Tumgik
justice-seeker-00 · 6 years
Text
Mutlu musun görelim..
Öylesine göreceli ki hislerimiz. Bir anda kendimizi herhangi bir şeyi her şeyden çok isterken buluyoruz. Yeni bir bilgisayar oyunu ne kadar mutluluk verebilir ki insana ? Yeni bir bisiklet, ya da yeni bir gün belki de olamaz mı ? Sahip olma arzusu sahip olma eyleminden oldukça bağımsız bir his aslında. Şair de öyle demiyor muydu, neydi ? Sevebilme ihtimalini sevmek.. nasıl da derin ve içten.
Kaçan kovalanır söylemi de aslında bu hissiyatın gayrimeşru çocuğu gibi. İstiyorsun, arzuluyorsun; lakin sahip olmayı kaldıramıyorsun. Sen kafanda öyle bir sevda çizdin ki, karşındakine haksızlık değil mi bu kadar mükemmellik?
Güzel bir sabaha uyandın yine. Dünden farkı neydi ki bu günün? Anlam ve önemi neydi? Belki de doğum günündü , ya da günüydü? İlk öpücüğünden sonraki sabah ? İlk kalp kıpırtısı belki de ? Ya da okulun ilk günüydü, kimin umurunda. Bazen mutlu olmak için o kadar çok sebep arıyoruz ki, aslında bir sebebe ihtiyaç duymadığımızı bile unutuyoruz. Saydıklarım herkese aynı şeyi hissettirmeyen rastgele olaylar ve duygulardı hep. Sana özel! Seninle güzel!
Ben bu dünyada bir taneyim lafını kendine söylemekten çekinme. Çünkü bundan daha doğru bir cumleyi hayatın boyunca ne kurdun ne de kurabileceksin. Düşlerine ortak da olabilir bir gün birisi.. düşlerini darmaduman da edebilir. Ama senin düş kurabilmeni hiçkimse hiçbir zaman engelleyemez. Kimsen veya hiçbir şeyin yoksa sana ait hayallerin var yetmez mi ?
Yerde bulduğu tel parçası ile kendine oyuncak yapan çocuğun mutluluğuna anlam veremiyordu güzel giyimli, saçları dalgalı ve babasının ona yeni aldığı akülü arabasıyla dolanan çocuk. O daha çok mutlu olmalıydı oysaki. Mahalledeki ilk akülü araba onundu. Babası pilottu daha ne olsun ? Ama o üzerindeki elbise kirlenir diye umursamadan oradan oraya koşturan çocuğun mutluluğuna anlam veremiyordu...
Hayatta her şeye sahip olamayacağınız gibi, hiçbir şeye sahip olamamanız da mümkün değil. Bazen mutluluk onun gözlerindedir, ama mutsuzluğunuz sizin gözlerinizde. Bakmayı öğrenin; görmek bambaşka bir meziyet.
0 notes
justice-seeker-00 · 7 years
Text
Biçtiğini ek..
Biter mi diye düşündüğümüz her şey o kaçınılmaz sona mahkum olmadı mı? Süreç ve nedensellik içerisinde boğulduğumu hissediyorum bazen. Durup da düşündüğüm zaman hep bir şey eksik. Daha iyisini yapabilir miydim ? Daha iyisini haketmiş miydim ki ? İnsan bu gibi sorular ile kendini tüketiyor hep. Ömrüm belki birçok kişiye göre kısa, belki de fazla yaşanmış..kimin umurunda? Önemli olan bu gibi zehirli his kalıntılarına aslında haketmediği bir zaman dilimi ayırıyor oluşumuz.
Hayatta hep bir neden arayarak ilerledim. Musibet geldi ise bir nedene dayalıdır diye düşündüm,düşündük. Gülerken bile bunun sonunda kesin ağlarım diye düşünmedik mi hiç? Hayatta her şey hakettiklerimiz ile şekillense keşke değil mi? Herkes kafasındaki karakter bütünlüğüne göre olumlu veya olumsuz yoruma gitti bile şimdiden. Öyle olmuyor oysa ki. Bir şeyi çok isteyince ,çok çalışınca, cok bekleyince olur/olmalı diye düşünmekten alamıyoruz kendimizi bazen. Ne ekersen onu biçersin sözü bu durum için söylenmiş bir şey değil ki. Sırf çok çalışıyorsun diye bilim adamı olamayaksın. Futbolu çok seviyorsun diye iyi bir futbolcu olamayacak; bir şeyi çok istiyorsun diye o senin olmayacak. Hayatta hakettiğimizi alma fikri kadar bencil çok az düşünce şekli vardır. Algoritmik sistemde de düşünsen, teolojik sistemde de.. sonuç bir türlü değişmiyor. Bazen nasipten ötesi yalan.
Bir sevgi seline kapılmadan yüzebildiysen aşk erozyonuna karşı, ne mutlu sana ! Çılgınlar gibi kutla bunu. Hakettin ! Ama başaramadın diye de küsme hayata. Belki de senin yolun başka birinin son durağıdır nereden bileceksin ? Kendimizi karamsarlık havuzuna da atabiliriz hunharca; bir avuntu meltemine doğru usulca süzülüp süslü avuntularla anlamsızlığımıza neden de katabiliriz. O yol nereye çıkarsa çıksın, harita sensin. Ölçeğine uygun hareket etsen de etmesen de çıkmaz bir yolda kaybolacak, gecenin en zifiri karanlığında birine ışık da olmaya çalışacaksın. Bahaneler ve avuntularla geçen bir ömrün kimseye faydası yok. Hakettiğimizi değil, olanı yaşarız. Olan biten bundan ibaret. Ektiğini biçeceğine, biçebildiğini ek.
0 notes
justice-seeker-00 · 7 years
Text
Kiraz ağacı
Ebeveyn olmak zor zanaat. Diğer yandan belki de en huzur verici hisleri yaşatan bir hadise. Derya deniz ihtimali barındıran hayat döngüsüne katkınız inanamayacağınız kadar fazla oysa.
Bir türlü memnun edemedim kimseyi diye düşünürken bulursunuz kendinizi. Çevrenizde çocuk gelişimi ile ilgili uzmanlar cirit atar. Hele ki birden çok çocuğu olmaya görsün. Vay ki halinize!
Duygular bir yandan,toplum baskısı diğer yandan hep bir pranga olacaklar size bu yolda. Neyin doğru olduğunu hep daha çok bilen de olacak elbette. Ama siz hep deneme tahtasına dart atarken bulacaksınız kendinizi. Çünkü yolu bu ! Her insan aynı değildir. 5 tane çocuk büyüten kadın da emin olun ki her çocukta yeniden öğreniyor ebeveyn olmayı. Çevre baskısı arttıkça hata ihtimali de öyle bir artıyor ki. Çok gecmeden siz de bu furyaya dahil oluyor, çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslama yoluna gidiyorsunuz. Oysa sizin çocuğunuz, hatta her bir çocuk eşsiz ve özel. Bunun matematiksel bir formülü yok ki uygulayıp her şeyi yaptım inancı ile bir köşede dinlenmeye başlayasınız. Sırtınızda bir kambur,kalbinizde bir mühür.. nasıl nitelendirdiğiniz hiç önemli değil.
Bazen çok sıradan davranıp kötü karakter tohumu ekiyoruz çocuklarımıza. Çocuklar de bizim gibi aslında. Mahalle baskısı ve deneme yanılma yoluyla alışkanlık ediniyorlar.
Basit bir oyuncak… Çocuk elindeki şekerini bir yandan yerken bir yandan da yandakı oyuncakçı dükkanını fark edip annesinin eteğinden çekiştiriyor. Annesi acelesi varmışcasına gitmeleri gerektiğini işaret ediyor diğer yöne çekiştirerek. Çok geçmeden çocuk elindeki şekeri yere atıp bağırmaya başlıyor. Anne telaşlı bir şekilde etrafına bakıyor. Utanç verici bir durumdu bu. Kazanan çocuk oluyor ve mağazaya giriliyor. Çocuk bir zafer kazandı. Pahalı bir oyuncak gördü çocuk, anne ise almamak için direniyor. Çocuk bu sefer öncekinden daha sesli bir şekilde ve ağlayarak bağırıyor. Anne her olmaz dediğinde çocuk daha da hiddetleniyor. Çocuk ikinci bir zafer kazanıyor ve yeni bir oyuncak sahibi oluyor. Çıkışta da yeni bir şeker alınan çocuk mutlu bir şekilde annesiyle gözden uzaklaşıyor.
Bir sürü şey söylenebilir bu durum için; doğrusuyla yanlışıyla. Ama çocuğa iyilik yapıldığı kesinlikle söylenemez. Çocuk yeterince rahatsızlık verdiğinde her şeyi elde edebileceği yönünde bir izlenim kazanmış oldu. Peki anne ? Çocuğu netice itibariyle mutluydu. Aileler iyi bir ebeveyn olmak ile çocuğu daima mutlu etmek fikirlerini birbiriyle bağlantılı olarak yorumluyor çoğu kez. Vicdan rahatlatmak için kurgulanan yüzlerce senaryodan sadece birisidir bu. 10 yıl sonra, çok şımarık bir çocuğunuz var tepkisi bir türlü kabul görmüyor nedense. Aile başarıyı kendinde görmeye,başarısızlığı ise topluma mal etmeye meilli bir hale geliyor. Bencil fikirler arasında belki de en belirgin olanı, ebeveyn olmaktan geçiyor. Çocuk mu? Çocuk halen şımarık. Her şeye sahip olabileceği fikri çoktan yeşermiş olan çocuk alenen şımarık. Anne mi ? Anne mutlu olan çocuğu için mutlu oluyor. Peki neden çocuk sürekli öfkeli? Anne buna anlam veremiyor. Her istediğini alıyoruz. Mutsuz olması için sebep göremiyordu aile. Fark edilmeyen bir nokta belirginlik yolunda ilerliyordu oysa ki. Çocuk büyüyor ve artık dünyası anne babadan ibaret değil. Okulda,arkadaş ortamında, hatta kız veya erkek arkadaşı olduğunda aynı temel ilkeleri deniyor ve her defasında aynı sonucu alamayınca daha da öfkeli bir hale geliyordu.
Şimdi tekrar bakalım döngüye. Yanlış toprağa ekilmiş elma fidanını kiraz ağacı olamadığı için suçlamaktan vazgeçin.
0 notes
justice-seeker-00 · 7 years
Text
Güneşe bakın!
Bazen sorun olarak görünür her şey. En anlamlı şeyler bile gözünüzü korkutur. Nefes bile alamaz olur, yediğiniz aynı tadı vermez ise; içsel muhasebe bir yerlerde hata sinyalleri veriyor olabilir.
Hani bugün canım sıkkın ama nedenini bilmiyorum dediğiniz olmadı mı hiç? Gündelik hayatımızda üst benliğimiz ile hareket ederiz. Dışarıya gösterdiğimiz de aslında büyük oranda budur. Ama bazı yönleriniz vardır ki sizi siz yapar. Herkes yemek yer, ama bazıları hızlı bazıları yavaş, bazıları düzenli bazıları düzensiz gibi. Ufak dürtüler ve sizin yansıttığınız bu minik tavırlar sizi tanımlar ve çevrenizde de öyle tanınırsınız. Her hareketiniz bir nedene dayalıdır. En temel fizik kurallarından etki tepli prensibine dayalıdır her tercihimiz. İşte tam da burada en başa dönmek gerekirse o nedensiz diye nitelendirilen sıkkınlık, aslında net bir nedene dayanıyor. Alt benliğimiz bizi gerçekten tanımlayan şeydir. Çünkü istemli değildir. Herkese kibar yüzünüzü gösterebilirsiniz. Ama alt benliğiniz maske taşıyamaz.
Kimse mükemmel olmadığı gibi, kimse tam anlamıyla kusurlu da değildir . Sürekli kibar olan bir insanın bile çileden çıktığını görürüz. Ama umursamayız pek, çünkü genele yayarız tercihlerimizi. Çoğunlukla karar veririz. Belki doğru belki yanlış bu ayrı bir felsefi tartışma başlığıdır. Kaba saba bir insanın ise ufacık bir güzel hareketini o kadar anlamlı kılarız ki, bir mucize gözüyle bakar ayrıca kudretlendiririz. Az önceki çoğunluk kuralı burada tam tersi oldu birden. Demek ki mutlak doğru veya formül yokmuş. Peki burada ortak nokta nedir ? İki farklı kişi, iki farklı perspektif.
Alt benliğimiz bize içten içe fısıldar hep. Bu adam kötü görünüyor ama aslında içi temiz. Bu kadın güzel ama güvenilmez. Bazen görmek istediğimizi, bazen ise hakikaten olanı görürüz. İç benlik dürüsttür. Ne size ne de bir başkasına yaranmaya çalışmaz. Doğru olduğunu düşündüğü şeyin arkasında durur. Bu yuzdendir ki, bazen adını koyamadığımız dertlerimiz ve sıkkınlıklarımız var. Aslında adı bellidir ama biz gözümüzü kapatır güneşi inkar etmeye yelteniriz.
Egonuz ne kadar büyük olursa olsun, alt ego daima sudaki yağ damlası gibidir. Bir daha olaya aynı bakamazsınız. Bakış açınızı genişletir. Sizi içten dürter.
Ve evet şimdi en başa dönelim. İçinizde bir sıkkınlık var ama nedenini bilmiyor musunuz? Alt ego yalanı kabul etmez. Utancınızla yüzleşin artık.
1 note · View note
justice-seeker-00 · 7 years
Text
Vicdan...
Çocuk gelişimi inanılmaz derya deniz bir alan. Boş bir sayfa ve fizik kurallarına dayalı bir düzlem üzerinde sınırsız ihtimal dizisi. Kötülüğün doğumu için her zaman kötü niyet gerekmez. Fazla iyi niyet de pekala kötülük tohumları saçar. Sizin her çabanızı ve tavrınızı ezberleyen ve bunu size karşı kullanan çocuk kötü değildir ama kötü olmayı farketmeden sizden öğrenmeye başlamıştır bile. Hele ki siz bunu farketmiş ama yine de yapmaya devam ediyorsanız. Ona, suistimal etmeyi aşılıyor ve üstelik bunu göstere göstere yapması için de destek veriyorsunuz/veriyoruz.
Vicdan kriteri özünde insani bir duygu gibi görünse de, bazen bunu da suistimal etmiyor değiliz. Sırf bir şeyi doğru yaptığımızı düşünmek bile bizi rahatlatır. Kendi iç dinamiklerimiz ve değer yargılarımız her zaman doğuştan gelmez. Bunlar da önceki nesillerin bize aktardığı genler ve eğitim, çevre gibi faktörlerin bileşenidir aynı zamanda. Vicdan kriterini ilk başta kendi içimizde suistimal ediyoruz. Sokakta gördüğünüz küçücük çocuk dileniyor. Muhakkak ki çok üzücü bir durum. Nasıl olmasın ki? Ayakları çırılçıplak, hava zaten ayaz. Üzerinde incecik bir atlet ve titreyen kolları..üşüdüğü ne kadar da bariz zavallı küçüğün. Açtır da muhakkak. Hemen içim el vermedi yazarken bile. Elinde bir mendil ve konusmaya bile takati yok ama mendili satmaya çalıştığı çok bariz. Hemen çıkarıp eline 3-5 ne varsa tutuşturmalıydım. Karnı da doyardı hem bir nebze olsun. Ama...? İşin bir de ama boyutu var. Buraya kadar muhakkak ki iç burkan bu sahne gözünüzde canlanmıştır. Ancak her sahnenin bir hazırlık aşaması vardır. Burada tiyatro ahkamı kesebilecek belki de son kişiyim. Ancak şunu iyi bilirim.. kurgu her şeydir. Hayatta daima daha zeki insan da vardır daha zeki olduğunu düşünen insan da. Kimse o parayı verirken acaba bu çocuk buraya nasıl geldi, veya buradan sonra nereye gidecek? Akşam nerede yatıyordur? Verdiğim para hakikaten çocuğun ihtiyacına mı gidiyor yoksa arkasında çocuktan beslenen bir parazit mi var ? Ne önemi var ki ? Ben paramı verdim, mendili de almadım ki ihtiyaçtan değil yardım için yaptığım belli olsun. Vicdanen uygun bir hareket yaptım. Evime huzurla gider rahatça başımı yastığa koyarım. İşte bu kadar iki yüzlü yapar bizi vicdan. Beslediğiniz her parazit, yeni bir parazit doğurur. Doğurduğunuz her parazit, vicdan yükünüzü biraz daha hafifletir.
Hafif bir vicdan, yanlış yapılmış iyilikler toplamıdır.
1 note · View note
justice-seeker-00 · 7 years
Text
İyilik dolu bir gün
Her günümüz daha hayırlı daha güzel geçsin isteriz. Kim istemez ki ? Kimse kendisine en kötüyü de yakıştırmayı dahi düşünmez. Ama öyle değil ki yaşantılarımız. Tam bir kaos içerisinde boğuluyor benliklerimiz. Tüm bunlara bir de niyeti bozuk insanları dahil ettiğinizde tadından yenmez bir çöplüğe hoş geldiniz. İnsanları kötü yapan nedir ? Bir bebek dediğim zaman aklınıza kendi altını pisleten, derdini anlatamayan, sevimli ve bir o kadar da “masum” bir şey veya en azından buna benzer bir şeyler geliyordur. Gelmeli de. Gelmiyorsa zaten bir şeyleri sorgulamaya başlayın. Peki büyümek mi burdaki kaosum temeli ? Vücudumuzun en derinlerinde bir zehir var ve bu zehir biz büyüdükçe belli bir oranda etkisini gösteriyor olabilir mi ? Benim ilim bilgim bunları cevaplamaya yetmez. Fikirler İlginç şeyler. Saçma olduklarını iddia etmek için bile bir şeyleri biliyor olmanız gerekir. Ben şimdi size beyaz kargalar ters uçar desem, ve bunun üzerine size hadi beyaz karga getirin de aksini ispat edin diyemeyeceğim gibi; siz de bana beyaz kargalar ters uçamaz diyemezsiniz. Çünkü bilmediğiniz bir şeyin aksini iddia edemezsiniz. En fazla ispat etmemi talep edebilirsiniz. Büyümek de öyle bir süreç bütünü ki, belki doğuştan bir zehir barındırmıyorsak bile en azından dışarıdan birçok zehir aldığımız aşikar. Çocuk yetiştirme işi öylesine basit ama bir o kadar da komplike bir olay. Önümüzde derya deniz bir tarla, ve siz ona ne ekerseniz kabul ediyor. Evet çok müthiş değil mi? Her zaman değil. Siz bir aynasınız. Bazen de ayna tutan… Peki görmüyor muyuz hiç, annesi yuksek öğrenim görmüş çok saygın birisi ve çevresi onu bir azize gibi anlatıyor ve belki de gerçekten öyle birisi; babası da bir o kadar mütevazı, başarılı, varlıklı ve tam bir beyefendi. Örnek bir aile. Ama çocuk küçükken çok haşarı, büyüdükçe de çevresinden tepkiler hep olumsuz, tam bir fiyasko portresi. Bu son anlattığım gelişmiş toplumların da sıkça karşılaştığı bir durum. Mukemmele yakın ebeveynler ve fiyasko bir çocuk, zararlı bir birey. Evet aynı bizim Ahmet Beyler bu, aynı bizim Ayşe Hanımlar… Bunlar çevrenizde gördüğünüz bildiğiniz kişiler. Peki bunun nedeni ne ? Vakti zamanında zorluk yaşamış bir nesil, kendi çocuğunu yetiştirme konusunda çok dikkatli. Öylesine dikkatli ki, yaşadıkları her zorluğu hatmetmiş bu nesil, çocukları daha bu zorluklarla karşılaşamadan çözümleri sunup sorunu bertaraf ediyorlar. Ne kadar harika değil mi? Elini yakmasına engel olduğunuz çocuk, ateşin yakan bir şey olduğunu kim bilir hangi yaşında öğrenecek… Engel olma, destek ol ! Çocuk sizin başarısızlıklarınızı düzeltmek için yeni bir sayfa değil !
1 note · View note