı sizi kısıtlamak için değil isteklerinizi birbirinize zulmetmeden bir düzen içinde yaşayıp aşırıya kaçmamanız içindir.  
Sizler için belirlenen kıyafet ölçüsü ise hane alanı dışında mahrem yerin korunmasıdır. Hakkı ileriye ve geriye doğru batıla sürükleyip "Kul hakkı'na" girmekten kaçınınız.
Sizler için belirlediğimiz genel kıyafet ölçüsü ise hazırladığımız fotoğraflarda belirtilmektedir. Kimseye zulmedilmemiş ve hak ne ise o belirlenmiştir.
                           ...
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temiz kitap 4
3. Şüphesiz ki göklerde ve yerde inananlar için birçok âyetler (deliller) vardır.
4. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inananlar için âyetler (deliller) vardır.
5. Gece ile gündüzün değişmesinde, TANRI'nın gökten rızık indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde aklını kullanan bir topluluk için âyetler (deliller) vardır.
6. İşte bunlar TANRI'nın âyetleridir. Sana bunları hak ile okuyoruz. Artık onlar TANRI'dan ve TANRI'nın âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?
7. Her yalancı günah yüklü kimsenin vay haline!
8. TANRI'nın âyetlerinin kendisine okunduğunu işitir de, sonra onları sanki hiç işitmemiş gibi büyüklük taslamada ısrar eder. İşte onu acıklı bir azap ile müjdele!
9. O bizim âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onlarla alay eder. İşte öyleleri için alçaltıcı bir azap vardır.
10. Önlerinde de Cehennem vardır. Kazandıkları şeyler ve TANRI'yı bırakıp da edindikleri dostlar, onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için büyük bir azap vardır.
11. İşte bu Kitap bir doğru yol rehberidir. Sahiplerinin âyetlerini inkâr edenlere gelince, onlara tiksindiren, elem verici bir azap vardır.
12. TANRI, emriyle içinde gemilerin yüzmesi ve lütfundan (nasibinizi) aramanız için denizi size boyun eğdirendir. Umulur ki şükredersiniz.
13. Göklerde olanları, yerde olanları hepsini size boyun eğdirmiştir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir topluluk için âyetler (deliller) vardır.
14. İnananlara söyle: TANRI'nın günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü TANRI her bir topluluğu kazandıklarına göre cezalandıracaktır.
15. Kim güzel ahlaklı bir amel işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Sahibinize döndürüleceksiniz.
18. Elçi'm! Seni de din hususunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin heveslerine uyma.
19. Çünkü onlar TANRI'ya karşı sana hiçbir fayda veremezler. Zâlimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Güzel ahlaklıların dostu ise TANRI'dır.
20. Bu (Kitap) insanların kalp gözlerini açacak bir nur, kesin olarak inanan bir toplum için doğru yol rehberi ve rahmettir.
21. Yoksa kötülük işleyen kimseler, kendilerini inanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler gibi yapacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölümleri onlarla bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar!
22. TANRI yeri ve göğü hak olarak yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
23. Nefsinin istek ve arzusunu kendine put edinen, TANRI'nın da sapkınlığı hak ettiğini bilerek saptırdığı; kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu TANRI'dan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?
24. Ve dediler ki: "Hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder." Halbuki onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar ancak zanda bulunuyorlar.
25. Âyetlerimiz onlara açık açık okunduğu zaman: "Doğru sözlü iseniz atalarımızı geri getirin." demelerinden başka delilleri yoktur.
26. De ki: "TANRI sizi yaşatıyor, sonra sizi öldürür, sonra da hesap gününde bir araya toplar. Bunda aslâ şüphe yoktur, fakat insanların çoğu bunu bilmezler."
27. Göklerin ve yerin hükümranlığı TANRI'nındır. Kıyametin koptuğu gün var ya, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
28. O gün her ümmeti diz çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir): "Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!"
29. Bu bizim kitabımızdır, sizin aleyhinizde gerçeği söylüyor. Çünkü biz bütün yaptıklarınızı kaydediyorduk.
30. İnanıp güzel ahlaklı ameller yapanlara gelince, Sahipleri onları rahmetine sokar. Bu ise apaçık kurtuluşun tâ kendisidir.
31. İnkâr edenlere gelince, onlara: "Âyetlerim size okunmadı mı? Siz ise büyüklük tasladınız ve günahkârlar grubu oldunuz." denilir.
32. Size: "TANRI'nın vaadi haktır, kıyamet gününde şüphe yoktur." denildiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, hakkında kesin bir bilgi elde etmiş değiliz." demiştiniz.
33. Yaptıklarının kötülükleri (amel defterinin okunmasıyla) kendilerine göründü ve alaya aldıkları şey onları çepeçevre kuşattı.
34. Onlara denilir ki: "Siz nasıl ki bugüne kavuşacağınızı unuttuysanız, biz de bugün sizi unuttuk. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur."
35. Bu böyledir. Çünkü siz TANRI'nın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. O gün ne oradan çıkarılırlar, ne de özürleri dinlenir.
36. Şükür, göklerin Sahibi, yerin Sahibi ve âlemlerin Sahibi olan TANRI'ya mahsustur.
9. De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben ancak bana bildirilene uyarım ve ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
15. Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış ve güçlükle onu doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet o güçlü çağına erip, kırk yaşına varınca der ki: "Sahibim! Bana ve ana-babama verdiğin nimetten dolayı şükretmemi ilham et ve beni hoşnut olacağın yararlı işler yapmaya sevk et! Benim için de soyum için de iyiliği devam ettir! Ben TANRI'ma yöneldim ve kendimi teslim ettim."
16. İşlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz kimseler, cennet halkı arasındadırlar. Bu onlara vaad olunan dosdoğru bir haktır.
17. Annesine ve babasına: "Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (mezardan) çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne ve babası TANRI'ya sığınarak: "Yazıklar olsun sana! İnan! TANRI'nın vaadi gerçektir." dedikleri halde: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der.
18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, aleyhlerinde söz hak olmuş (azap gerçekleşmiş) kimselerdir. Doğrusu onlar hüsrana uğrayanlardır.
19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. TANRI onlara yaptıklarının karşılığını verir, kendilerine aslâ haksızlık yapılmaz.
20. İnanmayanlar ateşe götürüldükleri gün (onlara şöyle denir): "Siz bütün zevklerinizi, lezzetlerinizi, sizin için güzel olan her şeyinizi dünya hayatınızda yaşayıp bitirdiniz. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın karşılığında alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız."
24. Nihayet o azabın, geniş bir bulut halinde vâdilerine doğru yayılarak geldiğini görünce: "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur." dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem verici azabı taşıyan bir rüzgardır.
25. Sahibinin emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder. Çok geçmeden o hale geldiler ki, meskenlerinin harabelerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suçlu günahkâr topluluğu böyle cezalandırırız.
27. Ant olsun ki biz çevrenizde bulunan birçok memleketleri de yok ettik. Belki dönerler diye âyetleri bir bir açıkladık.
     Kitabı dinlesinler diye Muhammed'e, Cinlerden bir grup yönlendirdik. Hazır olunca birbirlerine "susun" dediler ve dinlemeleri bitince her biri topluluğunu uyarmak üzere bölgelerine döndüler.
    Halklarına; "TANRI'ya çağıran Muhammed'e uyun ve ona biat edin ki TANRI günahlarınıza af bağışlasın ve sizi yakıcı azaptan korusun".
    "Uymayanlar bilsinler ki TANRI'yı aciz bırakacak değiller. Onların TANRI'dan başka dostları da olmaz" dediler.
34. İnanmayanlara ateşe sunuldukları gün: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Sahibimiz hakkı için evet gerçekmiş!" derler. "O halde küfrünüz sebebiyle tadın azabı!" buyurur.
35. Elçi'm! Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret! Onlar için acele etme! Onlar vâdedildikleri azabı gördükleri zaman sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış kötü ahlaklılar topluluğundan başkası helâk edilir mi?
 1. İnkâr edenlerin ve TANRI yolundan alıkoyanların işlerini TANRI boşa çıkarmıştır.
3. İşte böyle. İnkâra sapanlar bâtıla uydular, inananlar ise Sahiplerinden gelen hakka uydular. TANRI insanlara örneklerini işte böyle anlatır.
7. İnananlar! Eğer TANRI'nın dinine sarılırsanız, TANRI da sizi başarıya ulaştırır ve ayaklarınızı sâbit kılar.
8. İnanmayanlara gelince, onlar da yüzüstü sürünsünler! TANRI yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
9. İşte böyle. Çünkü onlar TANRI'nın indirdiğinden tiksinip hoşlanmamışlardır. TANRI onların amellerini boşa çıkarmıştır.
10. Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı? TANRI onları yere geçirmiştir. İnanmayanlara da onların başına gelenin benzeri vardır.
11. Bunun sebebi şudur: TANRI biat edenlerin dostudur. İnanmayanlara gelince, onların yardımcıları yoktur.
14. Sahibinden apaçık bir delil üzerinde bulunan (inanan) kimse, kötü işi kendisine güzel gösterilen ve heveslerine uyan (inanmayan) kimse gibi olur mu?
15. Güzel ahlaklılara vaad edilen Cennetin durumu şudur: Orada bozulmayan (temiz) su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Ve orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte, Sahiplerinden bir bağışlama vardır. Hiç bunlar, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça kesen sıcak suyun içirildiği kimseler gibi olur mu?
16. Elçi'm! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Fakat senin yanından çıkınca, kendilerine ilim verilen kimselere (alay yoluyla): "O demin ne demişti?" derler. İşte bunlar TANRI'nın kalplerini mühürlemiş olduğu, istek ve arzularına uyan kimselerdir.
17. Doğru yolu kabul edenlere gelince, TANRI onların inancını artırmış ve onlara güzel ahlak yollarını ilham etmiştir.
18. Onlar kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun âlametleri gerçekten gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
19. Bil ki TANRI Yeganedir. Hem kendinin hem de inananların günahlarına af bağışlanmasını dile. TANRI (dünyada) gezip dolaştığınız yerleri de bilir, (ahirette) duracağınız yeri de bilir.
20. İnananlar: "Keşke savaş hakkında bir sûre indirilse de savaşa çıksak!" derlerdi. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de, orada savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!
21. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddiye bindiği zaman TANRI'ya sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
22. Demek ki sizler iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık (birlik) bağlarını keseceksiniz öyle mi?
23. İşte bunlar, TANRI'nın kendilerini lânetlediği kimselerdir.
24. Onlar Kitab'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?
25. Hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra arkalarını dönenlere, yaptıklarını şeytan hoş göstermiş ve onları uzun amaçlara düşürmüştür.
26. İşte böyle. Zira onlar TANRI'nın indirdiğinden hoşlanmayanlara: "Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz." dediler. Oysa TANRI onların gizlediklerini bilir.
27. Fakat melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?
28. Bu böyledir. Çünkü onlar, TANRI'yı kızdıracak şeylerin ardınca gittiler ve TANRI'yı râzı edecek şeylerden hoşlanmadılar. Bu yüzden TANRI onların işlerini boşa çıkarmıştır.
29. Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa onların kinlerini TANRI'nın aslâ dışarı vurmayacağını mı sandılar?
30. Eğer biz isteseydik onları sana gösterirdik de onları simâlarından tanırdın. Ant olsun ki sen onları sözlerinin üslûbundan tanırsın. TANRI bütün yaptıklarınızı bilir.
31. Ant olsun ki biz sizi imtihan edeceğiz. Tâ ki içinizden TANRI yolunda savaşanlarla sabır gösterenleri meydana çıkaralım ve haberlerinizi de açıklayalım.
32. Şüphesiz ki inkâr edenler, TANRI yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hak belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler, TANRI'ya hiçbir zarar veremezler. TANRI onların yaptıklarını hep boşa çıkaracaktır.
33. Ey biat edenler! TANRI'ya itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.
34. İnkâr edip TANRI yolundan alıkoyanları ve sonra da inanmayan olarak ölenleri TANRI aslâ affetmeyecektir.
35. Sakın gevşemeyin ve siz üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. TANRI sizinle beraberdir. TANRI, amellerinizi aslâ eksiltmez.
36. Dünya hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir. Eğer inanırsanız ve sakınırsanız, TANRI size mükâfatlarınızı verir, mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez.
37. Eğer onları sizden isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
38. İşte sizler, TANRI yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Amma cimrilik eden bilsin ki, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. TANRI değer sahibidir, siz ise fakirsiniz. Eğer Peygamberden yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir topluluk getirir de, onlar sizin gibi olmazlar.
 4. İnananların kalplerine huzur ve sakinliği indiren TANRI'dır. Şundan ki inançlarını kat kat artırsınlar. Göklerin ve yerin orduları TANRI'nındır. TANRI mutlak bilgi sahibi, hükmünde "ilim ve giz" sahibidir.
5. Şundan ki inananları, içinde ebedî kalacakları ve altlarından ırmaklar akan Cennetlere koysun ve onların kötülüklerini örtsün. İşte TANRI katında en büyük kurtuluş budur.
6. Ve TANRI hakkında kötü zan besleyen hainler ve inanmayanlara azap etsin. Kötülük onların başlarına dönsün! TANRI onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve kendileri için cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
10. Elçi'm! Sana biât edenler, ancak TANRI'ya biât etmiş olurlar. O halde kim bu ant'ı bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de TANRI'ya verdiği ant'a vefa gösterirse, TANRI ona büyük bir bağış verecektir.
13. Kim TANRI'ya ve Elçisine biat etmezse, bilsin ki biz inanmayanlar için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
14. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) TANRI'nındır. TANRI, istediğine af bağışlar, istediğine azap eder. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir.
15. Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri bırakılanlar: "Bırakın, biz de sizinle gelelim." diyeceklerdir. Onlar TANRI'nın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizim arkamıza aslâ düşemezsiniz. TANRI daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Size: "Hayır! Bizi çekemiyorsunuz!" diyeceklerdir. Aksine onlar pek az anlayan kimselerdir.
17. Engelli, hasta ve çok yaşlıya güçlük yoktur. Kadına ve çocuğa sorumluluk yoktur. Kim TANRI'ya ve Elçisine itaat ederse, onu altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse ona açıklı bir azap ile azap eder.
22. Eğer o inanmayanlar sizinle savaşacak olsalardı, mutlaka arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamazlardı.
23. TANRI'nın önceden beri geçmiş olan âdeti budur. Sen TANRI'nın adetinde aslâ değişiklik bulamazsın.
28. Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber'ini doğru yol ve hak din ile gönderen TANRI'dır. Şâhit olarak TANRI yeter.
29. Onların nişanı alınlarındaki secde işaretidir. Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış ve gövdesinin üzerine dikilmiş bir ekine benzerler. Ki bu, ekicilerin hoşuna gider. TANRI böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inanmayanları öfkelendirir.
1. İnananlar! TANRI'nın ve Peygamber'inin huzurunda öne geçmeyin. TANRI'dan korkun. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
2. İnananlar! Seslerinizi Peygamber'in sesinden yüksek çıkarmayın. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın. Yoksa farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
3. TANRI'nın Elçisi huzurunda seslerini kısan kimseler, TANRI'nın gönüllerini güzel ahlak için imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için af ve büyük bir mükâfat vardır.
4. Elçi'm! Sana odaların ötesinden seslenenlerin çokları düşüncesiz kimselerdir.
5. Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
6. İnananlar! Eğer bir kötü ahlaklı size bir haber getirirse onun içyüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
7. Biliniz ki TANRI'nın Elçisi aranızdadır. Şayet o birçok işlerde size uysaydı, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat TANRI size inancı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. Küfrü, kötüyü ve isyanı da çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
8. Bu, TANRI'dan bir lütuf ve nimettir. TANRI mutlak bilgi sahibidir, hükmünde "ilim ve giz" sahibidir.
9. Eğer inananlardan iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa, hemen aralarını düzelterek barıştırın. Eğer onlardan biri haksız yere diğerine saldırırsa, o zaman o saldıranla TANRI'nın emrine dönünceye kadar savaşınız. (Sonunda teslim olur, TANRI'nın emrine) dönerse yine adaletle aralarını düzeltin ve hep adaletle iş görün. Şüphesiz ki TANRI adalet yapanları sever.
10. İnananlar kardeştirler. Öyleyse (dargın olan) kardeşlerinizin arasını düzeltin. TANRI'dan korkun ki size merhamet edilsin.
11. İnananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Alay edilenler belki de TANRI katında kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lâkapla çağırmayın. İnandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü addır! Kim de tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerdir.
12. İnananlar! Zandan çok sakının. Zira bazı zan vardır ki günahtır. Birbirinizin kusurlarını, gizli şeylerini araştırmayın. Kiminiz de kiminizin arkasından çekiştirip gıybetini etmesin. Sizden herhangi biriniz, ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Tiksindiniz değil mi? O halde TANRI'dan korkun. Şüphesiz ki TANRI tevbeyi çok kabul edendir, mutlak merhamet sahibidir.
13. Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve sizi tanışasınız diye milletlere, gruplara ayırdık. Çünkü TANRI katında en üstün olanınız, TANRI'dan en çok korkanınızdır. Şüphe yok ki TANRI her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
15. İnananlar o kimselerdir ki, TANRI'ya ve Resul'üne biat etmişlerdir. Sonra şüpheye düşmemişler, TANRI yolunda canları ile malları ile savaşmışlardır. İşte onlar sâdıklardır.
16. De ki: "Siz dininizi TANRI'ya mı öğretiyorsunuz? Oysa TANRI göklerde olanları da bilir, yerde olanları da bilir. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir."
17. Onlar Din'e girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: "İnanan olmanızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimseler iseniz, aksine sizi inanca erdirdiği için TANRI'ya minnet edin."
18. Şüphesiz ki TANRI göklerin ve yerin gaybını bilir. TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
 1.  Şerefli Kitaba ant olsun ki!
2. Aralarından bir uyarıcının gelmiş olmasına şaştılar da, inanmayanlar şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şey!"
3. "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (diriltileceğiz)? Bu akla uzak bir dönüştür."
4. Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini muhakkak bilmekteyiz. Yanımızda (her şeyi) zapteden bir kayıt vardır.
5. Hayır! Onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar karışık bir durum içindedirler.
6. Onlar üstlerindeki göğü nasıl donatmışız bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yok!
7. Yeryüzünü döşedik, oraya sabit dağlar yerleştirdik. Onda her güzel çiftten yetiştirdik.
8. Bunlar TANRI'ya yönelen her kula gönül gözünü açmak, ona ibret vermek içindir.
9. Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.
11. Kullarına rızık olmak üzere ve biz o su ile ölü bir toprağa can verdik. İşte insanların çıkışı (dirilmesi) de böyledir.
12. Onlardan önce Nuh halkı, Ress halkı ve Semud da yalanlamıştı.
13. Âd, Firavun ve Lut'un kardeşleri de yalanlamışlardı.
14. Eyke halkı ve Tubba' halkı da. Bütün bunlar Peygamberlerini yalanladılar, tehdidim (azabım) da onlara hak oldu.
15. Biz ilk yaratışta güçsüz mü düştük? Hayır! Onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
16. Ant olsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.
17. Sağında ve solunda oturan, amellerini yakalayıp tesbit eden iki yazıcı melek vardır.
18. O bir söz atmaya dursun, mutlaka yanında onu gözetleyen, söylediği her sözü zapteden (bir melek) hazır bulunur.
19. Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir. "İşte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir." denir.
20. Sûra üfürülür. İşte bu geleceği vâdedilen gündür.
21. Herkes beraberinde bir sürücü bir de şâhid bulunduğu halde gelir.
22. Ona: "Ant olsun ki sen bunu beklemiyordun, işte şimdi seni içinde bulunduğun durumdan uyandırdık, bugün artık gözün keskindir." denir.
23. Beraberindeki arkadaşı: "İşte bu yanımdaki hazırdır." der.
24. TANRI şöyle buyurur: "Ey sürücü ve şahid! Haydi ikiniz atın Cehenneme her inatçı nankör inanmayanı!"
25. "Güzelliğe, iyiliklere bütün hızıyla engel olan azgın zalim şüpheciyi!"
26. "O ki, TANRI ile beraber başka inanca tapmıştı. Haydi, atın şiddetli azabın içine!"
27. Yanındaki arkadaşı der ki: "Sahibimiz! Ben onu azdırmadım, fakat o kendisi derin bir sapıklık içindeydi!"
28. TANRI şöyle buyurur: "Benim huzurumda çekişmeyin! Size daha önce bunu bildirmiştim."
29. "Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullarıma aslâ zulmetmem."
30. O gün Cehenneme: "Doldun mu?" deriz. O da: "Daha yok mu?" der.
31. Cennet de TANRI'ya karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
32. Onlara şöyle denilir: "İşte size vaad olunan cennet budur. TANRI'ya çok dönen, (hududu) muhafaza eden,"
33. "Görmediği halde mutlak rahmet sahibinden korkan ve TANRI'ya yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur."
34. "Oraya esenlikle girin! İşte bu ebedî yaşama günüdür."
35. Orada kendileri için diledikleri her şey bulunur. Katımızda daha fazlası da vardır.
40. Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından TANRI'yı vasıfları ile an!
41. Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver!
42. O gün insanlar o çağrıyı gerçek olarak işitirler. İşte bu, kabirlerden çıkış günüdür.
43. Şüphesiz ki hayat veren de, ölümü veren de biziz. Dönüş de ancak bizedir.
44. O gün yer üzerlerinden yarılır, (insanlar kabirlerinden) süratle çıkarlar. Onları böylece toplamak bizim için pek kolaydır.
45. Biz onların neler demekte olduklarını çok iyi biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin. Onun için sen sadece benim tehdidimden korkacak olanlara Kitap ile öğüt ver.
 1. Savurdukça savuranlara andolsun!
2. (Yağmur) yüküyle yüklenen (bulutlara) andolsun!
3. Kolayca akıp giden (gemi)lere andolsun!
4. İşi paylaştırıp ayıranlara andolsun!
5. Size vâdedilen şey kesinlikle doğrudur.
6. Ceza mutlaka vuku bulacaktır.
7. İçinde yollar bulunan göğe andolsun!
8. Şüphesiz ki siz çelişkili sözler içerisindesiniz.
9. Ondan döndürülen kimseler döndürülür.
10. Kahrolsun o koyu yalancılar!
11. Onlar koyu bir cehalet içinde kalmış hesap kesilmesini ummayanlardır.
12. Hesap gününün ne zaman olacağını soruyorlar.
13. Onların ateşte yakılacakları gündür.
14. Tadın azabınızı! Acele gelmesini istediğiniz şey işte bu idi.
15. Güzel ahlaklılar cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar.
16. Sahiplerinin kendilerine verdiklerini alırlar. Çünkü onlar bundan önce dünyada güzel davranırlardı.
17. Onlar; gece vakitlerinde de namaza yönelir, TANRI'yı vasıfları ile anarlardı.
18. Seher vakitlerinde de suçlarına af bağışlanmasını dilerlerdi.
19. Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı (onu verirlerdi).
20. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde açık âyetler (deliller) vardır.
47. Göğü kendi ellerimizle biz bina ettik ve biz onu elbette genişleticiyiz.
48. Yeri de döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz!
49. İbret alasınız diye her şeyi çift çift yarattık.
50. TANRI'ya sığınınız! Ben size TANRI katından apaçık bir korkutucuyum.
51. TANRI'dan başkasına tapmayın. Ben sizi TANRI katından apaçık bir korkutucuyum.
52. İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir Peygamber geldiğinde hemen: "Bir sihirbaz veya bir delidir." dediler.
53. Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
54. Onlardan yüz çevir. (Dâvetine uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.
55. Öğüt ver, hatırlat. Çünkü öğüt ve nasihat inananlara fayda verir.
56. Ben cinleri ve insanları ancak (beni bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım.
57. Ben onlardan rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.
58. Şüphesiz ki rızıklandıran da, mutlak güç sahibi olan da TANRI'dır.
59. Muhakkak ki bu (zamanda) zulmedenlerin de (geçmişteki zâlim) arkadaşlarının paylarına benzer (azaptan) payları vardır. O halde acele etmesinler!
60. Kendilerine vaad edilen günlerinden dolayı inanmayanların vay haline!
 2. Satır satır yazılmış Kitab'a andolsun!
3. Yayılmış ince deri üzerinde,
5. Yükseltilmiş tavana andolsun!
6. Kabarıp taşan denize andolsun!
7. Sahibinin azabı mutlaka meydana gelecektir.
8. Onu önleyecek hiçbir şey yoktur.
9. O gün gök sallanıp çalkalanır.
10. Dağlar yürüdükçe yürür.
11. (Hakikatı) yalanlayanların vay haline o gün!
12. Onlar ki o daldıkları bâtıl içinde oyalanmaktadırlar.
13. O gün Cehenneme itildikçe itilirler.
14. İşte yalanlayıp durduğunuz Cehennem budur!
15. Bir büyü müdür bu? Yoksa siz mi görmüyorsunuz?
16. Girin oraya! İster dayanın ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre ceza göreceksiniz.
17. Güzel ahlaklılar Cennetlerde ve nimetler içindedirler.
18. Sahiplerinin kendilerine verdikleri ile zevk ve sefa sürerler. Sahipleri onları cehennem azabından korumuştur.
19. Yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için!
20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Biz onları ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
21. İnananları ve kendilerini inanç ile takip eden soylarına kavuştururuz. Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kazandıklarına karşılık bir rehindir.
22. Onlara canlarının istediği meyveden ve etten bol bol veririz.
23. Orada birbirlerinden kadeh alıp verirler. Ama onu içenler ne boş bir söz söylerler, ne de günaha girerler.
24. Kendilerine âit hizmetçiler sedefteki inciler gibi fırıl fırıl etraflarında dönerler.
25. Birbirine dönüp soruşurlar.
26. Derler ki: "Biz daha önce dünyada iken âilelerimizin yanında korkular içinde idik."
27. "TANRI lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu."
28. "Biz bundan önce de TANRI'ya yalvarıyorduk. Şüphesiz ki TANRI, mutlak "durum ve merhamet" sahibidir.
29. Elçi'm! Sen öğüt ver. Sahibinin nimeti sayesinde sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
30. Yoksa onlar senin için: "Bu bir şâirdir. Zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz." mu derler?
31. De ki: Gözleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
32. Bunu onlara akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudurlar?
33. Yoksa: "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar biat etmezler.
34. Eğer onlar doğru sözlü iseler, onun benzeri bir söz getirsinler!
35. Onlar yaratıcısız mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratıcıları?
36. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır! Onlar düşünüp kesin olarak TANRI'ya inanmıyorlar.
37. Yoksa Sahibinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olanlar onlar mıdır?
38. Yoksa onların, üzerine çıkıp dinledikleri merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri apaçık bir delil getirsinler.
40. Elçi'm! Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
41. Yoksa gayba âit bilgiler yanlarında da onlar kendileri mi yazıyorlar?
42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar inkâr edenlerdir.
43. Yoksa onların TANRI'dan başka bir inandığı mı var? TANRI onların koşmakta oldukları ortaklardan uzaktır.
44. Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: "Birbiri üzerine yığılmış buluttur." derler
45. Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları!
46. O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez, onlara yardım da olunmaz.
47. Ve o zulmedenlere şüphe yok ki bundan başka da azap vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
48. Elçi'm! Sahibinin hükmüne sabret. Şüphesiz ki sen bizim himayemizde, gözetimimiz altındasın. Kalkarken Sahibini şükür ile an.
49. Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de TANRI'yı vasıfları ile an.
 1. Aktığı zaman yıldıza andolsun ki!
2. Arkadaşınız sapmamış ve azmamıştır.
3. O kendiliğinden konuşmamaktadır.
4. Onun konuşması, ancak kendisine iletilen bildirimden başka bir şey değildir.
5. Ona üstün bir güç sahibi olan (Cebrail) öğretti.
6. O (melek) akıl sahibidir. Gerçek görünümü ile göründü.
7. Ve o, en yüksek bir ufukta idi.
8. Sonra (Peygamber'e) yaklaştı, derken sarktı.
9. İki yay kadar, yahut daha da yakın oldu.
10. O anda TANRI'nın kuluna bildireceğini iletti.
11. Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı.
12. Şimdi siz, onun gördükleri hakkında tartışacak mısınız?
13. Ant olsun ki, onu başka bir defa daha gördü.
14. TANRI'ya en çok yaklaşacağı, en büyük sırların tutulduğu odaya ulaşmak için perdeleri geçerken.
15. Me'vâ Cenneti de onun yanındadır.
16. O hoş zaman da perde örtüldü ve odaya girdi.
17. Peygamber'in gözü kaymadı ve aldanmadı.
18. Ant olsun ki o, Sahibinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.
24. Yoksa insan, her umduğu şeye sahip mi olacak?
25. Ahiret de dünya da TANRI'nındır.
26. Gökyüzünde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir fayda sağlamaz. Ancak ki TANRI istediğine ve râzı olduğuna izin verdikten sonra olsun!
27. Ahirete inanmayanlar meleklere dişi adı takarlar.
28. Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyarlar. Zan ise hiç şüphesiz ki hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
29. Bizim indirdiğimize iltifat etmeyen ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.
30. Onların ilimden erebildikleri gaye işte budur. Şüphesiz ki Sahibin, yolundan sapanları en iyi bilendir. TANRI, hakka ulaşanı da en iyi bilir.
32. Onlar ki günahın büyüklerinden ve hayâsızlıklardan kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar işleyebilirler. Şüphesiz ki Sahibinin affı geniştir. Sizi daha topraktan yarattığı zaman ve henüz analarınızın karınlarında ceninler halinde iken sizi en iyi bilen TANRI'dır. Kendinizi beğenip temize çıkarmayın. Çünkü TANRI, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
33. Gördün mü o yüz çevireni?
34. Azıcık verip, sonra vermemekte direneni?
35. Gaybın bilgisi onun yanındadır da, o kendisi mi görüyor?
36. Yoksa kendisine haber verilmedi mi Musa'nın hikayelerinde olanlar?
37. Ve vazifesini tamamen ifa eden İbrahim'inkinde olanlar?
38. Ki, gerçekten hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
39. Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası yoktur.
40. Ve çalışması ileride görülecektir.
41. Daha sonra da onun karşılığı tam olarak verilecektir.
42. Ve şüphesiz ki en son varış ancak Sahibinedir.
43. Güldüren de ağlatan da TANRI'dır.
44. Öldüren de dirilten de TANRI'dır.
45. Doğrusu TANRI yarattı iki çifti; erkeği ve dişiyi.
46. (Rahme) atıldığı zaman meni'den.
47. Şüphesiz ki birdaha diriltmek de TANRI'ya âittir.
48. Zengin eden de sermaye veren de TANRI'dır.
49. Şi'râ yıldızının Sahibi de şüphesiz TANRI'dır.
50. Birinci Âd halkını TANRI helâk etti.
51. Semud'u da TANRI helâk etti ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
52. Daha önce de Nuh halkını da helâk etti. Çünkü onlar çok zâlim ve çok azgın idiler.
53. Altüst olmuş şehirleri de TANRI böyle yaptı.
54. Onların başına getireceğini getirdi.
55. Öyleyken Sahibinin hangi nimetinden şüphe ediyorsun?
56. İşte bu, ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
57. Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.
58. Onu TANRI'dan başka açığa çıkaracak yoktur.
59. Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?
60. Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz!
61. Ve siz olacakları beklemeden oyalanmaktasınız!
62. Artık TANRI'ya secde edin ve TANRI'ya kulluk edin!
 1. Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı.
2. Onlar bir mucize görseler, hemen yüz çevirirler ve: "Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür." derler.
3. Yalanladılar ve kendi isteklerine uydular. Halbuki her iş kararlaşmıştır.
4. Ant olsun ki, onları bu hallerden vazgeçirecek nice mühim haberler gelmiştir.
5. O haberlerde ilim ve sırrın en üstünü vardır. Fakat uyarılar aslâ fayda vermiyor.
6. O halde sen de onlardan yüz çevir. O çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;
7. Gözleri dalgın dalgın (horlanma ve dehşet içinde), tıpkı etrafa yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8. Kendilerini çağırana doğru koşarlar. İnanmayanlar ise: "Bu çetin bir gündür!" derler.
10. Bunun üzerine Sahibine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diye yalvarmıştı.
11. Biz de derhal göğün kapılarını sağanak halinde boşanan bir su ile açıverdik.
12. Yeryüzünde de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.
      Benim azabım ve uyarılarım nasılmış.
32. Ant olsun ki biz Kitabı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
43. Sizin inanmayanlarınız onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa kitaplarda sizin için bir kurtuluş belgesi mi var?
44. Yoksa: "Biz intikam almaya gücü yeten bir topluluğuz." mu diyorlar?
45. O grup yakında bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.
46. Kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir. O saat cidden çok feci ve çok acıdır.
47. Şüphesiz ki suçlular bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
48. O gün yüzükoyun ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın!"
49. Biz her şeyi bir kader ile yarattık.
50. Bizim buyruğumuz göz kırpması gibi bir andır.
51. Ant olsun ki biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Öğüt alan yok mudur?
52. İnsanların yaptıkları amel defterlerinde mevcuttur.
53. Küçük büyük her şey satır satır yazılıdır.
54. Güzel ahlaklılar cennetlerde ve ırmakların kenarındadırlar.
55. Onlar doğruluk ve içten bağlılık  makamında, mutlak "kudret ve kuvvet" sahibi hükümdarın huzurundadırlar.
 1. Mutlak rahmet sahibi olan TANRI.
2. Kitabı öğretti.
3. İnsanı yarattı.
4. Ona beyanı (açıklamayı) öğretti.
5. Güneş de ay da bir hesap ile yürümektedir.
6. Bitkiler ve ağaçlar TANRI'ya secde ederler.
7. Gökyüzünü TANRI yükseltti ve düzeni TANRI koydu.
8. Sakın tartıda haksızlık etmeyin.
9. Tartıyı doğru yapın, terazide eksiklik yapmayın.
10. Yeryüzünü canlılar için TANRI hazırladı.
11. Orada meyveler, hoş geçimlikler ve süsler vardır.
12. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.
14. İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru bir balçıktan yarattı.
15. Cinleri de yalın bir ateşten yarattı.
17. TANRI, iki doğunun ve iki batının Sahibidir.
26. Yeryüzünde bulunan her şey fenâ bulacak.
28. Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
29. Göklerde ve yerde bulunanlar TANRI'dan dilerler.
31. Sizin de hesabınızı ele alacağız, ey insan ve cin!
33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa hemen geçin. Ama geçemezsiniz, ancak  TANRI'nın verdiği bir güç ile çıkabilirsiniz.
34. Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
35. Üzerinize dumansız bir ateş ve bunaltıcı bir duman gönderilir de artık birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman.
39. İşte o gün ne insana ne de cine günahı sorulmaz.
41. Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
43. İşte bu, suçluların yakalandığı cehennemdir.
44. Onlar Cehennem ateşi ile kaynar su arasında dolaşır dururlar.
46. Sahibinin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.
48. İkisi de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.
50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
52. İkisinde de her türlü meyveden çift çift bulunur.
54. Orada örtüleri kalın, parlak kumaştan yataklara yaslanırlar. İki cennetin meyvelerini kolayca toplarlar.
60. İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?
61. Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
62. Bu iki Cennetten başka iki Cennet daha vardır.
64. Koyu yeşildirler.
66. O ikisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.
68. İçlerinde çeşitli meyveler vardır.
72. Çadırlar içinde örtülü (gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş) huriler vardır.
74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır.
76. Yeşil yastıklara ve harikulâde işlemeli yastıklara yaslanırlar.
77. Öyleyken Sahibinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
78. TANRI lütuf ve mutlak "ikram, kudret" sahibidir.
 1. Kıyamet koptuğu zaman.
2. Onun vukuunu yalanlayacak hiç kimse yoktur.
3. O alçaltıcı, yükselticidir.
4. Yer şiddetle sarsıldığı zaman!
5. Dağlar parçalandığı zaman!
6. Dağılıp toz duman haline geldiği zaman!
7. Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman!
10. İyilik yarışlarında tâ öne geçip kazananlar.
11. İşte onlar (TANRI'ya en çok) yaklaştırılmış olanlardır.
12. Naîm Cennetindedirler.
15. Altın ve mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
16. Onların üzerine karşılıklı olarak yaslanırlar.
17. Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır.
18. Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır ne de akılları giderilir.
20. Beğendikleri meyveler.
21. Canlarının çektiği kuş etleri.
22. Onlar için ceylan gözlü huriler vardır.
23. Gün görmemiş inciler gibi.
24. İşledikleri amellerine karşılık olarak.
25. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
26. Sadece selâma karşılık selâm sözü işitirler.
27. Defterleri sağdan verilenler, ne mutlu onlara!
28. Onlar dikensiz kirazlar,
29. Salkımları sarkmış muz ağaçları,
30. Uzamış gölgeler altındadırlar.
31. Çağlayarak akan sular kenarlarındadırlar.
32. Bol meyveler arasında,
33. Bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen.
34. Ve yüksek döşekler üzerindedirler.
35. Biz onları yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır.
36. Böylece onları hep bekarlar yapmışızdır.
37. Eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
38. Bütün bunlar güzel ahlaklı amel işleyenler içindir.
41. Amel defterleri soldan verilenler! Onlar ne uğursuzdurlar!
42. İnsanın içine işleyen ateşin alevi ve kaynar su içindedirler.
43. Onlar kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
44. Ki ne serindir, ne de hoş!
45. Çünkü onlar bundan önce (dünyada iken) varlık içinde şımartılmışlardı.
46. Büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
47. Ve diyorlardı ki: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi yeniden dirileceğiz?"
48. "Önce gelip geçmiş atalarımız da mı?"
49. De ki: "Hem öncekiler, hem sonrakiler."
50. "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
51. Sonra siz ey sapıklar, yalanlayıcılar!
52. Doğrusu siz zakkum ağacından yiyeceksiniz.
53. Karınlarınızı onunla doyuracaksınız.
54. Üzerine de kaynar su içeceksiniz.
55. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
56. Ceza gününde işte onlar böyle ağırlanacaklardır.
57. Ey inkâr edenler! Sizi biz yarattık. Hâlâ onaylamayacak mısınız?
58. Gördünüz mü (rahimlere) akıttığınız meniyi?
59. Onu (siz mi düzgün bir insan sûretine getirip) yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar biz miyiz?
60. Aranızda ölümü takdir eden biziz ve biz önüne geçilebileceklerden değiliz.
61. Sizi ortadan kaldırıp da sizin yerinize benzerlerinizi getirmeye ve sizi bilmeyeceğiniz bir biçimde yaratmaya da gücümüz yeter.
62. Her halde ilk yaratılışınızı bilirsiniz, ( bir daha yaratılacağınızı) düşünmeli değil misiniz?
63. Şimdi bana ekmekte olduğunuz (tohum işini) haber verin!
64. Onu yerden siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?
65. Eğer isteseydik onu (o ekini tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz şaşakalırdınız.
66. (O zaman şöyle derdiniz): "Doğrusu biz çok zarara uğratıldık."
67. "Hatta umduğumuzdan mahrum kaldık."
68. İçmekte olduğunuz suyu da söyleyin bana!
69. Onu buluttan indiren siz misiniz, yoksa indirenler biz miyiz?
70. Eğer isteseydik, onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. Hâlâ şükretmez misiniz?
71. Söyleyin şimdi bana, çakmakta olduğunuz ateşi!
72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa biz miyiz yaratan?
73. Biz onu bir ibret ve çöl yolcuları için bir fayda yaptık.
74. Mutlak kudret sahibi olan TANRI'yı noksanlıklardan uzak an!
75. Hayır! Yıldızların yerleri üzerine ant olsun ki!
76. Bu, eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir.
77. Muhakkak ki o, elbette çok şerefli bir Kitaptır.
78. Koruma altında olan bir kitaptadır.
79. Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.
80. Âlemlerin Sahibinden indirilmiştir.
81. Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
82. Rızkınıza karşılık şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?
83. Can boğaza dayandığında,
84. Siz (o can çekişen kimseye) bakar durursunuz.
85. Biz ona sizden yakınız, fakat siz görmezsiniz.
86. Eğer siz hesap ve ceza görmeyecekseniz,
87. Onu (çıkmak üzere olan canı) geri çevirsenize! İddiânızda doğru sözlü iseniz.
88. O (ölen kişi TANRI'ya) yaklaştırılanlardan ise,
89. Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm Cenneti var.
90. Eğer doğruculardan ise,
91. "Ey doğrucu! Doğruculardan sana selâm!" denir.
92. Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,
93. İşte ona kaynar sudan bir ziyafet,
94. Ve Cehenneme atılma vardır.
95. Kesin gerçek budur işte.
96. Mutlak kudret sahibi olan TANRI'yı noksanlıklardan uzak an!
 7. TANRI'ya ve Peygamber'ine biat edin, sizden önce geçenlerin ardından TANRI'nın size bağış için yetki verdiği şeylerden kullanın. İçinizden inanıp da TANRI yolunda harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.
8. Peygamber sizi Sahibinize biat etmeye çağırdığı halde ne diye TANRI'ya biat etmiyorsunuz? Oysa TANRI, sizden kesin söz almıştı.
9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren TANRI'dır. Doğrusu TANRI size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
10. İnananlar! Size ne oluyor ki, TANRI yolunda bağışta bulunmuyor, mallarınızı kullanmıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası zaten TANRI'nındır. İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşan kimseler, daha sonra harcayıp savaşanlarla bir değildir. Onların derecesi, sonradan bağışta bulunan ve savaşanlardan daha üstündür. TANRI hepsine de en güzel olanı (Cenneti) vâdetmiştir. TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
11. Kim TANRI yolunda harcamada bulunursa, TANRI da onun karşılığını kat kat artırır. Ayrıca ona cömertçe verilecek bir mükâfat da vardır.
12. O günde inananları önlerinden ve sağlarından nûrlarını koşarken görürsün. Onlara: "Müjde! Bugün altlarından ırmaklar akan ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir. İşte büyük kurtuluş budur!" denilir.
13. O gün ki; hainler, inananlara: ‘Bize bakınız, nurunuzdan alalım!' diyeceklerdir. Onlara: ‘Dönün ardınıza da bir nur arayın!' denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.
14. Hainler inananlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. İnananlar da derler ki: "Evet ama, siz kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, şüpheye düştünüz, kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) sizi TANRI hakkında bile aldattı. Nihayet TANRI'nın emri gelip çattı."
15. Bugün artık sizden de inkâr edenlerden de fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin lâyığınız. O ne kötü bir dönüş yeridir!
16. İnananların TANRI'yı anma ve TANRI'dan inen gerçek için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı hâlâ gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Zaten onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kötü ahlaklılardır.
17. İyi bilin ki TANRI, ölümünden sonra yeryüzünü diriltiyor. Aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.
19. TANRI'ya ve Peygamberlerine biat edenler, işte onlar Sahipleri katında sadıklar ve şehitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnanmayıp da âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da Cehennem halkıdırlar.
20. İyi bilin ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süstür. Aranızda öğünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği şeyler ekicilerin hoşuna gider. Sonra o bitki kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çer çöp olur. İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli azap, inananlar için ise, TANRI'nın affı ve rızâsı vardır. Dünya hayatı insanı oyalayan aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.
21. Kullar! Sahibiniz tarafından bağışlanmaya; TANRI'ya ve Peygamber'ine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle gök arası kadar olan cennete koşun! Bu TANRI'nın  lütuf ve ikramıdır, kime isterse ona verir. TANRI mutlak lütuf sahibidir.
22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu TANRI'ya göre kolaydır.
23. Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve TANRI'nın size verdikleri ile sevinip şımarmamanız içindir. Çünkü TANRI kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
24. Onlar cimrilik ederler, insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki TANRI mutlak değer sahibidir, şükre lâyıktır.
5. TANRI'ya ve Peygamber'ine muhalefette bulunanlar, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Halbuki biz apaçık âyetler indirmişizdir. İnanmayanlar için alçaltıcı bir azap vardır.
6. O gün TANRI onların hepsini huzurunda topladığı gün, yaptıklarını kendilerine haber verecektir. TANRI onları bir bir saymıştır, onlar ise unutmuşlardır. TANRI her şeye şâhittir.
8. Gizli fısıldaşmaları yasak edildikten sonra kendilerine yasaklanan şeye dönenleri ve aralarında günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı gizlice fısıldaşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman, seni TANRI'nın selâmlamadığı bir şekilde selâmlarlar. İçlerinden de: "Bu söylediğimiz şeyler yüzünden TANRI'nın bize gazap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter! Oraya gireceklerdir. Orası ne kötü dönüş yeridir!
9. İnananlar! Aranızda gizli fısıldaştığınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı fısıldaşmayın. İyiliği ve güzel ahlakı fısıldaşın. Huzurunda toplanacağınız TANRI'dan korkun.
11. İnananlar! Size meclislerde: "Yer açın!" denilince yer açın ki, TANRI da size genişlik versin. Size: "Kalkın!" denilince de kalkın ki TANRI içinizden biat edenleri yüceltsin. Bunlardan kendilerine ilim verilenleri ise kat kat derecelerle yükseltsin. TANRI işlediklerinizden haberdar olandır.
18. TANRI o gün onların hepsini yeniden diriltecek, yalancılar da dünyada iken (inandıklarına) size yemin ettikleri gibi TANRI'ya da yemin edeceklerdir. Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
19. Şeytan onları istilâ etmiş, onlara TANRI'yı anmayı bile unutturmuştur. Onlar şeytan taraftarı olanlardır. İyi bilin ki asıl kayba uğrayanlar şeytan taraftarı olanlardır.
20. TANRI'ya ve Peygamber'ine muhalefet edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar.
21. TANRI: "Ben ve Peygamberlerim elbette galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Şüphesiz ki TANRI mutlak galip ve mutlak güç sahibidir.
22. TANRI'ya ve ahiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa, TANRI'ya ve Peygamber'ine muhalefet eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki TANRI inancı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile takviye edip desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. TANRI onlardan râzı olmuş, onlar da TANRI'dan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar TANRI'nın tarafını tutanlardır. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar TANRI'nın tarafını tutanlardır.
 8. (TANRI'nın verdiği bu ganimet malları) bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, TANRI'nın lütfunu ve rızâsını dileyen, TANRI'nın dinine ve Peygamber'ine yardım eden sığınmış fakirlerindir. Onlar sâdıkların tâ kendileridir.
9. Kim kendisinden olup da kendisine sığınanı sevip ona verileni kıskanmazsa, nefsinin mala karşı hırs ve cimriliğinden korunursa onlar kurtuluşa erenlerdir.
10. Bunların ardından gelenler de şöyle derler: "TANRI'm! Bize ve inanç ile daha önce bizi geçmiş din kardeşlerimize af bağışla. Kalplerimizde inananlara karşı hiçbir kin bırakma. TANRI'm! Şüphesiz ki mutlak "şefkat ve merhamet" sahibisin."
16. (Hainlerin durumu) şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana: "İnkâr et!" der. İnkâr edince de: "Ben senden uzağım, ben âlemlerin Sahibi olan TANRI'dan korkarım." der.
17. İkisinin de âkibeti cehennemdir. Her ikisi de içinde ebedi kalacaklardır. İşte zâlimlerin cezası budur.
18. İnananlar! TANRI'dan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın. TANRI'dan korkun, çünkü TANRI bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
19. TANRI'yı unuttuklarından dolayı TANRI'nın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar yoldan çıkmış kötü ahlaklıların tâ kendileridir.
20. Cehennem halkıyla cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı olanlar, kurtulanların tâ kendileridir.
21. Eğer biz bu Kitabı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, muhakkak ki onun TANRI korkusundan baş eğdiğini ve parça parça olduğunu görürdün. Biz bu temsilleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.
2. İnancınızdan dolayı size karşı küfürde yarışanlara sevgi beslemeyin. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilirler. Size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar. Zaten inanmayanlardan olmanızı istemektedirler.
3. Hesap günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. O gün TANRI onlarla aranızı ayırır. TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
6. Ant olsun ki sizlerden TANRI'yı ve ahiret gününü umanlar için Peygamberlerde güzel bir örnekler vardır. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki TANRI mutlak hak sahibidir.
7. Umulur ki TANRI sizinle düşmanlarınız arasına bir sevgi koyar. TANRI'nın her şeye gücü yeter. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
8. TANRI din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasak kılmaz. Şüphesiz ki TANRI adaletli olanları sever.
9. TANRI sizi, ancak din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
   İnananlar! İnandık deyip de size sığınanları gözetleyin. Eğer içlerinde hainlik yapmaya gelen varsa onu geldiği yere geri gönderin veya cezasını verin. Bunun dışında hakkı yerine getirenler ve bu uğurda çaba sarf edenler artık sizdendir ve yardımlaşmanız içindedir.
2. İnananlar! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3. Yapmadığınız şeyleri söylemeniz TANRI katında büyük bir gazaba sebep olur.
4. TANRI, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
5. Bir zamanlar Musa halkına: "Halkım! Beni niçin incitiyorsunuz? Halbuki benim, TANRI'nın size gönderdiği bir Peygamberi olduğumu biliyorsunuz!" demişti. Onlar yoldan sapınca, TANRI da onların kalplerini saptırmıştı. TANRI kötü ahlaklıları doğru yola iletmez.
6. Bir zamanlar Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrâilsoyu! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat'ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir Peygamberi müjdeleyen TANRI'nın size gönderilmiş bir Peygamberiyim." demişti. Müjdelenen Peygamber onlara delillerle (mucizelerle) gelince "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.
7. Hakka dâvet edilirken TANRI'ya karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? TANRI zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.
10. İnananlar! Elem verici, can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak bir ticaret yolunu göstereyim mi size?
11. TANRI'ya ve Elçi'sine biat da direnir, TANRI yolunda mallarınızla canlarınızla savaşırsanız TANRI'nın lütfundan bolca nasiplenirsiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok daha hayırlıdır.
12. Böyle yaparsanız TANRI günahlarınıza af bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn Cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.
13. Bundan başka, seveceğiniz bir şey daha var. TANRI'dan bir yardım ve yakın bir fetih. İnananları müjdele!
9. İnananlar! Çarşamba günü namaz için çağrı okunduğu zaman hemen TANRI'ya ibadet etmeye koşun. Alış-verişi (işi-gücü) bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
10. Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın, TANRI'nın nimetinden nasibinizi arayın. TANRI'yı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.
11. Onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp oraya yönelirler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: TANRI'nın nezdinde bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. TANRI mutlak geçimlik sahibidir.
 1. Hainler sana geldikleri zaman: "Senin TANRI'nın Elçisi olduğuna şâhitlik ederiz." derler. TANRI, senin gerçekten Elçisi olduğunu çok iyi bilir. Ve TANRI, hainlerin yalancı olduklarına da şâhitlik ediyor.
2. Yeminlerini kendilerine bir kalkan yaptılar. TANRI'nın yoluna engel oldular. Gerçekten onlar çok kötü bir şey yapıyorlar.
3. Çünkü onlar, inanca girdiler, sonra inanmayan oldular. Bunun üzerine kalpleri mühürlendi de, onlar artık anlamaz bir toplum oldular.
4. Sen o hainleri gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. TANRI kahretsin onları! Hak'tan nasıl çevriliyorlar?
5. Onlara: "Geliniz, TANRI'nın Elçisi sizin için af dilesin!" denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
6. Onlara (TANRI'dan) af dilesen de dilemesen de onlar için birdir. TANRI onları aslâ bağışlamayacaktır. Çünkü TANRI kötü ahlaklılar topluluğunu doğru yola iletmez.
7. Onlar: "TANRI'nın Peygamber'inin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri TANRI'nındır, fakat hainler bunu anlamazlar.
10. Herhangi birinize ölüm gelip de: "Sahibim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan TANRI yolunda harcayın.
11. TANRI, süresi gelip eceli yettiği zaman hiçbir canı aslâ geri bırakmaz. TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
 5. Daha önce inkâr edip de, yaptıklarının cezâsını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem verici bir azap da vardır.
6. O azabın sebebi şudur: Onlara Peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Onlar ise: "Bizi bir beşer mi doğru yola götürecekmiş?" dediler ve inkâr edip yüz çevirdiler. TANRI da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. TANRI mutlak hak sahibidir.
11. TANRI'nın izni olmadan hiçbir musibet isabet etmez. Kim de TANRI'ya inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. TANRI mutlak bilgi sahibidir.
14. İnananlar! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının! Affeder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şüphe yok ki TANRI mutlak bağışlayan ve mutlak merhamet sahibidir.
15. Şüphesiz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise TANRI'nın yanındadır.
6. İnananlar! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında pek sert, pek şiddetli, TANRI'nın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.
7. İnanmayanlar! Bugün özür dilemeyin. Çünkü siz ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
8. İnananlar! Yürekten samimi bir tevbe ile TANRI'ya dönün. Umulur ki Sahibiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün TANRI Peygamber'i ve inanıp onunla beraber olanları rezil etmeyecek, utandırmayacak. Nurları önlerinde ve sağlarında koşup parlayacak. Derler ki: "Sahibimiz! Nurumuzu tamamla ve bize bağışla, şüphesiz ki mutlak güç sahibisin."
10. TANRI, inkâr edenlere Nuh'un karısı ile Lut'un karısını örnek gösterir. Bu ikisi, kullarımızdan iki güzel ahlaklı kulun nikâhı altında iken onlara hâinlik ettiler. Kocaları da TANRI'dan gelen azabı onlardan savamadı. O iki kadına: "Cehenneme girenlerle beraber siz de girin!" denildi.
11. TANRI inananlara da Firavun'un karısı (Asiye)yi örnek gösterir. O şöyle demişti: "Sahibim! Katından bana cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar, beni şu zâlimler topluluğundan kurtar."
12. Irzını korumuş olan İmran kızı Meryem de bir örnektir. O bize gönülden itaat edenlerdendi.
 3. TANRI ki, yedi göğü birbiri üzerinde kat kat yarattı. Mutlak rahmet sahibinin yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak! Bir bozukluk görüyor musun?
4. Sonra gözünü bir daha çevir bak! Bir daha! Göz (aradığı bozukluğu bulamayıp) bitkin ve yorgun olarak sana döner.
8. Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacaktır!
10. Ve derler ki: "Eğer biz kulak vermiş olsaydık veya düşünüp anlasaydık, şu çılgın alevli cehennemliklerin arasında bulunmazdık."
11. Ve böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgınca yanan ateş halkı (TANRI'nın rahmetinden) uzak olsun!
22. Yüzüstü tökezleyerek yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa dosdoğru yolda düzgün yürüyen mi?
23. De ki: "Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren TANRI'dır. Ne az şükrediyorsunuz!"
24. De ki: "Sizi yeryüzünde yaratıp öteye beriye yayan TANRI'dır. Ve siz TANRI'nın huzurunda toplanacaksınız."
28. De ki: "Söyler misiniz? Eğer TANRI beni ve benimle beraber olanları öldürürse veya bize merhamet ederse, inanmayanları acı azaptan kim kurtarabilir?"
29. De ki: "TANRI rahmet sahibidir. Biz TANRI'ya inandık ve TANRI'ya güvendik. Kimin apaçık sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz!"
 1. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun!
2. Elçi'm! Ant olsun ki sen Sahibinin nimeti sayesinde mecnun değilsin.
3. Senin için tükenmeyen bir mükâfat var.
4. Ve sen hiç şüphesiz ki büyük bir ahlâka sahipsin.
5. Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
6. Hanginizin aklından zoru olduğunu.
7. Doğrusu senin Sahibin, yolundan sapanları çok iyi bilir. Doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
8. O halde (hakikatı) yalan sayanlara boyun eğme!
9. Onlar senin yumuşak ve müsamahalı davranmanı isterler ki, kendileri de sana yumuşak davransınlar.
10. Elçi'm! Sakın itaat (ve iltifat) etme, alabildiğine yemin eden aşağılığa.
11. Daima kusur arayıp kınayana, söz götürüp getirene.
12. İyiliği engelleyen, haddi aşan günahkâra.
13. Kaba ve sert, bütün bunlardan sonra soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine.
14. Çok mal ve evlatları var diye.
15. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masallarıdır!" der.
16. Biz yakında onun burnuna damga vurup işaretleyeceğiz.
34. Şu da gerçek ki, güzel ahlaklılar için Sahipleri katında Naîm Cennetleri vardır.
35. Teslimiyet gösterenleri biz suçlular gibi tutar mıyız hiç?
36. Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa size âit bir kitap var da ondan mı okuyorsunuz?
38. O kitapta: "Beğendiğiniz her şey sizindir." diye mi yazılı?
39. Yoksa: "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir." diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
40. Sor bakalım onlara, hangisi bunu üzerine alıyor?
41. Yoksa onların ortakları mı var? Sözlerinde doğru iseler, hadi ortaklarını da getirsinler!
42. O gün baldırlar açılır ve secdeye dâvet edilirler, fakat güç getiremezler.
43. Gözleri dönmüş olarak yüzlerini horlanma bürür. Halbuki onlar sapasağlam iken de secde etmeye dâvet ediliyorlardı.
44. Bu sözü yalan sayanlarla beni başbaşa bırak! Biz onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
45. Ben onlara mühlet veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım kuvvetlidir.
46. Elçi'm! Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
47. Yoksa gayb (bilgisi) onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
48. Elçi'm! Sen Sahibinin hükmünü sabırla bekle! Balığın arkadaşı Yunus gibi olma. Hani o dertli dertli Sahibine yakarmıştı.
49. Şayet Sahibinden ona bir lütuf nimeti erişmemiş olsaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
50. Fakat Sahibi onu seçti ve onu güzel ahlaklılardan kıldı.
51. O inanmayanlar hakkı işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi ve: "O bir delidir." diyorlardı.
52. Halbuki o Kitap âlemler için bir öğüttür.
1. "Gerçekleşecek olan."
2. Nedir o "Gerçekleşecek olan"?
3. "Gerçekleşecek olan"ın ne olduğunu sen bilir misin?
13. Sur'a ilk defa üflediği zaman.
14. Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine şiddetle çarpılarak darmadağın edildiği zaman.
15. İşte o gün olacak olur, (kıyamet kopar).
16. Gök de yarılır ve artık o gün çökmeye yüz tutar.
17. Melekler de (göğün) etrafındadır. O gün Sahibinin arşını, onların üzerinde sekiz melek yüklenir.
18. O gün siz huzura götürülürsünüz ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.
19. Kitabı sağ eline verilen kimse: "Alın kitabımı okuyun!" der.
20. "Ben zaten hesabıma kavuşacağımı sezmiştim."
21. Artık o eğlenceli bir hayat içindedir.
22. Yüce bir cennette.
23. Meyveleri sarkmış.
24. "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yiyin, için!"
25. Kitabı sol eline verilmiş olana gelince, o da der ki: "Kitabım keşke bana verilmeseydi!"
26. "Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!"
27. "Ah! Keşke bu iş son bulmuş olsaydı!"
28. "Malım bana hiçbir fayda vermedi."
29. "Saltanatım benden ayrılıp gitti."
30. "Tutun onu! Hemen bağlayın!"
31. "Sonra atın onu Cehenneme!"
32. "Sonra onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurun!"
33. Çünkü o, mutlak kudret sahibi olan TANRI'ya biat etmezdi.
34. Ve yoksulu doyurmayı teşvik etmezdi.
35. Bugün onun için candan bir dost yoktur.
36. Kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.
37. Onu ancak günahkârlar yer.
38. Görebildikleriniz üzerine yemin ederim ki!
39. Ve göremedikleriniz üzerine de.
40. Kitap elbette şerefli bir Peygamberin sözüdür.
41. O bir şâir sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!
42. Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
43. O (Kitap) Alemlerin Sahibinden indirilmedir.
44. Eğer o (Peygamber), bize karşı bazı sözleri kendiliğinden uydurmuş olsaydı,
45. Elbette biz onu kuvvetle yakalardık.
46. Sonra da kalp damarını koparırdık.
47. Sizden hiç kimse onu koruyamazdı.
48. Doğrusu o (Kitap) güzel ahlaklılar için bir öğüttür.
49. Bununla beraber biz biliyoruz ki, içinizde onu yalanlayanlar vardır.
50. Muhakkak ki o, inanmayanlar için bir üzüntüdür (bir iç yarasıdır).
51. Ve kesinlikle o, şüphe olmayan bir gerçektir.
52. Öyleyse mutlak kudret sahibi olan TANRI'yı noksanlıktan uzak an.
 1. İsteyen birisi inecek azabı istedi.
2. O, inanmayanlar içindir ve onu menedecek hiç kimse yoktur.
3. O, yükselme derecelerinin sahibi TANRI'dandır.
4. Melekler ve Ruh (Cebrail) oraya miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkarlar.
5. Şimdi sen güzelce sabret.
6. Doğrusu onlar o azabı uzak görüyorlar.
7. Biz ise onu yakın görüyoruz.
8. O gün gök erimiş maden gibi olur.
9. Dağlar da atılmış yüne döner.
10. Hiçbir dost diğer dostunu soramaz.
11. Yalnız birbirine gösterilirler. Suçlu kişi o günün azabından kurtulmak için oğullarını fedâ etmek ister.
12. Karısını ve kardeşini.
13. Kendisini barındırmış sülâlesini.
14. Ve yeryüzünde bulunan herkesi fedâ etmek ister. Şundan ki kendisini kurtarsın.
15. Fakat ne mümkün! O cehennem, alevlenen bir ateştir.
16. Deriyi kavurup soyar.
17. (Cehennem) yüz çevirip geri döneni çağırır.
18. Mal toplayıp yığan kimseyi.
19. İnsan gerçekten pek hırslı yaratılmıştır.
20. Başına bir felâket gelince sızlanır, feryat eder.
21. Bir iyilik dokunduğunda ise cimri kesilir, onu herkesten meneder.
22. Ancak namaz kılanlar hariç.
23. Onlar ki namazlarına devam ederler.
24. Onların mallarında belli bir hak vardır.
25. İsteyenin ve mahrum olanın (utancından dolayı isteyemeyenin).
26. Onlar ki cezâ gününü onaylarlar.
27. Onlar ki Sahiplerinin azabından korkarlar.
28. Çünkü Sahiplerinin azabından emin olunmaz.
29. Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
30. Ancak eşleri ve câriyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
31. Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
32. O inananlar ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
33. Onlar ki şâhitliklerini yerine getirirler.
34. Namazlarına devamlılık gösterirler.
35. İşte onlar Cennetlerde ikram olunacaklardır.
36. Elçi'm! O inanmayanlara ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar.
37. Sağdan ve soldan, ayrı ayrı gruplar halinde.
38. Onlardan her biri Naîm Cennetine sokulacağını mı umuyor?
39. Hayır! Doğrusu biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık.
40. Doğuların ve batıların Sahibine ant olsun ki biz gücü yeteniz.
41. Onların yerine kendilerinden daha iyilerini getirmeye. Hiç kimse de önümüze geçemez.
42. Elçi'm! Bırak onları! Tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.
43. O gün onlar sanki dikili taşlara doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden çabuk çabuk çıkarlar.
44. Gözleri dönmüş, yüzlerini horlanma bürümüş olarak. İşte bu, onlara vaad olunan gündür.
 4. "Meğer aramızdaki şu beyinsiz (İblis), TANRI hakkında saçma sapan şeyler söylüyormuş."
5. "Biz, insanların ve cinlerin, TANRI'ya karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık."
6. "Gerçekten bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da, o cinlerin kibir ve azgınlıklarını artırırlardı.
7. "Onlar da sizin sandığınız gibi, TANRI'nın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sanmışlardı."
8. "Biz göğü yokladık, onu çok kuvvetli bekçilerle ve alevlerle doldurulmuş bulduk."
9. "Biz bundan evvel, haber işitmek için göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Artık şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyen bir alev bulunuyor."
10. "Biz bilmeyiz ki, yeryüzünde olan kimseler hakkında bir belâ mı umuldu, yoksa Sahipleri onlara bir iyilik mi emretti?"
11. "Biz cinlerin içinde güzel ahlaklı inananlar da vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz çeşit çeşit partilere ayrılmış topluluklardık."
12. "Gerçekten biz anladık ki, TANRI'yı yeryüzünde aciz bırakmamıza aslâ imkân yok. Başka yere kaçmakla da hiçbir zaman onu âciz bırakamayız."
13. "Biz doğru yol rehberi olan Kitabı dinlediğimizde, ona inandık. Kim Sahibine biat ederse; o artık ne mükâfatın azalacağından, ne de haksızlığa uğrayacağından korkmaz.
14. "İçimizde kendini TANRI'ya teslim etmiş inananlar da var, hak yolundan sapan zâlimler de var. Kendini TANRI'ya teslim eden inananlar; işte onlar hak yolunu arayanlardır."
15. "Kendilerine yazık eden zâlimlere gelince, işte onlar Cehenneme odun oldular."
16. Elçi'm! Eğer onlar yolda dosdoğru gitselerdi, onlara bol bol su verirdik.
17. Bu nimet içinde onları imtihan edelim diye. Kim Sahibini anmaktan yüz çevirirse, Sahibi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.
18. İbadethaneler de şüphesiz TANRI'nındır. O halde TANRI ile birlikte başkasına duâ etmeyin.
19. TANRI'nın kulu, TANRI'ya yalvarmak, (namaz kılmak) için kalkınca, (cinler) çevresinde sevinç ile birbirlerine yakınlaşırlardı.
20. Elçi'm! De ki: "Ben ancak Sahibime duâ ederim ve TANRI'ya hiçbir şeyi ortak koşmam."
21. De ki: "Şüphesiz ki ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da gücü yeten değilim."
22. De ki: "Doğrusu hiç kimse beni TANRI'dan kurtaramaz ve ben TANRI'dan başka bir sığınak da bulamam."
23. Benim yaptığım sadece TANRI katından olanı, TANRI'nın gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim TANRI'ya ve Peygamber'ine isyan ederse, ona içinde ebedî kalacakları Cehennem ateşi vardır.
6. Şüphesiz ki gündüzün yoğun dönemlerinde gece kalkıp ibadet etmek daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.
7. Çünkü gündüz vakti seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.
17. Eğer inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan o günden nasıl korunacaksınız?
18. O günün şiddetinden gök yarılır, TANRI'nın vaadi mutlaka yerine gelir.
19. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Sahibine varan bir yol tutar.
 1. Ey örtünüp bürünen Elçi'm!
2. Kalk da (insanları) uyar.
3. Sadece TANRI'yı Sahibin tanı.
4. Elbiseni temiz tut.
5. Kötü şeylerden uzak dur.
6. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
7. Sahibinin yolunda sabret.
8. Sur'a üfürüldüğü vakit.
9. İşte o gün çetin bir gündür.
10. Hele inanmayanlar için hiç de kolay olmayan zorlu bir gündür.
12. Kendilerine bol bol servet verdim.
13. Göz önünde duran oğullar verdim.
14. Ve nimetleri yaydıkça yaydım.
15. Üstelik o bunu daha da artırmamı umuyor.
16. Hayır! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçı kesildi.
17. Ben onu dik bir yokuşa süreceğim.
18. Çünkü o düşündü taşındı, ölçüp biçti.
19. Kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!
20. Yine kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!
21. Sonra baktı.
22. Sonra suratını astı, kaşlarını çattı.
23. Sonra da arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
24. Dedi ki: "Bu, sadece nakledilen bir sihirdir."
25. "Bu, insan sözünden başka bir şey değildir."
26. Ben onu ateş Cehennemine sokacağım.
28. O ateş (insan vücudundan geriye bir şey) ne bırakır, ne de (eski haline getirip birdaha azap etmekten) vazgeçer.
29. Durmadan deriler kavurur.
30. Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.
31. Biz Cehennem azabını suçlulara göre derece derece hazırladık.
32. Hayır! Aya andolsun ki!
33. Dönüp gitmekte olan geceye andolsun ki!
34. Ağarmakta olan sabaha andolsun ki!
35. O ateş en büyük belâlardan biridir.
36. İnsanlık için bir uyarıcıdır.
37. İçinizden ileri gitmek ve geri kalmak isteyen kimseler için.
38. Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
39. Ancak defterleri sağdan verilenler böyle değildir.
40. Onlar Cennetlerdedirler. (Uzaktan uzağa) sorarlar:
41. Suçlulardan.
42. "Sizi alevli Cehenneme sokan nedir?"
43. Derler ki: "Biz namazımızı kılmıyorduk."
44. "Yoksulu doyurmuyorduk."
45. "Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk."
46. "Cezâ gününü yalanlıyorduk."
47. "Ölüm bize bu haldeyken gelip çattı."
48. Şefaat edeceklerin şefaati onlara bir fayda vermez.
49. Öyleyken bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?
50. Sanki onlar ürkmüş yabanî eşekler gibidirler.
51. Aslandan kaçan.
52. Hayır! Onlardan her biri, önüne açılıvermiş sayfalar verilmesini istiyor.
53. Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
54. Hayır! Şüphesiz ki o bir öğüttür.
55. Dileyen ondan öğüt alır.
56. Bununla beraber TANRI istemedikce onlar öğüt alamazlar. TANRI, kendisinden korkulmaya daha lâyıktır, af sahibidir.
 1. Kıyamet gününe andolsun!
2. Kendisini alabildiğine kınayan nefse andolsun!
3. İnsan, kemiklerini toplayamayacağımızı mı sanıyor?
4. Evet, biz onun parmak uçlarını bile derleyip eski haline getirmeye gücü yeteniz.
5. Fakat insan, ileriye doğru devamlı suç işlemek (ömrünü günahla geçirmek) ister.
6. "Kıyamet günü ne zamanmış?" diye sorar.
7. Göz kamaştığı,
8. Ay tutulduğu,
9. Güneşle ay bir araya getirildiği zaman!
10. İşte o gün insan: "Kaçacak yer neresi?" der.
11. Hayır hayır!.. Sığınılacak bir yer yoktur!
12. O gün varıp durulacak yer, ancak Sahibinin huzurudur.
13. O gün insana, yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şey haber verilir.
14. İnsan artık kendi kendisinin şahididir.
15. İsterse günahlarını örtmek için özürlerini sayıp döksün.
16. Elçi'm! Onu hemen ezberlemek için acele ederek dilini kıpırdatma.
17. Şüphesiz ki onu (ezberinde) toplamak ve okutmak bize âittir.
18. O halde biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.
19. Sonra onu açıklamak bize âittir.
20. Hayır, hayır! Siz çarçabuk geçen dünyayı seviyorsunuz.
21. Ve ahireti bırakıyorsunuz.
22. Nice yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parlar.
23. Sahibine bakarlar.
24. Nice yüzler de vardır ki o gün asıktır.
25. Bel kemiklerini kıracak bir musibete uğratılacağını sezer.
26. Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır.
27. "Kim büyü yapar, bunu kim tedavi eder?" denir.
28. Ve kendisi de bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
29. Ve bacak bacağa dolaşır.
30. İşte o gün sevk Sahibinedir.
31. İşte o onaylamamış, namaz da kılmamıştı.
32. Aksine yalanlamış ve arkasını dönmüştü.
33. Sonra da salına salına yürüyerek taraftarlarının yanına gitmişti.
34. Gerektir o belâ sana gerek!
35. Evet! Gerektir o belâ sana gerek!
36. İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
37. O, akıtılan meniden bir nutfe değil miydi?
38. Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra TANRI onu insan biçimine koyup şekil vermiştir.
39. Ondan erkek ve dişi iki eş yaratmıştır.
40. Bunları yapan TANRI'nın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
 1. İnsan anılmaya değer bir şey olana kadar, üzerinden uzun bir zaman geçmemiş midir?
2. Biz insanı bir damla su'dan yarattık. Onu deniyoruz. Bu yüzden onu gören ve işiten yaptık.
3. Biz ona hak yolunu gösterdik. İster şükredici olsun, isterse nankör olsun.
4. Doğrusu biz inanmayanlar için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
5. İyiler, kâfur katılmış dolu bir kâseden içerler.
6. Bu öyle bir pınardır ki, ondan TANRI'nın kulları içer, (istedikleri yere) onu kolayca akıtırlar.
7. O kullar adakları yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar.
8. Kendi canları çektiği halde; yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
9. "Biz sizi sadece TANRI rızâsı için yediriyoruz, sizlerden ne bir karşılık ne de bir teşekkür beklemiyoruz."
10. "Biz sert ve belâlı bir günde Sahibimizden korkarız."
11. TANRI da onları bu yüzden o günün fenalığından korur, onların yüzüne parlaklık ve sevinç verir.
12. Sabretmelerine karşılık onları Cennet ve ipekle ödüllendirmiştir.
13. Orada koltuklara yaslanırlar. Ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.
14. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış, meyveleri de aşağıya eğdirildikçe eğdirilmiştir.
15. Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kâseler dolaştırılır.
16. Billurları gümüş gibi parlaktır. Onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
17. Onlara orada bir kâseden içirilir ki, karışımında zencefil vardır.
18. O pınara Selsebil adı verilir.
19. Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır. Sen onları gördüğün zaman, saçılmış birer inci sanırsın.
20. Orada her nereye baksan, bir nimet ve pek büyük bir saltanat görürsün.
21. Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Sahipleri onlara tertemiz bir içki içirir.
22. Bu sizin için bir mükâfattır, çalışmalarınız mükâfata lâyık görülmüştür.
23. Elçi'm! Kitab'ı sana biz, evet biz indirdik.
24. Öyleyse Sahibinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir nanköre itaat etme.
25. Sabah akşam Sahibinin şanını vasıfları ile an!
27. Doğrusu onlar çabuk geçeni (dünyayı) seviyorlar da önlerindeki o çetin günü (ahireti) bırakıyorlar.
28. Onları biz yarattık, eklemlerini biz pekiştirdik. İstediğimiz zaman yerlerine başka benzerlerini getiririz.
29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Sahibine ulaşan bir yol tutar.
30. TANRI istemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki TANRI; mutlak "bilgi, hüküm, giz ve ilim" sahibidir.
31. İstediğini rahmetinin içine sokar. Zâlimlere ise acı verici bir azab hazırlamıştır.
 1. Birbiri peşinden gönderilenlere andolsun ki!
2. Estikçe eserek (zararlıları) savurup atanlara andolsun ki!
3. (Hakikat) tohumlarını yaydıkça yayanlara andolsun ki!
4. (Hak ile bâtılın, hakikat ile sapıklığın, doğru ile eğrinin) arasını ayırdıkça ayıranlara andolsun ki!
5. (Kalplerde) TANRI'yı anma isteğini uyandıranlara andolsun ki!
6. TANRI'ya yönelenleri arıtmak veya kötüleri sakındırmak için olsun.
7. Bilin ki size vaad olunan şeyler mutlaka olacaktır.
8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman.
9. Gök yarıldığı zaman.
10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman.
11. Peygamberlerin belirli vakti geldiği zaman.
12. Hangi güne ertelenmişti?
13. Hüküm gününe.
14. Hüküm gününün ne olduğunu bilir misin?
15. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
16. Biz öncekileri helâk etmedik mi?
17. Sonra geridekileri de onların arkasına takacağız.
18. İşte biz günahkârlara böyle yaparız.
20. Biz sizi önemsiz bir sudan yaratmadık mı?
21. Sonra o suyu sağlam bir karargâh olan rahime yerleştirdik.
22. Belli bir süreye kadar.
23. Biz buna güç yetirmişizdir. Biz ne mükemmel kudret sahibiyiz!
25. Biz yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?
26. Diriler ve ölüler için.
27. Yeryüzünde haşmetli dağlar meydana getirdik. Size tatlı sular içirdik.
28. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
29. Haydi, yalanlamış olduğunuz azaba doğru gidin!
30. Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidin.
31. O, ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
32. O ateş öyle kıvılcımlar atar ki, her biri bir saray gibidir.
33. Sanki o kıvılcımlar sarı sarı develer gibidir.
34. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
35. Bu, onların konuşamayacakları gündür.
36. Kendilerine izin de verilmez ki mazeretlerini beyan etsinler.
38. İşte hüküm günü budur. Sizi de sizden öncekileri de bir araya toplamışızdır.
39. (Kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!
41. Güzel ahlaklılar ise gölgeler altında ve pınar başlarındadırlar.
42. Canlarının çektiği meyveler arasındadırlar.
43. Yaptıklarınıza karşılık olarak afiyetle yiyin için!
44. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
45. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
46. Yiyiniz, faydalanınız biraz! Gerçek şu ki sizler suçlusunuz!
48. Onlara: "Rükû edin!" denildiği zaman rükû etmezler.
50. Artık onlar bundan sonra hangi söze inanacaklar?
1. Onlar birbirlerine hangi şeyden soruyorlar?
2. O büyük haberden mi?
3. Ki onlar, bunun üzerinde anlaşmazlığa düşüyorlar.
4. Hayır! İleride bilecekler.
5. Hayır hayır! Onlar ileride bilecekler.
6. Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?
7. Dağları da birer kazık yapmadık mı?
8. Sizi çift çift yarattık.
9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
10. Geceyi bir bürgü yaptık.
11. Gündüzü ise geçiminize elverişli kıldık.
12. Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik.
13. (Göğe) ışık saçan bir kandil astık.
14. Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl su indirdik.
15. Ki o su ile daneler ve bitkiler çıkaralım.
16. Ve dalları birbirine geçmiş bahçeler.
17. Şüphesiz ki o hüküm günü belirlenmiş bir zamandır.
18. Sur'a üfürüldüğü gün hepiniz bölük bölük gelirsiniz.
19. O gün gökyüzü açılır ve kapı kapı olur.
20. Dağlar yürütülür, bir serap olur.
21. Şüphesiz ki Cehennem gözetleme yeridir.
22. Azgınların dönüp varacakları yerdir.
23. Onlar orada sonsuz çağlar boyunca kalacaklardır.
24. Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmazlar.
25. Yalnız kaynar su ve irin içerler.
26. Yaptıklarına uygun bir karşılık olarak.
27. Çünkü onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı.
28. Ve âyetlerimizi de tamamen yalan sayıyorlardı.
29. Oysa biz her şeyi bir kitapta yazıp saymıştık.
30. Tadın azabı! Biz sizin azabınıza ancak azap katarız.
31. Şüphesiz ki güzel ahlaklılar için kurtulma yeri vardır.
32. Bahçeler ve bağlar.
34. Ve dolu dolu kadehler vardır.
35. Orada ne boş bir lâf işitirler, ne de yalan.
36. Sahibinin katından bir karşılık, yeterli bir bağış olarak.
37. TANRI; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Sahibidir. TANRI mutlak rahmet sahibidir. O gün (TANRI izin vermeden) TANRI'ya hitapta bulunmaya aslâ güçleri yetmez.
38. O gün Ruh (Cebrâil) ve melekler saf saf olup dizilirler. TANRI'nın izin verdiklerinden başka hiç kimse konuşamaz. Konuşan da ancak doğruyu söyler.
39. İşte bu hak olan gündür. Artık dileyen Sahibine ulaşan bir yol tutar.
40. Biz sizi pek yakında gelecek bir azap ile uyardık. Kişi o gün kendi elleriyle işlediklerine bakar. O gün inanmayanlar: "Ah ne olurdu, ben toprak olaydım!" der.
 1. Andolsun (canları boğarcasına) söküp çıkaranlara!
2. Andolsun (inananların canlarını) yavaşça çekenlere!
3. Yüzüp yüzüp gidenlere andolsun!
4. Yarıştıkça yarışanlara andolsun!
5. Böylelikle işleri idare edenlere andolsun!
6. O gün o sarsıntı sarsar.
7. Peşinden bir diğeri gelir.
8. O gün kalpler korkudan titrer.
9. Gözler horlanma alçalır.
10. Diyorlar ki: "Öldükten sonra biz dünyadaki ilk halimize mi döndürüleceğiz?"
11. "Ufalanmış kemikler haline geldiğimiz zaman mı?"
12. Dediler ki: "Eğer öyle ise bu, çok ziyanlı bir dönüştür."
13. Doğrusu o, ancak bir haykırıştır.
14. Bir de görürsün ki onlar (diri olarak) düz bir yerin yüzündedirler.
22. Sonra arkasını dönüp koştu.
23. Derhal (adamlarını) topladı ve onlara bağırdı:
24. "Ben sizin en yüce sahibinizim!" dedi.
25. TANRI da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
26. Şüphesiz ki bunda, korkan kimse için bir ibret vardır.
27. Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu TANRI bina etti.
28. Onun boyunu TANRI yükseltti, sonra onu bir düzene koydu.
29. Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlık yaptı.
30. Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.
31. Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
32. Dağları dikti.
33. Sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için.
34. Her şeyi altüst eden o en büyük felâket geldiği zaman.
35. O gün insan neyin peşinden koşmuş olduğunu, ne uğurda çalıştığını anlar.
36. Cehennem her bakanın göreceği şekilde gösterilir.
37. Kim ki azgınlık edip haddi aşarsa,
38. Ve dünya hayatını ahirete tercih ederse,
39. Muhakkak ki o alevli ateş onun varacağı yerin tâ kendisidir.
40. Sahibinin huzurunda durmaktan korkan ve nefsini arzu-istekten alıkoyan kimseye gelince,
41. Şüphesiz ki Cennet onun varacağı yerin tâ kendisi olacaktır.
42. Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar.
43. Sende ona âit bilgi yoktur ki anlatasın.
44. Onun bilgisi Sahibine âittir.
45. Sen ancak ondan korkacak olan kimselere o tehlikeyi haber verensin.
46. Onlar o kıyameti gördükleri gün, sanki dünyada bir akşamdan veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar.
 11. Kitap bir öğüttür.
12. Dileyen ondan öğüt alır.
13. O, çok şerefli sayfalardadır.
14. Yüceltilmiş ve tertemiz kılınmıştır.
15. Kâtip (melek) lerin elleriyle (yazılmıştır).
16. Ki o kâtipler kıymetli ve güvenilirdirler.
17. Kahrolası insan! Ne kadar da nankör!
18. Onu yaratan hangi şeyden yarattı?
19. Onu spermdan yaratıp (aşamalardan geçirerek) şekil verdi.
20. Sonra ona tutacağı yolu kolaylaştırdı.
21. Sonra onu öldürür ve kabre koyar.
22. Daha sonra istediği zaman onu bir daha diriltir.
23. Hayır! Doğrusu insan, henüz TANRI'nın emrettiğini yapmadı.
24. İnsan yediğine bir baksın!
25. Doğrusu biz suyu bol bol indirdik.
26. Sonra toprağı iyice yardık.
27. Orada taneler (hububat) bitirdik.
28. Üzümler ve yoncalar.
29. Zeytinler ve baklagiller.
30. İri ve sık ağaçlı bahçeler.
31. Meyveler ve çayırlar.
32. Kendinize ve hayvanlarınıza geçimlik olması için.
33. Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman!
34. Kişi o gün kardeşinden kaçar.
35. Anasından ve babasından.
36. Karısından ve oğullarından.
37. O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.
38. O gün bir takım yüzler vardır, parıl parıldır.
39. Gülmekte ve sevinmektedirler.
40. O gün bir takım yüzler vardır, üzerini toz kaplamıştır.
41. Karanlıklar örtmüştür.
42. İşte inanmayanlar, hainler bunlardır.
 1. Güneş köreltildiği zaman zaman.
2. Yıldızlar bulanıklaşıp döküldüğü zaman.
3. Dağlar yürütüldüğü zaman.
4. Gebe develer kendi başlarına terk edildiği zaman.
5. Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman.
6. Denizler kaynatıldığı zaman.
7. Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiği zaman.
8. Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
9. Hangi günahtan ötürü öldürüldüğü.
10. Amel defterleri açıldığı zaman.
11. Gök yerinden koparıldığı zaman.
12. Cehennem alevlendirildiği zaman.
13. Cennet yaklaştırıldığı zaman.
14. Kişi önceden ne hazırladığını bilecektir.
15. Hayır! (Gündüz) kaybolan yıldızlara andolsun!
16. (Gece) ortaya çıkıp gözükenlere.
17. Kararmaya yüz tuttuğu zaman geceye andolsun!
18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun!
19. Şüphesiz ki bu (Kitap), çok şerefli bir Elçinin (getirdiği) sözdür.
20. O Elçi güçlüdür, Arş'ın sahibi katında itibarlıdır.
21. Orada kendisine uyulandır, güvenilen bir Elçidir.
22. Arkadaşınız aslâ deli değildir.
23. Andolsun ki onu apaçık ufukta görmüştür.
24. O (Peygamber), gayb haberlerini vermede aslâ cimri değildir.
25. Bu Kitap, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
26. O halde nereye gidiyorsunuz?
27. O, âlemler için bir öğüttür.
28. İçinizden dosdoğru bir yola gitmek isteyenler için.
29. Âlemlerin Sahibi olan TANRI istemedikçe siz isteyemezsiniz.
 1. Gök yarıldığı zaman.
2. Yıldızlar (dökülüp) saçıldığı zaman.
3. Denizler (akıtılıp) birbirine karıştığı zaman.
4. Ve kabirlerin içi dışına çıkarıldığı zaman.
5. Herkes (yapıp) gönderdiklerini ve (yapmayıp) geride bıraktıklarını bilecektir.
6. Ey insan! Engin lütuf sahibi olan TANRI'ya karşı seni aldatan (ve isyana sürükleyen) nedir?
7. TANRI ki, seni (yoktan) yarattı, düzenledi, ölçülü bir biçim verdi.
8. İstediği şekilde seni geliştirdi.
9. Hayır, hayır! Doğrusu siz dini yalanlıyorsunuz.
10. Oysa üzerinizde gözetleyici (melek)ler vardır.
11. Çok şerefli kâtipler.
12. Ne yaptıklarınızı bilirler.
13. İyiler hiç şüphesiz ki nimet içindedirler.
14. Kötüler de Cehennemdedirler.
15. Hesap günü oraya girerler.
16. Onlar oradan bir daha da ayrılamazlar.
17. Hesap gününün ne olduğunu bilir misin?
18. Nedir acaba o hesap günü?
19. O gün kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı gündür! O gün emir yalnız TANRI'ya âittir.
 1. Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!
2. Onlar ki insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar.
3. Kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar.
4. Onlar bir daha diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
5. Büyük bir gün için.
6. O gün insanlar âlemlerin Sahibinin huzurunda elpençe dururlar.
7. Gerçek şu ki, kötülük yapanların yazısı Siccîn'dedir.
8. Siccîn'in ne olduğunu bilir misin?
9. O, amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
10. O gün, yalanlayanların vay haline!
11. Onlar ki hesap gününü yalanlarlar.
12. Onu ancak haddi aşan (hükümleri çiğneyen) ve günaha dalan kimseler yalanlar.
13. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masalları!" der.
14. Hayır! Onların kazanmakta oldukları kötülükler kalplerini paslandırıp körletmiştir.
15. Hayır! Muhakkak ki onlar o gün Sahiplerini görmekten mahrum kalacaklardır.
16. Sonra onlar muhakkak Cehenneme gireceklerdir.
17. Sonra da onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz şey budur!" denilecektir.
18. Şüphesiz ki, iyilerin yazısı İlliyyin'dedir.
19. İlliyyin'in ne olduğunu bilir misin?
20. O, amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
21. TANRI'ya yakın olanlar ona şâhit olurlar.
22. Şüphesiz ki iyiler nimet cennetindedirler.
23. Koltuklar üzerinde etrafı seyrederler.
24. Yüzlerinde nimetin ve mutluluğun sevincini görürsün.
25. Kendilerine ağzı kapalı, mühürlü saf bir içki içirilir.
26. Sonunda misk kokusu bırakır. Yarışanlar bunun için yarışsınlar, (imrenenler buna imrensinler).
27. Onun karışımı Tesnim'dendir.
28. Bu öyle bir pınardır ki, ondan sadece TANRI'ya yakın olanlar içer.
29. Suçlular inananlara gülerlerdi.
30. Yanlarından geçtikleri zaman birbirlerine göz kırparlardı.
31. Kendi taraftarlarının yanına döndükleri zaman da inananlarla alay etmenin zevkini tadarlardı.
32. İnananları gördüklerinde: "Bunlar sapık insanlar!" derlerdi.
33. Oysa kendileri inananlara gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
34. İşte bugün de inananlar o inanmayanlara gülerler.
35. Tahtlar üzerinde (onların halini) seyrederler.
36. "O inanmayanların yaptıkları şeylerin karşılığı verildi mi?" diye.
 1. Gök yarıldığı,
2. Sahibini dinleyip TANRI'ya yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman.
3. Yer uzatılıp düzlendiği,
4. İçinde bulunanları dışarı atıp boşaldığı,
5. Sahibini dinleyip TANRI'ya yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman.
6. Ey insan! Şüphe yok ki sen Sahibine doğru çaba göstermektesin ve sonunda Sahibine varacaksın.
7. Kimin kitabı sağından verilirse,
8. Onun hesabı pek kolay görülecektir.
9. Ve sevinçli olarak âilesine dönecektir.
10. Kimin de kitabı arkasından verilirse,
11. O da: "Mahvoldum!" diye bağıracaktır.
12. Ve o alevli ateşe girecektir.
13. Çünkü o dünyada, âilesi arasında pek şımarıktı.
14. Çünkü o bir daha dirilip Sahibine dönmeyeceğini sanmıştı.
15. Hayır! Gerçekten Sahibi onu görüyordu.
16. Ant olsun şafak vaktine!
17. Ant olsun geceye ve derleyip topladığı şeylere!
18. Ant olsun dolunay haline geldiğinde aya!
19. Ki, şüphesiz siz tabakadan tabakaya (halden hale) geçeceksiniz.
20. Böyleyken onlara ne oluyor da biat etmiyorlar?
21. Onlar kendilerine Kıtap okununca secde de etmezler.
22. Hayır! O inanmayanlar yalanlıyorlar.
23. Halbuki TANRI onların gizlediklerini çok iyi bilir.
24. Elçi'm! Onlara acı azabı müjdele.
25. Biat edip güzel ahlaklı amel işleyenler başkadır. Onlar için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.
 1. Andolsun burçlar sahibi gökyüzüne!
2. Andolsun vaad olunan o güne!
3. Andolsun şâhitlik yapana ve şâhitlik edilene!
4. Kahrolsun o hendeğin sahipleri!
5. Tutuşturulmuş o ateşin.
6. Hani onlar o ateşin başına oturmuşlardı.
7. İnananlara yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.
8. O inananlara kızmalarının sebebi de sadece mutlak "Saygı ve Erdem" sahibi olan TANRI'ya biat etmeleri idi.
9. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) TANRI'nındır ve TANRI her şeye şâhittir.
10. İnanmış erkek ve kadınlara fitne yoluyla işkence edip, sonra tevbe etmeyenlere cehennem azabı vardır ve onlar için yangın azabı vardır.
11. Biat edip de güzel ahlaklı ameller işleyenlere ise, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.
12. Şüphesiz ki Sahibinin yakalaması çok şiddetlidir.
13. Bilin ki TANRI, ilk olarak yaratır ve yineler.
14. TANRI, mutlak bağışlayandır, mutlak sevgi sahibidir.
15. Şerefli Arş'ın sahibidir.
16. İstediğini mutlaka yapandır.
17. Orduların haberi sana gelmedi mi?
18. Firavun ve Semud ordularının.
19. Hayır! O inanmayanlar yalanlayıp dururlar.
20. Oysa TANRI onları arkalarından kuşatmıştır.
21. Hayır! O şerefli bir Kitap'tır.
22. Kader ve kayıttadır.
 1. Andolsun göğe ve Târık'a!
2. Târık'ın ne olduğunu sana ne bildirdi?
3. O, karanlığı delen bir yıldızdır.
4. Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir koruyucu, bir gözetleyici bulunmasın.
5. İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
6. Atılıp dökülen bir sudan yaratıldı.
7. O su erkeğin sulbü (belkemiği) ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.
8. TANRI'nın onu yeniden döndürmeye elbette gücü yeter.
9. O günde ki bütün gizli sırlar meydana çıkar.
10. İnsanın o gün gücü kuvveti de, yardımcısı da yoktur.
11. Dönüp dolaşan (döndürümlü olan) göğe andolsun ki!
12. Ve yarılan yere andolsun ki!
13. Şüphesiz ki bu Kitap (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür.
14. O aslâ bir eğlence değildir.
15. Onlar (onu iptal etmek için) bir tuzak kuruyorlar.
16. Ben de bir tuzak kurmaktayım, (hilelerine karşılık vereceğim).
17. Hele sen o inanmayanlara mühlet ver, (onları biraz kendi hallerine bırak!).
 1. Mutlak kudret sahibi TANRI'nın şanını vasıfları ile an!
2. TANRI ki yaratıp düzene koymuştur.
3. Her şeyi plânlayıp doğru yolu göstermiştir.
4. Sahibin ki topraktan yeşillikleri çıkarmıştır.
5. Sonra da onu kupkuru siyah bir çöpe çevirmiştir.
6. Elçi'm! Seni okutacağız da hiç unutmayacaksın.
7. Ancak TANRI'nın istediği hariç. Şüphesiz ki TANRI, açığı da , gizliyi de bilir.
8. Seni en kolaya başarılı yapacağız.
9. Faydalı olacaksa öğüt ver.
10. TANRI'dan korkan öğüt alacaktır.
11. Kötü olan ise ondan kaçınacaktır.
12. O kimse en büyük ateşe girecektir.
13. O ateşin içinde ne ölür ne de yaşar.
14. Temizlenen kurtulmuştur.
15. Sahibini anıp namaz kılan.
16. Fakat siz dünya hayatını (ahirete) tercih ediyorsunuz.
17. Halbuki ahiret hayatı daha hayırlı ve daha süreklidir.
18. Doğrusu bu hükümler ilk hikayelerde vardır.
19. İbrahim ve Musa'nın hikayelerinde.
 1. Her şeyi sarıp kaplayacak olan o felâketin haberi sana geldi mi?
2. Bir takım yüzleri o gün aşağılanma bürünmüştür.
3. Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur.
4. Kızışmış ateşe girerler.
5. Kızgın bir kaynaktan içirilirler.
6. Zehirli ve dikenli bir bitkiden başka yiyecekleri yoktur.
7. O ne besler, ne de açlığı giderir.
8. O gün bir takım yüzler vardır ki nimet içinde mutludurlar.
9. Çalışmalarından ötürü hoşnutturlar.
10. Onlar yüksek bir Cennettedirler.
11. Orada hoşa gitmeyen boş bir söz dahi işitmezler.
12. Orada akıcı bir kaynak vardır.
13. Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.
14. Önlerine konulmuş kadehler vardır.
15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar.
16. Serilmiş yumuşak tüylü nefis halılar.
17. Develere bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmış?
18. Göğün nasıl yükseltildiğine?
19. Dağların nasıl dikildiğine?
20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına?
21. Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak öğüt vericisin.
22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
23. Ancak kim yüz çevirir ve inkâr ederse,
24. TANRI onu en büyük azap ile cezalandırır.
25. Doğrusu onların dönüşü bizedir.
26. Sonra onların hesabını görmek de bize âittir.
 1. Andolsun tan vaktine.
3. Yaratılmış her şeye.
4. Her şeyi karanlığı ile örttüğü o hoş zaman da  geceye.
5. Bunlarda elbette akıl sahibi için birer ant değeri vardır, değil mi?
6. Görmez misin Sahibin nasıl yaptı Âd'e?
7. Sütunlar sahibi İrem'e?
8. Ki, onun şehirler içinde bir benzeri yaratılmamıştı.
9. Vâdide kayaları oyan Semud halkına.
10. Kazıklar sahibi Firavun'a neler yaptı?
11. Zira onların hepsi memleketlerinde azgınlık ettiler.
12. Bulundukları yerlerde bozgunculuğu çoğalttılar.
13. Bundan dolayı Sahibin de üzerlerine azab kırbacını çarpıverdi.
14. Çünkü Sahibin her an gözetlemededir.
17. Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmezsiniz.
18. Yoksulu yedirmek için birbirinizi teşvik etmezsiniz.
19. Size kalan mirası haram helâl demeyip alabildiğine yiyorsunuz.
20. Malı pek çok seviyorsunuz.
21. Hayır! Yer sallanıp parça parça dağıldığı zaman.
22. Sahibin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman.
23. O gün cehennem de getirilir, kullar yaptıklarını birer birer hatırlar, fakat artık hatırlamanın kendisine ne faydası var?
24. (İşte o zaman kullar): "Ah ne olurdu, keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapıp gönderseydim!" der.
25. O gün TANRI'nın yapacağı azap gibi hiç kimse azap edemez.
26. TANRI'nın vuracağı bağı kimse vuramaz.
27. Ey huzura eren nefs!
28. Dön Sahibine! Sen TANRI'dan râzı, TANRI senden râzı olarak.
29. Haydi gir kullarımın içine!
30. Gir Cennetime!
 1. Bu beldeye yemin ederim ki!
2. Sen bu beldede oturmaktasın.
3. Babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki!
4. Biz insanı zorluklar içinde yarattık.
5. O hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6. "Yığın yığın mal harcayıp tükettim." diyor.
7. O hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
8. Biz ona iki göz vermedik mi?
9. Bir dil ve iki dudak.
10. Biz ona (doğru ve eğri olmak üzere) iki de yol göstermedik mi?
11. Fakat o, sarp geçidi geçmeye katlanamadı.
12. Sarp geçidin ne olduğunu bilir misin?
14. Veya (kıtlık gibi) açlık duyulan bir günde yemek yedirmektir.
15. Hısım sayılan bir yetime.
16. Yahut da yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula.
17. Sonra biat edenlerden olmak, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.
18. İşte bunlar doğru tarafta yerlerini alan doğruculardır.
19. Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar yanlış tarafta yerlerini alan küfrün adamlarıdır.
20. Üzerlerine kapıları kapanmış bir ateş vardır.
 1. Andolsun güneşe ve aydınlığına!
2. Ardından gelmekte olan aya!
3. Güneşi ortaya çıkaran gündüze andolsun!
4. Onu örten geceye.
5. Gökyüzüne ve onu bina edene.
6. Yere ve onu döşeyene.
7. Her bir nefse ve onu düzenleyene.
8. Sonra da ona isyanını ve itaatını ilham edene andolsun ki!
9. Nefsini tertemiz yapıp arındıran huzur bulmuş, kurtulmuştur.
10. Onu kirletip örten kişi ise elbette ziyana uğramıştır.
 1. Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye andolsun!
2. Açılıp ağardığı zaman gündüze andolsun!
3. Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki:
4. Ey insanlar! Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşit çeşittir.
5. Kim ki verir, (cimrilikten sakınır) TANRI'dan korkarsa,
6. Ve o en güzeli (TANRI Yeganedir, mutlak yaratandır) onaylarsa,
7. Biz de ona kolay olanı hazırlarız, (hayra karşı tatlı bir arzu veririz).
8. Fakat kim de cimrilik edip, TANRI'nın koruması ve yardımına muhtaç olmadığını düşünürse,
9. O güzel kelimeyi umursamayıp, yalanlarsa,
10. Biz de ona en güç olanı kolaylaştırırız, (iyilik-güzelliğe karşı bir isteksizlik veririz).
11. Çukura yuvarlandığı zaman malı ona hiçbir fayda sağlamaz.
12. Doğru yola iletmek sadece bizim işimizdir.
13. Şüphesiz ki son da ilk de (ahiret de dünya da) bizimdir.
14. Ben sizi alevler saçan bir ateşe karşı uyardım.
15. O ateşe ancak zalim kimse girer.
16. Yalanlayan ve yüz çeviren.
17. O en güzel ahlaklı olan kimse ondan uzak tutulur.
18. O ki temizlenip arınmak üzere malını iyilik-güzelliğe verir.
19. Onda hiç kimseye verilecek bir minnet borcu yoktur.
20. (Verdiğini) TANRI'nın rızâsını kazanmak için verir.
21. Yakında kendisi de (TANRI'nın verdiği nimetle) râzı olacaktır.
 1. Kuşluk vaktine andolsun!
2. Durgunlaştığı zaman geceye andolsun!
3. Sahibin seni bırakmadı ve darılmadı.
4. Andolsun ki senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.
5. Sana Sahibin, sen râzı oluncaya kadar verecek.
7. Sen bilmezken doğru yola eriştirmedi mi?
8. Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
9. Sakın yetime kahretme!
10. Bir şey isteyeni reddetme!
11. Ve Sahibinin nimetini anlat!
 1. Biz senin göğsünü açmadık mı?
2. Üzerinden yükünü atmadık mı?
3. Ki o yük, ağırlığından dolayı belini bükmüştü.
4. Senin şânını yükseltmedik mi?
5. Şüphesiz ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
6. Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
7. İşlerinden boşaldığın vakit, yeniden çalış ve yorul.
8. Ve Sahibine yönel.
1. İncire ve zeytine andolsun ki!
2. Sinâ dağına andolsun ki!
3. Bu güvenilir şehre andolsun ki!
4. Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
5. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.
6. Fakat inanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler için bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.
7. Artık bütün bunlardan sonra hangi şey sana dini yalanlatabilir?
8. TANRI, yarattığı hüküm verenlere karşı en güzel hüküm veren değil midir?
 1. Mutlak yaratan Sahibine şükret. Oku!
2. TANRI, insanı kan pıhtısından yarattı.
3. Oku! Sahibin sonsuz lütuf sahibidir.
4. TANRI ki, kalemle (yazı yazmayı) öğretti.
5. İnsana bilmediğini TANRI öğretti.
6. Gerçek şu ki, insan azgınlık eder.
7. Kendini zengin (kendi kendine yeterli) gördüğü için.
8. Şüphesiz ki dönüş Sahibinedir.
9. Men edeni gördün mü?
10. Namaz kılarken bir kulu.
11. Gördün mü? Ya o kul doğru yolda ise?
12. Veya güzel ahlakı emrediyorsa?
13. Gördün mü? O (meneden, Peygamber'i) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa?
14. TANRI'nın daima kendini görmekte olduğunu bilmiyor mu o?
15. Hayır! Eğer bundan vazgeçmezse, yemin olsun ki onu perçeminden tutup sürükleriz.
16. Yalancı, günahkâr perçeminden!
17. O hemen gidip meclisini (taraftarlarını) çağırsın.
18. Biz de zebânileri çağıracağız.
19. Hayır! Ona itaat etme, Sahibine secde et ve yaklaş!
 1. Geçmiş kitap halkından ve inanmayanlardan inkâr edenler, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürlerinden) ayrılacak değillerdi.
2. (O apaçık delil) TANRI tarafından gönderilmiş, tertemiz sayfaları okuyan bir Peygamberdir.
3. O sayfalarda en doğru hükümler vardır.
4. Kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.
5. Oysa kendilerine, dini yalnız TANRI'ya adayarak, TANRI'yı tek anarak, TANRI'ya kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilmişti. Bu dimdik ayakta duran bir dindir.
1. Yer müthiş bir sarsıntı ile sarsıldığı zaman!
2. Yer bütün ağırlığını dışarıya çıkardığı zaman.
3. İnsanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman!
4. İşte o gün yer,olacakları haber verir.
5. Çünkü Sahibin ona anlatmasını emretmiştir.
6. O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için gruplar halinde (TANRI'nın hükmüne) çıkarlar.
7. Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür.
8. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür.
 1. Andolsun o koştukça koşanlara!
2. Kıvılcımlar saçanlara!
3. Sabahleyin akına çıkanlara!
4. Orada tozu dumana katanlara!
5. O toz duman içinde bir topluluğun ortasına dalanlara ant olsun ki!
6. Gerçekten insan Sahibine karşı çok nankördür.
7. Ve kendisi de buna şâhittir.
8. Doğrusu o, mal sevgisine aşırı derecede düşkündür.
9. O bilmez mi ki kabirlerde olanların diriltilip dışarı atılacağı zamanı?
10. Kalplerde olanların da ortaya konulacağı zamanı?
11. Şüphesiz ki Sahipleri onların her şeyinden haberdardır.
 1. Çarpacak olan felâket!
2. Nedir o çarpacak olan felâket?
4. O gün insanlar ateşe çarpıp dökülen pervaneler gibi olur.
5. Dağlar atılmış renkli yün gibi olur.
6. Kimin tartıları ağır gelirse,
7. O hoş bir hayat içinde olacaktır.
8. Kimin de tartıları hafif gelirse,
9. Onların varacakları yer kızgın ateştir.
 1. Çoklukla öğünmek sizi o derece oyaladı ki,
2. Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.
3. Hayır! Yakında bileceksiniz!
4. Hayır, hayır! Yakında bileceksiniz!
5. Hayır! Eğer kesin bir bilgi ile bilseydiniz!
6. Andolsun ki Cehennemi mutlaka göreceksiniz.
7. Andolsun ki yine onu bizzat baş gözü ile göreceksiniz!
8. Nihayet o gün dünyada kazanıp harcadığınız nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz.
 1. Asra, Peygamberlik devrine veya ikindi namazına ant olsun ki!
2. İnsan çalışmalarında hüsran içindedir.
3. Ancak inanıp güzel ahlaklı amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler hariç.
  Şüphesiz bu kimseler sonsuz mutluluğa ulaşacak kimselerdir.
 1. Haksız yere arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen herkesin vay haline!
2. O ki, mal toplamış ve onu birdaha birdaha saymıştır.
3. Malının kendisini ebedi kılacağını zanneder.
4. Hayır! Andolsun ki o, TANRI'nın tutuşturulmuş ateşine atılacaktır.
7. Onun acısı yüreklere kadar çöker.
8. O ateş, onların üzerine kapatılacaktır.
9. Uzun sütunlara bağlı oldukları halde.
 1. Elçi'm! Dini yalanlayanı gördün mü?
2. Yetimi itip kakan odur.
3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.
4. Yazıklar olsun o namaz kılanların haline!
5. Ki onlar kıldıkları namazın sonuçlarını ummazlar.
6. Onlar gösteriş yaparlar.
7. Zekâtı da menederler.
 1. Elçi'm! Gerçekten biz sana tükenmeyen pek çok nimet vermişizdir.
2. Öyleyse Sahibin yolunda namaz kıl, kurban kes.
3. Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan dil uzatan kimsedir.
 1. De ki: Ey inanmayanlar!
2. Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
3. Benim taptığıma da siz tapmazsınız.
4. Ben de sizin taptığınıza aslâ tapacak değilim.
5. Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz.
6. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.
 1. Elçi'm! TANRI'nın yardımı ve zafer günü geldiğinde,
2. Ve insanların akın akın dalga dalga TANRI'nın dinine girdiklerini gördüğünde,
3. Hemen Sahibine yönel. Şükür ile TANRI 'yı an ve TANRI'dan af dile. Çünkü TANRI, tevbeleri daima kabul edendir.
 1. De ki: TANRI Yeganedir.
2. Her şey TANRI'ya muhtaç, TANRI hiçbir şeye muhtaç değildir.
3. Doğurmamış, doğurulmamıştır.
4. Hiçbir şey TANRI'nın dengi ve benzeri değildir.
 1. De ki: Sabahın Sahibine sığınırım.
2. Yaratıkların şerrinden.
3. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.
4. Düğümleri üfürüp büyü yapan büyücülerin ��errinden.
5. Kıskandığı zaman kıskancın şerrinden.
 1. De ki: Sığınırım mutlak hüküm sahibine.
3. Yaratılmışların TANRI'sına.
4. O sinsi vesvesecinin (şeytanın) şerrinden.
5. Ki o, kulların göğüslerine hep vesvese verir.
Zekat zengin olanların üzerine farzdır.
Malınızın; bankalnın %3 faiz ile bir yıl sürede aradaki farkı kapatacağı kadarı, TANRI'nın size emrettiği zekat payıdır.
Zekat inananların malıdır ve inananlara (durumu iyi olmayanlara) harcanır.
Bunun dışında her yıl kazancınızın %3 faizle bankanın 1 ayda açığınızı kapatacağı rakam TANRI'nın size emrettiği zekat payıdır.
İsa'nın havarilerinden bir hain, İsa'nın yerini onu yakalamak için gönderilen askerlere gösterdi.
İsa, TANRI'nın daha önceden kendisine vefat ettirileceğini bildirmesiyle teslim oldu.
Ertesi gün mahkeme kuruldu ve hakim sonuç için İsa'nın akıbetini halkın hükmüne bıraktı.
Halkın kararı ile İsa'yı çermıha gerdiler ve TANRI orada kulunun canını teslim aldı.
Arkasından Muhammed'i gönderdi ve onunla kullrını uyardı.
2 notes · View notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temiz kitap 3
     Eğer birisi tecavüz veya başka suçlar için mahkemeye başvurursa dikkate alın ve olay anının "kamera görüntüsü, doku örneği" gibi kanıtlayıcı bulguları ile hüküm verin. Doğrulukla adaleti ayakta tutun.
    Aldatılmak ile alakalı boşanmalarda, kadına çocuk bakımından başka nafaka bağlamayın.
    Mahkemelerde delilsiz hüküm vermeyin.
     Bir kimseye iftira yollu kötü sıfat yüklenmesini, kişinin kısıtlanmasını ve toplumda adını lekeleyenleri o işi yapmış dahi olsa cezasız bırakmayın. Kabahati temizleyin.
    İnananlar! Birbirlerinizin odalarına ve misafir gitmek üzere başkalarının evlerine izinsiz girmeyin. Haberleşin, müsade isteyin.
    Gözlerinizi harama dikmeyin ve size belirlediğimiz ölçülerde uyum içinde yaşayın. Günahtan sakının.
     O gün ki; dilleriniz, el ve ayaklarınız kendi aleyhinizde şahitlik eder.
25. TANRI hak ettikleri cezayı o gün onlara tam olarak verir ve onlar TANRI'nın apaçık bir hak olduğunu bilirler.
34. Andolsun ki biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve güzel ahlaklılar için bir öğüt indirdik.
37. Öyle inananlar vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alış-veriş TANRI'yı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymaz. Onlar gönüllerin ve gözlerin hâlden hâle döneceği günden korkarlar.
38. Şundan ki, TANRI onları işledikleri amellerin en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lütfundan onlara fazlasıyla versin. Ve TANRI istediğini hesapsız olarak rızıklandırır.
39. İnkâr edenlerin amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada TANRI'yı bulur, TANRI da onun hesabını görür. TANRI hesabı çabuk görendir.
40. Veya engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter. Karanlıklar üstünde karanlıklar... İnsan elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. TANRI kime nur vermemişse onun nuru yoktur.
41. Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların TANRI'yı andıklarını görmez misin? Her biri kendi duâsını ve ayetini bilir. TANRI onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
43. Görmez misin ki, TANRI bulutları sürüyor. Sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki, yağmur bunların arasından çıkıyor. Gökten dağlar (gibi bulutlar) dan dolu indirir. Onu istediğine isabet ettirir, istediğinden de uzak tutar. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır.
45. TANRI yeryüzünde görülen bütün canlıları sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi dört ayak üstünde yürür. TANRI istediğini yaratır. Çünkü TANRI her şeye gücü yetendir.
47. “TANRI'ya ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik.” derler. Sonra da içlerinden bir kısmı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.
48. Onlar aralarında hüküm vermesi için TANRI'ya ve Peygamber’e çağırıldıkları zaman, bakarsın ki içlerinden bir kısmı hemen yüz çevirirler.
49. Eğer hak kendilerinin lehinde ise, ona gönülden bağlı olarak koşa koşa gelirler.
50. Kalplerinde bir hastalık mı var bunların? Yoksa şüphe mi ediyorlar? Veya TANRI'nın ve Resul’ünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! Onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
51. Aralarında hüküm verilmek üzere TANRI'ya ve Peygamber’e çağırıldıkları zaman, inananların sözü sadece: “İşittik ve itaat ettik!” demekten ibarettir. İşte mutluluğa erenler onlardır.
52. Kim TANRI'ya ve Peygamber’ine itaat ederse, TANRI'dan korkar ve sakınırsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
53. (Hainler) TANRI'yı anarak en ağır yeminleri ile yemin ederek; eğer kendilerine emredersen mutlaka savaşa çıkacaklarını söylediler. De ki: “Yemin etmeyin! İtaatınız mâlumdur. Hiç şüphesiz ki TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.”
54. De ki: “TANRI'ya itaat edin ve Peygamber’e itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber kendisine yükletilenden, siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Peygamber’e düşen sadece apaçık tebliğdir.”
55. TANRI içinizden biat edip güzel ahlaklı amel işleyenlere vâdetti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacak ve onlar için seçip beğendiği dinlerini kuvvetlendirecek, korkularını üzerlerinden kaldırdıktan sonra muhakkak emniyete kavuşturacak. Öyle ki, bana ibâdet etsinler, bana hiçbir şeyi ortak koşmasınlar. Kim de bundan sonra inkâr eder, nankörlük ederse; işte onlar yoldan çıkmış olanlardır.
56. Namazı kılın, zekâtı verin, Peygamber’e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
57. İnkâr edenlerin bizi yeryüzünde âciz bırakacaklarını sanma. Varacakları yer ateştir. Ne kötü bir gidiş yeridir o!
      Engelli ve hastaya hayatlarında güçlük yoktur. Yapabildiğiniz kadarıyla ve yapabildiğiniz pozisyonda dinin hükümlerini yerine getirin. Hayatı bırakmayıp yaşayabildiğiniz ölçülerde yaşayın.
     Şüphesiz ki bu size ahiretin bir delili ve birbirinizle ilişkinizi gözetlemek, inancınızı gözetlemek üzere bir sınavdır.
    Birbirinizle yardımlaşın ve sevgiyi ayakta tutun.
62. İnananlar ancak o kimselerdir ki, TANRI'ya ve Elçi'sine biat etmişlerdir. Onlar o Peygamber’le birlikte bir işe karar vermek için toplandıklarında, ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Elçi'm! Şu senden izin isteyenler, gerçekten TANRI ve Elçi'sine biat eden kimselerdir. Bu bakımdan bazı işleri için senden izin istediklerinde, onlardan istediğine izin ver. Onlar için TANRI'dan af dile. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
63. Peygamber’i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birbirinin arkasına gizlenerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki TANRI biliyor. TANRI'nın emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.
64. İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. TANRI, sizin ne yolda olduğunuzu muhakkak ki bilir. Huzuruna döndürülecekleri günde, yaptıklarını onlara haber verir. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir.
 1. Âlemlerin uyarıcısı olsun diye kuluna hakkı bâtıldan ayırdeden Kitabı indiren TANRI mutlak kudret sahibidir.
8. “Dediler ki bu ne biçim Peygamber! Kendisine bir hazine atılmalı veya meyvelerinden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?” O zâlimler: “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” dediler.
9. Bir bak, senin hakkında ne biçim temsiller getirdiler ve saptılar. Artık bir daha da yol bulamazlar.
10. TANRI ki, eğer isterse sana onların söylediklerinden daha güzelini, altından ırmaklar akan Cennetler verir ve senin için köşkler bağışlar.
11. Üstelik onlar kıyameti de yalanladılar. Biz o saati yalanlayanlara alevli bir ateş hazırladık.
12. Cehennem onları uzak bir yerden gördüğü zaman, onlar bunun müthiş gazaplanışını ve uğultusunu işitirler.
13. Elleri boyunlarına bağlanarak o ateşin dar bir yerine atıldıkları zaman, orada ölümü çağırırlar.
14. “Bugün bir ölümü çağırmayın, birçok ölüm çağırın!”
15. De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa güzel ahlaklılara vaad olunan Huld cenneti mi?” Orası onlar için bir mükâfattır ve bir varış yeridir.
16. Ebedî kalacakları cennetlerde, diledikleri her şeyi bulurlar. Çünkü bu, Sahibinin yerine getirilmesi istenen bir vaadidir.
17. O gün Sahibin onları ve TANRI'yı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?” diye sorar.
18. Derler ki: “TANRI'mızı uzak tutarız, TANRI'mızı bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. TANRI'mız onlara ve atalarına bol nimetler verdi onlar TANRI'yı anmayı unuttular ve helâkı hak olan bir topluluk olup çıktılar.”
19. Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar. Artık ne kendinizden azabı çevirmeye gücünüz yeter, ne de bir yardım görebilirsiniz. Sizden kim zulmederse büyük bir azap tattıracağız.
20. Elçi'm! Senden önce gönderdiğimiz bütün Peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler ve çarşılarda dolaşırlardı. Sabredecek misiniz diye bazınızı bazınıza fitne kıldık. Sahibin her şeyi hakkıyla görmektedir.
21. Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize melekler indirilmeliydi, ya da Sahibimizi görmeliydik.” dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklenmişler ve azgınlıkta haddi aşmışlardır.
22. Melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir sevinç haberi yoktur ve: “(Size sevinmek) yasaktır yasak!” derler.
23. Yaptıkları her işi ele alır, onu toz-duman ederiz.
24. O gün Cennetliklerin kalacakları yer çok iyi, dinlenip barınacakları yer çok güzeldir.
25. O gün gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.
26. O gün gerçek hükümranlık mutlak rahmet sahibi olan TANRI'nındır. İnanmayanlar için ise çok çetin bir gündür.
27. O gün zâlimlerden her biri ellerini ısırarak: “Ne olurdu, ben de Peygamber’in yoluna uysaydım!” der.
28. “Vah başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseydim!”
29. “Ant olsun ki beni TANRI'yı anmaktan, bana Kitap gelmişken, o saptırdı. Şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakıyor.”
30. Peygamber dedi ki: “Sahibim! Doğrusu halkım bu Kitabı büsbütün terk ettiler.”
31. Biz böylece her Peygambere suçlulardan bir düşman verdik. Doğru yola ileten ve yardım eden olarak Sahibin yeter!
32. Küfredenler: “Kitap ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk.
33. Onların sana getirdiği her örneğe karşı, mutlaka biz sana daha doğrusunu ve daha açığını getirdik.
34. Yüzükoyun cehennemde toplanacak olanlar var ya, işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
41. Seni gördüklerinde: “Bu mu TANRI'nın Elçi olarak gönderdiği?” diye mutlaka alaya alırlar.
42. “Eğer taptıklarımıza inanmakta direnmeseydik, gerçekten bizi neredeyse inandıklarımızdan saptıracaktı!” (diyorlar). Azabı gördükleri zaman kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler.
43. Elçi'm! Gördün mü o nefis arzusunu put edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu günahından sen mi koruyacaksın?)
44. Onların çoğunu hakikaten söz dinlerler, yahut akıllanırlar mı sanıyorsun? Gerçekte onlar şaşkın haldedirler.
45. Sahibini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzattı? Eğer isteseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi o gölgeye delil kıldık.
46. Sonra o uzayan gölgeyi azar azar alıp kendimize çektik.
47. Sizin için geceyi örtü, uykuyu dinlenme, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan TANRI'dır.
48. Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen TANRI'dır. Biz gökten tertemiz bir su indirdik.
49. Ki o su ile ölü toprağa can verelim, yarattığımız hayvanları ve birçok insanları onunla sulayalım.
50. Ant olsun ki biz bunu, insanların ibret almaları için aralarında çeşit çeşit şekillerde anlatmışızdır. Fakat insanların çoğu nankörlük edip diretmektedir.
51. Eğer TANRI isteseydi, her memlekete bir uyarıcı gönderirdi.
52. İnanmayanlara boyun eğme ve bununla onlara karşı büyük mücadele göster.
54. İnsanı sudan yaratarak, onların aralarına soy ve hısımlık meydana getiren TANRI'dır. Sahibin her şeye gücü yetendir.
55. Böyle iken TANRI'yı bırakıyorlar da kendilerine fayda ve zarar veremeyen şeylere tapıyorlar. İnanmayan, Sahibine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır.
56. Elçi'm! Ben seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdim.
57. Elçi'm! Onlara de ki: “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Sadece Sahibine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum.”
58. Daima diri ve makamında ebedi olan TANRI'ya güven ve TANRI'yı şükür ile an. Kullarının günahlarından haberdar olarak TANRI yeter.
59. TANRI ki gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattı. Sonra Arş üzerine hükümran oldu. TANRI'nın rahmeti bütün varlıkları kaplamıştır. Varlık ve hayat TANRI'nın rahmetinin eseridir. Bütün kâinata TANRI'nın Arş’ından hayat ve vücut dağıtılmaktadır). Bunu bir bilene sor! (Sana gerçekten böyle olduğunu anlatacaktır).
60. Onlara: “Mutlak rahmet sahibi TANRI'ya secde edin!” dendiği zaman: “Mutlak rahmet sahibi de neymiş? Bize emrettiğin şeye mi secde edecekmişiz?” derler ve bu emir onların nefretini artırır.
61. Gökte burçlar yaratan, orada ışık saçan güneşi ve nurlu ay’ı var eden TANRI, mutlak kudret sahibidir.
62. İbret almak ve şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren TANRI'dır.
63. Mutlak rahmet sahibi'nin kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler. Câhiller kendilerine lâf attıklarında ilgilenmezler.
64. Onlar ki, gecelerini Sahiplerine secdeye vararak ve dua ederek geçirirler.
65. Onlar ki şöyle derler: “Sahibimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu onun azabı devamlıdır.”
66. “Orası ne kötü bir yer, ne kötü bir konaktır!”
67. Onlar ki, harcadıkları zaman ne israf ederler ne de cimrilik ederler. Harcamaları bu ikisi arasında dengeli olur.
68. Onlar ki, TANRI'dan başkasına tapıp yalvarmazlar. TANRI'nın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan cezaya uğrar.
69. Hesap günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.
70. Ancak tevbe edip inanıp güzel ahlaklı amel işleyenler başka. TANRI onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir.
71. Kim tevbe edip güzel ahlaklı amel işlerse, şüphesiz ki o tevbesi kabul edilmiş olarak TANRI'ya döner.
72. Onlar ki yalan yere şâhitlik etmezler. Boş sözlerle karşılaştıkları (faydasız bir şeye rastladıkları) zaman izzet ve şereflerini koruyarak oradan geçip giderler.
73. Ve kendilerine Sahiplerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı ilgisiz davranmazlar.
74. Onlar ki şöyle derler: “Sahibimiz! Bize eşlerimizden ve soyumuzdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar lütfeyle ve bizi güzel ahlaklılara önder kıl!”
75. İşte onlar sabretmelerine karşılık olarak, Cennetin en yüksek odaları (makamları) ile mükâfatlandırılacaklardır. Orada hürmet ve selâm ile karşılanacaklardır.
76. Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir makamdır.
77. De ki: “Duâ ve sığınmanız olmasaydı Sahibim size değer verir miydi? Yalanladığınızdan ötürü azap yakında yakanıza yapışacaktır.”
4. Biz dilersek onların üzerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de ona boyun eğmek zorunda kalırlar.
5. Onlara Mutlak rahmet sahibinden yeni bir öğüt geldiğinde mutlaka ondan yüz çevirirler.
6. Üstelik yalanladılar. Fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
7. Yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir.
8. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu biat etmezler.
9. Şüphesiz ki TANRI mutlak "saygı ve merhamet" sahibidir.
78. “Beni yaratan ve bana yol gösteren TANRI'dır.”
79. “Bana yediren, bana içiren TANRI'dır.”
80. “Hastalandığım zaman bana şifa veren TANRI'dır.”
81. “Beni öldürecek, sonra beni diriltecek TANRI'dır.”
82. “Din gününde kusurlarıma af bağışlayacağını umduğum da TANRI'dır.”
83. “Sahibim! Bana ilim ver ve beni güzel ahlaklılar makamına yükselt.”
84. “Benden sonra geleceklerin beni hayırla anmalarını bağışla!”
85. “Beni Naîm Cennetinin vârislerinden kıl!”
86. “Babama da af bağışla, çünkü o sapıklardandır.”
87. “İnsanların diriltileceği gün beni utandırma!”
192. Muhakkak ki o (Kitap), âlemlerin Sahibi tarafından indirilmiştir.
193. Onu Kutsal ruh (Cebrail) indirmiştir.
194. Senin kalbine indirmiştir ki, uyarıcılardan olasın.
195. Apaçık kendi dilinle.
196. O daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
200. İşte böylece onu o günahkârların kalplerine soktuk.
201. Onlar o acıklı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
202. Azap onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.
203. O zaman: “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.
204. Onlar bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
205. Gördün mü? Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak,
206. Sonra da kendilerine vaad olunan şey (başlarına) gelse.
207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiçbir fayda sağlamaz.
208. Biz hiçbir memleket halkını, uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.
209. Öğüt vermek üzere. Biz zâlim değiliz.
210. Onu şeytanlar indirmedi.
211. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.
212. Şüphesiz ki onlar işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213. O halde sakın TANRI'dan başkasına tapınıp yalvarma. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214. Önce yakın akrabalarını uyar.
215. Sana uyan inananlara kanadını indir.
216. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.”
217. Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve inananlara çok merhametli olan TANRI'ya güven!
218. TANRI ki, (gece namaza) kalktığında seni görür.
219. Secde edenler arasında bulunduğunda TANRI seni görür.
220. TANRI mutlak duyu sahibidir.
221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar her günahkâr yalancıya inerler.
223. Bunlar şeytanlara kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
225. Görmez misin? Onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
226. Ve onlar gerçekte yapmadıklarını söylerler.
227. Ancak inanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler, TANRI'yı vasıfları ile bolca ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra kendilerini müdafaa edenler müstesnâdır. Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını, hangi deliğe tıkılacaklarını yakında bileceklerdir.
4. Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.
5. En kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır.
6. Elçi! Sana bu Kitap; mutlak "giz ve ilim" sahibi, mutlak bilgi sahibi TANRI katından verilmektedir.
15. Ant olsun ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: “Bizi inanan kullarının çoğundan üstün kılan TANRI'ya şükürler olsun.” dediler.
16. Süleyman Davut’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.”
17. Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan teşekkül etmiş orduları toplandı. Hepsi bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu.
18. Nihayet karınca vâdisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz! Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi ezmesin.”
19. Onun bu sözüne gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: “Sahibim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnud olacağın iyi işi yapmamı gönlüme bağışla. Rahmetinle beni güzel ahlaklı kullarının arasına kat!”
20. Kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”
21. “Bana (mazeretini belirten) apaçık bir delil getirmelidir. Yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım, yahut da keserim.”
22. Çok geçmeden Hüdhüd geldi ve: “Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana gerçek haber getirdim.”
23. “Oranın halkına hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş bir kadınla karşılaştım. Muhteşem bir tahtı da var.”
24. “Onun ve halkının, TANRI'yı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yola giremiyorlar.”
25. “Göklerde ve yerde gizlenenleri açığa çıkaran, gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilen TANRI'ya secde etmeleri gerekmez miydi?”
26. “TANRI Yeganedir, büyük Arş’ın sahibidir.”
27. Süleyman dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız!”
28. “Şu mektubumu götür, onlara at! Sonra bir yana çekil de, ne neticeye varacaklar bir bak!”
29. (Sultan) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok şerefli bir mektup bırakıldı.”
30. “Mektup Süleyman’dandır ve o: ‘mutlak "bağışlayan ve esirgeyen" TANRI Yeganedir.’ ile başlamaktadır.”
31. “Bana karşı sakın başkaldırmayın ve inanan olarak bana gelin!”
44. Ona: “Köşke gir!” denildi. Köşkü görünce zeminini derin bir su sandı ve eteğini çekti. (Süleyman): “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir.” dedi.
(Sultan) dedi ki: “Sahibim! Gerçekten ben nefsime zulmettim. Süleyman’la beraber onun gözetiminde Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya teslim oldum.”
48. O şehirde dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, ıslah tarafına hiç yanaşmıyorlardı.
49. TANRI'ya and içerek birbirlerine şöyle dediler: “Gece Salih ve âilesine baskın yapalım. (Hepsini öldürelim). Sonra da velisine (geride kalan akrabasına), o âilenin öldürülüşü sırasında orada bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu söyleyelim.”
50. Onlar böyle tuzak kurdular, biz de kendileri hiç farkında olmadan onların plânlarını altüst ettik.
51. Tuzaklarının sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları da topluluklarını da hepsini helâk ettik.
52. İşte zulümleri yüzünden çökmüş, ıssız kalmış evleri! Şüphesiz ki bunda bilen bir topluluk için bir âyet (ibret) vardır.
53. Biat  edip TANRI'dan korkanları ise kurtardık.
58. Lut halkının üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki! Ne kötü idi azapla korkutulanların yağmuru!
59. De ki: “Şükürler olsun TANRI'ya, selâm olsun TANRI'nın beğenip seçtiği kullarına. TANRI mı daha hayırlı, yoksa TANRI'ya koştukları ortaklar mı?”
60. Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten sizin için su indirip onunla bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz nice bahçeler meydana getiren mi? Hayır, onlar haktan ayrılan bir gruptur.
61. Yoksa yeryüzünü barınmaya elverişli kılan, aralarında ırmaklar akıtan ve ona sâbit dağlar yerleştiren mi?
62. Yoksa kendisine yalvardığı zaman darda kalana karşılık veren, sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı?
63. Yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi?
64. Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı yineleyen ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? TANRI'nın Yegane oluşunu mu inkar ediyorsunuz? De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, kesin delilinizi getirin!”
65. De ki: “Göklerde ve yerde TANRI'dan başka kimse gaybı bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”
66. Hayır! Onların ahiret hakkındaki bilgileri de yetersiz kalmıştır (bu hususta bilgi edinilecek seviyeye erişmemiştir). Hayır! Ondan şüphe etmektedirler. Hayır! Onlar ahiretten yana kördürler.
67. İnanmayanlar dediler ki: “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi bir daha çıkarılacağız?”
68. “Ant olsun ki bu bize de daha önce atalarımıza da vaad olunmuştu. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”
69. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, günahkârların âkıbetinin nasıl olduğunu bir görün!”
70. Elçi'm! Onların yüzünden tasalanma. Aleyhinde kurdukları tuzaklardan sıkıntı duyma.
71. Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaat ne zaman gerçekleşecek?” derler.
72. De ki: “Çabukça gelmesini istediğiniz o şeyin (azabın) bir kısmı yakında başınıza gelecektir.”
73. Şüphesiz ki, Sahibin kullara karşı lütuf boldur. Fakat onların çoğu şükretmezler.
74. Doğrusu Sahibin onların sinelerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
75. Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (kader) bulunmasın.
78. Şüphesiz ki Sahibin onların arasında kendi hükmünü verir. TANRI mutlak saygı sahibidir, mutlak bilgi sahibidir.
79. Elçi'm! TANRI'ya güven. Şüphesiz ki sen apaçık hakikat üzerindesin.
80. Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikata arkalarını dönmüş kaçarlarken istemeyene de dâvetini işittiremezsin.
81. Sen görmeyenleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin, sen ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin. Onlar teslim olanlardır.
82. (Kıyametin kopacağına dair) o sözün gerçekleşme zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe çıkarırız da insanların âyetlerimize kesin olarak inanmamış olduklarını söyler.
83. Her ümmet içinden âyetlerimizi yalanlayan birer cemaat toplarız da, onlar o gün bir arada tutulurlar.
84. Nihayet (hesap yerine) geldikleri zaman TANRI buyurur: “Siz benim âyetlerimi ilminiz kapsamadığı halde yalanladınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”
85. Yaptıkları zulümlerinden ötürü o söz başlarına gelmiştir. Artık onlar konuşamazlar.
87. Sur’a üfürüldüğü gün, TANRI'nın istediklerinden başka göklerde ve yerde bulunanlar korku içinde kalırlar. Hepsi boyun bükerek TANRI'ya gelirler.
88. Dağları yerinde durur görürsün. Oysa onlar bulutların sürüklendiği gibi sürüklenmektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan TANRI'nın sanatıdır. Şüphesiz ki TANRI, yaptıklarınızdan haberdardır.
89. Kim bir iyilikle huzurumuza gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o günün korkusundan emin kalırlar.
90. Kim de kötülükle huzurumuza gelirse, yüzükoyun cehenneme atılır. (Onlara denilir ki): “Siz ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!”
92. “Ve ben Kitabı okumakla emrolundum. O halde kim hakka ererse, ancak kendisi için ermiş olur. Kim de saparsa, de ki: “Ben sadece uyarıcılardanım.”
93. De ki: " Şükür TANRI'ya mahsustur. TANRI size âyetlerini gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Sahibin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”      
4. Firavun memleketin başına geçti ve halkını partilere ayırdı. İçlerinde bir zümreyi güçsüz buluyor, onların oğullarını boğazlıyor, kızlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.
5. Biz de istiyorduk ki; o yerde ezilmekte olanlara iyilikte bulunalım, onları önderler yapalım ve onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım.
6. Ve onlara o yerde kuvvet ve üstünlük verelim. Firavun’a, Hâmân’a ve askerlerine, korktukları şeyi başlarına getirelim.
7. Musa’nın annesine şöyle ilham ettik: “Çocuğunu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan onu suya bırak. Korkma, üzülme! Biz onu sana birdaha geri vereceğiz.”
8. Firavun âilesi onu yitik olarak aldı. Sonunda o kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz ki Firavun, Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.
9. Firavun’un karısı: “Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. Olur ki bize faydası dokunur, yahut onu evlât ediniriz.” dedi. Halbuki onlar işin farkında değillerdi.
11. Annesi onun ablasına: “Onun izini takip et!” dedi. O da kardeşini uzaktan gözetledi. Onlar ise farkında değillerdi.
10. Musa’nın annesi gönlü bomboş sabahı etti.
12. Biz daha önce ona, süt verenlerin sütünü emmesine müsaade etmemiştik. Bunun üzerine ablası: “Sizin için onun bakımını üzerine alacak, öğüt verip eğitecek bir âile buluvereyim mi?” dedi.
13. Böylece biz onu annesine geri verdik ki, gözü aydın olsun da üzülmesin.
14. Ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, biz ona ilim ve bilgelik verdik.
15. O, ahalisinin haberi olmadığı bir sırada şehre girdi. Orada birbiriyle dövüşen iki adam gördü. Birisi kendi tarafından, diğeri düşman tarafındandı. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa ona bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. “Bu şeytanın işidir, çünkü o apaçık saptıran bir düşmandır.” dedi.
16. “Sahibim! Ben nefsime zulmettim, beni affet!” dedi. TANRI da ona af bağışladı. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir.
17. Dedi ki: “Sahibim! Bana verdiğin nimet hakkı için, artık suçlulara aslâ yardımcı olmayacağım.”
18. Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün! Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak yine ondan yardım istiyor. Musa ona dedi ki: “Belli ki sen bir azgınsın!”
19. İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam: “Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslâh edenlerden olmayı değil, yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun!” dedi.
20. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi ve: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Buradan çık git, doğrusu ben sana öğüt veriyorum.” dedi.
21. Bunun üzerine korku içinde etrafı gözetleyerek oradan çıktı. “Sahibim! Beni şu zâlimler grubundan kurtar.” dedi.
22. Medyen’e doğru yöneldiğinde: “Umarım ki Sahibim beni doğru yola iletir.” dedi.
23. Medyen suyuna varınca, orada davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de sürülerini kollayan iki kadın gördü. Onlara: “Derdiniz nedir? Niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, (onun için bu işi biz yapıyoruz).” dediler.
24. Bunun üzerine koyunlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: “Sahibim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım.” dedi.
25. Derken o kadınlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam sizi çağırıyor. Koyunlarımızı suladığınız için sana ücret ödeyecek.” dedi. (Musa Şuayb’e) gelip, başından geçenleri anlatınca o: “Korkma!.. Artık o zalimler grubundan kurtuldun.” dedi.
26. O iki kızdan biri: “Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı budur, güçlü ve güvenilir bir adamdır.” dedi.
27. (Şuayb) dedi ki: “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer hizmetini on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Bununla beraber sana zahmet vermek istemem. TANRI'nın izniyle beni güzel ahlaklılardan bulacaksın.”
28. (Musa) dedi ki: “Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramam. Söylediklerimize TANRI vekildir.”
    Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Hesap günü asla yardım görmezler.
42. Bu dünya hayatında arkalarına lâneti taktık, daima lânetle anılacaklardır. Hesap gününde de onlar çirkinleştirilmiş, iğrenç kimselerden olacaklardır.
43. Ant olsun ki biz Musa’ya önceki nesilleri helâk ettikten sonra, iyice düşünüp öğüt alsınlar diye; insanları kalp gözü sahibi yapan ve onlar için bir doğru yola iletici ve rahmet olan o Kitab’ı verdik.
44. Elçi'm! Musa’ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde değildin. Onu görenler arasında da yoktun.
45. Ama biz daha nice nesiller yarattık. Onların üzerlerinden uzun zamanlar geçti. Sen Medyen halkı arasında bulunup da onlara âyetlerimizi okumuyordun. Fakat (o haberleri) sana gönderen biziz.
46. Biz Musa’ya hitap ettiğimiz zaman Tur’un yanında da değildin. Fakat sen, kendinden önce onlara uyarıcı gelmeyen bir halkı uyarman için Sahibinden bir rahmet olarak gönderildin. Belki düşünüp öğüt alırlar.
47. Bizzat kendi yaptıklarından ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman: “Sahibimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve inananlardan olsaydık olmaz mıydı?” derler.
48. Ama onlara katımızdan gerçek gelince: “Musa’ya verildiği gibi buna da mucize verilmeli değil miydi?” derler. Daha önce Musa’ya verileni de inkar etmemişler miydi? “Birbirlerine destek olan iki sihirbaz!” demişlerdi. “Hepsini inkâr ederiz.” demişlerdi.
49. De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, TANRI katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ona uyayım.”
50. Şayet sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sırf kendi heveslerine uymaktadırlar. Halbuki TANRI'dan bir doğru yol olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Muhakkak ki TANRI, zâlimler grubunu doğru yola iletmez.
51. Gerçekten biz onlar için sözü birbiri ardınca ulaştırdık ki belki düşünürler.
52. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz de buna inanırlar.
53. Kitap onlara okunduğu zaman: “Ona inandık, doğrusu o Sahibimizden gelen hakikattır. Aslında biz bundan önce de inanan olmayı kabul etmiş kimselerdik.” dediler.
54. İşte onlara sabrettiklerinden ötürü mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan TANRI yolunda harcarlar.
55. Onlar ki boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve derler ki: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz sizedir. Selâm size! Biz câhilleri aramayız.”
56. Elçi'm! Sen sevdiğini hakka erdiremezsin, fakat TANRI istediğini doğru yola iletir ve hakka erecek olanları en iyi TANRI bilir.
58. Biz nice memleketleri helâk etmişizdir ki, halkı bol geçimleri ve refahıyla şımarmıştı. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az bir zaman hariç, kimse oturmadı. Onlara biz vâris olmuşuzdur.
59. Sahibin ana şehirlerine, onlara âyetlerimizi okuyacak bir Peygamber göndermedikçe o memleketleri helâk edici değildir. Biz halkı zâlim olan memleketlerden başkalarını helâk edecek değiliz.
60. Size verilen her şey dünya hayatının bir geçimliği ve süsüdür. TANRI katında olanlar ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
61. Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse; dünya hayatının geçici nimetlerinden vererek yaşattığımız, sonra da cezalandırmak için hesap günü huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi olur mu?
62. O gün TANRI onlara seslenerek: “Benim ortağım olduklarını iddiâ ettikleriniz hani nerede?” diyecektir.
63. Üzerlerine azap vaadimiz hak olmuş kimseler derler ki: “Sahibimiz! Şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu arz ederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı.”
64. Onlara: “Ortak koştuğunuz ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar, fakat kendilerine cevap veremezler. Azabı karşılarında görürler. Ne olurdu, hakkı kabul etmiş olsalardı!
65. O gün TANRI onlara seslenerek: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” diyecektir.
66. İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur, birbirlerine de soramayacaklardır.
67. Fakat tevbe ederek, biat edip güzel ahlaklı amel işleyen kimseye gelince, o kurtuluşa erenler arasında olmayı ümit edebilir.
68. Sahibin istediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. TANRI onların ortak koştuklarından uzaktır, mutlak kudret sahibidir.
71. Elçi'm! De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer TANRI geceyi kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, TANRI'dan başka size ışık getirecek var mıdır? Hâlâ işitmeyecek misiniz?”
72. De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer TANRI gündüzü kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, TANRI'dan başka kim istirahat edeceğiniz geceyi getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
73. Geceyi ve gündüzü rahmetinden ötürü sizin için yarattı ki, geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) TANRI'nın lütfunu arayasınız ve şükredesiniz.
74. O gün TANRI onlara seslenir ve: “Ortaklarım olduklarını iddiâ ettikleriniz hani nerede?” buyurur.
75. Her ümmetten bir şâhit çıkarırız ve (ortak koşanlara): “Kesin delilinizi getirin!” deriz. O zaman bilirler ki hakikat TANRI'ya âittir ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp kaybolmuşlardır.
76. Karun, Musa’nın halkından biriydi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Halkı ona şöyle demişti: “Gururlanıp şımarma, şüphesiz ki TANRI şımarıkları sevmez.”
77. “TANRI'nın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu gözet. Dünyadan da nasibini unutma. TANRI'nın sana bağışladığı gibi sen de bağışta bulun. Yeryüzünde bozgunculuk isteme. Doğrusu TANRI bozguncuları sevmez.’”
78. Karun: “Bu bana ancak bende olan bilgiden ötürü verilmiştir.” dedi. Bilmez mi ki TANRI, önceleri ondan daha güçlü ve topladığı daha fazla olan nice nesilleri yok etmiştir? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
79. Gösteriş ve ihtişam içinde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler dediler ki: “Keşke Karun’a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o büyük nasip sahibidir.”
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: “Yazıklar olsun size!” dediler. TANRI'nın mükâfâtı, biat edip güzel ahlaklı amel işleyenler için daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.
81. Nihayet Karun’u da sarayını da yerin dibine geçirdik. TANRI'ya karşı kendisine yardım edebilecek kimsesi de yoktu. Kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Vay! Demek ki TANRI kullarından istediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer TANRI bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inanmayanlar aslâ kurtuluş bulmazlar.” demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Âkibet güzel ahlaklılarındır.
84. Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
85. Elçi'm! Kitabı sana farz kılan TANRI, elbette seni yine döneceğin yere döndürecektir. De ki: “Sahibim hakka geleni de apaçık sapıklıkta bulunanı da en iyi bilendir.”
86. Sen bu Kitab’ın sana indirileceğini ummuyordun. Bu sana Sahibinden bir rahmettir. O halde sakın inanmayanlara arka çıkma.
87. TANRI'nın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Sahibine dâvet et ve aslâ inanmayanlardan olma!
88. TANRI'dan başka bir inanca yalvarma! TANRI Yeganedir, TANRI'nın zâtından başka her şey helâk olucudur. Hüküm yalnız TANRI'nındır ve siz ancak TANRI'ya döndürüleceksiniz.
2. İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?
3. Ant olsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette TANRI doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4. Yoksa kötülük yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
5. Kim TANRI'ya kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki TANRI tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. TANRI mutlak duyu sahibidir.
6. Kim TANRI yolunda savaşırsa ancak kendi öz nefsi için savaşmış olur. Şüphesiz ki TANRI bütün âlemlerin Sahibidir.
7. Biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onları yaptıklarının daha güzeli ile mükâfatlandırırız.
8. Biz insana anne babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi sana ortak koşman için seni zorlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır, yaptıklarınızı size bir bir haber veririm.
10. İnsanlardan kimi vardır ki: “TANRI'ya inandık.” derler. Fakat TANRI yolunda bir eziyete uğratıldığı zaman, insanların ezâsını TANRI'nın azâbı gibi tutarlar. Sahibinizden bir yardım gelecek olursa, ant olsun ki: “Biz de sizinle beraberdik!” derler. TANRI herkesin kalbinde olanları daha iyi bilen değil midir?
11. TANRI hiç şüphesiz ki biat edenleri de bilir, hainleri de bilir.
12. İnanmayanlar inananlara: “Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz yüklenelim.” derler. Oysa onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekten onlar yalancıdırlar.
13. Onlar kendi yüklerini, kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri taşıyacaklar ve uydurdukları şeylerden hesap günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
19. Görmediler mi, TANRI yaratmaya nasıl başlıyor? Sonra onu nasıl iâde ediyor? Şüphesiz ki bu TANRI'ya pek kolaydır.
20. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, TANRI'nın yaratmaya nasıl başladığına bir bakın! İşte Tanrı, ahiret hayatını da (aynı şekilde) yaratacaktır. Gerçekten TANRI'nın her şeye gücü yeter.
21. TANRI istediğine azap eder, istediğine rahmet eder. Hepiniz TANRI'ya döndürüleceksiniz.
22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte TANRI'yı âciz bırakamazsınız. TANRI'dan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23. TANRI'nın âyetlerini ve TANRI'ya kavuşmayı inkâr edenler; işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
40. Biz onların her birini günahı ile yakaladık. Kiminin tepesine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini korkunç bir ses, bir çığlık yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Onlara TANRI zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
41. TANRI'dan başka dostlar edinenlerin durumu, kendisine yuva yapan örümceğin örneği gibidir. Halbuki eğer bilseler, evlerin en çürüğü en dayanıksızı örümcek yuvasıdır.
42. TANRI, onların kendisinden başka ne gibi şeylere tapındıklarını şüphesiz ki bilir. TANRI mutlak saygı sahibidir, hükmünde giz sahibidir.
43. İşte misaller... Biz onları insanlar için getiriyoruz. Âlim olanlardan başkası onları anlamaz.
45. Elçi'm! Kitap’tan sana bildirileni oku ve namaz kıl! Şüphesiz ki namaz insanı her türlü edepsizlikten ve fenalıktan alıkoyar. TANRI'yı anmak elbette en büyük (ibadet)tir. TANRI yaptıklarınızı bilir.
46. Zulmedenleri hariç geçmiş kitap ile ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: “Bize indirilene de size indirilene de inandık ettik. Ve biz yalnız TANRI'ya teslim olmuşuzdur.”
47. Elçi'm! İşte biz böylece sana Kitab’ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Bunlardan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak inanmayanlar bile bile inkâr ederler.
48. Elçi'm! Sen bu Hak'tan önce bir kitaptan okumuş ve elinde de yazmış değildin. Öyle olsaydı, bâtıl söz söyleyenler elbette şüphelenirlerdi.
49. Kitap kendilerine ilim verilen insanların kalplerinde parıldayan apaçık âyetlerdir. Zâlimlerden başkası âyetlerimizi inkâr etmez.
50. Ve derler ki: “Sahibinden ona âyetler (mucizeler) indirmeli değil miydi?” De ki: “O âyetler (mucizeler) ancak TANRI katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
51. Kendilerine okunan Kitab’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Şüphesiz ki inanan bir topluluk için bunda rahmet ve öğüt vardır.
52. De ki: “Benimle sizin aranızda şâhit olarak TANRI yeter. TANRI, göklerde ve yerde olanı bilir. Bâtıla inanan ve TANRI'yı inkâr edenler; işte onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir.”
53. Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir müddet olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. Ant olsun ki o, kendileri farkında olmadıkları bir sırada ansızın gelecektir.
54. Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Halbuki cehennem inanmayanları mutlaka kuşatacaktır.
55. O gün azap onları üstlerinden, ayaklarının altından saracak ve TANRI: “Tadın yaptıklarınızın azabını!” diyecektir.
56. İnanan kullarım! Benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız oraya gidip) yalnız bana kulluk edin.
57. Her insan ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
58. İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenleri elbette altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerinde yerleştiririz. Çalışanların ücreti ne güzeldir!
59. Onlar ki sabrederler ve yalnız Sahiplerine güvenirler.
60. Nice canlılar vardır ki, rızıklarını elde edemezler. Sizin de onların da rızkınızı TANRI veriyor.
61. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ay’ı boyun eğdiren kimdir?” diye sorsan, şüphesiz ki: “TANRI'dır!” diyecekler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?
62. TANRI, kullarından istediğine rızkı bol bol verir, istediğine de kısar. Şüphesiz ki TANRI her şeyi bilendir.
63. Andolsun ki onlara: “Gökten su indirip de onunla ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye sorsan, şüphesiz ki: “TANRI!” diyecekler. De ki: “Şükür TANRI'ya mahsustur.” Onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilmiş olsalardı.
65. Gemiye bindikleri zaman dini yalnız kendisine has kılarak TANRI'ya yalvarırlar. Fakat kendilerini karaya çıkararak kurtarınca, bir bakarsın ki hemen ortak koşarlar.
66. Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkâr etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Yakında bilecekler!
68. TANRI'ya karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zâlim kim vardır? Cehennemde inanmayanlara barınacak yer mi yok?
69. Bizim uğrumuzda mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki TANRI inananlarla beraberdir.
11. TANRI ilk olarak mahlûkunu yaratır, ölümünden sonra onu birdaha diriltir. Sonunda TANRI'ya döndürüleceksiniz.
12. O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, günahkârlar (korku ve ümitsizlik) içinde susup kalırlar.
13. TANRI'ya ortak koştukları şeylerden hiçbiri kendilerine şefaatçi olamaz. Zaten onlar ortaklarını da inkâr ederler.
14. O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, işte o gün birbirinden ayrılırlar.
15. İnanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler, bir bahçe içinde mesut olurlar.
16. İnanmayıp âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içinde hazır bulundurulurlar.
17. O halde siz akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda TANRI'yı vasıfları ile anın.
18. Göklerde ve yerde şükür TANRI'ya mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde de (TANRI'yı vasıfları ile anın).
19. TANRI, ölüden diri çıkarır, diriden de ölü çıkarır. Yeryüzünü ölümünden sonra TANRI canlandırır. (Ey insanlar!) İşte siz de kabirlerinizden böylece çıkarılacaksınız.
20. TANRI'nın âyetlerinden (varlığının delillerinden) biri de sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra hemen birer insan olarak yeryüzüne yayılırsınız.
21. Birisi de, kendileriyle kaynaşmanız için, kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz ki bunda iyi düşünen bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
22. Birisi de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizi ve renklerinizi değişik yapmasıdır. Şüphesiz ki bunda âlimler için ibretler vardır.
23. Birisi de, gece olsun gündüz olsun uyumanız, lütfundan (rızık) aramanızdır. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
24. Birisi de, size hem korku hem de ümit vermek için şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
25. Birisi de, göğün ve yerin TANRI emriyle durmasıdır. Sonra sizi yerden bir dâvetle çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz.
26. Göklerde ve yerde olanlar hep TANRI'nındır. Hepsi TANRI'ya boyun eğer.
27. Önce yaratan, ölümünden sonra yine dirilten TANRI'dır. Bu TANRI için pek kolaydır. Göklerde ve yerde bulunan noksanlıktan uzak vasıflar TANRI'nındır.
28. TANRI size kendinizden bir temsil getirdi. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, ellerinizin altındaki köleleriniz içinden ortaklarınız bulunmasını; ortaklık hususunda birbirinizden korkup endişelendiğiniz gibi onlardan korkarak sizinle onların eşit olmasını ve kendinizi saydığınız gibi onları saymanızı ister misiniz? İşte biz aklını kullanacak bir topluluk için âyetleri böyle açıklarız.
29. Hayır! O zulmedenler körü körüne heveslerine uymuşlardır. TANRI'nın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
30. Hakk’a yönelerek kendini TANRI'nın insanlara yaratılıştan verdiği dine ver. Zira TANRI'nın yaratışında değişme yoktur. Bu, dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
31. Hepiniz TANRI'ya yönelin ve TANRI'dan korkun, namazı kılın, inanmayanlardan olmayın.
35. Yoksa onlara kesin bir delil indirdik de, o delil inanmayan olmalarını mı söylüyor?
36. İnsanlara bir rahmet tattırırsak buna sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, hemen ümitsizliğe kapılırlar.
39. İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir fâiz, TANRI katında artmaz. Fakat TANRI'nın rızâsını dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, o böyle değildir. O zekâtı veren kimseler (sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.
40. Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, daha sonra da dirilten TANRI'dır. Peki sizin TANRI'ya eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? TANRI, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır ve mutlak kudret sahibidir.
41. İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde fesat baş gösterdi. TANRI işlediklerinden bir kısmını onlara tattırıyor ki, belki dönerler.
42. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha önce geçenlerin âkıbetinin nasıl olduğunu görün. Çünkü onların çoğu inanmayan idi.”
43. TANRI katından dönüşü olmayan bir gün gelmezden önce yönünü dosdoğru dine çevir. O gün bölük bölük ayrılacaklardır.
44. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Güzel ahlaklı amel işleyenler de yerlerini kendileri için hazırlamış olurlar.
45. Şundan ki TANRI, biat eden ve güzel ahlaklı amel işleyenlere lütfundan mükâfat versin. Şüphesiz ki TANRI, inanmayanları sevmez.
46. Rüzgârları (yağmurun yağacağına, aşılamanın yap��lacağına) müjdeciler olarak göndermesi TANRI'nın delillerindendir. Şundan ki size rahmetinden tattırsın, gemiler TANRI'nın emriyle yüzsün ve siz TANRI'nın lütfundan (nasibinizi) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz.
47. Ant olsun ki TANRI senden önce nice peygamberleri kendi halklarına gönderdi. Onlara apaçık delillerle geldiler. Biz de günahkârlardan intikam aldık. İnananlara yardım etmek üzerimize hak olmuştur.
48. TANRI ki rüzgârları gönderip bulutları yürütür, onları istediği gibi gökte yayar ve parça parça eder. Sonra da bulutların arasından yağmurun çıktığını görürsün. Kullarından istediğine yağmuru verdiğinde, onlar hemen sevinirler.
49. Oysa onlar daha önceden üzerlerine yağmur indirilmesinden iyice ümitlerini kesmişlerdi.
54. TANRI sizi oldukça güçsüz (bir madde)den yarattı. Güçsüzlükten sonra kuvvetli kıldı. Sonra o kuvvetin ardından da zayıflık ve ihtiyarlık verdi. TANRI istediğini yaratır. TANRI, mutlak "ilim ve kudret" sahibidir.
55. Kıyamet koptuğu gün suçlular bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar böylece aldatılıp saptırılıyorlardı.
56. Kendilerine ilim ve inanç verilenler ise şöyle derler: “Ant olsun ki siz, TANRI'nın yazısında yazılan o yeniden dirilme gününe kadar orada kaldınız. İşte yeniden dirilip kalkma günü bugündür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
57. Artık o gün, zulmetmiş olanlara mazeret beyan etmeleri bir fayda vermez, kendilerinden TANRI'yı hoşnut edecek şeyleri yapmaları da istenmez.
58. Ant olsun ki biz bu Kitapta insanlar için her türlü örneği getirdik. Şayet sen onlara bir âyet (mucize) getirsen, inanmayanlar: “Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.” derler.
59. İşte böylece TANRI, bilmeyenlerin kalpleri üzerine mühür basar.
60. Sabret! Şüphesiz ki TANRI'nın vaadi haktır. Yürekten inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesinler!
6. İnsanlar arasında öyleleri var ki, bir bilgisi olmadığı halde TANRI yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için boş lâfı satın alır. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır.
7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık varmış da işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.
8. Biat edip de güzel ahlaklı ameller işleyenlere Naîm Cennetleri vardır.
9. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, TANRI'nın gerçek vaadidir. TANRI mutlak saygı sahibidir, hükmünde giz sahibidir.
10. TANRI, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yere de sizi sarsmasın diye sağlam ve yüksek dağlar koydu ve orada her çeşit canlıları yaydı. Gökten su indirdik ve orada her güzel çiftten bitirdik.
11. İşte bunlar TANRI'nın yarattıklarıdır. Şimdi gösterin bana, TANRI'dan başkaları ne yaratmıştır? Hayır! Zâlimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
12. Ant olsun ki biz Lokman’a TANRI'ya şükretmesi için ilim ve sır verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki TANRI hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olandır.
13. Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Oğulcuğum! TANRI'ya ortak koşma, doğrusu ortak koşmak çok büyük bir zulümdür.”
14. Biz insana anne ve babasına (iyi davranmasını) tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlüğe düşerek (nice sıkıntılarla) taşımıştı. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.
15. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme! Onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber veririm.
16. “Oğulcuğum! Yapılan iyi veya kötü bir iş hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, TANRI onu mutlaka çıkarır. Şüphesiz ki TANRI her şeyden haberdardır.”
17. “Oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan! Çünkü bunlar azmedilmeye değer işlerdendir.”
18. “İnsanları küçümseyip yüz çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira TANRI kendini beğenip öğünen ve böbürlenen kimseleri aslâ sevmez.”
19. “Yeryüzünde mütevâzi ol. Söz söylerken yavaş sesle söyle! Şüphesiz ki seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.”
20. Görmediniz mi? Göklerde ve yerdeki her şeyi TANRI size boyun eğdirmiştir. Açık ve gizli her türlü nimetlerini bol bol vermiştir. İnsanlar içinde ne bilgisi, ne rehberi ne de aydınlatıcı bir kitabı yokken TANRI hakkında tartışan kimseler vardır.
27. Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha eklense, yine de TANRI'nın kelimeleri tükenmez. Şüphe yok ki TANRI saygı sahibidir, hükmünde giz sahibidir.
28. Sizin yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de ancak bir kişinin yaratılması ve yeniden diriltilmesi gibidir. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
34. Kıyamet saatini bilmek ancak TANRI'ya mahsustur. Yağmuru TANRI yağdırır. Rahimlerde olanı TANRI bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibidir, her şeyden haberdardır.
5. Gökten yere kadar her işi TANRI düzenler. Sonra işler, sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir günde yine TANRI'ya yükselir.
10. Dediler ki: “Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?” Doğrusu onlar Sahiplerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
11. De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Sahibinize döndürüleceksiniz.”
12. O günahkârları, Sahipleri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Sahibimiz! Gördük ve işittik. Bizi dünyaya geri gönder de, güzel ahlaklı bir amel işleyelim. Artık biz kesin olarak inandık!” derken bir görsen!
13. İsteseydik herkesi doğru yola iletirdik. Fakat: “Ant olsun ki Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla tamamen dolduracağım!” diye benden kesin söz çıkmıştır.
14. Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanızın cezasını tadın! Doğrusu biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınızdan dolayı tadın ebedî azabı!
15. Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, âyetlerimiz kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapanırlar, büyüklük taslamadan Sahiplerini şükür ile noksansız anarlar.
16. (Gece namazı kılmak için yanları yataklarından uzaklaşır). Korku ve ümit ile Sahiplerine duâ ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de hayra harcarlar.
17. Artık onlar için, yaptıklarına karşılık olarak gözler aydınlatıcı nimetlerden kendilerine neler hazırlandığını kimse bilemez.
18. İnanan kimse, kötü ahlaklı olan kimse gibi midir? Bunlar aslâ bir olamazlar!
19. Biat edip de güzel ahlaklı ameller yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık bir ağırlama olarak Me’vâ Cennetleri vardır.
20. Yoldan çıkanların barınacakları yer ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya döndürülürler. Onlara: “Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın!” denir.
21. Ant olsun ki biz onlara, en büyük azaptan öncede mutlaka yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.
22. Kendisine Sahibinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir? Muhakkak ki biz suçlulardan öç alacağız!
25. Şüphesiz ki Sahibin ayrılığa düştükleri şeyler hakkında hesap günü aralarında hüküm verecektir.
26. Kendilerinden önce nice nesilleri yok etmiş olmamız, onları doğru yola sevketmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşıyorlar. Hiç şüphesiz ki bunlarda âyetler (ibretler) vardır. Hâlâ işitmiyorlar mı?
27. Hiç görmediler mi ki; biz suyu kupkuru, çorak yerlere sevk ediyoruz da, onunla ekin çıkarıyoruz. Ondan hem hayvanları hem de kendileri yiyor. Hâlâ görmüyorlar mı?
28. “Eğer doğru sözlü iseniz bu fetih ne zaman?” derler.
29. De ki: “Fetih gününde küfür halkına inanmaları hiçbir fayda vermez, kendilerine mühlet de tanınmaz.”
30. Onlardan yüz çevir ve bekle! Zaten onlar da beklemektedirler.
1. Peygamber! TANRI'dan kork, inanmayanlara ve hainlere itaat etme! Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibi, hükmünde "ilim ve giz" sahibidir.
2. Sahibinden sana bildirilene uy! Şüphesiz ki TANRI bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
3. TANRI'ya güven. Vekil olarak TANRI yeter.
6. O Peygamber müminlere öz nefislerinden daha iyidir, canlarından da ileridir. Eşleri ise inananların anneleridir. Akraba olanlar, TANRI'nın kitabında (miras hususunda) birbirlerine diğer inananlardan ve sığınmışlardan daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız hariçtir. Bunlar Kitap’ta yazılıdır.
7. Hatırla o zamanı ki, biz peygamberlerden kesin söz almıştık. Resulüm! Senden de, Nuh’dan da, İbrahim’den de, Musa’dan da, Meryem oğlu İsa’dan da pek sağlam bir söz aldık.
8. TANRI sâdıklara sadâkatlerinden sormak için bunu yaptı. İnanmayanlar için de çok acıklı bir azap hazırladı.
16. Elçi'm! De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size aslâ fayda vermez. Aksi takdirde (eceliniz gelmediği için ölümden kaçmış gözükseniz) bile (dünyada yaşatılarak) istifade ettirileceğiniz zaman çok azdır.
17. Elçi'm! De ki: “Eğer TANRI size bir kötülük emretmişse, sizi TANRI'dan koruyacak, veya size rahmet etmeyi istemişse (ona engel olacak) kim vardır? Onlar TANRI'dan başka ne bir dost ne de bir yardım eden bulabilirler!
18. Doğrusu TANRI içinizden sizi alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin!” diyenleri kesinlikle bilir. Onlardan pek azı (o da gösteriş olarak) savaşa gelir. (Çoğunluğu ise savaşa gelmezler).
19. Size karşı oldukça kıskanç ve cimridirler. Korku geldiği zaman, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de, iyiliğinizi çekemeyerek sivri dilleri ile sizi incitirler. Onlar inanmış değillerdir. Bunun için de TANRI onların yaptıklarını boşa çıkartmıştır. Bu, TANRI'ya göre pek kolaydır.
21. Ant olsun ki TANRI'nın Elçisi sizin için, TANRI'ys ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve TANRI'yı çok anan kimseler için güzel bir nümunedir.
23. İnananlar içinde öyle erler vardır ki, TANRI'ya vermiş oldukları ant'a sadakat gösterirler, onlardan kimi bu uğurda canını fedâ etti, kimi de bu dâveti beklemektedir. Ant'larını hiç değiştirmemişlerdir.
24. Ki TANRI sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, hainlere de isterse azap etsin veya tevbelerini kabul buyursun. Şüphesiz ki TANRI mutlak "adalet ve merhamet" sahibidir.
28. Ey Peygamber! Hanımlarına söyle: “Eğer dünya hayatını ve onun aşırı yaşantısını istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de sizi güzellikle salıvereyim.”
29. Eğer TANRI'yı, Peygamber’ini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki TANRI içinizden güzel davranan hanımlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
30. Peygamber hanımları! Sizden her kim açık bir hayâsızlıkla gelecek olursa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, TANRI'ya göre kolaydır.
31. Sizden her kim de TANRI'ya ve Elçi'sine itaat edip güzel ahlaklı amel işlerse, onun bağışını de iki kat veririz. Ona bol bir rızık da hazırlamışızdır.
32. Peygamber hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer güzel ahlaklı olmak istiyorsanız, işveli konuşmayın. Kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit eder. Çok yakınlarınızla diyaloğunuz dışında daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.
35. İnanan, itaat eden, sadık, sabırlı, sadaka veren, ibadet eden, namuslarını koruyan, TANRI'yı anan kimseler; İşte TANRI bunlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
36. TANRI ve Elçisi bir işe hüküm verdiği zaman, inananlar için, artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. TANRI'ya ve Elçisine başkaldırıp isyan eden kimse hiç süphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur.
38. TANRI'nın kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber’e bir güçlük (herhangi bir vebâl) yoktur. Ondan önce gelip geçen (Peygamberler) arasında da TANRI'nın âdeti böyle idi. TANRI'nın emri mutlaka yerine gelecek yazılmış bir kaderdir.
39. Onlar ki TANRI'nın ayetlerini tebliğ ederler, TANRI'dan korkarlar, TANRI'dan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak TANRI yeter.
40. Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o TANRI'nın Elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur. TANRI mutlak bilgi sahibidir.
41. İnananlar! TANRI'yı sabah akşam vasıfları ile bolca anın.
43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet eden TANRI'dır. Melekleri de size duâ ederler. TANRI, inananlara karşı çok merhametlidir.
44. TANRI 'ya kavuşacakları gün onlara yapılacak iltifat “Selâm” dır. Onlara çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.
45. Peygamber! Sen, TANRI tarafından; bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderildin.
46. TANRI'nın izniyle TANRI'ya çağıran ve nur saçan bir kandil olarak.
47. Elçi'm! İnananlara TANRI tarafından büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
48. İnanmayanlara ve hainlere itaat etme, onların eziyetlerine aldırma. TANRI'ya güven! Vekil olarak TANRI yeter!
49. İnanan erkekler! İnanan kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir nafaka yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
     Peygamber! Sapıklıklar dışında üzerine bir günah yoktur. Sen yalnızca ibadetlerinden sorumlusun.
56. TANRI, Peygamberine rahmet eder. Melekleriyse, Peygamber için rahmet dilerler. İnananlar! Siz de Peygambere rahmet dileyin ve selâm iletin. ( Peygamber TANRI'nın kulu ve Elçisidir ) Gönülden teslim olun.
57. TANRI'yı ve Peygamber’ini incitenlere, TANRI dünyada da âhirette de lânet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
58. İnananlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
63. Elçi'm! İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi TANRI katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.”
64. Şüphesiz ki TANRI inanmayanlara lânet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65. Orada ebedî kalacaklardır, hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
66. Yüzleri ateşte çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke TANRI'ya itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik!” derler.
69. İnananlar! Musa’yı incitenler gibi olmayın. TANRI onu, söylediklerinden temize çıkardı. O, TANRI katında değerli bir kimse idi.
70. İnananlar! TANRI'dan korkun ve doğru söz söyleyin.
71. Ki, TANRI işlerinizi düzeltsin ve günahlarınıza af bağışlasın. Kim TANRI'ya ve Peygamber’ine itaat ederse o gerçekten büyük kurtuluşa ermiştir.
72. Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Onu insan yüklendi.
73. TANRI bu emaneti insana vermek suretiyle inanmayanlar ve hainlere azap edecek, inananların da tevbesini kabul buyuracaktır. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
1. Şükür, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan TANRI'ya mahsustur. Ahirette de şükür TANRI'ya mahsustur. TANRI ilmin gerçek sahibidir, her şeyden haberdardır.
2. TANRI, yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
3. İnanmayanlar: "Kıyamet saati bize gelmez." dediler. De ki: "Hayır! Gaybı bilen Sahibime ant olsun ki, o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile TANRI'dan gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de daha büyüğü de, şüphesiz ki apaçık bir kitapta (kader)dır."
4. Bu, biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenleri mükâfatlandırması içindir. Onlar için bir bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.
5. Âyetlerimizi iptal etmek için yarışırcasına koşanlara da, azabın en kötüsünden acıklı bir azap vardır.
6. Kendilerine ilim verilenler, Sahibinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilirler. Onun, mutlak galip ve övgüye lâyık olan TANRI'nın yoluna ilettiğini görürler.
7. İnanmayanlar dediler ki: "Size, çürüyüp paramparça olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi?"
8. "Acaba o, TANRI'ya karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve uzak bir sapıklık içindedirler.
9. Onlar gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında bulunanı görmüyorlar mı? Dilersek onları yere batırırız veya üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz ki bunda TANRI'ya yönelen her kul için bir âyet (ibret) vardır.
12. Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan rüzgârı boyun eğdirdik. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Sahibinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan her kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
13. Süleyman için, o ne dilerse yaparlardı. Kalelerden... Heykellerden... Havuzlar kadar geniş leğenlerden, sabit kazanlardan... "Ey Davut hânedanı! Şükredin! Kullarımdan şükreden azdır."
14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak asasını yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. Süleyman yıkılıp yere kapanınca cinler anladılar ki, eğer onlar gaybı bilselerdi, öyle hor görülmüş azap içinde kalıp durmazlardı.
     Sebe halkı yüz çevirdi. Bizde bunun üzerine onlara Arim selini gönderdik. Onların o iki bahçesini; buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz sedir ağacı olan iki bahçeye çevirdik.
     Sultan geldi ve Süleyman'a biat etti.
22. De ki: "TANRI'dan başka taptıklarınızı çağırın. Onlar göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değildirler. Onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı yoktur. TANRI'nın onlardan bir yardımcısı da yoktur."
23. TANRI'nın katında, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. Nihayet kalplerindeki korku giderilince: "Sahibiniz ne buyurdu?" derler. Onlar da "Hak olanı buyurdu!" derler. TANRI mutlak kudret sahibidir.
24. De ki: "Size göklerden ve yerden rızık veren kimdir?" De ki: "TANRI'dır! O halde doğru yol üzerinde veya apaçık sapıklıkta olan ya biziz ya da sizsiniz."
25. De ki: "Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz."
26. De ki: "Sahibimiz hepimizi bir araya toplar, sonra aramızda hak ile hükmeder. TANRI hükmünde adalet sahibi, mutlak bilgi sahibidir.
27. De ki: "TANRI'ya ortak kattıklarınızı gösterin bana." Hâşâ! TANRI Yeganedir. Saygı sahibi ve hükmünde giz sahibidir.
28. Elçi! TANRI seni ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak göndermiştir. Ne var ki insanların çoğu bilmezler.
29. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler.
30. De ki: "Size vaad olunan bir gün vardır ki, siz ondan ne bir saat geri kalırsınız, ne de ileri geçebilirsiniz."
31. İnanmayanlar dediler ki: "Biz bu Kitab'a da, ondan öncekilere de aslâ inanmayız." Sen o zâlimleri Sahiplerinin huzurunda durduruldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! İçlerinde zayıf sayılanlar (tâbi olanlar, peşlerine takıldıkları o) büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık." derler.
32. Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara (kendilerine tâbi olanlara): "Size hak geldi de, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, kendiniz suçlu idiniz." derler.
33. Zayıf sayılanlar (tâbi olanlar) da (peşlerinden gittikleri) o büyüklük taslayanlara: "Hayır, gece gündüz bizi aldatıyordunuz. Bize TANRI'yı inkâr etmemizi, TANRI'ya ortaklar koşmamızı emrediyordunuz." derler. Bunlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar, ettiklerine içleri yanar. Biz o inanmayanların boyunlarına demir boyunduruklar takarız. Onlar ancak yapmış olduklarının cezasını çekerler.
34. TANRI hangi memlekete bir uyarıcı göndermişse, oranın varlıklı ve şımarık kişileri mutlaka: "Biz size gönderilmiş olan şeyleri inkâr ediyoruz." demişlerdir.
35. "Biz malca ve evlatça da çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz." derlerdi.
36. De ki: "Şüphesiz ki Sahibim rızkı istediğine genişletir, istediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler."
37. Ne mallarınız ne de evlâtlarınız huzurumuzda size bir yakınlık sağlayamaz. Ancak biat edip de güzel ahlaklı amel yapanlar başka. Onların yaptıklarına karşılık kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet odalarında huzur ve güven içindedirler.
38. Âyetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlar yok mu? Onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.
39. De ki: "Sahibim kullarından istediğinin rızkını genişletir, istediğinin darlaştırır. Gönülden harcadığınız herhangi bir şeyin yerine daha iyisini verir. Çünkü TANRI, mutlak geçimlik sahibidir."
40. O gün TANRI onların hepsini mahşere toplar. Sonra meleklere: "Bunlar size mi tapıyorlardı?" diye sorar.
41. Melekler: "TANRI'mızı uzak tutarız, bizim dostumuz onlar değil TANRI'mızdır. Onlar aslında cinlere tapıyorlardı ve çoğu onlara inanmıştı." derler.
42. Bugün birinizin diğerine bir fayda veya zarar vermeye gücü yetmez. Biz zâlimlere: "Yalanlayıp geldiğiniz ateş azabını tadın!" deriz.
43. Âyetlerimiz onlara açık açık okunduğu zaman: "Bu adam sizi atalarınızın taptıklarından alıkoymaktan başka bir şey istemiyor." derlerdi. "Bu (Kitap), uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." derlerdi. Hak kendilerine geldiğinde hakkı inkâr edenler: "Bu apaçık bir sihirdir, başka bir şey değildir." dediler.
44. Halbuki TANRI onlara ders alacakları kitapları vermemiş ve senden önce onlara uyarıcı bir Peygamber de göndermemişti.
47. Elçi'm! Onlara de ki: "Ben sizden bir ücret istersem eğer, o ücret sizin olsun. Benim ücretim ancak TANRI'ya âittir. TANRI her şeye şâhittir."
49. De ki: "Hak gelmiştir. Artık bâtıl ne yeniden bir şey başlatabilir, ne de yeniden geri getirebilir."
50. De ki: "Eğer ben saparsam kendi aleyhime sapmış olurum. Şayet doğru yola erdiysem, bu da bana Sahibimin bildirmesinden ötürüdür. Şüphesiz ki TANRI hakka iletendir."
51. Can baş kaygısına düştükleri zaman bir görmelisin! Artık kaçacak yerleri de yoktur. Yakın bir yerden yakalanmışlardır.
52. "Ona inandık!" demektedirler. Ama uzak yerden el sunmak (dünyaya yeniden döndürülmek) nasıl mümkün olur?
53. Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
54. Daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasına perde çekilir. Çünkü onlar şüphe ve endişe içinde idiler.
 1. Şükür gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı olmak üzere elçiler yapan TANRI'ya mahsustur. Yaratmada istediği kadar fazlalaştırır. Şüphesiz ki TANRI her şeye gücü yetendir.
2. TANRI'nın insanlar için açacağı herhangi bir rahmeti tutacak yoktur. TANRI'nın tuttuğunu TANRI'dan sonra salıverecek de yoktur. TANRI mutlak saygı sahibidir, mutlak "giz ve ilim" sahibidir.
3. Ey insanlar! TANRI'nın üzerinizdeki bunca nimetini hatırlayın; TANRI'dan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mıdır? TANRI Yeganedir. O halde nasıl oluyor da aldatılıp döndürülüyorsunuz?
5. Ey insanlar! Şüphe yok ki, TANRI'nın hesap günü hakkındaki vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. O çok aldatıcı şeytan da TANRI'nın affına güvendirerek sizi aldatmasın.
6. Şeytan şüphesiz ki sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın alevli Cehennem halkından olmaya çağırır.
7. O inanmayanlara, evet onlara çok şiddetli bir azap vardır. Biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenlere de mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
8. Kötülükleri kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Şüphesiz ki TANRI istediğini saptırır, istediğini de hakka erdirir. O halde nefsin onlar hakkında bir takım üzüntülere dalarak yıpranmasın. Çünkü TANRI onların yaptıklarını çok iyi bilendir.
9. Rüzgârları gönderip de bulutları sürükleyen TANRI'dır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp onunla toprağı ölümünden sonra diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.
10. Kim büyüklük ve şeref istiyorsa, bilsin ki büyüklük ve şeref bütünüyle TANRI katındandır. Güzel söz TANRI'ya yükselir, onu da güzel ahlaklı amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve onların kurdukları tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.
11. TANRI sizi topraktan, sonra meni'den yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı. TANRI'nın bilgisi olmadan hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz. Ömrü uzayanın ömrünün uzaması, ömrü kısalanın ömrünün kısalması kitapta (kader) yazılmıştır. Şüphesiz ki bu da TANRI'ya göre çok kolaydır.
12. İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır. Susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz. Takmakta olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız. TANRI'nın lütfundan nasibinizi arayıp şükretmeniz için gemilerin denizi yarıp gittiğini görürsün.
15. Ey insanlar! Siz TANRI'ya muhtaçsınız. TANRI ise her şeyin sahibidir. Şükür TANRI'ya aittir.
18. Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez. Günah yükü ağır olan bir kimse onu taşımak üzere (birini) çağırsa, yakını dahi olsa, onun yükünden bir şey yükletilmez. Sen ancak görmediği halde Sahibinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenirse, o ancak kendi menfaati için temizlenmiş olur. Dönüş TANRI'yadır.
28. Kulları içinde TANRI'dan en çok korkanlar âlimlerdir. Şüphesiz ki TANRI mutlak saygı sahibidir, mutlak bağışlayandır.
29. TANRI'nın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık bağış yapanlar aslâ tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.
30. Çünkü TANRI, onların mükâfatını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz ki TANRI; mutlak bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.
31. Elçi'm! Kitap'tan sana bildirdiğimiz, kendinden öncekileri tasdik edici olarak gelen gerçektir. Şüphesiz ki TANRI kullarından haberdardır.
32. Sonra biz o Kitab'ı kullarımızdan beğenip seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimi nefsine zulmedendir. Kimi orta yoldadır. Onlardan bir kısmı da TANRI'nın izniyle hayır yarışlarında öncü olanlardır. İşte bu, büyük bir üstünlük ve iyiliğin tâ kendisidir.
33. Adn Cennetleri... Oraya girerler... Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Elbiseleri de ipektendir.
34. Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren TANRI'ya şükürler olsun. Sahibimiz mutlak bağışlayandır, mutlak lütuf sahibidir.
35. Bizi lütfuyla ebedî kalınacak Cennete TANRI yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez.
36. İnkâr edenlere Cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler, kendilerinden Cehennem azabı da hafifletilmez. Biz her nankörü işte böyle cezalandırırız.
37. Onlar orada: "Sahibimiz! Bizi çıkar da, yaptıklarımızdan farklı olarak güzel ahlaklı amel işleyelim!" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmişti. Fakat inanmadınız. Artık azabı tadınız! Zâlimlerin yardımcısı yoktur."
38. Şüphesiz ki TANRI göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz ki TANRI göğüslerin özünü bilendir.
39. Sizi yeryüzünde halifeler yapan TANRI'dır. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. İnanmayanların küfürleri Sahipleri katında ancak onlara gazabı artırır. İnanmayanların küfürleri onlara hüsrandan başka bir şeyi artırmaz.
41. Şüphesiz ki TANRI gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. Andolsun ki eğer nizamları bir bozulacak olursa, onları kendinden başka kim tutabilir? Gerçekten TANRI mutlak letafet sahibidir, mutlak bağışlayandır.
1. Sinan.
2. Sır dolu Kitap hakkı için ey Elçi'm!
3. Muhakkak ki sen gönderilmiş Peygamberlerdensin.
4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5. Üstün ve merhamet sahibi TANRI'nın indirdiği (Hak yolu üzerindesin).
6. Ataları uyarılmadığı için olacakları ummayan bir halkı uyarman içindir.
7. Andolsun ki onların çoğunun üzerine söz hak olmuştur. Artık onlar biat etmezler.
8. Gerçekten biz onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır.
9. Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler.
10. Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar biat etmezler.
11. Sen ancak Hakka uyan ve görmediği halde mutlak rahmet sahibinden korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini bir bağışlanma ve güzel bir mükâfat ile müjdele!
12. Hiç şüphesiz ki ölüleri ancak ve ancak biz diriltiriz. İşlediklerini ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta (kader) saymışızdır.
13. Onlara o memleket halkını (Antakyalıları) misal getir. Hani oraya elçiler gelmişlerdi.
14. O zaman, TANRI kendilerine iki elçi göndermişti de, onları yalanlamışlardı. Sonra bir üçüncü ile onları takviye edip desteklemişti. "Gerçekten biz size gönderildik." demişlerdi.
15. Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. TANRI herhangi bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!"
16. Elçiler de: "Sahibimiz biliyor ki gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
17. "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
18. Onlar dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azap dokunur."
19. Elçiler şöyle cevap verdi: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa, bu uğursuzluk mudur? Hayır! Siz aşırı giden bir topluluksunuz."
20. Şehrin en uzak semtinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: "Halkım! Gönderilmiş bulunan bu elçilere uyunuz."
21. "Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyunuz, onlar doğru yoldadırlar."
22. "Ben, beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de TANRI'ya döndürüleceksiniz."
23. "Ben, TANRI'dan başkasına tapar mıyım hiç? Eğer Rahmet sahibi olan TANRI bana bir zarar vermek isterse, o putların şefaatı bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."
24. "O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25. "Şüphesiz ki ben sizin de Sahibiniz olan TANRI'ya inandım. O halde beni dinleyin."
26. Ona: "Cennete gir!" denildi. O da: "Keşke halkım bilseydi!" dedi.
27. "Sahibimin bana af bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını."
28. Biz ondan sonra halkının üzerine, onları helâk etmek için herhangi bir ordu indirmedik ve zaten indirecek de değildik.
29. Sadece bir çığlık oldu, o anda hemen sönüverdiler.
30. Ne yazık şu kullara! Kendilerine hangi Peygamber gelse, onu hemen alaya alırlardı.
31. Görmüyorlar mı ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık kendilerine dönemezler.
32. Onların hepsi elbette huzurumuza getirileceklerdir.
33. Ölü toprak da onlar için bir âyet (delil)dir. Biz onu (yağmurla) dirilttik de ondan pek çok taneler çıkardık, işte onlar bunlardan yerler.
34. Biz yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık, içinden pınarlar fışkırttık.
35. Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
36. Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan TANRI mutlak kudret sahibidir!
37. Gece onlar için bir delildir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de, onlar birden karanlıkta kalıverirler.
38. Güneş de kendine mahsus yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. İşte bu mutlak saygı sahibi ve mutlak bilgi sahibi TANRI'nın takdiridir.
39. Ay için de konak yerleri tayin etmişizdir. Nihayet o hilâl olur da geri döner.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her birisi bir yörüngede yüzerler.
41. Onların soylarını dopdolu bir gemide taşımış olmamız da onlar için büyük bir âyet (ibret)dir.
42. Kendileri için bunun gibi daha nice binecek şeyler yarattık.
43. İstersek onları suda boğarız. Ne kendilerine bir yardımcı bulunur, ne de kurtarılırlar.
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ile ve bir süreye kadar geçinmeleri müstesnâ.
45. Onlara: "Yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işler hakkında TANRI'dan korkun, umulur ki size merhamet olunur!" denildiği zaman (yüz çevirirler).
46. Onlara Sahiplerinin âyetlerinden bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47. Onlara: "TANRI'nın size rızık olarak verdiklerinden hayra harcayın!" denildiğinde, inanmayanlar inananlara: "TANRI'nın, isteseydi doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz." derler.
48. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler.
49. Onların beklediği bir sestir. Birbirleriyle çekişip dururken ansızın onları yakalayıverir.
50. İşte o anda onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler, ne de âilelerinin yanına dönebilirler.
51. Sur'a üflenince, kabirlerinden kalkıp Sahiplerine doğru akın ederler.
52. Derler ki: "Eyvah bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Rahmet sahibi olan TANRI'nın vâdettiği işte budur. Demek Peygamberler doğru söylemiş!"
53. Sadece bir çığlık olur, sonra hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler.
54. O gün hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ve ancak yaptığınızın karşılığını görürsünüz.
55. O gün Cennettekiler bir zevk ve eğlence ile meşguldürler.
56. Onlar ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
57. Orada onlar için her çeşit meyveler vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
58. Mutlak merhamet sahibi olan TANRI'dan onlara söz olarak selâm gelir.
59. Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
60. Ey Âdemin soyu! Ben size: "Şeytanla dostluk etmeyin, o sizin apaçık bir düşmanınızdır." diye emretmedim mi?
61. "Ve bana kulluk edin, bu dosdoğru bir yoldur!" diye.
62. Ant olsun ki o sizden birçok nesilleri kandırıp saptırmıştır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
63. İşte bu size vaad edilen Cehennemdir.
64. İnkârınızdan dolayı bugün girin oraya!
65. O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şâhitlik eder.
66. Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yol bulmaya çalışırlardı. Fakat nasıl görebilirlerdi ki?
67. Dileseydik oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik. Ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yetmezdi.
69. Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi de. Bu ancak bir ilimdir ve apaçık bir Kitap'tır.
70. Şundan ki diri olan kimseyi uyarasın ve verilen söz de inanmayanların aleyhine gerçekleşsin.
71. Onlar görmediler mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere kendilerine nice hayvanlar yarattık. Onlar da bunlara sahip olmaktadırlar.
72. O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Kimine binerler, kiminin de etinden yerler.
73. O hayvanlarda kendileri için daha nice faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74. Onlar kendilerine yardım edilir ümidiyle TANRI'dan başkasına tapındılar.
75. Oysa onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri o putlar için yardıma hazır askerlerdir.
76. Sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ki biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliriz.
77. İnsan, bizim kendisini meni'den yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.
78. Kendi yaratılışını unutur da: "Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" diyerek bize misal vermeye kalkışır.
79. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. TANRI her türlü yaratmayı hakkıyla bilir."
80. TANRI ki, sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkardı. Siz de ondan ateş yakıyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratanın, kendileri gibisini yaratmaya gücü yetmez mi? Elbette gücü yeter. Çünkü TANRI her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82. Bir şeyi istediği zaman, TANRI'nın emri sadece "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
83. Her şeyin tasarrufu emrinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz TANRI, noksan sıfatlardan uzaktır.
 1. Andolsun saf saf dizilenlere!
2. Önlerindekini sürdükçe sürenlere!
3. Kitab'ı okuyanlara!
4. Şüphe yok ki TANRI Yeganedir.
5. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların da Sahibidir, doğuların da Sahibidir.
6. Biz yakın göğü , yıldızlarla süsledik.
7. Ve onu azgın her şeytandan koruduk.
8. Onlar, olup bitenleri aslâ dinleyemezler. (Dinlemeye kalkışsalar) her yönden sürülüp atılırlar.
9. Kovularak onlara sürekli bir azap vardır.
10. Hele bir söz kapan olursa delici bir alev onun peşine düşüverir.
11. Şimdi sor onlara! Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa bizim (diğer) yaratmış olduklarımızı yaratmak mı? Biz insanı özlü ve yapışkan bir çamurdan yarattık.
12. Hayır! Sen onlara şaşıyorsun. Onlar ise alay ediyorlar.
13. Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almazlar.
20. "Eyvah bize! İşte bu hesap günüdür!" derler.
21. Bu, işte sizin yalanladığınız ayırt etme günüdür.
22. Zâlimleri ve onların eşlerini toplayın, onların taptıklarını da.
23. TANRI'dan başka. Ve onları cehennem yoluna götürün.
24. Durdurun onları! Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
25. Onlara: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" denilir.
26. Hayır! Onlar o gün teslim olmuşlardır.
27. Onlar birbirlerini suçlayıp çekişirler.
28. "Siz bize sağdan gelir, iyi niyetli görünürdünüz!" derler.
29. Dediler ki: "Hayır! Zaten siz inanan kimseler değildiniz."
30. "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz kendiniz azgın bir topluluk idiniz."
31. "Artık Sahibimizin sözü bize hak oldu. Azabımızı muhakkak tadacağız."
32. "Evet biz sizi kışkırttık. Çünkü kendimiz azgındık."
33. O halde o gün hepsi azapta müşterektirler.
34. Biz suçluları böyle yaparız.
35. Onlara: "TANRI Yeganedir." denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
36. "Cinlenmiş bir şâirin hatırı için biz inandıklarımızı terk mi edeceğiz?" derlerdi.
37. Hayır! Doğrusu o, gerçeği getirmiş ve Peygamberleri de doğrulamıştı.
38. Şüphesiz ki siz o pek acıklı azabı tadacaksınız.
39. Ve ancak kendi yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
40. Ancak TANRI'nın temiz kulları (bu azaptan) istisnâ edilecek.
41. Onlar için bilinen bir rızık vardır.
42. Türlü meyveler kendilerine ikram edilmektedir.
43. Naim Cennetlerinde.
44. Tahtlar üzerinde karşılıklı oturmaktadırlar.
45. Kendilerine kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
46. O berraktır ve içenlere lezzet verir.
47. O içkide ne sersemletme vardır, ne de onunla sarhoş olurlar.
48. Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş, iri gözlü huriler vardır.
49. Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.
50. Birbirlerine dönüp sorarlar.
51. İçlerinden bir sözcü der ki: "Benim bir arkadaşım vardı."
52. Derdi ki: "Gerçekten sen de tasdik edip inananlardan mısın?"
53. "Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi sorguya çekileceğiz?"
54. (Sonra yanındakilere): "Acaba arkadaşımın nerede olduğunu biliyor musunuz?" dedi.
55. Baktı ve onu Cehennemin ortasında gördü.
56. Dedi ki: "Ant olsun ki sen az daha beni de helâk edecektin!"
57. "Eğer Sahibimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum."
58. "Biz ölmeyecek miymişiz?"
59. "İlk ölümümüz hariç. Ve azap görmeyecek miymişiz?"
60. İşte bu en büyük kurtuluşun tâ kendisidir.
61. Çalışanlar böyle ebedi bir saâdet için çalışsınlar.
62. Böyle bir nimete konmak mı daha hayırlıdır, yoksa zakkum ağacı mı?
63. Biz o ağacı zâlimler için bir fitne kıldık.
64. Şüphesiz ki o, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
65. Meyveleri şeytanların başları gibidir.
66. Cehennemlikler ondan yerler ve karınlarını onunla doyururlar.
67. Sonra bunun üzerine onlar için kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.
68. Sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
69. Doğrusu onlar atalarını sapıklıkta buldular.
70. Kendileri de onların izlerinde koşturup gidiyorlar.
71. Andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.
72.  Onlara, uyarıcılar gelmişti.
73. Bak! O uyarılanların sonu nasıl oldu?
74. Ancak TANRI'nın arıtılmış kulları müstesnâdır.
75. Ant olsun ki Nuh TANRI'ya duâ etmişti de duâsına ne güzel icabet etmiştik.
76. Onu ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77. Yalnız onun soyunu kalıcılar kıldık.
78. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık.
79. Âlemler içinde Nuh'a selâm olsun!
80. İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
81. Doğrusu o TANRI'nın inanmış kullarındandı.
82. Sonra diğerlerini suda boğduk.
83. Şüphesiz ki İbrahim de onun yolunda olanlardan idi.
84. Zira o Sahibine temiz bir kalp ile geldi.
85. Babasına ve halkına dedi ki: "Siz nelere tapıyorsunuz?"
86. "TANRI'dan başka bir takım uydurma şeylere mi?"
87. "Âlemlerin Sahibi hakkında zannınız nedir?"
88. Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
89. "Ben hastayım." dedi.
90. Ona arkalarını dönüp gittiler.
91. Gizlice putlarının yanına vardı. "Sundukları yemekleri yemiyor musunuz?" dedi.
92. "Neden konuşmuyorsunuz?"
93. Bunun üzerine üzerlerine yürüyüp sağ eliyle kuvvetle vurdu.
94. Putperestler koşarak ona geldiler.
95. Dedi ki: "Kendi elinizle yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
96. "Oysa sizi de yonttuklarınızı da TANRI yarattı."
97. Dediler ki: "Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın!"
98. Ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz de onları alçak düşürdük.
99. Dedi ki: "Ben Sahibime gideceğim, Sahibim beni doğru yola iletecek."
100. "Sahibim! Bana güzel ahlaklı olacak bir evlât ver."
101. Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
102. Çocuk kendisi ile beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: "Oğlum! Rüyâda ben seni boğazladığımı görüyorum. Bir (düşün) bak, ne dersin?" dedi. O da: "Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! TANRI'nın izniyle beni sabredenlerden bulacaksın." dedi.
103. Her ikisi de TANRI'nın emrine razı oldular. Babası oğlunu alnı üzerine yatırdı.
104. Biz ona: "Yâ İbrahim!" diye seslendik.
105. "Rüyana sadakat gösterdin, işte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız."
106. Bu gerçekten apaçık bir imtihandı.
107. Biz oğluna bedel olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.
108. Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
109. Bizden selâm olsun İbrahim'e!
110. İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
111. Doğrusu o TANRI'nın inanmış kullarındandı.
112. Biz ona güzel ahlaklılardan bir Peygamber olacak İshak'ı müjdeledik.
113. İbrahim'e de İshak'a da bereketler verdik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendisine açıktan açığa zulmedenler de olacak.
114. Ant olsun ki Musa ve Harun'a da lütuflarda bulunduk.
115. Hem onları hem topluluklarını o büyük sıkıntıdan kurtardık.
116. Kendilerine yardım ettik de üstün gelmişlerdi.
117. Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir kitap vermiştik.
118. Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.
119. Ve sonra gelenler arasında onlara iyi bir nam bıraktık.
120. Musa ve Harun'a bizden selâm olsun!
121. Doğrusu biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
122. İkisi de şüphesiz TANRI'nın inanmış kullarındandı.
123. İlyas da şüphe yok ki gönderilmiş Peygamberlerdendi.
124. Hani halkına: "TANRI'ya karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" demişti.
125. "Ba'l putuna tapıp yaratanınızı bırakıyor musunuz?"
126. "TANRI sizin de Sahibiniz, önce geçen atalarınızın da Sahibidir."
127. İlyas'ı yalanladılar, onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.
128. TANRI'nın arıtılmış kulları hariç.
129. Biz sonra gelenler içinde ona bir ün bıraktık.
130. İlyas'a selâm olsun!
131. Doğrusu biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
132. Doğrusu o TANRI'nın inanmış kullarındandı.
133. Lut da şüphe yok ki gönderilmiş Peygamberlerdendi.
134. Biz de onu ve âilesini kurtardık.
135. Yalnız bir koca karı geridekiler (helâke uğrayanlar) arasında kaldı.
136. Sonra diğerlerini hep helâk ettik.
137. Siz onların yerlerinden (yurtlarından) sabahları geçip gidiyorsunuz.
138. Akşamları da. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
139. Şüphesiz ki Yunus da gönderilen Peygamberlerdendi.
140. Hani o bir vakit dolu bir gemiye kaçmıştı.
141. Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çekmişti ve kaybedenlerden olmuştu.
142. Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.
143. Eğer TANRI'yı ananlardan olmasaydı,
144. Yeniden diriltileceği güne kadar balığın karnında kalacaktı.
145. Onu çıplak bir sahile attık, o hasta idi.
146. Onun için geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
147. TANRI onu yüzbin veya daha fazla bir topluluğa Peygamber olarak gönderdi.
148. Nihayet ona inandılar, biz de onları bir süreye kadar yararlandırıp geçindirdik.
158. Bir de TANRI ile cinler arasında bir nesep bağı uydurdular. Ant olsun ki cinler de bilirler ki, onlar götürüleceklerdir.
159. TANRI onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.
160. Ancak TANRI'nın arıtılmış kulları müstesnâdır.
161. Şüphesiz ki siz de taptıklarınız da,
162. TANRI'ya karşı kimseyi kandırıp saptıramazsınız.
163. Cehenneme girecek kimse hariç.
164. "Bizden her birimiz için belirli bir makam vardır."
165. "O saf saf dizilenler biziz biz!"
166. "O TANRI'yı bolca ananlar biziz biz!"
167. Onlar diyorlardı ki:
168. "Evvelkilere verildiği gibi bize de kitap verilseydi."
169. "Elbette TANRI'nın arıtılmış kullarından olurduk."
170. Böyle iken onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir.
171. Gönderilen Peygamberler hakkında şu sözümüz geçmişti:
172. Mutlaka kendilerine yardım edilecektir.
173. Şüphesiz ki bizim ordumuz galip gelecektir.
174. Bir süreye kadar sen onlardan yüz çevir.
175. Onlara (inecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
176. Yoksa azabımızı acele mi istiyorlar?
177. Fakat o, yurtlarına indiğinde, o uyarılanların sabahı ne kötü olur!
178. Bir süreye kadar sen onlardan yüz çevir.
179. (İnecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
180. Mutlak "kudret ve şeref" sahibi olan TANRI onların yakıştırdıkları vasıflardan uzaktır.
181. Ve Peygamberlere selâm olsun!
182. Ve şükürler olsun Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya.
 1. İlim sahibi Kitaba ant olsun ki!
2. İnanmayanlar bilâkis bir gurur ve ayrılık içindedirler.
3. Onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Feryat ettiler ve fakat artık kurtulma zamanı değildi.
4. Aralarından bir uyarıcının gelmesine hayret ettiler ve o inanmayanlar şöyle dediler: "Bu pek yalancı bir sihirbazdır."
5. "İnandıklarımızı yok saydı? Doğrusu bu cidden tuhaf bir şeydir!"
6. Onların ileri gelenleri: "Haydi yürüyün! İnandıklarınıza bağlılıkta direnin! Şüphesiz ki bu sizden istenen bir şeydir!" diyerek kalkıp gittiler.
7. "Biz son din olan (Hıristiyanlıkta) bile böyle bir şey işitmedik. Bu ancak bir uydurmadır."
18. Biz dağları Davutun emrine vermiştik. Sabah akşam onunla beraber TANRI'yı anarlardı.
19. Kuşları da toplu halde ona boyun eğdirdik. Her biri ona yönelmekteydi.
20. Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona ilim ve güzel konuşma, anlatma üstünlüğü vermiştik.
21. Sana o dâvâcıların haberi geldi mi? Hani onlar mâbedin duvarına tırmanıp çıkmışlardı.
22. Davut'un yanına girmişlerdi de o onlardan ürkmüştü. "Korkma! Biz birbirine hasım iki dâvâcıyız. Birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Aramızda adaletle hükmet! Hak olan sınırı aşma, bize doğru yolu göster!"
23. "Bu benim kardeşimdir. Onun 99 dişi koyunu var, benim ise bir dişi koyunum var. Böyleyken: ‘Onu da bana ver!' dedi ve beni tartışmada yendi."
24. Davut: "Ant olsun ki senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Ancak inanıpta güzel ahlaklı amellerde bulunanlar müstesnâdır. Onlar da ne kadar azdır!" dedi.
26. "Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet! İstek ve arzularına uyma! Yoksa seni TANRI yolundan saptırır. Şüphesiz ki TANRI yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."
27. Biz göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boş yere yaratmadık. Bu, inanmayanların zannıdır. Ateşten dolayı vay o inanmayanlara!
28. Yoksa biz inanıp da güzel ahlaklı ameller yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi yapacağız? Biz güzel ahlaklıları yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız?
29. Elçi'm! Bu Kitap, âyetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bereket kaynağı kutlu bir kitaptır.
30. Davut'a da Süleyman'ı bahşettik. O ne güzel kul idi, daima TANRI'ya yönelirdi.
31. Ona bir akşam üstü, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken, çalımlı safkan koşu atları sunulmuştu.
32. Dedi ki: "Ben mal sevgisini Sahibimi anmama vesile olduğu için tercih ettim." Ne zaman ki toz perdesi altında gözden kayboldular.
33. "Onları bana getirin!" (dedi). Bacaklarını ve boynunu okşamaya başladı.
34. Ant olsun ki biz Süleyman'ı imtihandan geçirdik ve tahtının üstüne bir ceset atıverdik. Sonra o yine eski haline döndü.
35. Dedi ki: "Sahibim! Bana af bağışla! Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver! Şüphesiz ki karşılıksız bağışta bulunansın.
39. İşte bu bizim bağışımızdır. Sen de bol bol ver, veya yanında tut, hesapsızdır.
40. Şüphesiz ki onun bizim katımızda yakınlığı ve âkibet güzelliği vardır.
41. Elçi'm! Kulum Eyyub'u da an! O Sahibine: "Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi." diye yakarmıştı.
42. "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su!"
43. Bizden bir rahmet ve akıl sahipleri için de bir hatıra olmak üzere ona hem âilesini hem de onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.
44. "Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini böylece yerine getir." Doğrusu biz onu çok sabırlı bulmuştuk. O ne iyi kul idi! Daima TANRI'ya yönelirdi.
45. Elçi'm! Güçlü ve basiretli kullar İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an!
46. Biz onları ahiret yurdunu düşünen, arıtılmış kimseler kıldık.
47. Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin ve iyi kimselerdendir.
48. Elçi'm! İsmail'i, Elyesâ'yı, Zülkifl'i de an! Hepsi de iyilerdendir.
49. İşte bu bir ilimdir ve doğrusu güzel ahlaklılara güzel bir gelecek vardır.
50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn Cennetleri vardır.
51. Orada koltuklara yaslanarak birçok meyveler ve içecekler isterler.
52. Yanlarında da gözlerini eşlerinden ayırmayan, hep aynı yaşta cilveli ve narin kızlar vardır.
58. Bunlara benzer daha çeşit çeşit acılar da vardır.
59. (İnkârcıların ileri gelenlerine): "İşte şunlar peşinize düşüp sizinle beraber gerçeğe karşı direnenlerdir." (denildiğinde, liderler): "Onlara merhaba yok, rahat yüzü görmesinler. Çünkü onlar da ateşe gireceklerdir." (derler).
60. (Uyanlar uyulanlara): "Asıl size merhaba yok! Siz rahat yüzü görmeyin! Bunu başımıza getiren sizsiniz. Ne kötü bir durak! " derler.
61. Yine onlar: "Sahibimiz! Bunu bizim başımıza kim getirdiyse, ateşte azabını kat kat artır!" derler.
62. Derler ki: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin göremiyoruz? "
63. "Onları alaya alırdık. Yoksa gözler şimdi onlardan başka tarafa mı kaymıştır (da onları göremiyoruz)?
64. İşte Cehennemliklerin birbirleriyle bu şekilde tartışmaları gerçektir, muhakkak olacaktır.
86. Elçi'm! Onlara de ki: "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddiâ edenlerden de değilim."
87. Bu Kitap ancak âlemler için bir öğüttür.
88. Onun verdiği haberin doğruluğunu bir müddet sonra muhakkak bileceksiniz.
 1. Kitab'ın indirilmesi mutlak "saygı ve giz" sahibi olan TANRI katındandır.
2. Şüphesiz ki biz Kitab'ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini TANRI'nın emirlerine uyarak samimiyetle yaşa.
3. İyi bil ki dinin özü ancak TANRI'nındır. TANRI'dan başkasını kendilerine veliler edinenler: "Bizi TANRI'ya yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz." derler. Doğrusu TANRI, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. TANRI yalancıyı ve küfründe ısrar edeni doğru yola iletmez.
6. Sizi bir candan yarattı. Sonra ondan da eşini vâretti. Sizin için davarlardan erkekli dişili sekiz çift indirmiştir. Sizi analarınızın karnında üç ayrı karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratır. TANRI mutlak kudret sahibidir. Hükümranlık TANRI'nındır. TANRI Yeganedir. Öyleyken nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?
7. Eğer inanmazsanız, bilin ki TANRI size muhtaç değildir. TANRI, kullarının küfrüne râzı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Sahibinizedir. Yaptıklarınızı TANRI size haber verir. Şüphesiz ki TANRI göğüslerin özünü bilendir.
8. İnsanın başına bir sıkıntı gelince Sahibine yönelerek  yalvarır. Sonra TANRI kendi katından ona bir nimet verince, önceden TANRI'ya yalvarmış olduğunu unutuverir. TANRI'nın yolundan saptırmak için, TANRI'ya eşler koşar. De ki: "Küfrünle biraz oyalanadur. Çünkü sen muhakkak ki Cehennem halkındansın."
9. Yoksa o, geceleyin secde ederek ve ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Sahibinin rahmetini dileyen kimse gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak sağlam akıl sahipleri öğüt ve ibret alırlar.
10. De ki: "İnananlar! Sahibinizden korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. TANRI'nın arzı geniştir. Sabredenlere bağış ve mükâfatları hesapsız ödenecektir."
11. De ki: "Şüphesiz ki ben, dini yalnız TANRI'ya özgü kılarak kulluk etmekle emrolundum."
12. "Ve ben inananların ilki olmakla emrolundum."
13. De ki: "Sahibime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım."
14. De ki: "Ben dinimde samimiyet ile ancak TANRI'ya kulluk ederim."
15. Siz de TANRI'dan başka istediğinize tapın. De ki: "Asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde hem kendilerini hem de âilelerini (mensuplarını) ziyana sokanlardır. İyi bilin ki işte apaçık hüsran budur!"
16. Onların üstlerinde (gölgeler gibi üstüste gelmiş) ateşten tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var. İşte TANRI kullarını bununla korkutuyor. "Ey kullarım! Benden korkun."
17. Şeytana tapmaktan kaçınıp TANRI'ya yönelenlere müjde vardır. O hâlde kullarımı müjdele!
18. O kullarım ki, sözü işitip de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlar TANRI'nın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir. İşte bunlar öz akıl sahiplerinin tâ kendileridir.
19. Hakkında azap hükmü hak olmuş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
20. Fakat Sahiplerinden korkanlar için üst üste bina edilmiş binalar var, odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu TANRI'nın vaadidir. TANRI vaadinden dönmez.
21. TANRI gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir çöpe çevirir. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
22. TANRI bir kimsenin kalbini inananlardan olmasına yöneltirse, o Sahibinden verilen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri TANRI'yı anmaya kaskatı olan kimselere ise yazıklar olsun! Onlar apaçık sapkınlık içindedirler.
23. TANRI sözün en güzeli olan Kitabı; âyetleri birbirine benzer, uyumlu, ahenkli ve yer yer yineleyen bir kitap olarak indirmiştir. Sahiplerinden korkanların (bu Kitab'ın etkisinden) derileri ürperir. Sonra hem derileri hem de kalpleri TANRI'yı anmaya yönelerek yumuşar. Bu kitap, TANRI'nın doğru yol rehberidir. İstediğini onunla doğru yola iletir. TANRI kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.
24. Hesap gününde yüzünü şiddetli azaptan korumaya çalışan kimse, (bu azaptan kurtulan) kimse gibi midir? Zâlimlere: "Kazandığınızı tadın!" denilir.
25. Onlardan öncekiler de (Peygamberlerini) yalanladılar da, hiç ummadıkları bir yerden onlara azap geldi.
26. Böylece TANRI onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
29. TANRI bir örnek verir: Bir adamın huysuz ve birbiriyle ortak bir kaç efendisi var. Bir diğer adamın da bir efendisi var. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Şükür TANRI'ya mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.
30. Elçi'm! Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra siz hesap günü Sahibinizin huzurunda yargılanacaksınız.
32. TANRI'ya karşı yalan uydurandan ve kendisine gelmiş olan doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde inanmayanlar için bir yer yok mudur?
33. Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler, işte onlar güzel ahlaklılardır.
34. Onlar için Sahipleri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilerin mükâfatıdır.
35. TANRI bununla onların yaptıklarının en kötülerini bile örtecek ve yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlarını verecektir.
36. TANRI kuluna kâfi değil mi? Seni TANRI'dan başkaları ile korkutuyorlar. TANRI kimi sapkınlıkta bırakırsa onu doğruya iletecek yoktur.
37. TANRI'nın hakka ilettiğini de sapkınlığa  düşürüp saptıracak yoktur. TANRI mutlak saygı sahibi ve mutlak intikam sahibi değil midir?
38. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "TANRI!" derler. De ki: "Öyle ise söyleyin bana; eğer TANRI bana bir zarar vermek isterse, TANRI'yı bırakıp da taptıklarınız, TANRI'nın verdiği zararı giderebilir mi? Yahut TANRI bana bir rahmet emrederse, TANRI'nın bu rahmetini önleyebilirler mi?" De ki: "TANRI bana yeter." Güvenenler ancak TANRI'ya güvensinler.
39. De ki: "Halkım! Durumunuzun gerektirdiğini yapın. Doğrusu ben de yapıyorum. Yakında bileceksiniz!"
40. "Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, sürekli azap kime inecek!"
45. TANRI ortaksız olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar. TANRI'dan başkaları anıldığı zaman ise, hemen yüzleri güler.
48. Kazandıkları şeylerin (yaptıkları işlerin) k��tülükleri o gün karşılarına çıkmış ve alaya aldıkları azap onları çepeçevre kuşatmıştır.
49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
50. Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi. Ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir fayda sağlamadı.
51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebâli onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta TANRI'yı âciz bırakamazlar.
53. De ki: "Ey kendilerine kötülük edip haddi aşan kullar! TANRI'nın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. TANRI bütün günahlara af bağışlar. TANRI mutlak bağışlayan, mutlak merhamet sahibidir."
54. Sahibinize yönelin, size azap gelip çatmadan önce TANRI'ya teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
55. Siz farkında değilken ansızın başınıza azap gelmezden önce, Sahibinizden size indirilene uyun!
56. Ki, hiçbir kimse: "TANRI'ya karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!" demesin.
57. Veya: "TANRI beni hakka iletseydi, elbette güzel ahlaklılardan olurdum." demesin.
58. Yahut da azabı gördüğü zaman: "Keşke benim için dönüş imkânı bulunsa da iyilerden olsam!" demesin.
59. Hayır! Sana âyetlerim gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslayıp inanmamıştın.
67. Onlar TANRI'yı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Yer kıyamet günü TANRI'nın hükmündedir. Gökler ise dürülmüştür. TANRI, inanmayanların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
68. Sur'a üflenince, TANRI'nın istedikleri bir yana, göklerde olanlar yerde olanlar hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra bir daha üflenince, hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.
69. Mahşer yeri Sahibinin nuru ile aydınlanır. Kitap konulur. Peygamberler ve şâhitler getirilir. Sonra aralarında hak ve adaletle hükmolunur ve onlar aslâ haksızlığa uğratılmazlar.
70. Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Çünkü TANRI onların ne yaptıklarını tam olarak hesaplamıştır.
71. İnkâr edenler bölük bölük Cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında cehennem kapıları açılır. Bekçiler onlara: "Size içinizden Sahibinizin âyetlerini okuyan ve bu gününüzle yüzyüze geleceğinize dair sizi uyaran Elçiler gelmedi mi?" derler. Onlar da: "Evet geldi, lâkin azap sözü inanmayanların üzerine hak oldu." derler.
72. "Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!" denilir.
73. Sahiplerinden korkanlar da bölük bölük Cennete götürülürler. Oraya geldiklerinde Cennet kapıları açılır. Bekçiler onlara derler ki: "Selâm olsun size! Hoş geldiniz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere buraya girin!"
74. Onlar da derler ki: "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi cennete vâris kılan TANRI'ya şükürler. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz. TANRI yolunda çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!"
75. Melekleri görürsün ki, Sahipleri şükür ile anarak Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve: "Âlemlerin Sahibi olan TANRI'ya şükürler olsun!" denilmiştir.
3. TANRI; günaha af bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli olan ve mutlak lütuf sahibidir. TANRI Yeganedir. Dönüş yalnız TANRI'yadır.
4. İnanmayanlardan başkası TANRI'nın âyetleri hakkında mücadele etmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.
7. Arş'ı taşıyan ve onun çevresinde bulunanlar Sahiplerini şükür ile anarlar. TANRI'ya biat ederler ve inananlar  için de af dilerler. (Şöyle derler): "Sahibimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edip yoluna uyanlara af bağışla, onları Cehennem azabından koru."
8. "Sahibimiz! Onları da, onların atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olan kimseleri de kendilerine vâdettiğin Adn Cennetlerine koy. Şüphesiz ki mutlak "saygı ve bilgi" sahibisiniz!"
9. "Onları kötülüklerden koru! Kimi kötülüklerden korursan, o gün muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. İşte bu en büyük kurtuluştur."
10. İnanmayanlara şöyle seslenilir: "TANRI'nın düşmanlığı, sizin kendi kendinize olan düşmanlığınızdan elbette daha büyüktür. Çünkü siz inanca dâvet edilirdiniz de inkâr ederdiniz."
14. İnanmayanların hoşuna gitmese de, siz TANRI'ya, dini yalnız kendisine adayarak duâ edin.
15. Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi TANRI, kavuşma gününün dehşetini haber vermek için, kendi emrinden olan ruhu kullarından istediğine indirir.
16. O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi TANRI'dan gizli kalmaz. Bu gün mülk kimindir? Tek ve kahır sahibi olan TANRI'nındır!
17. O gün herkese kazandığının karşılığı verilir. O gün kimseye haksızlık yapılmaz. Şüphesiz ki TANRI hesabı çabuk görendir.
18. Resulüm! Onları o yaklaşan güne karşı uyar. Öyle bir gün ki, yürekleri ağızlarına gelir ve kederlerinden yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu ne de sözü dinlenecek bir şefaatçisi vardır.
19. TANRI gözlerin hâin bakışını, göğüslerin gizlediği her şeyi bilir.
20. TANRI hak ile hüküm verir. TANRI'yı bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeyle hüküm veremezler. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
46. Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah-akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün de: "Firavun hanedânını azabın en çetinine sokun!" denilir.
47. Ateşin içinde birbirleriyle çekişip tartışırlarken; güçsüz ve zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını olsun bizden savabilir misiniz?" derler.
48. O büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. TANRI kulları arasında vereceği hükmü verdi." derler.
49. Ateşte bulunanlar cehennemin bekçilerine: "Sahibinize yalvarın, hiç değilse bir gün olsun azabımızı biraz hafifletsin." derler.
50. Bekçiler: "Size Peygamberleriniz açık açık delillerle (mucizelerle) gelmemiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet gelmişti." derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın." derler. İnkârcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır.
51. Şüphesiz ki biz Peygamberlerimize ve inananlara, hem dünya hayatında, hem de şâhitlerin dikildiği günde yardım ederiz.
52. O gün zâlimlere özür beyan etmeleri hiçbir fayda sağlamaz. Lânet onlaradır, en kötü yurt da onlarındır.
56. Kendilerine verilmiş kesin bir delil ve yetki olmaksızın, TANRI'nın âyetleri üzerinde tartışanların gönüllerinde hiç şüphe yok ki aslâ erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Öyleyse sen TANRI'ya sığın. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
60. Sahibiniz buyurdu ki: "Bana duâ edin, duânıza icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir."
63. TANRI'nın âyetlerini inkâr edenler işte böyle döndürülür.
64. TANRI ki yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü de kubbeli bir çatı yaptı. Size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi. Temiz şeylerden size rızık verdi. Alemlerin Sahibi olan TANRI mutlak kudret sahidir.
65  TANRI daima diri ve makamında ebedidir. TANRI Yeganedir. O halde dinde samimiyet ile TANRI'ya duâ edin. Şükür Alemlerin Sahibine mahsustur.
66. De ki: "Bana Sahibimden apaçık deliller gelince, ben sizin TANRI'yı bırakıp da o taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men olundum ve bana âlemlerin Sahibine teslim olmam emredildi."
67. TANRI ki, sizi topraktan yarattı. Sonra meni'den, sonra kan pıhtısından meydana getirdi. Sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarıyor. Sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişiyorsunuz. Sonra da yaşlanıp ihtiyarlıyorsunuz. Kiminiz daha önce vefat ettirilirsiniz, kiminiz de belli bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz.
69. TANRI'nın âyetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar?
70. Onlar Kitab'ı ve Peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Pek yakında bilecekler!
71. Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
72. Kaynar suyun içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır.
73. Sonra da onlara denilecektir ki: "Ortak koştuklarınız nerede?"
74. "TANRI'dan başka." Derler ki: "Bizden uzaklaştılar. Zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk." İşte TANRI inanmayanları böyle şaşırtır.
75. Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan, aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
76. Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin Cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!
77. Elçi'm! Onun için sen sabret! TANRI'nın vaadi şüphesiz ki gerçektir. Onlara vâdettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, nihayet onların dönüşü bize olacaktır.
78. Ant olsun ki senden önce de Peygamberler gönderildi. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir Peygamber TANRI'nın izni olmadan herhangi bir âyeti (mucizeyi) kendiliğinden getiremez. TANRI'nın emri gelince de hak ile hükmolunur ve bâtılı seçenler o zaman hüsrana uğrarlar.
79. TANRI kimine binesiniz, kiminden yiyesiniz diye sizin için hayvanları yarattı.
80. Onlarda sizin için daha başka faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya onlara binerek ulaşırsınız. Hem onların hem teknolojinin üstünde taşınırsınız.
81. TANRI size âyetlerini (delillerini) gösteriyor. Artık TANRI'nın âyetlerinden (delillerinden) hangisini inkâr edebilirsiniz?
9. De ki: "Siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve TANRI'ya eşler koşuyorsunuz? Âlemlerin Sahibi TANRI Yeganedir."
10. TANRI, yeryüzüne sâbit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler yarattı. Orada araştırıp soranlar için, rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip düzene koydu.
11. Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi. Göğe ve yere: "İsteyerek veya istemeyerek ikiniz de gelin!" buyurdu. İkisi de: "İsteyerek geldik." dediler.
12. Bunun üzerine iki gün içerisinde onları yedi gök olarak yarattı. Ve her gökte oranın işini bildirdi. Biz dünya göğünü kandillerle donattık, düzenledik ve koruduk. İşte bu, mutlak "saygı ve bilgi" sahibi TANRI'nın takdiridir.
19. TANRI yoluna düşmanlık edenler o gün toplanır cehenneme sürülürler. Hepsi bir aradadırlar.
20. Sonunda oraya varınca kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları hakkında onların aleyhinde şâhitlik ederler.
21. Derilerine: "Aleyhimize niçin şâhitlik ettiniz?" derler. "Bizi her şeyi konuşturan TANRI konuşturdu. İlk defa sizi TANRI yaratmıştır, yine TANRI'ya döndürülüyorsunuz." cevabını verirler.
22. Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik edeceğinden korkarak kötü iş işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır! TANRI'nın yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
23. İşte, Sahibinize karşı beslediğiniz bu zannınız sizi helâk etti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.
24. Şimdi eğer dayanabilirlerse, onların yeri ateştir! Eğer özür beyan edip Sahiplerini memnun etmek isterlerse, özürleri kabul edilmeyecektir.
25. Biz onlara bir takım arkadaşlar musallat ettik. Onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce geçmiş olan cin ve insan ümmetleri arasında onlara da o azap sözü hak olmuştu. Çünkü onlar hüsranda idiler.
26. İnanmayanlar dediler ki: "Bu Kitabı dinlemeyin! Okunurken gürültü patırtı yapın! Belki üstünlük sağlar onu bastırırsınız."
27. Ant olsun ki inanmayanlara çetin bir azap tattıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.
28. İşte böyle... TANRI yoluna düşmanlık edenlerin cezâsı ateştir. Âyetlerimizi bile bile inkâr etmelerinden dolayı, orada onlara ebedî kalma yurdu vardır.
29. İnkâr edenler: "Sahibimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi yoldan çıkarıp saptıranları göster. Onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalanlardan olsunlar." derler.
30. "Sahibimiz TANRI'dır." deyip, sonra da doğru yolda sebat edenlerin üzerine melekler iner ve derler ki: "(Ölümden) korkmayın, (dünyada bıraktıklarınızdan dolayı da) tasalanmayın, vaad olunduğunuz cennetle sevinin!"
31. "Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Canlarınız neyi isterse hepsi sizindir, ne isterseniz hepsi sizin!"
32. "Mutlak bağışlayan, rahmet sahibi TANRI'nın bir ikramı olarak."
33. İnsanları TANRI'ya çağıran, kendisi de güzel ahlaklı amel işleyen ve "Doğrusu ben inananlardanım!" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?
34. İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav, en güzel şekilde önle. O zaman bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
35. Buna ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak büyük nasibi olan kimse eriştirilir.
39. TANRI'nın âyetlerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçer ve kabarır. Ona can veren TANRI, elbette ölüleri de diriltir. TANRI, mutlak güç sahibidir.
40. Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp sapıklığa düşenler bizden gizli kalmazlar. O halde ateşin içine atılan mı daha hayırlıdır, yoksa hesap gününde emin olarak gelen mi daha hayırlıdır? Dilediğinizi yapın! Çünkü TANRI, yaptıklarınızı görmektedir.
41. Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler, mutlaka cezalarını çekeceklerdir. Halbuki o saygın bir Kitap'tır.
42. Ona ne önünden ne de ardından bâtıl gelemez. O, mutlak "ilim ve sır" sahibi ve övülmeye lâyık olan TANRI katından indirilmiştir.
43. Elçi'm! Sana söylenen şeyler, senden önceki Peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Şüphesiz ki senin Sahibin hem mutlak af sahibi, hem de acı verecek bir azap sahibidir.
47. Kıyamet saatini bilmek ancak TANRI'ya mahsustur. TANRI'nın bilgisi olmadan hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz.
49. İnsan hayır istemekten usanmaz. (Dâima nimetinin ve servetinin artmasını diler). İstediği eline geçmeyip kendisine bir kötülük dokunduğu zaman da ümitsizliğe düşer.
50. Eğer başına gelen zarardan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattıracak olursak: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Sahibime döndürülecek olsam bile, TANRI katında benim için daha güzel şeyler vardır." der. Ant olsun ki biz o inkâr edenlere yaptıklarını elbette haber vereceğiz ve onlara çok ağır bir azaptan elbette tattıracağız.
51. İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirip yan çizer. Fakat bir kötülük dokunduğu zaman da yalvarıp durur.
52. De ki: "Gördünüz mü? Eğer o TANRI katından ise, siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim olabilir?"
53. İster ufuklarda (dış dünyada) ister bizzat kendi içlerinde âyetlerimizi onlara göstereceğiz. Şundan ki hak olduğu apaçık meydana çıksın. Sahibinin her şeye şâhit olması yetmez mi?
54. İyi bilin ki onlar Sahiplerine kavuşmaktan şüphe içindedirler. İyi bil ki TANRI her şeyi çepeçevre kuşatandır.
 13. "Dine bağlı kalın ve dinde ayrılığa düşmeyin." diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana bildirdiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya, Muhammed'e tavsiye ettiğimizi TANRI size de din kıldı. Fakat kendilerini dâvet ettiğin şey inanmayanlara pek ağır geldi. TANRI istediği kulunu kendine seçer ve kendisine yönelen kimseyi de hakka iletir.
14. Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belirli bir süre için Sahibinin verilmiş bir sözü olmasaydı aralarında hemen hükmedilerek iş bitirilmiş olurdu. Onlardan sonra Kitab'a vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
15. İşte bundan ötürü sen onları (dine, birliğe) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma. Ve de ki: "TANRI'nın indirdiği kitaba inandım, aranızda adalet yapmakla emrolundum. TANRI bizim de Sahibimiz sizin de Sahibinizdir. Bizim işlediklerimiz bize sizin işledikleriniz size âittir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. TANRI hepimizi bir araya toplar. Dönüş de ancak TANRI'yadır."
16. (İnsanlar) kabul edip girdikten sonra TANRI'nın dini hakkında tartışmaya girişenlerin iddiâ ve delilleri Sahipleri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır ve çok çetin bir azap da onlar içindir.
17. TANRI ki Kitab'ı ve ölçüyü hak olarak indirmiştir. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır!
18. Ona inanmayanlar, onun çabuk gelmesini istiyorlar. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki kıyamet saati hakkında tartışanlar uzak bir sapıklık içindedirler.
21. Yoksa onların, TANRI'nın izin vermediği bir dini ortaya koyan ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhâl aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki inanmayanlara can yakıcı bir azap vardır.
22. Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zâlimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenler ise Cennet bahçelerindedirler. Onlar için Sahipleri katında diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.
23. TANRI'nın inanıp güzel ahlaklı ameller yapan kullarına müjdelediği işte budur. Elçi'm! (tebliğ ettiğin kimselere) de ki: "Ben sizi hakka dâvet ettiğim için hiçbir ücret istemiyorum. Ancak yakınlarıma muhabbet etmenizi isterim." Kim bir iyilik yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
24. Yoksa onlar: "TANRI adına yalan uydurdu." mu derler? TANRI isterse senin kalbini de mühürler. TANRI bâtılı yok eder, kelimeleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki TANRI, göğüslerin özünü bilendir.
25. TANRI ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülüklere af bağışlar ve yaptıklarınızı bilir.
26. İnanıp güzel ahlaklı ameller yapanların (duâlarını) kabul eder, lütfundan onlara fazlasını verir. İnanmayanlara gelince; onlar için de çetin bir azap vardır.
27. TANRI kullarına rızkı bol bol verseydi yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı istediği ölçüde indirir. Çünkü TANRI, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
28. TANRI ki, (insanlar) ümitlerini kestikten sonra yağmuru indirir, rahmetini her tarafa yayar. TANRI hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.
29. Gökleri, yeri ve onlarda yaydığı canlıları yaratması, varlığının delillerindendir. TANRI, istediği zaman onları bir araya toplamaya da gücü yetendir.
30. Başınıza gelen her hangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. TANRI yine de çoğunu affeder.
35. Âyetlerimiz üzerinde tartışanlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
36. Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının kısa süreli bir geçimidir. TANRI'nın yanında bulunanlar ise, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Bu mükâfat inananlar ve Sahiplerine güvenenler içindir.
37. Onlar büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Kızdıkları zaman da kusurları affederler.
38. Sahiplerinin dâvetine icabet ederler, namazı kılarlar. Onların işleri kendi aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar.
39. Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirine yardım ederler.
40. Kötülüğün cezası yine onun gibi kötülüktür. Ama kim affeder, barışırsa, onun mükâfatı TANRI'ya âittir. Doğrusu TANRI, zulmedenleri sevmez.
42. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanlara ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.
44. TANRI kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Zâlimleri görürsün ki, azabı gördükleri zaman: "Geri dönecek bir yol var mı?" derler.
45. Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucu ile etrafa gizli gizli bakışırlarken sunulduklarını görürsün. İnananlar da (o zaman): "İşte asıl ziyana uğrayanlar, hesap günü kendilerini ve âilelerini ziyana sokanlardır." diyecekler. İyi bilin ki zâlimler sürekli bir azap içindedirler.
46. Onların TANRI başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. TANRI kimi saptırırsa, artık onun için bir yol yoktur.
47. TANRI katında geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce, Sahibinizin dâvetine icabet edin. O gün hiçbiriniz sığınacak yer bulamaz, inkâr da edemezsiniz.
49. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) TANRI'nındır. Ne isterse yaratır. TANRI kime isterse kız evlâtlar bağışlar, kime isterse ona erkek evlâtlar lütfeder.
50. Yahut o çocukları erkekler dişiler olmak üzere çift çift verir. Kimi isterse onu kısır bırakır. TANRI her şeyi bütünüyle bilendir, her şeye gücü yeter.
51. TANRI'nın bir insanla konuşması mümkün değildir. Ancak bildirim yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut bir Elçi gönderip, izniyle ona istediğini bildirir. TANRI mutlak "kudret, ilim ve giz" sahibidir.
52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh (Kitap) bildirdik. Sen kitap nedir, inanç nedir önceleri bilmezdin. Fakat biz onu (Kitabı) bir nur yaptık. Kullardan istediğimizi onunla doğru yola iletiriz. Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin.
53. TANRI yolunu ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. İyi bilin ki bütün işler sonunda TANRI'ya döner.
5. Haddi aşan bir topluluksunuz diye, sizi o Kitap'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
10. TANRI size yeri beşik yapmış ve yol bulasınız diye orada size yollar vâretmiştir.
11. TANRI ki, gökten bir ölçüye göre su indirdi. Biz o su ile ölü bir memleketi canlandırdık. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
12. TANRI ki, bütün çiftleri yarattı ve sizin için teknoloji ve hayvanlar vâretti.
13. Ki onların sırtlarına binesiniz. Sonra üzerlerine kurulduğunuzda Sahibinizin nimetini hatırlayasınız ve: "Bunu bizim emrimize verene şükrederiz. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi." diyesiniz.
14. "Biz şüphesiz ki Sahibimize döneceğiz."
36. Kim rahmet sahibi TANRI'nın ilminden yüz çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o onun ayrılmaz bir arkadaşıdır.
37. Hiç şüphesiz ki şeytanlar o insanları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, doğru yola iletilmiş olduklarını zannederler.
38. Nihayet o bize geldiği zaman der ki: "Ey şeytan! Keşke benimle senin aranda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü arkadaşmışsın sen!"
39. Zulmettiğiniz için bugün (pişmanlık) size hiçbir fayda vermeyecektir. Şüphesiz ki siz azapta da ortaksınız.
40. O duymayanlara sen mi işittireceksin? Yahut görmeyenleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hakka erdireceksin?
41. Elçi'm! Biz seni aralarından alıp götürsek dahi, yine de onlardan intikam alırız.
42. Yahut onlara vâdettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
43. Elçi'm! Sana bildirilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
44. Doğrusu Kitap sana ve halkına bir öğüttür. Yakında ondan sorguya çekileceksiniz.
57. Meryemoğlu İsa anlatılınca, senin halkın hemen bağrışmaya başladılar.
58. "Bizim inandıklarımız mı iyidir, yoksa o mu?" dediler. Sırf seninle tartışmak için bu konuyu açtılar. Hayır! Doğrusu onlar kavgacı bir topluluktur.
59. O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrail soyuna numune kıldığımız bir kuldur.
61. O (İsa) kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana tâbi olun. Doğru yol budur.
62. Sakın sizi şeytan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.
63. İsa apaçık delilleri getirdiği zaman demişti ki: "Ben size ilim getirdim. Bir de ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. TANRI'dan korkun ve bana itaat edin."
64. "Şüphesiz ki TANRI benim de Sahibim, sizin de Sahibinizdir. TANRI'ya kulluk edin, doğru yol budur."
65. Aralarında çıkan gruplar birbirleri ile ayrılığa düştüler. Acıklı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin hâline!
66. Onlar hiç ummadıkları bir sırada kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
67. Dostlar, o gün birbirine düşmandır; güzel ahlaklılar müstesnâ.
68. Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de.
69. Onlar âyetlerimize inanmış ve hakkı yaşamışlardı.
70. Girin cennete! Siz ve eşleriniz ağırlanıp sevindirileceksiniz!
71. Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Canlarının çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey orada vardır ve siz orada ebedî kalacaksınız.
72. İşte yaptıklarınıza karşılık olarak size miras verilen Cennet budur.
73. Orada sizin için çok meyveler var, onlardan yersiniz.
74. Şüphesiz ki suçlular Cehennem azabında ebedî kalacaklardır.
75. Kendilerinden (azap) hiç hafifletilmeyecektir. Onlar orada tamamen ümitsizdirler.
76. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlim kimselerdi.
77. "Ey Cehennem muhafızı! Sahibin hiç değilse canımızı alsın, bizim işimizi bitirsin!" diye feryat ederler. O da: "Siz böyle kalacaksınız!" der.
78. Ant olsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
79. Yoksa onlar bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız!
80. Yoksa bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır! İşitiriz ve yanlarında bulunan elçilerim de (her yaptıklarını) yazmaktadırlar.
9. Hayır! Onlar bir şüphe içindedirler ve eğlenip duruyorlar.
10. Elçi'm! O halde sen göğün apaçık bir duman getireceği günü bekle.
11. Bütün insanları bürüyecektir. Bu acıklı bir azaptır.
12. "Sahibimiz! Bu azabı bizden kaldır, doğrusu biz artık biat ediyoruz." (derler).
13. Nerede onlarda düşünüp öğüt almak? Oysa onlara apaçık bir Peygamber gelmişti.
14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: "Öğretilmiştir, delidir." dediler.
15. Biz, azabı biraz kaldıracağız, siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
16. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün intikam alacağız.
32. Ve ant olsun ki, onların durumunu bilerek âlemlerin üzerinde seçkin kıldık.
33. Onlara âyetlerden (mucizelerden) öylelerini verdik ki, her birinde açıkça bir imtihan vardı.
34. Bunlar ise şöyle diyorlar:
35. "İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz."
36. "Eğer doğru sözlü iseniz bize atalarımızı getirsenize!"
37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tubba' halkı ve onlardan öncekiler mi? Biz onları da helâk ettik, çünkü onlar günahkâr idiler.
38. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık
39. Biz onları ancak hak olmak üzere yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.
40. Şüphesiz ki (hakkı bâtıldan) ayıran o hüküm günü, herkesin bir araya toplanacağı gündür.
41. O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
42. Ancak TANRI'nın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki TANRI mutlak "saygı ve merhamet" sahibidir.
43. Şüphesiz ki Zakkum ağacı.
44. Günahkârların yiyeceğidir.
45. Erimiş maden gibi karınlarında kaynar.
46. Sıcak suyun kaynaması gibi.
47. "Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!"
48. "Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün!"
49. "Tat bakalım! Hani sen kendince çok üstün, çok şerefli bir kimse idin."
50. "Bu, işte o şüphe edip durduğun şeydir."
51. Güzel ahlaklılar ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar.
52. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
53. İnce ipekten ve parlak kumaştan (elbiseler) giyerek karşılıklı otururlar.
54. Böyle olduğu gibi, biz onları ayrıca iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir.
55. Orada güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
56. Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve TANRI onları Cehennem azabından korumuştur.
57. Sahibinden bir lütuf olarak. İşte o büyük kurtuluş budur.
58. Elçi'm! Biz onu (Kitab'ı) senin dilin ile kolaylaştırdık ki, düşünüp ibret alsınlar.
59. Öyle ise bekle, onlar da beklemektedirler.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temiz kitap 2
1. Elçi'm! Sana savaş ganimetlerine dair soru soruyorlar. De ki: “Ganimetler Peygamber'in ve Birliğindir.” O halde siz gerçekten inananlar iseniz TANRI'dan korkun. Aranızı düzeltin. TANRI'ya ve Elçisine itaat edin.
2. İnananlar o kimselerdir ki, TANRI anılınca kalpleri titrer, kendilerine TANRI'nın âyetleri okunduğu zaman bu onların inançlarını artırır ve yalnız Sahiplerine güvenirler.
3. Onlar namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine geçimlik olarak verdiğimiz şeylerden bağışta bulunurlar.
4. İşte onlar güzel ahlaklıların ta kendileridir. Onlar için Sahipleri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir geçimlik vardır.
15. İnananlar! Toplu halde küfürle karşılaştığınız zaman, taktik kullanma veya bir başka inanan topluluğa katılma dışında sakın onlara arkanızı dönmeyin!
17. Onları siz öldürmediniz, TANRI öldürdü. Elçi'm! Attığın zaman sen atmadın, TANRI attı. TANRI bunu, inananları güzel bir imtihana tâbi tutmak için yapmıştı. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
18. İşte bu güzel imtihan böyledir. TANRI küfrün düzenini bozup yok eder.
19. İnanmayanlar!Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir. Eğer vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Eğer biat ederseniz bu sizin için daha da iyidir. Yok, bir daha dönerseniz biz de döneriz. Topluluğunuz çok da olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü TANRI inananlarla beraberdir.
20. İnananlar! TANRI'ya ve Elçisine itaat edin, işitip bildiğiniz halde haktan dönmeyin.
21. İşitmedikleri halde, “İşittik!” diyenler gibi olmayın.
22. Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların TANRI katında en kötüsü, düşünmeyenlerdir.
23. Eğer TANRI onlarda bir iyi ahlak görseydi, elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile, onlar yine yüz çevirerek dönerlerdi.
24. İnananlar! TANRI ve Peygamber’i sizi, size hayat verip canlandıracak şeylere çağırdığı zaman icabet edin. Bilin ki TANRI kişi ile onun kalbi arasına girer. Siz TANRI'nın huzurunda mutlaka toplanacaksınız.
25. Öyle bir fitneden sakının ki, aranızdan sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz, hepinize ilişir. Bilin ki TANRI'nın azabı şiddetlidir.
26. Hatırlayın ki, bir zamanlar sayınız az idi, yeryüzünde âciz tanınıyordunuz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. TANRI sizi barındırdı, yardımı ile destekledi ve temiz şeylerden bağışladı. O zaman şükredin.
27. İnananlar! TANRI'ya ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Kendiniz bilip dururken emanetlerinize de hainlik etmeyin.
28. Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır ve büyük mükâfat TANRI'nın yanındadır.
29. İnananlar! Eğer siz TANRI'dan korkar, güzel ahlaklı olursanız, TANRI size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir hüner verir. Kötülüklerinizi örter ve size af bağışlar. Çünkü TANRI mutlak lütuf sahibidir.
33. Sen içlerindeyken TANRI onlara azap etmez.
36. İnanmayanlar şüphesiz ki mallarını TANRI yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Sonra bu kendilerine bir yürek acısı olacak ve en sonunda mağlup olacaklar. Küfründe inat eden inanmayanlar ise Cehenneme sürükleneceklerdir.
37. Bu, TANRI'nın hastalıklı ve sağlıklıyı ayırıp, bütün hastalıklıları üst üste koyarak, topunu bir araya yığması ve cehenneme atması içindir. İşte onlar mahvolanlardır.
45. İnananlar! Düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sabredin, direnç gösterin ve TANRI'yı çokça anın ki umduğunuza kavuşabilesiniz.
46. TANRI'ya ve Peygamber'ine itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider. Sabredin! Muhakkak ki TANRI sabredenlerle beraberdir.
47. Yurtlarından böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak ve TANRI yolundan alıkoyarak çıkanlar gibi olmayın.
50. Melekler o küfrün yüzlerine ve arkalarına vurarak ve: “Haydi yangın azabını tadın!” diyerek canlarını alırken onları bir görsen!
51. İşte bu, ellerinizin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Yoksa TANRI kullarına zulmetmez.
55. Şüphesiz ki TANRI katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü küfür halkıdır. Artık onlar biat etmezler.
56. Sen kendileriyle antlaşma yaptığın halde, onlar her defasında hiç çekinmeden antlaşmalarını bozarlar.
58. Bir topluluğun antlaşmayı bozmak hususunda hainlik yapmasından çekinirsen, sen de hak ve adaletle onların seninle yaptıkları antlaşmayı aynı şekilde onlara at antlaşmayı bozduğunu onlara bildir. Şüphesiz ki TANRI hainlik yapanları sevmez.
59. İnanmayanlar kendilerini kurtarıp geçtiklerini sanmasınlar. Şüphesiz ki onlar TANRI'yı aciz bırakamazlar.
60. İnananlar! Silahlanmanızı güçlendirin. Bununla düşmanlarınızı ve sizin bilmediğiniz TANRI'nın bildiği diğer düşmanlarınızı korkutup yıldırırsınız. TANRI yolunda ne harcarsanız, size eksiksiz ödenir ve siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.
61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve TANRI'ya güven. TANRI barışı emreder. TANRI zalimleri sevmez.
62. Onlar seni aldatmak isterlerse, şüphesiz ki TANRI sana kâfidir. TANRI ki, seni var eden ve inananları yardımıyla destekleyendir.
64. Peygamber! TANRI sana da sana tâbi olan inananlara da de yeter.
65. Peygamber! İnananları savaş için coştur. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, onlardan ikiyüz kişiye galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, onlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlayışsız bir topluluktur.
67. Hiçbir Peygambere yeryüzünde ağır basıp düşmanı yere sermeden esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa TANRI ahireti kazanmanızı istiyor. TANRI mutlak "saygı ve giz" sahibidir.
68. Eğer önceden TANRI'dan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
69. Elde ettiğiniz ganimetleri helâl ve temiz olarak yiyin. TANRI'dan korkun. TANRI mutlak bağışlayandır.
70. Peygamber! Elinizde bulunan esirlere de ki: “Eğer TANRI kalplerinizde bir iyilik bulursa, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi affeder. TANRI merhamet sahibidir.”
71. Eğer sana hâinlik etmek isterlerse, zaten daha önce TANRI'ya da hainlik etmişlerdi. Bundan dolayı onlara karşı TANRI sana imkân vermişti. TANRI mutlak "bilgi, hüküm ve giz" sahibidir.
73. İnanmayanlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir kargaşa olur.
74. İnanıp göç edenler, TANRI yolunda savaşanlar, göç edenleri barındıranlar var ya, işte gerçek inananlar onlardır. Onlar için bağışlanma ve cömertçe verilmiş bir rızık vardır.
75. Sonradan biat edenler ve göç edip de sizinle beraber savaşanlar da sizdendir. Akraba olanlar ise, TANRI'nın kitabına göre birbirlerine vâris olmaya daha yakındırlar.
6. Eğer inanmayanlardan biri senden af isterse onu affet. Şundan ki TANRI'nın sözünü dinlesin. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar gerçekten de bilgisiz bir topluluklardır.
11. Bununla beraber küfürden vazgeçip tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz bilen bir topluluğa ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
13. Yeminlerini bozan, Peygamber’i sürgüne göndermeye kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer siz inanıyorsanız, bilin ki asıl korkmanız gereken TANRI'dır.
14. Onlarla savaşın ki TANRI sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara karşı galip kılsın ve inananların gönüllerini ferahlandırsın.
15. Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. TANRI istediğinin tevbesini kabul eder. TANRI mutlak af sahibidir.
16. Yoksa siz, TANRI içinizden savaşanları ve TANRI'dan, Peygamber’inden ve inananlardan başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
17. İnanmayanlar kendi küfürlerine bizzat kendileri şahit olup dururlarken, TANRI'nın ibadethanelerini imar etme yetkileri yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar ateş içinde ebedî kalacaklardır.
18. TANRI'nın ibadethanelerini ancak TANRI'ya ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekât veren ve TANRI'dan başkasından korkmayanlar imar eder. Doğru yolda olanlar bu kimselerdir.
20. Biat edenler, göç edenler, mallarıyla canlarıyla TANRI yolunda savaşanlar, TANRI katında büyük dereceye sahiptirler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.
21. Sahipleri onları kendi katından bir rahmet ve hoşnutluk ile içinde tükenmez nimetler bulunan Cennetlerle müjdeler.
22. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Hiç şüphesiz ki TANRI katında büyük bir mükâfat vardır.
     İnanmayanlar TANRI'nın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar. Halbuki onlar hoşlanmasalar da TANRI nurunu mutlaka tamamlayacaktır.
33. Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber’ini doğru yol ve hak din ile gönderen TANRI'dır. İsterse inanmayanlar hoşlanmasınlar.
39. Eğer çağrıldığınız bu cenke el birlik çıkmazsanız, TANRI sizi pek acıklı bir azaba uğratır. Yerinize de başka itaatli bir topluluk getirir. Siz o Peygamber’i hiçbir şeyle zarara uğratamazsınız. TANRI her şeye hakkıyla gücü yetendir.
41. Gerek hafif gerek ağırlıklı olarak hepiniz el birlik savaşa çıkın! TANRI yolunda mallarınızla, canlarınızla savaşın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır.
44. TANRI'ya ve âhiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla savaşmaktan kaçınmak için senden izin istemezler. TANRI mutlak bilgi sahibidir.
48. Ant olsun ki daha önce de fitne koparmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde TANRI'nın emri galip geldi.
51. De ki: “TANRI bizim için ne yazmış, ne takdir etmiş ise, ancak bize o ulaşır. TANRI bizim sahibimizdir. İnananlar yalnız TANRI'ya güvenip bağlansınlar.”
52. De ki: “Siz bize iki güzellikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Halbuki biz TANRI'nın kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap getireceğini bekliyoruz. Öyleyse bekleyin. Biz de sizinle beraber bekleyenleriz.”
55. Onların malları da yandaşları da seni imrendirmesin. Çünkü TANRI bunlarla dünya hayatında onların azaplarını artırmayı ve canlarının inanmayanlar olarak güçlükle çıkmasını istiyor.
56. Sizden olmadıkları halde, sizden olduklarına yemin ederler. Oysa onlar korkak bir topluluktur.
57. Eğer onlar sığınılacak bir yer bulsalardı, hemen oraya doğru yönelip koşarlardı.
58. Bazıları da sadakalar hususunda seni kınarlar. Eğer onlardan kendilerine verilse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar.
59. Keşke onlar TANRI'nın ve Peygamber’inin kendilerine verdiğine râzı olsalardı da: “TANRI bize yeter. Yakında TANRI bize lütfundan verir, Peygamberi de. Biz sadece TANRI'ya yönelip gönül bağlayanlardanız.” demiş olsalardı!
61. Onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamber’i incitirler. “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır.” derler. Resulüm! De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır. TANRI'ya inanır, inananlara inanır ve sizler için bir rahmettir.” TANRI'nın Peygamber’ini incitip üzenlere acıklı bir azap vardır.
62. Hainler, sizi memnun etmek için TANRI'ya yemin ederler. Eğer inanmış iseler, TANRI'yı ve Peygamber’i memnun etmeleri daha uygundur.
63. Bilmiyorlar mı ki, TANRI'ya ve Elçisine karşı koyanlar için elbette içinde ebedî kalacağı Cehennem ateşi vardır. İşte bu en büyük rezilliktir.
64. Hainler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: “Siz alay edin bakalım! TANRI çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.”
65. Eğer onlara soracak olursan: “Biz sadece lâfa dalmış şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “TANRI ile, TANRI'nın âyetleriyle ve TANRI'nın Peygamber’i ile mi alay ediyorsunuz?”
66. Hiç özür beyan etmeyin! Çünkü siz inandıktan sonra inkâr ettiniz. İçinizden bir kısmını affetsek bile, suçlu olduklarından dolayı bir kısmına da azap edeceğiz.
67. Hain olan erkeklerle, hain olan kadınlar birbirlerine benzerler. Kötülüğü söyler ve iyilikten sakındırırlar ve TANRI yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Onlar TANRI'yı unuttular, TANRI da onları unuttu. Hainler kötü ahlaklıların tâ kendileridir.
68. TANRI hainlere ve inanmayanlara ebedî kalacakları Cehennem ateşini hazırlamıştır. Bu onlara yeter. TANRI onlara lânet etmiş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onlar için sürekli bir azap vardır.
69. Siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce batağa dalanlar gibi batağa daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır.
70. Onlara kendilerinden önceki helak olmuş toplulukların, şehirlerin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. TANRI onlara zulmetmemiş, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
71. İnanan erkekler ve kadınlar birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Onlar iyiliği söyler, kötülükten menederler. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. TANRI'ya ve Peygamber’ine itaat ederler. İşte TANRI onlara rahmet edecektir. Şüphesiz ki TANRI mutlak sevgi sahibidir.
72. TANRI inananlara, altlarından ırmaklar akan Cennetler vaat buyurdu. Orada ebedî kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaat etmiştir. TANRI'nın hoşnut olması ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.
73. Peygamber! İnanmayanların ve inananların hainlerine (küfre) karşı mücadele et ve onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer Cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
78. Bilmezler mi ki TANRI, onların sırlarını da gizli konuşmalarını da bilir. Ve TANRI, gayb sahibidir.
79. Sadaka vermek hususunda gönülden davranan inananları ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, TANRI işte onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acıklı bir azap vardır.
80. Elçi! Onlar için ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de TANRI onlara asla af bağışlamayacaktır. Bu, onların TANRI'yı ve Peygamber’ini inkâr etmelerinden ötürüdür. Çünkü TANRI, kötü ahlaklıları doğru yola iletmez.
91. Zayıflara, hastalara ve harcayacak bir şeyleri bulunmayanlara, TANRI ve Elçi'sine sadık kaldıkları takdirde bir vebal yoktur. İyilik edenlerin aleyhine de yol yoktur. TANRI mutlak bağışlayandır.
92. Kendilerine silah vermen için sana geldiklerinde: “Size bir silah bulamıyorum.” dediğin zaman, bağışta bulunacak bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de bir vebal yoktur.
107. Zarar vermek, inkâr etmek, inananların arasına ayrılık sokmak ve daha önce TANRI ve Resul’üne karşı savaşmış olan adamın gelmesini beklemek için bir zarar mescidi kuranlar var ya: “Bizim iyilikten başka bir niyetimiz yoktu.” diye mutlaka yemin ederler. Halbuki TANRI onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
109. Binasını TANRI korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasını çökecek bir yar kıyısına kurup da onunla birlikte kendisi de Cehennem ateşine yuvarlanıp giden kimse mi hayırlıdır? TANRI zalimleri doğru yola iletmez.
110. Yapmış oldukları binaları, kalpleri parçalanıncaya kadar, yüreklerinde devamlı olarak bir kuşku ve ızdırap kaynağı olarak kalacaktır. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir, hükmünde giz sahibidir.
111. Hiç şüphesiz ki, TANRI yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen inananların canlarını ve mallarını TANRI, Cennet karşılığında satın almıştır. Onlara vaat olunan cennet haktır.TANRI'nın vaadi hak ve gerçektir. O halde yaptığınız bu hayırlı alışverişten dolayı sevinin. İşte bu çok büyük bir mutlu sonuçtur.
112. TANRI'ya tevbe edenler, ibadet edenler, şükredenler, oruç tutanlar, rüku ve secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar ve TANRI'nın hududunu koruyanlar var ya, işte bu kimseleri "inananları" müjdele!
113. Cehennem halkı oldukları onlara apaçık belli olduktan sonra, akraba bile olsalar, inanmayanlar için af dilemek Peygamber’e ve inananlara yaraşmaz.
114. İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Küfründe ısrar edince ondan uzaklaştı. İbrahim gerçekten çok içli ve yumuşak huylu idi.
115. TANRI bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınmaları gereken şeyleri kendilerine açıklamadıkça onları dalâlete düşürecek değildir. Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibidir.
116. Göklerin ve yerin mülkü (hükmü) TANRI'nındır. Diriltir ve öldürür. Sizin için TANRI'dan başka ne bir dost ne de bir yardım eden yoktur.
121. Onların TANRI yolunda harcadıkları az ve çok her şey, yürüdükleri her yol, mutlaka hesaplarına yazılır. Ki TANRI onları, yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın.
122. İnananların hepsinin de toptan savaşa çıkmaları doğru değildir. Savunma, taarruz ve destekçiler olarak gruplara ayrılmalılardır.
124. Ne zaman bir sure indirilse, hainlerden bazıları: “Bu sure hanginizin inancını artırdı?” derler. Halbuki o, inananların inancını artırmıştır ve onlar birbirleriyle müjdeleşirler.
125. Kalplerinde hastalık olanlara gelince, o sure hastalıklarına hastalık katmıştır ve küfür içinde ölürler.
127. Bir sure indirildiği zaman: “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine bakarlar, sonra sıvışıp giderler. TANRI onların kalplerini inançtan çevirmiştir. Çünkü onlar gerçeği anlamayan kimselerdir.
128. Ant olsun, içinizden size öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. İnananlara çok şefkatli, çok merhametlidir.
129. Eğer yüz çevirirlerse de ki: “TANRI bana yeter! TANRI Yeganedir. TANRI mutlak güven sahibidir. TANRI, Arş’ın sahibidir.”
 2. Kendi içlerinden bir kişiye: “Kulları uyar ve biat edenleri müjdele. Şüphesiz ki Sahipleri katında kendileri için bir doğruluk makamı vardır.” diye bildirmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu? İnanmayanlar “Muhakkak ki bu, apaçık bir büyücüdür.” dediler.
3. Sahibiniz ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş üzerinde hükümran oldu. Yarattıklarını yönetir. TANRI'nın izni olmadan hiç kimse şefaat edemez. Sahibiniz Yeganedir.
4. Hepinizin dönüşü TANRI'yadır, bu TANRI'nın hak olan vaadidir. Şüphesiz ki TANRI önce yaratır, sonra da, inanıp güzel ahlaklı amel işleyenlere adaletle mükâfat vermek için onları huzuruna geri döndürür. Küfredenlere gelince, onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
5. Güneşi ışık, ay’ı nur yapan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya menziller tayin eden TANRI'dır. TANRI bunları ancak hak ile yaratmıştır. TANRI, bilen bir topluluk için ayetlerini birer birer açıklar.
6. Gece ve gündüzün birbirini takip etmesinde, TANRI'nın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, TANRI'dan korkup sakınan bir topluluk için nice deliller vardır.
7. Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olarak, onunla tatmin olanlar ve ayetlerimizden habersiz bulunanların varacakları yer ateştir!
9. İnanıp iyi ahlaklı ameller işleyenlere gelince, şüphesiz ki Sahipleri biatleri sebebiyle altlarından ırmaklar akan Nimet Cennetlerine erdirir.
10. Oradaki duaları: “TANRI'mız noksansızdır ve eksikliklerden uzaktır!”dır. Aralarındaki temennileri: “Selâm”dır. Dualarının sonu da şudur: “Şükür, Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya mahsustur.”
11. Eğer TANRI, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. Fakat biz, bize kavuşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız.
12. İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken veya ayaktayken bize yalvarır yakarır. Fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki başına gelen sıkıntıdan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler hoş gösterilmiştir.
13. Ant olsun ki, sizden önce nice nesilleri zulmettikleri zaman helâk ettik. Peygamberleri kendilerine apaçık delillerle geldiği halde, onlar biat etmemişlerdi. İşte biz günahkârlar topluluğunu böyle cezalandırırız.
14. Sonra onların ardından sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki, bakalım nasıl davranacaksınız?
15. Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize bundan başka bir kitap getir, veya bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem mümkün değildir. Ben ancak bana bildirilene tâbi olurum. Şüphesiz ki eğer ben Sahibime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”
16. Elçi'm! De ki: “Eğer TANRI isteseydi onu size okumazdım. TANRI da onu size bildirmezdi. Bundan önce içinizde bir ömür boyu kalmıştım. Hiç düşünmüyor musunuz?”
17. TANRI'ya karşı yalan uydurandan veya TANRI'nın ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçektir ki suçlular asla iflâh olmazlar.
18. Onlar TANRI'yı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda vermeyen şeylere taparlar ve: “Bunlar TANRI katında bizim şefaatçilerimizdir.” derler. De ki: “Siz TANRI'ya göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” TANRI onların koştukları ortaklardan uzaktır. Onları mutlak yaratandır.
19. İnsanlar ilk önce bir ümmet idiler, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Sahibin, ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı, ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
20. Derler ki: “Ona Sahibinden bir ayet, mucize indirilmeli değil miydi?” De ki: “Gayb ancak TANRI'nındır. Bekleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
21. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet tattırsak, hemen ayetlerimiz hakkında bir tuzak düşünürler. De ki: “TANRI'nın tuzağı daha çabuktur.” Şüphesiz ki kurduğunuz tuzakları meleklerimiz yazıyorlar.
25. TANRI esenlik yurdu olan Cennete çağırır, istediğini doğru yola eriştirir.
26. Güzel amellerde bulunanlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de aşağılanma. İşte onlar Cennetliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
27. Kötülükleri yapanlara gelince, kötülüğün cezası kendi mislidir. Onları aşağılanma kaplar. Onları TANRI'dan koruyacak hiç kimse bulunmaz. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte bunlar da Cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.
28. O gün onların hepsini bir araya toplarız. Sonra da TANRI'ya ortak koşanlara: “Siz ve ortaklarınız yerlerinizde durun!” deriz. Böylece aralarını tamamen ayırırız. Koştukları ortakları: “Siz bize tapmıyordunuz.” derler.
29. “Bizimle sizin aranızda şahit olarak TANRI yeter. Sizin bize tapınmanızdan tamamen habersizdik.”
30. Orada herkes geçmişte yaptıklarıyla imtihan verir ve gerçek sahipleri olan TANRI'ya döndürülürler. Uydurdukları şeyler kendi kendilerinden kaybolup gider.
31. De ki: “Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir? Diriyi ölüden, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?” “TANRI” diyecekler. De ki: “O halde TANRI'ya karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
32. Sahibiniz TANRI'dır. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır. Öyle ise nasıl olup da döndürülüyorsunuz?
33. Böylece hak dinden çıkmış kötü ahlaklılara Sahibinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık inanmazlar.
34. De ki: “TANRI'ya eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde, ilk defa yaratacak, sonra da bu yaratmayı yineleyecek edecek olan var mı?” De ki: “TANRI önce yaratır, sonra da yaratmayı yineler. Nasıl da döndürülüyorsunuz?”
35. De ki: “Sizin ortak koştuklarınızdan Hakka iletecek olan var mıdır?” De ki: “TANRI'dır Hakka ileten. O halde Hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa doğru yola iletilmedikçe doğruyu bulamayan mı daha lâyıktır? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?”
36. Onların çoğu zanna uyarlar. Gerçekte ise zan hakikat karşısında hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz ki TANRI onların yaptıklarının tamamını bilmektedir.
37. Bu Kitap TANRI'dan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eder ve Kitab’ı uzun uzun açıklar. Onda hiçbir şüphe yoktur. O Alemlerin Sahibindendir.
38. Yoksa onlar: “Onu kendisi uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Eğer sizler doğru iseniz, TANRI'dan başka gücünüzün yettiklerini çağırın da, onun benzeri bir sûre getirin.”
40. Aralarında kitaba inanan da vardır, inanmayan da vardır. Sahibin fesat çıkaranları en iyi bilendir.
41. Seni yalanlayanlara de ki: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.”
42. İçlerinden sana kulak verip dinleyenler eksik değildir. Fakat duymayanlara sen mi duyuracaksın? Hele akıllarını da kullanmıyorlarsa!
43. İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat görmeyenlere sen mi doğru yolu göstereceksin?
44. TANRI insanlara ve kullarının tamamına zerrece zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
45. Onları diriltip bir araya getirerek toplayacağı gün, sanki dünyada gündüz bir saat kalmış gibi olurlar. Kendi aralarında birbirlerini tanırlar. TANRI'nın karşısına çıkmayı yalanlayanlar en büyük ziyana uğramışlardır. Zaten onlar doğru yolu bulamamışlardı.
46. Onlara bildirdiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, onların dönüşü bize olacaktır. Sonra TANRI onların yaptıklarına da şahittir.
      Her ümmetin bir Peygamberi vardır. Peygamberleri onlara gelince, onlara adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.
52. Sonra o zalimlere: “Ebedî azabı tadın! Kazanmakta olduğunuz şeylerden başkası ile mi cezalandırılacaksınız?” denilir.
53. “O (azap) gerçek midir?” diye senden haber sorarlar. De ki: “Evet! Sahibime ant olsun ki, o şüphesiz gerçektir ve siz aciz bırakamazsınız.”
54. Nefsine zulmeden herkes, yeryüzünde ne varsa kendisinin olsaydı, onu feda etmek isterdi. Azabı gördükleri zaman da pişmanlıklarını gizlemeye çalışırlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.
55. İyi bilin ki, göklerde ve yerde olan her şey TANRI'nındır. İyi bilin ki TANRI'nın vaadi gerçektir, fakat onların çoğu bilmezler.
56. Dirilten de öldüren de TANRI'dır. Sonra TANRI'ya döndürüleceksiniz.
57. Ey kullar! Size Sahibinizden bir öğüt, hastalanmış gönüllere bir şifa ve inananlar için doğru yol rehberi ve rahmet gelmiştir.
58. De ki: “Ancak lütfu ve rahmetiyle, evet işte asıl bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.”
59. De ki: “TANRI'nın size indirdiği, sizin bazılarını haram bazılarını helâl kıldığınız geçimlikler hakkında ne dersiniz?” De ki: “TANRI mı size izin verdi, yoksa TANRI'ya iftira mı ediyorsunuz?”
60. TANRI'ya karşı yalan uyduranların kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz ki TANRI insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çokları şükretmezler.
61. Ne yaparsan yap, Kitap'tan ne okursan oku ve siz ne yaparsanız yapın, yaptıklarınıza daldığınızda, mutlaka biz üzerinize şahidiz. Yerde ve gökte hiçbir zerre TANRI'dan gizli değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki, apaçık bir kitap'ta "kader" bulunmasın.
62. İyi bilin ki, TANRI'nın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.
63. Onlar biat edip güzel ahlaka ermiş olanlardır.
64. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır. TANRI'nın verdiği sözlerde asla değişme yoktur. Bu en büyük mutlu sonuçtur.
65. Elçi'm! Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet yalnız TANRI'dandır. TANRI mutlak duyu sahibidir.
66. İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. TANRI'dan başkasına tapanlar, gerçekte şirk koştuklarına uymazlar. Doğrusu onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar sadece yalan söylerler.
67. Geceyi sizin dinlenmenize elverişli, gündüzü de aydınlık yapan TANRI'dır. Şüphesiz ki bunda işitebilen bir topluluk için ibretler vardır.
68. “TANRI çocuk edindi.” dediler. Haşâ! TANRI bundan uzaktır. Tektir. Göklerde ve yerde olanların hepsi TANRI'nındır. Elinizde TANRI'nın çocuk edindiğine dair hiçbir delil yoktur. TANRI hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69. De ki: “TANRI'ya karşı yalan uyduranlar asla iflâh olmazlar.”
70. Onlar dünyada biraz geçinir, sonra bize dönerler. Sonra da inkârlarından dolayı onlara şiddetli azap tattırırız.
71. Elçi'm! Onlara Nuh’un haberini oku. Hani o halkına demişti ki: “Ey Halkım! Eğer benim aranızda duruşum ve TANRI'nın ayetleri ile öğüt verişim size ağır geliyorsa, ben yalnız TANRI'ya dayanıp güvenmişimdir. Siz de ortaklarınızla toplanıp elbirliği edin ve yapacağınızı kararlaştırın. Öyle ki, işiniz size sonradan hiçbir tasa vermesin. Sonra da hükmünüzü bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin.”
72. “Eğer yüz çevirirseniz, zaten ben sizden bir ücret istemedim ki, benim ücretim TANRI'ya aittir ve ben inananlardan olmakla emir olundum.”
73. Onu yalanladılar. Biz de hem onu hem de gemide onunla beraber bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılıp da söz dinlemeyenlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!
74. Sonra onun ardından kendi topluluklarına Peygamberler gönderdi. Onlara apaçık deliller getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına biat edecek değillerdi. Haddi aşanların kalplerini işte böyle mühürleriz.
90. İsrâiloğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri de zulmetmek ve mahvetmek üzere arkalarına düştü. Nihayet Firavun boğulacağı anda: “İsrâiloğullarının inandığı TANRI'ya inandım. Artık ben de inananlardanım.” dedi.
91. Şimdi mi inandın? Oysa daha önce başkaldırmış, bozgunculardan olmuştun.
92. Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için, bugün senin cesedini kurtaracağız sahilde bir tepeye atacağız. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden habersizdirler.
93. Ant olsun ki biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onları temiz ve hoş nimetlerle geçindirdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Sahibin hesap günü, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmünü verecektir.
96. Doğrusu Sahibinin söz verdiği azabı hak edenler biat etmezler.
97. Kendilerine istedikleri bütün ayetler (mucizeler) gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmazlar.
98. Azap geleceği vakitte biat edip de biatı kendisine fayda sağlayan bir memleket halkı varsa, şüphesiz ki Yunus’un halkıdır. Biat ettiklerinde kendilerinden dünya hayatındaki rezillik azabını kaldırdık ve onları bir süre daha (bu dünyada) faydalandırdık.
99. Eğer Sahibin isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette biat ederlerdi. Öyle iken biat etmeleri için insanları sen mi zorlayacaksın?
100. TANRI'nın izni olmadan hiçbir kimsenin biat etmesi mümkün değildir. TANRI hastalığı akıllarını kullanmayanlara verir.
101. De ki: “Göklerde ve yerde neler var, baksanıza!” Fakat inanmayan bir topluluğa ayetler ve uyarılar fayda sağlamaz.
102. Onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen günlerin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: “Bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
103. Sonra biz Peygamberlerimizi ve inananları kurtarırız. Böylece inananları kurtarmak bizim üzerimize haktır.
104. İnsanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, ben TANRI'yı bırakıp da sizin taptıklarınıza ibadet etmem. Ancak sizi öldürecek olan TANRI'ya ibadet ederim. Bana inananlardan olmam emir olundu.”
105. Ve: “Yüzünü dine çevir. Küfre uyma!” diye emredildi.
106. TANRI'yı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, hiç şüphesiz ki sen mutlaka zalimlerden olursun.
107. Eğer TANRI sana bir zarar bir sıkıntı verirse, onu senden kaldıracak olan kendisidir. Eğer sana bir güzellik ve iyilik emrederse, lütfuna kimse mâni olamaz. TANRI bunu kullarından istediğine bağışlar. TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
108. De ki: “İnsanlar! Size Sahibinizden hak gelmiştir. Artık kim doğru yolu kabul ederse, o ancak kendi iyiliği için doğruya ermiş olur. Kim de saparsa, o da ancak kendi zararına sapmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim.”
109. Sana bildirilene uy. TANRI hükmünü verinceye kadar sabret. TANRI mutlak hüküm sahibidir. Güzel ahlaklılara lütuf bağışlayandır.
2. “TANRI'dan başkasına ibadet etmeyesiniz.” diye. Şüphesiz ki ben size TANRI tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
3. Sahibinizden af dileyiniz ve tevbe ediniz ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her erdemliye erdeminin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
4. Dönüşünüz TANRI'yadır. TANRI, her şeye gücü yetendir.
5. İyi bilin ki onlar, içlerindekini TANRI'dan gizlemek için göğüslerini çevirdiler. Bilin ki , TANRI göğüslerin özünü bilendir.
6. Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların geçimi TANRI'ya aittir. TANRI o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı yeri bilir.
7. TANRI ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Bundan evvel Arş’ı su üzerinde idi. Hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için. Ant olsun ki: “Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz.” desen, onlar inanmazlar.
8. Ant olsun ki biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek: “Onu alıkoyan nedir?” derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, bir daha geri döndürülmez. Alaya aldıkları şey de onları çepeçevre kuşatır.
9. Ant olsun ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da ondan çekip alsak, o hemen ümitsizliğe düşer ve nankör olur.
10. Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak: “Kötülükler benden gitti.” der, şımarır ve öğünür.
11. Ancak sabredip de güzel ahlaklı ameller işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
12. Belki de sen: “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi?” dedikleri için, sana bildirilen ayetlerin bir kısmını bırakacak ve bu yüzden göğsün daralacaktır. Sen ancak bir uyarıcısın. TANRI ise her şeye vekildir.
14. Yok eğer yardıma çağırdığınız kimseler size cevap veremedilerse, artık bilin ki Kitap ancak TANRI ilmi ile indirilmiştir.
15. Kim dünya hayatını ve onun aşırısını isterse, onlara orada yaptıklarının karşılığını tam olarak veririz. Onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar.
16. İşte onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Yaptıkları boşa gitmiştir. İşleri de batıl olmuştur.
18. TANRI'ya karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Bu zalimler Sahiplerinin huzuruna arz edilecekler. Şahitler de: “Sahiplerine karşı yalan uyduranlar işte bunlardır!” diyecekler. İyi bilin ki, TANRI'nın lâneti zalimlerin üzerinedir.
19. O zalimler ki, insanları TANRI yolundan alıkoyarlar ve o yolu eğriltmeye çalışırlar. Onlar ahireti de inkâr ederler.
20. Onlar yeryüzünde TANRI'yı aciz bırakacak değillerdir. Onların TANRI'dan başka dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar gerçekleri ne görebiliyorlar ne kulak veriyorlardı.
21. İşte onlar kendilerine yazık ettiler. Uydurdukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitti.
22. Şüphesiz ki onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.
24. İnanan ve inanmayan iki oluşumun durumu, görmeyen ve duymayan ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hâli hiç eşit olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?
25. Ant olsun ki TANRI Nuh’u kavmine gönderdi. (Onlara dedi ki): “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”
26. “TANRI'dan başkasına kulluk etmeyin. Doğrusu ben hakkınızda acıklı bir günün azabından korkuyorum.”
36. Nuh’a bildirildi ki: “Halkından, inananlar dışında aslâ biat eden olmayacak. O halde onların yaptıklarından dolayı tasalanma.”
37. “Bizim gözetimimiz altında bildirdiğimiz şekilde bir gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır.”
38. Gemiyi yaparken, halkının ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla alay ediyorlardı. O da dedi ki: “Siz bizimle alay ediyorsunuz amma, iyi bilin ki sizin alay ettiğiniz gibi, biz de sizinle alay edeceğiz.”
39. “Rezil edecek olan azabın kime geleceğini ve kime sürekli azabın ineceğini yakında bileceksiniz.”
40. Nihayet emir gelip de fırın kaynadığı zaman, Nuh’a dedik ki: “Her cinsten ikişer çift ile, aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve inananları gemiye yükle!” Zaten pek az kimse onunla beraber inanmıştı.
41. Dedi ki: “Gemiye binin. Onun akması da durması da TANRI'ya aittir. Şüphesiz ki TANRI mutlak kudret sahibidir.”
42. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında içindekileri götürüyordu. Nuh bir kenarda duran oğluna: “Oğlum! Sende bizimle beraber bin, inanmayanlarla beraber olma!” diye seslendi.
43. Oğlu: “Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır.” dedi. Nuh: “Bugün TANRI'nın emrinden, merhamet ettikleri dışında kurtulacak yoktur.” dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
44. “Ey yer! Suyunu yut! Ey gök! Sen de tut!” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi karaya oturdu ve “Zalimler topluluğu yok olsun!” denildi.
45. Nuh Sahibine dua edip: “Sahibim! Şüphesiz ki oğlum da benim ailemdendir. Vaadiniz haktır, Mutlak hüküm sahibisiniz.” dedi.
46. TANRI: “Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü o kötü bir iş işlemişti. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi bizden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.” buyurdu.
47. Nuh dedi ki: “Sahibim! Bilmediğim bir şeyi istediğimden dolayı bana af bağışla. Beni affetmez ve bana merhamet etmezsen, ziyana uğrayanlardan olurum.”
48. “Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden esenlik ve bereketlerle gemiden in! Ama gelecek nesiller içinde kendilerini dünyada bol rızıklarla faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine acıklı bir azabın dokunacağı ümmetler de vardır.” denildi.
49. Elçi'm! İşte bunlar sana bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Daha önce ne sen bunları biliyordun, ne de halkın biliyordu. Öyleyse sen de sabret! Hiç şüphesiz ki akıbet güzel ahlaklılarındır.
50. Âd kavmine de kardeşleri Hud’u gönderdik. Dedi ki: “Halkım! TANRI'ya ibadet edin. TANRI Yeganedir. Siz sadece yalan uydurup duruyorsunuz.”
51. “Halkım! Ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim beni yaratana aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”
52. “Halkım! TANRI'dan af dileyin ve tevbe edin ki üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkâr olarak yüz çevirmeyin.”
53. Dediler ki: “Hud! Sen bize apaçık bir delil (mucize) getirmedin. Biz senin sözünle inandıklarımızı terk edemeyiz ve sana biat edecek de değiliz.”
54. “Biz: ‘Seni inandıklarımızdan biri fenâ çarpmış!’ demekten başka bir söz söyleyemeyiz.” O da dedi ki: “Ben TANRI'yı şahit tutuyorum. Siz de şahit olun ki, ben sizin inandıklarınızdan uzağım.”
55. Hepiniz birlikte bana dilediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana hiç süre tanımayın.
56. “Doğrusu ben, benim de Sahibim, sizin de Sahibiniz olan TANRI'ya güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki TANRI onun perçeminden tutmuş olmasın. Sahibim, mutlak doğru sahibidir.”
57. “Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ben size benimle gönderileni tebliğ ettim. Sahibim sizden başka bir topluluğu sizin yerinize getirebilir. Siz TANRI'ya hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Sahibim her şeyi gözetip koruyandır.”
58. Emir gelince Hud’u ve beraberindekileri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları çok çetin bir azaptan kurtuluşa erdirdik.
59. İşte Âd kavmi! Sahiplerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler, Peygamber'ine isyan ettiler ve her bir inatçı zorbanın emrine uydular.
60. Böylece bu dünyada da hesap gününde de lânete uğradılar. İyi bilin ki Âd kavmi Sahiplerini inkâr ettiler. İyi bilin ki Hud’un kavmi Âd, TANRI'nın rahmetinden uzak kılındı.
     Elçilerimiz İbrahim'e müjde getirdikleri zaman, selam sana! dediler. O da "size de selam!" dedi ve hemen kızartılmış bır dana eti getirdi.
70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içine bir korku düştü. “Korkma! Biz Lut topluluğuna gönderildik.” dediler.
71. O esnada karısı ayakta idi ve güldü. Biz de ona İshak’ı, İshak’ın ardından da (torunu) Yakub’u müjdeledik.
72. “Vay hâlime! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyarken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey!” dedi.
73. Dediler ki: “TANRI'nın işine mi şaşıyorsun? Ey ev halkı! TANRI'nın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.”
74. İbrahim’den korku gidip de kendisine müjde gelince, Lut halkı hakkında bizimle mücadele etmeye başladı. ( Lut'un incinmesinden korkuyordu).
75. Çünkü İbrahim cidden yumuşak huylu, içli ve kendisini TANRI'ya vermiş bir kimse idi.
76. “Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Zira Sahibinin emri gelmiştir. Onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir.”
77. Elçilerimiz Lut’a gelince, onlar yüzünden üzüldü ve göğsü daraldı, “Bu çetin bir gündür!” dedi.
81. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle beraber yola çık. Karından başka hiç kimse geri kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaat olunan zaman, gün doğana kadardır. Sabah yakın değil mi?” dediler.
82.  Azap emri gelince, o memleketin altını üstüne getirdik ve tepelerine pişirilmiş balçıktan taşları arka arkaya yağdırdık.
83. Sahibinin katında damgalanmış taşlar. Bu felâket taşları zalimlerden uzak değildir.
     Cinsiyet belirsizliği (kromozomsal bozukluk) konusunda kişinin yatkın olduğu kişi haline gelmesinde günah yoktur. Bu bir hastalık ameliyatıdır. Bunun dışındakiler ise büyük günahtır.
 84. TANRI, Medyen halkına da Şuayb’ı gönderdi. Onlara: “Halkım! TANRI'ya kulluk edin. TANRI Yeganedir. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Doğrusu ben sizi bolluk içinde görüyorum ve ben sizin hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.”
85. “Halkım! İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
86. “Eğer inanıyorsanız TANRI'nın helâl olarak bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.”
87. Dediler ki: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını bırakmamızı veya mallarımız üzerinde istediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Doğrusu sen yumuşak huylusun, çok akıllısın.”
88.  Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Başarım ancak TANRI'nın yardımı iledir. Ben yalnız TANRI'ya güvendim ve yalnız TANRI'ya yönelirim.”
89. “Bana karşı düşmanlığınız, sakın sizi Nuh halkının veya Hud halkının yahut Salih halkının başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût halkı henüz sizden uzak değildir.”
90. “Sahibinizden af dileyin ve tevbe edin. TANRI mutlak "merhamet ve sevgi" sahibidir.”
91. Dediler ki: “Şuayb! Sözlerinin çoğunu anlamıyoruz. Biz seni cidden içimizde zayıf, güçsüz görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı, seni mutlaka taşlardık. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yoktur.”
92. Dedi ki: "Halkım! Size göre benim kabilem TANRI'dan daha mı şereflidir ki, TANRI'yı arkanıza attınız. Şüphesiz ki Sahibim yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatmıştır.”
93. “Elinizden geleni yapın yakında bileceksiniz. Gözleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber gözetmekteyim.”
94. Emir gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inananları tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
95. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Haberiniz olsun ki Semud halkı nasıl uzaklaşıp gittiyse, Medyen halkı da öyle uzaklaşıp gitti.
102. Halkı zalim olan memleketi Sahibin yakaladığı zaman işte böyle yakalar. TANRI'nın yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir.
103. Hiç şüphesiz ki bunda ahiret azabından korkanlar için bir ayet (ibret) vardır. O gün bütün kulların bir araya toplandığı bir gündür ve o gün görülecek bir gündür.
105. O gün geldiği zaman TANRI'nın izni olmadan kimse konuşamaz. İçlerinde bedbaht olanlar da vardır, bahtiyar olanlar da vardır.
106. Bedbaht olanlar Cehennemdedirler. Onların orada bir soluk alış-verişleri vardır ki!
107. Sahibinin istediği hariç, orada ebedî kalacaklardır. TANRI'nın emri haktır.
108. Mutlu olanlar ise Cennettedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Bu, bitmez tükenmez bir lütuftur.
109. Bunların taptıklarının batıl olduğunda şüphen olmasın. Onlar daha önce atalarının taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların (azaptan) nasiplerini eksiksiz ödeyeceğiz.
110. İnanmayanlar ve hainler, bu kitaptan yana şiddetli bir tereddüt içindedir. Her toplulukta bu böyledir.
111. Şüphesiz ki Sahibin, onların her birinin amellerinin karşılığını tam olarak verecektir. Çünkü TANRI, yaptıklarından haberdardır.
112. Emir olunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de. Aşırı gitmeyin, TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
113. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin TANRI'dan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.
115. Sabret! Çünkü TANRI iyikil edenlerin mükâfatını zâyi etmez.
116. Sizden önceki asırlarda erdemli kimselerin yeryüzünde bozgunculuğu önlemeye çalışmaları gerekmez miydi? Ancak onlar arasından kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı. Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten onlar günahkâr idiler.
117. Halkı ıslah olmuş kimseler olsaydı, Sahibin o memleketleri haksız yere helâk edecek değildi.
118. Sahibin isteseydi insanları bir ümmet yapardı, fakat onlar hâlâ ayrılıktadırlar.
119. Ancak Sahibinin rahmetine ulaşmış olanlar müstesnadır. Aslında onları bunun için yaratmıştır. Ant olsun: “Sahibinin, ben Cehennemi cinlerle ve insanlarla dolduracağım!” sözü tamamen yerine gelmiştir.
120. Peygamberlerin haberlerinden sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar. Bunda da sana hak ve inananlara da bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
121. İnanmayanlara de ki: “Elinizden gelen çalışmayı yapın. Biz de hakikatı duyurmak için gerekeni yapıyoruz.”
122. Bekleyin! Şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.
123. Göklerin ve yerin gaybı TANRI'nındır. Her iş TANRI'ya döndürülür. Öyle ise TANRI'ya kulluk et ve TANRI'ya güven. Sahibin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
3. Resulüm! Biz sana bu Kitabı bildirmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunlardan habersizdin.
4. Bir zaman Yusuf babasına: “Babacığım! Ben rüyamda onbir yıldızla güneşi ve ay’ı gördüm. Gördüm ki onlar bana biat ediyorlar!” demişti.
5. (Babası) dedi ki: “Yavrucuğum! Bu rüyanı sakın kardeşlerine anlatma! Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”
6. “Sahibin seni böylece rüyandaki gibi seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek; daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yakup soyuna da tamamlayacaktır. Çünkü Sahibin mutlak "bilgi, hüküm, giz" sahibidir.”
7. Ant olsun ki Yusuf ve kardeşlerinin kıssasında soranlar için ibretler vardır.
8. Onlar: “Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirimize bağlı bir cemaatiz. Doğrusu babamız açıkça bir yanlışlık içindedir.”
9. “Yusuf’u öldürün veya onu uzak bir yere atın ki, babanızın sevgi ve övgüsü yalnız size kalsın! Ondan sonra (tevbe eder) iyi kimseler olursunuz.”
10. İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Yusuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine atın, geçen bir yolcu kafilesi onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın.”
11. Dediler ki: “Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf’u bize emanet etmiyorsun? Oysa biz ona iyilik etmek isteyen kimseleriz.”
12. “Yarın onu bizimle beraber gönder de bol bol yesin, oynasın, biz onu mutlaka koruruz.”
13. Dedi ki: “Onu götürmeniz cidden beni üzer, endişeye düşürür. Siz farkına varmadan onu bir kurdun yemesinden korkarım.”
14. Dediler ki: “Biz kuvvetli bir topluluk olduğumuz halde eğer onu kurt yerse, o zaman biz tamamen aciz, beceriksiz kimseleriz demektir.”
15. Onu götürüp de kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdikleri zaman biz Yusuf’a: “Ant olsun ki sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!” diye bildirdik.
16. Akşamleyin ağlayarak babalarının yanına geldiler.
17. Dediler ki: “Ey babamız! Biz yarış yapmak için gitmiştik, Yusuf’u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Ne yazık ki onu kurt yemiş! Şimdi biz ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın.”
18. Gömleğin üzerinde yalancı bir kan ile geldiler. (Babaları) dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana güzelce sabır gerekir. Söylediklerinize karşı da yardımına sığınılacak ancak TANRI'dır.”
19. Bir kervan geldi, sucularını kuyuya gönderdiler. O da gidip kovasını kuyuya saldı. (Yusuf’u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp (ticari) bir mal olarak sakladılar. Halbuki TANRI onların ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
20. Onu değersiz bir fiyat ile bir kaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona karşı rağbetsiz idiler.
21. Mısır’da onu satın alan kimse karısına dedi ki: “Ona güzel bak! Umulur ki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz.” İşte böylece biz Yusuf’u o yere yerleştirdik. Ona rüyaların yorumunu öğrettik. TANRI emrini yerine getirmeye gücü yetendir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
22. Erginlik çağına erince ona sır ve ilim verdik. İşte biz güzel hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.
     O da diğer Peygamberler gibi tebliğ görevini yerine getirdi ve bulunduğu şehirde inananlarla beraber hüküm sürmeye başladı.
56. Böylece biz Yusuf’u o memlekette yerleştirip kendisine mevki verdik.
58. Yusuf’un kardeşleri geldiler, onun huzuruna girdiler. O onları tanıdı, fakat onlar onu tanıyamadılar.
59. Yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Baba bir kardeşinizi de bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafirperverlerin en hayırlısı olduğumu görmüyor musunuz?”
60. “Eğer onu bana getirmezseniz, artık bundan böyle benden bir ölçek dahi zahire beklemeyin ve bana yaklaşmayın!”
61. Dediler ki: “Onu babasından istemeye çalışacağız ve her halde bunu yapacağız.”
62. Yusuf emrindeki gençlere dedi ki: “Onların zâhire bedellerini yüklerinin içine koyun. Belki âilelerine döndüklerinde onu anlarlar da bir daha dönerler.”
63. Babalarına döndüklerinde: “Babamız! Bize yiyecek yasak edildi, artık bize zahire verilmeyecek. Kardeşimizi bizimle gönder de onun sayesinde ölçüp yiyecek alalım. Biz onu mutlaka koruruz.” dediler.
64. Babaları dedi ki: “Daha önce kardeşi hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da ancak o kadar güvenirim. TANRI, merhamet sahibi ve mutlak esirgeyendir."
65. Yüklerini açınca zahire bedellerinin kendilerine iâde edilmiş olduğunu gördüler. Dediler ki: “Babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayemiz de bize iâde edilmiş! Onunla yine âilemize yiyecek getiririz. Kardeşimizi de koruruz. Bir deve yükü de fazla alırız, bu seferki az idi, bize yetmez.”
66. Babaları dedi ki: “Etrafınızın çepeçevre kuşatılması (çaresiz kalmanız) hariç, onu bana geri getireceğinize dair TANRI'ya karşı sağlam bir söz vermezseniz, onu aslâ sizinle göndermem.” Artık onlar ona söz verince: “TANRI söylediklerinize şâhit olsun.” dedi.
67. Sonra şöyle dedi: “Oğullarım! Şehre bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Olur ki herhangi bir musibetle karşılaşırsınız. Bununla beraber ben, TANRI'nın hükmünden hiçbir şeyi sizden gideremem. Mutlak hüküm TANRI'nındır. Ben ancak TANRI'ya güvendim. TANRI mutlak güven sahibidir.”
68. Babalarının kendilerine emrettiği yerden ayrı ayrı şehre girdiler. Gerçi bu tedbir, TANRI 'nın takdirinden hiçbir şeyi onlardan savamazdı. Ancak Yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. Şüphesiz ki o ilim sahibiydi, ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
69. Yusuf’un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve: “Bilesin ki ben senin kardeşin Yusuf’um. Onların yaptıklarına artık üzülme!” dedi.
70. Onların yüklerini yükletirken bir su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra biri : “Ey kafile! Durun! Siz hırsızsınız!” diye seslendi.
71. Kardeşleri onlara dönüp: “Ne kaybettiniz?” dediler.
72. Onlar dediler ki: “Kralın su kabını kaybettik, onu arıyoruz! Onu getirene bir deve yükü mükâfat verilecek. Ben buna kefil oluyorum.”
73. “Siz de muhakkak anlamışsınızdır ki, biz bu yere fesat çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız da değiliz.” dediler.
74. Yusuf’un adamları: “Yalan söylüyorsanız bunun cezası ne olacak?” dediler.
75. “Onun cezası, kayıp eşya kimin yükünde bulunursa; işte o onun karşılığıdır, o şahsa el konulur. Biz zâlimleri böyle cezalandırırız.” dediler.
76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da su kabını kardeşinin yükünden çıkardı.
77. “Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı.” dediler. Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. İçinden: “Durumunuz pek kötüdür, ne işlediğinizi TANRI daha iyi bilir.” dedi.
78. Dediler ki: “Ey Aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.”
79. Dedi ki: “Biz malımızı kimde bulmuşsak ancak onu alıkoyarız, yoksa biz zulmedenler oluruz.”
80. Ondan ümitlerini kesince, aralarında görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden TANRI adına kesin söz aldığını, daha önce Yusuf meselesinde de işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya TANRI hakkımda hüküm verinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım.”
81. “Siz dönün, babanıza deyin ki: “Babamız! Oğlun inan ki hırsızlık etti. Biz bildiğimizden başka bir şey görmedik. Görülmeyeni de bilmeyiz.”
82. “Bulunduğumuz şehrin halkına ve beraber geldiğimiz kervana da sorabilirsin. Biz gerçekten doğru söylüyoruz.”
83. (Babaları) dedi ki: “Hayır! Sizi nefisleriniz aldatıp, böyle büyük bir işe sürüklemiş. Artık bana sükunet ve ümit içinde sabır gerekir. Umulur ki TANRI hepsini bir arada bana kavuşturur. TANRI mutlak hüküm sahibidir.”
84. Onlardan yüz çevirdi. “Ey Yusuf’un üstüne titreyen üzüntüm.” dedi. Üzüntüsünden gözlerine ak düştü, artık acısını içinde saklıyordu.
85. Oğulları: “Sen Yusuf’u ana ana kederinden hastalanıp eriyeceksin, yahut öleceksin!” dediler.
86. Dedi ki: “Ben üzüntümü ve tasamı yalnız TANRI'ya açarım. TANRI tarafından, ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”
87. “Oğullarım! Gidin, Yusuf’u ve kardeşinizi iyice araştırın. TANRI'nın merhametinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü inanmayanlardan başkası TANRI'nın rahmetinden ümidini kesmez.”
88. Yusuf’un huzuruna girdiklerinde dediler ki: “Ey Aziz! Biz de âilemiz de darlığa uğradık, çok değersiz bir sermaye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. TANRI şüphesiz ki sadaka verenleri mükâfatlandırır.”
89. Yusuf dedi ki: “Siz câhil kimselerken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
90. “Yoksa sen Yusuf musun?” dediler. O da dedi ki: “Evet ben Yusuf’um, bu da kardeşim! TANRI bize lütfetti. Doğrusu kim TANRI'dan korkar, zorluklara sabrederse, bilsin ki TANRI  iyi harekette bulunanların mükâfatını asla zâyi etmez.”
91. “TANRI seni bizden üstün kıldı. Doğrusu biz suç işlemiştik.” dediler.
92. Dedi ki: “Size bugün hiçbir başa kakma yok, ayıplanacak değilsiniz. TANRI size af bağışlasın. TANRI merhamet sahibidir.”
93. “Şu benim gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görecek duruma gelir ve bütün âilenizle birlikte bana gelin.”
94. Kafile Mısır’dan ayrılınca babaları: “İnanın ki ben Yusuf’un kokusunu duyuyorum. Eğer sözlerime inanacaksanız.”
95. “Sen hâlâ eski şaşkınlığın içindesin.” dediler.
96. Müjdeci gelip de gömleği Yakub’un gözüne sürünce, gözleri hemen açıldı. “Ben sizin bilmediklerinizi, TANRI tarafından bilirim dememiş miydim?” dedi.
97. Oğulları: “Babamız! Suçlarımıza af  bağışlanmasını dileyiver, bizler hiç şüphesiz hata edenlerden idik.” dediler.
98. Dedi ki: “Sizin için Sahibimden af dileyeceğim. TANRI merhamet sahibidir.”
99. Nihayet Yusuf’un yanına vardıklarında, o anasını babasını bağrına basıp kucakladı ve: “TANRI'nın izniyle güven içinde Mısır’a girin!” dedi.
100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu. Yusuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyânın tahakkukudur. Sahibim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Sahibim bana gerçekten pek çok iyilikte bulundu. Şüphesiz ki Sahibim istediği şeyleri çok ince düzenler. TANRI mutlak bilgi sahibidir, hükmünde giz sahibidir.”
101. “Sahibim! Bana hükümranlık verdin, rüyâların tabirini öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı! İnanan olarak canımı al ve beni güzel ahlaklılar zümresine kat.”
102. Elçi'm! Sana işte bu bildirdiklerimiz gayb haberlerindendir. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen yanlarında bulunmuyordun.
103. Sen ne kadar yürekten istesen de insanların çoğu inanmazlar.
104. Elçi'm! Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (kitap), âlemler için ancak bir öğüttür.
105. Göklerde ve yerde nice âyetler (deliller) vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.
106. Onların çoğu TANRI'ya biat etmişler, fakat inanmayan (bilgisiz) olarak yaşarlar.
107. TANRI tarafından kuşatıcı bir felâket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler?
108. Resulüm! De ki: “İşte benim yolum budur. Ben TANRI'ya dâvet ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar doğru görüş üzerindeyiz. TANRI'yı noksan sıfatlardan uzak tutarım. Ben bilgisizlerden değilim.”
109. Elçi! TANRI senden önce de, şehirler halkından kendilerine bildirdiğimiz erkeklerden başkasını Peygamber göndermedi. Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! TANRI'dan korkup sakınan güzel ahlaklılar için âhiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
110. Nihayet o Peygamberler ümitsizliğe düşüp de kendilerinin kesinlikle yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirilir. Baskınımız suçlular grubundan aslâ geri çevrilmez.
111. Ant olsun ki Peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Bu (Kitap) uydurulabilecek bir söz değildir. Ancak kendinden önce gelen kitapları tasdik eden, inanan bir halka her şeyi açıklayan, hakkı gösteren bir doğru yol rehberi ve bir rahmettir.
 1. Sana Sahibinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmazlar.
2. TANRI ki, gökleri gördüğünüz gibi direksiz yükseltti. Sonra Arş üzerinde hükümran oldu. Güneşi ve ay’ı emrinde tutmuştur. Bunların her biri, belirli bir süreye kadar akıp gitmektedir. TANRI her işi düzenler, âyetlerini birer birer açıklar. Şundan ki, Sahibinize kavuşacağınıza kesin bilgi edinesiniz.
3. Yeri geniş yapan, orada sâbit dağlar ve nehirler var eden, bütün meyvelerden yeryüzünde ikişer çiftler yaratan TANRI'dır. Geceyi gündüzün üzerine  örtüyor. Şüphesiz ki bunda düşünen bir topluluk için ibretler vardır.
4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, meyve ve sebze bahçeleri vardır. Bunların hepsi bir su ile sulandığı halde, yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda da aklını kullanan bir topluluk için ibretler vardır.
5. Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözleridir: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?” İşte onlar Sahiplerini inkâr edenlerdir. Onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır. İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
6. Onlar senden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorlar. Oysa onlardan önce nice cezaların benzerleri gelip geçti. Doğrusu insanların zulmetmelerine rağmen, Sahibin mutlak af sahibidir. Şüphesiz ki Sahibinin azabı da şiddetlidir.
7. İnanmayanlar: “Ona Sahibinden bir âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. Sen ancak bir yol göstericisin ve her toplumun doğru yol rehberi bir yol göstericisi vardır.
8. TANRI her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerde neyi eksik, neyi ziyade edeceğini bilir. TANRI katında her şey ölçü iledir.
9. TANRI görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. Mutlak kudret sahibidir.
10. Aranızdan birisi ister sözü gizlesin, ister açığa vursun; ister gece karanlığında gizlensin, ister gündüzün ortaya çıksın TANRI nezdinde aynıdır.
11. Önünde ve arkasında TANRI'nın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe TANRI onların durumlarını değiştirmez. TANRI bir millet için kötülük istediği zaman, artık onu geri çevirecek bir kuvvet yoktur. Onlar için TANRI'dan başka bir veli de yoktur.
12. TANRI ki, size korku ve ümit içinde şimşeği gösterir ve ağır bulutlar meydana getirir.
13. Gök gürültüsü TANRI'yı şükür ile anar. Melekler de korkusundan TANRI'yı anarlar. Yıldırımları gönderir de onlarla istediğini çarpar. Onlar ise TANRI hakkında mücadele edip duruyorlar. Halbuki TANRI'nın kudreti pek çetindir.
14. Gerçek dua ancak TANRI'yadır. TANRI'dan başka dua ettikleri, kendilerinin dualarına hiçbir karşılık veremezler. Durumları ancak suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış kimsenin durumu gibidir. Oysa o hiçbir zaman suya kavuşamaz. İşte inanmayanların duası da ancak bunun gibi boşunadır.
15. Göklerde ve yerde bulunanlar da, onların gölgeleri de ister istemez sabah akşam TANRI'ya secde ederler.
16. De ki: “Göklerin ve yerin Sahibi kimdir?” De ki: “TANRI'dır.” De ki: “Siz TANRI'yı bırakıp da kendilerine bir fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz?” De ki: “Hiç görmeyenle gören bir olur mu? Yahut karanlıklar ile aydınlık bir midir? Yoksa TANRI'ya, ortaklar buldular da yaratmaları birbirine mi benzettiler?” De ki: “TANRI'dır her şeyi yaratan.” TANRI mutlak "birim ve kudret" sahibidir.
17. TANRI gökten su indirir de dereler kendi miktarınca dolup taşar. Sel üste çıkan köpüğü alıp götürür. Bir süs veya eşya yapmak için ateşte erittikleri madenlerde de buna benzer bir köpük vardır. İşte TANRI hak ile batılı böyle misal verir. Köpük atılıp gider, insanlara fayda veren şey ise yerde kalır. İşte TANRI bunun gibi daha nice misaller verir.
18. Sahiplerine icabet edenlere en güzel karşılık vardır. TANRI'ya uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve bir o kadarı daha onların olsa, azaptan kurtulmak için hepsini feda ederlerdi. Hesabın en kötüsü onlar içindir, varacakları yer cehennemdir, o ne kötü yataktır!
19. Sahibinden sana indirilenin hak olduğunu bilen  bir kimse, görmeyen gibi olur mu? Ancak akıl sahipleridir ki, iyice düşünürler.
20. Onlar ki TANRI'nın emrini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
21. Onlar TANRI'nın bitiştirilmesini emrettiği şeyi bitiştirirler. Sahiplerinden korkarlar ve en kötü hesaptan ürkerler.
22. Onlar ki, Sahiplerinin rızasına ermek için sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık (TANRI yolunda) harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte dünya yurdunun sonucu onlar içindir.
23. O yurt Adn Cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından güzel ahlaklılarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.
24. “Sabretmenize karşılık size selâm olsun. Burası dünya yurdunun ne güzel bir sonucudur!”
25. TANRI'ya verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve TANRI'nın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar... İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt Cehennem de onlarındır.
26. TANRI istediğine rızkını kolaylaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatı ile şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı sadece bir geçimlikten ibarettir.
27. İnanmayanlar: “Ona Sahibinden bir ayet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki TANRI istediğini dalâlete düşürür ve Hakka biat edeni de doğruya iletir.”
28. Onlar o kimselerdir ki biat etmişlerdir ve kalpleri, TANRI'yı anarak sakinlik bulmuştur. Çok iyi bilin ki kalpler ancak TANRI'yı anarak huzur bulur.
29. Onlar ki biat etmişler ve güzel ahlaklı ameller işlemişlerdir. Ne mutlu onlara! Varacakları yer de ne güzeldir!
30. Elçi! Böylece TANRI seni kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçmiş olduğu bir ümmete gönderdi ki, sana bildirdiğimizi onlara okuyasın. Onlar TANRI'yı inkâr ediyorlar. De ki: “TANRI benim Sahibimdir, TANRI Yeganedir. Yalnız TANRI'ya güvendim, dönüş de yalnız TANRI'yadır.”
31. Eğer Kitap ile dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulmuş olsaydı zalimler yine de inanmazlardı. Hayır! Bütün işler TANRI'ya âittir. İnananlar hâlâ bilmediler mi ki, TANRI isteseydi bütün insanları doğru yola iletirdi. TANRI'nın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecektir. Şüphesiz ki TANRI vaadinden aslâ dönmez.
32. Ant olsun ki senden önce gelen Peygamberlerle de alay edilmişti. Ben de o zalimlere önce mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. Azabım nasıl oldu?
33. Herkesin yaptığını görüp gözeten TANRI, başkası ile bir olur mu? Onlar TANRI'ya ortaklar koştular. De ki: “Onlara isim veriniz. Yoksa siz TANRI'ya yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz veya kuru bir lâf mı ediyorsunuz?” Hayır! İnanmayanlara kurdukları tuzaklar güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. TANRI kimi saptırırsa, artık ona doğru yolu gösteren bulunmaz.
34. Onlar için dünya hayatında azap vardır, ahiret azabı ise elbette daha şiddetlidir. Onları TANRI'ya karşı koruyacak kimse de yoktur.
35. Güzel ahlaklılara vaat olunan Cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar. Yemişleri de gölgesi de süreklidir. İşte bu, güzel ahlaklıların akibetidir. İnanmayanların akıbeti ise ateştir.
36. Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilene sevinirler. Fakat karşı gruplar içinde ayetlerin bir kısmını inkâr edenler vardır. De ki: “Ben ancak TANRI'ya kulluk etmekle ve TANRI'ya ortak koşmamakla emir olundum. Ben ancak TANRI'ya çağırıyorum ve dönüşüm de ancak TANRI'yadır.”
37. İşte biz böylece onu bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların isteklerine uyarsan, ant olsun ki TANRI katından sana ne bir dost ne de bir koruyucu çıkmaz.
38. Ant olsun ki TANRI senden önce nice Peygamberler gönderdi. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. TANRI'nın izni olmadan hiçbir Peygamber bir ayet (mucize) getiremez. Her müddetin yazıldığı bir kitabı vardır.
39. TANRI istediğini mahveder siler, istediğini de sabit kılar. Ana kitap TANRI nezdindedir.
40. Biz, onlara vaat ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana göstersek de, yahut seni vefat ettirsek de, sana düşen ancak tebliğdir. Hesap görmek ise bize düşer.
41. Bizim yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Hüküm veren TANRI'dır. TANRI'nın hükmünü bozacak kimse yoktur. TANRI hesabı çabuk görendir.
42. Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Oysa bütün tuzaklar TANRI'ya aittir. Herkesin ne kazandığını TANRI bilir. İnanmayanlar da bu yurdun sonunun kime ait olduğunu yakında bilecekler!
43. İnkâr edenler: “Sen Elçi olarak gönderilmiş bir kimse değilsin.” derler. Resulüm! De ki: “Benim aramla sizin aranızda TANRI ve kitap ilmine sahip olanların şahitliği kâfidir.”
 1. Kitap ki; Sahibinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yegâne galip ve övülmeye lâyık olan TANRI'nın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.
2. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. Şiddetli azaptan dolayı vay o zalimlerin hâline!
4. TANRI her Peygamberi mutlaka kendi topluluğunun dili ile gönderdi ki, onlara apaçık anlatsın. TANRI istediğini dalâlette bırakır, istediğini de doğru yola iletir. TANRI, Saygı sahibi ve hükmünde giz sahibidir.
5. Ant olsun ki TANRI, Musa’yı: “Halkını karanlıklardan aydınlığa çıkar ve TANRI'nın günlerini onlara hatırlat.” diye âyetlerimizle (mucizelerimizle) birlikte göndermişti. Şüphesiz ki bunda sabreden ve şükreden herkes için âyetler (dersler) vardır.
7. Hani Sahibiniz: “Şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz ki azabım çok şiddetlidir.” diye bildirmişti.
8. Musa demişti ki: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi de inkâr etseniz, şüphesiz ki TANRI mutlak değer sahibidir, şükredilmeye lâyıktır.”
9. Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Onları TANRI'dan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi de, ellerini ağızlarına koydular. “Biz sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi dâvet ettiğiniz şeyden de kuşkulu bir şüphe içindeyiz.” dediler.
10. Peygamberleri onlara dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan TANRI hakkında şüphe mi var? Halbuki TANRI, günahlarınız af  bağışlamak için sizi çağırıyor ve sizi belirli bir vakte kadar bırakıyor.” Onlar da: “Siz de bizim gibi birer beşersiniz. Siz bizi atalarımızın tapındığı şeylerden uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin.” dediler.
11. Peygamberleri onlara dediler ki: “Biz de sizin gibi birer insanız. Fakat TANRI kullarından istediğine nimetini lütfeder. TANRI'nın izni olmadıkça bizim size delil getirmemize imkân yoktur. İnananlar ancak TANRI'ya güvensinler.”
12. “Bize yollarımızı gösteren TANRI'ya niçin güvenmeyelim? Sizin bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Güvenenler yalnız TANRI'ya güvensinler.”
13. İnanmayanlar Peygamberlerine: “Elbette ki biz sizi ya memleketimizden çıkarırız ya da mutlaka bizim dinimize dönersiniz.” dediler. Sahipleri de onlara: “Biz zâlimleri mutlaka helâk edeceğiz.” diye bildirdi.
14. Onlardan sonra da sizi mutlaka o yere yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve vaadimden çekinen kimselere mahsustur.
15. Sahiplerinden zafer istediler. Her inatçı zorba ise hüsrana uğradı.
16. Onun ardından da Cehennem var. Orada kendisine irinli su içirilir.
17. Yutmaya çalışır, fakat boğazından geçiremez. Her yandan ölüm geldiği halde yine ölemez. Bunun arkasından da daha çetin bir azap vardır.
18. Sahiplerini inkâr edenlerin amelleri tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, uzak sapıklığın tâ kendisidir.
19. TANRI'nın gökleri ve yeri hak olarak yarattığını görmedin mi? TANRI isterse sizi götürür, yepyeni bir halk getirir.
20. Bu, TANRI'ya göre hiç de güç değildir.
21. Hepsi TANRI'nın huzuruna çıkıp toplanırlar. Güçsüz kimseler büyüklük taslayanlara: “Biz size uymuştuk, sizin bağlılarınızdık, şimdi siz TANRI'nın azabından zerrece bir şey olsun savıp bizi koruyabilecek misiniz?” derler. Onlar da: “Eğer TANRI bizi doğru yola eriştirseydi, biz de size doğru yolu gösterirdik. Şimdi artık sızlansak da sabretsek de birdir. Kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur.” derler.
22. İş olup bitince, TANRI hükmü yerine gelince şeytan ateşte olanlara der ki: “Gerçekten TANRI size sözün doğrusunu söylemiş, gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de size söz vermiştim ama, sonra sözümden caydım. Aslında sizi zorlayacak bir durumum da yoktu. Sadece sizi dâvet ettim, siz de bana hemen uydunuz. O halde beni değil kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni! Daha önce beni TANRI'ya ortak koşmanıza da inanmamıştım zaten.” Doğrusu zâlimlere can yakıcı azap vardır.
23. İnanıp da güzel ahlaklı ameller yapanlar, Sahiplerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve altlarından ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Onların orada birbirlerine dilekleri “Selâm”dır.
24. Görmedin mi TANRI nasıl bir misal getirdi? Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.
25. O güzel ağaç Sahibinin izniyle her zaman meyvesini verir. TANRI böylece insanlara misaller getirir ki, düşünüp öğüt alsınlar.
26. Kötü bir söz ise, gövdesi yerden koparılmış o yüzden ayakta durma imkânı olmayan bir ağaca benzer.
27. TANRI inananlara hem dünyada hem de ahirette o sâbit söz üzerinde daima sebat ihsan eder. Zâlimleri de saptırır. TANRI istediğini yapar.
28. TANRI'nın nimetini nankörlükle karşılayanları ve peşlerine taktıkları toplulukları helâk olacakları yere, yaslanacakları Cehenneme götürenleri görmedin mi?
29. Onlar Cehenneme girecekler. O ne kötü bir karargâhtır!
30. TANRI yolundan saptırmak için TANRI'ya ortaklar koştular. De ki: “Bir süre yararlanın! En son varacağınız yer ateştir.”
31. Resulüm! İnanan kullarıma söyle! Namazı kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmayacağı gün gelmezden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak etsinler.
32. Gökleri ve yeri yaratan, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkaran TANRI'dır. TANRI izniyle teknolojiyi emrinize verdi.
33. Vazifelerini sürekli olarak yerine getiren güneşi ve ay’ı size boyun eğdirdi. Geceyi ve gündüzü de size boyun eğdirdi.
34. Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. TANRI'nın nimetlerini birer birer saymaya kalkışsanız, kabataslak bile sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zâlim ve çok nankördür.
35. İbrahim şöyle demişti: “Sahibim! Bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”
36. “Sahibim! Çünkü şeytan,  o putlarla insanlardan bir çoğunu saptırdı. Bana uyan bendendir. Ben küfürden uzağım.”
38. “Sahibimiz! Doğrusu bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey kudretinizden gizli kalmaz.”
39. “İhtiyarlık çağımda bana İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan TANRI'ya şükürler olsun! Şüphesiz ki Sahibim duâları işitendir.”
40. “Sahibim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Sahibim! Duâmı kabul buyur.”
41. “Sahibim! Hesap görülecek günde beni, anamı babamı, bütün inananlara sonsuz mutluluk bağışla.”
42. TANRI'yı, zâlimlerin yaptıklarından sakın habersiz sanma! TANRI zâlimleri öyle bir güne erteler ki, o gün gözleri şaşkınlıktan bakakalır.
43. Başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönüp bakamayacak şekilde sabit kalmış. Gönülleri ise bomboştur.
44. Elçi'm! İnsanları, kendilerine azabın geleceği hesap gününden korkut! O gün zâlimler: “Sahibimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de dâvetine uyalım, Peygamberlere tâbi olalım.” derler. “Siz daha önce sonunuzun gelmeyeceğine sürekli yaşayacağınıza yemin etmemiş miydiniz?”
45. “Üstelik kendilerine yazık edenlerin yurtlarında oturmuştunuz, onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuştu ve size birçok misaller de vermiştik.”
46. Gerçekten onlar kurmak istedikleri tuzağı kurmuşlardı. Oysa tuzakları dağları yerinden oynatacak cinsten olsa bile, onların tuzakları TANRI katında idi.
47. Sakın TANRI'yı, Elçilerine verdiği sözden cayacağını sanma! Muhakkak ki TANRI mutlak "saygı ve intikam" sahibidir.
48. O gün yer başka bir yerle, gökler de başka göklerle değiştirilir. Bütün insanlar Yegane olan ve mutlak kudret sahibi olan TANRI'nın huzuruna çıkarlar.
49. O gün suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün!
50. Gömlekleri katrandandır, yüzlerini ateş kaplar.
51. Bu, TANRI'nın herkese kendi kazandığının karşılığını vermesi içindir. Doğrusu TANRI hesabı çabuk görendir.
52. Bu (Kitap) insanlara açık bir tebliğdir. Bununla hem korkutulsunlar, hem TANRI'nın tek olduğunu bilsinler, hem de akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar.
 2. İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler: Keşke inanan olaymışlar!
3. Bırak onları, yesinler, arzu, boş emeller onları oyalayadursun. Yakında bilecekler!
4. Biz hiçbir memleketi yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın.
5. Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de ondan geri kalır.
6. Dediler ki: “Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka cinlenmiş (delirmiş)sin.”
7. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil misin?”
8. Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez.
9. Bir doğru yol rehberi olan Kitabı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.
10. Andolsun ki senden önceki milletler arasında da Elçiler gönderildi.
11. Onlara herhangi bir Peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ederlerdi.
12. İşte böylece biz onu (inkârı) suçluların kalplerine sokarız.
13. Kendilerinden öncekilerin başlarına gelenler geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar.
14. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yukarı çıksalar,
15. Yine de: “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülendik.” derlerdi.
16. Andolsun ki biz gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsledik.
17. Ve biz onu lanetlenmiş her şeytandan koruduk.
18. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş şûlesi yetişip kovalar.
19. Yeri döşeyip yaydık. Orada sabit dağlar yerleştirdik. Yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
20. Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz varlıklar için geçimlikler yarattık.
21. Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli ölçüye göre indiririz.
22. Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirdik, onunla sizi suladık. Yoksa o suyu siz depolayamazdınız.
23. Doğrusu biz hem diriltir hem de öldürürüz. Ve ancak biziz hepsine vâris olanlar.
24. Andolsun ki biz sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
25. Şüphesiz ki Sahibin onları toplayacaktır. Çünkü TANRI mutlak hak sahibidir, vaadi mutlaka gerçektir.
26. Andolsun ki biz insanı pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattık.
27. Cinleri de daha önce şiddetli ateş alevinden yarattık.
42. “Benim temiz kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan azgınlar bunun dışındadır.”
43. Cehennem onların hepsine vâdolunan yerdir.
44. O cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan bir kısmı taksim olunmuştur.
45. Güzel ahlaklılar Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
46. “Esenlikle ve korkusuz korkusuz oraya girin!”
47. Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Artık onlar dostlar olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
48. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.
49. Elçi'm! Kullarıma benim mutlak bağışlayan ve mutlak merhamet sahibi olduğumu haber ver.
50. Fakat benim azabım da çok acıklı bir azaptır.
62. Lut onlara: “Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz.” dedi.
63. Dediler ki: “Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.”
64. “Sana gerçekle geldik. Biz şüphesiz ki doğru söyleyenleriz.”
65. “Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz sakın dönüp de ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru gidin.”
66. Ona kesin olarak şu emri hükmettiğimizi bildirdik: “Sabaha çıkarken mutlaka bunların sonları kesilmiş olacak.”
67. Şehir halkı birbirine müjde vererek keyif içinde geldiler.
68. Lut onlara dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir, onlara karşı beni mahçup edip utandırmayın.”
69. “TANRI'dan korkun, beni rezil etmeyin.”
70. Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?”
72. Elçi'm! Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde serseri bir halde idiler.
73. Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.
74. Şehirlerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
75. Gerçekten bunda görebilenler için âyetler (ibretler) vardır.
76. O yerler işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır.
77. Şüphesiz ki bunda inananlar için âyetler (ibretler) vardır.
78. Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler.
79. Biz onlardan intikam aldık. Hâlâ her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.
80. Andolsun ki Hicr halkı da Peygamberleri yalanlamıştı.
81. Biz onlara âyetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
82. Onlar emniyet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı.
83. Sabaha karşı o korkunç ses onları yakalayıverdi.
84. Kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı.
85. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O kıyamet saati mutlaka gelecektir. Güzel bir hoşgörü ile muamele et.
86. Şüphesiz ki Sahibin mutlak yaratan ve mutlak bilgi sahibidir.
87. Elçi'm! Andolsun ki biz sana daima yinelenen âyetleri ve büyük Kitabı verdik.
88. Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. İnananlara tevazu kanatlarını ger.
89. De ki: “Ben şüphesiz ki apaçık bir uyarıcıyım.”
90. Biz o bölücülere (azap) indirmişizdir.
91. Onlar Kitabı parça parça edenlerdir.
92. Sahibin hakkı için onlara mutlaka soracağız.
93. Yaptıkları şeylerden.
94. Elçi'm! Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve inanmayanlardan yüz çevir.
95. Alay edenlere karşı şüphesiz ki biz sana yeteriz.
96. Onlar TANRI ile beraber başkasına da tapıyorlar. Onlar yakında bilecekler.
97. Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri şeylerden dolayı göğsün daralıyor, için sıkılıyor.
98. Sahibini şükür ile an ve secde edenlerden ol!
99. Sana ölüm gelinceye kadar Sahibine kulluk et!
 1. TANRI'nın emri geldi, acele gelmesini istemeyin. TANRI onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, onları mutlak yaratandır.
2. Kullarından istediğine kendi emrinden ruh ile melekleri indirir ve şunu bildirir: Kullarımı uyarın ki, "TANRI Yeganedir, TANRI'dan korkun.”
3. Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
4. İnsanı bir kerih sudan yaratmıştır. Böyleyken o nasıl oluyor da apaçık bir hasım kesiliyor?
5. Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.
6. Akşamları getirirken, sabahları salıverirken de sizin için bir güzellik vardır (zevk alırsınız).
7. Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz ki TANRI mutlak "şefkat ve merhamet" sahibidir.
8. Atları, katırları ve merkepleri de sizin için binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
9. Yolun doğrusunu göstermek TANRI'ya âittir. Yolun eğri olanı da vardır. TANRI isteseydi hepinizi doğru yola erdirirdi.
10. Size gökten su indiren TANRI'dır. O sudan içersiniz. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla biter.
11. TANRI onunla size ekinler, her çeşit meyveler yetiştirir. Bunda düşünen bir topluluk için âyet (ibret)ler vardır.
12. Geceyi gündüzü, güneşi ve ay’ı sizin hizmetinize verip boyun eğdirdi. Yıldızlar da TANRI'nın buyruğuna boyun eğmiştir. Elbette bunların her birinde aklını kullananlar için âyetler (ibretler) vardır.
13. Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için TANRI yaratmıştır. Bunda da öğüt alan bir topluluk için âyet (ibret) vardır.
14. Taze et yemeniz, takınacağınız süs eşyanızı çıkarmanız ve TANRI'nın bol nimetinden istifade etmeniz için denize boyun eğdiren TANRI'dır. Nitekim gemilerin denizi yara yara gittiklerini görürsün. Artık belki şükredersiniz!
15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar meydana getirdi.
16. Ve nice işaretler yarattı. Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
17. Hiç, yaratan yaratmayan gibi olur mu? Düşünmez misiniz?
18. TANRI'nın nimetini birer birer saymaya kalkışsanız, kabataslak bile sayamazsınız. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayandır, merhamet sahibidir.
19. TANRI, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.
20. TANRI'yı bırakıp da taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratamazlar. Aslında onlar kendileri yaratıktır.
21. Onlar diri değildirler, ölüdürler. Ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.
22. TANRI Yeganedir. Ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır, onlar büyüklük taslarlar.
23. Şüphe yok ki TANRI onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. TANRI büyüklük taslayanları aslâ sevmez.
24. Onlara: “Sahibiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Öncekilerin masallarını!” derler.
25. Böylece onlar hesap gününde hem kendi günahlarını tam olarak yüklenirler, hem de bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının bir kısmını yüklenirler. Dikkat edin! Yüklendikleri yük ne kötüdür!
26. Kendilerinden öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda TANRI onların binalarına temelinden geldi de, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. O azap onlara hiç ummadıkları yerden geldi.
27. Sonra hesap gününde onları rezil eder ve der ki: “Kendileri hakkında (onları kabul etmeyen inananlara karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?” Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: “Şüphesiz ki bugün rezillik ve kötülük inanmayanların üzerinedir.”
28. Nefislerine zulmederken meleklerin canlarını aldığı kimseler (ölümü görünce) teslim olurlar. “Biz hiç kötülük yapmıyorduk!” derler. Melekler de onlara şöyle cevap verirler: “Hayır! TANRI sizin yaptıklarınızı elbette çok iyi bilendir.”
29. “O halde içinde ebedî kalmak üzere, Cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”
30. TANRI'dan korkanlara da: “Sahibiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Güzellik indirdi.” derler. Bu dünyada güzel işler yapanlara güzellik vardır, ahiret yurdu ise onlar için daha hayırlıdır. Güzel ahlaklıların yurdu ne güzeldir!
31. Altlarından ırmaklar akan Adn Cennetlerine girerler. Orada onlar için diledikleri her şey vardır. İşte TANRI güzel ahlaklıları böyle mükâfatlandırır.
32. Onlar meleklerin: “Selâm sizin üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık Cennete girin!” diyerek iyilikle canlarını aldıkları kimselerdir.
33. Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Sahibinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de aynı şeyi yapmışlardı. TANRI onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
34. Sonunda da yaptıklarının cezasına uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
35. Ortak koşanlar dediler ki: “Eğer TANRI isteseydi biz de, atalarımız da TANRI'dan başka hiçbir şeye tapmazdık, TANRI'nın helal kıldığı hiçbir şeyi de haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de aynı şeyi yapmışlardı. Peygamberlere düşen apaçık tebliğ değil midir?
36. Andolsun ki TANRI, her ümmete: “Sahiplerine ibadet edip, şeytandan sakınsınlar” diye bir Peygamber gönderdi. İçlerinden kimini TANRI doğru yola iletti, kimine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de, yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!
37. Sen onların doğru yola ermelerini ne kadar istesen de şüphesiz ki TANRI, saptırdığı kimseleri doğru yola iletmez ve onların yardımcıları da yoktur.
38. Onlar bütün güçleriyle: “TANRI ölen kimseyi bir daha diriltmez.” diye TANRI'ya yemin ettiler. Hayır, öyle değil! Bu, TANRI'nın hak olarak verdiği bir sözdür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
39. Hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inanmayanların da gerçekten yalancı olduklarını bilmeleri için (onları diriltecektir).
40. TANRI bir şeyin olmasını istediği zaman, sözü ona ancak: “Ol!” demekten ibarettir. O da derhal oluverir.
41. Kendilerine zulüm yapıldıktan sonra TANRI yolunda göç edenleri andolsun ki dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
42. Onlar sabreden ve yalnız Sahiplerine güvenen kimselerdir.
43. TANRI senden önce de, kendilerine bildirdiğimiz erkeklerden başkasını Peygamber olarak göndermedi.
44. Peygamberleri açık delillerle ve kitaplarla gönderdi. Elçi'm! Biz sana bu Kitabı indirdik ki, kendilerine indirileni kullara açıklayasın. Umulur ki düşünürler!
45. Kötü tuzaklar kuranlar, TANRI'nın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
46. Yahut onlar dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalamayacağından (emin midirler)? Onlar âciz bırakacak değillerdir.
47. Veyahut onları korku içindeyken yakalamayacağından (emin mi oldular)? Şüphesiz ki Sahibiniz şefkat ve merhamet sahibidir.
48. TANRI'nın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, küçülerek ve TANRI'ya secde ederek sağa sola döner.
49. Göklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın TANRI'ya secde ederler.
50. Üstlerinde olan Sahiplerinden korkarlar ve emredildikleri şeyleri yaparlar.
51. TANRI buyurdu ki: “Sahibiniz Yeganedir. Yalnız benden korkun.”
52. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır ve din de sadece TANRI'ya âittir. Yoksa TANRI'dan başkasından mı korkuyorsunuz?
53. Ne ki nimetleriniz varsa hepsi TANRI'dandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda yalnız TANRI'ya yalvarırsınız.
54. Sonra da o zararı sizden giderdiğinde, içinizden bir kısım kimseler hemen Sahiplerine ortak koşarlar.
55. Kendilerine verdiğimize nankörlük etmek için böyle yaparlar. O halde bir süre daha faydalanın, yakında bileceksiniz!
56. Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden o bilmezlere (putlara) pay ayırırlar. TANRI'ya andolsun ki siz uydurup durduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!
57. Onlar kızları TANRI'ya isnad ederler. Hâşâ! TANRI bundan uzaktır! Hoşlandıkları (erkek çocukları) da kendilerinin oluyor.
58. İçlerinden birine kız çocuğu müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü simsiyah kesilir.
59. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluğundan gizlenmeye çalışır. O çocuğu utanç içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün? Dikkat edin, verdikleri hüküm ne kadar kötü!
60. Kötü sıfat ahirete inanmayanlarındır. Noksansız vasıflar ise TANRI'nındır. TANRI saygı sahibi, hükmünde giz sahibidir.
61. Eğer TANRI zulümleri yüzünden insanları cezalandırsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar geciktirir. Süreleri dolunca da, ne bir an geri kalabilirler ne de ileri geçerler.
62. Hoşlarına gitmeyen şeyleri TANRI'ya nisbet ederler. Güzel şeylerin ise kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalan söylüyor. Hiç şüphesiz ki onlar için sadece ateş vardır ve onlar ateşe sürüleceklerdir.
63. Elçi! TANRI'ya andolsun ki senden önceki ümmetlere de Peygamberler gönderilmiştir. Fakat şeytan onlara yaptıkları işlerini hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur ve onlar için elem verici bir azap vardır.
64. Resulüm! Biz bu Kitab’ı sana, sırf anlaşmazlığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman ve inanan bir topluluğa da doğru yol ve rahmet olması için indirdik.
65. TANRI gökten su indirdi. Onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için âyet (ibret) vardır.
66. Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Size, onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından (gelen) ve içenlerin boğazından kolayca geçen saf bir süt içiriyoruz.
6    Meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için bir âyet (ibret) vardır.
68. Sahibin bal arısına: “Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin!” diye ilham etti.
69. “Sonra her çeşit ürünlerden ye. Sonra da Sahibinin işlemen için gösterdiği yollardan kolaylıkla yürü!” Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bir şerbet (bal) çıkar. İyice düşünen bir topluluk için bunda ibret vardır.
70. TANRI sizi yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. Sizden kimi ömrünün en fena ve en sevilmeyen noktasına itilir ki (o devrede artık) bildiğini bilmez olur. Şüphesiz ki TANRI mutlak bilgi sahibidir, güç sahibidir.
71. TANRI rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, ellerinin altındakilere kendi rızıklarını vermiyorlar ki, o rızık hususunda eşit olsunlar. Yoksa TANRI'nın nimetini inkâr mı ediyorlar?
72. TANRI sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar torunlar vâretti. Hoş nimetlerle, güzel rızıklarla sizi besledi. Böyleyken onlar hâlâ bâtıla mı inanıyorlar, TANRI'nın nimetini inkâr mı ediyorlar?
73. Onlar TANRI'yı bırakarak kendilerine göklerden ve yerden hiçbir şeyi rızık olarak vermeye sahip olmayan ve buna güçleri de yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
74. TANRI'ya benzerler ortaya koymaya kalkmayın. Şüphesiz ki TANRI bilir siz bilmezsiniz.
75. TANRI size bir misal verir: Hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık harcayan bir kimse hiç eşit olur mu? Şükür TANRI'ya mahsustur. Fakat onların çoğu  bilmezler.
77. Göklerin ve yerin gaybı TANRI'ya âittir. Kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar yahut daha yakın bir zamanda olur. Şüphesiz ki TANRI her şeye gücü yetendir.
78. TANRI sizi analarınızın karnından kendiniz hiçbir şey bilmiyorken çıkardı. Şükredesiniz diye de kulaklar, gözler ve gönüller verdi.
79. Göğün boşluğunda TANRI'nın emrine boyun eğdirilmiş olan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan TANRI'dan başkası değildir. Şüphesiz ki bunda inanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
80. TANRI evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı. Sizin için göç ettiğinizde ve konakladığınızda hafifçe taşıyacağınız evler (çadırlar), ev eşyaları ve ticaret aklı ile malı vâretti.
81. TANRI yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar vâretti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. İşte böylece TANRI, inanan olmanız için size olan nimetini tamamlıyor.
82. Elçi'm! Yine de yüz çevirirlerse, sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
83. Onlar TANRI'nın nimetini bilirler , sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu inanmayanlardır.
84. O gün her ümmetten bir şâhit getiririz. İnkâr edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
85. O zâlimler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, kendilerine mühlet de verilmez.
86. Ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: “Sahibimiz! İşte bunlar tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Onlar da bunlara: “Doğrusu siz yalancılarsınız!” diye lâf atarlar.
87. O gün onlar TANRI'ya teslim olurlar ve uydurup düzdükleri şeyler onlardan uzaklaşıp giderler.
88. İnkâr edip de insanları TANRI yolundan alıkoyanlara, fesat çıkarmaları yüzünden, azap üstüne azap vereceğiz.
89. O gün her ümmete kendilerinden bir şâhit göndeririz ve seni de bunların üzerine şâhit olarak getiririz. Biz bu Kitab’ı sana her şey için bir açıklama, bir doğru yol ve rahmet kaynağı, inananlar için bir müjde olarak indirdik.
90. Muhakkak ki TANRI adaleti, iyilik yapmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı da yasak eder. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
91. Karşılıklı sözleşme yaptığınız zaman, TANRI'nın emrini yerine getirin ve TANRI'yı üzerinize şâhit tuttuğunuz halde yeminleri sağlamlaştırdıktan sonra bozmayın. Şüphesiz ki TANRI yaptıklarınızı bilir.
92. Bir topluluk diğer bir topluluktan sayıca daha çok olmasına bakarak, yeminlerinizi aranızda bozucu bir vasıta yapmayın. TANRI bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri hesap gününde mutlaka size açıklayacaktır.
93. TANRI isteseydi hepinizi bir ümmet yapardı. Fakat TANRI, istediğini sapıklıkta bırakır, istediğini de doğru yola iletir. İşlediklerinizden andolsun ki sorumlu tutulacaksınız.
94. Yeminlerinizi aranızın bozulmasına vesile etmeyin. Yoksa ayaklarınız sağlam bastıktan sonra kayar. TANRI yolundan alıkoyduğunuz için de kötülüğü tadarsınız ve sizin için büyük bir azap vardır.
95. TANRI'ya verdiğiniz sözü az bir karşılığa satmayın. Eğer bilirseniz, TANRI katında olan sizin için daha hayırlıdır.
96. Sizin yanınızda olanlar tükenir, TANRI katında olanlar ise bâkidir, tükenmez. Sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.
97. Kadın olsun erkek olsun, her kim inanan olarak güzel ahlaklıamel işlerse, biz onu (dünyada) mutlaka çok güzel bir hayat ile yaşatırız. (Ahirette ise) mükâfatlarını yaptıklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.
98. Kitap okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan TANRI'ya sığın.
99. Gerçek şu ki inananların ve Sahiplerine güvenenler üzerinde onun hiçbir nüfuzu yoktur.
100. Onun nüfuzu ancak onu dost edinenlere ve onu TANRI'ya ortak koşanlaradır.
101. TANRI ne indireceğini pek iyi bildiği halde, biz bir âyeti başka bir âyetin yerine getirdiğimiz zaman: “Sen ancak iftiracısın.” derler. Hayır! Onların çoğu bilmezler.
102. De ki: “Onu Cebrâil, Sahibinden sana hak olarak indirdi ki, inananlara sebat versin, inananlar için bir doğru yol ve müjde olsun.”
105. Yalanı ancak TANRI'nın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların tâ kendileridir.
106. Gönlü inançlı olduğu halde, işkence gören kimse hariç, kim inandıktan sonra TANRI'yı inkâr eder ve gönlünü küfre açarsa; onların üzerine TANRI'dan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.
107. Bu da onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve TANRI'nın da inkâr eden topluluğu doğru yola erdirmemesinden ötürüdür.
108. İşte onlar TANRI'nın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir ve onlar gafillerin tâ kendileridir.
109. Hiç şüphesiz ki onlar ahirette hüsrana uğrayacaklardır.
110. Sonra Sahibin işkenceye uğratılıp eziyet edildikten sonra göç edip, ardından da sabrederek savaşanlarla beraberdir. Sahibin şüphesiz ki bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
111. O gün herkes gelir, kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir ve onlar aslâ haksızlığa uğratılmazlar.
112. TANRI emniyet ve huzur içinde olan bir şehri misal verir ki, oraya her taraftan bolca rızık geliyordu. Fakat onlar TANRI'nın nimetlerine nankörlük ettiler. Bu yüzden yapmakta oldukları şeylere karşılık, TANRI onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı.
113. Andolsun ki onlara kendi içlerinden bir Peygamber gelmişti de onu yalanladılar. Onlar zulümlerine devam ederlerken kendilerini azap yakalayıverdi.
114. İnananlar! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz gerçekten yalnız TANRI'ya kulluk ediyorsanız, TANRI'ya şükredin.
116. Dillerinizin yalan yere vasfettiği şeyler hakkında: “Bu helâldir, bu haramdır.” demeyin. Çünkü TANRI'ya karşı yalan uydurmuş olursunuz. TANRI'ya karşı yalan uyduranlar ise aslâ iflâh olmazlar.
117. Az bir geçimlik ve ardından onlara can yakıcı bir azap vardır.
118. Sana anlattıklarımızı daha önce yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
119. Sonra şüphesiz ki Sahibin cehaletle kötülük işleyip, ardından tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Sahibin bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
125. Sahibinin yoluna sır ile, güzel söz ve nasihatla dâvet et. Onlarla en güzel bir şekilde mücadele et. Çünkü Sahibin, yolundan sapanları en iyi bilendir. TANRI, doğru yola erenleri de en iyi bilendir.
126. Eğer ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misli ile ceza verin. Sabrederseniz, elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır.
127. Sabret! Senin sabrın ancak TANRI'nın yardımı iledir. Onlar için üzülme! Kurmakta oldukları düzenlerden dolayı da kaygı duyma.
128. TANRI o kimselerle beraberdir ki, onlar güzel ahlaklılardır ve onlar öyle kimselerdir ki iyilik eden vasfını almışlardır.
 3. Ey Nuh ile beraber gemide taşıyıp selâmete çıkardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.
11. İnsan hayır istiyormuşçasına şer ister ve insan çok acelecidir.
12. Biz geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) kıldık. Sahibinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip, yerine (geçiminizi temin için) gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her şeyi açık açık anlattık.
13. Biz herkesin dünyadaki amelini kendi boynuna doladık.
15. Kim yola gelirse kendi iyiliği için yola gelmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. TANRI bir Peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.
16. Biz bir memleketi yıkıp yok etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık varlıklılarına (iyilikleri) emrederiz. Buna rağmen onlar orada itaatsizlik edip kötülük işlerler. Artık o memleket helâke müstahak olur, biz de orayı darmadağın ederiz.
17. Nuh’tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Sahibin yeter.
18. Kim bu çarçabuk geçen dünyayı isterse, biz de burada ona, evet kimi dilersek ona, dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da ona cehennemi hazırlarız. Kınanmış ve rahmetimizden kovulmuş olarak oraya girer.
19. Kim de inanmış olarak ahireti ister ve çalışmasını da onun için yaparsa, işte onların bu çalışmaları teşekküre değer, beğenilmiş olur.
20. Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyene de ahireti isteyene de) Sahibinin vergisinden birbiri ardınca veririz. Esasen Sahibinin ihsanı hiç kimseye yasak kılınmış değildir.
21. Bak! Biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır. Elbette ki ahiret, dereceler ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.
22. TANRI'dan başkasına tapma! Sonra kınanmış ve terk edilmiş olarak kalırsın. Cehenneme atılırsın.
23. Sahibiniz yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya güzellikle muâmele etmenizi emretti. Onları modern dünyaya göre eğit. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlığa ererlerse onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel ve tatlı söz söyle.
24. Onlara acıyarak tevâzu kanatlarını yerlere kadar indir ve de ki: “Sahibim! Onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, kendilerine öylece merhamet et.”
25. Sahibiniz sizin kalbinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız şunu iyi bilin ki TANRI, tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.
26. Akrabaya, yoksula, yolda kalana hakkını ver. Malını israf ile saçıp savurma.
27. Çünkü saçıp savuranlar şeytanın dostları olmuşlardır. Şeytan ise Sahibine karşı çok nankördür.
28. Eğer Sahibinden beklediğin bir rahmeti elde etmek için onlardan (o fakirlerden) yüz çeviriyorsan, hiç olmazsa kendilerine tatlı bir söz söyle.
29. Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme! Büsbütün de saçıp israf etme ki, sonra kınanır, hasret içinde eli boş kalırsın.
30. Sahibin istediği kimsenin rızkını genişletir ve bunu bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki TANRI, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
31. Geçim endişesi ile çocuklarınızı öldürüp canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
32. Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz ki hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.
35. Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın. Bu daha iyidir, sonu da daha güzeldir.
36. Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
38. Bütün bunların hepsi, kötü olan ve Sahibinin katında hoş olmayan şeylerdir.
39. Bunlar Sahibinin sana bildirdiği giz'dendir.
40. Yoksa Sahibiniz oğulları sizin için seçti de, kendisi meleklerden kız çocukları mı edindi? Gerçekten siz (vebali) büyük bir söz söylüyorsunuz!
41. Andolsun ki biz, düşünüp anlasınlar diye bu Kitapta sözü vurgulayarak açıkladık. Fakat bu, onlara daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir yarar sağlamıyor.
43. TANRI, onların söylediklerinden uzaktır. Mutlak kudret sahibidir.
44. Yedi gök ve yer, bir de bunların içinde bulunanlar TANRI'yı noksansız olarak anarlar. Hiçbir şey yoktur ki, TANRI'yı şükür ile anmasın. Fakat siz onları anlamazsınız. TANRI mutlak letafet sahibidir, mutlak bağışlayandır.
45. Kitap okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde koyarız.
46. Ayrıca onu anlamamaları için kalplerinin üzerine perdeler çekeriz, kulaklarına da ağırlık koyarız. Sen Kitapta Sahibini Yegane olarak andığın zaman da, onlar nefret ederek arkalarını döner giderler.
47. Onların seni dinlerken neye kulak verdiklerini ne maksatla dinlediklerini biz çok iyi biliriz. Kendi aralarında fısıldaşırken de, hani o zâlimler diyorlardı ki: “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!”
48. Bak! Sana nasıl misaller veriyorlar? Bunun için dalâlete düştüler ve bir daha yol bulamamaktadırlar.
49. Dediler ki: “Biz bir kemik yığını ve ufalanmış bir toprak olduktan sonra mı, biz mi yeniden dirilecekmişiz?”
50. De ki: “İster taş olun, ister demir.”
51. “İsterse gönlünüzde büyüttüğünüz herhangi bir yaratık olun.” Diyecekler ki: “Bizi yeniden kim diriltecektir?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan!” Bunun üzerine sana alaylı alaylı başlarını sallayacaklar ve: “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olması umulur.”
52. TANRI sizi çağıracağı gün, TANRI'ya şükrederek hemen dâvetine uyarsınız ve kabirlerinizde pek az kaldığınızı sanırsınız.
53. İnanan kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler. Sonra şeytan onların aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.
54. Sahibiniz sizi daha iyi bilir. İsterse size merhamet eder, isterse azap eder. Sen onların üzerine bir vekil değilsin.
55. Sahibin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Andolsun ki biz güç bakımından Peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık.
56. De ki: “TANRI'dan başka, inandığınız şeyleri çağırın. Onlar sizden ne bir zararı uzaklaştırabilirler, ne de değiştirmeye güçleri yeter.
57. Onların çağırdıkları da, Sahiplerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar. TANRI'nın rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Zira Sahibinin azabı (korkunçtur), sakınılacak bir azaptır.
58. Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, kaderde yazılıdır.
59. Bizi âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud kavmine gözleri göre göre bir dişi deve vermiştik. Onlar ise ona zulmetmişlerdi. Oysa biz o âyetleri (mucizeleri) ancak korkutmak için göndeririz.
64. “Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat, şaşırt! Atlılarınla, yayalarınla onları yaygaraya boğ! Mallarında ve evlatlarında onlara ortak ol! Kendilerine vaadlerde bulun!” Şeytan insanlara aldatmadan başka bir şey vâdetmez.
65. “Şurası muhakkak ki benim kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olamaz. Sahibin vekil olarak yeter.”
66. Sahibiniz ki, lütfundan (nasip) aramanız için teknolojiyi emrinize verdi. Çünkü TANRI size karşı çok merhametlidir.
67. Denizde başınıza bir musibet (boğulma tehlikesi) geldiği zaman, TANRI'dan başka bütün yalvardıklarınız kaybolur gider. Fakat TANRI, sizi kurtarıp karaya çıkarınca, yine yüz çevirirsiniz. Gerçekten insan çok nankördür.
68. Sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden veya başınıza taş yağdırmayacağından emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekil (koruyucu) da bulamazsınız.
69. Yahut sizi bir daha gönderip de üzerinize bir kasırga salarak, inkâr etmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin mi oldunuz? Sonra bu yaptığınıza karşı, bizim aleyhimize size yardım edecek bir kimseyi de bulamazsınız.
70. Andolsun ki biz Âdem çocuklarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık. Onları karada, havada ve denizde taşıdık. Kendilerine temiz rızıklardan verdik. Yaratmış olduklarımızdan bir çoğuna onları üstün kıldık.
71. İnsan sınıflarından her birini biz o gün önderleriyle beraber çağıracağız. Kimlerin amel defterleri sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmazlar.
72. Bu dünyada görmeyen olan kimse ahirette de göremez. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.
73. Neredeyse onlar sana bildirdiğimizden başkasını bize karşı uydurman için akıllarınca seni bile fitneye düşürecek ve o takdirde seni samimi bir dost edineceklerdi.
74. Eğer biz sana direnç vermemiş olsaydık, neredeyse onlara birazcık meyledecektin.
75. O takdirde sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.
76. Elçi'm! Onlar seni bu yerden söküp atmak için rahatsız edip dururlar. O takdirde kendileri de senden sonra yurtlarında pek az kalabilecekler.
77. Senden önce gönderdiğim Peygamberler hakkındaki kanun da budur. Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın.
78. Gündüz güneşin dönüp batıya yönelmesinden, gecenin karanlığı bastırıncaya kadar, (belli vakitlerde) namaz kıl. Bir de sabah namazı kıl. TANRI her vakte şahittir.
79. Elçi'm! Gecenin bir kısmında uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere (Kitap ile) gece namazı kıl. Ümit edebilirsin ki, Sahibin seni bir övülen bir makama gönderecektir.
80. Elçi'm! De ki: “Sahibim! Beni koyacağın yere hoşnutlukla koy, çıkaracağın yerden de hoşnutlukla çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver.”
81. De ki: “Hak geldi, bâtıl yok oldu. Çünkü bâtıl yok olmaya mahkûmdur.”
82. Biz Kitaptan öyle şeyler indiriyoruz ki, inananlar için şifâ ve rahmettir. Zâlimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.
83. İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer. Ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa, iyice karamsarlığa düşer.
84. De ki: “Herkes kendi yaratılışına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder. Sahibiniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.”
85. Elçi'm! Sana ruhtan sorarlar. Onlara de ki: “Ruh Sahibimin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir.”
86. Eğer biz istersek, sana bildirdiğimizi ortadan kaldırırız. Sonra bu durumda sen bize karşı duracak bir vekil de bulamazdın.
87. Ancak Sahibinden bir rahmet olarak bâki kalmıştır. Çünkü TANRI'nın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.
88. Elçi'm! De ki: “Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kitabın bir benzerini meydana getirmek için bir araya gelseler, birbirine yardım da etseler, imkânı yok onun benzerini getiremezler.”
89. Andolsun ki biz Kitapta insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde açıklamışızdır. Yine de insanların çoğu inkârda direndiler.
90. Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana aslâ inanmayız.”
91. “Veya senin meyve bahçelerin olsun ve içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın.”
92. “Yahut iddiâ ettiğin gibi, göğü üzerimize büyük parçalar halinde düşürmelisin, veyahut TANRI'yı ve melekleri karşımıza getirmelisin.”
93. “Yahut da altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Oradan bize okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece, senin yükselmene de aslâ inanmayız.” De ki: “Sahibimi uzak tutarım! Ben sadece beşer olan bir Peygamber değil miyim?”
94. Kendilerine doğru yol rehberi geldiği zaman, insanları biat etmekten alıkoyan şey, sadece: “TANRI Peygamber olarak bir insanı mı gönderdi?” demeleri oldu.
95. De ki: “Eğer yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette onlara Peygamber olarak gökten bir melek indirirdik.”
96. De ki: “Benimle sizin aranızda gerçek şâhit olarak TANRI yeter. Şüphesiz ki TANRI, kullarından haberdardır, onları görmektedir.”
97. TANRI kimi doğru yola erdirirse, işte asıl mutluluğu bulan odur. Kimi de sapıklığa düşürürse, onlar için TANRI'dan başka dostlar bulamazsın. Biz onları hesap günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer Cehennemdir. Ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırız.
98. Onların cezaları işte budur! Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr ettiler ve: “Biz bir yığın kemik ve ufalanmış toprak olduktan sonra mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilmiş olacağız?” dediler.
99. Görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan TANRI, onların benzerlerini yaratmaya da gücü yetendir. Onlar için şüphe olmayan bir ecel kılmıştır. Buna rağmen zâlimler küfürden başka bir şeyde diretmediler.
100. De ki: “Sahibimin rahmet hazinelerine eğer siz sahip olsaydınız, harcamakla tükenir korkusuyla muhakkak cimrilik ederdiniz. Gerçekten insan pek cimridir.
106. Sana Kitabı verdik ve onu kullara yavaş yavaş okuman için kısım kısım indirdik.
107. De ki: Kitaba ister inanın, ister inanmayın, ondan önceki bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar.
108. Ve derler ki: “Sahibimiz noksanlıktan uzaktır, Sahibimizin vaadi mutlaka yerine getirilir.”
109. Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar, bu onların gönüllerindeki saygıyı artırır.
110. Elçi'm! De ki: “İster Mutlak rahmet Sahibi diye çağırın, ister Mutlak bağışlayan diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız çağırın, en güzel isimler TANRI'nındır.” Namazında sesini yükseltme, sesini o kadar da kısma, ikisi arasında bir yol tut.
111. De ki: “Çocuk edinmeyen, mülkünde hiç ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir yardımcıya bir ihtiyaç göstermeyen TANRI'ya şükürler olsun!” O halde, TANRI'yı Yegane olarak an.
1. Şükür TANRI'ya mahsustur ki, kuluna Kitab’ı indirdi ve onda herhangi bir eğrilik koymadı.
2. O dosdoğru bir kitaptır. Kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve güzel ahlaklı ameller işleyen inananlara, onlar için güzel bir mükâfat olduğunu (Cennete gireceklerini) müjdelemek için.
3. Orada ebedî kalacaklardır.
6. Demek bu söze inanmazlarsa arkalarından üzülerek neredeyse kendini tüketeceksin Elçi'm!
7. İnsanlardan hangisinin daha güzel amel işlediğini imtihan etmek için yeryüzünde olan şeylere bir ölçü verdik.
8. Biz onun üzerindeki her şeyi elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz.
23. Hiçbir şey için: “Ben bunu yarın yapacağım.” deme.
24. TANRI'nın iznine bağlamadıkça. Bunu unuttuğun zaman Sahibini an ve: “Umarım ki Sahibim beni doğruya, bundan daha yakına eriştirir.” de.
27. Sahibinin Kitab’ından sana bildirileni oku! TANRI'nın sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur. TANRI'dan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
28. Sırf TANRI'nın hoşnutluğunu dileyerek sabah akşam Sahiplerine yalvaranlarla birlikte bulun ve sabret. Dünya hayatının güzelliklerini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz, hevesine uymuş, haddi aşmış kimselere boyun eğme.
29. De ki: “Gerçek Sahibinizdendir. Artık isteyen inansın, isteyen inkâr etsin. Biz zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, onun kalın duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan yardım istediklerinde, erimiş mâden gibi yüzleri kavuran bir su ile yardım edilir. O ne kötü bir içecek ve Cehennem ne kötü bir duraktır!”
30. İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenlere gelince, biz elbette güzel amel işleyenlerin mükâfatını boşa çıkarmayız.
31. Onlar o kimselerdir ki, onlara altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri verilmiştir. Orada altın bilezikler takınırlar. İnce kumaş, kalın kumaş yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine yaslanırlar. O ne güzel sevap ve ne güzel duraktır!
32. Onlara şu iki adamı misal olarak anlat. Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik.
33. İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
34. Bu adamın başka geliri de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken: “Ben malca senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve itibarlıyım.” dedi.
35. Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girdi. Şöyle dedi: “Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam!”
36. “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Sahibime döndürülürsem, hiç şüphem yok ki, orada bundan daha hayırlı bir âkibet bulurum.”
37. Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra nutfeden yaratıp, sonunda da seni bir insan şekline getiren Sahibini mi  inkâr mı ediyorsun?”
38. “İşte TANRI, benim Sahibimdir ve ben Sahibime hiçbir şeyi ortak koşmam.”
39. “Bağına girdiğin zaman: ‘!  Kuvvet yalnız TANRI'nındır.’ demen gerekmez miydi? Gerçi sen beni malca ve evlâtça kendinden güçsüz görüyorsun.”
40. “Sahibim bana senin bağından daha iyisini verebilir ve seninkinin üzerine ise gökten yıldırımlar gönderir de bağın kupkuru bir toprak haline gelir.”
41. “Yahut suyu çekilir de artık onu arayıp bulamazsın.”
42. Derken o inanmayanın bütün serveti kuşatılıp yok edildi. Bunun üzerine, bağı uğruna yaptığı masraf karşısında ellerini oğuşturmaya başladı. Bağın çardakları yere çökmüştü. “Ah! Keşke ben Sahibime hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!” diyordu.
43. TANRI'dan başka, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu. Kendi kendine yardım edecek güçte de değildi.
44. İşte bu durumda yardım ve dostluk, hak olan TANRI'ya mahsustur. TANRI'nın vereceği sevap da daha hayırlıdır, âkibet de daha hayırlıdır.
45. Onlara dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: O, gökten indirdiğimiz suya benzer ki, o su sayesinde yeryüzünün bitkileri birbirine karışır, arkasından da rüzgarın savurduğu çöp kırıntısı haline döner. TANRI her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.
46. Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Bâki kalacak olan güzel ahlaklı ameller ise, Sahibinin katında hem sevapça daha hayırlıdır, hem de ümit etmeye daha lâyıktır.
47. O gün dağları yürütürüz, yeryüzünün ise çırılçıplak olduğunu görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın onları mahşerde bir araya toplarız.
48. Hepsi saf saf Sahibinin huzuruna arzedilirler. “Andolsun ki sizi ilk defasında yarattığımız şekilde bize geldiniz. Halbuki siz, vâdedilenlerin gerçekleşeceği bir zaman tayin etmediğimizi sanmıştınız.”
49. Amel defterleri ortaya konulduğunda, suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. “Vah bize, eyvah bize! Bu deftere ne olmuş, ne küçük bırakmış ne büyük, hiçbir şey bırakmamış, hepsini zaptetmiş.” derler. Bütün yaptıklarını hazır bulurlar. Sahibin hiç kimseye zulmetmez.
50. Hani biz meleklere: “Âdem’e biat edin!” demiştik. İblis hariç olmak üzere hepsi biat ettiler. İblis cinlerdendi, Sahibinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve onun soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zâlimler için bu ne kötü bir değişmedir!
51. “Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şâhit tuttum. Ben yoldan çıkaranları yardımcı edinmiş değilim.”
52. O gün TANRI: “Benim ortaklarım olduklarını iddiâ ettiklerinizi çağırın!” buyurur. Onlar da çağıracaklar ama, kendilerine hiç cevap veremeyecekler. Biz onların aralarına bir uçurum koyacağız.
53. Günahkârlar ateşi görürler, içine düşeceklerini iyice anlarlar, fakat ondan savuşacak bir yer bulamazlar.
54. Andolsun ki biz bu Kitapta kullar için her türlü misali yineleyerek açıkladık. Fakat kullar ne de çok tartışmacı oluyor!
55. Kendilerine hak geldiğinde, insanları biat etmekten ve Sahiplerinden af dilemekten alıkoyan şey; daha öncekilerin sünnetini (onların başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesini), yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir.
56. TANRI Peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderir. İnanmayanlar ise; hakkı, bâtıla dayanarak ortadan kaldırmak için mücadele verirler. Onlar âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alırlar.
57. Kendisine Sahibinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verilip de ondan yüz çevirenden ve kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zâlim kim olabilir? Biz onu (Kitabı) anlamasınlar diye, onların kalplerinin üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da onlar aslâ hakka gelmezler.
58. Senin Sahibin mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir. Eğer onları, yaptıkları yüzünden hemen yakalayıp cezalandırsaydı, onlara çabucak azap ederdi. Fakat kendilerine verilmiş belli bir süre vardır. Artık ondan kaçıp aslâ bir sığınak bulamazlar.
59. Zulmettiklerinden ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları helâk etmek için belli bir süre tayin etmiştik.
83. Resulüm! Sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: “Size ondan bir hatıra anlatacağım.”
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık ve her şeyden ona bir sebep verdik, ona her şeyin yolunu öğrettik.
85. O da bir yol tutup gitti.
86. Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca, onu kara balçıklı bir gözeye batar görünümünde buldu. Orada bir topluluğa rastladı. Bunun üzerine ona: “Ey Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin!” dedik.
87. O da dedi ki: “Her kim ki zulmederse onu cezalandıracağız, sonra o Sahibine döndürülür. TANRI da ona görülmedik bir azap ile azap eder.”
88. “Fakat her kim de inanıp güzel ahlaklı amellerde bulunursa, ona da mükâfat olarak en güzel bir karşılık vardır. Ona emrimizden kolayını da söyleyeceğiz.”
89. Sonra yine bir yol tutup gitti.
90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu öyle bir topluluk üzerine doğuyor buldu ki, onlara güneşin önünde bir siper yapmamıştık.
91. İşte böylece onunla ilgili baştan başa her şeyden haberdar idik.
92. Sonra yine bir yol tutup gitti.
93. En sonunda iki dağın arasına ulaştığında, onların önünde öyle bir topluluğa rastladı ki, hemen hemen hiçbir sözü anlamıyorlardı.
94. Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye’cüc ve Me’cüc bu memlekette bozgunculuk yapıp duruyorlar. Bizimle onların arasında bir sed yapman için sana biz bir vergi verelim mi?”
95. Dedi ki: “Sahibim beni içinde bulundurduğu kuvvet ve makam sizin vereceğinizden daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetle yardım edin de sizinle onlar arasına aşılmaz sağlam bir sed yapayım.”
96. “Bana demir kütleleri getirin!” Nihayet bunlar iki dağın arasını doldurup aynı seviyeye gelince: “Körükleyin!” dedi. Sonunda o demirleri kor haline getirdiğinde: “Getirin şimdi bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi.
97. Artık onu ne aşabilirler, ne de delip geçebilirler!
98. Zülkarneyn: “Bu Sahibimden bir rahmettir. Sahibimin belirlediği vakit gelince, onu yerle bir eder, Sahibim verdiği söz şüphesiz ki gerçektir.” dedi.
     Derken, Zülkarneyn gittikten sonra onlar yine anlayışsızlıklarına döndüler.
99. Biz o gün onları bırakırız da dalgalar halinde birbirine girerler.
96. Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc (sedleri) açıldığı zaman her tepeden saldırdılar.
100. Cehennemi o gün inanmayanlara öyle bir gösteririz ki!
101. Onlar ki gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı idi ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemezlerdi.
102. İnanmayanlar beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Şüphesiz ki biz Cehennemi inanmayanlara bir konak olarak hazırladık.
103. Elçi'm! De ki: “Size amelce en çok ziyana uğrayanı bildireyim mi?”
104. “Onlar ki dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar iyi yaptıklarını sanıyorlardı.”
105. İşte onlar Sahibinin âyetlerini ve Sahiplerine kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. Hesap günü biz onlar için terazi kurmayız. Onlara hiç değer vermeyiz.
106. İşte onların cezası Cehennemdir. Çünkü inanmamışlardır, âyetlerimi ve Peygamberleri alaya almışlardır.
107. Biat edip güzel ahlaklı ameller işleyenlere gelince, onlar için konak olarak Firdevs Cennetleri vardır.
108. Orada ebedî kalacaklardır, oradan ayrılıp başka bir yere gitmek istemezler.
109. De ki: “Sahibimin sözleri için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi Sahibimin sözleri bitmeden önce denizler tükenir.”
110. Elçi'm! De ki: “Ben de sizin gibi bir beşerim. Ancak bana TANRI'nın tekliği bildiriliyor. Kim Sahibine kavuşmayı arzu ediyorsa güzel ahlaklı bir amel işlesin ve Sahibine kullukta hiç ortak koşmasın.”
2. Bu, Zekeriyâ kuluna Sahibinin rahmetini bir anıştır.
3. Zekeriyâ gizli bir seslenişle Sahibine yalvarmıştı.
4. Demişti ki: “Sahibim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, baş ihtiyarlık aleviyle tutuştu, saçlarım ağardı. Sahibim! Kudretinize sığınıp yalvarmak sayesinde şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım.”
5. “Doğrusu ben, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Ne olur tarafından bana yerime geçecek bir oğul bağışla!”
6. “O bana ve Yakup soyuna mirasçı olsun. Sahibim! Onu beğendiğin bir insan yap, rızânı kazanmasını sağla.”
7. “Zekeriya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz, adı Yahyâ’dır. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik.”
8. Zekeriyâ: “Sahibim! Benim nasıl oğlum olabilir? Karım kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım.” dedi.
9. TANRI ona: “Bu böyledir.”
dedi. Sahibin buyurdu ki: “Bu bana kolaydır. Daha önce seni de yaratmıştım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.”
10. Zekeriyâ: “Sahibim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. TANRI: “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde birbiri ardısıra üç gece insanlarla konuşmamandır.” buyurdu.
11. Bunun üzerine Zekeriyâ mâbedden halkının karşısına çıkarak: “Sabah akşam TANRI'yı noksansız olarak anın!” diye işaret etti.
12. “Yahyâ! Kitab’a kuvvetle sarıl!” dedik ve biz ona henüz çocukken doğru yol verdik.
13. Katımızdan bir merhamet ve temizlik verdik. O çok güzel ahlaklı idi.
14. Anne-babasına iyilik ederdi. İsyankâr ve zorba değildi.
15. Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selâm olsun!
16. Elçi'm! Kitapta Meryem’i de an. Biz Meryem'in karnına çocuğu koyduk.
     Doğrusu o çok temiz ve namusluydu.
     İşin rengi belli olunca hayretler içinde bu nasıl oldu ne yapacağım diye düşünmeye başladı.
     Biz Meryem'in aklına ilham ettik ve olayı nişanlısı Yusuf'a anlattı.
     Yusuf inanmadı ve şefkatinden, Meryem zulme uğramasın diye onu gizlice boşamaya karar verdi.
     Daha sonra rüyasında Yusuf'a göründük. "Meryem'i evine almaktan korkma, anlattıkları doğrudur" dedik.
     Doğum zamanı geldiğinde Beytlehem'e gittiler. Doğum gerçekleşti, onu bir ahırda doğurup yemliğe yerleştirdiler. Peygamberliği bilininceye kadar onu habersizce büyüttüler.
35. Çocuk edinmek TANRI'ya aslâ yakışmaz. TANRI mutlak kudret sahibi ve eksiklikten uzaktır. Bir işin olmasına hükmettiği zaman ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir.
36. “Şüphesiz ki TANRI benim de Sahibim, sizin de Sahibinizdir. TANRI'ya kulluk edin. İşte doğru yol budur.”
37. Partiler kendi aralarında ihtilâfa düştüler. O büyük güne şâhit olunduğu zamanda vay o inanmayanların hâline!
38. Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler göreceklerdir! Fakat o zâlimler şimdi apaçık bir sapıklık içindedirler.
39. Elçi'm! Hâlâ gaflet içinde bulunanları ve hâlâ inanmayanları, işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar.
40. Şüphesiz ki biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara vâris olacağız. Onlar bize döndürülecekler.
41. Resulüm! Kitap’ta İbrahim’i de an, zira o sadık bir Peygamber idi.
42. Hani babasına demişti ki: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen, sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”
43. “Babacığım! Sana gelmeyen bir ilim gerçekten bana gelmiştir. O halde bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.”
44. “Babacığım! Şeytana tapma. Çünkü şeytan TANRI'ya isyan etmişti.”
45. “Babacığım! Doğrusu korkuyorum ki, mutlak esirgeyen TANRI sana bir azap gelip çatar da şeytana arkadaş olmuş olursun.”
46. Babası dedi ki: “İbrahim! Sen benim inandıklarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer onlara dil uzatmaktan vazgeçmezsen, muhakkak ki seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl git!”
47. İbrahim: “Sana selâm olsun! Sahibimden senin için af dileyeceğim. Çünkü Sahibim bana karşı çok lütufkârdır.”
48. “Sizden de, TANRI'dan başka taptıklarınızdan da uzaklaşıyor ve yalnız Sahibime yalvarıyorum. Umarım ki Sahibime yalvarmakla bedbaht olmam.”
49. Nihayet İbrahim onlardan ve TANRI'dan başka taptıkları şeylerden ayrılınca biz ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık ve her birini Peygamber yaptık.
50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk, onların herkesçe övülüp hayırla yâdedilmelerini sağladık.
51. Elçi'm! Kitap’ta Musa’ya dair anlattıklarımızı da an! O seçkin kılınmış temiz bir insan ve TANRI tarafından gönderilmiş bir Peygamberdi.
52. Ona Tur’un sağ yanından seslenmiş ve hususi bir konuşmada bulunmak için onu yaklaştırmıştık.
53. TANRI; rahmetinden, kardeşi Harun’u bir Peygamber olarak ona bağışladı.
54. Elçi'm! Kitap’ta İsmail’i de an! Çünkü o sâdık idi ve gönderilmiş bir Peygamberdi.
55. Âilesine ve yakınlarına namazı ve zekâtı emrederdi. Sahibinin katında beğenilmiş, hoşnutluğa ermişti.
56. Kitap’ta İdris’i de an! Çünkü o sâdık bir Peygamberdi.
57. Biz onu yüce bir yere yükseltmiştik.
58. İşte bunlar TANRI'nın kendilerine nimetler verdiği Peygamberlerden, Âdem’in soyundan ve Nuh’la beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsmail’in (Yakub’un) soyundan, doğru yola  erdirip seçkin kıldığımız kimselerdir. TANRI'nın âyetleri onlara okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.
59. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bu yüzden azgınlıklarının cezalarını çekeceklerdir.
60. Ancak tevbe eden, biat eden ve güzel ahlaklı amel işleyen kimseler bunun dışındadır. Onlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete girerler.
61. Adn Cennetlerine. Ki mutlak bağışlayan TANRI onu kullarına gıyâben vâdetmiştir. Şüphe yok ki TANRI'nın vaadi yerini bulacaktır.
62. Orada boş söz değil, sadece esenlik veren sözler işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
63. Kullarımızdan güzel ahlaklı olan kimselere miras bırakacağımız Cennet işte budur.
64. (Cebrail dedi ki): “Biz ancak Sahibinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunların arasında bulunan her şey TANRI'nındır. Senin Sahibin aslâ unutkan değildir.”
65. TANRI; göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Sahibidir. TANRI'ya ibadet et ve bu ibadetinde sabırlı ol.
66. İnsan der ki: “Öldüğüm zaman (kabirden) diri olarak çıkarılacak mıyım?”
67. İnsan daha önce hiçbir şey değilken, kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu?
68. Sahibine andolsun ki, biz onları da şeytanları da mutlaka mahşerde toplayacağız. Sonra da onları diz üstü çökmüş bir vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
69. Sonra her gruptan TANRI'ya karşı isyanda en ileri gidenleri ayıracağız.
70. Sonra, biz oraya girmeye kimlerin daha müstehak olduklarını elbette daha iyi biliriz.
71. İçinizden Cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu Sahibinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
72. Sonra güzel ahlaklıları kurtarırız, zâlimleri de orada diz çökmüş olarak bırakırız.
73. Âyetlerimiz kendilerine açık açık okunduğu zaman inanmayanlar, inananlara: “Bu iki topluluktan hangisinin mevki ve makamı daha hayırlı, meclis ve topluluğu daha güzeldir?” dediler.
74. Halbuki biz bunlardan önce, malca ve gösteriş bakımından güzel olan nice nesiller helâk ettik.
75. De ki: “Kim sapıklık içinde ise, TANRI onun günlerini uzattıkça uzatsın! Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, ya da kıyamet gününü gördükleri zaman, kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha zayıf olduğunu bileceklerdir!”
76. TANRI doğru yolda bulunanların doğrusunu artırır. Bâki kalacak güzel ahlaklı ameller, Sahibinin katında hem sevap olarak daha iyidir, hem de netice olarak daha hayırlıdır.
77. Elçi'm! Âyetlerimizi inkâr eden ve: “Bana elbette mal ve evlat verilecektir.” diyen adamı gördün mü?
78. O gaybı mı biliyor, yoksa TANRI katından bir söz mü almıştır?
79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
80. Onun dediğine biz vâris oluruz ve o bize bir başına yapayalnız gelir.
81. Onlar kendilerine kuvvet ve itibar kazandırsın diye TANRI'yı bırakarak putlar edindiler.
82. Hayır, hayır! Taptıkları putlar onların tapınmalarını tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklardır.
83. Görmedin mi? Biz şeytanları inanmayanların üzerine salarız da, onları kışkırttıkça kışkırtırlar.
84. Şu halde onlar hakkında acele etme! Biz onların (günlerini) saydıkça sayıyoruz.
85. Güzel ahlaklıları o gün TANRI'nın huzurunda misafirliğe gelmiş konuklar olarak toplarız.
86. Suçluları da susamış olarak cehenneme süreriz.
87. TANRI'nın huzurunda söz ve izin alandan başkasının şefaata gücü yetmez (izin verilmez).
     TANRI çocuk edindi dediler.
89. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
90. Bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti.
91. Mutlak bağışlayan TANRI'ya çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.
92. Halbuki TANRI'ya çocuk edinmek aslâ yakışmaz.
93. Göklerde ve yerde olan herkes Mutlak yaratana birer kul olarak gelirler.
94. TANRI onların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.
95. Onlardan her biri hesap gününde birer birer TANRI'nın huzuruna gelirler.
96. İnanıp güzel ahlaklı ameller işleyenler için TANRI bir sevgi ortaya çıkaracaktır.
97. Elçi'm! Biz Kitabı senin dilinle indirerek kolaylaştırdık ki, onunla güzel ahlaklıları müjdeleyesin ve onunla inatçı bir topluluğu uyarasın.
98. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini hissediyor veya bir ses işitiyor musun?
2. Elçi'm! Biz sana bu Kitabı sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
3. Ancak TANRI'dan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.
4. Yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından indirilmiştir.
5. TANRI, Arş üzerinde hükümran oldu.
6. Göklerde ve yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar yalnız TANRI'nındır.
7. Sen eğer sözü açıktan söylersen; şüphesiz ki TANRI, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
8. TANRI Yeganedir. Noksanlıktan uzak vasıflar TANRI'nındır.
9. Musa’nın haberi sana geldi mi?
10. Hani o bir ateş görmüştü de âilesine şöyle demişti: “Siz burada durun. Ben bir ateş gördüm. Oradan size bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum.”
11. Oraya vardığında: “Musa!” diye seslenildi.
12. Sahibi, Cebrail aracılığıyla ona Elçi'liğini bildirdi.
14. “TANRI tektir. TANRI'ya kulluk et, TANRI'yı anmak için namaz kıl.”
15. “Kıyamet muhakkak gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tutuyorum.”
16. “Ona inanmayan ve kendi nefis arzusuna uyan kimse seni ondan alıkoymasın. Yoksa helâk olursun.”
17. “O sağ elindeki nedir Musa?”
18. “O benim asamdır. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha birçok işlerde faydalanırım.” dedi.
19. “Bırak onu Musa!” buyurdu.
20. Onu hemen yere attı. Bir de baktı ki, hızla sürünen bir yılan oluvermiş!
21. Buyurdu ki: “Tut onu, korkma! Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.”
22. “Elini koynuna sok, diğer bir mucize olarak kusursuz bembeyaz çıksın.”
23. “Bununla sana en büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) bazılarını göstermiş olalım.”
24. “Firavun’a git, doğrusu o azmıştır.”
25. Dedi ki: “Sahibim! Göğsüme genişlik ver.”
26. “İşimi kolaylaştır.”
27. “Dilimin düğümünü çöz.”
28. “Ki, sözümü iyi anlasınlar.”
29. “Âilemden bana bir vezir ver.”
30. “Kardeşim Harun’u.”
31. “Beni onunla destekle.”
32. “Onu da işimde ortak kıl.”
33. “Böylece daha çok çalışalım ve daha çok övgü ile analım.
35. “Şüphesiz ki bizi görüyorsun.”
36. TANRI buyurdu ki: “Musa! İstediğin sana verilmiştir.”
37. “Andolsun ki sana başka bir defa daha lütufta bulunmuştuk.”
38. “Hani annene bildirilmesi gerekeni bildirmiştik.”
39. “Onu bir sandığa koy, sonra suya bırak. Su onu kıyıya atar. Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye seni sevgili kıldım.”
40. “Hani kız kardeşin, Firavun’un sarayına gidip: ‘Ona bakacak birini size göstereyim mi?’ diyordu. İşte böylece seni annene geri vermiştik; ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Ve sen bir cana kıymıştın da, seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni birçok musibetlerle imtihana çekmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da takdire göre geldin Musa!”
41. “Ve seni kendim için seçtim.”
42. “Sen ve kardeşin, âyetlerimle gidin. Beni anmakta gevşek davranmayın.”
43. “Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır.”
44. “Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.”
45. “Sahibimiz! Onun bize kötülük etmesinden, veya azgınlığının artmasından korkuyoruz.” dediler.
46. Buyurdu ki: “Korkmayın, ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.”
 47. Hemen ona gidin ve deyin ki: “Biz, senin Sahibinin Elçileriyiz. İsrailsoyunu bizimle gönder ve onlara azap etme. Hem biz Sahibinden sana bir âyet (mucize) ile geldik. Selâm doğru yola tâbi olanlara olsun!”
48. “Doğrusu bize bildirildi ki, Peygamberleri yalanlayıp inkâr edenlere ve (inançtan) yüz çevirenlere azap vardır.”
49. Firavun: “Sizin Sahibiniz kimdir Musa?” dedi.
50. Dedi ki: “Bizim Sahibimiz her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yolu gösterendir.”
51. “Peki ya, ilk nesillerin hâli ne olacak?” dedi.
52. Musa: “Onların bilgisi Sahibimin katında bir kitaptadır. Benim Sahibim hata etmez ve unutmaz.” dedi.
53. Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren TANRI'dır. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştirdik.
54. İster siz yiyin, ister hayvanlarınızı otlatın. Onlarda akıl sahipleri için âyetler (ibretler) vardır.
55. Sizi ondan yarattık, yine oraya döndüreceğiz ve bir kere daha ondan çıkaracağız.
56. Andolsun ki ona bütün âyetlerimizi gösterdik. Yine de yalanladı ve diretti.
57. Ve dedi ki: “Sihirbazlığınla bizi memleketimizden çıkarmaya mı geldin Musa?”
58. “Şimdi biz de seninkine benzeyen bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, sen de biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.”
59. Musa: “Buluşma zamanınız, bayram günü ve insanların toplandığı kuşluk vaktidir.” dedi.
99. Elçi'm! Böylece sana geçmişteki haberlerden bir kısmını anlatıyoruz. Biz sana tarafımızdan bir Kitap verdik.
100. Kim ondan yüz çevirirse; bilsin ki o, hesap gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.
101. Bu kimseler o günah yükünün azabı içinde ebedî kalacaklardır. Bu, hesap gününde onlar için ne kötü bir yüktür!
102. O gün Sur’a üflenir ve biz o gün suçluları gözleri dehşetten korku bürümüş olarak toplarız.
103. Aralarında gizli gizli konuşurlar: “Siz dünyada on günden fazla kalmadınız!”
104. Aralarında konuştuklarını biz daha iyi biliriz. En akıllıları ise: “Siz dünyada ancak bir gün kaldınız!” der.
105. Elçi'm! Sana dağlardan (kıyamet günü ne olacağından) sorarlar. De ki: “Sahibim onları kül gibi ufalayıp savuracak!”
106. “Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.”
107. “Öyle ki orada ne bir çukur ne de bir tümsek görebileceksin!”
108. O gün insanlar hiçbir tarafa sapmaksızın, (mahşere) çağıranın (İsrafil’in) dâvetine uyarlar. TANRI korkusundan bütün sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.
109. O gün TANRI'nın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaatı fayda vermez.
110. TANRI onların geçmişlerini de geleceklerini de bilir. Kulların ilmi ise bunu kavrayamaz.
111. Bütün yüzler daima diri ve makamında ebedi olan TANRI'ya aşağılanmış olarak boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen ise gerçekten perişan olmuştur.
112. Kim inanan olarak güzel ahlaklı amellerden yaparsa, artık o ne zulümden ne de hakkının yeneceğinden korkar.
113. Böylece biz onu kendi dilinizde bir Kitap olarak indirdik ve onda tehditleri yineleyerek açıkladık. Umulur ki TANRI'dan korkarlar veya o, kendileri için bir hatırlatma olur.
114. Gerçek hükümdar olan TANRI mutlak kudret sahibidir. Elçi'm! Sana onun bildirme bitmeden önce, Kitabı okumakta acele etme. De ki: "TANRI'm! İlmimi artır.”
124. Kim benim Kitabımdan yüz çevirirse, onun hakkı da dar bir geçimdir ve biz onu hesap gününde kör olarak haşrederiz.
125. Der ki: “Sahibim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben gören bir kimse idim.”
126. TANRI: “İşte böyle. Sana âyetlerimiz gelmişti de, sen onları unuttun. Bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun!” buyurur.
127. Haddi aşan ve Sahibinin âyetlerine inanmayan kimseyi işte biz böyle cezalandırırız. Ahiret azabı ise, hem daha çetin, hem daha süreklidir.
128. Bizim onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız, kendilerini hâlâ yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda elbette ki akıl sahipleri için âyetler (ibretler) vardır.
129. Eğer Sahibinin daha önce verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
130. Onların söylediklerine sabret! Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Sahibini şükür ile an. Gece saatleri ve gündüzleri de an ki Sahibinin rızâsına eresin.
131. Sakın kendilerini denemek için, onlardan bazılarına bol bol verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Sahibinin rızkı hem daha hayırlı hem de daha süreklidir.
132. Âilene namaz kılmalarını emret, kendin de onda sebat ile devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana rızık veren biziz. Güzel âkibet güzel ahlaklılarındır.
133. Onlar: “Bize Sahibinden bir âyet (mucize) getirmeli değil miydi?” dediler. Önceki Peygamberlerin apaçık delili (Kitap) onlara gelmedi mi?
134. Eğer biz onları, ondan önce bir azap ile helâk etseydik, muhakkak: Sahibimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de, böyle aşağılanmadan ve rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık!” derlerdi.
135. De ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Doğrusu düz yolun sahipleri kimdir, doğru yolda olan kimdir, yakında bileceksiniz!”
 1. İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler.
2. Sahiplerinden kendilerine gelen her yeni öğüt ve uyarıyı mutlaka alaya alarak dinlerler.
3. Kalpleri gaflet içerisindedir. O zulmedenler kendi aralarında şöyle fısıldaştılar: “Bu, sizin gibi bir beşer değil midir? Siz göz göre göre sihrin peşinden mi gidiyorsunuz?”
4. Dedi ki: “Benim Sahibim gökte ve yerde söyleneni bilir. TANRI mutlak duyu sahibidir.”
5. Dediler ki: “Hayır! Bunlar karmakarışık rüyâlardır. Hayır! Onu kendisi uydurmuştur. Hayır! O şâirdir. Eğer öyle değilse bize hemen önceki Peygamberler gibi bir âyet (mucize) getirsin.”
6. Bunlardan önce yoketmiş olduğumuz hiçbir memleket halkı biat etmemişti, şimdi bunlar mı biat edecekler?
7. TANRI senden önce de, kendilerine bildirdiğimiz erkeklerden başkasını Peygamber olarak göndermedi.
8. Biz onları yemek yemeyen birer ceset kılmadık. Onlar ebedî de değillerdi.
9. Sonra onlara verdiğimiz sözü dosdoğru yerine getirdik. Hem kendilerini hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları da yok ettik.
10. Andolsun ki, içinde şerefiniz bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ akıl erdirmiyor musunuz?
11. Zâlim olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra da başka bir topluluk var ettik.
12. Onlar bizim azabımızı hissettiklerinde oradan hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
13. Kaçmayın! İçinde şımarıp azdığınız nimetlere ve meskenlerinize dönün! Çünkü sorguya çekileceksiniz.
14. Dediler ki: “Vay başımıza gelenlere! Biz gerçekten zâlimlermişiz.”
15. Biz onları kuruyup biçilmiş ekin haline, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu haykırmaları sürüp gitti.
16. Biz göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık.
17. Eğer biz oyun-eğlence edinmek isteseydik, herhalde onu kendi katımızdan edinirdik. Bunu yapsaydık böyle yapardık.
18. Hayır! Biz hakkı bâtılın tepesine şiddetle indirip atarız da, onun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki bâtıl yok olup gitmiştir. TANRI'ya yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!
19. Göklerde ve yerde kim varsa hep TANRI'nındır. TANRI'nın huzurunda bulunanlar, TANRI'ya kulluk etmekten büyüklenmezler ve usanmazlar.
20. Hiç ara vermeksizin, bıkıp usanmaksızın gece gündüz TANRI'yı anarlar.
21. Yoksa yeryüzünde bir takım putlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltip kaldıracaklar?
22. Yerde ve gökte; eğer TANRI tek olmasaydı, ikisi de bozulup giderdi. Arşın Sahibi olan TANRI onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.
23. TANRI yaptığından sorulmaz, onlar ise sorguya çekileceklerdir.
24. Yoksa TANRI'dan başkasına mı tapıyorlar? De ki: “Delilinizi getirin. İşte bu, benimle birlikte olanların da kitabıdır, benden öncekilerin de kitabıdır.” Doğrusu onların çoğu hakkı bilmezler, bunun için de yüz çevirirler.
25. Elçi'm! Senden evvel gönderilen her Peygambere: “Sahibiniz Yeganedir, Sahibinize kulluk edin!” diye bildirmişizdir.
26. “TANRI çocuk edindi.” dediler. Hâşâ! TANRI bundan uzaktır. Bilâkis melekler ikrama erdirilmiş kullardır.
27. TANRI'dan önce söz söylemezler ve yalnız TANRI'nın emriyle hareket ederler.
28. TANRI, onların öndekilerini de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, TANRI'nın râzı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve TANRI korkusundan titrerler.
29. Onlardan her kim kendini put ilan ederse, biz onu Cehennemle cezalandırırız. İşte biz zâlimleri böyle cezalandırırız.
34. Elçi'm! Biz senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
35. Her insan ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz.
36. İnanmayanlar seni gördükleri zaman: “Sizin inandıklarınızı diline dolayan bu mudur?” diyerek seni hep alaya alırlar. Oysa onlar TANRI'nın ayetlerini inkâr edenlerin tâ kendileridir!
37. İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim, bunu benden acele istemeyin.
38. Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?” derler.
39. İnanmayanlar ne yüzlerinden ne de sırtlarından ateşi savamayacakları, kendilerine yardım da edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!
40. Doğrusu o, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir.
41. Andolsun ki, senden önceki birçok Peygamberle de alay edilmişti. Onları alaya alanları, o alay ettikleri şey kuşatıverdi.
42. De ki: “Sizi gece ve gündüz TANRI'dan kim koruyabilir?” Buna rağmen onlar Sahiplerinin öğütünden yüz çevirmektedirler.
43. Yoksa kendilerini bize karşı koruyacak mı var? Onlar kendilerine bile yardım edemezler. Onlar bizden de dostluk görmezler.
44. Biz onları da atalarını da barındırdık, kendilerine geçimlikler verdik. Ömür kendilerine (hiç bitmeyecek kadar) uzun geldi. Oysa onlar, bizim yeryüzüne gelip, onu her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mı?
45. Elçi'm! De ki: “Ben sizi ancak bildirilen ile korkutuyorum. Fakat duymayanlar olanlar, uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler.”
46. Andolsun ki Sahibinin azabından onlara az bir esinti dokunsa: “Vah bize! Gerçekten biz zâlim kimselermişiz!” derler.
47. Biz hesap günü adalet terazileri kuracağız. Hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan bir iyilik hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir tartıya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
48. Andolsun ki biz Musa’ya ve Harun’a güzel ahlaklılar için bir ışık ve öğüt olan Kitabı verdik.
49. O güzel ahlaklılar ki görmedikleri halde Sahiplerinden korkarlar ve kıyametten de titrerler.
50. İşte bu (Kitap) da bizim indirdiğimiz kutlu bir öğüttür. Şimdi siz onu inkâr mı ediyorsunuz?
51. Andolsun ki biz daha önce İbrahim’e de doğru yolu bulma kabiliyeti vermiştik. Zaten biz onu biliyorduk.
52. Babasına ve halkına: “Sizin şu karşısında durup da tapmakta olduğunuz heykeller nedir?” dedi.
53. Onlar: “Biz atalarımızı bunlara tapar kimseler olarak bulduk.” dediler.
54. “Doğrusu siz de atalarınız da apaçık bir sapıklık içine düşmüşsünüz.” dedi.
55. Dediler ki: “Bize gerçeği mi getirdin, yoksa şaka mı yapıyorsun?”
56. Dedi ki: “Hayır! Sizin Sahibiniz göklerin ve yerin Sahibidir ki, bu heykelleri TANRI yaratmıştır. Ben de buna şâhitlik edenlerdenim.”
57. “TANRI'ya yemin ederim ki siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir tuzak kuracağım.”
58. Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
59. Dediler ki: “Bunu inandıklarımıza kim yaptı? Muhakkak ki o zâlimlerden biridir.”
60. Dediler ki: “Bunları diline dolayan bir genç işittik, kendisine İbrahim deniliyormuş.”
61. Dediler ki: “O halde onu hemen insanların gözü önüne getirin, belki şâhitlik ederler.”
62. Dediler ki: “Bunu inandıklarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?”
63. Dedi ki: “Sorun bakalım, eğer söyleyebilirlerse, belki bu işi şu büyük put yapmıştır!”
64. Kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine): “Hakikaten sizler zâlimlersiniz!” dediler.
65. Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler. “Sen de pekâlâ bunların konuşmadığını biliyorsun.” dediler.
66. İbrahim dedi ki: “O halde TANRI'yı bırakıp da hiçbir fayda ve zarar vermeyen şeylere ne diye tapıyorsunuz?”
67. “Size de, TANRI'yı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”
68. Dediler ki: “Eğer bir iş yapacaksanız, şunu yakın da inandıklarımıza yardım edin!”
69. Biz de: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selâmet ol!” dedik.
70. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrattık.
71. Biz onu ve Lut’u kurtarıp, âlemlere bereketler verdiğimiz yere ulaştırdık.
78. Davut ve Süleyman’ı da an! Bir zaman halkının koyunlarının yayıldığı bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.
79. Biz Süleyman’a bu meselenin hükmünü belletmiştik. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik. Davut’a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber TANRI'yı anarlardı. Bunları yapan bizdik.
80. Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
81. Süleyman’a da şiddetli esen rüzgârı boyun eğdirdik. Rüzgâr onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi.
83. Eyyub’u da an! Hani Sahibine: “Bana bir dert gelip çattı. Mutlak merhamet sahibi TANRI'm beni kurtar.” diye niyaz etmişti.
84. TANRI da onun bu niyazını kabul etmiş, uğradığı sıkıntıyı kaldırmış, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere ona hem âilesini hem de kaybettikleriyle beraber bir mislini daha vermiştik.
85. İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de an! Hepsi de sabreden kimselerdendi.
86. Onları rahmetimizin içine aldık. Onlar gerçekten güzel ahlaklılardandı.
93. Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler. Halbuki hepsi bize dönecekler.
94. İnanmış olarak güzel ahlaklı amel işleyenlerin ameli inkâr edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız.
95. Helâk ettiğimiz bir memleket (halkının) bize dönmemesi imkânsızdır.
97. Gerçek olan vaad yaklaştığında, inanmayanların gözleri yuvalarından fırlar. “Yazıklar olsun bize! Biz bunu gerçekten beklemiyorduk, hatta biz gerçekten zâlimlermişiz.” derler.
98. Siz ve TANRI'dan başka taptığınız şeyler Cehennem odunusunuz. Siz oraya gireceksiniz.
100. Onların orada bir nefes vermeleri var ki! Bir şey de işitmeyeceklerdir.
101. O kimseler ki tâ ezelden haklarında tarafımızdan en güzel bir mutluluk ulaştırılmış, iyilik fermanı çıkmıştır. Bunlar ondan (Cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
102. Cehennemin uğultusunu bile duymazlar. Canlarının çektiği nimetler içinde ebedî kalacaklardır.
103. O gün büyük korku onları aslâ tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: “İşte bu, size vâdedilmiş olan gününüzdür.”
104. O gün göğü, kitap sayfalarını dürer gibi toplayıp düreriz. Sonra onu yaratmaya ilk başladığımız zamanki gibi yine iâde ederiz. Bu bizim vaadimizdir ve biz vaadimizi muhakkak yerine getiririz.
105. Andolsun bütün Kitaplarda yazdık ki: Yeryüzüne ancak güzel ahlaklı kullarım vâris olur.
106. Şüphesiz ki bunda kulluk eden bir topluluk için yeterli bir tebliğ vardır.
107. Elçi! TANRI seni âlemlere rahmet olarak gönderdi. 
1. Kullar! Sahibinizden korkun! Çünkü kıyamet saatinin zelzelesi, şüphesiz ki çok büyük bir şeydir.
2. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün! Halbuki onlar sarhoş değillerdir. Fakat TANRI'nın azabı pek şiddetlidir.
3. İnsanlardan kimi de var ki TANRI hakkında, bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azgın şeytanın ardına düşer.
4. Onun hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu dost edinirse, bilsin ki o kendisini saptırır ve alevli ateşin azabına sürükler.
5. Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yine dirilmekten şüphede iseniz, gerçek şu ki; biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık. Ki, size kudret ve ilimimizi açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Daha sonra da güçlü kuvvetli bir çağa eriştiririz. Sizden kimine ölüm gelip çatar. Kiminiz ömrünün en kötü çağına, yaşlılık devresine ulaştırılır, bilirken bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kurumuş ölmüş görürsünüz. Fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkilerden çift çift yetişir.
6. Bu böyledir. Muhakkak ki TANRI Yegane gerçektir. (Her şey TANRI ile var olmuştur). Ölüleri TANRI diriltiyor ve TANRI her şeye gücü yetendir.
7. Kıyamet saati mutlaka gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. TANRI kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
8. İnsanlar içinde öylesi var ki; ne bir bilgisi, ne doğruya götüren bir rehberi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın TANRI hakkında tartışır durur.
9. TANRI yolundan saptırmak için yanını eğip büker. (Büyüklenerek yüzünü çevirir). Onun için dünyada bir rezillik vardır, hesap gününde ise ona yangın azabını tattırırız.
10. “İşte bu, senin iki elinle öne sürdüğün şeyler yüzündendir. Yoksa TANRI kullarına aslâ zulmedici değildir.”
11. İnsanlardan kimi de, TANRI'ya bir yar kenarındaymış gibi kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur. Başına bir belâ gelirse yüzüstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
19. İşte birbirine hasım iki zümre. Bunlar Sahipleri hakkında çekiştiler. İnanmayanlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
20. Bununla karınlarındaki şeyler ve derileri eritilir.
21. Bir de onlar için demirden kamçılar vardır.
22. Her ne zaman ateşten, onun ıstırabından çıkmak isteseler, her defasında geri çevrilirler ve onlara: “Yangın azabını tadın!” denilir.
23. Şüphesiz ki TANRI biat edip güzel ahlaklı amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altın bilezikler takınırlar ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
24. Onlar sözün en güzeline hakka iletilmiştir, kendisine çok şükredilen TANRI'nın doğru yoluna eriştirilmişlerdir.
     Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık. İyilik yapmak için TANRI'ya hayvan adayıp ihtiyacı olanlara dağıtacağınızda, TANRI adı ile niiyetlenip kurbanlarınızı kesin. Ondan kendiniz de yiyebilirsiniz.
35. Onlar o kimselerdir ki, TANRI anıldığı zaman kalpleri titrer. Başlarına gelene sabrederler, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
41. Onlar ki, eğer biz kendilerine yeryüzünde iktidar mevkii verirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği söyler, kötülükten men eder. Bütün işlerin sonucu TANRI'ya âittir.
42. Elçi'm! Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, bil ki onlardan önce Nuh, Âd ve Semud topluluklarıda de yalanlamışlardı.
43. İbrahim'in ve Lut'un halkı da yalanlamıştı.
44. Medyen halkı da (yalanlamıştı), Musa da yalanlanmıştı. Ben de inanmayanlara önce mühlet verdim, sonra onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler!
49. De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
50. Biat edip güzel ahlaklı amel işleyenler için bağışlama ve bol rızık vardır.
51. Âyetlerimiz hakkında (onları boşa çıkarmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlar var ya, işte onlar Cehennemliklerdir.
52. Elçi'm! TANRI senden önce ne zaman bir Peygamber göndermişse, bir şeyi arzuladığında şeytan mutlaka onun arzusuna vesvese karıştırmak istemiştir. Ne var ki TANRI, şeytanın attığını iptal eder. Sonra kendi âyetlerini gerçek kılar, sağlamlaştırır. TANRI mutlak "bilgi, hüküm ve ilim" sahibidir.
53. Böylece TANRI; şeytanın attığı vesveseleri, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseler için bir imtihan vesilesi yapar. Zâlimler, gerçekten derin bir ayrılık içindedirler.
54. Bir de bu, kendilerine ilim verilenlerin onun Sahibinden gelen bir gerçek olduğunu bilip ona inanmaları ve bu sayede kalplerinin huzur ve itminana kavuşması içindir. Şüphesiz ki TANRI biat edenleri mutlaka dosdoğru bir yola iletir.
55. İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da o kısır günün azabı kendilerine gelinceye kadar onun hakkında hep şüphe içindedirler.
56. O gün mülk TANRI'nındır, onların arasında hükmeder. İnanıp güzel ahlaklı amel işleyenler Naîm Cennetlerindedirler.
57. İnanmayıp âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
67. Biz her ümmete bir ibadet yolu tayin ettik, onlar ona göre ibadet etmektedirler. Öyleyse bu hususta seninle çekişmesinler. Sen Sahibine dâvet et, şüphesiz ki sen dosdoğru bir hak üzerindesin.
68. Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki: “TANRI yaptıklarınızı çok iyi bilmektedir.”
69. TANRI, ayrılığa düştüğünüz hususlarda hesap günü aranızda hüküm verecektir.
72. Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğu zaman, inanmayanların suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar âyetlerimizi okuyanlara neredeyse saldıracak gibi oluyorlar. Onlara de ki: “Size bundan (bu kin ve öfkenizden) daha kötü bir şey haber vereyim mi? Ateş! TANRI onu inanmayanlara vâdetmiştir. O ne kötü bir dönüş yeridir!”
73. Ey insanlar! Size bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin! Şüphesiz ki sizin TANRI'yı bırakıp da taptıklarınız bu iş için bir araya gelseler dahi bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de.
74. Onlar TANRI'yı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Şüphesiz ki TANRI mutlak "güç ve saygı" sahibidir.
75. TANRI hem meleklerden elçiler seçer, hem de insanlardan. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir.
76. TANRI, onların önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir. Bütün işler TANRI'ya döndürülür.
77. İnananlar! Rükû edin, secde edin, Sahibinize ibadet edin ve iyilik yapın ki kurtuluşa eresiniz.
78. TANRI yolunda nasıl savaşmak gerekiyorsa öylece hakkıyla savaşın. TANRI sizi seçmiş, atanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için hiçbir zorluk yüklememiştir. Bundan önceki kitaplarda ve bu Kitapta size inanan adını veren TANRI'dır. Şundan ki Peygamber size şâhit olsun, siz de insanların şâhitleri olasınız. Namazı kılın, zekâtı verin, TANRI'ya sarılın. TANRI sizin Sahibinizdir. TANRI ne güzel Sahip, ne güzel velidir!
 1. İnananlar mutluluğa ulaşmışlardır.
2. Onlar ki, namazlarında saygı içindedirler.
3. Onlar ki, boş şeylerden yüz çevirirler.
4. Onlar ki, zekâtlarını verirler.
5. Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
6. Ancak eşleri ve câriyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
7. Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
8. O inananlar ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
9. Namazlarına saygı gösteririler.
10. İşte asıl vâris olacak olanlar bunlardır.
11. Onlar Firdevs cennetine vâris olacaklar, orada ebedî kalacaklardır.
12. Andolsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık.
13. Yeryüzünde ise sağlam bir karargâh olan rahimde nutfe hâline getirdik.
14. Sonra o nutfeyi alekaya (kan pıhtısına) çevirdik. Derken alekayı da mudğa (bir çiğnemlik et) yaptık. O mudğayı da kemikler hâline çevirdik. O kemiklere et giydirdik. Daha sonra onu bambaşka bir yaratılışla insan olarak meydana getirdik. TANRI mutlak "şekil ve kudret" sahibidir!
15. Sonra siz bunun arkasından hiç şüphesiz ki öleceksiniz.
16. Sonra da siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz.
17. Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
18. Biz gökten, belli ölçü ve miktarda su indirdik ve onu yerin içine yerleştirdik. Şüphe yok ki bizim onu gidermeye de gücümüz yeter.
19. Onunla size içlerinde sizin için birçok meyveler bulunan bahçeleri yetiştirdik. Siz onlardan yersiniz.
20. Size bir de zeytin ağacı var ettik. Bu ağaç hem yağ, hem de yiyenlere katık (zeytin) verir.
21. Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Onların karınlarındaki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha pek çok faydalar vardır. Ayrıca etlerinden de yersiniz.
22. Hem onların üstünde hem de teknoloji ile taşınırsınız.
31. Sonra onların ardından başka bir nesil getirdik.
32. TANRI, onlara da kendi aralarından: “TANRI'ya kulluk edin, TANRI Yeganedir, hâlâ TANRI'dan korkmaz mısınız?” diyen bir Peygamber gönderdi.
33. Onun halkından, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz halde küfrederek ahirete kavuşmayı yalanlayan ileri gelenler dediler ki: “Bu da ancak sizin gibi bir insandır, sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”
34. “Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız, ziyana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur.”
35. “O size öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman birdaha hayata çıkarılacağınızı mı vâdediyor?”
36. “Heyhat! Vâdolunduğunuz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak!”
37. “Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Amma öldükten sonra bir daha diriltilecek değiliz.”
38. “Bu adam sadece TANRI hakkında yalan uyduran bir kimsedir. Biz ona inanmayız.”
39. Dedi ki: “Sahibim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et.”
40. TANRI: “Az bir süre sonra şüphen olmasın ki pişman olacaklar.” buyurdu.
41. Nitekim onları vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi. Biz onları bir süprüntü yığını hâline getirdik. Uzak olsun zâlim kavim!
42. Sonra onların ardından nice nesiller ortaya çıkardık.
43. Hiçbir millet ne süresinden ileri geçebilir, ne de geri kalabilir.
44. Sonra TANRI birbiri ardı sıra Peygamberleri gönderdi. Her ümmete Peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve hepsini efsane yaptık. Uzak olsun biat etmeyen topluluk!
51. Peygamberler! Helâl ve temiz rızıklardan yiyiniz ve güzel ahlaklı ameller işleyiniz. Doğrusu ben, ne yaparsanız hepsini bilirim.
52. Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Sahibinizim. O hâlde benden korkun.
53. Ama ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
54. Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile baş başa bırak.
55. Kendilerine servet ve oğullar vermekle zannediyorlar mı ki,
56. Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır onlar işin farkında değiller.
57. Onlar ki Sahiplerine olan saygıdan dolayı korkudan titrerler.
58. Sahiplerinin âyetlerine inanırlar.
59. Sahiplerine ortak koşmazlar.
60. Verdiklerini, Sahiplerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile kalpleri ürpererek verirler.
61. İşte onlar hayır işlerine koşuşurlar ve onlar hayır için önde giderler.
62. Biz hiç kimseye gücünün üstünde öneride bulunmayız. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap vardır ve onlara aslâ haksızlık edilmez.
63. Hayır! Onların kâlpleri bundan habersizdir. Onların bunun dışında da bir takım işleri vardır, bu işleri yapar dururlar.
64. Nihayet onların refah ve bolluk içinde olanlarını azap ile yakaladığımız zaman, hemen feryadı basarlar.
65. “Bugün artık boşuna feryat etmeyin! Çünkü size katımızdan bir yardım dokunmaz.”
66. “Âyetlerim size okunuyordu da, siz topuklarınız üzerinde gerisin geri gidiyordunuz.”
67. “Ona karşı büyüklük taslıyor, geceleri toplanarak hezeyanlar savuruyordunuz.”
68. Onlar bu sözü iyice düşünmediler mi? Yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69. Yoksa Peygamberlerini henüz tanıyamadılar da, onun için mi onu inkâr ediyorlar?
70. Yahut onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır! O, kendilerine hakkı getirmiştir. Fakat onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.
71. Eğer hak onların heveslerine uysaydı, gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır! Biz onlara şan ve şereflerini getirdik. Fakat onlar kendi şereflerinden yüz çeviriyorlar.
72. Resulüm! Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Sahibinin vereceği ücret daha hayırlıdır. TANRI, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73. Sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
74. Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan sapıyorlar.
75. Eğer TANRI onlara merhamet etseydi de başlarındaki sıkıntıyı giderseydik, şaşkınlık içinde azgınlıklarına devam eder dururlardı.
76. Andolsun ki biz onları azapla yakaladık. Yine de Sahiplerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
77. Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, birden ümitsizliğe kapıldılar.
78. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratıp veren TANRI'dır. Ne de az şükrediyorsunuz?
79. Sizi yeryüzünde yaratıp türeten de TANRI'dır. Ve TANRI'nın huzurunda toplanacaksınız.
80. Dirilten de, öldüren de TANRI'dır. Gecenin ve gündüzün değişmesi TANRI'nın eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
81. Hayır! Onlar öncekilerin dedikleri gibi dediler.
82. Dediler ki: “Ölüp de toprak ve kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, biz mi diriltileceğiz?”
83. “Andolsun ki bu vaad bize de bizden önce geçen atalarımıza da yapılmıştı. Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir.”
84. De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım. Bu dünya ve onda bulunanlar kime âittir?”
85. “TANRI'ya âittir.” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?”
86. De ki: “Yedi göğün Sahibi ve büyük Arş’ın Sahibi kimdir?”
87. “TANRI'dır!” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz TANRI'dan korkmaz mısınız?”
88. De ki: “Her şeyin mülkiyeti ve idaresi elinde olan, himaye eden, fakat himaye edilmeye muhtaç olmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin!”
89. “TANRI'dır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?”
90. Hayır! Biz onlara gerçeği getirdik. Ama onlar yalancıdırlar.
91. TANRI Yeganedir. Eğer başkası da olsaydı, anlaşamazlar kendi yarattığını alır gider ve biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. TANRI onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.
92. TANRI görünmeyeni de görüneni de bilendir. TANRI, inanmayanların ortak koştukları şeylerden uzaktır ve mutlak kudret sahibidir.
93. De ki: “Sahibim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen.”
94. “O zaman! Beni zâlimler topluluğu arasında bulundurma!”
95. Onlara vâdettiğimizi sana göstermeye bizim elbette gücümüz yeter.
96. Sen kötülüğü en güzel bir usûlde defet! Çünkü biz onların vasıflandırmakta oldukları şeyi çok iyi biliriz.
97. De ki: “Sahibim! Şeytanların vesveselerinden beni esirge.”
98. “Sahibim! Yanımda bulunmalarından da beni esirge.”
99. Nihayet onların her birine ölüm geldiği vakit der ki: “Sahibim! Beni dünyaya geri döndür.”
104. Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.
105. “Âyetlerim size okunurken, onları yalanlayan siz değil miydiniz?”
106. Derler ki: “Sahibimiz! Bedbahtlığımız bizi yenmişti, sapık bir topluluk olmuştuk.”
107. “Sahibimiz! Bizi buradan çıkar! Eğer bir daha günaha dönersek, doğrusu zulmetmiş oluruz.
108. TANRI: “Yıkılıp gidin içerisine! Benimle konuşmayın!” buyurur.
109. Kullarımdan bir zümre: “Sahibimiz! İnandık, bize af bağışla, bize merhamet et.” diyorlardı.
110. “Siz ise onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size benim zikrimi, beni anmayı unutturuyordu. Ve hep gülüyordunuz onlara!”
111. “Sabretmelerine karşılık bugün ben onları mükâfatlandırdım. İşte kurtulup murada erenler onlardır.”
112. TANRI onlara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
113. Derler ki: “Ya bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayabilenlere sor!”
114. TANRI: “Gerçekten pek az bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız!” buyurur.
115. “Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?”
116. Gerçek hükümdar olan TANRI mutlak kudret sahibidir. TANRI Yeganedir, çok şerefli olan Arş’ın Sahibidir.
117. Kim TANRI ile beraber, varlığını ispat edecek hiçbir delil bulunmayan bir puta taparsa, o kimsenin hesabı Sahibinin katındadır. Gerçek şu ki inanmayanlar iflâh olmazlar.
118. De ki: “Sahibim! Bağışla, merhamet et.”
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temiz kitap1
1. Mutlak bağışlayan ve mutlak esirgeyen TANRI Yeganedir.
2.   Alemlerin Sahibi olan TANRI'ya şükürler olsun.
  TANRI mutlak bağışlayan ve mutlak esirgeyendir.
.  Din gününün Sahibidir.
5. Ancak Sahibimize  kulluk eder ve ancak Sahibimizden dileriz.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna eriştir. Sapmışların yoluna değil.
1. 
2. Bu Kitap’ta hiçbir şüphe yoktur. O, güzel ahlak sahipleri için yol göstericidir.
3. Onlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz geçimlikten bağışta bulunurlar.
4. Sana indirilene de, senden önce indirilene de biat ederler. Ahirete de kesinlikle inanırlar.
5. İşte onlar Sahiplerinin yolunda olanlardır. İşte onlar mutluluğa erenlerdir.
6. İnanmayanlara gelince, onları ikaz etsen de etmesen de onlar için birdir, onlar biat etmezler.
7. TANRI onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerine perde inmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.
8. İnsanların bir takımları vardır ki, inanmadıkları halde: “TANRI'ya ve ahirete inandık.” derler.
9. Bunlar güya TANRI ve inananları aldatmaya çalışırlar. Oysa onlar sadece kendilerini aldatırlar da bunun farkında değillerdir.
10. Onların kalplerinde hastalık vardır. TANRI onların hastalıklarını artırmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle onlara elem verici bir azap vardır.
11. Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler.
12. İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir. Lâkin anlamazlar.
13. Onlara: “inananların inandığı gibi siz de inanın!” denilince de, “Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?” derler. İyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bunu bilmezler.
14. İnananlarla karşılaştıkları zaman “Biz de inandık” derler. Şeytanları (elebaşları) ile başbaşa kaldıklarında ise: “Biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla sadece alay etmekteyiz!” derler.
15. TANRI da kendileriyle alay eder, azgınlıklarında onlara mühlet verir, bu yüzden onlar bir müddet başı-boş dolaşırlar.
16. İşte onlar doğru yol karşılığında sapıklığı satın almışlardır. Bu alış-verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır, doğru yolu da bulamamışlardır.
17. Hainlerin hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumuna benzer. Ki, ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, TANRI onların nurlarını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır. Onlar artık hiçbir şeyi göremez olurlar.
18. Onlar duymazlar, görmezler, bilmezler. Onlar artık dönmezler.
19. Yahut onların hali, gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Yıldırımdan ölme korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki TANRI küfrü çepeçevre kuşatmıştır.
20. O esnada şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. Etraflarını aydınlatınca bir kaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar.TANRI isteseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Şüphesiz ki TANRI her şeye gücü yetendir.
21. İnananlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Sahibinize ibadet ediniz ki korunasınız.
22. TANRI ki, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi. Onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Artık sizler de bildiğiniz halde TANRI'ya ortak koşmayın.
23. Eğer, Elçiye indirdiğimiz kitaptan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sûre meydana getirin. Eğer iddiânızda doğru iseniz, TANRI'dan başka şâhitlerinizi de çağırın.
24. Eğer bunu yapamazsanız, ki aslâ yapamayacaksınız, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının. O ateş inanmayanlar için hazırlanmıştır.
25. Elçi'm! Biat edip iyi ahlaklı ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve geçimlik olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir.” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
26. Şüphesiz ki TANRI sivrisinek veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. Biat edenler böyle misallerin Sahiplerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. İnanmayanlar ise: “TANRI bu misalle ne demek istedi?” derler. TANRIbu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da hidayete erdirir. Verdiği misallerle TANRI ancak kötü ahlaklıları saptırır.
27. Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra TANRI'ya verdikleri sözü bozarlar. TANRI'nın birleştirilmesini emrettiği şeyi (inanç ve akrabalık bağlarını) keserler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır.
28. TANRI'yı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölü iken dirilten TANRI'dır. Sonra sizi öldürecek, ondan sonra da birdaha diriltecektir. Bir daha TANRI'ya döndürüleceksiniz.
29. Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için asıl yaratan TANRI'dır. Sonra da göğe yöneldi, onu yedi kat olarak düzenledi. TANRI her şeyi hakkıyla bilendir.
30. Bir zamanlar Sahibin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti. Onlar: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kanlar dökecek kimse mi? Oysa biz Sahibimizi överek devamlı anıyor, devamlı tapıyoruz.” dediler. TANRI da onlara: “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu.
31. Ve TANRI Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra da o eşyayı meleklere göstererek: “Eğer sâdıklardan iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin!” dedi.
32. Melekler: “TANRI'mız eksikliklerden uzaktır TANRI'mızı noksansız anarız. Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla bilen, hüküm  sahibisiniz.Gizine akıl ermeyensiniz” dediler.
33. TANRI: “Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver!” dedi. Ne zaman ki Âdem bunların isimlerini onlara haber verdi.TANRI: “Ben size demedim mi ki, ben göklerin ve yerin gizliliklerini bilirim. Açıkladığınızı da gizli tuttuğunuzu da bilirim.” dedi.
34. TANRI'nın emriyle; bir zamanlar biz meleklere ve cinlere: “Âdem’e biat edin!” demiştik. İblis hariç hepsi biat ettiler. O ise yüz çevirdi, büyüklük tasladı, böylece küfre girdi.
35. Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Sen ve eşin, beraberce cennete yerleşin. Orada olanlardan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz, her ikiniz de zulmedenlerden olursunuz.”
36. Ne var ki şeytan ayaklarını kaydırıp onları oradan uzaklaştırmış, içinde bulundukları yerden çıkarmıştı. Bunun üzerine biz de: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir müddet yerleşmek ve geçinmek vardır.” dedik.
37. Âdem Sahibinden bir takım kelimeler (ilhamlar) aldı ve derhal tevbe etti. TANRI tevbeleri kabul edendir ve mutlak merhamet sahibidir.
38. Onlara: “Hepiniz oradan inin! Size benden bir doğru yol emri geldiği zaman, kim benim doğru yoluma tâbi olursa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” dedik.
39. Küfre varıp âyetlerimizi yalanlayanlar ise, Cehennem halkıdır. Onlar o ateşte ebedî kalacaklardır.
40. Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vaat ettiklerimi vereyim. Ve sadece benden korkun!
41. Sizin yanınızda bulunanı (Tevrat’ın aslını) doğrulayıcı olarak indirdiğime kitaba biat edin ve sakın onu inkâr edenlerden olmayın. Sakın âyetlerimi satmayın.
42. Hakkı bâtıl ile karıştırmayın, bilerek hakkı gizlemeyin.
43. Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.
45. Sabır göstermekle ve namaz kılmakla TANRI'dan yardım dileyin. Şüphesiz ki bu (sabır ve namaz), TANRI'ya saygıdan kalbi ürperenlerden başkasına zor gelir.
46. Onlar ki Sahiplerine kavuşacaklarını ve kendisine döneceklerini kesinlikle bilirler.
47. Ey İsrâiloğulları! Size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48. Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği azap gününden korkup sakının.
49. Hani sizi, işkencelerin en kötüsünü tattıran, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu Sahibinizin büyük bir imtihanı idi.
50. Bir zamanlar biz sizin için denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun hanedanını suda boğmuştuk.
51. Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Sonra siz onun ardından buzağıyı put edinmiştiniz. Böylece kendinize zulmettiniz.
52. Bundan sonra şükredersiniz diye TANRI size af bağışlamıştı.
53. Doğru yolu bulup hakka erişesiniz diye Musa’ya Kitap vermiştik.
54. Musa halkına: “Ey halkım! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen mutlak yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, TANRI katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. TANRI da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü TANRI tevbeleri çok kabul edendir, mutlak merhamet sahibidir.
62. Şüphesiz ki TANRI ve Peygamber'ine biat eden,geçmiş kitap halkından yahudiler, hıristiyanlar, İslam dinine tabi olanlar ve tüm kullardan ahirete inanıp iyi ahlaklı amel işleyenler için Sahipleri katında mükâfatlar vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
79. Kitabı elleriyle yazıp da, sonra: “Bu TANRI katındandır.” diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdıklarından ötürü vay haline onların! Kazandıkları vebalden ötürü vay haline onların!
80. Bir de dediler ki: “Sayılı bir kaç gün dışında Cehennem ateşi bize dokunmaz.” De ki: “Siz TANRI katından bir söz mü aldınız? Öyle ise TANRI aslâ sözünden caymaz. Yoksa sizler TANRI karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”
81. Hayır, öyle değil! Kötülük işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler, işte bunlar Cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
82. Biat edip de iyi ahlaklı ameller işleyenler ise Cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
84. Bir zamanlar da sizden: “Birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” diye söz almıştık. Sonra da bunu kabul etmiş, (bu ikrarınıza) şâhit de olmuştunuz.
85. Bu misakı kabul eden sizler yine birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Eğer esir düşüp gelirlerse (kurtulmaları için) fidyelerini veriyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak size haram kılınmıştır. Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Hesap gününde ise en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. TANRI yaptıklarınızdan aslâ habersiz değildir.
86. Onlar ahiret karşılığında dünyâ hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler.
87. Andolsun ki biz Musa’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca Peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsâ’ya da mucizeler verdik ve biz onu kudsî ruhla destekledik. Size bir Peygamber canınızın istemediği, nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, ona karşı büyüklük tasladınız. Size gelen Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.
88. “Kalplerimiz perdelidir.” dediler. Öyle değil! TANRI küfürleri yüzünden onları lânetlemiştir. TANRI'nın laneti küfrün üzerinedir.
90. Nefislerini ne kötü şeye değişip sattılar!TANRI'nın, kullarından istediğine lütfundan (kitap) indirmesini kıskanarak TANRI'nın indirdiğini inkâr ettiler ve bu sebeple gazap üstüne gazaba uğradılar. Küfredenlere kahredici bir azap vardır.
91. Bir de onlara: “TANRI'nın indirdiğine biat edin!” denilince: “Biz sadece bize indirilene inanırız.” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Elçi'm! De ki: “Şayet atalarınız gerçekten inanmış kimseler idiyse, daha önce TANRI'nın Peygamberlerini neden öldürüyorlardı?”
   Eğer buna inanıyorsanız, inancınız size ne kötü şeyler emrediyor!
    Eğer ahiret yurdu, TANRI katında diğer insanlara değil de yalnızca size âit ise ve bu iddiânızda samimi iseniz, haydi ölümü temenni ediniz.
95. Onlar, ellerinin yapıp öne sürdüğü işlerden dolayı ölümü aslâ istemezler. TANRI zâlimleri bilendir.
97. De ki: “Kim Cebrâil’e düşman olursa, iyi bilsin ki bu Kitabı TANRI'nın izniyle senin kalbine o indirmiştir. O, önceki kitapları tasdik edicidir, inananlar için doğru yol  kaynağı ve müjdedir.
98. Kim TANRI'ya, Meleklerine, Peygamberlerine, İsrafil'e, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşman olursa, iyi bilsin ki TANRI küfrü sevmez.
99. Elçi'm! Andolsun ki biz sana apaçık âyetler indirdik. Onları kötü ahlaklılardan başkası inkâr etmez.
101. TANRI tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayan bir Peygamber gelince, geçmiş kitap halkından bir grup TANRI'nın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi arkalarına attılar.
104. İnananlar! (Peygamber’e hitâp ederken): "Bizi de dinle!” demeyin, “Bizi gözet!” deyin. Söylenenleri dinleyin. İnanmayanlar için şiddetli bir azap vardır.
105. Kitap halkından olan inanmayanlar da hainlerde size Sahibinizden bir güzellik inmesini istemezler. Oysa TANRI kimi isterse onu rahmetiyle mümtaz kılar. TANRI mutlak lütuf sahibidir.
106. Biz herhangi bir âyetin hükmünü kaldırır veya unutturursak, mutlaka ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki TANRI her şeye gücü yetendir.
107. Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız TANRI'nındır. Sizin için TANRI'dan başka ne bir dost ne de bir yardım eden vardır.
108. Yoksa siz de Peygamber’inizden, daha önce Musa’dan istendiği gibi bir takım isteklerde mi bulunuyorsunuz? Kim inancı küfürle değişirse, şüphesiz ki dümdüz yoldan sapmış olur.
109. Kitap halkından birçokları, hak gözlerinin önüne serildiği halde içlerindeki çekememezlikten ötürü, inancınızdan sonra sizi yine küfre döndürmek isterler. TANRI'nın açıklayıcı emri gelinceye kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki TANRI mutlak güç sahibidir.
110. Namazı kılınız, zekâtı veriniz. Kendiniz için önceden gönderdiğiniz her hayrı TANRI katında bulursunuz. Şüphesiz ki TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
       Kim ihsan mertebesine yükselerek, özünü tamamen TANRI'ya teslim ederse, onun mükâfâtı Sahibinin katındadır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.
       TANRI'nın ibadethanelerinde TANRI'nın anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimseden daha zâlim kim olabilir? Sizler ibadethanelerinizde hoşgörü gereği bireysel ibadete izin verin.
115. Doğu da batı da TANRI'nındır. Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin ibadette TANRI'yı anın. Şüphesiz ki TANRI'nın rahmeti ve kudreti geniştir, TANRI mutlak bilgi sahibidir.
116. “TANRI çocuk edindi.” dediler. Hâşâ! TANRI Yeganedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi TANRI'nındır. Hepsi TANRI'ya boyun eğmişlerdir.
117. Göklerin ve yerin mutlak yaratıcısı TANRI'dır. Bir şeyin olmasını hükme bağladığında ona sadece: “Ol!” der, o da hemen oluverir.
118. Bilmeyen (cahil inanmayan)ler: “TANRI bizimle konuşmalı ya da bize bir mucize gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık.
119. Doğrusu biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen Cehennemliklerden sorumlu değilsin.
121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar ona biat ederler. Peygamberi inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır.
124. Bir zamanlar Sahibi İbrahim’i bir takım emirlerle imtihan etmiş, o ise bunları tamamen yerine getirmişti.TANRI: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” buyurdu. İbrahim: “Soyumdan da!” deyince, “Zâlimler ahdime ermez.” buyurdu.
128. “Sahibimiz! Bizi teslim olanlardan kıl. Neslimizden de teslim olan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yerlerimizi göster. Tevbemizi kabul buyur. Tevbeleri kabul eden, mutlak merhamet sahibisiniz.”
129. “Sahibimiz! Onlara kendi içlerinden âyetlerini okuyacak, onlara kitap ve sırrı öğretecek, onları temizleyecek bir Peygamber gönder. Şüphesiz ki mutlak saygı ve bilgelik sahibisiniz.
131. Sahibi ona: “Teslim ol!” dediği zaman o, “Ben Alemlerin Sahibine teslim oldum.” demişti.
132. İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yakup da: “Oğullarım! TANRI bu dini sizin için beğenip seçmiştir. Siz de ancak inananlar olarak can verin.” dedi.
133. Yoksa siz Yakub’a ölüm geldiği zaman orada mı idiniz? Hani o oğullarına: “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” diye sormuştu. Onlar da: “Senin TANRI'n ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın TANRI'sı olan Yegane olan TANRI'ya kulluk edeceğiz. Biz TANRI'ya teslim olanlarız.” dediler.
134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size âittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
136. Deyiniz ki: “Biz TANRI'ya biat ettik. Bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere; Musa’ya, İsâ’ya Muhammed'e ve Peygamberlere Sahipleri tarafından verilenlere biat ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak TANRI'ya teslim olanlarız.”
137. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse şüphesiz ki onlar ayrılık i��indedirler. Onlara karşı TANRI sana yeter. TANRI işitendir, bilendir. TANRI mutlak duyu sahibidir.
138. TANRI'nın boyası ile boyanın. TANRI'nın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Bizler ancak TANRI'ya kulluk ederiz.
139. De ki: “TANRI bizim de Sahibimiz sizin de Sahibinizken, TANRI hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size âittir. Biz TANRI'ya gönülden bağlananlarız.”
142. İnsanlardan bir takımı “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?” diyecekler. De ki: Doğu da batı daTANRI'nındır. TANRI kimi isterse onu doğru yola iletir.
       Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman sen de zulmedenlerden olursun.
146. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
147. Gerçek olan Sahiplerinden gelendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
151. Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyacak, sizi temizleyecek, size kitap ve sırrı öğretecek, bilmediklerinizi size öğretecek bir Peygamber gönderildi.
152. Öyleyse siz beni övgüyle anın ki, ben de size bağışlayayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin.
153. Ey biat edenler! Sabır ve namaz ile TANRI'dan yardım dileyin. Muhakkak ki TANRI sabredenlerle beraberdir.
154. TANRI yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, bilâkis onlar diridirler. Fakat siz farkında değilsiniz.
156. Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz TANRI yolundayız ve elbette TANRI'ya döneceğiz.” derler.
157. İşte Sahiplerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır, onlar doğru yolu bulmuşlardır.
159. İndirdiğimiz açık delilleri ve hakkı biz Kitap’ta açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem TANRI lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder.
160. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Ben onların tevbesini kabul edenim ve ben tevbeleri daima kabul edenim, mutlak merhamet sahibiyim.
163. TANRI Yeganedir. TANRI mutlak esirgeyen ve mutlak bağışlayandır.
164. Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, insanların faydasına olan teknolojide, TANRI'nın gökten su indirip onunla ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârların değişik yönlerden esmesinde ve yer ile gök arasında emre boyun eğmiş bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır.
165. İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, yaratılmışları TANRI'ya eş tutarlar ve onları TANRI'yı sever gibi severler. Biat edenlerin TANRI'ya sevgileri ise çok daha kuvvetlidir. O zâlimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin TANRI'ya âit olduğunu ve gerçekten TANRI'nın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!
166. O zaman küfür öncüleri azabı görünce kendilerine uyanlardan hızla uzaklaşıp giderler ve aralarındaki bütün bağlar kopar.
167. Onlara uyup arkalarından gidenler: “Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!” derler. Böylece TANRI onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar Cehennemden çıkmayacaklardır.
168. İnsanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların helâl ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Zira şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır.
169. O size kötülüğü, hayâsızlığı güzel gösterir ve TANRI hakkında bilmediğiniz şeyler söyletir.
170. Onlara: “TANRI'nın indirdiğine uyun!” denildiği zaman: “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” derler. Peki, ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu bulamamış kimseler olsa da mı?
171. İnanmayanların hâli, sadece bir çağırma veya bağırmaktan başkasını işitmeyerek haykıranın durumu gibidir. Onlar duyamazlar konuşamazlar göremezler, onlar düşünmezler.
172. İnananlar! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz gerçekten yalnız TANRI'ya kulluk ediyorsanız, TANRI'ya şükredin.
173. TANRI size leşi, çiğ kanı, tırnaklı hayvanı , 2 yaşını doldurmamış hayvanı , annelik görevini yerine getirmemiş " emzirme bittikten sonra 6 ay " hayvanı , binek hayvanı ve  TANRI'dan başkası adına kesilen hayvanı kesin olarak haram kıldı. Zor durumda üzerinize günah yoktur. Şüphesiz ki TANRI mutlak bağışlayandır, mutlak merhamet sahibidir.
174  TANRI'nın indirdiği Kitap’tan bir şeyi gizleyenler ve onu satanlar var ya, işte onların karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Hesap günü TANRI onlarla konuşmaz, onları temize de çıkarmaz. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.
175. Onlar hakkı verip sapıklığı, bağışlanmayı bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!
176. O azabın sebebi, TANRI'nın Kitab’ı hak olarak indirmesidir. (Buna rağmen) Kitap’da ayrılığa düşenler, derin bir anlaşmazlık içindedirler.
177. Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki; TANRI'ya, Ahirete, Meleklere, Kitab’a, Peygamberlere inanır. TANRI sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara, ihtiyaçlılara, yolda kalmışlara maldan verir. Namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sâdık olanlar bunlardır.
      Biat edenler! Vatana (birliğe) ihanetin ve tecavüzün cezası karşı taraf merhamet etmezse iğne ile uyutulmaktır. Zaten ölecek birine zulmetmeyin.
      Miras eşler, çocuklara eşit ve miras sahibinin isteğine kalır.
181. Kim de bunu işittikten (ve kabullendikten) sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz ki TANRI mutlak duyu sahibidir. Anlaşmazlıklarınızda ilim sahibi kişileri arabulucu olarak kullanın.
183. İnananlar! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Dinin belirlediği ortak zamanda her yıl 1 ay geriye giderek 15 gün, güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutun.
186. Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden dileyenin , duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana biat etsinler ki doğru yolu bulsunlar.
       Bütün ibadetlerde ibadet saati boyunca temiz olun, alkollü olmayın, uyuşturucu kullanmayın, kumar oynamayın ve eşlerinizle ilişkiye yanaşmayın. Oruç tutarken içinde tortu bulunan içecekler içmeyin, sakız şeker gibi ürünlerle oruçla dalga geçmeyin ve ibadet saati boyunca yemeyin.
188. Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin; bildiğiniz halde insanların mallarını günah yolla yemeniz için yetkiliye rüşvet vermeyin, almayın.
190. Size karşı savaş açanlara, TANRI yolunda siz de savaşın! Aşırı gitmeyin, çünkü TANRI aşırı gidenleri sevmez.
192. Zalimlikleri son bulana kadar onlarla savaşın. Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, TANRI af bağışlayan ve merhamet bağışlayandır.
195. TANRI yolunda birleşin. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, çünkü TANRI iyilik yapanları sever.
       Hacca Peygamberinizi ziyarete TANRI'ya ibadete gelin. Bu zenginlerin üzerine farzdır.
       İnsanlardan öyleleri vardır ki ; Sahibimiz! Bize dünyada ver.” derler. Böyle isteyenlerin ahiretten hiçbir nasibi yoktur.
201. Onlardan bir kısmı da: “Sahibimiz! Bize dünyada iyilik ve güzellik ver, âhirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi Cehennem azabından koru.” derler.
202. İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır. TANRI hesabı çabuk görendir.
204. İnsanlardan öyleleri de vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri söz senin hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) TANRI'yı şâhit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır.
205. O yanından ayrıldığında (iş başına geçip idareci olduğunda) yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekonomiyi ve nesli helâk etmeye çalışır. TANRI fesadı sevmez.
206. Böylesine: “TANRI'dan kork!” denilince, benlik ve gururu kendisini günaha sürükler. Ona Cehennem yeter. O ne kötü yataktır!
207. İnsanlardan öyleleri var ki TANRI'nın hoşnutluğunu dileyerek nefsini satar. TANRI ise kullarına karşı çok merhametlidir.
208. Ey biat edenler! Hep birden tam bir teslimiyetle dinin barış ve selâmetine girin. Şeytanın adımlarına uymayın.
209. Size açık açık deliller geldikten sonra ayağınız kayarsa, şunu iyi bilin ki TANRI mutlak saygı sahibidir. Gizine akıl ermeyendir.
210. Onlar acaba buluttan gölgeler içinde TANRI'nın ve meleklerin kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Halbuki iş bitirilmiştir. Bütün işler TANRI'ya döner.
212. İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden onlar inananlarla alay ederler. Oysa ki TANRI'dan korkup karşı gelmekten sakınanlar, hesap gününde onların üstünde olacaklardır. TANRI istediğine hesapsız rızık verir.
213. İnsanlar bir ümmet idi. TANRI müjdeleyici ve uyarıcı olarak Peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermek için onlarla beraber gerçekleri gösteren kitapları da indirdi. Oysa kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Bunun üzerine TANRI, kendi izniyle ayrılığa düştükleri şeyleri inananlara gösterdi. Şüphesiz ki TANRI istediğine doğru yolu gösterir.
214. Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Başlarına öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi, öyle sarsıldılar ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki inananlar: “TANRI'nın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Biliniz ki TANRI'nın yardımı çok yakındır.
       İyilikten harcayacağınız şey, ana-baba, yakınlar, fitre, dini ve toplumsal konular (engelliler, ihtiyaç sahipleri, öğrenciler, hayvanlar) içindir. İyilik olarak ne yaparsanız, şüphesiz ki TANRI onu bilir.
216. Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. TANRI bilir siz bilmezsiniz.
        Resulüm! Sana yetimler hakkında da sorarlar. De ki: “Onları ıslah edip yetiştirmek daha hayırlıdır.” Eğer onları aranıza alır, birlikte yaşarsanız, unutmayın ki onlar sizin çocuklarınızdır. TANRI bozguncuyu ve ıslah ediciyi bilir. Eğer TANRI isteseydi sizi zahmete sokardı. Şüphe yok ki TANRI mutlak güç sahibidir.
        Kadınların adet hali bir eziyettir. “Âdet halindeyken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlenmelerine rıza gösterin. Eşlerinize saygılı olun.
224. Yeminlerinizde TANRI'yı ; iyilik etmenize, kendisinden korkmanıza, insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. TANRI işitendir, bilendir. TANRI mutlak duyu sahibidir.
225. TANRI sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat sizi kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolayı sorumlu tutar. TANRI af bağışlayandır.
227. Eğer boşamaya karar verirlerse şüphesiz ki TANRI işitendir, bilendir.
       Çocukları var ise , çocuk 10 yaşına kadar annede kalsın. Daha sonra istek olduğu takdirde mahkeme çocuğun isteği ve tarafların durumunu göz önünde bulundurarak karar versin. Çocuk kimde kalırsa karşı tarafa görüşme izni verilsin.
        Boşanma durumunda kadının maddi durumu yoksa erkek ona belirli bir süre geçimini sağlayacak miktarı ve durumuna göre daha fazlasını nafaka olarak versin. Çocuk annedeyse çocuğun nafakasını da versin. Evlilikte kazandığınız mallarda kadının hakkı vardır. Kadının kazandığı kendinindir, erkeğin kazandığının 1/4 ü kadınındır. Geri kalan pay kendisinin ve çocuklarınındır. Eğer çocukları yoksa 1/3 ü kadınındır.
       Kadın erkek farketmeden ölüm durumunda yeniden evlenmeden önce 4 5  ay bekleyin. Ölene, ailesine ve kendinize saygılı olun.
       Ölüm durumunda geride kalan eşlere gidecek yeri yoksa sahip çıkın. Onlara baskı yapmayın ve evlenmelerine engel olmayın.
242. Böylece TANRI size âyetlerini açıklar. Umulur ki düşünüp hakikatı anlarsınız.
       Nice az bir topluluk TANRI'nın izniyle pek çok topluluğu yenmiştir. TANRI sabredenlerle beraberdir.
        Sahibimiz! Bize sabır ver! Ayaklarımıza, vücudumuza güç ver! İnanmayanlara karşı bize yardım et!
253.  TANRI güç olarak Peygamberlerden kimini kiminden üstün kılmıştır. TANRI onlardan bazılarının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da açık mucizeler verdik ve onu kudsî ruhla destekledik. TANRI isteseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilâfa düştüler. Kimileri inandı, kimileri de küfre saptı. TANRI'nın emri haktır.
254. Ey biat edenler! Ne alış-verişin ne de dostluğun ve ne de iltimasın olmadığı günün gelmesinden önce, size verdiğimiz geçimliklerden (TANRI yolunda) sarfedin. İnkâr edenler ancak zalimlerdir.
255 TANRI Yeganedir. Mutlak yaratandır ve daimi, diri, ebedi gibi kavramları yaratmış olup bu kavramlar kendisine noksanlıktır. Mutlak bilgi sahipliği ile herşeye hakim olup bütün varlıkları emrinde tutandır.TANRI'yı uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi TANRI'nındır.TANRI'nın izni olmadan huzurunda kim şafaat edebilir. TANRI kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir.TANRI'nın istediğinden başka ; yaratılanlar, ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar, bilemezler. TANRI'nın kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır.Gökleri ve yeri koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. TANRI mutlak kudret sahibidir.
256. Dinde zorlama yoktur. İnanç ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. Kim şeytan ile dost olmayıp TANRI'ya biat ederse muhakkak ki TANRI koruyup gözetendir.
257. TANRI inananların dostudur. Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır. İnanmayanların dostu da şeytandır. Onları nurdan alıp karanlıklara götürür. İşte onlar Cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
258. TANRI kendisine hükümranlık verdi diye, Sahibi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut’u) duymadın mı? İşte o zaman İbrahim: “Benim Sahibim diriltir ve öldürür.” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm.” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki TANRI güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. TANRI zâlimleri doğru yola iletmez.
260. İbrahim de bir zaman: “Sahibim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Sahibi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat kalbim kuvvet bulsun” dedi. Bunun üzerine TANRI “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler.TANRI gizine akıl ermeyendir.
261. Mallarını TANRI yolunda harcayanların durumu, her başağında yüz tanesi olan ve yedi başak bitiren bir tohuma benzer. TANRI istediğine fazlasıyla verir. TANRI'nın lütfu geniştir.
262. Mallarını TANRI yolunda hayra verip de sonra başa kakmayan, alanların gönlünü kırmayan kimselerin, Sahipleri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
263. Bir tatlı dil, bir de af, arkasından incitme gelecek sadakadan daha iyidir. TANRI mutlak değer sahibidir.
264. İnananlar! TANRI ve ahirete inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağanak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemez. TANRI inanmayanları doğru yola iletmez.
265. TANRI'nın rızâsını kazanmak ve kalplerini sağlamlaştırmak için mallarını bağışlayıp sarf edenlerin durumu, yüksekçe bir tepede bulunan güzel bir bahçeye benzer. Üzerine bol bol yağmur yağdığında, meyvelerini iki kat verir. Bol yağmur yağmasa bile, hafif bir yağmur, az bir çisinti de yetişir. TANRI yaptıklarınızı görmektedir.
266. Sizden biriniz hiç arzu eder mi ki, altından ırmaklar akan ve içinde her çeşit meyveden bulunan güzel bir bahçesi olsun. Tam bu durum elde edilmiş iken bir taraftan ihtiyarlık bastırsın, diğer taraftan da bakıma muhtaç çocuklar bakım isterken, o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet edip baştan başa yaksın, kül etsin! (Elbette bunu kimse istemez). İşte TANRI size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor, umulur ki düşünüp ibret alırsınız.
267. İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan TANRI yolunda sarf edin. Size verilirse göz yummadan alamayacağınız kötü ve değersiz şeyleri sakın vermeye kalkmayın.
268. Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri (cimriliği) telkin eder. TANRI ise size katından bir bağışlanma ve bir lütuf vaat eder. TANRI bağışı bol olan ve her şeyi hakkıyla bilendir.
269. TANRI sırrı kime isterse ona verir. Kime de sır verilirse, ona muhakkak ki çok hayır verilmiştir. Bunu ancak aklı bol olanlar düşünüp anlar.
270. Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı şüphesiz ki TANRI bilir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.
271. Sadakaları açıktan verirseniz güzeldir. Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz, bu sizin için daha iyidir. Böyle yaptığınızdan ötürü, TANRI günahlarınızdan bir kısmına af bağışlar. TANRI işlediklerinizden haberdardır.
272. Kulları hakka erdirmek senin üzerine borç değildir. Şu var ki, TANRI istediği kimseyi hakka iletir. Hayır olarak harcadığınız her şey kendiniz içindir. Zaten siz yalnız TANRI rızâsını kazanmak için bağışta bulunursunuz. Verdiğiniz her hayır, tam olarak size noksansız ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmış olmazsınız.
273. Sadakalarınızı, kendilerini TANRI yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmeyen) fakirlere verin ki; onlar dilenmediğinden durumlarını bilmezsiniz. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan ne verirseniz, şüphesiz ki TANRI onu bilir.
       %3-%4 faizden fazlası size haram kılındı. Fazlasını yiyenler faiz ticaret gibidir dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden ihtiyaçlar içinde kalkacaklardır. Oysa TANRI alışverişi helal çok faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Sahibinden öğüt gelir ve faizcilikten vazgeçerse geçmiş günahları kendisine hakkındaki hüküm TANRI' ya aittir. Kimde bir daha faize dönerse onlar Cehennemliktir. Orada ebedi kalacaklardır.
278. İnananlar TANRI'dan korkun! TANRI'dan korkun! İnancınızda doğru iseniz %3-%4 fâizden arta kalanı bırakın almayın.
281. Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz TANRI'ya döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.
        Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınızda onu yazınız. Bir katibe adaletle yazdırınız. Reşit olmayanlara velisi vekalet etsin. Şahidinizde bulunsun. Mahkeme durumunda şahitler çağırıldıklarında gelmezlik etmesinler.
        Yolculukta olup da yazacak kimseyi bulamazsanız rehin alın. Birbirinize güvenirseniz, güvenilen kişi emaneti ödesin ve Sahibinden korksun. Şahitliği gizlemeyin. Onu gizleyen günahkardır. TANRI yaptıklarınızı bilir.
284. Göklerde ve yerde ne varsa TANRI'nındır. İçinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de TANRI sizi onunla hesaba çeker. Sonra istediğine merhamet eder, istediğine azap eder. TANRI güç sahibidir.
285. Peygamber, Sahibinden kendisine indirilene biat etti, inananlarda. Hepsi TANRI'ya, Peygamberlerine biat ettiler, Meleklerine ve Kitaplarına inandılar. “TANRI'nın Peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız. İşittik ve itaat ettik. Dönüş Sahibimizedir derler.
286. TANRI hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir yük yüklemez. İyilikte kötülükte kendinedir. "Sahibimiz! unutacak veya yanılacak olursak bizi hesaba çekme! Sahibimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Bizi affet, bize acı! Bizim taptığımızsın. Zalimlere karşı bize yardım et.
3. Sana Kitab’ı hak ile ve kendinden önceki kitapları doğrulayıcı olarak indirdi, Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran'ı da indirmişti.
4. Daha önce insanlara hak yolunu gösterici olarak Furkan’ı indirdi. TANRI'nın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır
5. Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey TANRI'dan gizli kalmaz.
6. Rahimlerde sizi istediği gibi şekillendiren TANRI'dır. TANRI Yeganedir. Hükmünde sır sahibidir.
7. Sana Kitab’ı indiren TANRI'dır. Kitabın bazı âyetleri gizli, bazıları da nettir. Bunlar kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da birbirine benzer çeşitli mânalar taşır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumlamak için onun benzer âyetlerinin üzerlerine düşerler. Oysa onun değiştirmesini TANRI bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “O’na inandık, hepsi Sahibimizin katındandır.” derler. Bunu ancak aklı olmayanlar anlamaz.
8. (Onlar şöyle yalvarırlar): “Sahibimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırıp döndürme. Bize kendi nezdinden bir rahmet ver. Şüphesiz ki bağışın boldur.”
9. “Sahibimiz! Gelmesinde şüphe olmayan bir günde insanları mutlaka toplayacaksın.” Şüphesiz ki TANRI vaadinden dönmez.
11. İnanmayanların gidişatı tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar âyetlerimizi yalanladılar, TANRI da onları günahları ile yakaladı. TANRI'nın azabı çok şiddetlidir.
13. (Bedir’de) karşı karşıya gelen bu iki topluluğun durumlarında sizin için mühim bir ibret vardır. Biri TANRI yolunda savaşıyor, diğeri küfür içinde bulunuyordu. Onlar öbürlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gözleriyle görüyorlardı.TANRI inananları yardımıyla destekler.
16. Dine gönülden bağlı olanlar “Sahibimiz! Biz şüphesiz ki inandık, günahlarımıza af bağışla ve bizi ateş azabından koru!” derler.
17. (Onlar) sabredenler, sâdıklar, huzurunda gönülden boyun bükenler, TANRI yolunda harcayanlar ve seher vaktinde ibadet edip af dilenenlerdir.
18. TANRI Yegane olduğuna şâhitlik etmiştir. Melekler ve Adaleti yerine getiren ilim sahipleri TANRI'nın Yegane olduğuna şahitlik ettiler.
21. TANRI'nın âyetlerini inkâr edenlere, haksız yere Peygamberlerini öldürenlere ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele!
22. Onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
25. Hiçbir şüphe olmayan hesap gününde onları topladığımız ve herkesin kazandığı kendilerine tamamen ödenip hiç kimseye haksızlık edilmediği zaman halleri nice olur?
26. De ki: “Mutlak mülk Sahibi TANRI'm! Mülkü kime istersen ona verirsin, kimden istersen ondan alırsın. Kime istersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime istersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Mutlak durum  Sahibi, her şeye gücü yetensin.”
27. “Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. İstediğine hesapsız bağışlarsın.”
28. İnananlar, inananları bırakıp da inanmayanları dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, TANRI ile bir dostluğu kalmaz. Onlardan gelecek herhangi bir tehlikeden sakının. TANRI size kendisinden korkmanızı emrediyor. Dön��ş TANRI'yadır.
29. De ki: “TANRI kalplerinizde olanı bilir. Gökler ve yerde olanı da.
30. Herkes iyilik ve kötülüğünü hesap günü hazır bulur. O zaman ister ki, kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. TANRI sizi kendisinden sakındırıyor. Çünkü TANRI kullarına çok şefkatlidir.
31. Resulüm! Onlara söyle: “Eğer TANRI'yı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, TANRI da sizi sevsin ve günahlarınıza af bağışlasın. TANRI son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir.”
32. Resulüm! De ki: “TANRI'ya ve Peygamber’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki TANRI inanmayanları sevmez.
33. TANRI ; Âdem’i, Nuh’u, İbrahim âilesini ve İmran âilesini âlemlere tercih etmiş, üstün kılmıştır.
34. Hepsi de birbirinin soyundan gelen bir nesildir. TANRI mutlak yaratandır ve mutlak bilgi sahibidir.
35. İmran’ın karısı şöyle demişti: “Sahibim! Karnımda olanı azatlı bir kul olarak hizmetinize adadım, onu benden kabul buyur”
36. Onu doğurunca, Sahibim! Ben kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu da soyunu da kovulmuş şeytanın tuzaklarından esirgeyin.” dedi.
37. Sahibi ona güzel bir kabul ile karşılık verdi, onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyâ’nın himayesine bıraktı. Zekeriyâ onun yanına mabede her girişinde yanında bir rızık bulur ve: “Meryem! Bu sana nereden geliyor?” derdi. O da “TANRI tarafından!” derdi. Şüphesiz ki TANRI istediği kimseye hesapsız bağışta bulunur.
38. Orada Zekeriyâ Sahibine duâ etti. “Sahibim! Tarafından bana hayırlı bir nesil bağışla. Duamı kabul buyur.” dedi.
39. Zekeriyâ mabedde durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: “Haberin olsun, TANRI sana Yahya adlı bir çocuk müjdeliyor. O, TANRI'dan gelen bir Kelime’yi (İsâ’yı) tasdik edici, Efendi, nefsine hâkim ve iyi ahlaklılardan bir Peygamber olacak.”
42. “Meryem! TANRI'nın seçtiği, tertemiz kıldığı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldığı.” bir kuldu.
43. “Meryem! Sahibine gönülden boyun eğen, secde eden, rüku edenlerle birlikte rüku eden.” bir kuldu.
48. TANRI; daha sonra Meryem'e lütufta bulunacak ve ondan. bir Peygamber olan İsa'yı dünyayı getirecek. Ona kitabı, sırrı, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.
49  Onlara şöyle diyecek “Ben size Sahibinizden bir mucize ile geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve TANRI'nın izni ile o hemen kuş oluverir. Yine TANRI'nın izni ile anadan doğma körü iyileştiririm, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm.”
50. “Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber hakkı temizlemek için gönderildim. Size Sahibinizden ayetler getirdim. TANRI'dan korkun ve bana itaat edin.”
51. “TANRI benim de Sahibim, sizin de Sahibinizdir. TANRI'ya kulluk edin. İşte bu doğru yoldur.”
52. İsa onların inkârlarını hissedince: “TANRI yolunda yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler! Biz TANRI yolundayız, şahit ol ki biz inananlarız, dedi.
53. “Sahibimiz! İndirdiğine inandık, Peygamber’e uyduk. Bizi şâhit olanlarla beraber yaz!”
54. (Yahudiler gizlice) tuzak kurdular. TANRI da onların tuzaklarına karşılık verdi. TANRI mutlak tuzak Sahibidir.
55. O vakit TANRI şöyle buyurdu: “İsâ! Ben seni vefat ettireceğim ve seni katıma yükselteceğim, seni inkâr edenlerden tertemiz ayıracağım, sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacağım. Sonra da dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”
56. “İnkâr edip inanmayanları, dünyada da ahirette de şiddetli bir azaba çarptıracağım. Onların hiç yardımcıları da olmayacak.”
57. İman edip iyi ahlaklı amel işleyenlere gelince, TANRI onlara mükâfatlarını tam olarak verecektir.
58. Elçi! İşte bunları sana âyetlerden ve ilim ve sır dolu Kayıttan okuyoruz.
59  Hiç şüphe yok ki, İsa'nın yaratılışı Adem'in yaratılışı ile aynıdır. TANRI Adem'i topraktan yarattı, sonra ol dedi, oda hemen oluverdi.
60. Hak Sahibinden gelendir. Öyleyse şüphecilerden olma!
62. İşte bu, elbette en doğru haberdir. TANRI Yeganedir. Mutlak "saygı, hüküm ve giz" sahibidir.
63. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki TANRI fesat çıkaranları bilendir.
64. De ki: “Ey geçmiş kitap! Sizinle bizim aramızda eşit bir kelimeye geliniz. TANRI'dan başkasına tapmayalım. TANRI'ya hiçbir şeyi ortak koşmayalım. TANRI'yı bırakıp da kimimiz kimimize tapınmasın.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse: “Şâhit olun ki, biz inananlarız.” deyin.
69. Kitap halkından bir grup sizi saptırmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptırırlar da farkında olmazlar.
70. Ey geçmiş kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin TANRI'nın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?
71. Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?
75. Geçmiş kitaptan öylesi vardır ki, ona yükler dolusu mal emanet bıraksan, onu sana eksiksiz iade ederler.
78. Hainlerden bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri TANRI katından olmadığı halde: “Bu TANRI katındandır.” derler. Onlar bile bile TANRI'ya iftira ediyorlar.
79. TANRI'nın kendisine kitap, hüküm ve Peygamberlik verdiği kimsenin, insanlara: “TANRI'yı bırakıp da bana kul olun!” demesi mümkün değildir. Fakat o: “Kitabı okuduğunuza ve öğrettiğinize göre TANRI'ya ulaşın" der.
80. Size Melekleri ve Peygamberleri Sahipler edinmenizi de emretmez. Hiç inanan olduktan sonra size küfrü emreder mi?
81. TANRI vaktiyle Peygamberlerden kesin söz almıştı: “ Size kitap ve sır verdim. Sizde olan o kitap ve sırrı tasdik edip doğrulayan bir Peygamber gelecek. Ona mutlaka yardımda bulunacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi?” demişti. Onlar da: “Kabul ettik.” demişlerdi. TANRI da: “O halde şâhit olun, ben de sizinle beraber şâhit olanlardanım.” buyurmuştu.
82. Bundan sonra artık kim yüz çevirirse o kötü ahlaklıdır.
83. Şimdi onlar TANRI'nın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez TANRI'ya teslim olmuşlardır. TANRI'ya döndürüleceğiz.
86. Biat ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkâr eden bir topluluğu TANRI nasıl hakka eriştirir? TANRI zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
87. İşte bunların cezası: TANRI'nın, Peygamberinin, meleklerin ve bütün inananların lâneti onların üzerinedir.
88. Bu lânete ebediyyen gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz.
89. Ancak bunun ardından tevbe edip kendini düzeltenler başka. TANRI mutlak merhamet sahibidir.
90. Biat ettikten sonra inanmayan olup ve küfürde daha da ileri gidenlerin tevbeleri aslâ kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların tâ kendileridir.
91. İnkâra saplanmış ve inanmayan olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa dahi aslâ hiçbirinden kabul edilmeyecektir.
95. TANRI doğruyu söylemiştir. Öyleyse İbrahim’in dinine uyun.
101. Size TANRI'nın âyetleri okunurken ve aranızda TANRI'nın Elçisi bulunurken nasıl küfre dönersiniz? Kim TANRI'ya sımsıkı sarılırsa, muhakkak ki o doğru bir yola iletilmiştir.
102. İnananlar TANRI'dan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun. Sakın başka bir sıfatla can vermeyin.
103. Hepiniz topluca sımsıkı TANRI'nın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın. TANRI'nın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz. TANRI gönüllerinizi birleştirmiş ve TANRI'nın nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken, oradan da sizi TANRI kurtarmıştı. TANRI doğru yolu bulmanız için size ayetlerini açıklıyor.
104. İçinizde insanları hayra çağıran, iyilikleri söyleyen, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar gerçek kurtuluşa erenlerdir.
105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için ahiret yurdunda büyük bir azap vardır.
106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: “İnanmanızdan sonra inanmayan mı oldunuz? Öyle ise inkâr etmenizden dolayı tadın azabı!” denilecektir.
107. Yüzleri ağaranlara gelince; onlar TANRI'nın rahmeti içindedirler, orada ebedî kalacaklardır.
108. İşte bunlar TANRI'nın ayetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. TANRI âlemlere zulmetmek istemez.
109. Göklerde olanlar da yerde olanlar da TANRI'nındır. Dönüş TANRI'yadır.
111. Onlar incitmekten başka size herhangi bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girişecek olsalar bile, arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
117. Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup da onu mahveden kavurucu bir rüzgâra benzer. TANRI onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
119. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz bütünüyle kitaba inanırsınız. Onlar ise, sizinle karşılaştıkları zaman: “İnandık!” derler. Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden ötürü parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: “Kininizle geberin!” Şüphesiz ki TANRI göğüslerin özünü bilendir.
120. Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler. Eğer sabreder, TANRI'dan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki TANRI onları çepeçevre kuşatmıştır.
132. TANRI'ya ve Peygamber’e itaat edin ki, size de merhamet edilsin.
133. Sahibinizin bağışına ve TANRI'dan korkanlar için hazırlanmış, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!
134. O güzel ahlak sahipleri ki bollukta ve darlıkta TANRI yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. TANRI da güzel davrananları sever.
135. Onlar ki bir kötülük yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde, TANRI'yı hatırlayarak hemen günahlarına af bağışlanmasını dilerler. Günahlara TANRI'dan başka kim af bağışlayabilir? Bir de onlar işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.
136. İşte onların mükâfatı, Sahipleri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada ebedî kalacaklardır. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!
137. Sizden önce de nice olaylar gelip geçti. Onun için yeryüzünde gezip dolaşın da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!
138. Bu kitap kullar için bir açıklama, güzel ahlaklılar için de bir doğru yol rehberi ve bir öğüttür.
139. İnananlar! Gevşemeyin, üzülmeyin. Gerçekten inanıyorsanız, siz mutlaka en üstünsünüzdür.
144. Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan önce de nice Peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse TANRI'ya hiçbir şeyle zarar yapmış olamaz. TANRI şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
145. TANRI'nın izni olmadan hiç kimse ölmez. Ecel belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de âhiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. TANRI şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
146. Nice Peygamberler vardı ki, beraberinde ona tabi olanlardan çok kimse savaştılar ve TANRI yolunda başlarına gelenden dolayı gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. TANRI sabredenleri sever.
147. Onların sözleri sadece şundan ibaretti: “ Günahlarımıza ve işimizdeki taşkınlığımıza af bağışla. Ayaklarımızı sabit kıl, Düşmana karşı bize yardım et. Sahibimiz bizi koru !”
148. Bu yüzden TANRI onlara dünya nimetini de ahiret nimetini de fazlasıyla verdi. TANRI iyilik edenleri sever.
150. Halbuki sizin Sahibiniz TANRI'dır ve yardım edenlerin en hayırlısıdır.
151. Hakkında hiçbir delil indirmediği TANRI'ya ortak koşmaları sebebiyle küfrün kalplerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir! Ne kötüdür o zalimlerin varacağı yer!
      İnananlar! Sizler inkâr edenler gibi yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: “Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezlerdi.” diyenler gibi olmayın. TANRI bunu onların yüreklerinde bir iç acısı yaptı. Halbuki dirilten de öldüren de TANRI'dır.
158. Andolsun ki ölseniz veya öldürülseniz, mutlaka TANRI'nın huzurunda toplanacaksınız.
160. Eğer TANRI size yardım ederse artık sizi yenip mağlup edecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakıverirse, TANRI'dan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız TANRI'ya güvensinler.
161. Bir Peygamber için ganimet malına ihanet etmek olur şey değildir. Kim bu hıyanetliği yaparsa, hesap gününde hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığı tastamam verilir ve onlara aslâ zulmedilmez.
162. TANRI'nın hoşnutluğuna uyan kimse, TANRI'nın gazabına uğrayan kimse gibi olur mu? Onun yeri Cehennemdir. O ne kötü bir dönüş yeridir!
164. Andolsun ki, TANRI inananlara büyük bir lütufta bulunmuştur. Çünkü onlara TANRI'nın âyetlerini okuyan, kendilerini tertemiz yapıp arıtan, kitap ve gizi öğreten kendi içlerinden bir Peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
169. TANRI yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler, Sahipleri katında rızıklanmaktadırlar.
170. TANRI'nın kendilerine verdiği bağışlardan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
171. Onlar TANRI'dan olan lütuf ve soyluluğun; TANRI'nın inananların bağışını zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
175. O şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. O halde inananlar iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
176. Küfürde yarışanlar seni üzmesin! Şüphesiz ki onlar TANRI'ya hiçbir zarar veremezler. TANRI onlara ahirette hiçbir nasip vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.
178. İnanmayanlar kendilerine mühlet verişimizi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar. Biz onlara sırf günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
181. “Gerçekten TANRI fakirdir, biz ise zenginiz.” diyenlerin lâfını andolsun ki TANRI işitmiştir. Onların söylediklerini ve haksız yere Peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve: “Tadın o yangın azabını!” diyeceğiz.
182. Bu, kendi ellerinizle yapmış olduğunuz şeylerin karşılığıdır. TANRI kullarına aslâ zulmedici değildir.
184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce apaçık deliller, sahifeler ve nur saçan kitap getiren Peygamberler de yalanlanmıştı.
185. Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı hesap gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir.
187. TANRI kendilerine kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz.” diye söz almıştı. Onlar ise bunu arkalarına attılar ve az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kötü!
188. O yaptıkları ile sevinen ve yapmadıkları ile de övülmeyi sevenleri sakın azaptan kurtulacak sanma! Onlar için elem verici bir azap vardır.
190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklını kullananlar için deliller vardır.
191. Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken TANRI'yı övgüyle anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle duâ ederler): “TANRI'm bunu boşuna yaratmadın. Bizi ateş azabından koru.”
192. “Sahibimiz! kimi ateşe koyarsan, onu rezil etmiş olursun. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
193. “Sahibimiz! Doğrusu biz: ‘TANRI'ya inanın!’ diye biata çağıran bir dâvetçiyi işittik, hemen biat ettik. Sahibimiz! Günahlarımıza af bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al.”
194. “Sahibimiz! Bize Peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini ikram et ve hesap gününde bizi rezil etme! Şüphesiz ki vaadi hak olansın.”
195. Sahipleri onların duâlarına karşılık verdi: Ben yaptıklarınızı boşa çıkarmam. Hep birbirinizdensiniz. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğratıldılar, savaştılar ve öldürüldüler. Ant olsun ki, onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu mükâfat TANRI tarafındandır. Mükâfatın en güzeli, TANRI katındadır.
196. İnkâr edenlerin refah içinde diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın!
197. Bu, ancak az bir geçimdir. Sonra varacakları yer Cehennemdir. O ne kötü yataktır!
200. Biat edenler! Sabredin, direnç gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve TANRI'dan korkun ki, rahata erebilesiniz.
 1. İnsanlar! Sizi bir candan yaratan ve ondan eşini yaratan, ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Sahibinize hürmetsizlikten sakının. Kendisinin adını öne sürerek birbirinizden istekte bulunduğunuz TANRI'dan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. TANRI üzerinizde gözetleyicidir.
2. Yetimlerin mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.
9. Arkalarında küçük ve âciz çocuklar bırakmaktan korkanlar başkalarının bu durumundan da korksunlar. TANRI'dan korksunlar ve doğruyu yapsınlar.
   Mirasta ölüm durumunda, ailenin çocuğu yoksa mirasın yarısı eşlerin diğer yarısı anne-baba yoksa kardeşlerinindir. İsteyerek bıraktığına da pay vardır.
  Eğer çocuk varsa, mirasın çocuk sayısı ve eş sayısının toplamına bölünmesi gerekir. Anne-babayı koruyacak kimse yok ise ve ihtiyaç halindeler ise onlara da 1 pay düşer. Bütün bunlar borç ödendikten sonradır.
   Bunlar TANRI'nın varisler hakkında koyduğu hükümlerdir. TANRI kendisine ve Peygambere itaat edenleri altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokar.
14. Kim de TANRI ve Peygamber’ine isyân eder, TANRI'nın koyduğu sınırları çiğneyip aşarsa, onu da içinde ebedî kalacağı ateşe koyar.
     TANRI size yalnızca eşlerinizi helal kıldı.Zina büyük bir günahtır. Size helal olmayan ile ilişkiye girmekten kaçının.
17. TANRI katında makbul tevbe; kötülüğü cahillikle yapılıp, sonra da çarçabuk vazgeçenlerin tevbesidir. Kendisine "içlerinden birisine" ölüm gelip çattığında "ben şimdi tevbe ettim" diyenlerin değil.
22. Babalarınızın ve annelerinizin eşleri, anne-babanız, çocuklarınız, torunlarınız, kardeşleriniz, kardeşlerinizin çocukları, süt anneniz ve ailesi, eşlerinizin anne babası, üvey çocuklarınız, üvey çocuklarınızın eşleri ile evlenmeniz ve 2 kız kardeşi birlikte nikahlamanız size haram kılındı.
     Harp esirleri kendi rızasıyla boşanmadan onlarla nikah kıymanızda haram kılındı.Onları fidye karşılığında ailelerine verin. Aşırıya kaçmayıp ılımlı olun.
27. TANRI sizin tevbenizi kabul etmek istiyor, şehvetlerine uyanlar ise sizin büsbütün yoldan çıkmanızı isterler.
28. TANRI ağır önerilerden sizden hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
29. İnananlar! Mallarınızı aranızda batıl yollarla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin. Kendi kendinizi katletmeyin. Şüphesiz ki TANRI size karşı çok merhametlidir.
30. Kim haksızlık ve zulüm ile bu yasakları işlerse, biz onu cehenneme atacağız. Bu ise TANRI'ya çok kolaydır.
31. Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, TANRI kusurlarınızı örter ve sizi ağırlanacağınız şerefli bir yere yerleştirir.
35. Eğer eşlerin aralarının açılmasından endişe ederseniz; kendilerini dost ve yakınları aracılığı ile barıştırmayı deneyin. Üzerlerinde baskı kurmayın. TANRI eşlerin aralarını bulur.
37. Onlar cimrilik ederler, mallarını gösteriş için harcarlar ve dağıtırlar. Şeytan ne kötü arkadaştır.
39. Ne olurdu sanki, TANRI'ya ve ahirete inanmış olsalardı! TANRI onları çok iyi bilendir.
40. Şüphe yok ki TANRI zerre kadar haksızlık yapmaz. Zerre kadar iyilik olsa, onu kat kat arttırır ve kendi katından da büyük mükâfat verir.
41. Her ümmetten bir şâhit getireceğimiz ve seni de onlar üzerine şâhit getireceğimiz zaman halleri nice olur?
42. İnkâr edenler ve Peygamber’e baş kaldırmış olanlar, hesap günü hak ile yeksan olup yerin dibine geçirilmeyi ne kadar isterler ve TANRI'dan hiçbir söz gizleyemezler.
      Biat edenler, namazı kılın zekatı verin. TANRI'nın huzurunda secde ederken temiz olun.
      Pis, tozlu olan yerlerinizi yıkayın, ağız, burun ve kulaklarınızı çalkalayın. Su bulamayacak durumda iseniz temiz toprak bulun. O da yoksa TANRI'dan af dileyin ve namazınızı kılın.
44. Kendilerine kitaptan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.
47. Ey geçmiş kitap! Biz bir takım yüzleri silip dümdüz ederek enselerine çevirmezden veya sizi, Peygamber öldürenleri lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, gelin biat edin. TANRI'nın emri mutlaka yerine gelir.
48. TANRI kendisine ortak koşulmasına asla af bağışlamaz. Bundan başkasını, istediği kimse için bağışlar. TANRI'ya ortak koşan kimse, şüphesiz ki büyük bir günaha girer.
49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! TANRI istediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl kadar zulme uğratılmaz.
50. Bak! Nasıl da TANRI'ya yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter!
54. Yoksa onlar, TANRI'nın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar? Oysa biz İbrahim ailesine kitabı ve sırrı verdik, onlara büyük bir mülk bağışlandı.
55. Onlardan bir kısmı ona iman etti, kimi de ondan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak Cehennem yeter!
56. Ayetlerimizi inkâr edip inanmayanları yakında bir ateşe sokacağız. Derileri piştikçe, azabı artsın diye kendilerine yeni deriler vereceğiz.
57. Biat edip iyi ahlaklı amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî kalacaklardır. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Biz onları koyu bir gölgeye koyacağız.
58. TANRI size emanetleri bilgin olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. TANRI size ne kadar güzel öğütler veriyor. TANRI mutlak doğru sahibidir.
59. Biat edenler! TANRI'ya itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerinin itaat edin.
     Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüzde üstünüze bildirin. Bu sizin için daha hayırlı ve netice itibariyle daha güzeldir.
60. Resulüm! Sana indirilen ve geçmişte indirilene inandıklarına dair boş iddialar söyleyenleri görmüyor musun? Oysa onlar şeytan ile muhakeme edilmek ister. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.
61. Onlara: “TANRI'nın indirdiğine gelin!” denildiği zaman, hainlerin senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
62. Ellerinin yaptığının cezası olarak başlarına bir felaket gelince, (onların halleri) nice olur? Sonra sana gelirler de: “Biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik.” diye TANRI'ya yemin ederler.
63. Onlar TANRI'nın, kalplerindekini bildiği kimselerdir. Onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve güzel sözler söyle.
64. TANRI;  hiçbir Peygamberi, emriyle kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle göndermedi. Eğer onlar kendilerine zulmettikten sonra  sana gelip de TANRI'dan tevbekâr olarak günahlarına af bağışlanmasını isteselerdi ve sende kendileri için af dileseydin, elbette TANRI'yı affedici ve merhametli bulurlardı.
65. Hayır, öyle değil!.. Onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı yüreklerinde hiçbir sıkıntı, bir burukluk duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça biat etmiş olmazlar.
     Bunu yapsalardı elbette onları dosdoğru bir yola iletirdik.
69. Kim TANRI'ya ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar TANRI'nın kendilerine nimetler verdiği Peygamberlerle, alimlerle, şehitlerle ve iyi ahlaklı kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar!
70. İşte (itaatkârlara yapılan) bu bağış TANRI'dandır. Her şeyi bilen olarak TANRI yeter.
71. İnananlar! Bütün tedbirlerinizi alın. Birlikler halinde savaşa çıkın veya toptan seferber olun.
72. Aralarında bazıları vardır ki ağır davranırlar. Eğer başınıza bir musibet erişirse: “TANRI bana lütfetti de, ben onlarla beraber bulunmadım.” der.
73. Eğer size TANRI'dan bir lütuf isabet ederse, keşke ben de onlarla beraber olsaydım derler.
74. Öyleyse dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, TANRI yolunda savaşsınlar. Kim TANRI yolunda savaşır ve öldürülür veya galip gelirse, onlara büyük mükafat vardır.
76. Biat edenler TANRI yolunda savaşırlar, etmeyenlerde küfürde savaşırlar. O halde şeytanın dostları ile savaşın! Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır.
78. Nerede olursanız olun, sarp ve sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik erişirse: “Bu TANRI'dandır.” derler, başlarına bir kötülük gelince de: “Bu senin yüzündendir.” derler. De ki: “Hepsi TANRI'dandır.” Bunlara ne oluyor ki anlamaya yanaşmıyorlar!
79. Sana gelen her iyilik TANRI'dandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir. Seni kullara Peygamber olarak gönderdi. Şâhit olarak TANRI yeter!
80. Peygamber’e biat eden, muhakkak TANRI'ya biat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, sen oların üzerine bekçi değilsin.
81. “İtaat ettik!” derler. Sonra gizlice plan kurarlar. TANRI da bunları bilir. Onlardan yüz çevir ve TANRI'ya şükret. Vekil olarak TANRI yeter!
82. Onlar kitabı gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer o, TANRI'dan başkası tarafından indirilseydi, içinde birbirini tutmayan birçok şeyler bulurlardı.
83. Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse, hemen onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber’e veya emir sahiplerine iletselerdi, onlardan hüküm çıkarmaya gücü yetenler onu bilirlerdi. TANRI'nın üzerinizdeki lütfu olmasaydı azınız hariç, şeytana uyar giderdiniz.
84. TANRI yolunda savaş! Sen ancak ibadetlerinden sorumlusun. Biat edenleri de savaşa teşvik et. Umulur ki TANRI inanmayanların gücünü kırar. TANRI güç ve azap sahibidir.
85. Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona da o işten ötürü bir pay vardır. Kim de kötü bir işte aracılık ederse, o kötülükten kendisine bir günah payı vardır. TANRI her şeyi gözetir.
86. Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin. Şüphesiz ki TANRI her şeyi hesap edendir.
87. TANRI Yeganedir. Geleceğinde şüphe olmayan hesap günü, sizi mutlaka toplayacaktır. TANRI mutlak doğru sahibidir.
88. Size ne oluyor ki, hainler hakkında ikiye ayrılıyorsunuz. TANRI onları kendi ettiklerinden dolayı baş aşağı etmiştir. TANRI'nın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? TANRI'nın saptırdığı kimseye sen asla yol bulamazsın!
94. İnananlar! TANRI yolunda savaşa çıktığınızda iyice araştırın. Size selâm verene, kibirle “Sen bizden değilsin!” demeyin. Siz de önceden böyle idiniz de TANRI size lütuf bağışladı. TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
95. İnananlardan engel sahibi olmaksızın evinde oturanlar ile, mallarıyla ve canlarıyla TANRI yolunda savaşanların dereceleri aynı değildir. TANRI, malları ve canları ile savaşanları üstün kıldı. Bununla beraber TANRI ikisine de Cenneti vaat etmiştir. Savaşanlar büyük bir bağışlanma ile müjdelenmiştir.
96. Kendi katından dereceler, bağşlanma ölümsüzlük ve rahmet vermiştir.TANRI mutlak bağışlayan ve merhamet sahibidir.
97. Melekler nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: “Siz ne işde idiniz?” derler. Onlar da: “Biz yeryüzünde zayıf (çaresiz) idik.” derler. Melekler: “TANRI'nın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” derler. İşte onların barınakları Cehennemdir. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
98. Erkek, kadın ve çocuklardan zayıf olup, hiçbir çareye gücü yetmeyen ve göç etmek için bir yol bulamayanlar müstesnadır.
99. İşte onları TANRI affeder. TANRI af sahibidir.
101. Yeryüzünde sefere çıktığınızda küfrün size bir kötülük yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz ki onlar sizin apaçık bir düşmanınızdır.
102. Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun, diğerleri silahlarıyla nöbet tutsun. sonra yer değiştirsinler. Düşmanın size ani bir baskın yapmasına önlem alın. Doğal konular, hastalık ve yaralanmalarda dinlenmeye çekilebilirsiniz. TANRI inanmayanlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
103. Namazı bitirdiğiniz zaman rahat pozisyonda TANRI'yı övgü ile ve noksansız anın. Emniyete kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Namaz inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
104. O topluluğu takip etmekte gevşek davranmayın. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz TANRI'dan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. TANRI mutlak ilim sahibidir. Gizine akıl ermeyendir.
105. Doğrusu biz sana Kitab’ı hak olarak indirdik ki, insanların arasında TANRI'nın sana gösterdiği gibi hüküm veresin. Hainlerden taraf olma!
106. TANRI'dan bağışlanma dile. TANRI mutlak bağışlayandır.
107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Çünkü TANRI hain günahkârları sevmez.
108. Bunlar (hainliklerini) insanlardan gizler de TANRI'dan gizleyemezler. Oysa TANRI, razı olmayacağı sözü geceleyin uydurup düzdükleri zaman onlarla beraberdi.TANRI yaptıklarını kuşatıcıdır.
109. İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlara taraf çıkıp savunuyorsunuz. Peki hesap gününde TANRI'nın huzurunda onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?
111. Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. TANRI her şeyi bilendir.
112. Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
113. Eğer TANRI'nın lütfu ve rahmeti üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya yeltenmişti. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar veremezler. TANRI sana Kitab’ı ve sırrı indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. TANRI seni var edendir.
114. Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi söyleyenlerin sözünde hayır vardır. Organ ve kan vücudun sadakasıdır. Kim TANRI'nın rızasını kazanmak için bunları yaparsa ona çok büyük bir mükâfat verilecektir.
       Kim TANRI'ya ortak koşarsa, çok büyük bir sapıklığa düşmüş olur. Onlar TANRI'yı bırakıp putlara tapıyorlar, böylece onlar inatçı azgın şeytana tapıyorlar.
118. TANRI onu lânetledi. O da dedi ki: “Yemin ederim ki, kullarından belirli bir pay edineceğim.”
119. “Onları mutlaka saptıracağım. Onları boş kuruntularla oyalayacağım. Benim teşviğimle hayvanların kulaklarını yaracaklar. TANRI'nın yaratışını değiştirecekler.” Kim Sahibi yerine şeytanı dost edinirse ziyana uğramıştır.
132. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi TANRI'nındır. Vekil olarak TANRI yeter.
       İnsanlar! Eğer TANRI isterse sizi götürür, başkalarını getirir. TANRI her şeye gücü yetendir.
134. Kim dünya sevabını isterse, bilsin ki dünya ve ahiret sevabı da TANRI katındadır. TANRI işitendir, görendir.
135. İnananlar! Kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa, zengin de fakir de olsa, TANRI yolunda şahitlik ederek adaleti titizlikle ayakta tutanlar olun! Çünkü TANRI ikisine de daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın! Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.
139. Hainler inananları bırakıp inanmayanları dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen TANRI'ya aittir.
140. TANRI Kitap’ta size şunu indirmiştir: “TANRI'nın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe yanlarında oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” Şüphesiz ki TANRI hainleri ve inanmayanların hepsini Cehennemde bir araya toplayacaktır.
141. Onlar hep sizi gözetleyip duranlardır. Eğer TANRI'dan size bir zafer gelirse: “Biz de sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet inanmayanlara bir pay çıkarsa, onlara: “Sizin arkanızda durup, inananlardan sizi korumadık mı?” derler. TANRI hesap günü aranızda hüküm verir. TANRI küfre asla fırsat vermeyecektir.
142. Doğrusu hainler TANRI'yı aldatmaya kalkışıyorlar. Oysa TANRI onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, TANRI'yı pek anarlar.
143. Ne onlarla olurlar, ne de bunlarla olurlar. İkisinin arasında bocalayıp dururlar. TANRI'nın saptırdığı kimseye asla bir yol bulamayacaksın.
144. İnananlar! Sizden olanı bırakıp da olmayanı dost edinmeyin. TANRI'nın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?
145. Hainler Cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.
146. Ancak tevbe edenler, nefislerini temizleyenler, TANRI'ya sımsıkı sarılanlar muratlarına erenlerdir. İşte bunlar inananlarla beraberdirler. TANRI yakında inananlara büyük bir mükâfat verecektir.
147. Eğer siz şükreder biat ederseniz, TANRI size ne diye azap etsin? TANRI şükrün karşılığını verir. Mutlak bilgi sahibidir.
148. TANRI, zulme uğrayan kimseden başkasının, kötülüğü sözle bile açıklanmasını sevmez.
149. Eğer bir iyiliği açığa vurur veya gizlerseniz yahut size yapılan bir fenalığı affederseniz, bilin ki TANRI af sahibidir.
150. TANRI ve Peygamberlerini inkâr edenler, TANRI ile Peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. “Kimine inanırız kimine inanmayız.” derler. Bu ikisinin arasında bir yol tutmak isterler.
151. İşte onlar gerçek küfrün ta kendileridirler. Biz de küfür için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
156. Bir de inkâr etmelerinden, Meryem’in üzerine büyük bir iftira atmalarından dolayı.
163. Biz Nuh’a ve ondan sonraki Peygamberlere bildirdiğimiz gibi sana da bildirdik. İbrahim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsâ’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da bildirdik. Davut’a da Zebur’u verdik.
164. Bir kısım Peygamberlerin kıssalarını sana anlattık, bir kısmınıysa anlatmadık.
165. TANRI, Peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. Şundan ki, Peygamberlerin gelişinden sonra insanların ve cinlerin TANRI'ya karşı bahaneleri kalmasın. TANRI mutlak saygı sahibidir. Hükmünde giz sahibidir.
166.  TANRI, sana indirdiğine şâhitlik eder. Meleklerde. Onu kendi ilmi ile indirdi. Şâhit olarak TANRI yeter!
167. Şüphesiz ki inkâr edip kulları TANRI yolundan çevirenler, Hak’tan çok uzak bir sapıklıkla saptılar.
168. İnkâr edenleri ve zulmedenleri TANRI affetmez. Onları (doğru) bir yola da iletmez.
169. (Gidecekleri yol) Cehennem yolundan başka bir yol değildir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu da TANRI'ya çok kolaydır.
170. Kullar! Peygamber size Sahibinizden hak ile gelmiştir. O halde kendi hayrınıza olarak hemen ona biat edin. Eğer inanmazsanız, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz ki hepsi TANRI'nındır. TANRI bilendir, giz sahibidir.
171. Geçmiş kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. TANRI hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsâ, TANRI'nın Elçisidir. TANRI'ya ve Peygamberlerine inanın, üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Yeryüzündeki son Elçiye biat edin.
       İsa'da, TANRI'nın hizmetkarları da, TANRI'ya kul olmaktan asla çekinmezler. Kim TANRI'ya kul olmaktan çekinirse bilsin ki TANRI hepimizi huzurunda toplayacaktır.
174. Kullar! Size Sahibinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur (kitap) indirdik.
175. TANRI kendisine inanıp da ona sımsıkı sarılanları kendi katından bir rahmete ve lütufa kavuşturacak, onları kendisine götüren doğru bir yola eriştirecektir.
        İnananlar! Av sezonuna uyun, nesli tükenen ve haram olan hayvanları avlamayın. Ölenlerin derilerinden faydalanabilirsiniz.
        Hayat arkadaşlığı önemli ve çok eğlenceli bir yolculuktur. Kadın olan eşin kendi rızasında verdiği onay ile 1erkek 2kadın birleşebilirsiniz.
        2 kadından fazlası ilgisizlik oluşturur ve bu kadına zulmetmek olur. Evlilik tarihinizden sonra hayatınızı genç bir kadın ile daha yine bütün bireylerin onayı ile birleştirebilirsiniz. Aşırıya kaçmadan birbirine helal olan 4 insan olarak eğlenebilirsiniz.
    TANRI sizler için birçok ürün yaratmıştır ve yaratacaktır. Aşırıya kaçmadan birbirinizle vakit geçirebilirsiniz. Birbirinize süslenin. Birbirinize helalsiniz.
    Kadınların erkekten boşanma durumunda ise 50 yaşına kadar hayatlarını başka bir erkek ile birleştirme yükümlülükleri vardır. 50 yaşından sonra isterseniz hayatınıza bulunduğunuz biçimde devam edebileceğiniz gibi hayatınıza bir erkek sokmanız faydanızadır.
8. İnananlar! TANRI yolunda adaleti ayakta tutup gözeten şahitler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Güzel ahlaka en yakın olan adalettir. TANRI'dan korkun.
11. İnananlar! TANRI'nın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size ellerini uzatmak istemişti de, TANRI onların ellerini sizden çekmişti. TANRI'dan korkun ve inananlar yalnız TANRI'ya güvensinler.
16. Kitap ki ; TANRI, rızasını arayanları onunla kurtuluş yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları dosdoğru bir yola iletir.
19. Ey geçmiş kitap! Peygamberlerin ardı arkası kesildiği, bir boşluk meydana geldiği sırada size Peygamber’imiz gelmiştir. Gerçekleri size açıklıyor ki, “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi.” demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi. TANRI her şeye gücü yetendir.
20. Hani bir zamanlar Musa halkına şöyle demişti: “Ey halkım! TANRI'nın size olan nimetini hatırlayın. İçinizden Peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştı, dünyalarda hiç kimseye vermediğini size vermişti.”
21. “Halkım! TANRI'nın size takdir ettiği şehre girin, ardınıza dönmeyin. Yoksa zarara uğrar, kaybedersiniz.”
22. Onlar şöyle dediler: “Ey Musa! Orada çok zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz asla girmeyiz. Eğer çıkarlarsa biz de gireriz.”
23. TANRI'dan korkan ve TANRI'nın kendilerine lütufta bulunduğu kimselerden iki adam şöyle dediler: “O zorbaların üzerlerine kapıdan yürüyün! Oradan girince muhakkak galip gelirsiniz. Eğer inanıyorsanız, TANRI'ya güvenin.”
24. Şöyle dediler: “Musa! Onlar orada oldukça, biz asla oraya girmeyiz. Sen ve Sahibin gidin savaşın. Biz burada otururuz.”
25. Musa: “Sahibim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum. Artık bizimle, yoldan çıkmış bu kötü ahlaklıların arasını ayır.” dedi.
26. TANRI: “Orası onlara kırk yıl haram kılındı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen, yoldan çıkmışlar için tasalanma, üzülme.” buyurdu.
27. Resulüm! Onlara Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat. Hani ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birisininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kabul edilmeyen: “Ant olsun ki seni öldüreceğim!” deyince kardeşi şöyle demişti: “TANRI ancak güzel ahlaklılardan kabul eder.”
28. “Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Çünkü ben Alemlerin Sahibinden korkarım.”
29. “Dilerim ki, sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenip Cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası işte budur.”
30. Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.
31. Sonra TANRI, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga gibi bile olmaktan aciz kaldım da kardeşimin ölüsünü örtemedim.” dedi. Bu sebeple ettiğine pişmanlık duyanlardan oldu.
32. Bunun içindir ki biz Peygamber öldürenlerin üzerine yazdık : Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Bir insanı kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir. Şüphesiz ki Elçilerimiz onlara kesin delillerle geldiler. Fakat onların çoğu bu gerçeklerden sonra da yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
34. Günah işleyenin cezası TANRI katındadır. Sizler yalnızca toplumsal suçlara hapis cezası verin ki caydırıcı ve adaletli olsun. Toplum içinde rahat yaşayın.
39. Yaptığı zulümden sonra tevbe edip hâlini düzelten kimse, bilsin ki TANRI onun tevbesini kabul eder.
44. Doğrusu biz yol gösterici ve nurlandırıcı olarak Tevrat’ı indirdik. Kendilerini TANRI'ya teslim etmiş Peygamberler, yahudi olanlara onunla hükmederlerdi. Sahiplerine kul olanlar ve bilginler de TANRI'nın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için onunla (hükmederlerdi). Hepsi de Tevrat’a şâhit idiler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi değersiz olan şeylerle değiştirmeyin. Kim TANRI'nın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar küfürdendir.
6. Onların izleri üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa’yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdi. Ve ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncil’i güzel ahlaklılara öğüt ve yol gösterici olarak verdik.
     Sonra Muhammed'e Kuran'ı indirdik. Onu da küfre değiştiler. Ayetlerimizi alıp putlarına ve isteklerine değiştiler.
48. Elçi'm! Sana da, kendinden önceki kitapları tasdik edip doğrulayıcı ve üzerlerine şahit olarak bu Kitab’ı hak ile indirdik. Aralarında TANRI'nın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların heva ve heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer TANRI isteseydi, sizi bir ümmet yapardı. Fakat TANRI size verdiği şeyde sizi denemek istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun! Hepinizin dönüşü TANRI'yadır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri TANRI size haber verecektir.
50. Yoksa onlar cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Kesin bir bilgi ile inanan bir topluluk için, TANRI'dan daha güzel hüküm veren kim vardır?
54. İnananlar! İçinizden kim dininden dönerse, TANRI onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki; TANRI onları sever, onlar da TANRI'yı severler. İnananlara karşı alçak gönüllü, küfre karşı başları dik ve güçlüdürler. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu, TANRI'nın öyle bir lütfudur ki, onu istediğine verir. TANRI'nın lütfu geniştir, mutlak ikram sahibidir.
55. Sizin dostunuz ancak TANRI'dır. Peygamberi ve TANRI'nın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren inananlardır.
56. Kim TANRI'yı, Peygamber’ini ve inananları dost edinirse, bilsin ki galip gelecek olanlar TANRI'dan yana olanlardır.
57. İnananlar! Dininizi eğlenceye ve alaya alanları dost edinmeyin. Eğer inanıyorsanız TANRI'dan korkun.
58. Çağrı ve çan ile namaza çağırıldığınız zaman, namazınızı alay ve eğlence konusu yaparlar. Böyle yapmaları akıllarının ermemelerindendir.
59. De ki: “İnkar edenler! Sadece TANRI'ya, bize indirilene ve daha önce indirilenlere biat ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.”
60. De ki: “TANRI katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? Onlar TANRI'nın lânetlediği, gazap ettiği, şeytana tapan kimselerdir. İşte onlar mevki bakımından daha kötü olanlardır.”
62. Onların çoğunun günaha, düşmanlığa ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötüdür!
65. Eğer geçmiş kitap biat edip karşı gelmekten sakınsalardı, kötülükleri örtülür, Cennete girerlerdi.
66. Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı gereğince uygulasalardı; hiç şüphesiz ki hem üstlerinden hem de ayaklarının altından yerlerdi. (Her yönden nimete ermiş olurlardı). İçlerinden aşırılığa kaçmayanlar vardı, çoğunun yaptıkları ise kötü idi.
67. Ey Elçi! Sahibinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Elçilik görevini yapmamış olursun. TANRI seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu TANRI kötü ahlaklıları doğru yola iletmez.
71. Onlar (yaptıklarından dolayı) bir fitne kopmayacağını sandılar, kör oldular sağır kesildiler. Sonra TANRI tevbelerini kabul etti. Sonra yine de içlerinden bir çoğu kör oldular, sağır kesildiler. TANRI onların yaptıklarını görmektedir.
75. Meryem oğlu Mesih ancak bir Peygamberdir. De ki; TANRI'yı bırakıp da, size ne bir zarar ne de bir fayda vermeye g��cü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa TANRI yaptıklarınızdan haberdardır.”
78. Tevrat'ı değiştirenlerin yolunu tutanlar, küfre sapanlar hem Davut’un hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Çünkü onlar isyan etmişler, sınırı aşmışlardı.
79. Onlar birbirlerini yaptıkları kötülüklerden vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi!
      İnananlar! Alkol, uyuşturucu, kumar ve tütün sizin için bir eğlencedir. Ölçüyü kaçırmadan kullanın ve hastalık durumunda doktorun tavsiyesi dışındakiler artık size günahtır.
      Bu maddeleri kullanıp şeytanın yoluna uymayın. Bunlar eğlenmeniz içindir. TANRI herşeyi sizin için yarattı. "roj, bonzai, eroin metan fetamin, flakka, bali" gibi uyuşturucular haram ve kötüdür. Onlar insanı pisliğe sürükler.
92. TANRI'ya ve Peygamberine itaat edin, karşı gelmekten çekinin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Peygamber’imizin vazifesi sadece açıkça duyurmak ve bildirmektir.
96. Deniz avı yapmak ve onu yemek size bir geçimlik olarak helâl kılınmıştır. Av sezonuna uyun ve nesli tükenmekte olanları avlamayın.
99. Elçinin görevi sadece bildirmektir. TANRI neyi açıklayıp neyi gizlediğinizi bilir.
101. İnananlar! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer onları Oysa TANRI onları affetmiştir. TANRI af sahibidir.
        Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz. Hepinizin dönüşü TANRI'yadır. O zaman yaptıklarınızı size haber verecektir.
        Mahkeme, borç miras gibi para alışverişlerinizde hakimlerle beraber şahitleriniz de bulunsun. Doğru olun. TANRI'dan korkun.
109. TANRI, Peygamberleri toplayıp da: “Size ne cevap verildi?” dediği gün onlar: “Bizim hiçbir bilgimiz yok, TANRI'm giz sahibisiniz!” diyeceklerdir.
110. TANRI: “Meryem oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Seni kutsal ruh ile desteklemiştim. Sana Kitab’ı, sırrı, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaptın ve ona üfledin, benim iznimle hemen kuş oldu. Anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman, onlardan inkâr edenler: ‘Bu apaçık bir büyüdür.’ demişlerdi de, ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.”
111. Havarilere: “Bana ve Peygamber’ime biat edin!” diye ilham etmiştim. Onlar da: “Biat ettik, bizim inananlar olduğumuza şahit ol!” demişlerdi.
116. TANRI: "Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: "Beni ve kutsal ruhu TANRI'dan başka iki put (TANRI'mı uzak tutarım) edinin!’ dedin?" demişti. O: "Haşâ! TANRI'm noksanlıktan uzaktır. Hak olmayan sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, şüphesiz bilirsiniz. Benim yaptığımı bilirsiniz, ben bilmem. Gayb Sahibisiniz. Yeganesiniz." dedi.
119. TANRI şöyle buyurdu: “Bu, sadıkların sadakatlerinin fayda vereceği gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır, orada ebedî kalacaklardır. TANRI'n onlardan razı olmuştur, onlar da benden razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.
120. Göklerin, yerin ve her ikisinde bulunanların mülkü TANRI'nındır. TANRI, her şeye gücü yetendir.
 1. Şükür, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden TANRI'ya mahsustur. Sonra da inanmayanlar Sahiplerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
2. TANRI atanızı çamurdan yaratmış, sonra da size bir ecel takdir etmiştir. Bir de TANRI katında belli bir ecel vardır. Böyle iken siz hâlâ şüphe edip duruyorsunuz.
3. Göklerde de yerde de TANRI'nındır. Gizlinizi ve açığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir.
4. Onlara ne zaman Sahiplerinin âyeti gelse mutlaka ondan yüz çevirirler.
5. Hak onlara geldiğinde onu yalanladılar. Fakat alaya aldıkları şeyin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
6. Görmediler mi ki, biz kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkanları onlara vermiş, gökten üzerlerine bol yağmurlar indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Günahlarından ötürü onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.
7. Eğer sana Kitab’ı kağıt üzerinde yazılmış olarak indirmiş olsaydık da, elleriyle ona dokunsalar, inkâr edenler yine de: “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir!” derlerdi.
8. “Ona bir Melek indirilseydi ya!” derler. Eğer biz bir Melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı.
9. Eğer TANRI, Peygamberi melekten gönderseydi, insan şeklinde gönderirdi de, onları içine düştükleri şüpheye yine düşürürdük.
10. Ant olsun ki senden önceki Peygamberler ile de alay edilmişti. Fakat alay ettikleri şey, onlarla alay edenleri çepeçevre kuşatıverdi.
11. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
12. De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” TANRI'nındır.” TANRI, rahmeti kendi üzerine yazmıştır. Ant olsun ki hepinizi, geleceğinde şüphe olmayan hesap gününde bir araya toplayacaktır.
13. Gecede ve gündüzde barınan her şey TANRI'nındır. TANRI mutlak duyu sahibidir.
14. De ki: “Gökleri ve yeri yoktan yaratan TANRI'dan başkasını mı dost edineyim? TANRI ki, yedirir, kendisi uzaktır.” Ben inananların ilki olmakla emrolundum.
15. “Ben Sahibime isyan edersem, gerçekten büyük bir günün azabından korkarım.”
16. O gün kimden azap çevrilirse, şüphesiz ki TANRI ona merhamet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
17. Eğer TANRI sana bir zarar isabet ettirecek olursa, onu kendisinden başka hiçbir kimse gideremez. Sana bir hayır isabet ettirirse, (bunu da kimse geri alamaz). TANRI mutlak kudret sahibidir.
18. TANRI, kullarının üstünde kahredici güce sahiptir. TANRI, mutlak giz sahibidir, her şeyden haberdardır.
19. De ki: “Şahitlik bakımından kim daha üstündür?” TANRI. TANRI, benimle sizin aranızda şahittir. Bu kitap bana, sizi ve (sizden sonra) gelecek nesli uyarmam için bildirildi. TANRI ile beraber putlar olduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?” Ben şahitlik etmem. TANRI Yeganedir. Ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım.
21. TANRI'ya karşı yalan uydurandan veya TANRI'nın ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Zalimler şüphesiz ki iflâh olmazlar.
22. Bir gün onların hepsini birden toplarız. Sonra ortak koşanlara: “Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?” deriz.
23. Sonra onların: “Sahibimiz TANRI'ya yemin olsun ki biz küfürden değildik.” demelerinden başka çareleri olmaz.
24. Bak da gör ki, kendilerini nasıl yalanladılar ve putları kendilerinden nasıl da kaybolup gitti!”
25. İçlerinden bazıları da (kitap okurken) sana kulak verirler. Halbuki biz onların kalpleri üzerine, onu anlamamaları için örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü âyeti görseler bile, yine de biat etmezler. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler ve bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” derler.
26. Onlar hem insanları (kitap'tan) menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece ancak kendilerini helâke atarlar da farkına varmazlar.
27. Ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında: “Ah ne olurdu, keşke dünyaya geri çevrilsek de Sahibimizin ayetlerini inkâr etmesek ve inananlardan olsak!” dediklerini bir görsen!
28. Hayır! Evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan böyle söylüyorlar. Eğer geri döndürülselerdi, yine kendilerine yasak edilenleri uygularlardı. Çünkü onlar yalancıdırlar.
29. Halbuki onlar dünyadayken: “Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz bir daha diriltilecek değiliz.” demişlerdi.
30. Sahiplerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! TANRI: “Bu gerçek değil miymiş?” diyecek. “Evet! Sahibimiz gerçekmiş.” diyecekler. O da: “Öyleyse inkâr etmenizden ötürü tadın azabı!” diyecek.
31. TANRI'nın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Kıyamet vakti onlara ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: “Dünyada yaptığımız kusurlardan (iyi amelleri terk etmemizden) ötürü yazıklar olsun bize!” Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!
32. Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu ise TANRI'dan korkanlar için elbette daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?
33. Muhakkak biliyoruz ki söyledikleri cidden seni incitiyor. Fakat hakikatte onlar seni yalanlamıyorlar, lâkin o zalimler TANRI'nın ayetlerini inkâr ediyorlar.
34. Elçi'm! Senden önceki Peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti. TANRI'nın emirlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Nitekim Peygamberlerin haberi sana da geldi.
35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, o zaman gücün yetiyorsa yerde bir delik aç veya göğe merdiven kur da, onlara bir ayet getir. TANRI isteseydi elbette onları hidayette toplardı. O halde sakın cahillerden olma!
36. Ancak dinleyenler daveti kabul ederler. Ölülere gelince, TANRI onları diriltir, sonra kendisine döndürülürler.
37. “Ona Sahibinden bir ayet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki TANRI ayet indirmeye gücü yetendir, fakat onların çoğu bilmezler.”
39. Ayetlerimizi yalanlayanlar, cehalet ve küfür karanlığında kalmış kimselerdir. TANRI istediği kimseyi saptırır, istediği kimseyi de doğru yol üzerinde bulundurur.
40. De ki: “Söyleyin bana! TANRI'nın azabı size gelse veya kıyamet gelip çatıverse, TANRI'dan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer doğru sözlü iseniz?”
41. Doğrusu siz yalnız TANRI'ya  duâ edersiniz. TANRI da isterse yalvardığınız belâyı kaldırır. Siz o zaman TANRI'ya koştuğunuz ortakları unutursunuz.
42. Elçi'm! Senden önceki ümmetlere de Peygamberler göndermiştim. (İnkârlarından dönüp boyun eğsinler), yalvarsınlar diye, onları yakalayıp darlık ve sıkıntılarla (çeşitli hastalıklarla) cezalandırmıştık.
43. Hiç değilse, kendilerine bu şekilde azabımız geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Fakat kalpleri iyice katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara cazip gösterdi.
44. Kendilerine yapılan uyarıları unutunca, üzerlerine (nimet ve zevklerden) her şeyin kapılarını açıverdik. Nihayet kendilerine verilenlerle şımarıp ferahlandıkları sırada da ansızın onları yakaladık. Birden bire bütün umutlarını yitirdiler.
45. Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Sahibi TANRI'ya şükürler olsun!
46. De ki: “Söyleyin bana! TANRI kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa, kalplerinizin üstüne mühür vursa, TANRI'dan başka onları size getirecek kimdir?” Bak! Ayetleri nasıl türlü türlü anlatıyoruz, sonra onlar yüz çeviriyorlar.
47. De ki: “Söyleyin bana! TANRI'nın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zalimlerden başkası mı helâk olur?”
48. TANRI Peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderir. Kim inanır nefsini ıslah ederse, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
49. Ayetlerimizi yalanlayanlara ise, kötü ahlaklarından ötürü azap dokunacaktır.
50. De ki: “Ben size ‘TANRI'nın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum. Gaybı da bilmem. Ve size bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben sadece bana bildirilene uyarım.” De ki: “Hiç görmeyen ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?”
51. Sahiplerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. TANRI'dan başka bir dostları ve şefaatçileri yoktur. Umulur ki TANRI'dan korkarlar.
52. Sabah akşam Sahiplerinin hoşnutluğunu dileyerek TANRI'ya yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur.
53. Biz böylece onların bir kısmını bir kısmı ile denedik ki: “TANRI aramızda bunlara mı lütfetti?” desinler. TANRI şükredenleri daha iyi bilen değil midir?”
54. Ayetlerimize inananlar sana geldiklerinde onlara de ki: “Üzerinize selâm olsun!” Sahibiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini düzeltirse, şüphesiz ki TANRI mutlak "af ve merhamet" sahibidir.
55. Böylece ayetleri uzun uzun açıklıyoruz ki, suçluların yolu belli olsun.
56. De ki: “TANRI'dan başkasına ibadet etmek bana yasak edildi.” Sizin heva ve heveslerinize asla uymam! Aksi takdirde sapıklığa düşmüş ve doğru yolda olmayanlardan olurum.
57. Şüphesiz ki ben Sahibimden gelen apaçık bir delil üzerindeyim. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz azap benim elimde değildir. Hüküm ancak TANRI'nındır. TANRI hakkı haber verir ve TANRI, ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
58. De ki: “Eğer acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızdaki iş bitirilmiş olurdu. TANRI zalimleri daha iyi bilir.”
59. Gaybın anahtarları TANRI katındadır, onları TANRI'dan başkası bilemez. Karada ve denizde olanı da TANRI bilir. TANRI'nın ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitapta (kader) yazılmıştır.
61. TANRI, kullarının üzerinde mutlak kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucu (melekler) gönderir. Nihayet herhangi birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar (bu hususta) hiç geri kalmazlar.
62. Sonra da (o canları alınanlar) Yegane Sahipleri olan TANRI'ya döndürülürler. Haberiniz olsun ki hüküm ancak TANRI'nındır ve hesap görenlerin en çabuğu TANRI'dır.
63. De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Halbuki siz: ‘Eğer bizi bundan kurtarırsan ant olsun ki şükredenlerden olacağız!’ diye yalvararak ve gizlice TANRI'ya dua edersiniz.”
64. De ki: “Sizi ondan da bütün sıkıntılardan da TANRI kurtarır. Sonra siz yine TANRI'ya ortak koşarsınız.”
65. TANRI, üstünüzden ve altınızdan size bir azap göndermeye veya sizi, parti parti birbirinize düşürüp taraflara ayırmaya, kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yetendir.TANRI mutlak güç sahibidir. Bak! Onlar iyice anlasınlar diye ayetleri nasıl açıklıyoruz?
67. Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Yakında bileceksiniz.
68. Ayetlerimizi çekişmeye dalanları gördüğünde, başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra, artık o zalimler ile beraber olma.
69. TANRI'dan korkanlara, küfrün hesabından bir şey yoktur. Sadece hatırlatmak gerekir. Umulur ki korkarlar.
70. Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Sen o (kitapla) öğüt ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helâke uğramasın. O kimse için TANRI'dan başka ne bir dost, ne de şefaatçi vardır. O bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan alınmaz. Onlar kendi kazandıkları yüzünden helâka sürüklenmiş kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
71. De ki: “TANRI'yı bırakıp da bize bir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapalım? TANRI bizi doğru yola ilettikten sonra topuklarımızın üzerinde geriye mi dönelim? O kimse gibi ki, şeytanlar saptırarak şaşkın bir halde onu çölde bırakmışlar, arkadaşları ise: “Bize gel!” diyerek doğru yola çağırıyorlar. De ki: “Şüphesiz ki asıl doğru yol ancak TANRI'nın doğru yoludur ve biz Alemlerin Sahibine teslim olmakla emrolunduk.”
72. Ve bir de: “Namaz kılın ve TANRI'dan korkun!” diye. Huzuruna varıp toplanacağınız yalnız TANRI'dır.
73. Gökleri ve yeri hak ile yaratan TANRI'dır. “Ol!” dediği gün her şey oluverir. TANRI'nın sözü haktır. Sûr’a üflendiği gün de hükümranlık TANRI'nındır. Gizliyi de açığı da bilendir.
74. İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: “Sen bir takım putlara mı tapıyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.”
75. Böylece biz İbrahim’e hakkı görmesi için, göklerin ve yeri gösteriyorduk.
76. Üzerine gecenin karanlığı basınca bir yıldız gördü. “İşte benim Sahibim!” dedi. O batınca da: “Ben batıp yok olanları sevmem.” dedi.
77. Ay’ı doğarken görünce: “İşte benim Sahibim!” dedi. O da batınca: “Sahibim bana doğru yolu göstermezse, bulamam.” dedi.
78. Güneşi doğarken görünce: “İşte Sahibim, bu daha büyük!” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
79. “Ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Küfür halkından değilim.”
80. Halkı onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken, TANRI hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin TANRI'ya ortak koştuğunuz şeylerden korkmam, ancak Sahibim bir şeyi istemiş ise, o başka. Sahibimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almıyor musunuz?”
81. Siz, TANRI'nın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeylere tapmaktan korkmazken, ben sizin TANRI'ya ortak koştuğunuz putlardan nasıl korkarım? Eğer biliyorsanız (söyleyin)! Emniyette olmaya hangi taraf daha layıktır? TANRI'yı yegane ananlar mı, yoksa puta tapanlar mı ?
82. Biat edip de inançlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya! İşte güven onlarındır ve doğru yolda olanlar da onlardır.
83. İşte bunlar, halkına karşı bizim İbrahim’e verdiğimiz mantık yoludur. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz ki Sahibin mutlak giz sahibidir, bilendir.
84. TANRI ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladı, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce de Nuh’u ve onun neslinden Davut’u ve Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hakka kavuşturmuştuk. İşte biz iyi ahlaklıları böyle mükâfatlandırırız.
85. Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas’a da yol gösterdik. Hepsi de iyi ahlaklı idi.
86. TANRI; İsmail’i, Elyesâ’yı, Yunus’u ve Lût’u da doğru yola iletti. Her birine âlemlerin üstünde meziyetler verdik.
87. Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da. TANRI onları seçkin kıldı ve doğru yola iletti.
88. İşte bu yol TANRI'nın doğru yoludur. TANRI kullarından istediğini bu yola eriştirir. Eğer onlar da ortak koşsalardı, elbette yaptıkları şeyler boşa çıkardı.
90. O Peygamberler TANRI'nın hakka ilettiği kimselerdir. O halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup onlara uy, o yoldan yürü. De ki: “Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum.” Bu, âlemler için ancak bir öğüttür.
94. Ant olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine teker teker bize geldiniz. (Dünyada) size verip de hayaline daldırdığımız şeyleri ardınızda bıraktınız. Hani TANRI'nın ortakları sandığınız şefaatçileri da yanınızda göremiyoruz? Andolsun onlarla aranızdaki bütün bağlar kopmuş ve (şefaatçi) sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir.
95. Tohum ve çekirdeği yaran şüphesiz ki TANRI'dır. Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır.
96. TANRI sabahı yarıp çıkaran (aydınlatan)dır. Geceyi bir sakinlik, güneşi ve ay’ı da hesap için bir ölçü kılmıştır. İşte bu, mutlak saygı sahibi TANRI'nın takdiridir.
97. Karanın ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan TANRI'dır. Gerçekten biz bilen bir topluluk için ayetleri geniş geniş açıkladık.
98. Sizi tek bir candan yaratan TANRI'dır. Sizin için (babalarınız sülbünde) bir karar yeri ve (analarınızın rahminde) bir de emanet yeri vardır. Gerçekten biz anlayan bir topluluk için ayetleri uzun uzadıya açıkladık.
99. TANRI ki gökten suyu indirdi. İşte biz bitip yetişen her bitkiyi onunla yetiştirdik. Sonra ondan yeşillikler çıkardık. O yeşilliklerden de taneleri, üst üste dizilmiş başaklar çıkarırız. Hurmanın tomurcuğundan birbirine bitişik bol salkımlar olur. Üzümlerden bağlar çıkarır, zeytin ve nar bitiririz. Meyve ve sebzeler yetiştiririz. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Şüphesiz ki bütün bunlarda inanan bir topluluk için ayetler (ibretler) vardır.
100. Cinleri TANRI'ya ortak yaptılar. Halbuki onları da TANRI yaratmıştır. hiçbir bilgiye dayanmadan TANRI'ya oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! TANRI, onların uydurduklarından uzaktır. Noksansızdır.
101. TANRI, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. TANRI'nın eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi TANRI yaratmıştır ve  her şeyi hakkıyla bilendir.
102. İşte Sahibiniz TANRI Yeganedir. Öyleyse TANRI'ya ibadet edin. TANRI her şeye vekildir.
103. Hiçbir göz TANRI'ya erişemez, bilimini kuşatamaz. Fakat TANRI her şeyi kuşatır.
104. Size Sahibinizden kalp gözü gelmiştir. Kim görürse kendi lehine ve kim görmezse ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
105. İşte biz ayetleri böylece türlü türlü açıklıyoruz. Ta ki onlar sana: “Sen ders almışsın!” desinler ve biz onu anlayan bir topluluk için apaçık gösterelim.
106. Sahibinden sana bildirilene uy! TANRI Yeganedir. İnanmayanlardan yüz çevir.
107. Eğer TANRI isteseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onların üzerine bir vekil de değilsin.
108. Onların putlarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilgisizce TANRI'ya söverler. Böylece biz her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Sahiplerinedir. TANRI, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
109. Kendilerine bir ayet (mucize) gelirse, mutlaka TANRI'ya biat edeceklerine dair yeminler ettiler. De ki: “Ayetler (mucizeler) ancak TANRI katındadır.” Onlara ayet (mucize) gelse de biat etmeyeceklerinin farkında değil misin?
110. Yine TANRI'ya inanmadıkları ilk durumdaki gibi, onların kalplerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve bırakırız onları, şaşkın olarak azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.
111. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileri ile konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, TANRI istemedikçe yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
112. Biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Onlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Sahibin isteseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak!
113. Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin, ondan hoşlansınlar ve işleyeceklerini işlesinler diye.
114. (De ki:) “TANRI'dan başka bir hakem mi arayacağım?” Halbuki TANRI size kitabı açık olarak indirmiştir. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onun Sahibinin katından hak ile indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
115. Sahibinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tamamlanmıştır, tam kemalindedir. TANRI'nın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. TANRI mutlak hak sahibidir.
116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni TANRI'nın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve yalandan başka söz de söylemezler.
117. Senin Sahibin kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Doğru yolda olanları da en iyi TANRI bilir.
118. TANRI'nın ayetlerine inananlar iseniz, TANRI'ya adanmış hayvanlardan yiyin. Bu bir ibadettir. Alkol uyuşturucu gibi eğlenceye düşmeyin.
120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü günah kazananlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
121. Kesilirken TANRI'dan başkasına adanan hayvanlardan yemeyin. Onu yemek TANRI yolundan çıkmaktır. Hiç uğruna kesilmiş hayvanın hakkına girmektir.
128. Onların hepsini bir araya topladığı gün TANRI: “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek çok kimseyi yoldan çıkardınız.” buyurur. Onların insanlardan olan dostları ise: “Sahibimiz! Biz birbirimizden faydalandık ve bize verdiğin mühleti doldurup ecelimize erdik!” derler. TANRI: “Sizin yeriniz ateştir! İstediğim zamanlar hariç, orada ebedi kalacaksınız.” Şüphesiz ki Sahibin hükmünde giz sahibidir.
129. İşte biz böylece, kazandıklarından dolayı, zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına musallat ederiz.
130. “Cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran Peygamberler gelmedi mi?” Onlar da: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” dediler. İşte böylece dünya hayatı onları aldattı ve kendi aleyhlerinde şahitlik ettiler.
131. Bu böyledir. Çünkü Sahibin bir memleketi, halkının haberi yokken zulümleri sebebiyle helâk edici değildir.
132. Her biri için işlediklerinden dolayı dereceler vardır. Sahibin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133. Sahibin değer ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan meydana getirdiği gibi, isterse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize istediği bir milleti getirir.
134. Size vaat edilen mutlaka gelecektir. Siz onun önüne geçemezsiniz.
140. Cehaletleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve TANRI'ya iftira ederek, kendilerine verdiği rızkı haram kılanlar, muhakkak ki hüsrana uğramışlardır. Onlar doğru yoldan sapmışlardır. Doğru yola ulaşacak da değillerdir.
141. Çardaklı ve çardaksız cennet gibi üzüm bağlarını, tatları ve yemişleri çeşit çeşit meyveleri, birbirine hem benzer hem de benzemez bir halde meydana getiren hep TANRI'dır. Her biri mahsül verdiği zaman ürününden yiyin. Hasat zamanı devşirildiği gün ve toplandığı gün de hakkını verin. İsraf etmeyin. Çünkü TANRI israf edenleri sevmez.
142. Hayvanları ve onlardan faydalanmamızı yaratan TANRI'dır. TANRI'nın size bağışladığından yiyin, şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.
147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: “Sahibiniz geniş rahmet sahibidir. Fakat azabı da günahkârlardan geri çevrilmez.”
149. De ki: “Kesin delil TANRI'nın delilidir. TANRI isteseydi elbette hepinizi doğru yola kavuştururdu.”
150. De ki: “TANRI'nın bunu haram ettiğine dair şahitlik edecek şahitlerinizi getirin.” Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Onlar taptıklarını Sahiplerine denk tutuyorlar.
153. Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur, siz ona uyunuz. Başkaca yollara gidip de onlar sizi TANRI'nın yolundan ayırmasın. TANRI size bunları sakınasınız diye vasiyet etmiştir.
155. İndirdiğimiz bu Kitap, feyz kaynağı kutlu bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve TANRI'dan korkun ki size merhamet edilsin.
156. Bu kitap: “Bizden önceki dört topluluğa kitap indirildi, bizim onların ne okuduğundan haberimiz yoktu.” dememeniz için indirildi.
157. Veya: “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha doğru yolda olurduk.” dememeniz için. İşte size Sahibinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet gelmiştir. TANRI'nın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirdiklerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.
158. Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Sahibinin gelmesini veyahut Sahibinin bazı ayetlerinin mucizelerinin gelmesini mi bekliyorlar? Sahibinin bazı ayetleri (mucizeleri) geldiği gün, kişi daha önce inanmamışsa veya inancında bir hayır kazanmamışsa, inancı ona hiç fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin, şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.”
159. Parti parti olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onların işi TANRI'ya kalmıştır. Sonra TANRI yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
160. Kim (hesap gününe) bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim bir günahla gelirse, o sadece getirdiğinin misliyle cezalandırılır. Onlar zulme uğratılmazlar.
162. De ki: “Benim namazım da ibadetlerim de, hayatım ve ölümüm de âlemlerin Sahibi olan TANRI'yadır.”
163. “TANRI'nın hiçbir ortağı yoktur. Bana böylece emrolundu ve ben inananların ilkiyim.”
164. De ki: “Ben TANRI'dan başkasını Sahip mi arayayım? TANRI her şeyin Sahibidir. Herkesin kazandığı ancak kendinedir. Hiçbir kimse başkasının yükünü yüklenmez, sonra dönüşünüz Sahibinizedir. Ayrılığa düştüğünüz şeyleri TANRI size haber verecektir.”
165. Verdiği şeylerle sizi imtihan etmesi için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve sizi derece bakımından birbirinizden üstün kılan TANRI'dır. Şüphesiz ki Sahibin, cezası çabuk olandır.
 2. Elçi'm! Bu, sana indirilen bir Kitap’tır. Bu hususta göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarman ve inananlara öğüt vermen için (indirildi).
3. Sahibinizden size indirilene uyun! TANRI'dan başka dostlara tâbi olmayın. Ne de az öğüt alıyorsunuz!
4. Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin veya gündüz iken geldi.
5. Azabımız kendilerine geldiğinde onların çağırışları: “Biz gerçekten zalim kişilermişiz!” demelerinden başka bir şey olmadı.
6. Ant olsun ki kendilerine Peygamber gönderilenlere soracağız. Peygamberlere de soracağız.
7. Yaptıklarını kendilerine bir bir anlatacağız. Zira biz onlardan uzak değildik.
8. Gerçek tartı hesap günündedir. Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
9. Tartıları hafif gelenler, ayetlerimize yaptıkları haksızlıktan ötürü kendilerine çok yazık etmiş kimselerdir.
10. Ant olsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik. Orada sizin için geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz!
11. Ant olsun ki biz sizi yarattık, sonra size bir şekil verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e biat edin!” dedik. İblis’ten başka hepsi biat ettiler. O biat edenlerden olmadı.
12. TANRI: “Sana emrettiğim halde, seni biat etmekten alıkoyan nedir?” buyurdu. İblis: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!” dedi.
13. TANRI: “İn oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Defol! Çünkü sen alçağın birisin!” dedi.
19. Âdem! Sen ve eşin, beraberce Cennette yerleşin. Orada olanlardan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz, her ikiniz de zulmedenlerden olursunuz.
20. Şeytan sinsilikle onlara yaklaştı ve vesvese verdi.  Önce Havva, sonrada Adem meyveden tattılar.
    TANRI onlara: “Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim?" dedi.
23. Dediler ki: “Sahibimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi af bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki kaybedenlerden oluruz.”
24. TANRI: “Birbirinize düşman olarak inin! Siz yeryüzünde bir müddet yerleşip geçineceksiniz.” buyurdu.
25. “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız.” dedi.
 14. İblis: “Bana insanların bir daha diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” dedi.
15. TANRI: “Sen mühlet verilenlerdensin.” buyurdu.
16. İblis: “Öyle ise beni azdırdığın için ant olsun ki, ben de onları saptırmak için, doğru yolun üzerinde tuzak kuracağım.”
17. “Sonra elbette onlara yaklaşacağım ve onların çoklarını şükredenler bulamayacaksın.” dedi.
18. TANRI: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Ant olsun ki insanlardan sana kim uyarsa onları ve sizi, hepinizi Cehenneme dolduracağım!” buyurdu.
    Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık. Onlar bir hayâsızlık yaptıkları zaman: “Biz atalarımızı da bu yolda bulduk. TANRI da bize bunu emretti.” derler. De ki: “TANRI hiçbir zaman hayâsızlığı emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri TANRI'ya karşı mı söylüyorsunuz?”
29. De ki: “Sahibim bana adaleti emretti. Her secde yerinde dini yalnız kendisine has kılarak TANRI'ya duâ edin. İlk önce sizi yarattığı gibi, yine TANRI'ya döneceksiniz.”
30. TANRI, bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar TANRI'yı bırakıp şeytanları dost edindiler. Böyleyken onlar kendilerinin doğru yolda bulunduklarını  zannederler.
31. Ey Âdem çocukları! Her mescide gidişinizde temiz giyin. Yiyin için, fakat  israf etmeyin. Çünkü TANRI israf edenleri sevmez.
    Elçi'm! De ki: “TANRI'nın, kulları için yarattığı süsü ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar dünya hayatında inananlarındır, ahiret yurdunda ise yalnız inananlara tahsis edilmiştir.” İşte biz bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
33. De ki: “Sahibim hayâsızlığın açığını da gizlisini de, günahı, haksız yere haddi aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi TANRI'ya ortak koşmanızı ve TANRI hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”
34. Her ümmetin belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne öne geçebilirler.
35. Adem'in çocukları! Size kendi içinizden ayetlerimi anlatmak üzere Peygamberler gelir de, kim TANRI'dan korkar ve hâlini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
36. Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklük taslayanlar ise ateş halkıdır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. İşte biz bilen bir topluluk için ayetlerimize böyle açıklıyoruz.
38. TANRI: “Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin!” der. Her ümmet girdikçe kendini sapıtan yoldaşına lânet eder. Hepsi birbiri ardından Cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için: “Sahibimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver!” derler. TANRI: “Hepsinin kat kattır, ama bilmezsiniz.” der.
39. Öncekiler sonrakilere: “Sizin bizden üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın!” derler.
40. Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara biat etmeyi kibirlerine yediremeyenlere göğün kapıları açılmaz, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe de cennete giremezler. Suçluları işte biz böyle cezalandırırız!
41. Onlar için cehennemden bir yatak ve üstlerine de örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.
42. Biat edip de iyi ahlaklı ameller işleyenlere gelince, ki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemeyiz, işte onlar Cennet halkıdırlar, onlar orada ebedî kalacaklardır.
43. Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Altlarından ırmaklar akmaktadır. Ve onlar derler ki: “Lütfedip doğru yolu ile bizi buna kavuşturan TANRI'ya şükürler olsun. TANRI bizi doğru yola iletmeseydi, biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Ant olsun ki Sahibimizin Elçileri gerçeği getirmişler.” Onlara: “İşte size Cennet! Yaptıklarınıza karşılık olarak o size miras verildi.” diye seslenilir.
44. Cennetlikler cehennemliklere: “Biz Sahibimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Siz de size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar da: “Evet gerçek bulduk.” derler. Aralarında biri: “TANRI'nın lâneti zalimlerin üzerine olsun!” diye seslenir.
45. Onlar TANRI yolundan alıkoyarlar ve o TANRI yolunu eğriltmeye çalışırlar. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
46. İki taraf arasında bir perde ve A’raf üzerinde bunların hepsini simalarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler.
47. Gözleri cehennem halkı tarafına doğru çevrildiği zaman: “Sahibimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma!” derler.
48. A’raf halkı simâlarından tanıdıkları adamlara seslenerek derler ki: “Ne taraftarlarınızın çokluğu, ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir fayda sağlamadı.”
49. “TANRI'nın rahmetine eriştirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır?” (Ve cennet ehline dönerek derler ki): “Girin cennete! Artık size hiçbir korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız.”
50. Cehennemlikler Cennetliklere: “Suyunuzdan veya TANRI'nın size verdiği nimetlerden biraz da bize verin!” diye seslenirler. Onlar da derler ki: “Doğrusu TANRI bunları küfre haram etti.”
51. Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler. Dünya hayatı onları aldattı. Onlar bugünleriyle karşılaşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi bile bile nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları unuturuz.
52. Ant olsun ki biz onlara ilim ile açıkladığımız, inanan bir topluluk için doğru yol ve rahmet olarak bir kitap getirdik.
53. Onlar onun haberinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Sahibimizin Peygamberleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler veya geriye döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduklarımız amellerden başkasını yapalım?” Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp gitti.
54. Şüphesiz ki TANRI, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerinde hükümran oldu. TANRI, geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter. Güneş, ay ve yıldızlar emrine boyun eğmiştir. İyi bilin ki yaratmak da emretmek de TANRI'nındır. TANRI mutlak yaratandır. Mutlak emir sahibidir!
55. Sahibinize yalvara yakara gizlice dua edin. TANRI, haddi aşanları sevmez.
56. Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve umarak TANRI'ya duâ edin. Muhakkak ki TANRI'nın rahmeti iyi amellilere yakındır.
57. TANRI ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir. Nihayet o rüzgârlar ağır ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete sevk ederiz. Onunla oraya su indirir ve o su ile orada her türlüsünden meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de biz böyle çıkaracağız. Umulur ki bundan ibret alırsınız.
58. Güzel olan beldenin bitkisi Sahibinin izniyle çıkar, kötü olan beldeden ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
59. Ant olsun ki, Nuh’u halkına gönderdi. “Ey halkım! TANRI'ya kulluk edin, TANRI Yeganedir. Doğrusu ben üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
60. Halkının ileri gelenleri dediler ki: “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
61. Nuh onlara dedi ki: “Halkım! Bende herhangi bir sapıklık yoktur, ancak ben âlemlerin Sahibinin Peygamberiyim.”
62. “Size Sahibimin bildirdiğini tebliğ ediyorum ve size öğüt veriyorum. TANRI tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.”
63. “Sakınıp korunmanız ve böylece merhamete nail olmanız için, aranızdan sizi uyaracak bir adam vasıtası ile, Sahibinizden size bir haber gelmesine şaşıyor musunuz?”
64. Nuh’u yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayanları suda boğduk. Çünkü onlar kör bir kavim idiler.
65. Ad kavmine kardeşleri Hûd’u gönderdik. Onlara: “Ey halkım! TANRI'ya kulluk edin. TANRI Yeganedir. Hâlâ TANRI'ya karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi.
66. Halkından ileri gelenler: “Doğrusu biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve seni yalancılardan sanıyoruz.” dediler.
67. O da dedi ki: “Halkım! Bende hiçbir beyinsizlik yoktur. Ben âlemlerin Sahibi tarafından gönderilmiş bir Peygamberim.”
68. “Size Sahibimin gönderdiği gerçekleri bildiriyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.”
69  Düşünün ki sizi Nuh kavminden sonra halifeler kıldı ve yaratılış itibariyle sizi onlardan üstün yaptı. O halde TANRI'nın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa erdirilesiniz.”
70. Dediler ki: “Sen bize yalnızca TANRI'ya kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir.”
71. Hûd dedi ki: “Artık size Sahibinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında TANRI'nın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Öyleyse bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
72. Böylece biz de Hûd’u ve onunla beraber olanları katımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayıp da biat etmemiş olanların da kökünü kestik.
73. Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Dedi ki: “Halkım! TANRI'ya kulluk edin, TANRI Yeganedir. Size Sahibinizden açık bir mucize gelmiştir. İşte şu TANRI'nın devesi, size bir mucizedir. Onu bırakın, TANRI'nın arzında otlasın. Sakın ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acıklı bir azap yakalar.”
74. Düşünün ki Âd kavminden sonra sizi yeryüzünde halifeler yaptı. Sizi onların yerine yerleştirdi. Ovalarında köşkler kurup, dağlarında kayadan evler yontuyorsunuz. Artık TANRI'nın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın.
75. Halkının ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, aralarında inanan ve bu sebeple hor gördükleri kimselere alay yollu: “Salih’in gerçekten Sahibi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” dediler. Onlar da “Şüphesiz ki biz onunla gönderilene inananlarız.” dediler.
76. Büyüklük taslayanlar: “Biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz.” dediler.
77. Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Sahiplerinin emrinden dışarı çıktılar da: “Ey Salih! Eğer sen gerçekten Peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir!” dediler.
78. Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı ve yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
79. Böylece onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: “Ey halkım! Ant olsun ki ben size Sahibimin ayetlerini emrini bildirmiş ve size öğüt vermiştim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”
80. Lut’u da halkına gönderdi. Halkına dedi ki: “Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?“
81. “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz aşırı giden bir topluluksunuz.”
82. Halkının cevabı sadece şöyle demek oldu: “Onları (Lut ailesini) memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar güya temiz kalmaya uğraşan insanlarmış!”
83. Biz de onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı geride kalıp helâka uğrayanlardan oldu.
84. Geride kalanların üzerine öyle bir taş yağmuru yağdırdık ki! Bak işte! Suçluların sonu nasıl oldu?
85. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdi. Onlara dedi ki: “Ey halkım! TANRI'ya kulluk edin. TANRI Yeganedir. Size Sahibinizden açık bir delil gelmiştir. Ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inanıyorsanız böylesi sizin için daha hayırlıdır.”
86. “Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek inananları yolundan alıkoymaya ve o TANRI yolunu eğriltmeye çalışmayın. Düşünün ki siz az idiniz de TANRI sizi çoğalttı. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
87. “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanır bir kısmı da inanmazsa, o halde TANRI aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin."
88. Halkının büyüklük taslayan ileri gelenleri dediler ki: “Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden çıkaracağız, yahut dinimize dönersiniz.” O da: “Biz istemesek de mi?” dedi.
89. “TANRI bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra bir daha dininize dönersek, TANRI'ya karşı iftira etmiş oluruz. Sahibimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece TANRI'ya güvendik.” Sahibimiz! Bizimle topluluğumuz arasında adaletle hükmet! dedi.
90. İnanmayanlar: “Eğer Şuayb’e uyarsanız, yemin ederiz ki bu takdirde ziyan edenlerden olacaksınız.” dedi.
91. Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
92. Şuayb’i yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Asıl ziyana uğrayanlar, Şuayb’i yalanlayanlar oldu.
93. Şuayb onlardan yüz çevirdi. “Halkım! Ben size Sahibimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık size nasıl acırım?” dedi.
94. Biz hangi memlekete bir Peygamber gönderdikse oranın halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.
95. Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: “Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu.” dediler. Biz de onları hiç hatırlarından geçmediği bir anda ansızın yakaladık.
96. Eğer o memleketlerin halkı inansalardı ve bize karşı gelmekten sakınsalardı; elbette onlara göğün ve yerin bolluklarını verir, bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
97. Yoksa o memleketlerin halkı gece veya gündüz kendilerine azabımızın gelemeyeceğinden emin mi oldular?
99. TANRI'nın tuzağından kurtulacaklarına emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası TANRI'nın tuzağından emin olmaz.
100. Öncekilerden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki; eğer isteseydik, onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de, artık hiç işitmezler.
101. İşte o memleketler!.. Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Ant olsun ki, Peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü inanmadılar. İşte TANRI inanmayanların kalplerini böyle mühürler.
102. Onların çoğunda sözünde durma diye bir şey bulamadık, onların çoğunu yoldan çıkmış kötü ahlaklılar olarak bulduk.
103. TANRI, onlardan sonra da Musa’yı âyetlerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdi. Onlar bu ayetlere karşı zalimlik ettiler. Bir bak, fesatçıların akıbeti nasıl oldu?
104. Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben Alemlerin Sahibi tarafından gönderilmiş bir Peygamberim.”
105. “TANRI hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Sahibinizden apaçık bir delil getirdim. Artık İsrâiloğullarını benimle beraber gönder.”
106. Firavun dedi ki: “Eğer bir âyet (mucize) getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan, onu göster!”
107. Bunun üzerine asasını yere attı  ve yılan oldu!
108. Ve elini çıkardı bembeyaz görünüyor!
109. Firavun’un topluluğundan ileri gelenler dediler ki: “Bu gerçekten çok bilgili bir sihirbazdır!”
110. “Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne emredersiniz?”
111. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet. Şehirlere de toplayıcılar gönder.”
112. “Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.”
113. Sihirbazlar Firavun’a gelip: “Biz galip gelirsek, bize ücret vardır değil mi?” dediler.
114. O da: “Evet, o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız!” dedi.
        Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca halkın gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar.
117. Biz de Musa’ya: “Asanı at!” diye bildirdik. Bir de ne görsünler! Onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
118. Böylece hak yerini buldu ve onların yaptıkları bir hiç olup gitti.
119. İşte orada yenildiler, küçük düştüler.
120. Sihirbazlar hep birden derhal secdeye kapandılar.
121. “Âlemlerin Sahibine biat ettik.” dediler.
122. “Musa ve Harun’un Sahibine.”
123. Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden TANRI'ya biat mı ettiniz? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmanız için kurduğunuz bir tuzaktır. Fakat siz göreceksiniz!”
124. “Ant olsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Sonra da hepinizi asacağım!”
125. Dediler ki: “Şüphesiz ki biz Sahibimize döneceğiz.”
126. “Sahibimizin ayetleri gelince, sırf onlara inandığımız için bizden intikam almak istiyorsun! Sahibimiz! Üzerimize sabır yağdır ve inananlar olarak canımızı al!”
127. Firavun’un topluluğundan ileri gelenleri: “Musa’yı ve topluluğunu yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yapsınlar; seni de, inandıklarını da terk etsinler diye mi bırakıyorsun?” dediler. Firavun: “Oğullarını öldürtürüz, kadınlarını sağ bırakırız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz.” dedi.
128. Musa halkına dedi ki: “TANRI'dan yardım dileyin ve sabredin. Yeryüzü şüphesiz TANRI'nındır, kullarından istediğini ona vâris kılar. Hayırlı akıbet TANRI'dan korkanlarındır.”
129. Dediler ki: “Sen bize gelmezden önce de, sen bize geldikten sonra da hep eziyete uğradık.” Musa da: “Sahibinizden düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl hareket edeceğinize bakacaktır.” dedi.
130. Ant olsun ki biz Firavun hanedanını düşünüp ibret alırlar diye yıllarca kuraklığa, mahsul kıtlığına uğrattık.
131. Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkımızdır.” derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk TANRI katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
132. Ve dediler ki: “Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana biat etmeyeceğiz.”
133. Bunun üzerine biz de birbirinden ayrı mucizeler olarak başlarına sel baskını, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de kibirlerine yediremediler. Onlar öyle günahkârlar idiler.
134. Azap üzerlerine çökünce: “Musa! Sana verdiği söz yüzü suyu hürmetine, bizim için Sahibine duâ et. Eğer bu azabı bizden kaldırırsan, ant olsun ki sana kesinlikle inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz.” dediler.
135. Biz onlardan, geçinecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca, hemen sözlerinden dönüverdiler.
136. Biz de bu yüzden onlardan intikam aldık, ayetlerimizi yalanlayıp umursamadıkları için hepsini denizde boğduk.
137. Hor görülüp hırpalanan o topluluğu da, kutlu kıldığımız yerin doğularına ve batılarına mirasçı yaptık. Sabretmelerine karşılık, Sahibinin İsrâiloğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve topluluğunun yapmakta ve yükseltmekte oldukları şeyleri yıkıp yok ettik.
138. İsrâiloğullarını denizden geçirdik. Orada gönülden putlara tapan bir topluluğa rastladılar. Dediler ki: “Ey Musa! Bize de yap!” O da dedi ki: “Siz gerçekten cahilsiniz.”
139. Şüphesiz ki onların içinde bulundukları (din) yok olmaya mahkûmdur ve bütün yaptıkları da batıldır. TANRI sizi alemlere üstün kılmışken ben size put yapar mıyım?
141. Hatırlayın ki, biz sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Onlar size işkencenin en kötüsünü yapıyorlardı; oğullarınızı öldürüp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bütün bunlarda, Sahibinizden size büyük bir imtihan vardı.
142. Musa ile kırk geceye sözleştik. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: “Halkımın içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna gitme!”
148. Musa’nın halkı; onun ardından böğüren buzağı heykeli yaparak onu put edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve yol da göstermediğini görmediler mi? Onu benimsediler ve zalimler oldular.
150. Musa, halkına öfkeli ve üzgün bir halde dönünce: “Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz. Sahibinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?” dedi. Elindeki Tevrat levhalarını bıraktı ve kardeşinin başından tutup sarsmaya başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bunlar beni zayıf görüp hırpaladılar, az daha beni öldürüyorlardı. Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma. Beni bu zalimler ile bir tutma!” dedi.
151. Musa: “Sahibim! Beni ve kardeşimi affet, bizi rahmetinin içine dâhil et." dedi.
180. Noksansız vasıflar TANRI'nındır. O halde TANRI'ya noksansız seslenin. TANRI'nın vasıfları hususunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yakında yaptıklarının cezalarını göreceklerdir. TANRI mutlak vasıf sahibidir.
181. Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve hak ile hüküm verirler.
182. Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâka yaklaştıracağız.
183. Onlara mühlet veririm. Çünkü benim tuzağım çetindir.
184. Hiç düşünmediler mi ki, arkadaşlarında delilikten hiçbir eser yoktur. O ancak apaçık bir uyarıcıdır.
185. Onlar göklerin ve yerin usule uygun yaratılışına , TANRI'nın yarattığı herhangi bir şeye bakmazlar mı? Belki de ecelleri yaklaşmıştır. Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
186. TANRI'nın saptırdığını yola getirecek yoktur, onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bocalayıp dururken bırakır.
187. Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Elçi'm! De ki: “Onu ancak Sahibim bilir. Onun vaktini TANRI'dan başka bilecek yoktur. Ağırlığını göklerin ve yerin kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir.” Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onun bilgisi ancak TANRI katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
De ki: “Ben kendime TANRI'nın emrinden başka ne bir fayda ne de bir zarar vermeye sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben sadece insanlar ve cinler için uyarıcı ve müjdeciyim.”
 Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da gönlünün ısınıp huzura kavuşacağı eşini var eden TANRI'dır
 “Şüphesiz ki benim dostum, Kitab’ı indiren TANRI'dır. İyi ahlaklıların  işlerini TANRI görür.”
Af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.
Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen TANRI'ya sığın.
 Hakka erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca TANRI'yı anarlar. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile.
(Şeytanların) dostlarına gelince; şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar.
Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Sen kendin bir tane derleyip getirseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Sahibimden bana bildirilene uyarım. Bu, Sahibinizden gelen kalp gözlerini açan beyanlardır. İnanan eden bir topluluk için doğru yol rehberi ve rahmettir.”
Kitap okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.
Sahibini gönülden, yalvararak, boynu bükük ve ürpererek hafif sesle sabah-akşam an! Sakın ilerisini düşünmeyenlerden olma.
Doğrusu Sahibinin katında olanlar, TANRI'ya kulluk etmekten büyüklenmezler. TANRI'yı noksansız anarlar ve yalnız TANRI'ya secde ederler.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temizlenen kitap 4
1. Hâ. Mîm.
2. Kitab'ın indirilmesi Azîz ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
3. Şüphesiz ki göklerde ve yerde müminler için birçok âyetler (deliller) vardır.
4. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inananlar için âyetler (deliller) vardır.
5. Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten rızık indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde aklını kullanan bir topluluk için âyetler (deliller) vardır.
6. İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Sana bunları hak ile okuyoruz. Artık onlar Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?
7. Her yalancı günah yüklü kimsenin vay haline!
8. Allah'ın âyetlerinin kendisine okunduğunu işitir de, sonra onları sanki hiç işitmemiş gibi büyüklük taslamada ısrar eder. İşte onu acıklı bir azap ile müjdele!
9. O bizim âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onlarla alay eder. İşte öyleleri için alçaltıcı bir azap vardır.
10. Önlerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler ve Allah'ı bırakıp da edindikleri dostlar, onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için büyük bir azap vardır.
11. İşte bu Kur'an bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere gelince, onlara tiksindiren, elem verici bir azap vardır.
12. Allah, emriyle içinde gemilerin yüzmesi ve lütfundan (nasibinizi) aramanız için denizi size boyun eğdirendir. Umulur ki şükredersiniz.
13. Göklerde olanları, yerde olanları hepsini size musahhar kılmıştır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir topluluk için âyetler (deliller) vardır.
14. İman edenlere söyle: Allah'ın günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü Allah her bir topluluğu kazandıklarına göre cezalandıracaktır.
15. Kim sâlih bir amel işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.
16. Andolsun ki biz İsrâiloğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları âlemlere üstün kıldık.
17. Onlara din hususunda apaçık deliller verdik. Onlar kendilerine ilim geldikten sonra birbirini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
18. Resulüm! Seni de din hususunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin heveslerine uyma.
19. Çünkü onlar Allah'a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Zâlimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Takvâ sahiplerinin dostu ise Allah'tır.
20. Bu (Kur'an) insanların kalp gözlerini açacak bir nur, kesin olarak inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.
21. Yoksa kötülük işleyen kimseler, kendilerini iman edip sâlih ameller işleyenler gibi yapacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölümleri onlarla bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar!
22. Allah yeri ve göğü hak olarak yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
23. Nefsinin hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın da dalâleti hak ettiğini bilerek saptırdığı; kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?
24. Ve dediler ki: "Hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder." Halbuki onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar ancak zanda bulunuyorlar.
25. Âyetlerimiz onlara açık açık okunduğu zaman: "Doğru sözlü iseniz atalarımızı geri getirin." demelerinden başka delilleri yoktur.
26. De ki: "Allah sizi yaşatıyor, sonra sizi öldürür, sonra da kıyamet gününde bir araya toplar. Bunda aslâ şüphe yoktur, fakat insanların çoğu bunu bilmezler."
27. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyametin koptuğu gün var ya, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
28. O gün her ümmeti diz çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir): "Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!"
29. Bu bizim kitabımızdır, sizin aleyhinizde gerçeği söylüyor. Çünkü biz bütün yaptıklarınızı kaydediyorduk.
30. İman edip de sâlih ameller yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine sokar. Bu ise apaçık kurtuluşun tâ kendisidir.
31. İnkâr edenlere gelince, onlara: "Âyetlerim size okunmadı mı? Siz ise büyüklük tasladınız ve günahkârlar gürûhu oldunuz." denilir.
32. Size: "Allah'ın vaadi haktır, kıyamet gününde şüphe yoktur." denildiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, hakkında kesin bir bilgi elde etmiş değiliz." demiştiniz.
33. Yaptıklarının kötülükleri (amel defterinin okunmasıyla) kendilerine göründü ve alaya aldıkları şey onları çepeçevre kuşattı.
34. Onlara denilir ki: "Siz nasıl ki bugüne kavuşacağınızı unuttuysanız, biz de bugün sizi unuttuk. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur."
35. Bu böyledir. Çünkü siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. O gün ne oradan çıkarılırlar, ne de özürleri dinlenir.
36. Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
37. Göklerde de yerde de azamet O'nundur. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
 1. Hâ. Mîm.
2. Kitab'ın indirilmesi Azîz ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
3. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak ile ve belli bir süre için yarattık. Kâfirler ise uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
4. De ki: "Allah'tan başka taptığınız şeyleri gördünüz mü? Yeryüzünde ne yaratmışlar göstersenize! Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlü iseniz, bundan önce indirilmiş bir kitap veya bir ilim kalıntısı varsa onu bana getirin."
5. Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapınandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.
6. İnsanlar Allah'ın huzurunda bir araya toplandıkları zaman, taptıkları şeyler onlara düşman kesilirler ve onların kendilerine tapınmalarını inkâr ederler.
7. Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler: "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.
8. Yoksa: "Onu kendiliğinden uydurdu!" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu ben uydurdumsa, Allah tarafından bana gelecek hiçbir şeyi benden savamazsınız. O, sizin yaptığınız taşkınlıkları çok iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter. O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
9. De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben ancak bana vahyedilene uyarım ve ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
10. De ki: Hiç düşündünüz mü? Eğer bu (Kur'an) Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz; İsrâiloğullarından bir şâhit de bunun benzerini (Tevrat'ta) görüp iman ettiği halde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (zâlim olmaz mısınız)? Şüphesiz ki Allah zâlimler gürûhuna hidayet edip, doğru yola iletmez.
11. İnkâr edenler iman edenler için: "Eğer bu (din) bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." dediler. Fakat onlar bununla hidayete ermek arzusunda olmadıkları için: "Bu eski bir uydurmadır." diyeceklerdir.
12. Daha önce de rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı vardı. Bu ise, zâlimleri korkutmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanı ile indirilmiş doğrulayıcı bir kitaptır.
13. Şüphesiz ki: "Rabbimiz Allah'tır!" deyip, sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
14. Onlar cennet ehlidirler. Yaptıklarına karşılık olmak üzere orada ebedî kalacaklardır.
15. Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış ve güçlükle onu doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet o güçlü çağına erip, kırk yaşına varınca der ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ilham et ve beni hoşnut olacağın yararlı işler yapmaya sevk eyle! Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir! Ben sana yöneldim ve ben kendimi sana verenlerdenim."
16. İşlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz kimseler, cennet halkı arasındadırlar. Bu onlara vaad olunan dosdoğru bir vaaddir.
17. Annesine ve babasına: "Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (mezardan) çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne ve babası Allah'a sığınarak: "Yazıklar olsun sana! İman et! Allah'ın vaadi gerçektir." dedikleri halde: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der.
18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, aleyhlerinde söz hak olmuş (azap gerçekleşmiş) kimselerdir. Doğrusu onlar hüsrana uğrayanlardır.
19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını verir, kendilerine aslâ haksızlık yapılmaz.
20. Kâfirler ateşe arzolundukları gün (onlara şöyle denir): "Siz bütün zevklerinizi, lezzetlerinizi, sizin için güzel olan her şeyinizi dünya hayatınızda yaşayıp bitirdiniz. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın karşılığında alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız."
21. Resulüm! Âd kavminin kardeşi Hud'u an. O Ahkâf'daki kavmini uyarmıştı. Ondan önce de sonra da birçok uyarıcılar gelip geçmiştir. Kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin, büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." demişti.
22. Dediler ki: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir."
23. (Hud) dedi ki: "Doğrusu buna âit bilgi Allah'ın katındadır. Ben sadece benimle gönderilen şeyi size tebliğ ediyorum. Ne var ki sizi câhillik edip duran bir kavim olarak görüyorum."
24. Nihayet o azabın, geniş bir bulut halinde vâdilerine doğru yayılarak geldiğini görünce: "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur." dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem verici azabı taşıyan bir rüzgardır.
25. Rabbinin emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder. Çok geçmeden o hale geldiler ki, meskenlerinin harabelerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suçlu günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.
26. Andolsun ki onlara size vermediğimizi vermiş, (onları sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiş)tik. Kendilerine kulaklar, gözler ve gönüller vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inatla inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.
27. Andolsun ki biz çevrenizde bulunan birçok memleketleri de yok ettik. Belki dönerler diye âyetleri bir bir açıkladık.
28. Allah'tan başka kendilerine yakınlık sağlamak için ilâh edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır! Onlardan kaybolup gittiler. İşte bu onların yalanlarıdır ve uydurup durdukları şeydir.
29. Resulüm! Hani Kur'an dinlesinler diye sana cinlerden bir tâife yöneltmiştik. Hazır olunca birbirlerine: "Susun!" demişlerdi. Kur'an'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak kavimlerine dönmüşlerdi.
30. Dediler ki: "Ey kavmimiz! Biz Musa'dan sonra indirilen ve kendinden öncekileri doğrulayan, hakka ve doğru yola hidayet eden bir kitap dinledik."
31. "Ey kavmimiz! Allah'a çağıran (Muhammed'e) uyun ve ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azaptan korusun."
32. "Allah'a çağıran (Muhammed'e) uymayan kimse bilsin ki, Allah'ı yeryüzünde âciz bırakamaz. Kendisinin O'ndan başka dostları da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
33. Görmüyorlar mı ki, gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kâdirdir. Evet O, şüphesiz ki her şeye kâdirdir.
34. Kâfirlere ateşe sunuldukları gün: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Rabbimiz hakkı için evet gerçekmiş!" derler. "O halde küfrünüz sebebiyle tadın azabı!" buyurur.
35. Resulüm! Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret! Onlar için acele etme! Onlar vâdedildikleri azabı gördükleri zaman sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış fâsıklar topluluğundan başkası helâk edilir mi?
 1. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.
2. İman edip sâlih ameller işleyenlerin, Rableri tarafından Muhammed'e indirilen gerçeğe inananların günahlarını Allah örtüp bağışlar ve hallerini düzeltip iyileştirir.
3. İşte böyle. İnkâra sapanlar bâtıla uydular, iman edenler ise Rablerinden gelen hakka uydular. Allah insanlara misallerini işte böyle anlatır.
4. (Savaşta) kâfirlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun! Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir edin). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye alarak salıverin. Bu böyledir. Eğer Allah dileseydi onlardan intikam alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların amellerini aslâ boşa çıkarmaz.
5. Onları hidayete eriştirecek ve hallerini düzeltecektir.
6. Onları (dünyada iken) kendilerine anlattığı cennete koyar.
7. Ey iman edenler! Eğer Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz (sarılırsanız), Allah da sizi muvaffak eder ve ayaklarınızı sâbit kılar.
8. Kâfirlere gelince, onlar da yüzüstü sürünsünler! Allah yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
9. İşte böyle. Çünkü onlar Allah'ın indirdiğinden tiksinip hoşlanmamışlardır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.
10. Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı? Allah onları yere geçirmiştir. Kâfirlere de onların başına gelenin benzeri vardır.
11. Bunun sebebi şudur: Allah iman edenlerin dostudur. Kâfirlere gelince, onların yardımcıları yoktur.
12. Şüphesiz ki Allah, iman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise faydalanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. Ateş onların varacakları yerdir.
13. Nice memleketler vardır ki, onlar seni sürüp çıkaran memleketten daha kuvvetli idiler. Biz onları helâk ettik. Onlara bir yardım eden de bulunmadı.
14. Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan (mümin) kimse, kötü işi kendisine güzel gösterilen ve heveslerine uyan (kâfir) kimse gibi olur mu?
15. Muttakilere vaad edilen cennetin durumu şudur: Orada bozulmayan (temiz) su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Ve orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte, Rablerinden bir bağışlama vardır. Hiç bunlar, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça kesen sıcak suyun içirildiği kimseler gibi olur mu?
16. Resulüm! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Fakat senin yanından çıkınca, kendilerine ilim verilen kimselere (alay yoluyla): "O demin ne demişti?" derler. İşte bunlar Allah'ın kalplerini mühürlemiş olduğu, hevâ ve heveslerine uyan kimselerdir.
17. Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve onlara takvâ yollarını ilham etmiştir.
18. Onlar kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun âlametleri gerçekten gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
19. Bil ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Hem kendinin hem de erkek müminlerle kadın müminlerin günahlarının bağışlanmasını dile. Allah (dünyada) gezip dolaştığınız yerleri de bilir, (ahirette) duracağınız yeri de bilir.
20. İnananlar: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse de cihada çıksak!" derlerdi. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de, orada savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!
21. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
22. Demek ki sizler iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını keseceksiniz öyle mi?
23. İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lânetlediği, sağır yaptığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.
24. Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?
25. Hidayet kendilerine apaçık belli olduktan sonra arkalarını dönenlere, yaptıklarını şeytan hoş göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.
26. İşte böyle. Zira onlar Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: "Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz." dediler. Oysa Allah onların gizlediklerini bilir.
27. Fakat melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?
28. Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah'ı kızdıracak şeylerin ardınca gittiler ve O'nu râzı edecek şeylerden hoşlanmadılar. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır.
29. Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa onların kinlerini Allah'ın aslâ dışarı vurmayacağını mı sandılar?
30. Eğer biz dileseydik onları sana gösterirdik de onları simâlarından tanırdın. Andolsun ki sen onları sözlerinin üslûbundan tanırsın. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.
31. Andolsun ki biz sizi imtihan edeceğiz. Tâ ki içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri meydana çıkaralım ve haberlerinizi de açıklayalım.
32. Şüphesiz ki inkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını hep boşa çıkaracaktır.
33. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.
34. İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanları ve sonra da kâfir olarak ölenleri Allah aslâ affetmeyecektir.
35. Sakın gevşemeyin ve siz üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O, amellerinizi aslâ eksiltmez.
36. Dünya hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız, O size mükâfatlarınızı verir, mallarınızı (tamamen sarfetmenizi) istemez.
37. Eğer onları sizden isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
38. İşte sizler, Allah yolunda infak etmeye çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Amma cimrilik eden bilsin ki, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer ondan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir kavim getirir de, onlar sizin gibi olmazlar.
 1. Resulüm! Biz sana apaçık bir fetih verdik.
2. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar ve seni dosdoğru bir yola eriştirir.
3. Ve Allah sana kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde şanlı bir zaferle yardım eder.
4. O'dur müminlerin kalplerine huzur ve sükûnu indiren. Tâ ki imanlarını kat kat artırsınlar. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
5. Tâ ki mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları ve altlarından ırmaklar akan cennetlere koysun ve onların kötülüklerini örtsün. İşte Allah katında en büyük kurtuluş budur.
6. Ve Allah hakkında kötü zan besleyen münafık erkeklerle münafık kadınlara ve müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azap etsin. Kötülük onların başlarına dönsün! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve kendileri için cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
7. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
8. Resulüm! Biz seni şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
9. (Ey insanlar)! Allah'a ve Peygamber'ine inanasınız, ona yardım edesiniz, onu büyük tanıyıp saygı gösteresiniz ve sabah-akşam O'nu tesbih edesiniz.
10. Resulüm! Sana biât edenler, ancak Allah'a biât etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üstündedir. O halde kim bu ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse, Allah ona büyük bir ecir verecektir.
11. Bedevilerden geri kalmış olanlar yakında sana gelip: "Mallarımız ve âilelerimiz bizi alıkoydu (da gelemedik). Allah'tan bizim için bağışlanmamızı dile!" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleri ile söylerler. Resulüm! De ki: "Allah size bir zarar gelmesini isterse veya bir fayda elde etmenizi isterse, O'na karşı sizin için kim ne yapabilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır."
12. Aslında siz Peygamber'in ve müminlerin âilelerine bir daha aslâ dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de siz kötü zanda bulundunuz ve helâka mahkûm bir kavim oldunuz.
13. Kim Allah'a ve Resul'üne iman etmezse, bilsin ki biz kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
14. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
15. Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri bırakılanlar: "Bırakın, biz de sizinle gelelim." diyeceklerdir. Onlar Allah'ın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizim arkamıza aslâ düşemezsiniz. Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Size: "Hayır! Bizi çekemiyorsunuz!" diyeceklerdir. Aksine onlar pek az anlayan kimselerdir.
16. Bedevîlerden (seferden) geri bırakılanlara de ki: "Siz yakında güçlü kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya onlar müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Amma daha önce döndüğünüz gibi yine dönerseniz, size acıklı bir azap ile azap eder."
17. Gözü kör olana vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Kim Allah'a ve Resul'üne itaat ederse, onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse ona açıklı bir azap ile azap eder.
18. Resulüm! Andolsun ki, sana ağaç altında biât eden müminlerden Allah hoşnud olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, üzerlerine huzur ve güven indirmiş, onları yakın bir fetihle mükâfatlandırmıştır.
19. Ve ele geçirecekleri bol ganimetler bahşetmiştir. Allah güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
20. Allah size elde edeceğiniz birçok ganimetler vâdetmiştir. Bunu (Hayber ganimetini) size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. Tâ ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi doğru yola iletsin.
21. Bundan başka sizin gücünüzün yetmediği, fakat Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah her şeye kâdirdir.
22. Eğer o kâfirler sizinle savaşacak olsalardı, mutlaka arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamazlardı.
23. Allah'ın önceden beri geçmiş olan sünneti (âdeti) budur. Sen Allah'ın sünnetinde aslâ değişiklik bulamazsın.
24. O size onlara karşı zafer verdikten sonra Mekke'nin ortasında, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekmiştir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
25. Onlar inkâr edenlerdir, sizi Mescid-i haram'ı ziyaretten ve bekletilmekte olan kurbanlıkları da yerlerine gitmekten alıkoyanlardır. Eğer onların arasında (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemek suretiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (fetih için Allah size izin verirdi). Allah dilediklerine rahmet etmek için böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirlerinden ayrılmış olsalardı, biz o küfredenleri elbette acıklı bir azapla azaplandırırdık.
26. O kâfirler kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirdikleri zaman Allah, Peygamber'ine ve müminlerin üzerine huzur ve sükûnu indirdi, onları takvâ kelimesi üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna daha lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
27. Andolsun ki Allah, Resul'üne rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. İnşaallah siz emniyetler içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkusuzca Mescid-i haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi de, bundan önce size yakın bir fetih verdi.
28. Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber'ini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şâhit olarak Allah yeter.
29. Muhammed Allah'ın Peygamber'idir. Onunla beraber bulunanlar da kâfirlere karşı çok çetin ve sert, birbirlerine karşı çok merhametlidirler. Onları rükuya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve hoşnutluk isterler. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardır: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış ve gövdesinin üzerine dikilmiş bir ekine benzerler. Ki bu, ekicilerin hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah iman edip sâlih ameller işleyenlere, hem mağfiret hem de büyük bir mükâfat vâdetmiştir.
1. Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamber'inin huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.
2. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden yüksek çıkarmayın. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın. Yoksa farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
3. Resulullah'ın huzurunda seslerini kısan kimseler, Allah'ın gönüllerini takvâ için imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
4. Resulüm! Sana odaların ötesinden seslenenlerin çokları düşüncesiz kimselerdir.
5. Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
6. Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onu tahkik edin, içyüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
7. Biliniz ki Resulullah aranızdadır. Şayet o birçok işlerde size uysaydı, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. Küfrü, fıskı ve isyanı da çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
8. Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah çok iyi bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
9. Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa, hemen aralarını düzelterek barıştırın. Eğer onlardan biri diğerine saldırırsa, o zaman o saldıranla Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşınız. (Sonunda teslim olur, Allah'ın emrine) dönerse yine adaletle aralarını düzeltin ve hep adaletle iş görün. Şüphesiz ki Allah adalet yapanları sever.
10. Müminler kardeştirler. Öyleyse (dargın olan) kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin.
11. Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Alay edilenler belki de Allah katında kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lâkapla çağırmayın. İnandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü addır! Kim de tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerdir.
12. Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Zira bazı zan vardır ki günahtır. Birbirinizin kusurlarını, gizli şeylerini araştırmayın. Kiminiz de kiminizin arkasından çekiştirip gıybetini etmesin. Sizden herhangi biriniz, ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Tiksindiniz değil mi? O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz ki Allah tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edicidir.
13. Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve sizi tanışasınız diye milletlere, kabilelere ayırdık. Çünkü Allah katında en üstün olanınız, Allah'tan en çok korkanınızdır. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
14. Bedevîler: "İman ettik!" derler. De ki: "Siz iman etmediniz, bâri ‘Müslüman olduk!' deyin. İman henüz kâlplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Peygamber'ine itaat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şey eksiltmez. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir."
15. Müminler o kimselerdir ki, Allah'a ve Resul'üne iman etmişlerdir. Sonra şüpheye düşmemişler, Allah yolunda canları ile malları ile cihad etmişlerdir. İşte onlar sâdıklardır.
16. De ki: "Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da bilir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir."
17. Onlar İslâm'a girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: "Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimseler iseniz, aksine sizi imana erdirdiği için Allah size minnet eder."
18. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
 1. Kaf. O şerefli Kur'an'a yemin olsun ki!
2. Aralarından bir uyarıcının gelmiş olmasına şaştılar da, kâfirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şey!"
3. "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (diriltileceğiz)? Bu akla uzak bir dönüştür."
4. Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini muhakkak bilmekteyiz. Yanımızda (her şeyi) zapteden bir kitap (Levh-i mahfuz) vardır.
5. Hayır! Onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar karışık bir durum içindedirler.
6. Onlar üstlerindeki göğü nasıl donatmışız bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yok!
7. Yeryüzünü döşedik, oraya sabit dağlar yerleştirdik. Onda her güzel çiftten yetiştirdik.
8. Bunlar Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak, ona ibret vermek içindir.
9. Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.
10. Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları.
11. Kullarına rızık olmak üzere ve biz o su ile ölü bir toprağa can verdik. İşte insanların çıkışı (dirilmesi) de böyledir.
12. Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud da yalanlamıştı.
13. Âd, Firavun ve Lut'un kardeşleri de yalanlamışlardı.
14. Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberlerini yalanladılar, tehdidim (azabım) da onlara hak oldu.
15. Biz ilk yaratışta güçsüz mü düştük? Hayır! Onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
16. Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.
17. Sağında ve solunda oturan, amellerini yakalayıp tesbit eden iki yazıcı melek vardır.
18. O bir söz atmaya dursun, mutlaka yanında onu gözetleyen, söylediği her sözü zapteden (bir melek) hazır bulunur.
19. Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir. "İşte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir." denir.
20. Sûra üfürülür. İşte bu geleceği vâdedilen gündür.
21. Herkes beraberinde bir sürücü bir de şâhid bulunduğu halde gelir.
22. Ona: "Andolsun ki sen bundan gâfildin, işte şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık gözün keskindir." denir.
23. Beraberindeki arkadaşı: "İşte bu yanımdaki hazırdır." der.
24. Allah şöyle buyurur: "Ey sürücü ve şahid! Haydi ikiniz atın cehenneme her inatçı nankör kâfiri!"
25. "Hayra, iyiliklere bütün hızıyla engel olan azgın zalim şüpheciyi!"
26. "O ki, Allah ile beraber başka bir ilâh edinmişti. Haydi, atın şiddetli azabın içine!"
27. Yanındaki arkadaşı der ki: "Ey Rabbimiz! Ben onu azdırmadım, fakat o kendisi derin bir sapıklık içindeydi!"
28. Allah şöyle buyurur: "Benim huzurumda çekişmeyin! Size daha önce bunu bildirmiştim."
29. "Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara aslâ zulmetmem."
30. O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz. O da: "Daha yok mu?" der.
31. Cennet de Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
32. Onlara şöyle denilir: "İşte size vaad olunan cennet budur. Allah'a çok dönen, (hududu) muhafaza eden,"
33. "Görmediği halde Rahman'dan korkan ve Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur."
34. "Oraya esenlikle girin! İşte bu ebedî yaşama günüdür."
35. Orada kendileri için diledikleri her şey bulunur. Katımızda daha fazlası da vardır.
36. Onlardan evvel biz nice nesiller helâk etmiştik. Ki onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Memleketlerde delikler aramışlardı. Kaçacak bir yer var mıydı?
37. Doğrusu bunda kalbi olan, yahut kendisi huzur içinde olduğu halde kulak veren kimse için bir öğüt vardır.
38. Şüphesiz ki biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri altı günde yarattık. Buna rağmen bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
39. Onların dediklerine sabret! Güneşin doğuşundan önce ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et!
40. Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından O'nu tesbih et!
41. Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver!
42. O gün insanlar o çağrıyı gerçek olarak işitirler. İşte bu, kabirlerden çıkış günüdür.
43. Şüphesiz ki hayat veren de, ölümü veren de biziz. Dönüş de ancak bizedir.
44. O gün yer üzerlerinden yarılır, (insanlar kabirlerinden) süratle çıkarlar. Onları böylece toplamak bizim için pek kolaydır.
45. Biz onların neler demekte olduklarını çok iyi biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin. Onun için sen sadece benim tehdidimden korkacak olanlara Kur'an ile öğüt ver.
 1. Savurdukça savuranlara andolsun!
2. (Yağmur) yüküyle yüklenen (bulutlara) andolsun!
3. Kolayca akıp giden (gemi)lere andolsun!
4. İşi paylaştırıp ayıranlara andolsun!
5. Size vâdedilen şey kesinlikle doğrudur.
6. Ceza mutlaka vuku bulacaktır.
7. İçinde yollar bulunan göğe andolsun!
8. Şüphesiz ki siz çelişkili sözler içerisindesiniz.
9. Ondan döndürülen kimseler döndürülür.
10. Kahrolsun o koyu yalancılar!
11. Onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gafillerdir.
12. Din gününün ne zaman olacağını soruyorlar.
13. Onların ateşte yakılacakları gündür.
14. Tadın azabınızı! Acele gelmesini istediğiniz şey işte bu idi.
15. Muttakiler cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar.
16. Rablerinin kendilerine verdiklerini alırlar. Çünkü onlar bundan önce dünyada güzel davranırlardı.
17. Onlar geceleri pek az uyurlardı.
18. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.
19. Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı (onu verirlerdi).
20. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde açık âyetler (deliller) vardır.
21. İçinizde... Görmüyor musunuz?
22. Rızkınız da size vâdedilen şeyler de göktedir.
23. Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.
24. Resulüm! İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana gelmedi mi?
25. Onlar İbrahim'in yanına girdiklerinde: "Selâm!" demişlerdi. O da: "Selâm!" demiş, içinden de onların "Tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti.
26. Hemen âilesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabı) getirtti.
27. Önlerine sürüp: "Yemez misiniz?" dedi.
28. Onlardan ötürü içine bir korku düştü. "Korkma!" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.
29. Karısı hayretle seslenerek geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi.
30. Onlar: "Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir." dediler.
31. İbrahim: "O halde işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
32. Dediler ki: "Biz suçlu bir kavme gönderildik."
33. "Üzerlerine sert taşlar yağdıralım diye."
34. "Onlar haddi aşanlar için Rabbinin katında işaretlenmiştir."
35. Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.
36. Zaten orada müslümanlardan sadece bir ev halkından başka kimse bulamadık.
37. Acı azaptan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık.
38. Musa'da da ibretler vardır. Onu apaçık bir delil ile Firavun'a gönderdik.
39. O bütün erkânı ile birlikte yüz çevirdi ve: "Bir sihirbaz veya bir delidir." dedi.
40. Biz de onu ve ordusunu tutup denize attık. Bu sırada o, kendisini kınayıp duruyordu.
41. Âd kavminin başından geçende de ibret vardır. Onların üzerine kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.
42. Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.
43. Semud kavminin başına gelenlerde de ibretler vardır. Onlara: "Bir süreye kadar sefa sürüp zevklenin!" denmişti.
44. Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar. Bu yüzden bakıp dururken kendilerini yıldırım çarpmıştı.
45. Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım edenleri de olmamıştı.
46. Bunlardan önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idiler.
47. Göğü kendi ellerimizle biz bina ettik ve biz onu elbette genişleticiyiz.
48. Yeri de döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz!
49. İbret alasınız diye her şeyi çift çift yarattık.
50. Allah'a kaçınız! Ben size O'nun katından apaçık bir korkutucuyum.
51. Allah ile birlikte başka bir ilâh edinmeyin. Ben sizi O'nun katından apaçık bir korkutucuyum.
52. İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen: "Bir sihirbaz veya bir delidir." dediler.
53. Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
54. Onlardan yüz çevir. (Dâvetine uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.
55. Öğüt ver, hatırlat. Çünkü öğüt ve nasihat müminlere fayda verir.
56. Ben cinleri ve insanları ancak (beni bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım.
57. Ben onlardan rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.
58. Şüphesiz ki rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah'tır.
59. Muhakkak ki bu (zamanda) zulmedenlerin de (geçmişteki zâlim) arkadaşlarının paylarına benzer (azaptan) payları vardır. O halde acele etmesinler!
60. Kendilerine vaad edilen günlerinden dolayı kâfirlerin vay haline!
 1. Andolsun Tur'a!
2. Satır satır yazılmış Kitab'a andolsun!
3. Yayılmış ince deri üzerinde,
4. Beyt-i Mâmur'a andolsun!
5. Yükseltilmiş tavana andolsun!
6. Kabarıp taşan denize andolsun!
7. Rabbinin azabı mutlaka meydana gelecektir.
8. Onu önleyecek hiçbir şey yoktur.
9. O gün gök sallanıp çalkalanır.
10. Dağlar yürüdükçe yürür.
11. (Hakikatı) yalanlayanların vay haline o gün!
12. Onlar ki o daldıkları bâtıl içinde oynayıp-oyalanmaktadırlar.
13. O gün cehenneme itildikçe itilirler.
14. İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!
15. Bir büyü müdür bu? Yoksa siz mi görmüyorsunuz?
16. Girin oraya! İster dayanın ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre ceza göreceksiniz.
17. Muttakiler cennetlerde ve nimetler içindedirler.
18. Rablerinin kendilerine verdikleri ile zevk ve sefa sürerler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
19. Yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için!
20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Biz onları ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
21. İman edenleri ve kendilerini iman ile takip eden zürriyetlerini kavuştururuz. Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kazandıklarına karşılık bir rehindir.
22. Onlara canlarının istediği meyveden ve etten bol bol veririz.
23. Orada birbirlerinden kadeh alıp verirler. Amma onu içenler ne boş bir söz söylerler, ne de günaha girerler.
24. Kendilerine âit hizmetçiler sedefteki inciler gibi fırıl fırıl etraflarında dönerler.
25. Birbirine dönüp soruşurlar.
26. Derler ki: "Biz daha önce dünyada iken âilelerimizin yanında korkular içinde idik."
27. "Allah lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu."
28. "Biz bundan önce de O'na yalvarıyorduk. Şüphesiz ki O iyilik yapandır, merhamet edendir.
29. Resulüm! Sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
30. Yoksa onlar senin için: "Bu bir şâirdir. Zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz." mu derler?
31. De ki: Gözleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
32. Bunu onlara akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudurlar?
33. Yoksa: "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
34. Eğer onlar doğru sözlü iseler, onun benzeri bir söz getirsinler!
35. Onlar yaratıcısız mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratıcıları?
36. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır! Onlar düşünüp kesin olarak Allah'a inanmıyorlar.
37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olanlar onlar mıdır?
38. Yoksa onların, üzerine çıkıp dinledikleri merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri apaçık bir delil getirsinler.
39. Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin öyle mi?
40. Resulüm! Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
41. Yoksa gayba âit bilgiler yanlarında da onlar kendileri mi yazıyorlar?
42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar inkâr edenlerdir.
43. Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah onların koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir.
44. Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: "Birbiri üzerine yığılmış buluttur." derler
45. Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları!
46. O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez, onlara yardım da olunmaz.
47. Ve o zulmedenlere şüphe yok ki bundan başka da azap vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
48. Resulüm! Rabbinin hükmüne sabret. Şüphesiz ki sen bizim hıfz-u himayemizde, gözetimimiz altındasın. Kalkarken Rabbini hamd ile tesbih et.
49. Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tesbih et.
 1. Aktığı zaman yıldıza andolsun ki!
2. Arkadaşınız sapmamış ve azmamıştır.
3. O kendiliğinden konuşmamaktadır.
4. Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir.
5. Ona üstün bir güç sahibi olan (Cebrail) öğretti.
6. O (melek) akıl sahibidir. (Aslî sureti ile) doğruldu.
7. Ve o, en yüksek bir ufukta idi.
8. Sonra (Peygamber'e) yaklaştı, derken sarktı.
9. İki yay kadar, yahut daha da yakın oldu.
10. O anda kuluna vahyedeceğini vahyetti.
11. Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı.
12. Şimdi siz, onun gördükleri hakkında tartışacak mısınız?
13. Andolsun ki, onu başka bir defa daha gördü.
14. Sidre-i müntehâ'nın yanında.
15. Me'vâ cenneti de onun yanındadır.
16. O dem ki, Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
17. (Peygamber'in) gözü kaymadı ve aldanmadı.
18. Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.
19. Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ'yı?
20. Üçüncüleri olan diğer Menât'ı?
21. Demek erkek (evlâtlar) sizin, dişiler O'nun öyle mi?
22. Öyleyse bu, insafsızca bir taksimdir!
23. Bunlar sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlarla ilgili ispatlayıcı hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna uyarlar ve nefislerinin hevâsına kapılırlar. Oysa kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
24. Yoksa insan, her umduğu şeye sahip mi olacak?
25. Ahiret de dünya da Allah'ındır.
26. Gökyüzünde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir fayda sağlamaz. Meğer ki Allah dilediğine ve râzı olduğuna izin verdikten sonra olsun!
27. Ahirete inanmayanlar meleklere dişi adı takarlar.
28. Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyarlar. Zan ise hiç şüphesiz ki hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
29. Bizim zikrimize iltifat etmeyen ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.
30. Onların ilimden erebildikleri gaye işte budur. Şüphesiz ki Rabbin, evet O, yolundan sapanları en iyi bilendir. O, hidayet bulanı da en iyi bilir.
31. Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, kötülük edenlere yaptıklarının karşılığını vermesi, güzel davranışta bulunanları da daha güzeli ile mükâfatlandırması içindir.
32. Onlar ki günahın büyüklerinden ve hayâsızlıklardan kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar işleyebilirler. Şüphesiz ki Rabbinin mağfireti geniştir. Sizi daha topraktan yarattığı zaman ve henüz analarınızın karınlarında ceninler halinde iken sizi en iyi bilen O'dur. Kendinizi beğenip temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
33. Gördün mü o yüz çevireni?
34. Azıcık verip, sonra vermemekte direneni?
35. Gaybın bilgisi onun yanındadır da, o kendisi mi görüyor?
36. Yoksa kendisine haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde olanlar?
37. Ve vazifesini tamamen ifa eden İbrahim'inkinde olanlar?
38. Ki, gerçekten hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
39. Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası yoktur.
40. Ve çalışması ileride görülecektir.
41. Daha sonra da onun karşılığı tam olarak verilecektir.
42. Ve şüphesiz ki en son varış ancak Rabbinedir.
43. Güldüren de O'dur, ağlatan da O'dur.
44. Öldüren de O'dur dirilten de O'dur.
45. Doğrusu O yarattı iki çifti; erkeği ve dişiyi.
46. (Rahme) atıldığı zaman nutfeden.
47. Şüphesiz ki tekrar diriltmek de O'na âittir.
48. Zengin eden de O'dur, sermaye veren de O'dur.
49. Şi'râ yıldızının Rabbi de şüphesiz O'dur.
50. Birinci Âd kavmini O helâk etti.
51. Semud'u da O helâk etti ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
52. Daha önce de Nuh kavmini helâk etti. Çünkü onlar çok zâlim ve çok azgın idiler.
53. Altüst olmuş şehirleri de O böyle yaptı.
54. Onların başına getireceğini getirdi.
55. Öyleyken Rabbinin hangi nimetinden şüphe ediyorsun?
56. İşte bu, ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
57. Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.
58. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.
59. Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?
60. Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz!
61. Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!
62. Artık Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin!
 1. Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı.
2. Onlar bir mucize görseler, hemen yüz çevirirler ve: "Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür." derler.
3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her iş kararlaşmıştır.
4. Andolsun ki, onları bu hallerden vazgeçirecek nice mühim haberler gelmiştir.
5. O haberlerde hikmetin en üstünü vardır. Fakat uyarılar aslâ fayda vermiyor.
6. O halde sen de onlardan yüz çevir. O çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;
7. Gözleri dalgın dalgın (zillet ve dehşet içinde), tıpkı etrafa yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8. Kendilerini çağırana doğru koşarlar. Kâfirler ise: "Bu çetin bir gündür!" derler.
9. Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanlayarak: "Delidir" demişlerdi ve (dâvetten vazgeçirmeye) zorlanmıştı.
10. Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diye yalvarmıştı.
11. Biz de derhal göğün kapılarını sağanak halinde boşanan bir su ile açıverdik.
12. Yeryüzünde de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.
13. Biz Nuh'u da tahtalar ve çivilerle yapılı gemiye bindirdik.
14. İnkâr edilen (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, nezaretimiz altında akıp gidiyordu.
15. Andolsun ki biz onu bir ibret olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur?
16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
17. Andolsun ki biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
18. Âd kavmi de yalanlamıştı. Amma azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
19. Biz onların üstüne uğursuz mu uğursuz bir günde, dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
20. O rüzgâr insanları, sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler gibi koparıp yere seriyordu.
21. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
22. Andolsun ki biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
23. Semud kavmi uyaran peygamberleri yalanladı.
24. Dediler ki: "İçimizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz."
25. "Zikir aramızda ona mı verilmiş? Hayır! O yalancı ve şımarığın biridir."
26. Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bilecekler.
27. Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Onları gözetle ve sabret!
28. Onlara, suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver. İçme sırası kiminse o gelip suyunu alsın.
29. Bir arkadaşlarını çağırdılar. O da cüret edip bıçağını çekerek deveyi kesti.
30. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
31. Biz onların üzerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.
32. Andolsun ki biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
33. Lut kavmi de uyarıcı peygamberlerini yalanladı.
34. Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lut âilesini seher vaktinde kurtardık.
35. Katımızdan bir rahmet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
36. Lut andolsun ki bizim yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar bu uyarıları şüphe ile karşıladılar.
37. Onlar Lut'un misafirlerine karşı kötülük yapmaya kalkışmışlardı. Biz de gözlerini siliverdik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin âkibetini tadın!"
38. Bir sabah erken kendilerine, önü alınmaz bir azap gelip çattı.
39. Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin âkibetini tadın!
40. Andolsun ki biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
41. Andolsun ki Firavun hanedânına da uyarıcı peygamberler gelmişti.
42. Onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.
43. Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa kitaplarda sizin için bir kurtuluş belgesi mi var?
44. Yoksa: "Biz intikam almaya gücü yeten bir topluluğuz." mu diyorlar?
45. O cemaat yakında bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.
46. Kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir. O saat cidden çok feci ve çok acıdır.
47. Şüphesiz ki suçlular bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
48. O gün yüzükoyun ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın!"
49. Biz her şeyi bir kader ile yarattık.
50. Bizim buyruğumuz bir göz kırpması gibi bir tek andır.
51. Andolsun ki biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Öğüt alan yok mudur?
52. İnsanların yaptıkları amel defterlerinde mevcuttur.
53. Küçük büyük her şey satır satır yazılıdır.
54. Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarındadırlar.
55. Onlar sıdk makamında, kudret ve kuvvet sahibi hükümdarın huzurundadırlar.
 1. Rahman olan Allah.
2. Kur'an'ı öğretti.
3. İnsanı yarattı.
4. Ona beyanı (açıklamayı) öğretti.
5. Güneş de ay da bir hesap ile (yürümekte)dir.
6. Bitkiler ve ağaçlar (Allah'a) secde ederler.
7. Gökyüzünü Allah yükseltti ve mizanı O koydu.
8. Sakın tartıda haksızlık etmeyin.
9. Tartıyı doğru yapın, terazide eksiklik yapmayın.
10. Yeryüzünü canlılar için O hazırladı.
11. Orada meyveler, salkım salkım hurmalar vardır.
12. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.
13. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
14. İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru bir balçıktan yarattı.
15. Cinleri de yalın bir ateşten yarattı.
16. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
17. O, hem iki doğunun Rabbi, hem de iki batının Rabbidir.
18. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
19. Acı ve tatlı sulu iki denizi salıverdi, birbirine kavuşuyorlar.
20. Fakat aralarında bir berzah (perde) vardır, birbirine geçip karışmazlar.
21. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
22. Bu iki denizden de inci ve mercan çıkar.
23. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
24. Denizde koca dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nundur.
25. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
26. Yeryüzünde bulunan her şey fenâ bulacak.
27. Ancak azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin veçhi (zâtı) bâki kalacak.
28. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
29. Göklerde ve yerde bulunanlar O'ndan isterler. O her an yeni bir iştedir.
30. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
31. Sizin de hesabınızı ele alacağız, ey insan ve cin!
32. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa hemen geçin. Amma geçemezsiniz, ancak bir sultan (Allah'ın verdiği bir güç) ile çıkabilirsiniz.
34. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
35. Üzerinize dumansız bir ateş ve bunaltıcı bir duman gönderilir de artık birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
36. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman.
38. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
39. İşte o gün ne insana ne de cine günahı sorulmaz.
40. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
41. Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
42. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
43. İşte bu, suçluların yakalandığı cehennemdir.
44. Onlar cehennem ateşi ile kaynar su arasında dolaşır dururlar.
45. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
46. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.
47. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
48. İkisi de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.
49. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
51. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
52. İkisinde de her türlü meyveden çift çift bulunur.
53. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
54. Orada örtüleri kalın, parlak atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin meyvelerini kolayca toplarlar.
55. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
56. O cennetlerde bakışlarını yalnız erkeklerine çevirmiş eşler vardır. Bu kocalarından önce, kendilerine ne insan ne cin dokunmamıştır.
57. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
58. Onlar yakut ve mercan gibidirler.
59. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
60. İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?
61. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
62. Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.
63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
64. Koyu yeşildirler.
65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
66. O ikisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.
67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
68. İçlerinde çeşitli meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçları vardır.
69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
70. İçlerinde güzel yüzlü kadınlar vardır.
71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
72. Çadırlar içinde örtülü (gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş) huriler vardır.
73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır.
75. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
76. Yeşil yastıklara ve harikulâde işlemeli yastıklara yaslanırlar.
77. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
78. Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!
 1. Kıyamet koptuğu zaman.
2. Onun vukuunu yalanlayacak hiç kimse yoktur.
3. O alçaltıcı, yükselticidir.
4. Yer şiddetle sarsıldığı zaman!
5. Dağlar parçalandığı zaman!
6. Dağılıp toz duman haline geldiği zaman!
7. Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman!
8. Sağın adamları, ne uğurludurlar onlar!
9. Solun adamları, ne uğursuzdurlar onlar!
10. Hayır yarışlarında tâ öne geçip kazananlar.
11. İşte onlar (Allah'a en çok) yaklaştırılmış olanlardır.
12. Naîm cennetindedirler.
13. Onların büyük bir kısmı eski ümmetlerdendir.
14. Bir kısmı da sonrakilerdendir.
15. Altın ve mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
16. Onların üzerine karşılıklı olarak yaslanırlar.
17. Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır.
18. Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır ne de akılları giderilir.
20. Beğendikleri meyveler.
21. Canlarının çektiği kuş etleri.
22. Onlar için ceylan gözlü huriler vardır.
23. Gün görmemiş inciler gibi.
24. İşledikleri amellerine karşılık olarak.
25. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
26. Sadece selâma karşılık selâm sözü işitirler.
27. Defterleri sağdan verilenler, ne mutlu o sağcılara!
28. Onlar dikensiz kirazlar,
29. Salkımları sarkmış muz ağaçları,
30. Uzamış gölgeler altındadırlar.
31. Çağlayarak akan sular kenarlarındadırlar.
32. Bol meyveler arasında,
33. Bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen.
34. Ve yüksek döşekler üzerindedirler.
35. Biz onları (cennete giren kadınları) yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır.
36. Böylece onları hep bakire kızlar yapmışızdır.
37. Eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta nâzeninler kılmışızdır.
38. Bütün bunlar Ashab-ı yemin (sağcılar) içindir.
39. Onların bir çoğu önceki ümmetlerdendir.
40. Bir çoğu da sonrakilerdendir.
41. Amel defterleri soldan verilenler! Onlar ne uğursuzdurlar!
42. İnsanın içine işleyen ateşin alevi ve kaynar su içindedirler.
43. Onlar kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
44. Ki ne serindir, ne de hoş!
45. Çünkü onlar bundan önce (dünyada iken) varlık içinde şımartılmışlardı.
46. Büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
47. Ve diyorlardı ki: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"
48. "Önce gelip geçmiş atalarımız da mı?"
49. De ki: "Hem öncekiler, hem sonrakiler."
50. "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
51. Sonra siz ey sapıklar, yalanlayıcılar!
52. Doğrusu siz zakkum ağacından yiyeceksiniz.
53. Karınlarınızı onunla doyuracaksınız.
54. Üzerine de kaynar su içeceksiniz.
55. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
56. Ceza gününde işte onlar böyle ağırlanacaklardır.
57. Ey inkâr edenler! Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
58. Gördünüz mü (rahimlere) akıttığınız meniyi?
59. Onu (siz mi düzgün bir insan sûretine getirip) yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar biz miyiz?
60. Aranızda ölümü takdir eden biziz ve biz önüne geçilebileceklerden değiliz.
61. Sizi ortadan kaldırıp da sizin yerinize benzerlerinizi getirmeye ve sizi bilmeyeceğiniz bir biçimde yaratmaya da gücümüz yeter.
62. Her halde ilk yaratılışınızı bilirsiniz, (fakat tekrar yaratılacağınızı) düşünmeli değil misiniz?
63. Şimdi bana ekmekte olduğunuz (tohum işini) haber verin!
64. Onu yerden siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?
65. Eğer isteseydik onu (o ekini tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz şaşakalırdınız.
66. (O zaman şöyle derdiniz): "Doğrusu biz çok zarara uğratıldık."
67. "Hatta umduğumuzdan mahrum kaldık."
68. İçmekte olduğunuz suyu da söyleyin bana!
69. Onu buluttan indiren siz misiniz, yoksa indirenler biz miyiz?
70. Eğer dileseydik, onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. Hâlâ şükretmez misiniz?
71. Söyleyin şimdi bana, çakmakta olduğunuz ateşi!
72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa biz miyiz yaratan?
73. Biz onu bir ibret ve çöl yolcuları için bir fayda yaptık.
74. Çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et!
75. Hayır! Yıldızların yerleri üzerine andolsun ki!
76. Bu, eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir.
77. Muhakkak ki o, elbette çok şerefli bir Kur'an'dır.
78. Koruma altında olan bir kitaptadır.
79. Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.
80. Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
81. Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
82. Rızkınıza karşılık şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?
83. Can boğaza dayandığında,
84. Siz (o can çekişen kimseye) bakar durursunuz.
85. Biz ona sizden yakınız, fakat siz görmezsiniz.
86. Eğer siz hesap ve ceza görmeyecekseniz,
87. Onu (çıkmak üzere olan canı) geri çevirsenize! İddiânızda doğru sözlü iseniz.
88. O (ölen kişi Allah'a) yaklaştırılanlardan ise,
89. Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti var.
90. Eğer sağcılardan ise,
91. "Ey sağcı! Sağcılardan sana selâm!" denir.
92. Amma yalanlayıcı sapıklardan ise,
93. İşte ona kaynar sudan bir ziyafet,
94. Ve cehenneme atılma vardır.
95. Kesin gerçek budur işte.
96. Çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et!
 1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
2. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O her şeye kâdirdir.
3. O Evvel'dir, Âhir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir.
4. O Allah ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş'ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). O yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
5. Göklerin ve yerin mülkü (Hükümranlığı) O'nundur. Bütün işler ancak O'na döndürülür.
6. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. Ve O, göğüslerin özünü bilendir.
7. Allah'a ve Peygamber'ine iman edin, sizden önce geçenlerin ardından Allah'ın size infak için yetki verdiği şeylerden sarfedin. İçinizden iman edip de infak eden kimselere büyük mükâfat vardır.
8. Peygamber sizi Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde ne diye Allah'a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin söz almıştı. Eğer mümin iseniz!
9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Doğrusu Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
10. Ey müminler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda infakta bulunmuyor, mallarınızı sarfetmiyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. İçinizden fetihten önce infak edenler ve savaşan kimseler, daha sonra infak edip savaşanlarla bir değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha üstündür. Allah hepsine de en güzel olanı (cenneti) vâdetmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
11. Kim Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah da onun karşılığını kat kat artırır. Ayrıca ona cömertçe verilecek bir mükâfat da vardır.
12. O günde erkek müminlerle kadın müminleri önlerinden ve sağlarından nûrlarını koşarken görürsün. Onlara: "Müjde! Bugün altlarından ırmaklar akan ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir. İşte büyük kurtuluş budur!" denilir.
13. O gün ki, erkek münâfıklarla kadın münâfıklar, iman edenlere: ‘Bize bakınız, nurunuzdan alalım!' diyeceklerdir. Onlara: ‘Dönün ardınıza da bir nur arayın!' denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.
14. Münafıklar müminlere: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. Müminler de derler ki: "Evet amma, siz kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, şüpheye düştünüz, kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı."
15. Bugün artık sizden de inkâr edenlerden de fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin lâyığınız. O ne kötü bir dönüş yeridir!
16. İnananların Allah'ı zikir ve O'ndan inen gerçek için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı hâlâ gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Zaten onlardan bir çoğu yoldan çıkmış fâsıklardır.
17. İyi bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü diriltiyor. Aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.
18. Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunanlara, verdikleri kat kat artırılır. Hem onlara cömertçe verilecek bir mükâfat da vardır.
19. Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, işte onlar Rableri katında sıddîklar ve şehitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. Kâfir olup da âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da cehennem halkıdırlar.
20. İyi bilin ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süstür. Aranızda öğünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği şeyler ekicilerin hoşuna gider. Sonra o bitki kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çer çöp olur. İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli azap, müminler için ise, Allah'ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünya hayatı insanı oyalayan aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.
21. (Ey insanlar)! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya; Allah'a ve Peygamber'ine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle gök arası kadar olan cennete koşun! Bu Allah'ın fazl-u ikramıdır, kime dilerse ona verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah'a göre kolaydır.
23. Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve Allah'ın size verdikleri ile sevinip şımarmamanız içindir. Çünkü Allah kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
24. Onlar cimrilik ederler, insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyıktır.
25. Andolsun ki biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Demiri de indirdik. Onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Şüphesiz ki Allah kuvvetlidir, yegâne galiptir.
26. Andolsun ki Nuh'u ve İbrahim'i biz gönderdik. Peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Soylarından gelenlerin kimi doğru yoldadır, içlerinden bir çoğu da yoldan çıkmışlardır.
27. Sonra onların izleri üzerinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik ve ona İncil'i verdik. Ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Türettikleri ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Ancak Allah'ın rızâsını kazanmak için kendileri türettiler, amma buna da gereği gibi riâyet etmediler. Biz de onlardan iman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmış fâsıktırlar.
28. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Peygamber'e inanın ki; size rahmetini iki kat versin, ışığında yürüyeceğiniz bir nur ihsan etsin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
29. Böylece kitap ehli bilsin ki, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemezler. Lütuf ancak Allah'ın elindedir. Onu ancak dilediği kimselere verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
 1. Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı işitir. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
2. İçinizden zıhar yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz ki onlar çirkin ve yalan bir lâf söylüyorlar. Bununla beraber şüphesiz ki Allah çok affeden, çok bağışlayandır.
3. Hanımları hakkında zıhar yapıp da sonra söylediklerinden dönenler, birbirleriyle temas etmeden önce bir köle azad etmelidirler. Size böylece öğüt verilmektedir. Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
4. Kim de (buna imkân) bulamazsa, temas etmezden önce birbiri peşinden iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri doyurur. Bu, Allah'a ve O'nun Resul'üne iman etmenizden dolayıdır. Bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Kâfirler için acı bir azap vardır.
5. Allah'a ve Peygamber'ine muhalefette bulunanlar, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Halbuki biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
6. O gün Allah onların hepsini huzurunda topladığı gün, yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır, onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şâhittir.
7. Göklerde olanları da yerde olanları da Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bundan az da olsalar, bundan çok da olsalar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onların yaptıklarını haber verecektir. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
8. Gizli fısıldaşmaları yasak edildikten sonra kendilerine yasaklanan şeye dönenleri ve aralarında günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı gizlice fısıldaşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selâmlamadığı bir şekilde selâmlarlar. İçlerinden de: "Bu söylediğimiz şeyler yüzünden Allah'ın bize gazap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter! Oraya gireceklerdir. Orası ne kötü dönüş yeridir!
9. Ey iman edenler! Aranızda gizli fısıldaştığınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı fısıldaşmayın. İyiliği ve takvâyı fısıldaşın. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan korkun.
10. Gizli fısıldaşmalar ancak şeytandandır. Bunu iman edenleri üzmek için yapar. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a tevekkül etsinler.
11. Ey iman edenler! Size meclislerde: "Yer açın!" denilince yer açın ki, Allah da size genişlik versin. Size: "Kalkın!" denilince de kalkın ki Allah içinizden iman edenleri yüceltsin. Bunlardan kendilerine ilim verilenleri ise kat kat derecelerle yükseltsin. Allah işlediklerinizden haberdar olandır.
12. Ey iman edenler! Peygamber'e hususi bir şey arzedip konuşmak istediğiniz zaman bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
13. Hususi konuşmanızdan önce sadakalar vermekten korktunuz da mı bunu yerine getirmediniz? Fakat Allah sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Peygamber'ine itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
14. Allah'ın gadap ettiği bir toplulukla dostluk kuranları görmedin mi? Onlar ne sizdendir, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.
15. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!
16. Onlar yeminlerini kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Onlara alçaltıcı bir azap vardır.
17. Onların malları da çocukları da Allah'a karşı kendilerine bir fayda vermez. Onlar cehennem ehlidirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
18. Allah o gün onların hepsini yeniden diriltecek, onlar da dünyada iken (mümin olduklarına dair) size yemin ettikleri gibi O'na yemin edeceklerdir. Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
19. Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı bile unutturmuştur. Onlar şeytan taraftarı olanlardır. İyi bilin ki asıl kayba uğrayanlar şeytan taraftarı olanlardır.
20. Allah'a ve Peygamber'ine muhalefet edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar.
21. Allah: "Ben ve peygamberlerim elbette galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Şüphesiz ki Allah kuvvetlidir, yegâne galiptir.
22. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa, Allah'a ve Peygamber'ine muhalefet eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile takviye edip desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (partisi)dir. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah'ın hizbi (partisi)dir.
 1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O Aziz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
2. Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah onlara beklemedikleri bir yönden geldi ve yüreklerine korku düşürdü. Evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Ey basiret sahibleri! İbret alın!
3. Şayet Allah onlar hakkında sürülmeyi yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.
4. Bu, onların Allah'a ve Resul'üne karşı çıkmalarından ötürüdür. Kim Allah'a karşı gelirse, bilsin ki Allah'ın cezalandırması çetindir.
5. Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz ve gövdeleri üzerinde dimdik bırakmanız Allah'ın izniyle idi. Bir de yoldan çıkan fasıkları rezil etmek içindi.
6. Allah'ın onların mallarından Peygamber'ine Fey' olarak verdiği şeyler için siz ne bir at, ne de bir deve sürdünüz. Fakat Allah, Peygamber'ini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kâdirdir.
7. Allah'ın fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamber'ine Fey' olarak verdikleri; Allah'ın, Peygamber'in, (Peygamber'e) akrabalığı olanların, yetimlerin, yoksulların ve yolda kalanlarındır. Tâ ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alınız, neyi yasak ettiyse ondan sakınınız. Ve Allah'tan korkun! Çünkü Allah'ın cezalandırması çetindir.
8. (Allah'ın verdiği bu ganimet malları) bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, Allah'ın lütfunu ve rızâsını dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamber'ine yardım eden muhacir fakirlerindir. Onlar sâdıkların tâ kendileridir.
9. Muhacirlerden evvel Medine'yi yurt ve iman evi edinmiş olan Ensar, kendilerine hicret edip gelenleri severler. Onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir kaygı hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, muhacir kardeşlerini tercih ederler. Kim nefsinin mala olan hırs ve cimriliğinden korunursa, işte onlar saâdete erenlerdir.
10. Bunların ardından gelenler de şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile daha önce bizi geçmiş din kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde inananlara karşı hiçbir kin bırakma. Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin."
11. Resulüm! Münafıkların ehl-i kitaptan inkâr eden dostlarına: "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin aleyhinizde kimseye aslâ uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız mutlaka size yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah onların yalancı olduklarına şâhitlik eder.
12. Andolsun ki eğer onlar çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar. Savaşa tutuşmuş olsalar onlara yardım etmezler, yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
13. Onların kalplerinde sizin korkunuz Allah'ın korkusundan fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
14. Onlar müstahkem şehirlerde veya duvarlar (siperler) arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
15. (Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara elem verici bir azap vardır.
16. (Münafıkların durumu) şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana: "İnkâr et!" der. İnkâr edince de: "Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." der.
17. İkisinin de âkibeti cehennemdir. Her ikisi de içinde ebedi kalacaklardır. İşte zâlimlerin cezası budur.
18. Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
19. Allah'ı unuttuklarından dolayı Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar yoldan çıkmış fâsıkların tâ kendileridir.
20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli olanlar, kurtulanların tâ kendileridir.
21. Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, muhakkak ki onun Allah'ın korkusundan baş eğdiğini ve parça parça olduğunu görürdün. Biz bu temsilleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.
22. O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. O Rahman'dır, Rahîm'dir.
23. O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O; mülkün sahibidir, her türlü eksiklikten yücedir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, emrinde galip olandır, istediğini yaptırandır, büyüklükte eşi olmayandır. Allah müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
24. O; yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nu tenzih ve tesbih etmektedirler. O Azîz'dir, hüküm ve hikmet sahibidir.
 1. Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer sizler benim yolumda savaşmak ve hoşnutluğumu kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
2. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilirler. Size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar. Zaten kâfir olmanızı istemektedirler.
3. Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. O gün Allah onlarla aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
4. İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir misal vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz de bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Andolsun ki senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez." sözü hariç. "Ey Rabbimiz! Sana güvendik, sana yöneldik, dönüş sanadır."
5. "Ey Rabbimiz! Bizi inkâr edenlerle imtihan etme, bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne gâlip ve hükmünde hikmet sahibi ancak sensin."
6. Andolsun ki sizlerden Allah'ı ve ahiret gününü umanlar için onlarda güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki Allah zengindir, övgüye lâyık olan yalnız O'dur.
7. Umulur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasına bir sevgi koyar. Allah kâdirdir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
8. Allah din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasak kılmaz. Şüphesiz ki Allah adaletli olanları sever.
9. Allah sizi, ancak din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
10. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların bu kadınlara verdikleri mehirleri iâde edin. Bu kadınların mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman, onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın. Onlara verdiğiniz mehiri isteyin. Kâfir erkekler de hicret eden mümin kadınlara verdikleri mehirleri istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
11. Eğer eşlerinizden biri kâfirlere katılır ve onlar da mehirinizi geri vermezlerse, siz onlardan bir ganimet elde ettiğinizde, eşleri gitmiş olanlara mehirlerinin karşılığını verin. İnandığınız Allah'tan korkun.
12. Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zinâ etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri (başkalarının doğurduğu veya başka erkekten gayri meşru kazandıkları bir çocuğu kocalarına nisbet etmemeleri), iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana biat ederlerse onların biatlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
13. Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinmeyin. Kâfirler kabirde bulunan kimselerden ümitlerini kestikleri gibi, onlar da ahiretten ümitlerini kesmişlerdir.
 1. Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
2. Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3. Yapmadığınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük bir gazaba sebep olur.
4. Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
5. Bir zamanlar Musa kavmine: "Ey kavmim! Beni niçin incitiyorsunuz? Halbuki benim, Allah'ın size gönderdiği bir peygamberi olduğumu biliyorsunuz!" demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalplerini saptırmıştı. Allah fâsıklar gürûhunu doğru yola iletip hidayete erdirmez.
6. Bir zamanlar Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrâiloğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat'ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim." demişti. Müjdelenen peygamber onlara delillerle (mucizelerle) gelince "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.
7. İslâm'a dâvet edilirken Allah'a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.
8. Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.
9. Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber'ini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. İsterse müşrikler hoş görmesinler.
10. Ey iman edenler! Elem verici, can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak bir ticaret yolunu göstereyim mi size?
11. Allah'a ve Resul'üne imanda sebat eder, Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok daha hayırlıdır.
12. Böyle yaparsanız Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.
13. Bundan başka, seveceğiniz bir şey daha var. Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih. Müminleri müjdele!
14. Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun! Nitekim Meryem oğlu İsa Havarîler'e: "Allah'a giden yolda benim yardımcılarım kimlerdir?" demişti. Havarîler de: "Biziz Allah'ın yardımcıları!" demişlerdi. İsrailoğullarından bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.
 1. Göklerde ve yerde olanların hepsi; mülkün sahibi, mukaddes, Azîz, Hakîm olan Allah'ı tesbih ederler.
2. O Allah ki okuma yazma bilmeyen ümmî bir kavmin içinden, onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.
3. Allah o Peygamber'i ümmî Araplar'dan başka, henüz kendilerine erişip ulaşmamış bulunan diğer bütün insanlara da göndermiştir. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
4. Bu Allah'ın fazl-u ikramıdır, kime dilerse ona verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
5. Kendilerine Tevrat yükletildiği halde, onu taşımayanların (onunla amel etmeyenlerin) durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.
6. De ki: "Ey yahudiler! Bütün insanları bir yana bırakarak, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddiâ ediyorsanız ve bu iddiânızda samimi iseniz, ölümü temenni ediniz."
7. Fakat onlar elleriyle önden gönderdiklerinden (yaptıklarından) dolayı ölümü aslâ temenni etmezler. Allah zâlimleri çok iyi bilir.
8. De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir."
9. Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah'ı zikretmeye koşun. Alış-verişi (işi-gücü) bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
10. Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın, Allah'ın fazlından nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.
11. Onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp oraya yönelirler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah'ın nezdinde bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
 1. Münafıklar sana geldikleri zaman: "Senin Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik ederiz." derler. Allah, senin gerçekten O'nun elçisi olduğunu çok iyi bilir. Ve Allah, münafıkların yalancı olduklarına da şâhitlik ediyor.
2. Yeminlerini kendilerine bir kalkan yaptılar. Allah'ın yoluna engel oldular. Gerçekten onlar çok kötü bir şey yapıyorlar.
3. Çünkü onlar, imana girdiler, sonra kâfir oldular. Bunun üzerine kalpleri mühürlendi de, onlar artık anlamaz bir toplum oldular.
4. Sen o münafıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları! Hakk'tan nasıl çevriliyorlar?
5. Onlara: "Geliniz, Resulullah sizin için mağfiret dilesin!" denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
6. Onlara (Allah'tan) mağfiret dilesen de dilemesen de onlar için birdir. Allah onları aslâ bağışlamayacaktır. Çünkü Allah fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.
7. Onlar: "Allah'ın Peygamber'inin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar bunu anlamazlar.
8. Derler ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek en üstün olan en zelil olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." İzzet Allah'ındır, Allah'ın Peygamber'inindir ve bütün müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler.
9. Ey iman edenler! Ne mallarınız ne evlâtlarınız sizi zikrullahtan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır.
10. Herhangi birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin.
11. Allah, süresi gelip eceli yettiği zaman hiçbir canı aslâ geri bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
 1. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi Allah'ı tesbih ederler. Mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her şeye kâdirdir.
2. Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kâfir kiminiz de mümindir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
3. Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Size suret verip, suretlerinizi de en güzel şekilde yapmıştır. Dönüş O'nadır.
4. Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah göğüslerin özünü bilendir.
5. Daha önce inkâr edip de, yaptıklarının cezâsını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem verici bir azap da vardır.
6. O azabın sebebi şudur: Onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Onlar ise: "Bizi bir beşer mi doğru yola götürecekmiş?" dediler ve inkâr edip yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
7. Kâfirler öldükten sonra aslâ diriltilmeyeceklerini iddiâ ettiler. De ki: "Hayır! Rabbime yemin ederim ki mutlaka diriltileceksiniz. Sonra da yaptıklarınız hiç şüphe yok ki size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre pek kolaydır."
8. Allah'a, Peygamber'ine ve indirdiğimiz o nura (Kur'an'a) inanın. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
9. Kıyamet günü için sizi topladığı zaman, işte o gün kimin aldandığının ortaya çıktığı gündür. Kim Allah'a iman etmiş ve sâlih amel işlemişse, Allah onun günahlarını örter ve onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada ebedî kalırlar. İşte en büyük kurtuluş budur.
10. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar ateş ehlidirler ve orada ebedî kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
11. Allah'ın izni olmayınca hiçbir musibet isabet etmez. Kim de Allah'a inanırsa ona hidayet eder, gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilendir.
12. Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin. Eğer yüz çevirecek olursanız biliniz ki, Resul'ümüze düşen apaçık bir tebliğdir.
13. Allah öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının! Affeder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
15. Şüphesiz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır.
16. Gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkun. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak mallarınızdan infak edin. Kim nefsinin mala olan hırs ve cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
17. Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.
18. Görüleni görülmeyeni bilendir, Aziz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
 1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman, onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz olan Allah'tan korkun. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları hali müstesnâ, onları evlerinden çıkarmayın. Kendileri de çıkmasınlar. Bu hükümler Allah'ın hudududur. Kim Allah'ın hududunu aşarsa, kendisine yazık etmiş olur. Sen bilmezsin, belki de Allah bunun ardından bir durum peyda ediverir.
2. İddet sürelerini doldurduklarında, onları güzellikle tutun veya onlardan güzellikle ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şâhit tutun. Şâhitliği Allah için yapın. İşte bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder, sıkıntıdan kurtarır.
3. Ona hayaline gelmeyecek yerlerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona yeter. Şüphesiz ki Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü tayin etmiştir.
4. Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş olanların iddetinde eğer tereddüt ederseniz, onların iddeti üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise yüklerini bırakmalarına (doğum yapmalarına) kadardır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah onun her işinde bir kolaylık verir.
5. İşte bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'tan korkarsa, Allah onun kusurlarını örter ve mükâfâtını büyütür.
6. Boşadığınız o kadınları (iddetleri müddetince) gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırıp evden çıkarmaya zorlamak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar hamile iseler, çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını verin. Sonra doğan çocuğu sizin faidenize emzirirlerse, emzirme ücretlerini verin. Aranızda bu hususta güzelce istişare edin. Anlaşmakta güçlük çekerseniz, bu takdirde çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.
7. Hali vakti geniş olan, nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı dar olan fakir de, nafakayı Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah bir kimseyi ancak ona verdiği şeyle mükellef tutar. Allah bir güçlükten sonra er geç bir kolaylık ihsan edecektir.
8. Nice memleketler vardır ki, Rablerinin ve peygamberlerinin emrinden uzaklaşıp azmıştır. Biz de onları çetin bir hesaba çekmiş ve onları şiddetli bir azaba uğratmışızdır.
9. Böylece onlar kendi yaptıklarının cezasını çektiler. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran oldu.
10. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah'tan korkun! Allah size bir zikir indirmiştir.
11. İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber göndermiştir. Kim Allah'a iman eder ve sâlih amel işlerse, Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada ebedî kalırlar. Allah ona gerçekten güzel bir rızık vermiştir.
12. Yedi kat göğü ve yerden de o kadarını yaratan Allah'tır. Allah'ın fermanı bunların arasından iner ki, böylece Allah'ın her şeye kâdir olduğunu, her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.
 1. Ey Peygamber! Eşlerinin hoşnutluğunu gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, merhamet edendir.
2. Allah yeminlerinizi çözmeyi meşru kılmıştır. Allah sizin Mevlâ'nızdır. O ilim ve hikmet sahibidir.
3. Hani Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü başkasına haber verdi. Allah da bunu Peygamber'e açıkladı. Bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. "Her şeyi bilen ve haberdar olan Allah haber verdi." dedi.
4. Eğer tevbe ederseniz, kaymış olan kalpleriniz düzelmiş olur. Şayet onun aleyhinde birbirinize arka çıkarsanız, hiç şüphesiz ki Allah onun Mevlâ'sıdır. Cebrail de, müminlerin sâlih olanları da, bunun ardından bütün melekler de ona yardımcıdırlar.
5. Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona sizden daha iyi, kendini Allah'a veren, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verir.
6. Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında pek haşin, pek şiddetli, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.
7. Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Çünkü siz ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
8. Ey iman edenler! Yürekten samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah Peygamber'i ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmeyecek, utandırmayacak. Nurları önlerinde ve sağlarında koşup parlayacak. Derler ki: "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla, şüphesiz ki sen her şeye kâdirsin."
9. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
10. Allah, inkâr edenlere Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal gösterir. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kulun nikâhı altında iken onlara hâinlik ettiler. Kocaları da Allah'tan gelen azabı onlardan savamadı. O iki kadına: "Cehenneme girenlerle beraber siz de girin!" denildi.
11. Allah iman edenlere de Firavun'un karısı (Asiye)yi misal gösterir. O şöyle demişti: "Rabbim! Katından bana cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar, beni şu zâlimler gürûhundan kurtar."
12. Irzını korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerdendi.
 1. Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.
2. O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O Azîz'dir, çok bağışlayıcıdır.
3. O ki, yedi göğü birbiri üzerinde kat kat yarattı. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak! Bir bozukluk görüyor musun?
4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir bak! Göz (aradığı bozukluğu bulamayıp) bitkin ve yorgun olarak sana döner.
5. Andolsun ki biz dünya göğünü kandillerle donattık. Onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o!
7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultusunu işitirler.
8. Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacak! Her topluluk onun içine atıldıkça, onun bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
9. Onlar şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı geldi amma, biz onu yalanladık ve: ‘Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.' dedik."
10. Ve derler ki: "Eğer biz kulak vermiş olsaydık veya düşünüp anlasaydık, şu çılgın alevli cehennemliklerin arasında bulunmazdık."
11. Ve böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgınca yanan ateş halkı (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun!
12. Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için mağfiret ve büyük mükâfat vardır.
13. Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun. Şüphesiz ki O, göğüslerin özünü bilendir.
14. Yaratan bilmez olur mu hiç? O Lâtif'tir, her şeyden haberdardır.
15. Size yeryüzünü boyun eğdiren O'dur. Öyleyse yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın, O'nun verdiği rızıktan da yiyin. Nihayet dönüş O'nadır.
16. Gökte olanın sizi yere batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır.
17. Gökte olanın üzerinize taş yağdırmasından emin mi oldunuz? Siz benim tehdidimin nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.
18. Andolsun ki, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Fakat benim intikamım nasıl oldu?
19. Üzerlerinde kanat çırpıp duran kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahman'dan başkası değildir. Şüphesiz ki O her şeyi görendir.
20. Rahman olan Allah'a karşı size yardım edecek askerleriniz kimdir? Kâfirler ancak aldanış içindedirler.
21. Eğer O, rızkınızı (sizden) kesiverecek olsa, size rızık verecek kimdir? Hayır! Onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar.
22. Yüzüstü tökezleyerek yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa dosdoğru yolda düzgün yürüyen mi?
23. De ki: "Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!"
24. De ki: "Sizi yeryüzünde yaratıp öteye beriye yayan O'dur. Ve siz O'nun huzurunda toplanacaksınız."
25. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler.
26. Resulüm! De ki: "O bilgi ancak Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım."
27. Onu (azabı) yaklaşmış gördükleri zaman, kâfirlerin yüzleri kararır. Kendilerine "İşte sizin isteyip durduğunuz şey budur!" denilir.
28. De ki: "Söyler misiniz? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürürse veya bize merhamet ederse, kâfirleri acı azaptan kim kurtarabilir?"
29. De ki: "O Rahman'dır. Biz O'na inandık ve O'na tevekkül ettik. Kimin apaçık sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz!"
30. De ki: "Suyunuz çekilecek olsa, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?"
 1. Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun!
2. Resulüm! Andolsun ki sen Rabbinin nimeti sayesinde mecnun (deli) değilsin.
3. Senin için tükenmeyen bir mükâfat var.
4. Ve sen hiç şüphesiz ki büyük bir ahlâka sahipsin.
5. Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
6. Hanginizin aklından zoru olduğunu.
7. Doğrusu senin Rabbin, yolundan sapanları çok iyi bilir. Hidayete erip doğru yolda olanları da O çok iyi bilir.
8. O halde (hakikatı) yalan sayanlara boyun eğme!
9. Onlar senin yumuşak ve müsamahalı davranmanı isterler ki, kendileri de sana yumuşak davransınlar.
10. Resulüm! Sakın itaat (ve iltifat) etme, alabildiğine yemin eden aşağılığa.
11. Daima kusur arayıp kınayana, söz götürüp getirene.
12. İyiliği engelleyen, haddi aşan günahkâra.
13. Kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine.
14. Çok mal ve oğulları var diye.
15. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masallarıdır!" der.
16. Biz yakında onun burnuna damga vurup işaretleyeceğiz.
17. Biz vaktiyle bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, bunlara da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18. Bir istisna da yapmıyorlardı.
19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen kuşatıcı bir âfet bahçeyi sarıverdi.
20. Bahçe kapkara kesildi.
21. Sabah olurken birbirine seslendiler:
22. "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsulünüzün başına gidin!"
23. Derken fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular:
24. "Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanımıza sokulmasın!"
25. (Yoksullara yardım etmeye) güçleri yettiği halde, böyle konuşarak erkenden gittiler.
26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde biz yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.
27. "Yok yok! Doğrusu biz mahrum bırakılmışız."
28. İnsaflıları şöyle dedi: "Ben size demedim mi? Rabbinizi tesbih etmeniz gerekmez miydi?"
29. "Rabbimizi tesbih ederiz. Doğrusu biz zâlimlermişiz." dediler.
30. Dönüp kabahati birbirine yüklemeye başladılar.
31. Şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz."
32. "Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Biz sadece Rabbimize rağbet edip gönül bağlayanlardanız."
33. İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
34. Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.
35. Teslimiyet gösterenleri biz suçlular gibi tutar mıyız hiç?
36. Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa size âit bir kitap var da ondan mı okuyorsunuz?
38. O kitapta: "Beğendiğiniz her şey sizindir." diye mi yazılı?
39. Yoksa: "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir." diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
40. Sor bakalım onlara, hangisi bunu üzerine alıyor?
41. Yoksa onların ortakları mı var? Sözlerinde doğru iseler, hadi ortaklarını da getirsinler!
42. O gün baldırlar açılır ve secdeye dâvet edilirler, fakat güç getiremezler.
43. Gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür. Halbuki onlar sapasağlam iken de secde etmeye dâvet ediliyorlardı.
44. Bu sözü yalan sayanlarla beni başbaşa bırak! Biz onları bilmeyecekleri bir cihetten derece derece azaba yaklaştıracağız.
45. Ben onlara mühlet veriyorum. Şüphe yok ki, benim tuzağım metindir.
46. Resulüm! Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
47. Yoksa gayb (bilgisi) onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
48. Resulüm! Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle! Balığın arkadaşı Yunus gibi olma. Hani o dertli dertli Rabbine niyaz etmişti.
49. Şayet Rabbinden ona bir lütuf nimeti erişmemiş olsaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
50. Fakat Rabbi onu seçti ve onu sâlihlerden kıldı.
51. O kâfirler Zikr'i işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi ve: "O bir delidir." diyorlardı.
52. Halbuki o Kur'an âlemler için bir öğüttür.
1. "Gerçekleşecek olan."
2. Nedir o "Gerçekleşecek olan"?
3. "Gerçekleşecek olan"ın ne olduğunu sen bilir misin?
4. Semud ve Âd kavimleri Kâria'yı (başlarına çarpacak olan felâketi) yalanlamışlardı.
5. Bu yüzden Semud kavmi korkunç bir sesle helâk edildiler.
6. Âd kavmi de uğultulu, önünde durulmaz bir rüzgârla yok edildiler.
7. Allah onu, yedi gece sekiz gün ardarda onların üzerine musallat etti. Öyle ki, sen o kavmi oracıkta içi boş hurma kütükleri gibi yere serilmiş bir halde görürsün!
8. Şimdi onlardan hiç geri kalan görüyor musun?
9. Firavun, ondan öncekiler ve altüst olmuş şehirlerde oturanlar da hep günah işlediler.
10. Böylece Rablerinin peygamberine isyan ettiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakalayıverdi.
11. Su iyice kabarıp taştığı vakit, şüphesiz ki yüzüp giden gemide sizi biz taşıdık.
12. Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve anlayışlı kulaklar onu anlasın diye.
13. Sur'a ilk defa üflediği zaman.
14. Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine şiddetle çarpılarak darmadağın edildiği zaman.
15. İşte o gün olacak olur, (kıyamet kopar).
16. Gök de yarılır ve artık o gün çökmeye yüz tutar.
17. Melekler de (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, onların üzerinde sekiz melek yüklenir.
18. O gün siz huzura arzolunursunuz ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.
19. Kitabı sağ eline verilen kimse: "Alın kitabımı okuyun!" der.
20. "Ben zaten hesabıma kavuşacağımı sezmiştim."
21. Artık o safalı bir hayat içindedir.
22. Yüce bir cennette.
23. Meyveleri sarkmış.
24. "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yiyin, için!"
25. Kitabı sol eline verilmiş olana gelince, o da der ki: "Kitabım keşke bana verilmeseydi!"
26. "Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!"
27. "Ah! Keşke bu iş son bulmuş olsaydı!"
28. "Malım bana hiçbir fayda vermedi."
29. "Saltanatım benden ayrılıp gitti."
30. "Tutun onu! Hemen bağlayın!"
31. "Sonra atın onu cehenneme!"
32. "Sonra onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurun!"
33. Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi.
34. Ve yoksulu doyurmayı teşvik etmezdi.
35. Bugün onun için candan bir dost yoktur.
36. Kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.
37. Onu ancak günahkârlar yer.
38. Görebildikleriniz üzerine yemin ederim ki!
39. Ve göremedikleriniz üzerine de.
40. Kur'an elbette şerefli bir peygamberin sözüdür.
41. O bir şâir sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!
42. Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
43. O (Kur'an) âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
44. Eğer o (Peygamber), bize karşı bazı sözleri kendiliğinden uydurmuş olsaydı,
45. Elbette biz onu kuvvetle yakalardık.
46. Sonra da kalp damarını koparırdık.
47. Sizden hiç kimse onu koruyamazdı.
48. Doğrusu o (Kur'an) takvâ sahipleri için bir öğüttür.
49. Bununla beraber biz biliyoruz ki, içinizde onu yalanlayanlar vardır.
50. Muhakkak ki o, kâfirler için bir üzüntüdür (bir iç yarasıdır).
51. Ve kesinlikle o, şüphe olmayan bir gerçektir.
52. Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et.
 1. İsteyen birisi inecek azabı istedi.
2. O, kâfirler içindir ve onu menedecek hiç kimse yoktur.
3. O, yükselme derecelerinin sahibi Allah'tandır.
4. Melekler ve Ruh (Cebrail) oraya miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkarlar.
5. Şimdi sen güzelce sabret.
6. Doğrusu onlar o azabı uzak görüyorlar.
7. Biz ise onu yakın görüyoruz.
8. O gün gök erimiş maden gibi olur.
9. Dağlar da atılmış yüne döner.
10. Hiçbir dost diğer dostunu soramaz.
11. Yalnız birbirine gösterilirler. Suçlu kişi o günün azabından kurtulmak için oğullarını fedâ etmek ister.
12. Karısını ve kardeşini.
13. Kendisini barındırmış sülâlesini.
14. Ve yeryüzünde bulunan herkesi fedâ etmek ister. Tâ ki kendisini kurtarsın.
15. Fakat ne mümkün! O cehennem, alevlenen bir ateştir.
16. Deriyi kavurup soyar.
17. (Cehennem) yüz çevirip geri döneni çağırır.
18. Mal toplayıp yığan kimseyi.
19. İnsan gerçekten pek hırslı yaratılmıştır.
20. Başına bir felâket gelince sızlanır, feryat eder.
21. Bir iyilik dokunduğunda ise cimri kesilir, onu herkesten meneder.
22. Ancak namaz kılanlar hariç.
23. Onlar ki namazlarına devam ederler.
24. Onların mallarında belli bir hak vardır.
25. İsteyenin ve mahrum olanın (iffetinden dolayı isteyemeyenin).
26. Onlar ki cezâ gününü tasdik ederler.
27. Onlar ki Rablerinin azabından korkarlar.
28. Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.
29. Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
30. Ancak eşleri ve câriyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
31. Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
32. O müminler ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
33. Onlar ki şâhitliklerini yerine getirirler.
34. Namazlarına riâyet ederler.
35. İşte onlar cennetlerde ikram olunacaklardır.
36. Resulüm! O kâfirlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar.
37. Sağdan ve soldan, ayrı ayrı gruplar halinde.
38. Onlardan her biri Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor?
39. Hayır! Doğrusu biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık.
40. Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki biz muktediriz.
41. Onların yerine kendilerinden daha iyilerini getirmeye. Hiç kimse de önümüze geçemez.
42. Resulüm! Bırak onları! Tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.
43. O gün onlar sanki dikili taşlara doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden çabuk çabuk çıkarlar.
44. Gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak. İşte bu, onlara vaad olunan gündür.
 1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmezden önce kavmini uyar diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.
2. Dedi ki: "Ey kavmim! Şüphesiz ki ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım."
3. "Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun ve bana da itaat edin."
4. "Ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar geciktirsin (cezalandırmadan yaşatsın). Bilinmeli ki, Allah'ın belirttiği süre gelince artık o ertelenmez. Keşke bilseniz!"
5. Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz dâvet ettim."
6. "Fakat benim dâvetim onların ancak kaçmalarını artırdı."
7. "Doğrusu ben, senin onları bağışlaman için ne kadar dâvet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler."
8. "Sonra ben onları açıkça çağırdım."
9. "Üstelik onlarla hem açıktan açığa, hem de gizliden gizliye görüşmeler de yaptım."
10. "Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü O çok bağışlayıcıdır."
11. "Mağfiret dileyin ki, üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin."
12. "Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın."
13. "Size ne oluyor ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?"
14. "Allah sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır."
15. "Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?"
16. "Onların içinde ay'ı bir nur yapmış, güneşin de ışık saçmasını sağlamıştır."
17. "Allah sizi yerden bitki bitirir gibi bitirmiştir."
18. "Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi tekrar çıkaracaktır."
19. "Allah yeryüzünü sizin için yaymıştır."
20. "Geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye."
21. Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! Doğrusu onlar bana karşı geldiler. Malı ve çocuğu kendisine zarardan başka bir şey artırmayan kimseye uydular."
22. "Birbirinden büyük hileler ve düzenler kurdular."
23. "Ve dediler ki: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele Vedd, Suva', Yeğûs, Yeûk ve Nesr putlarından aslâ vazgeçmeyin.'"
24. "Böylece birçoklarını saptırdılar. Ey Rabbim! Sen bu zâlimlerin ancak sapıklık ve taşkınlıklarını artır."
25. Onlar günahları sebebiyle suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular. Kendilerine Allah'tan başka yardımcılar da bulamadılar.
26. Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!"
27. "Eğer sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece ahlâksız ve çok nankör evlât doğurup yetiştirirler."
28 "Ey Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, inanan erkek ve kadınları bağışla! Zâlimlerin helâkından başka bir şeyini de artırma!"
 1. Resulüm! De ki: "Bana cinlerden bir topluluğun Kur'an dinlediği vahyolundu." Onlar şöyle demişlerdir: "Gerçekten biz hayranlık veren çok hoş Kur'an dinledik."
2. "O, hakka ve doğru yola götürüyor. Bundan dolayı biz de ona iman ettik. Biz Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."
3. "Doğrusu Rabbimizin şânı çok yücedir. O ne eş, ne de bir çocuk edinmemiştir."
4. "Meğer aramızdaki şu beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma sapan şeyler söylüyormuş."
5. "Biz, insanların ve cinlerin, Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık."
6. "Gerçekten bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da, o cinlerin kibir ve azgınlıklarını artırırlardı.
7. "Onlar da sizin sandığınız gibi, Allah'ın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sanmışlardı."
8. "Biz göğü yokladık, onu çok kuvvetli bekçilerle ve alevlerle doldurulmuş bulduk."
9. "Biz bundan evvel, haber işitmek için göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Artık şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyen bir alev bulunuyor."
10. "Biz bilmeyiz ki, yeryüzünde olan kimseler hakkında bir belâ mı murad edildi, yoksa Rableri onlara bir iyilik mi diledi?"
11. "Biz cinlerin içinde sâlih müminler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz çeşit çeşit fırkalara ayrılmış topluluklardık."
12. "Gerçekten biz anladık ki, Allah'ı yeryüzünde acze düşürmemize aslâ imkân yok. Başka yere kaçmakla da hiçbir zaman onu âciz bırakamayız."
13. "Biz hidayet rehberi olan Kur'an'ı dinlediğimizde, ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse; o artık ne mükâfatın azalacağından, ne de haksızlığa uğrayacağından korkmaz.
14. "İçimizde kendini Allah'a vermiş müslümanlar da var, hak yolundan sapan zâlimler de var. Kendini Allah'a veren müslümanlar; işte onlar hidayet yolunu arayanlardır."
15. "Kendilerine yazık eden zâlimlere gelince, işte onlar cehenneme odun oldular."
16. Resulüm! Eğer onlar yolda dosdoğru gitselerdi, onlara bol bol su verirdik.
17. Bu nimet içinde onları imtihan edelim diye. Kim Rabbini zikirden yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır.
18. Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde Allah'la birlikte başka birine duâ etmeyin.
19. Allah'ın kulu, O'na yalvarmak, (namaz kılmak) için kalkınca, (cinler) neredeyse çevresinde keçeleşirler, birbirine girerlerdi.
20. Resulüm! De ki: "Ben ancak Rabbime duâ ederim ve O'na hiçbirini ortak koşmam."
21. De ki: "Şüphesiz ki ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da kâdir değilim."
22. De ki: "Doğrusu hiç kimse beni Allah'tan kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınak da bulamam."
23. Benim yaptığım sadece Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve Peygamber'ine isyan ederse, ona içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.
24. Nihayet onlar kendilerine vaad olunan şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının daha zayıf ve sayıca daha az olduğunu bileceklerdir.
25. De ki: "Size vaad edilen (azap) yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar? Ben bilemem."
26. Gaybı bilen ancak O'dur. Gaybına kimseyi muttali kılmaz.
27. Ancak beğenip seçtiği elçi bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve arkasından gözetleyiciler koyar.
28. Tâ ki, Rabb'lerinin gönderdiklerini gerçekten tebliğ etmiş olduklarını bilsin. Şüphesiz ki Allah onların yanında bulunan her şeyi çepeçevre kuşatmış ve her şeyi teker teker saymıştır.
 1. Ey örtüsüne bürünen (Resulüm)!
2. Gecenin bir kısmı hariç olmak üzere kalk!
3. Gecenin yarısında, yahut ondan biraz eksilt.
4. Veyahut üzerine biraz artır. Kur'an'ı ağır ağır, tane tane, tertil üzere oku!
5. Doğrusu biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz.
6. Şüphesiz ki gece kalkıp ibadet etmek daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.
7. Çünkü gündüz vakti seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.
8. Rabbinin adını zikret ve her şeyi bırakıp yalnız O'na yönel.
9. O, doğunun da batının da Rabbidir, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse yalnız O'nu vekil tut (O'nun himayesine sığın).
10. Onların söylediklerine sabret ve güzelce onlardan ayrıl.
11. Resulüm! Nimet içinde olan o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.
12. Yanımızda onlar için ağır boyunduruklar ve cehennem var.
13. Boğaza takılıp kalan bir yiyecek ve acıklı bir azap var.
14. O gün yer ve dağlar sarsılır, dağlar dağılmış kum yığınına döner.
15. Doğrusu biz Firavun'a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de hakkınızda şâhitlik edecek bir peygamber gönderdik.
16. Firavun o peygambere karşı gelmişti de, onu çok ağır bir yakalayışla yakalayıp cezalandırmıştık.
17. Eğer inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan o günden nasıl korunacaksınız?
18. O günün şiddetinden gök yarılır, Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelir.
19. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine varan bir yol tutar.
20. Resulüm! Şüphesiz Rabbin biliyor ki sen, gecenin üçte ikisinden biraz eksik ve yarısında ve üçte birinde kalkıyorsun. Seninle beraber olanlardan bir tâife de kalkıyorlar. Geceyi ve gündüzü (onun vakitlerini) Allah takdir eder. O, sizin bunu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bildi ki içinizden hastalar olacaktır. Diğerleri Allah'ın lütfunu arayarak yeryüzünde seyahat edecekler, diğer bir kısmı da Allah yolunda savaşacaklar. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun. Kendiniz için önden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu hem daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir.
 1. Ey bürünüp sarınan (Resulüm)!
2. Kalk da (insanları) uyar.
3. Sadece Rabbini büyük tanı.
4. Elbiseni temiz tut.
5. Kötü şeylerden uzak dur.
6. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
7. Rabbin için sabret.
8. Sur'a üfürüldüğü vakit.
9. İşte o gün çetin bir gündür.
10. Hele kâfirler için hiç de kolay olmayan zorlu bir gündür.
11. Resulüm! Tek olarak yarattığım o adamla beni başbaşa bırak!
12. Kendisine bol bol servet verdim.
13. Göz önünde duran oğullar verdim.
14. Ve nimetleri yaydıkça yaydım.
15. Üstelik o bunu daha da artırmamı umuyor.
16. Hayır! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçı kesildi.
17. Ben onu dik bir yokuşa süreceğim.
18. Çünkü o düşündü taşındı, ölçüp biçti.
19. Kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!
20. Yine kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!
21. Sonra baktı.
22. Sonra suratını astı, kaşlarını çattı.
23. Sonra da arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
24. Dedi ki: "Bu, sadece nakledilen bir sihirdir."
25. "Bu, insan sözünden başka bir şey değildir."
26. Ben onu Sakar'a (cehenneme) sokacağım.
27. Sakar'ın ne olduğunu sen bilir misin?
28. O Sakar (insan vücudundan geriye bir şey) ne bırakır, ne de (eski haline getirip tekrar azap etmekten) vazgeçer.
29. Durmadan deriler kavurur.
30. Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.
31. Biz cehennemin bekçilerini hep meleklerden yaptık. Onların sayılarını da inkârcılar için sadece bir fitne kıldık. Ki, ehl-i kitap kesin bilgi edinsin. İman edenlerin de imanı artsın. Hem kendilerine kitap verilenler, hem de müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler: "Bu misalle Allah neyi kastetmiştir?" desinler. İşte Allah dilediğini böyle şaşırtır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.
32. Hayır! Aya andolsun ki!
33. Dönüp gitmekte olan geceye andolsun ki!
34. Ağarmakta olan sabaha andolsun ki!
35. O (Sakar) en büyük belâlardan biridir.
36. İnsanlık için bir uyarıcıdır.
37. İçinizden ileri gitmek ve geri kalmak isteyen kimseler için.
38. Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
39. Ancak defterleri sağdan verilenler böyle değildir.
40. Onlar cennetlerdedirler. (Uzaktan uzağa) sorarlar:
41. Suçlulardan.
42. "Sizi Sakar'a (alevli cehenneme) sokan nedir?"
43. Derler ki: "Biz namazımızı kılmıyorduk."
44. "Yoksulu doyurmuyorduk."
45. "Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk."
46. "Cezâ gününü yalanlıyorduk."
47. "Ölüm bize bu haldeyken gelip çattı."
48. Şefaat edeceklerin şefaatı onlara bir fayda vermez.
49. Öyleyken bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?
50. Sanki onlar ürkmüş yabanî merkepler gibidirler.
51. Arslandan kaçan.
52. Hayır! Onlardan her biri, önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini istiyor.
53. Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
54. Hayır! Şüphesiz ki o bir öğüttür.
55. Dileyen ondan öğüt alır.
56. Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha lâyıktır, mağfiret sahibi de O'dur.
 1. Kıyamet gününe andolsun!
2. Kendisini alabildiğine kınayan nefse andolsun!
3. İnsan, kemiklerini toplayamayacağımızı mı sanıyor?
4. Evet, biz onun parmak uçlarını bile derleyip eski haline getirmeye kâdiriz.
5. Fakat insan, ileriye doğru devamlı suç işlemek (ömrünü günahla geçirmek) ister.
6. "Kıyamet günü ne zamanmış?" diye sorar.
7. Göz kamaştığı,
8. Ay tutulduğu,
9. Güneşle ay bir araya getirildiği zaman!
10. İşte o gün insan: "Kaçacak yer neresi?" der.
11. Hayır hayır!.. Sığınılacak bir yer yoktur!
12. O gün varıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur.
13. O gün insana, yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şey haber verilir.
14. İnsan artık kendi kendisinin şâhididir.
15. İsterse günahlarını örtmek için özürlerini sayıp döksün.
16. Resulüm! Onu hemen ezberlemek için acele ederek dilini kıpırdatma.
17. Şüphesiz ki onu (ezberinde) toplamak ve okutmak bize âittir.
18. O halde biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.
19. Sonra onu açıklamak bize âittir.
20. Hayır, hayır! Siz çarçabuk geçen dünyayı seviyorsunuz.
21. Ve ahireti bırakıyorsunuz.
22. Nice yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parlar.
23. Rablerine bakarlar.
24. Nice yüzler de vardır ki o gün asıktır.
25. Bel kemiklerini kıracak bir musibete uğratılacağını sezer.
26. Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır.
27. "Kim afsun yapar, bunu kim tedavi eder?" denir.
28. Ve kendisi de bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
29. Ve bacak bacağa dolaşır.
30. İşte o gün sevk Rabbinedir.
31. İşte o tasdik etmemiş, namaz da kılmamıştı.
32. Aksine yalanlamış ve arkasını dönmüştü.
33. Sonra da salına salına yürüyerek taraftarlarının yanına gitmişti.
34. Gerektir o belâ sana gerek!
35. Evet! Gerektir o belâ sana gerek!
36. İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
37. O, akıtılan meniden bir nutfe değil miydi?
38. Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu insan biçimine koyup şekil vermiştir.
39. Ondan erkek ve dişi iki eş yaratmıştır.
40. Bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
 1. İnsan anılmaya değer bir şey olana kadar, üzerinden uzun bir zaman geçmemiş midir?
2. Biz insanı imtihan etmek için, erkek ve dişi suları ile karışık bir nutfeden yarattık. Onu işitici ve görücü kıldık.
3. Biz ona hidayet yolunu gösterdik. İster şükredici olsun, isterse nankör olsun.
4. Doğrusu biz kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
5. Ebrar (iyiler), kâfur katılmış dolu bir kâseden içerler.
6. Bu öyle bir pınardır ki, ondan Allah'ın kulları içer, (istedikleri yere) onu kolayca akıtırlar.
7. O kullar adakları yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar.
8. Kendi canları çektiği halde; yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
9. "Biz sizi sadece Allah rızâsı için yediriyoruz, sizlerden ne bir karşılık ne de bir teşekkür beklemiyoruz."
10. "Biz sert ve belâlı bir günde Rabbimizden korkarız."
11. Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur, onların yüzüne parlaklık ve sevinç verir.
12. Sabretmelerine karşılık onları cennet ve ipekle mükâfatlandırmıştır.
13. Orada koltuklara yaslanırlar. Ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.
14. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış, meyveleri de aşağıya eğdirildikçe eğdirilmiştir.
15. Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kâseler dolaştırılır.
16. Billurları gümüş gibi parlaktır. Onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
17. Onlara orada bir kâseden içirilir ki, karışımında zencefil vardır.
18. O pınara Selsebil adı verilir.
19. Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır. Sen onları gördüğün zaman, saçılmış birer inci sanırsın.
20. Orada her nereye baksan, bir nimet ve pek büyük bir saltanat görürsün.
21. Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.
22. Bu sizin için bir mükâfattır, çalışmalarınız mükâfata lâyık görülmüştür.
23. Resulüm! Kur'an'ı sana biz, evet biz indirdik.
24. Öyleyse Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir nanköre itaat etme.
25. Sabah akşam Rabbinin ismini zikret!
26. Gecenin bir kısmında O'na secde et ve O'nu geceleri uzun uzun tesbih et!
27. Doğrusu onlar çabuk geçeni (dünyayı) seviyorlar da önlerindeki o çetin günü (ahireti) bırakıyorlar.
28. Onları biz yarattık, mafsallarını biz pekiştirdik. Dilediğimiz zaman yerlerine başka benzerlerini getiririz.
29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine varan bir yol tutar.
30. Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
31. Dilediğini rahmetinin içine sokar. Zâlimlere ise elem verici bir azab hazırlamıştır.
 1. Birbiri peşinden gönderilenlere andolsun ki!
2. Estikçe eserek (zararlıları) savurup atanlara andolsun ki!
3. (Hakikat) tohumlarını yaydıkça yayanlara andolsun ki!
4. (Hak ile bâtılın, hakikat ile dalâletin, doğru ile eğrinin) arasını ayırdıkça ayıranlara andolsun ki!
5. (Kalplerde) Allah'ın zikrini uyandıranlara andolsun ki!
6. Gerek (Allah'a yönelenleri) arıtmak, gerek (kötüleri) sakındırmak için olsun.
7. Bilin ki size vaad olunan şeyler mutlaka olacaktır.
8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman.
9. Gök yarıldığı zaman.
10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman.
11. Peygamberlerin belirli vakti geldiği zaman.
12. Hangi güne ertelenmişti?
13. Hüküm gününe.
14. Hüküm gününün ne olduğunu bilir misin?
15. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
16. Biz öncekileri helâk etmedik mi?
17. Sonra geridekileri de onların arkasına takacağız.
18. İşte biz günahkârlara böyle yaparız.
19. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
20. Biz sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?
21. Sonra o suyu sağlam bir karargâh olan rahime yerleştirdik.
22. Belli bir süreye kadar.
23. Biz buna güç yetirmişizdir. Biz ne mükemmel kudret sahibiyiz!
24. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
25. Biz yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?
26. Diriler ve ölüler için.
27. Yeryüzünde haşmetli dağlar meydana getirdik. Size tatlı sular içirdik.
28. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
29. Haydi, yalanlamış olduğunuz azaba doğru gidin!
30. Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidin.
31. O, ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
32. O ateş öyle kıvılcımlar atar ki, her biri bir saray gibidir.
33. Sanki o kıvılcımlar sarı sarı develer gibidir.
34. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
35. Bu, onların konuşamayacakları gündür.
36. Kendilerine izin de verilmez ki mazeretlerini beyan etsinler.
37. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
38. İşte hüküm günü budur. Sizi de sizden öncekileri de bir araya toplamışızdır.
39. (Kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!
40. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
41. Muttakiler ise gölgeler altında ve pınar başlarındadırlar.
42. Canlarının çektiği meyveler arasındadırlar.
43. Yaptıklarınıza karşılık olarak afiyetle yiyin için!
44. İşte biz muhsinleri (iyilik yapanları) böyle mükâfatlandırırız.
45. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
46. Yiyiniz, faydalanınız biraz! Gerçek şu ki sizler suçlusunuz!
47. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
48. Onlara: "Rükû edin!" denildiği zaman rükû etmezler.
49. O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!
50. Artık onlar bundan sonra hangi söze inanacaklar?
1. Onlar birbirlerine hangi şeyden soruyorlar?
2. O büyük haberden mi?
3. Ki onlar, bunun üzerinde anlaşmazlığa düşüyorlar.
4. Hayır! İleride bilecekler.
5. Hayır hayır! Onlar ileride bilecekler.
6. Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?
7. Dağları da birer kazık yapmadık mı?
8. Sizi çift çift yarattık.
9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
10. Geceyi bir bürgü yaptık.
11. Gündüzü ise geçiminize elverişli kıldık.
12. Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik.
13. (Göğe) ışık saçan bir kandil astık.
14. Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl su indirdik.
15. Ki o su ile daneler ve bitkiler çıkaralım.
16. Ve dalları birbirine geçmiş bahçeler.
17. Şüphesiz ki o hüküm günü belirlenmiş bir zamandır.
18. Sur'a üfürüldüğü gün hepiniz bölük bölük gelirsiniz.
19. O gün gökyüzü açılır ve kapı kapı olur.
20. Dağlar yürütülür, bir serap olur.
21. Şüphesiz ki cehennem gözetleme yeridir.
22. Azgınların dönüp varacakları yerdir.
23. Onlar orada sonsuz çağlar boyunca kalacaklardır.
24. Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmazlar.
25. Yalnız kaynar su ve irin içerler.
26. Yaptıklarına uygun bir karşılık olarak.
27. Çünkü onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı.
28. Ve âyetlerimizi de tamamen yalan sayıyorlardı.
29. Oysa biz her şeyi bir kitapta yazıp saymıştık.
30. Tadın azabı! Biz sizin azabınıza ancak azap katarız.
31. Şüphesiz ki muttakiler için kurtulma yeri vardır.
32. Bahçeler ve bağlar.
33. Göğüsleri tomurcuklanmış ve hepsi bir yaşta nâzeninler vardır.
34. Ve dolu dolu kadehler vardır.
35. Orada ne boş bir lâf işitirler, ne de yalan.
36. Rabbinin katından bir karşılık, yeterli bir bağış olarak.
37. O; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O Rahman'dır. O gün (O izin vermeden) O'na hitapta bulunmaya aslâ muktedir olamazlar.
38. O gün Ruh (Cebrâil) ve melekler saf saf olup dizilirler. Rahman'ın izin verdiklerinden başka hiç kimse konuşamaz. Konuşan da ancak doğruyu söyler.
39. İşte bu hak olan gündür. Artık dileyen Rabbine varan bir yol tutar.
40. Biz sizi pek yakında gelecek bir azap ile uyardık. Kişi o gün kendi elleriyle işlediklerine bakar. O gün kâfir: "Ah ne olurdu, ben toprak olaydım!" der.
 1. Andolsun (canları boğarcasına) söküp çıkaranlara!
2. Andolsun (müminlerin canlarını) yavaşça çekenlere!
3. Yüzüp yüzüp gidenlere andolsun!
4. Yarıştıkça yarışanlara andolsun!
5. Böylelikle işleri idare edenlere andolsun!
6. O gün o sarsıntı sarsar.
7. Peşinden bir diğeri gelir.
8. O gün kalpler korkudan titrer.
9. Gözler zilletle alçalır.
10. Diyorlar ki: "Öldükten sonra biz dünyadaki ilk halimize mi döndürüleceğiz?"
11. "Ufalanmış kemikler haline geldiğimiz zaman mı?"
12. Dediler ki: "Eğer öyle ise bu, çok ziyanlı bir dönüştür."
13. Doğrusu o, ancak bir tek haykırıştır.
14. Bir de görürsün ki onlar (diri olarak) düz bir yerin yüzündedirler.
15. Resulüm! Musa'nın haberi sana geldi mi?
16. Hani Rabbi ona mukaddes Tuvâ vâdisinde şöyle seslenmişti:
17. "Firavun'a git, doğrusu o azmıştır."
18. De ki: "Tertemiz olmayı ister misiniz?"
19. "Rabbine giden yolu sana göstereyim de, O'na karşı saygı duyup korkasın!"
20. Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.
21. Fakat o yalanladı ve isyan etti.
22. Sonra arkasını dönüp koştu.
23. Derhal (adamlarını) topladı ve onlara bağırdı:
24. "Ben sizin en yüce Rabbinizim!" dedi.
25. Allah da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
26. Şüphesiz ki bunda, korkan kimse için bir ibret vardır.
27. Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina etti.
28. Onun boyunu O yükseltti, sonra onu bir düzene koydu.
29. Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlık yaptı.
30. Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.
31. Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
32. Dağları dikti.
33. Sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için.
34. Her şeyi altüst eden o en büyük felâket geldiği zaman.
35. O gün insan neyin peşinden koşmuş olduğunu, ne uğurda çalıştığını anlar.
36. Cehennem her bakanın göreceği şekilde gösterilir.
37. Kim ki azgınlık edip haddi aşarsa,
38. Ve dünya hayatını ahirete tercih ederse,
39. Muhakkak ki o alevli ateş onun varacağı yerin tâ kendisidir.
40. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan ve nefsini hevâ ve hevesten alıkoyan kimseye gelince,
41. Şüphesiz ki cennet onun varacağı yerin tâ kendisi olacaktır.
42. Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar.
43. Sende ona âit bilgi yoktur ki anlatasın.
44. Onun bilgisi Rabbine âittir.
45. Sen ancak ondan korkacak olan kimselere o tehlikeyi haber verensin.
46. Onlar o kıyameti gördükleri gün, sanki dünyada bir akşamdan veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar.
 1. (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.
2. Kendisine o âmâ geldi diye.
3. Resulüm! Ne bilirsin, belki o (senden öğrendikleriyle) temizlenecekti.
4. Yahut öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti.
5. Kendini sana muhtaç görmeyene gelince,
6. İşte sen ona yöneliyorsun.
7. Oysa ki sen onun (müslüman olmayıp) temizlenmemesinden sorumlu değilsin.
8. Fakat sana koşarak gelen yok mu?
9. Ki o, korkar durumdadır.
10. Sen onunla ilgilenmiyorsun.
11. Hayır! Öyle yapma. Çünkü o (Kur'an) bir öğüttür.
12. Dileyen ondan öğüt alır.
13. O, çok şerefli sayfalardadır.
14. Yüceltilmiş ve tertemiz kılınmıştır.
15. Kâtip (melek) lerin elleriyle (yazılmıştır).
16. Ki o kâtipler kıymetli ve güvenilirdirler.
17. Kahrolası insan! Ne kadar da nankör!
18. Onu yaratan hangi şeyden yarattı?
19. Onu nutfeden (spermadan) yaratıp (merhalelerden geçirerek) şekil verdi.
20. Sonra ona tutacağı yolu kolaylaştırdı.
21. Sonra onu öldürür ve kabre koyar.
22. Daha sonra dilediği zaman onu tekrar diriltir.
23. Hayır! Doğrusu insan, henüz Allah'ın emrettiğini yapmadı.
24. İnsan yediğine bir baksın!
25. Doğrusu biz suyu bol bol indirdik.
26. Sonra toprağı iyice yardık.
27. Orada taneler (hububat) bitirdik.
28. Üzümler ve yoncalar.
29. Zeytinler ve hurmalar.
30. İri ve sık ağaçlı bahçeler.
31. Meyveler ve çayırlar.
32. Kendinize ve hayvanlarınıza rızık olması için.
33. Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman!
34. Kişi o gün kardeşinden kaçar.
35. Anasından ve babasından.
36. Karısından ve oğullarından.
37. O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.
38. O gün bir takım yüzler vardır, parıl parıldır.
39. Gülmekte ve sevinmektedirler.
40. O gün bir takım yüzler vardır, üzerini toz kaplamıştır.
41. Karanlıklar örtmüştür.
42. İşte kâfirler, fâcirler bunlardır.
 1. Güneş katlanıp dürüldüğü zaman.
2. Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman.
3. Dağlar yürütüldüğü zaman.
4. Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman.
5. Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman.
6. Denizler kaynatıldığı zaman.
7. Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiği zaman.
8. Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
9. Hangi günahtan ötürü öldürüldüğü.
10. Amel defterleri açıldığı zaman.
11. Gök yerinden koparıldığı zaman.
12. Cehennem alevlendirildiği zaman.
13. Cennet yaklaştırıldığı zaman.
14. Kişi önceden ne hazırladığını bilecektir.
15. Hayır! (Gündüz) kaybolan yıldızlara andolsun!
16. (Gece) ortaya çıkıp gözükenlere.
17. Kararmaya yüz tuttuğu zaman geceye andolsun!
18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun!
19. Şüphesiz ki bu (Kur'an), çok şerefli bir elçinin (getirdiği) sözdür.
20. O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibi katında itibarlıdır.
21. Orada kendisine uyulandır, güvenilen bir elçidir.
22. Arkadaşınız aslâ deli değildir.
23. Andolsun ki onu apaçık ufukta görmüştür.
24. O (Peygamber), gayb haberlerini vermede aslâ cimri değildir.
25. Bu Kur'an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
26. O halde nereye gidiyorsunuz?
27. O, âlemler için bir öğüttür.
28. İçinizden dosdoğru bir yola gitmek isteyenler için.
29. Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
 1. Gök yarıldığı zaman.
2. Yıldızlar (dökülüp) saçıldığı zaman.
3. Denizler (akıtılıp) birbirine karıştığı zaman.
4. Ve kabirlerin içi dışına çıkarıldığı zaman.
5. Herkes (yapıp) gönderdiklerini ve (yapmayıp) geride bıraktıklarını bilecektir.
6. Ey insan! Engin kerem sahibi olan Rabbine karşı seni aldatan (ve isyana sürükleyen) nedir?
7. O Allah ki, seni (yoktan) yarattı, düzenledi, ölçülü bir biçim verdi.
8. Dilediği şekilde seni terkip etti.
9. Hayır, hayır! Doğrusu siz dini yalanlıyorsunuz.
10. Oysa üzerinizde gözetleyici (melek)ler vardır.
11. Çok şerefli kâtipler.
12. Ne yaptıklarınızı bilirler.
13. İyiler hiç şüphesiz ki nimet içindedirler.
14. Kötüler de cehennemdedirler.
15. Din günü oraya girerler.
16. Onlar oradan bir daha da ayrılamazlar.
17. Din gününün ne olduğunu bilir misin?
18. Nedir acaba o din günü?
19. O gün kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı gündür! O gün emir yalnız Allah'a âittir.
 1. Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!
2. Onlar ki insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar.
3. Kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar.
4. Onlar tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
5. Büyük bir gün için.
6. O gün insanlar âlemlerin Rabbinin huzurunda divan dururlar.
7. Gerçek şu ki, kötülük yapanların yazısı Siccîn'dedir.
8. Siccîn'in ne olduğunu bilir misin?
9. O, amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
10. O gün, yalanlayanların vay haline!
11. Onlar ki din gününü yalanlarlar.
12. Onu ancak haddi aşan (hükümleri çiğneyen) ve günaha dalan kimseler yalanlar.
13. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masalları!" der.
14. Hayır! Onların kazanmakta oldukları kötülükler kalplerini paslandırıp körletmiştir.
15. Hayır! Muhakkak ki onlar o gün Rablerini görmekten mahrum kalacaklardır.
16. Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.
17. Sonra da onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz şey budur!" denilecektir.
18. Şüphesiz ki, iyilerin yazısı İlliyyin'dedir.
19. İlliyyin'in ne olduğunu bilir misin?
20. O, amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
21. Mukarrebler (Allah'a yakın olanlar) ona şâhit olurlar.
22. Şüphesiz ki Ebrar (iyiler) nimet cennetindedirler.
23. Koltuklar üzerinde etrafı seyrederler.
24. Yüzlerinde nimetin ve mutluluğun sevincini görürsün.
25. Kendilerine ağzı kapalı, mühürlü saf bir içki içirilir.
26. Sonunda misk kokusu bırakır. Yarışanlar bunun için yarışsınlar, (imrenenler buna imrensinler).
27. Onun karışımı Tesnim'dendir.
28. Bu öyle bir pınardır ki, ondan sadece Allah'a yakın olan mukarrebler içer.
29. Suçlular inananlara gülerlerdi.
30. Yanlarından geçtikleri zaman birbirlerine göz kırparlardı.
31. Kendi taraftarlarının yanına döndükleri zaman da inananlarla alay etmenin zevkini tadarlardı.
32. İnananları gördüklerinde: "Bunlar sapık insanlar!" derlerdi.
33. Oysa kendileri inananlara gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
34. İşte bugün de inananlar o kâfirlere gülerler.
35. Tahtlar üzerinde (onların halini) seyrederler.
36. "O kâfirlerin yaptıkları şeylerin karşılığı verildi mi?" diye.
 1. Gök yarıldığı,
2. Rabbini dinleyip O'na yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman.
3. Yer uzatılıp düzlendiği,
4. İçinde bulunanları dışarı atıp boşaldığı,
5. Rabbini dinleyip O'na yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman.
6. Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine doğru çaba göstermektesin ve sonunda O'na varacaksın.
7. Kimin kitabı sağından verilirse,
8. Onun hesabı pek kolay görülecektir.
9. Ve sevinçli olarak âilesine dönecektir.
10. Kimin de kitabı arkasından verilirse,
11. O da: "Mahvoldum!" diye bağıracaktır.
12. Ve o alevli ateşe girecektir.
13. Çünkü o dünyada, âilesi arasında pek şımarıktı.
14. Çünkü o bir daha dirilip Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı.
15. Hayır! Gerçekten Rabbi onu görüyordu.
16. Andolsun şafak vaktine!
17. Andolsun geceye ve derleyip topladığı şeylere!
18. Andolsun dolunay haline geldiğinde aya!
19. Ki, şüphesiz siz tabakadan tabakaya (halden hale) geçeceksiniz.
20. Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?
21. Onlar kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler.
22. Hayır! O kâfirler yalanlıyorlar.
23. Halbuki Allah onların gizlediklerini çok iyi bilir.
24. Resulüm! Onlara acı azabı müjdele.
25. İman edip sâlih amel işleyenler başkadır. Onlar için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.
 1. Andolsun burçlar sahibi gökyüzüne!
2. Andolsun vaad olunan o güne!
3. Andolsun şâhitlik yapana ve şâhitlik edilene!
4. Kahrolsun o hendeğin sahipleri!
5. Tutuşturulmuş o ateşin.
6. Hani onlar o ateşin başına oturmuşlardı.
7. Müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.
8. O müminlere kızmalarının sebebi de sadece Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman etmeleri idi.
9. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) O'nundur ve Allah her şeye şâhittir.
10. İnanmış erkek ve kadınlara fitne yoluyla işkence edip, sonra tevbe etmeyenlere cehennem azabı vardır ve onlar için yangın azabı vardır.
11. İman edip de sâlih ameller işleyenlere ise, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.
12. Şüphesiz ki Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir.
13. Bilin ki O, ilk olarak yaratır ve tekrar eder.
14. O, çok bağışlayan, çok sevendir.
15. Şerefli Arş'ın sahibidir.
16. Dilediğini mutlaka yapandır.
17. Orduların haberi sana gelmedi mi?
18. Firavun ve Semud ordularının.
19. Hayır! O kâfirler yalanlayıp dururlar.
20. Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır.
21. Hayır! O şerefli bir Kur'an'dır.
22. Levh-i mahfuz'dadır.
 1. Andolsun göğe ve Târık'a!
2. Târık'ın ne olduğunu sana ne bildirdi?
3. O, karanlığı delen bir yıldızdır.
4. Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir koruyucu, bir gözetleyici bulunmasın.
5. İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
6. Atılıp dökülen bir sudan yaratıldı.
7. O su erkeğin sulbü (belkemiği) ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.
8. Allah'ın onu yeniden döndürmeye elbette gücü yeter.
9. O günde ki bütün gizli sırlar meydana çıkar.
10. İnsanın o gün gücü kuvveti de, yardımcısı da yoktur.
11. Dönüp dolaşan (döndürümlü olan) göğe andolsun ki!
12. Ve yarılan yere andolsun ki!
13. Şüphesiz ki bu Kur'an (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür.
14. O aslâ bir eğlence değildir.
15. Onlar (onu iptal etmek için) bir tuzak kuruyorlar.
16. Ben de bir tuzak kurmaktayım, (hilelerine karşılık vereceğim).
17. Hele sen o kâfirlere mühlet ver, (onları biraz kendi hallerine bırak!).
 1. O çok yüce Rabbinin ismini tesbih et!
2. O Rab ki yaratıp düzene koymuştur.
3. Her şeyi takdir edip (plânlayıp) doğru yolu göstermiştir.
4. O Rabbin ki topraktan yeşillikleri çıkarmıştır.
5. Sonra da onu kupkuru siyah bir çöpe çevirmiştir.
6. Resulüm! Seni okutacağız da hiç unutmayacaksın.
7. Ancak Allah'ın dilediği müstesnâ. Şüphesiz ki O, açığı da bilir, gizliyi de bilir.
8. Seni en kolaya muvaffak kılacağız.
9. Faydalı olacaksa öğüt ver.
10. Allah'tan korkan öğüt alacaktır.
11. Bedbaht olan ise ondan kaçınacaktır.
12. O kimse en büyük ateşe girecektir.
13. O ateşin içinde ne ölür ne de yaşar.
14. Temizlenen kurtulmuştur.
15. Rabbinin adını anıp namaz kılan.
16. Fakat siz dünya hayatını (ahirete) tercih ediyorsunuz.
17. Halbuki ahiret hayatı daha hayırlı ve daha süreklidir.
18. Doğrusu bu hükümler ilk sahifelerde vardır.
19. İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde.
 1. Her şeyi sarıp kaplayacak olan o felâketin haberi sana geldi mi?
2. Bir takım yüzler o gün zillete bürünmüştür.
3. Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur.
4. Kızışmış ateşe girerler.
5. Kızgın bir kaynaktan içirilirler.
6. Zehirli ve dikenli bir bitkiden başka yiyecekleri yoktur.
7. O ne besler, ne de açlığı giderir.
8. O gün bir takım yüzler vardır ki nimet içinde mutludurlar.
9. Çalışmalarından ötürü hoşnutturlar.
10. Onlar yüksek bir cennettedirler.
11. Orada hoşa gitmeyen boş bir söz dahi işitmezler.
12. Orada akıcı bir kaynak vardır.
13. Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.
14. Önlerine konulmuş kadehler vardır.
15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar.
16. Serilmiş yumuşak tüylü nefis halılar.
17. Develere bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmış?
18. Göğün nasıl yükseltildiğine?
19. Dağların nasıl dikildiğine?
20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına?
21. Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak öğüt vericisin.
22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
23. Ancak kim yüz çevirir ve inkâr ederse,
24. Allah onu en büyük azap ile cezalandırır.
25. Doğrusu onların dönüşü bizedir.
26. Sonra onların hesabını görmek de bize âittir.
 1. Andolsun fecre.
2. Ve on geceye.
3. Her şeyin hem çiftine hem tekine.
4. Her şeyi karanlığı ile örttüğü dem geceye.
5. Bunlarda elbette akıl sahibi için birer yemin değeri vardır, değil mi?
6. Görmez misin Rabbin nasıl yaptı Âd'e?
7. Sütunlar sahibi İrem'e?
8. Ki, onun şehirler içinde bir benzeri yaratılmamıştı.
9. Vâdide kayaları oyan Semud Kavmine.
10. Kazıklar sahibi Firavun'a neler yaptı?
11. Zira onların hepsi memleketlerinde azgınlık ettiler.
12. Bulundukları yerlerde bozgunculuğu çoğalttılar.
13. Bundan dolayı Rabbin de üzerlerine azab kırbacını çarpıverdi.
14. Çünkü Rabbin her an gözetlemededir.
15. İnsana gelince; Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunur, ona bol nimet verirse: "Rabbim bana ikram etti." der.
16. Amma onu imtihan etmek için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: "Rabbim bana ihanet etti." der.
17. Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmezsiniz.
18. Yoksulu yedirmek için birbirinizi teşvik etmezsiniz.
19. Size kalan mirası haram helâl demeyip alabildiğine yiyorsunuz.
20. Malı pek çok seviyorsunuz.
21. Hayır! Yer sallanıp parça parça dağıldığı zaman.
22. Rabbin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman.
23. O gün cehennem de getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar, fakat artık hatırlamanın kendisine ne faydası var?
24. (İşte o zaman insan): "Ah ne olurdu, keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapıp gönderseydim!" der.
25. O gün Allah'ın yapacağı azap gibi hiç kimse azap edemez.
26. O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.
27. Ey mutmaine olan (huzura eren) nefs!
28. Dön Rabbine! Sen O'ndan râzı, O senden râzı olarak.
29. Haydi gir kullarımın içine!
30. Gir cennetime!
 1. Bu beldeye yemin ederim ki!
2. Sen bu beldede oturmaktasın.
3. Babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki!
4. Biz insanı zorluklar içinde yarattık.
5. O hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6. "Yığın yığın mal sarfedip tükettim." diyor.
7. O hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
8. Biz ona iki göz vermedik mi?
9. Bir dil ve iki dudak.
10. Biz ona (doğru ve eğri olmak üzere) iki de yol göstermedik mi?
11. Fakat o, sarp geçidi geçmeye katlanamadı.
12. Sarp geçidin ne olduğunu bilir misin?
13. Köle azad etmektir.
14. Veya (kıtlık gibi) açlık duyulan bir günde yemek yedirmektir.
15. Hısım sayılan bir yetime.
16. Yahut da yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula.
17. Sonra iman edenlerden olmak, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.
18. İşte bunlar sağ tarafta yerlerini alan sağın adamlarıdır.
19. Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar sol tarafta yerlerini alan solun adamlarıdır.
20. Üzerlerine kapıları kapanmış bir ateş vardır.
 1. Andolsun güneşe ve aydınlığına!
2. Ardından gelmekte olan aya!
3. Güneşi ortaya çıkaran gündüze andolsun!
4. Onu örten geceye.
5. Gökyüzüne ve onu bina edene.
6. Yere ve onu döşeyene.
7. Her bir nefse ve onu düzenleyene.
8. Sonra da ona isyanını ve itaatını ilham edene andolsun ki!
9. Nefsini tertemiz yapıp arındıran felâh bulmuş, kurtulmuştur.
10. Onu kirletip örten kişi ise elbette ziyana uğramıştır.
11. Semud kavmi azgınlığı yüzünden (Allah'ın Resul'ünü) yalanladı.
12. Onların en azgını (deveyi kesmek için) ayaklanınca,
13. Allah'ın Resul'ü onlara: "Allah'ın devesine ve onun su içme hakkına dikkat edin!" dedi.
14. Fakat onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Rableri de günahları sebebiyle onların üzerlerine katmerli azap indirdi ve yerle bir etti.
15. Bu işin âkibetinden O'nun korkusu yoktur.
 1. Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye andolsun!
2. Açılıp ağardığı zaman gündüze andolsun!
3. Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki:
4. Ey insanlar! Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşit çeşittir.
5. Kim ki verir, (mâsiyetten sakınır) Allah'tan korkarsa,
6. Ve o en güzeli (Kelime-i tevhid'i) tasdik ederse,
7. Biz de ona kolay olanı hazırlarız, (hayra karşı tatlı bir arzu veririz).
8. Fakat kim de cimrilik edip, inâyet-i ilâhîden kendisini müstağnî görürse,
9. O güzel kelimeyi tekzip eder, yalanlarsa,
10. Biz de ona en güç olanı kolaylaştırırız, (hayra karşı bir isteksizlik veririz).
11. Çukura yuvarlandığı zaman malı ona hiçbir fayda sağlamaz.
12. Doğru yola iletmek sadece bizim işimizdir.
13. Şüphesiz ki son da ilk de (ahiret de dünya da) bizimdir.
14. Ben sizi alevler saçan bir ateşe karşı uyardım.
15. O ateşe ancak bedbaht kimse girer.
16. Yalanlayan ve yüz çeviren.
17. O en muttaki olan kimse ondan uzak tutulur.
18. O ki temizlenip arınmak üzere malını hayra verir.
19. Onda hiç kimseye verilecek bir minnet borcu yoktur.
20. (Verdiğini) yüce Rabbinin rızâsını kazanmak için verir.
21. Yakında kendisi de (Allah'ın verdiği nimetle) râzı olacaktır.
 1. Kuşluk vaktine andolsun!
2. Durgunlaştığı zaman geceye andolsun!
3. Rabbin seni bırakmadı ve darılmadı.
4. Andolsun ki senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.
5. Sana Rabbin, sen râzı oluncaya kadar verecek.
6. O seni yetim bulup da barındırmadı mı?
7. Sen bilmezken doğru yola eriştirmedi mi?
8. Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
9. Sakın yetime kahretme!
10. Bir şey isteyeni reddetme!
11. Ve Rabbinin nimetini anlat!
 1. Biz senin göğsünü açmadık mı?
2. Üzerinden yükünü atmadık mı?
3. Ki o yük, ağırlığından dolayı belini bükmüştü.
4. Senin şânını yükseltmedik mi?
5. Şüphesiz ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
6. Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
7. İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul.
8. Ve Rabbine rağbet et.
1. İncire ve zeytine andolsun ki!
2. Sinâ dağına andolsun ki!
3. Bu güvenilir şehre andolsun ki!
4. Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
5. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.
6. Fakat iman edip sâlih ameller işleyenler için bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.
7. Artık bütün bunlardan sonra hangi şey sana dini yalanlatabilir?
8. Allah hüküm verenlerin en güzel hüküm vereni değil midir?
 1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
2. O, insanı kan pıhtısından yarattı.
3. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir.
4. O ki, kalemle (yazı yazmayı) öğretti.
5. İnsana bilmediğini O öğretti.
6. Gerçek şu ki, insan azgınlık eder.
7. Kendini zengin (kendi kendine yeterli) gördüğü için.
8. Şüphesiz ki dönüş Rabbinedir.
9. Men edeni gördün mü?
10. Namaz kılarken bir kulu.
11. Gördün mü? Ya o kul doğru yolda ise?
12. Veya takvâyı emrediyorsa?
13. Gördün mü? O (meneden, Peygamber'i) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa?
14. Allah'ın daima kendini görmekte olduğunu bilmiyor mu o?
15. Hayır! Eğer bundan vazgeçmezse, yemin olsun ki onu perçeminden tutup sürükleriz.
16. Yalancı, günahkâr perçeminden!
17. O hemen gidip meclisini (taraftarlarını) çağırsın.
18. Biz de zebânileri çağıracağız.
19. Hayır! Ona itaat etme, Rabbine secde et ve O'na yaklaş!
 1. Şüphesiz ki biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.
2. Resulüm! Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?
3. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4. Melekler ve Ruh (Cebrâil) o gecede Rablerinin izniyle her bir iş için inerler.
5. O gece, tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır, esenliktir.
 1. Ehl-i kitaptan ve müşriklerden inkâr edenler, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürlerinden) ayrılacak değillerdi.
2. (O apaçık delil) Allah tarafından gönderilmiş, tertemiz sayfaları okuyan bir peygamberdir.
3. O sayfalarda en doğru hükümler vardır.
4. Kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.
5. Oysa kendilerine, dini yalnız Allah'a has kılıp O'nu birleyerek Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilmişti. Bu dimdik ayakta duran bir dindir.
6. Şüphesiz ki ehl-i kitaptan olsun müşriklerden olsun inkâr edenler cehennem ateşindedirler. Orada ebedî kalacaklardır. Onlar yaratıkların en şerlileridirler.
7. İman edip sâlih amel işleyenler hiç şüphesiz ki yaratıkların en iyileridirler.
8. Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnud olmuşlardır. İşte bu, Rabbinden korkanlar içindir.
 1. Yer müthiş bir sarsıntı ile sarsıldığı zaman!
2. Yer bütün ağırlığını dışarıya çıkardığı zaman.
3. İnsanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman!
4. İşte o gün yer, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir.
5. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir.
6. O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için gruplar halinde (ilâhi divana) çıkarlar.
7. Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür.
8. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür.
 1. Andolsun o koştukça koşanlara!
2. Kıvılcımlar saçanlara!
3. Sabahleyin akına çıkanlara!
4. Orada tozu dumana katanlara!
5. O toz duman içinde bir topluluğun ortasına dalanlara andolsun ki!
6. Gerçekten insan Rabbine karşı çok nankördür.
7. Ve kendisi de buna şâhittir.
8. Doğrusu o, mal sevgisine aşırı derecede düşkündür.
9. O bilmez mi ki kabirlerde olanların diriltilip dışarı atılacağı zamanı?
10. Kalplerde olanların da ortaya konulacağı zamanı?
11. Şüphesiz ki Rableri o gün onların her şeyinden haberdardır.
 1. Çarpacak olan felâket!
2. Nedir o çarpacak olan felâket?
3. O çarpacak olan felâketin ne olduğunu bilir misin?
4. O gün insanlar ateşe çarpıp dökülen pervaneler gibi olur.
5. Dağlar atılmış renkli yün gibi olur.
6. Kimin tartıları ağır gelirse,
7. O hoş bir hayat içinde olacaktır.
8. Kimin de tartıları hafif gelirse,
9. Onların anası (varacakları yer) Hâviye'dir.
10. Hâviye'nin ne olduğunu sen bilir misin?
11. O kızgın bir ateştir.
 1. Çoklukla öğünmek sizi o derece oyaladı ki,
2. Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.
3. Hayır! Yakında bileceksiniz!
4. Hayır, hayır! Yakında bileceksiniz!
5. Hayır! Eğer ilmel-yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz!
6. Andolsun ki cehennemi mutlaka göreceksiniz.
7. Andolsun ki yine onu aynel-yakîn (bizzat baş gözü) ile göreceksiniz!
8. Nihayet o gün dünyada kazanıp harcadığınız nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz.
 1. Asra yemin olsun ki!
2. İnsan gerçekten hüsran içindedir.
3. Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnâ.
 1. Arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen herkesin vay haline!
2. O ki, mal toplamış ve onu tekrar tekrar saymıştır.
3. Malının kendisini ebedi kılacağını zanneder.
4. Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır.
5. Resulüm! Hutame'nin ne olduğunu sen bilir misin?
6. O, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.
7. Öyle bir ateş ki, tırmanıp kalplerin üstüne çıkar.
8. O, onların üzerine kapatılacaktır.
9. (Onlar) uzatılmış direklere bağlı olarak.
 1. Resulüm! Görmedin mi Rabb'in (Kâbe'yi yıkmaya gelen) fil sahiplerine ne yaptı?
2. Onların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı?
3. Üzerlerine sürü sürü Ebabil kuşları gönderdi.
4. O kuşlar onlara ateşte pişirilmiş (sert) taşlar atıyorlardı.
5. Sonunda onları yenilmiş ekin gibi paramparça yaptı.
 1. Kureyş kabilesi alıştırıldığı (uzlaşması ve anlaşması sağlandığı) için,
2. Kış ve yaz seyahatlerinde alıştırıldıkları için,
3. Bu Beyt'in (Kâbe'nin) Rabbine kulluk etsinler.
4. O ki, kendilerini açken doyurmuş, korku içindeyken her türlü korkudan emin kılmıştır.
 1. Resulüm! Dini yalanlayanı gördün mü?
2. Yetimi itip kakan odur.
3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.
4. Yazıklar olsun o namaz kılanların haline!
5. Ki onlar kıldıkları namazdan gâfildirler.
6. Onlar riyâkârlık (gösteriş) yaparlar.
7. Zekâtı da menederler.
 1. Resulüm! Gerçekten biz sana tükenmeyen pek çok nimet vermişizdir.
2. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes.
3. Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan dil uzatan kimsedir.
 1. De ki: Ey kâfirler!
2. Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
3. Benim taptığıma da siz tapmazsınız.
4. Ben de sizin taptığınıza aslâ tapacak değilim.
5. Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz.
6. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.
 1. Resulüm! Allah'ın yardımı ve zafer günü geldiğinde,
2. Ve insanların akın akın dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde,
3. Hemen Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir.
 1. Ebu Leheb'in elleri kurusun! Zaten kurudu, mahvoldu.
2. Ne malı ne de kazandıkları onu kurtaramadı.
3. O alev alev yükselen bir ateşe girecektir.
4. Odun taşıyıcısı olarak karısı da,
5. Boynunda liften bükülmüş bir ip olduğu halde.
 1. De ki: O Allah bir tektir.
2. Allah Samed'dir, her şey O'na muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değildir.
3. Doğurmamış, doğurulmamıştır.
4. Hiçbir şey O'nun dengi ve benzeri değildir.
 1. De ki: Sabahın Rabbine sığınırım.
2. Yaratıkların şerrinden.
3. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.
4. Düğümleri üfürüp büyü yapan büyücülerin şerrinden.
5. Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.
 1. De ki: Sığınırım insanların Rabbine.
2. İnsanların Melik'ine.
3. İnsanların İlâh'ına.
4. O sinsi vesvesecinin (şeytanın) şerrinden.
5. Ki o, insanların göğüslerine hep vesvese verir.
6. Gerek cinlerden olsun, gerek insanlardan.
2 notes · View notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temizlenen kitap 3
1. Bu, indirdiğimiz ve içindeki hükümleri farz kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda apaçık âyetler indirdik.
2. (Bekâr olup da) zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dinini tatbik hususunda o ikisine merhametiniz tutmasın. Müminlerden bir topluluk da onlara yapılan cezaya şâhit olsun.
3. Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez. Zina eden kadın da zina eden veya müşrik olan erkekten başkası ile evlenemez. Bu, müminlere haram kılınmıştır.
4. Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup sonra dört şâhit getiremeyenlere seksen değnek vurun ve artık onların şâhitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar fâsıkların tâ kendileridir.
5. Ancak bundan sonra tevbe edip durumlarını düzeltenler müstesnâdır. Çünkü Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
6. Karılarına zina isnad eden ve kendilerinden başka şâhitleri bulunmayanların şâhitliği, kendisinin doğru sözlülerden olduğunu Allah’ı dört defa şâhit tutmasıyla olur.
7. Beşincisinde, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını diler.
8. Kadının da dört defa Allah’ı şâhit tutması, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna şâhitlik etmesi, cezayı kendisinden kaldırır.
9. Beşincisinde, eğer kocası doğrulardan ise Allah’ın gadabının kendi üzerine olmasını diler.
10. Allah’ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı ve Allah tevbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı! (Suçlunun hemen cezâsını verirdi).
11. O uydurma haberi getirip ortaya atanlar, içinizden belirli bir zümredir. Siz onu, kendiniz için bir şer sanmayın. Bilakis o, sizin için hayırdır. Onlardan her kişiye, kazandığı günah(ın cezası) vardır. Onlardan o yalanın en büyüğüne elebaşılık yapana da büyük bir azap vardır.
12. Onu işittiğiniz vakit erkek ve kadın müminlerin kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup: “Bu apaçık bir iftiradır.” demeleri lâzım değil miydi?
13. Buna karşılık dört şâhit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki onlar bu şâhitleri getiremediler, öyle ise onlar Allah katında yalancıların tâ kendileridir.
14. Eğer dünya ve ahirette Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içine daldığınız bu yaygaradan dolayı büyük bir azaba uğrardınız.
15. O zaman siz o iftirayı dillerinize dolamıştınız, bilmediğiniz şeyleri ağızlarınıza alıyordunuz. Mühim bir şey değil sanıyordunuz, amma Allah katında önemi çok büyüktü.
16. Onu duyduğunuz zaman: “Bunu söylemek bize yakışmaz. Hâşâ! Bu büyük bir iftiradır.” demeniz gerekmez miydi?
17. Eğer siz mümin kimseler iseniz, böyle bir şeye bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor.
18. Ve Allah işte size âyetlerini açık açık bildiriyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
19. Müminler arasında hayâsızlığın, kötü sözlerin yayılmasını arzu edenlere dünyada da ahirette de can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
20. Allah’ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı (hemen cezânızı verirdi).
21. Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o, hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Allah’ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, içinizden hiçbirinizi temizlemezdi. Fakat Allah dilediğini temizler. Allah işitendir, bilendir.
22. İçinizden fazilet ve servet sahibi olanlar akrabalarına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere bir şey vermemeye yemin etmesinler. Kusurlarını affetsinler, aldırmasınlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
23. Zinadan haberi bulunmayan iffetli mümin kadınlara zina iftira edenler, dünyada da ahirette de lânetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır.
24. O gün ki kendi dilleri, kendi elleri ve kendi ayakları, aleyhlerinde olarak bütün yaptıklarına şâhitlik edecektir.
25. Allah hak ettikleri cezayı o gün onlara tam olarak verir ve onlar Allah’ın apaçık bir hak olduğunu bilirler.
26. Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar. Kendileri için mağfiret ve bol rızık vardır.
27. Ey iman edenler! Kendi ev ve odalarınızdan başka evlere, sahipleri ile alışkanlık temin edip, izin almadan ve selâm vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Olur ki iyice düşünür hikmetini anlarsınız.
28. Eğer evlerde bir kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Şayet size: “Geri dönün!” denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha temiz bir harekettir. Allah bütün yaptıklarınızı bilendir.
29. Oturulmayan ve içinde eşyanız bulunan evlere izinsiz girmenizden dolayı size bir vebâl yoktur. Allah açığa vurduğunuzu da bilir, gizlediğinizi de.
30. Resulüm! Mümin erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu şekilde davranmaları kendileri için daha temiz bir harekettir. Şüphesiz ki Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.
31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını namuslarını korusunlar. Ziynet (yerlerini) açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan kısımlar (yüz ve eller) müstesnâdır. Başörtülerini (göğüs ve boyunları görünmeyecek şekilde) yakalarının üstüne koyup örtsünler. Ziynetlerini kocaları veya babaları veya kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri, veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya kadına ihtiyacı bulunmayan (iktidarsız) hizmetçiler veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
32. Aranızdaki bekârları ve kölelerinizden, câriyelerinizden sâlih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah lütfu bol olandır, her şeyi bilendir.
33. Evlenemeyenler de, Allah lütfu ile kendilerini zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köle ve câriyelerden) hür olmak için mükâtebe yapmak (bedel vermek) isteyenlerle, eğer kendilerinde bir iyilik görüyorsanız, mükâtebe yapın. (Bedel vermelerini kabul edin). Onlara Allah’ın size verdiği maldan verin. Eğer câriyeleriniz namuslu kalmak istiyorlarsa, dünyâ hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
34. Andolsun ki biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan misaller ve takvâya erenler için bir öğüt indirdik.
35. Allah göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun misali, içinde lâmba bulunan bir kandil gibidir. O kandil billur bir cam içindedir. O billur cam ise sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Ki, ne batıda ne de doğuda bitmeyen mübarek bir zeytin ağacından (onun yağından) yakılır. Ateş dokunmasa bile onun yağı ışık verir. Nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna kavuşturur. Allah insanlara böyle misaller verir. Ve Allah her şeyi hakkıyla bilir.
36. Bu kandil bir takım evlerdedir ki, Allah o evlerin yüce tutulmasına ve içlerinde isminin zikredilmesine izin vermiştir. Sabah akşam orada O’nu tesbih ederler.
37. Öyle erler vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alış-veriş zikrullahtan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymaz. Onlar gönüllerin ve gözlerin hâlden hâle döneceği günden korkarlar.
38. Tâ ki, Allah onları işledikleri amellerin en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lütfundan onlara fazlasıyla versin. Ve Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır.
39. İnkâr edenlerin amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur, Allah da onun hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir.
40. Veya engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter. Karanlıklar üstünde karanlıklar... İnsan elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Allah kime nur vermemişse onun nuru yoktur.
41. Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duâsını ve tesbihini bilir. Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
42. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. Dönüş de ancak Allah’adır.
43. Görmez misin ki, Allah bulutları sürüyor. Sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki, yağmur bunların arasından çıkıyor. Gökten dağlar (gibi bulutlar) dan dolu indirir. Onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de uzak tutar. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır.
44. Allah gece ile gündüzü çevirir. Şüphesiz ki bunda basiret sahipleri için ibret vardır.
45. Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi dört ayak üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
46. Andolsun ki biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah dilediği kimseyi dosdoğru yola iletir.
47. “Allah’a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik.” derler. Sonra da içlerinden bir kısmı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.
48. Onlar aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Peygamber’e çağırıldıkları zaman, bakarsın ki içlerinden bir kısmı hemen yüz çevirirler.
49. Eğer hak kendilerinin lehinde ise, ona gönülden bağlı olarak koşa koşa gelirler.
50. Kalplerinde bir hastalık mı var bunların? Yoksa şüphe mi ediyorlar? Veya Allah’ın ve Resul’ünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! Onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
51. Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygamber’e çağırıldıkları zaman, müminlerin sözü sadece: “İşittik ve itaat ettik!” demekten ibarettir. İşte saâdete erenler onlardır.
52. Kim Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederse, Allah’tan korkar ve O’ndan sakınırsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
53. (Münâfıklar) Allah adına en ağır yeminleri ile yemin ederek; eğer kendilerine emredersen mutlaka savaşa çıkacaklarını söylediler. De ki: “Yemin etmeyin! İtaatınız mâlumdur. Hiç şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
54. De ki: “Allah’a itaat edin ve Peygamber’e itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber kendisine yükletilenden, siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Ona itaat ederseniz, hidayete erer doğru yolu bulursunuz. Peygamber’e düşen sadece apaçık tebliğdir.”
55. Allah içinizden iman edip de sâlih amel işleyenlere vâdetti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacak ve onlar için seçip beğendiği dinlerini kuvvetlendirecek, korkularını üzerlerinden kaldırdıktan sonra muhakkak emniyete kavuşturacak. Öyle ki, bana ibâdet etsinler, bana hiçbir şeyi ortak koşmasınlar. Kim de bundan sonra inkâr eder, nankörlük ederse; işte onlar yoldan çıkmış olanlardır.
56. Namazı kılın, zekâtı verin, Peygamber’e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
57. İnkâr edenlerin bizi yeryüzünde âciz bırakacaklarını sanma. Varacakları yer ateştir. Ne kötü bir gidiş yeridir o!
58. Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (Köleler, hizmetçi)ler ve sizden olup da henüz bülûğa ermemiş çocuklar, şu üç vakitte (odalarınıza girebilmek için) izin istesinler. Sabah namazından evvel, öğle sıcağında elbisenizi çıkardığınız sırada ve bir de yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzün açılabileceği vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de onlara da bir günah yoktur. İşte Allah âyetleri size böyle açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
59. Çocuklarınız ergenlik çağına erdikleri zaman, kendilerinden önce bülûğâ eren büyüklerin izin istedikleri gibi kendileri de odanıza girmek için izin istesinler. İşte Allah size âyetlerini böylece açıklıyor. Allah her şeyi bilir, hükmünde hikmet sahibidir.
60. Evlenme ümidi kalmayan yaşlı kadınların, zinetlerini açığa vurmamak şartıyla dış örtülerini çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.
61. Âmâya güçlük yoktur. Topala güçlük yoktur. Hastaya güçlük yoktur. Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerek babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarları elinizde bulunan evlerden veya dostlarınızın evlerinden yemenizde bir mahzur yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir vebal yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetleri böyle açıklar.
62. Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Resul’üne iman etmişlerdir. Onlar o Peygamber’le birlikte bir işe karar vermek için toplandıklarında, ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Resulüm! Şu senden izin isteyenler, gerçekten Allah’a ve Resul’üne iman eden kimselerdir. Bu bakımdan bazı işleri için senden izin istediklerinde, onlardan dilediğine izin ver. Onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.
63. Peygamber’i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birbirinin arkasına gizlenerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah biliyor. Allah’ın emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.
64. İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O, sizin ne yolda olduğunuzu muhakkak ki bilir. Huzuruna döndürülecekleri günde, yaptıklarını onlara haber verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
 1. Âlemlerin uyarıcısı olsun diye kuluna hakkı bâtıldan ayırdeden Kur’an’ı indiren Allah’ın şânı ne yücedir.
2. O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Hiçbir çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, mukadderatını tayin etmiştir.
3. Onlar Allah’ı bırakıp bir takım ilâhlar edindiler. Ki onlar hiçbir şeyi yaratamazlar, zaten kendileri yaratılmışlardır. Kendilerine bile ne zarar ne de fayda veremezler. Ne kimseyi öldürebilirler, ne kimseye hayat verebilirler, ne de yeniden diriltebilirler.
4. İnkâr edenler: “Bu Kur’an olsa olsa onun uydurduğu bir yalandır. Başka bir topluluk da bu hususta kendisine yardım etmiştir.” dediler. Böylece onlar kesin bir haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.
5. Yine onlar dediler ki: “Kur’an eskilerin masallarıdır, başkalarına yazdırmış, sabah akşam kendisine okunmaktadır.”
6. Resulüm! De ki: “Onu göklerdeki ve yerdeki sırları bilen Allah indirmiştir. O çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”
7. Ve dediler ki: “Bu ne biçim peygamber! Yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor. Kendisine bir melek indirilip, onunla birlikte o da uyarıcı olmalıydı!”
8. “Yahut kendisine bir hazine atılmalı veya meyvelerinden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?” O zâlimler: “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” dediler.
9. Bir bak, senin hakkında ne biçim temsiller getirdiler ve saptılar. Artık bir daha da yol bulamazlar.
10. Şânı ne yücedir o Allah’ın ki, eğer dilerse sana onların söylediklerinden daha hayırlısını, altından ırmaklar akan cennetler verir ve senin için köşkler ihsan eder.
11. Üstelik onlar kıyameti de yalanladılar. Biz o saati yalanlayanlara alevli bir ateş hazırladık.
12. Cehennem onları uzak bir yerden gördüğü zaman, onlar bunun müthiş gazaplanışını ve uğultusunu işitirler.
13. Elleri boyunlarına bağlanarak o ateşin dar bir yerine atıldıkları zaman, orada ölümü çağırırlar.
14. “Bugün bir ölümü çağırmayın, birçok ölüm çağırın!”
15. De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakilere vaad olunan Huld cenneti mi?” Orası onlar için bir mükâfattır ve bir varış yeridir.
16. Ebedî kalacakları cennetlerde, diledikleri her şeyi bulurlar. Çünkü bu, Rabbinin yerine getirilmesi istenen bir vaadidir.
17. O gün Rabbin onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?” diye sorar.
18. Derler ki: “Seni tenzih ederiz, seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Sen onlara ve atalarına bol nimetler verdin, sonunda da seni anmayı unuttular ve helâkı hak olan bir topluluk olup çıktılar.”
19. Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar. Artık ne kendinizden azabı çevirmeye gücünüz yeter, ne de bir yardım görebilirsiniz. Sizden kim zulmederse büyük bir azap tattıracağız.
20. Resulüm! Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler ve çarşılarda dolaşırlardı. Sabredecek misiniz diye bazınızı bazınıza fitne kıldık. Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.
21. Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik.” dediler. Andolsun ki onlar kendi kendilerine büyüklenmişler ve azgınlıkta haddi aşmışlardır.
22. Melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir sevinç haberi yoktur ve: “(Size sevinmek) yasaktır yasak!” derler.
23. Yaptıkları her işi ele alır, onu toz-duman ederiz.
24. O gün cennetliklerin kalacakları yer çok iyi, dinlenip barınacakları yer çok güzeldir.
25. O gün gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.
26. O gün gerçek hükümranlık Rahman olan Allah’ındır. Kâfirler için ise çok çetin bir gündür.
27. O gün zâlimlerden her biri ellerini ısırarak: “Ne olurdu, ben de Peygamber’in maiyyetinde bir yol edineydim!” der.
28. “Vah başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseydim!”
29. “Andolsun ki beni zikirden, bana Kur’an gelmişken o saptırdı. Şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakıyor.”
30. Peygamber dedi ki: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terkettiler.”
31. Biz böylece her peygambere suçlulardan bir düşman verdik. Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter!
32. Küfredenler: “Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk.
33. Onların sana getirdiği her misale karşı, mutlaka biz sana daha doğrusunu ve daha açığını getirdik.
34. Yüzükoyun cehennemde toplanacak olanlar var ya, işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
35. Andolsun ki Musa’ya kitap verdik, kardeşi Harun’u da ona yardımcı yaptık.
36. “Âyetlerimizi yalanlayan o kavme gidin!” dedik. Sonunda onları tam bir helâk ile helâk ettik.
37. Nuh kavmini de, peygamberleri yalanladıkları zaman suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir âyet (ibret) kıldık. Biz zâlimler için acıklı bir azap hazırladık.
38. Âd’ı, Semud’u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri de helâk ettik.
39. Onların her birine misaller getirdik. (Amma öğüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik.
40. Resulüm! Andolsun ki onlar, belâ yağmuruna tutulan o memlekete uğramışlardır. Onlar onu görmüyorlar mıydı? Hayır! Onlar tekrar dirileceklerini ummuyorlardı.
41. Seni gördüklerinde: “Bu mu Allah’ın elçi olarak gönderdiği?” diye mutlaka alaya alırlar.
42. “Eğer ilâhlarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi neredeyse ilâhlarımızdan saptıracaktı!” (diyorlar). Azabı gördükleri zaman kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler.
43. Resulüm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)
44. Onların çoğunu hakikaten söz dinlerler, yahut akıllanırlar mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar daha şaşkın haldedirler.
45. Rabbini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzattı? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi o gölgeye delil kıldık.
46. Sonra o uzayan gölgeyi azar azar alıp kendimize çektik.
47. Sizin için geceyi örtü, uykuyu dinlenme, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan O’dur.
48. Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O’dur. Biz gökten tertemiz bir su indirdik.
49. Ki o su ile ölü toprağa can verelim, yarattığımız hayvanları ve birçok insanları onunla sulayalım.
50. Andolsun ki biz bunu, insanların ibret almaları için aralarında çeşit çeşit şekillerde anlatmışızdır. Fakat insanların çoğu nankörlük edip diretmektedir.
51. Eğer biz dileseydik, her memlekete bir uyarıcı gönderirdik.
52. Kâfirlere boyun eğme ve bununla onlara karşı büyük cihad yap.
53. Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip, aralarına da karışmalarına engel olan bir perde koyan Allah’tır.
54. İnsanı sudan yaratarak, onların aralarına soy ve hısımlık meydana getiren O’dur. Rabbin her şeye kâdirdir.
55. Böyle iken Allah’ı bırakıyorlar da kendilerine fayda ve zarar veremeyen şeylere tapıyorlar. Kâfir, Rabbine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır.
56. Resulüm! Biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
57. Resulüm! Onlara de ki: “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Sadece Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum.”
58. Ezelî ve ebedî hayat ile bâki olan ölümsüz Allah’a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.
59. O ki gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattı. Sonra Arş’ı istivâ etti. (Oturdu, oradan mülkünü yönetmektedir). Rahman’dır. (O’nun rahmeti bütün varlıkları kaplamıştır. Varlık ve hayat O’nun rahmetinin eseridir. Bütün kâinata Allah’ın Arş’ından hayat ve vücut dağıtmaktadır). Bunu bir bilene sor! (Sana gerçekten böyle olduğunu anlatacaktır).
60. Onlara: “Rahman olan Allah’a secdeye varın!” dendiği zaman: “Rahman da neymiş? Bize emrettiğin şeye mi secde edecekmişiz?” derler ve bu emir onların nefretini artırır.
61. Gökte burçlar yaratan, orada ışık saçan güneşi ve nurlu ay’ı vâreden Allah, yüceler yücesidir.
62. İbret almak ve şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.
63. Rahman’ın kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ve vakar ile yürürler. Câhiller kendilerine lâf attıklarında: “Selâm!” derler.
64. Onlar ki, gecelerini Rabbleri için secdeye vararak ve kıyama durarak geçirirler.
65. Onlar ki şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu onun azabı devamlıdır.”
66. “Orası ne kötü bir yer, ne kötü bir konaktır!”
67. Onlar ki, harcadıkları zaman ne israf ederler ne de cimrilik ederler. Harcamaları bu ikisi arasında dengeli olur.
68. Onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan cezaya uğrar.
69. Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.
70. Ancak tevbe edip iman eden ve sâlih amel işleyenler başka. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.
71. Kim tevbe edip sâlih amel işlerse, şüphesiz ki o tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
72. Onlar ki yalan yere şâhitlik etmezler. Boş sözlerle karşılaştıkları (faydasız bir şeye rastladıkları) zaman izzet ve şereflerini koruyarak oradan geçip giderler.
73. Ve kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.
74. Onlar ki şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve zürriyetimizden gözümüzün aydınlığı olacak insanlar lütfeyle ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!”
75. İşte onlar sabretmelerine karşılık olarak, cennetin en yüksek odaları (makamları) ile mükâfatlandırılacaklardır. Orada hürmet ve selâm ile karşılanacaklardır.
76. Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir makamdır.
77. De ki: “Duâ ve ilticanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Yalanladığınızdan ötürü azap yakında yakanıza yapışacaktır.”
1. Tâ. Sîn. Mîm.
2. Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.
3. İman etmiyorlar diye neredeyse kendini tüketeceksin Resulüm!
4. Biz dilersek onların üzerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de ona boyun eğmek zorunda kalırlar.
5. Onlara Rahman’dan yeni bir öğüt geldiğinde mutlaka ondan yüz çevirirler.
6. Üstelik yalanladılar. Fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
7. Yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir.
8. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
9. Şüphesiz ki Rabbin Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
10. Hani Rabbin Musa’ya şöyle seslenmişti: “O zâlim kavme git!”
11. “Firavun’un kavmine. Hâlâ korkmayacaklar mı onlar?”
12. Dedi ki: “Ey Rabbim! Onların beni yalanlamalarından endişe duyuyorum.”
13. “Benim göğsüm daralır, dilim dönmez. Onun için Harun’a da elçilik ver.”
14. “Onların bana isnat ettikleri bir suç da var. Beni öldürmelerinden korkarım.”
15. Allah buyurdu ki: “Hayır! İkiniz birlikte mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki biz sizinle beraberiz, (olanları) işitiyoruz.”
16. Firavun’a gidin ve ona deyin ki: “Biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.”
17. “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
18. Firavun dedi ki: “Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?”
19. “Sonunda yapacağını yaptın. Sen nankörün birisin!”
20. Musa dedi ki: “Ben onu yaptım amma, o zaman câhillerdendim (sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım).”
21. “Sizden korktuğum için de kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı.”
22. “Başıma kaktığın o nimet, İsrailoğullarını köle ettiğinden ötürüdür.”
23. Firavun: “Âlemlerin Rabbi de nedir?” diye sordu.
24. Musa: “Kesin olarak inanacaksanız, bilin ki O; göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin Rabbidir.” dedi.
25. Firavun etrafındakilere: “İşitiyor musunuz?” dedi.
26. Musa: “Sizin de Rabbiniz, önce geçmiş atalarınızın da Rabbidir.” dedi.
27. Firavun: “Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz ki delidir.” dedi.
28. Musa: “Eğer aklınızı kullanacaksanız, bilin ki O; doğunun da batının da, ikisinin arasında bulunanların da Rabbidir.” dedi.
29. Firavun: “Benden başkasını ilâh edinirsen, andolsun ki seni zindanlık ederim.” dedi.
30. Musa: “Sana apaçık bir şey getirmiş isem de mi?” dedi.
31. Firavun: “Eğer doğru söylüyorsan haydi getir onu!” dedi.
32. Bunun üzerine Musa asasını attı. O ansızın bir yılan oluverdi.
33. Bir de elini çıkardı, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.
34. Firavun çevresindeki ileri gelenlere dedi ki: “Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz!”
35. “Sizi sihiriyle memleketinizden çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”
36. Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy ve şehirlere toplayıcılar gönder.”
37. “Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.”
38. Böylece sihirbazlar belli bir günün sözleşilen vaktinde bir araya getirildiler.
39. Halka: “Toplandınız mı?” denildi.
40. “Sihirbazlar üstün gelirlerse biz de onlara uyarız.” dediler.
41. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a: “Biz galip gelirsek, bize ücret vardır değil mi?” dediler.
42. Firavun: “Evet... O takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız!” dedi.
43. Musa onlara: “Ne atacaksanız atın!” dedi.
44. Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve: “Firavun hakkı için biz üstün geleceğiz!” dediler.
45. Bunun üzerine Musa da asasını attı. Onların uydurduklarını yutmaya başlayıverdi.
46. Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47. “Biz âlemlerin Rabbine iman ettik!” dediler.
48. “Musa ve Harun’un Rabbine.”
49. (Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Size sihiri öğreten büyüğünüz odur. Fakat siz göreceksiniz! Andolsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım!”
50. Onlar da dediler ki: “Zararı yok. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.”
51. “İlk inananlar olduğumuz için Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.”
52. Musa’ya da vahyettik ki: “Kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü siz takip edileceksiniz.”
53. Firavun da derhal şehirlere toplayıcılar gönderdi.
54. “Doğrusu bunlar döküntü azınlıklardır.”
55. “(Böyle iken) bizi öfkelendiriyorlar.”
56. “Biz ise tedbirli kimseleriz.”
57. Böylece biz onları bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.
58. Hazinelerden ve şerefli makamlardan.
59. Böylece onlara İsrâiloğullarını mirasçı yaptık.
60. Derken (Firavun ve askerleri) gün doğarken onların ardına düştüler.
61. İki topluluk karşı karşıya gelip birbirlerini gördükleri zaman Musa’nın ashabı: “İşte yakalandık!” dediler.
62. Musa: “Hayır!... Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.” dedi.
63. Biz de Musa’ya: “Âsânı denize vur!” diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibi oldu.
64. Arkalarından diğerlerini de oraya yaklaştırdık.
65. Musa’yı ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
66. Sonra ötekilerini suda boğduk.
67. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
68. Muhakkak ki Rabbin Aziz’dir, engin merhamet sahibidir.
69. Resulüm! Onlara İbrahim’in haberini de naklet!
70. Hani o, babasına ve kavmine: “Neye tapıyorsunuz?” demişti.
71. Dediler ki: “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz.”
72. Dedi ki: “Duâ ettiğiniz zaman sizi işitiyorlar mı?”
73. “Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?”
74. Dediler ki: “Hayır, amma biz atalarımızın da böyle yaptıklarını gördük.”
75. Dedi ki: “Nelere taptıklarınızı görüyor musunuz?”
76. “Hem siz hem de önceki atalarınız.”
77. “İyi bilin ki, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir.”
78. “Beni yaratan ve bana yol gösteren O’dur.”
79. “Bana yediren, bana içiren O’dur.”
80. “Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.”
81. “Beni öldürecek, sonra beni diriltecek O’dur.”
82. “Hesap gününde kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur.”
83. “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler zümresine kat.”
84. “Benden sonra geleceklerin beni hayırla anmalarını nasip eyle!”
85. “Beni Naîm cennetinin vârislerinden kıl!”
86. “Babamı da bağışla, çünkü o sapıklardandır.”
87. “İnsanların diriltileceği gün beni utandırma!”
88. O gün ne mallar fayda verir ne de oğullar.
89. Meğer ki Allah’a tamamen sâlim ve temiz bir kalp ile gelenler ola.
90. O gün cennet takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
91. Cehennem de azgınlara gösterilir.
92. Onlara denilir ki: “Taptıklarınız hani nerede?”
93. “Allah’tan başka? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?”
94. Onlar ve azgınlar tepetakla oraya atılırlar.
95. İblis’in bütün askerleri de.
96. Orada birbirleriyle çekişerek derler ki:
97. “Vallahi biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”
98. “Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.”
99. “Bizi ancak günahkârlar saptırdı.”
100. “Şimdi artık bizim şefaatçilerimiz yoktur.”
101. “Sıcak bir dostumuz da yoktur.”
102. “Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de inananlardan olsak!”
103. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
104. Rabbin ise şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
105. Nuh kavmi de peygamberleri yalanladılar.
106. Kardeşleri Nuh onlara: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” demişti.
107. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
108. “Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
109. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine âittir.”
110. “Öyle ise Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
111. Şöyle cevap verdiler: “Sana hep düşük bayağı kimseler tâbi olmakta iken biz sana hiç iman eder miyiz?”
112. Nuh da dedi ki: “Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.”
113. “Onların hesabı ancak Rabbime âittir, düşünsenize!”
114. “Ve ben müminleri kovacak da değilim.”
115. “Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
116. Dediler ki: “Ey Nuh! Eğer bu işten vazgeçmezsen, iyi bil ki taşa tutulanlardan olacaksın.”
117. Dedi ki: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim beni yalanladı.”
118. “Benimle onların arasında sen hüküm ver! Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!”
119. Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, dolu bir gemi içinde kurtardık.
120. Sonra da geride kalanları suda boğduk.
121. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
122. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
123. Âd kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.
124. Hani kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
125. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
126. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
127. “Sizden buna karşılık hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”
128. “Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, eğlenir durur musunuz?”
129. “Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?”
130. “Yakaladığınız zaman zorbalar gibi mi yakalarsınız?”
131. “Allah’tan korkun ve bana itaat edin!”
132. “Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren Allah’tan korkun.”
133. “Size davarlar, oğullar ihsan etti.”
134. “Bahçeler ve çeşmeler.”
135. “Doğrusu sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum.”
136. Dediler ki: “Sen bize öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir.”
137. “Bu, öncekilerin âdetinden başka bir şey değildir.”
138. “Biz azaba uğratılacak da değiliz.”
139. Böylece onu yalanladılar. Biz de kendilerini helâk ettik. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
140. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
141. Semud kavmi de peygamberleri yalanladılar.
142. Hani kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
143. ”Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
144. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
145. “Sizden buna karşılık hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”
146. “Siz burada böyle güven içinde bırakılacak mısınız?”
147. “Bahçelerde, pınar başlarında.”
148. “Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında.”
149. “Dağlarda ustalıkla kâşâneler oyar mısınız?”
150. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
151. “Haddi aşan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin.”
152. Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da ıslah etmezler.
153. Dediler ki: “Sen olsa olsa iyice büyülenmiş birisin.”
154. “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru sözlü isen bize bir âyet (mucize) getir!”
155. Sâlih dedi ki: “İşte mucize bu dişi devedir. Su içme hakkı belirli bir gün onun, belirli bir gün de sizindir.”
156. “Sakın ona bir kötülük yapmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
157. Onlar ise ayaklarını keserek onu öldürdüler, fakat pişman da oldular.
158. Bunun üzerine azap onları yakaladı. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
159. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
160. Lut kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.
161. Hani kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
162. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
163. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
164. “Sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”
165. Âlemlerin (insanların) içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?
166. Ve Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır! Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz.
167. Şöyle dediler: “Ey Lut! Eğer söylediklerinden vazgeçmezsen, iyi bil ki sürülenlerden olacaksın!”
168. Dedi ki: “Doğrusu ben sizin bu yaptığınıza buğzedenlerdenim.”
169. “Rabbim! Beni ve âilemi, bunların yapageldikleri kötülüklerden kurtar!”
170. Bunun üzerine biz de onu ve bütün âilesini kurtardık.
171. Sadece bir kocakarı geride kalanlardan oldu.
172. Sonra diğerlerini hep helâk ettik.
173. Üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki! Ne kötü idi azapla korkutulanların yağmuru!
174. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
175. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
176. Eyke halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı.
177. Hani Şuayb onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
178. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
179. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
180. “Sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”
181. “Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın.”
182. “Doğru terazi ile tartın.”
183. “İnsanların hakkını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın.”
184. “Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun.”
185. Dediler ki: “Olsa olsa sen büyülenmiş birisin.”
186. “Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Biz seni ancak yalancılardan sayıyoruz.”
187. “Şayet doğru sözlülerden isen, o halde üzerimize gökten parçalar düşür.”
188. Şuayb: “Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir.” dedi.
189. Amma onu yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekte o gün, azabı büyük bir gün idi.
190. Doğrusu bunda öğüt ve ibret vardır, amma onların çoğu iman etmediler.
191. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.
192. Muhakkak ki o (Kur’an), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
193. Onu Ruh’ul-emin (Cebrail) indirmiştir.
194. Senin kalbine indirmiştir ki, uyarıcılardan olasın.
195. Apaçık Arap diliyle.
196. O daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
197. İsrâiloğullarının bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?
198. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,
199. Bunu onlara o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
200. İşte böylece onu o günahkârların kalplerine soktuk.
201. Onlar o acıklı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
202. Azap onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.
203. O zaman: “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.
204. Onlar bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
205. Gördün mü? Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak,
206. Sonra da kendilerine vaad olunan şey (başlarına) gelse.
207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiçbir fayda sağlamaz.
208. Biz hiçbir memleket halkını, uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.
209. Öğüt vermek üzere. Biz zâlim değiliz.
210. Onu şeytanlar indirmedi.
211. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.
212. Şüphesiz ki onlar işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213. O halde sakın Allah ile beraber başka bir ilâh edinip yalvarma. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214. Önce yakın akrabalarını uyar.
215. Sana uyan müminlere kanadını indir.
216. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.”
217. Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve müminlere çok merhametli olan Allah’a tevekkül et!
218. O ki, (gece namaza) kalktığında seni görür.
219. Secde edenler arasında bulunduğunda O seni görür.
220. Çünkü O işitendir, bilendir.
221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar her günahkâr yalancıya inerler.
223. Bunlar şeytanlara kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
224. Şâirlere de azgınlar uyarlar.
225. Görmez misin? Onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
226. Ve onlar gerçekte yapmadıklarını söylerler.
227. Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allah’ı çok çok zikredenler ve zulme uğratıldıktan sonra kendilerini müdafaa edenler müstesnâdır. Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını, hangi deliğe tıkılacaklarını yakında bileceklerdir.
 1. Tâ. Sîn. Bunlar Kur’an’ın ve apaçık Kitab’ın âyetleridir.
2. Müminler için hidayet rehberi ve müjdedir.
3. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete kesin olarak inanırlar.
4. Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.
5. En kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır.
6. Resulüm! Sana bu Kur’an hikmet sahibi, her şeyi bilen Allah katından verilmektedir.
7. Hani Musa âilesine şöyle demişti: “Ben bir ateş gördüm. Size oradan ya bir haber getireceğim, yahut da bir ateş koru getireceğim. Umarım ki ısınırsınız.”
8. Oraya geldiğinde şöyle seslenildi: “Ateşin yanında olan (sen de), çevresinde bulunanlar da mübarek kılınmıştır. Âlemlerin Rabbi olan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir.”
9. “Ey Musa! Gerçek şu ki ben Azîz ve Hakîm olan Allah’ım!”
10. “Asanı at!” Musa onun bir yılan gibi deprendiğini görünce dönüp kaçtı. “Yâ Musa! Korkma! Çünkü benim huzurumda peygamberler korkmazlar.”
11. “Ancak kim zulmeder, sonra yaptığı kötülüğü iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet ediciyim.”
12. “Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Bu, Firavun’a ve kavmine (göstereceğin) dokuz âyet (mucize) içindedir. Doğrusu onlar fâsıklar gürûhudur.”
13. Açıkça görünen âyetlerimiz onlara gelince: “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler.
14. Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların âkibetlerinin nice olduğuna bir bak!
15. Andolsun ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: “Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.” dediler.
16. Süleyman Davut’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.”
17. Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan teşekkül etmiş orduları toplandı. Hepsi bir arada düzenli olarak sevkediliyordu.
18. Nihayet karınca vâdisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz! Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi ezmesin.”
19. Onun bu sözüne gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: “Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnud olacağın iyi işi yapmamı gönlüme ihsan eyle. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına kat!”
20. Kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”
21. “Bana (mazeretini belirten) apaçık bir delil getirmelidir. Yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım, yahut da keserim.”
22. Çok geçmeden Hüdhüd geldi ve: “Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana gerçek haber getirdim.”
23. “Oranın halkına hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş bir kadınla karşılaştım. Muhteşem bir tahtı da var.”
24. “Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yola gelip hidayete giremiyorlar.”
25. “Göklerde ve yerde gizlenenleri açığa çıkaran, gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilen Allah’a secde etmeleri gerekmez miydi?”
26. “O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur, Büyük Arş’ın sahibidir.”
27. Süleyman dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız!”
28. “Şu mektubumu götür, onlara at! Sonra bir yana çekil de, ne neticeye varacaklar bir bak!”
29. (Belkıs) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok şerefli bir mektup bırakıldı.”
30. “Mektup Süleyman’dandır ve o: ‘Bismillâhirrahmânirrahim.’ (ile başlamakta)dır.”
31. “Bana karşı sakın başkaldırmayın ve müslüman olarak bana gelin!”
32. Ey ileri gelenler! Bana bu işimde bir fikir verin. Bilirsiniz ki siz benim yanımda olmadan hiçbir işi kendi başıma kestirip atmam.
33. Dediler ki: “Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız. Emir senindir, sen emretmene bak!”
34. (Belkıs) dedi ki: “Doğrusu hükümdarlar bir memlekete girdikleri zaman orayı perişan ederler, halkının şerefli kimselerini zelil kılarlar. İşte bunlar da böyle yaparlar.”
35. “Ben onlara bir hediye göndereyim de bir bakayım, elçiler ne ile dönecekler?”
36. (Elçiler hediyelerle) Süleyman’a gelince dedi ki: “Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Hediyenizle ancak siz sevinirsiniz!”
37. “Onlara dön! İyi bilsinler ki, kendilerine aslâ karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir bir halde oradan çıkarırız.”
38. (Süleyman) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?”
39. Cinlerden bir ifrit: “Sen makamından kalkmadan, ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve benim sözüme güvenilir.” dedi.
40. Kitap’tan ilmi olan kimse (Hızır) ise: “Sen gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm.” dedi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşivermiş görünce dedi ki: “Bu Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan etmek istiyor. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, muhakkak ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir.”
41. (Süleyman) dedi ki: “Onun tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?”
42. (Belkıs) gelince: “Senin tahtın böyle miydi?” denildi. O da: “Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik.” dedi.
43. Onu, Allah’tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi kâfir bir kavimdendi.
44. Ona: “Köşke gir!” denildi. Köşkü görünce zeminini derin bir su sandı ve eteğini çekti. (Süleyman): “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir.” dedi.
(Belkıs) dedi ki: “Ey Rabbim! Gerçekten ben nefsime zulmettim. Süleyman’la beraber onun maiyetinde âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.”
45. Andolsun ki biz Semud kavmine: “Allah’a kulluk edin!” desin diye kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Hemen birbirleriyle çekişen iki zümre oluverdiler.
46. Dedi ki: “Ey Kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah’tan mağfiret dilemeniz gerekmez mi? Belki merhamet olunursunuz.”
47. Dediler ki: “Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık.” Sâlih dedi ki: “Uğursuzluğunuz Allah katındadır. Doğrusu siz imtihana çekilen bir kavimsiniz.”
48. O şehirde dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, ıslah tarafına hiç yanaşmıyorlardı.
49. Allah’a and içerek birbirlerine şöyle dediler: “Gece ona ve âilesine baskın yapalım. (Hepsini öldürelim). Sonra da velisine (geride kalan akrabasına), o âilenin öldürülüşü sırasında orada bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu söyleyelim.”
50. Onlar böyle tuzak kurdular, biz de kendileri hiç farkında olmadan onların plânlarını altüst ettik.
51. Tuzaklarının sonunun nice olduğuna bir bak! Biz onları da kavimlerini de hepsini helâk ettik.
52. İşte zulümleri yüzünden çökmüş, ıssız kalmış evleri! Şüphesiz ki bunda bilen bir kavim için bir âyet (ibret) vardır.
53. İman edip Allah’tan korkanları ise kurtardık.
54. Lut’u da gönderdik. Kavmine dedi ki: “Siz göz göre göre o hayâsızlığı yapacak mısınız?”
55. “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşacaksınız? Doğrusu siz câhil bir kavimsiniz.”
56. Kavminin cevabı sadece şöyle demek oldu: “Lut âilesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar güyâ temiz kalmaya uğraşan insanlarmış!”
57. Biz de onu ve âilesini kurtardık. Yalnız karısı müstesnâ. Onun geride kalanlar arasında olmasını takdir ettik.
58. Üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki! Ne kötü idi azapla korkutulanların yağmuru!
59. De ki: “Hamd olsun Allah’a, selâm olsun O’nun beğenip seçtiği kullarına. Allah mı daha hayırlı, yoksa O’na koştukları ortaklar mı?”
60. Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten sizin için su indirip onunla bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz nice bahçeler meydana getiren mi? Allah ile başka bir ilâh mı var? Hayır, onlar haktan ayrılan bir gürûhtur.
61. Yoksa yeryüzünü barınmaya elverişli kılan, aralarında ırmaklar akıtan, ona sâbit dağlar yerleştiren ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu bilmezler.
62. Yoksa kendisine yalvardığı zaman darda kalana karşılık veren, sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? Ne de az düşünüyorsunuz!
63. Yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden çok yücedir.
64. Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka ilâh mı var? De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, kesin delilinizi getirin!”
65. De ki: “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”
66. Hayır! Onların ahiret hakkındaki bilgileri de yetersiz kalmıştır (bu hususta bilgi edinilecek seviyeye erişmemiştir). Hayır! Ondan şüphe etmektedirler. Hayır! Onlar ahiretten yana kördürler.
67. Kâfirler dediler ki: “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi tekrar çıkarılacağız?”
68. “Andolsun ki bu bize de daha önce atalarımıza da vaad olunmuştu. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”
69. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, günahkârların âkıbetinin nasıl olduğunu bir görün!”
70. Resulüm! Onların yüzünden tasalanma. Aleyhinde kurdukları tuzaklardan sıkıntı duyma.
71. Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?” derler.
72. De ki: “Çabukça gelmesini istediğiniz o şeyin (azabın) bir kısmı yakında başınıza gelecektir.”
73. Şüphesiz ki, Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
74. Doğrusu Rabbin onların sinelerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
75. Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) bulunmasın.
76. Doğrusu bu Kur’an, İsrailoğullarına ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.
77. Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve bir rahmettir.
78. Şüphesiz ki Rabbin onların arasında kendi hükmünü verir. O Azîz’dir, her şeyi bilendir.
79. Resulüm! Allah’a tevekkül et. Şüphesiz ki sen apaçık hakikat üzerindesin.
80. Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikata arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da dâvetini işittiremezsin.
81. Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin, sen ancak âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin. Onlar teslim olanlardır.
82. (Kıyametin kopacağına dair) o sözün tahakkuk zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe çıkarırız da insanların âyetlerimize yakînen iman etmemiş olduklarını söyler.
83. Her ümmet içinden âyetlerimizi yalanlayan birer cemaat toplarız da, onlar o gün bir arada tutulurlar.
84. Nihayet (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: “Siz benim âyetlerimi ilminiz ihata etmediği (kapsamadığı) halde yalanladınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”
85. Yaptıkları zulümlerinden ötürü o söz başlarına gelmiştir. Artık onlar konuşamazlar.
86. Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi istirahat etmeniz için yarattık. Gündüzü de aydınlık yaptık. Şüphesiz ki bunda iman eden bir topluluk için gerçekten âyetler (deliller) vardır.
87. Sur’a üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde bulunanlar korku içinde kalırlar. Hepsi boyun bükerek O’na gelirler.
88. Dağları yerinde durur görürsün. Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan haberdardır.
89. Kim bir iyilikle huzurumuza gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o günün korkusundan emin kalırlar.
90. Kim de kötülükle huzurumuza gelirse, yüzükoyun cehenneme atılır. (Onlara denilir ki): “Siz ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!”
91. (Resulüm! De ki:) “Ben bizzat kendisinin haram kıldığı bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Her şey O’na âittir ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum.”
92. “Ve ben Kur’an okumakla emrolundum. O halde kim hidayete ererse, ancak kendisi için ermiş olur. Kim de saparsa, de ki: “Ben sadece uyarıcılardanım.”
93. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O size âyetlerini gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”      
1. Tâ. Sîn. Mîm.
2. Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.
3. Sana Musa ile Firavun’un haberinden (bir kısmını) iman eden bir kavim için gerçek olarak okuyacağız.
4. Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinde bir zümreyi güçsüz buluyor, onların oğullarını boğazlıyor, kızlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.
5. Biz de istiyorduk ki; o yerde ezilmekte olanlara iyilikte bulunalım, onları önderler yapalım ve onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım.
6. Ve onlara o yerde kuvvet ve üstünlük verelim. Firavun’a, Hâmân’a ve askerlerine, korktukları şeyi başlarına getirelim.
7. Musa’nın annesine şöyle vahyettik: “Çocuğunu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan onu suya bırak. Korkma, üzülme! Biz onu sana tekrar geri vereceğiz ve onu peygamber yapacağız.”
8. Firavun âilesi onu yitik olarak aldı. Sonunda o kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz ki Firavun, Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.
9. Firavun’un karısı: “Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. Olur ki bize faydası dokunur, yahut onu evlât ediniriz.” dedi. Halbuki onlar işin farkında değillerdi.
10. Musa’nın annesi gönlü bomboş sabahı etti. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.
11. Annesi onun ablasına: “Onun izini takip et!” dedi. O da kardeşini uzaktan gözetledi. Onlar ise farkında değillerdi.
12. Biz daha önce ona, süt verenlerin sütünü emmesine müsaade etmemiştik. Bunun üzerine ablası: “Sizin için onun bakımını üzerine alacak, öğüt verip eğitecek bir âile buluvereyim mi?” dedi.
13. Böylece biz onu annesine geri verdik ki, gözü aydın olsun da üzülmesin ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin. Fakat çoğu bunu bilmezler.
14. Ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. İyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız.
15. O, ahalisinin haberi olmadığı bir sırada şehre girdi. Orada birbiriyle dövüşen iki adam gördü. Birisi kendi tarafından, diğeri düşman tarafındandı. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa ona bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. “Bu şeytanın işidir, çünkü o apaçık saptıran bir düşmandır.” dedi.
16. “Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla!” dedi. Allah da onu bağışladı. Çünkü O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
17. Dedi ki: “Rabbim! Bana verdiğin nimet hakkı için, artık suçlulara aslâ yardımcı olmayacağım.”
18. Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün! Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak yine ondan yardım istiyor. Musa ona dedi ki: “Belli ki sen bir azgınsın!”
19. İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam: “Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslâh edenlerden olmayı değil, yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun!” dedi.
20. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi ve: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Buradan çık git, doğrusu ben sana öğüt veriyorum.” dedi.
21. Bunun üzerine korku içinde etrafı gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni şu zâlimler gürûhundan kurtar.” dedi.
22. Medyen’e doğru yöneldiğinde: “Umarım ki Rabbim beni doğru yola iletir.” dedi.
23. Medyen suyuna varınca, orada davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de sürülerini kollayan iki kadın gördü. Onlara: “Derdiniz nedir? Niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, (onun için bu işi biz yapıyoruz).” dediler.
24. Bunun üzerine koyunlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım.” dedi.
25. Derken o kadınlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam sizi çağırıyor. Koyunlarımızı suladığınız için sana ücret ödeyecek.” dedi. (Musa Şuayb’e) gelip, başından geçenleri anlatınca o: “Korkma!.. Artık o zalimler gürûhundan kurtuldun.” dedi.
26. O iki kızdan biri: “Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı budur, güçlü ve güvenilir bir adamdır.” dedi.
27. (Şuayb) dedi ki: “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer hizmetini on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Bununla beraber sana zahmet vermek istemem. İnşaallah beni sâlihlerden bulacaksın.”
28. (Musa) dedi ki: “Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramam. Söylediklerimize Allah vekildir.”
29. Musa süreyi doldurunca âilesiyle birlikte yola çıktı. Tur tarafından bir ateş gördü. “Siz burada durun. Ben bir ateş gördüm. Oradan size bir haber veya ısınmanız için ateşten bir kor getiririm.” dedi.
30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısındaki ağaçtan ona şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım!”
31. “Asanı at!” (denildi). Musa asanın yılan gibi deprenip hareketler yaptığını görünce dönüp, arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Musa! Beri gel! Korkma! Çünkü sen emniyette olanlardansın.”
32. “Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Elini kendine çek, korkun kalmasın. Bu iki mucize, Firavun ve erkânına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar fâsıklar gürûhudur.”
33. Musa dedi ki: “Rabbim! Ben onlardan bir kişi öldürmüştüm. Beni öldürmelerinden korkarım.”
34. “Kardeşim Harun’un dili benimkinden daha düzgündür. Beni destekleyen bir yardımcı olarak onu da benimle beraber gönder. Çünkü beni yalanlamalarından endişe duyuyorum.”
35. Allah: “Seni kardeşinle destekleyeceğiz. İkinize öyle bir güç vereceğiz ki, onlar size aslâ erişemeyecekler. Âyetlerimizle gidin, siz de size uyanlar da üstün geleceksiniz.” buyurdu.
36. Musa onlara apaçık âyetlerimizle gelince: “Bu uydurulmuş bir sihirden başka bir şey değildir. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey işitmemiştik.” dediler.
37. Musa dedi ki: “Benim Rabbim kendi katından kimin hidayetle geldiğini ve (dünyânın) güzel âkibetinin kimin olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki zâlimler aslâ felâh bulmazlar.”
38. Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için çamur üzerine ateş yak da, bana yüksek bir kule yap. Belki Musa’nın ilâhını görürüm. Doğrusu ben onu yalancılardan sanıyorum.”
39. O da, askerleri de memlekette haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Bir bak zâlimlerin sonunun nasıl olduğuna!
41. Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Kıyamet günü aslâ yardım görmezler.
42. Bu dünya hayatında arkalarına lâneti taktık, daima lânetle anılacaklardır. Kıyamet gününde de onlar çirkinleştirilmiş, iğrenç kimselerden olacaklardır.
43. Andolsun ki biz Musa’ya önceki nesilleri helâk ettikten sonra, iyice düşünüp öğüt alsınlar diye; insanları basiret (kalp gözü) sahibi yapan ve onlar için bir hidayet ve rahmet olan o Kitab’ı verdik.
44. Resulüm! Musa’ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde değildin. Onu görenler arasında da yoktun.
45. Amma biz daha nice nesiller yarattık. Onların üzerlerinden uzun zamanlar geçti. Sen Medyen halkı arasında bulunup da onlara âyetlerimizi okumuyordun. Fakat (o haberleri) sana gönderen biziz.
46. Biz Musa’ya hitabettiğimiz zaman Tur’un yanında da değildin. Fakat sen, kendinden önce onlara uyarıcı gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin. Belki düşünüp öğüt alırlar.
47. Bizzat kendi yaptıklarından ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman: “Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve müminlerden olsaydık olmaz mıydı?” derler.
48. Amma onlara katımızdan gerçek gelince: “Musa’ya verildiği gibi buna da mucize verilmeli değil miydi?” derler. Daha önce Musa’ya verileni de inkar etmemişler miydi? “Birbirlerine destek olan iki sihirbaz!” demişlerdi. “Hepsini inkâr ederiz.” demişlerdi.
49. De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ona uyayım.”
50. Şayet sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sırf kendi heveslerine uymaktadırlar. Halbuki Allah’tan bir hidayet olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Muhakkak ki Allah, zâlimler gürûhunu elbette hidayete erdirmez.
51. Gerçekten biz onlar için sözü birbiri ardınca ulaştırdık ki belki düşünürler.
52. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz de buna inanırlar.
53. Kur’an onlara okunduğu zaman: “Ona iman ettik, doğrusu o Rabbimizden gelen hakikattır. Esasen biz bundan önce de müslümanlığı kabul etmiş kimselerdik.” dediler.
54. İşte onlara sabrettiklerinden ötürü mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
55. Onlar ki boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve derler ki: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz sizedir. Selâm size! Biz câhilleri aramayız.”
56. Resulüm! Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, fakat Allah dilediğine hidayet eder ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.
57. “Seninle beraber doğru yolda gidersek yerimizden oluruz.” dediler. Biz onları kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin mahsulünün toplanıp getirildiği emniyetli ve hürmetli (dokunulmaz) bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
58. Biz nice memleketleri helâk etmişizdir ki, halkı bol geçimleri ve refahıyla şımarmıştı. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az bir zaman hariç, kimse oturmadı. Onlara biz vâris olmuşuzdur.
59. Rabbin ana şehirlerine, onlara âyetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe o memleketleri helâk edici değildir. Biz halkı zâlim olan memleketlerden başkalarını helâk edecek değiliz.
60. Size verilen her şey dünya hayatının bir geçimliği ve ziynetidir. Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
61. Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse; dünya hayatının geçici nimetlerinden vererek yaşattığımız, sonra da cezalandırmak için kıyamet günü huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi olur mu?
62. O gün Allah onlara seslenerek: “Benim ortağım olduklarını iddiâ ettikleriniz hani nerede?” diyecektir.
63. Üzerlerine azap vaadimiz hak olmuş kimseler derler ki: “Ey Rabbimiz! Şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı.”
64. Onlara: “Ortak koştuğunuz ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar, fakat kendilerine cevap veremezler. Azabı karşılarında görürler. Ne olurdu, hidayeti kabul etmiş olsalardı!
65. O gün Allah onlara seslenerek: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” diyecektir.
66. İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur, birbirlerine de soramayacaklardır.
67. Fakat tevbe ederek, iman edip sâlih amel işleyen kimseye gelince, o kurtuluşa erenler arasında olmayı ümit edebilir.
68. Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
69. Rabbin, onların göğüslerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
70. O öyle Allah’tır ki, kendisinden başka bir ilâh yoktur. Önünde de sonunda da hamd O’nundur. Hüküm de O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.
71. Resulüm! De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Allah geceyi kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka size ışık getirecek bir ilâh var mıdır? Hâlâ işitmeyecek misiniz?”
72. De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Allah gündüzü kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka hangi ilâh istirahat edeceğiniz geceyi getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
73. Geceyi ve gündüzü rahmetinden ötürü sizin için yarattı ki, geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) Allah’ın lütfunu arayasınız ve şükredesiniz.
74. O gün Allah onlara seslenir ve: “Ortaklarım olduklarını iddiâ ettikleriniz hani nerede?” buyurur.
75. Her ümmetten bir şâhit çıkarırız ve (şirk koşanlara): “Kesin delilinizi getirin!” deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah’a âittir ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp kaybolmuşlardır.
76. Karun, Musa’nın kavminden biriydi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Kavmi ona şöyle demişti: “Gururlanıp şımarma, şüphesiz ki Allah şımarıkları sevmez.”
77. “Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu gözet. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk isteme. Doğrusu Allah bozguncuları sevmez.’”
78. Karun: “Bu bana ancak bende olan bilgiden ötürü verilmiştir.” dedi. Bilmez mi ki Allah, önceleri ondan daha güçlü ve topladığı daha fazla olan nice nesilleri yok etmiştir? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
79. Debdebe ve ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler dediler ki: “Keşke Karun’a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o büyük nasip sahibidir.”
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: “Yazıklar olsun size!” dediler. Allah’ın mükâfâtı, iman edip sâlih amel işleyenler için daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.
81. Nihayet Karun’u da sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah’a karşı kendisine yardım edebilecek kimsesi de yoktu. Kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Vay! Demek ki Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler aslâ felâh bulmazlar.” demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Âkibet muttakilerindir.
84. Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
85. Resulüm! Kur’an’ı sana farz kılan Allah, elbette seni yine döneceğin yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni de ve apaçık sapıklıkta bulunanı da en iyi bilendir.”
86. Sen bu Kitab’ın sana indirileceğini ummuyordun. Bu sana Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma.
87. Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Rabbine dâvet et ve aslâ müşriklerden olma!
88. Allah ile beraber başka bir ilâh edinip yalvarma! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, O’nun zâtından başka her şey helâk olucudur. Hüküm yalnız O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.
 1. Elif. Lâm. Mim.
2. İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?
3. Andolsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4. Yoksa kötülük yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
5. Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O işitendir, bilendir.
6. Kim cihad ederse kendi öz nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz ki Allah bütün âlemlerden müstağnidir.
7. İman edip sâlih ameller işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onları yaptıklarının daha güzeli ile mükâfatlandırırız.
8. Biz insana anne babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi sana ortak koşman için seni zorlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır, yaptıklarınızı size bir bir haber veririm.
9. İman edip de sâlih amel işleyenleri, andolsun ki sâlihlerin arasına sokarız.
10. İnsanlardan kimi vardır ki: “Allah’a inandık.” derler. Fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratıldığı zaman, insanların ezâsını Allah’ın azâbı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, andolsun ki: “Biz de sizinle beraberdik!” derler. Allah herkesin kalbinde olanları daha iyi bilen değil midir?
11. Allah hiç şüphesiz ki iman edenleri de bilir, münâfıkları da bilir.
12. Kâfirler iman edenlere: “Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz yüklenelim.” derler. Oysa onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekten onlar yalancıdırlar.
13. Onlar kendi yüklerini, kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri taşıyacaklar ve uydurdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
14. Andolsun ki biz Nuh’u kavmine gönderdik, aralarında dokuzyüzelli yıl kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15. Fakat biz onu ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
16. İbrahim’i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’ndan korkun. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.”
17. Siz Allah’ı bırakıp bir takım putlara tapıyorsunuz, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki Allah’ı bırakıp da taptıklarınız şeyler size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın, O’na kulluk edin, O’na şükredin. Hepiniz O’na döndürüleceksiniz.
18. Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygamber’e düşen, yalnız açıkça tebliğ etmektir.
19. Görmediler mi, Allah yaratmaya nasıl başlıyor? Sonra onu nasıl iâde ediyor? Şüphesiz ki bu Allah’a pek kolaydır.
20. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, Allah’ın yaratmaya nasıl başladığına bir bakın! İşte Allah, ahiret hayatını da (aynı şekilde) yaratacaktır. Gerçekten Allah’ın her şeye gücü yeter.
21. O dilediğine azap eder, dilediğine rahmet eder. Hepiniz O’na döndürüleceksiniz.
22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte O’nu âciz bırakamazsınız. Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23. Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler; işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
24. Kavminin İbrahim’e cevabı sadece: “Onu öldürün, ya da ateşte yakın!” demelerinden ibaret oldu. Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz ki bunda iman eden bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
25. Dedi ki: “Siz dünya hayatında birbirinizle dost olduğunuz için, Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Fakat (o putlara tapmanız dünyada aranızda bir sevgi husule gelmesine sebep olsa bile) daha sonra kıyamet gününde kiminiz kiminize küfür, kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınacağınız yer ise ateştir, hiçbir yardımcınız da yoktur.”
26. Bunun üzerine Lut ona iman etti. (İbrahim): “Doğrusu ben Rabbime hicret ediyorum. Çünkü O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.” dedi.
27. İbrahim’e İshak’ı ve Yakub’u da bağışladık. Peygamberliği ve kitapları onun soyundan gelenlere verdik. Dünyada onu mükâfatlandırdık, şüphesiz ki o ahirette de sâlihlerdendir.
28. Lut’u da gönderdik. O kavmine şöyle demişti: “Doğrusu siz, daha önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz.”
29. “Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda edepsizce şeyler yapmıyor musunuz?” Kavminin cevabı: “Doğru sözlü isen, bize Allah’ın azabını getir.” demek oldu.
30. Dedi ki: “Ey Rabbim! Fesatçı bir kavme karşı bana yardım et!”
31. Vaktaki elçilerimiz İbrahim’e (oğlu olacağına dair) müjde ile geldiklerinde: “Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın halkı zâlim oldular.” dediler.
32. (İbrahim): “Amma orada Lut var!” dedi. Şöyle cevap verdiler: “Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve âilesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesnâ. O, (azapta) kalacaklar arasındadır.
33. Elçilerimiz Lut’a gelince, Lut onlar hakkında tasalandı, tâkatten düştü. Ona: “Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de âileni de kurtaracağız. Yalnız karın müstesna. O, (azapta) kalacaklar arasındadır.” dediler.
34. “Biz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmaları sebebiyle gökten feci bir azap indireceğiz.”
35. Andolsun ki biz aklını kullanacak kimseler için orada apaçık bir âyet (ibret nişanesi) bırakmışızdır.
36. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki: “Ey Kavmim! Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe umut bağlayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
37. Fakat onu yalanladılar. Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
38. Âd ve Semud’u da helâk ettik. Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip, onları doğru yoldan çıkardı. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler, (bakıp ibret alabilirlerdi).
39. Kârun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helâk ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle geldi, onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar, oysa onlar öne geçebilecek değillerdi.
40. Biz onların her birini günahı ile yakaladık. Kiminin tepesine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini korkunç bir ses, bir çığlık yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
41. Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendisine yuva yapan örümceğin misali gibidir. Halbuki eğer bilseler, evlerin en çürüğü en dayanıksızı örümcek yuvasıdır.
42. Allah, onların kendisinden başka ne gibi şeylere tapındıklarını şüphesiz ki bilir. O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
43. İşte misaller... Biz onları insanlar için getiriyoruz. Âlim olanlardan başkası onları anlamaz.
44. Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz ki bunda müminler için bir âyet vardır.
45. Resulüm! Kitap’tan sana vahyedileni oku ve namaz kıl! Şüphesiz ki namaz insanı her türlü hayâsızlıktan ve fenalıktan alıkoyar. Zikrullah elbette en büyük (ibadet)tir. Allah yaptıklarınızı bilir.
46. Zulmedenleri hariç ehl-i kitap ile ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: “Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da sizin ilâhınız da birdir. Ve biz yalnız O’na teslim olmuşuzdur.”
47. Resulüm! İşte biz böylece sana Kitab’ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Bunlardan da ona iman edenler vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr ederler.
48. Resulüm! Sen bu Kur’an’dan önce bir kitaptan okumuş ve elinde de yazmış değildin. Öyle olsaydı, bâtıl söz söyleyenler elbette şüphelenirlerdi.
49. Kur’an kendilerine ilim verilen insanların kalplerinde parıldayan apaşikâr âyetlerdir. Zâlimlerden başkası âyetlerimizi inkâr etmez.
50. Ve derler ki: “Rabbinden ona âyetler (mucizeler) indirmeli değil miydi?” De ki: “O âyetler (mucizeler) ancak Allah katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
51. Kendilerine okunan Kitab’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Şüphesiz ki iman eden bir kavim için bunda rahmet ve öğüt vardır.
52. De ki: “Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Bâtıla inanan ve Allah’ı inkâr edenler; işte onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir.”
53. Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir müddet olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. Andolsun ki o, kendileri farkında olmadıkları bir sırada ansızın gelecektir.
54. Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Halbuki cehennem kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.
55. O gün azap onları üstlerinden, ayaklarının altından saracak ve Allah: “Tadın yaptıklarınızın azabını!” diyecektir.
56. Ey iman eden kullarım! Benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız oraya gidip) yalnız bana kulluk edin.
57. Her insan ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
58. İman edip sâlih amel işleyenleri elbette altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerinde yerleştiririz. Çalışanların ücreti ne güzeldir!
59. Onlar ki sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.
60. Nice canlılar vardır ki, rızıklarını elde edemezler. Sizin de onların da rızkınızı Allah veriyor. O işitendir, bilendir.
61. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ay’ı musahhar kılan kimdir?” diye sorsan, şüphesiz ki: “Allah’tır!” diyecekler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?
62. Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
63. Andolsun ki onlara: “Gökten su indirip de onunla ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye sorsan, şüphesiz ki: “Allah!” diyecekler. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilmiş olsalardı.
65. Gemiye bindikleri zaman dini yalnız O’na has kılarak Allah’a yalvarırlar. Fakat kendilerini karaya çıkararak kurtarınca, bir bakarsın ki hemen şirk koşarlar.
66. Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkâr etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Yakında bilecekler!
67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim Mekke’yi güven verici bir harem yaptığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ bâtıla inanıp Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68. Allah’a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zâlim kim vardır? Cehennemde kâfirlere barınacak yer mi yok?
69. Bizim uğrumuzda bizim için mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah muhsinlerle beraberdir.
 1. Elif. Lâm. Mim.
2. Rumlar (İranlılar’a) mağlup oldular.
3. Arzın size en yakın yerinde. Amma onlar bu yenilgilerinden sonra mutlaka gâlip geleceklerdir.
4. Bir kaç yıl içinde. Önünde de sonunda da emir Allah’ındır. (Rumların İranlıları yendikleri) o gün, müminler sevineceklerdir.
5. Allah’ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azîz’dir, çok merhametlidir.
6. Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden aslâ caymaz. Amma insanların çoğu bilmezler.
7. Onlar dünyâ hayatının yalnız görünen dış kısmını bilirler. Ahiretten ise tamamen habersizdirler.
8. Onlar kendi içlerinde hiç düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak ile ve belirli bir süre için yaratmıştır. Doğrusu insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
9. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğunu görmediler mi? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Yeryüzünü kazıp alt-üst etmişler ve onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
10. Sonunda, Allah’ın âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların âkibetleri pek kötü oldu.
11. Allah ilkin mahlûkunu yaratır, ölümünden sonra onu tekrar diriltir. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.
12. O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, günahkârlar (korku ve ümitsizlik) içinde susup kalırlar.
13. Allah’a ortak koştukları şeylerden hiçbiri kendilerine şefaatçı olamaz. Zaten onlar ortaklarını da inkâr ederler.
14. O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, işte o gün birbirinden ayrılırlar.
15. İman edip sâlih ameller işleyenler, bir bahçe içinde mesut olurlar.
16. Kâfir olup âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içinde hazır bulundurulurlar.
17. O halde siz akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.
18. Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde de (Allah’ı tesbih edin).
19. O, ölüden diri çıkarır, diriden de ölü çıkarır. Yeryüzünü ölümünden sonra O canlandırır. (Ey insanlar!) İşte siz de kabirlerinizden böylece çıkarılacaksınız.
20. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) biri de sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra hemen birer insan olarak yeryüzüne yayılırsınız.
21. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, kendileriyle kaynaşmanız için, kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz ki bunda iyi düşünen bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
22. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizi ve renklerinizi değişik yapmasıdır. Şüphesiz ki bunda âlimler için ibretler vardır.
23. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, gece olsun gündüz olsun uyumanız, lütfundan (rızık) aramanızdır. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
24. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, size hem korku hem de ümit vermek için şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
25. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, göğün ve yerin O’nun emriyle durmasıdır. Sonra sizi yerden bir tek dâvetle çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz.
26. Göklerde ve yerde olanlar hep O’nundur. Hepsi O’na boyun eğer.
27. Önce yaratan, ölümünden sonra tekrar dirilten O’dur. Bu O’nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde bulunan en yüce sıfatlar O’nundur. Ve O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
28. Allah size kendinizden bir temsil getirdi. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, ellerinizin altındaki köleleriniz içinden ortaklarınız bulunmasını; ortaklık hususunda birbirinizden korkup endişelendiğiniz gibi onlardan korkarak sizinle onların eşit olmasını ve kendinizi saydığınız gibi onları saymanızı ister misiniz? İşte biz aklını kullanacak bir topluluk için âyetleri böyle açıklarız.
29. Hayır! O zulmedenler körü körüne heveslerine uymuşlardır. Allah’ın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
30. Hakk’a yönelerek kendini Allah’ın insanlara yaratılıştan verdiği dine ver. Zira Allah’ın yaratışında değişme yoktur. Bu, dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
31. Hepiniz O’na yönelin ve O’ndan korkun, namazı kılın, müşriklerden olmayın.
32. Onlar ki dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka oldular. Her fırka kendi tuttuğu yoldan memnudur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
33. İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na yalvarırlar. Sonra onlara katından bir rahmet tattırınca da, içlerinden bir grup hemen Rablerine şirk koşarlar.
34. Ki, kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler. Safâ sürün bakalım! Yakında bileceksiniz!
35. Yoksa onlara kesin bir delil indirdik de, o delil müşrik olmalarını mı söylüyor?
36. İnsanlara bir rahmet tattırırsak buna sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, hemen ümitsizliğe kapılırlar.
37. Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine geniş geniş vermekte, dilediğinin rızkını da daraltmaktadır. Şüphesiz ki bunda inanan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
38. Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah’ın rızâsını dileyenler için bu daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
39. İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir fâiz, Allah katında artmaz. Fakat Allah’ın rızâsını dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, o böyle değildir. O zekâtı veren kimseler (sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.
40. Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, daha sonra da dirilten Allah’tır. Peki sizin O’na eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir ve yücedir.
41. İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde fesat başgösterdi. Allah işlediklerinden bir kısmını onlara tattırıyor ki, belki dönerler.
42. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha önce geçenlerin âkıbetinin nasıl olduğunu görün. Çünkü onların çoğu müşrik idi.”
43. Allah’ın katından dönüşü olmayan bir gün gelmezden önce yönünü dosdoğru dine çevir. O gün bölük bölük ayrılacaklardır.
44. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Sâlih amel işleyenler de yerlerini kendileri için hazırlamış olurlar.
45. Tâ ki Allah, iman eden ve sâlih amel işleyenlere lütfundan mükâfat versin. Şüphesiz ki O, kâfirleri sevmez.
46. Rüzgârları (yağmurun yağacağına, aşılamanın yapılacağına) müjdeciler olarak göndermesi O’nun delillerindendir. Tâ ki size rahmetinden tattırsın, gemiler O’nun emriyle yüzsün ve siz O’nun lütfundan (nasibinizi) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz.
47. Andolsun ki biz senden önce nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Onlara apaçık delillerle geldiler. Biz de günahkârlardan intikam aldık. Müminlere yardım etmek üzerimize hak olmuştur.
48. Allah O’dur ki rüzgârları gönderip bulutları yürütür, onları dilediği gibi gökte yayar ve parça parça eder. Sonra da bulutların arasından yağmurun çıktığını görürsün. Kullarından dilediğine yağmuru verdiğinde, onlar hemen sevinirler.
49. Oysa onlar daha önceden üzerlerine yağmur indirilmesinden iyice ümitlerini kesmişlerdi.
50. Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ki O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kâdirdir.
51. Andolsun ki bir rüzgâr göndersek de ekini sararmış görseler, hemen ardından nankörlük ederler.
52. Gerçek şu ki sen ölülere işittiremezsin. Arkalarını dönüp giden sağırlara da dâvetini duyuramazsın.
53. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin. Sen âyetlerimizi ancak inananlara duyurabilirsin. İşte onlar müslümanlardır.
54. Allah sizi oldukça güçsüz (bir madde)den yarattı. Güçsüzlükten sonra kuvvetli kıldı. Sonra o kuvvetin ardından da zayıflık ve ihtiyarlık verdi. O dilediğini yaratır. O, ilim ve kudret sahibidir.
55. Kıyamet koptuğu gün suçlular bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar böylece aldatılıp saptırılıyorlardı.
56. Kendilerine ilim ve iman verilenler ise şöyle derler: “Andolsun ki siz, Allah’ın yazısında yazılan o yeniden dirilme gününe kadar orada kaldınız. İşte yeniden dirilip kalkma günü bugündür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
57. Artık o gün, zulmetmiş olanlara mazeret beyan etmeleri bir fayda vermez, kendilerinden Allah’ı hoşnud edecek şeyleri yapmaları da istenmez.
58. Andolsun ki biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali getirdik. Şayet sen onlara bir âyet (mucize) getirsen, kâfir olanlar: “Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.” derler.
59. İşte böylece Allah, bilmeyenlerin kalpleri üzerine mühür basar.
60. Sabret! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi haktır. Yürekten inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevketmesinler!
 1. Elif. Lâm. Mîm.
2. Bunlar hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir.
3. O Kitap ki, muhsinler için hidayet rehberi ve rahmettir.
4. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
5. İşte onlar Rablerinin yolunda olanlardır. İşte onlar saâdete erenlerdir.
6. İnsanlar arasında öyleleri var ki, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için boş lâfı satın alır. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır.
7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık varmış da işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.
8. İman edip de sâlih ameller işleyenlere Naîm cennetleri vardır.
9. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. O, Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
10. O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yere de sizi sarsmasın diye sağlam ve yüksek dağlar koydu ve orada her çeşit canlıları yaydı. Gökten su indirdik ve orada her güzel çiftten bitirdik.
11. İşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır. Şimdi gösterin bana, O’ndan başkaları ne yaratmıştır? Hayır! Zâlimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
12. Andolsun ki biz Lokman’a Allah’a şükretmesi için hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olandır.
13. Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Oğulcuğum! Allah’a şirk koşma, doğrusu şirk koşmak çok büyük bir zulümdür.”
14. Biz insana anne ve babasına (iyi davranmasını) tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlüğe düşerek (nice sıkıntılarla) taşımıştı. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. Öyleyse bana ve anne-babana şükret. Dönüş ancak banadır!
15. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme! Onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber veririm.
16. “Oğulcuğum! Yapılan iyi veya kötü bir iş hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu mutlaka çıkarır. Şüphesiz ki Allah Lâtif’tir, her şeyden haberdardır.”
17. “Oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan! Çünkü bunlar azmedilmeye değer işlerdendir.”
18. “İnsanları küçümseyip yüz çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenip öğünen ve böbürlenen kimseleri aslâ sevmez.”
19. “Yeryüzünde mütevâzi ol. Söz söylerken yavaş sesle söyle! Şüphesiz ki seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.”
20. Görmediniz mi? Göklerde ve yerdeki her şeyi Allah size musahhar kılmıştır. Zâhir ve bâtın (açık ve gizli) her türlü nimetlerini bol bol vermiştir. İnsanlar içinde ne bilgisi, ne rehberi ne de aydınlatıcı bir kitabı yokken Allah hakkında tartışan kimseler vardır.
21. Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde: “Hayır! Biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız.” derler. Ya şeytan babalarını alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!
22. Kim kendini Allah’a muhsin olarak, O’nu görür gibi tamamen teslim ederse, muhakkak ki o en sağlam kulpa yapışmış olur. Bütün işlerin sonu Allah’a varır.
23. Kim kâfir olursa, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Şüphesiz ki Allah göğüslerin özünü bilendir.
24. Onları az bir süre geçindiririz, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
25. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah!” derler. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Hayır! Onların çoğu bilmezler.
26. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Şüphesiz ki Allah zengindir ve övülmeye en çok lâyık olandır.
27. Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha eklense, yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez. Şüphe yok ki Allah Aziz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
28. Sizin yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de ancak bir tek kişinin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
29. Görmez misin ki Allah geceyi gündüze ve gündüzü de geceye katmaktadır. Güneşi ve ay’ı da buyruğu altına almıştır. Bunların her birisi belirli bir süreye kadar hareketine devam eder. Ve şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.
30. Çünkü Allah hakkın tâ kendisidir. O’ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz bâtıldır. Doğrusu Allah çok yücedir, büyüktür.
31. Görmez misin ki, gemiler denizde Allah’ın nimetiyle akıp gider. Böylece size âyetlerini (varlığının delillerini) gösterir. Bunlarda pek sabırlı ve çok şükreden kimseler için âyetler (işaretler) vardır.
32. Dağlar gibi dalgalar onları sardığında, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkararak kurtardığı zaman içlerinden bir kısmı orta yolu tutarlar. Zaten bizim âyetlerimizi gaddar ve nankörlerden başkası inkâr etmez.
33. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğluna, oğulun babaya hiçbir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Allah’ın vaadi şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, aldatıcı şeytan Allah’ın affına güvendirerek sizi yoldan çıkarmasın.
34. Kıyamet saatini bilmek ancak Allah’a mahsustur. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.
 1. Elif. Lâm. Mîm.
2. Bu Kitab’ın, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olduğunda aslâ şüphe yoktur.
3. Yoksa: “Onu peygamber kendisi uydurdu.” mu diyorlar? Hayır! O, senden önce peygamber gönderilmemiş bir kavmi uyarman için sana Rabbinden gelen bir gerçektir. Umulur ki doğru yolu bulurlar.
4. Allah gökleri ve yeri ve bunların arasında olan şeyleri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ edendir (Arş üzerinde hükümran olandır). Sizin O’ndan başka bir dostunuz ve şefaatçınız yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almıyor musunuz?
5. Gökten yere kadar her işi O düzenler. Sonra işler, sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir günde yine O’na yükselir.
6. İşte O, görülmeyeni de görüleni de bilendir, Azîz’dir, merhamet edendir.
7. O Allah ki, yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya da çamurdan başlayandır.
8. Sonra O, bunun zürriyetini kerih bir sudan meydana gelen nutfeden yapmıştır.
9. Sonra onu düzeltip tamamladı. İçine ruhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz!
10. Dediler ki: “Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?” Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
11. De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”
12. O günahkârları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Ey Rabbimiz! Gördük ve işittik. Bizi dünyaya geri gönder de, sâlih bir amel işleyelim. Artık biz kesin olarak inandık!” derken bir görsen!
13. Dileseydik herkese hidayet verirdik. Fakat: “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla tamamen dolduracağım!” diye benden kesin söz çıkmıştır.
14. Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanızın cezasını tadın! Doğrusu biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınızdan dolayı tadın ebedî azabı!
15. Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, âyetlerimiz kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapanırlar, büyüklük taslamadan Rablerini hamd ile tesbih ederler.
16. (Gece teheccüd namazı kılmak için yanları yataklarından uzaklaşır). Korku ve ümit ile Rablerine duâ ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de hayra harcarlar.
17. Artık onlar için, yaptıklarına karşılık olarak gözler aydınlatıcı nimetlerden kendilerine neler hazırlandığını kimse bilemez.
18. Mümin olan kimse, fâsık olan kimse gibi midir? Bunlar aslâ bir olamazlar!
19. İman edip de sâlih ameller yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık bir ağırlama olarak Me’vâ cennetleri vardır.
20. Yoldan çıkanların barınacakları yer ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya döndürülürler. Onlara: “Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın!” denir.
21. Andolsun ki biz onlara, en büyük azaptan öncede mutlaka yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.
22. Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir? Muhakkak ki biz suçlulardan öç alacağız!
23. Andolsun ki biz Musa’ya Kitap verdik. “Resulüm! Sakın sen de ona (Musa’ya) kavuşmaktan şüphe etme!” Ve biz onu İsrâiloğulları için bir hidayet rehberi yaptık.
(Not: Bu Âyet-i kerime’de Resulullah Aleyhisselâm’ın Musa Aleyhisselâm ile karşılaşacağına işaret vardır. Nitekim Miraç Gecesi’nde karşılaşmışlardır.)
24. İçlerinden sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola ileten önderler tayin ettik. O önderler âyetlerimize kesinlikle inanırlardı.
25. Şüphesiz ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
26. Kendilerinden önce nice nesilleri yok etmiş olmamız, onları doğru yola sevketmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşıyorlar. Hiç şüphesiz ki bunlarda âyetler (ibretler) vardır. Hâlâ işitmiyorlar mı?
27. Hiç görmediler mi ki; biz suyu kupkuru, çorak yerlere sevkediyoruz da, onunla ekin çıkarıyoruz. Ondan hem hayvanları hem de kendileri yiyor. Hâlâ görmüyorlar mı?
28. “Eğer doğru sözlü iseniz bu fetih ne zaman?” derler.
29. De ki: “Fetih gününde kâfirlere imanları hiçbir fayda vermez, kendilerine mühlet de tanınmaz.”
30. Onlardan yüz çevir ve bekle! Zaten onlar da beklemektedirler.
1. Ey Peygamber! Allah’tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Şüphesiz ki Allah çok iyi bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
2. Rabbinden sana vahyedilene uy! Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
3. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
4. Allah hiç kimsenin göğsünde iki kalp yaratmamıştır. Zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız kılmamıştır. Evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız sözlerden ibarettir. Allah gerçeği söylemektedir. Doğru yola O eriştirir.
5. Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Allah katında en doğrusu budur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ederek söylediklerinizde size bir vebal yoktur, fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
6. O Peygamber müminlere öz nefislerinden evlâdır, canlarından da ileridir. Zevceleri ise müminlerin anneleridir. Akraba olanlar, Allah’ın kitabında (miras hususunda) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız hariçtir. Bunlar Kitap’ta yazılıdır.
7. Hatırla o zamanı ki, biz peygamberlerden kesin söz almıştık. Resulüm! Senden de, Nuh’dan da, İbrahim’den de, Musa’dan da, Meryem oğlu İsa’dan da pek sağlam bir söz aldık.
8. Allah sâdıklara sadâkatlerinden sormak için bunu yaptı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
9. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir zaman üzerinize ordular saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
10. Hani onlar hem yukarınızdan hem de aşağı tarafınızdan üzerinize gelmişti. Gözler dönmüş, yürekler ağızlara gelmişti. Ve siz Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz!
11. İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
12. Hani o zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Allah ve Resul’ü bize sadece kuru vaadlerde bulundular.” diyorlardı.
13. İçlerinden bir takımı: “Ey Yesribliler! Tutunacak yeriniz yok, geri dönün” demişti. İçlerinden bir topluluk da Peygamber’den: “Evlerimiz emniyette değil” diyerek izin istiyorlardı. Oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.
14. Eğer Medine’nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı, sonra kendilerinden fitne çıkarmaları istenseydi, hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı.
15. Oysa bunlar andolsun ki daha önce, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah’a kesin söz vermişlerdi. Allah’a verilen kesin söz ise elbette sorulacaktır.
16. Resulüm! De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size aslâ fayda vermez. Aksi takdirde (eceliniz gelmediği için ölümden kaçmış gözükseniz) bile (dünyada yaşatılarak) istifade ettirileceğiniz zaman çok azdır.
17. Resulüm! De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilemişse, sizi O’ndan koruyacak, veya size rahmet etmeyi dilemişse (ona engel olacak) kim vardır? Onlar Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilirler!
18. Doğrusu Allah içinizden sizi alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin!” diyenleri kesinlikle bilir. Onlardan pek azı (o da gösteriş olarak) savaşa gelir. (Çoğunluğu ise savaşa gelmezler).
19. Size karşı oldukça kıskanç ve cimridirler. Korku geldiği zaman, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de, iyiliğinizi çekemeyerek sivri dilleri ile sizi incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir. Bunun için de Allah onların yaptıklarını boşa çıkartmıştır. Bu, Allah’a göre pek kolaydır.
20. Onlar Ahzab’ın (düşman birliklerinin) gitmediklerini sanıyorlardı. Düşman birlikleri tekrar gelmiş olsalardı, isterler ki çöllerde bedevilerin yanında bulunsunlar da sizin haberlerinizi sorsunlar. Zaten aranızda bulunsalardı, pek az savaşırlardı.
21. Andolsun ki Resulullah sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir nümunedir.
22. Müminler ahzabı (düşman birliklerini) gördüklerinde: “İşte Allah ve Resul’ünün bize vâdettiği! Allah ve Resul’ü doğru söylemiştir.” dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.
23. Müminler içinde öyle erler vardır ki, Allah’a vermiş oldukları ahde sadakat gösterirler, onlardan kimi bu uğurda canını fedâ etti, kimi de bu dâveti beklemektedir. Ahidlerini hiç değiştirmemişlerdir.
24. Ki Allah sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, münafıklara da dilerse azap etsin veyahut tevbelerini kabul buyursun. Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.
25. Allah o kâfirleri öfke ve kinleriyle geri çevirdi. Onlar hiç hayra eremediler. Allah savaşta müminlere yetti. Allah kuvvetlidir, Azîz’dir.
26. Allah, ehl-i kitaptan, kâfirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş ve kalplerine korku salmıştı. Onların kimini öldürüyor, kimini esir alıyordunuz.
27. Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah’ın her şeye gücü yeter.
28. Ey Peygamber! Hanımlarına söyle: “Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de sizi güzellikle salıvereyim.”
29. Eğer Allah’ı, Peygamber’ini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden güzel davranan hanımlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
30. Ey Peygamber hanımları! Sizden her kim açık bir hayâsızlıkla gelecek olursa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah’a göre kolaydır.
31. Sizden her kim de Allah’a ve Resul’üne itaat edip sâlih amel işlerse, onun ecrini de iki kat veririz. Ona bol bir rızık da hazırlamışızdır.
32. Ey Peygamber hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer takvâ sahibi olmak istiyorsanız, edâlı konuşmayın. Kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit eder. Daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.
33. Vakar ile evlerinizde oturun. İlk cahiliye çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Peygamber’e itaat edin. Ey Ehl-i beyt! Allah sizden kiri, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.
34. Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah Lâtif’tir, haberdar olandır.
35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar; İşte Allah bunlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
36. Allah ve Resul’ü bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için, artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Allah’a ve Resul’üne başkaldırıp isyan eden kimse hiç süphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur.
37. Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye; “Eşini yanında tut, Allah’tan kork!” diyordun da, Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyor, insanlardan çekiniyordun. Oysa asıl korkulmaya lâyık olan Allah idi. Nihayet Zeyd’in o kadınla bir bağı kalmayınca biz onu sana nikâhladık. Böylece evlatlıkların eşleriyle bir bağı kalmayınca, onlarla evlenmek hususunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
38. Allah’ın kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber’e bir güçlük (herhangi bir vebâl) yoktur. Ondan önce gelip geçen (peygamberler) arasında da Allah’ın sünneti (âdeti) böyle idi. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek yazılmış bir kaderdir.
39. Onlar ki Allah’ın risaletini tebliğ ederler, Allah’tan korkarlar, O’ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40. Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o Allah’ın Resul’ü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
41. Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin.
42. Ve O’nu sabah-akşam tesbih edin.
43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet eden O’dur. Melekleri de size duâ ederler. Allah müminlere karşı çok merhametlidir.
44. O’na kavuşacakları gün onlara yapılacak iltifat “Selâm” dır. Onlara çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.
45. Ey Peygamber! Biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46. Allah’ın izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak.
47. Resulüm! Müminlere Allah tarafından büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
48. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların eziyetlerine aldırma. Allah’a tevekkül et! Vekil olarak Allah yeter!
49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
50. Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan câriyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini Peygamber’e hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Biz hanımları ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Ki, sana herhangi bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Geriye bıraktıklarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir vebâl yoktur. Böyle yapman, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğin şeylere râzı olmaları için daha elverişlidir. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyla bilendir, hilim sahibidir.
52. Bundan sonra artık başka kadınlar helâl olmaz. Güzellikleri hoşuna gitse de hiçbirini başka eşlerle değiştirmen de (helâl değildir). Ancak sahip olduğun câriyen başka. Allah her şeyi görüp gözetendir.
53. Ey müminler! Bundan sonra peygamberinizin evlerine yemeğe dâvet olunmadıkça vakitli-vakitsiz girmeyin. Dâvet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın, söze sohbete dalıp kalmayın. Çünkü bu hâliniz Peygamber’i üzüyor, o da size bir şey söylemekten utanıyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Peygamber’in zevcelerine herhangi bir şey soracağınız vakit perde arkasından sorun. Böyle yapmakla hem sizin gönülleriniz hem de onların gönülleri daha temiz kalır. Sizin Allah’ın Resul’ünü üzmeniz ve ondan sonra onun hanımlarını nikâhlamanız aslâ caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında çok büyük bir günahtır.
54. Bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de muhakkak ki Allah her şeyi bilendir.
55. Onlara (Peygamber’in hanımlarına) babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hususunda bir vebal yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah’tan korkun! Şüphesiz ki Allah her şeye şâhittir.
56. Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm getirin ve gönülden teslim olun.
57. Allah’ı ve Peygamber’ini incitenlere, Allah dünyada da âhirette de lânet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
59. Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. (Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman), dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
60. Andolsun ki münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve Medine’de yalan haber yayanlar vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz. Sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.
61. Hepsi de lânetlenmiş olarak, nerede ele geçirilirlerse yakalanırlar ve öldürülürler.
62. Allah’ın daha önce geçmiş olanlara uyguladığı sünneti (âdeti) budur. Sen Allah’ın sünnetinde aslâ bir değişiklik bulamazsın.
63. Resulüm! İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi Allah’ın katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.”
64. Şüphesiz ki Allah kâfirlere lânet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65. Orada ebedî kalacaklardır, hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
66. Yüzleri ateşte çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik!” derler.
67. Ey Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.
68. Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver. Onları büyük bir lânete uğrat.
69. Ey iman edenler! Musa’yı incitenler gibi olmayın. Allah onu, söylediklerinden temize çıkardı. O Allah katında değerli bir kimse idi.
70. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.
71. Ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederse o gerçekten büyük kurtuluşa ermiştir.
72. Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Onu insan yüklendi. Çünkü insan çok zâlim ve çok câhildir.
73. (Allah bu emaneti insana vermek suretiyle) münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklerle, müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
1. Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
2. O, yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
3. Kâfirler: "Kıyamet saati bize gelmez." dediler. De ki: "Hayır! Gaybı bilen Rabbime andolsun ki, o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de daha büyüğü de, şüphesiz ki apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz'da)dır."
4. Bu, iman edip sâlih ameller işleyenleri mükâfatlandırması içindir. Onlar için bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır.
5. Âyetlerimizi iptal etmek için yarışırcasına koşanlara da, azabın en kötüsünden acıklı bir azap vardır.
6. Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilirler. O'nun mutlak galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna ilettiğini görürler.
7. Kâfirler dediler ki: "Size, çürüyüp paramparça olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi?"
8. "Acaba o, Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve uzak bir sapıklık içindedirler.
9. Onlar gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında bulunanı görmüyorlar mı? Dilersek onları yere batırırız veya üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz ki bunda Allah'a yönelen her kul için bir âyet (ibret) vardır.
10. Andolsun ki Davut'a kendi katımızdan bir üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin!" (dedik). Ona demiri yumuşattık.
11. "Uzunca genişce zırhlar yap! Dokumasını sağlam tut!" Sâlih ameller işleyin! Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görmekteyim.
12. Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan rüzgârı boyun eğdirdik. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan her kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
13. Süleyman için, o ne dilerse yaparlardı. Kalelerden... Heykellerden... Havuzlar kadar geniş leğenlerden, sabit kazanlardan... "Ey Davut hânedanı! Şükredin! Kullarımdan şükreden azdır."
14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak asasını yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. Süleyman yıkılıp yere kapanınca cinler anladılar ki, eğer onlar gaybı bilselerdi, öyle zilletli azap içinde kalıp durmazlardı.
15. Andolsun ki Sebe kavminin oturduğu yerlerde de bir ibret vardır. Sağlı sollu iki bahçe bulunuyordu. Rabbinin verdiği rızıktan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir belde, çok bağışlayan bir Rab!
16. Amma ne var ki yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların o iki bahçesini buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
17. Nankörlük ettikleri için biz onları böyle cezalandırdık. Biz nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız?
18. Onların yurtları ile, içine feyz ve bereketler verdiğimiz memleketler arasında, biri diğerinden görülebilen yakın nice şehirler meydana getirdik. Bunlar arasında gezip dolaşma imkânları takdir ettik. "Geceleri ve gündüzleri oralarda emniyet içinde gezip dolaşın." (dedik).
19. "Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır." dediler ve onlar kendilerine yazık ettiler. Biz de onları bu yüzden efsane yapıverdik ve onları darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden ve çok şükreden kimseler için âyetler (ibretler) vardır.
20. Andolsun ki İblis onların aleyhindeki zannını gerçekleştirdi. Müminlerden bir fırka hariç olmak üzere hepsi ona uydular.
21. Oysa ki (İblis'in) onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete imanı olan kimse ile, ahiretten şüphe edeni ayırdetmek için (ona bu ruhsatı verdik). Rabbin her şeyi gözetlemektedir.
22. De ki: "Allah'tan başka ilâh saydıklarınızı çağırın. Onlar göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değildirler. Onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı yoktur. Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur."
23. O'nun katında, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. Nihayet kalplerindeki korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. Onlar da "Hak olanı buyurdu!" derler. O yücedir, büyüktür.
24. De ki: "Size göklerden ve yerden rızık veren kimdir?" De ki: "Allah'tır! O halde doğru yol üzerinde veya apaçık sapıklıkta olan ya biziz ya da sizsiniz."
25. De ki: "Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz."
26. De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya toplar, sonra aramızda hak ile hükmeder. O en âdil hüküm verendir, çok iyi bilendir.
27. De ki: "O'na ortak kattıklarınızı gösterin bana." Hâşâ! O Allah'tır. Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
28. Resulüm! Biz seni ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir. Ne var ki insanların çoğu bilmezler.
29. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler.
30. De ki: "Size vaad olunan bir gün vardır ki, siz ondan ne bir saat geri kalırsınız, ne de ileri geçebilirsiniz."
31. Kâfirler dediler ki: "Biz bu Kur'an'a da, ondan öncekilere de aslâ inanmayız." Sen o zâlimleri Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! İçlerinde zayıf sayılanlar (tâbi olanlar, peşlerine takıldıkları o) büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık." derler.
32. Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara (kendilerine tâbi olanlara): "Size hidayet geldi de, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, kendiniz suçlu idiniz." derler.
33. Zayıf sayılanlar (tâbi olanlar) da (peşlerinden gittikleri) o büyüklük taslayanlara: "Hayır, gece gündüz bizi aldatıyordunuz. Bize Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz." derler. Bunlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar, ettiklerine içleri yanar. Biz o kafirlerin boyunlarına demir boyunduruklar takarız. Onlar ancak yapmış olduklarının cezasını çekerler.
34. Biz hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, oranın varlıklı ve şımarık kişileri mutlaka: "Biz size gönderilmiş olan şeyleri inkâr ediyoruz." demişlerdir.
35. "Biz malca ve evlatça da çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz." derlerdi.
36. De ki: "Şüphesiz ki Rabbim rızkı dilediğine genişletir, dilediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler."
37. Ne mallarınız ne de evlâtlarınız huzurumuzda size bir yakınlık sağlayamaz. Ancak iman edip de sâlih amel yapanlar başka. Onların yaptıklarına karşılık kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet odalarında huzur ve güven içindedirler.
38. Âyetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlar yok mu? Onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.
39. De ki: "Rabbim kullarından dilediğinin rızkını genişletir, dilediğine darlaştırır. İnfak ettiğiniz herhangi bir şeyin yerine daha iyisini verir. Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
40. O gün Allah onların hepsini mahşere toplar. Sonra meleklere: "Bunlar size mi tapıyorlardı?" diye sorar.
41. Melekler: "Seni tesbih ederiz, bizim dostumuz onlar değil sensin. Onlar aslında cinlere tapıyorlardı ve çoğu onlara inanmıştı." derler.
42. Bugün birinizin diğerine bir fayda veya zarar vermeye gücü yetmez. Biz zâlimlere: "Yalanlayıp geldiğiniz ateş azabını tadın!" deriz.
43. Âyetlerimiz onlara açık açık okunduğu zaman: "Bu adam sizi atalarınızın taptıklarından alıkoymaktan başka bir şey istemiyor." derlerdi. "Bu (Kur'an), uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." derlerdi. Hak kendilerine geldiğinde hakkı inkâr edenler: "Bu apaçık bir sihirdir, başka bir şey değildir." dediler.
44. Halbuki biz onlara ders alacakları kitapları vermemiş ve senden önce onlara uyarıcı bir peygamber de göndermemiştik.
45. Kendilerinden öncekiler de yalanlamışlardı. Halbuki bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine ulaşamadılar. Böyleyken peygamberlerini yalanlamışlardı. Beni inkâr nasıl olurmuş!
46. Resulüm! De ki: "Ben size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkınız. Sonra da arkadaşınızda hiçbir delilik olmadığını iyice düşününüz. O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan önce sizi uyarandır.
47. Resulüm! Onlara de ki: "Ben sizden bir ücret istersem eğer, o ücret sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah'a âittir. O her şeye şâhittir."
48. De ki: "Rabbim hakkı ortaya koyar. O, gaybları en iyi bilendir."
49. De ki: "Hak gelmiştir. Artık bâtıl ne yeniden bir şey başlatabilir, ne de tekrar geri getirebilir."
50. De ki: "Eğer ben saparsam kendi aleyhime sapmış olurum. Şayet hidayete erdiysem, bu da bana Rabbimin vahyetmesinden ötürüdür. Şüphesiz ki O işitendir, yakındır."
51. Can baş kaygısına düştükleri zaman bir görmelisin! Artık kaçacak yerleri de yoktur. Yakın bir yerden yakalanmışlardır.
52. "Ona inandık!" demektedirler. Amma uzak yerden el sunmak (dünyaya yeniden döndürülmek) nasıl mümkün olur?
53. Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
54. Daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasına perde çekilir. Çünkü onlar şüphe ve endişe içinde idiler.
 1. Hamd gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı olmak üzere elçiler yapan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediği kadar fazlalaştırır. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
2. Allah'ın insanlar için açacağı herhangi bir rahmeti tutacak yoktur. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O Azîz'dir, hikmet sahibidir.
3. Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki bunca nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mıdır? O'ndan başka ilâh yoktur. O halde nasıl oluyor da aldatılıp döndürülüyorsunuz?
4. Resulüm! Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önce de nice peygamberler yalanlanmıştı. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür.
5. Ey insanlar! Şüphe yok ki, Allah'ın hesap günü hakkındaki vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. O çok aldatıcı şeytan da Allah'ın affına güvendirerek sizi aldatmasın.
6. Şeytan şüphesiz ki sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın alevli cehennem halkından olmaya çağırır.
7. O kâfir olanlara, evet onlara çok şiddetli bir azap vardır. İman edip sâlih ameller işleyenlere de mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
8. Kötülükleri kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Şüphesiz ki Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete erdirir. O halde nefsin onlar hakkında bir takım üzüntülere dalarak yıpranmasın. Çünkü Allah onların yaptıklarını çok iyi bilendir.
9. Rüzgârları gönderip de bulutları yürüten Allah'tır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp onunla toprağı ölümünden sonra diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.
10. Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin ki izzet ve şeref bütünüyle Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, onu da sâlih amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve onların kurdukları tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.
11. Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı. O'nun bilgisi olmadan hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz. Ömrü uzayanın ömrünün uzaması, ömrü kısalanın ömrünün kısalması kitapta (Levh-i mahfuz'da) yazılmıştır. Şüphesiz ki bu da Allah'a göre çok kolaydır.
12. İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır. Susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz. Takmakta olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan nasibinizi arayıp şükretmeniz için gemilerin denizi yarıp gittiğini görürsün.
13. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve ay'ı buyruğu altına almıştır. Her biri belirli bir süreye kadar hareketine devam eder. İşte bu, Rabbiniz Allah'tır. Hükümranlık O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değildirler.
14. Onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler. Faraza işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde de şirk koşmanızı inkâr ederler. Her şeyden haberdar olan Allah gibi sana hiç kimse haber veremez.
15. Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her şeyden müstağnidir, her hamde lâyıktır.
16. Dilerse sizi yok eder ve yepyeni bir nesil getirir.
17. Bu Allah'a göre güç değildir.
18. Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez. Günah yükü ağır olan bir kimse onu taşımak üzere (birini) çağırsa, yakını dahi olsa, onun yükünden bir şey yükletilmez. Sen ancak görmediği halde Rabbinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenirse, o ancak kendi menfaati için temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır.
19. Körle gören bir değildir.
20. Karanlıklarla aydınlık bir değildir.
21. Gölge ile hararet bir değildir.
22. Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediği kimseye işittirir. Sen kabirlerde olanlara işittiremezsin.
23. Resulüm! Sen ancak bir uyarıcısın.
24. Biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber gelip geçmiştir.
25. Şayet seni yalanlarlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara açık delillerle, sayfalarla ve nurlu bir kitap ile gelmişlerdi.
26. Sonra ben o kâfirleri yakaladım. Benim intikamım nasıl oldu?
27. Görmez misin ki, Allah gökten su indirdi. Biz o su ile renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, çeşit çeşit renklerde ve simsiyah yollar yaptık.
28. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkli olanlar vardır. Kulları içinde Allah'tan en çok korkanlar âlimlerdir. Şüphesiz ki Allah Azîz'dir, çok bağışlayıcıdır.
29. Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler aslâ tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.
30. Çünkü Allah, onların mükâfatını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.
31. Resulüm! Kitap'tan sana vahyettiğimiz, kendinden öncekileri tasdik edici olarak gelen gerçektir. Şüphesiz ki Allah kullarından haberdardır, görendir.
32. Sonra biz o Kitab'ı kullarımızdan beğenip seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimi nefsine zulmedendir. Kimi mutedildir (Orta yoldadır). Onlardan bir kısmı da Allah'ın izniyle hayır yarışlarında öncü olanlardır. İşte bu, büyük bir fazl-u keremin tâ kendisidir.
33. Adn cennetleri... Oraya girerler... Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Elbiseleri de ipektendir.
34. Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun. Rabbimiz bağışlayandır, çok lütufkârdır.
35. Bizi lütfuyla ebedî kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez.
36. İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler, kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. Biz her nankörü işte böyle cezalandırırız.
37. Onlar orada: "Ey Rabbimiz! Bizi çıkar da, yapageldiklerimizden farklı olarak sâlih amel işleyelim!" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmişti. (Fakat inanmadınız). Artık azabı tadınız! Zâlimlerin yardımcısı yoktur."
38. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz ki O göğüslerin özünü bilendir.
39. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfürleri Rableri katında ancak onlara gazabı artırır. Kâfirlerin küfürleri onlara hüsrandan başka bir şeyi artırmaz.
40. De ki: "Allah'ı bırakıp da taptığınız ilâhlarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, onlar yeryüzünden hangi şeyi yaratmışlardır? Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa biz onlara bir kitap verdik de, ondaki bir delile mi dayanıyorlar? Hayır! O zâlimler birbirlerine aldatmadan başka bir vaadde bulunmuyorlar."
41. Şüphesiz ki Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. Andolsun ki eğer nizamları bir bozulacak olursa, onları kendinden başka kim tutabilir? Gerçekten O Halîm'dir, çok bağışlayıcıdır.
42. Kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, herhangi bir ümmetten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, uzaklaşmalarından başka bir şeylerini artırmadı.
43. Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötü tuzak kurarak. Halbuki kötü tuzak ancak sahibine dolanır. Artık onlar öncekilerin sünnetinden (onlara uygulanadan) başkasını mı gözetliyorlar? Sen Allah'ın sünnetinde aslâ bir değişiklik bulamazsın ve sen Allah'ın sünnetinde aslâ bir sapma da bulamazsın.
44. Onlar kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç yoktur. O, her şeyi bilir ve çok güçlüdür.
45. Eğer Allah, insanları kazandıkları sebebiyle hemen hesaba çekseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir zamana kadar geciktirir. Süreleri gelince, artık şüphesiz ki Allah kullarını görmektedir.
1. Yâsin.
2. Hikmet dolu Kur'an hakkı için ey Resulüm!
3. Muhakkak ki sen gönderilmiş peygamberlerdensin.
4. Doğru bir yol üzerindesin.
5. Üstün ve çok merhametli Allah'ın indirdiği (Kur'an yolu üzerindesin).
6. Ataları uyarılmadığı için gaflet içerisinde kalmış bir kavmi uyarman içindir.
7. Andolsun ki onların çoğunun üzerine söz hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
8. Gerçekten biz onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır.
9. Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler.
10. Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar iman etmezler.
11. Sen ancak Zikr'e uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfat ile müjdele!
12. Hiç şüphesiz ki ölüleri ancak ve ancak biz diriltiriz. İşlediklerini ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz'da) saymışızdır.
13. Onlara o memleket halkını (Antakyalıları) misal getir. Hani oraya elçiler gelmişlerdi.
14. O zaman kendilerine iki elçi göndermiştik de, onları yalanlamışlardı. Biz de bir üçüncü ile onları takviye edip desteklemiştik. "Gerçekten biz size gönderildik." demişlerdi.
15. Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Rahman herhangi bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!"
16. Elçiler de: "Rabbimiz biliyor ki gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
17. "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
18. Onlar dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azap dokunur."
19. Elçiler şöyle cevap verdi: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa, bu uğursuzluk mudur? Hayır! Siz aşırı giden bir kavimsiniz."
20. Şehrin en uzak semtinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: "Ey kavmim! Gönderilmiş bulunan bu elçilere uyunuz."
21. "Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyunuz, onlar doğru yoldadırlar."
22. "Ben, beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döndürüleceksiniz."
23. "Ben, O'ndan başka ilâhlar edinir miyim hiç? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek dilerse, o putların şefaatı bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."
24. "O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25. "Şüphesiz ki ben sizin de Rabbiniz olan Allah'a inandım. O halde beni dinleyin."
26. Ona: "Cennete gir!" denildi. O da: "Keşke kavmim bilseydi!" dedi.
27. "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını."
28. Biz ondan sonra kavminin üzerine, onları helâk etmek için herhangi bir ordu indirmedik ve zaten indirecek de değildik.
29. Sadece bir tek çığlık oldu, o anda hemen sönüverdiler.
30. Ne yazık şu kullara! Kendilerine hangi peygamber gelse, onu hemen alaya alırlardı.
31. Görmüyorlar mı ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık kendilerine dönemezler.
32. Onların hepsi elbette huzurumuza getirileceklerdir.
33. Ölü toprak da onlar için bir âyet (delil)dir. Biz onu (yağmurla) dirilttik de ondan pek çok taneler çıkardık, işte onlar bunlardan yerler.
34. Biz yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık, içinden pınarlar fışkırttık.
35. Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
36. Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir!
37. Gece onlar için bir delildir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de, onlar birden karanlıkta kalıverirler.
38. Güneş de kendine mahsus yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. İşte bu Azîz ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39. Ay için de konak yerleri tayin etmişizdir. Nihayet o eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her birisi bir yörüngede yüzerler.
41. Onların zürriyetlerini (soylarını) dopdolu bir gemide taşımış olmamız da onlar için büyük bir âyet (ibret)dir.
42. Kendileri için bunun gibi daha nice binecek şeyler yarattık.
43. Dilersek onları suda boğarız. Ne kendilerine bir yardımcı bulunur, ne de kurtarılırlar.
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ile ve bir süreye kadar geçinmeleri müstesnâ.
45. Onlara: "Yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işler hakkında Allah'tan korkun, umulur ki size merhamet olunur!" denildiği zaman (yüz çevirirler).
46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47. Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfedin!" denildiğinde, kâfirler müminlere: "Allah'ın, dileseydi doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz." derler.
48. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler.
49. Onların beklediği tek bir sestir. Birbirleriyle çekişip dururken ansızın onları yakalayıverir.
50. İşte o anda onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler, ne de âilelerinin yanına dönebilirler.
51. Sur'a üflenince, kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru akın ederler.
52. Derler ki: "Eyvah bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Rahman olan Allah'ın vâdettiği işte budur. Demek peygamberler doğru söylemiş!"
53. Sadece tek bir sayha olur, sonra hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler.
54. O gün hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ve ancak yaptığınızın karşılığını görürsünüz.
55. O gün cennettekiler bir zevk ve eğlence ile meşguldürler.
56. Onlar ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
57. Orada onlar için her çeşit meyveler vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
58. Çok merhametli bir Rab olan Allah'tan onlara söz olarak selâm gelir.
59. Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
60. Ey Âdemoğulları! Ben size: "Şeytana ibadet etmeyin, o sizin apaçık bir düşmanınızdır." diye emretmedim mi?
61. "Ve bana kulluk edin, bu dosdoğru bir yoldur!" diye.
62. Andolsun ki o sizden birçok nesilleri kandırıp saptırmıştır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
63. İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64. İnkârınızdan dolayı bugün girin oraya!
65. O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şâhitlik eder.
66. Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yol bulmaya çalışırlardı. Fakat nasıl görebilirlerdi ki?
67. Dileseydik oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik. Ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yetmezdi.
68. Biz kime uzun ömür verirsek, onun yaratılışını başaşağı çeviririz. Hâlâ akıllarını kullanmıyorlar mı?
69. Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi de. Bu ancak bir zikirdir ve apaçık bir Kur'an'dır.
70. Tâ ki diri olan kimseyi uyarasın ve verilen söz de kâfirlerin aleyhine gerçekleşsin.
71. Onlar görmediler mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere kendilerine nice hayvanlar yarattık. Onlar da bunlara sahip olmaktadırlar.
72. O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Kimine binerler, kiminin de etinden yerler.
73. O hayvanlarda kendileri için daha nice faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74. Onlar kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilâhlar edindiler.
75. Oysa onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri o ilâhlar için yardıma hazır askerlerdir.
76. Sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ki biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliriz.
77. İnsan, bizim kendisini nutfeden (kerih bir sudan) yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.
78. Kendi yaratılışını unutur da: "Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" diyerek bize misal vermeye kalkışır.
79. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. O her türlü yaratmayı hakkıyla bilir."
80. O ki, sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkardı. Siz de ondan ateş yakıyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratan, kendileri gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü O her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri sadece "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
83. Her şeyin melekûtu (tasarrufu) elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir.
 1. Yâsin.
2. Hikmet dolu Kur'an hakkı için ey Resulüm!
3. Muhakkak ki sen gönderilmiş peygamberlerdensin.
4. Doğru bir yol üzerindesin.
5. Üstün ve çok merhametli Allah'ın indirdiği (Kur'an yolu üzerindesin).
6. Ataları uyarılmadığı için gaflet içerisinde kalmış bir kavmi uyarman içindir.
7. Andolsun ki onların çoğunun üzerine söz hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
8. Gerçekten biz onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır.
9. Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler.
10. Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar iman etmezler.
11. Sen ancak Zikr'e uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfat ile müjdele!
12. Hiç şüphesiz ki ölüleri ancak ve ancak biz diriltiriz. İşlediklerini ve eserlerini (geride bıraktıklarını) biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz'da) saymışızdır.
13. Onlara o memleket halkını (Antakyalıları) misal getir. Hani oraya elçiler gelmişlerdi.
14. O zaman kendilerine iki elçi göndermiştik de, onları yalanlamışlardı. Biz de bir üçüncü ile onları takviye edip desteklemiştik. "Gerçekten biz size gönderildik." demişlerdi.
15. Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Rahman herhangi bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!"
16. Elçiler de: "Rabbimiz biliyor ki gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
17. "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
18. Onlar dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azap dokunur."
19. Elçiler şöyle cevap verdi: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa, bu uğursuzluk mudur? Hayır! Siz aşırı giden bir kavimsiniz."
20. Şehrin en uzak semtinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: "Ey kavmim! Gönderilmiş bulunan bu elçilere uyunuz."
21. "Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyunuz, onlar doğru yoldadırlar."
22. "Ben, beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döndürüleceksiniz."
23. "Ben, O'ndan başka ilâhlar edinir miyim hiç? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek dilerse, o putların şefaatı bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."
24. "O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25. "Şüphesiz ki ben sizin de Rabbiniz olan Allah'a inandım. O halde beni dinleyin."
26. Ona: "Cennete gir!" denildi. O da: "Keşke kavmim bilseydi!" dedi.
27. "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını."
28. Biz ondan sonra kavminin üzerine, onları helâk etmek için herhangi bir ordu indirmedik ve zaten indirecek de değildik.
29. Sadece bir tek çığlık oldu, o anda hemen sönüverdiler.
30. Ne yazık şu kullara! Kendilerine hangi peygamber gelse, onu hemen alaya alırlardı.
31. Görmüyorlar mı ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık kendilerine dönemezler.
32. Onların hepsi elbette huzurumuza getirileceklerdir.
33. Ölü toprak da onlar için bir âyet (delil)dir. Biz onu (yağmurla) dirilttik de ondan pek çok taneler çıkardık, işte onlar bunlardan yerler.
34. Biz yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık, içinden pınarlar fışkırttık.
35. Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
36. Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir!
37. Gece onlar için bir delildir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çekeriz de, onlar birden karanlıkta kalıverirler.
38. Güneş de kendine mahsus yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. İşte bu Azîz ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39. Ay için de konak yerleri tayin etmişizdir. Nihayet o eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her birisi bir yörüngede yüzerler.
41. Onların zürriyetlerini (soylarını) dopdolu bir gemide taşımış olmamız da onlar için büyük bir âyet (ibret)dir.
42. Kendileri için bunun gibi daha nice binecek şeyler yarattık.
43. Dilersek onları suda boğarız. Ne kendilerine bir yardımcı bulunur, ne de kurtarılırlar.
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ile ve bir süreye kadar geçinmeleri müstesnâ.
45. Onlara: "Yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işler hakkında Allah'tan korkun, umulur ki size merhamet olunur!" denildiği zaman (yüz çevirirler).
46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47. Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfedin!" denildiğinde, kâfirler müminlere: "Allah'ın, dileseydi doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz." derler.
48. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler.
49. Onların beklediği tek bir sestir. Birbirleriyle çekişip dururken ansızın onları yakalayıverir.
50. İşte o anda onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler, ne de âilelerinin yanına dönebilirler.
51. Sur'a üflenince, kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru akın ederler.
52. Derler ki: "Eyvah bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Rahman olan Allah'ın vâdettiği işte budur. Demek peygamberler doğru söylemiş!"
53. Sadece tek bir sayha olur, sonra hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler.
54. O gün hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ve ancak yaptığınızın karşılığını görürsünüz.
55. O gün cennettekiler bir zevk ve eğlence ile meşguldürler.
56. Onlar ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerine yaslanmışlardır.
57. Orada onlar için her çeşit meyveler vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
58. Çok merhametli bir Rab olan Allah'tan onlara söz olarak selâm gelir.
59. Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
60. Ey Âdemoğulları! Ben size: "Şeytana ibadet etmeyin, o sizin apaçık bir düşmanınızdır." diye emretmedim mi?
61. "Ve bana kulluk edin, bu dosdoğru bir yoldur!" diye.
62. Andolsun ki o sizden birçok nesilleri kandırıp saptırmıştır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
63. İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64. İnkârınızdan dolayı bugün girin oraya!
65. O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şâhitlik eder.
66. Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yol bulmaya çalışırlardı. Fakat nasıl görebilirlerdi ki?
67. Dileseydik oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik. Ne ileri gitmeye ne de geri dönmeye güçleri yetmezdi.
68. Biz kime uzun ömür verirsek, onun yaratılışını başaşağı çeviririz. Hâlâ akıllarını kullanmıyorlar mı?
69. Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi de. Bu ancak bir zikirdir ve apaçık bir Kur'an'dır.
70. Tâ ki diri olan kimseyi uyarasın ve verilen söz de kâfirlerin aleyhine gerçekleşsin.
71. Onlar görmediler mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere kendilerine nice hayvanlar yarattık. Onlar da bunlara sahip olmaktadırlar.
72. O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Kimine binerler, kiminin de etinden yerler.
73. O hayvanlarda kendileri için daha nice faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74. Onlar kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilâhlar edindiler.
75. Oysa onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri o ilâhlar için yardıma hazır askerlerdir.
76. Sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ki biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliriz.
77. İnsan, bizim kendisini nutfeden (kerih bir sudan) yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.
78. Kendi yaratılışını unutur da: "Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" diyerek bize misal vermeye kalkışır.
79. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. O her türlü yaratmayı hakkıyla bilir."
80. O ki, sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkardı. Siz de ondan ateş yakıyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratan, kendileri gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü O her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri sadece "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
83. Her şeyin melekûtu (tasarrufu) elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir.
 1. Andolsun saf saf dizilenlere!
2. Önlerindekini sürdükçe sürenlere!
3. Zikir okuyanlara!
4. Şüphe yok ki sizin ilâhınız bir tektir.
5. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların da Rabbidir, doğuların da Rabbidir.
6. Biz yakın göğü bir ziynetle, yıldızlarla süsledik.
7. Ve onu azgın her şeytandan koruduk.
8. Onlar Mele-i âlâ'ya kulak verip, olup bitenleri aslâ dinleyemezler. (Dinlemeye kalkışsalar) her yönden sürülüp atılırlar.
9. Kovularak onlara sürekli bir azap vardır.
10. Hele bir tek söz kapan olursa delici bir alev onun peşine düşüverir.
11. Şimdi sor onlara! Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa bizim (diğer) yaratmış olduklarımızı yaratmak mı? Biz insanı özlü ve yapışkan bir çamurdan yarattık.
12. Hayır! Sen onlara şaşıyorsun. Onlar ise alay ediyorlar.
13. Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almazlar.
14. Bir âyet (mucize) gördüklerinde alaya kalkışırlar.
15. Ve derler ki: "Bu apaçık bir büyüdür."
16. "Öldüğümüzde, toprak ve kemik olduğumuz da mı, biz mi diriltileceğiz?"
17. "Önceki atalarımız da mı?"
18. De ki: "Evet, hem de hor ve hakir olarak!"
19. O sadece korkunç sesten ibarettir. O anda gözleri birden bire açılıp etrafa bakarlar.
20. "Eyvah bize! İşte bu hesap günüdür!" derler.
21. Bu, işte sizin yalanladığınız ayırt etme günüdür.
22. Zâlimleri ve onların eşlerini toplayın, onların taptıklarını da.
23. Allah'tan başka. Ve onları cehennem yoluna götürün.
24. Durdurun onları! Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
25. Onlara: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" denilir.
26. Hayır! Onlar o gün teslim olmuşlardır.
27. Onlar birbirlerini suçlayıp çekişirler.
28. "Siz bize sağdan gelir, suret-i haktan görünürdünüz!" derler.
29. Dediler ki: "Hayır! Zaten siz inanan kimseler değildiniz."
30. "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz kendiniz azgın bir topluluk idiniz."
31. "Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. (Azabımızı) muhakkak tadacağız."
32. "Evet biz sizi kışkırttık. Çünkü kendimiz azgındık."
33. O halde o gün hepsi azapta müşterektirler.
34. Biz suçluları böyle yaparız.
35. Onlara: "Allah'tan başka ilâh yoktur." denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
36. "Cinlenmiş bir şâirin hatırı için biz ilâhlarımızı terk mi edeceğiz?" derlerdi.
37. Hayır! Doğrusu o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri de doğrulamıştı.
38. Şüphesiz ki siz o pek acıklı azabı tadacaksınız.
39. Ve ancak kendi yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
40. Ancak Allah'ın hâlis kulları (bu azaptan) istisnâ edilecek.
41. Onlar için bilinen bir rızık vardır.
42. Türlü meyveler kendilerine ikram edilmektedir.
43. Naim cennetlerinde.
44. Tahtlar üzerinde karşılıklı oturmaktadırlar.
45. Kendilerine kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
46. O berraktır ve içenlere lezzet verir.
47. O içkide ne sersemletme vardır, ne de onunla sarhoş olurlar.
48. Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş, iri gözlü huriler vardır.
49. Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.
50. Birbirlerine dönüp sorarlar.
51. İçlerinden bir sözcü der ki: "Benim bir arkadaşım vardı."
52. Derdi ki: "Gerçekten sen de tasdik edip inananlardan mısın?"
53. "Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi sorguya çekileceğiz?"
54. (Sonra yanındakilere): "Acaba arkadaşımın nerede olduğunu biliyor musunuz?" dedi.
55. Baktı ve onu cehennemin ortasında gördü.
56. Dedi ki: "Yemin ederim ki sen az daha beni de helâk edecektin!"
57. "Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum."
58. "Biz ölmeyecek miymişiz?"
59. "İlk ölümümüz hariç. Ve azap görmeyecek miymişiz?"
60. İşte bu en büyük kurtuluşun tâ kendisidir.
61. Çalışanlar böyle ebedi bir saâdet için çalışsınlar.
62. Böyle bir nimete konmak mı daha hayırlıdır, yoksa zakkum ağacı mı?
63. Biz o ağacı zâlimler için bir fitne kıldık.
64. Şüphesiz ki o, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
65. Meyveleri şeytanların başları gibidir.
66. Cehennemlikler ondan yerler ve karınlarını onunla doyururlar.
67. Sonra bunun üzerine onlar için kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.
68. Sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
69. Doğrusu onlar atalarını sapıklıkta buldular.
70. Kendileri de onların izlerinde koşturup gidiyorlar.
71. Andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.
72. Ululuğum hakkı için biz onlara, uyarıcılar göndermiştik.
73. Bak! O uyarılanların sonu nasıl oldu?
74. Ancak Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnâdır.
75. Andolsun ki Nuh bize duâ edip niyazda bulunmuştu da duâsına ne güzel icabet etmiştik.
76. Onu ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77. Yalnız onun zürriyetini kalıcılar kıldık.
78. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık.
79. Âlemler içinde Nuh'a selâm olsun!
80. İşte biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.
81. Doğrusu o bizim inanmış kullarımızdandı.
82. Sonra diğerlerini suda boğduk.
83. Şüphesiz ki İbrahim de onun yolunda olanlardan idi.
84. Zira o Rabbine kalb-i selim (temiz bir kalp) ile geldi.
85. Babasına ve kavmine dedi ki: "Siz nelere tapıyorsunuz?"
86. "Allah'tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?"
87. "Âlemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir?"
88. Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
89. "Ben hastayım." dedi.
90. Ona arkalarını dönüp gittiler.
91. Gizlice putlarının yanına vardı. "Sundukları yemekleri yemiyor musunuz?" dedi.
92. "Neden konuşmuyorsunuz?"
93. Bunun üzerine üzerlerine yürüyüp sağ eliyle kuvvetle vurdu.
94. Putperestler koşarak ona geldiler.
95. Dedi ki: "Kendi elinizle yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
96. "Oysa sizi de yonttuklarınızı da Allah yarattı."
97. Dediler ki: "Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın!"
98. Ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz de onları alçak düşürdük.
99. Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O beni doğru yola iletecek."
100. "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlât ver."
101. Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
102. Çocuk kendisi ile beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: "Ey oğulcuğum! Rüyâda ben seni boğazladığımı görüyorum. Bir (düşün) bak, ne dersin?" dedi. O da: "Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi.
103. Her ikisi de Allah'ın emrine ram oldular. Babası oğlunu alnı üzerine yatırdı.
104. Biz ona: "Yâ İbrahim!" diye seslendik.
105. "Rüyana sadakat gösterdin, işte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız."
106. Bu gerçekten apaçık bir imtihandı.
107. Biz oğluna bedel olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.
108. Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
109. Bizden selâm olsun İbrahim'e!
110. İşte biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.
111. Doğrusu o bizim mümin kullarımızdandı.
112. Biz ona sâlihlerden bir peygamber olacak İshak'ı müjdeledik.
113. İbrahim'e de İshak'a da bereketler verdik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendisine açıktan açığa zulmedenler de olacak.
114. Andolsun ki Musa ve Harun'a da lütuflarda bulunduk.
115. Hem onları hem kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
116. Kendilerine yardım ettik de üstün gelmişlerdi.
117. Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir kitap vermiştik.
118. Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.
119. Ve sonra gelenler arasında onlara iyi bir nam bıraktık.
120. Musa ve Harun'a bizden selâm olsun!
121. Doğrusu biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.
122. İkisi de şüphesiz mümin kullarımızdandı.
123. İlyas da şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerdendi.
124. Hani kavmine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" demişti.
125. "Ba'l putuna tapıp yaratıcıların en güzelini bırakıyor musunuz?"
126. "Allah sizin de Rabbiniz, önce geçen atalarınızın da Rabbidir."
127. İlyas'ı yalanladılar, onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.
128. Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kulları hariç.
129. Biz sonra gelenler içinde ona bir ün bıraktık.
130. İlyas'a selâm olsun!
131. Doğrusu biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.
132. Doğrusu o bizim mümin kullarımızdandı.
133. Lut da şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerdendi.
134. Biz de onu ve âilesini kurtardık.
135. Yalnız bir koca karı geridekiler (helâke uğrayanlar) arasında kaldı.
136. Sonra diğerlerini hep helâk ettik.
137. Siz onların yerlerinden (yurtlarından) sabahları geçip gidiyorsunuz.
138. Akşamları da. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
139. Şüphesiz ki Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
140. Hani o bir vakit dolu bir gemiye kaçmıştı.
141. Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çekmişti ve kaybedenlerden olmuştu.
142. Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.
143. Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı,
144. Tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
145. Onu çıplak bir sahile attık, o hasta idi.
146. Onun için geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
147. Onu yüzbin veya daha fazla bir topluluğa peygamber olarak gönderdik.
148. Nihayet ona inandılar, biz de onları bir süreye kadar yararlandırıp geçindirdik.
149. Sor onlara: "Kızlar Rabbinin de, oğullar onların mı?"
150. "Yoksa biz melekleri dişi olarak yarattık da, onlar o zaman buna şâhit mi idiler?"
151. Dikkat edin! Gerçekten onlar uydurmalarından dolayı diyorlar ki:
152. "Allah doğurdu." Hiç şüphesiz ki onlar yalancıdırlar.
153. Allah kızları oğullara tercih mi etmiş?
154. Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
155. Hiç düşünmüyor musunuz?
156. Yoksa sizin açıkça bir deliliniz mi var?
157. Eğer doğru sözlü iseniz kitabınızı getirin!
158. Bir de O'nunla cinler arasında bir nesep bağı uydurdular. Andolsun ki cinler de bilirler ki, onlar götürüleceklerdir.
159. Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir.
160. Ancak Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnâdır.
161. Şüphesiz ki siz de taptıklarınız da,
162. O'na karşı kimseyi kandırıp saptıramazsınız.
163. Cehenneme girecek kimse hariç.
164. "Bizden her birimiz için belirli bir makam vardır."
165. "O saf saf dizilenler biziz biz!"
166. "O tesbih edenler de biziz biz!"
167. Onlar diyorlardı ki:
168. "Evvelkilere verildiği gibi bize de kitap verilseydi."
169. "Elbette Allah'ın ihlâslı kullarından olurduk."
170. Böyle iken onu inkâr ettiler. Amma ileride bileceklerdir.
171. Gönderilen peygamber kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti:
172. Mutlaka kendilerine yardım edilecektir.
173. Şüphesiz ki bizim ordumuz galip gelecektir.
174. Bir süreye kadar sen onlardan yüz çevir.
175. Onlara (inecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
176. Yoksa azabımızı acele mi istiyorlar?
177. Fakat o, yurtlarına indiğinde, o uyarılanların sabahı ne kötü olur!
178. Bir süreye kadar sen onlardan yüz çevir.
179. (İnecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
180. Kudret ve şeref sahibi Rabbin onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
181. Ve peygamberlere selâm olsun!
182. Ve hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allah'a.
 1. Sâd. Zikir sahibi Kur'an'a yemin ederim ki!
2. Kâfirler bilâkis bir gurur ve ayrılık içindedirler.
3. Onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Feryat ettiler ve fakat artık kurtulma zamanı değildi.
4. Aralarından bir uyarıcının gelmesine hayret ettiler ve o kâfirler şöyle dediler: "Bu pek yalancı bir sihirbazdır."
5. "İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Doğrusu bu cidden tuhaf bir şeydir!"
6. Onların ileri gelenleri: "Haydi yürüyün! İlâhlarınıza bağlılıkta direnin! Şüphesiz ki bu sizden istenen bir şeydir!" diyerek kalkıp gittiler.
7. "Biz son din olan (Hıristiyanlıkta) bile böyle bir şey işitmedik. Bu ancak bir uydurmadır."
8. "Aramızda zikir ona mı indirilmiştir?" (dediler). Hayır! Doğrusu onlar benim zikrimden şüphe içindedirler. Hayır! Onlar azabımı henüz tatmadılar.
9. Yoksa O Aziz ve Vehhâb olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?
10. Yoksa göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların mülkü onların mıdır? Öyleyse sebeplere tevessül etsinler de yükselsinler.
11. Onlar değişik gruplardan ibaret bir ordudur. İşte şurada hezimete uğratılacaklardır.
12. Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi ve sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun da yalanlamıştı.
13. Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da (yalanladılar). İşte bunlar (Hakk ve hakikata karşı isyanda) birleşen fırkalardır.
14. Hepsi de peygamberleri yalanladılar ve azabımı hakettiler.
15. Bunlar bir anlık gecikmesi dahi olmayan korkunç bir sesten başkasını beklemiyorlar.
16. Ve dediler ki: "Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce hemen ver!"
17. Resulüm! Onların söylediklerine sabret. Bizim güçlü kulumuz Davut'u an! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.
18. Biz dağları onun emrine vermiştik. Sabah akşam onunla beraber tesbih ederlerdi.
19. Kuşları da toplu halde ona boyun eğdirdik. Her biri ona yönelmekteydi.
20. Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve güzel konuşma, anlatma üstünlüğü vermiştik.
21. Sana o dâvâcıların haberi geldi mi? Hani onlar mâbedin duvarına tırmanıp çıkmışlardı.
22. Davut'un yanına girmişlerdi de o onlardan ürkmüştü. "Korkma! Biz birbirine hasım iki dâvâcıyız. Birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Aramızda adaletle hükmet! Hak olan sınırı aşma, bize doğru yolu göster!"
23. "Bu benim kardeşimdir. Onun doksandokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken: ‘Onu da bana ver!' dedi ve beni tartışmada yendi."
24. Davut: "Andolsun ki senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Ancak iman edip de sâlih amellerde bulunanlar müstesnâdır. Onlar da ne kadar azdır!" dedi. Davut kendisini imtihan ettiğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret diledi. Eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.
25. Biz de onu bağışladık. Şüphesiz ki onun bizim katımızda yakınlığı ve âkibet güzelliği vardır.
26. "Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet! Hevâ ve hevese uyma! Yoksa seni Allah yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."
27. Biz göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boş yere yaratmadık. Bu, kâfirlerin zannıdır. Ateşten dolayı vay o kâfirlere!
28. Yoksa biz iman edip de sâlih ameller yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi yapacağız? Biz takvâ sahiplerini yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız?
29. Resulüm! Bu Kur'an, âyetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve akl-ı selim sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı mübarek bir kitaptır.
30. Davut'a da Süleyman'ı bahşettik. O ne güzel kul idi, daima Allah'a yönelirdi.
31. Ona bir akşam üstü, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken, çalımlı safkan koşu atları sunulmuştu.
32. Dedi ki: "Ben mal sevgisini Rabbimi anmama vesile olduğu için tercih ettim." Tâ ki toz perdesi altında gözden kayboldular.
33. "Onları bana getirin!" (dedi). Bacaklarını ve boynunu okşamaya başladı.
34. Andolsun ki biz Süleyman'ı imtihandan geçirdik ve tahtının üstüne bir ceset atıverdik. Sonra o yine eski haline döndü.
35. Dedi ki: "Ey Rabbim! Beni bağışla! Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver! Şüphesiz ki sen karşılıksız bağışta bulunansın.
36. Biz rüzgârı onun emrine verdik, onun emri ile istediği yere akıp gidiyordu.
37. Bina yapan, dalgıçlık eden her şeytanı da.
38. Demir halkalarla bağlı diğerlerini de (ona baş eğdirdik).
39. İşte bu bizim bağışımızdır. Sen de bol bol ver, veya yanında tut, hesapsızdır.
40. Şüphesiz ki onun bizim katımızda yakınlığı ve âkibet güzelliği vardır.
41. Resulüm! Kulumuz Eyyub'u da an! O Rabbine: "Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi." diye nidâ etmişti.
42. "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su!"
43. Bizden bir rahmet ve akl-ı selim sahipleri için de bir hatıra olmak üzere ona hem âilesini hem de onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.
44. "Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini böylece yerine getir." Doğrusu biz onu çok sabırlı bulmuştuk. O ne iyi kul idi! Daima Allah'a yönelirdi.
45. Resulüm! Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an!
46. Biz onları ahiret yurdunu düşünen, ihlâslı kimseler kıldık.
47. Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin ve iyi kimselerdendir.
48. Resulüm! İsmail'i, Elyesâ'yı, Zülkifl'i de an! Hepsi de iyilerdendir.
49. İşte bu bir zikirdir ve doğrusu muttakilere güzel bir gelecek vardır.
50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.
51. Orada koltuklara yaslanarak birçok meyveler ve içecekler isterler.
52. Yanlarında da gözlerini eşlerinden ayırmayan, hep aynı yaşta nâzeninler vardır.
53. İşte hesap günü için size vaad olunan şeyler bunlardır.
54. Şüphesiz ki bu bizim tükenmek bilmeyen rızkımızdır.
55. Bu böyle! Şüphesiz ki azgınlar için çok kötü bir dönüş yeri vardır.
56. O da cehennemdir. Oraya girerler. O ne kötü bir yataktır!
57. İşte kaynar su ve irin! Tadsınlar onu!
58. Bunlara benzer daha çeşit çeşit acılar da vardır.
59. (İnkârcıların ileri gelenlerine): "İşte şunlar peşinize düşüp sizinle beraber gerçeğe karşı direnenlerdir." (denildiğinde, liderler): "Onlara merhaba yok, rahat yüzü görmesinler. Çünkü onlar da ateşe gireceklerdir." (derler).
60. (Uyanlar uyulanlara): "Asıl size merhaba yok! Siz rahat yüzü görmeyin! Bunu başımıza getiren sizsiniz. Ne kötü bir durak! " derler.
61. Yine onlar: "Ey Rabbimiz! Bunu bizim başımıza kim getirdiyse, ateşte azabını kat kat artır!" derler.
62. Derler ki: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin göremiyoruz? "
63. "Onları alaya alırdık. Yoksa gözler şimdi onlardan başka tarafa mı kaymıştır (da onları göremiyoruz)?
64. İşte cehennemliklerin birbirleriyle bu şekilde tartışmaları gerçektir, muhakkak olacaktır.
65. Resulüm! De ki: "Ben ancak bir uyarıcıyım. Vâhid, Kahhar olan Allah'tan başka bir ilâh yoktur."
66. "Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir. Azîz'dir, Ğaffar'dır."
67. Resulüm! De ki: "Bu büyük bir haberdir."
68. "Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz."
69. "Mele-i â'lâ'da kendi aralarındaki tartışmalarına dair benim hiçbir bilgim yoktu."
70. Bana sadece vahyolunmaktadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
71. Rabbin meleklere: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım." demişti.
72. "Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"
73. Bunun üzerine bütün melekler hemen secde ettiler.
74. Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
75. Allah: "Ey iblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden mi oldun?" dedi.
76. İblis: "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." dedi.
77. Allah dedi ki: "Defol oradan! Sen artık kovuldun."
78. "Ceza gününe kadar lânetim senin üzerinedir."
79. İblis: "Ey Rabbim! Bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!" dedi.
80. Allah dedi ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."
81. "O bilinen vaktin gününe kadar."
82. Dedi ki: "Senin izzetine yemin ederim ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım."
83. "Yalnız içlerinden ihlâsa erdirilmiş kulların hariç."
84. Allah dedi ki: "İşte doğrusu, ki ben hep doğruyu söylerim."
85. "Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım."
86. Resulüm! Onlara de ki: "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddiâ edenlerden de değilim."
87. Bu Kur'an ancak âlemler için bir öğüttür.
88. Onun verdiği haberin doğruluğunu bir müddet sonra muhakkak bileceksiniz.
 1. Kitab'ın indirilmesi Azîz ve hikmet sahibi olan Allah katındandır.
2. Şüphesiz ki biz Kitab'ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak ihlâs ile kulluk et.
3. İyi bil ki hâlis din ancak Allah'ındır. Allah'tan başkasını kendilerine veliler edinenler: "Bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz." derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah yalancı ve kızıl kâfiri doğru yola iletmez.
4. Eğer Allah evlât edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O münezzehtir. O, tek ve Kahhar olan Allah'tır.
5. Allah gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine sarıyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ay'ı musahhar kılmıştır. Bunların herbiri, muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. Dikkat et! O Azîz'dir, çok bağışlayandır.
6. Sizi bir tek candan yarattı. Sonra ondan da eşini vâretti. Sizin için davarlardan erkekli dişili sekiz çift indirmiştir. Sizi analarınızın karnında üç ayrı karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratır. İşte Rabbiniz Allah budur. Hükümranlık O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?
7. Eğer kâfir olursanız, bilin ki Allah size muhtaç değildir. O, kullarının küfrüne râzı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Yaptıklarınızı O size haber verir. Şüphesiz ki O göğüslerin özünü bilendir.
8. İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendi katından ona bir nimet verince, önceden O'na yalvarmış olduğunu unutuverir. O'nun yolundan saptırmak için, Allah'a eşler koşar. De ki: "Küfrünle biraz oyalanadur. Çünkü sen muhakkak ki cehennem halkındansın."
9. Yoksa o, geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak sağlam akıl sahipleri öğüt ve ibret alırlar.
10. De ki: "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın arzı geniştir. Sabredenlere ecir ve mükâfatları hesapsız ödenecektir."
11. De ki: "Şüphesiz ki ben, dini yalnız Allah'a hâlis kılarak kulluk etmekle emrolundum."
12. "Ve ben müslümanların ilki olmakla emrolundum."
13. De ki: "Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım."
14. De ki: "Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah'a kulluk ederim."
15. Siz de O'ndan başka dilediğinize tapın. De ki: "Asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde hem kendilerini hem de âilelerini (mensuplarını) ziyana sokanlardır. İyi bilin ki işte apaçık hüsran budur!"
16. Onların üstlerinde (gölgeler gibi üstüste gelmiş) ateşten tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. "Ey kullarım! Benden korkun."
17. Tağut'a tapmaktan kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde vardır. O hâlde kullarımı müjdele!
18. O kullarım ki, sözü işitip de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlar Allah'ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. İşte bunlar öz akıl sahiplerinin tâ kendileridir.
19. Hakkında azap hükmü hak olmuş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
20. Fakat Rablerinden korkanlar için üstüste bina edilmiş binalar var, odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez.
21. Allah'ın gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir çöpe çevirir. Şüphesiz ki bunda akl-ı selim sahipleri için bir öğüt vardır.
22. Allah bir kimsenin kalbini müslümanlık için açarsa, o Rabbinden verilen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri Allah'ı zikretmeye kaskatı olan kimselere ise yazıklar olsun! Onlar apaçık dalâlet içindedirler.
23. Allah sözün en güzeli olan Kur'an'ı; âyetleri birbirine benzer, uyumlu, ahenkli ve yer yer tekrar eden bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların (bu Kitab'ın etkisinden) derileri ürperir. Sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikrine (yönelerek) yumuşar. Bu kitap, Allah'ın hidayet rehberidir. Dilediğini onunla doğru yola iletir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.
24. Kıyamet gününde yüzünü şiddetli azaptan korumaya çalışan kimse, (bu azaptan kurtulan) kimse gibi midir? Zâlimlere: "Kazandığınızı tadın!" denilir.
25. Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) yalanladılar da, hiç ummadıkları bir yerden onlara azap geldi.
26. Böylece Allah onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
27. Gerçekten bu Kur'an'da öğüt alsınlar diye insanlar için her türlü temsili anlatmışızdır.
28. O, eğriliği bulunmayan (pürüzsüz) Arapça bir Kur'an'dır. Belki korkarlar.
29. Allah bir misal verir: Bir adamın huysuz ve birbiriyle ortak bir kaç efendisi var. Bir diğer adamın da bir tek efendisi var. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd Allah'a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.
30. Resulüm! Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme olacaksınız.
32. Allah'a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelmiş olan doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde kâfirler için bir yer yok mudur?
33. Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler, işte onlar takvâ sahipleridir.
34. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.
35. Allah bununla onların yaptıklarının en kötülerini bile örtecek ve yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlarını verecektir.
36. Allah kuluna kâfi değil mi? Seni O'ndan başkaları ile korkutuyorlar. Allah kimi dalâlette bırakırsa ona hidayet edecek yoktur.
37. Allah'ın hidayete erdirdiğini de dalâlete düşürüp saptıracak yoktur. Allah Azîz ve intikam alıcı değil midir?
38. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Allah'tır!" derler. De ki: "Öyle ise söyleyin bana; eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilerse, O'nun bu rahmetini önleyebilirler mi?" De ki: "Allah bana yeter." Tevekkül edenler ancak O'na tevekkül etsinler.
39. De ki: "Ey kavmim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın. Doğrusu ben de yapıyorum. Yakında bileceksiniz!"
40. "Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, sürekli azap kime inecek!"
41. Resulüm! Şüphesiz ki biz bu Kur'an'ı insanlar için sana hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi yararınadır. Kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerine vekil değilsin.
42. Allah öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerin ruhunu yanında tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar (bedenlerine) gönderir. Şüphesiz ki bunda iyi düşünen kimseler için âyetler (öğütler ve ibretler) vardır.
43. Yoksa onlar Allah'tan başka şefaatçılar mı edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip olmadıkları, akıl da erdiremedikleri hâlde mi?"
44. De ki: "Bütün şefaat (hakkı) Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
45. Allah ortaksız olarak zikredildiği zaman ahirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar. O'ndan başkaları anıldığı zaman ise, hemen yüzleri güler.
46. De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de âşikârı da bilen Allah'ım! Kullarının arasında ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen verirsin."
47. Eğer yeryüzünde bulunanların hepsi ve bir o kadarı daha o zâlimlerin olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan kurtulmak için hepsini de fedâ ederlerdi. O gün Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler karşılarına çıkacaktır.
48. Kazandıkları şeylerin (yaptıkları işlerin) kötülükleri o gün karşılarına çıkmış ve alaya aldıkları azap onları çepeçevre kuşatmıştır.
49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
50. Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi. Amma kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir fayda sağlamadı.
51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebâli onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı âciz bırakamazlar.
52. Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz ki bunda iman etmiş bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
53. De ki: "Ey kendilerine kötülük edip haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayan, çok merhamet edendir."
54. Rabbinize yönelin, size azap gelip çatmadan evvel O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
55. Siz farkında değilken ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun!
56. Ki, hiçbir kimse: "Allah'a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!" demesin.
57. Veya: "Allah bana hidayet etseydi, elbette takvâ sahiplerinden olurdum." demesin.
58. Yahut da azabı gördüğü zaman: "Keşke benim için dönüş imkânı bulunsa da iyilerden olsam!" demesin.
59. Hayır! Sana âyetlerim gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslayıp kâfirlerden olmuştun.
60. Kıyamet gününde, Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerini simsiyah kesilmiş görürsün. Büyüklük taslayanlar için cehennemde barınacak yer yok mudur?
61. Allah takvâ sahiplerini imanları (ve amelleri) sebebiyle kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir kötülük dokunmaz, onlar mahzun da olmazlar.
62. Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O her şeye vekildir.
63. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
64. Resulüm! De ki: "Siz bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz ey cahiller?!"
65. Andolsun ki sana da senden öncekilere de şu vahyolunmuştur: Eğer Allah'a şirk koşarsan, amelin mutlaka boşa gider ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun.
66. Hayır! Yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol.
67. Onlar Allah'ı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Yer kıyamet günü O'nun avucundadır. Gökler ise sağ eliyle dürülmüştür. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden yüce ve münezzehtir.
68. Sur'a üflenince, Allah'ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar yerde olanlar hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra bir daha üflenince, hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.
69. Mahşer yeri Rabbinin nuru ile aydınlanır. Kitap konulur. Peygamberler ve şâhitler getirilir. Sonra aralarında hak ve adaletle hükmolunur ve onlar aslâ haksızlığa uğratılmazlar.
70. Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Çünkü Allah onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.
71. İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında cehennem kapıları açılır. Bekçiler onlara: "Size içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bu gününüzle yüzyüze geleceğinize dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" derler. Onlar da: "Evet geldi, lâkin azap sözü kâfirler üzerine hak oldu." derler.
72. "Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!" denilir.
73. Rablerinden korkanlar da bölük bölük cennete götürülürler. Oraya geldiklerinde cennet kapıları açılır. Bekçiler onlara derler ki: "Selâm olsun size! Hoş geldiniz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere buraya girin!"
74. Onlar da derler ki: "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi cennete vâris kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz. (Allah için) çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!"
75. Melekleri görürsün ki, Rablerini hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve: "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun!" denilmiştir.
1. Hâ. Mîm.
2. Kitab'ın indirilmesi Azîz ve her şeyi en iyi bilen Allah katındandır.
3. O; günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka ilâh yoktur. Dönüş yalnız O'nadır.
4. Kâfirlerden başkası Allah'ın âyetleri hakkında mücadele etmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.
5. Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) yalanlamış, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben de onları yakaladım. Cezalandırmam nasılmış gör!
6. Kâfirlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşmişti.
7. Arş'ı taşıyan ve onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler. O'na iman ederler ve müminler için de mağfiret dilerler. (Şöyle derler): "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru."
8. "Ey Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olan kimseleri de kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz Azîz ve Hakîm olan sensin!"
9. "Onları kötülüklerden koru! Sen kimi kötülüklerden korursan, o gün muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. İşte bu en büyük kurtuluştur."
10. Kâfirlere şöyle seslenilir: "Allah'ın buğzu, sizin kendi kendinize olan buğzunuzdan elbette daha büyüktür. Çünkü siz imana dâvet edilirdiniz de inkâr ederdiniz."
11. Onlar: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır?" derler.
12. Bunun sebebi şudur: "Zira siz bir Allah'a çağırıldığınız zaman inkâr ederdiniz, O'na ortak koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yücelerin yücesi ulu Allah'ındır."
13. O Allah ki, size âyetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. Fakat O'na yönelmiş olanlardan başkası ibret almaz.
14. Kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz Allah'a, dini yalnız O'na hâlis kılarak duâ edin.
15. Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah, kavuşma gününün dehşetini haber vermek için, kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
16. O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bu gün mülk kimindir? Tek ve kahhar olan Allah'ındır!
17. O gün herkese kazandığının karşılığı verilir. O gün kimseye haksızlık yapılmaz. Şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir.
18. Resulüm! Onları o yaklaşan güne karşı uyar. Öyle bir gün ki, yürekleri ağızlarına gelir ve kederlerinden yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu ne de sözü dinlenecek bir şefaatçısı vardır.
19. Allah gözlerin hâin bakışını, göğüslerin gizlediği her şeyi bilir.
20. Allah hak ile hüküm verir. O'nu bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeyle hüküm veremezler. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
21. Onlar yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin nasıl bir âkibete uğradıklarını görmüyorlar mı? Onlar kendilerinden daha kuvvetli ve eserler bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Böyleyken Allah onları günahları ile yakaladı ve onları Allah'tan koruyan da olmadı.
22. Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık delillerle geldikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da onları tutup yakalayıverdi. Muhakkak ki O kuvvetlidir, cezalandırması pek şiddetlidir.
23. Andolsun ki biz Musa'yı âyetlerimizle ve apaçık bir delil ile gönderdik.
24. Firavun'a, Hâmân'a ve Kârun'a. Onlar: "Bu çok yalancı bir sihirbazdır!" dediler.
25. O, katımızdan kendilerine hakkı getirince: "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın." dediler. Halbuki kâfirlerin tuzağı ne olursa olsun daima boşa çıkar.
26. Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim! (O varsın) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, sizin dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum."
27. Musa dedi ki: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım."
28. Firavun'un âilesinden olup imanını gizleyen mümin bir adam dedi ki: "Rabbim Allah'tır, diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Halbuki o Rabbinizden size apaçık mucizelerle gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, haddi aşan, yalancı olan kimseyi doğru yola iletmez."
29. "Ey kavmim! Bugün memlekette hükümranlık sizindir, başta olanlar sizsiniz. Amma Allah'ın hışmı bize gelip çatarsa, kim bizi Allah'ın hışmından kurtarır?" Firavun dedi ki: "Ben size yalnızca kendi görüşümü söylüyorum ve size ancak doğru yolu gösteriyorum."
30. İman eden adam dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu sizin için, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum."
31. "Nuh kavminin, Âd, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi. Allah kullarına zulmetmek istemez."
32. "Ey kavmim! Âh-u figân gününden sizin hesabınıza korkuyorum."
33. "Arkanıza dönüp kaçacağınız gün, Allah'a karşı sizi himaye eden bulunmaz. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur."
34. Andolsun ki daha önce Yusuf da size apaçık deliller (mucizeler) getirmişti. Onun size getirdiği şeyler hakkında da kuşkulanıp durmuştunuz. Hatta o vefat edince: "Bundan sonra Allah aslâ bir peygamber göndermez." dediniz. İşte Allah, haddi aşan şüpheci kimseleri böyle şaşırtır.
35. Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında tartışırlar. Gerek Allah katında gerek iman edenlerin yanında bu davranışa karşı kızgınlık ve öfke büyümüştür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
36. Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap. Belki yollara erişirim."
37. "Göklerin yollarına erişirim de Musa'nın ilâhını görürüm. Doğrusu ben onu yalancı sanıyorum." Böylece Firavun'a yaptığı kötü iş güzel gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.
38. İman eden adam dedi ki: "Ey kavmim! Siz bana uyun ki size doğru yolu göstereyim."
39. "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaattan ibarettir. Ahiret ise, devamlı olarak durulacak yerdir."
40. Kim bir kötülük işlerse, ancak onun misliyle cezalandırılır. Erkek olsun kadın olsun, kim de inanmış bir mümin olarak amel-i sâlih işlerse, işte onlar cennete girerler ve orada hesapsız olarak rızıklandırılırlar.
41. "Ey kavmim! Bu başıma gelen nedir? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz!"
42. "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi Aziz olan, bağışlaması çok olan Allah'a çağırıyorum."
43. "Sizin beni kendisine ibadete çağırdığınız şeylerin, ne dünyada ne de âhirette hiçbir dâvet gücü yoktur. Hepimizin dönüşü Allah'adır. Bütün haddi aşanlar şüphesiz ki cehennemliktirler."
44. "Size söylemekte olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz ki Allah kullarını görmektedir."
45. Nihayet Allah onu, onların kurmak istedikleri tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun'un kavmini ise o kötü azap kuşatıverdi.
46. Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah-akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün de: "Firavun hanedânını azabın en çetinine sokun!" denilir.
47. Ateşin içinde birbirleriyle çekişip tartışırlarken; güçsüz ve zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını olsun bizden savabilir misiniz?" derler.
48. O büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi." derler.
49. Ateşte bulunanlar cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın, hiç değilse bir gün olsun azabımızı biraz hafifletsin." derler.
50. Bekçiler: "Size peygamberleriniz açık açık delillerle (mucizelerle) gelmemiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet gelmişti." derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın." derler. İnkârcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır.
51. Şüphesiz ki biz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem de şâhitlerin dikildiği günde yardım ederiz.
52. O gün zâlimlere özür beyan etmeleri hiçbir fayda sağlamaz. Lânet onlaradır, en kötü yurt da onlarındır.
53. Andolsun ki biz Musa'ya hidayet verdik ve İsrâiloğullarına da o Kitab'ı miras bıraktık.
54. Sağlam akıl sahipleri için bir doğruluk rehberi ve bir öğüt olmak üzere.
55. Resulüm! Sabret! Çünkü Allah'ın vaadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste! Rabbini akşam sabah hamd ile tesbih et!
56. Kendilerine verilmiş kesin bir delil ve salâhiyet olmaksızın, Allah'ın âyetleri üzerinde tartışanların gönüllerinde hiç şüphe yok ki aslâ erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Öyleyse sen Allah'a sığın. Şüphesiz ki O işitendir, görendir.
57. Göklerin ve yerin yaratılması, elbette ki insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
58. Körle gören, iman edip sâlih amel işleyenlerle kötülük yapan bir olmaz. Ne de az düşünüyorsunuz!
59. Kıyamet saati mutlaka gelecektir, bunda aslâ şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmıyor.
60. Rabbiniz buyurdu ki: "Bana duâ edin, duânıza icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir."
61. Rabbiniz Allah O'dur ki, geceyi dinlenesiniz diye, gündüzü de görmeniz için yaratmıştır. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
62. İşte Rabbiniz Allah budur. O her şeyin yaratıcısıdır. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz?
63. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler işte böyle döndürülür.
64. O Allah ki yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü de kubbeli bir çatı yaptı. Size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi. Temiz şeylerden size rızık verdi. İşte Rabbiniz olan Allah budur, âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!
65. O Hayy'dır (ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir). O'ndan başka ilâh yoktur. O halde dinde ihlâs ve samimiyet erbabı olarak O'na duâ edin. Hamd âlemlerin Rabbine mahsustur.
66. De ki: "Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, ben sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men olundum ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi."
67. O Allah ki, sizi topraktan yarattı. Sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından meydana getirdi. Sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarıyor. Sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişiyorsunuz. Sonra da yaşlanıp ihtiyarlıyorsunuz. Kiminiz daha önce vefat ettirilirsiniz, kiminiz de belli bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz.
68. Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasını diledi mi, ona sadece "Ol!" der, o da oluverir.
69. Allah'ın âyetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar?
70. Onlar Kitab'ı (Kur'an'ı) ve peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Pek yakında bilecekler!
71. Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
72. Kaynar suyun içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır.
73. Sonra da onlara denilecektir ki: "Ortak koştuklarınız nerede?"
74. "Allah'tan başka." Derler ki: "Bizden uzaklaştılar. Zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk." İşte Allah kâfirleri böyle şaşırtır.
75. Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan, aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
76. Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!
77. Resulüm! Onun için sen sabret! Allah'ın vaadi şüphesiz ki gerçektir. Onlara vâdettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, nihayet onların dönüşü bize olacaktır.
78. Andolsun ki senden önce de peygamberler gönderdik. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir peygamber Allah'ın izni olmadan herhangi bir âyeti (mucizeyi) kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince de hak ile hükmolunur ve bâtılı seçenler o zaman hüsrana uğrarlar.
79. Allah kimine binesiniz, kiminden yiyesiniz diye sizin için hayvanları yarattı.
80. Onlarda sizin için daha başka faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya onlara binerek ulaşırsınız. Hem onların hem gemilerin üstünde taşınırsınız.
81. Allah size âyetlerini (delillerini) gösteriyor. Artık Allah'ın âyetlerinden (delillerinden) hangisini inkâr edebilirsiniz?
82. Onlar yeryüzünde gezip de kendilerinden önce geçmiş kimselerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlar bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler kendilerine aslâ fayda vermemiştir.
83. Peygamberleri onlara apaçık delilleri getirince, kendilerinde olan ilim ile gururlandılar. Alaya aldıkları şey onları kuşatıverdi.
84. Artık o çetin azabımızı gördüklerinde: "Bir olan Allah'a inandık, O'na ortak koştuğumuz şeyleri de inkâr ettik." dediler.
85. Fakat çetin azabımızı gördükleri zaman iman etmiş olmaları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Kulları hakkında Allah'ın önceden beri geçmiş olan sünneti (âdeti) budur. İşte kâfirler o zaman hüsrana uğramışlardır.
 1. Hâ. Mîm.
2. (Bu Kur'an), Rahman ve Rahîm olan Allah katından indirilmiştir.
3. Bilen bir kavim için âyetleri uzun uzadıya açıklanmış, Arapça okunan bir Kitap'tır.
4. Müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir, artık dinlemezler.
5. Ve dediler ki: "Bizi dâvet ettiğin şeye karşı kalplerimiz örtülüdür. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Sen istediğini yap, biz de yapıyoruz."
6. Resulüm! De ki: "Ben de sizin gibi bir beşerim. Ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor." Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Müşriklerin vay hâline!
7. O müşrikler ki, zekâtlarını vermezler ve ahireti inkâr edenler de onlardır.
8. İman edip sâlih ameller işleyenler için tükenmeyen bir mükâfat vardır.
9. De ki: "Siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi işte O'dur."
10. O, yeryüzüne sâbit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler yarattı. Orada araştırıp soranlar için, rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip düzene koydu.
11. Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi. Göğe ve yere: "İsteyerek veya istemeyerek ikiniz de gelin!" buyurdu. İkisi de: "İsteyerek geldik." dediler.
12. Bunun üzerine iki gün içerisinde onları yedi gök olarak yarattı. Ve her gökte oranın işini bildirdi. Biz dünya göğünü kandillerle donattık, ziynetlendirdik ve koruduk. İşte bu, Azîz ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
13. Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki: "İşte sizi Âd ve Semud'un başına gelen yıldırıma benzer bir yıldırım (azabı) ile uyardım."
14. Onlara: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin." diye önlerinden ve arkalarından peygamberler gelmişti. "Şayet Rabbimiz dileseydi melekler indirirdi. Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr ediyoruz." demişlerdi.
15. Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: "Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler. Kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim âyetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.
16. Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok alçaltıcı, rüsvay edicidir. Onlara hiç yardım da edilmez.
17. Semud kavmine gelince, onlara doğru yolu göstermiştik, amma onlar körlüğü doğru yolda gitmeye tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları fenalıkların karşılığı olarak alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı.
18. İman edenleri kurtardık. Onlar Allah'tan korkuyorlardı.
19. Allah'ın düşmanları o gün toplanır cehenneme sürülürler. Hepsi bir aradadırlar.
20. Sonunda oraya varınca kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları hakkında onların aleyhinde şâhitlik ederler.
21. Derilerine: "Aleyhimize niçin şâhitlik ettiniz?" derler. "Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştır, yine O'na döndürülüyorsunuz." cevabını verirler.
22. Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik edeceğinden korkarak kötü iş işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır! Allah'ın yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
23. İşte, Rabbinize karşı beslediğiniz bu zannınız sizi helâk etti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.
24. Şimdi eğer dayanabilirlerse, onların yeri ateştir! Eğer özür beyan edip Rablerini memnun etmek isterlerse, özürleri kabul edilmeyecektir.
25. Biz onlara bir takım arkadaşlar musallat ettik. Onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce geçmiş olan cin ve insan ümmetleri arasında onlara da o azap sözü hak olmuştu. Çünkü onlar hüsranda idiler.
26. Kâfirler dediler ki: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin! Okunurken gürültü patırtı yapın! Belki üstünlük sağlar onu bastırırsınız."
27. Andolsun ki kâfirlere çetin bir azap tattıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.
28. İşte böyle... Allah'ın düşmanlarının cezâsı ateştir. Âyetlerimizi bile bile inkâr etmelerinden dolayı, orada onlara ebedî kalma yurdu vardır.
29. İnkâr edenler: "Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi yoldan çıkarıp saptıranları göster. Onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalanlardan olsunlar." derler.
30. "Rabbimiz Allah'tır." deyip, sonra da doğru yolda sebat edenlerin üzerine melekler iner ve derler ki: "(Ölümden) korkmayın, (dünyada bıraktıklarınızdan dolayı da) tasalanmayın, vaad olunduğunuz cennetle sevinin!"
31. "Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Canlarınız neyi isterse hepsi sizindir, ne isterseniz hepsi sizin!"
32. "Çok bağışlayıcı, çok rahmet edici Allah'ın bir fazl-u keremi olarak."
33. İnsanları Allah'a çağıran, kendisi de sâlih amel işleyen ve "Doğrusu ben müslümanlardanım!" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?
34. İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav, en güzel şekilde önle. O zaman bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
35. Buna (bu güzel haslete) ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak büyük nasibi olan kimse eriştirilir.
36. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir, bilendir.
37. Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun varlığının alâmetlerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, onları yaratan Allah'a secde edin.
38. Eğer onlar büyüklük taslarlarsa (bilsinler ki), Rabbinin nezdinde bulunanlar gece gündüz O'nu tesbih ederler ve hiç usanmazlar.
39. O'nun âyetlerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçer ve kabarır. Ona can veren Allah, elbette ölüleri de diriltir. O, herşeye kâdirdir.
40. Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp sapıklığa düşenler bizden gizli kalmazlar. O halde ateşin içine atılan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet gününde emin olarak gelen mi daha hayırlıdır? Dilediğinizi yapın! Çünkü O, yaptıklarınızı görmektedir.
41. Kendilerine Zikir (Kur'an) geldiğinde onu inkâr edenler, (mutlaka cezalarını çekeceklerdir). Halbuki o aziz bir Kitap'tır.
42. Ona ne önünden ne de ardından bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi ve övülmeye lâyık olan Allah katından indirilmiştir.
43. Resulüm! Sana söylenen şeyler, senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Şüphesiz ki senin Rabbin hem mağfiret sahibi, hem de acı verecek bir azap sahibidir.
44. Biz onu yabancı bir dil ile okunan bir kitap yapsaydık, onlar mutlaka: "Âyetleri tafsilatlı bir şekilde genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil öyle mi?" derlerdi. De ki: "Bu, iman edenlere bir hidayet ve bir şifâdır." İman etmeyenlerin ise kulaklarında ağırlık vardır ve Kur'an onlara göre körlüktür. Sanki onlara uzak bir yerden sesleniliyor da duymuyorlar.
45. Andolsun ki biz Musa'ya Kitab'ı verdik. Onda da ayrılığa düşüldü. Eğer belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hemen hükmedilerek iş bitirilmiş olurdu. Şüphesiz ki onlar bunun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
46. Kim sâlih amel işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullarına zulmedici değildir.
47. Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. O'nun bilgisi olmadan hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz. Onlara: "Nerede benim ortaklarım?" diye seslendiği gün: "Sana arzettik, içimizden buna dair hiçbir şâhit yoktur." derler.
48. Daha önce taptıkları şeyler onlardan uzaklaşıp kaybolmuştur ve kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır.
49. İnsan hayır istemekten usanmaz. (Dâima nimetinin ve servetinin artmasını diler). İstediği eline geçmeyip kendisine bir kötülük dokunduğu zaman da ümitsizliğe düşer, ye'se kapılır.
50. Eğer başına gelen zarardan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattıracak olursak: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbime döndürülecek olsam bile, O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır." der. Andolsun ki biz o inkâr edenlere yaptıklarını elbette haber vereceğiz ve onlara çok ağır bir azaptan elbette tattıracağız.
51. İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirip yan çizer. Fakat bir kötülük dokunduğu zaman da yalvarıp durur.
52. De ki: "Gördünüz mü? Eğer o Allah katından ise, siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim olabilir?"
53. Gerek ufuklarda (dış dünyada) gerek bizzat kendi içlerinde âyetlerimizi onlara göstereceğiz. Tâ ki hak olduğu apaçık meydana çıksın. Rabbinin her şeye şâhit olması yetmez mi?
54. İyi bilin ki onlar Rablerine kavuşmaktan şüphe içindedirler. İyi bil ki O her şeyi çepeçevre kuşatandır.
 1. Hâ. Mîm.
2. Ayn. Sîn. Kaf.
3. Azîz ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden öncekilere de işte böyle vahyeder.
4. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur, O çok yüce, çok büyüktür.
5. Gökler nerede ise üstlerinden çatlayacaklar. Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerdekiler için mağfiret dilerler. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
6. Allah'tan başka dost edinenleri, Allah daima gözetlemektedir. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
7. Şehirlerin anası olan Mekke'de ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve aslâ şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böylece Arapça bir Kur'an vahyettik. O gün bir fırka cennette, bir fırka da çılgın alevli cehennemdedir.
8. Allah dileseydi onları bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zâlimlerin ise hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur.
9. Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost ancak Allah'tır. Ölüleri O diriltir, O her şeye kâdirdir.
10. Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allah'a mahsustur. İşte benim Rabbim olan Allah budur. Ben ancak O'na güvenirim ve yalnız O'na yönelirim.
11. O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler yarattı. Hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu suretle sizi çoğaltıyor. O'nun benzeri bir şey yoktur. O işitendir, görendir.
12. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz ki O her şeyi bilendir.
13. "Dine bağlı kalın ve dinde ayrılığa düşmeyin." diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini dâvet ettiğin şey müşriklere pek ağır geldi. Allah dilediği kulunu zâtına seçer ve kendisine yönelen kimseyi de hidayete iletir.
14. Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı aralarında hemen hükmedilerek iş bitirilmiş olurdu. Onlardan sonra Kitab'a vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
15. İşte bundan ötürü sen onları (tevhide, birliğe) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma. Ve de ki: "Allah'ın indirdiği kitaba inandım, aranızda adalet yapmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize sizin işledikleriniz size âittir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar. Dönüş de ancak O'nadır."
16. (İnsanlar) kabul edip girdikten sonra Allah'ın dini hakkında tartışmaya girişenlerin iddiâ ve delilleri Rableri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır ve çok çetin bir azap da onlar içindir.
17. Allah O'dur ki Kitab'ı ve mizanı hak olarak indirmiştir. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır!
18. Ona inanmayanlar, onun çabuk gelmesini istiyorlar. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki kıyamet saati hakkında tartışanlar uzak bir sapıklık içindedirler.
19. Allah kullarına lütufkârdır. Dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, güçlüdür.
20. Kim ahiret ekimini dilerse, onun ekimini arttırırız. Kim de sadece dünya ekimini isterse ona da yalnız bundan veririz. Ahirette ise onun hiçbir nasibi yoktur.
21. Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini ortaya koyan ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhâl aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki kâfirlere can yakıcı bir azap vardır.
22. Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zâlimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İman edip sâlih amel işleyenler ise cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.
23. Allah'ın iman eden ve sâlih ameller yapan kullarına müjdelediği işte budur. Resulüm! (İlâhî ahkâmı tebliğ ettiğin kimselere) de ki: "Ben sizi hidayete dâvet ettiğim için hiçbir ücret istemiyorum. Ancak yakınlarıma (Ehl-i beyt'ime) muhabbet etmenizi isterim." Kim bir iyilik yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
24. Yoksa onlar: "Allah adına yalan uydurdu." mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Allah bâtılı imhâ eder, kelimeleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O, göğüslerin özünü bilendir.
25. O Allah ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülükleri bağışlar ve yaptıklarınızı bilir.
26. İman edip sâlih ameller yapanların (duâlarını) kabul eder, lütfundan onlara fazlasını verir. Kâfirlere gelince; onlar için de çetin bir azap vardır.
27. Allah kullarına rızkı bol bol verseydi yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
28. O ki, (insanlar) ümitlerini kestikten sonra yağmuru indirir, rahmetini her tarafa yayar. O hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.
29. Gökleri, yeri ve onlarda yaydığı canlıları yaratması, varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman onları bir araya toplamaya da kâdirdir.
30. Başınıza gelen her hangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. O yine de çoğunu affeder.
31. Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.
32. Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun âyetlerindendir (varlığının delillerindendir).
33. Eğer Allah dilerse rüzgârı durdurur. Böylece onlar denizin üstünde durakalırlar. Çok sabreden ve çok şükreden herkes için, şüphesiz ki bunda âyetler (ibretler) vardır.
34. Yahut da yaptıklarına karşılık olarak onları helâk eder. Bir çoğunu da bağışlar.
35. Âyetlerimiz üzerinde tartışanlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
36. Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının kısa süreli bir geçimidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine tevekkül edip güvenenler içindir.
37. Onlar büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar, affederler.
38. Rablerinin dâvetine icabet ederler, namazı kılarlar. Onların işleri kendi aralarında istişâre (danışma) iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar.
39. Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirine yardım ederler.
40. Kötülüğün cezası yine onun gibi kötülüktür. Amma kim affeder, barışırsa, onun mükâfatı Allah'a âittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.
41. Kim kendisine yapılan zulümden sonra hakkını alırsa, böyle yapanların aleyhine bir yol (mesuliyet) yoktur.
42. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanlara ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.
43. Kim sabreder, kendisine yapılan kötülüğü affederse, şüphesiz ki bu çok mühim işlerden birisidir.
44. Allah kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Zâlimleri görürsün ki, azabı gördükleri zaman: "Geri dönecek bir yol var mı?" derler.
45. Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucu ile etrafa gizli gizli bakışırlarken sunulduklarını görürsün. Mümin olanlar da (o zaman): "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve âilelerini ziyana sokanlardır." diyecekler. İyi bilin ki zâlimler sürekli bir azap içindedirler.
46. Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onun için bir yol yoktur.
47. Allah katında geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce, Rabbinizin dâvetine icabet edin. O gün hiçbiriniz sığınacak yer bulamaz, inkâr da edemezsiniz.
48. Eğer yüz çevirirlerse, biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen yalnız tebliğ etmektir. Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırırsak, o buna sevinir. Eğer ellerinin yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, o zaman da insan pek nankördür!
49. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. Ne dilerse yaratır. O kime dilerse kız evlâtlar bağışlar, kime dilerse ona erkek evlâtlar lütfeder.
50. Yahut o çocukları erkekler dişiler olmak üzere çift çift verir. Kimi dilerse onu kısır bırakır. O her şeyi bütünüyle bilendir, her şeye gücü yeter.
51. Allah'ın bir insanla konuşması mümkün değildir. Ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. O, yücedir, hikmet sahibidir.
52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh (Kur'an) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin. Fakat biz onu (Kur'an'ı) bir nur yaptık. Kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola iletiriz. Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin.
53. O Allah yolunu ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İyi bilin ki bütün işler sonunda O'na döner.
 1. Hâ. Mîm.
2. Apaçık Kitab'a andolsun ki!
3. Muhakkak ki biz onu düşünüp anlayasınız diye Arapça bir Kur'an kılmışızdır.
4. O, katımızda bulunan Ana kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) dır. Yücedir, hikmet doludur.
5. Haddi aşan bir kavimsiniz diye, sizi o Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
6. Daha öncekilere de nice peygamberler göndermiştik.
7. Kendilerine ne zaman bir peygamber gelse, mutlaka onu alaya alırlardı.
8. Biz onlardan daha güçlü olanları da helâk ettik. Nitekim öncekilere âit nice misaller geçmiştir.
9. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Onları Azîz ve her şeyi bilen Allah yarattı." derler.
10. O size yeri beşik yapmış ve yol bulasınız diye orada size yollar vâretmiştir.
11. O ki, gökten bir ölçüye göre su indirdi. Biz o su ile ölü bir memleketi canlandırdık. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
12. O Allah ki, bütün çiftleri yarattı ve sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar vâretti.
13. Ki onların sırtlarına binesiniz. Sonra üzerlerine kurulduğunuzda Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve: "Bunu bizim emrimize vereni tesbih ederiz. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi." diyesiniz.
14. "Biz şüphesiz ki Rabbimize döneceğiz."
15. Kullarından bir kısmını O'nun bir cüz'ü kıldılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.
16. Yoksa Allah, yarattıkları arasından kızları kendisine aldı da oğulları size mi ayırdı?
17. İçlerinden birisi, Rahman'a isnad ettiği kız evlâtla müjdelenince yüzü kapkara kesilir, öfkesini içine atar.
18. Yoksa onlar, süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık olmayanı mı? (Meramını tam olarak anlatamayan kızları mı O'na yakıştırıyorlar?)
19. Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şâhitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.
20. Ve derler ki: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara tapmazdık." Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
21. Yoksa biz onlara (Kur'an'dan) önce bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar?
22. Hayır! Onlar derler ki: "Doğrusu biz atalarımızı bu din üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinde gitmekteyiz."
23. İşte böyle. Senden önce de, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, oranın refah içinde şımaranları mutlaka şöyle demişlerdir: "Doğrusu biz atalarımızı bu din üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinde gitmekteyiz."
24. "Şayet ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" deyince, dediler ki: "Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz."
25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak! Yalanlayanların sonu nasıl oldu?
26. İbrahim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım."
27. "Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O beni doğru yola iletecektir."
28. Bu sözü, ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler.
29. Doğrusu ben bunları da atalarını da, kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
30. Hak kendilerine gelince: "Bu bir sihirdir, doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.
31. Ve dediler ki: "Bu Kur'an iki şehirden (Mekke ve Taif'ten) bir büyük adama indirilmeli değil miydi?"
32. Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların maişetlerini (geçimliklerini) kendi aralarında biz taksim ettik. Kimini kimine derece derece üstün kıldık ki, bir kısmı bir kısmını iş adamı edinsin, (böylece kaynaşsınlar). Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.
33. Eğer bütün insanlar (küfre meyledip) tek bir ümmet olma durumuna düşmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.
34. Evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları koltukları.
35. Ve onları altın ziynetlere boğardık. Bütün bunların hepsi sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise Rabbinin katında muttakilere (O'nun azabından sakınıp rahmetine sığınanlara) mahsustur.
36. Kim Rahman olan Allah'ın zikrinden göz yumarsa, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o onun ayrılmaz bir arkadaşıdır.
37. Hiç şüphesiz ki şeytanlar o insanları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.
38. Nihayet o bize geldiği zaman der ki: "Ey şeytan! Keşke benimle senin aranda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü arkadaşmışsın sen!"
39. Zulmettiğiniz için bugün (pişmanlık) size hiçbir fayda vermeyecektir. Şüphesiz ki siz azapta da ortaksınız.
40. O sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hidayete erdireceksin?
41. Resulüm! Biz seni aralarından alıp götürsek dahi, yine de onlardan intikam alırız.
42. Yahut onlara vâdettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
43. Resulüm! Sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
44. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür. Yakında ondan sorguya çekileceksiniz.
45. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor! Biz Rahman'dan başka tapılacak ilâhlar kılmış mıyız?
46. Andolsun ki biz Musa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve ileri gelenlerine göndermiştik. Onlara: "Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim." demişti.
47. Onlara âyetlerimizle varınca, bunlara gülüvermişlerdi.
48. Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü. Belki dönerler diye onları azaba uğrattık.
49. Dediler ki: "Ey sihirbaz! Sana verdiği ahde göre Rabbine bizim için duâ et! Artık biz doğru yola geleceğiz."
50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden hemen caydılar.
51. Firavun kavmi içinde seslenerek şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır'ın mülk ve saltanatı ile memleketimde akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?"
52. "Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayacak durumda olan şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim?"
53. "Ona altın bilezikler verilmeli veya beraberinde ona yardım edecek melekler gelmeli değil miydi?"
54. Firavun milletini küçümsedi, amma onlar yine de kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir topluluk idiler.
55. Ne zaman ki bizi öfkelendirdiler, onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk.
56. Ve onları sonradan gelecek (inkârcılar) için geçmiş bir ibret numunesi kıldık.
57. Meryemoğlu İsa misâl verilince, senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar.
58. "Bizim ilâhlarımız mı iyidir, yoksa o mu?" dediler. Sırf seninle tartışmak için bu misâli getirdiler. Hayır! Doğrusu onlar kavgacı bir topluluktur.
59. O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına numune kıldığımız bir kuldur.
60. Eğer dileseydik, yeryüzünde sizden sonra yerinize geçecek melekler yaratırdık.
61. O (İsa) kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana tâbi olun. Doğru yol budur.
62. Sakın sizi şeytan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.
63. İsa apaçık delilleri getirdiği zaman demişti ki: "Ben size hikmet getirdim. Bir de ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
64. "Şüphesiz ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, doğru yol budur."
65. Aralarında çıkan gruplar birbirleri ile ayrılığa düştüler. Acıklı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin hâline!
66. Onlar hiç ummadıkları bir sırada kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
67. Dostlar, o gün birbirine düşmandır; takvâ sahipleri müstesnâ.
68. Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de.
69. Onlar âyetlerimize inanmış ve müslüman olmuşlardı.
70. Girin cennete! Siz ve eşleriniz ağırlanıp sevindirileceksiniz!
71. Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Canlarının çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey orada vardır ve siz orada ebedî kalacaksınız.
72. İşte yaptıklarınıza karşılık olarak size miras verilen cennet budur.
73. Orada sizin için çok meyveler var, onlardan yersiniz.
74. Şüphesiz ki suçlular cehennem azabında ebedî kalacaklardır.
75. Kendilerinden (azap) hiç hafifletilmeyecektir. Onlar orada tamamen ümitsizdirler.
76. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlim kimselerdi.
77. "Ey cehennem muhafızı! Rabbin hiç değilse canımızı alsın, bizim işimizi bitirsin!" diye feryat ederler. O da: "Siz böyle kalacaksınız!" der.
78. Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
79. Yoksa onlar bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız!
80. Yoksa bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır! İşitiriz ve yanlarında bulunan elçilerim de (her yaptıklarını) yazmaktadırlar.
81. De ki: "Rahman'ın çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki elbette ben olurdum."
82. Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir.
83. Bırak onları! Kendilerine vâdedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp dursunlar.
84. Gökteki ilâh da, yerdeki ilâh da O'dur. O, hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
85. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin hükümranlığı kendisine âit olan Allah ne yücedir! Kıyametin vaktine dair bilgi O'nun katındadır. Siz O'na döndürüleceksiniz.
86. Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak bilerek hak ile şâhitlik edenler bunun dışındadır.
87. Andolsun ki onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, elbette: "Allah!" derler. O hâlde nasıl çevriliyorlar?
88. O'nun şözü şudur: "Ey Rabbim! Bunlar iman etmeyen bir topluluktur."
89. Resulüm! Şimdilik sen onlardan yüz çevir. De ki: "Size selâm olsun!" Yakında bilecekler.
 1. Hâ. Mîm.
2. Apaçık Kitab'a andolsun ki!
3. Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik. Biz uyarıcılarız.
4. O gecede her hikmetli iş ayrılır.
5. Katımızdan bir emir olmak üzere. Muhakkak ki biz peygamberler göndeririz.
6. Bu, Rabbinden bir rahmettir. Gerçekten O, işiten ve bilendir.
7. Eğer inanmıyorsanız O, göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir.
8. O'ndan başka ilâh yoktur. O diriltir, O öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
9. Hayır! Onlar bir şüphe içindedirler ve eğlenip duruyorlar.
10. Resulüm! O halde sen göğün apaçık bir duman getireceği günü bekle.
11. Bütün insanları bürüyecektir. Bu acıklı bir azaptır.
12. "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, doğrusu biz artık iman ediyoruz." (derler).
13. Nerede onlarda düşünüp öğüt almak? Oysa onlara apaçık bir peygamber gelmişti.
14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: "Öğretilmiştir, delidir." dediler.
15. Biz, azabı biraz kaldıracağız, siz tekrar (eski halinize) döneceksiniz.
16. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün intikam alacağız.
17. Andolsun ki onlardan önce Firavun kavmini de imtihan ettik ve onlara kerim bir peygamber gelmişti.
18. (Onlara dedi ki): "Allah'ın kullarını bana bırakın! Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
19. "Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getirdim."
20. "Ben, beni taşa tutmanızdan benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."
21. "Eğer bana inanmazsanız, başımdan çekilin gidin!"
22. "Bunlar günahkâr bir topluluktur." diye Rabbine niyazda bulundu.
23. "Kullarımı geceleyin götür, çünkü takip edileceksiniz."
24. "Denizi açık bir halde bırak, çünkü onlar boğulacak bir ordudur."
25. Orada nice nice bağlar-bahçeler, pınarlar-çeşmeler bırakmışlardı.
26. Nice nice ekinler, güzel makamlar, muhteşem konaklar.
27. Zevk ve sefa sürüp eğlendikleri nice nimetler.
28. Bu böyle oldu. Biz de onları başka bir kavme miras bıraktık.
29. Gök ve yer onlar için gözyaşı dökmedi, onlara mühlet de verilmedi.
30. Andolsun ki biz İsrailoğullarını alçaltıcı azaptan kurtardık.
31. Firavun'dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi.
32. Ve andolsun ki, onların durumunu bilerek âlemlerin üzerinde seçkin kıldık.
33. Onlara âyetlerden (mucizelerden) öylelerini verdik ki, her birinde açıkça bir imtihan vardı.
34. Bunlar ise şöyle diyorlar:
35. "İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz."
36. "Eğer doğru sözlü iseniz bize atalarımızı getirsenize!"
37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tubba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları da helâk ettik, çünkü onlar günahkâr idiler.
38. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık
39. Biz onları ancak hak olmak üzere yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.
40. Şüphesiz ki (hakkı bâtıldan) ayıran o hüküm günü, herkesin bir araya toplanacağı gündür.
41. O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
42. Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki O Azîz'dir, çok merhametlidir.
43. Şüphesiz ki Zakkum ağacı.
44. Günahkârların yiyeceğidir.
45. Erimiş maden gibi karınlarında kaynar.
46. Sıcak suyun kaynaması gibi.
47. "Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!"
48. "Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün!"
49. "Tat bakalım! Hani sen kendince çok üstün, çok şerefli bir kimse idin."
50. "Bu, işte o şüphe edip durduğun şeydir."
51. Muttakiler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar.
52. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
53. İnce ipekten ve parlak atlastan (elbiseler) giyerek karşılıklı otururlar.
54. Böyle olduğu gibi, biz onları ayrıca iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir.
55. Orada güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
56. Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur.
57. Rabbinden bir lütuf olarak. İşte o büyük kurtuluş budur.
58. Resulüm! Biz onu (Kur'an'ı) senin dilin ile kolaylaştırdık ki, düşünüp ibret alsınlar.
59. Öyle ise bekle, onlar da beklemektedirler.
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temizlenen kitap 2
1. Resulüm! Sana savaş ganimetlerine dair soru soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah’ın ve Resul’ünündür.” O halde siz gerçekten müminler iseniz Allah’tan korkun. Aranızı düzeltin. Allah’a ve Resul’üne itaat edin.
2. Müminler o kimselerdir ki, Allah zikredilince kalpleri titrer, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.
3. Onlar namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden bağışta bulunurlar.
4. İşte onlar gerçek müminlerin tâ kendisidir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.
5. Nitekim Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı. Oysa müminlerden bir kısmı bundan hoşlanmamış, isteksizlik göstermişti.
6. Hak apaçık ortaya çıktıktan sonra bile onlar bu hususta, sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle mücadele ediyorlardı.
7. Hani Allah size iki tâifeden birinin muhakkak sizin olacağını vâdediyordu. Siz ise güçsüz ve silahsız olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkın yerine gelmesini, kâfirlerin kökünü kesmeyi istiyordu.
8. Ki mücrimler hoşlanmasa bile hakkı hak olarak ortaya koysun, bâtılı boşa çıkarıp hükümsüz kılsın.
9. Hani siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. Buna karşılık O: “Ben sizi birbiri peşinden bin melekle destekleyip yardım edeceğim.” diyerek duânızı kabul etmişti.
10. Allah bu yardımı sırf müjde olması ve onunla kalbinizin iyice yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Çünkü Allah Azîz’dir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
11. O zaman Allah kendi katından bir güven işareti olmak üzere, sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi tertemiz yapmak, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve (savaşta) ayaklarınıza sebat vermek için gökten üzerinize su indiriyordu.
12. Hani Rabbin meleklere: “Ben sizinleyim, haydi inananlara destek verin!” diye vahyetmişti. Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım. Artık siz de vurun boyunlarının üstüne! Doğrayın parmaklarını!
13. Çünkü onlar Allah’a ve Peygamber’ine karşı koydular. Kim ki Allah’a ve Peygamber’ine karşı koyarsa, bilsin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.
14. İşte size Allah’ın azabı! Şimdi tadın onu! Kâfirlere bir de ateş azabı vardır.
15. Ey iman edenler! Toplu halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman, sakın onlara arkalarınızı dönmeyin!
16. Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme (taktik kullanma) veya bir başka (müslüman) topluluğa katılma dışında, her kim böyle bir günde düşmanına arkasını dönerse, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varıp kalacağı yer cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü yerdir!
17. Onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü. Resulüm! Attığın zaman sen atmadın, Allah attı. Allah bunu, müminleri güzel bir imtihana tâbi tutmak için yapmıştı. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.
18. İşte bu güzel imtihan böyledir. Allah kâfirlerin düzenini bozup yok eder.
19. (Ey kâfirler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir. Eğer vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yok, tekrar dönerseniz biz de döneriz. Topluluğunuz çok da olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir.
20. Ey iman edenler! Allah’a ve Resul’üne itaat edin, işitip durduğunuz halde ondan dönmeyin.
21. İşitmedikleri halde, “İşittik!” diyenler gibi olmayın.
22. Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü, düşünmeyen o sağırlar ve dilsizlerdir.
23. Eğer Allah onlarda bir hayır görseydi, elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile, onlar yine yüz çevirerek dönerlerdi.
24. Ey iman edenler! Allah ve Peygamber’i sizi, size hayat verip canlandıracak şeylere çağırdığı zaman icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile onun kalbi arasına girer. Siz O’nun huzurunda mutlaka toplanacaksınız.
25. Öyle bir fitneden sakının ki, aranızdan sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz, (hepinize sirayet eder). Bilin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.
26. Hatırlayın ki, bir zamanlar sayınız az idi, yeryüzünde âciz tanınıyordunuz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Allah sizi barındırdı, yardımı ile destekledi ve temiz şeylerden rızıklandırdı. Tâ ki şükredesiniz.
27. Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hâinlik etmeyin. Kendiniz bilip dururken emânetlerinize de hâinlik etmeyin.
28. Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır ve büyük mükâfat Allah’ın yanındadır.
29. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’tan korkar, takvâ sahibi olursanız, O size furkan (iyi ile kötüyü ayırt edecek bir mârifet, bir nur) verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.
30. Hani o inkâr edenler, bir zamanlar seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek ya da sürmek için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzaklarını bozuyordu. Allah tuzak kuranlara karşılık verenlerin en hayırlısıdır.
31. Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman: “İşittik, istersek biz de benzerini söyleyebiliriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” derlerdi.
32. Hani bir zaman da onlar: “Ey Allah’ım! Eğer bu kitap gerçekten senin katından ise üzerimize gökten taş yağdır veya bize acıklı bir azap getir.” demişlerdi.
33. Sen içlerinde iken Allah onlara azap etmez. Onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.
34. Onlar Mescid-i haram’ın hizmetine ehil olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onun gerçek dostları (mütevellisi) ancak takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
35. Onların Beytullah’ın yanındaki duâları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibarettir. Küfre girmiş olmanıza karşılık tadın azabı!
36. Kâfirler şüphesiz ki mallarını Allah yolundan alıkoymak için sarfediyorlar. Daha da sarfedecekler. Sonra bu kendilerine bir yürek acısı olacak ve en sonunda mağlup olacaklar. (Küfründe inat eden) kâfirler ise cehenneme sürükleneceklerdir.
37. Bu, Allah’ın murdarı temizden (kâfiri müminden) ayırıp, bütün murdarları üstüste koyarak, topunu bir araya yığması ve cehenneme atması içindir. İşte onlar mahvolanlardır.
38. Kâfirlere söyle: Eğer vazgeçerlerse, geçmiş (günahları) kendilerine bağışlanacaktır. Tekrar dönerlerse, eskilerin başına gelenler onların da başına gelecektir.
39. Fitneden eser kalmayıp ve din de tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını görendir.
40. Yok vazgeçmez de yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır!
41. Eğer Allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı günde, kulumuza indirdiğimize inanmış iseniz, biliniz ki; ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’ın, Resul’ünün ve yakınlarının, yetimlerin, yoksulların, yolcularındır. Allah her şeye hakkıyla kâdirdir.
42. O zaman siz vâdinin yakın bir kenarında idiniz, onlar da uzak kenarında idiler. Kervan ise sizin daha aşağınızda (deniz sahilinde) idi. Eğer onlarla sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda anlaşamazdınız. Fakat Allah olması gereken (zafer)in olması için böyle takdir etti. Tâ ki, helâk olan, apaçık bir delil gördükten sonra helâk olsun. Yaşayan da apaçık bir delilden sonra yaşasın. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.
43. Allah uykuda onları sana az gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi, çekinir ve bu hususta çekişirdiniz. Fakat Allah sizi kurtardı. Şüphesiz ki O göğüslerin özünü bilendir.
44. Allah, olacak olan emri yerine getirmek için (düşmanla) karşılaştığınızda onları sizin gözünüzde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde az gösteriyordu. Bütün işler ancak Allah’a döndürülür.
45. Ey iman edenler! Düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki umduğunuza kavuşabilesiniz.
46. Allah’a ve Resul’üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider. Sabredin! Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.
47. Yurtlarından böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak ve (insanları) Allah yolundan alıkoyarak çıkanlar gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
48. Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: “Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de sizin yardımcınızım.” dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce gerisin geri dönerek: “Ben sizden uzağım, ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben Allah’tan korkarım, çünkü Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” dedi.
49. O sırada münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Bunları dinleri aldatmış!” diyorlardı. Halbuki kim Allah’a tevekkül ederse, bilsin ki Allah yegâne galip ve hikmet sahibidir.
50. Melekler o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve: “Haydi yangın azabını tadın!” diyerek canlarını alırken onları bir görsen!
51. İşte bu, ellerinizin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Yoksa Allah kullarına zulmetmez.
52. Firavun hânedânı ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, onlar da Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler. Bu yüzden Allah onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Çünkü Allah çok güçlüdür, cezalandırması çok şiddetlidir.
53. Bunun sebebi, bir kavim kendilerini değiştirmedikçe, Allah’ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır. Gerçekten de Allah işitendir, bilendir.
54. Bunların hâli Firavun hânedânı ile daha evvelkilerin hâli gibidir. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlayıp inkâr etmişlerdi, biz de onları günahları ile helâk ettik. Firavun’un hânedânını denizde boğduk. Onların hepsi zâlim idiler.
55. Şüphesiz ki Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Artık onlar iman etmezler.
56. Sen kendileriyle andlaşma yaptığın halde, onlar her defasında hiç çekinmeden andlaşmalarını bozarlar.
57. Eğer onları savaşta ele geçirirsen, (vereceğin cezâ ile) arkalarındakileri de ürküt. Belki ibret alırlar.
58. Bir kavmin (andlaşmayı bozmak hususunda) hâinlik yapmasından çekinirsen, sen de hak ve adaletle (onların seninle yaptıkları andlaşmayı) aynı şekilde onlara at (andlaşmayı bozduğunu onlara bildir). Şüphesiz ki Allah hâinlik yapanları sevmez.
59. Kâfirler (kendilerini kurtarıp) geçtiklerini sanmasınlar. Şüphesiz ki onlar (Allah’ı) âciz bırakamazlar.
60. (Ey iman edenler!) Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Bununla hem Allah’ın düşmanlarını, hem de sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında sizin bilmediğiniz Allah’ın bildiği diğer düşmanlarınızı korkutup yıldırırsınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size eksiksiz ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmazsınız.
61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O işitendir, bilendir.
62. Onlar seni aldatmak isterlerse, şüphesiz ki Allah sana kâfidir. O ki, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.
63. Onların gönüllerini birleştiren Allah’tır. Eğer sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O Azîz’dir, hüküm ve hikmet sahibidir.
64. Ey Peygamber! Allah sana da sana tâbi olan müminlere de yeter.
65. Ey Peygamber! Müminleri savaş için coştur. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, onlardan ikiyüz kâfire galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlayışsız bir gürûhtur.
66. Şimdi Allah yükünüzü hafifletti, sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, onlardan ikiyüz kişiye galip gelirler ve eğer sizden bin kişi olursa, onlardan ikibin kişiye Allah’ın izniyle galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
67. Hiçbir peygambere yeryüzünde ağır basıp düşmanı yere sermeden esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa Allah ahireti kazanmanızı istiyor. Allah Azîz’dir, yegâne hikmet sahibidir.
68. Eğer daha önceden Allah’tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
69. Elde ettiğiniz ganimetleri helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
70. Ey Peygamber! Elinizde bulunan esirlere de ki: “Eğer Allah kalplerinizde bir iyilik bulursa, sizden alınan (fidyeden) daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”
71. Eğer sana hâinlik etmek isterlerse, zaten daha önce Allah’a da hâinlik etmişlerdi. Bundan dolayı onlara karşı Allah sana imkân vermişti. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
72. İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler birbirlerinin dostlarıdırlar. İman edip hicret etmeyenlerle, hicret edinceye kadar sizin dostluğunuz yoktur. Şayet onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olursa o, bu hükmün dışındadır. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
73. Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad (kargaşalık) olur.
74. İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler, muhacirleri barındıranlar var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve cömertçe verilmiş bir rızık vardır.
75. Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle beraber cihad edenler de sizdendir. Akraba olanlar ise, Allah’ın kitabına göre birbirlerine (vâris olmaya) daha yakındırlar. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
1. Allah’tan ve Resul’ünden, andlaşma yaptığınız müşriklere bir ihtardır.
2. Ey müşrikler! Bundan böyle yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın. İyi bilin ki siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz. Allah kâfirleri mutlaka perişan edecektir.
3. Ayrıca Hacc-ı ekber gününde Allah ve Resul’ünden insanlara bir ilândır. Allah ve Resul’ü müşriklerden uzaktır. Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz, iyi bilin ki siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz. O kâfirlere acıklı bir azabı müjdele!
4. Ancak kendileriyle andlaşma yaptığınız müşriklerden size olan ahidlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bu hükmün dışındadır. Siz de onlarla olan andlaşmalarınızın hükümlerini, kendilerine tanıdığınız süreye kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever.
5. Haram aylar çıkınca artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse onları serbest bırakın. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
6. Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver. Tâ ki Allah’ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler.
7. O müşriklerin Allah katında ve Resul’ü katında nasıl bir andlaşmaları olabilir? Ancak Mescid-i haram’da andlaştıklarınız hariç. Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever.
8. Onların nasıl andlaşmaları olabilir? Onlar size galip gelselerdi (sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçseydi), hakkınızda ne yemin ne de andlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla (dil ucuyla) sizi hoşnud etmeye çalışırlar, halbuki kalpleri istemez. Onların çokları yoldan çıkmış fâsıktırlar.
9. Allah’ın âyetlerini az bir dünya menfaati karşılığında sattılar da insanları O’nun yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları gerçekten ne kötüdür!
10. Onlar bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler ne de bir andlaşma gözetirler. Çünkü onlar saldırganların tâ kendileridir.
11. Bununla beraber kâfirlikten vazgeçip tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz bilen bir kavme âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.
12. Eğer andlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan kimselerdir. Umulur ki vazgeçerler (küfre son verirler).
13. Yeminlerini bozan, Peygamber’i sürgüne göndermeye kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer siz inanıyorsanız, bilin ki asıl korkmanız gereken Allah’tır.
14. Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara karşı galip kılsın ve müminlerin gönüllerini ferahlandırsın.
15. Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah en iyi bilendir, hikmet sahibidir.
16. Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri ve Allah’tan, Peygamber’inden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
17. Müşrikler kendi küfürlerine bizzat kendileri şâhit olup dururlarken, Allah’ın mescidlerini imar etme salâhiyetleri yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar ateş içinde ebedî kalacaklardır.
18. Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar eder. İşte hidayet üzere bulunanlardan olmaları umulanlar bunlardır.
19. Siz hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i haram’ı onarma işini; Allah’a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değildirler. Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.
20. İman edenler, hicret edenler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında büyük dereceye sahiptirler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.
21. Rableri onları kendi katından bir rahmet ve hoşnutluk ile içinde tükenmez nimetler bulunan cennetlerle müjdeler.
22. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Hiç şüphesiz ki Allah katında büyük bir mükâfat vardır.
23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerdir.
24. Resulüm! De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alış-verişler, hoşunuza gitmekte olan meskenler, size Allah’tan ve O’nun Peygamber’inden, Allah yolunda cihaddan daha sevgili iseler, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar gürûhunu hidayete erdirip doğru yola iletmez.”
25. Andolsun ki Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etmişti. Hani o gün çokluğunuz size kendinizi beğendirmişti. Fakat hiçbir fayda sağlamamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet bozularak gerisin geriye kaçmıştınız.
26. Bozgundan sonra Allah, Peygamber’ine ve müminlere sekinetini (huzur ve güvenini) indirdi. Sizin görmediğiniz ordular gönderdi ve kâfirleri azaba uğrattı. İşte kâfirlerin cezası budur.
27. Sonra Allah bunun ardından yine dilediğinin tevbesini kabul eder. Zira Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
28. Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktirler. Onun içindir ki bu yıllarından sonra artık Mescid-i haram’a yaklaşmasınlar. Eğer (onlarla ticaretinizin kesilmesi sebebiyle) yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse yakında sizi kendi lütfuyla zenginleştirir. Çünkü Allah en iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resul’ünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyen kimselerle, boyunlarını büküp küçülmüşler olarak elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.
30. Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur.” dediler. Hıristiyanlar da: “Mesih (İsa) Allah’ın oğludur.” dediler. Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek geveledikleri sözlerdir. Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar?
31. Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa kendilerine, bir olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
32. Allah’ın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.
33. Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber’ini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. İsterse müşrikler hoşlanmasınlar.
34. Ey iman edenler! Şu bir gerçektir ki, hahamların ve rahiplerin çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve onları Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda sarfedip harcamayanlara acıklı bir azabı müjdele!
35. O biriktirilen altın ve gümüşlerin üzerleri o gün cehennem ateşinde kızdırılır, bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır. (Onlara denir ki:) “İşte bu kendiniz için yığdıklarınızdır. Yığdıklarınızı tadın!”
36. Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah’ın katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu en doğru bir hesaptır. Öyle ise o aylar içinde kendinize zulmetmeyin. Müşrikler nasıl ki sizinle topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Bilin ki, Allah takvâ sahipleriyle beraberdir.
37. Haram ayları geciktirmek, küfrü artırmaktan başka bir şey değildir. Çünkü onunla kâfir olanlar saptırılır. Bunu bir yıl helâl, bir yıl da haram sayarlar ki, Allah’ın haram kıldığına sayıca uysunlar da Allah’ın haram ettiğini helâl kılmış olsunlar. Onların kötü işleri kendilerine güzel gösterildi. Allah kâfirler gürûhunu hidayete erdirmez.
38. Ey iman edenler! Size ne oldu ki: “Allah yolunda elbirlik gazâya çıkın!” denilince yere mıhlanıp ağırlaştınız. Yoksa âhireti bırakıp da dünya hayatına mı râzı oldunuz? Fakat bu dünya hayatının kârı, âhiretin yanında pek az bir şeydir.
39. Eğer (çağrıldığınız bu gazâya) elbirlik çıkmazsanız, Allah sizi pek acıklı bir azaba uğratır. Yerinize de başka (itaatli) bir kavmi getirir. Siz o Peygamber’i hiçbir şeyle zarara uğratamazsınız. Allah her şeye hakkıyla kâdirdir.
40. Eğer siz ona yardım etmezseniz, doğrusu Allah ona yardım etmişti. Hani kâfirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikincisiydi. Hani onlar mağarada idiler ve o arkadaşına: “Üzülme! Allah bizimledir.” diyordu. Allah da onun üzerine sekinetini (emniyetini) indirmişti ve onu sizin görmediğiniz askerlerle desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçalttıkça alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yüce olandır. Allah Azîz’dir, hikmet sahibidir.
41. Gerek hafif gerek ağırlıklı olarak hepiniz elbirlik savaşa çıkın! Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin! Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır.
42. Eğer o sefer, yakın bir kazanç (ganimet) ve orta yollu bir sefer olsaydı, onlar mutlaka peşine düşer gelirlerdi. Fakat zahmetle gidilecek yol onlara uzak geldi. Bununla beraber: “Gücümüz yetseydi sizinle beraber elbette biz de sefere çıkardık.” diyerek Allah adına yemin edeceklerdir. Bunlar kendi nefislerini helâka sürüklüyorlar. Allah biliyor ki onlar muhakkak yalancıdırlar.
43. Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana besbelli olup, yalancıları bilmeden önce, neden onlara izin verdin?
44. Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takvâ sahiplerini çok iyi bilendir.
45. Senden ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar, kalpleri şüpheye düşüp, şüphelerinde bocalayıp duranlar izin isterler.
46. Eğer onlar çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların savaşa çıkmalarını uygun bulmadı ve onları yoldan alıkoydu. Onlara: “Oturanlarla beraber oturun!” denildi.
47. Eğer içinizde onlar da (sefere) çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranıza sokulurlardı. İçinizde de onlara iyice kulak verenler var. Allah zâlimleri gayet iyi bilir.
48. Andolsun ki daha önce de fitne koparmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah’ın emri galip geldi.
49. İçlerinde öylesi de var ki: “Bana izin ver, beni fitneye düşürme!” der. İyi bilin ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem kâfirleri kuşatacaktır.
50. Eğer sana bir iyilik dokunursa, fenalarına gider, sana bir kötülük erişirse de: “Biz daha önceden işimizi sağlama almıştık.” derler ve sevinç içinde dönüp giderler.
51. De ki: “Allah bizim için ne yazmış, ne takdir etmiş ise, ancak bize o ulaşır. O bizim sahibimizdir. Müminler yalnız Allah’a güvenip bağlansınlar.”
52. De ki: “Siz bize iki güzellikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Halbuki biz Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap getireceğini bekliyoruz. Öyleyse bekleyedurun. Biz de sizinle beraber bekleyenleriz.”
53. De ki: “İster gönüllü ister gönülsüz infak edip durun, sizden aslâ kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz.”
54. Onların infaklarının kabul olunmasına ancak şu mâni olmuştur: Onlar Allah’ı ve Resul’ünü inkâr etmişlerdir. Namaza üşene üşene gelirler, verdiklerini de istemeye istemeye verirler.
55. Onların malları da çocukları da seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla dünya hayatında onların azaplarını artırmayı ve canlarının kâfirler olarak güçlükle çıkmasını istiyor.
56. Sizden olmadıkları halde, sizden olduklarına yemin ederler. Oysa onlar korkak bir topluluktur.
57. Eğer onlar sığınılacak bir yer, yahut mağaralar, ya da bir delik bulsalardı, hemen oraya doğru yönelip koşarlardı.
58. Bazıları da sadakalar hususunda seni kınarlar. Eğer onlardan kendilerine verilse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar.
59. Keşke onlar Allah’ın ve Peygamber’inin kendilerine verdiğine râzı olsalardı da: “Allah bize yeter. Yakında Allah bize lütfundan verir, Resul’ü de. Biz sadece Allah’a rağbet edip gönül bağlayanlardanız.” demiş olsalardı!
60. Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri İslâm‘a ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yolcuya mahsustur. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
61. Onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamber’i incitirler. “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır.” derler. Resulüm! De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah’a inanır, müminlere inanır ve içinizden iman edenler için bir rahmettir.” Allah’ın Peygamber’ini incitip üzenlere acıklı bir azap vardır.
62. Münafıklar, sizi memnun etmek için Allah’a yemin ederler. Eğer iman etmiş iseler, Allah’ı ve Peygamber’i memnun etmeleri daha uygundur.
63. Bilmiyorlar mı ki, Allah’a ve Resul’üne karşı koyan bir kimseye elbette içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu en büyük rüsvaylıktır.
64. Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: “Siz alay edin bakalım! Allah çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.”
65. Eğer onlara soracak olursan: “Biz sadece lâfa dalmış şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “Allah ile, O’nun âyetleriyle ve O’nun Peygamber’i ile mi alay ediyorsunuz?”
66. Hiç özür beyan etmeyin! Çünkü siz inandıktan sonra inkâr ettiniz. İçinizden bir kısmını affetsek bile, suçlu olduklarından dolayı bir kısmına da azap edeceğiz.
67. Münafık olan erkeklerle, münafık olan kadınlar birbirlerine benzerler. Kötülüğü emreder ve iyilikten sakındırırlar ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu. Münafıklar fâsıkların tâ kendileridir.
68. Allah münafık erkeklere, münafık kadınlara ve kâfirlere ebedî kalacakları cehennem ateşini hazırlamıştır. Bu onlara yeter. Allah onlara lânet etmiş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onlar için sürekli bir azap vardır.
69. Siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce (batağa) dalanlar gibi (batağa) daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır.
70. Onlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Âd, Semud kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olmuş şehirlerin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
71. Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileri (dostları ve yardımcıları)dırlar. Onlar iyiliği emreder, kötülükten menederler. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederler. İşte Allah onlara rahmet edecektir. Şüphesiz ki Allah Azîz’dir, hüküm ve hikmet sahibidir.
72. Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedî kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vâdetmiştir. Allah’ın hoşnud olması ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.
73. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
74. Onlar, kötü bir şey söylemediklerine dâir Allah’a yemin ederler. Onlar o küfür kelimesini kesinlikle söylediler. İslâm’dan sonra küfre saptılar. Ve o başaramadıkları cinayeti tasarladılar. Halbuki intikam almaya yeltenmeleri için Allah’ın ve Resul’ünün onları lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep yoktu. Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur. Şayet yanaşmazlarsa Allah onları dünyada da, ahirette de acıklı bir azaba uğratır. Yeryüzünde onları koruyacak veya onlara yardım edecek bir kimse de bulunmaz.
75. Onlardan kimi de: “Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, andolsun ki sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız.” diye O’na kesin söz verdiler.
76. Allah onlara lütfundan verince, onda cimrilik edip yüz çevirdiler, sözlerinden döndüler.
77. Allah’a verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyledikleri için, Allah kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak sokmuştur.
78. Bilmezler mi ki Allah, onların sırlarını da gizli konuşmalarını da bilir. Ve Allah, gaybları çok iyi bilendir.
79. Sadaka vermek hususunda gönülden davranan müminleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acıklı bir azap vardır.
80. Resulüm! Onlar için ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de Allah onları aslâ bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah’ı ve Peygamber’ini inkâr etmelerinden ötürüdür. Çünkü Allah, fâsıklar gürûhunu hidayete erdirmez.
81. Allah’ın Resul’üne muhalefet etmek için (savaştan) geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler ve (savaşa çıkmak isteyenlere de): “Bu sıcakta sefere çıkmayın!” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır!” Keşke bilseler!
82. Yaptıklarının cezası olarak, bundan böyle az gülsünler, çok ağlasınlar!
83. Allah seni onlardan bir grubun yanına döndürdüğünde, eğer senden savaşa çıkmak için izin isterlerse, de ki: “Benimle beraber aslâ çıkmayacaksınız ve benimle hiçbir düşmana karşı savaşmayacaksınız. Çünkü siz ilkinde (Tebük seferinde) oturup kalmaya râzı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla beraber oturun.”
84. Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma! Mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Peygamber’ini inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.
85. Onların ne malları ne de çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla, ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların canlarının kâfir olarak güçlükle çıkmasını istiyor.
86. “Allah’a inanın, Resul’ü ile beraber cihad edin!” diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: “Bizi bırak! Oturanlarla beraber olalım.” dediler.
87. Geride kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Çünkü onların kalplerine mühür vuruldu, artık onlar anlamazlar.
88. Fakat o Peygamber ve onun maiyyetinde bulunan müminler, mallarıyla canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır. Saâdete erişenler de onlardır.
89. Allah onlar için altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.
90. Bedevilerden (savaşa katılmamak için) özür beyan edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Resul’üne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. (Ne geldiler ne de özür dilediler). Onlardan kâfir olanlara acıklı bir azap vardır.
91. Zayıflara, hastalara ve harcayacak bir şeyleri bulunmayanlara, Allah’a ve Resul’üne sâdık kaldıkları takdirde bir vebal yoktur. İyilik edenlerin aleyhine de yol yoktur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
92. Kendilerine binek vermen için sana geldiklerinde: “Size bir binek bulamıyorum.” dediğin zaman, infak edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de bir vebal yoktur.
93. Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geride kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
94. Seferden geri dönüp onların yanına geldiğiniz zaman size özür beyan ederler. De ki: “Hiç özür beyan etmeyin, size aslâ inanmayız. Çünkü Allah bize sizin haberlerinizi bildirmiştir. Yaptığınızı Allah da görecek Peygamber’i de. Sonunda görüleni ve görülmeyeni bilenin huzuruna döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir.”
95. Onların yanına döndüğünüzde, kendilerine çıkışmamanız için Allah’a yemin ederler. Siz onlardan yüz çevirin, çünkü onlar murdardırlar. Yaptıklarının karşılığı olarak, varacakları yer cehennemdir.
96. Kendilerinden râzı olmanız için size yemin ederler. Eğer siz onlardan hoşnut olsanız dahi, şüphesiz ki Allah fâsıklar gürûhundan aslâ râzı olmaz.
97. Bedevîler küfür ve nifak bakımından daha beterdir ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamak ancak onlara yakışan bir tutumdur. Allah bilendir ve hikmet sahibidir.
98. Bedevilerden öylesi var ki, Allah yolunda sarfettiğini de angarya sayar ve sizin başınıza belâların gelmesini bekler. En kötü belâlar kendi başlarına gelsin! Allah işitendir, bilendir.
99. Bedevilerden öylesi de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır, harcayacağını Allah katında yakınlığa ve Peygamber’in duâlarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o harcadıkları şeyler, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetinin içine koyacaktır. Şüphesiz ki Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
100. İslâm’da birinci dereceyi kazanan Muhâcirler ve Ensâr ile onlara sadâkatle güzellikle tâbi olanlardan Allah râzı olmuştur. Onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Allah onlar için içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu en büyük bahtiyarlıktır.
101. Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından münafıklar vardır. Bunlar münafıklıkta mâhir olmuşlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları iyi biliriz. Biz onlara iki kez azap edeceğiz. Sonra da onlar daha büyük bir azaba itileceklerdir.
102. Onlardan diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler. Onlar iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. Bunlar tevbe ederlerse, umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.
103. Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini temizlemiş, bereketlendirmiş olasın. Onlara duâ et. Şüphesiz ki senin duân onlar için sekinettir (huzur kaynağıdır). Allah işitendir, bilendir.
104. Allah’ın; kullarının tevbesini kabul ettiğini, sadakaları aldığını, Allah’ın tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olduğunu bilmiyorlar mı?
105. De ki: “İstediğinizi yapın! Allah da, Resul’ü de, müminler de işlediğinizi görecektir. Daha sonra gizli ve açık olanı bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size yapmış olduklarınızı haber verecektir.”
106. Diğer bazıları da Allah’ın emrine bırakılmışlardır. Onlara ya azap eder, ya da tevbelerini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
107. Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resul’üne karşı savaşmış olan (adamın gelmesini) beklemek için bir zarar mescidi kuranlar var ya: “Bizim iyilikten başka bir niyetimiz yoktu.” diye mutlaka yemin ederler. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şâhitlik eder.
108. Orada (o Mescid-i dırar’da) aslâ namaza durma! Tâ ilk günden takvâ üzere kurulan mescidde namaza durman daha lâyık ve uygundur. Orada temizlenip arınmayı seven erkekler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever.
109. Binasını Allah korkusu ve rızâsı üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasını çökecek bir yar kıyısına kurup da onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanıp giden kimse mi hayırlıdır? Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.
110. Yapmış oldukları binaları, kalpleri parçalanıncaya kadar, yüreklerinde devamlı olarak bir kuşku ve ızdırap kaynağı olarak kalacaktır. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
111. Hiç şüphesiz ki, Allah yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Allah, cennet kendilerinin olmak karşılığında satın almıştır. Onlara vaad olunan cennet haktır ki, Tevrat’ta da İncil’de de ve Kur’an’da da sâbittir. Allah’tan ziyade ahdine vefa gösteren kimdir? O halde yaptığınız bu hayırlı alışverişten dolayı sevinin. İşte bu çok büyük bir saâdettir.
112. Allah’a tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rüku ve secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar ve Allah’ın hududunu koruyanlar var ya, işte bu müminleri müjdele!
113. Cehennem ehli oldukları onlara apaçık belli olduktan sonra, akraba bile olsalar, müşrikler için af dilemek Peygamber’e ve müminlere yaraşmaz.
114. İbrahim’in, babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. İbrahim gerçekten çok içli ve yumuşak huylu idi.
115. Allah bir topluluğu hidayete erdirdikten sonra, sakınmaları gereken şeyleri kendilerine açıklamadıkça onları dalâlete düşürecek değildir. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
116. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı yoktur.
117. Andolsun ki Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalpleri kaymak üzere iken Peygamber’i ve güçlük zamanında ona uyan Muhacirler’i ve Ensar’ı affetti, sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.
118. Tevbelerinin kabulü geri bırakılan üç kişiyi de bağışladı. O derece bunalmışlardı ki, yeryüzü olanca genişliğine rağmen onların başlarına dar gelmişti. Vicdanları da kendilerini sıkmıştı. Allah’tan (O’nun azabından) kurtuluşun ancak Allah’a sığınmakla olacağını anlamışlardı. Sonra tevbelerini kabul buyurdu ki, onlar da tevbekârlar arasına dahil oldular. Şüphesiz ki Allah tevbeleri çok kabul buyurandır, çok merhametli olandır.
119. Ey iman edenler! Allah’tan korkunuz ve sâdıklarla beraber olunuz!
120. Medine halkına da onların çevresinde bulunan bedevilere de Allah’ın Peygamber’inden geri kalmak, onun canından önce kendi canlarını düşünmek yakışmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmak ve düşmana karşı bir başarı kazanmak karşılığında mutlaka bir sâlih amel yazılır. Çünkü Allah muhsinlerin mükâfatını zâyi etmez.
121. Onların Allah yolunda harcadıkları az ve çok her şey, yürüdükleri her yol, mutlaka hesaplarına yazılır. Ki Allah onları, yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın.
122. Müminlerin hepsinin de toptan savaşa çıkmaları doğru değildir. İçlerinde her sınıftan bir tâife, dini iyice öğrenmeleri ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz edip uyarmaları gerekmez mi? Umulur ki sakınırlar.
123. Ey iman edenler! Yakınınızda bulunan kâfirlerle savaşın. Onlar sizde büyük bir azim ve sertlik görsünler. Bilin ki Allah takvâ sahipleriyle beraberdir.
124. Ne zaman bir sûre indirilse, onlardan (münafıklardan) bazıları: “Bu sûre hanginizin imanını artırdı?” derler. Halbuki o, iman edenlerin imanını artırmıştır ve onlar birbirleriyle müjdeleşirler.
125. Kalplerinde hastalık olanlara gelince, (o sûre) murdarlıklarına murdarlık katmıştır ve kâfir olarak ölüp gittiler.
126. Onlar her yıl bir veya iki defa çeşitli belâlara uğratılıp imtihana çekildiklerini görmüyorlar mı? Böyleyken yine de tevbe etmiyorlar, ibret almıyorlar.
127. Bir sûre indirildiği zaman: “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine bakarlar, sonra sıvışıp giderler. Allah onların kalplerini imandan çevirmiştir. Çünkü onlar gerçeği anlamayan kimselerdir.
128. Andolsun, içinizden size öyle aziz bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Müminlere çok şefkatli, çok merhametlidir.
129. Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Allah bana yeter! O’ndan başka ilâh yoktur, O’na tevekkül ederim. O, büyük Arş’ın sahibidir.”
 1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir.
2. Kendi içlerinden bir kişiye: “İnsanları uyar ve iman edenleri müjdele. Şüphesiz ki Rableri katında kendileri için bir Kadem-i sıdk (doğruluk makamı) vardır.” diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu? Kâfirler “Muhakkak ki bu, apaçık bir büyücüdür.” dediler.
3. Rabb’iniz o Allah’tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). Buyruğunu icrâ eder (yarattıklarını yönetir). O’nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez. İşte Rabb’iniz olan Allah budur, siz O’na ibadet ediniz. Düşünmüyor musunuz?
4. Hepinizin dönüşü O’nadır, bu Allah’ın hak olan vaadidir. Şüphesiz ki O önce yaratır, sonra da, iman edip sâlih amel işleyenlere adaletle mükâfat vermek için (onları huzuruna) geri çevirir. Küfredenlere gelince, onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
5. Güneşi ışık, ay’ı nur yapan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya menziller (konak yerleri) tayin eden O’dur. Allah bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için âyetlerini birer birer açıklar.
6. Gece ve gündüzün birbirini takip etmesinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, O’ndan korkup sakınan bir topluluk için nice âyetler (deliller) vardır.
7. Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına râzı olarak, onunla tatmin olanlar ve âyetlerimizden habersiz bulunanlar var ya!
8. İşte onların kazandıklarına karşılık varacakları yer ateştir!
9. İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, şüphesiz ki Rableri imanları sebebiyle altlarından ırmaklar akan nimet cennetlerine erdirir.
10. Oradaki duâları: “Seni tesbih ve tenzih ederiz Allah’ım!”dır. Aralarındaki temennileri: “Selâm”dır. Duâlarının sonu da şudur: “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”
11. Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. Fakat biz, bize kavuşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız.
12. İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken veya ayakta iken bize yalvarır yakarır. Fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki başına gelen sıkıntıdan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler hoş gösterilmiştir.
13. Andolsun ki, sizden önce nice nesilleri zulmettikleri zaman helâk ettik. Peygamberleri kendilerine apaçık delillerle geldiği halde, onlar iman etmemişlerdi. İşte biz günahkârlar topluluğunu böyle cezalandırırız.
14. Sonra onların ardından sizi yeryüzünde halife (onların yerine geçen)ler yaptık ki, bakalım nasıl davranacaksınız?
15. Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize bundan başka bir Kur’an getir, veya bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem mümkün değildir. Ben ancak bana vahyedilene tâbi olurum. Şüphesiz ki eğer ben Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”
16. Resulüm! De ki: “Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım. Allah da onu size bildirmezdi. Bundan önce içinizde bir ömür boyu kalmıştım. Hiç düşünmüyor musunuz?”
17. Allah’a karşı yalan uydurandan veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha zâlim kim olabilir? Şu bir gerçektir ki suçlular aslâ iflâh olmazlar.
18. Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda vermeyen şeylere taparlar ve: “Bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır.” derler. De ki: “Siz Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” Allah onların koştukları ortaklardan yüce ve münezzehtir.
19. İnsanlar ilk önce bir tek ümmet idiler, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı, ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
20. Derler ki: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” De ki: “Gayb ancak Allah’ındır. Bekleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
21. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet tattırsak, hemen âyetlerimiz hakkında bir tuzak düşünürler. De ki: “Allah’ın tuzağı daha çabuktur.” Şüphesiz ki kurduğunuz tuzakları elçilerimiz yazıyorlar.
22. Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuzda ve o gemiler içindekileri alıp tatlı bir rüzgârla giderken ve tam onunla sevindikleri bir sırada, o gemilere şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar gelmeye başlar ve tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacaklarını) sanırlar. İşte o zaman dini yalnız Allah’a halis kılarak (ihlâsla) O’na duâ ederler. “Andolsun, eğer bizi buradan kurtarırsan muhakkak ki şükredenlerden olacağız.” derler.
23. Fakat Allah onları kurtarınca, yeryüzünde haksız yere azgınlık etmeye başlarlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendi aleyhinizedir. Dünya hayatının zevkinden bir süre istifade edersiniz. Sonunda dönüşünüz bize olacaktır. Biz de o zaman size bütün yaptıklarınızı haber veririz.
24. Dünya hayatı tıpkı gökten indirdiğimiz yağmura benzer. O yağmurla insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir; yeryüzü renk renk, çeşit çeşit mahsullerle süslenir. Yerin sahipleri bütün bunlara malik olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün birden emrimiz geliverir de, orayı hiçbir şey bitirmemişe çeviririz. İşte biz âyetlerimizi, düşünen insanlar için böylece apaçık beyan ederiz.
25. Allah esenlik yurdu olan cennete çağırır, dilediğini doğru yola eriştirir.
26. Güzel amellerde bulunanlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de zillet. İşte onlar cennetliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
27. Kötülükleri yapanlara gelince, kötülüğün cezası kendi mislidir. Onları zillet kaplar. Onları Allah’tan koruyacak hiç kimse bulunmaz. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte bunlar da cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.
28. O gün onların hepsini bir araya toplarız. Sonra da Allah’a ortak koşanlara: “Siz ve ortaklarınız yerlerinizde durun!” deriz. Böylece aralarını tamamen ayırırız. Koştukları ortakları: “Siz bize tapmıyordunuz.” derler.
29. “Bizimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. Sizin bize tapınmanızdan tamamen habersizdik.”
30. Orada herkes geçmişte yaptıklarıyla imtihan verir ve gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Uydurdukları şeyler kendi kendilerinden kaybolup gider.
31. De ki: “Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir? Diriyi ölüden, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?” “Allah” diyecekler. De ki: “O halde O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
32. İşte gerçek Rabbiniz Allah budur. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır. Öyle ise nasıl olup da döndürülüyorsunuz?
33. Böylece hak dinden çıkmış fâsıklara Rabbinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık imana gelmezler.
34. De ki: “Allah’a eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde, ilk defa yaratacak, sonra da bu yaratmayı tekrar edecek olan var mı?” De ki: “Allah önce yaratır, sonra da yaratmayı tekrar iâde eder. Nasıl da döndürülüyorsunuz?”
35. De ki: “Sizin ortak koştuklarınızdan Hakk’a iletecek olan var mıdır?” De ki: “Allah’tır Hakk’a ileten. O halde Hakk’a ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğruyu bulamayan mı daha lâyıktır? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?”
36. Onların çoğu zanna uyarlar. Gerçekte ise zan hakikat karşısında hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarının tamamını bilmektedir.
37. Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eder ve Kitab’ı uzun uzun açıklar. Onda hiçbir şüphe yoktur. O âlemlerin Rabbindendir.
38. Yoksa onlar: “Onu kendisi uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Eğer sizler doğru iseniz, Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini çağırın da, onun benzeri bir sûre getirin.”
39. Hayır! Onlar ilmini kavrayamadıkları ve henüz te’vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanlamışlardı. Bak! Zâlimlerin sonu nasıl oldu?
40. Aralarında ona (Kur’an’a) inanan da vardır, inanmayan da vardır. Rabbin fesat çıkaranları en iyi bilendir.
41. Seni yalanlayanlara de ki: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.”
42. İçlerinden sana kulak verip dinleyenler eksik değildir. Fakat sağırlara sen mi duyuracaksın? Hele akıllarını da kullanmıyorlarsa!
43. İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat körlere sen mi doğru yolu göstereceksin? Üstelik de hiç görmüyorlarsa!
44. Allah insanlara zerrece zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
45. Onları diriltip bir araya getirerek toplayacağı gün, sanki dünyada gündüz bir saat kalmış gibi olurlar. Kendi aralarında birbirlerini tanırlar. Allah’ın karşısına çıkmayı yalanlayanlar en büyük ziyana uğramışlardır. Zaten onlar doğru yolu bulamamışlardı.
46. Onlara vâdettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, onların dönüşü bize olacaktır. Sonra Allah onların yaptıklarına da şâhittir.
47. Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri onlara gelince, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara aslâ zulmedilmez.
48. Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?” derler.
49. De ki: “Allah’ın dilemesi dışında ben kendime ne bir zarar, ne de bir menfaat verme gücüne sahip değilim.” Her ümmetin (hayatlarının son bulacağı) belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.
50. De ki: “Allah’ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelirse ne yaparsınız? Söyleyin! Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar?”
51. O azap başınıza geldikten sonra mı O’na inanacaksınız? Şimdi mi? Hani siz onu acele istiyordunuz?
52. Sonra o zâlimlere: “Ebedî azabı tadın! Kazanmakta olduğunuz şeylerden başkası ile mi cezalandırılacaksınız?” denilir.
53. “O (azap) gerçek midir?” diye senden haber sorarlar. De ki: “Evet! Rabbime andolsun ki, o şüphesiz gerçektir ve siz âciz bırakamazsınız.”
54. Nefsine zulmeden herkes, yeryüzünde ne varsa kendisinin olsaydı, onu fedâ etmek isterdi. Azabı gördükleri zaman da pişmanlıklarını gizlemeye çalışırlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.
55. İyi bilin ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. İyi bilin ki Allah’ın vaadi gerçektir, fakat onların çoğu bilmezler.
56. Dirilten de öldüren de O’dur. Siz O’na döndürülüp götürüleceksiniz.
57. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, hastalanmış gönüllere bir şifâ ve müminler için hidayet rehberi ve rahmet gelmiştir.
58. De ki: “Ancak lütfu ve rahmetiyle, evet işte asıl bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.”
59. De ki: “Allah’ın size indirdiği, sizin bazılarını haram bazılarını helâl kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
60. Allah’a karşı yalan uyduranların kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz ki Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çokları şükretmezler.
61. Ne yaparsan yap, Kur’an’dan ne okursan oku ve siz ne yaparsanız yapın, yaptıklarınıza daldığınızda, mutlaka biz üzerinize şâhidiz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) bulunmasın.
62. İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.
63. Onlar iman edip takvâya ermiş olanlardır.
64. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır. Allah’ın verdiği sözlerde aslâ değişme yoktur. Bu en büyük saâdetin tâ kendisidir.
65. Resulüm! Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet yalnız Allah’ındır. O işitendir, bilendir.
66. İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah’tan başkasına tapanlar, gerçekte şirk koştuklarına uymazlar. Doğrusu onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar sadece yalan söylerler.
67. Geceyi sizin dinlenmenize elverişli, gündüzü de aydınlık yapan O’dur. Şüphesiz ki bunda işitebilen bir topluluk için ibretler vardır.
68. “Allah çocuk edindi.” dediler. Haşâ! O bundan münezzehtir. O müstağnidir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Elinizde O’nun çocuk edindiğine dair hiçbir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69. De ki: “Allah’a karşı yalan uyduranlar aslâ iflâh olmazlar.”
70. Onlar dünyada biraz geçinir, sonra bize dönerler. Sonra da inkârlarından dolayı onlara şiddetli azap tattırırız.
71. Resulüm! Onlara Nuh’un haberini oku. Hani o kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Eğer benim aranızda duruşum ve Allah’ın âyetleri ile öğüt verişim size ağır geliyorsa, ben yalnız Allah’a dayanıp güvenmişimdir. Siz de ortaklarınızla toplanıp elbirliği edin ve yapacağınızı kararlaştırın. Öyle ki, işiniz size sonradan hiçbir tasa vermesin. Sonra da hükmünüzü bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin.”
72. “Eğer yüz çevirirseniz, zaten ben sizden bir ücret istemedim ki, benim ücretim Allah’a âittir ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum.”
73. Onu yalanladılar. Biz de hem onu hem de gemide onunla beraber bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılıp da söz dinlemeyenlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!
74. Sonra onun ardından kendi kavimlerine peygamberler gönderdik. Onlara apaçık deliller getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına iman edecek değillerdi. Haddi aşanların kalplerini işte böyle mühürleriz.
75. Sonra onların ardından da Musa ile Harun’u âyetlerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular.
76. Katımızdan kendilerine hak geldiği zaman: “Doğrusu bu apaçık bir sihirdir.” dediler.
77. Musa onlara dedi ki: “Size gelen hak için böyle mi söylüyorsunuz? Bu bir sihir midir? Sihirbazlar zaten iflâh olmazlar.”
78. Dediler ki: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizi çevirmek için ve bu yerin büyükleri siz olasınız diye mi geldiniz? Biz size inanacak değiliz.”
79. Firavun dedi ki: “Bütün bilgin sihirbazları bana getirin!”
80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81. Onlar iplerini atınca Musa dedi ki: “Bu sizin yaptığınız sihirdir. Fakat Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların işini elbette düzeltmez.”
82. “Günahkârlar istemese de Allah, sözleriyle hakkı ortaya çıkaracaktır.”
83. Firavun’un ve erkânının fenalık yapmasından korktukları için kavmin bir kısım gençleri dışında, kimse Musa’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir zorba) ve o gerçekten aşırı gidenlerden idi.
84. Musa kavmine: “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a inanıyorsanız ve teslim olmuşsanız sadece O’na güvenin.” dedi.
85. Onlar da dediler ki: “Biz Allah’a güvendik. Ey Rabbimiz! Bizi zâlimler gürûhunun fitnesine maruz bırakma!
86. “Ve bizi rahmetinle kâfirler gürûhundan kurtar!”
87. Biz de Musa ve kardeşine: “Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınacak yer yapın, namaz kılın. Müminleri müjdele!” diye vahyettik.
88. Musa dedi ki: “Ey Rabbimiz! Doğrusu sen Firavun ve erkânına bu dünya hayatında debdebeler, servetler verdin. Rabbimiz! Senin yolundan insanları saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et. Kalplerini sık. Çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmezler.”
89. Allah: “Duânız kabul olundu. İkiniz de doğru yolda devam edin ve bilmezlerin yoluna aslâ uymayın.” dedi.
90. İsrâiloğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri de zulmetmek ve mahvetmek üzere arkalarına düştü. Nihayet Firavun boğulacağı anda: “İsrâiloğullarının inandığı Allah’dan başka ilâh olmadığına inandım. Artık ben de Müslümanlardanım.” dedi.
91. Şimdi mi inandın? Oysa daha önce başkaldırmış, bozgunculardan olmuştun.
92. Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için, bugün senin cesedini kurtaracağız (sahilde bir tepeye atacağız). Doğrusu insanların çoğu âyetlerimizden habersizdirler.
93. Andolsun ki biz İsrâiloğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin kıyamet günü, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmünü verececektir.
94. Resulüm! Eğer sana indirdiğimizden şüphe ediyorsan, senden önce kitap okuyanlara sor! Andolsun ki hak sana Rabbinden gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!
95. Sakın Allah’ın âyetlerini yalan sayanlardan olma! Yoksa ziyana uğrayanlardan olursun.
96. Doğrusu Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler iman etmezler.
97. Kendilerine (istedikleri) bütün âyetler (mucizeler) gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar (inanmazlar).
98. (Azap geleceği vakitte) iman edip de imanı kendisine fayda sağlayan bir memleket halkı varsa, şüphesiz ki Yunus’un kavmidir. İman ettiklerinde kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre daha (bu dünyada) faydalandırdık.
99. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. Öyle iken iman etmeleri için insanları sen mi zorlayacaksın?
100. Allah’ın izni olmadan hiçbir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. O, murdarlığı akıllarını kullanmayanlara verir.
101. De ki: “Göklerde ve yerde neler var, baksanıza!” Fakat inanmayan bir topluluğa âyetler ve uyarılar fayda sağlamaz.
102. Onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen günlerin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: “Bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
103. Sonra biz peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece iman edenleri kurtarmak bizim üzerimize haktır.
104. De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, ben Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza ibadet etmem. Ancak sizi öldürecek olan Allah’a ibadet ederim. Bana müminlerden olmam emrolundu.”
105. Ve: “Yüzünü hanif (muvahhid) olarak dine çevir. Sakın müşriklerden olma!” diye (emredildi).
106. Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, hiç şüphesiz ki sen mutlaka zâlimlerden olursun.
107. Eğer Allah sana bir zarar bir sıkıntı verirse, onu senden kaldıracak O’dur. Eğer sana bir hayır ve iyilik dilerse, lütfuna kimse mâni olamaz. O bunu kullarından dilediğine eriştirir. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
108. De ki: “Ey insanlar! Size Rabbinizden hak gelmiştir. Artık kim hidayeti kabul ederse, o ancak kendi iyiliği için hidayete ermiş olur. Kim de saparsa, o da ancak kendi zararına sapmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim.”
109. Sana vahyedilene uy. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
 1. Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri sağlamlaştırılmış; sonra da hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan Allah tarafından uzun uzadıya açıklanmıştır.
2. “Allah’tan başkasına ibadet etmeyesiniz.” diye. Şüphesiz ki ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
3. Rabbinizden mağfiret dileyiniz ve O’na tevbe ediniz ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
4. Dönüşünüz Allah’adır. O, her şeye kâdirdir.
5. İyi bilin ki onlar, içlerindekini O’ndan gizlemek için göğüslerini çevirirler. İyi bilin ki onlar elbiselerine büründükleri zaman da, Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını da bilir. Şüphesiz ki O, göğüslerin özünü bilendir.
6. Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı Allah’a âittir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir Kitap’ta (Levh-i mahfuz’da)dır.
7. O Allah ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Bundan evvel Arş’ı su üzerinde idi. Hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için. Andolsun ki: “Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz.” desen, kâfirler mutlaka: “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.” derler.
8. Andolsun ki biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek: “Onu alıkoyan nedir?” derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, bir daha geri döndürülmez. Alaya aldıkları şey de onları çepeçevre kuşatır.
9. Andolsun ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da ondan çekip alsak, o hemen ümitsizliğe düşer ve nankör olur.
10. Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak: “Kötülükler benden gitti.” der, şımarır ve öğünür.
11. Ancak sabredip de sâlih ameller işleyenler böyle değildir. İşte onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
12. Belki de sen: “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi?” dedikleri için, sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını bırakacak ve bu yüzden göğsün daralacaktır. Sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
13. Yoksa: “Kur’an’ı kendisi uydurdu mu?” diyorlar. De ki: “Öyleyse haydi siz de onun benzeri on uydurulmuş sûre meydana getirin. İddiânızda samimi iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de yardıma çağırın.”
14. Yok eğer yardıma çağırdığınız kimseler size cevap veremedilerse, artık bilin ki Kur’an ancak Allah’ın ilmi ile indirilmiştir. O’ndan başka ilâh yoktur. Artık siz müslüman olmuyor musunuz?
15. Kim dünya hayatını ve onun ziynetini isterse, onlara orada yaptıklarının karşılığını tam olarak veririz. Onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar.
16. İşte onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Yaptıkları boşa gitmiştir. İşleri de bâtıl olmuştur.
17. Rabbinden gelen apaçık bir delile dayanan ve O’nun katından bir şâhidi olan, ayrıca kendisinden önce de önder ve rahmet olarak Musa’nın kitabı (elinde) bulunan kimse, inkârcılar gibi midir? İşte bunlar Kur’an’a inanırlar. Bu hiziplerden (gruplardan) kim onu inkâr ederse, cehennem ateşi onun varacağı yerdir. Bundan hiç şüphe etme! Doğrusu o, Rabbin tarafından indirilmiş haktır. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
18. Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Bu zâlimler Rablerinin huzuruna arzedilecekler. Şâhitler de: “Rablerine karşı yalan uyduranlar işte bunlardır!” diyecekler. İyi bilin ki, Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerinedir.
19. O zâlimler ki, insanları Allah yolundan alıkorlar ve o yolu eğriltmeye çalışırlar. Onlar ahireti de inkâr ederler.
20. Onlar yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değillerdir. Onların Allah’tan başka dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri) ne görebiliyorlar ne kulak veriyorlardı.
21. İşte onlar kendilerine yazık ettiler. Uydurdukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitti.
22. Şüphesiz ki onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.
23. İman edip sâlih ameller işleyen ve Rablerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
24. (Mümin ve kâfir) iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hâli hiç eşit olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?
25. Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. (Onlara dedi ki): “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”
26. “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Doğrusu ben hakkınızda acıklı bir günün azabından korkuyorum.”
27. Kavminden ileri gelen kâfirler dedi ki: “Biz seni bizim gibi bir insan görüyoruz ve sana bizim basit görüşlü ayak takımımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis biz sizi yalancı sanıyoruz.”
28. Nuh dedi ki: “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir rahmet vermiş de, bu sizin gözlerinizden gizli bırakılmış ise buna ne dersiniz? Hoşlanmadığınız halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
29. “Ey kavmim! Buna karşılık olarak sizden hiçbir mal istemiyorum. Benim ücretim ancak Allah’a âittir. Ben iman edenleri tard edecek değilim. Çünkü onlar Rableriyle mülâkî olacaklardır. Fakat ben sizi câhillik eden bir topluluk olarak görüyorum.”
30. “Ey kavmim! Ben onları kovarsam, Allah’a karşı beni kim savunur? Hiç düşünmez misiniz?”
31. “Ben size: ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum, gaybı da bilmem. ‘Ben bir meleğim.’ de demiyorum. Gözlerinizin hor ve hakir gördüğü mümin kimseler için: ‘Allah onlara hiçbir hayır vermeyecektir.’ diyemem. Özlerinde olanı daha iyi bilen Allah’tır. Bunu söylediğim takdirde mutlaka ben de zâlimlerden olurum.”
32. Dediler ki: “Ey Nuh! Bizimle cidden tartıştın, hem de çok tartıştın. Eğer doğru sözlülerden isen, tehdit ettiğin azabı başımıza getir!”
33. Dedi ki: “Ancak Allah dilerse onu başınıza getirir. Siz onu âciz bırakamazsınız.”
34. “Eğer Allah sizi azdırmak dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, nasihatım size hiçbir fayda vermez. O sizin Rabbinizdir ve siz O’na döndürüleceksiniz.”
35. Yoksa onlar: “Bunu uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Bunu ben uydurduysam vebâli bana âittir. Oysa ben sizin işlediğiniz günahlardan uzağım.”
36. Nuh’a vahyolundu ki: “Kavminden, iman etmiş olanlardan başkası aslâ imana gelmeyecektir. O halde onların yaptıklarından dolayı tasalanma.”
37. “Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz uyarınca gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır.”
38. Gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla alay ediyorlardı. O da dedi ki: “Siz bizimle alay ediyorsunuz amma, iyi bilin ki sizin alay ettiğiniz gibi, biz de sizinle alay edeceğiz.”
39. “Rezil edecek olan azabın kime geleceğini ve kime sürekli azab��n ineceğini yakında bileceksiniz.”
40. Nihayet emrimiz gelip de fırın kaynadığı zaman, Nuh’a dedik ki: “Her cinsten ikişer çift ile, aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında, âileni ve iman edenleri gemiye yükle!” Zaten pek az kimse onunla beraber iman etmişti.
41. Dedi ki: “Gemiye binin. Onun akması da durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”
42. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında içindekileri götürüyordu. Nuh bir kenarda duran oğluna: “Oğulcuğum! Bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi.
43. Oğlu: “Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır.” dedi. Nuh: “Bugün Allah’ın emrinden, O’nun merhamet ettikleri dışında kurtulacak yoktur.” dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
44. “Ey yer! Suyunu yut! Ey gök! Sen de tut!” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi Cûdî’ye oturdu ve “Zâlimler topluluğu yok olsun!” denildi.
45. Nuh Rabbine duâ edip: “Ey Rabbim! Şüphesiz ki oğlum da benim âilemdendir. Senin vaadin elbette haktır, sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.” dedi.
46. Allah: “Ey Nuh! O senin âilenden değildir. Çünkü o sâlih olmayan (kötü) bir iş işlemişti. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi bizden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.” buyurdu.
47. Nuh dedi ki: “Ey Rabbim! Bilmediğim bir şeyi senden istemekten sana sığınırım. Beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen, ziyana uğrayanlardan olurum.”
48. “Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in! Amma (gelecek nesiller içinde) kendilerini (dünyada bol rızıklarla) faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine acıklı bir azabın dokunacağı ümmetler de vardır.” denildi.
49. Resulüm! İşte bunlar sana vahiy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Daha önce ne sen bunları biliyordun, ne de kavmin biliyordu. Öyleyse sen de sabret! Hiç şüphesiz ki âkibet takvâya erenlerindir.
50. Âd kavmine de kardeşleri Hud’u gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Siz sadece yalan uydurup duruyorsunuz.”
51. “Ey kavmim! Ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”
52. “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin ki üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkâr olarak yüz çevirmeyin.”
53. Dediler ki: “Ey Hud! Sen bize apaçık bir delil (mucize) getirmedin. Biz senin sözünle ilâhlarımızı terkedemeyiz ve sana iman edecek de değiliz.”
54. “Biz: ‘Seni ilâhlarımızdan biri fenâ çarpmış!’ demekten başka bir söz söyleyemeyiz.” O da dedi ki: “Ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım.”
55. “O’nu bırakıp da (şirk koştuğunuz şeylerin hepsinden uzağım). Hepiniz birlikte bana dilediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana hiç süre tanımayın.”
56. “Doğrusu ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Hiçbir canlı yoktur ki Allah onun perçeminden tutmuş olmasın. Rabbim elbette doğru yoldadır.”
57. “Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ben size benimle gönderileni tebliğ ettim. Rabbim sizden başka bir kavmi de sizin yerinize getirebilir. Siz O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her şeyi gözetip koruyandır.”
58. Emrimiz gelince Hud’u ve beraberindeki iman edenleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları çok çetin bir azaptan kurtuluşa erdirdik.
59. İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler, O’nun peygamberlerine isyan ettiler ve her bir inatçı zorbanın emrine uydular.
60. Böylece bu dünyada da kıyamet gününde de lânete uğradılar. İyi bilin ki Âd kavmi Rablerini inkâr ettiler. İyi bilin ki Hud’un kavmi Âd, Allah’ın rahmetinden uzak kılındı.
61. Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. O sizi topraktan yarattı ve sizi orada yaşattı. O halde O’ndan mağfiret dileyin, sonra da O’na tevbe edin. Doğrusu Rabbim size çok yakındır ve duâları kabul edendir.”
62. Dediler ki: “Ey Sâlih! Sen bundan önce aramızda, kendisinden iyilik beklenir bir kimse idin. Şimdi atalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi men mi ediyorsun? Doğrusu biz, senin bizi dâvet ettiğin şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz, kuşkulanıyoruz.”
63. Dedi ki: “Ey Kavmim! Eğer ben Rabbimden apaçık bir delil (mucize) üzerinde isem ve O bana kendinden bir rahmet vermişse! Buna ne dersiniz? Peki ben O’na âsi olursam, beni Allah’tan kim korur? Demek siz bana ziyanımı artırmaktan başka bir şey yapmayacaksınız!”
64. “Ey Kavmim! İşte size âyet (mucize) olarak Allah’ın devesi! Onu kendi hâline bırakın, Allah’ın arzında yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Sonra sizi yakın bir azap yakalar.”
65. Derken onu kestiler. O da dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayadurun. Bu yalanlanmayacak bir tehdittir.”
66. Nihayet emrimiz gelince, Sâlih’i ve beraberindeki inananları, katımızdan bir rahmet olarak o günün rezilliğinden kurtardık. Doğrusu Rabbin pek kuvvetlidir ve Azîz’dir.
67. Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
68. Sanki orada hiç oturmamışlardı. Biliniz ki Semud kavmi Rablerini inkâr etmişti, biliniz ki Semud kavmi Allah’ın rahmetinden uzak düşmüştü.
69. Elçilerimiz İbrahim’e müjde getirdikleri zaman: “Selâm sana!” dediler, o da: “Size de selâm!” dedi ve hemen kızartılmış bir dana getirdi.
70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içine bir korku düştü. “Korkma! Biz Lut kavmine gönderildik.” dediler.
71. O esnada karısı ayakta idi ve güldü. Biz de ona İshak’ı, İshak’ın ardından da (torunu) Yakub’u müjdeledik.
72. “Vay hâlime! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey!” dedi.
73. Dediler ki: “Allah’ın işine mi şaşıyorsun? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.”
74. İbrahim’den korku gidip de kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizimle mücadele etmeye başladı. (Lut peygamber orada olduğu için azabın kaldırılmasını veya hafifletilmesini istiyordu).
75. Çünkü İbrahim cidden yumuşak huylu, içli ve kendisini Allah’a vermiş bir kimse idi.
76. “Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Zira Rabbinin emri gelmiştir. Onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir.”
77. Elçilerimiz Lut’a gelince, onlar yüzünden üzüldü ve göğsü daraldı, “Bu çetin bir gündür!” dedi.
78. Daha önce de kötü işler yapmakta olan kavmi koşarak onun yanına geldiler. Lut dedi ki: “Ey kavmim! İşte şunlar benim kızlarımdır. Onlar sizin için daha temizdir. Allah’tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mudur sizin?”
79. Dediler ki: “Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizin pekâlâ farkındasın!”
80. Dedi ki: “Keşke size yetecek bir kuvvetim olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilseydim.”
81. Melekler: “Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana aslâ dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında âilenle beraber yola çık. Karından başka hiç kimse geri kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan zaman, gün doğana kadardır. Sabah yakın değil mi?” dediler.
82. Vaktaki azap emrimiz gelince, o memleketin altını üstüne getirdik ve tepelerine pişirilmiş balçıktan taşları arka arkaya yağdırdık.
83. Rabbinin katında damgalanmış taşlar. Bu felâket taşları zâlimlerden uzak değildir.
84. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Doğrusu ben sizi bolluk içinde görüyorum ve ben sizin hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.”
85. “Ey Kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam dengeli yapın. İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
86. “Eğer inanıyorsanız Allah’ın (helâl olarak) bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.”
87. Dediler ki: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını bırakmamızı veya mallarımız üzerinde dilediğimizi yapmayı terketmemizi sana namazın mı emrediyor? Doğrusu sen yumuşak huylusun, çok akıllısın.”
88. Dedi ki: “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden apaçık bir delil üzerinde isem ve O bana nezdinde güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerde, aksini yaparak size aykırı hareket etmek istemem. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben yalnız O’na tevekkül ettim ve yalnız O’na yönelirim.”
89. “Ey Kavmim! Bana karşı düşmanlığınız, sakın sizi Nuh kavminin veya Hud kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût kavmi henüz sizden uzak değildir.”
90. “Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra da O’na tevbe edin. Doğrusu Rabbim çok merhametlidir ve çok sever.”
91. Dediler ki: “Ey Şuayb! Sözlerinin çoğunu anlamıyoruz. Biz seni cidden içimizde zayıf, güçsüz görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı, seni mutlaka taşlardık. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yoktur.”
92. Dedi ki: “Ey kavmim! Size göre benim kabilem Allah’tan daha mı şereflidir ki, O’nu arkanıza attınız. Şüphesiz ki Rabbim yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatmıştır.”
93. “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım. Yakında kime azabın gelip kendisini rezil edeceğini ve yalancının kim olduğunu bileceksiniz. Gözleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber gözetmekteyim.”
94. Emrimiz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
95. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Haberiniz olsun ki Semud kavmi nasıl uzaklaşıp gittiyse, Medyen kavmi de öyle uzaklaşıp gitti.
96. Andolsun ki Musa’yı âyetlerimizle (mucizelerimizle) ve apaçık bir delille gönderdik.
97. Firavun’a ve ileri gelenlerine. Onlar Firavun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri hiç de doğru değildi.
98. Firavun kıyamet gününde kavmine öncülük eder, onları cehenneme götürür. Ne kötü yerdir onların vardıkları yer!
99. Hem burada hem kıyamet gününde lânete uğratılırlar. Ne kötü bir bağıştır onlara verilen bu bağış!
100. Bunlar sana anlattığımız, o memleketlerin haberleridir. Onların bir kısmı hâlâ duruyor, bir kısmı ise silinip gitmiştir.
101. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri gelince, Allah’ı bırakıp taptıkları ilâhları kendilerine bir fayda vermedi, zararlarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı.
102. Halkı zâlim olan memleketi Rabbin yakaladığı zaman işte böyle yakalar. O’nun yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir.
103. Hiç şüphesiz ki bunda ahiret azabından korkanlar için bir âyet (ibret) vardır. O gün bütün insanların bir araya toplandığı bir gündür ve o gün görülecek bir gündür.
104. Biz onu ancak sayılı bir müddetin sona ermesi için erteledik.
105. O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan kimse konuşamaz. İçlerinde bedbaht olanlar da vardır, bahtiyar olanlar da vardır.
106. Bedbaht olanlar cehennemdedirler. Onların orada bir soluk alış-verişleri vardır ki!
107. Rabbinin dilediği hariç, diğerleri gökler ve yer durdukça orada ebedî kalacaklardır. Muhakkak ki Rabbin dilediğini yapandır.
108. Mutlu kılınanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, bitmez tükenmez bir lütuftur.
109. Bunların taptıklarının bâtıl olduğunda şüphen olmasın. Onlar daha önce atalarının taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların (azaptan) nasiplerini eksiksiz ödeyeceğiz.
110. Andolsun ki Musa’ya Kitab’ı verdik, onda da ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilmiş bitmişti bile. Doğrusu onlar (senin kavminin kâfirleri de), bu Kur’an’dan yana şiddetli bir tereddüt ve şüphe içindedirler.
111. Şüphesiz ki Rabbin, onların her birinin amellerinin karşılığını tam olarak verecektir. Çünkü O, yaptıklarından haberdardır.
112. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de. Aşırı gitmeyin. Çünkü O, yaptıklarınızı görmektedir.
113. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.
114. Gündüzün iki ucunda ve gecenin de yakın saatlerinde namaz kıl! İyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt almak isteyenler için bir hatırlatmadır.
115. Sabret! Çünkü Allah muhsinlerin mükâfatını zâyi etmez.
116. Sizden önceki asırlarda faziletli kimselerin yeryüzünde bozgunculuğu önlemeye çalışmaları gerekmez miydi? Ancak onlar arasından kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı. Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten onlar günahkâr idiler.
117. Halkı ıslah olmuş (sâlih ve ıslahtan yana) kimseler olsaydı, Rabbin o memleketleri haksız yere helâk edecek değildi.
118. Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı, fakat onlar hâlâ ayrılıktadırlar.
119. Ancak Rabbinin rahmetine nâil olanlar müstesnâdır. (Onlar bu ihtilâfın dışında kalmışlardır). Esasen onları bunun için (rahmet etmek için) yaratmıştır. Rabbinin: “Andolsun ki ben cehennemi cinlerle ve insanlarla dolduracağım!” sözü tamamen yerine gelmiştir.
120. Peygamberlerin haberlerinden sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar. Bunda da sana hak ve müminlere de bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
121. İnanmayanlara de ki: “Elinizden gelen çalışmayı yapın. Biz de (hakikatı duyurmak için) gerekeni yapıyoruz.”
122. Bekleyin! Şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.
123. Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. Her iş O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na güven. Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.
1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.
2. Anlayabilesiniz diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
3. Resulüm! Biz sana bu Kur’an’ı vahyetmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunlardan habersizdin.
4. Bir zaman Yusuf babasına: “Babacığım! Ben rüyâmda onbir yıldızla güneşi ve ay’ı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde ediyorlar!” demişti.
5. (Babası) dedi ki: “Yavrucuğum! Bu rüyânı sakın kardeşlerine anlatma! Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”
6. “Rabbin seni böylece (rüyândaki gibi) seçecek, sana rüyâları yorumlamayı öğretecek; daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yakup soyuna da tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinin kıssasında soranlar için ibretler vardır.
8. Hani onlar şöyle demişlerdi: “Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirimize bağlı bir cemaatiz. Doğrusu babamız açıkça bir yanlışlık içindedir.”
9. “Yusuf’u öldürün veya onu uzak bir yere atın ki, babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra (tevbe eder) iyi kimseler olursunuz.”
10. İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Yusuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine atın, geçen bir yolcu kafilesi onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın.”
11. Dediler ki: “Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf’u bize emanet etmiyorsun? Oysa biz ona iyilik etmek isteyen kimseleriz.”
12. “Yarın onu bizimle beraber gönder de bol bol yesin, oynasın, biz onu mutlaka koruruz.”
13. Dedi ki: “Onu götürmeniz cidden beni üzer, endişeye düşürür. Siz farkına varmadan onu bir kurdun yemesinden korkarım.”
14. Dediler ki: “Vallahi biz kuvvetli bir topluluk olduğumuz halde eğer onu kurt yerse, o zaman biz tamamen âciz, beceriksiz kimseleriz demektir.”
15. Onu götürüp de kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdikleri zaman biz Yusuf’a: “Andolsun ki sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!” diye vahyettik.
16. Akşamleyin ağlayarak babalarının yanına geldiler.
17. Dediler ki: “Ey babamız! Biz yarış yapmak için gitmiştik, Yusuf’u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Ne yazık ki onu kurt yemiş! Şimdi biz ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın.”
18. Gömleğin üzerinde yalancı bir kan ile geldiler. (Babaları) dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana güzelce sabır gerekir. Söylediklerinize karşı da yardımına sığınılacak ancak Allah’tır.”
19. Bir kervan geldi, sucularını kuyuya gönderdiler. O da gidip kovasını kuyuya saldı. (Yusuf’u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp (ticari) bir mal olarak sakladılar. Halbuki Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
20. Onu değersiz bir fiyat ile bir kaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona karşı rağbetsiz idiler.
21. Mısır’da onu satın alan kimse karısına dedi ki: “Ona güzel bak! Umulur ki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz.” İşte böylece biz Yusuf’u o yere yerleştirdik. Ona rüyâların yorumunu öğrettik. Allah emrini yerine getirmeye kâdirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
22. Erginlik çağına erince ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz güzel hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.
23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murad almak istedi. Kapıları sıkı sıkı kapadı ve: “Gelsene!” dedi. O da: “Allah’a sığınırım! Zira (kocanız) benim efendimdir, bana iyi baktı. Zâlimler şüphesiz ki iflâh olmazlar.” dedi.
24. O kadın gerçekten niyetini kurmuştu. Eğer Rabbinden bir işaret görmemiş olsaydı, belki Yusuf da ona kastetmiş gitmişti. Böylece biz ondan kötülüğü ve fuhşu bertaraf ettik. Çünkü o bizim ihlâslı kullarımızdandı.
25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın Yusuf’un gömleğini arkadan boylu boyuna yırttı. Kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın: “Senin âilene kötülük yapmak isteyenin cezâsı, zindana atılmaktan ya da acıklı bir şekilde işkence edilmekten başka bir şey midir?” dedi.
26. Dedi ki: “Hayır! Beni kendine o çağırdı, benden murad almak istedi.” Kadının akrabasından bir şâhit şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiştir, o yalancılardandır.”
27. “Şayet gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, erkek ise doğrulardandır.”
28. Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce kadına dönerek: “Doğrusu bu sizin hilenizdir, sizin hileniz gerçekten büyüktür.” dedi.
29. (Sonra Yusuf’a dönerek): “Ey Yusuf! Sen bundan vazgeç!” (Karısına da): “Sen de günahının bağışlanmasını dile, çünkü sen suçlulardansın.” dedi.
30. Şehirde bazı kadınlar dediler ki: “Vezirin karısı, delikanlının nefsinden murad almak, onu kendisine râm etmek istiyormuş. Yusuf’un sevgisi Züleyha’nın kalbini zar gibi kaplamış. Biz onu gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
31. Kadın, kendisini yermelerini işitince onlara dâvetçiler gönderdi. Dayalı döşeli yer (sofra) hazırladı. Geldiklerinde her birine birer bıçak verdi. “Çık karşılarına!” dedi. Kadınlar onu görünce büyüklüğünü anladılar ve şaşkınlıklarından ellerini kestiler. “Allah için hâşâ! Bu insan değildir, ancak yüce bir melektir.” dediler.
32. Kadın: “İşte sözünü edip beni ayıpladığınız genç budur. Ben kendisinden murad almak istedim. O ise iffetinden ötürü reddetti. Yemin ederim ki eğer emrimi yerine getirmezse elbette zindana atılacak ve kahra uğrayanlardan olacak.” dedi.
33. (Yusuf) dedi ki: “Ey Rabbim! Zindan benim için, bunların isteklerini yapmaktan daha sevimlidir. Eğer tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve câhillerden olurum.”
34. Rabbi onun duâsını kabul etti ve ondan uzaklaştırdı. Çünkü O işitendir, bilendir.
35. Sonunda kadının âilesi kesin delilleri görmelerine rağmen, onu bir süre için zindana atmayı uygun buldular.
36. Onunla birlikte zindana iki genç daha atıldı. Biri: “Ben şaraplık üzüm sıktığımı gördüm.” dedi. Diğeri: “Başımın üstünde kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.” dedi. “Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz senin muhsinlerden olduğunu görüyoruz.” (dediler).
37. (Yusuf) dedi ki: “Rabbimin bana öğrettiği ilim ile, daha yiyeceğiniz yemek gelmezden evvel onu size haber veririm. Doğrusu ben, Allah’a inanmayan ve âhireti inkâr eden bir kavmin dinini terkettim.”
38. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir ortak koşmak bize yaraşmaz. Bu Allah’ın bize ve bütün insanlara bir lütfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”
39. “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok ilâhlar mı hayırlıdır, yoksa Kahhar olan bir tek Allah mı?”
40. “Sizin Allah’ı bırakıp da taptığınız, kendinizin ve babalarınızın adlandırdığı uydurma birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onların doğruluğuna dâir hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’ındır. O, yalnız kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. Bu dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
41. “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyâlarınıza gelince): Biriniz yine efendisine şarap sunacak. Diğeri ise asılacak, kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz iş, işte böylece kesinleşmiştir.”
42. “Onlardan kurtulacağını tahmin ettiği kimseye: “Beni efendinin yanında an. (Burada suçsuz olarak yattığımı ona söyle, belki beni çıkarır.)” dedi. Fakat şeytan efendisine onu hatırlatmayı unutturdu. Bu yüzden Yusuf daha bir kaç yıl zindanda kaldı.
43. (Kral) dedi ki: “Ben rüyâmda yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğini görüyorum. Ayrıca yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüyâ yormasını biliyorsanız, bu rüyâmı bana yorumlayınız.”
44. “Bunlar karmakarışık rüyâlardır, biz böyle rüyâların yorumunu bilemeyiz.” dediler.
45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, uzun bir zaman sonra (Yusuf’u) hatırladı ve: “Ben size onun yorumunu haber veririm, hele beni bir gönderin!” dedi.
46. (Yusuf’un yanına giderek dedi ki): “Ey Yusuf! Ey doğru sözlü kişi! Rüyâda görülen yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, yedi yeşil başak ve bir o kadar kuru başak nedir? Bize yorumla, ben de insanlara ulaştırayım da bilsinler.”
47. Yusuf dedi ki: “Âdetiniz üzere yedi sene ekin ekersiniz. Sonra biçtiğiniz ekinin yediğinizden artanını başağında bırakınız.”
48. “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, tohumluk olarak saklayacaklarınızdan az bir miktar hariç, o yıllar için önceden biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”
49. “Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara bol yağmur verilecek, o zaman da sıkıp sağacaklar.”
50. (Bunun üzerine) kral: “Onu bana getirin!” dedi. Elçi (Yusuf’a) gelince (Yusuf ona) dedi ki: “Efendine dön, kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi diye bir sor! Şüphesiz ki benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.”
51. (Kral kadınlara) dedi ki: “Yusuf’un nefsinden murad almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?” Onlar da: “Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik.” dediler. Aziz’in karısı da dedi ki: “İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murad almak istemiştim. Doğrusu o sâdıklardandır.”
52. (Yusuf dedi ki:) “Bu, Aziz’in yokluğunda ona hâinlik etmediğimi ve Allah’ın hâinlerin hilesini başarıya erdirmeyeceğini (herkesin) bilmesi içindir.”
53. “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Rabbimin merhameti olmadıkça nefis olanca şiddetiyle kötülüğü emreder. Şüphesiz ki Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir.”
54. Kral: “Onu bana getirin, yanıma alayım!” dedi. Onunla konuşunca: “Bugün sen bizim nezdimizde yüksek bir mevki sahibisin ve güvenilir bir kimsesin.” dedi.
55. (Yusuf) “Beni memleketin hazinelerine memur et! Çünkü ben onları çok iyi korurum ve bu işi bilirim.” dedi.
56. Böylece biz Yusuf’u o memlekette yerleştirip kendisine mevki verdik. Orada istediği yerde konaklayabilirdi. (Dilediğini yapar, dilediği gibi hareket ederdi). Biz rahmetimizi kime dilersek ona isabet ettiririz ve biz güzel davrananların mükâfatını zâyi etmeyiz.
57. Ahiret mükâfatı ise, iman edip takvâ üzere bulunanlar, (Allah’tan saygı ile korkup fenâlıklardan sakınanlar) için elbette daha hayırlıdır.
58. Yusuf’un kardeşleri geldiler, onun huzuruna girdiler. O onları tanıdı, fakat onlar onu tanıyamadılar.
59. Yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Baba bir kardeşinizi de bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafirperverlerin en hayırlısı olduğumu görmüyor musunuz?”
60. “Eğer onu bana getirmezseniz, artık bundan böyle benden bir ölçek dahi zahire beklemeyin ve bana yaklaşmayın!”
61. Dediler ki: “Onu babasından istemeye çalışacağız ve her halde bunu yapacağız.”
62. (Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: “Onların zâhire bedellerini yüklerinin içine koyun. Belki âilelerine döndüklerinde onu anlarlar da bir daha dönerler.”
63. Babalarına döndüklerinde: “Ey babamız! Bize yiyecek yasak edildi, artık bize zahire verilmeyecek. Kardeşimizi bizimle gönder de (onun sayesinde) ölçüp yiyecek alalım. Biz onu mutlaka koruruz.” dediler.
64. Babaları dedi ki: “Daha önce kardeşi hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da ancak o kadar güvenirim. Allah en hayırlı koruyucudur ve O merhametlilerin en merhametlisidir.”
65. Yüklerini açınca zahire bedellerinin kendilerine iâde edilmiş olduğunu gördüler. Dediler ki: “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayemiz de bize iâde edilmiş! (Onunla yine) âilemize yiyecek getiririz. Kardeşimizi de koruruz. Bir deve yükü de fazla alırız, bu seferki az idi, bize yetmez.”
66. Babaları dedi ki: “Etrafınızın çepeçevre kuşatılması (çaresiz kalmanız) hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah’a karşı sağlam bir söz vermezseniz, onu aslâ sizinle göndermem.” Artık onlar ona söz verince: “Allah söylediklerinize şâhit olsun.” dedi.
67. Sonra şöyle dedi: “Oğullarım! Şehre bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. (Olur ki herhangi bir musibetle karşılaşırsınız.) Bununla beraber ben, Allah’ın hükmünden hiçbir şeyi sizden gideremem. Hüküm yalnız Allah’ındır. Ben ancak O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de O’na tevekkül etsinler.”
68. Babalarının kendilerine emrettiği yerden (ayrı ayrı şehre) girdiler. Gerçi bu (tedbir), Allah’ın takdirinden hiçbir şeyi onlardan savamazdı. Ancak Yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. Şüphesiz ki o ilim sahibiydi, ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
69. Yusuf’un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve: “Bilesin ki ben senin kardeşin Yusuf’um. Onların yaptıklarına artık üzülme!” dedi.
70. Onların yüklerini yükletirken bir su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir münâdî: “Ey kafile! Durun! Siz hırsızsınız!” diye seslendi.
71. (Kardeşleri) onlara dönüp: “Ne kaybettiniz?” dediler.
72. Onlar dediler ki: “Kralın su kabını kaybettik, onu arıyoruz! Onu getirene bir deve yükü mükâfat verilecek. Ben buna kefil oluyorum.”
73. “Allah Allah... Siz de muhakkak anlamışsınızdır ki, biz bu yere fesat çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız da değiliz.” dediler.
74. (Yusuf’un adamları): “Yalan söylüyorsanız bunun cezası ne olacak?” dediler.
75. “Onun cezası, kayıp eşya kimin yükünde bulunursa; işte o onun karşılığıdır, o şahsa el konulur. Biz zâlimleri böyle cezalandırırız.” dediler.
76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yusuf’a böyle bir tedbir öğrettik. Yoksa kralın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah dilerse başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır.
77. “Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı.” dediler. Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. (İçinden): “Durumunuz pek kötüdür, ne isnad ettiğinizi Allah daha iyi bilir.” dedi.
78. Dediler ki: “Ey Aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni muhsinlerden (iyilik edenlerden) görüyoruz.”
79. Dedi ki: “Mâzallah!.. Biz malımızı kimde bulmuşsak ancak onu alıkoyarız, yoksa biz zulmedenler oluruz.”
80. Ondan ümitlerini kesince, aralarında görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına kesin söz aldığını, daha önce Yusuf meselesinde de işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda hüküm verinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.”
81. “Siz dönün, babanıza deyin ki: “Ey babamız! Oğlun inan ki hırsızlık etti. Biz bildiğimizden başka bir şey görmedik. Görülmeyeni de bilmeyiz.”
82. “Bulunduğumuz şehrin halkına ve beraber geldiğimiz kervana da sorabilirsin. Biz gerçekten doğru söylüyoruz.”
83. (Babaları) dedi ki: “Hayır! Sizi nefisleriniz aldatıp, böyle büyük bir işe sürüklemiş. Artık bana sükunet ve ümit içinde sabır gerekir. Umulur ki Allah hepsini bir arada bana kavuşturur. Her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan ancak O’dur.”
84. Onlardan yüz çevirdi. “Ey Yusuf’un üstüne titreyen üzüntüm.” dedi. Üzüntüsünden gözlerine ak düştü, artık acısını içinde saklıyordu.
85. (Oğulları): “Vallahi sen Yusuf’u ana ana kederinden hastalanıp eriyeceksin, yahut öleceksin!” dediler.
86. Dedi ki: “Ben üzüntümü ve tasamı yalnız Allah’a açarım. Allah tarafından, ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”
87. “Ey oğullarım! Gidin, Yusuf’u ve kardeşinizi iyice araştırın. Allah’ın merhametinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”
88. Yusuf’un huzuruna girdiklerinde dediler ki: “Ey Aziz! Biz de âilemiz de darlığa uğradık, çok değersiz bir sermaye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Allah şüphesiz ki sadaka verenleri mükâfatlandırır.”
89. Yusuf dedi ki: “Siz câhil kimselerken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
90. “Yoksa sen Yusuf musun?” dediler. O da dedi ki: “Evet ben Yusuf’um, bu da kardeşim! Allah bize lütfetti. Doğrusu kim Allah’tan korkar, ibtilâlara sabrederse, bilsin ki Allah muhsinlerin (iyi harekette bulunanların) mükâfatını katiyyen zâyi etmez.”
91. “Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı. Doğrusu biz suç işlemiştik.” dediler.
92. Dedi ki: “Size bugün hiçbir başa kakma yok, ayıplanacak değilsiniz. Allah sizi bağışlasın. O merhametlilerin en merhametlisidir.”
93. “Şu benim gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görecek duruma gelir ve bütün âilenizle birlikte bana gelin.”
94. Kafile (Mısır’dan) ayrılınca babaları: “İnanın ki ben Yusuf’un kokusunu duyuyorum. Eğer beni bunak yerine koymazsanız (sözlerime inanacaksınız).”
95. “Vallahi sen hâlâ eski şaşkınlığın içindesin.” dediler.
96. Müjdeci gelip de gömleği Yakub’un gözüne sürünce, gözleri hemen açıldı. “Ben sizin bilmediklerinizi, Allah tarafından bilirim dememiş miydim?” dedi.
97. (Oğulları): “Ey babamız! Suçlarımızın bağışlanmasını dileyiver, bizler hiç şüphesiz hata edenlerden idik.” dediler.
98. Dedi ki: “Sizin için Rabbimden bağışlanmanızı dileyeceğim. O gerçekten bağışlar ve merhamet eder.”
99. Nihayet Yusuf’un yanına vardıklarında, o anasını babasını bağrına basıp kucakladı ve: “Allah’ın izniyle güven içinde Mısır’a girin!” dedi.
100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu. Hepsi onun için secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: “Ey Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyânın tahakkukudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana gerçekten pek çok iyilikte bulundu. Şüphesiz ki Rabbim dileyeceği şeyleri çok ince düzenler. O her şeyi hakkıyla bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.”
101. “Rabbim! Sen bana hükümranlık verdin, rüyâların tabirini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada da ahirette de benim yârim yardımcım sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni sâlihler zümresine kat.”
102. Resulüm! Sana işte bu vahyettiklerimiz gayb haberlerindendir. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen yanlarında bulunmuyordun.
103. Sen ne kadar yürekten istesen de insanların çoğu inanmazlar.
104. Resulüm! Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.
105. Göklerde ve yerde nice âyetler (deliller) vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.
106. Onların çoğu Allah’a iman etmişler, fakat müşrik olarak yaşarlar.
107. Allah tarafından kuşatıcı bir felâket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler?
108. Resulüm! De ki: “İşte benim yolum budur. Ben Allah’a dâvet ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar basiret üzerindeyiz. Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim.”
109. Resulüm! Biz senden önce de, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber göndermedik. Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! Allah’tan korkup sakınan muttakiler için âhiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
110. Nihayet o peygamberler ümitsizliğe düşüp de kendilerinin kesinlikle yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirilir. Baskınımız suçlular gürûhundan aslâ geri çevrilmez.
111. Andolsun ki peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Bu (Kur’an) uydurulabilecek bir söz değildir. Ancak kendinden önce gelen kitapları tasdik eden, inanan bir kavme her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir hidayet ve bir rahmettir.
 1. Elif. Lâm. Mîm. Râ. Bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmazlar.
2. Allah O’dur ki, gökleri gördüğünüz gibi direksiz yükseltti. Sonra Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). Güneşi ve ay’ı musahhar kılmıştır. Bunların her biri, muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O her işi düzenler, âyetlerini birer birer açıklar. Tâ ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgi edinesiniz.
3. Yeri geniş yapan, orada sâbit dağlar ve nehirler var eden, bütün meyvelerden yeryüzünde ikişer çiftler yaratan O’dur. Geceyi gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz ki bunda düşünen bir topluluk için (ibretler) vardır.
4. Yeryüzünde birbirine komşu kıt’alar, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Bunların hepsi bir su ile sulandığı halde, yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda da aklını kullanan bir topluluk için (ibretler) vardır.
5. Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözleridir: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?” İşte onlar Rablerini inkâr edenlerdir. Onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır. İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
6. Onlar senden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorlar. Oysa onlardan önce (nice cezaların) benzerleri gelip geçti. Doğrusu insanların zulmetmelerine rağmen, Rabbin mağfiret sahibidir. Şüphesiz ki Rabbinin azabı da şiddetlidir.
7. Kâfirler: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. Sen ancak bir yol göstericisin ve her toplumun hidayet rehberi bir yol göstericisi vardır.
8. Allah her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerde neyi eksik, neyi ziyade edeceğini bilir. O’nun katında her şey ölçü iledir.
9. O görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. Çok büyüktür, yücedir.
10. Aranızdan birisi ister sözü gizlesin, ister açığa vursun; ister gece karanlığında gizlensin, ister gündüzün ortaya çıksın (O’nun nezdinde) aynıdır.
11. Önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez. Allah bir millet için kötülük dilediği zaman, artık onu geri çevirecek bir kuvvet yoktur. Onlar için Allah’tan başka bir veli (yardımcı) da yoktur.
12. O ki, size korku ve ümit içinde şimşeği gösterir ve ağır bulutlar meydana getirir.
13. Gök gürültüsü Allah’ı hamd ile, melekler de korkusundan O’nu tesbih ederler. Yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Halbuki O kudreti pek çetin olandır.
14. Gerçek duâ ancak O’nadır. O’ndan başka duâ ettikleri, kendilerinin duâlarına hiçbir karşılık veremezler. Durumları ancak suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış kimsenin durumu gibidir. Oysa o hiçbir zaman suya kavuşamaz. İşte kâfirlerin duâsı da ancak bunun gibi boşunadır.
15. Göklerde ve yerde bulunanlar da, onların gölgeleri de ister istemez sabah akşam Allah’a secde ederler.
16. De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki: “Allah’tır.” De ki: “Siz onu bırakıp da kendilerine bir fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz?” De ki: “Hiç körle gören bir olur mu? Yahut karanlıklar ile aydınlık bir midir? Yoksa Allah’a, O’nun gibi yaratan ortaklar buldular da yaratmaları birbirine mi benzettiler?” De ki: “Allah’tır her şeyi yaratan.” O, Vâhid’dir, Kahhar’dır.
17. Allah gökten su indirir de dereler kendi miktarınca dolup taşar. Sel üste çıkan köpüğü alıp götürür. Bir ziynet veya eşya yapmak için ateşte erittikleri madenlerde de buna benzer bir köpük vardır. İşte Allah hak ile bâtılı böyle misal verir. Köpük atılıp gider, insanlara fayda veren şey ise yerde kalır. İşte Allah bunun gibi daha nice misaller verir.
18. Rablerine icabet edenlere en güzel karşılık vardır. O’na uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve bir o kadarı daha onların olsa, azaptan kurtulmak için hepsini fedâ ederlerdi. Hesabın en kötüsü onlar içindir, varacakları yer cehennemdir, o ne kötü yataktır!
19. Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen (mümin) bir kimse, kör gibi olur mu? Ancak selim akıl sahipleridir ki, iyice düşünürler.
20. Onlar ki Allah’ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
21. Onlar Allah’ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi bitiştirirler. Rablerinden korkarlar ve en kötü hesaptan ürkerler.
22. Onlar ki, Rablerinin rızâsına ermek için sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık (Allah yolunda) harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte dünya yurdunun sonucu onlar içindir.
23. (O yurt) Adn cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.
24. “Sabretmenize karşılık size selâm olsun. Burası dünya yurdunun ne güzel bir sonucudur!”
25. Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar... İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt cehennem de onlarındır.
26. Allah dilediğine rızkını kolaylaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatı ile şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı sadece bir geçimlikten ibarettir.
27. Kâfirler: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki Allah dilediğini dalâlete düşürür ve Hakk’a inabe edene de hidayet eder.”
28. Onlar o kimselerdir ki iman etmişlerdir ve kalpleri zikrullahla mutmain olmuş, sükûn bulmuştur. Çok iyi bilin ki kalpler ancak zikrullahla itminana kavuşur, huzur bulur.
29. Onlar ki iman etmişler ve sâlih ameller işlemişlerdir. Ne mutlu onlara! Varacakları yer de ne güzeldir!
30. Resulüm! Böylece biz seni kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman’ı inkâr ediyorlar. De ki: “O benim Rabbimdir, O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Yalnız O’na tevekkül ettim, dönüş de yalnız O’nadır.”
31. Eğer Kur’an ile dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulmuş olsaydı (kâfirler yine de inanmazlardı). Hayır! Bütün işler Allah’a âittir. İman edenler hâlâ bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi. Allah’ın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecektir. Şüphesiz ki Allah vaadinden aslâ dönmez.
32. Andolsun ki senden önce gelen peygamberlerle de alay edilmişti. Ben de o kâfirlere önce mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. Azabım nasıl oldu?
33. Herkesin yaptığını görüp gözeten Allah, (başkası ile) bir olur mu? Onlar Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onlara isim veriniz. Yoksa siz O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz veya kuru bir lâf mı ediyorsunuz?” Hayır! Kâfirlere kurdukları tuzaklar güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa, artık ona doğru yolu gösteren bulunmaz.
34. Onlar için dünya hayatında azap vardır, ahiret azabı ise elbette daha şiddetlidir. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur.
35. Muttakilere vâdolunan cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar. Yemişleri de gölgesi de süreklidir. İşte bu, takvâ sahiplerinin âkibetidir. Kâfirlerin âkıbeti ise ateştir.
36. Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilene sevinirler. Fakat karşı gruplar içinde âyetlerin bir kısmını inkâr edenler vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmekle ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O’na çağırıyorum ve dönüşüm de ancak O’nadır.”
37. İşte biz böylece onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına uyarsan, andolsun ki Allah katından sana ne bir dost ne de bir koruyucu çıkmaz.
38. Andolsun ki senden önce nice peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir âyet (mucize) getiremez. Her müddetin (yazıldığı) bir kitabı vardır.
39. Allah dilediğini mahveder siler, dilediğini de sâbit kılar. Ana kitap O’nun nezdindedir.
40. Biz, onlara vâdettiğimiz (azabın) bir kısmını sana göstersek de, yahut seni vefat ettirsek de, sana düşen ancak tebliğdir. Hesap görmek ise bize düşer.
41. Bizim yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Hüküm veren Allah’tır. O’nun hükmünü bozacak kimse yoktur. O hesabı çabuk görendir.
42. Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Oysa bütün tuzaklar Allah’a âittir. Herkesin ne kazandığını O bilir. Kâfirler de bu yurdun sonunun kime âit olduğunu yakında bilecekler!
43. İnkâr edenler: “Sen elçi olarak gönderilmiş bir kimse değilsin.” derler. Resulüm! De ki: “Benim aramla sizin aranızda Allah ve kitap ilmine sahip olanların şâhitliği kâfidir.”
 1. Elif. Lâm. Râ. Bu Kur’an öyle bir kitaptır ki; Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yegâne galip ve övülmeye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.
2. O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Şiddetli azaptan dolayı vay o kâfirlerin hâline!
3. Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, insanları Allah’ın yolundan alıkoyarlar, Allah’ın yolunu eğriltmeye çalışırlar. İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler.
4. Biz her peygamberi mutlaka kendi kavminin dili ile gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Allah dilediğini dalâlette bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
5. Andolsun ki biz Musa’yı: “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Allah’ın günlerini onlara hatırlat.” diye âyetlerimizle (mucizelerimizle) birlikte göndermiştik. Şüphesiz ki bunda sabreden ve şükreden herkes için âyetler (dersler) vardır.
6. Hani Musa kavmine şöyle demişti: “Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne uğratan, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedânından kurtarmıştı. Bütün bunlarda, Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.”
7. Hani Rabbiniz: “Şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz ki azabım çok şiddetlidir.” diye bildirmişti.
8. Musa demişti ki: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi de inkâr etseniz, şüphesiz ki Allah zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.”
9. Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Onları Allah’tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi de, ellerini ağızlarına koydular. “Biz sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi dâvet ettiğiniz şeyden de kuşkulu bir şüphe içindeyiz.” dediler.
10. Peygamberleri onlara dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, günahlarınızı bağışlamak için sizi çağırıyor ve sizi belirli bir vakte kadar bırakıyor.” Onlar da: “Siz de bizim gibi birer beşersiniz. Siz bizi atalarımızın tapındığı şeylerden uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin.” dediler.
11. Peygamberleri onlara dediler ki: “Biz de sizin gibi birer insanız. Fakat Allah kullarından dilediğine nimetini lütfeder. Allah’ın izni olmadıkça bizim size delil getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah’a tevekkül etsinler.”
12. “Bize yollarımızı gösteren Allah’a niçin güvenmeyelim? Sizin bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.”
13. Kâfirler peygamberlerine: “Elbette ki biz sizi ya memleketimizden çıkarırız ya da mutlaka bizim dinimize dönersiniz.” dediler. Rableri de onlara: “Biz zâlimleri mutlaka helâk edeceğiz.” diye vahyetti.
14. Onlardan sonra da sizi mutlaka o yere yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve vaadimden çekinen kimselere mahsustur.
15. Rablerinden fütuhat istediler. Her inatçı zorba ise hüsrana uğradı.
16. Onun ardından da cehennem var. Orada kendisine irinli su içirilir.
17. Yutmaya çalışır, fakat boğazından geçiremez. Her yandan ölüm geldiği halde yine ölemez. Bunun arkasından da daha çetin bir azap vardır.
18. Rablerini inkâr edenlerin amelleri tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, uzak sapıklığın tâ kendisidir.
19. Allah’ın gökleri ve yeri hak olarak yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi götürür, yepyeni bir halk getirir.
20. Bu, Allah’a göre hiç de güç değildir.
21. Hepsi Allah’ın huzuruna çıkıp toplanırlar. Güçsüz kimseler büyüklük taslayanlara: “Biz size uymuştuk, sizin bağlılarınızdık, şimdi siz Allah’ın azabından zerrece bir şey olsun savıp bizi koruyabilecek misiniz?” derler. Onlar da: “Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de size doğru yolu gösterirdik. Şimdi artık sızlansak da sabretsek de birdir. Kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur.” derler.
22. İş olup bitince, ilâhî hüküm yerine gelince şeytan ateşte olanlara der ki: “Gerçekten Allah size sözün doğrusunu söylemiş, gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de size söz vermiştim amma, sonra sözümden caydım. Esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum da yoktu. Sadece sizi dâvet ettim, siz de bana hemen uydunuz. O halde beni değil kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni! Daha önce beni Allah’a ortak koşmanıza da inanmamıştım zaten.” Doğrusu zâlimlere can yakıcı azap vardır.
23. İman edip de sâlih ameller yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve altlarından ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Onların orada birbirlerine dilekleri “Selâm”dır.
24. Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi? Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.
25. O güzel ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Allah böylece insanlara misaller getirir ki, düşünüp öğüt alsınlar.
26. Kötü bir söz ise, gövdesi yerden koparılmış o yüzden ayakta durma imkânı olmayan pis bir ağaca benzer.
27. Allah iman edenlere hem dünyada hem de ahirette o sâbit söz üzerinde daima sebat ihsan eder. Zâlimleri de saptırır. Allah dilediğini yapar.
28. Allah’ın nimetini nankörlükle karşılayanları ve (peşlerine taktıkları) toplulukları helâk olacakları yere, yaslanacakları cehenneme götürenleri görmedin mi?
29. Onlar cehenneme girecekler. O ne kötü bir karargâhtır!
30. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na ortaklar koştular. De ki: “Bir süre yararlanın! En son varacağınız yer ateştir.”
31. Resulüm! İnanan kullarıma söyle! Namazı kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmayacağı gün gelmezden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak etsinler.
32. Gökleri ve yeri yaratan, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkaran Allah’tır. O’nun izniyle denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, nehirleri de size musahhar kıldı.
33. Vazifelerini sürekli olarak yerine getiren güneşi ve ay’ı size musahhar kıldı. O, geceyi ve gündüzü de size musahhar kıldı.
34. Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetlerini birer birer saymaya kalkışsanız, icmâlen bile sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zâlim ve çok nankördür.
35. İbrahim şöyle demişti: “Ey Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”
36. “Ey Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan bir çoğunu saptırdılar. Bana uyan bendendir. Bana karşı gelen kimseyi sana havale ederim, şüphesiz ki sen çok bağışlayan çok merhamet edensin.”
37. “Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için senin Beyt-i haram’ının yanında ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, çeşitli meyvelerden bunlara rızık ver. Umulur ki bu nimetlere şükrederler.”
38. “Ey Rabbimiz! Doğrusu sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz.”
39. “İhtiyarlık çağımda bana İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan Allah’a hamdolsun! Şüphesiz ki Rabbim duâları işitendir.”
40. “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duâmı kabul buyur.”
41. “Ey Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı babamı, bütün inananları bağışla.”
42. Allah’ı, zâlimlerin yaptıklarından sakın habersiz sanma! O zâlimleri öyle bir güne erteler ki, o gün gözleri şaşkınlıktan bakakalır.
43. Başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönüp bakamayacak şekilde sabit kalmış. Gönülleri ise bomboştur.
44. Resulüm! İnsanları, kendilerine azabın geleceği (kıyamet) gününden korkut! O gün zâlimler: “Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin dâvetine uyalım, peygamberlere tâbi olalım.” derler. “Siz daha önce sonunuzun gelmeyeceğine (sürekli yaşayacağınıza) yemin etmemiş miydiniz?”
45. “Üstelik kendilerine yazık edenlerin yurtlarında oturmuştunuz, onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuştu ve size birçok misaller de vermiştik.”
46. Gerçekten onlar kurmak istedikleri tuzağı kurmuşlardı. Oysa tuzakları dağları yerinden oynatacak (cinsten) olsa bile, onların tuzakları Allah’ın katında idi.
47. Sakın Allah’ın, elçilerine verdiği sözden cayacağını sanma! Muhakkak ki Allah Aziz’dir, intikam sahibidir.
48. O gün yer başka bir yerle, gökler de başka göklerle değiştirilir. Bütün insanlar tek ve Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.
49. O gün suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün!
50. Gömlekleri katrandandır, yüzlerini ateş kaplar.
51. Bu, Allah’ın herkese kendi kazandığının karşılığını vermesi içindir. Doğrusu Allah hesabı çabuk görendir.
52. Bu (Kur’an) insanlara açık bir tebliğdir. Bununla hem korkutulsunlar, hem Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler, hem de akl-ı selim sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar.
 1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık Kur’an’ın âyetleridir.
2. İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler: Keşke müslüman olaymışlar!
3. Bırak onları, yesinler, arzu, boş emeller onları oyalayadursun. Yakında bilecekler!
4. Biz hiçbir memleketi yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın.
5. Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de ondan geri kalır.
6. Dediler ki: “Ey kendisine zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka cinlenmiş (delirmiş)sin.”
7. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil misin?”
8. Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez.
9. Bir zikir olan Kur’an’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.
10. Andolsun ki senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.
11. Onlara herhangi bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ederlerdi.
12. İşte böylece biz onu (inkârı) suçluların kalplerine sokarız.
13. Kendilerinden öncekilerin sünneti (başlarına gelenler) geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar.
14. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yukarı çıksalar,
15. Yine de: “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülendik.” derlerdi.
16. Andolsun ki biz gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsledik.
17. Ve biz onu taşlanmış her şeytandan koruduk.
18. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş şûlesi yetişip kovalar.
19. Yeri döşeyip yaydık. Orada sabit dağlar yerleştirdik. Yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
20. Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz varlıklar için geçimlikler yarattık.
21. Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli ölçüye göre indiririz.
22. Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirdik, onunla sizi suladık. Yoksa o suyu siz depolayamazdınız.
23. Doğrusu biz hem diriltir hem de öldürürüz. Ve ancak biziz hepsine vâris olanlar.
24. Andolsun ki biz sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
25. Şüphesiz ki Rabbin onları toplayacaktır. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
26. Andolsun ki biz insanı pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattık.
27. Cinleri de daha önce şiddetli ateş alevinden yarattık.
28. Rabbin meleklere demişti ki: “Ben balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım.”
29. “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.”
30. Bunun üzerine meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.
31. Fakat İblis hariç. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
32. Allah: “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?” dedi.
33. İblis: “Ben pişmemiş çamurdan, işlenebilen kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim!” dedi.
34. Buyurdu ki: “Çık oradan! Sen artık kovuldun!”
35. “Kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır.”
36. Dedi ki: “Rabbim! Tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver!”
37. Buyurdu ki: “Şüphesiz ki sen mühlet verilenlerdensin.”
38. “Bilinen vaktin gününe kadar.”
39. Dedi ki: “Rabbim! Beni azdırdığın için, andolsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.”
40. “Ancak içlerinden ihlâsa erdirilmiş kulların hariç.”
41. Allah buyurdu ki: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
42. “Benim hâlis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan azgınlar bunun dışındadır.”
43. Cehennem onların hepsine vâdolunan yerdir.
44. O cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan bir kısmı taksim olunmuştur.
45. Muttakiler cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
46. “Esenlikle ve korkusuz korkusuz oraya girin!”
47. Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Artık onlar kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
48. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.
49. Resulüm! Kullarıma benim çok bağışlayıcı ve merhamet edici olduğumu haber ver.
50. Fakat benim azabım da çok acıklı bir azaptır.
51. Onlara İbrahim’in misafirlerini anlat!
52. Onun yanına girdikleri zaman “Selâm sana!” dediler. O da: “Biz sizden korkuyoruz.” dedi.
53. “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik.” dediler.
54. O da: “Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen, beni müjdeliyor musunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?” dedi.
55. Dediler ki: “Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden olma!”
56. İbrahim dedi ki: “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser?”
57. Dedi ki: “O halde işiniz nedir ey elçiler?”
58. Onlar da: “Biz suçlu bir kavme gönderildik.” dediler.
59. Lut âilesi bunun dışındadır. Biz onların hepsini kurtaracağız.
60. Karısının geride kalanlardan olmasını uygun bulduk.
61. Vaktaki elçiler Lut âilesine geldiler.
62. Lut onlara: “Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz.” dedi.
63. Dediler ki: “Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.”
64. “Sana gerçekle geldik. Biz şüphesiz ki doğru söyleyenleriz.”
65. “Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz sakın dönüp de ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru gidin.”
66. Ona kesin olarak şu emri hükmettiğimizi bildirdik: “Sabaha çıkarken mutlaka bunların sonları kesilmiş olacak.”
67. Şehir halkı birbirine müjde vererek keyif içinde geldiler.
68. Lut onlara dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir, onlara karşı beni mahçup edip utandırmayın.”
69. “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”
70. Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?”
71. Lut: “Alacaksanız işte benim kızlarım!” dedi.
72. Resulüm! Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde serseri bir halde idiler.
73. Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.
74. Şehirlerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
75. Gerçekten bunda görebilenler için âyetler (ibretler) vardır.
76. O yerler işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır.
77. Şüphesiz ki bunda inananlar için âyetler (ibretler) vardır.
78. Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler.
79. Biz onlardan intikam aldık. Hâlâ her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.
80. Andolsun ki Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.
81. Biz onlara âyetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
82. Onlar emniyet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı.
83. Sabaha karşı o korkunç ses onları yakalayıverdi.
84. Kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı.
85. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O kıyamet saati mutlaka gelecektir. Güzel bir hoşgörü ile muamele et.
86. Şüphesiz ki Rabbin yaratan ve bilendir.
87. Resulüm! Andolsun ki biz sana daima tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
88. Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. Müminlere tevazu kanatlarını ger.
89. De ki: “Ben şüphesiz ki apaçık bir uyarıcıyım.”
90. Biz o bölücülere (azap) indirmişizdir.
91. Onlar Kur’an’ı parça parça edenlerdir.
92. Rabbin hakkı için onlara mutlaka soracağız.
93. Yaptıkları şeylerden.
94. Resulüm! Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir.
95. Alay edenlere karşı şüphesiz ki biz sana yeteriz.
96. Onlar Allah ile beraber başka ilâh ediniyorlar. Onlar yakında bilecekler.
97. Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri şeylerden dolayı göğsün daralıyor, için sıkılıyor.
98. Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!
99. Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!
 1. Allah’ın emri geldi, acele gelmesini istemeyin. Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir, çok yücedir.
2. Kullarından dilediğine kendi emrinden ruh ile melekleri indirir ve şunu bildirir: “İnsanları uyarın ki, benden başka ilâh yoktur, benden korkun.”
3. Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
4. İnsanı nutfeden (bir damla kerih sudan) yaratmıştır. Böyle iken o nasıl oluyor da apaçık bir hasım kesiliyor?
5. Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.
6. Akşamları getirirken, sabahları salıverirken de sizin için bir güzellik vardır (zevk alırsınız).
7. Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli ve pek merhametlidir.
8. Atları, katırları ve merkepleri de sizin için binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
9. Yolun doğrusunu göstermek Allah’a âittir. Yolun eğri olanı da vardır. Allah dileseydi hepinizi hidayete erdirirdi.
10. Size gökten su indiren O’dur. O sudan içersiniz. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla biter.
11. Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her çeşit meyveler yetiştirir. Bunda düşünen bir topluluk için âyet (ibret)ler vardır.
12. Geceyi gündüzü, güneşi ve ay’ı sizin hizmetinize verip musahhar kıldı. Yıldızlar da O’nun buyruğuna boyun eğmiştir. Elbette bunların her birinde aklını kullananlar için âyetler (ibretler) vardır.
13. Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için O yaratmıştır. Bunda da öğüt alan bir topluluk için âyet (ibret) vardır.
14. Taze et yemeniz, takınacağınız süs eşyanızı çıkarmanız ve Allah’ın bol nimetinden istifade etmeniz için denize boyun eğdiren Allah’tır. Nitekim gemilerin denizi yara yara gittiklerini görürsün. Artık belki şükredersiniz!
15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar meydana getirdi.
16. Ve nice işaretler yarattı. Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
17. Hiç, yaratan yaratmayan gibi olur mu? Düşünmez misiniz?
18. Allah’ın nimetini birer birer saymaya kalkışsanız, (icmâlen bile) sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir.
19. Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.
20. Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratamazlar. Esasen onlar kendileri yaratıktır.
21. Onlar diri değildirler, ölüdürler. Ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.
22. İlâhınız bir tek ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır, onlar büyüklük taslarlar.
23. Şüphe yok ki Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Allah büyüklük taslayanları aslâ sevmez.
24. Onlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Öncekilerin masallarını!” derler.
25. Böylece onlar kıyamet gününde hem kendi günahlarını tam olarak yüklenirler, hem de bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının bir kısmını yüklenirler. Dikkat edin! Yüklendikleri yük ne kötüdür!
26. Kendilerinden öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda Allah onların binalarına temelinden geldi de, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çökt��. O azap onlara hiç ummadıkları yerden geldi.
27. Sonra kıyamet gününde onları rezil eder ve der ki: “Kendileri hakkında (onları kabul etmeyen müminlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?” Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: “Şüphesiz ki bugün rezillik ve kötülük kâfirlerin üzerinedir.”
28. Nefislerine zulmederken meleklerin canlarını aldığı kimseler (ölümü görünce) teslim olurlar. “Biz hiç kötülük yapmıyorduk!” derler. Melekler de onlara şöyle cevap verirler: “Hayır! Allah sizin yaptıklarınızı elbette çok iyi bilendir.”
29. “O halde içinde ebedî kalmak üzere, cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”
30. Allah’tan korkanlara da: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Hayır indirdi.” derler. Bu dünyada güzel işler yapanlara güzellik vardır, ahiret yurdu ise onlar için daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu ne güzeldir!
31. Altlarından ırmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada onlar için diledikleri her şey vardır. İşte Allah takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır.
32. Onlar meleklerin: “Selâm sizin üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin!” diyerek iyilikle canlarını aldıkları kimselerdir.
33. Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de aynı şeyi yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
34. Sonunda da yaptıklarının cezasına uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
35. Şirk koşanlar dediler ki: “Eğer Allah dileseydi biz de, atalarımız da O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nsuz hiçbir şeyi de haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de aynı şeyi yapmışlardı. Peygamberlere düşen apaçık tebliğ değil midir?
36. Andolsun ki biz her ümmete: “Allah’a ibadet edin, Tâğut’tan sakının!” diye bir peygamber gönderdik. İçlerinden kimine Allah hidayet etti, kimine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de, yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!
37. Sen onların hidayete ermelerini ne kadar istesen de şüphesiz ki Allah, saptırdığı kimseleri hidayete erdirmez ve onların yardımcıları da yoktur.
38. Onlar bütün güçleriyle: “Allah ölen kimseyi tekrar diriltmez.” diye Allah’a yemin ettiler. Hayır, öyle değil! Bu, O’nun hak olarak verdiği bir sözdür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
39. Hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da gerçekten yalancı olduklarını bilmeleri için (onları diriltecektir).
40. Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman, sözümüz ona ancak: “Ol!” dememizden ibarettir. O da derhal oluverir.
41. Kendilerine zulüm yapıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri andolsun ki dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
42. Onlar sabreden ve yalnız Rablerine güvenen kimselerdir.
43. Biz senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız dini müşkillerinizi ehl-i zikirden sual edersiniz.
44. O peygamberleri açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Resulüm! Biz sana bu Zikr’i (Kur’an’ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünürler!
45. Kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
46. Yahut onlar dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalamayacağından (emin midirler)? Onlar âciz bırakacak değillerdir.
47. Veyahut onları korku içindeyken yakalamayacağından (emin mi oldular)? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.
48. Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, küçülerek ve Allah’a secde ederek sağa sola döner.
49. Göklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.
50. Üstlerinde olan Rablerinden korkarlar ve emredildikleri şeyleri yaparlar.
51. Allah buyurdu ki: “İki ilâh edinmeyin. O ancak bir tek ilâhtır. Yalnız benden korkun.”
52. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur ve din de sadece O’na âittir. Yoksa Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?
53. Ne ki nimetleriniz varsa hepsi Allah’tandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda yalnız O’na yalvarırsınız.
54. Sonra da o zararı sizden giderdiğinde, içinizden bir kısım kimseler hemen Rablerine ortak koşarlar.
55. Kendilerine verdiğimize nankörlük etmek için böyle yaparlar. O halde bir süre daha faydalanın, yakında bileceksiniz!
56. Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden o bilmezlere (putlara) pay ayırırlar. Allah’a andolsun ki siz uydurup durduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!
57. Onlar kızları Allah’a isnad ederler. Hâşâ! O bundan münezzehtir! Hoşlandıkları (erkek çocukları) da kendilerinin oluyor.
58. İçlerinden birine kız çocuğu müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü simsiyah kesilir.
59. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenmeye çalışır. O çocuğu utanç içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün? Dikkat edin, verdikleri hüküm ne kadar kötü!
60. Kötü sıfat ahirete inanmayanlarındır. En yüce vasıflar ise Allah’ındır. O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
61. Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandırsaydı, yeryüzünde tek canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar geciktirir. Süreleri dolunca da, ne bir an geri kalabilirler ne de ileri geçerler.
62. Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a nisbet ederler. Güzel şeylerin ise kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalan söylüyor. Hiç şüphesiz ki onlar için sadece ateş vardır ve onlar ateşe sürüleceklerdir.
63. Resulüm! Allah’a andolsun ki senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermişizdir. Fakat şeytan onlara yaptıkları işlerini hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur ve onlar için elem verici bir azap vardır.
64. Resulüm! Biz bu Kitab’ı sana, sırf anlaşmazlığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman ve iman eden bir topluluğa da hidayet ve rahmet olması için indirdik.
65. Allah gökten su indirdi. Onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için âyet (ibret) vardır.
66. Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Size, onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından (gelen) ve içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.
67. Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için bir âyet (ibret) vardır.
68. Rabbin bal arısına: “Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin!” diye vahyetti.
69. “Sonra her çeşit ürünlerden ye. Sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan kolaylıkla yürü!” Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bir şerbet (bal) çıkar. İyice düşünen bir topluluk için bunda ibret vardır.
70. Allah sizi yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. Sizden kimi ömrünün en fena ve en sevilmeyen noktasına itilir ki (o devrede artık) bildiğini bilmez olur. Şüphesiz ki Allah bilendir, her şeye gücü yeter.
71. Allah rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, ellerinin altındakilere kendi rızıklarını vermiyorlar ki, o rızık hususunda eşit olsunlar. Yoksa Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
72. Allah sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar torunlar vâretti. Hoş nimetlerle, güzel rızıklarla sizi besledi. Böyleyken onlar hâlâ bâtıla mı inanıyorlar, Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
73. Onlar Allah’ı bırakarak kendilerine göklerden ve yerden hiçbir şeyi rızık olarak vermeye sahip olmayan ve buna güçleri de yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
74. Allah’a benzerler ortaya koymaya kalkmayın. Şüphesiz ki Allah bilir siz bilmezsiniz.
75. Allah size bir misal verir: Hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık harcayan bir kimse hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
76. Allah iki kişiyi misal olarak verir. Birisi dilsizdir, hiçbir şey beceremez, efendisinin üzerine bir yüktür, onu nereye gönderse bir hayır getirmez. Şimdi bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse bir olabilir mi?
77. Göklerin ve yerin gaybı Allah’a âittir. Kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar yahut daha yakın bir zamanda olur. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
78. Allah sizi analarınızın karnından kendiniz hiçbir şey bilmiyorken çıkardı. Şükredesiniz diye de kulaklar, gözler ve gönüller verdi.
79. Göğün boşluğunda O’nun emrine boyun eğdirilmiş olan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Allah’tan başkası değildir. Şüphesiz ki bunda inanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
80. Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı. Sizin için davar derilerinden, gerek göç ettiğinizde ve gerekse konakladığınızda hafifçe taşıyacağınız evler (çadırlar) meydana getirdi. Onların yün ve yapağılarından, kıllarından bir süreye kadar ev eşyaları ve ticaret metâı vâretti.
81. Allah yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar vâretti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için size olan nimetini tamamlıyor.
82. Resulüm! Yine de yüz çevirirlerse, sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
83. Onlar Allah’ın nimetini bilirler (itiraf ederler), sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdirler.
84. O gün her ümmetten bir şâhit getiririz. İnkâr edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
85. O zâlimler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, kendilerine mühlet de verilmez.
86. Şirk koşanlar, şirk koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: “Rabbimiz! İşte bunlar seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Onlar da bunlara: “Doğrusu siz yalancılarsınız!” diye lâf atarlar.
87. O gün onlar Allah’a teslim olurlar ve uydurup düzdükleri şeyler onlardan uzaklaşıp giderler.
88. İnkâr edip de insanları Allah’ın yolundan alıkoyanlara, fesat çıkarmaları yüzünden, azap üstüne azap vereceğiz.
89. O gün her ümmete kendilerinden bir şâhit göndeririz ve seni de bunların üzerine şâhit olarak getiririz. Biz bu Kitab’ı sana her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı, müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
90. Muhakkak ki Allah adaleti, iyilik yapmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı da yasak eder. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
91. Karşılıklı sözleşme yaptığınız zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin ve Allah’ı üzerinize şâhit tuttuğunuz halde yeminleri sağlamlaştırdıktan sonra bozmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
92. İpliği sağlamca büktükten sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir topluluk diğer bir topluluktan sayıca daha çok olmasına bakarak, yeminlerinizi aranızda bozucu bir vasıta yapmayın. Allah bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.
93. Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğine de hidayet verir. İşlediklerinizden andolsun ki sorumlu tutulacaksınız.
94. Yeminlerinizi aranızın bozulmasına vesile etmeyin. Yoksa ayaklarınız sağlam bastıktan sonra kayar. Allah yolundan alıkoyduğunuz için de kötülüğü tadarsınız ve sizin için büyük bir azap vardır.
95. Allah’ın ahdini (verdiğiniz sözü) az bir karşılığa satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.
96. Sizin yanınızda olanlar tükenir, Allah katında olanlar ise bâkidir, tükenmez. Sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.
97. Kadın olsun erkek olsun, her kim mümin olarak sâlih amel işlerse, biz onu (dünyada) mutlaka çok güzel bir hayat ile yaşatırız. (Ahirette ise) mükâfatlarını yaptıklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.
98. Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
99. Gerçek şu ki iman edenler ve Rablerine güvenenler üzerinde onun hiçbir nüfuzu yoktur.
100. Onun nüfuzu ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a şirk koşanlaradır.
101. Allah ne indireceğini pek iyi bildiği halde, biz bir âyeti başka bir âyetin yerine getirdiğimiz zaman: “Sen ancak iftiracısın.” derler. Hayır! Onların çoğu bilmezler.
102. De ki: “Onu Ruh’ül-kudüs (Cebrâil), Rabbinden sana hak olarak indirdi ki, iman edenlere sebat versin, müslümanlar için bir hidayet ve müjde olsun.”
103. Andolsun ki biz onların: “Ona bir insan öğretiyor!” dediklerini biliyoruz. O kastettikleri kişinin dili yabancıdır, bu Kur’an ise apaçık Arapça bir dildir.
104. Allah’ın âyetlerine inanmayanlara gelince, şüphesiz ki Allah onları hidayete erdirmez ve onlar için acıklı bir azap vardır.
105. Yalanı ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların tâ kendileridir.
106. Gönlü imanla mutmain olduğu halde, zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr eder ve gönlünü küfre açarsa; onların üzerine Allah’tan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.
107. Bu da onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın da inkâr eden topluluğu hidayete erdirmemesinden ötürüdür.
108. İşte onlar Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir ve onlar gafillerin tâ kendileridir.
109. Hiç şüphesiz ki onlar ahirette hüsrana uğrayacaklardır.
110. Sonra Rabbin işkenceye uğratılıp eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerle beraberdir. Rabbin şüphesiz ki bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
111. O gün herkes gelir, kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir ve onlar aslâ haksızlığa uğratılmazlar.
112. Allah emniyet ve huzur içinde olan bir şehri misal verir ki, oraya her taraftan bolca rızık geliyordu. Fakat onlar Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Bu yüzden yapmakta oldukları şeylere karşılık, Allah onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı.
113. Andolsun ki onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanladılar. Onlar zulümlerine devam ederlerken kendilerini azap yakalayıverdi.
114. Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz gerçekten yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, O’na şükredin.
115. O size ancak leşi, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa, saldırmaksızın ve aşırı gitmeksizin yiyebilir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
116. Dillerinizin yalan yere vasfettiği şeyler hakkında: “Bu helâldir, bu haramdır.” demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise aslâ iflâh olmazlar.
117. Az bir geçimlik ve ardından onlara can yakıcı bir azap vardır.
118. Sana anlattıklarımızı daha önce yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
119. Sonra şüphesiz ki Rabbin cehaletle kötülük işleyip, ardından tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Rabbin bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
120. İbrahim gerçekten Allah’a boyun eğen ve O’na yönelen bir ümmet idi. Müşriklerden değildi.
121. Rabbinin nimetlerine şükredici idi. Rabbi onu seçti ve doğru yola eriştirdi.
122. Dünyada ona iyilik verdik, doğrusu o ahirette de sâlihlerdendir.
123. Resulüm! Sonra da sana: “Doğruya yönelen İbrahim’in dinine uy! O müşriklerden değildi.” diye vahyettik.
124. Cumartesi (tatil ve ibadeti), ancak onda ihtilâf edenlere farz kılındı. Şüphesiz ki Rabbin, aralarında ihtilâfa düştükleri şey hakkında kıyamet günü hükmünü verecektir.
125. Rabbinin yoluna hikmetle, güzel söz ve nasihatla dâvet et. Onlarla en güzel bir şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilendir. O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.
126. Eğer ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misli ile ceza verin. Sabrederseniz, elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır.
127. Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlar için üzülme! Kurmakta oldukları düzenlerden dolayı da kaygı duyma.
128. Allah o kimselerle beraberdir ki, onlar takvâ sahibidirler ve onlar öyle kimselerdir ki muhsinler vasfını almışlardır.
 1. Kulunu (Muhammed’i) gecenin bir anında Mescid-i Haram’dan alıp civarını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Ona âyetlerimizden nicelerini gösterelim diye böyle yaptık. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
2. Biz Musa’ya Kitap verdik ve: “Benden başka hiçbir vekil tutmayın.” diye o Kitab’ı İsrailoğulları için bir hidayet rehberi kıldık.
3. Ey Nuh ile beraber gemide taşıyıp selâmete çıkardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.
4. İsrailoğullarına Kitap’ta: “Siz yeryüzünde iki defa fesat çıkarıp bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz.” diye bildirdik.
5. Birinci bozgunculuğunuzun ceza vakti gelince üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketin her köşesini kontrollerine alacaklar, evlerin aralarına girip sizi araştıracaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir.
6. Bunun ardından sizi o istilâcılara tekrar galip getireceğiz. Mallar ve oğullarla size yardım edecek, sayınızı artıracağız.
7. İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İkinci bozgunculuğunuza karşı vâdedilen cezanın vakti erişince; yüzlerinizi kararta kararta kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi yine girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri mahvetmeleri için tekrar göndereceğiz.
8. Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder, acır. Eğer dönerseniz, biz de döneriz. Cehennemi kâfirlere bir zindan kılmışızdır.
9. Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola götürür ve sâlih amellerde bulunan müminlere de kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.
10. Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de acıklı bir azap hazırladık.
11. İnsan hayır istiyormuşcasına şer ister ve insan çok acelecidir.
12. Biz geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) kıldık. Rabbinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip, yerine (geçiminizi temin için) gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her şeyi açık açık anlattık.
13. Biz herkesin dünyadaki amelini kendi boynuna doladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
14. Oku kitabını! Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin!
15. Kim yola gelirse kendi iyiliği için yola gelmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.
16. Biz bir memleketi yıkıp yok etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık varlıklılarına (iyilikleri) emrederiz. Buna rağmen onlar orada itaatsizlik edip kötülük işlerler. Artık o memleket helâke müstahak olur, biz de orayı darmadağın ederiz.
17. Nuh’tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Rabbin yeter.
18. Kim bu çarçabuk geçen dünyayı isterse, biz de burada ona, evet kimi dilersek ona, dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da ona cehennemi hazırlarız. Kınanmış ve rahmetimizden kovulmuş olarak oraya girer.
19. Kim de inanmış olarak ahireti ister ve çalışmasını da onun için yaparsa, işte onların bu çalışmaları meşkûr ve makbul olur.
20. Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyene de ahireti isteyene de) Rabbinin vergisinden birbiri ardınca veririz. Esasen Rabbinin ihsanı hiç kimseye yasak kılınmış değildir.
21. Bak! Biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır. Elbette ki ahiret, dereceler ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.
22. Allah ile beraber başka bir ilâh edinme! Sonra kınanmış ve terkedilmiş olarak kalırsın.
23. Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya güzellikle muâmele etmenizi emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlığa ererlerse onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel ve tatlı söz söyle.
24. Onlara acıyarak tevâzu kanatlarını yerlere kadar indir ve de ki: “Ey Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, sen de kendilerine öylece merhamet et.”
25. Rabbiniz sizin kalbinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız şunu iyi bilin ki Allah, tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.
26. Akrabaya, yoksula, yolda kalana hakkını ver. Malını israf ile saçıp savurma.
27. Çünkü saçıp savuranlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
28. Eğer Rabbinden beklediğin bir rahmeti elde etmek için onlardan (o fakirlerden) yüz çeviriyorsan, hiç olmazsa kendilerine tatlı bir söz söyle.
29. Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme! Büsbütün de saçıp israf etme ki, sonra kınanır, hasret içinde eli boş kalırsın.
30. Rabbin dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bunu bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
31. Geçim endişesi ile (fakirlik korkusuyla) çocuklarınızı öldürüp canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkın��zı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
32. Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz ki hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.
33. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin. Bir kimse zulmen öldürülürse, biz onun velisine bir hak tanımışızdır. Ancak bu veli de kısasta ileri gitmesin. Çünkü o zaten yardıma mazhar olmuştur. (Alacağını almıştır).
34. Rüşdüne erinceye kadar yetimin malına, en güzel bir niyet taşımaksızın yaklaşmayın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir.
35. Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın. Bu daha iyidir, sonu da daha güzeldir.
36. Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
38. Bütün bunların hepsi, kötü olan ve Rabbinin katında hoş olmayan şeylerdir.
39. Bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmettendir. Allah ile beraber başka bir ilâh edinme. Sonra kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
40. Yoksa Rabbiniz oğulları sizin için seçti de, kendisi meleklerden kız çocukları mı edindi? Gerçekten siz (vebali) büyük bir söz söylüyorsunuz!
41. Andolsun ki biz, düşünüp anlasınlar diye bu Kur’an’da sözü tekrar tekrar açıkladık. Fakat bu, onlara daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir yarar sağlamıyor.
42. De ki: “Eğer onların dedikleri gibi, Allah ile beraber başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar Arş’ın sahibine ulaşmak için yol ararlardı.
43. O, onların söylediklerinden münezzehtir, yücedir ve uludur.
44. Yedi gök ve yer, bir de bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ve tenzih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O halim olandır, çok bağışlayandır.
45. Kur’an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde koyarız.
46. Ayrıca onu anlamamaları için kalplerinin üzerine perdeler çekeriz, kulaklarına da ağırlık koyarız. Sen Kur’an’da Rabbini tek olarak zikrettiğin zaman da, onlar nefret ederek arkalarını döner giderler.
47. Onların seni dinlerken neye kulak verdiklerini (ne maksatla dinlediklerini) biz çok iyi biliriz. Kendi aralarında fısıldaşırlarken de, hani o zâlimler diyorlardı ki: “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!”
48. Bak! Sana nasıl misaller veriyorlar? Bunun için dalâlete düştüler ve bir daha yol bulamamaktadırlar.
49. Dediler ki: “Biz bir kemik yığını ve ufalanmış bir toprak olduktan sonra mı, biz mi yeniden dirilecekmişiz?”
50. De ki: “İster taş olun, ister demir.”
51. “İsterse gönlünüzde büyüttüğünüz herhangi bir yaratık olun.” Diyecekler ki: “Bizi tekrar kim diriltecektir?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan!” Bunun üzerine sana alaylı alaylı başlarını sallayacaklar ve: “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olması umulur.”
52. O sizi çağıracağı gün, O’na hamdederek hemen dâvetine uyarsınız ve (kabirlerinizde) pek az kaldığınızı sanırsınız.
53. (İnanan) kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler. Sonra şeytan onların aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.
54. Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
55. Rabbin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Andolsun ki biz peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Davut’a da Zebur’u verdik.
56. De ki: “Allah’tan başka, ilâh sandığınız şeyleri çağırın. Onlar sizden ne bir zararı uzaklaştırabilirler, ne de değiştirmeye güçleri yeter.
57. Onların çağırdıkları da, Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar. O’nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Zira Rabbinin azabı (korkunçtur), sakınılacak bir azaptır.
58. Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, kitapta (Levh-i mahfuz’da) yazılıdır.
59. Bizi âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud kavmine gözleri göre göre bir dişi deve vermiştik. Onlar ise ona zulmetmişlerdi. Oysa biz o âyetleri (mucizeleri) ancak korkutmak için göndeririz.
60. Hani sana demiştik ki: “Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır.” Sana gösterdiğimiz o rüyâyı ve Kur’an’da lânetlenen ağacı sadece insanlar için bir imtihan kıldık. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu korkutmamız onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şeyi artırmıyor.
61. Bir zamanlar biz meleklere: “Âdem’e secde edin!” demiştik. İblis hariç, hepsi secde ettiler. İblis: “Ben, çamurdan yarattığına secde mi ederim?” dedi.
62. İblis: “Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Eğer kıyamet gününe kadar beni ertelersen, yemin ederim ki pek azı dışında onun neslini kendime bağlayacağım.” dedi.
63. Allah buyurdu ki: “Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir, hem de tam bir ceza!”
64. “Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat, şaşırt! Atlılarınla, yayalarınla onları yaygaraya boğ! Mallarında ve evlatlarında onlara ortak ol! Kendilerine vaadlerde bulun!” Şeytan insanlara aldatmadan başka bir şey vâdetmez.
65. “Şurası muhakkak ki benim kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.”
66. Rabbiniz O’dur ki, lütfundan (nasip) aramanız için gemileri denizde sizin için yüzdürüyor. Çünkü O, size çok merhametlidir.
67. Denizde başınıza bir musibet (boğulma tehlikesi) geldiği zaman, Allah’tan başka bütün yalvardıklarınız kaybolur gider. Fakat O, sizi kurtarıp karaya çıkarınca, yine yüz çevirirsiniz. Gerçekten insan çok nankördür.
68. Sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden veya başınıza taş yağdırmayacağından emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekil (koruyucu) da bulamazsınız.
69. Yahut sizi tekrar gönderip de üzerinize bir kasırga salarak, inkâr etmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin mi oldunuz? Sonra bu yaptığınıza karşı, bizim aleyhimize size yardım edecek bir kimseyi de bulamazsınız.
70. Andolsun ki biz Âdemoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerine temiz rızıklardan verdik. Yaratmış olduklarımızdan bir çoğuna onları üstün kıldık.
71. İnsan sınıflarından her birini biz o gün imamlarıyla (önderleriyle) beraber çağıracağız. Kimlerin amel defterleri sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmazlar.
72. Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.
73. Neredeyse onlar sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için akıllarınca seni bile fitneye düşürecek ve o takdirde seni samimi bir dost edineceklerdi.
74. Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, neredeyse onlara birazcık meyledecektin.
75. O takdirde sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.
76. Resulüm! Onlar seni bu yerden söküp atmak için rahatsız edip dururlar. O takdirde kendileri de senden sonra yurtlarında pek az kalabilecekler.
77. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun da budur. Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın.
78. Gündüz güneşin dönüp batıya yönelmesinden, gecenin karanlığı bastırıncaya kadar, (belli vakitlerde) namaz kıl. Bir de sabah namazı kıl. Çünkü sabah namazı şâhitlidir.
79. Resulüm! Gecenin bir kısmında uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere (Kur’an ile) gece namazı kıl. Ümit edebilirsin ki, Rabbin seni bir Makam-ı mahmud’a (övülen bir makama) gönderecektir.
80. Resulüm! De ki: “Ey Rabbim! Beni koyacağın yere sıdk ile hoşnutlukla koy, çıkaracağın yerden de sıdk ile hoşnutlukla çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver.”
81. De ki: “Hak geldi, bâtıl zâil oldu. Çünkü bâtıl yok olmaya mahkûmdur.”
82. Biz Kur’an’dan öyle şeyler indiriyoruz ki, müminler için şifâ ve rahmettir. Zâlimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.
83. İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer. Ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa, iyice karamsarlığa düşer.
84. De ki: “Herkes kendi yaratılışına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder. Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.”
85. Resülüm! Sana ruhtan sorarlar. Onlara de ki: “Ruh Rabbimin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir.”
86. Eğer biz dilersek, sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız. Sonra bu durumda sen bize karşı duracak bir vekil de bulamazdın.
87. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (bâki kalmıştır). Çünkü O’nun senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.
88. Resulüm! De ki: “Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini meydana getirmek için bir araya gelseler, birbirine yardım da etseler, imkânı yok onun benzerini getiremezler.”
89. Andolsun ki biz Kur’an’da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde açıklamışızdır. Yine de insanların çoğu inkârda direndiler.
90. Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana aslâ inanmayız.”
91. “Veya senin hurma bahçen ve üzüm bağın olsun ve içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın.”
92. “Yahut iddiâ ettiğin gibi, göğü üzerimize büyük parçalar halinde düşürmelisin, veyahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.”
93. “Yahut da altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Oradan bize okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece, senin yükselmene de aslâ inanmayız.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim! Ben sadece beşer olan bir peygamber değil miyim?”
94. Kendilerine hidayet rehberi geldiği zaman, insanları iman etmekten alıkoyan şey, sadece: “Allah peygamber olarak bir insanı mı gönderdi?” demeleri oldu.
95. De ki: “Eğer yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette onlara peygamber olarak gökten bir melek indirirdik.”
96. De ki: “Benimle sizin aranızda gerçek şâhit olarak Allah kâfidir. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görmektedir.”
97. Allah kimi hidayete erdirirse, işte asıl hidayeti bulan O’dur. Kimi de dalâlete düşürürse, onlar için O’ndan başka dostlar bulamazsın. Biz onları kıyamet günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir. Ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırız.
98. Onların cezaları işte budur! Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr ettiler ve: “Biz bir yığın kemik ve ufalanmış toprak olduktan sonra mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilmiş olacağ��z?” dediler.
99. Görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerlerini yaratmaya da kâdirdir. Onlar için şüphe olmayan bir ecel kılmıştır. Buna rağmen zâlimler küfürden başka bir şeyde diretmediler.
100. De ki: “Rabbimin rahmet hazinelerine eğer siz sahip olsaydınız, harcamakla tükenir korkusuyla muhakkak cimrilik ederdiniz. Gerçekten insan pek cimridir.
101. Andolsun ki biz Musa’ya dokuz tane apaçık âyet (mucize) verdik. İsrâiloğullarına sor! Musa onlara geldiğinde, Firavun ona: “Ey Musa! Senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum!” demişti.
102. Musa da: “Sen çok iyi biliyorsun ki, kalp gözlerini açmak üzere bunları ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum.” dedi.
103. Böylece Firavun onları o yerden (Mısır’dan) çıkarmak istedi. Biz de onu ve maiyyetindekilerin hepsini suda boğduk.
104. Ardından da İsrâiloğullarına: “O topraklarda oturun! Ahiret vaadi geldiği zaman (mümin-kâfir) hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.” dedik.
105. Biz Kur’an’ı hak olarak indirdik, o da hak olarak indi. Resulüm! Biz seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
106. Sana Kur’an’ı verdik ve onu insanlara yavaş yavaş okuman için kısım kısım indirdik.
107. De ki: Kur’an’a ister inanın, ister inanmayın, ondan önceki bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar.
108. Ve derler ki: “Rabbimiz münezzehtir, Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir.”
109. Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar, bu onların gönüllerindeki saygıyı artırır.
110. Resulüm! De ki: “İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini yükseltme, sesini o kadar da kısma, ikisi arasında bir yol tut.
111. De ki: “Çocuk edinmeyen, mülkünde hiç ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir yardımcıya bir ihtiyaç göstermeyen Allah’a hamdolsun!” O halde tekbir getirerek O’nu yücelt.
1. Hamd O Allah’a mahsustur ki, kuluna Kitab’ı indirdi ve onda herhangi bir eğrilik koymadı.
2. O dosdoğru bir kitaptır. Kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve sâlih ameller yapan müminlere, onlar için güzel bir mükâfat olduğunu (cennete gireceklerini) müjdelemek için.
3. Orada ebedî kalacaklardır.
4. Ve “Allah çocuk edindi.” diyenleri uyarmak için.
5. Bu hususta ne onların ne de atalarının bir bilgisi vardır. Ağızlarından ne büyük söz çıkıyor! Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.
6. Demek bu söze inanmazlarsa arkalarından üzülerek neredeyse kendini tüketeceksin Resulüm!
7. İnsanlardan hangisinin daha güzel amel işlediğini imtihan etmek için yeryüzünde olan şeylere bir ziynet verdik.
8. Biz onun üzerindeki her şeyi elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz.
9. Resulüm! Yoksa sen Ashab-ı Kehf’i ve Rakîm’i, bizim şaşılacak âyet (mucize) lerimizden mi sandın?
10. Hani o gençler mağaraya sığınmışlar ve: “Ey Rabbimiz! Bize kendi katından rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl.” demişlerdi.
11. Bunun üzerine biz de mağarada nice yıllar onların kulaklarına perde koyduk.
12. Sonra onları uyandırdık ki, iki taraftan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap edeceğini belirtelim.
13. Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rablerine inanmış gençlerdi, biz de onların hidayetlerini artırdık.
14. Kalplerini kuvvetlendirdik. Ayağa kalkarak dediler ki: “Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O’ndan başkasını ilâh olarak çağırmayız. Yoksa andolsun ki gerçek dışı söz söylemiş oluruz.”
15. “Şu bizim kavmimiz O’nu bırakıp başka ilâhlar edindiler. Onların ilâh olduğuna dâir apaçık bir delil getirmeleri gerekmez mi? Allah hakkında yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir?”
16. Onlara: “Madem ki siz onlardan ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetinden genişlik versin ve işinizde size bir kolaylık hazırlasın.” denildi.
17. Güneşi görürsün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder, batınca da onların sol tarafını kesip geçer. Onlar mağaranın genişçe bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, o kimse hak yoldadır. Kimi de sapıklığında bırakırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bir mürşid bulamazsın.
18. Sen onları uyanık sanırsın, halbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın giriş yerinde iki kolunu uzatıp yatmaktaydı. Onları bir görseydin, mutlaka dönüp giderdin ve için korkuyla dolardı.
19. İşte böyle! Kendi aralarında birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırıp kaldırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” diye sordu. “Bir gün, yahut günün bir parçası kadar!” dediler. “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size yiyecek getirsin. Fakat çok dikkatli davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.” dediler.
20. “Çünkü onlar, eğer farkına varırlarsa sizi taşla öldürürler veya kendi dinlerine döndürürler. Böyle bir durumda aslâ kurtuluşa eremezsiniz.”
21. Böylece onlardan haberdar ettik ki, Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu, kıyametin geleceğinde hiç şüphe bulunmadığını bilsinler. Nitekim halk o sırada onların (Ashab-ı Kehf’in) durumları ile ilgili olarak kendi aralarında tartışıyorlardı. “Onların üzerine bir bina yapın!” dediler. Rableri onları daha iyi bilir. Onların işine vâkıf olanlar ise: “Biz bunların üzerine mutlaka bir mescid yapacağız!” dediler.
22. “Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir.” diyecekler. “Beştir, altıncıları köpekleridir.” diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır. “Yedidir, sekizincisi köpekleridir.” diyecekler. De ki: “Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır.” Onun için, onlar hakkında ortaya konulandan fazlası ile bir münâkaşa yapma ve onlar hakkında kimseye bir şey sorma.
23. Hiçbir şey için: “Ben bunu yarın yapacağım.” deme.
24. Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşaallah demedikçe). Bunu unuttuğun zaman Rabbini an ve: “Umarım ki Rabbim beni doğruya, bundan daha yakına eriştirir.” de.
25. Onlar, mağaralarında üçyüz yıl kaldılar. Dokuz yıl da ilâve ettiler.
26. De ki: “Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların O’ndan başka dostu yoktur. O, kendi hükmüne hiç kimseyi ortak yapmaz.”
27. Rabbinin Kitab’ından sana vahyedileni oku! O’nun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur. O’ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
28. Sırf O’nun cemâlini dileyerek sabah akşam Rablerine yalvaranlarla birlikte bulun ve sabret. Dünya hayatının güzelliklerini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz, hevâ ve hevesine uymuş, haddi aşmış kimselere boyun eğme.
29. De ki: “Gerçek Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Biz zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, onun kalın duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan yardım istediklerinde, erimiş mâden gibi yüzleri kavuran bir su ile yardım edilir. O ne kötü bir içecek ve cehennem ne kötü bir duraktır!”
30. İman edip de sâlih amel işleyenlere gelince, biz elbette güzel amel işleyenlerin mükâfatını boşa çıkarmayız.
31. Onlar o kimselerdir ki, onlara altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri verilmiştir. Orada altın bilezikler takınırlar. İnce dibâdan, kalın dibâdan yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine yaslanırlar. O ne güzel sevap ve ne güzel duraktır!
32. Onlara şu iki adamı misal olarak anlat. Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik.
33. İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
34. Bu adamın başka geliri de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken: “Ben malca senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve itibarlıyım.” dedi.
35. Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girdi. Şöyle dedi: “Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam!”
36. “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbime döndürülürsem, hiç şüphem yok ki, orada bundan daha hayırlı bir âkibet bulurum.”
37. Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra nutfeden yaratıp, sonunda da seni bir insan şekline getiren Rabbini inkâr mı ediyorsun?”
38. “İşte O Allah, benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam.”
39. “Bağına girdiğin zaman: ‘Mâşâallah! (Allah dilemiş de olmuş!) Kuvvet yalnız Allah’ındır.’ demen gerekmez miydi? Gerçi sen beni malca ve evlâtça kendinden güçsüz görüyorsun.”
40. “Rabbim bana senin bağından daha iyisini verebilir ve seninkinin üzerine ise gökten yıldırımlar gönderir de bağın kupkuru bir toprak haline gelir.”
41. “Yahut suyu çekilir de artık onu arayıp bulamazsın.”
42. Derken o kâfirin bütün serveti kuşatılıp yok edildi. Bunun üzerine, bağı uğruna yaptığı masraf karşısında ellerini oğuşturmaya başladı. Bağın çardakları yere çökmüştü. “Ah! Keşke ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!” diyordu.
43. Allah’tan başka, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu. Kendi kendine yardım edecek güçte de değildi.
44. İşte bu durumda yardım ve dostluk, hak olan Allah’a mahsustur. O’nun vereceği sevap da daha hayırlıdır, âkibet de daha hayırlıdır.
45. Onlara dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: O, gökten indirdiğimiz suya benzer ki, o su sayesinde yeryüzünün bitkileri birbirine karışır, arkasından da rüzgarın savurduğu çöp kırıntısı haline döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.
46. Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Bâki kalacak olan sâlih ameller ise, Rabbinin katında hem sevapça daha hayırlıdır, hem de ümit etmeye daha lâyıktır.
47. O gün dağları yürütürüz, yeryüzünün ise çırılçıplak olduğunu görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın onları mahşerde bir araya toplarız.
48. Hepsi saf saf Rabbinin huzuruna arzedilirler. “Andolsun ki sizi ilk defasında yarattığımız şekilde bize geldiniz. Halbuki siz, vâdedilenlerin gerçekleşeceği bir zaman tayin etmediğimizi sanmıştınız.”
49. Amel defterleri ortaya konulduğunda, suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. “Vah bize, eyvah bize! Bu deftere ne olmuş, ne küçük bırakmış ne büyük, hiçbir şey bırakmamış, hepsini zaptetmiş.” derler. Bütün yaptıklarını hazır bulurlar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
50. Hani biz meleklere: “Âdem’e secde edin!” demiştik. İblis hariç olmak üzere hepsi secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve onun soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zâlimler için bu ne kötü bir değişmedir!
51. “Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şâhit tuttum. Ben yoldan çıkaranları yardımcı edinmiş değilim.”
52. O gün Allah: “Benim ortaklarım olduklarını iddiâ ettiklerinizi çağırın!” buyurur. Onlar da çağıracaklar amma, kendilerine hiç cevap veremeyecekler. Biz onların aralarına bir uçurum koyacağız.
53. Günahkârlar ateşi görürler, içine düşeceklerini iyice anlarlar, fakat ondan savuşacak bir yer bulamazlar.
54. Andolsun ki biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanlar ne de çok cidalcı (tartışmacı) oluyor!
55. Kendilerine hidayet geldiğinde, insanları iman etmekten ve Rablerinden mağfiret dilemekten alıkoyan şey; daha öncekilerin sünnetini (onların başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesini), yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir.
56. Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise; hakkı, bâtıla dayanarak ortadan kaldırmak için mücadele verirler. Onlar âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alırlar.
57. Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verilip de ondan yüz çevirenden ve kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zâlim kim olabilir? Biz onu (Kur’an’ı) anlamasınlar diye, onların kalplerinin üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da onlar aslâ hidayete gelmezler.
58. Senin Rabbin çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir. Eğer onları, yaptıkları yüzünden hemen yakalayıp cezalandırsaydı, onlara çabucak azap ederdi. Fakat kendilerine verilmiş belli bir süre vardır. Artık ondan kaçıp aslâ bir sığınak bulamazlar.
59. Zulmettiklerinden ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları helâk etmek için belli bir süre tayin etmiştik.
60. Hani bir zaman Musa, genç arkadaşına: “Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durup dinlenmeden gideceğim, yahut (maksadıma erişmek için) uzun yıllar geçireceğim.” demişti.
61. Her ikisi böylece iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık ise denizde bir deliğe doğru yol tutup gitmişti.
62. Orayı geçtiklerinde Musa genç arkadaşına: “Azığımızı getir, bu yolculuğumuzda gerçekten yorgun ve bitkin düştük.” dedi.
63. Genç arkadaşı: “Gördün mü? Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. Balık ise denizde şaşılacak şekilde yolunu tutup gitmiş!” dedi.
64. Musa: “İşte aradığımız o idi.” dedi. İzlerinin üzerine hemen geri döndüler.
65. Derken kendisine nezdimizden bir rahmet verdiğimiz, tarafımızdan has bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu (Hızır’ı) buldular.
66. Musa ona: “Sana doğru yol olarak öğretilen ilimden bana da tâlim etmen için sana tâbi olayım mı?” dedi.
67. O da dedi ki: “Doğrusu sen benimle beraber bulunmaya sabredemezsin!”
68. “Hakikatini kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredebilirsin?”
69. Musa: “İnşaallah beni sabırlı bulursun. Emrine karşı gelmem.” dedi.
70. O kul dedi ki: “O halde eğer bana tâbi olacaksan, ben sana anlatmadıkça, herhangi bir şey hakkında bana soru sorma!”
71. Bunun üzerine kalkıp yola koyuldular. Nihayet bir gemiye bindiler. (Hızır) gemiyi deliverdi. Musa dedi ki: “İçindekileri boğmak için mi gemiyi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın!”
72. (Hızır): “Ben sana ‘Benimle beraber olmaya sabredemezsin!’ demedim mi?” dedi.
73. Musa: “Unuttuğum şeyden dolayı beni kınama, bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.
74. Yine yürüyüp gittiler. Nihayet bir erkek çocuğuna rastladılar. (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa: “Mâsum bir canı, bir cana karşılık olmaksızın mı öldürdün? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın!” dedi.
75. (Hızır): “Ben sana ‘Benimle beraber olmaya sabredemezsin!’ demedim mi?” dedi.
76. Musa da ona: “Eğer bundan sonra bir daha sana bir şey sorarsam, benimle arkadaşlık etme! O zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın.” dedi.
77. Yine yürüyüp gittiler ve nihayet bir memleket halkına varıp, onlardan yiyecek istediler. Halk kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken, orada yıkılmak üzere olan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: “İsteseydin, elbette buna karşılık bir ücret alırdın.” dedi.
78. (Hızır) dedi ki: “İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana dayanamadığın işlerin içyüzünü haber vereyim.”
79. “Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula âit idi. Ben onu (tamire muhtaç) ayıplı göstermek istedim. Çünkü gideceği yerde her güzel gemiyi zorla alan bir kral vardı.”
80. “Çocuğa gelince, onun ana ve babası mümin insanlardı. Çocuğun onları azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korkmuştuk.”
81. “İstedik ki Rableri onlara o çocuktan daha temiz ve daha çok merhametli bir evlât versin.”
82. “Duvar ise, şehirde iki yetim oğlana âitti. Duvarın altında bu oğlanlar için saklı bir hazine vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Rabbin diledi ki onlar erginlik çağına ulaşsınlar ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzü budur.”
83. Resulüm! Sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: “Size ondan bir hatıra anlatacağım.”
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık ve her şeyden ona bir sebep verdik, ona her şeyin yolunu öğrettik.
85. O da bir yol tutup gitti.
86. Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca, onu kara balçıklı bir gözeye batar (görünümünde) buldu. Orada bir kavme rastladı. Bunun üzerine ona: “Ey Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin!” dedik.
87. O da dedi ki: “Her kim ki zulmederse onu cezalandıracağız, sonra o Rabbine döndürülür. O da ona görülmedik bir azap ile azap eder.”
88. “Fakat her kim de iman edip sâlih amellerde bulunursa, ona da mükâfat olarak en güzel bir karşılık vardır. Ona emrimizden kolayını da söyleyeceğiz.”
89. Sonra yine bir yol tutup gitti.
90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onlara güneşin önünde bir siper yapmamıştık.
91. İşte böylece onunla ilgili baştan başa her şeyden haberdar idik.
92. Sonra yine bir yol tutup gitti.
93. En sonunda iki dağın arasına ulaştığında, onların önünde öyle bir kavme rastladı ki, hemen hemen hiçbir sözü anlamıyorlardı.
94. Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye’cüc ve Me’cüc bu memlekette bozgunculuk yapıp duruyorlar. Bizimle onların arasında bir sed yapman için sana biz bir vergi verelim mi?”
95. Dedi ki: “Rabbimin beni içinde bulundurduğu kuvvet ve makam (sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetle yardım edin de sizinle onlar arasına aşılmaz sağlam bir sed yapayım.”
96. “Bana demir kütleleri getirin!” Nihayet bunlar iki dağın arasını doldurup aynı seviyeye gelince: “Körükleyin!” dedi. Sonunda o demirleri kor haline getirdiğinde: “Getirin şimdi bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi.
97. Artık onu ne aşabildiler, ne de delip geçebildiler.
98. Zülkarneyn: “Bu Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin belirlediği vakit gelince, onu yerle bir eder, Rabbimin verdiği söz şüphesiz ki gerçektir.” dedi.
99. Biz o gün onları bırakırız da dalgalar halinde birbirine girerler. Sur’a da üfürülmüş, böylece biz onların hepsini bütünüyle bir araya getirmişizdir.
100. Cehennemi o gün kâfirlere öyle bir gösteririz ki!
101. Onlar ki gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı idi ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemezlerdi.
102. Kâfirler beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Şüphesiz ki biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık.
103. Resulüm! De ki: “Size amelce en çok ziyana uğrayanı bildireyim mi?”
104. “Onlar ki dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar iyi yaptıklarını sanıyorlardı.”
105. İşte onlar Rabbinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. Kıyamet günü biz onlar için terazi kurmayız. (Onlara hiç değer vermeyiz).
106. İşte onların cezası cehennemdir. Çünkü kâfir olmuşlar, âyetlerimi ve peygamberlerimi alaya almışlardır.
107. İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, onlar için konak olarak Firdevs cennetleri vardır.
108. Orada ebedî kalacaklardır, oradan ayrılıp başka bir yere gitmek istemezler.
109. De ki: “Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi Rabbimin sözleri bitmeden önce denizler tükenir.”
110. Resulüm! De ki: “Ben de sizin gibi bir beşerim. Ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa sâlih bir amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.”
 1. Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd.
2. Bu, Zekeriyâ kuluna Rabbinin rahmetini bir anıştır.
3. Zekeriyâ gizli bir seslenişle Rabbine yalvarmıştı.
4. Demişti ki: “Ey Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, baş ihtiyarlık aleviyle tutuştu, saçlarım ağardı. Ey Rabbim! Sana yalvarmak sayesinde şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım.”
5. “Doğrusu ben, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. (Ne olur) tarafından bana bir veli (yerime geçecek bir oğul) bağışla!”
6. “O bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Ey Rabbim! Onu beğendiğin bir insan yap, rızânı kazanmasını sağla.”
7. “Ey Zekeriyâ! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz, adı Yahyâ’dır. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik.”
8. Zekeriyâ: “Ey Rabbim! Benim nasıl oğlum olabilir? Karım kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım.” dedi.
9. Allah ona: “Bu böyledir.” dedi. Rabbin buyurdu ki: “Bu bana kolaydır. Daha önce seni de yaratmıştım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.”
10. Zekeriyâ: “Ey Rabbim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. Allah: “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde birbiri ardısıra üç gece insanlarla konuşmamandır.” buyurdu.
11. Bunun üzerine Zekeriyâ mâbedden kavminin karşısına çıkarak: “Sabah akşam Allah’ı tesbih edin!” diye işaret etti.
12. “Ey Yahyâ! Kitab’a kuvvetle sarıl!” dedik ve biz ona henüz çocuk iken hikmet verdik.
13. Nezdimizden bir merhamet ve sâfiyet verdik. O çok takvâ sahibi idi.
14. Anne-babasına iyilik ederdi. İsyankâr ve zorba değildi.
15. Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selâm olsun!
16. Resulüm! Kitapta Meryem’i de an. Hani o, âilesinden ayrılarak, doğu yönünde bir yere çekilmişti.
17. Sonra onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken biz ona ruhumuzu (Cebrail’i) göndermiştik de, kendisine düzgün bir insan şeklinde görünmüştü.
18. Meryem: “Senden, çok esirgeyici olan Allah’a sığınırım. Eğer Allah’tan korkan bir kimse isen (çekil yanımdan!)” dedi.
19. “Ben yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim.” dedi.
20. Meryem: “Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.
21. Cebrail: “Bu böyledir.” dedi. Rabbin buyurdu ki: “Bu bana kolaydır. Biz onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız. Bu, önceden kararlaştırılmış bir iştir.”
22. Nihayet ona hamile kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi.
23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. “Keşke bundan önce ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim!” dedi.
24. Onun altından bir ses kendisine şöyle seslendi: “Sakın tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir.”
25. “Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün.”
26. “Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görecek olursan de ki: Ben çok esirgeyici Allah’a oruç adadım, artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.”
27. Nihayet çocuğu kucağında taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: “Ey Meryem! Hakikaten sen çok tuhaf bir iş yapmışsın.”
28. “Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz değildi.”
29. Bunun üzerine çocuğu gösterdi. “Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?” dediler.
30. Çocuk şöyle dedi: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana Kitap verdi ve beni peygamber yaptı.”
31. “Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namaz kılmamı, zekât vermemi emretti.”
32. “Beni anneme hürmetkâr kıldı, baş kaldıran bir bedbaht yapmadı.”
33. “Doğduğum günde, öleceğim günde, diri olarak kabirden kaldırılacağım günde bana selâm olsun.”
34. İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa, gerçek söze göre budur.
35. Çocuk edinmek Allah’a aslâ yakışmaz. O, çok yüce ve münezzehtir. Bir işin olmasına hükmettiği zaman ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir.
36. “Şüphesiz ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.”
37. Fırkalar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. O büyük güne şâhit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin hâline!
38. Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler göreceklerdir! Fakat o zâlimler şimdi apaçık bir sapıklık içindedirler.
39. Resulüm! Hâlâ gaflet içinde bulunanları ve hâlâ inanmayanları, işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar.
40. Şüphesiz ki biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara vâris olacağız. Onlar bize döndürülecekler.
41. Resulüm! Kitap’ta İbrahim’i de an, zira o sıdkı bütün bir peygamber idi.
42. Hani babasına demişti ki: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen, sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”
43. “Babacığım! Sana gelmeyen bir ilim gerçekten bana gelmiştir. O halde bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.”
44. “Babacığım! Şeytana tapma. Çünkü şeytan Rahman’a isyan etmişti.”
45. “Babacığım! Doğrusu korkuyorum ki, çok esirgeyici olan Allah’tan sana bir azap gelip çatar da şeytana arkadaş olmuş olursun.”
46. Babası dedi ki: “Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer onlara dil uzatmaktan vazgeçmezsen, muhakkak ki seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl git!”
47. İbrahim: “Sana selâm olsun! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.”
48. “Sizden de, Allah’tan başka taptıklarınızdan da uzaklaşıyor ve yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bedbaht olmam.”
49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden ayrılınca biz ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk, onların herkesçe övülüp hayırla yâdedilmelerini sağladık.
51. Resulüm! Kitap’ta Musa’ya dair anlattıklarımızı da an! O seçkin kılınmış hâlis bir insan ve tarafımızdan gönderilmiş (resul) bir peygamberdi.
52. Ona Tur’un sağ yanından seslenmiş ve hususi bir konuşmada bulunmak için onu yaklaştırmıştık.
53. Rahmetimizden, kardeşi Harun’u bir peygamber olarak ona bağışladık.
54. Resulüm! Kitap’ta İsmail’i de an! Çünkü o sâdık idi ve tarafımızdan gönderilmiş (resul) bir peygamberdi.
55. Âilesine ve yakınlarına namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin nezdinde beğenilmiş, hoşnutluğa ermişti.
56. Kitap’ta İdris’i de an! Çünkü o sâdık bir peygamberdi.
57. Biz onu yüce bir yere yükseltmiştik.
58. İşte bunlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem’in zürriyyetinden ve Nuh’la beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrâil’in (Yakub’un) soyundan, hidâyete erdirip seçkin kıldığımız kimselerdir. Rahman’ın âyetleri onlara okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.
59. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bu yüzden azgınlıklarının cezalarını çekeceklerdir.
60. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlih amel işleyen kimseler bunun dışındadır. Onlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete girerler.
61. Adn cennetlerine. Ki Rahman olan Allah onu kullarına gıyâben vâdetmiştir. Şüphe yok ki O’nun vaadi yerini bulacaktır.
62. Orada boş söz değil, sadece esenlik veren sözler işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
63. Kullarımızdan takvâ sahibi olan kimselere miras bırakacağımız cennet işte budur.
64. (Cebrail dedi ki): “Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunların arasında bulunan her şey O’nundur. Senin Rabbin aslâ unutkan değildir.”
65. O; göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O’na ibadet et ve bu ibadetinde sabırlı ol. Hiç sen Allah’ın ismini taşıyan başka birini bilir misin?
66. İnsan der ki: “Öldüğüm zaman (kabirden) diri olarak çıkarılacak mıyım?”
67. İnsan daha önce hiçbir şey değilken, kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu?
68. Rabbine andolsun ki, biz onları da şeytanları da mutlaka mahşerde toplayacağız. Sonra da onları diz üstü çökmüş bir vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
69. Sonra her gruptan Rahman’a karşı isyanda en ileri gidenleri ayıracağız.
70. Sonra, biz oraya girmeye kimlerin daha müstehak olduklarını elbette daha iyi biliriz.
71. İçinizden cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
72. Sonra takvâya erenleri kurtarırız, zâlimleri de orada diz çökmüş olarak bırakırız.
73. Âyetlerimiz kendilerine açık açık okunduğu zaman kâfirler iman edenlere: “Bu iki topluluktan hangisinin mevki ve makamı daha hayırlı, meclis ve topluluğu daha güzeldir?” dediler.
74. Halbuki biz bunlardan önce, malca ve gösteriş bakımından güzel olan nice nesiller helâk ettik.
75. De ki: “Kim sapıklık içinde ise, Rahman onun günlerini uzattıkça uzatsın! Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, ya da kıyamet gününü gördükleri zaman, kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha zayıf olduğunu bileceklerdir!”
76. Allah hidayette bulunanların hidayetini artırır. Bâki kalacak sâlih ameller, Rabbinin katında hem sevap olarak daha iyidir, hem de netice olarak daha hayırlıdır.
77. Resulüm! Âyetlerimizi inkâr eden ve: “Bana elbette mal ve evlat verilecektir.” diyen adamı gördün mü?
78. O gaybı mı biliyor, yoksa Rahman’ın katından bir söz mü almıştır?
79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
80. Onun dediğine biz vâris oluruz ve o bize tek başına yapayalnız gelir.
81. Onlar kendilerine kuvvet ve itibar kazandırsın diye Allah’ı bırakarak ilâhlar edindiler.
82. Hayır, hayır! Taptıkları ilâhlar onların tapınmalarını tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklardır.
83. Görmedin mi? Biz şeytanları kâfirlerin üzerine salarız da, onları kışkırttıkça kışkırtırlar.
84. Şu halde onlar hakkında acele etme! Biz onların (günlerini) saydıkça sayıyoruz.
85. Muttakileri o gün Rahman’ın huzurunda O’na gelmiş konuklar olarak toplarız.
86. Suçluları da susamış olarak cehenneme süreriz.
87. Rahman’ın huzurunda söz ve izin alandan başkasının şefaata gücü yetmez (izin verilmez).
88. “Rahman çocuk edindi.” dediler.
89. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
90. Bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti.
91. Rahman olan Allah’a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.
92. Halbuki Rahman olan Allah’a çocuk isnat etmek aslâ yakışmaz.
93. Göklerde ve yerde olan herkes Rahman’a birer kul olarak gelirler.
94. Allah onların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.
95. Onlardan her biri kıyamet gününde teker teker O’nun huzuruna gelirler.
96. İman edip sâlih ameller işleyenler için Rahman bir sevgi peyda edecektir.
97. Resulüm! Biz Kur’an’ı senin dilinle indirerek kolaylaştırdık ki, onunla takvâ sahiplerini müjdeleyesin ve onunla inatçı bir kavmi uyarasın.
98. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini hissediyor veya bir ses işitiyor musun?
 1. Tâ. Hâ.
2. Resulüm! Biz sana bu Kur’an’ı sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
3. Ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.
4. Yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından indirilmiştir.
5. Rahman Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu).
6. Göklerde ve yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar yalnız O’nundur.
7. Sen eğer sözü açıktan söylersen; şüphesiz ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
8. Allah O’dur ki, O’ndan başka ilâh yoktur. En güzel isimler O’nundur.
9. Musa’nın haberi sana geldi mi?
10. Hani o bir ateş görmüştü de âilesine şöyle demişti: “Siz burada durun. Ben bir ateş gördüm. Oradan size bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum.”
11. Oraya vardığında: “Ey Musa!” diye nidâ edildi.
12. “Ben senin Rabbinim. Ayağındakileri çıkar. Zira sen mukaddes vâdide, Tuvâ’dasın.”
13. “Ben seni seçtim. Vahyolunanı dinle.”
14. “Şüphesiz ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Bana kulluk et, beni anmak için namaz kıl.”
15. “Kıyamet muhakkak gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tutuyorum.”
16. “Ona inanmayan ve kendi nefis arzusuna uyan kimse seni ondan alıkoymasın. Yoksa helâk olursun.”
17. “O sağ elindeki nedir ey Musa?”
18. “O benim asamdır. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha birçok işlerde faydalanırım.” dedi.
19. “Bırak onu ey Musa!” buyurdu.
20. Onu hemen yere attı. Bir de baktı ki, hızla sürünen bir yılan oluvermiş!
21. Buyurdu ki: “Tut onu, korkma! Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.”
22. “Elini koynuna sok, diğer bir mucize olarak kusursuz bembeyaz çıksın.”
23. “Bununla sana en büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) bazılarını göstermiş olalım.”
24. “Firavun’a git, doğrusu o azmıştır.”
25. Dedi ki: “Rabbim! Göğsüme genişlik ver.”
26. “İşimi kolaylaştır.”
27. “Dilimin düğümünü çöz.”
28. “Ki, sözümü iyi anlasınlar.”
29. “Âilemden bana bir vezir ver.”
30. “Kardeşim Harun’u.”
31. “Beni onunla destekle.”
32. “Onu da işimde ortak kıl.”
33. “Böylece seni daha çok tesbih edelim.”
34. “Ve seni çokça zikredelim.”
35. “Şüphesiz ki sen bizi görüyorsun.”
36. Allah buyurdu ki: “Ey Musa! İstediğin sana verilmiştir.”
37. “Andolsun ki sana başka bir defa daha lütufta bulunmuştuk.”
38. “Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.”
39. “Onu bir sandığa koy, sonra suya bırak. Su onu kıyıya atar. Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye seni sevgili kıldım.”
40. “Hani kız kardeşin, Firavun’un sarayına gidip: ‘Ona bakacak birini size göstereyim mi?’ diyordu. İşte böylece seni annene geri vermiştik; ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Ve sen bir cana kıymıştın da, seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni birçok musibetlerle imtihana çekmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da takdire göre geldin ey Musa!”
41. “Ve seni kendim için seçtim.”
42. “Sen ve kardeşin, âyetlerimle gidin. Beni anmakta gevşek davranmayın.”
43. “Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır.”
44. “Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.”
45. “Rabbimiz! Onun bize kötülük etmesinden, veya azgınlığının artmasından korkuyoruz.” dediler.
46. Buyurdu ki: “Korkmayın, ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.” 47. Hemen ona gidin ve deyin ki: “Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azap etme. Hem biz Rabbinden sana bir âyet (mucize) ile geldik. Selâm hidayete tâbi olanlara olsun!”
48. “Doğrusu bize vahyolundu ki, (peygamberleri) yalanlayıp inkâr edenlere ve (imandan) yüz çevirenlere azap vardır.”
49. Firavun: “Sizin Rabbiniz kimdir ey Musa?” dedi.
50. Dedi ki: “Bizim Rabbimiz her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yolu gösterendir.”
51. “Peki ya, ilk nesillerin hâli ne olacak?” dedi.
52. Musa: “Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim hata etmez ve unutmaz.” dedi.
53. Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O’dur. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştirdik.
54. İster siz yiyin, ister hayvanlarınızı otlatın. Onlarda akıl sahipleri için âyetler (ibretler) vardır.
55. Sizi ondan yarattık, yine oraya döndüreceğiz ve bir kere daha ondan çıkaracağız.
56. Andolsun ki ona bütün âyetlerimizi gösterdik. Yine de yalanladı ve diretti.
57. Ve dedi ki: “Sihirbazlığınla bizi memleketimizden çıkarmaya mı geldin ey Musa?”
58. “Şimdi biz de seninkine benzeyen bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, sen de biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.”
59. Musa: “Buluşma zamanınız, bayram günü ve insanların toplandığı kuşluk vaktidir.” dedi.
60. Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Bütün hilesini topladıktan sonra geri geldi.
61. Musa onlara dedi ki: “Size yazıklar olsun! Allah’a karşı yalan uydurmayın. Yoksa azapla sizi yok eder. Allah’a iftira eden muhakkak hüsrana uğrar.”
62. Sihirbazlar işi kendi aralarında tartıştılar ve gizlice müşavere ettiler.
63. Dediler ki: “Bunlar iki sihirbazdır. Sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan yolunuzu ortadan kaldırmak istiyorlar.”
64. “Onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra da sıra hâlinde gelin. Muhakkak ki bugün üstün gelen başarıya ulaşır.”
65. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen at veya önce atan biz olalım.”
66. Musa: “Hayır! Siz atın!” dedi. Değnekleri ve ipleri sihirleri yüzünden sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
67. Bunun için Musa, içinde bir korku hissetti.
68. Biz de: “Korkma! Muhakkak sen daha üstünsün.” dedik.
69. “Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları sadece sihirbaz hilesidir. Nerede olursa olsun, sihirbaz aslâ iflâh olmaz.”
70. Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. “Harun ve Musa’nın Rabbine iman ettik.” dediler.
71. Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Doğrusu o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Andolsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak ki hepinizi hurma kütüklerine asacağım. O zaman hangimizin azabının daha çetin ve daha devamlı olduğunu iyice bileceksiniz.”
72. Dediler ki: “Biz seni, bize gelen apaçık delillere (mucizelere) ve bizi yaratana tercih edip üstün tutmayacağız. Yapacağını yap, ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.”
73. “Doğrusu biz hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah daha hayırlı ve O’nun vereceği mükâfat ve ceza daha devamlıdır.”
74. Rabbine suçlu olarak gelen kimse için cehennem vardır. O orada ne ölür ne de yaşar.
75. Rabbine inanmış ve sâlih ameller yaparak gelenlere de en yüksek dereceler vardır.
76. Altlarından ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte arınanların mükâfatı budur!
77. Andolsun ki biz Musa’ya şöyle vahyettik: “Kullarımı geceleyin yürüt. Denizde onlara kuru bir yol aç. Düşmanların yetişmesinden de batmaktan da korkma, endişe etme!”
78. Firavun, ordusuyla onları takip etti. Deniz de onları içine alıverdi, hem de ne alış!
79. Firavun kavmini saptırdı ve onlara doğru yolu gösteremedi.
80. Ey İsrâiloğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık. Tûr’un sağ tarafında sizinle sözleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın eti indirdik.
81. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin, bu hususta taşkınlık (ve nankörlük) etmeyin. Sonra gazabım üzerinize iner. Gazabım kimin üzerine inerse, şüphesiz ki o mahvolur.
82. Bununla beraber şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip sâlih amel işleyen, sonra da hak yolunda (ölünceye kadar) sebat eden kimseyi elbette çok bağışlayıcıyım.
83. “Seni kavminden daha çabuk gelmeye sevkeden nedir ey Musa?”
84. “Onlar benim ardımdan geliyorlar. Rabbim! Hoşnut olman için sana acele geldim.” dedi.
85. Allah buyurdu: “Biz senden sonra kavmini imtihana çektik. Sâmirî onları saptırdı.”
86. Musa kavmine çok kızgın ve üzüntülü olarak döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti aradan? Yoksa Rabbinizin gazabına mı uğramak istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?” dedi.
87. Dediler ki: “Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O kavmin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları (ateşe) attık. Aynı şekilde Sâmirî de attı.”
88. Bu adam onlar için böğürebilen bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: “İşte bu sizin de Musa’nın da ilâhıdır. Fakat o unuttu.”
89. Görmüyorlar mıydı ki, o kendilerine ne söz söyleyebiliyor, ne bir zarar ne de bir fayda verebiliyordu?
90. Daha önce Harun onlara: “Ey kavmim! Siz bu (buzağı) ile imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman’dır. Bana uyun, emrime itaat edin.” demişti.
91. Onlar da: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan aslâ vazgeçmeyeceğiz.” demişlerdi.
92. (Musa döndüğünde) dedi ki: “Ey Harun! Bunların sapıttığını görünce, seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir?”
93. “Neden bana uymadın? Emrime karşı mı geldin?”
94. Dedi ki: “Anamın oğlu! Saçımdan sakalımdan tutma. Ben senin: ‘İsrailoğulları arasına ayrılık soktun, sözüme bakmadın.’ diyeceğinden korktum.”
95. “Ya senin zorun ne idi ey Sâmirî?” dedi.
96. (Sâmirî) dedi ki: “Onların görmedikleri bir şey gördüm ve onu sana gelen ilâhi elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Bunu (ziynet eşyasının eritildiği potaya) attım. Nefsim bana bunu hoş gösterdi.”
97. Musa dedi ki: “Defol, git! Doğrusu artık hayat boyunca: ‘Bana dokunmayın!’ demenden başka yapacağın bir şey yoktur. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir ceza günü var. Sarılıp durduğun, üstüne düşüp tapındığın ilâhına bak! Biz onu yakacağız, sonra da denize atacağız.”
98. Sizin ilâhınız, ancak ve ancak O’ndan başka hiç bir ilâh olmayan Allah’tır. İlmi her şeyi kuşatmıştır.
99. Resulüm! Böylece sana geçmişteki haberlerden bir kısmını anlatıyoruz. Biz sana tarafımızdan bir zikir verdik.
100. Kim ondan yüz çevirirse; bilsin ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.
101. Bu kimseler o günah yükünün azabı içinde ebedî kalacaklardır. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yüktür!
102. O gün Sur’a üflenir ve biz o gün suçluları gözleri dehşetten göğermiş olarak toplarız.
103. Aralarında gizli gizli konuşurlar: “Siz dünyada on günden fazla kalmadınız!”
104. Aralarında konuştuklarını biz daha iyi biliriz. En akıllıları ise: “Siz dünyada ancak bir gün kaldınız!” der.
105. Resulüm! Sana dağlardan (kıyamet günü ne olacağından) sorarlar. De ki: “Rabbim onları kül gibi ufalayıp savuracak!”
106. “Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.”
107. “Öyle ki orada ne bir çukur ne de bir tümsek görebileceksin!”
108. O gün insanlar hiçbir tarafa sapmaksızın, (mahşere) çağıranın (İsrafil’in) dâvetine uyarlar. Rahman’ın korkusundan bütün sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.
109. O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaatı fayda vermez.
110. Allah onların geçmişlerini de geleceklerini de bilir. Kulların ilmi ise bunu kavrayamaz.
111. Bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah’a zelil olarak boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen ise gerçekten perişan olmuştur.
112. Kim mümin olarak sâlih amellerden yaparsa, artık o ne zulümden ne de hakkının yeneceğinden korkar.
113. Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda tehditleri tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki Allah’tan korkarlar veya o, kendileri için bir hatırlatma olur.
114. Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Resulüm! Sana onun vahyi bitmeden önce, Kur’an’ı okumakta acele etme. De ki: “Ey Rabbim! İlmimi artır.”
115. Andolsun ki biz daha önce Âdem’e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu. Biz onda azim bulmadık.
116. Bir zamanlar biz meleklere: “Âdem’e secde edin!” demiştik. Onlar da hemen secde ettiler. Yalnız İblis hariç, o diretmişti.
117. Biz de dedik ki: “Ey Âdem! Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulur, sıkıntı çekersiniz!”
118. “Doğrusu cennette senin için ne acıkmak ne de çıplak kalmak vardır.”
119. “Orada ne susarsın, ne de sıcaklığın sıkıntısını duyarsın.”
120. Sonunda şeytan ona vesvese verdi. “Ey Âdem! Sana ebedilik ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” dedi.
121. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yediler, ayıp yerleri görünüverdi. Üstlerini cennet yapraklarıyla örtünmeye çalıştılar. Âdem Rabbine âsi olup şaşırdı.
122. Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.
123. Buyurdu ki: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin! Size benden bir hidayet geldiği zaman, kim benim hidayetime tâbi olursa o (dünyada) sapmaz, (ahirette de) bedbaht olmaz.
124. Kim benim zikrimden yüz çevirirse, onun hakkı da dar bir geçimdir ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.
125. Der ki: “Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben gören bir kimse idim.”
126. Allah: “İşte böyle. Sana âyetlerimiz gelmişti de, sen onları unuttun. Bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun!” buyurur.
127. Haddi aşan ve Rabbinin âyetlerine inanmayan kimseyi işte biz böyle cezalandırırız. Ahiret azabı ise, hem daha çetin, hem daha süreklidir.
128. Bizim onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız, kendilerini hâlâ yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda elbette ki akıl sahipleri için âyetler (ibretler) vardır.
129. Eğer Rabbinin daha önce verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
130. Onların söylediklerine sabret! Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatleri ve gündüzleri de tesbih et ki Rabbinin rızâsına eresin.
131. Sakın kendilerini denemek için, onlardan bazılarına bol bol verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem de daha süreklidir.
132. Âilene namaz kılmalarını emret, kendin de onda sebat ile devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana rızık veren biziz. Güzel âkibet takvâ sahiplerinindir.
133. Onlar: “Bize Rabbinden bir âyet (mucize) getirmeli değil miydi?” dediler. Önceki suhuflardakinin apaçık delili (Kur’an) onlara gelmedi mi?
134. Eğer biz onları, ondan önce bir azap ile helâk etseydik, muhakkak: “Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, böyle zelil ve rezil olmadan evvel âyetlerine uysaydık!” derlerdi.
135. De ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Doğrusu düz yolun sahipleri kimdir, doğru yolda olan kimdir, yakında bileceksiniz!”
 1. İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler.
2. Rablerinden kendilerine gelen her yeni zikri (öğüt ve uyarıyı) mutlaka alaya alarak dinlerler.
3. Kalpleri gaflet içerisindedir. O zulmedenler kendi aralarında şöyle fısıldaştılar: “Bu, sizin gibi bir beşer değil midir? Siz göz göre göre sihrin peşinden mi gidiyorsunuz?”
4. Dedi ki: “Benim Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O, işitendir, bilendir.”
5. Dediler ki: “Hayır! Bunlar karmakarışık rüyâlardır. Hayır! Onu kendisi uydurmuştur. Hayır! O şâirdir. Eğer öyle değilse bize hemen önceki peygamberler gibi bir âyet (mucize) getirsin.”
6. Bunlardan önce yoketmiş olduğumuz hiçbir memleket halkı iman etmemişti, şimdi bunlar mı iman edecekler?
7. Biz senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız dini müşküllerinizi ehl-i zikirden sual ediniz.
8. Biz onları yemek yemeyen birer ceset kılmadık. Onlar ebedî de değillerdi.
9. Sonra onlara verdiğimiz sözü dosdoğru yerine getirdik. Hem kendilerini hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları da yok ettik.
10. Andolsun ki, içinde zikriniz (şerefiniz) bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ akıl erdirmiyor musunuz?
11. Zâlim olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra da başka bir topluluk var ettik.
12. Onlar bizim azabımızı hissettiklerinde oradan hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
13. Kaçmayın! İçinde şımarıp azdığınız nimetlere ve meskenlerinize dönün! Çünkü sorguya çekileceksiniz.
14. Dediler ki: “Vay başımıza gelenlere! Biz gerçekten zâlimlermişiz.”
15. Biz onları kuruyup biçilmiş ekin haline, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu haykırmaları sürüp gitti.
16. Biz göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri oyun olsun diye yaratmadık.
17. Eğer biz oyun-eğlence edinmek isteseydik, herhalde onu kendi katımızdan edinirdik. Bunu yapsaydık böyle yapardık.
18. Hayır! Biz hakkı bâtılın tepesine şiddetle indirip atarız da, onun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki bâtıl yok olup gitmiştir. Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!
19. Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun huzurunda bulunanlar, O’na kulluk etmekten büyüklenmezler ve usanmazlar.
20. Hiç ara vermeksizin, bıkıp usanmaksızın gece gündüz tesbih ederler.
21. Yoksa yeryüzünde bir takım ilâhlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltip kaldıracaklar?
22. Yerde ve gökte eğer Allah’tan başka ilâh bulunmuş olsaydı, ikisi de bozulup giderdi. Arşın Rabbi olan Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir.
23. O yaptığından sorulmaz, onlar ise sorguya çekileceklerdir.
24. Yoksa O’ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: “Delilinizi getirin. İşte bu, benimle birlikte olanların da zikridir, benden öncekilerin de zikridir.” Doğrusu onların çoğu hakkı bilmezler, bunun için de yüz çevirirler.
25. Resulüm! Senden evvel gönderdiğimiz her peygambere: “Benden başka ilâh yoktur, bana kulluk edin!” diye vahyetmişizdir.
26. “Rahman çocuk edindi.” dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. Bilâkis (melekler) ikrama erdirilmiş kullardır.
27. O’ndan önce söz söylemezler ve yalnız O’nun emriyle hareket ederler.
28. Allah, onların öndekilerini de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, Allah’ın râzı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve O’nun korkusundan titrerler.
29. Onlardan her kim: “Ben de Allah’tan başka bir ilâhım.” derse, biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte biz zâlimleri böyle cezalandırırız.
30. İnkâr edenler görmediler mi? Göklerle yer önceleri bitişik bir halde idiler de, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Onlar hâlâ inanmıyorlar mı?
31. Yer onları sarsmasın diye, onun üstünde sâbit dağlar yarattık ve doğru gidebilmeleri için orada geniş yollar açtık.
32. Biz göğü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise hâlâ gökyüzünün âyetlerinden (delillerinden) yüz çevirmektedirler.
33. Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir.
34. Resulüm! Biz senden önce hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
35. Her insan ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz.
36. Kâfirler seni gördükleri zaman: “Sizin ilâhlarınızı diline dolayan bu mudur?” diyerek seni hep alaya alırlar. Oysa onlar Rahman’ın zikrini inkâr edenlerin tâ kendileridir!
37. İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim, bunu benden acele istemeyin.
38. Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?” derler.
39. Kâfirler ne yüzlerinden ne de sırtlarından ateşi savamayacakları, kendilerine yardım da edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!
40. Doğrusu o, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir.
41. Andolsun ki, senden önceki birçok peygamberle de alay edilmişti. Onları alaya alanları, o alay ettikleri şey kuşatıverdi.
42. De ki: “Sizi gece ve gündüz Rahman’dan kim koruyabilir?” Buna rağmen onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmektedirler.
43. Yoksa kendilerini bize karşı koruyacak ilâhları mı var? Onlar kendilerine bile yardım edemezler. Onlar bizden de dostluk görmezler.
44. Biz onları da atalarını da barındırdık, kendilerine geçimlikler verdik. Ömür kendilerine (hiç bitmeyecek kadar) uzun geldi. Oysa onlar, bizim yeryüzüne gelip, onu her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mı?
45. Resulüm! De ki: “Ben sizi ancak vahiy ile korkutuyorum. Fakat sağır olanlar, uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler.”
46. Andolsun ki Rabbinin azabından onlara az bir esinti dokunsa: “Vah bize! Gerçekten biz zâlim kimselermişiz!” derler.
47. Biz kıyamet günü adalet terazileri kuracağız. Hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan bir iyilik hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir tartıya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
48. Andolsun ki biz Musa’ya ve Harun’a takvâ sahipleri için bir ışık ve öğüt olan Furkan’ı verdik.
49. O takvâ sahipleri ki görmedikleri halde Rablerinden korkarlar ve kıyametten de titrerler.
50. İşte bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şimdi siz onu inkâr mı ediyorsunuz?
51. Andolsun ki biz daha önce İbrahim’e de rüşd (doğru yolu bulma kabiliyeti) vermiştik. Zaten biz onu biliyorduk.
52. Babasına ve kavmine: “Sizin şu karşısında durup da tapmakta olduğunuz heykeller nedir?” dedi.
53. Onlar: “Biz atalarımızı bunlara tapar kimseler olarak bulduk.” dediler.
54. “Doğrusu siz de atalarınız da apaçık bir sapıklık içine düşmüşsünüz.” dedi.
55. Dediler ki: “Bize gerçeği mi getirdin, yoksa şaka mı yapıyorsun?”
56. Dedi ki: “Hayır! Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki, bunları O yaratmıştır. Ben de buna şâhitlik edenlerdenim.”
57. “Allah’a yemin ederim ki siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir tuzak kuracağım.”
58. Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
59. Dediler ki: “Bunu ilâhlarımıza kim yaptı? Muhakkak ki o zâlimlerden biridir.”
60. Dediler ki: “Bunları diline dolayan bir genç işittik, kendisine İbrahim deniliyormuş.”
61. Dediler ki: “O halde onu hemen insanların gözü önüne getirin, belki şâhitlik ederler.”
62. Dediler ki: “Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?”
63. Dedi ki: “Sorun bakalım, eğer söyleyebilirlerse, belki bu işi şu büyük put yapmıştır!”
64. Kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine): “Hakikaten sizler zâlimlersiniz!” dediler.
65. Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler. “Sen de pekâlâ bunların konuşmadığını biliyorsun.” dediler.
66. İbrahim dedi ki: “O halde Allah’ı bırakıp da hiçbir fayda ve zarar vermeyen şeylere ne diye tapıyorsunuz?”
67. “Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”
68. Dediler ki: “Eğer bir iş yapacaksanız, şunu yakın da ilâhlarınıza yardım edin!”
69. Biz de: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selâmet ol!” dedik.
70. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrattık.
71. Biz onu ve Lut’u kurtarıp, âlemlere bereketler verdiğimiz yere ulaştırdık.
72. Ona İshak’ı hediye ettik, fazladan bir bağış olmak üzere Yâkub’u lütfettik. Her birini sâlih insanlar yaptık.
73. Onları emrimizle doğru yolu gösteren rehberler kıldık. Onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize hep kulluk eden kimselerdi.
74. Lut’a da hüküm ve ilim verdik. Onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir kavim idi.
75. Onu rahmetimizin içine aldık. Çünkü o sâlihlerden idi.
76. Daha önce Nuh duâ etmiş, biz onun duâsını kabul etmiştik. Böylece kendisini ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77. Âyetlerimizi yalanlayan bir kavme karşı ona yardım ettik. Gerçekten onlar fenâ bir kavimdi. Bu yüzden hepsini birden suda boğduk.
78. Davut ve Süleyman’ı da an! Bir zaman kavmin koyunlarının yayıldığı bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.
79. Biz Süleyman’a bu meselenin hükmünü belletmiştik. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik. Davut’a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Bunları yapan bizdik.
80. Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
81. Süleyman’a da şiddetli esen rüzgârı musahhar kıldık. Rüzgâr onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi bilenleriz.
82. Denize dalacak ve bundan başka işler görecek şeytanları da onun emrine verdik. Onları gözetenler de bizdik.
83. Eyyub’u da an! Hani Rabbine: “Bana bir dert gelip çattı. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” diye niyaz etmişti.
84. Biz de onun bu niyazını kabul etmiş, uğradığı sıkıntıyı kaldırmış, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere ona hem âilesini hem de kaybettikleriyle beraber bir mislini daha vermiştik.
85. İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de an! Hepsi de sabreden kimselerdendi.
86. Onları rahmetimizin içine aldık. Onlar gerçekten sâlihlerdendi.
87. Zünnun’u (Yunus’u) da an! Hani o bir vakit öfkeli bir hâlde geçip gitmişti. Kendisini hiç sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde: “Allah’ım! Senden başka ilâh yoktur, sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin. Gerçekten ben zâlimlerden oldum.” diye niyaz etti.
88. Biz de onun duâsını kabul ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.
89. Zekeriyâ’yı da an! Hani Rabbine niyaz etmişti: “Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen vârislerin en hayırlısısın.”
90. Biz de onun duâsını kabul ederek, kendisine Yahyâ’yı bağışladık. Eşini de doğum yapacak hâle getirdik. Bütün bu peygamberler hayır işlerinde yarışırlar, umarak ve korkarak bize duâ ederlerdi. Onlar bize karşı çok itaatkârlardı, bizim için derin saygı gösterenlerdi.
91. Irzını iffetle korumuş olan (Meryem’i) de an! Biz ona ruhumuzdan üflemiş, kendisini de oğlunu da âlemler için bir âyet (mucize) kılmıştık.
92. Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin.
93. Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler. Halbuki hepsi bize dönecekler.
94. İnanmış olarak sâlih amel işleyenlerin ameli inkâr edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız.
95. Helâk ettiğimiz bir memleket (halkının) bize dönmemesi imkânsızdır.
96. Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc (sedleri) açıldığı zaman her tepeden saldırırlar.
97. Gerçek olan vaad yaklaştığında, kâfirlerin gözleri yuvalarından fırlar. “Yazıklar olsun bize! Biz bundan gerçekten gâfildik, hatta biz gerçekten zâlimlermişiz.” derler.
98. Siz ve Allah’tan başka taptığınız şeyler cehennem odunusunuz. Siz oraya gireceksiniz.
99. Eğer onlar birer ilâh olsalardı, oraya girmezlerdi. Hepsi de orada ebedî kalacaklardır.
100. Onların orada bir nefes vermeleri var ki! Bir şey de işitmeyeceklerdir.
101. O kimseler ki tâ ezelden haklarında tarafımızdan en güzel bir saâdet sebketmiş, iyilik fermanı çıkmıştır. Bunlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
102. Cehennemin uğultusunu bile duymazlar. Canlarının çektiği nimetler içinde ebedî kalacaklardır.
103. O gün büyük korku onları aslâ tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: “İşte bu, size vâdedilmiş olan gününüzdür.”
104. O gün göğü, kitap sayfalarını dürer gibi toplayıp düreriz. Sonra onu yaratmaya ilk başladığımız zamanki gibi yine iâde ederiz. Bu bizim vaadimizdir ve biz vaadimizi muhakkak yerine getiririz.
105. Andolsun ki Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da yazdık ki: Yeryüzüne ancak sâlih kullarım vâris olur.
106. Şüphesiz ki bunda kulluk eden bir topluluk için yeterli bir tebliğ vardır.
107. Resulüm! Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.
108. De ki: “Bana ilâhınızın ancak bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Hâlâ müslüman olmayacak mısınız?”
109. Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Ben size eşit bir şekilde tebliğ ettim. Artık size vaad edilen şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem.”
110. Şüphesiz ki O, sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediklerinizi de bilir.
111. Bilmiyorum, belki de bu (azabın ertelenmesi) sizi denemek ve bir süreye kadar sizi yaşatıp barındırmak içindir.
112. Dedi ki: “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz Rahman’dır, sizin bu vasıflandırdığınız şeylere karşı kendisinden yardım istenilendir.”
 1. Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet saatinin zelzelesi, şüphesiz ki çok büyük bir şeydir.
2. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün! Halbuki onlar sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı pek şiddetlidir.
3. İnsanlardan kimi de var ki Allah hakkında, bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azgın şeytanın ardına düşer.
4. Onun hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu dost edinirse, bilsin ki o kendisini saptırır ve alevli ateşin azabına sürükler.
5. Ey insanlar! Eğer öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz, gerçek şu ki; biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık. Ki, size kudret ve hikmetimizi açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Daha sonra da güçlü kuvvetli bir çağa eriştiririz. Sizden kimine ölüm gelip çatar. Kiminiz ömrünün en kötü çağına, yaşlılık devresine ulaştırılır, bilirken bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kurumuş ölmüş görürsünüz. Fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkilerden çift çift yetişir.
6. Bu böyledir. Muhakkak ki Allah tek gerçektir. (Her şey O’nunla var olmuştur). Ölüleri O diriltiyor ve O her şeye kâdirdir.
7. Kıyamet saati mutlaka gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
8. İnsanlar içinde öylesi var ki; ne bir bilgisi, ne doğruya götüren bir rehberi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur.
9. Allah’ın yolundan saptırmak için yanını eğip büker. (Büyüklenerek yüzünü çevirir). Onun için dünyada bir rezillik vardır, kıyamet gününde ise ona yangın azabını tattırırız.
10. “İşte bu, senin iki elinle öne sürdüğün şeyler yüzündendir. Yoksa Allah kullarına aslâ zulmedici değildir.”
11. İnsanlardan kimi de, Allah’a bir yar kenarındaymış gibi kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur. Başına bir belâ gelirse yüzüstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
12. O, Allah’ı bırakıp da kendisine fayda ve zarar vermeyecek şeylere tapar. İşte en uzak sapıklık budur.
13. O, kendisine faydasından çok zararı olana tapınır. O ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir arkadaştır!
14. Muhakkak ki Allah iman edip sâlih ameller işleyen kimseleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Şüphesiz ki Allah dilediğini yapar.
15. Her kim Allah’ın ona (Peygamber’e) dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanıyorsa, o kimse tavana bağladığı bir ipe kendini assın. Sonra kessin de bir baksın, acaba bu hilesi içindeki öfkeyi giderecek mi?
16. İşte biz böylece onu açık açık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz ki Allah dilediğine hidayet eder.
17. Şüphesiz ki iman edenler, yahudiler, sâbiîler, hıristiyanlar, mecusiler ve müşrik olanlar arasında Allah kıyamet gününde kesin hükmünü verecektir. Allah her şeye şâhittir.
18. Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğunun Allah’a secde ettiklerini görmüyor musun? Bir çoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık ona ikramda bulunacak bir kimse yoktur. Şüphesiz ki Allah dilediğini yapar.
19. İşte birbirine hasım iki zümre. Bunlar Rableri hakkında çekiştiler. Kâfirler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
20. Bununla karınlarındaki şeyler ve derileri eritilir.
21. Bir de onlar için demirden kamçılar vardır.
22. Her ne zaman ateşten, onun ıstırabından çıkmak isteseler, her defasında geri çevrilirler ve onlara: “Yangın azabını tadın!” denilir.
23. Şüphesiz ki Allah iman edip sâlih amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altın bilezikler takınırlar ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
24. Onlar sözün en güzeline hidayet edilmişler, kendisine çok hamdedilen Allah’ın doğru yoluna eriştirilmişlerdir.
25. İnkâr edenler, Allah’ın yolundan alıkoyanlarla, ister yerli ister yabancı olsun bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i haram’dan çevirenler var ya! Kim orada zulüm ile haktan sapmak isterse, ona yakıcı bir azap tattırırız.
26. Bir zamanlar İbrahim’e Beytullah’ın yerini hazırlamış ve (Ona şöyle demiştik): “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rükû edenler ve secdeye varanlar için beytimi temiz tut!”
27. “İnsanları Hacc’a çağır, yürüyerek ve uzak yollardan gelen bineklere binerek sana gelsinler.”
28. “Tâ ki kendilerine âit bir takım faydaları yakînen görsünler. Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken, O’nun adını ansınlar. Siz de bunlardan yiyin, hem de yoksula fakire yedirin.”
29. “Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i tavaf etsinler.”
30. İşte böyle. Her kim Allah’ın yasaklarına tâzim ederse bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde murdar olan putlardan kaçının ve yalan sözden çekinin.
31. O’na ortak koşmadan, Allah’ın hanifleri (birleyenleri olun). Allah’a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer.
32. İşte böyle. Kim Allah’ın nişânelerine (hükümlerine) tâzim ederse, bu kalplerin takvâsındandır.
33. Onlarda belli bir süreye kadar sizin için faydalar vardır. Sonra varacakları yer Beyt-i Atik’tir.
34. Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık. Tâ ki Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine Allah’ın adını ansınlar. Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Yalnız O’na teslim olun. Gönülden boyun bükenleri müjdele!
35. Onlar o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer. Başlarına gelene sabrederler, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
36. Biz kurbanlık develeri sizin için Allah’ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı olduğu halde keserken Allah’ın adını anın. Yanları üstüne düştüklerinde ise onlardan yiyin. Kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Şükredersiniz diye onları böylece sizin emrinize musahhar kıldık.
37. Boğazlanan kurbanlık hayvanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan sizin takvânızdır. Sizi hidayete erdirdiği için Allah’ı tekbir edesiniz diye, O bunları size musahhar kıldı. İhsan edenleri müjdele!
38. Şüphesiz ki Allah iman edenleri müdafaa eder. Allah, hâin ve nankör hiç kimseyi sevmez.
39. Zulüm ve haksızlığa uğratılarak kendisine savaş açılan kimselerin, karşı koyup savaşmasına izin verildi. Allah onlara yardım etmeye elbette kâdirdir.
40. Onlar ki, başka değil, sırf: “Rabbimiz Allah’tır.” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmışlardır. Şüphesiz ki Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile bertaraf edip savmasaydı; manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah’ın ismi çok çok anılan mescidler yıkılır giderdi. Allah kendisine yardım edenlere elbette yardım eder, şüphesiz ki Allah pek kuvvetlidir, aziz olandır.
41. Onlar ki, eğer biz kendilerine yeryüzünde iktidar mevkii verirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emreder, kötülükten nehyederler. Bütün işlerin sonucu Allah’a âittir.
42. Resulüm! Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, bil ki onlardan önce Nuh, Âd ve Semud kavimleri de yalanlamışlardı.
43. İbrahim kavmi de Lut kavmi de yalanlamıştı.
44. Medyen halkı da (yalanlamıştı), Musa da yalanlanmıştı. Ben de kâfirlere önce mühlet verdim, sonra onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler!
45. Nice şehirlerin halkını, zulmederken helâk edip yok ettik. Artık çatıları çökmüş, kuyuları körelmiş, sarayları yıkılmıştır.
46. Hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Ki, düşünecek kalplere ve duyacak kulaklara sahip olsunlar. Gerçek şu ki yalnız gözler kör olmaz, sinelerde olan kalpler de körleşir.
47. Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah sözünden aslâ caymaz. Doğrusu Rabbinin katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
48. Nice memleket var ki, zulümlerine devam ederlerken mühlet verdim, sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.
49. De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
50. İman edip sâlih amel işleyenler için bağışlama ve bol rızık vardır.
51. Âyetlerimiz hakkında (onları boşa çıkarmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlar var ya, işte onlar cehennemliklerdir.
52. Resulüm! Biz senden önce ne zaman bir resul ve nebi göndermişsek, bir şeyi arzuladığında şeytan mutlaka onun arzusuna vesvese karıştırmak istemiştir. Ne var ki Allah, şeytanın attığını iptal eder. Sonra kendi âyetlerini muhkem kılar, sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
53. Böylece Allah şeytanın attığı vesveseleri, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseler için bir imtihan vesilesi yapar. Zâlimler, gerçekten derin bir ayrılık içindedirler.
54. Bir de bu, kendilerine ilim verilenlerin onun Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilip ona inanmaları ve bu sayede kalplerinin huzur ve itminana kavuşması içindir. Şüphesiz ki Allah iman edenleri mutlaka dosdoğru bir yola iletir.
55. İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da o kısır günün azabı kendilerine gelinceye kadar onun hakkında hep şüphe içindedirler.
56. O gün mülk Allah’ındır, onların arasında hükmeder. İman edip sâlih amel işleyenler Naîm cennetlerindedirler.
57. Kâfir olup âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
58. Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülen veya ölenlere Allah elbette güzel bir rızık verecektir. Hiç şüphesiz ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59. Andolsun ki onları hoşnud olacakları bir yere yerleştirecektir. Şüphesiz ki Allah çok iyi bilendir, hilim sahibidir.
60. Bu böyledir. Her kim kendisine uygulanan cezanın dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine saldırılırsa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı, mağfiret edicidir.
61. İşte bu böyledir. Zira Allah geceyi gündüzün içine sokuyor, gündüzü de gecenin içine sokuyor. Allah işitendir, görendir.
62. Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın tâ kendisidir. Onu bırakıp da taptıkları şeyler ise bâtıldan başka bir şey değildir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.
63. Görmez misin ki, Allah gökten bir su indirir de bu sayede yeryüzü onunla yemyeşil kesiliverir. Şüphesiz ki Allah Lâtif’tir, her şeyden haberdardır.
64. Göklerde ve yerde olanlar O’nundur. Muhakkak ki Allah zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.
65. Görmedin mi? Allah yerde olanları ve emriyle denizde akıp giden gemileri buyruğunuz altına vermiştir. Göğü de, kendi izni olmadıkça yerin üzerine düşmemesi için O tutar. Doğrusu Allah insanlara çok şefkatli çok merhametlidir.
66. O Allah ki, sizi diriltti. Sonra sizi öldürür ve sonra yine diriltir. Gerçekten insan çok nankördür.
67. Biz her ümmete bir ibadet yolu tayin ettik, onlar ona göre ibadet etmektedirler. Öyleyse bu hususta seninle çekişmesinler. Sen Rabbine dâvet et, şüphesiz ki sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
68. Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki: “Allah yaptıklarınızı çok iyi bilmektedir.”
69. Allah, ayrılığa düştüğünüz hususlarda kıyamet günü aranızda hüküm verecektir.
70. Bilmez misin ki, Allah yerde ve gökte ne varsa hepsini bilir. Bu, bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) mevcuttur. Şüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydır.
71. Onlar Allah’ı bırakıp da, Allah’ın onlar hakkında hiçbir delil indirmediği ve kendilerinin dahi hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylere tapıyorlar. Zâlimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
72. Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğu zaman, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar âyetlerimizi okuyanlara neredeyse saldıracak gibi oluyorlar. Onlara de ki: “Size bundan (bu kin ve öfkenizden) daha kötü bir şey haber vereyim mi? Ateş! Allah onu kâfirlere vâdetmiştir. O ne kötü bir dönüş yeridir!”
73. Ey insanlar! Size bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin! Şüphesiz ki sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınız bu iş için bir araya gelseler dahi bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de.
74. Onlar Allah’ı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, Azîz’dir.
75. Allah hem meleklerden elçiler seçer, hem de insanlardan. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
76. O, onların önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir. Bütün işler Allah’a döndürülür.
77. Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin ve iyilik yapın ki kurtuluşa eresiniz.
78. Allah yolunda nasıl cihad etmek gerekiyorsa öylece hakkıyla cihad edin. O sizi seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için hiçbir zorluk yüklememiştir. Bundan önceki kitaplarda ve bu Kur’an’da size müslüman adını veren O’dur. Tâ ki Peygamber size şâhit olsun, siz de insanların şâhitleri olasınız. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a sarılın. O sizin Mevlâ’nızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır!
 1. Müminler saâdete ermişlerdir.
2. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.
3. Onlar ki, boş şeylerden yüz çevirirler.
4. Onlar ki, zekâtlarını verirler.
5. Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
6. Ancak eşleri ve câriyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
7. Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
8. O müminler ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
9. Namazlarına riâyet ederler.
10. İşte asıl vâris olacak olanlar bunlardır.
11. Onlar Firdevs cennetine vâris olacaklar, orada ebedî kalacaklardır.
12. Andolsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık.
13. Sonra onu sağlam bir karargâh olan rahimde nutfe hâline getirdik.
14. Sonra o nutfeyi alekaya (kan pıhtısına) çevirdik. Derken alekayı da mudğa (bir çiğnemlik et) yaptık. O mudğayı da kemikler hâline çevirdik. O kemiklere et giydirdik. Daha sonra onu bambaşka bir yaratılışla inşâ etttik. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!
15. Sonra siz bunun arkasından hiç şüphesiz ki öleceksiniz.
16. Sonra da siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz.
17. Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
18. Biz gökten, belli ölçü ve miktarda su indirdik ve onu yerin içine yerleştirdik. Şüphe yok ki bizim onu gidermeye de gücümüz yeter.
19. Onunla size içlerinde sizin için birçok meyveler bulunan hurma ve üzüm bahçeleri yetiştirdik. Siz onlardan yersiniz.
20. Size bir de Tur-i sînâ’dan çıkan bir ağacı var ettik. Bu ağaç hem yağ, hem de yiyenlere katık (zeytin) verir.
21. Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Onların karınlarındaki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha pek çok faydalar vardır. Ayrıca etlerinden de yersiniz.
22. Hem onların üstünde hem de gemilerin üstünde taşınırsınız.
23. Andolsun ki biz, Nuh’u kavmine gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilâhınız yoktur. Hâlâ O’ndan korkmayacak mısınız?” dedi.
24. Bunun üzerine, kavminin içinden ileri gelen kâfirleri dediler ki: “Bu da sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Size üstün gelmek istiyor. Eğer Allah dilemiş olsaydı, melekler indirirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”
25. “Bu, kendisinde delilik bulunan bir adamdır. Bir süreye kadar onu gözetleyin.”
26. Nuh: “Ey Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et!” dedi.
27. Biz de ona şöyle vahyettik: “Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz uyarınca gemi yap! Bizim emrimiz gelip de fırın kaynamaya başlayınca, her cinsten birer çifti ve aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışında kalan âileni alıp gemiye bindir. O zulmedenler hakkında bana hiç yalvarma. Zira onlar mutlaka boğulacaklardır.”
28. “Sen ve beraberindekiler, birlikte gemiye yerleştiğiniz zaman de ki: ‘Bizi o zâlim kavimden kurtaran Allah’a hamdolsun.”
29. “Ve de ki: Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen indirenlerin en hayırlısısın.”
30. Şüphesiz ki bunda âyetler (ibretler) vardır. Çünkü biz, insanları imtihan etmekteyiz.
31. Sonra onların ardından başka bir nesil getirdik.
32. Onlara da kendi aralarından: “Allah’a kulluk edin, çünkü sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur, hâlâ Allah’tan korkmaz mısınız?” diyen bir peygamber gönderdik.
33. Onun kavminden, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz halde küfrederek ahirete kavuşmayı yalanlayan ileri gelenler dediler ki: “Bu da ancak sizin gibi bir insandır, sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”
34. “Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız, ziyana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur.”
35. “O size öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman tekrar hayata çıkarılacağınızı mı vâdediyor?”
36. “Heyhat! Vâdolunduğunuz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak!”
37. “Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Amma öldükten sonra tekrar diriltilecek değiliz.”
38. “Bu adam sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir. Biz ona inanmayız.”
39. Dedi ki: “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et.”
40. Allah: “Az bir süre sonra şüphen olmasın ki pişman olacaklar.” buyurdu.
41. Nitekim onları vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi. Biz onları bir süprüntü yığını hâline getirdik. Uzak olsun zâlim kavim!
42. Sonra onların ardından nice nesiller ortaya çıkardık.
43. Hiçbir millet ne süresinden ileri geçebilir, ne de geri kalabilir.
44. Sonra biz birbiri ardı sıra peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve hepsini efsane yaptık. Uzak olsun iman etmeyen kavim!
45. Sonra Musa’yı ve kardeşi Harun’u âyetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
46. Firavun’a ve ileri gelenlerine. Bunun üzerine büyüklük tasladılar ve kibirli bir kavim oldular.
47. Dediler ki: “Biz, bizler gibi olan iki insana mı iman edeceğiz? Halbuki kavimleri (İsrâiloğulları) bize kölelik edip durmaktadır.
48. Böylece onları yalanladılar ve helâk edilenlerden oldular.
49. Andolsun ki biz Musa’ya, belki hidayet bulurlar diye kitap verdik.
50. Meryem oğlunu ve annesini bir âyet (mucize) kıldık. Her ikisini de yerleşmeye elverişli, suyu bulunan, yüksek bir yere yerleştirdik.
51. Ey peygamberler! Helâl ve temiz rızıklardan yiyiniz ve sâlih ameller işleyiniz. Doğrusu ben, ne yaparsanız hepsini bilirim.
52. Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde benden korkun.
53. Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
54. Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.
55. Kendilerine servet ve oğullar vermekle zannediyorlar mı ki,
56. Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır onlar işin farkında değiller.
57. Onlar ki Rablerine olan saygıdan dolayı korkudan titrerler.
58. Rablerinin âyetlerine inanırlar.
59. Rablerine ortak koşmazlar.
60. Verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile kalpleri ürpererek verirler.
61. İşte onlar hayır işlerine koşuşurlar ve onlar hayır için önde giderler.
62. Biz hiç kimseye gücünün üstünde teklifte bulunmayız. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap (Levh-i mahfuz) vardır ve onlara aslâ haksızlık edilmez.
63. Hayır! Onların kâlpleri bundan habersizdir. Onların bunun dışında da bir takım işleri vardır, bu işleri yapar dururlar.
64. Nihayet onların refah ve bolluk içinde olanlarını azap ile yakaladığımız zaman, hemen feryadı basarlar.
65. “Bugün artık boşuna feryat etmeyin! Çünkü size katımızdan bir yardım dokunmaz.”
66. “Âyetlerim size okunuyordu da, siz topuklarınız üzerinde gerisin geri gidiyordunuz.”
67. “Ona karşı büyüklük taslıyor, geceleri toplanarak hezeyanlar savuruyordunuz.”
68. Onlar bu sözü iyice düşünmediler mi? Yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69. Yoksa peygamberlerini henüz tanıyamadılar da, onun için mi onu inkâr ediyorlar?
70. Yahut onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır! O, kendilerine hakkı getirmiştir. Fakat onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.
71. Eğer hak onların heveslerine uysaydı, gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır! Biz onlara zikirlerini (şan ve şereflerini) getirdik. Fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.
72. Resulüm! Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin vereceği ücret daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73. Sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
74. Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan sapıyorlar.
75. Eğer biz onlara merhamet edip de başlarındaki sıkıntıyı giderseydik, şaşkınlık içinde azgınlıklarına devam eder dururlardı.
76. Andolsun ki biz onları azapla yakaladık. Yine de Rablerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
77. Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, birden ümitsizliğe kapıldılar.
78. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratıp veren O’dur. Ne de az şükrediyorsunuz?
79. Sizi yeryüzünde yaratıp türeten de O’dur. Ve O’nun huzurunda toplanacaksınız.
80. Dirilten de O’dur, öldüren de O’dur. Gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
81. Hayır! Onlar öncekilerin dedikleri gibi dediler.
82. Dediler ki: “Ölüp de toprak ve kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, biz mi diriltileceğiz?”
83. “Andolsun ki bu vaad bize de bizden önce geçen atalarımıza da yapılmıştı. Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir.”
84. De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım. Bu dünya ve onda bulunanlar kime âittir?”
85. “Allah’a âittir.” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?”
86. De ki: “Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”
87. “Allah’tır!” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz Allah’tan korkmaz mısınız?”
88. De ki: “Her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve idaresi) elinde olan, himaye eden, fakat himaye edilmeye muhtaç olmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin!”
89. “Allah’tır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?”
90. Hayır! Biz onlara gerçeği getirdik. Amma onlar yalancıdırlar.
91. Allah evlât edinmemiştir. O’nunla beraber hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır gider ve biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir.
92. Allah görünmeyeni de görüneni de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.
93. De ki: “Ey Rabbim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen.”
94. “O zaman ey Rabbim! Beni zâlimler topluluğu arasında bulundurma!”
95. Onlara vâdettiğimizi sana göstermeye biz elbette kâdiriz.
96. Sen kötülüğü en güzel bir usûlde defet! Çünkü biz onların vasıflandırmakta oldukları şeyi çok iyi biliriz.
97. De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”
98. “Ey Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
99. Nihayet onların her birine ölüm geldiği vakit der ki: “Rabbim! Beni dünyaya geri döndür.”
l00. “Belki yapmadan bıraktığımı tamamlar ve sâlih amel işlerim.” Hayır, bu söylediği sadece kendi lâfıdır. Tekrar diriltilip kaldırılacakları güne kadar, önlerinde geriye dönmekten onları alıkoyan bir berzah vardır.
101. Sur’a üfürüldüğü o günün dehşetinden aralarında ne nesep (akrabalık) bağı kalır ne de birbirlerine bir şey sorabilirler.
102. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.
103. Tartıları hafif gelenler, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir, cehennemde ebedî kalacaklardır.
104. Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.
105. “Âyetlerim size okunurken, onları yalanlayan siz değil miydiniz?”
106. Derler ki: “Ey Rabbimiz! Bedbahtlığımız bizi yenmişti, sapık bir topluluk olmuştuk.”
107. “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar! Eğer bir daha günaha dönersek, doğrusu zulmetmiş oluruz.
108. Allah: “Yıkılıp gidin içerisine! Benimle konuşmayın!” buyurur.
109. Kullarımdan bir zümre: “Ey Rabbimiz! İnandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” diyorlardı.
110. “Siz ise onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size benim zikrimi, beni anmayı unutturuyordu. Ve hep gülüyordunuz onlara!”
111. “Sabretmelerine karşılık bugün ben onları mükâfatlandırdım. İşte kurtulup murada erenler onlardır.”
112. Allah onlara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
113. Derler ki: “Ya bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayabilenlere sor!”
114. Allah: “Gerçekten pek az bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız!” buyurur.
115. “Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?”
116. Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, çok şerefli olan Arş’ın Rabbidir.
117. Kim Allah ile beraber, varlığını ispat edecek hiçbir delil bulunmayan bir ilâha taparsa, o kimsenin hesabı Rabbinin katındadır. Gerçek şu ki kâfirler iflâh olmazlar.
118. De ki: “Ey Rabbim! Bağışla, merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.”
0 notes
sinansibil35blog · 6 years
Text
Temizlenen kitap 1
1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
2. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
3. O, Rahman ve Rahim’dir.
4. Din gününün sahibidir.
5. (Ey Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna eriştir. Gadaba uğramış ve sapmış olanların yoluna değil.
1. Elif, Lâm, Mîm.
2. Bu Kitap’ta hiçbir şüphe yoktur. O, takvâ sahipleri için yol göstericidir.
3. Onlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
4. Sana indirilene de, senden önce indirilene de iman ederler. Ahiret gününe de kesinlikle inanırlar.
5. İşte onlar Rablerinin yolunda olanlardır. İşte onlar saâdete erenlerdir.
6. Kâfirlere gelince, onları ikaz etsen de etmesen de onlar için birdir, onlar iman etmezler.
7. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerine perde inmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.
8. İnsanların bir takımları vardır ki, inanmadıkları halde: “Allah’a ve ahiret gününe inandık.” derler.
9. Bunlar güya Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa onlar sadece kendilerini aldatırlar da bunun farkında değillerdir.
10. Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle onlara elem verici bir azap vardır.
11. Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler.
12. İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir. Lâkin anlamazlar.
13. Onlara: “(Mümin) insanların inandığı gibi siz de inanın!” denilince de, “Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?” derler. İyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bunu bilmezler.
14. Müminlerle karşılaştıkları zaman “Biz de inandık” derler. Şeytanları (elebaşları) ile başbaşa kaldıklarında ise: “Biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla sadece alay etmekteyiz!” derler.
15. Allah da kendileriyle alay eder, azgınlıklarında onlara mühlet verir, bu yüzden onlar bir müddet başı-boş dolaşırlar.
16. İşte onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır. Bu alış-verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır, doğru yolu da bulamamışlardır.
17. Onların (münafıkların) hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumuna benzer. Ki, ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, Allah onların nurlarını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır. Onlar artık hiçbir şeyi göremez olurlar.
18. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.
19. Yahut onların hali, gökten sağanak halinde boşanan, içinde yo��un karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Yıldırımdan ölme korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah o kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
20. O esnada şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. Etraflarını aydınlatınca bir kaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki korunasınız.
22. O ki, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi. Onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Artık sizler de bildiğiniz halde Allah’a şirk koşmayın.
23. Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’an’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sûre meydana getirin. Eğer iddiânızda doğru iseniz, Allah’tan başka şâhitlerinizi de çağırın.
24. Eğer bunu yapamazsanız, ki aslâ yapamayacaksınız, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.
25. Resulüm! İman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve rızık olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir.” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
26. Şüphesiz ki Allah sivrisinek veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. İman edenler böyle misallerin Rablerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler ise: “Allah bu misalle ne demek istedi?” derler. Allah bu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da hidayete erdirir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır.
27. Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra Allah’a verdikleri sözü bozarlar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır.
28. Allah’ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölü iken sizi O diriltti. Sonra sizi öldürecek, ondan sonra da tekrar diriltecektir. Tekrar O’na döndürüleceksiniz.
29. Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan O’dur. Sonra da göğe yöneldi, onu yedi kat olarak düzenledi. O her şeyi hakkıyla bilendir.
30. Bir zamanlar Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti. Onlar: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor, devamlı takdis ediyoruz.” dediler. Allah da onlara: “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu.
31. Ve Allah Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra da o eşyayı meleklere göstererek: “Eğer sâdıklardan iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin!” dedi.
32. Melekler: “Sen münezzehsin, seni tesbih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok. Şüphesiz ki sen her şeyi hakkıyla bilensin, hüküm ve hikmet sahibisin.” dediler.
33. Allah: “Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver!” dedi. Vaktaki Âdem bunların isimlerini onlara haber verdi. Allah: “Ben size demedim mi ki, ben göklerin ve yerin gizliliklerini bilirim. Açıkladığınızı da gizli tuttuğunuzu da bilirim.” dedi.
34. Bir zamanlar biz meleklere: “Âdem’e secde edin!” demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O ise yüz çevirdi, büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
35. Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Sen ve eşin, beraberce cennete yerleşin. Orada olanlardan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz, her ikiniz de zulmedenlerden olursunuz.”
36. Ne var ki şeytan ayaklarını kaydırıp onları oradan uzaklaştırmış, içinde bulundukları yerden çıkarmıştı. Bunun üzerine biz de: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir müddet yerleşmek ve geçinmek vardır.” dedik.
37. Âdem Rabbinden bir takım kelimeler (ilhamlar) aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhametli olandır.
38. Onlara: “Hepiniz oradan inin! Size benden bir hidayet geldiği zaman, kim benim hidayetime tâbi olursa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” dedik.
39. Küfre varıp âyetlerimizi yalanlayanlar ise, cehennem ehlidirler. Onlar o ateşte ebedî kalacaklardır.
40. Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim. Ve sadece benden korkun!
41. Sizin yanınızda bulunanı (Tevrat’ın aslını) doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur’an’a) iman edin ve sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Sakın âyetlerimi az bir pahaya satmayın. Ve sadece benden sakınıp korkun!
42. Hakkı bâtıl ile karıştırmayın, bilerek hakkı gizlemeyin.
43. Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.
44. İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Oysa sizler Kitab’ı (Tevrat’ı) da okuyorsunuz. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
45. Sabır göstermekle ve namaz kılmakla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz ki bu (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenlerden başkasına zor gelir.
46. Onlar ki Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini kesinlikle bilirler.
47. Ey İsrâiloğulları! Size ihsan ettiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48. Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği azap gününden korkup sakının.
49. Hani sizi, işkencelerin en kötüsünü tattıran, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu Rabbinizin büyük bir imtihanı idi.
50. Bir zamanlar biz sizin için denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun hanedanını suda boğmuştuk.
51. Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Sonra siz onun ardından buzağıyı ilâh edinmiştiniz. Böylece kendinize zulmettiniz.
52. Bundan sonra şükredersiniz diye sizi bağışlamıştık.
53. Doğru yolu bulup hidayete erişesiniz diye Musa’ya Kitap ve furkan (hak ile bâtılı birbirinden ayıran ölçü) vermiştik.
54. Musa kavmine: “Ey kavmim! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, yaratıcınızın katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.
55. Siz de: “Ey Musa! Allah’ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız.” demiştiniz de gözleriniz göre göre yıldırım gelip sizi çarpmıştı.
56. Bu ölü halinizden sonra, belki şükredersiniz diye sizi tekrar diriltmiştik.
57. Üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve güzel olanlarından yiyin.” dedik. Onlar bize değil, kendilerine zulmediyorlardı.
58. Bir vakit de: “Şu şehre girin, dilediğiniz yerde istediğinizi bol bol yiyin. Kapısından secde ederek girin ve: ‘Hıtta=bizi affet’ deyin, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım, kusurlarınızı örtelim. İyilik edenlere daha da artıracağız.” demiştik.
59. Amma o zâlimler, kendilerine söylenmiş olan sözü, başka bir sözle değiştirdiler. (Hıtta kelimesini alaya alarak buğday mânâsına olan hınta’ya çevirdiler). Biz de o zâlimlere, yoldan çıkmalarından dolayı, gökten korkunç bir azap indirmiştik.
60. Musa, kavmi için su istemişti. “Âsanla taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine taştan oniki pınar fışkırmıştı, her zümre su alacağı yeri bildi. Allah’ın rızkından yiyin için, fakat yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın.
61. Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için Rabbine duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın.” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var.” demişti. Üzerlerine zillet ve meskenet, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah’ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haksız yere peygamberlerini öldürüyorlardı. İsyana daldıkları, haddi aşıp aşırı gittikleri için bunu hak ettiler.
62. Şüphesiz ki iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sâbiîlerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
63. Bir zaman da sizden kesin söz almıştık. Tur dağını da, başınıza indirecek gibi bir vaziyette üstünüze kaldırıp: “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın, içinde olanları hatırda tutun. Belki bu sayede sakınır, korunursunuz.” demiştik.
64. Bundan sonra yine sözünüzden döndünüz, yine yüz çevirdiniz. Eğer üzerinizde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, elbette hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
65. İçinizden cumartesi günü azgınlık edip haddi aşanları elbette biliyorsunuz. Biz onlara: “Aşağılık maymunlar olunuz!” demiştik.
66. İşte biz bu (maymunlaşma cezasını), kendi devirlerinde yaşayıp hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelecek olanlara bir ibret dersi, takvâ sahibi müminlere de bir öğüt yaptık.
67. Bir vakit de Musa kavmine: “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde de: “Câhillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” demişti.
68. “Bizim için Rabbine duâ et de, onun mahiyetini bize açıkça bildirsin.” dediler. “Onun ne pek kart ne de pek körpe, ikisinin ortası dinç bir sığır olduğunu söylüyor. Artık size emrolunanı yapın.” demişti.
69. “Rabbine bizim için duâ et, renginin nasıl olduğunu açıklasın.” dediler. “Allah onun, bakanların içini açan, altın sarısı gibi bir sığır olduğunu söylüyor.” demişti.
70. “Rabbine bizim için duâ et, onun mahiyetini bize açıkça bildirsin. Çünkü bizce birçok sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse elbette buluruz ve hidayete ereriz.” dediler.
71. “Yeri sürmeyen, ekini sulamayan, boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir sığır olduğunu söylüyor.” demişti. “İşte şimdi gerçeği bildirdin.” deyip sığırı kestiler. Az kalsın bunu yapmayacaklardı.
72. Siz bir kimseyi öldürmüş ve bunu birbirinize atmıştınız. Oysa Allah gizlediğinizi ortaya çıkaracaktır.
73. “Sığırın bir parçasıyla ona (öldürülene) vurun.” dedik. İşte Allah ölüleri böyle diriltir. Size âyetlerini gösterir ki aklınızı başınıza alıp düşünesiniz.
74. Sonra bunun arkasından kalpleriniz yine katılaştı. Şimdi o kalpler taş gibidir, hatta daha da katıdır. Nitekim taşın öylesi vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi de vardır ki, yarılıp ondan çeşme gibi su akar. Öylesi de vardır ki, Allah korkusundan yuvarlanır düşer. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir.
75. (Ey müminler!) Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardı ki, Allah’ın kelâmını (Tevrat’ı) işitirler de iyice anladıkları halde onu bile bile tahrif eder (değiştirirler) di.
76. (Yahudi münafıklar) müminlerle karşılaştıkları zaman: “Biz de iman ettik.” derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıklarında ise: “Allah’ın size açtıkların��, Rabbiniz katında sizin aleyhinizde kullansınlar diye mi onlara söylüyorsunuz? Bunları hiç düşünemiyor musunuz?” derler.
77. Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilmektedir.
78. Onlardan bir kısmı okuma yazması olmayan ümmidirler, Kitab’ı (Tevrat’ı) anlamazlar. Bir takım bâtıl şeyleri onlar sadece zanneder dururlar.
79. Kitabı elleriyle yazıp da, sonra onu az bir pahaya satmak için: “Bu Allah katındandır.” diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdıklarından ötürü vay haline onların! Kazandıkları vebalden ötürü vay haline onların!
80. Bir de dediler ki: “Sayılı bir kaç gün dışında cehennem ateşi bize dokunmaz.” De ki: “Siz Allah katından bir söz mü aldınız? Öyle ise Allah aslâ sözünden caymaz. Yoksa sizler Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”
81. Hayır, öyle değil! Kötülük işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler, işte bunlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
82. İman edip de sâlih ameller işleyenler ise cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
83. Bir zamanlar biz İsrailoğullarından şöyle söz almıştık: “Yalnızca Allah’a kulluk edin, ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlarla güzel konuşun. Namazı kılın, zekâtı verin!” Sonra pek az kısmınız hariç döndünüz, hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz.
84. Bir zamanlar da sizden: “Birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” diye söz almıştık. Sonra da bunu kabul etmiş, (bu ikrarınıza) şâhit de olmuştunuz.
85. Bu misakı kabul eden sizler yine birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Eğer esir düşüp gelirlerse (kurtulmaları için) fidyelerini veriyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak size haram kılınmıştır. Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan aslâ gâfil değildir.
86. Onlar ahiret karşılığında dünyâ hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler.
87. Andolsun ki biz Musa’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsâ’ya da mucizeler verdik ve biz onu kudsî ruhla destekledik. Size bir peygamber canınızın istemediği, nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, ona karşı büyüklük tasladınız. Size gelen peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.
88. “Kalplerimiz perdelidir.” dediler. Öyle değil! Allah küfürleri yüzünden onları lânetlemiştir. Artık pek azı inanırlar.
89. Yanlarında bulunan (Tevrat’ı) tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri kâfirlere karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, tanıdıkları ve bekledikleri (o Kur’an) kendilerine gelince, bu defa onu inkâr ettiler. İşte bundan dolayı Allah’ın lâneti kâfirlerin üzerinedir.
90. Nefislerini ne kötü şeye değişip sattılar! Allah’ın, kullarından dilediğine lütfundan (kitap) indirmesine hased ederek Allah’ın indirdiğini inkâr ettiler ve bu sebeple gazap üstüne gazaba uğradılar. Küfredenlere kahredici bir azap vardır.
91. Bir de onlara: “Allah’ın indirdiğine iman edin!” denilince: “Biz sadece bize indirilene inanırız.” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur’an, kendi ellerinde bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gelen hak Kitap’tır. Resulüm! De ki: “Şayet siz gerçekten inanmış kimseler idiyseniz, daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?”
92. Andolsun ki Musa size apaçık mucizelerle geldi. Sonra onun ardından buzağıya taptınız. Siz öyle zâlimlersiniz!
93. Hatırlayın o zamanı ki, sizden sağlam söz almış, Tur dağını üzerinize kaldırmıştık. “Size verdiğimizi sıkıca tutun ve dinleyin.” demiştik. Onlar da: “İşittik ve isyan ettik.” dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı (sevgisi) içirildi. De ki: “Eğer inanıyor idiyseniz, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor?”
94. De ki: “Eğer ahiret yurdu, Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size âit ise ve bu iddiânızda samimi iseniz, haydi ölümü temenni ediniz.”
95. Onlar, ellerinin yapıp öne sürdüğü işlerden dolayı ölümü aslâ istemezler. Allah zâlimleri bilendir.
96. Yemin olsun ki; sen yahudileri yaşamaya karşı diğer insanlardan, hatta müşriklerden de daha düşkün ve hırslı görürsün. Onlardan her biri ömrünün bin yıl olmasını ister. Oysa ki (bu şekilde uzun) yaşatılması, onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah onların yaptıklarını görmektedir.
97. De ki: “Kim Cebrâil’e düşman olursa, iyi bilsin ki bu Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin kalbine o indirmiştir. O Kur’an ki, önceki kitapları tasdik edicidir, müminler için hidayet kaynağı ve müjdedir.
98. Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşman olursa, iyi bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır.
99. Resulüm! Andolsun ki biz sana apaçık âyetler indirdik. Onları fâsıklardan başkası inkâr etmez.
100. Onlar ne zaman bir andlaşma yapsalar, içlerinden bir güruh onu bozup arkalarına atmadılar mı? Zaten onların çoğu iman etmezler.
101. Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayan bir peygamber gelince, ehl-i kitaptan bir grup Allah’ın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi arkalarına attılar.
102. Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar kâfir olmuşlardı. Onlar insanlara sihri ve Bâbil’deki Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek herkese: “Biz imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayın!” demedikçe hiç kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah’ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Büyücüler kendilerine zarar verip menfaat vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki onlar, sihri satın alan kimse için ahirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar! Keşke bilmiş olsalardı!
103. Eğer onlar iman edip Allah’tan korksalardı, Allah katında kendilerine verilecek sevap daha hayırlı olurdu. Keşke bilmiş olsalardı!
104. Ey iman edenler! (Peygamber’e hitâp ederken): “Râinâ=Bizi de dinle!” demeyin, “Unzurnâ=Bizi gözet!” deyin. Söylenenleri dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır.
105. Kitap ehlinden olan kâfirler de müşrikler de size Rabbinizden bir hayır inmesini istemezler. Oysa Allah kimi dilerse onu rahmetiyle mümtaz kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.
106. Biz herhangi bir âyeti nesheder (hükmünü kaldırır) veya unutturursak, mutlaka ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kâdirdir.
107. Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
108. Yoksa siz de Peygamber’inizden, daha önce Musa’dan istendiği gibi bir takım isteklerde mi bulunmak istiyorsunuz? Kim imanı küfürle değişirse, şüphesiz ki dümdüz yoldan sapmış olur.
109. Kitap ehlinden birçokları, hak gözlerinin önüne serildiği halde içlerindeki çekememezlikten ötürü, imanınızdan sonra sizi tekrar küfre döndürmek isterler. Allah’ın (açıklayıcı) emri gelinceye kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
110. Namazı kılınız, zekâtı veriniz. Kendiniz için önceden gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulursunuz. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı görmektedir.
111. Onlar: “Yahudi veya hıristiyan olanlardan başkası cennete giremeyecek.” dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, delilinizi getirin.”
112. Hayır! Kim ihsan mertebesine yükselerek, özünü tamamen Allah’a teslim ederse, onun mükâfâtı Rabbinin katındadır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.
113. Yahudiler: “Hıristiyanlar bir şey (bir temel) üzerinde değildirler.” dediler. Hıristiyanlar da: “Yahudiler bir şey (bir temel) üzerinde değildirler.” dediler. Oysa onlar Kitab’ı da okumaktadırlar. Kitab’ı bilmeyen kimseler de öylece onların dedikleri gibi dediler. Ayrılığa düştükleri şeyde Allah kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
114. Allah’ın mescidlerinde Allah’ın adının anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimseden daha zâlim kim olabilir? Onların bu mescidlere aslında korka korka girmeleri gerekir. Dünyada onlar için rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.
115. Doğu da batı da Allah’ındır. Yüzünüzü hangi cihete çevirirseniz çevirin, vech-i ilâhî oradadır. Şüphesiz ki Allah’ın (rahmeti ve kudreti) geniştir, O her şeyi bilendir.
116. “Allah çocuk edindi.” dediler. Hâşâ! O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.
117. Göklerin ve yerin yaratıcısı O’dur. Bir şeyin olmasını hükme bağladığında ona sadece: “Ol!” der, o da hemen oluverir.
118. Bilmeyen (cahil müşrik)ler: “Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık.
119. Doğrusu biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin.
120. Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar aslâ senden hoşnut olmazlar. De ki: “Allah’ın hidayeti asıl hidayetin tâ kendisidir.” Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı olmaz.
121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır.
122. Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
123. Öyle bir günden korkun ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez. O gün kimseye şefaat fayda vermez, onlar hiç kimseden yardım da görmezler.
124. Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle (emirlerle) imtihan etmiş, o ise bunları tamamen yerine getirmişti. Allah: “Ben seni insanlara imam (önder) yapacağım.” buyurdu. İbrahim: “Zürriyetimden de!” deyince, “Zâlimler ahdime ermez.” buyurdu.
125. Biz Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara sevap kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e: “Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Beyt’imi temizleyin.” diye emretmiştik.
126. İbrahim demişti ki: “Ey Rabbim! Bu şehri emin bir şehir yap. Halkından Allah’a ve âhiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır.” Allah buyurdu ki: “İnkâr edeni de az bir süre geçindirir, sonra onu ateşin azabına uğramak zorunda bırakırım. Orası ne kötü varılacak yerdir!”
127. İbrahim, İsmail ile beraber Beyt’in temellerini yükseltiyor ve şöyle duâ ediyorlardı: “Ey Rabbimiz! Yaptığımız bu hayırlı işi bizden kabul buyur, şüphesiz ki sen işitensin bilensin.”
128. “Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan kıl. Neslimizden de sana teslim olan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yerlerimizi göster. Tevbemizi kabul buyur. Tevbeleri çok kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.”
129. “Ey Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden senin âyetlerini okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları tezkiye edecek temizleyecek bir peygamber gönder. Şüphesiz ki Aziz ve Hakîm olan ancak sensin.”
130. Nefsini aşağılık yapan (beyinsiz) kimseden başkası İbrahim’in dininden yüz çevirmez. Andolsun ki biz onu dünyada beğenip seçmiştik. Ahirette de o sâlihlerdendir.
131. Rabbi ona: “Teslim ol!” dediği zaman o, “Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum.” demişti.
132. İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yakup da: “Oğullarım! Allah bu dini sizin için beğenip seçmiştir. Siz de ancak müslümanlar olarak can verin.” dedi.
133. Yoksa siz Yakub’a ölüm geldiği zaman orada mı idiniz? Hani o oğullarına: “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” diye sormuştu. Onlar da: “Senin Allah’ın ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Allah’ı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz. Biz O’na teslim olanlarız.” dediler.
134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size âittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
135. (Yahudi ve hıristiyanlar müslümanlara): “Yahudi veya hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız!’ dediler. De ki: “Hayır! Biz hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O müşriklerden değildi.”
136. Deyiniz ki: “Biz Allah’a iman ettik. Bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere; Musa’ya, İsâ’ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak O’na teslim olanlarız.”
137. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse şüphesiz ki onlar ayrılık içindedirler. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O işitendir, bilendir.
138. Allah’ın boyası (ile boyanın). Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Bizler ancak O’na kulluk ederiz.
139. De ki: “Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbiniz iken, O’nun hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size âittir. Biz O’na gönülden bağlananlarız.”
140. Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının yahudi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zâlim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir.”
141. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size âittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
142. İnsanlardan bir takım beyinsizler: “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?” diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah’ındır. O kimi dilerse onu doğru yola iletir.
143. İşte böylece sizi, bütün insanlara karşı şâhitler olmanız için tam ortada vasat bir ümmet kıldık. Peygamber de size şâhit olsun. Biz senin arzulayıp da üstünde durduğun Kâbe’yi; Peygamber’e uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye kıble yaptık. Doğrusu bu, Allah’ın hidayet edip yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı aslâ zâyi edecek değildir. Şüphesiz ki Allah insanlara şefkatlidir ve merhamet edendir.
144. Resulüm! Biz senin, yüzünü çok kere göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye elbette çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü Mescid-i haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler!) nerede olursanız olun (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
145. Andolsun ki sen kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü âyeti getirsen, yine de sana uyup kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar birbirinin kıblesine de dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman sen de zulmedenlerden olursun.
146. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
147. Gerçek olan Rabbinden gelendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
148. Herkesin yöneldiği bir yönü (kıblesi) vardır. Öyle ise siz de hayırda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
149. Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i haram’a doğru çevir. Şüphesiz ki bu, Rabbinizden gelen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
150. Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i haram tarafına çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o tarafa çevirin. Tâ ki zâlim olanlardan başka, insanların aleyhinizde bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Benden korkun ki, ben de size verdiğim nimetlerimi tamamlayayım, böylece siz de doğru yolu bulmuş olasınız.
151. Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyacak, sizi tezkiye edecek temizleyecek, size kitap ve hikmeti öğretecek, bilmediklerinizi size öğretecek bir Peygamber gönderdik.
152. Öyleyse siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin.
153. Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.
154. Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, bilâkis onlar diridirler. Fakat siz farkında değilsiniz.
155. Andolsun ki biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltmekle sizi imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!
156. Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah içiniz ve elbette O’na döneceğiz.” derler.
157. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır, yalnızca onlar doğru yolu bulmuşlardır.
158. Safâ ile Merve Allah’ın nişanelerindendir. Kim ki Hacc veya Umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret ederse, bunlar arasında tavaf etmesinde kendisine bir vebal yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz ki Allah karşılığını verir, O her şeyi bilir.
159. İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz Kitap’ta açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder.
160. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Ben onların tevbesini kabul edenim ve ben tevbeleri daima kabul edenim, merhamet edenim.
161. Kâfirlere ve kâfir oldukları halde ölenlere gelince; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerine olsun!
162. Onlar ebedi olarak o lânetin içinde kalacaklardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez.
163. Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O Rahman’dır, Rahim’dir.
164. Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârların değişik yönlerden esmesinde ve yer ile gök arasında emre boyun eğmiş bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır.
165. İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah’tan gayrısını O’na emsal tutarlar ve onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a sevgileri ise çok daha kuvvetlidir. O zâlimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah’a âit olduğunu ve gerçekten Allah’ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!
166. O zaman küfür öncüleri azabı görünce kendilerine uyanlardan hızla uzaklaşıp giderler ve aralarındaki bütün bağlar kopar.
167. Onlara uyup arkalarından gidenler: “Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!” derler. Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.
168. Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların helâl ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Zira şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır.
169. O size kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder.
170. Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiği zaman: “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” derler. Peki, ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu bulamamış kimseler olsa da mı?
171. Kâfirlerin hâli, sadece bir çağırma veya bağırmaktan başkasını işitmeyerek haykıranın durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, onlar düşünmezler.
172. Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz gerçekten yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, O’na şükredin.
173. Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, başkasına saldırmadan zaruret miktarını aşmamak üzere yemesinde bir günah yoktur. Şüphesiz ki Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
174. Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir şeyi gizleyenler ve onu az bir pahaya satanlar var ya, işte onların karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onları temize de çıkarmaz. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.
175. Onlar hidayeti verip sapıklığı, mağfireti bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!
176. O azabın sebebi, Allah’ın Kitab’ı hak olarak indirmesidir. (Buna rağmen) Kitap’da ayrılığa düşenler, derin bir anlaşmazlık içindedirler.
177. Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’a, peygamberlere inanır. O’nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan köle ve esirlere maldan verir, namaz kılar, zekât verir. Andlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sâdık olanlar bunlardır. İşte muttakîler de bunlardır.
178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (öldürülür). Bununla beraber (katil) bir kimse kendi lehine kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından affedilirse, bundan sonra iyiye uymak ve (öldürülenin velisine) güzelce diyet ödemek gerekir. Bu (uygulama) Rabbinizden size bir kolaylık ve rahmettir. Buna rağmen her kim ki bundan sonra haddi aşarsa, onun için elem verici bir azap vardır.
179. Kısasta sizin için hayat vardır. Ey akıl sahipleri! Belki böylece Allah’tan korkarsınız.
180. Birinize ölüm geldiği zaman, eğer geriye bir hayır (mal) bırakacak olursa, anaya, babaya ve yakın akrabaya usulüne uygun bir şekilde vasiyette bulunmak takvâ sahipleri üzerine bir hak olarak yazıldı.
181. Kim de bunu işittikten (ve kabullendikten) sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.
182. Bununla birlikte her kim vasiyet edenin haksızlığa meyletmesinden veya günaha girmesinden korkar da (tarafların) arasını bulursa, ona bir günah yoktur. Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.
183. Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Tâ ki korunasınız.
184. (Oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim o günlerde hasta olur veya seferde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruç tutmaya gücü yetmeyenler ise, bir yoksul doyumu fidye verir. Kim kendi isteğiyle nafile olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
185. Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti açıklayan, hakkı ve bâtılı birbirinden ayırt eden Kur’an o ayda indirildi. Şu halde sizden her kim o aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu kolaylığı dilemesi, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı yüceltmeniz içindir. Umulur ki şükredersiniz!
186. Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar.
187. Oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah sizin nefislerinize hiyanet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için. Sonra da orucu gece oluncaya kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafta iken hanımlar(ınız)a yaklaşmayın. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, sakın bu sınırlara yaklaşmayın. Allah insanlara âyetlerini böyle açıklar ki, korunup sakınsınlar.
188. Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin; bildiğiniz halde insanların mallarından bir kısmını günah yollarla yemeniz için onu hâkimlere (rüşvet yollu) aktarmayın.
189. Resulüm! Sana hilâl halini alan ayları soruyorlar. De ki: “O, insanların faydasına ve bir de Hacc için birer vakit ölçüleridir.” İyilik, evlere arka taraflarından girmek değildir. Fakat iyilik, Allah’tan korkan kimsenin yaptığıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
190. Size karşı savaş açanlara, Allah yolunda siz de savaş açın! Aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
191. Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür. Onlar sizinle savaşmadıkça Mescid-i haram’da sakın siz de onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir!
192. Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.
193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din de yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer vazgeçerlerse, zâlimlerden başkasına düşmanlık olmaz.
194. Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmet edilmesi gerekli şeyler de karşılıklıdır. Size saldırana, onun size saldırdığı gibi siz de saldırın. Allah’tan korkun ve biliniz ki Allah takvâ sahipleriyle beraberdir.
195. Allah yolunda infak edin. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, çünkü Allah iyilik yapanları sever.
196. Hacc’ı da Umre’yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman da yedi olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu söylenenler, âilesi Mescid-i haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun. Biliniz ki Allah, azabı pek şiddetli olandır.
197. Hacc bilinen aylardır. Her kim o aylarda Hacc’a niyet ederse, bilmelidir ki Hacc’da kadına yaklaşmak, günah işlemek ve tartışmak yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Kendinize azık edinin. Şüphesiz ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden korkun!
198. Rabbinizin lütuf ve ihsanını aramanızda size hiçbir vebal ve günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’ar-i haram’ın yanında Allah’ı zikredin. O size nasıl hidayet ettiyse, siz de O’nu öylece zikredin. Bundan evvel siz sapıklardan idiniz.
199. Sonra insanların döndüğü yerden siz de dönün ve Allah’tan mağfiret dileyin. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
200. Nihayet Hacc ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah’ı zikrediniz. İnsanlardan öyleleri var ki: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver.” derler. Böyle isteyenlerin ahiretten hiçbir nasibi yoktur.
201. Onlardan bir kısmı da: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ve güzellik ver, âhirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru.” derler.
202. İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır. Allah hesabı çabuk görendir.
203. Sayılı günlerde (eyyâm-ı teşrikte) Allah’ı zikrediniz. Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona bir günah yoktur. Her kim geri kalırsa, ona da bir günah yoktur. Bu, takvâ sahibi olanlar içindir. O halde Allah’tan korkun. Biliniz ki O’nun huzurunda toplanacaksınız.
204. İnsanlardan öyleleri de vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri söz senin hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) Allah’ı şâhit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır.
205. O yanından ayrıldığında (iş başına geçip idareci olduğunda) yeryüzünde fesat (anarşi) çıkarmaya, ekini (ekonomiyi) ve nesli helâk etmeye çalışır. Allah fesadı sevmez.
206. Böylesine: “Allah’tan kork!” denilince, benlik ve gururu kendisini günaha sürükler. Ona cehennem yeter. O ne kötü yataktır!
207. İnsanlardan öyleleri var ki Allah’ın hoşnutluğunu dileyerek nefsini satar. Allah ise kullarına karşı çok merhametlidir.
208. Ey iman edenler! Hep birden tam bir teslimiyetle İslâm’ın sulh ve selâmetine girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.
209. Size açık açık deliller geldikten sonra ayağınız kayarsa, şunu iyi bilin ki Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
210. Onlar acaba buluttan gölgeler içinde Allah’ın ve meleklerin kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Halbuki iş bitirilmiştir. Bütün işler Allah’a döner.
211. İsrâiloğullarına sor. Kendilerine ne kadar açık âyetler verdik. Kim, Allah’ın nimeti kendisine geldikten sonra onu değiştirirse, bilsin ki Allah’ın cezası çok çetindir.
212. İnkâr edip kâfir olanlara dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden onlar inananlarla alay ederler. Oysa ki Allah’tan korkup karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet gününde onların üstünde olacaklardır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
213. İnsanlar bir tek ümmet idi. Allah müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermek için onlarla beraber gerçekleri gösteren kitapları da indirdi. Oysa kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Bunun üzerine Allah, kendi izniyle ayrılığa düştükleri şeyleri inananlara gösterdi. Şüphesiz ki Allah dilediğine doğru yolu gösterir.
214. Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Başlarına öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi, öyle sarsıldılar ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Biliniz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.
215. Resulüm! Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayırdan harcayacağınız şey, ana-baba, yakınlar, yetimler, düşkünler ve yolcular içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz ki Allah onu bilir.”
216. Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz.
217. Resulüm! Sana haram aydan ve onda savaşmanın doğru olup olmadığından soruyorlar. De ki: Haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük, daha ağır günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar cehennemliktirler ve orada ebedî kalacaklardır.
218. Onlar ki iman ettiler, hicret ettiler, Allah yolunda cihad ettiler. Böyleleri Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
219. Resulüm! Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: “Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım (zahiri) faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.” Sana (Allah yolunda) ne sarfedeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Böylece Allah size âyetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz.
220. Dünya ve ahiret hakkında (düşünesiniz diye). Resulüm! Sana yetimler hakkında da sorarlar. De ki: “Onları ıslah edip yetiştirmek daha hayırlıdır.” Eğer onları aranıza alır, birlikte yaşarsanız, unutmayın ki onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu ve ıslah ediciyi bilir. Eğer Allah dileseydi sizi zahmete sokardı. Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
221. İnanıncaya kadar, Allah’a eş koşan müşrik bir kadınla evlenmeyin. Müşrik kadın hoşunuza gitse dahi, imanlı câriye ondan daha hayırlıdır. İnanıncaya kadar müşrik erkekleri imanlı kadınlarla evlendirmeyin. İmanlı bir köle, hoşunuza gitse dahi bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler cehenneme çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır. Allah düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara böyle açıklıyor.
222. Resulüm! Sana kadınların âdet hali hakkında soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. “Âdet halinde iken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.
223. Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için ileriye hazırlık yapın, önceden iyi ameller gönderin. Allah’tan korkun, O’na mutlaka kavuşacağınızı bilin. Müminleri müjdele!
224. Yeminlerinizde Allah’ı; iyilik etmenize, kendisinden korkmanıza, insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.
225. Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat sizi kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayıcıdır, Halîm’dir.
226. Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenlerin dört ay beklemeleri gerekir. Eğer o süre içinde kadınlarına dönerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
227. Eğer boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.
228. Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler. Eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerde yarattığı çocuğu söylemeyerek gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları da bu iddet müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır. Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
229. Boşanma iki defadır. Bundan sonra kadını ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermek lâzımdır. Kadınlara (mehir olarak) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helâl olmaz. Şayet erkek ve kadın Allah’ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer siz de karı ile kocanın Allah’ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, kadının fidye vermesinde her ikisine de bir vebal yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah’ın sınırlarını çiğnerse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
230. Eğer erkek, karısını üçüncü bir defa daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça kendisine helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın hudutları içinde duracaklarına inandıkları takdirde tekrar birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar anlayan bir topluluk için Allah’ın açıkladığı hudutlardır.
231. Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bitirince, artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salıverin. Haklarına tecavüz edip, zarar vermek maksadıyla onları tutmayın. Kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Allah’ın âyetlerini eğlence edinmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilendir.
232. Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bitirince, kendi aralarında güzelce anlaştıkları takdirde, kocalarıyla tekrar evlenmelerine engel olmayın. İçinizden Allah’a ve ahiret gününe inanmış olanlara işte bununla öğüt veriliyor. Böyle yapmanız sizin için daha iyi ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
233. Anneler (boşanmadan önce veya boşandıktan sonra doğan) çocuklarını iki yıl emzirsinler. Bu hüküm, süt emzirmeyi tamamlamak isteyenler içindir. Annelerin uygun biçimde yiyecek ve giyeceğini sağlamak çocuğun babasına âittir. Hiç kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne bir anne, ne de bir baba, çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Babanın ölümü ile mirasçı olan da; yiyecek, giyecek ve zarar hususlarında baba gibidir. Eğer ana ve baba aralarında danışıp anlaşarak rızâ ile daha iki sene dolmadan çocuğu memeden kesmeyi arzu ederlerse, kendilerine bir vebâl yoktur. Çocuklarınızı süt anneye vermek isterseniz, onu râzı edecek bir ücret verince, yine sizin için bir vebâl yoktur. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, yaptıklarınızı görmektedir.
234. İçinizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Süreleri bitince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
235. Kocası ölen dul kadınları, iddetleri sona erdikten sonra nikâhlamaya niyet ettiğiniz takdirde, daha iddetleri dolmadan onlara talip olduğunuzu hissettirmenizde veya böyle bir arzuyu içinizde tutmanızda size bir vebâl yoktur. Çünkü Allah, sizin onları anacağınızı bilmektedir. Kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Ancak isteğinizi meşru olan işaret ve imâlarla belirtebilirsiniz, çıtlatma sözler söyleyebilirsiniz. Farz olan iddetleri sona ermedikçe nikâh akdine azmetmeyin ve iyi bilin ki Allah kalplerinizde olanı muhakkak biliyor. O’ndan korkun ve yine bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, Halîm’dir.
236. Kendilerine dokunmadığınız veya kendilerine bir mehir takdir etmediğiniz kadınları boşamışsanız, bunda size bir vebâl yoktur. Şu kadar var ki, zengin olan kudretine göre, fakir olan da gücü yettiği kadar güzellikle onları faydalandırsın. Bu, ihsan sahiplerinin üzerine bir borçtur.
237. Bir mehir tayin ettiğiniz takdirde, henüz dokunmadan onları boşarsanız o zaman tayin ettiğiniz mehrin yarısını verin. Ancak kadınlar vazgeçer yahut nikâh bağı elinde bulunan erkek vazgeçerse başka. Ey erkekler! Sizin bağışta bulunmanız takvâya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı görmektedir.
238. Namazları ve orta namazı muhafaza edin, gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun.
239. Eğer korkarsanız, yaya yahut binek üzerinde kılın. Emniyete kavuştuğunuzda, bilmediklerinizi size öğrettiği gibi Allah’ı zikredin.
240. İçinizden vefat edip de eşlerini geride bırakanlar, eşleri için evlerinden çıkarılmayarak, bir yıl faydalanmalarını vasiyet etsinler. Şayet o kadınlar kendiliklerinden çıkıp giderlerse, kendi haklarında uygun olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah Azîz’dir, hüküm ve hikmet sahibidir.
241. Boşanan kadınların da meşru bir şekilde (kocalarının imkânından) faydalanmaları haklarıdır. Bunun yerine getirilmesi, Allah’tan korkanlara bir vazifedir.
242. Böylece Allah size âyetlerini açıklar. Umulur ki düşünüp hakikatı anlarsınız.
243. Binlerce oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara: “Ölün!” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı ikram sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
244. Allah yolunda savaşın ve bilin ki, Allah işitendir, bilendir.
245. Allah’a güzel bir borç takdiminde bulunacak kim var? Ki, Allah ona kat kat fazlasını versin. Allah bazılarının rızkını daraltır, bazılarınınkini de genişletir. Siz O’na döndürüleceksiniz.
246. Musa’dan sonra İsrailoğulları’nın ileri gelenlerini görmedin mi? Hani onlar peygamberlerine: “Bize bir hükümdar gönder de (onun maiyyetinde) Allah yolunda savaşalım!” demişlerdi. “Üzerinize savaş farz kılınır da ya savaşmazsanız?” dedi. Onlar da: “Biz Allah yolunda neden savaşmayalım? Hem yurtlarımızdan çıkarıldık, hem de oğullarımızın arasından uzaklaştırıldık.” dediler. Fakat onların üzerine savaş farz kılınınca (verdikleri söze rağmen) içlerinden pek azı hariç, hepsi yüz çevirdiler. Allah zâlimleri bilendir.
247. Peygamberleri onlara: “İşte Allah Tâlut’u size hükümdar olarak gönderdi.” dedi. Bunun üzerine: “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız. Hem ona servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmiş de değil.” dediler. Peygamberleri: “Allah onu sizin üzerinize beğenip seçmiştir. Ona bilgice ve vücutça da bir üstünlük vermiştir. Şüphesiz ki Allah mülkünü dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir, her şeyi bilendir.” dedi.
248. Peygamberleri onlara: “Onun hükümdarlığının alâmeti, Tâbut’un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir Sekine ve Musa âilesinin, Harun âilesinin geriye bıraktıklarından kalanlar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanıyorsanız, şüphesiz ki bunda sizin için kesin bir alâmet vardır.” dedi.
249. Tâlut ordusuyla beraber ayrılınca: “Şüphesiz ki Allah sizi bir nehirle imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Ondan tatmayıp sadece eliyle bir avuç içenler bendendir.” dedi. İçlerinden pek azı hariç olmak üzere hepsi o nehirden içtiler. Tâlut ve beraberindeki müminler nehri geçince: “Bugün bizim için Câlut ve ordusuna karşı koyacak hiç gücümüz yoktur.” dediler. Allah’ın huzuruna varacaklarına inananlar ise: “Nice az bir topluluk Allah’ın izniyle pek çok topluluğu yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” dediler.
250. Câlut ve ordusuna karşı çıktıklarında: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır! Ayaklarımıza sebat ver! O kâfirler gürûhuna karşı bize yardım et!” dediler.
251. Sonunda Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davut Câlut’u öldürdü. Allah ona hükümdarlık ve hikmet verdi, ona dilediğini öğretti. Eğer Allah, insanların bir kısmı ile diğerlerini savmasaydı, yeryüzünün düzeni bozulurdu. Fakat Allah bütün âlemler üzerine lütuf ve kerem sahibidir.
252. İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Resulüm! Şüphesiz ki sen de gönderilmiş peygamberlerdensin.
253. Biz o peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. Allah onlardan kimileri ile konuşmuş, bazılarının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da açık mucizeler verdik ve onu kudsî ruhla destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilâfa düştüler. Kimileri inandı, kimileri de küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar.
254. Ey iman edenler! Ne alış-verişin ne de dostluğun ve ne de iltimasın olmadığı günün gelmesinden önce, size verdiğimiz rızıklardan (Allah için) sarfedin. İnkâr edenler ancak zâlimlerdir.
255. Allah o Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum’dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O’nunla kâimdir). O’nu uyuklama da uyku da tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan, katında kim şefaat edebilir? O, kullarının işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. O’nun dilediğinden başka, insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. O öyle yüce, öyle azametlidir.
256. Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. Kim Tağut’u inkâr edip de Allah’a iman ederse muhakkak ki o kopması mümkün olmayan en sağlam bir kulpa sımsıkı sarılmış olur. Allah işitendir, bilendir.
257. Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır. İnkâr edip kâfir olanların dostları ise Tağut’tur. Onları nurdan alıp karanlıklara götürür. İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.
258. Allah kendisine hükümranlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut’u) görmedin mi? İşte o zaman İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür.” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm.” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.
259. Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş ıssız bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? “Allah bunu bu ölümden sonra nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene ölü bıraktı, sonra da diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. O da: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldım.” dedi. Allah ona: “Hayır! Yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış! Hele eşeğine de bak! Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Kemiklere bak! Nasıl onları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz.” dedi. Bu işler ona açıkça belli olunca: “Biliyorum, Allah her şeye kâdirdir.” dedi.
260. İbrahim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Rabbi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat kalbim kuvvet bulsun, mutmain olsun diye (görmek istiyorum).” dedi. Bunun üzerine Allah: “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.” dedi.
261. Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağında yüz tanesi olan ve yedi başak bitiren bir tohuma benzer. Allah dilediğine fazlasıyla verir. Allah’ın lütfu geniştir ve O her şeyi bilendir.
262. Mallarını Allah yolunda hayra verip de sonra başa kakmayan, alanların gönlünü kırmayan kimselerin, Rabbleri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
263. Bir tatlı dil, bir de af, arkasından incitme gelecek sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, Halîm’dir.
264. Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağanak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir (Toprağı gider, kaya kalır). Kazandıklarından hiçbir şey elde edemez. Allah kâfirler gürûhunu hidayete erdirmez.
265. Allah’ın rızâsını kazanmak ve içlerindekini kökleştirmek (kalplerini sağlamlaştırmak) için mallarını infak edip sarfedenlerin durumu, yüksekçe bir tepede bulunan güzel bir bahçeye benzer. Üzerine bol bol yağmur yağdığında, meyvelerini iki kat verir. Bol yağmur yağmasa bile, hafif bir yağmur, az bir çisinti de yetişir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
266. Sizden biriniz hiç arzu eder mi ki; hurma ve üzüm bağları ile dolu, altından ırmaklar akan ve içinde her çeşit meyveden bulunan güzel bir bahçesi olsun. Tam bu durum elde edilmiş iken bir taraftan ihtiyarlık bastırsın, diğer taraftan da bakıma muhtaç çocuklar bakım isterken, o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet edip baştan başa yaksın, kül etsin! (Elbette bunu kimse istemez). İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor, umulur ki düşünüp ibret alırsınız.
267. Ey iman edenler! Kazandıklarınızın temizlerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan (Allah için) sarfedin. Size verilirse göz yummadan alamayacağınız kötü ve değersiz şeyleri sakın vermeye kalkmayın. Biliniz ki Allah zengindir, öğülmeye lâyıktır.
268. Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri (cimriliği) telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vâdeder. Allah ihsanı bol olan ve her şeyi hakkıyla bilendir.
269. Allah hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse, ona muhakkak ki çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlar.
270. Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı şüphesiz ki Allah bilir. Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.
271. Sadakaları açıktan verirseniz ne güzeldir. Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz, bu sizin için daha iyidir. Böyle yaptığınızdan ötürü, Allah günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah işlediklerinizden haberdardır.
272. İnsanları hidayete erdirmek senin üzerine borç değildir. Şu kadar var ki, Allah dilediği kimseye hidayet eder. Hayır olarak harcadığınız her şey kendiniz içindir. Zaten siz yalnız Allah rızâsını kazanmak için infak edersiniz. Verdiğiniz her hayır, tam olarak size noksansız ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmış olmazsınız.
273. Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmeyen) fakirlere verin ki; onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Onları simâlarından tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan ne infak ederseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir.
274. Mallarını gece gündüz, gizli ve açık infak edenlerin mükâfatı Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
275. Fâiz yiyenler: “Fâiz ticaret gibidir.” dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmış gibi (ihtiyaçlar içinde) kalkacaklardır. Oysa Allah alış-verişi helâl, fâizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir ve fâizcilikten vazgeçerse, geçmiş (günahları, daha önce aldığı) kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah’a âittir. Kim de tekrar fâize dönerse onlar cehennemliktirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
276. Allah fâizle kazanılanı eksiltir, bereketini tamamen giderir. Sadakası verilen malları ise artırır. Allah küfrân-ı nimette bulunan günahkâr hiç kimseyi sevmez.
277. İman edip sâlih amel işleyenlerin, namaz kılıp zekât verenlerin, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklar.
278. Ey iman edenler! Allah’tan korkun! Eğer imanınızda gerçek iseniz, fâizden arta kalanı bırakın almayın.
279. Yok eğer fâizi terketmezseniz, bunun Allah’a ve Peygamber’ine açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer fâiz almaktan tevbe ederseniz, ana paranız yine sizindir. Böylece ne kimseye haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.
280. Eğer borçlu darlık içinde bulunuyorsa, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Eğer bilirseniz sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.
281. Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz Allah’a döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.
282. Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızda bir kâtip de adâletle yazsın. Yazan Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın. Rabbi olan Allah’tan korksun ve borcunu aslâ eksik yazdırmasın. Şayet borçlu, aklı ermez veya âciz ya da kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adâletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şâhit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhitliklerine rızâ göstereceğiniz bir erkek iki kadın şâhit olabilir. Kadınlardan biri unutursa diğeri ona hatırlatır. Şâhitler çağrıldıklarında gelmemezlik etmesinler. Onu büyük olsun küçük olsun süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında daha adâletli, şâhitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemenize daha elverişlidir. Ancak aranızda hemen alıp vereceğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızda size bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınızda şâhit tutun. Yazana da şâhide de zarar verilmesin. Eğer bir zarar yaparsanız, şüphe yok ki bu, sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkar takvâ sahibi olursanız mualliminiz Allah olur. Allah her şeyi bilir.
283. Eğer yolculukta olur da yazacak kimse bulamazsanız, alınan rehinler yeter. Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emaneti ödesin ve Rabbi olan Allah’tan korksun. Şâhitliği gizlemeyin. Onu gizleyenin kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilir.
284. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker. Sonra dilediğine mağfiret eder, dilediğine azap eder. Allah her şeye kâdirdir.
285. Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. “O’nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız. İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz! Dönüş sanadır.” derler.
286. Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir yük ile mükellef kılmaz. Kazandığı iyilik kendi faydasına, yaptığı kötülük de kendi zararınadır. “Ey Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi hesaba çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”
 1. Elif. Lâm. Mîm.
2. Allah O Allah’tır ki, kendinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum’dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O’nunla kâimdir).
3. Sana Kitab’ı hak ile ve kendinden önceki kitapları doğrulayıcı olarak indirdi, Tevrat ve İncil’i de indirmişti.
4. Daha önce insanlara hidayet yolunu gösterici olarak Furkan’ı indirdi. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah Azîz’dir, intikam sahibidir.
5. Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
6. Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
7. Sana Kitab’ı indiren O’dur. O’nun bazı âyetleri muhkemdir, mânâsı açık ve kesindir. Bunlar kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir (birbirine benzer çeşitli mânâlar taşır). Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumlamak için onun benzer âyetlerinin üzerlerine düşerler. Oysa onun te’vilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “O’na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Bunu ancak akl-ı selim sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz.
8. (Onlar şöyle yalvarırlar): “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola hidayet ettikten sonra kalplerimizi saptırıp döndürme. Bize kendi nezdinden bir rahmet ver. Şüphesiz ki bağışı en bol olan sensin.”
9. “Ey Rabbimiz! Gelmesinde aslâ şüphe olmayan bir günde sen insanları mutlaka toplayacaksın.” Şüphesiz ki Allah vaadinden dönmez.
10. İnkâr edenler var ya, onların ne malları ne de çocukları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlamaz. Onlar ateşin yakıtıdırlar.
11. (Kâfirlerin gidişatı) tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar âyetlerimizi yalanladılar, Allah da onları günahları ile yakaladı. Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
12. Resulüm! Kâfirlere de ki: Yakında yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürükleneceksiniz. Orası ne kötü bir kalma yeridir!
13. (Bedir’de) karşı karşıya gelen bu iki topluluğun durumlarında sizin için mühim bir ibret vardır. Biri Allah yolunda savaşıyor, diğeri küfür içinde bulunuyordu. Onlar öbürlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gözleriyle görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Bunda görebilenler için ibret vardır.
14. İnsanın gönlünü çeken kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşler, salma ve güzel atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler sevgisi insanlara hoş gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici birer menfaatidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır.
15. De ki: “Size bunlardan daha iyisini haber vereyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri katında, altlarından ırmaklar akan ve orada ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah’ın hoşnutluğu vardır.” Allah kullarını görendir.
16. (O takvâ sahipleri): “Ey Rabbimiz! Biz şüphesiz ki inandık, günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!” derler.
17. (Onlar) sabredenler, sâdıklar, huzurunda gönülden boyun bükenler, Allah için infak edenler ve seher vaktinde istiğfar edenlerdir.
18. Allah kendisinden başka ilâh olmadığına şâhitlik etmiştir. Melekler ve adâleti yerine getiren ilim sahipleri de O’ndan başka ilâh olmadığına şâhitlik ettiler. O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
19. Allah katında din İslâm’dır. Ancak kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.
20. Eğer seninle tartışmaya girişirlerse de ki: “Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve kitapsız ümmilere de, de ki: “Siz de İslâm oldunuz mu?” Eğer İslâm olurlarsa doğru yolu bulurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse sana düşen yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını görendir.
21. Allah’ın âyetlerini inkâr edenlere, haksız yere peygamberlerini öldürenlere ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele!
22. Onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
23. Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek üzere Allah’ın kitabına çağırılıyorlar da, sonra onlardan bir grup yüz çevirerek dönüyorlar.
24. Bu da onların: “Sayılı bir kaç gün dışında cehennem ateşi bize dokunmaz.” demeleri sebebiyledir. Yaptıkları iftira dinleri hakkında kendilerini aldatmıştır.
25. Hiçbir şüphe olmayan (kıyamet) gününde onları topladığımız ve herkesin kazandığı kendilerine tamamen ödenip hiç kimseye haksızlık edilmediği zaman halleri nice olur?
26. De ki: “Ey mülkün sahibi Allah! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin.”
27. “Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini hesapsız rızıklandırırsın.”
28. Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah ile bir dostluğu kalmaz. Meğer ki onlardan gelecek herhangi bir tehlikeden sakınmış olasınız. Allah size kendisinden korkmanızı emrediyor. Dönüş Allah’adır.
29. De ki: “Göğüslerinizde olanı gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kâdirdir.”
30. Herkes iyilik ve kötülük olarak ne işlemişse kıyamet gününde hazır bulur. O zaman ister ki, kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah sizi kendisinden sakındırıyor. Çünkü Allah kullarına çok şefkatlidir.
31. Resulüm! Onlara söyle: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir.”
32. Resulüm! De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez.
33. Allah Âdem’i, Nuh’u, İbrahim âilesini ve İmran âilesini âlemlere tercih etmiş, üstün kılmıştır.
34. Hepsi de birbirinin zürriyetinden gelen bir nesildir. Allah işitendir, bilendir.
35. Hani İmran’ın karısı şöyle demişti: “Ey Rabbim! Karnımda olanı azatlı bir kul olarak sırf sana (hizmet etmek üzere) adadım, bunu benden kabul buyur. Şüphesiz ki işiten ve bilen ancak sensin.”
36. Onu doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken: “Ey Rabbim! Ben kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu da soyunu da kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.” dedi.
37. Rabbi ona güzel bir kabul ile karşılık verdi, onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyâ’nın himayesine bıraktı. Zekeriyâ onun yanına mâbede her girişinde yanında bir rızık bulur ve: “Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?” derdi. O da “Allah tarafından!” derdi. Şüphesiz ki Allah dilediği kimseye hesapsız rızık verir.
38. Orada Zekeriyâ Rabbine duâ etti. “Ey Rabbim! Tarafından bana hayırlı bir nesil bağışla. Doğrusu sen duâyı işitensin.” dedi.
39. Zekeriyâ mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: “Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı bir çocuk müjdeliyor. O, Allah’tan gelen bir Kelime’yi (İsâ’yı) tasdik edici, efendi, nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olacak.”
40. Zekeriyâ: “Ey Rabbim! Benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım da kısırdır.” dedi. Rabbi: “Öyle de olsa, Allah dilediğini yapar.” buyurdu.
41. “Ey Rabbim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. Allah: “Senin işaretin, insanlarla üç gün işaretten başka söz söyleyememendir. Rabbini çok zikret, sabah akşam O’nu tesbih et!” buyurdu.
42. Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni seçti, tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınlarına üstün kıldı.”
43. “Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rüku edenlerle birlikte rüku et.”
44. Resulüm! Bunlar, bizim sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye kalemleri ile kura atarlarken sen onların yanında değildin. Çekiştikleri zaman da orada bulunmadın.
45. Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsâ Mesih’dir. Dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’ın kendisine yakın kıldıklarındandır.”
46. “İnsanlarla beşikte iken de yetişkin iken de konuşacak ve sâlihlerden olacak.”
47. Dedi ki: “Ey Rabbim! Bana bir insan eli değmediği halde benim nasıl çocuğum olabilir?” Allah: “Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona ‘Ol!’ der, o da oluverir.” dedi.
48. Ona kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.
49. Onu İsrailoğullarına bir peygamber yapacak. (Onlara şöyle diyecek): “Ben size Rabbinizden bir âyet (mucize) ile geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah’ın izni ile o hemen kuş oluverir. Yine Allah’ın izni ile anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanmışsanız, bunda sizin için bir âyet (ibret) vardır.”
50. “Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmak üzere gönderildim. Size Rabbinizden bir âyet getirdim. O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
51. “Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur.”
52. İsâ onların inkârlarını hissedince: “Allah yolunda yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havârîler dediler ki: “Biziz Allah’ın yardımcıları, Allah’a inandık, şâhit ol ki biz müslümanlarız!”
53. “Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine inandık, Peygamber’e uyduk. Bizi şâhit olanlarla beraber yaz!”
54. (Yahudiler gizlice) tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarına karşılık verdi. Allah tuzak kuranlara karşılık vermekte en güçlü olandır.
55. O vakit Allah şöyle buyurdu: “Ey İsâ! Ben seni eceline yetireceğim ve seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden tertemiz ayıracağım, sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacağım. Sonra da dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”
56. “İnkâr edip kâfir olanları, dünyada da ahirette de şiddetli bir azaba çarptıracağım. Onların hiç yardımcıları da olmayacak.”
57. İman edip sâlih amel işleyenlere gelince, Allah onlara mükâfatlarını tam olarak verecektir. Allah zâlimleri sevmez.
58. Resulüm! İşte bunları sana âyetlerden ve hikmet dolu Zikir’den okuyoruz.
59. Hiç şüphe yok ki, İsâ’nın babasız dünyaya gelişi de Allah nezdinde Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, o da oluverdi.
60. Hak Rabbinden gelendir. Öyleyse şüphecilerden olma!
61. Resulüm! Sana ilim geldikten sonra seninle bu hususta tartışmaya kalkarlarsa de ki: “Geliniz! Sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi oğullarınızı biz de kendi oğullarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım. Sonra da duâ edelim ve Allah’ın lânetinin yalancıların üzerlerine olmasını dileyelim.”
62. İşte bu, elbette en doğru haberdir. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hiç şüphesiz ki Allah Azîz’dir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
63. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları bilendir.
64. De ki: “Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda eşit bir kelimeye geliniz. Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse: “Şâhit olun ki, biz müslümanlarız.” deyin.
65. Ey Ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Halbuki Tevrat da İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmez misiniz?
66. Hadi siz bilginiz olan şey hakkında tartışıyorsunuz. Fakat bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Allah her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.
67. İbrahim ne yahudi ne de hıristiyandı. Fakat o Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı. Müşriklerden de değildi.
68. İnsanların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar ile, bu peygamber (Muhammed) ve müminlerdir. Allah müminlerin dostudur.
69. Kitap ehlinden bir tâife sizi saptırmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptırırlar da farkında olmazlar.
70. Ey ehl-i kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?
71. Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?
72. Ehl-i kitaptan bir tâife dedi ki: “İman edenlere indirilene günün başında inanın, sonunda da inkâr edin. Olur ki dönerler.”
73. “Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın.” De ki: “Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir.” (Onlar kendi aralarında şöyle dediler): “Size verilenin benzerinin bir başkasına verildiğine, veya Rabbinizin katında size karşı onların delil getireceklerine de inanmayın.” De ki: “Lütuf ve ihsan Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.”
74. Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf ve kerem sahibidir.
75. Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yükler dolusu mal emanet bıraksan, onu sana eksiksiz iâde eder. Fakat onların içinde öylesi de vardır ki, ona bir dinar versen tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. “Kitap ehli olmayan Araplar’ın ve sair kimselerin (hakkını yemekten dolayı) üzerimize bir sorumluluk yoktur.” derler ve onlar Allah adına bile bile yalan söylerler.
76. Hayır! Kim ahdini yerine getirirse ve Allah’tan korkarsa, şüphesiz ki Allah takvâ sahiplerini sever.
77. Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir pahaya satanlar var ya, onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlara kelâmıyla hitap etmeyecek, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.
78. Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: “Bu Allah katındandır.” derler. Onlar bile bile Allah’a iftirâ ediyorlar.
79. Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiği kimsenin, insanlara: “Allah’ı bırakıp da bana kul olun!” demesi mümkün değildir. Fakat o: “Kitabı okuduğunuza ve öğrettiğinize göre Rabbânîler olunuz.” der.
80. Size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Hiç müslüman olduktan sonra size küfrü emreder mi?
81. Allah vaktiyle peygamberlerden kesin söz almıştı: “Celâlim hakkı için, size kitap ve hikmet verdim. Sizde olan o kitap ve hikmeti tasdik edip doğrulayan bir peygamber gelecek. Ona mutlaka iman edeceksiniz ve mutlaka ona yardımda bulunacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da: “Kabul ettik.” demişlerdi. Allah da: “O halde şâhit olun, ben de sizinle beraber şâhit olanlardanım.” buyurmuştu.
82. Bundan sonra artık kim yüz çevirirse onlar fâsıkların tâ kendileridir.
83. Şimdi onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez O’na teslim olmuşlardır, nihayet de O’na döndürüleceklerdir.
84. De ki: “Biz Allah’a iman ettik. Bize indirilene de; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlara indirilenlere de; Musa’ya, İsâ’ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Ve biz ancak O’na teslim olanlarız.”
85. Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, onunki aslâ kabul edilmeyecektir. Ahirette de ziyan edenlerden olacaktır.
86. İman ettikten, peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkâr eden bir topluluğu Allah nasıl hidayete eriştirir? Allah zâlimler topluluğunu hidayete eriştirmez.
87. İşte bunların cezası: Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir.
88. Bu lânete ebediyyen gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz.
89. Ancak bunun ardından tevbe edip kendini düzeltenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
90. İman ettikten sonra kâfir olup ve küfürde daha da ileri gidenlerin tevbeleri aslâ kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların tâ kendileridir.
91. İnkâra saplanmış ve kâfir olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa dahi aslâ hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Elem verici azap onlaradır, onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
92. Sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda infak etmedikçe aslâ iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir.
93. Tevrat indirilmeden önce İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz Tevrat’ı getirip okuyun.”
94. Artık bundan sonra da kim Allah’a yalan uydurup iftirâ ederse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
95. De ki: “Allah doğruyu söylemiştir. Öyleyse Hakk’a yönelmiş olan İbrahim’in dinine uyunuz. O müşriklerden değildi.”
96. Şüphesiz ki insanlar için ilk kurulan Beyt, Mekke’deki mubarek ve âlemlere hidayet kaynağı olan Kâbe’dir.
97. Orada apaçık alâmetler ve İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse güvenlik içinde olur. Hacca gidip gelmeye gücü yeten herkesin Kâbe’yi ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz ki Allah âlemlerden müstağnidir.
98. De ki: “Ey ehl-i kitap! Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz? Oysa Allah sizin yaptıklarınıza şâhittir.”
99. De ki: “Ey ehl-i kitap! Niçin iman edenleri Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Hak olduğuna şâhit iken, o yolu eğri göstermeye yelteniyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir zümreye uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirirler de kâfir yaparlar.
101. Size Allah’ın âyetleri okunurken ve aranızda O’nun Resul’ü bulunurken nasıl küfre dönersiniz? Kim Allah’a sımsıkı sarılırsa, muhakkak ki o doğru bir yola iletilmiştir.
102. Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak lâzımsa öylece korkun. Sakın siz müslüman olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin.
103. Hepiniz topluca sımsıkı Allah’ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz. Allah gönüllerinizi birleştirmiş ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken, oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, doğru yolu bulasınız diye size âyetlerini böyle açıklıyor.
104. İçinizde insanları hayra çağıran, iyilikleri emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar gerçek kurtuluşa erenlerdir.
105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için kıyamet günü büyük bir azap vardır.
106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: “İnanmanızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmenizden dolayı tadın azabı!” denilecektir.
107. Yüzleri ağaranlara gelince; onlar Allah’ın rahmeti içindedirler, orada ebedî kalacaklardır.
108. İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. Allah âlemlere zulmetmek istemez.
109. Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah’ındır. Bütün işler Allah’a döndürülür.
110. Siz beşeriyet için meydana çıkartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbette bu kendileri için daha hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla birlikte, çoğu yoldan çıkmış fâsıklardır.
111. Onlar incitmekten başka size herhangi bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girişecek olsalar bile, arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
112. Onlar (yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, zillet altında kalmaya mahkûmdurlar. Meğer ki Allah’ın ahdine ve insanların ahdine sığınmış olsunlar. Onlar Allah’tan bir gazaba uğramışlardır ve üzerlerine miskinlik (damgası) vurulmuştur. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberlerini öldürüyorlardı. Bu, onların isyan etmelerinden ve haddi aşmalarındandır.
113. Onların hepsi bir değildir. Ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk da vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okurlar.
114. Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emreder kötülükten men ederler. Hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar sâlih kimselerdendirler.
115. Yaptıkları hiçbir iyilik karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah takvâ sahiplerini çok iyi bilir.
116. İnkâr edenlerin malları ve evlâtları Allah nezdinde kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramayacaklardır. İşte onlar cehennemliktirler, orada ebedî kalacaklardır.
117. Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup da onu mahveden kavurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
118. Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri sakın sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten aslâ geri kalmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, âyetleri size açıklamış bulunuyoruz.
119. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz bütünüyle kitaba inanırsınız. Onlar ise, sizinle karşılaştıkları zaman: “İnandık!” derler. Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden ötürü parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: “Kininizle geberin!” Şüphesiz ki Allah göğüslerin özünü bilendir.
120. Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler. Eğer sabreder, Allah’tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
121. Resulüm! Hani sen müminleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
122. O zaman içinizden iki tâife bozulmaya yüz tutmuştu. Oysa Allah onların yardımcısı idi. Müminler yalnız Allah’a güvensinler.
123. Andolsun ki siz güçsüz olduğunuz bir durumda iken Bedir’de Allah size yardım etmişti. O halde Allah’tan korkun ki, şükretmiş olasınız.
124. O zaman sen müminlere: “İndirilen üçbin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, size yetmez mi?” diyordun.
125. Evet! Eğer siz sabreder ve Allah’tan korkarsanız, onlar da hemen üzerinize gelirlerse, Rabbiniz size nişanlı beşbin melekle yardım edecektir.
126. Allah bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede iyice yatışsın diye yaptı. Yardım ancak, güçlü ve hikmet sahibi Allah katındandır.
127. Allah kâfirlerden bir kısmını koparıp ayırsın veya onları perişan etsin de, bu sebeple onlar hüsrana uğrayarak geri dönüp gitmiş olsunlar.
128. Bu işten dolayı senin yapacağın hiçbir şey yoktur. Allah ya onların tevbelerini kabul eder, ya da onlara azap eder. Çünkü onlar zâlimdirler.
129. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
130. Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak fâizi yemeyiniz. Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
131. İnkâr edenler için hazırlanmış ateşten korunun.
132. Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, size de merhamet edilsin.
133. Rabbinizin bağışına ve Allah’tan korkanlar için hazırlanmış, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!
134. O takvâ sahipleri ki bollukta ve darlıkta Allah için infak ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah da güzel davrananları sever.
135. Onlar ki bir kötülük yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Bir de onlar işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.
136. İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada ebedî kalacaklardır. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!
137. Sizden önce de nice sünnetler (hadiseler) gelip geçti. Onun için yeryüzünde gezip dolaşın da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!
138. Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.
139. Ey müminler! Gevşemeyin, üzülmeyin. Gerçekten inanıyorsanız, siz mutlaka en üstünsünüzdür.
140. Eğer size (Uhud’da) bir yara dokundu ise o kâfirler topluluğuna da (Bedir’de) benzeri bir yara dokunmuştu. Biz o sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında (bazen lehe bazen aleyhe) döndürür dururuz. Bu da Allah’ın, ihlâslı ve azimli müminleri ayırdetmesi, içinizden şehidler edinmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez.
141. Bir de müminleri tertemiz yapıp arıtması ve kâfirleri mahvetmesi içindir.
142. Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenlerle etmeyenleri, sebat edenlerle etmeyenleri belli etmeden cennete girivereceğinizi mi sanıyordunuz?
143. Andolsun ki siz ölümle yüz yüze gelmezden önce onu temenni ederdiniz. Şimdi onunla karşılaştınız ve gözlerinizle bakıp duruyorsunuz.
144. Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah’a hiçbir şeyle zarar yapmış olamaz. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
145. Allah’ın izni olmadan hiç kimse ölmez. O belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de âhiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.
146. Nice peygamberler vardı ki, beraberinde Rabbe kul olanlardan çok kimse savaştılar ve Allah yolunda başlarına gelenden dolayı gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
147. Onların sözleri sadece şöyle demekten ibaretti: “Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla. Ayaklarımızı sabit kıl, kâfirler gürûhuna karşı bize yardım et.”
148. Bu yüzden Allah onlara dünya nimetini de ahiret nimetini de fazlasıyla verdi. Allah iyilik edenleri sever.
149. Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, onlar sizi topuklarınız üzerinde (eski dininize) geri çevirirler. O takdirde büsbütün kaybedenlerden olursunuz.
150. Halbuki sizin mevlânız Allah’tır ve O yardımcıların en hayırlısıdır.
151. Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmaları sebebiyle kâfirlerin kalplerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir! Ne kötüdür o zâlimlerin varacağı yer!
152. Andolsun ki Allah size olan vaadini yerine getirdi. O’nun izni ile kâfirleri kırıp biçiyordunuz. Nihayet sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra gevşeyip o emir hakkında çekişmeye kalktınız ve âsi oldunuz. Sizden bir grup dünyayı, bir grup da âhireti istiyordu. Sonra sizi imtihan etmek için onlara karşı yardımını üzerinizden çekti. Bununla beraber sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır.
153. Hani siz kimseye bakmadan kaçışıyordunuz. Peygamber de arkanızdan çağırıp duruyordu. Allah sizi keder üstüne kedere uğrattı ki, bundan dolayı kaybettiğinize ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
154. Sonra o üzüntünün ardından Allah size öyle bir güven, öyle bir uyku indirdi ki, içinizden bir kısmını bürüyordu. Bir kısmı da canlarının derdine düşmüştü. Allah’a karşı câhiliyet zannı gibi hak olmayan bir zanda bulunuyorlar ve: “Bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. Resulüm! De ki: “Bütün emir Allah’ındır.” Onlar kalplerinde gizlediklerini sana açıklamıyorlar. “Bu, bize âit bir şey olsaydı, hiçbirimiz burada öldürülmezdi.” diyorlar. Resulüm! De ki: “Eğer sizler evlerinizde dahi kalmış olsaydınız, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Bu, göğüslerinizin içindekini yoklamak, kalplerinizdekini temizlemek içindir. Allah göğüslerin özünü bilendir.
155. İki ordu karşılaştığı gün içinizden geri dönenleri şeytan, sırf işledikleri bazı şeyler yüzünden yoldan çıkarmak istemişti. Yine de Allah onları bağışladı. Çünkü Allah çok bağışlayandır, Halîm olandır.
156. Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler gibi yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: “Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezlerdi veya öldürülmezlerdi.” diyenler gibi olmayın. Allah bunu onların yüreklerinde bir iç acısı yaptı. Halbuki dirilten de öldüren de Allah’tır. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
157. Andolsun ki Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, şunu iyi bilin ki Allah’ın bağışlaması ve rahmeti, onların (dünyada) topladıklarından çok daha hayırlıdır.
158. Andolsun ki ölseniz veya öldürülseniz, Allah’ın huzurunda mutlaka toplanacaksınız.
159. Allah’ın rahmeti sayesindedir ki, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet ve bağışlanmaları için duâ et. İşlerinde müminlerle istişare et! Müşavereden sonra bir de azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah tevekkül edenleri (kendisine bağlananları) sever.
160. Eğer Allah size yardım ederse artık sizi yenip mağlup edecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakıverirse, O’ndan başka size yardım edecek kimdir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.
161. Bir peygamber için ganimet malına ihanet etmek olur şey değildir. Kim bu hıyanetliği yaparsa, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığı tastamam verilir ve onlara aslâ zulmedilmez.
162. Allah’ın hoşnutluğuna uyan kimse, Allah’ın gadabına uğrayan kimse gibi olur mu? Onun yeri cehennemdir. O ne kötü bir dönüş yeridir!
163. Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah onların yaptıklarını görmektedir.
164. Andolsun ki, Allah müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Çünkü onlara Allah’ın âyetlerini okuyan, kendilerini tertemiz yapıp arıtan, kitap ve hikmeti öğreten kendi içlerinden bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
165. (Bedir’de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğimiz bir musibet, (Uhud’da) kendi başınıza gelince; “Bu nasıl oluyor?” dersiniz. Resulüm! De ki: “O musibet kendi tarafınızdandır.” Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
166. İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen felâket de Allah’ın izniyle olmuştur. Bu, mümin olanları ortaya çıkarması içindi.
167. Bir de münafık olanları ortaya çıkarması içindi. Onlara: “Gelin! Allah yolunda çarpışın veya savunun!” denildiği zaman: “Eğer savaş olacağını bilseydik, elbette arkanızdan gelirdik.” dediler. Onlar o gün imandan daha çok kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Onların gizlediği şeyi Allah en iyi bilendir.
168. Onlar (evlerinde) oturup da kardeşleri için: “Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi.” dediler. Resulüm! De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz ölümü kendinizden savın.”
169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar.
170. Allah’ın kendilerine verdiği ihsanlardan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
171. Onlar Allah’tan olan nimet ve keremin; Allah’ın müminlerin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
172. Yara aldıktan sonra da Allah’ın ve Peygamber’in dâvetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah’tan korkanlara büyük bir mükâfat vardır.
173. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine: “Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!” dediklerinde, bu söz onların imanını arttırdı ve üstelik: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.
174. Sonra da kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah’ın nimet ve keremiyle geri döndüler. Böylece Allah’ın rızâsına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir.
175. O şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. O halde mümin iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
176. Küfürde yarışanlar seni üzmesin! Şüphesiz ki onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara âhirette hiçbir nasip vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.
177. İman karşılığında küfrü satın alanlar, şüphesiz ki Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır.
178. Kâfirler kendilerine mühlet verişimizi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar. Biz onlara sırf günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
179. Allah müminleri, içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybden haberdar edecek değildir. Fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçer. Allah’a ve peygamberlerine inanın. Eğer inanır ve takvâ sahibi olursanız size çok büyük bir mükâfat vardır.
180. Allah’ın, kereminden kendilerine verdiği şeyde cimrilik edenler hiçbir zaman onu kendileri için hayırlı sanmasınlar. Bu onların zararınadır. Cimrilik ettikleri şeyler kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
181. “Gerçekten Allah fakirdir, biz ise zenginiz.” diyenlerin lâfını andolsun ki Allah işitmiştir. Onların söylediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve: “Tadın o yangın azabını!” diyeceğiz.
182. Bu, kendi ellerinizle yapmış olduğunuz şeylerin karşılığıdır. Allah kullarına aslâ zulmedici değildir.
183. O kimseler: “Doğrusu Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe herhangi bir peygambere iman etmememiz hususunda ahid verdi.” dediler. De ki: “Benden önce de nice peygamberler apaçık delillerle ve dediğiniz şeyle geldiler. Eğer doğru sözlü iseniz, niçin onları öldürdünüz?”
184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce apaçık deliller, sahifeler ve nur saçan kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı.
185. Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir.
186. Andolsun ki mallarınıza ve canlarınıza ibtilâlar verilerek imtihan olacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, bilmiş olun ki bu, üzerinde sebat edilecek işlerdendir.
187. Allah kendilerine kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz.” diye söz almıştı. Onlar ise bunu arkalarına attılar ve az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kötü!
188. O yaptıkları ile sevinen ve yapmadıkları ile de övülmeyi sevenleri sakın azaptan kurtulacak sanma! Onlar için elem verici bir azap vardır.
189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın her şeye gücü yeter.
190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için elbette âyetler (deliller) vardır.
191. Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle duâ ederler): “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tenzih ederiz. Bizi ateş azabından koru.”
192. “Ey Rabbimiz! Sen kimi ateşe koyarsan, onu rezil etmiş, rüsvay etmiş olursun. Zâlimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
193. “Ey Rabbimiz! Doğrusu biz: ‘Rabbinize inanın!’ diye imana çağıran bir dâvetçiyi işittik, hemen iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bize bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al.”
194. “Ey Rabbimiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil etme, rüsvay etme! Şüphesiz ki sen vaadinden caymazsın.”
195. Rableri onların duâlarına karşılık verdi: Ben içinizden erkek olsun kadın olsun, çalışanın yaptığını boşa çıkarmam. Hep birbirinizdensiniz. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğratıldılar, savaştılar ve öldürüldüler. Andolsun ki, onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu mükâfat Allah tarafındandır. Mükâfatın en güzeli, Allah katındadır.
196. İnkâr edenlerin refah içinde diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın!
197. Bu, ancak az bir geçimdir. Sonra varacakları yer cehennemdir. O ne kötü yataktır!
198. Fakat Rablerinden korkanlar için, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah tarafından ağırlanırlar. Ebrâr (iyiler) için Allah katındakiler ise daha hayırlıdır.
199. Ehl-i kitaptan öyleleri vardır ki, Allah’a inanırlar, size indirilene de kendilerine indirilene de inanırlar. Allah’tan korkarlar. Allah’ın âyetlerini az ve önemsiz bir pahaya değiştirmezler. Onların mükâfatı da Rableri katındadır. Allah, hesabı çabuk görendir.
200. Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, felâha erebilesiniz.
 1. Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan ve ondan eşini vâredip, ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize hürmetsizlikten sakının. Kendisinin adını öne sürerek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Allah şüphesiz ki sizin üzerinizde murakabe edicidir (hepinizi görüp gözetmektedir).
2. Yetimlerin mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır.
3. Eğer (velisi bulunduğunuz) yetimlerle (evlendiğiniz takdirde) haklarına riâyet edememekten korkarsanız, size helâl olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikâhlayınız. Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir tane alın veya sahip olduğunuz câriyenizle yetinin. Bu, adaletten sapmamanız için daha elverişlidir.
4. (Nikâhınıza aldığınız) kadınların mehirlerini bir hak olarak seve seve verin. Bununla beraber eğer mehirlerinin bir kısmını kendiliklerinden gönül hoşnutluğu ile size bağışlarlarsa onu da âfiyetle yiyin.
5. Allah’ın sizin için geçim kaynağı yaptığı (koruyucusu kılmış olduğu) mallarınızı sefihlere (aklı ermezlere) vermeyin. O mallarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
6. Yetimleri evlenme çağına gelinceye kadar tecrübe edip deneyin. Eğer onlarda bir olgunlaşma görürseniz mallarını derhal kendilerine teslim edin. Büyüyecekler de elinizden alacaklar diye mallarını aceleye getirip israf ederek yemeye kalkmayın. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın (kendi malı ile yetinsin). Fakir olan da uygun olarak (zaruri ihtiyaçlarına yetecek kadar) yesin. Mallarını kendilerine teslim ederken yanlarında şâhit bulundurun. Hesap sorucu olarak da Allah yeter!
7. Ana, baba ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Az da olsa çok da olsa böyledir. Bu hisseler farzdır.
8. Miras taksiminde (mirasta hissesi olmayan) akrabalar, yetimler ve yoksullar hazır bulunursa, onları da bundan rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin.
9. Arkalarında küçük ve âciz çocuklar bırakıp da, onlara bir kötülük gelmesinden korkanlar (başkaları için de öylece) korksunlar. Allah’tan korksunlar ve doğru söz söylesinler.
10. Yetimlerin mallarını zulmen yiyenler, şüphesiz ki karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar ve onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.
11. Çocuklarınızın mirastaki durumu hakkında Allah size şöyle emrediyor: Erkeğe iki kadın payı kadar pay vardır. Eğer çocukların hepsi kadın olup ikiden çok iseler, mirasın üçte ikisi onlarındır, şayet tek ise yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birine terikeden altıda bir, eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris oluyorsa, anasına üçte bir düşer. (Kalan da babasının hakkıdır). Eğer ölenin kardeşleri varsa, o vakit altıda biri anasınındır. Bu hükümler, ölenin borcu ödenip, yaptığı vasiyetler yerine getirildikten sonradır. Babalarınızdan ve oğullarınızdan menfaatça hangisinin size daha yakın olduğunu siz bilemezsiniz. Bu sehimler Allah tarafından tesbit edilip size farz kılınmıştır. Şüphesiz ki, Allah hakkıyla bilici, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
12. Eğer eşlerinizin çocukları yoksa geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bunlar yaptığı vasiyeti ve borcu ödedikten sonradır. Sizin de çocuğunuz yoksa; yapacağınız vasiyet ve borçtan sonra bıraktığınızın dörtte biri eşlerinizindir. Çocuğunuz varsa, sekizde biri onlarındır. Eğer kendisine vâris olunan erkek veya kadın, çocuğu ve ana babası olmayan bir kimse olur ve onun bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, bu kardeşlerin her birine altıda bir düşer. Eğer ikiden fazla iseler, zarara uğratılmaksızın üçte birine ortak olurlar. Bunlar, yaptığı vâsiyeti ve borcu ödedikten sonradır. Bütün bu hükümler Allah’tan bir vâsiyet ve emirdir. Allah Alîm’dir, Halîm’dir.
13. İşte bunlar Allah’ın vârisler hakkında koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Allah kendisine ve Peygamber’ine itâat edenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. En büyük kurtuluş ve saadet işte budur.
14. Kim de Allah’a ve Peygamber’ine isyân eder, O’nun koyduğu sınırları çiğneyip aşarsa, onu da içinde ebedî kalacağı ateşe koyar. Onun için hor ve hakir edici bir azap vardır.
15. Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara (zinâ edenlere) karşı aranızdan dört şâhit getirin. Eğer onların aleyhinde şâhitlik yaparlarsa, ölüm onları alıp götürünceye, ya da Allah kendilerine bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun.
16. İçinizden fuhuş yapanların her ikisine de eziyet edin. Eğer tevbe eder, hallerini düzeltirlerse, onlara eziyet etmekten vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.
17. Allah katında makbul tevbe; kötülüğü ancak câhillik sebebiyle yapanların, sonra da çarçabuk vazgeçip tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
18. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da, içlerinden birine ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi tevbe ettim!” diyenlerin tevbesi makbul değildir, kâfir olarak ölenlerin tevbesi de makbul değildir. İşte onlar için pek acıklı bir azap hazırlamışızdır
19. Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir hayâsızlık yapmadıkça, onlara (mehir olarak) verdiğinizin bir kısmını geri almak için onları sıkıştırmayın. Kadınlarınızla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, olabilir ki hoşunuza gitmeyen bir şeye Allah birçok hayırlar koymuş olabilir.
20. Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, evvelkine yüklerle mehir vermiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?
21. Onu nasıl alırsınız ki birbirinize karışıp katıldınız, içli-dışlı oldunuz. Onlar sizden kuvvetli bir teminat da almışlardı.
22. Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.
23. Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren (süt) analarınız, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan olma himayenizdeki üvey kızlarınız sizlere haram kılındı. Eğer onlarla henüz gerdeğe girmemişseniz, kızlarını almanızda bir beis yoktur. Kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleri ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da keza haram edildi. Ancak cahiliyet devrinde geçen geçmiş affedilmiştir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
24. (Harb esiri olarak) sahip olduğunuz câriyeler hariç, kadınlardan kocası olanlarla evlenmeniz de haram kılındı. Bütün bunlar, Allah’ın size yazarak farz ettiği yasaklardır. Bunlardan başkasını ise, iffetli yaşamak, zinâ etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz (mehirlerini verip almanız) size helâl kılındı. Nikah ederek yararlandığınız kadınlara kararlaştırılmış mehirlerini verin. Mehirin takdir edilmesinden sonra, aranızda gönül rızasıyla (yeni miktar üzerinde) anlaşmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz ki Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
25. Sizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, sahip olduğunuz iman etmiş câriyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zinâ etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ile ve sahiplerinin izni ile onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu (izin) içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.
26. Allah size açıklamak ve sizi sizden öncekilerin yollarına iletmek ve tevbenizi kabul etmek istiyor. Allah bilendir, yegâne hikmet sahibidir.
27. Allah sizin tevbenizi kabul etmek istiyor, şehvetlerine uyanlar ise sizin büsbütün yoldan çıkmanızı isterler.
28. Allah ağır teklifleri sizden hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
29. Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla (haram sebeplerle) değil, karşılıklı rızâ ile yapılan ticaretle yiyin. Kendi kendinizi katletmeyin. Şüphesiz ki Allah size karşı çok merhametlidir.
30. Kim haksızlık ve zulüm ile bu yasakları işlerse, biz onu cehenneme atacağız. Bu ise Allah’a çok kolaydır.
31. Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlanacağınız şerefli bir yere yerleştiririz.
32. Allah’ın bir ikram olarak bir kısmınızı diğerine üstün kıldığı şeyleri istekle arzu etmeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. İsteklerinizi Allah’ın fazlından ve kereminden isteyin. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
33. Herkes için ana, baba ve akrabaların bıraktığı mallara mirasçılar yaptık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de hisselerini verin. Şüphesiz ki Allah her şeye şâhittir.
34. Erkekler kadınlar üzerine idareci (hâkim)dirler. Çünkü Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler, mallarından kadınlara harcamaktadırlar. İyi kadınlar itaatkâr olan ve Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi koruyan kadınlardır. İtaatsızlıklarından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, (uslanmazlarsa) onları yataklarında yalnız bırakın. Yine de dinlemezlerse dövün. Eğer size itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah çok yücedir, çok büyüktür.
35. Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz; kendilerine erkek tarafından bir hakem, kadın tarafından bir hakem gönderin. Bu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı-kocanın arasını bulur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilen her şeyden haberdar olandır.
36. Allah’a kulluk edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, akrabalara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya ve uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışlara ve elinizin altında bulunanlara iyilik edin. Allah kendini beğenip böbürlenenleri elbette sevmez.
37. Onlar cimrilik ederler, insanlara da cimriliği tavsiye ederler. Allah’ın kendilerine lütfundan verdiğini gizlerler. Biz kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
38. Onlar Allah’a ve âhiret gününe inanmadıkları halde, mallarını insanlara gösteriş için sarfederler. Şayet şeytan bir kimseye arkadaş olursa, o ne kötü bir arkadaştır!
39. Ne olurdu sanki, onlar Allah’a, ahiret gününe inanmış ve Allah’ın kendilerine verdiği rızıklardan (O’nun yolunda) infak etmiş olsalardı! Allah onları çok iyi bilendir.
40. Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık yapmaz. Zerre kadar iyilik olsa, onu kat kat arttırır ve kendi katından da büyük mükâfat verir.
41. Her ümmetten bir şâhit getireceğimiz ve seni de onlar üzerine şâhit getireceğimiz zaman halleri nice olur?
42. İnkâr edenler ve Peygamber’e baş kaldırmış olanlar, kıyamet günü hak ile yeksan olup yerin dibine geçirilmeyi ne kadar isterler ve Allah’tan hiçbir söz gizleyemezler.
43. Ey iman edenler! Sarhoşken -ne söylediğinizi bilinceye kadar-, bir de cünüp iken -yolcu olan müstesnâ- gusül yapmadıkça namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız, veya sizden biriniz ayak yolundan gelmişse, yahut da kadınlara yaklaşıp da su bulamamışsanız, o zaman temiz toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.
44. Kendilerine kitaptan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.
45. Allah düşmanlarınızı sizden çok daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak da Allah size yeter, hakiki bir yardımcı olarak da Allah size yeter.
46. Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden değiştirirler. “İşittik ve isyan ettik”, “Dinle, dinlemez olası” derler. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak: “Râinâ” derler. Eğer onlar: “İşittik, itaat ettik, dinle, bizi gözet” deselerdi, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat inkârları yüzünden Allah onlara lânet etmiştir. Artık pek az inanırlar.
47. Ey ehl-i kitap! Biz bir takım yüzleri silip dümdüz ederek enselerine çevirmezden veya onları Ashab-ı sebt’i (Cumartesi gününe saygı göstermeyen yahudileri) lânetlediğimiz gibi lânetlemezden önce, gelin o elinizdekini doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelir.
48. Allah kendisine ortak koşulmasını aslâ bağışlamaz. Bundan başkasını, dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse, şüphesiz ki büyük bir günahla iftira etmiş olur.
49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl kadar zulme uğratılmaz.
50. Bak! Nasıl da Allah’a yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter!
51. Kendilerine kitap verilmiş olanları görmedin mi? Bâtıl ilâhlara ve Tâğut’a inanıyorlar. Sonra da kâfirler için: “Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır.” diyorlar.
52. Bunlar Allah’ın lânetlediği kimselerdir. Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lânetli) kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın.
53. Yoksa onların mülkten bir payı mı var? Eğer öyle olsaydı, insanlara bir çekirdek zerresi bile vermezlerdi.
54. Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar? Oysa biz İbrâhim âilesine kitabı ve hikmeti verdik, onlara büyük bir mülk bağışladık.
55. Onlardan bir kısmı ona iman etti, kimi de ondan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak cehennem yeter!
56. Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları yakında bir ateşe sokacağız. Derileri piştikçe, azabı artsın diye kendilerine yeni deriler vereceğiz. Şüphesiz ki Allah Azîz’dir, hikmet sahibidir.
57. İman edip sâlih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî kalacaklardır. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Biz onları koyu bir gölgeye koyacağız.
58. Allah size emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
59. Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onu hemen Allah’a ve Peygamber’e arzedin, eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız. Bu sizin için daha hayırlı ve netice itibariyle daha güzeldir.
60. Resulüm! Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürerek boş iddiâlarda bulunanları görmüyor musun? Oysa onlar Tağut’un önünde muhakeme edilmelerini isterler. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan da onları büsbütün saptırmak istiyor.
61. Onlara: “Allah’ın indirdiği Kur’an’a ve Peygamber’e gelin!” denildiği zaman, münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
62. Ellerinin yaptığının cezası olarak başlarına bir felaket gelince, (onların halleri) nice olur? Sonra sana gelirler de: “Biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik.” diye Allah’a yemin ederler.
63. Onlar Allah’ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir. Onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve içlerine tesir edecek güzel sözler söyle.
64. Biz hiçbir peygamberi, Allah’ın izni ile kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit, sana gelip de Allah’tan tevbekâr olarak günahlarının bağışlanmasını isteselerdi ve Peygamber de kendileri için af isteyiverseydi, elbette Allah’ı affedici ve merhametli bulurlardı.
65. Hayır, öyle değil!.. Rabbin hakkı için! Onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı yüreklerinde hiçbir sıkıntı, bir burukluk duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.
66. Eğer biz onlara: “Kendinizi öldürün veya yurtlarınızdan çıkın!” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç bunu yapmazlardı. Kendilerine verilen öğütleri yerine getirselerdi, elbette onlar için daha hayırlı ve (dinde sâbit kalmaları bakımından) daha sağlam olurdu.
67. O zaman elbette onlara tarafımızdan büyük bir mükâfat verirdik.
68. Ve onları dosdoğru bir yola iletirdik.
69. Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, sâlihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel birer arkadaştırlar!
70. İşte (itaatkârlara yapılan) bu ihsan Allah’tandır. Her şeyi bilici olarak Allah yeter.
71. Ey iman edenler! Bütün tedbirlerinizi alın. Birlikler halinde savaşa çıkın veya toptan seferber olun.
72. Aralarında bazıları vardır ki pek ağır davranırlar. Eğer başınıza bir musibet erişirse: “Allah bana lütfetti de, ben onlarla beraber bulunmadım.” der.
73. Eğer size Allah’tan bir lütuf isabet ederse, sanki sizinle onun arasında hiç sevgi yokmuş gibi: “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da, ben de büyük bir başarı elde etseydim!” der.
74. Öyleyse dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır ve öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.
75. Size ne oluyor ki Allah yolunda savaşmıyorsunuz? Halbuki zayıf (güçsüz) erkekler, kadınlar ve çocuklar: “Ey Rabbimiz! Bizi, halkı zâlim olan şu şehirden çıkar, bize kendi katından bir veli ver, bize kendi katından bir yardımcı ver.” diyorlar.
76. İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de Tâğut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostları ile savaşın! Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır.
77. Kendilerine: “Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin.” denilen kimseleri görmedin mi? Üzerlerine savaş farz kılınınca içlerinden bir grup, insanlardan Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla korkmaya başladılar. “Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın? Bizi yakın bir süreye kadar tehir etsen (savaş emrini bir süre geciktirsen) olmaz mıydı?” dediler. Onlara de ki: “Dünyanın geçimliği azdır, Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır. Size zerre kadar zulmedilmez.”
78. Nerede olursanız olun, sarp ve sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik erişirse: “Bu Allah’tandır.” derler, başlarına bir kötülük gelince de: “Bu senin yüzündendir.” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu gürûha ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!
79. Sana gelen her iyilik Allah’tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir. Seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şâhit olarak Allah yeter!
80. Peygamber’e itaat eden, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onların üzerine bekçi göndermedik.
81. “İtaat ettik!” derler. Fakat senin yanından ayrıldıktan sonra, içlerinden bir kısmı, sana söylediklerinin tersine geceleyin plân kurarlar. Allah da onların geceleyin tasarladıklarını yazmaktadır. Onlardan yüz çevir ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter!
82. Onlar Kur’an’ı gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilseydi, içinde birbirini tutmayan birçok şeyler bulurlardı.
83. Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse, hemen onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber’e veya kendilerinden olan emir sahiplerine arzetselerdi, onlardan hüküm çıkarmaya gücü yetenler elbette onu bilirlerdi. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve nimeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyar giderdiniz.
84. Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun. İman edenleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü kırar. Gücü en şiddetli olan ve cezası en ağır olan Allah’tır.
85. Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona da o işten ötürü bir pay vardır. Kim de kötü bir işte aracılık ederse, o kötülükten kendisine bir günah payı vardır. Allah her şeyi görüp gözetendir.
86. Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynıyle mukabele edin. Şüphesiz ki Allah her şeyi hesap edendir.
87. O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Geleceğinde şüphe olmayan kıyamet günü, sizi mutlaka toplayacaktır. Bunda aslâ şüphe yoktur. Allah’tan başka doğru sözlü kim olabilir?
88. Size ne oluyor ki, münafıklar hakkında (küfür üzere olduklarına ittifak etmeyip) iki fırkaya ayrılıyorsunuz? Halbuki Allah onları kendi ettiklerinden dolayı başaşağı etmiştir. Allah’ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah’ın saptırdığı kimseye sen aslâ yol bulamazsın!
89. Onlar kendileri inkâr ettikleri gibi sizin de inkâr edip sapmanızı isterler ki, onlarla bir olasınız. Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, nerede bulursanız öldürün. Sakın onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinmeyin!
90. Ancak sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir topluluğa sığınmış kimseler veya ne sizinle ne de kendi topluluklarıyla savaşmayı göğüslerine sığdırmayıp size gelenler müstesnâdır. Allah dileseydi onları sizin başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, bu durumda Allah size onların aleyhine olarak yol vermemiştir.
91. Hem sizden hem de kendi topluluklarından emin olmak isteyen başkalarını da bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye götürülseler, fitnenin içine baş aşağı atılırlar. Eğer onlar sizden uzak durmazlar, sulh işini size bırakıp ellerini çekmezlerse, onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. İşte öylelerine karşı size apaçık yetki verdik.
92. Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Bir mümini yanlışlıkla öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin âilesine teslim edilecek bir diyet ödemesi gerekir. Ancak ölünün âilesi diyeti bağışlaması müstesnâ. Öldürülen mümin, düşmanınız olan bir topluluktan ise, mümin bir köle azad etmek gerekir. Şayet sizin ile kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluluktan ise, âilesine verilecek bir diyet ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay arka arkaya oruç tutması gerekir. Allah her şeyi bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
93. Kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası, içinde devamlı kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır.
94. Ey iman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman iyice araştırın. Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: “Sen mümin değilsin!” demeyin. Çünkü Allah’ın katında sayısız ganimetler vardır. Siz de önceden böyle idiniz de Allah size lütfetti. O halde iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
95. Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ile, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmazlar. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah ikisine de cenneti vâdetmiştir. Fakat cihad edenleri oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
96. Kendi katından dereceler, mağfiret ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.
97. Melekler nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: “Siz ne işde idiniz?” derler. Onlar da: “Biz yeryüzünde zayıf (çaresiz) idik.” derler. Melekler: “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” derler. İşte onların barınakları cehennemdir. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
98. Erkek, kadın ve çocuklardan zayıf olup, hiçbir çareye gücü yetmeyen ve hicret etmek için bir yol bulamayanlar müstesnâdır.
99. İşte onları umulur ki Allah affeder. Allah affedicidir, çok bağışlayıcıdır.
100. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek birçok güzel yer ve genişlik bulur. Kim Allah ve Resul’üne hicret ederek evinden çıkar da, sonra kendisine ölüm yetişirse, artık onun ecir ve sevabı Allah’a kalmıştır. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
101. Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz ki kâfirler sizin apaçık bir düşmanınızdır.
102. Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Secdeye vardıklarında onlar arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber namazlarını kılsınlar. Bütün tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da, size âni bir baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan ötürü bir eziyet erişir veya hasta olursanız silâhlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Bununla beraber yine de bütün tedbirinizi alın. Şüphesiz ki Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
103. Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerinde yatarken Allah’ı zikredin. Emniyete kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
104. O topluluğu takip etmekte gevşek davranmayın. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ilim ve hikmet sahibidir.
105. Doğrusu biz sana Kitab’ı hak olarak indirdik ki, insanların arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hüküm veresin. Hâinlerden taraf olma!
106. Allah’tan mağfiret dile. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
107. Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Çünkü Allah hâin günahkârları sevmez.
108. Bunlar (hâinliklerini) insanlardan gizler de Allah’tan gizlemezler. Oysa O, râzı olmayacağı sözü geceleyin uydurup düzdükleri zaman onlarla beraberdi. Onlar ne yapıyorlarsa, Allah hepsini kuşatıcıdır.
109. İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlara taraf çıkıp savunuyorsunuz. Peki kıyamet gününde Allah’ın huzurunda onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?
110. Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhamet sahibi olarak bulur.
111. Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah her şeyi bilicidir, hikmet sahibidir.
112. Kim bir hatâ veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
113. Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti üzerinde olmasaydı, onlardan bir gürûh seni saptırmaya yeltenmişti. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitab’ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın senin üzerindeki lütuf ve nimeti çok büyüktür.
114. Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emredenlerin sözünde hayır vardır. Kim Allah’ın rızâsını kazanmak için bunları yaparsa biz ona çok büyük bir mükâfat vereceğiz.
115. Hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra, peygambere muhalefet edip inananların yolundan başkasına uyan kimseyi döndüğü yolda bırakırız. Ahirette de kendisini cehenneme sokarız. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!
116. Allah kendisine ortak koşulmasını aslâ bağışlamaz. Ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, çok uzak bir sapıklığa düşmüş olur.
117. Onlar Allah’ı bırakıp dişi putlara tapıyorlar, böylece onlar inatçı azgın şeytandan başkasına tapmıyorlar.
118. Allah onu lânetledi. O da dedi ki: “Yemin ederim ki, kullarından belirli bir pay edineceğim.”
119. “Onları mutlaka saptıracağım. Onları boş kuruntularla oyalayacağım. Onlara emredeceğim, benim emrimle hayvanların kulaklarını yaracaklar. Onlara emredeceğim, Allah’ın yaratışını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakır da şeytanı dost edinirse, şüphesiz ki o apaçık bir ziyana uğramıştır.
120. Şeytan onlara vaadlerde bulunur ve ümitlendirir. Halbuki şeytanın onlara verdiği vaadler aldatmacadan başka bir şey değildir.
121. İşte onların varacağı yer cehennemdir. Oradan kaçmaya aslâ yol bulamazlar.
122. İman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?
123. Ne sizin kuruntularınız, ne de ehl-i kitabın kuruntusu. Kötülük yapan cezasını çeker. Kendisine Allah’tan başka ne bir dost bulabilir ne de bir yardımcı.
124. Erkek olsun kadın olsun, her kim mümin olarak sâlih amel işlerse, işte bunlar cennete girerler. Onlar zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
125. İşlerinde doğru muhsin (iyilik yapıcı) olarak kendini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in Allah’ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden, din bakımından daha güzel kim vardır? Allah İbrahim’i dost edinmişti.
126. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah her şeyi çepeçevre kuşatandır.
127. Resulüm! Senden kadınlar hakkında fetvâ istiyorlar. De ki: “Onlar hakkındaki fetvâyı size Allah veriyor: Kendilerine yazılmış olanı (mirası) vermediğiniz ve nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar, mağdur çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında Kitap’ta size okunan âyetler var.” Ne hayır yaparsanız, şüphesiz ki Allah onu bilir.
128. Eğer kadın kocasının ilgisizliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, (bazı fedakârlıklarla) sulh olup aralarını düzeltmelerinde bir günah yoktur. Sulh ise daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi geçinir ve Allah’tan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
129. Ne kadar isterseniz, yine de kadınlar arasında adalet yapamazsınız. Bari bir tarafa tamamen meyletmeyin ki; o birini askıdaymış gibi bırakmış olmayasınız. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
130. Eğer (karı-koca) birbirinden ayrılırlarsa, Allah her birini nimetinin genişliği ile zengin kılar. Allah’ın lütfu geniştir, hikmet sahibidir.
131. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Andolsun ki biz sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de: “Allah’tan korkun!” diye tavsiye ettik. Eğer küfre kayarsanız, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.
132. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter!
133. Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi götürür, başkalarını getirir. Allah buna kâdirdir.
134. Kim dünya sevabını isterse, bilsin ki dünya sevabı da ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah işitendir, görendir.
135. Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa, zengin de fakir de olsa, Allah için şâhitlik ederek adâleti titizlikle ayakta tutanlar olun! Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın! Eğer (şâhitlik ederken) dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
136. Ey iman edenler! Allah’a, Peygamber’ine, Peygamber’ine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği Kitab’a iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şüphesiz ki o, uzak bir sapıklığa düşmüştür.
137. İman edip inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını artıranları Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola iletecektir.
138. Münafıklara kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele!
139. Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah’a âittir.
140. Allah Kitap’ta size şunu indirmiştir: “Allah’ın âyetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe yanlarında oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” Şüphesiz ki Allah münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde bir araya toplayacaktır.
141. Onlar hep sizi gözetleyip duranlardır. Eğer Allah’tan size bir zafer gelirse: “Biz de sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlere bir pay çıkarsa, onlara: “Size üstünlük sağlayarak, sizi müminlerden korumadık mı?” derler. Allah kıyamet günü aranızda hüküm verir. Allah kâfirlere, müminler aleyhinde aslâ fırsat vermeyecektir.
142. Doğrusu münâfıklar Allah’ı aldatmaya kalkışıyorlar. Oysa Allah onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı pek az zikrederler.
143. Ne onlarla olurlar, ne de bunlarla olurlar. İkisinin arasında bocalayıp dururlar. Allah’ın saptırdığı kimseye aslâ bir yol bulamayacaksın.
144. Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Allah’ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?
145. Münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.
146. Ancak tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerinde Allah için ihlâs sahibi olanlar muratlarına erenlerdir. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allah yakında müminlere büyük bir mükâfat verecektir.
147. Eğer siz şükreder iman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin? Allah şükrün karşılığını veren ve her şeyi bilendir.
148. Allah, zulme uğrayan kimseden başkasının, kötülüğü sözle bile açıklanmasını sevmez. Allah işitendir, bilendir.
149. Eğer bir iyiliği açığa vurur veya gizlerseniz yahut size yapılan bir fenalığı affederseniz, bilin ki Allah çok affedicidir, her şeye kâdirdir.
150. Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. “Kimine inanırız kimine inanmayız.” derler. Bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isterler.
151. İşte onlar gerçek kâfirlerin tâ kendileridirler. Biz de kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
152. Allah’a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince; işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcıdır ve çok merhametlidir.
153. Resulüm! Ehl-i kitap, senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni isterler. Onlar Musa’dan bunun daha büyüğünü istemişler ve: “Bize Allah’ı apaçık göster!” demişlerdi. Bu zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarpmıştı. Kendilerine bunca açık deliller geldikten sonra da buzağıya taptılar. Biz bunu da bağışlamıştık ve Musa’ya apaçık bir delil (hâkimiyet) vermiştik.
154. Söz vermeleri sebebiyle Tur dağını üzerlerine kaldırmış ve kendilerine: “Kapıdan secde ederek girin.” demiştik. “Cumartesi gününde aşırı gitmeyin!” diyerek, kendilerinden ağır bir söz almıştık.
155. Sözlerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve: “Kalplerimiz perdelidir.” demeleri sebebiyle (lânete uğramışlardır). Hayır! Tam aksine, küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur. Pek azı hariç, artık onlar iman etmezler.
156. Bir de inkâr etmelerinden, Meryem’in üzerine büyük bir iftira atmalarından.
157. Ve “Allah’ın Resul’ü Meryem oğlu İsâ Mesih’i öldürdük!” demelerinden ötürü. Halbuki onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara, benzer gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düştüler, bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece zanna uyuyorlar. Kesin olarak onu öldürmediler.
158. Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Azîz’dir, hüküm ve hikmet sahibidir.
159. Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce İsâ’ya muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o onlara şâhit olacaktır.
160. Yahudilerin; Yaptıkları zulümleri sebebiyle, kendilerine (daha önce) helâl kılınan temiz şeyleri onlara haram kıldık. Ve birçok kimseleri Allah yolundan çevirmelerinden dolayı.
161. Yasak edildiği halde fâiz almalarından ve haksız sebeplerle insanların mallarını yemelerinden ötürü. İçlerinde küfür üzere kalanlara elem verici bir azap hazırladık.
162. Fakat içlerinde ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. Namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte biz onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.
163. Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsâ’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da vahyettik. Davut’a da Zebur’u verdik.
164. Bir kısım peygamberlerin kıssalarını sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Allah Musa ile de konuşmuştu.
165. Biz peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Tâ ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra insanların Allah’a karşı bahaneleri kalmasın. Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
166. Fakat Allah, sana indirdiğine şâhitlik eder. Onu kendi ilmi ile indirdi. Melekler de şâhitlik ederler. Şâhit olarak Allah yeter!
167. Şüphesiz ki inkâr edip insanları Allah yolundan çevirenler, Hakk’tan çok uzak bir sapıklıkla saptılar.
168. İnkâr edenleri ve zulmedenleri Allah bağışlamaz. Onları (doğru) bir yola da iletmez.
169. (Gidecekleri yol) cehennem yolundan başka bir yol değildir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu da Allah’a çok kolaydır.
170. Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hak ile gelmiştir. O halde kendi hayırınıza olarak hemen ona iman edin. Eğer kâfir olursanız, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz ki hepsi Allah’ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
171. Ey ehl-i kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsâ Mesih, Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. Allah’a ve peygamberlerine inanın, üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter!
172. Mesih de, Allah’a yaklaştırılmış mukarreb melekler de, Allah’a kul olmaktan aslâ çekinmezler. Kim O’na kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki O, hepsini huzuruna toplayacaktır.
173. İman edip sâlih amel işleyenlere gelince; onlara mükâfatlarını tam olarak verir ve kendi lütfundan daha fazlasını da ihsan eder. O’na kulluk etmekten yüz çeviren ve büyüklük taslayanlara gelince; onlara acıklı bir azap ile azap eder. Onlar kendilerine, Allah’tan başka bir dost ve yardımcı bulamazlar.
174. Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik.
175. Allah kendisine inanıp da O’na sımsıkı sarılanları kendi katından bir rahmete ve lütufa kavuşturacak, onları kendisine götüren doğru bir yola eriştirecektir.
176. Resulüm! Senden fetvâ isterler. De ki: “Allah, size babası ve çocuğu olmayan kişinin mirâsı hakkındaki hükmünü şöyle açıklar: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer ölen bir kadının geride çocuğu kalmaz da erkek kardeşi bulunursa, erkek kardeş mirasının tamamını alır. Eğer ölenin iki ve daha çok kız kardeşi varsa, o zaman mirasın üçte ikisi bunlarındır. Şayet ölenin kardeşleri erkek ve kadın iseler, erkeğe iki kadının hissesi kadar pay verilir. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size dininizin hükümlerini açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyle bilendir.”
  1. Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getirin. İhramlı iken avlamayı helâl saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helâl kılındı. Ancak haram oldukları size okunanlar müstesnâ. Şüphesiz ki Allah dilediği hükmü verir.
2. Ey iman edenler! Allah’ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hayvanlara, gerdanlıklara ve Rablerinden lütuf ve rızâ talep ederek Beyt-i haram’ı ziyarete gelenlere hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i haram’a sokmadıkları için bir kavme olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sevketmesin. İyilik ve takvâ üzerine yardımlaşınız, kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayınız. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah’ın vereceği ceza çok şiddetlidir.
3. Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen; boğularak, dövülerek, düşerek, süsülerek ölen; canı çıkmadan kestiğiniz hariç yırtıcı hayvanlar tarafından yenilen; dikili taşlar (putlar) üzerine kesilen hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız da size haram kılındı. Bunlar fâsıklıktır. Bugün kâfirler sizin dininizden ümitlerini kestiler. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı beğendim. Her kim şiddetli açlık sebebiyle zaruret içinde kalırsa, günaha yönelmeksizin haram yiyeceklerden yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
4. Resulüm! Onlar sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Temiz olan şeyler size helâl kılındı. Allah’ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve (ava salarken) üzerine Allah’ın adını anın. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.
5. Bugün size temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yemekleri size helâl olduğu gibi, sizin yemekleriniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan hür ve iffetli olanlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür ve iffetli kadınlar, zinâ etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerinizi verdiğinizde size helâldir. Kim imanı kabul etmezse ameli boşa gider ve o kimse ahirette de hüsrana uğramış olanlardandır.
6. Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp olduysanız gusül abdesti alın. Su bulamadığınız takdirde temiz toprak ile teyemmüm edin. Hasta iseniz veya yolculukta bulunuyorsanız, yahut biriniz abdest bozma yerinden gelmişse, veyahut kadınlara dokunmuşsanız ve su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir zorluk vermeyi istemez. Fakat O, temizlenmenizi ve üzerinize olan nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
7. Allah’ın size olan nimetini ve: “İşittik, itaat ettik!” dediğinizde sizden aldığı sağlam sözü hatırlayın. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah göğüslerin özünü bilendir.
8. Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şâhitler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adaletli olun, takvâya en çok yakın olan budur. Allah’tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
9. Allah, iman edenlere ve sâlih amel işleyenlere vâdetmiştir; onlara bir mağfiret ve büyük mükâfat vardır.
10. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem halkıdırlar.
11. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir kavim size ellerini uzatmak istemişti de, Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah’tan korkun ve müminler yalnız Allah’a güvensinler.
12. Andolsun ki Allah, İsrâiloğullarından söz almıştı. Biz onlardan oniki tane nakib (temsilci) tayin ettik. Allah şöyle dedi: “Şüphesiz ki ben sizinle beraberim. Eğer siz namazı kılar, zekâtı verir, peygamberlerime iman eder, onlara kuvvetle yardım ederseniz ve Allah’a güzel bir borç takdiminde bulunursanız; andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve andolsun ki sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Artık bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa, gerçekten o dosdoğru yoldan sapmış olur.”
13. Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler ve kendilerine belletilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima hâinlik görürsün. Onları affet ve aldırma. Şüphesiz ki Allah iyilik yapanları sever.
14. “Biz hıristiyanız” diyenlerden de söz almıştık. Onlar da uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
15. Ey ehl-i kitap! Size Resul’ümüz geldi. Kitap’tan gizleyip durduğunuz şeylerin bir çoğunu size açıklıyor, bir çoğundan da geçiyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.
16. Allah, rızasını arayanları onunla kurtuluş yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları dosdoğru bir yola iletir.
17. “Allah Meryem oğlu Mesih’tir.” diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: “Eğer Allah Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse, Allah’a kim bir şey yapabilecektir?” Göklerin, yerin ve ikisinin arasında ne varsa hepsinin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah’ın kudreti her şeye yeter.
18. Yahudi ve hıristiyanlar: “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilisiyiz.” dediler. De ki: “O halde neden Allah günahlarınız sebebi ile size azap ediyor?” Hayır! Siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz. O dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında ne varsa hepsinin hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de O’nadır.
19. Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin ardı arkası kesildiği, bir boşluk meydana geldiği sırada size Peygamber’imiz gelmiştir. Gerçekleri size açıklıyor ki, “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi.” demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah’ın her şeye gücü yeter.
20. Hani bir zamanlar Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. İçinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştı, dünyalarda hiç kimseye vermediğini size vermişti.”
21. “Ey kavmim! Allah’ın size takdir ettiği Arz-ı mukaddes’e girin, ardınıza dönmeyin. Yoksa zarara uğrar, kaybedersiniz.”
22. Onlar şöyle dediler: “Ey Musa! Orada çok zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz aslâ girmeyiz. Eğer çıkarlarsa biz de gireriz.”
23. (Allah’tan) korkan ve Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu kimselerden iki adam şöyle dediler: “O zorbaların üzerlerine kapıdan yürüyün! Oradan girince muhakkak galip gelirsiniz. Eğer inanıyorsanız, ancak Allah’a tevekkül ediniz.”
24. Şöyle dediler: “Ey Musa! Onlar orada oldukça, biz aslâ oraya girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada otururuz.”
25. Musa: “Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum. Artık bizimle, yoldan çıkmış bu fâsıklar güruhunun arasını ayır.” dedi.
26. Allah: “Orası onlara kırk yıl haram kılındı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen, yoldan çıkmış fâsıklar güruhu için tasalanma, üzülme.” buyurdu.
27. Resulüm! Onlara Âdem-’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat. Hani ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birisininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kabul edilmeyen: “Andolsun ki seni öldüreceğim!” deyince kardeşi şöyle demişti: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder.”
28. “Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
29. “Dilerim ki, sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. Zâlimlerin cezası işte budur.”
30. Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.
31. Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga gibi bile olmaktan âciz kaldım da kardeşimin ölüsünü örtemedim.” dedi. Bu sebeple ettiğine pişmanlık duyanlardan oldu.
32. Bunun içindir ki biz İsrâiloğullarının üzerine yazdık ki: Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Bir insanı dirilten, bütün insanlığı diriltmiş gibidir. Şüphesiz ki elçilerimiz onlara kesin delillerle geldiler. Fakat onların çoğu bu gerçeklerden sonra da yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
33. Allah ve Resul’üne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların cezası ancak; ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır.
34. Ancak ele geçirmenizden önce tevbe edenler olursa, onlar müstesnâdır. Biliniz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
35. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve O’na yaklaşmaya vesile arayın. Allah yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.
36. O inkâr edenler var ya, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve bunların bir o kadarı daha onların olsa da, kıyamet gününün azabından kurtulmak için fedâ etseler, yine kendilerinden kabul edilmez. Onlar için pek acıklı bir azap vardır.
37. Ateşten çıkmak isterler, fakat çıkamazlar. Onlar için sürekli bir azap vardır.
38. Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz���dir, hükmünde hikmet sahibidir.
39. Yaptığı zulümden sonra tevbe edip hâlini düzelten kimse, bilsin ki Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir.
40. Bilmez misin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin hükümranlığı Allah’a âittir. Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah her şeye kâdirdir.
41. Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızları ile: “İnandık.” diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler. Sana gelmeyen bir başka topluluk lehine kulak verip casusluk yaparlar. Kelimeleri yerlerinden tahrif ederek değiştirirler. “Bu (değişik şekliyle) size verilirse alın, verilmezse sakının!” derler. Allah bir kimsenin fitneye düşmesini isterse, senin Allah’a karşı yapacak hiçbir şeyin yoktur. İşte onlar Allah’ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada onlar için rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.
42. Onlar hep yalana kulak verirler, durmadan haram yerler. Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet, veya onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Hüküm verirsen aralarında adaletle hüküm ver. Çünkü Allah adalet yapanları sever.
43. Nasıl oluyor da senin hüküm vermeni istiyorlar? Halbuki içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarındadır. Sonra da verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar. Onlar mümin değillerdir.
44. Doğrusu biz yol gösterici ve nurlandırıcı olarak Tevrat’ı indirdik. Kendilerini Allah’a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla hükmederlerdi. Rabbânîler (Rabbe kul olanlar) ve Ahbar (bilginler) de Allah’ın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için onunla (hükmederlerdi). Hepsi de ona (Tevrat’a) şâhit idiler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi değersiz olan şeylerle değiştirmeyin. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerdir.
45. Biz Tevrat’da onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar da birbirine kısastır. Her kim bağışlarsa, kendisi için kefârettir. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar zâlimlerdir.
46. Onların izleri üzerine arkalarından Meryem oğlu İsâ’yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ve ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncil’i takvâ sahiplerine öğüt ve yol gösterici olarak verdik.
47. İncil’e tâbi olanlar, Allah’ın onda indirdikleri ile hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar fâsıklardır.
48. Resulüm! Sana da, kendinden önceki kitapları tasdik edip doğrulayıcı ve üzerlerine şâhit olarak bu Kitab’ı hak ile indirdik. Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların hevâ ve heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet yapardı. Fakat Allah size verdiği şeyde sizi denemek istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun! Hepinizin dönüşü Allah’adır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri O size haber verecektir.
49. Resulüm! Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse, bil ki Allah onları bazı günahlarından dolayı musibete uğratmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fâsıktırlar.
50. Yoksa onlar câhiliye hükmünü mü istiyorlar? Yakîn bir bilgi ile inanan bir topluluk için, Allah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?
51. Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır. Şüphesiz ki Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.
52. Kalplerinde hastalık bulunanların: “(Devir onların lehine döner de) bize bir musibet erişir diye korkuyoruz.” diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih ya da kendi katından bir emir getirir de böylece onlar içlerinde gizledikleri şeyden (nifaktan) dolayı pişman olurlar.
53. İman edenler: “Sizinle beraber olduklarına dâir bütün güçleriyle Allah’a yemin edenler bunlar mıdır?” derler. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve hüsrana uğramışlardır.
54. Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki; Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı başları dik ve güçlüdürler. Allah yolunda cihad ederler. hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın öyle bir lütfu ihsanıdır ki, onu dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir, her şeyi bilendir.
55. Sizin dostunuz ancak Allah’tır, onun Peygamber’idir ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren müminlerdir.
56. Kim Allah’ı, onun Peygamber’ini ve müminleri dost edinirse, bilsin ki galip gelecek olanlar Allah’tan yana olanlardır.
57. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve eğlenceye alanları ve kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mümin iseniz Allah’tan korkun!
58. (Onları ezan ile) namaza çağırdığınız zaman, namazınızı alay ve eğlence konusu yaparlar. Böyle yapmaları, akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.
59. De ki: “Ey ehl-i kitap! Sadece Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilenlere iman ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.”
60. De ki: “Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? Onlar Allah’ın lânetlediği, gazap ettiği, içlerinden maymunlar ve domuzlar yaptığı kimselerle Tağut’a tapanlardır. İşte onlar mevki bakımından daha kötü olanlar ve doğru yoldan daha çok sapmış bulunanlardır.”
61. Size geldikleri zaman: “İnandık!” derler. Halbuki yanınıza kâfir olarak girip kâfir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.
62. Onların çoğunun günaha, düşmanlığa ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötüdür!
63. Rabbânîlerin (Rabbe kul olanların) ve Ahbar (bilginler)in onları günah söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? İşledikleri sanat ne kötüdür!
64. Yahudiler: “Allah’ın eli bağlıdır.” dediler. Böyle dediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın! Lânet olsun onlara! Hayır! Allah’ın iki eli de açıktır, dilediği gibi sarfeder. Andolsun ki Rabbinden sana indirilenler, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Biz onların aralarına kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş için bir ateş tutuştursalar, Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde durmadan fesat çıkarmaya koşarlar. Şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları sevmez.
65. Eğer ehl-i kitap iman edip karşı gelmekten sakınsalardı, kötülüklerini örterdik ve onları nimet cennetlerine sokardık.
66. Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden kendilerine indirilen (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı; hiç şüphesiz ki hem üstlerinden hem de ayaklarının altından yerlerdi. (Her yönden nimete ermiş olurlardı). İçlerinden aşırılığa kaçmayan, mutedil bir zümre vardı, çoğunun yaptıkları ise kötü idi.
67. Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah kâfirler gürûhunu hidayete erdirmez.
68. De ki: “Ey ehl-i kitap! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) dosdoğru tatbik etmedikçe, siz hiçbir şey (yol) üzerinde değilsiniz.” Andolsun ki Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Öyleyse o kâfirler gürûhu için üzülme!
69. Şüphesiz ki iman edenler, yahudiler, sâbiîler ve hıristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
70. Andolsun ki biz İsrâiloğullarından sağlam söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Her ne zaman onlara hoşlarına gitmeyen hükümlerle bir peygamber gelmişse; bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.
71. Onlar (yapageldiklerinden dolayı) bir fitne kopmayacağını sandılar, kör oldular sağır kesildiler. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Sonra yine de içlerinden bir çoğu kör oldular, sağır kesildiler. Allah onların yaptıklarını görmektedir.
72. “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.” diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih onlara demişti ki: “Ey İsrailoğulları! Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar. Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur.”
73. Andolsun ki: “Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür.” diyenler de kâfir olmuşlardır. Oysa tek bir ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere çok acıklı bir azap dokunacaktır.
74. Hâlâ Allah’a tevbe edip, O’ndan mağfiret dilemezler mi! Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
75. Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de sıddîka (çok doğru) bir kadındı. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak! Onlara delilleri nasıl açıklıyoruz? Sonra da bak ki, nasıl yüz çeviriyorlar?
76. De ki: “Allah’ı bırakıp da, size ne bir zarar ne de bir fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir.”
77. De ki: “Ey ehl-i kitap! Dininizde haksız yere taşkınlık yapıp sınırı aşmayın. Daha önce hem kendileri sapmış, hem de birçoklarını saptırarak doğru yoldan ayrılmış bir topluluğun hevâ ve heveslerine uymayın.”
78. İsrailoğullarından küfre sapanlar hem Davut’un hem de Meryem oğlu İsâ’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Çünkü onlar isyan etmişler, sınırı aşmışlardı.
79. Onlar birbirlerini yaptıkları kötülüklerden vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapageldikleri şey ne kötü idi!
80. Onlardan bir çoğunu, kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendileri için öne sürdüğü şey ne kötüdür! Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azap içinde ebedî kalacaklardır.
81. Eğer onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene (Kur’an’a) inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış fâsıklardır.
82. Andolsun ki insanların içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve Allah’a şirk koşanları bulursun. Onların, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanlarını da: “Biz hıristiyanız.” diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır, onlar büyüklük taslamazlar.
83. Peygamber’e indirileni dinledikleri zaman; hakkı tanıdıklarından ötürü gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: “Rabbimiz! Biz iman ettik, bizi de şâhit olanlarla beraber yaz!”
84. “Rabbimizin bizi sâlihler zümresi arasına katmasını umarken, neden Allah’a ve bize gelen hakikate inanmayalım?”
85. Bu sözlerinden dolayı Allah onlara altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler verdi. Güzel hareket edenlerin mükâfatı işte budur.
86. Kâfir olanlar ve âyetlerimizi yalanlayanlar var ya! İşte onlar cehennemliklerdir.
87. Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın. Çünkü Allah hududu aşanları sevmez.
88. Allah’ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yiyin, kendisine iman etmiş bulunduğunuz Allah’tan korkun.
89. Allah sizi boş yere yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz, fakat sizi bile bile ettiğiniz yeminlerinizden dolayı sorumlu tutar. Bozulan yeminin kefâreti, âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedirmek, veya onları giydirmek, yahut bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan kimseye üç gün oruç gerekir. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte böylece Allah âyetlerini açıklıyor, umulur ki şükredersiniz.
90. Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları, şeytanın işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki saâdete eresiniz.
91. Şeytan; içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi zikrullahtan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz bundan vazgeçtiniz değil mi?
92. Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, karşı gelmekten çekinin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Peygamber’imizin vazifesi sadece açıkça duyurmak ve bildirmektir.
93. İman edip sâlih amel işleyenlere (daha önce içip) yediklerinden ötürü bir günah yoktur. (Haramdan) sakındıkları, iman edip sâlih amelde bulundukları, sonra sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine sakınıp iyilik yaptıkları zaman (bu böyledir). Allah iyilik yapanları sever.
94. Ey iman edenler! Şüphesiz ki Allah sizi, gıyabında kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için, ellerinizle ve mızraklarınızla avlayabildiğiniz az bir avla sizi imtihan eder. Kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acıklı bir azap vardır.
95. Ey iman edenler! Hacc’da ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin! Sizden avı kasten öldürenin cezası; içinizden adalet sahibi iki kişinin vereceği hükme göre ehli hayvanlardan, öldürdüğüne denk ve Kâbe’ye varacak bir kurbanlıktır. Yahut onu kıymeti kadarıyla kefâret olarak yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmaktır. Tâ ki yaptığının vebalini tatmış olsun. Allah daha önce olanı affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse, Allah da ondan karşılığını alır. Allah Azîz’dir, intikam sahibidir.
96. Deniz avı yapmak ve onu yemek hem kendinize hem de yolculara bir geçimlik olarak helâl kılınmıştır. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzurunda haşrolacağınız Allah’tan korkun.
97. Allah Kâbe’yi, Beyt-i Haram’ı insanlar için bir nizam kıldı. Keza o haram ayı da, kurbanı da, boynu bağlı kurbanlıkları da (insanlar için bir nizam kıldı). Bu, Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah’ın gerçekten her şeyi bilici olduğunu bilmeniz içindir.
98. Biliniz ki Allah’ın azabı pek şiddetlidir ve şüphesiz ki Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.
99. Resul’ün görevi sadece tebliğ etmektir. Allah neyi açıklayıp neyi gizlediğinizi bilir.
100. De ki: “Murdarla temiz bir olmaz, murdarın çokluğu hoşuna gitse de bu böyledir.” Öyleyse ey akl-ı selîm sahipleri! Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz!
101. Ey iman edenler! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer onları Kur’an indirilirken soracak olursanız, size açıklanır. Oysa Allah onları affetmiştir. Allah çok bağışlayandır ve çok halîmdir.
102. Sizden önce bir kavim de onları sormuştu, sonra da bu sebeple kâfir olmuşlardı.
103. Allah bahîre, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat kâfirler Allah’a karşı yalan uydururlar. Onların çoğunun akılları ermez.
104. Onlara: “Allah’ın indirdiği Kitab’a ve Peygamber’e gelin!” denildiği zaman: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter.” derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?
105. Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman yaptıklarınızı size haber verecektir.
106. Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca vasiyet ederken içinizden iki âdil kişi aranızda şâhitlik etsin. Yahut yolculukta iken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan iki kişiyi şâhit tutun. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkoyarsınız. Allah’a şöyle yemin ederler: “Akraba bile olsa yeminimizi hiçbir değere değişmeyeceğiz. Allah’ın şâhitliğini gizlemeyeceğiz. Yoksa elbette günahkârlardan oluruz.”
107. Eğer bu iki şâhidin gerçekten günahı gerektiren bir şey yaptıkları ortaya çıkarsa, onların aleyhine hak iddiâ ettikleri iki kişi bunların yerine geçer ve: “Bizim şâhitliğimiz onların şâhitliğinden daha doğrudur. Biz şâhitlikte haddi aşmadık. Şüphesiz ki biz o takdirde zâlimlerden oluruz.” diye Allah’a yemin ederler.
108. Bu, şâhitliği gereği gibi yapmalarına veya yeminden sonra yeminlerin reddedilmemesinden korkmalarına daha yakındır. Allah’tan korkun ve dinleyin! Allah fâsıklar gürûhunu hidayete erdirmez.
109. Allah’ın, peygamberleri toplayıp da: “Size ne cevap verildi?” dediği gün onlar: “Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz ki gizlilikleri hakkıyla bilen ancak sensin!” diyeceklerdir.
110. Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Seni kudsî ruh ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor ve ona üflüyordun, benim iznimle hemen kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman, onlardan inkâr edenler: ‘Bu apaçık bir büyüdür.’ demişlerdi de, ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.”
111. Havârîlere: “Bana ve Peygamber’ime iman edin!” diye vahyetmiştim (ilham etmiştim). Onlar da: “İman ettik, bizim müslümanlar olduğumuza şâhit ol!” demişlerdi.
112. Havârîler: “Ey Meryem oğlu İsâ! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi de, o: “İman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun!” demişti.
113. Onlar: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kâlplerimiz mutmain olsun, senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim ve onu bizzat görmüş şâhitler olalım.” demişlerdi.
114. Meryem oğlu İsâ şöyle dedi: “Ey Allah’ım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim hem öncekilerimiz hem sonrakilerimiz için bir bayram ve senden bir delil (mucize) olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!”
115. Allah buyurdu ki: “Ben onu size şüphesiz ki indireceğim. Bundan sonra da içinizden kim inkâr ederse, âlemlerde hiç kimseye azab etmediğim şekilde ona azab edeceğim.”
116. Allah: “Ey Meryem oğlu İsâ! Sen mi insanlara: ‘Beni ve anamı Allah’tan başka iki ilâh edinin!’ dedin?” demişti. O şöyle dedi: “Haşâ! Seni tenzih ederim. Hak olmayan sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, şüphesiz sen onu bilirsin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gaybları bilen ancak sensin.”
117. “Ben onlara sadece: ‘Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin!’ diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetçe onlara şâhit idim. Beni aralarından aldığında, artık onların üzerinde gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye şâhitsin.”
118. “Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz ki sen Azîz’sin, hükmünde hikmet sahibisin.”
119. Allah şöyle buyurdu: “Bu, sâdıkların sadakatlerinin fayda vereceği gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.
120. Göklerin, yerin ve her ikisinde bulunanların mülkü Allah’ındır. O, her şeye kâdirdir.
 1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kâfirler Rablerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
2. O sizi çamurdan yaratmış, sonra da size bir ecel takdir etmiştir. Bir de O’nun katında belli bir ecel vardır. Böyle iken siz hâlâ şüphe edip duruyorsunuz.
3. Göklerde de yerde de Allah O’dur. Gizlinizi ve açığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir.
4. Onlara ne zaman Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelse mutlaka ondan yüz çevirirler.
5. Hak onlara geldiğinde onu yalanladılar. Fakat alaya aldıkları şeyin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
6. Görmediler mi ki, biz kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkanları onlara vermiş, gökten üzerlerine bol yağmurlar indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Günahlarından ötürü onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil vârettik.
7. Eğer sana Kitab’ı kağıt üzerinde yazılmış olarak indirmiş olsaydık da, elleriyle ona dokunsalar, inkâr edenler yine de: “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir!” derlerdi.
8. “Ona bir melek indirilseydi ya!” derler. Eğer biz bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı.
9. Eğer peygamberi melekten gönderseydik, insan şeklinde gönderirdik de, onları içine düştükleri şüpheye yine düşürürdük.
10. Andolsun ki senden önceki peygamberler ile de alay edilmişti. Fakat alay ettikleri şey, onlarla alay edenleri çepeçevre kuşatıverdi.
11. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
12. De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” De ki: “Allah’ındır.” O, rahmeti kendi üzerine yazmıştır. Andolsun ki hepinizi, geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde bir araya toplayacaktır. Kendilerini hüsrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.
13. Gecede ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O işitendir, bilendir.
14. De ki: “Gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’tan başkasını mı dost edineyim? O ki, yedirir, kendisi yemez.” De ki: “Ben müslümanların ilki olmakla emrolundum.” Sakın müşriklerden olma!
15. De ki: “Ben Rabbime isyan edersem, gerçekten büyük bir günün azabından korkarım.”
16. O gün kimden azap çevrilirse, şüphesiz ki Allah ona merhamet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
17. Eğer Allah sana bir zarar isabet ettirecek olursa, onu kendisinden başka hiçbir kimse gideremez. Sana bir hayır isabet ettirirse, (bunu da kimse geri alamaz). Şüphesiz ki O her şeye kâdirdir.
18. O, kullarının üstünde kahredici güce sahiptir. Ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
19. De ki: “Şâhitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah’tır. O, benimle sizin aranızda şâhittir. Bu Kur’an bana, sizi ve (sizden sonra) erişip ulaşan herkesi uyarmam için vahyolundu. Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna siz mi şâhitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şâhitlik etmem!” De ki: “O ancak bir tek ilâhtır. Ben sizin şirk koştuklarınızdan uzağım.”
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz (Peygamber’i), kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.
21. Allah’a karşı yalan uydurandan veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Zâlimler şüphesiz ki iflâh olmazlar.
22. Bir gün onların hepsini birden toplarız. Sonra şirk koşanlara: “Nerede boş yere dâvâsını güttüğünüz ortaklarınız?” deriz.
23. Sonra onların: “Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki biz müşriklerden değildik.” demelerinden başka çareleri olmaz.
24. Bak da gör ki, kendilerini nasıl yalanladılar ve (ilâh diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl da kaybolup gitti!”
25. İçlerinden bazıları da (Kur’an okurken) sana kulak verirler. Halbuki biz onların kalpleri üzerine, onu anlamamaları için örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü âyeti görseler bile, yine de ona iman etmezler. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler ve o kâfirler: “Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” derler.
26. Onlar hem insanları (Kur’an’dan) menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece ancak kendilerini helâke atarlar da farkına varmazlar.
27. Ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında: “Ah ne olurdu, keşke dünyaya geri çevrilsek de Rabbimizin âyetlerini inkâr etmesek ve inananlardan olsak!” dediklerini bir görsen!
28. Hayır! Evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı (da ondan böyle söylüyorlar). Eğer geri döndürülselerdi, yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar.
29. Halbuki onlar dünyada iken: “Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz bir daha diriltilecek değiliz.” demişlerdi.
30. Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri: “Bu gerçek değil miymiş?” diyecek. “Evet! Rabbimiz hakkı için gerçektir.” diyecekler. O da: “Öyleyse inkâr etmenizden ötürü tadın azabı!” diyecek.
31. Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Kıyamet vakti onlara ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: “Dünyada yaptığımız kusurlardan (iyi amelleri terketmemizden) ötürü yazıklar olsun bize!” Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!
32. Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu ise Allah’tan korkanlar için elbette daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?
33. Muhakkak biliyoruz ki söyledikleri cidden seni incitiyor. Fakat hakikatte onlar seni yalanlamıyorlar, lâkin o zâlimler Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
34. Resulüm! Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti. Allah’ın kelimelerini (sözlerini) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Nitekim peygamberlerin haberi sana da geldi.
35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, o zaman gücün yetiyorsa yerde bir delik aç veya göğe merdiven kur da, onlara bir âyet getir. Allah dilemiş olsaydı elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde sakın câhillerden olma!
36. Ancak dinleyenler dâveti kabul ederler. Ölülere gelince, Allah onları diriltir, sonra O’na döndürülürler.
37. “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki Allah âyet indirmeye kâdirdir, fakat onların çoğu bilmezler.”
38. Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.
39. Âyetlerimizi yalanlayanlar, cehalet ve küfür karanlığında kalmış bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi saptırır, dilediği kimseyi de doğru yol üzerinde bulundurur.
40. De ki: “Söyleyin bana! Allah’ın azabı size gelse veya kıyamet gelip çatıverse, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer doğru sözlü iseniz?”
41. Doğrusu siz yalnız O’na duâ edersiniz. O da dilerse (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı kaldırır. Siz o zaman O’na koştuğunuz ortakları unutursunuz.
42. Resulüm! Senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermiştik. (İnkârlarından dönüp boyun eğsinler), yalvarsınlar diye, onları yakalayıp darlık ve sıkıntılarla (çeşitli hastalıklarla) cezalandırmıştık.
43. Hiç değilse, kendilerine bu şekilde azabımız geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Fakat kalpleri iyice katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara câzip gösterdi.
44. Kendilerine yapılan uyarıları unutunca, üzerlerine (nimet ve zevklerden) her şeyin kapılarını açıverdik. Nihayet kendilerine verilenlerle şımarıp ferahlandıkları sırada da ansızın onları yakaladık. Birden bire bütün umutlarını yitirdiler.
45. Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun!
46. De ki: “Söyleyin bana! Eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa, kalplerinizin üstüne mühür vursa, Allah’tan başka onları size getirecek ilâh kimdir?” Bak! Âyetleri nasıl türlü türlü anlatıyoruz, sonra onlar yüz çeviriyorlar.
47. De ki: “Söyleyin bana! Allah’ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zâlimler gürûhundan başkası mı helâk olur?”
48. Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve korkutucular olarak göndeririz. Kim inanır nefsini ıslah ederse, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
49. Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, fâsıklıklarından ötürü azap dokunacaktır.
50. De ki: “Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum. Gaybı da bilmem. Ve size bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyarım.” De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?”
51. Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. O’ndan başka bir dostları ve şefaatçileri yoktur. Umulur ki Allah’tan korkarlar.
52. Sabah akşam Rablerinin cemâlini dileyerek O’na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovasın ve zâlimlerden olasın.
53. Biz böylece onların bir kısmını bir kısmı ile denedik ki: “Allah aramızda bunlara mı lütfetti?” desinler. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?”
54. Âyetlerimize inananlar sana geldiklerinde onlara de ki: “Üzerinize selâm olsun!” Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini düzeltirse, şüphesiz ki Allah bağışlar ve merhamet eder.
55. Böylece âyetleri uzun uzun açıklıyoruz ki, suçluların yolu belli olsun.
56. De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız başka şeylere ibadet etmek bana yasak edildi.” De ki: “Sizin hevâ ve heveslerinize aslâ uymam! Aksi takdirde sapıklığa düşmüş ve hidayete erenlerden olmamış olurum.”
57. De ki: “Şüphesiz ki ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerindeyim. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim elimde değildir. Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı haber verir ve O, ayırdedenlerin en hayırlısıdır.”
58. De ki: “Eğer acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızdaki iş bitirilmiş olurdu. Allah zâlimleri daha iyi bilir.”
59. Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır, onları O’ndan başkası bilemez. Karada ve denizde olanı da O bilir. O’nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) yazılmıştır.
60. Sizi geceleyin öldüren O’dur. Gündüzleyin ne yaptığınızı bilir. Sonra belirlenmiş süre tamamlansın (eceliniz gelsin) diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O’nadır. Sonra da O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
61. Ve O, kullarının üzerinde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucu (melekler) gönderir. Nihayet herhangi birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar (bu hususta) hiç geri kalmazlar.
62. Sonra da (o canları alınanlar) gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Haberiniz olsun ki hüküm ancak O’nundur ve hesap görenlerin en çabuğu O’dur.
63. De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Halbuki siz: ‘Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun ki şükredenlerden olacağız!’ diye yalvararak ve gizlice O’na duâ edersiniz.”
64. De ki: “Sizi ondan da bütün sıkıntılardan da Allah kurtarır. Sonra siz yine O’na şirk koşarsınız.”
65. De ki: “O, üstünüzden ve altınızdan size bir azap göndermeye veya sizi fırka fırka, parti parti birbirinize düşürüp taraflara ayırmaya, kiminize kiminizin hıncını tattırmaya kâdirdir.” Bak! Onlar iyice anlasınlar diye âyetleri nasıl açıklıyoruz?
66. O (Kur’an) hak olduğu halde senin kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben sizin üzerinize vekil değilim.”
67. Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Yakında bileceksiniz.
68. Âyetlerimizi çekişmeye dalanları gördüğünde, başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra, artık o zâlimler gürûhu ile beraber oturma.
69. Allah’tan korkanlara, o kâfirlerin hesabından bir şey yoktur. Sadece hatırlatmak gerekir. Umulur ki korkarlar.
70. Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Sen o (Kur’an’la) öğüt ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helâke uğramasın. O kimse için Allah’tan başka ne bir dost, ne de şefaatçı vardır. O bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan alınmaz. Onlar kendi kazandıkları yüzünden helâka sürüklenmiş kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
71. De ki: “Allah’ı bırakıp da bize bir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapalım? Allah bize hidayet ettikten sonra topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim? O kimse gibi ki, şeytanlar saptırarak şaşkın bir halde onu çölde bırakmışlar, arkadaşları ise: “Bize gel!” diyerek doğru yola çağırıyorlar. De ki: “Şüphesiz ki asıl hidayet ancak Allah’ın hidayetidir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
72. Ve bir de: “Namaz kılın ve O’ndan korkun!” diye. Huzuruna varıp toplanacağınız yalnız O’dur.
73. Gökleri ve yeri hak ile yaratan O’dur. “Ol!” dediği gün her şey oluverir. O’nun sözü haktır. Sûr’a üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi de açığı da bilendir ve O hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
74. İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: “Sen bir takım putları kendine ilâhlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.”
75. Böylece biz İbrahim’e yakîn sahiplerinden olması için, göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
76. Üzerine gecenin karanlığı basınca bir yıldız gördü. “İşte benim Rabbim budur!” dedi. O batınca da: “Ben batıp yok olanları sevmem.” dedi.
77. Ay’ı doğarken görünce: “İşte benim Rabbim budur!” dedi. O da batınca: “Rabbim bana doğru yolu göstermezse, elbette dalâlete düşenler gürûhundan olurum.” dedi.
78. Güneşi doğarken görünce: “İşte benim Rabbim budur, bu daha büyük!” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım.”
79. “Ben hanif olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim.”
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam, ancak Rabbim bir şeyi dilemiş ise, o başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almıyor musunuz?”
81. Siz, Allah’ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O’na şirk koşmaktan korkmazken, ben sizin O’na şirk koştuğunuz putlardan nasıl korkarım? Eğer biliyorsanız (söyleyin)! Emniyette olmaya hangi taraf daha layıktır? (Allah’ı birleyenler mi, yoksa şirk koşan müşrikler mi)?
82. İman edip de imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya! İşte güven onlarındır ve doğru yolda olanlar da onlardır.
83. İşte bunlar, kavmine karşı bizim İbrahim’e verdiğimiz hüccetlerimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
84. Biz ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce de Nuh’u ve onun neslinden Davut’u ve Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hidayete kavuşturmuştuk. İşte biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.
85. Zekeriyâ, Yahya, İsâ ve İlyas’a da yol gösterdik. Hepsi de sâlihlerdendi
86. İsmail’i, Elyesâ’yı, Yunus’u ve Lût’u da hidayete erdirdik. Her birine âlemlerin üstünde meziyetler verdik.
87. Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da. Onları seçkin kıldık ve doğru yola ilettik.
88. İşte bu yol Allah’ın hidayet yoludur. Allah kullarından dilediğini bu yola eriştirir. (Kime dilerse ona nasip eder). Eğer onlar da şirk koşsalardı, elbette yapageldikleri şeyler boşa çıkardı.
89. İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer o kâfirler bu verdiklerimizi inkâr ederlerse, şüphesiz ki inkârcı olmayan bir kavmi buna vekil kılarız (yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir kavim getiririz).
90. O peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. O halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup onlara uy, o yoldan yürü. De ki: “Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum.” Bu, âlemler için ancak bir öğüttür.
91. Onlar Allah’ı lâyıkıyle bilip takdir edemediler. Çünkü: “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi.” dediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Tevrat’ı kim indirdi? Siz onu parça parça kağıtlar haline getirip, işinize geleni açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler (Kur’an’da) size öğretilmiştir.” Resul’üm! Sen “Allah!” de, sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar.
92. Bu, kendinden önceki kitapları doğrulayan, Ümmül-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete iman edenler buna da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.
93. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine hiçbir şey vahyedilmediği halde: “Bana da vahyolundu.” diyenden ve: “Allah’ın indirdiği (âyetler) gibi ben de indireceğim.” diyenden daha zâlim kim olabilir? Bu zâlimler ölüm dalgaları içinde can çekişirken, melekler de ellerini uzatmış: “Haydi canlarınızı teslim edin, Allah’a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve Allah’ın âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan ötürü, bugün siz horlayıcı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız!” derken bir görsen!
94. Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine teker teker bize geldiniz. (Dünyada) size verip de hayaline daldırdığımız şeyleri ardınızda bıraktınız. Hani Allah’ın ortakları sandığınız şefaatçıları da yanınızda göremiyoruz? Andolsun onlarla aranızdaki bütün bağlar kopmuş ve (şefaatçı) sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir.
95. Tohum ve çekirdeği yaran şüphesiz ki Allah’tır. Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur! O halde nasıl çevriliyorsunuz?
96. O sabahı yarıp çıkaran (aydınlatan)dır. Geceyi bir sükun, güneşi ve ay’ı da hesap için bir ölçü kılmıştır. İşte bu, Azîz ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
97. Karanın ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O’dur. Gerçekten biz bilen bir topluluk için âyetleri geniş geniş açıkladık.
98. Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sizin için (babalarınız sülbünde) bir karar yeri ve (analarınızın rahminde) bir de emanet yeri vardır. Gerçekten biz anlayan bir topluluk için âyetleri uzun uzadıya açıkladık.
99. O ki gökten suyu indirdi. İşte biz bitip yetişen her bitkiyi onunla yetiştirdik. Sonra ondan yeşillikler çıkardık. O yeşilliklerden de taneleri, üst üste dizilmiş başaklar çıkarırız. Hurmanın tomurcuğundan birbirine bitişik bol salkımlar olur. Üzümlerden bağlar çıkarır, zeytin ve nar bitiririz ki, onlardan bir kısmının ağaçları birbirine benzer, meyveleri ise farklıdır. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Şüphesiz ki bütün bunlarda inanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
100. Cinleri Allah’a ortak yaptılar. Halbuki onları da Allah yaratmıştır. hiçbir bilgiye dayanmadan O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların uydurdukları sıfatlardan münezzehtir, yücedir.
101. O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. O’nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve O her şeyi hakkıyla bilendir.
102. İşte Rabbiniz Allah budur, O’ndan başka ilâh yoktur. O her şeyi yaratır. Öyleyse O’na ibadet edin. O her şeye vekildir.
103. Hiçbir göz O’na erişemez, ihata ve idrak edemez. Fakat O bütün gözleri ihata eder. O Lâtif’tir, her şeyden haberdardır.
104. Size Rabbinizden basiret (kalp gözü) gelmiştir. Kim görürse kendi lehine ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
105. İşte biz âyetleri böylece türlü türlü açıklıyoruz. Tâ ki onlar sana: “Sen ders almışsın!” desinler ve biz onu anlayan bir topluluk için apaçık gösterelim.
106. Rabbinden sana vahy olunana uy! O’ndan başka ilâh yoktur. Müşriklerden yüz çevir.
107. Eğer Allah dileseydi, onlar şirk koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onların üzerine bir vekîl de değilsin.
108. Onların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilgisizce Allah’a söverler. Böylece biz her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Rablerinedir. O, yaptıklarını kendilerine haber verir.
109. Kendilerine bir âyet (mucize) gelirse, mutlaka ona iman edeceklerine dair en ağır bir biçimde Allah’a yemin ettiler. De ki: “Âyetler (mucizeler) ancak Allah katındadır.” Onlara âyet (mucize) gelse de iman etmeyeceklerinin farkında değil misin?
110. Yine O’na inanmadıkları ilk durumdaki gibi, onların kalplerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve bırakırız onları, şaşkın olarak azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.
111. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileri ile konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
112. Biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Onlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak!
113. Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin, ondan hoşlansınlar ve işleyeceklerini işlesinler diye.
114. (De ki:) “Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” Halbuki O size kitabı açık olarak indirmiştir. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onun Rabbinin katından hak ile indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
115. Rabbinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tamamlanmıştır, tam kemalindedir. O’nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O işitendir, bilendir.
116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve yalandan başka söz de söylemezler.
117. Senin Rabbin kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ermiş olanları da en iyi bilen O’dur.
118. Allah’ın âyetlerine inanan müminler iseniz, üzerine Allah’ın ismi anılmış (besmele ile kesilmiş) hayvanlardan yiyin.
119. Size ne oluyor ki, üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenlerden yemiyorsunuz?Halbuki Allah, çaresiz yemek zorunda kaldıklarınız dışında haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilmeden heva ve heveslerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Muhakkak ki Rabbin hududu aşanları çok iyi bilendir.
120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü günah kazananlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
121. Kesilirken Allah’ın adı anılmayan hayvanlardan yemeyin. Çünkü onu yemek muhakkak ki bir fısktır, Allah’ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara uyarsanız siz de müşrik olursunuz.
122. Bir ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanlar arasında yürüyebileceği bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayan kimse gibi olur mu hiç? Kâfirlere yaptıkları böylece süslü gösterilmiştir.
123. Böylece biz her memleketin ileri gelenlerini (kodamanlarını veya idarecilerini) en büyük günahkârlar yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki onlar aslında yalnız kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar.
124. Onlara bir âyet geldiği zaman: “Allah’ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe aslâ iman etmeyiz!” derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, Allah katından horluk ve yaptıkları hilelerinden dolayı şiddetli bir azap erişecektir.
125. Allah kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe yükseliyormuş gibi iyice daraltır. Allah inanmayanların üzerine işte böyle murdarlık indirir.
126. Rabbinin dosdoğru yolu işte budur. Biz öğüt alacak bir topluluk için âyetleri uzun uzadıya açıkladık.
127. Rableri katında onlar için esenlik yurdu vardır. Yaptıklarından ötürü Allah onların dostudur.
128. Onların hepsini bir araya topladığı gün Allah: “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek çok kimseyi yoldan çıkardınız.” buyurur. Onların insanlardan olan dostları ise: “Ey Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık ve bize verdiğin mühleti doldurup ecelimize erdik!” derler. O da şöyle der: “Sizin yeriniz ateştir! Allah’ın dilediği zamanlar hariç, orada ebedi kalacaksınız.” Şüphesiz ki Rabbin hükmünde hikmet sahibidir, bilendir.
129. İşte biz böylece, kazandıklarından dolayı, zâlimlerin bir kısmını diğer bir kısmına musallat ederiz.
130. “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da: “Biz kendi aleyhimize şâhitlik ederiz.” dediler. İşte böylece dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kafir olduklarına yine kendileri şâhitlik ettiler.
131. Bu böyledir. Çünkü Rabbin bir memleketi, halkının haberi yokken zulümleri sebebiyle helâk edici değildir.
132. Her biri için işlediklerinden dolayı dereceler vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133. Rabbin Ganî’dir ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan meydana getirdiği gibi, dilerse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize dilediği bir milleti getirir.
134. Size vaad edilen mutlaka gelecektir. Siz onun önüne geçemezsiniz.
135. De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım. Bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz.” Şüphesiz ki zâlimler iflâh olmazlar.
136. Allah’ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan O’na pay ayırdılar ve kendi zanlarınca: “Bu Allah’ındır, şu da O’na koştuğumuz ortaklarımızındır.” dediler. Ortakları için ayırdıkları Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah için ayırdıkları ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?
137. Böylece onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini helâk etsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise sen onları uydurdukları ile başbaşa bırak!
138. Onlar bâtıl zanda bulunarak: “Bu hayvanlarla ekinler yasaktır. Onları bizim istediklerimizden başkası yiyemez. Şunlar da sırtlarına (binilmesi veya yük vurulması) yasaklanmış hayvanlardır.” dediler. Ayrıca bir kısım hayvanları (keserken), Allah’ın adını anmazlar, Allah’a karşı yalan uydururlar. Allah onları, yaptıkları iftiraları yüzünden cezalandıracaktır.
139. Dediler ki: “Şu hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız erkeklerimiz içindir, kadınlarımıza haram kılınmıştır.” Eğer ölü doğarsa, o zaman hepsi onda ortaktır. Allah onların bu vasıflandırmalarının cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hükmünde hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Cehaletleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’a iftira ederek, O’nun kendilerine verdiği rızkı haram kılanlar, muhakkak ki hüsrana uğramışlardır. Onlar doğru yoldan sapmışlardır. Hidayete erecek de değillerdir.
141. Çardaklı ve çardaksız cennet gibi üzüm bağlarını, tatları ve yemişleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, zeytin ve narları, birbirine hem benzer hem de benzemez bir halde meydana getiren hep Allah’tır. Her biri mahsül verdiği zaman ürününden yiyin. Hasat zamanı devşirildiği gün ve toplandığı gün de hakkını verin. İsraf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.
142. Hayvanlardan da yük taşıyanı ve tüyünden yatak yapılanları yaratan O’dur. Allah’ın size verdiği rızıktan yiyin, şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.
143. Sekiz çift; koyundan iki, keçiden iki. De ki: “O, iki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı haram kıldı? Eğer doğru sözlü iseniz bana ilimle haber veriniz.”
144. Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki: “O, iki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı haram kıldı? Yoksa Allah bunları size emrederken orada hazır mıydınız?” İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim vardır? Şüphesiz ki Allah zâlimler topluluğunu hidayete erdirmez.
145. De ki: “Bana vahyedilenler arasında, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram edildiğine dair bir hüküm bulamıyorum. Ancak; leş veya akıtılmış kan, veya pis olan domuz eti, veya Allah’tan başkasının adına kesildiği için fısk olan hayvanların yenmesi haramdır. Kim zaruret içinde kalırsa, haddi aşmamak ve başkasının hakkına tecavüz etmemek suretiyle (yiyebilir). Şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.”
146. Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Onlara bir de sığır ve koyunun sırtlarında bağırsakları üzerinde ve kemiğe karışan yağlar dışında iç yağlarını yasaklamıştık. Azgınlıkları yüzünden onları bu şekilde cezalandırdık. Şüphe yok ki biz doğru sözlüyüzdür.
147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Fakat O’nun azabı da günahkârlar güruhundan geri çevrilmez.”
148. Şirk koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız şirk koşmazdık, hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. Onlara de ki: “Yanınızda bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
149. De ki: “Kesin delil Allah’ın delilidir. O dileseydi elbette hepinizi hidayete kavuştururdu.”
150. De ki: “Allah’ın bunu haram ettiğine dair şâhitlik edecek şâhitlerinizi getirin.” Eğer onlar şâhitlik ederlerse, sen onlarla beraber şâhitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların hevâ ve heveslerine uyma. Onlar (taptıklarını) Rablerine denk tutuyorlar.
151. Resulüm! De ki: “Geliniz, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte bu anlatılanları düşünüp anlayasınız diye Allah size vasiyet etmiştir.”
152. Yetim malına, erginlik çağına erişinceye kadar, sadece en güzel niyetin dışında yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı tam ve doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, yakınlarınız dahi olsa adaleti gözetin. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. Allah size bunları öğüt alasınız diye vasiyet etmiştir.
153. Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur, siz ona uyunuz. Başkaca yollara gidip de onlar sizi Allah’ın yolundan ayırmasın. Allah size bunları sakınasınız diye vasiyet etmiştir.
154. Sonra iyilik edenlere nimetimizin tamamlanması ve her şeyi geniş bir şekilde açıklanması için, hidayet ve rahmet olmak üzere Musa’ya Kitab’ı verdik. Umulur ki Rablerine kavuşacaklarına iman ederler.
155. İndirdiğimiz bu Kur’an, feyz kaynağı mübarek bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve Allah’tan korkun. Tâ ki merhamet olunasınız.
156. Bu kitap: “Bizden önceki iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların ne okuduğundan haberimiz yoktu.” dememeniz için indirildi.
157. Veya: “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha doğru yolda olurduk.” dememeniz için. İşte size Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet gelmiştir. Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirdiklerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.
158. Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini veyahut Rabbinin bazı âyetlerinin (mucizelerinin) gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bazı âyetleri (mucizeleri) geldiği gün, kişi daha önce inanmamışsa veya imanında bir hayır kazanmamışsa, imanı ona hiç fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin, şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.”
159. Fırka fırka olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra O yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
160. Kim (kıyamet gününe) bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim bir günahla gelirse, o sadece getirdiğinin misliyle cezalandırılır. Onlar zulme uğratılmazlar.
161. De ki: Şüphesiz ki Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti. O müşriklerden değildi.
162. De ki: “Benim namazım da ibadetlerim de, hayatım ve ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”
163. “O’nun hiçbir ortağı yoktur. Bana böylece emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.”
164. De ki: “Ben Allah’tan başka bir Rab mı arayayım? Oysa O her şeyin Rabbidir. Herkesin kazandığı ancak kendi aleyhinedir. Hiçbir kimse başkasının yükünü (günahını) yüklenmez, sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Ayrılığa düştüğünüz şeyleri O size haber verecektir.”
165. Verdiği şeylerle sizi imtihan etmesi için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve sizi derece bakımından birbirinizden üstün kılan O’dur. Şüphesiz ki Rabbin, cezası çabuk olandır. O, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
 1. Elif. Lâm. Mîm. Sad.
2. Resulüm! Bu, sana indirilen bir Kitap’tır. Bu hususta göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla (insanları) uyarman ve inananlara öğüt vermen için (indirildi).
3. Rabbinizden size indirilene uyun! O’ndan başka dostlara tâbi olmayın. Ne de az öğüt alıyorsunuz!
4. Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin veya gündüz uykularında iken geldi.
5. Azabımız kendilerine geldiğinde onların çağırışları: “Biz gerçekten zâlim kişilermişiz!” demelerinden başka bir şey olmadı.
6. Andolsun ki kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız. Peygamberlere de soracağız.
7. Yaptıklarını kendilerine bir bir anlatacağız. Zira biz onlardan uzak değildik.
8. Gerçek tartı kıyamet günündedir. Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
9. Tartıları hafif gelenler, âyetlerimize yaptıkları haksızlıktan ötürü kendilerine çok yazık etmiş kimselerdir.
10. Andolsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik. Orada sizin için geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz!
11. Andolsun ki biz sizi yarattık, sonra size bir şekil verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik. İblis’ten başka hepsi secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.
12. Allah: “Sana emrettiğim halde, seni secde etmekten alıkoyan nedir?” buyurdu. İblis: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!” dedi.
13. Allah: “İn oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Defol! Çünkü sen alçağın birisin!” dedi.
14. İblis: “Bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” dedi.
15. Allah: “Sen mühlet verilenlerdensin.” buyurdu.
16. İblis: “Öyle ise beni azdırdığın için andolsun ki, ben de onları saptırmak için, senin doğru yolun üzerinde tuzak kuracağım.”
17. “Sonra elbette onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenler bulamayacaksın.” dedi.
18. Allah: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki insanlardan sana kim uyarsa onları ve sizi, hepinizi cehenneme dolduracağım!” buyurdu.
19. “Ey Âdem! Sen ve eşin, beraberce cennette yerleşin. Orada olanlardan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz, her ikiniz de zulmedenlerden olursunuz.”
20. Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: “Rabbiniz, sırf melek olursunuz veya burada ebedi kalanlardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan menetti, başka bir sebepten değil.” dedi.
21. Ve onlara: “Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim.” diye yemin etti.
22. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Cennet yapraklarından oralarına örtmeye başladılar. Rableri onlara: “Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?” diye nidâ etti.
23. Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki kaybedenlerden oluruz.”
24. Allah: “Birbirinize düşman olarak inin! Siz yeryüzünde bir müddet yerleşip geçineceksiniz.” buyurdu.
25. “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız.” dedi.
26. Ey Âdemoğulları! Size utanç yerlerinizi örtecek bir elbise ve bir de süs elbisesi indirdik. Takvâ elbisesi ise bunlardan daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp ibret alırlar.
27. Ey Âdemoğulları! Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Şüphesiz ki o ve kabilesinden olanlar, sizin onları görmeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık.
28. Onlar bir hayâsızlık yaptıkları zaman: “Biz atalarımızı da bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti.” derler. De ki: “Allah hiçbir zaman hayâsızlığı emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’a karşı mı söylüyorsunuz?”
29. De ki: “Rabbim bana adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi O’na doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O’na duâ edin. İlk önce sizi yarattığı gibi, yine O’na döneceksiniz.”
30. O, bir topluluğu hidayete erdirdi, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edindiler. Böyle iken onlar kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.
31. Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.
32. Resulüm! De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı süsü ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar dünya hayatında inananlarındır, kıyamet gününde ise yalnız inananlara tahsis edilmiştir.” İşte biz bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.
33. De ki: “Rabbim hayâsızlığın açığını da gizlisini de, günahı, haksız yere haddi aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”
34. Her ümmetin belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne öne geçebilirler.
35. Ey Âdemoğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatmak üzere peygamberler gelir de, kim Allah’tan korkar ve hâlini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
36. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklük taslayanlar ise ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
37. Allah’a karşı yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha zâlim kim vardır? Onların kitaptan nasipleri kendilerine erişecektir. Nihayet elçilerimiz canlarını almak üzere geldiklerinde: “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede?” derler. Onlar da: “Uzaklaşıp gittiler!” derler ve kâfir olduklarına dâir kendi aleyhlerinde şâhitlik ederler.
38. Allah: “Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin!” der. Her ümmet girdikçe kendini sapıtan yoldaşına lânet eder. Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için: “Rabbimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver!” derler. Allah: “Hepsinin kat kattır, amma bilmezsiniz.” der.
39. Öncekiler sonrakilere: “Sizin bizden üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın!” derler.
40. Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara iman etmeyi kibirlerine yediremeyenlere göğün kapıları açılmaz, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe de cennete giremezler. Suçluları işte biz böyle cezalandırırız!
41. Onlar için cehennemden bir yatak ve üstlerine de örtüler vardır. Biz zâlimleri işte böyle cezalandırırız.
42. İman edip de sâlih ameller işleyenlere gelince, -ki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemeyiz- işte onlar cennet ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardır.
43. Biz onların gönüllerindeki kinleri çıkarır atarız. Altlarından ırmaklar akmaktadır. Ve onlar derler ki: “Lütfedip hidayeti ile bizi buna kavuşturan Allah’a hamdolsun. Allah bizi doğru yola iletmeseydi, biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Andolsun ki Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler.” Onlara: “İşte size cennet! Yaptıklarınıza karşılık olarak o size miras verildi.” diye seslenilir.
44. Cennetlikler cehennemliklere: “Biz Rabbimizin bize vâdettiğini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vâdettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar da: “Evet gerçek bulduk.” derler. Aralarında bir münâdî: “Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun!” diye seslenir.
45. Onlar Allah yolundan alıkoyarlar ve o Allah yolunu eğriltmeye çalışırlar. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
46. İki taraf arasında bir perde ve A’raf üzerinde bunların hepsini simâlarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler.
47. Gözleri cehennem halkı tarafına doğru çevrildiği zaman: “Ey Rabbimiz! Bizi zâlimler topluluğu ile beraber bulundurma!” derler.
48. A’raf ehli simâlarından tanıdıkları adamlara seslenerek derler ki: “Ne taraftarlarınızın çokluğu, ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir fayda sağlamadı.”
49. “Allah’ın rahmetine eriştirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır?” (Ve cennet ehline dönerek derler ki): “Girin cennete! Artık size hiçbir korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız.”
50. Cehennemlikler cennetliklere: “Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği nimetlerden biraz da bize verin!” diye seslenirler. Onlar da derler ki: “Doğrusu Allah bunları kâfirlere haram etti.”
51. O kâfirler ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler. Dünya hayatı onları aldattı. Onlar bugünleriyle karşılaşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi bile bile nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları unuturuz.
52. Andolsun ki biz onlara ilim ile açıkladığımız, inanan bir topluluk için hidayet ve rahmet olarak bir kitap getirdik.
53. Onlar onun te’vilinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun te’vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıkacağı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler veya geriye döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduklarımız amellerden başkasını yapalım?” Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp gitti.
54. Şüphesiz ki Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). O, geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter. Güneş, ay ve yıldızlar emrine boyun eğmiştir. İyi bilin ki yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!
55. Rabbinize yalvara yakara gizlice duâ edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.
56. Islâh edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve umarak O’na duâ edin. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti muhsinlere yakındır.
57. O ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir. Nihayet o rüzgârlar ağır ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete sevkederiz. Onunla oraya su indirir ve o su ile orada her türlüsünden meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de biz böyle çıkaracağız. Umulur ki bundan ibret alırsınız.
58. Güzel olan beldenin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar, kötü olan beldeden ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.
59. Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, O’ndan başka ilâhınız yoktur. Doğrusu ben üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
60. Kavminin ileri gelenleri dediler ki: “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
61. Nuh onlara dedi ki: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur, ancak ben âlemlerin Rabbinin peygamberiyim.”
62. “Size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size öğüt veriyorum. Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.”
63. “Sakınıp korunmanız ve böylece merhamete nâil olmanız için, aranızdan sizi uyaracak bir adam vasıtası ile, Rabbinizden size bir zikir (bir haber) gelmesine şaşıyor musunuz?”
64. Nuh’u yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalan sayanları suda boğduk. Çünkü onlar kör bir kavim idiler.
65. Âd kavmine kardeşleri Hûd’u gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi.
66. Kavminden ileri gelen kâfirler: “Doğrusu biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve seni yalancılardan sanıyoruz.” dediler.
67. O da dedi ki: “Ey kavmim! Bende hiçbir beyinsizlik yoktur. Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”
68. “Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.”
69. “Sizi uyarması için içinizden bir adama, Rabbinizden bir zikir (haber) gelmesine mi hayret ediyorsunuz? Düşünün ki O sizi Nuh kavminden sonra halifeler kıldı ve yaratılış itibariyle sizi onlardan üstün yaptı. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa erdirilesiniz.”
70. Dediler ki: “Sen bize yalnızca Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir.”
71. Hûd dedi ki: “Artık size Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Öyleyse bekleyedurun, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
72. Böylece biz de Hûd’u ve onunla beraber olanları katımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmemiş olanların da kökünü kestik.
73. Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir mucize gelmiştir. İşte şu Allah’ın devesi, size bir mucizedir. Onu bırakın, Allah’ın arzında otlasın. Sakın ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acıklı bir azap yakalar.”
74. Düşünün ki Âd kavminden sonra sizi yeryüzünde halifeler yaptı. Sizi onların yerine yerleştirdi. Ovalarında köşkler kurup, dağlarında kayadan evler yontuyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın.
75. Kavminin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, aralarında iman eden ve bu sebeple hor gördükleri kimselere alay yollu: “Salih’in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” dediler. Onlar da “Şüphesiz ki biz onunla gönderilene inananlarız.” dediler.
76. Büyüklük taslayanlar: “Biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz.” dediler.
77. Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: “Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir!” dediler.
78. Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı ve yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
79. Böylece onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin risaletini tebliğ etmiş ve size öğüt vermiştim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”
80. Lut’u da kavmine gönderdik. Kavmine dedi ki: “Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?“
81. “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz aşırı giden bir kavimsiniz.”
82. Kavminin cevabı sadece şöyle demek oldu: “Onları (Lut âilesini) memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar güya temiz kalmaya uğraşan insanlarmış!”
83. Biz de onu ve âilesini kurtardık. Yalnız karısı geride kalıp helâka uğrayanlardan oldu.
84. Geride kalanların üzerine öyle bir taş yağmuru yağdırdık ki! Bak işte! Suçluların sonu nasıl oldu?
85. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. Ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inanıyorsanız böylesi sizin için daha hayırlıdır.”
86. “Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek inananları yolundan alıkoymaya ve o Allah yolunu eğriltmeye çalışmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
87. “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanır bir kısmı da inanmazsa, o halde Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.”
88. Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri dediler ki: “Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden çıkaracağız, yahut dinimize dönersiniz.” O da: “Biz istemesek de mi?” dedi.
89. “Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra tekrar dininize dönersek, Allah’a karşı iftira etmiş oluruz. Rabbimiz Allah dilemedikten sonra geri dönmemiz bizim için olacak şey değil! Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah’a güvendik.” Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adâletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.
90. Kavminin ileri gelen kâfirleri dediler ki: “Eğer Şuayb’e uyarsanız, yemin ederiz ki bu takdirde ziyan edenlerden olacaksınız.”
91. Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
92. Şuayb’i yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Asıl ziyana uğrayanlar, Şuayb’i yalanlayanlar oldu.
93. Şuayb onlardan yüz çevirdi. “Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım?” dedi.
94. Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdikse oranın halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.
95. Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: “Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu.” dediler. Biz de onları hiç hatırlarından geçmediği bir anda ansızın yakaladık.
96. Eğer o memleketlerin halkı inansalardı ve bize karşı gelmekten sakınsalardı; elbette onlara göğün ve yerin bolluklarını verir, bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
97. Yoksa o memleketlerin halkı geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelemeyeceğinden emin mi oldular?
98. Yahut o memleketlerin halkı kuşluk vakti eğlenirlerken kendilerine azabımızın gelemeyeceğinden emin mi oldular?
99. Allah’ın tuzağından (kurtulacaklarına) emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası Allah’ın tuzağından emin olmaz.
100. Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki; eğer biz dileseydik, onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de, artık hiç işitmezler.
101. İşte o memleketler!.. Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü inanmadılar. İşte Allah kâfirlerin kalplerini böyle mühürler.
102. Onların çoğunda sözünde durma diye bir şey bulamadık, onların çoğunu yoldan çıkmış fâsık kimseler olarak bulduk.
103. Onlardan sonra da Musa’yı âyetlerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. Onlar bu âyetlere karşı zâlimlik ettiler. Bir bak, fesatçıların âkibeti nasıl oldu?
104. Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”
105. “Allah hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Rabbinizden apaçık bir delil getirdim. Artık İsrâiloğullarını benimle beraber gönder.”
106. Firavun dedi ki: “Eğer bir âyet (mucize) getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan, onu göster!”
107. Bunun üzerine asasını yere attı. Bir de ne görsünler! Apaçık bir ejderha!
108. Ve elini çıkardı. Bir de ne görsünler! O da bakanlara bembeyaz görünüyor!
109. Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Bu gerçekten çok bilgili bir sihirbazdır!”
110. “Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne emredersiniz?”
111. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet. Şehirlere de toplayıcılar gönder.”
112. “Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.”
113. Sihirbazlar Firavun’a gelip: “Biz galip gelirsek, bize ücret vardır değil mi?” dediler.
114. O da: “Evet, o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız!” dedi.
115. Dediler ki: “Ey Musa! Sen mi önce atacaksın, yoksa biz mi atalım?”
116. “Siz atın!” dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca halkın gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar.
117. Biz de Musa’ya: “Asanı at!” diye vahyettik. Bir de ne görsünler! Onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
118. Böylece hak yerini buldu ve onların yaptıkları bir hiç olup gitti.
119. İşte orada yenildiler, küçük düştüler.
120. Sihirbazlar hep birden derhal secdeye kapandılar.
121. “Âlemlerin Rabbine iman ettik.” dediler.
122. “Musa ve Harun’un Rabbine.”
123. Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden O’na iman mı ettiniz? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmanız için kurduğunuz bir tuzaktır. Fakat siz göreceksiniz!”
124. “Andolsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Sonra da hepinizi asacağım!”
125. Dediler ki: “Şüphesiz ki biz Rabbimize döneceğiz.”
126. “Rabbimizin âyetleri gelince, sırf onlara inandığımız için bizden intikam almak istiyorsun! Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslümanlar olarak canımızı al!”
127. Firavun’un kavminden ileri gelenleri: “Musa’yı ve kavmini yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yapsınlar; seni de, ilâhlarını da terketsinler diye mi bırakıyorsun?” dediler. Firavun: “Oğullarını öldürtürüz, kadınlarını sağ bırakırız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz.” dedi.
128. Musa kavmine dedi ki: “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Yeryüzü şüphesiz Allah’ındır, kullarından dilediğini ona vâris kılar. Hayırlı âkibet Allah’tan korkanlarındır.”
129. Dediler ki: “Sen bize gelmezden önce de, sen bize geldikten sonra da hep eziyete uğradık.” Musa da: “Rabbinizin düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl hareket edeceğinize bakacaktır.” dedi.
130. Andolsun ki biz Firavun hânedânını düşünüp ibret alırlar diye yıllarca kuraklığa, mahsul kıtlığına uğrattık.
131. Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkımızdır.” derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
132. Ve dediler ki: “Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana iman etmeyeceğiz.”
133. Bunun üzerine biz de birbirinden ayrı mucizeler olarak başlarına sel baskını, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de kibirlerine yediremediler. Onlar öyle günahkârlar gürûhu idiler.
134. Azap üzerlerine çökünce: “Ey Musa! Sana verdiği söz yüzü suyu hürmetine, bizim için Rabbine duâ et. Eğer bu azabı bizden kaldırırsan, andolsun ki sana kesinlikle inanacağız ve İsrâiloğullarını seninle beraber göndereceğiz.” dediler.
135. Biz onlardan, geçinecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca, hemen sözlerinden dönüverdiler.
136. Biz de bu yüzden onlardan intikam aldık, âyetlerimizi yalanlayıp umursamadıkları için hepsini denizde boğduk.
137. Hor görülüp hırpalanan o kavmi de, mübarek kıldığımız yerin doğularına ve batılarına mirasçı yaptık. Sabretmelerine karşılık, Rabbinin İsrâiloğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta ve yükseltmekte oldukları şeyleri yıkıp yok ettik.
138. İsrâiloğullarını denizden geçirdik. Orada gönülden putlara tapan bir topluluğa rastladılar. Dediler ki: “Ey Musa! Onların ilâhları olduğu gibi bize de bir ilâh yap!” O da dedi ki: “Siz gerçekten câhil bir kavimsiniz.”
139. Şüphesiz ki onların içinde bulundukları (din) yok olmaya mahkûmdur ve bütün yaptıkları da bâtıldır.
140. Dedi ki: “Allah sizi âlemlere üstün kılmış iken, ben size Allah’tan başka ilâh mı arayayım?”
141. Hatırlayın o zamanı ki, biz sizi Firavun hânedânından kurtarmıştık. Onlar size işkencenin en kötüsünü yapıyorlardı; oğullarınızı öldürüp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bütün bunlarda, Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.
142. Musa ile otuz geceye sözleştik, buna on gece daha ilâve ettik. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit, kırk gece olarak tamamlandı. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: “Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna gitme!”
143. Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuştuktan sonra: “Rabbim! Zâtını bana göster, sana bakayım.” dedi. Allah: “Sen beni aslâ göremezsin. Fakat şu dağa bak! Eğer o yerinde durursa, sen de beni görürsün.” buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince, onu yerle bir etti. Musa da baygın düştü. Ayılınca: “Allah’ım! Seni tenzih ederim, sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim.” dedi.
144. Allah: “Ey Musa! Seni peygamber göndermem ve seninle konuşmamla, seni insanlar arasından seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!” buyurdu.
145. Biz Musa için levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık. “Onlara sıkıca sarıl, kavmine de emret, en güzel şekilde tutsunlar. İleride size yoldan çıkmış fâsıkların harap olan yurdunu göstereceğim.”
146. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimi idrâkten çevireceğim, anlamaktan mahrum edeceğim. Onlar bütün âyetleri (mucizeleri) görseler yine de iman etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol olarak benimsemezler. Azgınlık yolunu görseler hemen onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar âyetlerimizi yalanlamışlar ve onları umursamaz olmuşlardır.
147. Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan sayanların bütün yaptıkları ameller boşa gitmiştir. Onlar yapmakta olduklarının karşılığından başka bir şeyle mi cezalandırılırlar?
148. Musa’nın kavmi; onun ardından kendi ziynetlerinden canlıymış gibi böğüren buzağı heykeli yaparak onu ilâh edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve yol da göstermediğini görmediler mi? Onu ilâh olarak benimsediler ve zâlimler oldular.
149. (Pişmanlıklarından) başları elleri arasına düşürülüp de, kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, andolsun ki en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız.”
150. Musa, kavmine öfkeli ve üzgün bir halde dönünce: “Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz. Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?” dedi. Elindeki Tevrat levhalarını bırakıverdi ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bunlar beni zayıf görüp hırpaladılar, az daha beni öldürüyorlardı. Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma. Beni bu zâlimler gürûhu ile bir tutma!” dedi.
151. Musa: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetinin içine dâhil et. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” dedi.
152. Buzağıyı ilâh olarak benimseyenler, Rablerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır. İşte biz böyle cezalandırırız iftira edenleri!
153. Kötülükleri işleyip ardından tevbe eden ve iman edenler bilsinler ki; Rabbin bu hareketlerinden sonra onları şüphesiz ki bağışlar ve merhamet eder.
154. Musa’nın öfkesi geçtikten sonra levhaları aldı. Onların bir nüshasında: “Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır.” yazılmıştı.
155. Musa, tayin ettiğimiz vakit için kavminden yetmiş kişiyi seçti. Onları bir sarsıntı tutunca, dedi ki: “Rabbim! Dileseydin bunları da beni de daha önce helâk ederdin. Aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helâk eder misin? Bu senin imtihanından başka bir şey değildir. Sen bu imtihanınla dilediğini dalâlete düşürür saptırırsın, dilediğini de hidayete götürür doğru yola iletirsin. Bizim dostumuz sensin. Bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.”
156. “Bize dünyada da iyilik yaz, ahirette de. Biz sana yöneldik.” Allah buyurdu ki: “Ben kimi dilersem onu azabıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Ben onu Allah’tan korkup kötülükten sakınanlara, zekâtını verenlere ve âyetlerimize imân etmiş olanlara yazacağım.”
157. Onlar ki yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o Elçi’ye, o ümmî Peygamber’e uyarlar. O Peygamber kendilerine iyiliği emreder, kötülükten men eder. Onlara temiz şeyleri helâl, çirkin şeyleri de haram kılar. Onların ağır yüklerini, sırtlarındaki zinciri kaldırıp atar. İşte o Peygamber’e inanan, saygı gösterip aziz tutan, ona yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar kurtuluşa ve saâdete erenlerdir.
158. Resulüm! De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ki ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O’nundur. O’ndan başka ilâh yoktur. Diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah’a ve O’nun ümmî Peygamber’ine, Allah’a ve O’nun kelimelerine inanan Peygamber’ine iman edin. Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız.
159. Musa’nın kavminden öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve hak ile hüküm verirler.
160. Biz onları (Yakub’un oniki oğlundan gelen) oniki torun kabileye ayırdık. Kavmi ondan su isteyince ona: “Âsânı taşa vur!” diye vahyettik. Ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri bildi. Sonra bulutu üzerlerine gölge yaptık. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve güzel olanlarından yiyin!” (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.
161. Onlara denildi ki: “Şu şehirde oturun. Orada dilediğiniz gibi yiyin. ‘Hıtta (bizi affet!)’ deyin ve kapısından secde ederek girin ki, biz de hatalarınızı bağışlayalım. Biz iyilik edenlere daha da artıracağız.”
162. Fakat içlerinden zâlim olanlar, kendilerine söylenen sözü başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulümlerinden dolayı gökten üzerlerine iğrenç bir azap gönderdik.
163. Onlara şu deniz kıyısındaki şehrin durumunu sor! Hani onlar Cumartesi yasaklarına saygısızlık edip ilâhî sınırı aşıyorlardı. Cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak sürü halinde akın akın yanlarına geliyordu. Diğer günler ise gelmiyorlardı. Biz onları yoldan çıkmaları sebebiyle böylece imtihan ediyorduk.
164. İçlerinden bir topluluk: “Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azap ile cezalandıracağı bir topluluğa ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediler. Onlar da: “Rabbinize karşı mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’tan korkarlar diye.” cevabını verdiler.
165. Onlar kendilerine verilen öğüdü unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden dolayı şiddetli bir azap ile yakaladık.
166. Böylece onlar kibirlerinden dolayı kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince kendilerine: “Aşağılık birer maymun olunuz!” demiştik.
167. Rabbin yeminle şunu bildirdi: Elbette tâ kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderecektir. Şüphesiz ki Rabbin cezayı çabuk verendir ve O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
168. Biz (yahudileri) yeryüzünde birçok topluluklara ayırdık. İçlerinden bazıları iyi kimselerdir. (İslâm’ı kabul edenlerdir). Bundan aşağı olanlar da vardır. Belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik.
169. Arkalarından onların yerine Kitab’a vâris olan bir takım kimseler geldiler. Şu aşağılık dünyanın geçici menfaatini alıyorlar ve: “Biz nasıl olsa bağışlanacağız.” diyorlardı. Onlara buna benzer bir menfaat daha gelse onu da almaktan tereddüt etmezler. Allah’a karşı gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dâir Kitap’ta onlardan söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri ders olarak okumamışlar mıydı? Allah’tan korkanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hâlâ düşünmüyor musunuz?
170. Kitab’a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz ıslah edenlerin mükâfatlarını zâyi etmeyiz.
171. Bir zaman da dağı üzerlerine gölge gibi kaldırıp tutmuştuk da, üstlerine düşecek sandılar. “Size verdiğimiz (Kitab’ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın. Umulur ki sakınırsınız.” dedik.
172. Hani Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkarıp almıştı ve onları kendi kendilerine karşı şâhit tutmuştu. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da: “Evet Rabbimizsin, buna şâhidiz.” dediler. İşte bu şâhitlendirme, kıyamet günü: “Bizim bundan haberimiz yoktu.” dememeniz içindi.
173. Veya: “Daha önce babalarımız Allah’a şirk koştu, biz de onlardan sonra gelen nesildik. Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk eder misin?” dememeniz içindi.
174. İşte biz âyetleri böylece açıklıyoruz. Umulur ki dönerler.
175. Onlara o kimsenin haberini de anlat ki, kendisine âyetlerimizden vermiştik. Fakat o bunlardan sıyrılıp çıkmıştı. Derken şeytan onu arkasına takmış, nihayet azgınlardan olmuştu.
176. Dileseydik elbette onu bu âyetlerle yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer. Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, kendi haline bıraksan da dilini çıkarıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünüp ibret alırlar.
177. Âyetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmeden bir topluluğun misali ne kötüdür!
178. Allah’ın hidayet edip doğru yola sevk ettiği kimse doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, işte onlar mahvolanlardır.
179. Andolsun ki biz cinlerden ve insanlardan pek çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat o kalplerle anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapık ve şaşkındırlar. Ve işte onlar gafillerdir.
180. En güzel isimler Allah’ındır. O halde Allah’a o güzel isimlerle duâ edin. O’nun isimleri hususunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yakında yaptıklarının cezalarını göreceklerdir.
181. Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve hak ile hüküm verirler.
182. Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâka yaklaştıracağız.
183. Onlara mühlet veririm. Çünkü benim tuzağım çetindir.
184. Hiç düşünmediler mi ki, arkadaşlarında delilikten hiçbir eser yoktur. O ancak apaçık bir uyarıcıdır.
185. Onlar göklerin ve yerin melekûtuna, Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye bakmazlar mı? Belki de ecelleri yaklaşmıştır. Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
186. Allah’ın saptırdığını yola getirecek yoktur, onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bocalayıp dururken bırakır.
187. Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onu ancak Rabbim bilir. Onun vaktini O’ndan başka bilecek yoktur. Ağırlığını göklerin ve yerin kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir.” Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
188. De ki: “Ben kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda ne de bir zarar vermeye sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben sadece iman eden bir topluluk için uyarıcı ve müjdeciyim.”
189. Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da gönlünün ısınıp huzura kavuşacağı eşini vâreden Allah’tır. Ne vakit ki o, eşini örtüp bürüyünce hafif bir yük yüklendi. Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, karı-koca Rableri olan Allah’a: “Eğer bize sâlih bir çocuk verirsen muhakkak ki şükredenlerden olacağız.” diye duâ ettiler.
190. Fakat Allah onlara sâlih bir evlât verince, kendilerine verdiği bu nimet hakkında Allah’a ortak koştular. Oysa Allah, onların şirk koşmalarından çok yücedir.
191. Kendileri yaratıldığı halde, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi şirk koşuyorlar?
192. Onlar ne tapanlara ne de kendilerine hiçbir şekilde yardım edemezler.
193. Onları doğru yola çağıracak olursanız size uymazlar. Onları çağırsanız da, sussanız da sizin için birdir.
194. Doğrusu Allah’ı bırakıp da taptığınız şeyler sizin gibi kullardır. Eğer doğru sözlü iseniz, onları çağırın da size cevap versinler!
195. Onların yürüyecekleri ayakları mı var? Tutacakları elleri mi var? Görecekleri gözleri mi var? İşitecekleri kulakları mı var? De ki: “Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bana istediğiniz tuzağı kurun ve bana göz bile açtırmayın!”
196. “Şüphesiz ki benim dostum, Kitab’ı indiren Allah’tır. Sâlihlerin işlerini O görür.”
197. “Sizin O’nu bırakıp da taptıklarınız ise, size yardım edemedikleri gibi, kendilerine de yardım edemezler.”
198. Onları hidayete çağırsanız işitmezler. Onların sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar görmezler.
199. Af yolunu tut, iyiliği emret, câhillerden yüz çevir.
200. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O işitendir, bilendir.
201. Takvâya erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah’ı zikrederler. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile.
202. (Şeytanların) kardeşlerine gelince; şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar.
203. Onlara bir âyet getirmediğin zaman: “Sen kendin bir tane derleyip getirseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu, Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır). İman eden bir topluluk için hidayet ve rahmettir.”
204. Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.
205. Rabbini gönülden, yalvararak, boynu bükük ve ürpererek hafif sesle sabah-akşam zikret! Sakın gafillerden olma.
206. Doğrusu Rabbinin katında olanlar, O’na kulluk etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler ve yalnız O’na secde ederler
0 notes