Vincent van Gogh, Yıldızlı Gece, Haziran 1889, tuval üzerine yağlıboya, 73.7 cm × 92.1 cm, Museum of Modern Art, New York City
Sanat aşkıyla delirmek bu olsa gerek. Hemde öyle mecazi değil adam bildiğin delirmiş. Kendi sözleriyle; “Kısacası sanatım uğruna hayatımı tehlikeye atıyorum ve bu yüzden aklımın yarısını yitirdim.” -Vincent van Gogh
Ki bir rivayete göre arkadaşı Gauguin ile resim teknikleri üzerine girdikleri tartışma büyür büyük bir kavgaya döner ve arkadaşı onu terk eder. Ruhsal çöküntüde olan kulağını kesip bir fahişeyle Gauguin’e gönderir. bu olaylar üzerine akıl hastanesine yatırılan Vincent van Gogh bu eserini de akıl hastanesinde tamamlar. Resim hakkında pek konuşmayacağım onlarca rivayet ve gizem var zaten.
(https://www.youtube.com/watch?v=PMerSm2ToFY gibi)
Ama renklerdeki görsel uyum bile yetiyor hayran kalmak için.
(Nasa’nın bir incelemesindeki görsel ile benzerliği gerçekten hoş bir tesadüf olmuş)
Esrarengiz, ateşli, heyecanlı, huzursuz, vahşi…Boyaların tadına bakan, arkadaşıyla kavga ettikten sonra kulağını kesen. Kendi sonunu kendi belirleyen. Ekspresyonizmin başlangıcı sayılan. Dahi ve deli Vincent Van Gogh, hayatı boyunca yoksulluk içinde yaşadı. Resim yaparken öldü. Ölmeden önce delirdi, Uzun zamandan beri sürekli güneş resmi yapıyordu. Yüzlerce tablo ama hiçbir şey istediği noktaya gelmiyordu. Fransa’nın en sıcak yerinde, Arles’da tepesinde güneş, bütün gün dikiliyordu. Sıcak, açlık… Fakat çok mutluydu; deliliği sırasında bile resim yapıyordu. Akıl hastanesinde yaptığı tablolar şimdi milyonlar değerinde. Sırf resmini yapmak istediği her şeyin resmini yaptığı için intihar etti. Kardeşine mektupunda böyle yazdı: ‘’Görevim bitti. Olağanüstü bir hayat yaşadım; yaşamak istediğim şekilde. Resmini yapmak istediğim şeyin resmini yaptım. Son resmimi bugün yaptım ve artık bu yaşamdan bilinmeyene, artık o her ne ise, bir sıçrama yapıyorum, çünkü bu hayat artık benim için barındırmıyor.’’ Hayatı boyunca kimse resminin kıymetini bilmedi. Hayattayken hiçbir sanat galerisi, bedava olarak bile tablolarını kabul etmedi. Öldükten sonra yavaş yavaş onun fedakarlığı sayesinde resim sanatının bütün ruhu değişti.
Dibe vurmanın resme vurulmuş hali. Norveçli ressam Edvard Munch’un 1893 tarihli yapıtıdır. Gökyüzünün kızıllığı ve dehşete düşmüş adam bize bir şeylerin ters gittiğini söyler. Mavi deniz sükunetle dururken “öteki” insanlar sıradan görünmektedir.
Oradaki çığlık atan kişi neden bu kadar dehşetli görünür?
Tiz çığlığını duymuş gibi hissedersiniz. “Öteki” insanlardan kaçış gibi bir sestir bu ya da “Öteki” insanın kendisi olduğunun farkına varmak gibi,
Gökyüzü neden bu kadar kızıl ?
Dış dünya ne kadar mavi ya da kızıl olursa olsun onu gören gözler, feryat eden kişiliğimiz onun bir anlık renk değişiminde yaşayabilir. Kendimizcedir dünya. Baktığımız kadarını görürüz. Diğerlerine de ucube oluveririz. Göğün kızıllığını gören adam değil, çığlık atan adam oluveririz.
Diğer pek çok eserinde olduğu gibi bunun da birçok versiyonunu bulunur.
Bu ilk versiyon “Çığlık” resmi Edvard Munch'un 1893 yılında yaptığı ve en çok bilinen hali
Buradaki “Çığlık” ise pastel ile yapılmış 1895 yapımı…
2004 yılında Oslo Müzesinde çalınan bu “Çığlık tablosu ise 1910 yılında keşfedilmişti.
“Çığlık” tablosunun dördüncü versiyonu kurşun kalemle 1893 yılında çizilmiş…
1895 yılında yapılmış litografi tekniği ile yapılmış “Çığlık”